Demokrasiyi bence kimse sevmiyor, bu kadar farklı türde insanı ortak paydada nasıl buluştururuz sorununa bulunmuş dandik bir çözüm sadece, "en kalabalık olanın dediği olsun." Öte yandan alternatifi olmadığını söyleyen arkadaşlar yanılıyorlar, mesela ben Türkiye 'nin bir teknokrasi/meritokrasi olarak bile şu halinden çok daha iyi durumda olacağını düşünüyorum, en azından "okumuşun şerrinden koru" duaları okunmuyor olurdu bugün, okumuşlar yönetirdi ülkeyi. Başka tür yönetim biçimleri de var, ilgilisine:
en.wikipedia.org:Politics/Categories_and_topics (Forms of government kısmı)
Bu işin bir yönü. Öte tarafı şu; Demokrasi standart bir paket değil, varyasyonları var, her demokrasi süper değil yani. En basitinden demokrasinin uygulanabilmesinin temeli seçimdir, seçimin nasıl yapıldığı her şeyi değiştirir.
Mesela seçim barajının varlığı demek, "Türkiye 'de %10 'un altında bir sayıda görüşe mensupsan sen bizim için yoksun/demokrasi seni içermiyor/sana zulmediyoruz" demek. Ateistlerin çiz üstünü, yeter sayıya ulaşamadıklarından tüm gün sela dinlemeye mecburlar demek.
Bir başka seçim mevzusu, seçimin nasıl yapıldığıyla alakalı, Türkiye 'de seçimler "en çok oyu alan" üzerine kurulu. Mesela ülkenin %51 'ine, %49 'unun hayatına sıçma hakkı verir ve bu şekilde seçilebilirim, bu bir demokrasi. Buradan ne anlıyoruz, demokrasinin terim olarak insan haklarıyla, modernlikle, eşitlikle vs. bizim olumlu baktığımız değerlerle bir alakası yok, demokrasi güce ulaşmayla alakalı bir konu. Kimi seçim yöntemleri "orta yolcuyu" önplana alır, bunların benim ezbere bilmediğim bir algoritması oluyor genelde, temel mantık, AKP gibi çoğunluğun desteğini alıp, önemli bir kısım insanı kendinden tiksindirirsen seçilemiyorsun, sevilmeme durumu daha baskın oluyor. Bu da demokrasi, o da demokrasi.
Son olarak şunun da altını çizmek lazım; demokrasiyi, hele de bizimki gibi çoğunluğun azınlığa, çok az olmasalar bile, koşulsuz tahakkümü anlamına gelen bir demokrasiyi adam gibi işletmek "güçler ayrılığı" dediğimiz olayın çok iyi tahsis edilmesini gerektirir. Türkiye 'de bu yok, yasa koyucu, yine örnekle AKP, yeter sayıya ulaştıysa kendisini engelleyebilecek yürütme ve yargı organlarını saniyede ortadan kaldırabiliyor. Bunun karşısına ise Türk demokrasisinde, alakasız bir kurum olarak TSK yerleştirilmiş durumda idi, varlık amacı bu olmamasına rağmen "ülkenin şirazesi kayarsa toplama yetkisi" gibi pratik bir yetkiyi, demokrasi araçlarından alakasız bir şekile kullanabiliyordu. Mesela şu geldiğimiz noktada, iyi kötü bir dengenin artık hiç kalmadığını söyleyebiliriz.
Neticede Yargı 'yı da, Yürütme 'yi de Yasama 'nın emrine vermiş bir ülkeyiz, Binali Yıldırım yasama, Tayyip Erdoğan yürütme, onların atadıkları Yargı olmuş durumda. Her demokrasi bu hale düşecek diye bir şey elbette ki yok.