Otobüs yerine Havataş olursa, Havaş ile Taksim'e, oradan Beylikdüzü otobüsüne veya metro ile metrobüse ulaşarak daha kısa olur. Ben olsam Havaş-Taksim(1.5 saat), Taksim-Beylikdüzü (1 saat) yaparım. O saatte trafik de olmaz pek. Açıkçası İBB veya Yandex trafik uygulamalarından birini indiririm, ona göre metrobüs-otobüs kararını veririm. TEM kapalı görünüyorsa metrobüse, yol çoğunlukla sarı-yeşil renkli ise otobüse giderim.

teşekkürler havataş'a baktım şimdi zincirlikuyu'da da indiriyormus sanırım. belki oradan binerim metrobüse. havataş otobüs kadar dur kalk yapmıyor sonuçta:)

kesinlikle havataş iett e o zamanları tuttursun bende otobüs bağışlıyacam iett ye.

diğer arkadaşlar da söylemiş kesinlikle havataş kullanın. ben sabiha gökçen'e öyle gidiyorum ve memnunum. trafik yoksa hemen götürüyor zaten. dediğiniz gibi zkuyu'ya gidersiniz, eğer zkuyu'nu kaçırırsanız beşiktaş/taksim. trafik olursa da en azından otobüs gibi zırt pırt durmak zorunda kalmazsınız, havataş direkt götürüyor

havataş uzunçayır + metrobüs bdüzü. net.

pharmatonun tadı güzel çikolata gibi kokusu da fena değil ama yutması zor fazla büyük. solgarı bilmiyorum.

Pharmaton'un tadı ağır değil de, dikkat isteyen bir iş. Ben enerjim çok olsun diye Pharmaton kullanayım dedim, deli gibi soğuk terleme ve çarpıntı yaptı. Meğer ginsenge karşı duyarlıymışım. Bu şekilde öğrendim.

medigard'ı övüyorlar.
ama tadını bilemiycem.

pharmaton yüzünden altıma sıçtığımı bilirim.

solgar v2000 talas gibi. pek ic acici bi tadi yok ama kotu de degil.

İkisini de kullandım. Beslenme/dinlenme düzenim kötü olduğu için fayda görmedim. Olay insanın kendinde bitiyor, vitamin destekleri mucize ilaçlar değiller.

Pharmaton'un içimi çok daha kolay. Hem dışı jelatin kaplı olduğu için kolay kayıyor, hem boyutu küçük, hem tadı çikolatayı andırıyor. Jelatin kaplaması hayvansal kaynaklı, o yüzden vejetaryenlere uygun değil.

Solgar ise talaş gibi kokuyor, ağzına attın mı hemen talaş tadı erimeye başlıyor. Boyutu da büyük. Hap içmekte zorlanan birisi için kabus gibi. Ben zorlanmam, vejetaryen olduğum için artık solgar tercih ediyorum. Dikkat etsin yalnız, solgar içerse çişi sapsarı akar. Öyle böyle sarı değil ha, fosforlu kalem yutmuş gibi akar. İdrarı neden bu kadar etkiliyor bilmiyorum, ama görürse korkmasın, sebebi bu.

Bi de pharmaton'un suda çözünen portakallı versiyonu var. Hap içemiyorsa bunu denesin. Jelatin kaplaması olmadığı için bunu da tercih ediyorum bazen.

phamatonu tek geçerim ,tad peşinde olmak yanlış çiğnenmez bunlar.olduğu gibi yutarsın.pharmatonun kapsülünü ıslatırsan kayganlaşırkolayca yutulur. en önemlisi tok olmak. açken yutarsa ağır bulantı yapar kusabilir.
öğlen yemeğinden sonra alırdım ben akşama kadar up tutuyor insanı bulantı falan da olmuyor.

yöneticiyle konuştuktan sonra da bir çözüm bulamıyorsanız kulaklıkla çalışmayı deneyin.

biraz bulunduğunuz durumla dalga geçin, kızmayın herşeye. isteyerek yapmıyordur mutlaka. Sesi kalınsa ne yapsın. Bağırmayın adama.

iş arayın bence 25 m2 7 kişi :/ adamın suçu yok.

cagri merkezlerinde filan vardir, boyle adini tam olarak bilmiyorum ama paravana benzer. bircok kisinin ayni anda telefonla konustugu yerlerde genelde ise yariyor.
hem yuzunu de gormezseniz, tabi burda patron maliyeti bahane eder bu is olmaz.
akustiksungerfiyatlari.tk

sesli okumaya alışmışsa başka türlü okuduğunu anlamıyordur. koca adama da gözle okumak nasıl öğretilir bilemiyorum...
zor bir durum. uyarmışsınız değiştirmemiş, büyük olasılık yapamadığı için değiştirmedi, veya önemsemiyor da olabilir.
paravan fikri güzel. işveren onay verirse iyi, vermezse kendi göbeğinizi kendiniz keseceksiniz artık. uçuk kaçık da olsa önlemler almaya bakın, konunun sizin için önemini vurgulamış olursunuz, sessiz kalıp kabullenmemiş olursunuz...
mesela;
-kapalı devre bir kulaklık ve mikrafon yapın, kendi sesini dinlesin son seste. bir süre sonra rahatsız olabilir belki ;)
-ağızlık kullansın hastaların doktorların kullandıklarından. ses yalıtımı olur birazcık. hem de sıkılır bir süre sonra belki kendi çözüm arar.
nediyeyim...

Adam muhtemelen öyle alışmış ve başka türlü okuyamıyor. Sessiz okumaya da alışır ama çok uzun sürer, o zamana kadar adamı boğarsınız.

Paravan fikri süpermiş, açık ofislerde çok iyi oluyor o.

Paravan gelene kadar kulaklık kullanırdım ben, ki kendi ofisimde öyle yapıyorum. 3 kişiyiz ama geleni, gideni, konuşanı bol. Kulaklığı takıyorum, müzik listesi açıyorum hafiften. Kimseyi duymuyorum. Hatta bana bir şey söylendiğinde de duymuyorum, arada "Heeey, hooo" yapıyorlar.

benim eski işyerimde dolma parmaklı bir arkadaş vardı
klavyenin tuşlarına çekiçle vuruyor gibi basardı
hocam yavaş klavye kırılacak falan derdik, ehehe deyip geçerdi
o değil de amma di'li geçmiş zaman olmuş :)

@aychovsky zaten aynını yapıyorum şu an. paravan sıkıntı olabilir çünkü devlet kurumunda çalışıyorum. Vermezler onu. Verseler de 3 yılda anca verirler.

ya bahanesi de garip. "ben gördüğüme inanmıyorum, kulaklarıma inanıyorum. okuduğumu duyunca ne olduğunu anlıyorum"
aynen böyle dedi bize.

Çivi çiviyi söker sende aynısı yap.

adamın bahanesi değil aslında, ölçümlenirse adamın sözel hafızası kuvvetli, görsel hafızası zayıf çıkacaktır, hatta oldukça zayıf olmalı. bir de üzerine alışkanlık eklenmiş... çözümü biraz zor gibi. adamın kararlı ve dirayetli olması şart.

çalışılırsa görsel hafıza da güçleniyor. adam kaç yaşında bilmiyorum, belli yaştan sonra bu tür eğitimlerde başarı sansı ne kadar tam bilmiyorum ama pek de yüksek değildir. yine de denenebilir.
öncelikle adamın çevresini rahatsız etmekten rahatsızlık duyması, kendini düzeltmeye karar vermesi lazım.

Dove'un şu serisi sabun gibi,duş jeli kullanacaksam bir bunlardan kullanabiliyorum.
urun.n11.com
urun.n11.com
Çok güzel de köpürüyorlar.

palmolive spa mavi olanı tavsiye ederim .

yok, ayrıca duş jellerinin temizlediğine inanmıyorum. zeytinyağlı sabun ile kese şart ancak öyle kir çıkıyor, üzerine güzel kokmak için duş jeli kullanıyorum.

Duş jelini bırakanlardan biri olarak dediğine yakın en son hacı Şakir'in duş jelini kullanmıştım.

the body shop'ın güzel duş jelleri var.

www.thebodyshop.co.uk

bunun hem kokusu çok erkeksi, hem de derideki hissi süper.

bu da white musk

www.thebodyshop.co.uk

Palmolive Spa koyu mavi olan. Gıcır gıcır.

Palmolive +1

almanyada kimse kitlendin diye ezmez seni. teşvik etmeye çalışırlar. o yüzden kafana takma kitlenir miyim acaba diye. heyecanlanırsan onlar anlar ve yatıştırmak için destek olurlar.

Tahmin ettiginden kolay gecer emin ol. Heycanli olman da iyi hazirlandigini gösterir, iyi hazirlanmasaydin heycanli olmazdin. Hocalar heycanini anlayacaktir.

bu soruya hep şu cevabı veriyorum: bol bol prova. her ekranda ne söyleyeceğini iyi bilmek güven verecektir.

Sözlük'e yazmıştım, buraya kopyalayıp yapıştırıyorum.

sunumdan önce kendi kendine bir kere sunuldu mu tamamdır. en sıkıntılı tam sunumun öncesi, sunumda o sıkıntının pek bir zerresi bile olmuyor. oraya geldiğinde zaten jüri jüriye benzemiyor, sınıf sınıfa benzemiyor. cennete doğru giden yolda belirsiz silüetler oluyorlar. sen de anlattıkça onların yanından geçip gidiyor olacaksın. ortam şöyle oluyor aynen ( encrypted-tbn1.gstatic.com ), sen de o rahatlıkla anlattıkça hafifliyorsun, anlattıkça üstündeki yükten kurtuluyorsun. oooh, anlattıkça o kadar hafifsin ki. cennetteki melekler elini sana uzattıkça uzatıyor, sonrasında bulutlar kadar hafifsin.

bir de şu var: o tezi hazırlayan sensen, senden daha iyi bilen, senden hakim kimse yok şu kavanoz dipli dünyada. o yüzden, jüri sana kurban olsun. sen onları sınava çekersin istesen, kendi konunda tabii. onlar bu akşam bir bakacak yazdıklarına, büyük olasılıkla yazdıklarından bir kısmını görmeyecek ve "bunu sen nasıl şöyle şöyle yaptın" diyecekler. sen de "elinin körü, önünde yazıyor ya" diyemeyeceksin, "şu şu şu şekilde. onu aslında şuraya yazmıştım. bakın, sayfa 79'da" diyeceksin. sonra o salak jüri kendi egosunu tatmin etmek için diyecek ki "benim bir makalemde şunun şunun şöyle olduğunu söylemiştim", diyeceksin ki "çok haklısınız, onu düzeltmelerde koyayım, bakınız not alıyorum". (mutlaka bir kağıt kalemle gir sunuma, jürinin her söylediğini not al, bayılıyorlar ona, baştan çıkıyorlar; sunum ingilizce ise "oh, baby. that's it! right there! write there!" bile diyebilirler sana. üstelik düzeltmelerde söyledikleri şeyleri unutmamak için yazmak gerekiyor)

sonra sen çıkacaksın jüriden, onlar seni tebrik edecek. "eee, bu muydu. amaaan, ateş olsanız cürmünüz kadar yer yakarmışsınız meğer" diyeceksin içinden. dışından, "çok teşekkür ederim. hadi, bir hatıra fotoğrafı çektirelim" diyeceksin (mezuniyette falan lazım olabiliyor öyle saçma şeyler. danışmanına yakın dur fotoğrafta).

sonra da akşam bunu kutlayacaksın ama kutlarken henüz geçtiğin, bittiği kafana dank etmemiş olacak. bütün gece arkadaşlarına sevimli ama boş bakışlar atacaksın.

ertesi sabahı ise güneş parıldayacak, kuşlar sana şarkılar söyleyecek.

Tavsiyem takmaman yönünde, düşündüğünden daha kolay geçecek emin ol.

Doktora gidebilirsin. Dideral falan verebilir belki ama bunlar hep geçici çözüm, sen iyi hazırlan gerisi hallolur.

doğaçlamaya inan. önceden hazırladığın cümleler bir anda aklından uçup gidebilir, böyle durumlarda kendi kendini idare edebileceğini bil ve doğaçlamaya sarıl. denildiği gibi sunumun en sıkıntılı anı hemen öncesi, başlayınca gerisi bir şekilde geliyor zaten. bir yerde takılırsan "özür dilerim" ya da "sorry" ya da almanca yapacaksan sunumu her ne deniyorsa ondan de, baştan al o kısmı. karşındakiler de o aşamadan geçen insanlar oldukları için anlar zaten heyecanını. bir sıkıntılı kısım daha söyleyeyim ben, sunum bittikten sonra seni odadan çıkartıp tezin hakkında kaldı, düzeltme ya da geçti kararı verecekleri zaman tırnaklarını yemek istiyorsun. seni içeri çağırıp tebrik etmeye başladıkları an ise dünyalar senin oluyor.

başarılar!

sunumuma girmeden bir buçuk şişe pasiflora içmiştim, çok iyi geçmiş diyorlar, A+ aldım fakat hiç hatırlamıyorum. miktarı abartmışım.
bir de önceden salona girip bir kez baştan sona prova etmiştim. onu hatırlıyorum, pasifloradan önceydi o.

Ben de çok heyecanlıydım, kolum bacağım uyuşmuştu transta gibiydim sunum öncesi. Ama bir başlayınca devamı geliyor merak etme. O konu üzerinde sen çalıştın, tezi sen yazdın, uzman sensin, ne yaptığına en çok sen hakimsin bunu da unutma. Başarılar!

Hepinize ayri ayri cok tesekkur ederim :) gercekten de dediginiz gibi oldu, baslamadan once bayilacak gibiydim basladiktan sonra yavas yavas azaldi heyecanim. Gectin ya da kaldin demediledr ama ne yapacaksin buradan sonra vs dedikleri icin gectigimi varsayiyorum :) tesekkurler...

değildir

Seriyi bul veya indir 2 günde izlersin. Yenisini daha heyecanla beklersin, izlerkende daha anlayarak zevkle izlersin.

kesinlikle değildir. hatta hepsini izlemesi gerekir.

izlersen muhtemelen eğlenirsin ancak ne olaylardan ne de karakterlerden bir şey anlamazsın. önceki serileri izlemek seyir keyfini kat kat arttırır.

sinemaya gitsen bu ne ya filan demezsin. keyif alırsın iyi bi filmse ama evveliyatı bilmek göndermeleri anlamanı sağlar misal Terminatör serisi hiç izlemesen gider izlersin zevk de alırsın ama evveli bilince daha iyi oluyo gibi.

kesinlikle eski filmleri izlemeni öneririm. güzel filim, görsel efektler falan güzel gözüyle bakarsın ama kim kimdi, neden böyle davranıyor, kim kime neden düşman vs her şey havada kalır.

Gidilir ama bayağı bir ayrıntı kaçırılır, anlaşılmayabilir. "O neydi, ne oluyor, niye böyle oldu" denebilir.

Eskileri 4-5-6-1-2-3 seklinde izle ve oyle git.

eski seriyi yeni çekilenlerden ilk çekilenlere doğru izle, ardından "allahını seven üzerime ışın kılıcı" atsın diye episode vii'ye gitmezsen paran iade :) hadi aralık 17'ye kadar vaktin var yine iyisin.

episode 1-2-3'ü izleme, berbatlar, sırf vakit kaybı. star wars'u bir efsane yapan 4-5-6'yı izle, ardından yeni gelecek olan 7'ye git, zaten bir nevi devamı olacak. şimdi burdan kesin laf eden olur bana, ama 1-2 hakkında hiç bir yerde olumlu yorum bulamazsın, 3 de eh işte.

En ideal izleme sirasi
4-5-1-2-3-6'dir

Allah'in belasi Jar Jar Binks ve mizmiz Anakin'in cekilmezligi yuzunden 1'in cok tirt olmasi dolayisiyla machete order'i da onerenler var.

4-5-2-3-6

Ama 6'yi sona birak.

www.nomachetejuggling.com

1'i izlemeyerek cok bir sey kacirmazsin, ama 5 ve 6'da anakin ile ilgili onemli noktalar var.

Aynisi bende de var.alerji mi nedir ben de bilmiyorum.naneli seker sakiz bi sey yedigim an ust uste hapsirma basliyor

var böyle birşey. aynısı küçükken şurup içince de olurdu. mentollü sigrada olmaz ama bak ;)

Bende de var. Önemli değil.

Benzer durum acı veya sıcak yiyince hapşırma, burun akması, hıçkırma olarak da ortaya çıkıyor. Ya da güneşe çıktığında hapşurma da aynı şey ama kaynağı farklı. Adını unuttum ama İngilizce-Latince karışımlı, "allerji olmayan allerji" (yoksa alerji mi?) ya da "Yemeğe bağlı olarak yediğin şeye karşı allerji olmayan ama allerji gibi"ye benzeyen bir adı var. Tam olarak allerji değil de, hassaslık olarak nitelendirilebilir. Adını arayayım, paylaşırım.

Edit: Gustatory rhinits, adı bu. Kendisi allerjik olmayan burun iltihapları grubundan. Bir de güya allerjik değil ama onun gibi maddeye duyarlı. Ben de o kısmı anlamadım.

kendi çevrende görmemiş olman yok manasına gelmez. benim çevremde basketbol takımı peşinden deplasmana bile giden kızdan tut futbol harici her türlü sporu takip eden bir sürü kız var.

tuttuğun takımın kazanması istediği biraz iktidar hissiyatıyla ilgili. kadınlarda bu daha az.

bir de sporların çoğu erkeğe,erkekler arası rekabete yönelik şeyler. kadınlar ise ponpon kız.

Yeterince spor seven kız tanımamışsın.

Benim kiz arkadasim gs maclarina gider, kufur eder fanatikti. Bense hic mac izlemem.

Ondan onceki de fanatik bjk idi.. bjk maci olunca hayat dururdu.

Benim bildigim futbolcu isimleri: hagi, bulent korkmaz, alex,popescu,

Ronaldo ve messi nin abartildigini dusunuyorum.

Futboldan anladigim bu.

Sevmesinler zaten.

bu oncelikle yetistirilmeyle ilgili. kizlar ve erkek cocuklar farkli yetistiriliyor. babayla mac izleme kulturu olusuyor daha cocukken. kiz cocugun hangi takimi tuttugunun onemi yok ama erkek illa onlarla ayni takimi tutacak. ayrica erkek daha rekabetci yetistiriliyor. spor musabakalari da rekabet ustune kurulu.
ayni sekilde mesela erkekler alisveris sevmiyor. giden sevgilisyle gidiyor. ayni sebepten. oyle yetistirilmediler cunku.

yahu hiç yok demedim, tabii ki de var çok çok az. genelleme yapıyorum.

şunun olabilme ihtimali için izliyoruz işte..

www.youtube.com

yada şunun

www.youtube.com

futbol güzeldir.. türk futbolu rezildir.

Ben seviyorum. Her turlusunu. Hatta hic maca gitmemis liseden sinif arkadasim iki elemani maca goturmustum. Erkek arkadasimi da ilk stada ben goturdum. Mumkunse deplasmana da giderim. Kizlar spor sevmiyor diye bir sey yok.

erkek.

spor karsilasmalarindán zevk almiyorum, muhtemelen de alamiyorum. bunda en büyük etken, gerizekali izleyici kesimi. bagirmazsan, hoplayip tepinmezsen, ya da "ertesi gün sorulan sorulara cevap veremezsen" izlemis sayilmiyorsun. yok, 11i sayamazsan takim tutamazmissin. hadi ordan.

snooker turnuvalarini seyretmekten, redbullun organizasyonlarini izlemekten, stihlin yarismalarini izlemekten keyif aliyorum. kano ve kayak turnuvalari bile izlemisligim var. ben bunlari seviyorum. sakince izleyip, bir yandan da konusabiliyoruz.

ama futbol haricinde spor yok memlekette. soru sorarken bile, ismin ne? memleket neresi? hangi takimi tutuyorsun? futbola bir isinmaya calissam dahi siz bitiriyorsunuz ki. mac varsa kalkiyorum mekandan, mac muhabbeti gecerse uzaklasiyorum, gündem bitti, futboldan baska konu kalmadi zaten. din ve futbol, herhalde toplumlarin afyonu ya.

Ben de izlemiyorum ama nedeni sevmemem değil. Oyunu oynayan ben olmadığım için o an ilgimi çekmiyor sadece hatta sıkıcı geliyor. Ama oyunda aktif olarak yer aldığımda tam tersi.

genelleme yapma

1.yüzme
2.tenis
3.basket
4.koşu

izleyen büyük çoğunluk var tabi ama denk gelmemişsin

Benim açımdan doğru, olimpiyattan olimpiyata izliyorum. Eskiden en çok tenis ve ritmik jimnastik izlerdim. Gerçi ritmik jimnastiği denk gelirsem izlerim ama hiç televizyonu da açmadım ki yıllardır. En son tenis izlediğimde de Martina Hingis vardı. 19 yaşına kadar deli gibi futbol izlerdim, hatta halı sahada hakemlik yapmışlığım da var ama bıçak gibi kesildi ilgim.

Bunun ilk kısmı takım tutmadığım için olabilir. Bu yüzden de başarısıyla mutlu olduğum, başarısızlığı ile üzüldüğüm bir kişi veya takım yok. Dolayısıyla, bir tarafın atağa kalkması bana çok şey hissettirmiyor.

Bir de biraz katı bir yanım var. Örneğin, tuttuğum takım maçı kazandığında "Kazandık!" diyebilen bir insan değilim yıllardır, çünkü hiç katkım yok. Ben kazanmadım ki! Ben bir şey yapmadım ki! Oyuncu değilim, saha ekibi değilim, dolaylı bir destek veriyor da değilim. Günün sonunda, benim gurur duyabileceğim hiçbir şey yok elimde, hiçbir şey yapmadım. Tamam, maç izlemediğim sürede atom parçalamıyorum ama kendimce daha eğlenceli, faydalı şeyler yapıyorum. Sporu eğlenmek, stres atmak için izlemeyi anlıyorum, kazanıp kaybedince oluşan bir duygu değişimini de anlıyorum ama "Kazandık" ya da "Kaybettik" deyip olaya kendimi dahil edemiyorum. Bahis oynamış olsam "Aferin bana, kazanan takıma yatırım yapıp ben kazandım" derim ya da takım forması veya takıma katkı yapacak bir şey satın almış olsam "Takımın kazanmasında benim de minnacık olsa bile bir katkım var. Kazandık!" derim, daha fazla taraftar toplamadım, bir şey yapmadım. Öyle veya böyle bir katkım da yok. Tamamen etkisiz elemanım. Belki de burada asıl soru "Neden izlemiyorsun"dan öte, "Neden izlerken bizim aldığımız zevki almıyorsun" olabilir. Neden almadığımı bilmiyorum, belki oyunlardaki testosteron-adrenalin karışımı itiyordur. Gerçekten takım sporlarını agresif de buluyorum biraz. Belki toplumsal cinsiyette bunun bir "erkek işi" olduğu ile büyümüşümdür. Burada bir noktayı açmak gerek; erkeksel şeyleri sevmemek kadınlara ithaf edilen şeyleri sevmek anlamına da gelmiyor; romantik komediden de zevk almam örneğin. Bu duygusuzluğun çok fena çöktüğü başka alanlar var. Neden spor değil de o alanlar, hiçbir fikrim yok.

Şu an arada olmama rağmen spor yapıyorum ama bu belli bir spor değil ki. Belli bir sporun tutkunu değilim. Bu yüzden "Şimdi spor yapmak (salonda, dışarıda) da çok moda kızlar arasında ama niyeyse müsabaka izlemeye gelince sanki sarmıyor gibi hanımları" cümlesindeki kurduğun bağlantıyı kuramadım, anlayamadım bile. İki kardiyo yapıyorum, onu da kendim için yapıyorum. Kuralları yok, kazananı yok, kaybedeni yok, önceden belirlenmiş süresi, hakemi, jürisi, vb. yok. Başka birinin yaptığı veya izlediğim bir sporun buna dair bir katkısı yok ki. Bir spor dalının hayranı olmamak ile spor yapmak arasında çok da ilişki kuramadım bu yüzden. Başka bir deyişle, futbol-halı saha ilişkisi kurulamıyor bunda. Yapılan spor, diş fırçalama gibi, banyo yapmak gibi düzenli bir görev; tek farkı zevk de alabildiğin, kendini iyi hissettiren bir görev olması.

Bu arada izleyenler ve fanatikler var tabii ki ama çoğunluk olup olmadıklarını bilmiyorum. İzleyen de izlemeyen de tanıdığım var, ne kadar genellenebilir, bilmiyorum. Ben izlemeyen bir kişi olarak kafamdan geçeni açıklamaya çalıştım.

izleyeni değil icra edeni tercih ediniz.

fanatik kız = leş kız, keko kız, koca götlü kız.

vaktiyle ece temelkuran aslında futbol sevebileceklerini, ama erkeklerin o agresif, ateşli, fanatik tavırlarının kendilerini ürküttüğünü; daha insanı olsalar her iki cinsiyetin de birlikte keyifle izleyebileceğini yazmıştı.

dediği gibi olsa futbol o kadar popüler olmazdı. zaten kendisini de ne basketbol, ne voleybol, ne tenis ne de hentbol müsabakalarında gördük.. derdi üzüm yemek değil bağcı dövmekmiş o yazısında.

Ben güreş izliyorum, boks izliyorum, MMA izliyorum. Topla oynanan sporlar, yüzme gibi bireysel sporlar ilgimi çekmiyor, ama olimpiyatlarda onları da izliyorum.

jimcik +1

yetistirilme tarzi ile ilgili.
sen kizsin napicaksin bunlari nidalari ile siz de buyuseniz ilgilenmezdiniz.

kendimden ornek vereyim, ortaokulda deli gibi f1 yarislarini ve basketbol maclarini izlerdim. ilkokuldayken tvde boks maclari cikardi bayilirdim, hala cumartesileri izlerim (kanalturkteydi sanirim).
her turlu martial arts musabakasina bayilirim, isim gucum olsa bile denk gelirsem oturup izlerim.
futbolda sadece sevdigim takimlari izliyorum, cok ilgili degilim.
olimpiyatlara cok fazla bakmam.
whimsical gibi bireysel degil de kapismali musabakalar daha cok hosuma gidiyor :)

gecen martial arts filmleri onerisi isteyen birisi vardi.
cevap yazdim duyuruya sunlari sunlari sevebilirsiniz diye.
hemen 2-3 tane pm geldi, sen nasil kizsin? bunlari nasil sevebilirsin?
milletin kafasi hala bu sekilde calisiyor.
kadinlar da zaman icinde ilgilenesi varsa ilgilenmekten vaz geciyor.
futbol maclarini izleyen kizlara kiro deniyor.

farkinda olmasaniz da toplumda hala x kiz isi x erkek isi olarak adlandirilan seyler var.
spor da onlardan birisi.

gencken aikido ve kickbox antrenmanlarina giderdim.
kizsin sen ne isin var, erkek fatma mi olcan sen derlerdi.
zihniyet bu yani.

ağlamaya bir kılıf buluyorum genelde. bir film, bir müzik vs. yüzleşmek beni günlerce etkiliyor. bastırıyorum ve zamana yayıp geçmesini bekliyorum.

ölüm ve ayrılık durumları dışında ağlamak düşük zeka ve acizlik göstergesi bence. rahatlık falan da hissetmem, saçma bir olay işte.

pek ağlamamakla birlikte her defasında kesinlikle rahatlıyorum.

ilaçtır. insanın duyguları bazen öyle nasırlaşıyor ki. ağlamayı beceremiyorsun bile. o zaman bir çöpten farkın yok. merhametsizsin, taş bile değilsin. onlar da kendi dillerinde hâlden hâle geçip dururlar.

ağlamak güzeldir. merhamettir, vicdandır, tövbedir, özürdür, taleptir; yani seni insan yapan her şey vardır içinde.

Genelde rahatlatır derler ama ben hasta gibi hissediyorum kendimi. Zaten çok üzülmüşsem ağlarken midem de bulanır. Ağladıktan sonra kafam çok zonklar, uyumadan ya da ağrı kesici almadan kendime gelemem. O yüzden olabildiğince ağlamamaya çalışırım. Eski ev arkadaşım rahatlamak için iki günde bir ağlardı, hiç anlayamazdım. Ağlamak mide ve başı mahvediyor bende.

Ağlamayı öyle veya böyle görmüyorum, acizlik veya duygululuk göstergesi olarak algılamıyorum. Pek ağlayan bir insan değilim ama bir şey üzüyorsa da ister istemez ağlarım. Fiziksel, kimyasal bir süreç bu. Herkesin şartları ve kimyası da farklı ve insanlar da davranışlarını kendilerine yakıştırıyorlar, güzel bile durduğu oluyor.

ölüm durumu hariç acizlik+1

Kendime üzülüyorum, acıyorum, şefkat gösterip sonrasında rahatlamış buluyorum kendimi

Birazcik bile mi gelmicekmis?
Yapan kisinin psikolojisi saglam degildir evet.

Hayir tekrar gelmeyecek adi üstünde hiç gelmeyecek biri bu

Ölmüş MÜ

Hayir ölmemiş

ölüm gibi birşey mi olmuş peki?

Ölümcül hastalik var.

Psikolojisi kesinlikle iyi değil. Tam durumu bilememekle birlikte benzer bir durumdayız. Ben hala kabullenmemiş durumdayım annem ise babamın hiç hastalığının olmadığına inanıyor. Psikolojilerimiz gidik anlayacağınız. Ben kabullenirsem ayakta duramam gücüm tükenir bunu biliyorum belki o yüzden o kişide hiç gelemeyek birini bekliyordur.

Boşluktandır o

Naisp1 bir boşluk

Hastaysan normal.

Hasta olan ben değilim bir başka kişi

Çok geçmiş olsun, umarım mucizeler gerçekleşir.

Hiç gelmeyecek birini beklemek ne nedenle olursa olsun yorucu olur. Genelleme yapmayayım ama bu tür durumlarda sonsuza kadar, ölene kadar bekleyen insanlar çok az. Genelde çok bekledikten sonra yoruluyorlar, ağır geliyor ve bunalıyorlar; o sırada başka birine karşı bir şeyler hissetmeye başlıyorlar ama bu da oldukça zaman alıyor. Herhalde bu aradaki süredeki psikolojiyi yorucu, ağır ve zor olarak tanımlayabilirim.

Uzun zaman geçmesine rağmen hala o kişi bekleniyor. Ve suan bahsettiğim kişinin psikoloji si gercekten kötü dibe vurmuş iki senedir bekliyor arada vazgeçti ama tekrar bekliyor ne yapacağımı şaşırdım

İki sene uzun bir zaman değil ki, benim uzun zamandan kastım 5-10 seneydi. Arada vazgeçmesi iyi bir şey, demek ki yorulma ve vazgeçme belirtileri gösteriyor. Tabii ki hala psikolojisi felakettir de, böyle dalgalanmalarla en son kendini affedebilir. Atıyorum ki 1 sene sonra bir daha vazgeçme denemesi olur, o biraz daha uzun sürer; bir sonraki ondan 9 ay sonra gelir, vb. En sonunda tamamen vazgeçer. İlk birine karşı bir şeyler hissettiğinde suçlu ve aldatıyormuş gibi hissedebilir. O arada birkaç kişiyi harcayabilir, heşleyebilir, onların psikolojisini de bozabilir. Sonradan stabil, güzel bir noktaya gelebilir.

Bunlar profesyonel gözlemler değil ama çevremde gözlediğim birkaç kişi bu şekildeydi.

Psikolojik yardım alamıyor mu bu kişi?

Hayir yardim almiyor aychovsky durumu çok iyi ozletedin ya ne yapacağımı cidden bilmiyorum durum aynen dedigin gibi

Parasal nedenlerle mi alamıyor, yoksa kendisi mi istemiyor, bilemiyorum ama profesyonel bir destekle daha kısa sürede atlatabilir. Parası yoksa, yabancı dili varsa, internette kendisi ile aynı durumda buluşan insanların olduğu gruplar vardır, onlarla online buluşup dertleşebilir. Bu destek grupları gerçekten birbirini dinliyor ve başka bir insanda aynı durum olunca, kendi durumuna bir nevi dışarıdan bakabiliyor. İnsanın kendi durumunu sağlıklı değerlendirmesi zor ama başkasında aynı durumu mantıklı çözebiliyor ve kendine uyarlayabiliyor. Bu şekilde, kendine karşı acımasızlığını da yenebiliyor. Türkiye'de de vardır aynı yollardan geçmiş insanlar ama onlar böyle online gruplar oluşturmamış olabilir, bulunması ve buluşulması daha zor olur. Örneğin, şurada bir destek grubu var
www.griefhealingdiscussiongroups.com
Bizim onu anlamamız veya onunla anlaşmamız zordur, aynı şeyi yaşamadığımız için yanlış düşündüğümüzü düşünebilir, "Başına gelince böyle olmayacak, sen de benim gibi olacaksın" diye düşünebilir. Ama aynı durumdaki insanlarla konuşunca bu sefer onun dediklerini ciddiye alır. Karşısındaki daha iyi durumdaysa "Hmm, böyle de olunabiliyormuş" diyebilir, karşısındaki daha kötü durumdaysa "En azından ben daha iyi durumdayım" deyip ondan cesaret alabilir, aynı durumdalarsa bile onu anlayacak bir kişi bulduğu için rahatlayabilir.
İnternetten her dilde yas tutma ile ilgili belgelere ulaşabilir, onlar onu kitaplara yönlendirebilir.

Edit: Bu arada ölmüş gibi yazmışım ama henüz kaybetmemiş de, umudunu kaybetmemesi ve sevgilisine de umut vermesi önemli. Ama belki de komada gibi bir durum vardır, umut vereceği, destek olabileceği bir durum yoktur. Her durumda kendiyle aynı durumda insanlarla konuşması, anlaşması onu rahatlatabilir.
Böyle kişiler bir şekilde eski hayatlarına dönüyorlar, içleri buruk olsa da fonksiyonel olarak eski hallerine dönüyorlar ama kaybolan zaman telafi edilemiyor. O nedenle profesyonel destek önemli olabilir.

Yoo maddi durumu çok iyi ama ya nasıl anlatsam o bu durumun ne boyutta olduğunun henüz farkında değil yani psikolojisi bozuk ama bunun farkında değil bunu ona izah edip yardim almasını sağlamak lazim.kendisi eğitimli maddi durumu iyi biri.

Duyuruyu doldurdum, herkesten özür ama aklıma bir şey daha geldi. Eğer kendi farkında değilse, belki de bu onun kendini koruma mekanizmasıdır. Ortada ölümcül hastalık var ve güçlü olmaya çalışıyordur, bu duruşu da son sığınağıdır. Aslında ne durumda olduğunun içten içe farkındadır da, eğer kendini salarsa bir daha toparlayamayacağını düşünüyordur belki. O yüzden kendine bile "Kötü durumdayım" diye itiraf edemiyordur, kendini güçlü tutmaya çalışıyordur. Buradan da şuna geliyorum, yorulmuştur ama yeterince yorulmamış olabilir. Yorgunluktan çökme eşiğine geldiğinde birden çöküp o zaman kendine de itiraf ettikten sonra yardım alacak durumda olabilir belki. Şu anki durumu sadece yıkılmaya karşı koyma mekanizması olabilir. Yıkılmak da o kadar kötü bir şey değil, çöktükten sonra biraz rahatlayabilir de. Hangi insan tüm yükü sonsuza kadar taşıyabilmiş ki? Yeterince ağır geldikten sonra çökecektir.

Ya aslinda durumunun farkinda ama kabul etmiyor yani.kendisinin ölümcül hastligida yok gayet sağlam.sirf bi beklediği kişi yüzünden bir sürü insani hayatından çıkardı yalniz kaldi hala daha yalnız farkli sehre gitti simdi o sehirdende taşınacak.kimseyle arkadas dahi olmak istemiyor

onusma ben konusuyorum daha bitirmedim+1
Minik ekleme yapacağım, üstünde o işaret olan harfleri sanki yanında ğ varmış gibi ya da aynı harften bir tane daha varmış düşünebilirsiniz. %100 öyle değil ama Türkçe düşününce en yakını bu, vurgu konusunda kafanızda bir fikir oluşturur.

Örneğin, música'yı, muğsika ya da muusika diye okursanız oradaki vurguya yakın bir vurgu oluyor. Tabii harfler bu kadar uzamıyor ama vurgunun nerede olduğu konusunda bir fikir verir.

though

Nevertheless

however

"I insisted, yet they refused" da diyebilirsiniz.

still olabilir, "I still asked but they refused to answer" gibi

just in case sanki daha uygun cümle için.

hangisini kullanacağımı bilemediğim 5 kelimeyi de yazdınız sevgili duyurucular, teşekkürler :)

ahahah. @make a wish buraya tam oturacak cümleyi seçmek için native speaker olmak gerek bence. biraz hangi dilde düşünebildiğinle alakalı. sen bunlardan hangisini dersen karşı taraf anlar zaten.

i asked even though it's forbidden and they refused/rejected.

Anyway veya regardless

still derdim.

Still

Ben de "still" derdim ama ingilizcem pek iyi degildir.
Though - even though falan pek olmaz bence.

bu cümleye en uygunu yet bence de.

i asked them for it "anyways" but they refused

mallari inceleme amacli kullaniyorum. tiklemiyorum.

evet.

hayır

Ne oldugunu bile bilmiyorum tam olarak

Kullanıyorum.

stavro +1
Duydum ama ne olduğundan emin değilim.

fuck buddy bulma programı.

Arkadaş bulma falan diyorlar da anlamadım girmedim ben de. Arkadaş edinmemeye çalışan adamım ak bir de onlarla mı uğraşcaz?

iki gündür kullanıyorum. bu aralar çevremdeki herkese yazıyorum zaten bir de bunu yükliyim dedim :)

Evet de 70 lik nineyi beğeniyorum o beni beğenmiyor lanet olsun şu sisteme :D

Hayir kullanmiyorum bu tarz uygulamalari da sevgilim olmasa bile, cevrem ve isim geregi asla yuklemem. Yanlis biliyorsam duzeltsinler ancak uygulama yuklu olunca yakinlardakine gozukuyormussun patronum, is yaptigim insanlar filan gorse direkt itibari zedeler bence. Hic gerek yok.

kullandım bikaç kere ama maalesef bizim ülkede onu da sevgili bulmaya çevirmişler o yüzden bıraktım.

Kullanmıyorum. Etrafımda manyakları çok.
İlginç olan, evli veya sevgilisi olan kişiler de var bu manyaklar arasında.

kullanmaya çalışıyoruz da match yok. yurtdışında 5 kat fazla match geliyor.

bi kere yüklediydim ama o gün beynimle hareket edemeyecek bi durumdaydım (hormonal) sonra arama çapını kökleyip tarattım ama kimseyi bulamadı. küçük bi yerde yaşamanın dezavantajları işte. sonra programı kaldırdım. tinderle tüm ilişkim bu kadar. bence çok saçma.

yükledim, denedim ama baktım bir nane olmuyor sildim.

kullanıyorum ama amacım 28+ bulmak. 24 yaşında olduğum için daha hiç geri dönüş almadım.

önce elektrik süpürgesi sonra vileda yapsan?

Vileda gibi salkım saçak süpürgeliler değil de, ucu plastik sünger gibi olan yer silicilerin saç performansı daha yüksek.
ecx.images-amazon.com
bordeaux da haklı. Önce süpürge, sonra silme etkili oluyor. Bir de, atıyorum ki ekmek kırıntısı gibi şeyler için şunu yapıyorum. Bir tane normal fırça ile hepsini bir noktaya toplayıp sonra şarjlı el süpürgesine hepsini çektiriyorum. Elektrikli süpürgeden verimli oluyor karolu (ahşap olmayan) ve halısız yüzeyler için. Silmeyi bundan sonra yapıyorum.

vallaha benim hanım çözümü şöyle buldu,
kendi saçlarını topluyor, beni de bacaklardaki kıllardan dolayı şortla gezdirmiyor evde kajdghkjasgh

bir diğer çözüm de diğerlerinin dediği gibi önce süpürge.

Yok.

Mutsuzum ama bunun sevgilim olmamasiyla ilgisi yok sordugun buysa.

yok.

halitkin +1

Yok.

Mutsuzum ve bununla ilgisi var.

vardı, (yeni sayılır) ayrılık durumları oldu.

inan daha mutluyum.

yok.
bununla biraz ilgisi var.

var, olmadığında da mutluydum şimdi de mutluyum

yok. mutlu muyum bilmiyorum
olsa mutlu olur muyum onu da bilmiyorum.
ne gerek var şimdi sevgili yapacaksın özelgünler e hadi dışarı çıkalımlar sinemalar konserler gezmeler tozmalar.. ay düşününce bile yoruldum. ben gidiyorum

Var, mutsuzum ama mutsuzluğumun sevgilimle bir ilgisi yok. Al bi de burdan yak :p

Yok.
Gayet mutluyum.
Ama mutlu olmamin sevgilim olmamasiyla bir ilgisi yok.

yok mutsuzum

yok, mutsuzum. sevgilim yok diye mutsuz değilim ama. olsa da mutsuz olurdum şu an.

Var. Ekstra bir mutlulugum yok ama sevgilim yokken net mutsuzdum.

Evet, evet.

yok, mutluyuz :)
(t1-t2 zaman aralığı için en azından ötesini bilemeyiz)

dün ayrıldık mutlu değilim.

evet,hayır.
bunun sevgili kişisiyle alakası yok.

var, mutluyum.

ikisine de evet.

var, onunla mutluyum.

yok mutsuzum

He.

var, super mutlu degilim şu an ama baska sebeplerden.

Evet, hiç olmadığım kadar.

yok, mutsuzum:(

yok. sevgilisi olup kavga edenlere imreniyorum diyeyim sen anla.

var mı yok mu belli değil. bu aralar bayağı free takılıyoruz. saldık iyice ama iyi de oldu. bu şekilde daha huzurlu olduğumu fark ettim, kafam rahat.

mutluluk konusuna gelince.. delicesine mutsuz değilim, lakin daha mutlu olabilirim. hayatımdaki kişinin bununla bir ilgisi yok, gelecekle (daha ziyade işimle) ilgili kafamı kurcalayan bazı konular var. ayrıca sağlık sorunlarım da var. onları çözebilsem ne güzel olacak.

var maymunum

var, mutsuzum

edit : ayrıldım şimdi iyiyim...

var, çok mutluyum.

yok. mutluyum. sebebi bu olabilir

çok zor dönemi de oldu, allah daha zorunu vermesin. herkesin zor seviyesi kendi kaldırabileceğiyle orantılı.

burada ben çok zor derim tek sıkıntım manitadan ayrılmaktır, ötekinin bütün sülalesi hastadır ama çok şükür diyordur, bilemeyiz.

zor. yaklaşık 5 yıl içinde anlayacağım bunu; hayatım ya 'normal ve düz' yada 'bok gibi' olacak çünkü. her iki ihtimal de iğrenç. keşke güzel bir hayat ihtimali de olsaydı benim için.

ben zorlaştırıyorum.

millet bu saatte uyurken, ben ders çalışmaktan kızaran gözlerimi ovuşturuyorum.

sağlık problemlerim olmasa zor değil. sağlık ile zor olduğu oluyor ama allah daha zorunu vermesin +1

kendisi oldukça kolay ama ben çok zorlaştırıyorum

Zor

öncelikle kimse kolay yazmayacak, bakış açına bağlı benim ki kolay mesela. Temel ihtiyaçlarımı yerine getirebiliyorum ve bu yetiyor

kolay.

iyi para kazanırken ailemle oturuyorum. işim rahat. güzel bir ilişkim var.

Sağlığın yerindeyse kolay, degilse zor.

Zordan öte yorucu. Yolum günde 4 saati geçmeye başladı, akşamları evde çalışıyorum, bir süre haftasonu da çalışacağım. Yeniden spora başlayacağım ama zaman sıkıştırmıkta zorlanıyorum. Uyku sorunum var, yetmiyor bu programa. İyi ki yaptığım şeyi seviyorum ve bu yoğunluk sonsuza kadar sürmeyecek. Hayatım zor dersem, benden zor olanlara ve sağlık sıkıntısı olanlara haksızlık olur ama yorucu diyebilirim.

günde 300km git-gel.. 18 saat çalış.. para belki gelsin..

bazen isyan ediyorum çok ozr diyorum. iş koşullarım ağır yıpranıyorum dşye hayıflanıyorum tam o sirada bir çocuk bombadan ilmnek ilmek parçalanıyo. bir baba evlat acısı yaşıyo, bir başka çocuk babam kanserdi öldü diyo. bir başka anne engelli çocuğunu parkta diğer çocuklara kabullendirmeye çalışıyo. şükrediyorum. utanıyorum hayıfşanmalarıma

pbs.twimg.com

giphy.com

froggyradio.foreverradio.com

pbs.twimg.com

media1.giphy.com

rack.0.mshcdn.com

www.google.com.tr

kurutma zımbırtıları var merkezkaç kuvveti ile çalışan. onlardan al.

Havlu peçete?

www.crateandbarrel.com.tr

@selamun aleykum kitty, o yöntem korkunç israf ya. olmaz yani.
@timmie, ilk kez böyle bir alet görüyorum.

la noix + 1
DOlayısıyla timmie +1
O alete koyuyorsun, fıldır fıldır çevirince kuruyor hemen.
Foto yıkıcı :)

Tüm bir liracılarda var o merkezkaçlı zımbırtı. Adı da sebze kurutucu. Bende de var.

@aychovsky,
@harzem, vay anasını nasıl kaçırdım böyle bir gelişmeyi ben! nazarımda asrın buluşu mesabesinde bir alet.

jeli her gun kullanabilirsin, peelingi her gun yapma

Peeling'i haftada bir, duruma göre 4-5 günde kullanmak iyidir.
Günlük temizlik için jel iyidir. Jeli ben sabah kalkınca ve gece yatmadan önce kullanıyorum.
Tonik ise peeling, jel, maske gibi şeylerden sonra derinlemesine temizlik için kullanılır. Sırasıyla temizleme jeli - tonik - nemlendirici kullanılır.

erkeğim ama yanlışlıkla peeling almış bulundum yapsam sıkıntı çıkar mı

biraz soruna damlamışım gibi oldu ama ekstra soru açmaktansa burda hallederim dedim :(

Peeling haftada 1 duştan çıkmaya yakınken. Sonra buz gibi suyla yüzünü yıla şokla, temizlenmişken kapansın gözenekler. Yıkama jeliyle her gün. Tonik de çok elzem değil ama 3 güne bir falan yıkadımtan sonra olabilir. Tavsiyem gül suyunu tonik niyetine kullanın.

Peeling iyidir diyarbakır karpuzu. Haftada bir kullan.

her gün yapılan çeşitleri var. ben her gün yapıyorum.

Şu anda GAMS ile uğraşıyorum, bildiğim kısmında ise yardım edeyim.

machine allocationı gams'te yazmaya çalışıyorum. düz bir çizgi var. buna makinalar koyulacak ve flow*distance'ı minimize edecek bir çözüm bulunacak. (cost zaten 0) modelde 2 makina arasındaki mesafeyi x(i)-x(j) diye yazıyorum. bu yüzden modelin başında alias(i,j) dedim. sonra constraintleri yazarken constraint(i) diyip onun içinde j'li bir şey kullanamaz mıyım?

karışık yazdım ama umarım anlaşılabiliyordur.

Çok net anlayamadım ama anladığım üzerinden yorum yapayım. alias kullanımı doğru. Aynı değişkenin üzerinden farklı indis kullanımında oluyor. Constraint(i) dedi isen, her i için yazılan bir constraint var demektir. Demek ki o kısıtta j'lere bir şey yapman gerekiyor. Ya sum kullanıp toplanacak ya da sayılacak, bir şeyler yapılacak demektir. Elinde model varsa, daha çok yardımcı olabilirim. Özelden gidebiliriz.
İki makina arası mesafe d(i,j) gibi iki indisli yazılırsa daha güzelmiş gibi geldi bana.

@aychovsky öğrenci misiniz? yoksa modelleme, yöneylem vb olayları sıkça iş hayatında kullanıyor musunuz?

Hemen hemen her hafta işim gereği kullanıyorum. Akademisyenim, uzmanlık alanım sezgiseller ama tam çözüm veren matematiksel modellerden de bol bol yararlanıyorum.

uzaklık matrisi kurmadan modeli kurmanız zor olur gibi geldi bana da.

merak ettim, özel bir problem değilse daha fazla ayrıntı verir misiniz?

tabii.

model bu:
imagizer.imageshack.us

bu da illüstrasyonu:
imagizer.imageshack.us

constrainti bir türlü gams'te yazamadım.

abs(x(i)-x(j)) =g= 0.5*(l(i)+l(j))+10; diyorum ancak çözümde x(1)-x(1) diye gittiği için 0>RHS oluyor ve infeasible veriyor.

problemden anladığım kadarıyla çok şık olmayan bir yöntem burada

pastebin.ca

iki ayrı set olarak yazdım; l1(i) ve l2(j).

@aychovsky bana yardım edebilir misin bitirme ödevim için bilgine ihtiyacım var çok acil yoksa mezun olamıyorum

hayır tabii ki.

Ben de kalkti biliyorum ama okunsun, bence iyi.

soğukta okumasınlar sınıfta okusunlar..zaten soğuk olunca bizde sınıfta okuyorduk sanırım..

ayrıca..
www.youtube.com

hayır.

cidden gereksiz buluyorum. çünkü çocuk onlar. asker değil. sabahın 7'sinde ve o soğukta and okuyacağız diye çok kez üşüttüğümü bilirim :)

evet tabii ki

Destekliyorum.

Destekliyorum.

Beyin yikamaya tesebbus. Tam bir sacmalik, desteklemiyorum. Cocuga zorla yemin ettiriyorsun, nasil istir yahu..

bu kadar etnik çeşitliliği olan bir ülkede ne mutlu türküm diye her sabah bağırtılmak zorunda olmanın faşistçe olduğunu düşünüyorum.
türküm, doğruyum, çalışkanım nedir hem
kürt olunca arap olunca çerkes laz olunca doğru ve çalışkan olamıyor muyuz?
çok saçma ve ırkçı bir uygulamaydı kalkması yerinde olsun

andı bilmem ama ben sabahları sıraya geçtikleri zaman yaş gruplarına göre 10-15 dk lık spor amaçlı farklı farklı hareketler yaptırırdım.

direkt düsüncemi söylüyorum. buna fasist ivir zivir demek yerine, ya da bunun gerekliligini tartismak yerine, egitimde el atilmasi gereken cok baska yerler var.

and okunmasina beyin yikama diyenlerin din derslerini dinlemesini ya da fen derslerinde evrim hakkinda hocalarin ne dediklerini dinlemelerini öneririm.

belki ben cok garip tiplere denk gelmis olabilirim, ama and olayina gelene kadar elden gecirilmesi gerekn cok nokta varken, anda takilmiyorum ben.

edit:soruya net cevap vereyim, sikayetci olunuyorsa okunmasin. ancak egitimin kalani bir halta benzesin, önemli olan o.

Hayır.

Destekliyorum.

hayir desteklemiyorum.

hayır, kalkmasını olumlu buluyorum.

desteklemiyorum tabi ki. bir kaç züppe kemalist orgazm olacak diye neden kuzey kore askeri gibi soğukta dikilsinler ki?

sen o bilinci çocuğun damarlarına yaşam tarzınla nakşedeceksin, öyle kuru sıkı and okumayla, marş okumayla olmaz o iş.

sanki her boku halletmişiz de andımız kalmış...

Destekliyorum

andımızdan daha çok çarpım tablosunu okusalar daha faydalı.

hayır. küçüçük bebe varlığım armağan olsun der mi?
ezberci eğitim önce istiklal marşıyla andımızdan başlar bizde. iyi eğitim verilen hiç bir ülkede bizdeki gibi törenler için şiir miir ezberletilmez. çocuk kendi seviyorsa çok okur ve hatırlar şiiri.

Bu içerik ile desteklemiyorum. Yoksa her sabah okunabilecek daha adam akıllı bir metin olsa desteklerim.

Desteklemiyorum.

Her sabah ezbere okunmak zorunda olan bir metin -içeriği ne olursa olsun- eğitim materyali değildir.

hayir

Desteklemiyorum

Desteklemiyorum. Minicik çocuklar her sabah SS askeri gibi dizilip anlamadığı bir şeye yemin ediyor ve ne dediğinin farkında bile değil. Daha kendi varlığını anlamayan çocuk kendini başka bir varlığa armağan ettiğini iddia ediyor bilmeden; çocuk yahu o, asıl onun varlığına, onun geleceğine kendimizi armağan etmeye yemin edelim biz. Büyüyünce varlığını istediği yere adasın.

Ek olarak, herhangi bir şeyin ezberlenmesine karşıyım.

Telefonların pasaporta işlenmesi için süre 120 güne çıkmış sanırım. O arada pasaporta kaydettirecek birilerini bulabilirsiniz belki.

Onunla uğraşacak vaktim yok. Ancak al sat yapabilirim.

Macbook?

Macbook'larda klavye farklı olduğundan pek tercih edilmeyebilir, daha küçük şeyler olabilir, mesela chromecast. Avantajlı fiyatlardan ssd olabilir. Belki ps4 falan.

drone getirt. dronelar satar burada.

Whatsapptan engelle?

Bunu bi avukata göster, pes etme bence. Bu nedir ya, yaptığı beddua zaten saçma sapan, gereksiz gökten kemik yağardı. Bir de tehdit ediyor. Asıl bunlarla kendisini ele veriyor haberi yok salak. Seni sindirmeye çalışıyor.

kendini bu kadar yorduğuna değmez. ağzına ne geliyorsa söyle, sonra da numarasını engelle gitsin. şikayetlerini de hiçbir yerden silme sakın. kazanabileceği hiçbir şey yok.

eleman hangi platformdaysa oraya sikayet et. yani ornek olarak gittigidiyor ise mercilere soyle. yuh yani, insanlara bak.

Büyük olasılıkla içi boş ama sen yine de bir avukatla görüş ve gerekirse savcılığa git. Şikayetleri niye siliyormuşsun? Sen haklısın, sen o şikayetleri etmeseydin ve ettirmeseydin, hala o köy eşyaları bekleyecekti. Biz internete yazmış birkaçını biliyoruz, belki bilmediğimiz bir kısmı da vardı.

Edit: hypervaskulerdondurucu'yu okuduktan sonra ona hak verdim. Engelle gitsin.

Bunun gibi tipler boşa sallayıp insan korkutmaya bayılırlar. Büyük ihtimalle mesele sözlükten silinsin, unutulsun gitsin diye uğraşıyor bu şekilde. Dengesiz de bir tip belli.

Şikayetleri, yazılanları kaldırmamanız insanların sonrasında sorun yaşamaması için en iyisi. Ayrıca iş inada binmiş, ben olsam hayatta kaldırmazdım. Haklısınız zira. Dava açılsa bile kazanırsınız muhakkak. Ortada iftira yok, iyi niyetiniz çok bariz şekilde ortada ve mağdursunuz.

Siz üslubunuzu bozmadan, sizi bir daha herhangi bir şekilde rahatsız etmemesini, iletişime geçmemesini, aksi takdirde sizin de hukuki haklarınızın bulunduğunu kibarca hatırlatabilirsiniz sanırım. Avukatla tehdit ediyor ama, savcılık lafını duyunca da geri adım atar büyük ihtimalle.

cuma gününe sığınmış çirkef birisi belli ki. seni dualarla korkutmaya çalışıyor. iyiymiş ya, her nefret ettiğine beddua et sonra başına bişeyler getir.

bunların hepsi delil. hiçbirini silme. soğukkanlı davran, pes edecek bir şey yok. sadece laflarını sindirme, kafana takma yeter ;)

Teşekkür ederim fikir veren herkese. Whatssapp'tan engellersem beni avukata verme durumunda daha çok delilden men etmiş olmaz mıyım kendimi?

adı belli telefonu belli sitesi belli, git savcılığa şikayet et.

Engelleme sakın, sessize al. Bunlar delil sonuçta. Ver savcılığa gitsin, uğraşsın dursun.

Sanırım şuradaki yazılanları gördü? eksisozluk.com

Yorumlar dediğine göre?

Of karabasan!

şikayet edin lütfen, savcılığa verin de görsün kim kimi pişman ediyormuş. avukata verecekmiş...
hiç bir şey yapamaz. öyle hakaret etmek tehdit etmek kolay mı. şikayet edin ve her şeyi buradan ve sözlükten yazmaya devam edin.

roket adam+1

Sessize alın, bildirim kısmını da kapatın. İlk günkü kadar temiz olacaktır WhatsApp hesabınız.

Belki buradaki bir avukat arkadaş da meseleye dair yardımcı olabilir sizlere.

Bence mesajı paylaşmayalım, özel mesaj ifşasına giriyor. Şu anda haklısın ama sözlükte yayınlanırsa, oradan kaybetme bir şeyleri.

O zaman bir avukat arkadaş bilgi verebilir mi? eksisozluk.com başlığı altında bazı mesajların ekran görüntüleri var, onları silmek gerekir mi? E ama adam tehdit ediyor, ya ben iftira atıyorsam?

Şahsi kanaatim adamın boş beleş konuştuğu. Avukata gidecek insan avukata gidiyorum demeden gider, gidecekse bile en azından küfür ve tehdit etmemesi gerektiğinin bilincinde olur. Avukata gittiğinde avukat ona sen de keşke küfür/hakaret ve tehdit suçlarını işlemese imişsin be birader diyecek.

Öncelikli olarak mesajlaşma görüntülerini kaldırın, sadece özet geçin, ''Ürünleri geç gönderdiği ve günlerce yalan söyledikleri yetmediği gibi, haklarında sosyal medyada yorum yaptığımda beni itibarımı ve onurumu lekelemek ile tehdit etti.'' deyin mesela.

Muhtelemen sizi ticari işletmenin itibarını haksız yere zedelemeye çalışmaktan kıstırmaya çalışacaktır avukat ancak boşa bir uğraş olur. Ortada işini zamanında yapmadığına, malları zamanında teslim etmediğine dair dolu mesaj var, siz onların itibarını zedelemiyor, mağduriyetinizden bahsediyorsunuz. Mağdur olan sizsiniz, bunu unutmayın. Daha fazla kanıt olsun diye de sinirinizi bozmaya değmez, engelleyin gitsin. Dava da açamaz, yemez bir tarafı.

ek: engelleyince mevcut konuşmalar uçuyor mu bilmiyorum, yedekleyin veya ekran görüntüsünü alın da. Eğer sinirim bozulmaz diyorsanız bırakın konuşsun dursun.

Geri adım atmayın, korkacak kişi siz değilsiniz zaten. Bakmayın bunlar atıp tutarlar, ama polisi gorduler mi altlarina ederler. Azıcık hukuk bilgisi olsaydı zaten böyle aleni hakaret edemezdi size. Amaç sadece baskı kurup size geri adım attirmak, başka bi numarasi yok. Resmi kanallara başvurun.

Birisi firmanın numarasını internet sitelerinden bulup aramış, adam bu kez arayan arkadaşa "benim mit'ten 3 tanıdığım var, seni yakalatacağım, o hayvan kız (benim için) da görecek gününü" demiş :D

Of allahım!

Yazıyorum ki kayıtlarda dursun.

Kanıt olması açısından, cep telefonları için konuşma kaydeden uygulamalar var. Bir daha konuşmadan önce bu uygulamalardan birini edinin ve konuşurken konuşmayı kaydetmiş olun. Gerekirse onu da kanıtlara eklersiniz. Sürekli tehdit sallıyor adam. Bunların içi boştur genellikle.

Sorun şu ki; adamla ben muhatap olmuyorum. Yani adamın yazdığı mesajlara da cevap vermiyorum, beni aramalarını da açmıyorum. Buradan arayan arkadaştan da haberim yoktu, numarasını isteyen oldu ama ben haklıyken haksız duruma düşmemek için numara falan da paylaşmadım.

Ben en iyisi savcılığa... Kapısından geçmedim bugüne kadar gerçi ama :((

Hemen savcılığa ya da en yakın karakola. Yarım saatlik işiniz var. Kesinlikle ihmal etmeyin

Yol parası veriyorum onun dışında para harcamıyorum ama iş yerimde olan bir gerecin/cihazın daha iyisini kullanmak istiyorum(işimi çok ciddi kolaylaştıracak bir şey), biraz yokladım da pek almaya yanaşmıyorlar onu kendim almak istiyorum belki onun için harcama yapabilirim, işten ayrılsam da kendim kullanabileceğim bir şey. Dolasıyla 6-7 ay sonra onu alabilirim belki ama biraz pahalı, 4000 tl civarında bir şey, o yüzden henüz çekimserim.

Sirket yol parasi verse de zaten ofis yurume mesafesinde oldugundan yola para harcamiyorum. 3 ogun dunya mutfagi yemek, meyve, atistirmaliklar, icecekler, haftada bir gun alkollu icki de ofiste ucretsiz. Dolayisiyla "is yuzunden" yaptigim bir harcama olmuyor.

Evde kalsam daha cok para harcarim.

kitap falan alıyorum, direk işle ve genel sektörle alakalı.

giydiklerime dikkat ediyorum. bir sürü hiyjen ürünü alıyorum. kendime özen gösteriyorum. saç sakal içinde leş gibi kokarak işe gelenleri sevmiyorum. bu dediklerim de özsaygıdan kaynaklanıyor; insan mecbur para harcıyor.

insanlar 2 lira ucuz diye gidip leş gibi yerden yemek yiyor; molalarda çay içmiyor vs.

çalışmanın kölesi olmuş çoğu. farkında değiller. ben de köleyim ama en azından biraz rahat etmeye çalışıyorum :D

meyve ve atıştırmalık veren ofis mi varmış bi de 3 öğün. neresi orası ya biz de girelim.

geçen 3-4 tane ebook aldım parayla o kadar iş ile alakalı. servis var ofiste de çay kahve ücretsiz.

stajer avukatım. maaş almıyorum. yol yemek de cebimden.

hayir canim, olur mu öyle sey.

is icin gerekli seyi isyerinin temin etmesi gerekli.
neferkitty nin anlattigi olay olur en fazla.

Cebimden parça ürettirdiğim oldu. Hatta cebimden seyahat ettiğim de. Konferansa bile gittim.

Eski is yerimde kalem, zimba, tel vs gibi kirtasiyelikleri cebimden alip koymustum. Bi de uclu priz almistim

Simdi onlarin tamamini yeni yere getirdim. Bi de oldugum yer a4 kagit vermiyor, o da cebimden. Yol yemek yok ama yemek icin ya eve geliyorum ya da evden goturuyorum. Cay, su beles

bir miktar harcadığım oldu. daha çok kazansam daha çok harcarım. daha çok kazansam daha çok. ben parası için bile çalışmıyorum. başarı ve ego tatmini.

Tek kuruş ödemiyorum

Harcıyorum. Kırtasiye gereçlerini almanın dışında, zamanında bilgisayarım dandikti, ona maaşın üçte birini harcayıp ayağa kaldırmıştım. Onun dışında ofise buzdolabı ve kanepe aldık, bazen gece kalıyoruz. Eski koltuğumu ben almıştım. Gereçler eski püskü ise onları yenilediğim oluyor. Cebimden yol, yemek ödediğim çok oldu. Aramızda ofis odasını da yaptıranlar var, biz de ara ara düşünüyoruz.

Hayır harcamıyorum, en fazla kendi kullanımım için kitap/ajanda/defter/kalem alırım. (Henüz hiçbirini almadım.) Zaman zaman ofise meyve/soda/abur cubur alıp götürüyorum ama onları iş için para harcamak olarak görmüyorum. Bunlar haricindeki şeylere girmem.

@mcfly,

pfizer örneğin. istediğin kadar içecek, meşrubat, sabahları sandviç, kurabiye ve beleş. öğlene de kalıyor tabi. istediğin kadar ye.

girebiliyirsan gir :)

tek kuruş para ödemiyorum,para harcayabileceğim işimle alakalı autocad,allplan programlarının lisansı ve eğitimi vardı bedelini şirket karşıladı,iş istasyonu ve laptop lazım oldu istediğim modelleri aldırdım,fuar ve konferanslara gittiğim zamanda konaklama yol v.s masrafları da şirket karşılıyor.

Yaktığım benzin kazandığımın neredeyse sekizde biri.

normalde hayır. ama takım elbise, ayakkabı alıyorum cebimden, iş nedeniyle, bunlar sayılır mı bilmiyorum.

Hayir gec kalmadiniz.

Apollon olmayacaksan, geç değil. Hatta gayet normal bir yaş.

Şu olabilir mi? Bol bol "I'm şu, I'm bu" diye anlatıyor nakaratta.
www.youtube.com

www.youtube.com olabilir mi?

www.youtube.com ?

i m a bitch i m a lover - alanis morissette?

www.youtube.com

www.dailymotion.com

ROSEY LOVE ?

e
sadece sarma tütün.

ne yazık ki içiyorum.

h. hatta hiç içmedim dokunmadım bile

h, içmiyorum.

içmiyorum.

h.
14 yaşımda yarım sigara içtim, o kadar. Onu da içemedim, sıkıldım, attım.

h.
cigara sucks.

hiçmiyorum.

evet. belki 34 yasında bırakırım.

h

H

H

arkadaş çevrem sayesinde her 10 kadından 7-8'inin sigara içtiği kanısına varmıştım. belki hala öyledir bilmiyorum ama bu mini anket beni sevindirdi.
ileriye dair bu konuda kaygılarım vardı. sigara içmeyen biriyle asla yapamayacağım için bazen umutsuzluğa kapılıyordum.

h

H. İcmiyorum

h, nefret ediyorum kokusundan vs.

h

son bir yıldır h, ondan önceki 12 yıl e

H, hiç içmedim, nefret ediyorum.

h

Kemik alabilirsin kasaplardan? Kemigi haslayinca da et suyu olur.

Kimse dememis hayret kemik alip hasla bence. Iliklerini de unutma ama kemikteki ya ye ya da suyuna kat.

Kemik haşlayayım o halde. Yalnız düdüklüm yok, düdüklüsüz bu işin içinden çıkabilir miyim?

Olur da yarim saatte olacak is bir saatte olur duduklu olmadan.

haşlarken üzerinde biriken köpükleri ara ara alıp atarsan iyi olur düdüklü olmadan yaparken

Konserve olarak var haziri.

kemik alıp 16-18 saat sebzelerle kaynatmak gerekiyor.

bozokcivciv.com

Migroslarda bulunabiliyor. çok lezzetli. 11-12 lira civarında.

Keskinoğlu marka teneke konservede satılanı var. o çok kötü. kokuyor.

macrocenterda vardı.
online.macrocenter.com.tr

maske ile git derim.

1- (şahsi deneyimim) haftada en az 3-4 gün taze sıkılmış portakal suyu/greyfurt/mandalina veya nar suyu içtiğim kışlarda asla ve asla hastalığa yakalanmıyorum. En kötü biraz hapşırıyorum, sonrasında geçiyor.

2- (çevresel tavsiyeler) UMCA - detaylarını çok bilmiyorum ama bağışıklık güçlendirici bir bitkisel ilaçmış kendisi sanırım. Hasta olduğum zaman kullandığımda ayağa kaldırmışlığı var ama düzenli olarak hiç kullanmadım. Duyduğum kullanım sonucu hastalıktan koruduğu

bu ortamdan kaçış yoksa, bağışıklığı güçlendirmek gerekiyor. önümüzdeki kış ayları boyunca, ekinezya kapsülü kullanabilirsiniz, umca da olabilir, veya sambucol. yanında bol c vitamini.

cam kenarında oturmaya çalış. ortam havasız kaldığında imdadına yetişir. oturmadan önce ıslak mendille klavyeyi ve masayı sil, meyveyi eksik etme bol su iç.

çalıştığım iş yerinde böyle davranan bir kız vardı hasta olduğunu görmedim hiç.

Bol soğan ve sarmısakla. Soğan ve sarmısağın ilaç nitekiği bilcümle vitaminli şeyi döver. Akşam yemeklerinizi bol soğan ve sarmısaklı seçin.

UMCA'yı bir iki kere kullandım, zamanında kullanmak gerekiyor ve bünyeyi ona alıştırmamak gerekiyor. Bünyeyi ona alıştırınca bu sefer bırakırken hasta oluyorsunuz. İlk belirtileri görmeye başladığınız anda, örneğin "Boğazım mı gıdıklanıyor, ne" anında çok işe yarıyor. "Ayyh, boğazım biber gibi yanıyor" anından sonra işe yaramıyor.

Ortamı havalandırabilirseniz geceleri, bol bol havalandırın.

El yıkama işini bol bol yapın, sıklaştırın.

Spor yapınca benim bağışıklığım kendine geliyor, sporu bırakınca hasta oluyorum. Spor dışında hiçbir şey bağışıklığımı pek güçlendirmiyor ve aradaki fark inanılmaz. Bir duyuru klasiği olarak "Spor yapın" derim.

Bir ara Supradyn All Day kullandım ama çok etkili bulmadım. Pharmaton veya Supradyn All Day işe yarar belki.

Uykunuzu alın, sürekli dinlenmiş olmaya çalışın.

açıkçası ben pek üzülmüyorum.
kazada hayatını kaybedenlere gerçekten üzülüyorum ama

ölenlere üzülüp üzülmemek kişinin kendi inisiyatifinde ama daha olay bu kadar tazeyken üzülme bıdıbıdısı yapmak mide bulandırıcı.

hiçbirşeye karşı tepki vermiyorum zaten kişilik olarak ta robot gibi bi insanım. ne üzülüyorum ne seviniyorum artık bu ülke adına.

uzuldum ama oyle icim yanmadi cunku cok uzerinde durmuyorum acikcasi, hayat devam ediyor.
yalniz bunun vefat eden insanlarin gorusu ya da onlarin mitingde hayatlarini kaybetmesi vs ile zerre alakasi yok.
daha cok uzulen vardir elbette, insanlarin dusuncelerini bilemeyiz ama tabii ki bir duyar kasma cabasi da var.

edit: meisterin soyledigi gibi uzulmeyene kufur eden, herkes kendi gibi sov yapsin isteyenler var onlar en fenasi...

Ben polisler dışında herkese üzülüyorum. Misal bi olayda ölen polislerin sayısı verilince "Ulan az olmuş be" diyorum.

ya sözlükte şukela kovalıyor işte s*k kırıkları. ben üzüldüm. herkes üzülmüştür. ne olursa olsun 80 can gitti abi, kolay değil. görüşü, düşüncesi ne olursa olsun başkentte bomba patladı ve 80 kişi öldü. bu düşünülmeyecek, üzülünmeyecek bir şey değil. ama karalar bağlayıp kendimi de hırpalamıyorum ben. ağlamadım. veya gün içinde yapacağım bir şeyden geri durmadım.

duranlar da zaten sözlükte rospu çocuğu gibi her başlığa "80 KİŞİ ÖLMÜŞ YAPTIĞINIZA BAK!!" diye saldırmaz. acısını yaşayan insan sözlükte millete saldıracak gücü bulamaz. işleri güçleri şov. "bakın ne kadar iyiyim" tripleri.

not: üzüntüsünü dile getirenlerden bahsetmiyorum ben, o tamamen ayrı bi konu. benim derdim üzüldüğünü milletin gözüne sokan, milleti üzülmemekle suçlayan yavşaklar.

terör eylemlerine, ölüm haberlerine çok alıştık. sıradan normal bir şey gibi algılanıyor bu olanlar.
ayrıca klişe olacak ama ateş düştüğü yeri yakıyor.

uzulup hicbir sey yapmamaktansa, uzulmeyip bir seyler yapmak daha iyidir. uzulmek bir seyi degistirmiyor.

uzulmekten ziyade nefret uyandirsa daha iyi olur.

Videoları izlemeyi kaldıramıyorum, 1 dakika izlesem nefesim yetmemeye başlıyor. Ateş düştüğü yeri yakıyor tabii, o kişilerin akrabaları, arkadaşları kadar mahvolmayacağım ama üzülmemem elimde değil. Kendimi tutmaya çalışıyor, bir şeylerle oyalanıyor, çalışıyorum. Ama ağırlıklı olarak kızgınım.

Üzgün değil öfkeliyim!

Genel anlamda başkalarının acılarını, sevincini vs. hissetmekte problem yaşıyorum. Uzun süredir de ben neden böyleyim diye üstünde kafa yoruyorum. Kişiliğimle alakali bir mesele yani. O yüzden üzüldüm üzülmesine ama hissederek değil.

www.youtube.com (nsfw, baya kötü)

patlamadan sonra çekilen şu videoyu izledim, baya etkiledi beni. çaresizliği, sağ kalanların ağlamasını görmek bana çok koyuyor.
ama herhangi bir yere gidip de yok işte siyah arkaplanlı tarih paylaşmak ne biliyim romantik tivitler-entriler kasmak bana da baya çirkin geliyor. gerçek hayatta sağındakini solundakini dürtüp "bana bak ne kadar üzülüyorum. hey sen arkadaki duydun mu ben üzüldüm" diye bağıran insanlar olsa deli mi la bu diye bakarlar. sosyal medyada kimse yadırgamıyor ne biliyim.

yaşarken hiç biriyle ortak bir fikri savunmazdım. benzer şeylere inanmaz heyecan duymazdım.

ama kalbim sıkışıyor sabahten beri.

dediğim gibi yarını görselerdi selam bile vermeyecektim belki ama böyle olmamalı, bir şey de diyemiyorum. muhalif geçinip cesetleri teşhir edenlerin de allah belasını versin bu arada. ne zaman bıkacaksınız bu iğrençlikten.

csi ankara oynamak yerine dönüp kendimize bakalım. akrebin arkasında sürüklenen cesede üzülenlerin bir kısmı yasin börüye üzülmedi, yasine üzülenler berkine üzülmedi. berkine üzülenler fırata üzülmedi vs. vs.

uçuruma sürükleniyoruz. siyasetçilerle uğraşmayı bırakın. toplumda empati düzeyinde bile diyalog kalmamış kendi halimize yanalım.

olayın meydana geldiği saatte gara gelen bir, kalkmak üzere olan bir diğer YHT vardı, orada dünya kadar demiryolu personeli, taksici, yolcu, öğrenci, orası garın tek giriş çıkış yeri olduğu için alakasız bir sürü insan vardı (diğer taraf kapalı aylardır)

biliyorum çünkü orada oturuyorum tam 18 senedir

hayır yasal bir miting, devlet vatandaşının can güvenliğini sağlamak zorunda vs herşeyi geçtim ya herhangi bir insan durup dururken yanında biri patlayıp ölünce üzülmüyor musunuz gerçekten?

arkadaşım ben fenerbahçeliyim, galatasaraylı (yaş farkım olan) erkek kardeşimin takımı maç kaybedince çocuk üzülüyor diye üzülüyorum yav, nasıl üzülmüyorsunuz İNSAN ölünce arkadaş?

Dogrusunu soylemek gerekirse boyle olum haberlerini duydugumda oturup aglayasim falan gelmiyor ya da uzuntuden kahrolmuyorum, yazik olmus diye icimdern gecirip 2dk sonra unutuyorum, cunku olum haberi 3 yilda bir duydugum bir sey falan degil, insana siradan gelmeye basliyor bir noktadan sonra, ironik.
Gezi eyleminde olen cocuklar konusunda da icim parcalanmadi, teror saldirilarinda olen askerler konusunda da, mitinglerde olenlerde de, hatta hepsi bir tarafa, isid'in korkunc sekilde vahsetle katlettigi insanlari duydugumda bile pek fazla uzuntu hissetmiyorum ki kimliginde tc yazan ya da benimle ayni dili konusan ya da benimle ayni partiye oy veren kisinin hayati Dunya'nin herhangi bir tarafinda sucsuz yere olen herhangi birinin hayatindan daha onemli degil gozumde. Ortadogu'da feci sekilde olumler olmasina ragmen icinde olmadigim icin bir kulagimdan girip bir kulagimdan cikiyor, anlik uzuluyorum en fazla. Bu saydigim ve saymadigim olumlerin hicbirine sevinmiyorum ama uzuntu hissetmiyorum, dogrusu bu. Hissedemiyorum yani.
Sadece hatirladigim suda bogulan Suriye'li cocuklari gordugumde gercekten cok ciddi uzulmustum. Aklima geldikce de hala uzulurum.

Bu yuzden sosyol medyada "icimiz yaniyor" gibi seyler paylasmiyorum cunku icim yanmiyor ne yalan soyleyeyim. Samimiyetsizligi sevmiyorum. Sosyal medyada boyle duyarlik yapanlara da dikkat ediyorum, cogu sadece kendi tarafina uzuluyor, olay insan degil, olum degil, humanizm degil, dertleri insan hayati degil, samimiyetsiz bircogu. Evet bircogu.
Bu tur "icimiz yaniyor" tarzi reklamlar hep siyasi oldugu icin karsilasmaktan da sikildim. Sik sik yapanlari da takipten cikariyorum yoksa facebook anasayfamda baska bir sey goremez olurdum. Bir olume uzulurken bir baska olume sifir tepki verip hatta icten ice sevinip ote yandan vatan, millet, baris, diyenleri gorunce ustune kusasim geliyor. Sagcisi solcusu muhafazakri liberali milliyetcisi bilmemnesi farketmiyor, samimiyetsizlik hertarafta.

Ayrica bu tur saldirilarin alayi danisikli dovus olup entrikalar dondugu icin uzuntu degil de kizginlik var.

uzulmemek elde degil 100 e yakin insan oldu. olaya siyasi bakmiyorum hindistanda bu kadar insan olse pisi pisine yine uzulurum. insan hayati degerlidir. yirmili yaslarinizi sonuna geldikce baskalarinin acilarina daha duyarli olmaya basliyorsunuz. ben de bundan 7-8 sene once cok etkilenmiyordum, bu bir olgunlasma surecidir. sosyal medya kullanmiyorum o konuda bir sey diyemem.

Üzülmüyorum, insanlıktan nasibimi o kadar alamadım.

angelus gibiler olduğu için polis ve askerlere daha çok üzülüyorum ben de.

haberlere hiç bakmadım, okumadım. ölen tüm insanlara yazık olduğunu düşünüyorum ama üzülmedim. haberleri okuyunca, görüntüleri izleyince ve o insanlar hakkında bir şeyler öğrenince üzülüyorum. ankara'daki otobüs kazasında ölenlere çok üzülmüştüm. şehit haberlerine çok üzülmüştüm.

Gözümden yaş geldi, lanet olsun teröre, içimiz kan ağlıyor!'lara inanmıyorum. Üzülmekten kastın negatif bir şey hissetmekse evet üzülüyorum. Ama günlük hayatımı etkilemiyor, sağa sola "BUGÜN BU YAPILIR MI VATAN HAİNİ İT KÖPEK ANLAYIŞSIZ ŞEREFSİZ BENCİL PİSLİK" yazmıyorum.

Ben üzülme değil de şaşırma kısmına takılıyorum. Çıkıp Bülent Arınç "Başörtüsüz kadınlar patlaktır. Olmasa başörtüsü takardı." dese şaşıracak mısınız? Ne biliyim akp alenen (hukuki boyutunu yapabilir yapamazını söylemiyorum olayı anlatıyorum) miting yapanların arasına mitralyözle dalınması emrini verse şaşıracak mısınız? Adamlar bu yani tanıyın artık. Üzülün yasınızı tutun karşı çıkın çabalayın evet ama bu adamlar. Karşınızdakini tanımadığınız için bir bok yapamıyorsunuz. Çoğunuzun yaşı benden büyük, bir tık daha normal zamanları gördünüz o yüzden çok şaşırıyorsunuz kaç yıldır alışamadınız. Normal demiyorum bakın yanlış anlaşılmasın, ama bu adamlardan beklenenler bunlar. Anormal mi evet şerefsizlik mi evet ama şaşırmayın amk üzülün.

Üzülmüyorum. Ve diyorum ki değişimi ya silah ile ya kalem işe gerçekleştrebiliriz.

su ana kadar hic bir yere konu hakkinda bir sey yazmis degildim oncelikle ama bunu yanitlayasim geldi. ben sanirim artik uzuldugumun farkinda olamayacak kadar hissizlesmisim. ilk duydugumda "yazik insanlara" dedim falan ama oyle kendimi paralamadim. unuttum aklimdan cikti, ya da oyle zannettim cunku bir iki fotograf ve bir iki videonun bir kac saniyesini gorunce istemsizce aglamaya basladim. gun icinde aklima geldikce agladim. simdi bunu okurken yine agladim. biraz sakinlesince yinr donuklasiyorum ama. oyle iste..

Yazık.

youtu.be

Üzülüyorum ve samimi olduğumu düşünüyorum.

aha geldi bi tane daha .. koyucu

üzülüyorum ama askerlere üzüldüğüm kadar değil. aynı etkiyi yaratmıyor.

ya da ben duyarsızlaşıyorum, alışıyorum artık bu ülkede patlamalara, ölümlere.

ciddi ciddi üzülüyorum. akşam haberleri dinlemedim, internetten takip etmedim, yüreğim dayanmıyor.
dün 30 deniyordu 80-90 olmuş sanıyorum. sayının artacağını bekliyordum şaşırmadım.

oradaki çocuklardan biri benim evladım olsaydı napardım bilmiyorum.

bunu yapanların beyinlerini moleküllerine ayırırcasına cımbızla yolmak isteyecek kadar kızgınım.
başta samanlık faresi olmak üzere bunlara çanak tutanların satılık beyinlerinin olduğu yeri bokla doldurmak istiyorum. zira bok bunların kafaları kadar zararlı değil!

olmaz.

sana kızdım ama laflar hazırlayamadım. donanım haberin ölücüleri var ya. oradaki mecazi anlamın gerçek anlamda kullanılabileceğini düşünmemiştim hiç ..

tam bir ölücüymüşsün kardeş. ne diyeceğimi bilemedim valla.

derdini skerken yardım ister misin?

hiç oldu mu bugüne kadar?
bence olmasın olmazda

hacı sen ne mal adamsın ya.

Cevap: olmaz.

Yüzsüzlükte çığır açtınız, bravo. İki gün sonra buralarda ülkemiz üzerinde oynanan büyük oyunlara dair müthiş duyurular/cevaplar yazmaya devam edersiniz artık.

lan ne var adami linc etmissiniz, soru soruyor iste.
cevap: olmaz

Olmaz. Ama alakan varsa kesk 12-13 ekim grev ilan etmis.

bir hiç uğruna onlarca insanın bedenleri parçalanmış, iç organları etrafa savrulumuş...

ve sen "tatil olsa keşke panpa yea" mı diyosun?!

aferin.

ulan ne boş adamlar var burada. adam keşke tatil olsun falan dememiş. gelmiş herkes burada duyar kasmış. bu duyar kasan beyler, sizin ne işiniz var burada acaba?

@rayde, bunun KESK'le ne alakası olur allahaşkına... Kahvehaneden duyduğu lafları buraya sıralayan birisi işte. Sendikalıyım desen "buraya kaç saat" diye filan sorar muhtemelen.

Cevap: hala olmaz.

Senin gibilere her gun tatil tukettigin oksijene yazik.

tamam vurmayın artık, öldü.

Linç etmenin alemi yok, sorma amacını bilmiyoruz.
Tatil olmaz ama dolaylı yoldan tatil olabilir üniversiteler için soruyorsan. Pazartesi dersim var ama o gün sendika grev ilan ederse ders yapmam. Öğrencilere de durumu bildiririm.Dolayısıyla o gün tek benden ders alan öğrenciler o gün tatil olur. Eğer böyle hocalardan gelen varsa olabilir.
Kamu sektörü için tatil olur mu diye soruyorsan, o da çalışana ve çalışanın sendikalı olma durumuna, sendikanın grev çağrısına göre değişir.
Özel sektör tatil olmaz.

yazdıklarınızı okudum şaşırdım, bol hakaretli ve bu ön yargınızı aşağılayan hakaret dolu cümleler hazırladım sonra vazgeçtim kapadım.
abi siz hangi köyün soğanısınız? resmen hazırda insanları linç edecek, duyar kasacak yer arıyorsunuz. ben en yalın haliyle bile ''tatil istiyorum, olsun'' gibi bir cümle kurdum mu? hayır bir dallama da gelmiş 3 kelimelik sorumdan hikaye yazmış, onu ayrıca tebrik ediyorum. burada ben ne yazarsam yazayım ikna olmayacaksınız ancak şu kadarını söyleyeyim bulunduğum yerde, ülkenizde tatil olmuş ya da olmamış beni normalde etkilemiyor. bankalar ve kargo şirketleri için sormuştum aslında. konuyu dallandırıp budaklandırmadan cevap odaklı geldim ancak şimdi anlıyorum ki sizin gibi düşük zeka seviyesine sahip insanlar için ayrıca bir ön açıklama, giriş gelişme şart.
bir arkadaş sormuş ''hiç oldu mu bugüne kadar?'' diye de, şimdiye kadar Türkiye'de ki ulusal yaslara hiç denk gelmedim, doğrudan deneyimleme şansım olmadı o yüzden. O günlere denk gelen işimde olmadığı için sorma ihtiyacı duymamıştım.

saldırmadan yaklaşan arkadaşlara ayrıca teşekkür ederim.

arkadaşım yas denilen şey bayraklar yarıya indirilir, tv'de eğlence programları kaldırılır, konserler, festivaller filan iptal olur.

bankaların, kargo şirketlerinin tatil olması ne alaka??? bankanın kapanmasının nasıl bir mantığı olabilir ki?? hem de özel sektör?

yani özrün kabahatinden büyük.

bir de gelmiş aklınca milleti azarlıyorsun. tövbe estağfurullah.

@mae, böyle bir faciada/ katliamda, bulunduğum ülkede bırak kamunun özel sektörün iş yapmamasını, hükümet düşmüştü şu anda. ciddi istifalar yaşanmıştı. ama doğru söylüyorsun, ülkenizde hükümet nezdinde bunlar sıradan olaylar.
biraz önce bir videoya denk geldim, bakan 'istifa edecek misiniz' sorusuna gülüyordu. bunları hesap etmeden açtım duyuruyu.

aylık lens kullanıyorum. haftada bir kere çıkarırım. bunun dışında banyoda su kaçtıysa, çok bilgisayar kullanmışsam çıkarırım. bana da gözlük aynı senin dediğin gibi geliyor. bir de düzgün görmeyince piskolojim bozuluyo :). belki lensinin markası yüzünden de kuruluk olabilir.

Ben de 7 senedir lens kullaniyorum ve toplam 10 kere lensle uyumamisimdir. Onlarda cok ekstrem durumlardi. Her sabah takar her gece cikaririm diger turlu nasil yasanir bir fikrim yok hatta dusunemiyorum bile:D en iyisi eve geldiginizde tv, bilgisayar vs islerle ugrasirken gozluge donmeniz bence. Lens uzun sureli kullanimlarin ardindan ister istemez goz kuruluguna yol aciyor cunku.

11 yıldır düzenli olarak kullanıyorum, ilk kullandığım yıllardaki birkaç sefer dışında hiç gözümde lensle yatmadım. "3 ay çıkarmıyorum yaa" deyip de matah bir şey yapıyormuş gibi anlatanlara da tilt oluyorum. Takması da çıkarması da toplasan 30 sn sürmeyen bir olay, atla deve değil bence. Lens gözden aylarca çıkarılmayınca karizma mı olunuyor ne olunuyor hala anlamış değilim.

Lensle bir şey okumak bana da zor geliyor ayrıca normalde yakını iyi görmeme rağmen lens taktığımda daha kötü görüyorum. Ama gözlük nefreti>lens nefreti denkleminden dolayı yine lensi tercih ederim. Bu sene lazer ameliyatı olursam ikisinin de ameleliğinden kurtulucam inşallah.

ben 1-1,5 ay hiç çıkarmıyorum gerçekten. matah bir şey de değil arkadaşların dediği gibi. keşke çıkarabilsem her gece ama üşeniyorum sanırım. bazen de lens kullandığımı unutuyorum

ama sanırım nedenleri şunlar,
-düzenli bir uyku saatim yok, genelde uyumam, uyuyakalırım.
-o uyuyakalma noktasına kadar da ya bilgisayarla ya da televizyonla ugrasıyorum.
-göz numaram çok yüksek olduğu için lensi çıkarınca ne uyuyabiliyorum ne de başka bir şey yapabiliyorum.
-tembelim.

Toric lens kullanıyorsan mümkün değil 1 günden fazla dayanamazsın. Astigmatın yoksa haftada bir çıkar

toric lens kullanıyorum bu arada.

Ben de yapıyorum. İlk zamanlar zorlandım ama şimdi rahatım. Her gece çıkarıyorum mutlaka, onunla uyumuyorum. Çok bir disiplin gerektirmiyor açıkçası. Takması ve sökmesi birer dakika. Diş fırçalamadan daha kısa sürüyor. Yatmadan önce diş fırçalıyorsan ya da en azından tuvalete gidiyorsan, çok da bir olayı yok.

7 senedir kullanıyorum. bir ay çıkarmadığım oluyor. sık sık çıkarıp takmanın da iyi olmadığını söyleyenler var. ben gözlükle rahat edemediğim için sürekli lens kullanıyorum. tabi lensler uyuma meselesinde lens markası birincil öneme sahip. yarım saat uyuduğunda gözünü kan çanağına çeviren de var.

Cokponcik le aynı durumdayım. Süre ve toric.

hayır

mümkün.

onlara platonik aşık diyoruz.

seni seven ama senin sevmediğin hani.

ben kaybettim. sürüm sürüm sürünüyorum şimdi.

artık çok zor. o kızlar toplumdan kademe kademe dışlandılar. bu artık demode bi davranış olarak görüldüğü için öyle olmak isteyen de bilinçli şekilde olmuyor, olmaktan vazgeçiyor.

dolayısıyla yok artık öyle bi kadın.

Mümkün. Yemeyip yedirenler var hala.

Mümkün de, sağlıklı bir ilişki olmaz.

değeri bilinmez. nasılsa çok seviyor, hep sevecek sanılır. yani mümkün olmaya başladığı anda gözden çıkarılmaya da başlanmıştır.

eksisozluk.com

var ve muhteşem bi'şey. Bende var ordan biliyorum *.*

Anoktanur ve yirmisantim +1

Çok sağlıklı değil çünkü bu kadar ilgiyi gören kişi elbet bir yerden sonra sıkılır, sapıtır.

Çok acayip iyi niyetli bir adam olursa daha mümkün ama.

mümkün ama bu sevilen kişi için geliştirici bir deneyim olmaz kanaatindeyim.

evet var, yığınla.

ve böyle kızlar bulunduğu zaman da "offf anne gibi seviyor bu ne ya sıkıldım" diyorlar genelde.

yani ne istediğinizi bilmiyorsunuz bence çoğunluğunuz :/

kadınlar zaten içinde default anaçlık yüklü halde geliyor. onları o "anne gibi seven" hale kendiniz getiriyorsunuz, kendi başınızın çaresine bakamaz adamlar haline gelip mutlu mesut çekip çevrilerek yaşıyorsunuz, bir level sonra kendi acizliğinizden bihaber şekilde erkek ortamlarında kadınların sizi yönetme çabalarından şikayet etmeye başlıyorsunuz. sonra o kadınlara bir güzel kazık atıyorsunuz ve sudan çıkmış balığa dönünce kendinize yeni bir kurban/bakıcı aramaya başlıyorsunuz. anne gibi karşılıksız seven çok da, kendisinden çok sizi düşünürken anne gibi kıçınızı toplayacak kadın aramayın.

yirmisantim + 1
Sağlıklı olmaz. İlk başta şefkatmiş gibi başlayan o şey, zamanla sağlıksız bir anne-çocuk ilişkisine dönüşür. Erkeğin büyüyebilmesi ve birey olabilmesi için de olmasın zaten.

Bence gamze.

Dudağın hemen yanındakiler ne oluyor? Herkeste oluyor mu?

gamze değil yav. basitleştirirsek sadece bir kırışık.

nebuch sen misin?