4 ayda yaklaşık 10 bin km yaptım örnek olması açısından :) işe gidip geliyorum haftaiçi her gün yaklaşık 50 km totalde. onun dışında kalanı gezme tozma.

5.5 yaşında aracım 71.000 kmde. Ailedeki diğer araçları da kullanıyorum arada. İşim yolla alakalı değil.

Kime göre çok nereye göre çok? Hangi şehir? Çok faktörlü soru.

25-30k falan. genelde istanbul, arada sakarya'ya gidilip geliniyor. senede 1-2 de izmir ya da muğla taraflarına gidiliyor.

Ayda 800-1000 arasında değişiyor.

neye göre çok neye göre az. büyükşehir ankara istanbul izmirde yılda 15bin ve üstü normal. 16-17

aylık 1500 civarı, yılda 5-6 kez uzun yol ile 19-20 bin'e çıkabilir.

Geçen sene 22 bin yapmışım, bu sene 25'i geçecek gibi görünüyor. Lpg sayesinde iyi kar ediyorum gibi, benzinle olsa battık.

Bence 15-20 arası normal, 10 bin altındaysa zaten arabaya ihtiyaç yoktur, fuzuli masraf.

yılda 13bin.

Yeni ehliyet aldım ve ilk arabam.

7 ayda 4 bin km ancak kullanmışım.

17 km ve bu sene daha da artacak muhtemelen.

İşe araba ile gidip geliyorum yılda ortalama 15K. Eşim çok koşturuyor onun 30Kdan fazladır. Kime göre neye göre çok? Sonuçta arabanın kilometresi artsın diye turlayıp gelmiyoruz eve ihtiyaçtan aldık :)

eşim hafta içi her gün 35 kilometre yol yapıyor. arada gezme tozma, ailelere gitme, şehir dışı, tatil falan derken yılda 20.000 kilometreye yakın yol yapıyoruz.

bir de ayda bir sefer sincan'a, ostim'e, ümitköy'e falan müşterilere gidebilmem için babam, "ben artık kullanamıyorum" diye arabasını verdi, onunla da 1,5 yılda 4000 kilometre yapmışım. çok az gözüküyor ama gidilecek mesafe ve yapılacak güzergah o kadar uzak ve ters ki, ayda bir gidiyorum ama başka bir vasıtayla da o güzergahı dolaşmak mümkün değil. bi çıkıyorum 120-130 kilometre yol yapıp dönüyorum. o yüzden "yapılan kilometre azsa araba gereksiz" demek biraz yanlış. gerçi para verip alıyor olsam bu iş için araba almazdım galiba.

Haftaiçi her gün ortalama 80-90km yol yapıyorum, ayda min 1600-2000km arası. arada şehirlerarası yolculukları da sayarsak (antalya/izmir,samsun,konya,kayseri,istanbul,ankara, tekirdağ) 30bin km'yi rahat deviriyorum.

5-6 bin

eylül ayında sıfır araç aldım. şu an 17.000 km'de. bu sene böyle, işe git gel yapıyorum :) aracım dizel

aracım dizel, yıllık da 18-20bin km yapıyorum

Yilda 3-4 bin km yapiyorum, benzinli arac. Sadece hafta sonlari, keyif ve gezme amacli kullaniyorum.

Saha işi yapıyorum, yıllık 20 bin km şehir içi yolum var. Şehir dışı genelde uçak tercih ediyorum, o da olsa 25-30 bini bulur. Çoku azı arabayı neden kullandığına göre değişir.

Bodrum'da merkezi sayılabilecek bir konumda yaşıyorum. Dolayısıyla şahsi aracımla yıllık 4-5 bin civarı maksimum. Dönem dönem yoğunluğa bağlı olarak değişse de şirket aracını şahsi aracımdan daha çok kullanıyorum. İşi dahil edersek şirket aracı + şahsi araç kullanımı totalde 14-15 bin sanırım.

10 bin max
bana göre aylık 1000 çoktur başkasına göre azdır hayat yaşayış tarzına göre değişir bu. çok az demek bence grçekçi olmaz.

vücut dili dersi anlatanlar bundan bahsediyorlardı fakat tam olarak hatırlayamıyorum açıklamasını malesef.

ben yapmıyorum da var öyle sapık arkadaşlarım. kahve kartonunu un ufak eden, sigara paketi soyan vs.

Ben hicbir sey bulamasam yara kabuklarimi falan soyuyorum. Isim daha da kotusu ben bu kagit karton ne varsa parcalama isini agzimla yapmayi seviyorum.

Cidden biri bunu aciklarsa sevinirim ben de.

Açıklamam yok ama yalnız değilsin demeye geldim. Senin gibi biriyle birlikte çalışıyorum. Sürekli elinde bir şeylerle oynuyor, ne bileyim parçalanacak bir şeyse parçalıyor, mesela toplantılarda kağıt bardak, kürdan, tahta karıştırma çubuğu fln parçalıyor, defterinin karelerini karalıyor. Ofiste masasında birsürü tuhaf şey var onlarla oynuyor, hiçbir şey bulamazsa ataçları birbirine ekliyor, hızını alamazsa o ataçları sakalına kıyafetine fln tutuşturuyor.

Bira şişesinin etiketini sökeni çok gördüm de böyle manyak bir bizim oğlan zannediyordum, o da yalnız değilmiş.

Yapmıyorum yapanı da yadırgıyorum be yalan söyliyim. Tokat atıp kendine gel diyesim geliyor.

bir tahminim var: eskilerden kalma, evrimsel bir sey.
eskiden insanlar vahsi idi. birbirleriyle tartisma kulturu yoktu. olsa da 1-2 cumleden sonra birbirilerine girisiyorlardi. birbirlerine ciddi darbeler indirip etkisiz hale getirmek icin ellerinde her daim sopa benzeri seyler bulunurdu. her karsilikli konusma kavga ile mi bitiyordu? hayir? ama ellerinin altinda sopa kilic bulunurdu. kendilerini guvende hissetme gudusu.
ordan kalma diye dusunuyorum.

tabii simdiki insanlar modern insanlar. tartisma kulturu var. ama genlerden kalan ve psikolojik bir davranis olan baska biri ile konusurken elinin altinda bir sey bulundurma davranisi, tamamen kendini rahat hissetme guvende hissetmeden ibarettir, seklinde tahmin edip burada bitireyim.

beden dili ve etkili iletişim semineri aldığım zaman bunun bir güvensizlik göstergesi olduğu söylenmişti. o an o şeye tutunuyorsun aslında, ondan güç alıyorsun, güven duygusu hissediyorsun. elini kolunu nereye koyacağını bilememe sonucunda elimize civardaki en müsait nesneyi alıp onunla ilgilenmeye başlıyoruz.

özellikle iş görüşmelerinde falan elde bir şeyler tutmak, çevirmek genelde olumsuz algılanırmış. eğitim esnasında bu da belirtilmişti.

not: bunları ben de yapıyorum bu arada.

Aksaray
Esenler

tarlabaşı
bağcılar
esenyurt
gazi mahallesi
küçükçekmece
şirinevler

aklıma gelenler ilk bunlar

fatih
güngören
bağcılar
gop
esenler
sultangazi
esenyurt

özetle avrupa yakasının yarısı.

anadolu yakasında sultanbeyli, alemdağ
karşıda gop, aksaray, tarlabaşı, dolapdere, bağcılar, eminönü

esenyurt esenler esenkent falan, şirinevler, sultangazi.

ataşehir, yenisahra

beslenmene dikkat etmediğin sürece hareket ettin diye kilo vermezsin. 15 dakikalık idman videoları HIIT-Tabata yöntemiyle hazırlanmış oldukları takdirde epey faydalı olur ama HIIT-Tabata da spor geçmişi olmayan birinin direkt başlaması için iyi bir idman yöntemi değil. Belli bir kondisyonun üzerindeyken başlamanı tavsiye ederim.

en önemli şey beslenme.

asgari 30 40 dakika derler hep.

hiç hareket etmemektense 15dk bile bir şeydir. 3 sene önce 3 ay boyunca 30-35dk'lık hiit programlarını uyguladım, 1 gün bile sektirmedim, ilk 2 ay 10 kilo civarı gitti, son ay kilo verme oldukça yavaşladı 2kg civarı gitmiştir max. zaten daha da verecek kilo kalmamıştı.

eğer sektirmeden uygularsan, yediğine içtiğine de dikkat edersen yarattığı kalori açığı sayesinde oldukça güzel kilo verebiliyorsun.

Denesene, bak bakalım yaktırıyo muymuş? Sonuçları da paylaşırsın.

Yeme düzenin aynı kalırken her gün 15 dakika spor yaparsan tabii ki kilo verirsin. Sporun kalitesi de önemli. 7 dakika diye bir şey var, tüm vücudu çalıştıran hareketler bütünü evde yapmalık. Ona başlayın derim, başta programdaki süreler kadar yapamazsınız belki her egzersizi ama sonra oturur. Başta 1 set sonra 2 set yaparsınız 15 dakika olur.

geçen spor salonuna yazıldım ve oradaki diyetisyenle görüştüm. Bana sporun ilk 15 dakikasında yağ yakımı olmadığını söylemişti ama araştırmadım. Bunu söylemesinin sebebi de spordan önce karbonhidrat vb almam içindi, hani spordan önce de iyi beslenmezsen sporun başındaki enerji ihtiyacını kas yakarak sağlar vücut gibisinden.

15 dakikada barfiks ve şınav rutini yapıyorum ben. süre yeterli de içeriğini doldurmak lazım. ısındıktan sonra gerisi gelir. tavsiyem cardio boxing ile bi 10-15 dakika hem ısınıp hem antrenman yapman. daha uzun sürelileri de deneyebilirsin elbette keyfine göre. hazır videolar var yutupta süresi sana uygun olanı seç. üstüne bi şınav rutini yap. madbarz kullanabilirsin. yıllardır severim bu app i. www.madbarz.com

ev alma ısrarına takılmamak istiyorum ama başarılı olamıyorum. eşiniz neden şu an ev alamayız diyip işin içinden çıkmıyor anlayamıyorum. ev ev ev adamın başının etini sağlı sollu yemişsiniz gibi görünüyor, almayın kardeş. paranızı başka değerlendirin, şu saatten sonra o evden hayır gelmez.

önce aile gelir. yani eşinizden, sizden ve çocuğunuzdan oluşan 3 kişilik kadro. eşinizin bunu idrak etmesi gerekiyor. rızanızı almadan birikiminizi bu işe akıtması veya borçlanması evliliği çatırdatabilir. refah seviyeniz ciddi şekilde azalacaksa resti çekin derim. evliliği korumak isteyip hiç çıkar yol bulamazsanız hoş olmayan bu mevzuya, ileriye dönük yatırım gözüyle bakarak kendinizi rahatlatabilirsiniz. çünkü normal şartlarda kaynana herkesten önce vefat edecek, ev çocuklara kalacak.

size ne için söz verdi bu arada?

bir süredir para biriktiriyorduk o birikimle araba aldık eşimde uygun bir dair buldugumuzda arabasını satıp ev alacagına dair bana söz verdi dün bir konu açıp anlatmıştım orada.

birikim gözüyle bakamıyorum çünkü sadece bana ait olmayan ortak birşeyin içine girmek istemiyorum.

İnanılmaz, gerçekse nasıl bir kadın bu kaynana allahaşkına. Resti çek, gerekirse boşanırsın. Ölene kadar bu aileyi, bu dırdırı, bu yükü çekmek zorunda değilsin.

Sen eşine çok tolerans tanımışsın bu konuda belli, o yüzden yüz bulmuş. Önceki duyurunu da okudum, yanlış da yapsalar göz yum ne demek? Hata buradan başlamış, ailesine karşı bu kadar kör olan bir adamla hiçbir şey ideal sürecinde yürümez.

Tavrını koy, net ve kararlı ol. Eşinin yeni bir ailesi var artık; önceliği siz olmalısınız. Kaynana da anladığım kadarıyla aç değil, açıkta değil. 20 sene ya yaşar ya yaşamaz. Hayalleri varmış, te allaam.

Önce gelen bir şey yok bu gibi durumlarda. Onu belirterek başlamak istiyorum.

İşten neden çıkasınız? Hiçbir koşulda işten falan çıkmayın. Konuyla alakasız zaten işten çıkmak.

Bütçeleri ayırın ya da ayrılın diyemem. Bu nasıl denir zaten? Oturulan yerden, çocuklu bir ailenin bir bireyine, terk et bu aileyi denir mi? Ama bu ayrılma kararı biraz fevri gibi duruyor. Fevri karar vermeyin.

Ortak ev de almayın. O ortak ev belli ki size zarar verecek. Bu belli ki planlanmış ayrıca. Spontane gelişmiyor bence.

Bir de bana insanların hayalinin ev almak olması garip geliyor. Hayalin ne? Ev almak. Bu yani.

2 duyuruyu da okudum. anladığım kadarıyla görümce gazlamış kaynanayı. en kolay çözüm ev falan almayın, elinizdeki parayı başka bir şekilde değerlendirin.

eşiniz de artık anasının sözünden çıkmayı öğrensin, eğer öğrenmezse gün gelir daha ciddi sorunlar yaşayacağınıza garanti verebilirim.

Evi var demiştiniz, kaynananın hiç bir şeyim olmadı muhabbetini anlamadım o yüzden.

Alacakmış gibi görün bişileri bahane et bi kavga çıkar sudan bi nedenle ve herkese küs.

Not : kaynana sizin paranızla diğer çocuğunu da mülk sahibi etme derdinde

ben onceki soruyu okumus ve herkesin aksine sana sasirmistim. ben de evliyim ve esim annesinden ya da babasindan para alip ev alirsa ileride birgun esimin kardeslerinin hak iddia etmesini buradaki herkesin aksine anormal bulmam cunku size verdikleri x parayi diger kardeslere de vermiyorsa gayet kardeslerin hakki oluyor. gorumce kisisi haksiz degil yani. burada yapilacak sey ev alirsaniz tamamen kendi paranizla satin almaniz ya da hic almamaniz ya da o 50 bin tl acigi borc alip odemeniz. kendi anne babandan da borc alabilirsin esinin ailesini hic karistirmayip.

Senin işten çıkasın var da mazeret arıyorsan bu doğru/alakalı bir mazeret değil, öncelikle bunu söyleyeyim de...

hiç yaşanmamış gibi konunun üstüne yat. 2 gün önce sana ev alınıyordu bugün ortak ev isteniyor, 1 haftaya hepsi unutulur hayatınıza devam edersiniz.

işten sakın çıkmayın, hiç alakası yok. kocanızın eline bakmak sizi daha iyi bir duruma getirmeyecek sonuçta. boşanma konusunda da buradan fikir beklemeyin, çok ciddi bir karar çünkü.

önceki duyurularınıza baktım ve sizi hatırladım. sorunu çıkartan görümcen gibi, anneyi o doldurmuş biraz ev konusunda. eğer siz onlara ev alma olayından hiç bahsetmemiş olsaydınız kayınvalidenizin böyle bir "hayali" olur muydu yine, sanmıyorum. ama eşiniz biraz düşüncesiz göründü bana, evlenip bir yuva kurulduysa öncelik her iki taraf için de bu yuva olmalı. o yüzden kayınvalidenizin sizden böyle bir şey istemeye hakkı yok. bir şekilde eşinizi ikna edin başka bir şeye yatırım yapın. ortak ev olmaz, ileride iyice sorun yaşarsınız. eşinizin bunu anlamasını sağlayın derim.

işten çıkma çok manasız. boşanmaya gelirsek de bence kayananya ve görümceye bu şekilde yakın oturmaya devam edersenz bir süre sonra eninde sonunda gerçekleşecek gibi görünüyor.

ev alacaksanız da aldığınız eve taşınma şartı koyun, başka türlü almayın.

ortak ev araba hiçbir şey almayın.

çocuğa yatırım yapacağız diyorsan vazgeçtik biz borca girmicez ev mev de almıcaz bu dolar kuruyla boşa zarar olacak beklicez diyin kaynanaya. ev almanın şu an kesinlikle mantıksız olduğunu vurgulayın. bir süre sonra da isterseniz egeden olur akdenizden bir yerden arsa alın. değerlenir her türlü. ya da yurt dışından bir yer almaya çalışın, eminim fransa nın güneyinde ya da italya da bir yer bulabilirsiniz. çocuk için işte o güzel bir yatırım.

işten çıkarım nasıl bir tehdit? bu nasıl bir düşüklük? kavga etmeyi, tartışmayı bilmiyorsunuz siz.

valla ne yapın edin bu ortak ev işine girmeyin. o evlenecek düğün parasını verecek yok işe girince bana ödeyecek. oldu canım.

Dirayetli ol vazgeçir bu işten.

geçen haftalarda aylık çocuk bakım parası alıp üstüne simit parası isteyen kayınvalide vardı. bu o olmalı dedim ve yanılmamışım.

evinizde aile kavramı, maddi durumlar hep birbirine girmiş durumda.

aile: eş, çocuk. anne - baba - kardeş böyle durumlarda öncelik olamaz. sizin rızanız olmadan annesine gidip ev almamalı. eşiniz bu düşünce tarzını yakın dönemde değiştirmezse yıllar boyu bu şekilde devam edecek. benim gözlemim insanların değişmediği yönünde.

naz yapın, atar yapın ve ev işini unutturmayı deneyin. ortak ev alınmaz bu kayınvalide + görümce ikilisiyle o kesin.

işten çıkarım dememin tek sebebi annene ev almak için çalışıp para kazanmam anlamında sanırım yanlış ifade ettim kendimi.

küçük çocugum var sabah evden çıkıp kaynanama ev almak için mi çalışcam çabalayacgım.
maalesef sizin söylediğiniz gibi 2-3 gün sonra unutulacak bir mevzu değil ve evet tabiki görümcemin doldurmasıyla gelişen bişey.
kayınvalidem böyle biri değildi asla.
ayrıca ev alalım diye eşimi darlamıyorum evlendiğimizden beri küçük bir ev alsak paramızı bağlasak diye plan yapıyorduk kendi kendime isteyip adamı darlıyormusum gibi algılanmış ama öyle bişey yok.

ortak ev almak istememen çok mantıklı. yarın birgün sorun çıkar. e bunu belirtmişsin niye ısrar ediyorlar. bene sorun görümce. üstüne yatmak istiyor. kaynana garip. hem diyor bana ev alın hem diyor para vereyim size siz ev alın. amacı ne ki? size mi ev almak kendine mi? amaç ortak daire alıp görümcenin mi çökmesi? hem şu an çalışmıyorsa ilerde ne iş yapacak? büyük ihtimalle ev alacak kadar para kazanabileceği bir işi olmayacak. para alacaksanız da şöyle olsun. 50 bin verecekse size 25 bin versin 25 bini görümceye versin baksın yoluna. ortak bir işe girmek istememek hakkınız.

Ne biçim bir aile bu ya. Kaçın kurtulun işten de çıkmayın. Ben sizin yerinizde olsam eşinizle açık açık konuşur kaynananın suratına da konuştuklarımı söylerdim. Sizin amacınız bizim yuvamızı yıkmakmış diyip eş bozuntusundan boşanırdım. Ben de evliyim bir çocuğum var. Birini korkutarak hiçbir şeyin önüne geçemezsiniz. İşten çıkmanız sadece size ve çocuğunuza zarar verir. Yol yakınken o adam ve ailesinden uzaklaşın. Çünkü eşiniz mesafeyi koyamıyor.

ayrıca "ilerde bana bakar, şunu bunulu alır" mantığıyla çocuk yapan ebeveynlerden de hayır gelmez. nerden tusan elinde kalıyor kadın.

işi bırakmayın, evden çıkmayınca kafayı sıyırma ihtimaliniz artar ve ekonomik açıdan iplerin birazını elinizde tutma şansınızı kaybedebilirsiniz. ikinizin hatası, paranızı ne şekilde değerlendireceğiniz hususunu daha karar alma aşamasındayken kaynanayla ve görümce ile paylaşmanız.

kaynanayla görümceyi ev sahibi yapacaksınız diye ailecek kendinizi parçalamanız saçma. anne kişisinin rahatı tabi ki sağlanır ancak bu daha uç bir örnek. eşini buna ikna etmelisin. rest ise rest.

ben olayı çözdüm. burada sıkıntı tamamen görümceden kaynaklanıyor, anladığım kadarıyla bu görümcenin tek geliri babasından kalan 400 tl maaş ki bu da genç bir kıza yetmez zaten. Kayınvalide de doğal olarak kızına para yetiştirmek için sizden alıyor, ben ortada bu kız olmasa çocuğa bakmak için bile para isteyeceğini düşünmüyorum. Bu ikiniz bana ortak ev alacaksınız fikrini de bence bu görümce sokmuş kafasına.

ayrıca sana sormak istediğim, tam kafama yatmayan konular:

1) Bu görümcenin kendi evi yok değil mi? Aynı apartmanda bir sizin eviniz var, bir de görümceyle kayınvalidenin oturduğu ev? Ve bu evler nasıl alındı?

2) Görümcenin 400tl dışında bir geliri var mı?

3) Sizin maaşın 3000 eşinizinki de 6000 civarında diyebilir miyiz?

Bence durumu karistirmaya gerek yok.Esinizle sunun altini cizeceksiniz siz-esiniz ve cocugunuzdan olusan 3 kisilik ailenin butcesine disaridan para girmeyecek, sizin paraniz disariya cikmayacak, kimseyle de ortak bir sey almayacaksiniz. Bunlari yapip bu para muhabbetlerinden kendinizi tamamen izole edin ve kurtulun bu muhabbetlerden.Bunlari yaparsaniz ortada sorun olmadigi icin cozume de gerek yok.Esiniz de annesine bir zahmet soylesin bu islere girmeyecegini.

@bobinhoo hayır herkesin kendine ait evi var aslında görümceminde payına düşen bir evi var yani.

görümcemin babasının maası dısında bir geliri yok 7-8 ay önce mezun oldu iş bile aramıyor.

eşimin maaşı değişken ama evet hemen hemen 10000-13000 arası bir gelirimiz var

O zaman kesinlikle bu görümce anneden para alıyor, anne de sizden alıp ona veriyor bence. 400tl ile birinin ev ve kendi masraflarını çıkarması imkansız bence. Ki aileden kalan 3 daire olduğuna göre bu kız zaten yokluk içinde falan büyümemiş.

Annenin kafasını bulandıran kesinlikle bu görümcedir. Bu kızın o evden çıkıp annesinin yanına taşınması ve o evi kiraya vermesi gerekir bence.

@bobinhoo annesiyle yaşıyor onların evinin tüm giderlerini biz karşılıyoruz çocugumuza baktıgı için.

kendisi sadece yiyip içip yatıyor.

bu olay yuzunden bosanmayi dusunuyorsan bugune nasil geldiniz ona hayret ederim.

Yazdıklarınızı okudum. Herkesin bir evi varsa neden bir ev daha alınıyor (benim bu yaşıma kadar hiçbir şeyim yok lafı üzerine)? Çocukları okutmak ebeveynin görevi, onun karşılığında para, ev vs. istemek ayıp. Yetişkin evladın da ailenin eksiklerini kapatması gerek. Daha önceki (bakım ücreti vs.) konulu duyurunuzda doğrusu destek olmak gerekir diye düşünmüştüm. Çocuğun bakımına zaman ayırdığı müddetçe evin temizliği için yardımcı tutulabilir, elbette o sırada evde yiyecek bulunduracaksınız. Bunlar söz etmeye bile gerek olmayan şeyler bence. Ama bunun karşılığı "bana ev al" ne demek?
Acaba şöyle olabilir mi? Sizden bakım ücreti istiyordu, yemek vs. konusunda gönülsüz olduğunuzu görüp "ben o parayı toplu olarak çıkartayım" diye düşünmüş olabilir mi?
Eşinize sadece bunun makul bir istek olmadığını (kadının oturacak evi olmasa, ya da sadece 2 evi olup birini size vermiş olsa yarım ev borcunuz olur -bu bir gerçek) anlatıp kızkardeşinden öte kendi çocuğuna olan sorumluluğunuzu anlatın. Bakın size, eşine, olan sorumluluğu değil. Şimdilik bebe olan çocuğuna karşı sorumlu o. Gereksiz yere anne/kızkardeşe yapılan harcama çocuktan kaçırılmış bir gelecektir.

hiç kimseye bahşiş falan vermiyorum.

yemek getiren kurye
garson

hiç kimseye. onlar zaten bu işi yapmak için maaş alıyorlar. eğer bedavaya iş yaptırıyorsam o zaman bahşiş veririm.

Sıklıkla gittiğim mekanlarda bahşiş bırakırım.

Sonraki gelişlerimde hem iyi karşılanma hem de misafirlerimi etkileme olayı açısından önemli.

garsona. o da bazen.

iyi hizmet eden garsona

edit: barmen +1

-resepsiyonist
-bellboy
bu ikisi önemli. alınan hizmeti acayip değiştirir.

-barmen
bahşiş havadayken yerliyi bırakır rus votkası koyar.

ayrıca, tekrar ziyaret edeceğimi düşündüğüm iyi mekanlara da bahşiş bırakıyorum.

garsona, o da davranışına bağlı olarak.
bir de berberimdeki çırağa veriyorum.

yüksek hesap bırakınca garsona veriyorum. bazen taksiciye veriyorum para üstü kalsın diyerek.

O an aldığım hizmete göre işini düzgün yaptığını düşündüklerime. Yemek ve su getirenler, garsonlar, taşımacılar.

kuaföre. işimi yapan kız az paraya çalışıyor biliyorum.

genelde böyle bir ihtiyaç hissetmem ama hizmetten özellikle memnuniyet duymamı sağlayan garson, kurye gibi kişilere bahşiş verdiğim oluyor. bir de hava kötüyken yemek söylediğimde veriyorum kuryelere. vicdan :(

kurye, garson. %10 fix veririm.

2 günden fazla kalıyorsam, bellboy'a ilk gün bi 100'lük atarım. sonraki günler mutlaka bir yerde işime yarar.

işini ekstra ilgili ve iyi yapan, güleryüzlü herkese
benzinlikte pompacı, garson, kurye vs

damacana su getiren arkadaşa mutlaka veriyorum, yemeksepeti kuryesi hızlı ise ona da veriyorum

bana daha iyi davransin, arkadaslarimin yaninda oo hosgeldiniz jimicik hanim desin, bir daha gelirsem havam olsun, asansore yaklasirken asansoru cagirsin, tabagima bir hiyar fazladan koyulsun diye degil de sempati beslediysem, isini iyi yaptigini dusunduysem, paraya ihtiyaci olduguna inanirsam garsona vs. veririm.

Eskiden verior idim, benden daha çok maaşı olduğunu düşündüklerime vermiyorum örnek kuafördeki hatun kuaföre ortakmış ona vermiyorum gibi

Vermiyorum çünkü bir kişiye kaydedeğer miktarda bahşiş vermemek hakaret gibi geliyor. Artık sokakta dilenci bile 5 tl istiyor. Bir insana 1-2 lira vermek dalga geçmek gibi.

Makul bile olsa ufak tefek miktarları bahşiş diye vermek hoşuma gitmiyor benim de. O yüzden olursa Yemek siparişleri ya da takside para üstünü almamak şeklinde oluyor. Direkt çıkarıp bahşiş uzattıklarım bir tek çiçek getiren kuryeler olmuştur.

3.

ilgili whatsapp grupları şirket hattımda. mesai saatleri dışında nadiren bakarım. bu yüzden sinirlerim bozulmuyor.

bilmiyorum. öğrenci velisi gruplarından iyidir diye düşünüyorum.

gece iyi bir uykuya ihtiyacım var, 1-2 bira yardımcı olabilir.

1- 4 Tane, bu da birimlere ayrılmış haliyle. Behzat Ç.'ye bağladım zaten şu sıra bana yazılanları dahi okumuyorum, sonradan ''gruba yazmıştık ama'' diyenleri ''arasaydınız'' diye azarlıyorum. Bi' gün pis döverler beni.
2-Akıl sağlığı konusunda, ''bulanık mantık'' var zaten bende. Kendisi öyle çok da korunması gereken pozisyonda değil. 2.2-Eskiden işle ilgili olayları çok ayrıntılı irdeler, refleks vermeye çalışırdım sonra baktım ki ''iş'' öyle birşey değilmiş, ben kendi kendimi yiyormuşum. Eskiden Çok çalış-iyi yaşa fikrimi düze düze geliştirdiler o yüzden bir süre önce ''düzen'' adamına oradan da ''kendi düzenini kuran'' adam pozisyonuna evrildim. Yakında proje biter zaten, o zamana kadar aklıma oynayan birşey olmaz herhalde
3-Başlangıçta normal, tecrübeyle değil.
4-Yeşil Çay ve Su

Hiç (bizim lab'ın bir whatsapp grubu var ama orada iş konuşmuyoruz)

Whatsapp'tan iş isteyenleri engelledim, whatsapp kullanmıyorum mail atın diyorum :) tabi ben fabrikada değilken whatsapp'tan ulaşması gerekenler de var mesela fotograf atmaları gerekiyor, onlar engelli değil, ama onlar da mümkün olduğunca whatsapp'tan ulaşmıyorlar zaten arıyorlar.

Bilmiyorum

Rakı

0.

Önceki işimde 2 tane vardı şimdi ise 5 taneye girdim. Görev dağılımları netleştikçe bu sayı daha da artacak :/
Şirket bir de şaka gibi deck phone veriyor. Ama tüm mevzu vatzap üzerinden ilerliyor.
Akıl sağlığımı tehdit etmiyor şu an için.
Ama anksiyeteye sebep olması noktasında hemfikirim.

Akşama su içiyorum, içkiyi 1.5 aydır bıraktım :))

1 ama sessize almış durumdayım

Telefon yıllardır sessizde..hiç grup yok msj sesi bile iğrenç bişi

Sen sevmek sevilmek ile bu olayı ifa etmek istersin.
Başkası ifa etmek istediği için ifa eder.
Herkesin işine kimse karışamaz. Eyyorlamam bu kadar. xd

bunu seçip seçmemek tercih meselesi, sadece takılmamayı seçmek seni geri kafalı yapmaz. ama diğer insanların yaşadığı şeyden rahatsızlık duyuyorsan, değiştirme dürtün falan var ise geri kafalısın diyebiliriz.

Değil elbette. Tercih meselesi her şey. Ben de bu olayın sağlıksız olduğunu ve ilişki dinamiklerini bombaladığını düşünüyorum.

niye geri kafalılık olsun yav, herkesin tarzı farklı. ben de türkiye standartlarında alagavat sayılabilecek bir adam olarak "flört" kavramının içinin boşaltılmasından inanılmaz rahatsızlık duyuyorum. "ben takılıyorum, canımın istediğiyle sevişiyorum; herhangi bir bağlılığım yok, karşılıklı olarak canımızın istediği gibi davranıyoruz" diyen insana saygım sonsuz ama güya aşk ararken 35 kişiyle sevişen, normalde özel bir süreç sayılabilecek flörtün içini tamamen boşaltan tiplere uyuz oluyorum. uyuz olmak derken, duygusal ya da cinsel münasebetten kaçınırım, yoksa yine ne halt ettiği beni ilgilendirmiyor.

kız/adam aynı anda 9 kişiyle görüşüyor, hiçbirine karşı boş değil, adı flört. oğlum flört böyle bi şey değil lan.

sevmek, sevilmek ve düzenli bir ilişki içerisinde olmak istemek geri kafalılık değil fakat takılma olaylarını iğrenç bulmak ve takılanları kınamak geri kafalılık. zira herkes istediği hayatı yaşamalıdır ve kimsenin kimseye laf söyleme hakkı yoktur.

geri kafalı değilsin. olaya daha romantik insani duygularla yaklaşıyorsun. seninle aynı fikirdeyim. zaten günübirlik ilişkiler insana hiçbirşey katmıyor bence. çok boş. bi süre sonra kendinden soğuyor insan özsaygısını kaybediyor o şekilde.

Çat diye nasıl sevgili oluyorsunuz siz hemen? Önce biraz takılıp, bakalım uyuşuyor muyuz diye görmek gerekmez mi?

üzerime alındığım için cevap veriyorum, sevgili olacağım insanla tabii ki önce anlaşıp anlaşmadığıma bakıyorum ama aynı anda 9 kişiyle sevgili olmak gibi bir düşüncem olmuyor. dediğim gibi isteyen 99 kişiyle de flört edebilir, bu beni ilgilendirmiyor. sadece bundan rahatsız olmayı ve bunu yapan insanların samimi olmadığını düşünmeyi normal buluyorum kendi adıma, böyle birine güvenmem. sizin de belirttiğiniz gibi flört genellikle iki potansiyel sevgilinin birbirini tanıma, yakınlaşma sürecidir. bu süreç de "bir şey hissedilen" biriyle olur. aynı anda 14 kişiyle flört bu açıdan en hafif tabirle tuhaf.

7500 yuksek bir maas degil. Boyle firmalarda alinabilir.

7500 para değil +1
net mi brüt mü?

Net. Yeni mezun deneyimsiz muhendis icin buyuk para malesef. Imkansiz degil mi yani?

Bir ay tek bir ay çift alınan yerlerde zaten başlangıç 6bin falan. Biraz pazarlıkla 7.5 normaldir pozisyona göre. Şehirdışına çıkıyorsa 10kya ulaşır rahat.

Saydığın firmalar verir veriyor da. Ancak bu firmalar sadece belirli üniversitelerden adamları alıyo.

alan yeni mezun itü’lü arkadaşım var ama 7k alıyor. imkansız değil. Ama dil/bölüm/üniversite/staj vb etkili. atıyorum, Dumlupınar üniversitesi mühendislik mezununu kolay kolay almazlar

ilgili kişi, öğrencilik esnasında kilit bir konuda yetkinlik sahibi olmayı başarmışsa mümkün. örnekleri çok olmamakla beraber var yani.

Gayet mümkün.

Kimse size durduk yere -hele bu devirde- 7.500tl maaş vermez. Sen bakma, öğretmen bile maksimum 5'leri görüyor. Kendini geliştirmelisin.

Aselsan'a uçak mühendisi olan arkadaşım yüksek lisanssız ve tecrübesiz olarak belirttiğin maaştan daha fazlasına başladı.

Savunma sektörünün maaşlarının "dünyadaki insanların %99'unun adını bildiği kurumsal bir firma"dan az olduğunu sanan, zayıf düşünme becerisine sahip ve yüksek ihtimalle torpilli mühendisleri görmüş olduk :) popüler şirket=yüksek maaş diye bir denklem yok. Benim çalıştığım şirket de global bir şirket ve kimse şirketimi tanımıyor, ama maaşımı duyan herkes de google'da aratıyor :)

Odtu mezunu da olsan zor. Beyaz esya sektorunun dunya devinde calisiyorum. Aselsan ozel bi yer. Devlet var icinde. Ozel sektor yeni mezun bir muhendise su siralar iyi bi yerde 4500 tl 5000 tl civari veriyor

havelsan-aselsan gibi yerler 5-6k gibi ücretle başlatıyor yeni mezunları. aselsan daha fazla. ve 16 maaş veriyor. yani 6*16/12 desek 8 bin yapıyor. 5k olsa 6.6 yapıyor. yani evet veriliyor.

Aselsan 16 maaşla aylık 8 civarı veriyor. Yurt içi yurt dışı görevleri katınca 9 civarı oluyor. Arkadaştan biliyorum

1300 dolar maaş normal.

Aselsanda maaşlar epey arttı. onun dışında başka özel firmalarda da gayet mümkün. Bir çok teknololoji ihraç eden firma %25 + %20 zam yaptı. 18 yıldır sektördeyim, altı ay öncesine kadar iki yıl boyunca bir dünya mühendis alımı sürecine teklifler dahil katıldım. Aselsan gibi yerlerden de mühendisler aldık.teklif aşamalarında görüyordum bu paraların epey üstünde alıyordu genç arkadaşlar. Orada yöneticilik yaparken ayrılıp yurtdışına giden arkadaşlarımdan da iyi kötü duyuyordum maaş skalalarını.

Öyle 100 kişide 3-5 değil, eli yüzü düzgün universiteden mezunsan (odtu bilkent itu bogazici sabanci koc) 8bin liranin üstünde başlayıp bir yandan da master yapabileceğin yerler var.

Ha, asgari ucret veriyorum diyecek veya vestel vs gibi yerler de var tabi. Burada girdiğinde ne kadar maaş alacağından çok bahsettiğim türde firmalara kabul edilip edilmeyecegin önemli.

Yeni mühendis olarak odaklanman gereken önce maaş olmamalı bence, bu da bahsettiğim mülakat süreçlerinde gördüğüm en net şeylerden birisiydi. Özellikle ilk iki üç yılını iyi değerlendirmeni öneririm.

Ilk iki uc yil nasil iyi degerlendirilebilir sizce? Hacettepe ele elo mezunu, ozel ogrenci olarak yüksek lisans dersleri almaya baslamis birinin aselsan icin sansi nedir? Neler yapmali mulakatta?

ne is yaptigina bagli. bilgisayar muhendisligi icin konusacak olursam, adini saydigin savunma sanayi sirketlerinden cok daha yuksek maaslar veren sirketler var.turkcell, vodafone gibi kurumsal sirketlerde bu maaslari yeni mezun olarak alamazsin cunku 1- talep fazla 1- bu sirketlerde gercekten duzgun kodlama yapmani gerektiren bir is yapilmiyor. ortalama bir muhendis bu sirketlerde calisabilir. fakat yeni mezuna 7500 ve ustunde maas veren ozel sirketler var. kriter: gercekten iyi is yapan ve teorik alanda da bilgi sahibi yazilim muhendisi olmak

washe +1

bahsettiğin firmalarda o paraya çalışan toplam personel sayısı bir senede verilen ilgili mühendislik alanlarının mezun sayısının %1'i bile değil. "ne var ağbii alınıyor o para" demek aldatıcı o yüzden.

Havelsan'da ürün müdürü eski sevgilim 10-11 gibi bir şey alıyordu. 7500 alacağını sanmıyorum yeni mezunun.

aselsan'da 7 bin alır yeni başlayanlar. 5 sene tecrübeli arkadaşım 10-11 civarı alıyordu.

aselsan müdür olmadan 20 bin lira maaş alınan tek şirket olabilir türkiyede. maaşlar çok yüksek.

180

K: 175 +
E: 185 +

190 ve 180 üzerini öyle sınıflandırıyorum.

196 benim boyum. Kadında 1.70'den sonrasını uzun görüyorum. Erkeklerde ise 185 sonrası uzun bence.

kadın 178
erkek 193

edit: boyum 182

Boyum 1.87

Kadın 1.70
Erkek 1.80

157im, kadınlarda 170 sonrası, erkeklerde 182 üstü uzundur. altı normal boydur. ben ise baya kısayım.

185
Turkiye'de E:160 K:150

Bence E:180 K:170

1.75'im.

kadında 1.70 sonrası.
erkekte 1.85 sonrası.

155 cm

K: 170+
E: 185+

183 E

E: 180+

K: 170+

180 boyum.
öyle bir kıstasım yok, göz kararı diyelim.

Lcha +1

177'yim ben, erkekim.

erkekte 190 üzeri uzun, kadında da 173 - 74 üzeri uzun gibi geliyor.

155'ten halliceyim.

Kadın 170+
Erkek 180+ (gerçi buradan bakınca hepsi uzun)

ay şaşkınım. Kadinda 170 sonrası uzun mu buluyor herkes ?! erkek için 190 sonrası uzun. Kadın 180 sonrasi. 170 normal ya, deği mi, niye uzun? 170 iyi. Sensin uzun (._.)

E: +190
K: +175

Boyum 1,82

boyum 1.60

kadınlarda 1.65 ve sonrasını uzun buluyorum. erkeklerde ise 1.85 ve sonrasını.

1.86yım. kadında en az 1.70 olmalı.

186
k: 175
e: 185 :) 1 santimle kendimi bir öveyim

178

K: 170+
E: 185+

ben 188

e: 190+
k: 175+

Arabada.

hep arabada.

yanıma alırım.

hep arabada.

bir kere arkadaşın aracını kullandım, yine arabada bırakmıştım sonra babası aracı almaya geldi, "ruhsat nerede?" dedi. "arabada" dememle adeta 7 ölümcül günahtan birini işlemişim gibi davranmaya başladı. bildiğin azarladı beni, yaşlı başlı adam bir şey de diyemedim.
(bkz: bu da böyle bir anımdır)

arabada. ruhsatı sağda solda unutma riski, arabanın çalınıp da hırsızın polis çevirmesine takılıp ruhsat gösteremeyerek yakalanma ihtimalinden daha fazla.

ruhsatı daima yanımda taşıyorum. araba çalındığında kasko ruhsatı soruyor. arabada olması durumu zorlaştırıyor.

Arabada.

Aksamlari evde, gun icinde yanimda.

No no noo hep yanımda

armada otel.

Adapazarı Tren Garı'nda inin, zaten Pendik'ten kalkan Ada Ekspresi'nin son durağı. Garın hemen önünde kampüs dolmuşları var, kampüse gitmek istiyorum derseniz herkes gösterir. Hızlı trenle gelecekseniz Arifiye'de inmeniz lazım, Arifiye Garı'nın önünden çarşıya yani Adapazarı'na otobüs geçiyor(nakit alıyorlar). Çarşıda son durakta inince yine kampüs dolmuşlarını sorarsanız gösterirler. Arifiye'den direkt kampüse giden otobüs-minibüs varsa da ben bilmiyorum ama Adapazarı kısmından eminim.

gidilir tabi. eski hat çalışırken her gün gidip gelen öğrenciler bile vardı.

garda inince kampüs dolmuşu +1. yarım saate falan varırsın.

Arifiye istasyonunun yakınında KYK yurdu var, oradan kampüse otobüsler kalkıyor. Adapazarına gitmeden daha ucuz ve hızlı bi' şekilde gidebilirsiniz o şekilde.

yalnız yukarıdaki arkadaşların yazdığı gibi tren artık şehrin içindeki tren garına girmiyor

son durak artık mithatpaşa istasyonu, orada indikten sonra yaklaşık 5dk yürüme mesafesi olan şehit ahmet akyol ilkokulu'na varıp (haritalardan bakabilirsiniz) önündeki duraktan kampüs otobüs ve minibüslerine binebilirsiniz, otobüslerde maalesef artık para geçmiyor sadece kentkart

@freebird trenin son istasyonu birkaç haftadır Mithatpaşa değil Adapazarı.

@sys coyg

yine mi değiştirdiler, pardon o zaman yukarıdaki arkadaşların dediği gibi oldukça rahat

bilgilendirme için teşekkürler sys tekrardan

geçmiş olsun, mobilden giriyordur diye tahmin ediyorum.

maddi durumunuz el veriyorsa psikoterapi yardımcı olabilir belki.

eğer uslanmazsa ve kendine bir sınır koymazsa ilişkiyi kesmekle vs tehdit edin. kumarbazlık çekilir dert değil.

aileden biriyse hukukçu birinden yardım alın. kredi çekmesi, banka hesabı açması, menkul - gayrimenkul alım satımı yapması imkansız hale gelsin. psikoterapiye başlatın.

aileden değilse direkt hayatınızdan çıkarın.

Siz bir şey yapamazsınız, belki bir psikolog, psikiyatrist veya AMaTEm. O durumda bilr garanti olmayabilir. Maddesel desteği kesmek en önemli durum. Bir de dikakt edin kendi batağına sizi de çekmesin.

bunu kişiyi kandırmakla yapamazsınız, öncelikle karşınızdakinin bu hareketinin bir sorun olduğunun farkına varması ve kumar problemi olduğunu kabul etmesi gerekli ki bu durumu düzeltmek istesin. modemi kapatarak sorunu çözmez, ertelemiş olursunuz sadece. ayrıca bu durumu kendisi düzeltmek istemediği sürece siz bişey yapamazsınız.

sizin yapabileceğiniz şey bu işler için kendisine kattiyen maddi destek sağlamamak, sağlayan varsa engel olmak ve bundan rahatsız olduğunuzu kişiye açık açık belirtmek, gerekirse ilişkinizi kesmek. sizin kimliğinize telefonunuzla filan adınıza kredi çekemeyeceğinden emin olun, kendinizi güvenceye alın. gerisini bırakın kendi düşünsün, parasız kalınca aklı başına gelir. aile bile olsa her koyun kendi bacağından asılıyor.

hoşlansanız çekici gelirdi diye düşünüyorum.
siizn hoşlanma dediğiniz kafaların uyuşması olabilir belki de.

Hayir. Mumkun degil.

Cinsel çekim yoksa ve sürekli birlikteysem yakın arkaşımdır ki kaybetme riskine de girmem

Mideniz kalkıyorsa sadece kafa dengi arkadaştır.

eğer nötr olsaydı evet sevebilirsin derdim ama sevişme fikri aklına gelince mide bulantısı oluyorsa o şekilde sevilebileceğini sanmıyorum.

Sevebiliriz. Yani arkadaşlığın tanımı bu değil mi? Fiziksel olarak çekici bulmayıp, vakit geçirmekten hoşlandığın kişi değil mi arkadaş? Kafalar uyuşunca, sohbetler güzelse seviyoruz o kişiyi ve arkadaş oluyoruz. Arkadaşımızı da seviyoruz.

www.eksiduyuru.com

cevaplanmışı var

kendi adıma değil insanlık adına cevaplıyorum

kadınsa: sever
Erkekse: asla

kadından dış güzelliği alın, geriye ne kalır?

el cevap: nö

sizin cinsiyetiniz nedir? Mesela bir erkeğin çirkin olmayan bir kızla (akraba vb. hariç) sevişme düşüncesinden midesinin bulanması imkansıza yakın geliyor.

evet

kadınları zaten güzelliği için seviyoruz,çekici olmayanla ne işimiz olacak? saçma bir soru.

cevap: sevilmez

Hayır, sevemem.
K

İnsan sevmediği birisiyle çekici bulduğu için sevişebilir ama hoşlandığı birisiyle sevişmeyi mide bulandırıcı bulamaz diye düşünüyorum. Bence bu hoşlanma değil.

yok, sevemem. şu duyuruda "severim cnm ya niye sevmeyeyim" diyen bazı şahısların da benzer duyurularda 93459593 tane "sevgi kriteri" saydığını hatırlıyorum. 13 yaşında değiliz, karakteri ve kişiliği elbette ki çok önemli ama fiziksel olarak bana hitap etmesi ve ilgimi çekmesi lazım. ha 10 senemi birlikte geçirdiğim kadın kilo aldı diye "artık seksi değilsin, ilgimi çekmiyorsun :/" diyecek halim yok ama ilk aşamada ilgimi çekmesi ve sevgimi canlandırması için fiziksel olarak hoşuma gitmesi şart. illaki meme olarak düşünmeyin, yüzü güzel değilse aşık olmam.

hayatın güzelliği de bu bence. herkesin kriteri farklı. mesela birisi bana aşık olsa ve bunu duysa, belki diyecek ki, "sevmez bu beni, at hırsızı gibi tipim var". halbuki bi' bakacak en çok sevdiğim tip. mmm. yani çekicilik/güzellik dikkat çekici olmak, bimbo olmak gibi anlamlara gelmiyor. dünya güzeli olmasına gerek yok ama baktığımda "oha ne hoş kız" diyebilmem lazım, ikinci kez dönüp bakma arzusu uyandırmayan kadına nasıl aşık olacağım?

Hoslansan cekici gelirdi. Begenmedigin birisiyle sevisme fikri insani rahatsiz etmez ki.

hayır. yani severim tabii ki, arkadaş olarak yine severim. ama hoşlanma ihtimali yok sanırım. biriyle çok vakit geçiriyorsam kesin kafa dengi bir insandır. olay bundan ibaret sanırım.
"onu fiziksel olarak çekici bulmuyorsunuz çünkü hiç o gözle bakmamışsınız" zaten kendini açıklayan bir cümle. o gözle bakmamışsın çünkü çekici bulmuyorsun. ha ama atıyorum, genele oranladığımda çekici bulduğum biridir, ufak tefek fiziksel kusurları(normalde çekici bulmayacağım yönleri) çekici gelebilir.

nööö

her iyi anlaştığınız insanla sevişmek zorunda değilsiniz. arkadaşlık kurumu bunun için var.

Işin içinde manevi tatmin varsa bence butun zorluklara deger. 2.si diyorum.

rahat bir iş ortamı ve yılda bir ay ekstra izin, az-orta maaş, düşük prestij
tek seferlik seçim şansın varsa, değiştiremeyeceksen bu.

net 2.

Bu durumda insan cevabı kendi yapısında aramalı, nasıl bir insan olduğunu bilmeli ona göre karar vermeli bana göre.
mesela ben iş yaşamımda ( ki 20 yıla dayandı) çoğu zaman paradan feragat ederek bol zaman ve huzurlu bir ortamı seçtim.
Tabii bazen keşke seçmediğin şıkkı seçseydim diye düşüneceksin. 2. de bunaldığında keşke 1, 1. de örneğin diğer yüksek mevkili arkadaşlarını gördüğünde keşke 2 diyeceksin. bunlardan kaçılmıyor.
son olarak ömrüm boyunca değiştiremeyeceğim şeklinde düşünme bence, yaşamın neler getireceği hiç belli olmaz.

sevmediğin işte extra izin de tatmin etmez

bize sorma tamamen kendi istediklerinle ve hayattan beklentinle alakalı. 1 ay esktra izin falan kulağa çok iyi geliyor ama 10 yıl sonra kendini dünyaya hiç bir şey katamamış gereksiz biri olarak mı hissedeceksin? aldığın az maaşla o 1 ay evde oturup tatile gidemeyeceksen ne anlamı kaldı?

daha çok para kazanıp yurt dışını gezme şansın olabilir, yıllar sonra dönüp baktığımda 10 yıldır aynı şeyi yapıyorum boşa zaman harcamışım demeyeceğin işi seç

Senin yaşından sonra 10 iş falan değiştiren adam tanıyorum. Cevap bizde değil kendinde saklı. Hırslı bir insan ikinciyi seçer. Diğerini seçecek olan kişi kedi falan olabilir ancak. Ama seveni vardır bilemem.

Net 2.

Çalışmadan, emek harcamadan birşey edinilmiyor.

Yuksek prestij.

tek bir an düşünmeden 2. yi seçmeni tavsiye ederim. parası prestijinden ziyade, koşturmacanın uğraşın verdiği zevk hiç bir şeyde yok

Manevi tatmin, yüksek prestij ve yüksek maaş olan bir iş buluyorsun ve tereddüt ediyorsun öyle mi? Hakikaten enteresan. Aileden varlıklı isen ilki belki olabilir. Ya da yanlış anlama ama zora gelmeyen, tembel biriysen kesinlikle ilkini seç. Yok değilim diyorsan ikinci seçenek için tereddüt etme. Ama seni senden iyi tanımamıza imkan yok. En iyi kararı yine sen verirsin.

keşke dememek için 2.

Radyasyon onkolojisine git coco

Yogun stresli isi yapmak cok cok zordur psikolojik olarak yipratir insani hazirsan 2 tabi ki ama hazir degilsen 1 kafan rahat olur 3 5 az kazanirsin.

Tusta tercih yapmaya çalıştığını düşünerek, işin içinde olan biri olarak elbette 1 diyorum.

Bir sömürge devleti tarafından sömürüldükleri, 2. Sınıf görüldüğü topraklardan yeni sömürge yaratmaları için gönderildiler. Tabi ki aralarında türk düşmanları vardı, hatta çoğunlukla önyargılılardı. Fakat diğerlerinden farklı olarak benim burada ne işim var demesini bildiler.

birçok hikaye var.
hatta çanakkale savaşı için ''Son Centilmenler Savaşı'' deniyor.

Avustralyalilar ve Yeni Zelandalilar isgale gelmedi. Kendi ulkelerini isgal eden kisilerin zorla askeri olarak geldiler

kendileri de sömürülen tarafta. tabi bizim kafatasçı tayfanın kafası pek çalışmadığından ingiliz, fransız ile anzak'ı aynı şeye indirgemek kolay geliyor.

Yeni Zelanda'nın kendi tarihi yok. Çok yeni bir devlet. Tarihte katıldıkları savaşlar deyince karşılarına sadece Çanakkale Muharebeleri çıkıyor. Onun için bu savaş onların gözünde çok önemli.
Yamyam bir millete karşı savaşacakları söylenerek getiriliyorlar ve Türkleri tanıdıkça kandırıldıklarını anlıyorlar. Savaş boyunca arada saygı temelli bir ilişki başlıyor.
Siperler arası birbirlerine sigaralar, konserveler atılıyor. İki siper arasında kalan yaralı Anzak subayını siperine, vurulmayı göze alan bir Türk askeri taşıyor falan. Böyle çok örnek var.
Savaştan sonra Atatürk'ün o meşhur konuşması Saygıyı perçinliyor.
Yani farklı gözle bakma konusu karşılıklı.

Atatürk'ün sözünün gerçek olmama ihtimalini okudum sözlükte. savaş süresince olan ilişkiyi bilmiyorum ama bana garip geliyor. yani dünyanın bir ucuna "kötü yamyamları" öldürmeye mi geliyorlar? sana ne? dünyanın bir ucu orası. otur yerinde. bana işgale geldiler gibi geliyor. diğer taraftan şu cephe hikayeleri de garip. öldüreceğin adamı ne diye taşıyorsun? madem taşıyorsun neden silah sıkıyorsun?

O dönemde Avustralyada iki Türk'ün yapmış olduğu bir tren baskını olayı var. İki kişi makinalı tüfeklerle sivil treni tarıyor, bir yığın sivili öldürüyor. Ceplerinden Padişahın mektubunun çıktığını yazıyor basın. Ülkece bir galeyana gelme olayı oluyor. İngiliz oyunu tabii hepsi. Google'da vardır belki. İlgileniyorsan bir araştır.
Diğer konularda ya yazılmış dünya kadar kitap var. Hepsi belgeli, şahitli ve her iki tarafın hemfikir olduğu.

Sen gitme bi tanıdığın gitsin, giderken de bi pastaneden kek mek alsın teşekkür mahiyetinde. konu kapansın. yürüyecek adam arıyor belli ki.

Bu arada TC numaranla pek bir şey yapamaz. zaten çarşaf çarşaf yayınlandı zamanında numaralar. İstersen hocam sağol ben yenisini çıkarttım sen onu at vs.yaz konu kapansın.

iett'yi ara, kartı kaybettiğini söyleyip iptal ettir. tr'ye gelince yenisini çıkartırsın. bulan kişiye de kartı imha etmesini söyleyebilirsin.

Karşıdaki bu kadar çay kurabiye muhabbeti yaptığına göre sizin kadın karşı tarafın erkek olduğunu düşünüyorum. Her neyse, bu kişi zaten şu an tc kimlik numaranızı biliyor, kartınızı alsanız da bilmeye devam edebilir, fotoğrafını çekebilir veya not alabilir. Kartınızın onda olması bir şey ifade etmez, akbille gidip firma da kuramaz veya araba kiralayamaz ya. Zaten kafasında bu tarz bir şey olsa size ulaşmayı denemezdi bile. Standart buluşma koparmaya çalışan birisi gibi düşünebilirsiniz.
Kendi çevremde birisine vereceğim öneri şu olurdu, İETT'yi ara iptal et, adama da son bi mesaj yazıp kartı iptal ettiğini, kayıp başvurusunda bulunduğunu ve onun da kartı çöpe atmasını rica ettiğini belirt. Engeli bas geç.

istanbul kart kimlik yerine geçmiyor. tc'nizi bilmesi de endişe edilecek bir şey değil. tc zaten gizli bir bilgi bile değil. içinde para yoksa almasanız da olur. ben de geçen sene birinin istanbul kartını bulmuştum, elemana facebook'tan ulaştım, uzak diye gelip almadı bile. kırıp çöpe attım ben de.

geliyorum almaya diye feyk atıp mümkünse erkek bir tanıdığını yolla, aldır.

bu yazdiklariniz mantikli ve tanidiga aldirmak en iyisi. imha edildiginden emin olurum en azindan.

Her şey müthiş sistemli. Duşlar sabah. Akşam koşusu yapmadıysam. Akşam da sabah da seri yıkanıyorum, seri giyiniyorum. Sporculukla ilgili bir şey galiba ve de disiplin. Bornozu galiba bir tek saunadan önce ve sonra icin kullanıyorum. O kadar sıcaktan sonra bile nein tembellik. Ne biçimmişim ya, kendimden soğudum, yazıklar olsun!Mübarek tuğgeneral gibiyim.

Anında giyiniyorum.

Evdeyken bornozla parkeye 20-30 kadar çöküp telefona bakıyorum. Yurttayken de duruma göre yine 15-20 dk kadar oturmuşluğum oluyor. Daha fazla duramiyorum çünkü saçlarım islak havluyla fazla sarili kalinca migrenim azıyor.

Giyinmeden bi sevisiyorum hizli hazir ciplakken sonra hizlica giyiniyorum.

ben de feci gevşek davranıyorum duştan sonra. zaten o sebeple hep gece duş alırım, ya da geniş zamanlarda. sabah hızlıca duş alayım,çıkayım insanı değilim.

Nerde olduğuma bağlı. Evde teksem sadece boxerla dolaşırım ama birileri varsa hemen giyinirim.

Dışarı çıkmam gerekmiyorsa en az yarım saat falan bornozla yayılıyorum evde.

şu sıralar genelde oyalanmadan giyiniyorum ama bornozla uyuduğum günler de oldu.

bornozla takılacak zamanınız var ise, siz dünyanın en şanslı insanlarından birisiniz.

Seri giyinirim. Uyuşukluğu sevmem. Uyuşukluk yapacaksam giyinik hazır halde yaparım.

haftasonu dus aldiysam, en az yarim saat en cok bir saat havluyla bornozla yatakta uzanip telefonla oynarim. sonra eger evde biri varsa ona sacimi taratir ve kuruttururum. sonra da giyinirim.

hafta ici sabahlari dus aldigimdan mecbur hemen kurulanip cikarim :(

ay ben de duştan sonra bornozla uzun süre gevşek gevşek takılmaya bayılırım, yalnız değilmişim.

dus alinca hararet basiyor.Dus alip da hemen giyinip disari cikabilen insanlara imreniyorum.Ben asla yapamam.Motorun sogumasini beklerim

Hemen giyiniyorum.

Hayatım boyunca neredeyse hiç bornoz kullanamadım. Havluyla pıt pıt kurulanıp bir an önce giyinmek isterim, aksi takdirde rahatsız olurum.

bornozla takılıyom ben biraz.

yenemezsiniz

Yenebilirsiniz. Kucukken terk edilme, aileyle dogru bag kuramama, yeterince ilgi gormeme ya da gorunmez hissetme vs yasayan cocuklar bu tur sekilde kaybetme korkusu yasayabiliyor, belki sizinki de boyledir. Fark etmek yolun harisindan fazlasi zaten.

bende de var aynısı, yenemezsiniz. hatalardan öğrenip insanlara güvenmiyor"-muşsunuz gibi", duygularınızı değil mantığınızı takip ediyor"-muşsunuz gibi" yapabiliyorsunuz anca.
en azından ben henüz bilmiyorum cevabı diyeyim.

Yenersiniz ama psikoterapi gibi uzman destegi almanizi oneririm dogru yolda ilerleyebilmeniz icin

belki kişi önemli değildir de sen yalnız kalmaktan deli gibi korkuyorsundur? yalnız kalabilme yeteneğini geliştir. ondan sonra sağlıklı bir ilişki yaşama ihtimalinden bahsedebiliriz.

hayatı yeniden keşfedin kitabını okuyun.

Aslında arkadaşlar bunu yenemiyorum evet ve kimseyle konuşmak istemiyorum çünkü bir gün gidiyorlar ben bağlanıyorum bu 1 aylık sohbet de oluyor, 2 haftada o kişiye ne kadar bağlandığım üzerimdeki tesirine bağlı.

Turkiye'deki din adamlarindan mi bahsediyorsunuz?

Sanmiyorum. Zaten kiliseye yapilan bagislarla gecindiklerini duymustum.

yurtdisindan bahsediyorsan ulkesine gore degisir. isvicre'de maasindan kilise vergisi kesiliyor. hangi kiliseye(katolik, ortodoks vs) bagliysan o kiliselerin masraflari icin harcaniyor. istemiyorsan bu vergiyi vermeyebilirsin fakat o zaman kilise faaliyetlerinden(nikah, vaftiz vs) faydalanamiyorsun.

yunanistan'da rahipler bizdeki gibi devlet memuru imiş. çipras yakın zamanda bunu değiştirmeyi planlıyormuş.

Almanya'da da din vergisi var, kiliseyi kullaniyorsan vergi veriyorsun, masraflar o vergiden karsilaniyor. Sanirim calisanlar da buna dahil.

İsveç'te çok iyi kazanıyorlar diye duydum 50000 kron civarı maaşları var sanırım.

İsveç Kilisesi(Svenska Kyrkan)'nin kendi bütçesi var. Herkesten çok cüzi bir para cenaze vergisi kesiliyor her ay. Eğer kiliseye kayıtlı isen de başka bir aidat kesiliyor. Tüm bu paralar kilisenin bütçesine aktarılıyor, onlar da bünyesindeki tüm çalışanların ve din adamlarının maaşını ödüyor.

Bir de cenaze parası var, defin yeri ve mezarlık bakımı için senelik veya aylık aidat ödeniyor. Bu paralar da yine kilise bütçesine gidiyor.

devletten de alsa kilise bağışlarından da alsa parayı dağıtıyor çoğu zaten

evet.

@zgrydn iyiymiş bu :-))

Ne fiyat ne süresi önemli değil. Uzmanlar uyarıyor, " proje henüz bitmedi ve yeterince test edilmedi" diye. Binme !

açıklanan program gebze halkalı arası 15 dakikada bir, söğütlüçeşme zeytinburnu arasında 8 dakikada bir. fakat bu tren her ne hikmetse kafasına göre zaman aralıklarında geçiyor, bugün bir durakta 40 dakika bekledim, daha da tren gelmedi kös kös duraktan çıkıp sinirden ağlayarak başka bir toplu taşımayla gideceğim yere ulaştım. bana kaybettirdiği zaman 1 saat oldu.
henüz hiçbir şey oturmuş değil. işini şansa bırakmak istemiyorsan bir müddet daha kullanmanı önermem. öğrenci ücreti 2,60.

belli bir rutine oturmadı daha.

bugun haberlerde soyledi. tam icin kartinda en az 5,5 -6 lira bakiye olmaliymis, indigin duraktan iadeni alabiliyorsun

tam 5,5 ogrenci 2,6 sanirim

maşukiye - sapanca tarafına kahvaltıya gidilebilir. başka bilemedim.

@zgrydn bana da o mantıklı geliyor su anda. spesifik olarak mekan/yer öneriniz var mı acaba?

seka park'ta bilim merkezi, kağıt müzesi, güzel buralar.
kerpe/kefken tarafına gezi.
ormanya. buraya mutlaka gidin, avrupa'nın en büyük doğal yaşam parkı.
eriklitepe tabiat parkı. buradaki bungalovlarda kalabilirsiniz de, yolu güzel, yeni bir tesis çok konforlu ve doğa içi bir yer (buraya ben gitmedim ama arkadaşlar bayıldı)
gölcük yazlık ılıcası tesisleri, tarihi bir alan birkaç sene önce restore edildi güzel tesis.
kartepe'de teleferik, kayak vb. buraya giden yol üstünde manzara kafe var, sapanca ve marmara'yı gören güzel bir teras.
at yarışları.
www.tjk.org

Kahvalti icin havanin guzel oldugu bi gunu yakalarsaniz maja kirkpinara gidin.

inanmıyorum. hissetmiyorum. olmuyor.

inanmak istediğine inanırsın insanın psikolojisi manipülasyona çok açıktır.

Müslümansan kesin inanman lazım çünkü bildiğim kadarıyla kuranda geçiyor.

Hayatta sadece olacak olan oluyor. Buyu, ot, bok, pusur denen hersey yalan.

Bir akrabam var, hayirsiz serefsizin önde gideni. Zavalli anacigi diyor ki buyu yaptilar buna. Hayir iste senin oğlun it ugursuz, buyuyle ne alakasi var diyemiyorsun da.

bazı arkadaşlardan duyduğum oldu. arap zengini biriyle evlenen muhafazakar bir tanıdık kötü giden evliliğini büyüye bağlamıştı (istanbul). benim ailede bu tür şeylerle işi olan hiç yok. partnerimin ailesinde de (ki kendileri de muhafazakar) mevcut değil. biz çift olarak zaten inanmıyoz.

İnanmıyorum. Neye inanmak istiyorsanız ona inanıyorsunuz. Misal toplumca yüce tanrı Poseidon'a inanmadığınız için her yer ıslandı. (İstanbul bugun yağmurlu)

Manipüle edilmiş savunma sistemine sahip beyinler böyle şeylere inanır.

yok diyen arkadaşları gördükçe aklıma çok değil 100-150 yıl önce virüsleri-bakterileri reddeden, varsa hani gösterin bana diyen koca koca bilim insanları geliyor.

eldeki veriler, imkanlar, bilgi birikimi ve teknoloji bir şeyin varlığını nesnel olarak ispatlayamıyorsa o şey yok demek değildir.

kuantum fiziğini biraz bilen birisi bile gerçekleşen olayların tamamının eldeki bilgilerle tam olarak olarak açıklanamadığının, sahip olduğumuz bilgi birikiminin bazı olayları açıklamada yetersiz kaldığının farkındadır.

alın size bilime karşı bilim. şimdi siz bazı noktalarını açıklayamadığınız için kuantum fiziğine safsata diyip bu konuda çalışanları şarlatan olarak tanımlıyor musunuz ki iş paranormal mevzulara gelince bir anda katolik mizaçlı materyalist bilim insanına evriliyorsunuz?

not: bu alandaki bilgilerin-görülenlerin-duyulanların %99'u yalandır. inanmayın. peşine düşmeyin. Allah o %1'den korusun

İnanıyorum, duyduklarım var.

Ancak piyasadakilerin %90'ı enayi/para tuzağı...


.

büyüye çok inanmam da paranormal şeylerin varlığına inanıyorum açıkçası. yakın çevremde küçükken cin cağırmaya çalışmış salak tayfa dışında bu işlerle uğraşan akrabam yok pek. en azından bildiğim kadarıyla.

inanıyorum. yaşamadım başıma gelmedi gelsin de istemem ancak bundan rahat 10 15 sene önce ailesinin sevgilisinden ayırmaya çalıştığı bir kızla tanıştım. bir iki ayda başkası ile evlendi. evlendikten sonra eşofmanını bulamıyormuş annesine sormuş sizde mi kaldı diye. annesi onu alıp kızlarına büyü yaptırdığını söylemiş. kız bunu anlatırken pek dert etmişe benzemiyordu ben daha çok şaşırdım. zaten kocası ile mutlu gibi görünüyordu belki ondandır sallamama sebebi.

bi de bir akrabam var, genelde yaptığın gizli şeyleri durup dururken pat diye yüzüne söyler. çok da dindar bir kadın. onda da bir şeyler var tam bilemiyoruz.

İnanıyorum, Allah korusun diyorum ve fellik fellik kaçıyorum.
Arkadaşımın herkes tarafından örnek gösterilen evliliği gözümüzün önünde bitti. Olmadık hastalıklar atlattı.
Şehir İstanbul

Piyasadakiler yalan. Büyü var. Masonlar işin kralı.

Edit büdüt malesef gördüm yaşadım evet gerçekten var

@yemrem, bilim o bakterileri, virusleri kanitladi eninde sonunda.

Buyu, cin, seytan vs.yi kanıtla o zaman dostum? Hatta bunun kanitlanmasi icin kendimi feda ediyorum. Istedigin büyüyü yapsinlar bana, isteyen cin de hemen gelsin su an su dk carpsin beni, ciksin karsima. Buyursun gelsin.

Cin de insan, seytan da insan. Insandan öte kotu buyu, cin, seytan mi var?

@yemrem, bak bak, yanlış bilgi üzerinden ders verene bak hele. 150 sene evvel emin değilmişiz bakterilerin varlığından, sanki o ara çoktan kanıtlanmamış gibi.

bakterilerin varlığından bahsedip bunu kanıtlayamayan bilim adamı, hipotezini neden sonuç mekanizması kurarak, tekrarladığı deneylerle ettiği tutarlı sonuçlar üzerine inşa ediyordu. şimdi x büyüyü gördüm, yaptım diyene niye inanacağız? aynısını tekrarlama, mevzuyu test etme şansımız oluyor mu? bu cinler minler sadece niye müminlere görünüyor?

içinde bulunduğunuz çağa geri dönün aloou, simyayla uğraşan bilim adamları çok eskide kaldı. "kuantum falan çok değişik işler hacı" diye zırvalamakla olmuyor bu işler.

izmir yine chp'de.

çok ekstrem bir durum yaşanmazsa chp her türlü alır gibi geliyor. boykot edecek kitle çok küçük olur muhtemelen.

Bi kaptırırlarsa bir daha alamayacakları kesin. Adamlara ne dersen de belediyecilik işini iyi beceriyorlar.

Öff İzmir belediyesine gereksiz bok atmaya gerek yok, Aziz Kocaoğlu, Melih Gökçek'ten de, Kadir Topbaş'tan da iyi bir belediye başkanıydı. Bu ikisini kimse boykot etmediyse Aziz Kocaoğlu'nu da etmez. CHP de oldukça rahat alir bu seçimi, AKP'nin de belediyecilikten ne anladiği var Allah aşkına..

izmiri alırda eskişehir sıkıntıda
eskişehirde de isim değişikliği yapılmalıydı, hoca çok yaşlandı

hdp nin aday çıkarmaması durumu netleştirdi. izmir chpde kalacak

Beni koysalar aday diye yine chpde

izmir'i bilmesem inanıcam. sanırsın izmir mahrumiyet bölgesi. afrika çöllerinin kıyısında kimsenin bilmediği bir şehir. bok kokuyomuş. he anam bok kokuyor. yozgat belediyesinin belediyecilik anlayışı mükemmelmiş. viyana'dan incelemek için heyet gelmiş. bi düşünsün.

"her şeyi de ama adamlar iyi çalışıyor yeaaaa"

bu diyen arkadaşlar malum istanbul'un nasıl ağzına sıçıldığının farkındalar mı? ya da ankara'nın nasıl parsel parsel satıldığının? izmir bok kokuyormuş :d arkadaşın kendine yol yapıyor işte bunu anlamayacak ne var?

Ak parti belediyeciliği iyi yapıyor diyen net izmir dışına çıkmamıştır. İstanbula bekleriz arkadaşları

İzmir yine chpde.

izmir yine CHPde bunda sıkıntı yok ve hatta Ankara'da da akp el değiştirecek bu seçimde. Birazda Ankarayı bok kokutalım satılmayan yerleri kaldıysa.

AK Parti'nin İzmir'i alması zor bir ihtimal.

Fakat şunu belirtmem gerekir; boykot için oy vermeyeceklerin boş kullandığı oylar yine CHP'ye yarayacaktır :)

Ben Soyer'in (eşinin ve kendisinin hdp ile olan münasebetlerinden dolayı) aday olmasından rahatsızım ve halen nasıl oy kullanacağımı belirlemedim.

Nihat Zeybekçi bile Chp’den aday olsa seçilir. Yalnız diğer büyük şehirlerde durum kritik.

en hızlı e-11 gider ama onun için e-5'e (yenisahra) çıkman gerekir, ters kalıyor. sahilde kal, e-9'la devam et.

Peki 4, 16d o saatlerde oluyor mu ya da sarı dolmuşlar Bostancı iskele yönüne, yani e-9 durağına?

bostancı'ya ulaşmak kolay, saydığın otobüsler ve sarı dolmuşlar 21.00'den sonra da çalışır.

bizim şirkete yeni giren bi kız var onun arkasından da hep böyle sallıyorlar. sen misin aceba?

Yanlış insanlarla berabersin demektir.

duyuru sahibi erkek yalnız... abazan olduğun için olabilir mi?

bu tepki alacak seviyede bir bunaltma var demek ki.
bence daha yavaş hareket edip insanları bunaltmayın.

Küfür ediyondur sen o kızlara :D Küfür etmeden iletişim kurmaya çalış.

Abi niye kanka olmaya çalışıyorsun meric misin? Sorun burada. Meric olmayo birakirsan sorun çözülür.

sinyal okumayı öğren.

yeni insanlara ilgi göster. onları da bunaltırsan yenisine göster, ben böyle yapıyorum.

@aksach işyerinde olunca bunalttıklarım yenilere durunu aktarıyor heralde

Dostum ben de bir soru sorayim, oncelikle troll musun yoksa zaman harcamaya gerek kalmiyor. Harika bir insansin demeyen kisilere tik vermemissin, bu durum bana etrafindaki kisilerin hakli oldugunu dusunduruyor.

Soruna yanit olarak da sunu soyleyebilirim, bunu soyleyen kisilerden ornek iste. Detay versinler. Ona gore durumunu dusun.

Hocam senin cidden büyük problemlerin var gibi duruyor. Umarım tanışmayız hiç.

geçen yaz oradaydık; akyaka sakin olmaktan çok uzak.

akyaka merkezde denize girecek bir yer yok öncelikle bunu bilin, etraftaki yerler güzel araba yoksa akyaka bu açıdan sıkıntı olur.
denize girmek için akbük yolundaki koylara veya direkt akbüke gidiyor insanlar akyakadan :) hiç değilse maden iskelesi tarafına gidin.
karaburunu bilmiyorum ama kaş'ta 4 gün (kaşın denizi güzel hakikaten) kaldım akyakada 2 sezon yaşadım.
akyakaya "uğrayabilirsiniz" zaten akyakanın içi 1 günde gezilir bitirilir, kahvaltı veya balık yenir, azmakta tekne turu yapılır, biter.
1 gün de akyaka çıkışlı büyük tekne turlarına ayırabilirsiniz. araba yoksa akyakada başka yapacak bir şey yok.
dalamandan havaş yol ayrımında GO'da indiriyor, akyakanın içine minibüsler giriyor.
yazınki kadar kalabalık olmasa da eylül ortasında da üniversiteler açıldığı için muğla ve izmirden öğrenciler oluyor.

Valla ben 18 eylülde gittim geçen sene, bi hafta kaldım, bayıldım Akyaka'ya. Gayet sakindi, hiç kalabalık değildi. Hava da suyun ısısı da çok güzeldi. Bir gün Muğla merkeze gitmek dışında hep Akyaka'daydım, hiç sıkılmadım da. Tatilden beklentinin ne olduğuyla alakalı sanırım biraz. Ben denize gireyim, yatayım, akşam iki bira içeyim kafasında gittiğim için gezme tozma aramadım pek.

Lakin denizi hakikaten pek güzel değil :) İki saat yürüyosun hala diz boyunda kalıyor :) Maden iskelesi tarafını beğendim ama.

Bizim amacimiz deniz aslinda kas bu anlamda cok iyiydi her yerden girebiliyorduk. Peki rahatca denize girecegimiz, denizi guzel tavsiyeniz var mi?
Araba olmadigi icin cok yer degistirmeyecegimiz bir tatil ariyoruz. Akyaka merkezin denizi guzel olsa bize yeterdi aslinda..

Akyaka’ya n’olur gelmeyin. Sonra herkese anlatıyorsunuz dolup taşıyor memleket.

arabasız akyaka çok sapa kalır. çok küçük bi yer ve denizi de aşırı dalgalı. eylülde datça sakin olur.

Datca selimiye yapsak o zaman 3 gun 3 gun?

3 ay wat ile kaldın, sonra ne yapacaksın? Arkadaşın onu da söyledi mi?

Senelik 8k euro sağlayabilecek durumdaysanız eğer Almanya'yı bir araştırın. Burada 3-6 ay içerisinde b1 seviyesine gelirseniz şartlı kabul alarak Almanya'da önce Almanca sonra da normal öğrenime devam edebilirsiniz.

senelik 8k euro sağlayamam.

Her şeyi tehlikeye atma 2 sene daha sık dişini ingilizce öğren sonra gidersin iş başvurusu yapıp.

evs denen programı araştır bi. gidip bi avrupa ülkesinde 1 sene takıl, olanaklara bak.

Yolu yarılamışsın, çok öyle ayakları yete basan biri de değilsin. Dimyata pirince giderken evdeki bulgur da wtf olur sonra. Harcını yatır, ne istediğine karar ver, iyice araştır.

ilk once buradaki okulunu bitir sonra nabıyosan yap. bosa hayal kurma. parasız sıfırdan yurtdısında üniversiteye başlama hayalleri kurmak akıl kârı değil

Ismimin son harfini genelde anlamiyorlar onu eksik yazinca başka bir isim oluyor.

yes

Kredi kartıyla ödüyorsam evet, başka her türlü durumda hayır.

Şimdiye kadar en abarttığım isim de germen oldu.

evet çünkü hep aynı şubeden alıyorum ve bazen kart kullanıyorum. bazen ben adımı söylemeden x değil mi diye kendileri sorup yazıyolar

evet.

Evet

Buna farkli isim veren de mi varmis? Adim kotu olsaydi utanirdim belki de, simdi bir de o kisiler icin dusundum.

Evet, bu şekilde beni kesen kızlara kolaylık sağlamış oluyorum çünkü.

Evet

Evet. Bir tek yurt dışında jenerik bir ecnebi ismi sallamışlığım var, çünkü zavallı baristayı Türkçe isim yazmaya çalışırken maymun etmek istemedim.

bi arkadaşım var adı burgaç, kasiyer anlayamıyor ismini hep başka bir şey yazıyor. la oolum can de ahmet de hasan de ne kastırıyosun diyorum yok ille söyleyecek. ben kendi adımı kullanıyorum bu arada :)

Normalde kullanmadigim gobek adimi veriyorum cunlu kullandigimi yazamiyorlar, zor. Bazen bana seslendiklerini anlamak guc oluyor.

evet hatta yurtdışında bile kendi adımı veriyorum. gerekirse kodluyorum. hoşlarına bile gidiyo. enteresan =)

evet

Bazen gercek ismimi, bazen cesitli Sirp, Yunan isimleri salliyorum

evet. ama bazen osman, hüseyin falan diye salladığım olmuyor değil.

Evet.

Yurtdisinda yasiyorum ona ragmen hic baska bir isim kullanmadim.

devletin belirlediği oran dışında zam olmaz. ancak döner sermaye, kayyımlık vb yan gelirleri olabilir.

zam almanın usulü var, özel sektör gibi keyfi değil. mevzu memur derecelendirme sistemine göre yürür. atıyorum dil tazminatıyla ya da kademe atlayarak maaş yükseltilebilir. yine de öyle radikal bir değişim olmaz. ünvana bakar.

Zam orani her sene sonunda oturulur ve sendikalarin teklifleri vs cercevesinde belirlenir, ayrica da enflasyin orani eklenir. Yilda iki zam seklinde olur, ocak ve temmuz aylarinda. Onun dışında derece/kademe denen seyler vardir ona gore maasa belli ekler gelir, mesela 5ten 4e yukselirken 150 lira gibi filan.

6 aydan 6 aya alır. 7. ve 4. derecede maaş zammı alır.

Bir tane helyum balonu ve darbeye dagabikli ekşin kamera ile GPS modülü al. Gökyüzüne sal hepsini . Balon patlayınca kamerayı GPS ten bulup görüntüleri incele. Gayet yuvarlak bir atmosferimkz var, dünyanjn şekline gelince patetes gibi ama düz değil

düz dünya işi bana etkili bir propaganda ile insanlara her şeyi inandırabiliriz, olayının bir sosyal deneyi gibi geliyor, birileri fena eğleniyor :) Bu tip deneylerin sonuçları daha kapsamlı işlerde (yeni bir din, akım, siyasi görüş) kullanılabilir. İnsan inanmak istedikten sonra onu her şeye inandırabilirsiniz.

Dünya düz olsaydı geceler bu kadar karanlık ve yalnız olmazdı :(

photos.app.goo.gl

mühendisim. bu işten para kazanıyorum, bunu her duyuşumda çıldırmamak için kendimi parçalıyorum nerdeyse. bu bir doktora "hocam sizce biz gerçekten nefes alıyor muyuz gibi bir soru sormakla eşdeğer".

hayatımı kazandığım olayda ki bütün matematiksel hesaplamalar dünyanın jeoiti referans alınarak yapılıyor.

Nereden bakıldığına bağlı bence. Düz bir araziden bakarsan düz, uzaydan bakarsan yuvarlaktır.

etkili bir propoganda +1.

uçaktan dünyaya baktığınızda bile yuvarlak olduğunu anlayabilirsiniz. mükemmel bir küreden bahsetmiyoruz tabii ki, ancak düz değil.

uçuş rotalarını incele. mesela istanbul'dan kalkan uçak niye grönland üzerinden yolu uzatıp kavisli bir rotayı takip ederek new york'a insin ki... yahut gece - gündüz farkı gibi gibi.

bir inanç meselesi değil bu. ortada somut bir gerçek var. insanların gerçekle ilişkisini koparmak ve bundan menfaat elde etmek için ciddi ciddi mesai harcayanların eseri bunca lakırdı.

ya akıl var mantık var düz olsa güneş nasıl batsın? dünyaya çarpar

bana soylenenlere/ogretilenlere gore evet yuvarlak. ama gozlerimle gormus degilim. evet belgesellerde ve nasa'daki goruntulerden yuvarlak gorunuyor. hatta youtube'da canli 7/24 yayinlanan youtu.be kanalda yuvarlak gorunuyor anamiz dunya.

duz diyen arkadaslari birebir dinlemek isterim, neden boyle dusunuyorlar, kanitlari nedir. merak ettim acikcasi, bi arastirayim.

gerçekten düz olduğunu düşünen biri varsa eğer ben de çok dinlemek çok isterim böyle düşünmesinin sebeplerini. var mı aramızda böyle biri acaba?

uçaklar japonyadan ny'a kutuplar üzerinden uçuyor.
weekendblitz.0g2y9hcyenagyt19l.maxcdn-edge.com

demek ki geoit şeklinde. düz olsa dümdüz uçması lazımdı.

dünyanın düz olduğunu düşünmek için son derece aptal olmak şart. ben fizikçiyim, kimse kusura bakmasın.

kanıtlardan bazıları, fuko sarkacı, güneş ışınlarının düşüş açıları, gemiler ve ufuk çizgisi, yıldız varyasyonları (kuzeyden görünen yıldızların güneyden görünmemesi), yükseldikçe ufuk genişlemesi, zaman dilimlerinin varlığı, uzaydan çekilen birsürü görüntü.

ama en belirgin kanıtı yerçekiminin sürekli yere doğru olması. eğer dünya düz olsa idi, uçlara gittikçe yerçekimi bizi geri doğru çekmeye başlardı.

uzayda akışkan temelli herhangi bir nesnenin düz olamamasının sebebi, minimum potansiyel enerji prensibi.

insanın aptallığında bir sınır görmüyor, düz dünyacılara şaşırmıyorum.

Gelmis gecmis en genis capli trolleme operasyonu bu. Millet de mal gibi atlayip tartismaya giriyor flatearth'culerle saka gibi:)

Mesela Merkel neden şımarmiyor? Demek ki olabiliyormuş.

kulak çekerek. denetimle, uyarıyla. bu da bilinçli toplumla olur. hata yapıyorsa uyarırsın, düzelmezse daha ciddi yaptırım uygularsın. en küçük bir zamda ayağa kalkan toplumları örnek gösterebiliriz, bak nasıl güzel laflarını dinletiyorlar.
bir de bizim toplumda genel olarak "politikacıların hepsi aynı, hiç biri gerçek lider değil" görüşü var. bu da bizim elimizde. toplum seçtiği insana bir hedef de kazandırmalı, ne istediği tam olarak anlatmalı.

(bkz: kuvvetler ayrılığı)
Sistemi direkt olarak demokratik, özgür, çağdaş ülkelerdeki gibi tesis edersen, örnek alırsan sorun falan kalmaz. Amerika'yı bir daha keşfetmeye gerek yok.

denetime tabi tutarak.

@bos checks and balance'ı yapacak adamlar dengesizse ne yapabilirsin ki? Bence hukuk tamamen yapay zekaya bırakılmalı

tam anlamıyla müridin uçurması olayı.

imam osurursa cemaat sıçar diye bir laf vardır ya hani, imam kimdir? imam siyasetçi diye düşünülür ama imam halktır. halk gevşek oldukça cemaat, yani siyasetçi de "oooh nasıl olsa ardını soran yok" deyip sapıtıyor. halk oy verdiği adamı baş tacı yapmasa, hangi parti, hangi siyasetçi olursa olsun, onu mutlak bir doğru olarak kabul etmeyip "şşş, oy verirken verdik iki sene oldu benim maaş yerinde sayıyor, ne iş?" diyebilse bu işler olmayacak.

almanya'da enflasyon %3 yükselse halk hemen homur homur homurdanır. ingiltere'de birazcık fazla mülteci geldi diye halk hemen bu ülkenin hali ne olacak diye düşünmeye başladı. libya'da bile kaddafi'nin son zamanlarında halk şikayet etmeye başlamadı mı para yetmiyor diyerek?

hak hukuk teknolojiden önce herkes kendi cebindeki parayı düşünse, bakınız en kolayı, cebine girenle cebinden çıkan paraya bakacak ve beğenmemişse sokağa çıkacak. eğer şunu yapacak zihniyette insan olsaydı bugün belki yine aynı partiler başta olurdu ama yamuk iş yapmaya cesaret edemezlerdi. halk gevşek.

mahallemize park yapın demek için belediyenin önünde toplanamaz. park park... çocuk parkı. terörle, fetöyle, ekonomiyle dinsizlikle dindarlıkla falan alakası yok. bak şurada boş bir arsa var oraya park yapın. sağcısı solcusu birleşip de park isteyemez belediyeden bu halk.

biz ihaleden, yozlaşmadan, rüşvetten, hukuktan, nizamdan falan bahsediyoruz.
hukuku tınlayan kaç kişi var ülkemizde? yüzde kaç? hukuka inanan arkadaşlarınıza sorun bakalım anayasa'yı okumuşlar mı bir kere. neyi savunduklarının farkındalar mı? veya hangi maddenin nasıl olması gerektiğine dair kendi fikirleri var mı? arkadaşlarınıza sorun gerçekten. ben sordum, haberleri yok anayasa'dan falan. annem babam sabah akşam konuşurlar bir kanun okumuş değiller. ellerinde akıllı telefon var, koca gün facebook'ta komik video izlerler, mevzuat.gov.tr'ye bir kere girmemişlerdir.

zaten adamlar senelerden beri sağcı solcu, dinci dinsiz, kürt türk ayırmış ayırmış, şimdi bir tarafa bir yalan söylüyor öbür tarafa başka bir yalan söylüyor her kesim kendi yalanına inanıyor, oturuyor.

vatandaş kendi kafasını yaşıyor. bir kesimd emokrasi hülyalarına dalmış, bir kesim aynı 70'lerdeki gibi kendini devletin koruyucusu olarak gören gizli bir örgüt kafasında, üniversitede hiçbir vasfı olmayan fakülte başkanlığı seçiminde dört dönen kazmalar memleketin madenlerinin özelleştirilmesi konusunda ses çıkarmıyor.

halk sokağa çıkıp bir slogan atacak ki yargıtay'dan, aym'den duyulsun. eskiden siyasi krizler, bunalımlar zamanında halk ordunun darbe yapmasını beklerdi. tamam şimdi darbe yapılsın istemeyelim ama kendimiz ses çıkaralım. illa hükümeti devirmek amacıyla değil, asgari ücreti yükselt demek için, ötv'yi düşür demek için, fabrika istiyoruz demek için, lösev'in hastanesine ruhsat ver demek için...
tamam iktidar senin olsun ama bana hakkımı ver. bunu yapacak kaç kişi var halk içinde? bunu düşünebilecek?

cumhur itifakı kazansa da kazanmasa da yerine gelecek iktidar da sapık. kimisi terörist, kimisi ihale çılgını, kimisi yolsuz, hırsız, bir tane düzgün siyasetçi var mı? düzgün siyasetçi yok çünkü meydan boş. dün arkadaşla konuşuyordum işsizlik kötü bari siyasete atılalım dedim, biz yapamayız dedi. yapamayız. ben gururuma yediremem gerçekten de. yalan dolanla yaşamayı ben kendime yediremem ama siyasetçiler yapabiliyor. sebebi de iyi siyasetçi olmalarından değil, kötü siyasetçi olsalar bile kimsenin gözüne batmamasından. bizim meselemiz bu. darbe dönemlerinde bile beklenmeyecek derecede kaliteli anayasa maddeleri yazılmıştır.

hepimiz güya vatan seviyoruz. uzaktan seviyoruz.

çok dolmuşum iyi oldu boşaldım

@john daha demokratik ve daha şeffaf günler elbette gelecek ama biz pek göremeyeceğiz. Demişsin de 60 yıldır böyle bu ülke. Hukukçulardan çözüm beklemek de saçma. Hukuk iktidarın fahişesidir lafı da boşa edilmemiş o nedenke adalet işleri yapay zeka ile sağlanmalı.

Valla bunun cozumu yok bence.
Ben okulda konseye girdim kulup baskani falan oldum.
Bi sure sonra butun denetimleri gececek hale geldim, ogreniyorsun cunku. at kosturdum. Istedigim butceyi aldim istedigimi engelledim.

Hatta sonraki secimi de sabote edip yeni elemani sectirmedim.

Sonra kendime bakip noluyor lan demistim.
Demokrasi sacma bisey herkes istedigi gibi manipule edebiliyor.

Merkel ornegi verilmis, merkel yuzyildir nasil iktidarda kalmis ondan daha iyi biri hic gelmemis mi?
Kesin gelmistir ama kadin isi bildigi icin ezip gecmistir.

İstanbullu değilim ama İstanbul'da gezmeyi en çok sevdiğim yer Dolmabahçe Sarayı. Mimarisi, içindeki dekorasyon ve süslemeler ayrıca yan tarafındaki resim müzesi (ayrica küçük bir saat müzesi var o da) muhteşem.

Otel değil de hostel olur derseniz ben beşiktaş çarşıda puffin hostelde kalmıştim. Konumu baya merkezi. Her yere rahatça ulaşırsınız. Otel konusunda fikrim yok maalesef

kadıkçy moda’da gezip görecek birşey yok.
vakit kaybı....
hele yazın bol bol sidik ve alkol kokusu yükselir moda’dan...

onun yerine başka bir yeri gezin görün...

bir arkadaşım bunk hostel diye bir yerde kaldığını söylemişti. memnun kalmış.

bayramda araçla ulaşım kolay.

zaman sıkıntısı çekerseniz kadıköy'ü listeden çıkarabilirsiniz. sırf burası için karşıya geçmeye değmez. beşiktaş'ta da aynı şeyleri yapabilirsiniz. (@tostos +1)

mısır çarşısı - kapalı çarşı, yerebatan sarnıcı, karaköy'de son 2-3 senedir açılan hipster mekanları, taksim'in son geldiği hal (ibret almak açısından) görülebilir.

Beyoğlu öğretmenevi, gezmeyi planladığınız her yere yakın konum.

Arttiriyorum ayrildiktan 1 ay sonra baskasinin evlilik teklifini kabul etmiş (ben de faceden ogrenmistim :)) ) 2 ay sonra nisanlanip 5-6 ay sonra da evlendiler.. velhasil oluyor böyle isler..

demekk ki "seninle" evlenmek istemiyormus.. ne yapacagiz, onumuzdeki maclara bakacagiz. ;-)

çoğu için kişinin bir önemi yok kurumun önemi var.

Aynı hislerini birkaç ay önce yaşadım. Henüz işsiz değildim bir sürü şey olması gerekenden fazla yolundaydı sonra görüştüğüm hanımefendi bir şebek ile beraber olmaya başladı, WhatsApp aracılığı ile öğrendim. Değişik durumlar ama takma, sonra daha büyük sorunlar bırak ne halt yerse yesin benden uzak dursun dedirtiyor. En azından bana dedirtti.

kısmen alakalı bir şey yaşadım. evet, çok pis bir duygu.

Arkadaşına tebriklerimi ilet, hayirli olsun :)

Buna benzer şeyler yaşadım. Hatta daha kötü. Kızla aynı yerde çalışıyordum. Her gün nispet yaparcasına yüzüğünü takıp gözüme sokardı. Ben ortamdayken lavukla cilveleşirdi.

O zamanlar benim için zordu ama sonra bu tarz işler için keyfimin bozmanın çok saçma olduğunu farkettim. Şimdi bu yaşadıklarıma gülüyorum.

karşınızdakş kişinin beraber olduğu yeni kişi için düşündüğünüz her şeyin sizin aşağılık kompleksleriniz olduğunu biliyorsunuz değil mi? bu kadar ezik olmayın bence.

EK OLARAK; ayrılma sebebiniz çok saçmaymış evet, sen niye suçlu olasın ki? Senin görevin mi onun yanına gitmek? Ortak bir sorumluluk bence bu. Kurtulmuşsun boşver.

bu kişiyle reelde hiç karşılaşmadın değil mi? olaydaki tuhaflığın farkına var, titre kendine gel.

Aynen

@palve +1907

insan var insan var. bazi insanlar var -ki onlar cok nadir bulunur- konusmasina doyamazsin. bir suru sey ogrenirsiniz konusurken.

bu bahsettigin kesim gosteri toplulugu koleleleri. resim ve video ile beslenirler. konusmaya ve okumaya gerek duymazlar. dusunmek ve yazmak onlarda sadece tek cumlelik yazayim da millet gulsun amaciyla yapilir. bos ve beles isler.

bence bu bahsettigin durumun en buyuk nedeni teknolojik algoritmalarin insanlari robotlastirmaya baslamis olmasidir.

bunun herkes için geçerli olan bir cevabı yok. bazısı karakter olarak uyumsuzdur, bazısı asosyaldir, bazısının iki kelimeyi bir araya getirme becerisi yoktur, özgüvensizdir bla bla...

verdiğin örnekler anlattığın durumla bağdaşıyor mu onu anlamadım. iki örnekte de kişi o an için o şekilde konuşmayı seçmiş olabilir. bu onun diyalog kurma yeteneğinin göstergesi değildir.

- Özgüven eksikliği
- Sosyal fobi
- Bıkkınlık, dert sahibi olma
- Depresyon

Belki sadece yanlış yerdedir ya da daha nazik tabirle kendi dünyası ile pek kesişim alanları olmayan, frekansları tutmayan insanlarla diyalog kurmaya çalışıyordur. Diyalog olusmamasinin sebebi birindeki bir sorundan değil de karşılıklı bir uyusmazliktan kaynaklanabilir.

pegasus'ta koltuk seçimi yapabilmek için ek ücret vermen gerekiyor.

pegasus-onur air arasinda secim yapacaksan, rotar koltuk secimi vs cok onemli degil. birisi sabiha gokcen'e iniyor, digeri ataturk'e iniyor. isin ne tarafta ise ona gore al bence

pegasus izmir'e atatürk'ten de uçuyo.

ben ikisini de kullanmıyorum ama onur air daha fazla rötar yapıyo sanki. ne zaman uygulamadan baksam onur'da rötar görüyorum. o yüzden pegasus diyorum.

kiz tarafimisin oglan tarafi mi?
bu kadar salak (kusurabakma, baska tabir bulamadim) olduguna ve bu kadar cabuk yedigine gore kiz tarafisin..
bizim erkek milleti aç kurt gibidir ama zaman zaman da kopeklesir..
kurt gibi etrafindaki herkese saldirir fakat yakalandiginda da elindekinden olmamak icin kopek gibi yalvarir..
burada bizim hatun taifesinden akilli ve asil olani affedersiniz siktiri ceker..
yok ahmak olup sozde sevdali ya da caresiz olani bir sans daha verir cok seviyordur cunku, cok aşıktir cunku, adam bir hata yapmistir cunku.. cunku..cunku.. cunku..
bitmez bu ahmak cunkuler..
cunku kizlarimizin bazilarinin ahmak duygusalligi erkeklerimizin bazilaronin (hatta cogunun) ahlaksiz ve yuzsuz ackurtluguyla esdegerdir..
o yuzden bitmez bu kisir aglama, ahlanma, pismaanlama, geri donme kisir sarmali..
hadi simdi git bir sans daha ver..
onda bu iştah sen de bu bedava gozyasi oldukca daha cok sans verirsin..
ne diyeyim,
iyi şanslar!!

üzülmekten çok ne kadar salağım ben diye kendime kızardım..

@alttaraf

Şans verme gibi bir durum yok artık. Olamaz. Öz eleştirimi de yaptım zaten. Öğrenir öğrenmez çat diye bitiremedik. Bir süre 'dayandım' ama sonra koptu her şey. Yani sizin imada bulunduğunuz gibi ''Acaba affetsem mi'' diye sormadım. Anlatmak istediğim başkaydı.

Duyuruda şunu demeye çalıştım aslında. Aldattığını öğreniyorsunuz, kiminle aldattığını biliyorsunuz ama klasik bir şekilde ağlayıp, sızlıyor(beni kullandı, manipüle etti, o çok kötü bir insan vs laflar ediyor) ve sanki sizi aldattığı kişiyi öldürmek istiyormuş gibi davranıyor ve siz de salak gibi devam ediyorsunuz. Ama her şey bittikten sonra(siz ondan ayrıldıktan sonra) aslında anlıyorsunuz ki sizi aldattığı kişiden nefret etmiyormuş ve sevgililer(ya uzun zamandır-sizle sevgiliyken- ya da sizden ayrıldıktan sonra) Bu bir tık daha üzer mi diye sordum.

Olur boyle seyler, bir daha daha dikkatli olursun. Belki bir gun aldatan sen olursun.

Üzer.

üzer elbette ama mesela bu konuyu burda sorup, konuyu kendi içimde atıyorum 5 birimden 15 birime çıkaracağıma bambaşka konulara yönelir (sinema,yürüyüş,dostlarla buluşma falan filan) o 5 birimi 1'e indirmeye bakardım. yani demem o ki duygunuzda bir sıkıntı yok, bu duyguya takılı kalmanızda sıkıntı var. olaylar çok taze bile olsa o olay hariç her şeye enerji ve zaman harcayın.

E elbette uzer ki. Kim buna hayır üzmez diyebilir? Hata yapılabilir, insan umutlanır, inanır. Doğamızda var. Ikinci bir kere daha kandırılıyorsan elbette daha çok üzülürsün. Yani muhtemelen öldürmek istiyormuşçasına davranması da bir aladatmacaydı. Bunu bilmek üzer. Soruyu mu yanlış anladım diye düşündüm epey, aksi cevab nasıl verilebilir diye düşndüm, beklentinin, duymak istediğin cevabın ne oldugunu yani buraya yazarken ki güdülenmeni düşündüm ama sorunun cevabı sahiden basit. Anlamadım.

@alttaraf +1, sadece bir yere katılmıyorum;

kız bir şans verir çünkü çıkarı vardır. sevdiğinden değil aslında. duygusal olduğundan hiç değil.

benden sonra ne bok yerse yesin derim. aldatan yalnızca kendisini aldatıyor. ve aldatmanın karakter bozukluğu olduğunu düşünüyorum. aldatan kişi kendisine saygısı olmayan sadakat ve sevginin, saygının anlamını bilmeyen karakteri bozuk kadındır/adamdır.

ben aldatilinca ayrilamayan insanlari anlayabiliyorum salak filan degilsiniz. sadece dusunme sisteminizi degistirmeniz gerekiyor. karsi tarafi oldurmek istemesi sizi tatmin etmemeliydi, bu baya hastalikli bir fikir. yani zafiyet gostermek, o esnada ayrilamamak okay, tabii ki olabilir insansiniz siz. fakat oldurmek istemek ne demek sadist mi bu adam o kadinla yatiyor ben bu egzantirik seks ucgeninin neresindeyim, ne diyor bu adam? demedinizse... mujde, ben bu sinavi burnum kanamadan atlattim diye sevinirdim, fakirlere sadaka dagitirdim. bu adamla evlenmedim, cocuklarimin babasi da olmadi, boyle bi manyak sadece benim sinavimdi verdim gitti derdim. sadaka kismini asssla atlamazdim param coksa bisey keserdim. lutfen kiymetinizin farkina varin, biri size boyle seyler yaptigini bu kadar ucuz bir sekilde soyleyememeli.