hayir,

evde bir tepsi baklava var, bir tane bile yemedim

abur cubur seker cikolata yemnedim, sadce bir tane ece cikolata yeedim ilk gunu o kadar

Pişi yedim, muhlama yedim, tatlı şeyler yedim çokça hiç dikkat etmedim ama çokça dağ bayır gezdim yaktım. Pişman mıyım? Asla. Aklım hala yiyemediklerimde :)

yılda ortalama 1-2 adet baklava yiyen ben bile kendimi aştım bu bayram tatlı/çikolata/şeker/lokum/fastfood ne bulduysam yedim şu ana kadar.

Bayramda kendime hakim olamıyorum. Hepsini yedim.

3 gündür baklavayla besleniyorum:)

hayvanlar gibi yedim afedersiniz. ama bu sabah kahvaltıyı sadece baklavayla geçiştirdim.

Ölme eşeğim ölme. En azından işin var. İyi şirkette çalışıyorsun. Avrupanın en büyük işsiz ordusu bizde haberin var mı?

kardeş umudunu kırmak gibi olmasın ama imamoğlu kazanamayacak. yani tabiki oyların çoğunu alacak ama seçilemeyecek muharrem ince gibi saman alevi gibi sönecek. eyyorlama bu kadar.

hayatını ülke siyaseti ile endeksli yaşamaya çalışıyorsan geçmiş olsun zaten.

kabullen ve hayatına devam et.

Buradaki hayattan şikayet edip üstüne bir de yurtdışına geçicilerden ayrıcalığı olsun diye gitmeyen biri:)

değişik bir zihniyet :)

Sen gel özetle yemiyor gitmek yeniden başlamak de.

Burada şikayetçi olmak da rahat geliyor de.

sene oldu 2019, bu ülkenin siyasal islamdan en az birkaç kuşak (belki de artık hiç) kurtulamayacağını kabullenememek bana garip geliyor. bu halen neyin umudu? kabullen ve yaşantına devam et. ben 2013 gezi olaylarından sonuç çıkmadığında kabullendim, ülke olarak köprüden önceki son çıkışımız orasıydı çünkü. 6 yıldır kafam rahat yaşıyorum, sözlüğe girmesem tayyip bahçeli eko falan görmüyorum bile.

@seyyar yurtdışı bana kucağını açıp bekliyor olsa haklisin fakat bu durumda sırf ıngilızce biliyorum diye gitmek fetöcü veya almancı gibi hissettirir

ben de geçenlerde buna benzer bir başlık açmayı düşündüm açıkçası. ülke her anlamda geriye gitmesine rağmen sağcısından solcusuna sanki her şey mükemmelmiş gibi bir algı oluşturuluyor. hayretler içerisinde kalıyorum vallahi. sanki her şey dört dörtlükmüş gibi davranıyor herkes. daha şurda bir ay olmadı, dünyanın en büyük hukuk skandallarından biri yaşandı ama onu bile kabullendik sanırım. aslında her şey bundan ibaret: kabullenmek. tamam ben de sonuna kadar her şey çok güzel olacak diyerek sonuna kadar destekleyeceğim ama hiçbir şeyin güzel olacağı falan yok bu ülkede bence.

yozlaşma ilk defa olmuyor memlekette, bu kadar kırılgan olmayın. youtube da 32. gün arşivleri var, adnan menderes ten başlayarak izleyebilirsin. 20 yılda bir sıfırlayan demokrasi üzerine kurulu ülke. bu da geçecek, rahat olun, pes etmek için bahane aramayın.

bu nasil bi tanimlama yahu? yurtdisina gidenleri fetocu ilan etmek nedir?
sen gelme zaten

@seyyar satıcı +1.

@sordum benim.anladığım gitmek zor hayat kurmak zor dersen yeter. Frtocu almancı gibi şeylerin arkasına siginmana gerek yok. Gitmek her babayiğidin harcı değil.

Almancı gibi hissetmek.nedir. Küçümseme. Oysaki su anki halimize bakarak özenilecek.durumları var.

Bir de buna ek su an insanlar oturum alabilmek için fetocuyum diyerek mülteci olmaya çalışıyor. O bile cazip.

Neyin küçümsemesi. Neyin elitligi

@seyyar satıcı +1

o pek de senin isteğine bağlı değil aslında. kiminde kilo basenlere gidiyor, kiminde göbeğe. kiminde tombul surat olarak ortaya çıkıyor, kiminde kalın bacaklar. bu senin vücuduna bağlı ve en iyi sen bilirsin nasıl sonuçlanacağını bir kilo alımının.

işin uzmanı değilim ama mantıken burdaki esas konu yağ oranı gibi geliyor.
yağ oranını düşük tutup, kas kütlenizi arttırmanız lazım.

ayrıca @gördüm seni minik haklı, aldığınız kilonun nereye gideceği biraz şans/genetik.

ofisteki arkadaşa sordum, protein ağırlıklı beslenme ve ağırlık odaklı egzersiz dedi.

(bkz: clean bulking)

elbette mümkün ama sadece spor yaparak. yani spordan kastım bildiğin ağırlık çalışması. sonuçta kas kütleni arttırmak zorundasın ve burada yani kas yapımında en önemli nokta protein sentezi ve hücre yenilenmesi. doğru seviyede yapacağın ağırlık çalışması ile kaslar bir miktar hasar görür ve kendini onarmak için o bölgeleri kas dokusu ile onarmaya çalışır.

neyse çok uzatmıyorum. araştırırsın. kas yapma tekniklerinin bilimsel mantığını kavradığın zaman tüm bölgelerini eşit olarak geliştirirsen yağlanmadan kilo alır ve şekillenirsin.

nereyi şişirmek istiyorsan o bölgeye özel ağırlık çalışması yaparsın. aldığın proteinler kaldırdığın ağırlıklar sayesinde kaslarına pompalanan kan ile birlikte o bölgeye yapışır vs. bu sayede o bölgeyi geliştirsin...

uzun bir süreç, yorucu bir süreç ve devamlı düzenli çalışman gereken bir hayatın olur. kas kütleni ne kadar çok arttırırsan ileride bir yağ tulumu olman daha yüksek ihtimal olur. çünkü kaslar yağ bağlamaya yatkın.

kısaca böyle yani.

(not: yağ oranı %3)

Son 4 yılda 65 kilodan 90 kiloya çıkmış ve buna rağmen sixpackleri belirgin birisi olarak söyleyeyim, mümkün.

Hayvan gibi yer ve ağırlık çalışmalarını aksatmazsan sen de benim gibi kaslı sixpackli iri yarı bir birey olabilirsin.
Ha ama yaşın 30’u geçtiyse işin çok zor. Onu söyleyeyim.

Erkeklerde testeron etkisiyle göbek çevresi kadınlarda kalça çevresi oluyor üstteki arkadaşlara katılıyorum eğer spor yapmadan alırsan en başta göbeğe sonra yüze gidecek erkeksen .sporla almayı dene mekiği de çalış hem postürün düzelir hem iştahın açılır.

yalnızca kas kütlenizi artırarak, yağ oranı artmadan " yuzunuzun dolması" mümkün değil.

Egzama kendi içinde türleri oluyor seborait, atopik vs. Doktora görünmen en mantiklisi

@dream +1. önce cildiyeye gidip egzamanın türünü öğren, ona göre beslenme ilaç tavsiyesi alırsın. hepsi aynı sebepten olmuyor.

bone hijyen için takılır. havuzun açık ya da kapalı olması fark etmez.

takılır.
havuzda biriken saçlar devirdaim sisteminde tıkanmaya vs yol açıyor. hijyen yanında bir sebebi de bu bone konusunun.

açıkta takılmaz diye bir şey yok da şart koşulmuyor olabilir.

benim bildigim acik kapali fark etmez spor havuzlarinda takiliyor, goygoy havuzlarda takilmiyor.

uzun zamandir gordugum/girdigim tum havuzlarda (otel, spor salonu, apartman/site havuzu, vs.) acik-kapali fark etmeksizin bone zorunlulugu var.

bursa konak yüzme havuzunda bir 50 metre açık havuz var bir de 25 metre kapalı. ikisini de nilüfer belediyesine ait aynı şirket işletiyor. baktığın zaman açık havuz uzunluğundan dolayı spora daha elverişli ama yaz aylarında kullanıldığı için insanlar ordan zıplıyım burdan atlıyım şurdan takla modunda ve bone takmıyorlar. şart da koşulmuyor. kapalı havuzdaysa herkes nizami giyinip kendi kulvarında efendi efendi gidip geliyor ve kurallar katı.

Eskiden oturduğum sitede havuz vardı. Açık havuzdu ve bone zorunluydu.

Açık havuzda mantarla mikroplar virüsler falan dur burası açık havuz girmeyelim mi diyorlar :) açık kapalı fark etmez bone takarim. Doktorumun tavsiyesi

pislik içinde yüzmeye varsan takma sen ama bunun açıklıkla kapalılıkla alakası yok.

her havuz zorunlu tutuyor, kimse niye takıldığını bilmiyor. herkes hijyen demiş, saç demiş, pislik içinde yüzmek demiş, doktorum tavsiye etti o havuzda da mikrop var demiş.

bone, yüzerken saçların seni tutmasın diye, kafayı sağa sola çevirirken, suya sokup çıkarırken saçlar efil efil dalgalanmasın, ağzına gözüne girmesin diye saçları tutmak üzere, veya hızlı yüzebilmek için, aerodinamiklik yaratsın diye takılır. yani bonenin varoluş amacı budur. saç dökülmesin diye, hijyen falan bunlar sonradan uydurma şeyler. iki yüzme yarışı izleyin bakın kısa saçlılar takmıyor, kel kafalılar takmıyor, nesine taksın, lazım değil ki adama.

ben maymun gibi kıllı bir adamım, ama saçım da iki numara. kafamdaki saçlarımın 150 katı kıl var vücudumda. bütün kıllarımla havuza girmemde problem yok, kimse "git traş ol" veya "git tüm vücudu kaplayan yüzücü mayolarından giy" demiyor, ama neredeyse saçsız olan kafama bone zorunlu. bonesiz girsem "hani bone!!!11" diyorlar, ama boneyi takınca kıllı kıllı girersem bir şey diyen yok. ha ben kendi rahatım ve havuzun selameti için vücut kıllarımı temizleyip yüzüyorum o ayrı mesele.

yani boneyi herkes taktırıyor ama asıl amacının ne olduğunu kimse bilmiyor. örneğin doktoru boneyi tavsiye eden arkadaş ve doktoru, havuzdan mikrop kapmamak için takıldığını sanıyor sanırım. yoksa doktor niye "bone tak da gir" desin ki. benim doktorum niye havuzdaki diğerlerini düşünsün?

soruya cevap: doğrusu, saçının yüzerken rahatsız edeceğini düşünüyorsan takarsın, düşünmüyorsan takmazsın. ama saç kıl tüy diye diye kural haline gelmiş, her havuzda takılıyor. antalya'daki beş yıldızlı otellerin havuzlarında ruslar falan pek sallamıyor ama niyeyse. hiç boneli görmedim oralarda.

@kibrit suyu

Orta kulak iltihabı olduğu icin öncesinde vazelin pamuk üstüne de bone tak dedi
Bilip bilmeyen haybeye konuşuyor. Duyurununda kalitesi baya dustu. Fikri olan olmayan konuşuyor...

bone kulağa su kaçmasını engellemez. hele hele mikrop, bakteri, virüs vs. kaçmasını hiç ama hiç engellemez. kulağa su kaçmasını engelleyen şey vazelinli pamuk. bone de pamuk düşmesin diye. yani doktor "bone tak" derken "pamuğu düşürme" demek istiyor. yeter ki pamuk düşmesin diyor. gidip sorsan "çok sıkıyor bone yerine başka bir şey taksam olmaz mı" diye, çok büyük ihtimalle "olur pamuğu düşürme yeter" diyecektir. kulağa girecek mikroba suya bonenin hiçbir etkisi yok.

fikrim olmasa konuşmam.

hijyen takıntısı olan havuza girmesin. zira hijyen sırf bone ile sağlanacak bir şey değil. kafamda ne var ki bone hijyen sağlasın. ben binlerce metre yüzüp aynı havuzun içine lökür lökür terliyorum, suda olduğunuz için fark etmiyorsunuz ama siz de terliyorsunuz. ağzıma burnuma su giriyor. haldır huldur yüzerken bütün sümüklerim tükmüklerim havuza akıyor. kondüsyon amaçlı yüzen onlarca kişi de havuza aynı ifrazatı bırakıyor, acı ama gerçek. bunu engellemenin yolu da kafaya at şeyine konmuş kelebek gibi takılan bone değil. uğur dündar'ın bastığı ortalıkta böcekler gezen fırında kafasına bone takan fırıncı gibi. bunu engellemenin bir yolu yok. bundan çekiniyorsanız denizde yüzeceksiniz yada havuzun temizleme sistemine güveneceksiniz.

genellikle oturum izninin şartları arasında o ülkede belli bir zaman ikamet etme şartı aranıyor. fransa için aynı durumun geçerli olduğunu tahmin ediyorum.

ikameti oraya alıp oturma izni alabilir, burda oy verirken ya da işe girerken sıkıntı olur bi tek

kesin olarak alamaz, esinin ya da kendisinin iki kisilik yasami fransa'da idame ettirecek kadar maas gostermesi gerekir (fransa'da calismasi gerekiyor), ev tutmasi lazim - ikamet isterler, vs. Avrupa'da baska bir ulkede yasasa bile Fransa'dan alamaz, yasadigi ulkeden alir. Tavsiyem, evlendikten sonra Esi uzerinden uzun sureli schengen vizesine basvursun, oyle bir vize turu var, EU esleri icin ucret vs. odenmiyor.

aslinda cok basit.

türkiyede diledikleri gibi yasasinlar istiyorlarsa, fransiz vatandasi ise para göstermesine gerek olmadan diledigi gibi gidebilirler.

maas olayi vatandas olmayanlardan istenir(kesin bilgi). bir ülke vatandasinin esiyle görüsme hakki engellenemez en temel anayasal hak bu.

fransa icin vize uzun sürecektir 2-6 ay arasi, ama yunanistana yerlesmek isteseler 2 haftada vize alir eleman.

en kolay yöntem eleman yasamak istedigi ülkeye esi ile beraber alinmis ucak bileti ve otel kayitlarini gösterecek, cok bir belge gerekmeden schengen gezi vizesi alacaklar, sonra bu turist vizesiyle yasamak istedikleri ülkede belediyeye gidip ikamet alacak kadin, kadin ikametgah belgesinin formunu verdikten sonra erkek aynisini yapacak ve oturum vizesine basvuracak(kesin bilgi)

2014 ramazan bayramı arefesinde İstanbul dan adapazarına 9 saatte gitmiştim.

2. köprüden karşıya geçip 3. köprü yoluna bağlanarak veya direkt 3. köprüden karşıya geçip direkt kurtköy tarafından tem'e bağlanabilirsin. anadolu tarafında 3. köprü yolunda devam ederken sakın sabiha gökçen çıkışını kaçırma (ben bir kere kaçırıp 40 km gidip dönmek zorunda kaldım), navigasyon sağa dön diye sesli komut vermiyor tam o noktada. kocaeli'yi geçene kadar trafiğe denk gelebilirsin. sonra rahatlar zaten.

hiç bir şey olmaz. maksimum 1 saate dilovasına gelirsin sonrası zaten boş olur. cuma çıkan mesaiden sonra veya iftardan sonra çıkar.

Alınır çok iyi telefon. Piyada o fiyata alınacak tek telefon gibi hatta.

Huawei'in ne olacağı belli değil bu dakikadan sonra. Eski telefonlar play servislerini çalıştırmaya devam eder ancak güncelleme alma ihtimalini düşük görüyorum.

Ayrıca Xiaomi de Huawei gibi olur almayın diyenler işin iç yüzünü bilmiyor. ZTE ve Huawei Çin şirketi olduğu Amerika şirketlerinin karını düşürdüğü için değil kullanıcı verilerini izinsiz elde ettikleri için bu kadar ağır yaptırımlar yediler.

alınır. falsolu tek ürünleri yok adamların neredeyse.

Kullanıyorum, çok düşünüp çok araştırıp da aldım. Oldukça memnunum. Daha iyisini alamazdım. Etraftaki insanların telefonlarıyla kıyasladım, hepsindan daha iyi.

Fiyat/performans ürünü ancak Huawei'ye yapılanlardan sonra diğer Çin menşeili firmaların başına ne geleceği belli değil. Ben ABD'li bir güvenlik firmasında çalışıyorum, 2-3 yıl önce Çin cihazlarında crippled chip kullanım oranının arttığına dair raporlar okuyorduk, Xiaomi de cc kullanan firmalar arasında. Huawei krizinin sonu ne olacak, nasıl bir yaptırım olacak bilemiyorum ama işler inada binerse diğer Çin firmalarına da yaptırımlar geleceğini öngörüyorum. Ben olsam almazdım, ki Pocophone'umu da sattım.

Alınır. Psmart 2019 ve p20lite zaten eskidi, hele ki psmart 3 gb ramli bence bulaşmayın. Moto one vision ile note7 arasında bariz fark yok.

Xiaomi Huawei'ye olan olaydan etkilenmez bence. Adamlar Qualcomm'un en büyük müşterisi. Huawei gibi de ar-ge'leri filan yok. zararsızlar.

soruya gelirsek, evet alınır muadillerine kıyasla f/p açısından çok iyi. Oppo SD 450 işlemcili ax7'yi RN7 ile aynı paraya satıyor. RN7'de SD 660 işlemci var mesela.

4/64 neptün blue yapıştır.

Aynı soruyu kendime sordum ve aldım. Çarşamba gibi elimde olur sanırım. Yurtdışında mısınız hocam?

Evet Londradayım.
4/128 olanı da varmış, ama UK ürünü değil. Onu mu söylesem yoksa resmi uk ürünü olanı mı alsam? Fiyat aynı gibi.

yıllardan beri sizin gibi doğaçlama oynuyorum. bunu sadece bir oyun, sadece o anlık bir eğlence olarak gördüğüm için olabilir. yoksa olayı profesyonelliğe taşıyacaksak taktik maktik yok olayı pek işe yaramaz.

Devam yolunu bilen bir usta 15 hamlede mat edebilir kolaylikla.

Öyle bir yere gelemezsin eğlencede kalır. Çünkü her açılışa bir savunma hamlesi vardır. Açılış bilmeyen adam stockfish 10 a ilk 20 hamlede konumdan hariç mutlaka taş da kaybeder. Açılış bu yüzden önemlidir.

öğrenmek gerekir. ben de senin gibi yapıyorum ama chess.com'da tokatlanıp duruyorum. filleri etkili kullanmaya başladığımdan beri daha iyi durumdayım gerçi.

doğaçlama oynarsın ama bir yere kadar gidersin. ben bu yaşıma kadar hep doğaçlama oynadım. agadmator vidyolarında illaki tahtada şu açılış var diye belirtir.

www.youtube.com

ondan sonra ilgimi çekti oynamayı sevdiğim petrov defense ile çok sık karşıma çıkan royal opening'te birkaç varyasyonu ezberledim. o da bence ayrı bir zevk veriyor. aaa şu hamleden dolayı bu düşündüğüm olmuyormuş tarzı bakış açıları kazanıyorsun.

yazılmış evet bir yere kadar gidersin ve daha ilerleyemezsin devam yolunu bilen kişiler kolayca seni mat edebilir. Ancak en güzeli de bence böyle, ezbere oyunlar falan beni geriyor o akışın değiştiği hamleden sonrası asıl heyecan verici.

zevk için oynuyorsan hiç bozma derim ancak daha geliştireyim dersen nazmican'ın kanalı stranchess (youtube) gayet güzel.

moral bozmak gibi olmasın ama bayram trafiğinde yola çıkmayın derim. başka bir zaman olsa tecrübe kazanmak için çok iyi bir güzergah ancak bayramda sıkıntılı olur diye düşünüyorum. zira çok fazla insan yola çıkacak, tecrübelisi/tecrübesizi/kendisini tecrübeli zanneden magandası falan derken çok fazla risk oluşacaktır.

acemilik uzun yolda atılmaz diye düşünüyorum. çünkü uzun yolun dinamikleri çok farklı.

tecrübeniz yoksa bayramda yola çıkmayın. ölebilirsiniz. siz değil ama yoldaki başka bir durumdan dolayı ne yapacağınızı bilemeyip zor durumda kalabilirsiniz. allah korusun önünze bir hayvan çıksa fren yerine gaza basıp yoldan aşağı uçarsınız bir yerlerde.

tabi bunu dememe rağmen bayramda yola çıkacak olan milyondan biri siz olacaksınız. güle güle gidin gelin ne diyeyim. yeni araba almışsınız o arabayı memlekete göstermezseniz çatlarsınız.

uzun yolda araba kullanmak çok kolay, dikkat etmen gereken tek şey dalgın olmamak, sohbet ede ede gidersiniz. bol bol mola verirsiniz, geze geze gidersiniz.

@shadowfollower'ın dediği kadar yoğun olur mu ankara-aydın arası emin değilim? ama yine de duble yolda trafik problem olmaz gibi geldi bana.

Hiç gözünüzü korkutmaya gerek yok. 10 -15 sene önce olsa haklısınız ama artık yollar duble , eşinizle değişe değişe dinlene mola vere aslanlar gibi gidersiniz. Hiç gocunmayın , sıkıldığınız yorulduğunuz gerildiğiniz an mola verin.Aracın bakımı yapılmışsa, herhangi bir arızasıda yoksa , trafik kurallarına riayet ettiğiniz sürece size hayırlı yolculuklar.

@ronartest

ankara aydın arası değil ama ankara izmir arası çok gidip geldim. bayramlarda kalabalık oluyor. trafik sıkışıklığı şeklinde değil ama araç sayısı arttığında hem dikkatsiz sürücülerle karşılaşma şansı artıyor hem de yoğun trafikte kurallara uymama oranı da artıyor. sinyalsiz şerit değiştirmeler, aniden önüne kırmalar falan bu gibi yoğun trafiklerde oluyor. acemi şöförler de doğal olarak risk altında bu durumda.

550 km o kadar uzak bir mesafe değil. rahat gidersiniz. yola çıkmadan kendinize mola noktaları belirleyin (şurda şunu yeriz, burda burayı görürüz gibi). ankara'dan çıktıktan sonra fazla bir trafikle karşılaşacağınızı sanmıyom. en büyük düşman dalgınlık.

- yola çıkmadan yağ - su ve lastik basınç kontrollerini yapın.
- trafiğin ortalama hızını tutturun. öyle çok aşşırı yavaş gitmeye lüzum yok. uykunuz gelmesin.
- viraj girişlerinde ve yerleşim bölgelerine girişte hız kesmeniz iyi olur.
- güzel bir müzik listesi yapın, şarkılara eşlik edip eğlenerek gidin.

Uzun yol ile şehir içi gerçekten farklı. İlla çıkacaksanız biraz yorularak (acemilik sebebi ile) yolu tamamlarsiniz.
Kalabalığa çare yok, onu geçiyorum.
Daha fazla gidebilecek bile olsanız iki saatte bir mutlaka durun. Tesis varsa çay kahve için yoksa arabayı çekip iki çömelip kalkın vs. Bunu yorgun olmasanız bile yapın.
Sabah güneş doğarken ve akşam üstü güneş batarken genelde insanın uykusu çok gelir. Güneş batmadan yol bitecekmiş gibi hesap yapın isterseniz.
Uzun yolda en en en tehlikeli şey hatalı sollama. Çift yön, bolunmemis yolda kamyonun arkasında kalabilirsiniz, geçebilirim diye fantezi yapmayın. Gormuyorsaniz geçmeyin. Bırakın canınız çıkacağına canınız sıkılsın.
Emniyet kemerini sakın ola takmamazlik yapmayın.
Rahat rahat o yolun altından kalkarsınız. Sadece dikkatli olun ve o geçiyor, ben de geçerim diye risk almayın.
Ve son olarak surat tahdidine uyun.
Gerçekten en fazla zaman kaybedersiniz ki o da çok az ama karşılığında sağ salim gider gelirsiniz.

ankara şehir içi yolları bildiniz mi? mesela Eskişehir yolu, konya yolu, istanbul yolu filan.

hah, işte tam olarak o yolda 8-9 saat araç kullanacak sabrınız varsa, çıkın. bayram trafiği dedikleri tam olarak o.

bence bir sıkıntı olmaz, ama aşırı sıkılabilirsiniz. yol üstü mola yerleri ankara-aydın arasında fena değil, sıkıldıkça mola vere vere gidersiniz. araç bakımı da yerindeyse, bundan iyi fırsat olmaz.

ben şahsen ankara-izmir yolunda ankara-datça'dan bile çok yoruluyorum. dümdüz gidilecek yol kıvamında değil. sürekli ilçelerin içinden geçildiği için insanı mental olarak zorluyor bence. afyon'dan sonra otoban gibi 120'ye sabitler giderim olayı yok.

sehir ici trafikte eliniz ayaginiza dolasmadan bir yerlere gidip gelebiliyorsaniz yola cikmanizda bi sorun olmaz.

ama yukarida dendigi gibi uzun yolun dinamigi farkli. dikkati bir an bile kaybetmemeniz lazim. farkinda olmadan yorulacaksiniz, bol bol dinlenin, su icin elinizi yuzunuzu yikayin. yola cikmadan arabanin havasina suyuna bakarsiniz zaten. (yollar tenha olmaz gerci).

zaten ilerledikce rahatlama gelecektir.

acele gitmeyeceginizi ve surat yapmayacaginizi varsayiyorum.

onun disinda kamyonlardan uzak durun. arkasina yanasmayin, sagindan asla gecmeyin. varsin yolunuz 1 saat uzasin.

iyi yolculuklar, iyi bayramlar

sağ salim gidildi mi sonuç nedir?

Bugünkü yolculuğu da bitirip yazayım diyordum. Durum şudur:

1 Haziran Cumartesi Ankara - Aydın yolu sorumsuz şekilde tamamlandı. Hatta sonrasında Aydın- Şirince - Kuşadası da yapıldı.

3 Haziran Salı Aydın - Isparta da sıkıntısız tamamlandı.

Bugün Isparta’dan Ankara’ya dönüş var. Birazdan yola çıkacağız.

Kullandıkça aracı daha iyi tanıyorsun haliyle özgüven geliyor ve direksiyon hakimiyeti artıyor sanırım. İlk yola çıkarken yaşadığım stres ve kaygı şu an yok.

Destek olan herkese selamlar, teşekkürler. İyiki varsınız.

araçla bir buçuk saatlik yola çıkarken bile uyarı üzerine sakinleştirici yaptırmıştık biz. gerçi bizimki biraz huysuzdu o ara. bence yaptırın.

biz iki kere 2 saatlik ucak yolculugunda tasidik kedimizi, cok rahat etmiyor kedi tabiki ama bizimki yolculuk yapmaya alisik oldugu icin cok sorun olmadi sakinlestrici vermedik.

bundan bagimsiz olarak, kedinin kuduz asilari falan yapildi mi? turkiyeden avrupa'ya kedi goturmek o kadar kolay degil. ulkeye giris yapmadan en gec 3 ay oncesinden kedinin kan tahlili yaptirilmasi gerekiyor. bu islemleri yaptirdiniz mi? eger belgeleri eksik olursa kediyi havaalaninda karantinaya alirlar.

kediniz yer degisikliginde stress yapiyorsanz bence vermelisiniz.
ayni durum bende de mevcut olacak buyuk ihtimalle o yuzden ben vermeyi dusunuyorum.

şu yazıda sadece mazeret gördüm ben. bunun kötü bi şey olduğunu söylemiyorum, ama belli ki zaten iki buçuk yıldır içten içe bitirmek için kendini gazlıyormuşsun. o yüzden iyi olmuş.

2.5 yıl nedir ya, geç bile kalınmış.

aklındaki soru işaretleri ile iyi bile sürdürmüşsün. her şey istediğimiz gibi şekillenmiyor maalesef, bunu kabullenmek lazım. belki başka zamanda, başka biriyle.

uzak mesafe insanı gerçekten çok yoruyor. boşver, böylesi daha iyi.

iyi olmuş. bazen zorlamamak gerekiyor.

hocam özel bir sebebi yoksa otobüsle gitmeyi tercih edebilirsin. haremden neredeyse 10 dk da bir efe tur otobüsleri kalkıyor. Marmaray ile üsküdar da inip ofisden bileti alıp servisle hareme gidebilirsin, kadıköyde de ofisleri var. Hem izmitte bir çok yere servisleri de var. Haremden fiyatı da 28 tl idi galiba.

dediğin şekilde yapabilirsin. ya da @kralci'nın dediği yöntemin sirkeci'den vapurla direkt harem'e geçmeli versiyonunu seçebilirsin. tamamen o saatteki trafiğe bağlı.

30 - 40 sene evvel yapılan binalardaki betonun ömrü belliydi. taş ve ahşap çok daha dayanıklı. şu ara yapılanları bilmiyorum ama, beton kalitesi yükseldi.

"taş" yapılar çimentoya göre daha sağlam. ama çok katlı olamazlar. olanlar da çöküyor.
yukardaki arkadaşın da dediği gibi genelde zemin yığma taş ve ahşap. ama ahşabın da taşıyacağı yük ve çürüme ömrü belli.
2006'dan önce temeli atılan betonarme binaların ort yaşı 50-60 yıl max.
2006'dan sonra çıkan 2006 deprem yönetmeliğinden sonra yapılan binalar için 70-85max yıl dayanabilir.

istanbul yakınlarında hijyenik kamp istiyorsanız kamp alanına gitmeyin, deniz kenarında boş bir koy bulup orada kamp kurun ve dağa taşa tuvaletinizi yapın çok daha temiz hissedersiniz. malesef istanbul çevresi için durum hep böyle.

tabi istanbul yakınlarında boş koy bulmak da çok ayrı bir zorluk. biz genelde keşan taraflarına gidiyoruz deniz+kamp istediğimizde. ama kamp alanı ya da tesis değil gittiğimz yer ve yol 5 saat kadar sürüyor.

ya da iğneadaya gidiyoruz. gene kamp alanı değil. ama doğası falan muhteşem. denize de girersiniz. gene de keşan'ın denizini tercih ederim, maldivler mübarek :)

biraz istanbul'dan uzaklaşırız derseniz kamp alanı olarak kömür limanı var gelibolu'da. orası baya iyi bak. hem denizi şahane, hem doğası güzel. yemekler çok lezzetli. tuvalet ve duşlar temizlik açısından baya idare eder durumda. (beklentilerinize bağlı olarak beğenmeyebilirsiniz, tuvaletler alaturka ve duşlar açık alanda alınıyor ama temiz yani) tabi yol 6 saat kadar sürer.

ya da kaz dağlarındaki kamp alanları var. gene istanbul'dan 6-7 saat sürebilir yol ama şahane kamp alanları vardır. hepsine gözünüz kapalı gidebilirsiniz.

istanbul'a yakın kamp alanı olarak da sahilkamp var şile'de. hiçbir zaman temiz olmamakla beraber tuvaleti ve duşu var. yiyecek içecek şeyler de alabiliyorsunuz. denizi dalgalı ama güzel. genelde haftasonları çok kalabalık olur.

Detaylı anlatımınız için teşekkür ederim. Açıkçası bizim aklımızda da ilk iğneada var. Eğer kararımız değişirse de gelibolundaki kömür limanını deniyor olacağız.

kilyos'ta baykuş plajı var, kamp kıstaslarınızı karşılıyor mu emin değilim gerçi. bir de denizi karadeniz olduğundan biraz dalgalı ve soğuk kaçabilir.

Bizim ailede hep çifte kaldı, çevremden de bir kişiden duydum ailesi almış altınları vermemiş.

ege de çifte kalır. istisnalar olabilir.

@kablelvuku

gelinin mi damadın mı annesi babası almış?

benim çevremde, kültürümde çifte kalır. ama farklı olarak duyduğum adetler var. mesala duyduklarımın bitanesinde düğün salonunun ücreti o gün direkt takılan altınlarla ödenirmiş.
bir arkadaştan da şöyle bir hikaye duymuştum. kıza takılan altınlar sonrasında alınıyor kasaya konuyor. bayram zamanında da kıza taksın diye geri veriliyor. bayram bitince tekrar alınıyor. bu biraz bana aile ile ilgili gibi geldi.

damadın

Ben de ailenin aldığı duruma şahit oldum ama çifte kalır normalde.

bir de ilk duyduğumda şaırdığım, düğünden önce nişanda falan takılan altınlar sahiplerine geri veriliyor, düğünde de taksın diye. düğüne gelemeyecekler varsa onlar geri almıyor. hatta karışıklık olmasın diye ya da gelecekte kendi kızı/oğlu düğün yaptığında aynısını taksın diye takıların yanına ismin yazdığı not da iliştirildiğini gördüm.

çiftlere birikim olarak kalıyor aksi senaryoları şok içinde okuyorum şu an.

damla sakızlı dondurma +1

bizimkiler de bizde kaldi.

Bunun doğusu batısı yok, görgüyle alakalı ya.

Ben evlendiğimde ailem de eşimin ailesi de az çok masraf yaptılar. Takılar da bize kaldı evlilik sonrası. Ama kimi aileler "biz şu kadar masraf yaptık, ona karşılık şu kadarını istiyoruz" diyor.

Bizde muhabbeti bile geçmemişti. Sonraları birileri sorunca da "lan böyle şeyler de oluyormuş" diye diye öğrendim çevremdekileri.

Bizde çiftte kalır ama arkadaşım evlendi damadın annesi babası almış altınları.

hukuken geline ait. pratikte çiftler alıyor diye gördüm heb.

Bizde bize kaldı. Sadece bir arkadaşım anlattı, düğünün ertesi günü damadın ailesi gelip apar topar ellerinden almışlar kasaya koyacağız diye. Kız "bir sayayım da öyle vereyim" dediği için evliliğinin ilk kavgasını etmiş.

benim çevremde çiftte kalıyor

bizde hepsi ciftte kalir. kardesimi yeni evlendirdik. babam biraz sikisinca nisan altinlarini borc olarak aldi gecende de cocuklara geri odedi.

Normali çiftte kalmasıdır, çevremde de başka türlüsünü görmedim veya duymadım.
Ama kadınlarkulübü adlı sitede çok enteresan şeyler okumuşluğum var.

-Daha düğün bitmeden damadın babasının paralara ve altınlara çöküp başta salon kirası olmak üzere diğer düğün giderlerini oradan ödemesi.

-Erkek tarafının 'o kadar eşya aldık/evi biz kurduk' diye doğrudan altınlara çökmesi.

-Erkek tarafının 'aman çocuğum siz sahip çıkamazsınız, verin bizde kalsın, istediğiniz zaman veririz' diyerek altınları alması, ama bi zaman sonra o altınlar bir şeye peşinat olacakken aileden istendiğinde o çeyreklerin birer birer eş dost düğünlerinde başkalarına takıldığının öğrenilmesi.
Bunun çift balayına giderken altınların -emaneten- alınması, ama o altınlardan bir daha haber alınamaması gibi versiyonları da var.

-Damadın babasının 'siz çarçur edersiniz, bana verin sizin adınıza yatırım yapayım' demesi, peşinat olarak kullanıp kendi üstüne ev alması, sonra çıkıp 'ben ölünce zaten size kalacak' demesi

Çok garipsediğim için aklımda kalmış uç örnekler bunlar. Ama galiba ülkemizin genelinde çiftlerde "çalışalım, para biriktirelim, gerekirse kendimiz borca girelim ama her şeyimizi biz yapalım, yapamıyorsak kime güvenip evleniyoruz zaten?" diye bir bakış açısı yok. Bu durum bu yukarıdaki örnekleri haklı çıkarmaz asla ama işte burada da ailelerin görgüsü kültürü devreye giriyor. Ailelerden destek almadan ev kurmak bu dönemde ne kadar mümkün olabilir bilmiyorum ama destek alınca da aileler kendilerini bu konuda söz sahibi ve hak sahibi olarak görebiliyorlar.

ailenin almasi ne demek ya, gelin ve damadindir onlar, ama alan aileler illa ki vardir

bu yasima kadar sahit oldugum tum kurt dugunlerinde gordugum kadariyla, damada takilanlar damatta kalir -ki damada kimse pek bir sey takmaz-, geline nisandan dugune kadar takilan tum altin ve paralar da geline ait oluyor. daha sonra gelin damat aralarinda ister bolusur ister bolusmez. kimse karisamaz. onlarin bilecegi is.

Bizde bize kaldı ama kardeşimi evlendirdik geçen ay, kızın ailesi kıza takılanları aldı düğün gecesi, biz karışmadık çirkinlik olmasın diye, çocuklar balayından döndükten sonra da söylediklerine göre içinden 10 çeyrek kendilerine ayırarak çocuklara vermişler altınları. O on taneyi de bu yaz olacak düğünlerde sizin yerinize biz takarız diye düşündük demişler. Bana kalırsa evlenmeyi bilem koca insanlar birine düğünde hediye götürülecekse bunu gayet becerebilir ama görümceliqqq yapmak istemediğimden fikir beyan etmiyorum onlara.

götüne giyecek donu olmayan adamlar anasına babasına düğün yaptırıyor, 50-100bin para harcatıyor sonra altınlara çökmek istiyor. memlekette bi' tane aklı selim adam yok.

İç çamaşır olayı var. Adli tıpta kayboldu.

Kızın yerde ayağından çıkmış ayakkabısının duruşu
Adamların etrafı toplayıp gitmeleri
Plazadan çıkarlarken güvenlik görevlisi kızı sorunca "çıktı, görmedin mi" demeleri
İç çamaşır olayı
İki sanığın birbiriyle çelişen beyanları...

tecavüz delilleri mevcut ancak ilgili raporlarda oynamalar var. ayrıca alıkonma sonrası kadının ölümü suçu tüm yönleriyle olmasa bile netleştiriyor.

atladığı iddia edilen pencerede parmak izi yok

e işte sen de yazmışsın; şule çet adamın kendisini alıkoyduğunu iddia ediyor, mesajlar var. sonra da ölüyor. nasıl delil yetersizliği olabilir?

ayrıca sanıklar şule'nin pencere pervazına oturup sonra kendini aşağıya attığını iddia ediyorlar. ama bahsedilen pencerede pervazda ya da camda şule'ye ya da sanıklara ait hiçbir parmak izi bulunmamış. hepsini silmişler.

olay anında uyuduğunu iddia eden sanığın arkadaşı berk'in telefonunun hareketlerini gps'ten takip etmişler, aslında uyumuyormuş hareket halindeymiş.

sanık çağatay'ın annesini biri aramış, "ben savcıyım bana şu kadar para verirsen oğlunu kurtarırım" demiş. kadın parayı göndermiş. ama meğer arayan kişi savcı değilmiş dolandırıcıymış. kadın bunları mahkemede anlatıp dolandırıldığını iddia etti. bence bu bile yeterli bir delil. oğlunun suçlu olduğuna inanmıyorsan neden rüşvet veriyorsun?

haftada 1. kendimi bildim bileli böyle.

her sabah fix kahvaltı çay sigara peşine sıçarım.
eğer akşam yemeğini çok yersem bir de akşam bırakırım emaneti.

oha haftada 1 ne yahu, için çürür o kadar sürede.

Günde bir kere yaparım. Günde bir kere yapmak lazım en az.

Haftada 1 ne olm ya?

Gün-de iki kesin. Üç nadir.

Bazen günaşırı bazen 2 güne bir 5-6 sene önce günde 2 kez çıktığım oluyordu yaş ilerledikçe sanırım sindirim sistemi de yavaşlıyor ancak haftada bir diyenler ciddi iseler acilen bir doktora görünmeleri gerekiyordur diye düşünüyorum, çürür yahu o içinizde.

haftada 1-2. doktora gidin diyenler, zaten az yenildiği için dışkı hemen oluşmuyor.

Günde en az iki, max 4.
Düzenli beslenen kişi günde 2 çıkar. Bol su için.

Haftada 1 bağırsak kanserine sebep olur. Günde 1 veya 2 kere çıkmak gerekir.

senin gibi.

bu arada haftada 1 yapanlar, içinizde çürür evladım. sağlıklı bir durum değil o kesinlikle.

her sabah, hiç sekmez + 2 günde 1 çift yevmiye.

2-3 günde 1.

günde bir. bazen iki günde bir.

doktor üç günde birin altında olmamalı demişti. bence içinize atmayın arkadaşlar :/

Bir yerde okumuştum, günde 3-haftada 3 arası normal deniyordu.

Haftada 1 sıkıntılı. Annemde öyleydi. Kolon kanserinden kaybettik.

minimum günde 2-3. atladığım olmuyor, geçen mecburiyetten 1.5 gün falan yapamadım mermeri kırıyordum az daha şaka değil.

günde 1 yada 2.

haftada 1 nasıl ya? hiçbirşey yemiyor musunuz? nasıl iş arkadaş anlamadım :D

gunde 1 veya 2

günde 1-2'leri gördükçe geriliyorum ya, "bende ciddi bir sorun var galiba" diye düşünüyorum.

ben 2-3 günde bir yapıyorum ki ergenlik ve öncesinde 3-4 idi bu. öküz gibi de yiyen bir insanım ayrıca. umarım ölmem. her gün kaka mı yapılır yav canı sıkılır insanın otur otur.

gunde 2, sabah - aksam.

haftada 1 diyenler acil doktora gidin bir kolonoskopi yaptirin.

bazı cevaplar gerçekten korkutucu. ne sıklıkta yaptığınız, sağlığınız hakkındaki en önemli göstergelerden birisidir.

Günde bir kez, nadiren iki günde bir.

en az 3-4 gün ara olur. hiç her gün yaptığımı hatırlamıyorum.

sorun ne? kâr mı edemiyorsun, piyasadaki ahbap çavuş ilişkileri mi moralini bozdu?

gidip ne yapacağın hakkında fikrin yoksa bence hiç bulaşma. ya da bundan sonra çalışmanı gerektirmeyecek birikimin var ise yaşamın ucuz olduğu balkan ülkelerine göz at. oralarda yeni iş fırsatları da kovalanabilir.

Bıktım. Vadesinde ödenmeyen faturalar, anlayışsız insanlar, hayat pahalılığı, adalet olmayışı, dayın varsa o iş senin değilse işin olmayışı. Daha niceleri.

Ingilizce ogrenmeden gitsen ne yapacaksin ki. Once onu coz.

maltepe park'ın otoparkına bırakmıştım ama o zaman ücretsizdi. sıkıntı olmamıştı.

kapalı otoparkta muhtemelen ceza yersin

avm otopark girişlerinde uyarı olur genelde şu saatten sonra araç bırakılması yasaktır diye.

değişiyor. paralıysa kimse bir şey demez. parasızsa gece kalan araçları çektiriyor bazı avmler. yönetimle konuşmanız daha mantıklı. istanbulda havalimanı yakınlarında servisli otoparklar var günlük 10tl falan. biz onlara bırakıyoruz

tavsiye etmiyorum. geceleri avm'lerde güvenlikler kalan araçların plakalarını alır güvenlik gerekçesiyle. bir gece belki sorun olmayabilir ama dört gece kalan araçtan her türlü kıllanırlar.

Sabiha gökçense eğer oraya 3 dk meaafede kapalı özel bir otoparka bırakıyoruz biz gayet de güvenli oluyor bence avm otoparkına bırakmayın ne olur ne olmaz

sabiha gökçen ise zaten yakında olan atlantis avm, otoparkını hava alanı yolcularına günlük 10 tl den kiralıyor. Ama sabihanın çevresinde böyle 10 tane otopark var hepsinin de servisi de var havaalanına ve havalanından otoparka.

Bazi avmler bombali arac vs guvenlik endisesi ile cektiriyor

Çekerler

arkadaşın saçmalamış.

izlenmeyecek dizi değil, bence izlenir. spoiler yememiş olman da büyük başarı.

8 diğer sezonlara göre kötü diye öyle demiştir, 8 kötü doğru ama diğer sezonlardan aldığım zevki çok az şeyden aldım iyi dizi

bir diziyi baştan sona seri halinde izlemek zaman sorunu. zaman sorunu yaşamıyorsan izle tabi. yok kıymetliyse izlemesen de olur.

Elo+1 saçmalamış.

Bence güzel dizi. İzlenir. Salaklık derecesinde fan olmayı gerektiren bir şey yok dünyada. Abartılıyor diye düşünerek izle daha çok zevk alırsın.

İzle+1 beklentiyi çok yüksek tutmadan izle bence gayet güzel dizi

Bence 8. sezon da bahsedildiği kadar kötü değil bu arada. Ki ilk 5 sezon falan cidden efsane yani. Spoiler aldıysan da izle derdim bence spoiler seyir zevkini artırıyor ama almadıysan mutlaka izle tabi. Çünkü popüler kültürümüzün önemli bi yapı taşı ve sırf internette bunun geyiğinde uzak kalmak bile üzücü

geçen yıla kadar ben de izlememiştim. 2 hafta kadar boş zamanım vardı öyle izledim.

İzle ve Sadece 8i izle diyen arkadasina supheyle bak, bu ay duydugum en sacma sey.

snapchat instagram'ın yerini almaya adaydı. instagram hikaye özelliğini ekleyip yine öne geçti. arkalarında facebook var, en az 10-15 sene daha evrimleşerek hayatımızda olmaya devam eder diye tahmin ediyorum.

biz facebooka üye olurken yaşlılar 10 yıl geriden geldi ancak instagrama her çağdan insan aynı anda ayak uydurdu. o yüzden uzun süre aramızda olur instagram

facebook kesin azaldı, çevremde hiç kullanan görmüyorum. bir ara annemler ve yaşıtları daha çok kullanıyordu, onlar bile bıraktı.

ben instagramı da kullanmıyorum artık. ayda belki 1-2 kere giriyorum ya da girmiyorum. geçende yakın bir arkadaşım evlilik teklifi almış, sadece instagramda paylaşmış. ben ise 2 gün sonra başkasından duydum. ya da başka bir arkadaşımın çocuğu doğmuş, o da sadece instagram'da paylaşmış. ben gene görmedim. sonra üstüne bir de bana darılmış neden tebrik etmedim diye :) bunlar kötü oluyor tabi. ama onun dışında bu kadar fazla zamanımı çalan ve bağımlılık yapan bir uygulamayı kullanmayı bıraktığım için mutluyum. onu kullanmayıp da kendime kalan zamanlarda atom parçalamıyorum elbette, gene boş işler yapıyorum muhtemelen ama değişik değişik boş işler yapıyorum en azından :) bir de tatillerimin yarısı "ay acaba hangi fotoğrafı koysam da hangi filitreyi uygulasam" derdiyle heba olup gitmiyor. zaten senede 10 gün tatil yapıyorum, ounla mı uğraşacağım.

bana öyle geliyor ki, birçok insan yavaş yavaş bu tarz düşüncelerle kullanmayı bırakacak. ilerisi için iki seçenek var. ya bu tarz içi boş, hiçbir şey üretmeyen ve doğru kullanılmadığında üretmeye de pek katkı sağlamayan sosyal medya uygulamaları popülerliğini yitirecek. ya da daha doğru kullanılmaya başlanacaklar. örneğin artık el-ayak-yemek vs fotoğrafları beğenilmemeye, habire her anını story atanlar takip edilmemeye başlanacak. nasıl ki facebook'ta bir ara herkes damar bir cümle, altına da -can yücel- yazıp paylaşıyordu, bir sürü insan da beğeniyordu. şu an ise çok saçma geliyor. instagram'daki çoğu fotoğrafa da bu gözle bakılmaya başlanacak bence.

avrupadaki bütün arkadaşlarım facebook kullanıyor. paylaşımlar vb. de hep ordan. instagramda kullanıyorlardı ama takip etmediğim için yoğunluğunu bilmiyorum. instagramın geleceğini görmüyorum maalesef, en ilgi orospusu bile bir süre sonra sıkılıp napıyorum ben burda diyebilir. instagrama hikaye özelliği gelince sıkmıştı çoğu kişiye.

Ulkemizin gosteris pesindeki kadin tabanina yayildi. Facebook mezarligi ustune biticektir yakinda. 10 sene sonrayi gorcegini pek sanmiyorum.

Facebook'u sadece Türkiye'den ya da kendi arkadaş çevresinden ibaret görenlerin aksine Facebook aktif kullanıcı sayısı düzenli olarak artıyor. Bu da zaten hisselerine yansıyor. Benim tahminim bir süre daha aynı hızla büyümeye devam edecek.

Twitter gelir modelini oturtamadığı için potansiyeli olan ama yıllardır kara yeni geçebilmiş bir şirket. Ne kadar sürdürülebilir olduğunu göreceğiz.

Instagram bana çok çerez bir sistem gibi geliyor, sanki hemen tüketilip yerine başka bir şey gelecek. Sebebi de herhangi bir teknik avantajı yok, çok kolay şekilde aynısı yapılabilir büyük yazılım firmaları tarafından. Zaten asıl gücü de Facebook'tan geliyor, Facebook hem kendi Facebook sistemini hem de Instagram ve WhatsApp'ı kontrol edebildiği için etkin şekilde reklam çalıştırabiliyor geçmişe kıyasla.

ilgili entry silinmiş, kendisi de uçmuş. ben de göremedim.

bölge bölge sanırım. silivri komple kırmızı mesela.

kırmızı taksiler bölgesel taksilerdir. özellikle beylikdüzü, silivri vs gibi merkeze uzak bölgelerde vardır. Beylikdüzü'nden kırmızı taksiye binip kadıköye gidemezsin, beylikdüzü içinde bir yerlere gidebilirsin.

Ama saçma ve haksızca değil mi adam sarı plaka varken neden kırmızıyı alıyor ki? Sarıyı alır istediği yere gider

@mertozkoy

gidemiyor, silivri ve fatih'i ele alalım. silivri kırmızı, fatih sarı taksi. kırmızı taksi, silivriden fatihe yolcu getirebiliyor, ama gelmişken fatihten bir yolcu alıp bir yere götüreyim derse cezası çok ağır. aynı şekilde sarılar da silivriye getirebiliyor, ama silivri'den yolcu alıp başka bir yere götüremiyor.

yanlış hatırlamıyorsam bunlar dolmuş statüsünde. dendiği gibi belli bir bölge veya güzergahın dışına çıkamıyorlar.

yılmaz sisters

Yılmaz sisters
Buaradanianben
Bikotbitişörtmag

yılmaz sisters

old school iş görür mü eda taşpınar (?) yaz da geldi hatta bacakları yeter!

deniz ışın

miray akovaligil
zeynepinharikalardiyari
---
bikotbitisortmag cok mide bulandirici bir hesap, lutfen prim vermeyin.

Buaradanianben

twitch yayını yapan pqueen var.

butgullum djhdjd

zeynebcetin

bence bahsettiginiz durum her iki taraf icin de fazlasiyla travmatik bir durum. evlilige kadar opusmediginiz bir insanla ilk gece birlikte olmaya zorlanmak bence cok travmatik bir durum. evlilik oncesi cinsel iliski yasayanlar, taciz ve tecavuz durumlari haric, hele hele de ilk birlikteliklerinde her seyi tamamen ayni gunde yasamiyorlar ki, o kisiyle kurdugunuz duygusal ve cinsel yakinlik, farkli asamalar kisilerin birlikte rahat hissetmelerini, bu bahsettiginiz utanma duygusunun ortadan kalkmasini ya da yumusamasini sagliyor. ancak tum bu adimlari, ne kadar severseniz sevin, tek bir gecede yasamanin ben herhangi bir insanin psikolojisini cok zorlayacagini dusunuyorum.

öyle gözünüzde büyütüp pek randıman almayı beklemeyin derim. ilk sefer her zaman kötüdür.

songforsomeone +1

Bir süreçten geçiyor bu genelde. Süreç bazılarında daha hızlı bazılarında daha yavaş oluyor ama yine de süreç var.

Bir de yiyişmek nedir yahu?

ian mcewan'in on chesil beach romani tam da bunu anlatiyor. neticede yapamiyorlar bu kadar gerilmisken. gerilmeyin akışına birakin.

Kafasını yiyişmekle meşgul etmeyen birisi için çok zor olmasa gerek.

aylık ödeme ne kadar
ev kira mı
evli misin çocuk var mı

e hiç bi bilgi vermemişsin ki. çorumda tek yaşıyorsan, dededen evin varsa batık değilsini devam...

200bin/36 ay= 6500 odeme

Kira 500
Bekarim.
Ama cok daraldim ya satsam arabayi koturum gibi kalirim o derece lazim bana. Satayim mi napayim. Resmen 10k kazanip asgsri ucretle geciniyorum

arabayi sat, borcun bir kismini kapat. geri kalanini 3 yilda odersin, cok fazla parani savurmazsan aylik 2500-3000lira harcamayla rahat gecinirsin. koseye ayda biraz atarsin, o parayi da dolara baglayabilirsin. ya da bir diger oneri, -mantikli olan-, arabayi sat dolara bagla, 6 ay sonra icerisinde dolar ucar diye tahmin ediyorum. su siralar suni olarak dolari dusuruyorlar piyasadaki tl'yi cekerek. birkac hafta icinde, dolar 6.5-7.0tl arasina cikarsa hic sasirma derim. o arada kredi taksitlerini odersin.

Abi haklisin da arabayi satarsam yasadigim konfor kaybi intihara sevkeder. Gerci bu gidisle cig gibi buyuyen borc yuzunden bikac yila ayni son bekliyor.

Madem arabayı satmaya heveslisin. Sat daha alt bir model al. Yani 70ligi sat 30-40 civarı bir şey al rahatlatır seni. Maddi olarak çok rahatlatmasa bile psikolojik rahatlatır. İyi bari borcu ödemek için bir şeyler yapıyorum dedirtir adama. Böylelikle Arabadan da olmamış olursun.

200.000/36 : 6500 cıkarabiliyorsanız batın siz :) kalan 4500 nerenin asgari ücretiyse hepimiz oraya taşınalım. Satmayın arabanızı ama savurmayında artık.

Batık falan değil de muazzam para ezmişsin. Batılacak bir durum yok, yavaş yavaş ödersin işte. Aylık masrafını yazsan belki başka yorumlar da yapılabilir.

gelir 10.000. 6500 kredi ödemesi (200.000/36=5500 yapar ama sen aylık ödeme 6500 dedin diye 6500 yazdım), 500 kira, kaldı 3000 lira.

sağa sola savurarak ezmeyi bırakırsan, bekar halinle kira hariç 3000 liraya bir ayda rahat rahat geçinirsin. arabayı falan da satmana gerek yok. az kullan, benzin masrafını sınırlı tut yeter.

Bu cevap mantikli westblack


Peki 10k gelir 200bin borc ve vade kisaligi gozetilirse cok mu bokunu cikar misim? Goruntu nasil?

Kaygilaniyorum ve buna ragmen harcamalarimdan odun vermiyorum. Esas sorun bu. Bu kafayla batacagim galiba
.

yardim alin, neden elinizden fazlasini bu kadar harciyorsunuz? altinda ne yatiyor? gosteris meraki? yetersizlik hissi? yaptiklarinin sorumlulugunu almama? nedenini bulup o konuda calismaniz lazim, yoksa bu borcu odeseniz de burnunuz boktan kurtulmaz omur boyu.

Her istediğini almamaya ve yapmamaya baslarsan bayağı iyi olur.

Borç ödenir o maaşla hiç canını sıkma Yeter ki parayı tutmayı bil. Parayı tutmazsan batarsin. Kredi kartı vs. Olaylarına bir ayar çek. İhtiyacın olmayan şeyleri alma, yeme, içme. (Arada yap tabi)

@kassi
Ben bunu alamayacaksam neden calisiyorum, gencim, koy gotune dedigim icin oluyor.

Haklisin. Nasil duzeltecegim

tek başına aile geçindirme gibi bir durumun yoksa buna ben batık demem. savurgan davranmadan düzgün harcama disipliniyle geçinirsin, borcunu da ödersin. standartların 3 sene boyunca düşecek tabi.

Abi su kisacik hayatta arzularimizi gerceklestirememek izdirap degil mi

Dini terkettik diye oldu bunlar hep. Sebat etmek yok anasini satayim.

arabayı sat, araba zaten masraf. 3 yıl sık dişini, sonra da gelirine göre harcarsın.

hocam geliriniz iyi zaten, rahat rahat yasarsiniz (yasarmissiniz) 500 lira kira ile, bence siz o koy gotuneden daha fazla gaza getiriyorsunuz kendinizi :)
kredi kartlarini iptal bir secenek, elindeki parayi harcamak zorunda kalirsin, olmayan parayi degil.

Herkese tesekkur ederim guzel cevaplari icin.

Kendimi suclamaya ve kaygilanmaya baslamistim.
Onerileri dikkate alacagim, iyi bir yuzlesme oldu. Tesekkurler herkese.

dişini biraz sık. kalan para zaten yeterli her şey için ve 1 bilemedin 2 sene sonra kredi ödemen artın maaşınla daha kolay gelmeye başlayacak.

Benzer durumdayız 200 bin TL kredi borcum kaldı. Kalan taksitlerin vadesi 3 sene. Kira ödemiyorum, kendi arabam yok evliyim.

Maaş krediye gittiği için hiç bir şey alamıyorsun. Büyük harcamaları erteliyorsun vb. Can sıkıcı oluyor. Üç sene daha dişini sıkacaksın. Ekonomi bu şekilde devam ederse maaşın seneye 12,5 olacak diğer sene 15,650 TL. Şu an ödediğin kredi maaşının %65'i. İki sene sonra %43 olacak. Oransal olarak elin rahatlamış olacak. Ekonomi bir şekilde düzelirse zaten sorun yok.

Arabanı satıp başka bir araba almayı düşünüyorsan '' ohaa bu piyasaya ne olmuş dersin. 2000 model astralara 35 bin istiyotlar.

Ne borclar odedim ne paralar kazanip kaybettim. Yat kalk sabit gelirin olduguna dua et. Zaman su gibi akip gidiyor. Kafaya takma odemeye devam et borçlarını.

borc yigidin kamcisidir, bu devirde herkesin borcu var. gelirine gore odenemiyecek borc degil seninki, arabayi satma olabildigince hizli ode bitsin iste.

anladığım kadarı ile şöyle bir iş yaptın; yanlışsam düzelt.

5 sene içinde sağdan soldan borç, kredi vs. çekip yedin. sonra gittin 200 bin kredi aldın, 70 bine araba, 130 binde eski borçlarını kapatmaya harcadın.

böyle ise bence batık sayılmazsın. aylık 2500 lira ezmişsin (yaklaşık rakam) anladığım kadarı ile bu parayı ezerken sana pek katkısı olmamış, kalıcı bişi bırakmamış. (gezi, tatil, eğlence, kültür vs.) bundan dolayı duyulan bir boşluk hissi var.

finansal olarak bence batık değilsin ama psikolojik olarak batık olabilirsin. borcunu öderken geçireceğin zamanı nasıl değerlendireceğin önemli, bu da biraz çevren biraz da seninle ilgili.

haftasonu tatil ve yol yarım saat altıysa koşullar bir çok kişiden iyidir.
istanbulda tek maaşla yaşanacaksa masraflara dikkat etmek gerekir baya (aile geçindirmek ise çok zor olacaktır)

Şu an şakadanak memur olarak atansanız (sadece akşam çıkış saati hariç aynıyız) 1 yıllık personel olarak bu kadar maaş alamazsınız. Yürüyerek gidip gelin , malum havalar fıstık minvalinde. Haftasonu sizinmiş daha ne olsun, hep aynı şeyi yazıyorum ama eldeki 1 , sıfırdan iyidir. Hayırlı olsun yeni işiniz bu arada :)

tebrikler yeni işin için.
eğitim geçmişini, yeteneklerini vs. bilmediğim için koşullar iyi mi kötü mü yorum yapamıyorum. 3500 lira maaş istanbulda tek yaşayan birini çok iyi koşullarda olmasa da geçindirir.

O parayla İstanbul'da sadece yaşarsın maalesef. Ekstrası olmaz. Para biriktiremezsin, ihtiyacını bir anda alamazsın, sosyal hayatın pek civcivli olmaz.

Asgari ücretin 2K olduğunu hatırlayalım, İStanbul'da 3.5K pek para değil maalesef ama tabii beklentilerine göre değişir, belki de zaten sosyal hayatı ve para harcamayı vs hiç sevmiyorsun.

istanbula göre maaş biraz düşük kalmış ama işten çıkmayı düşünüyorsan hemen çıkma derim malum piyasa kötü. bi 6 ay 1 yıl çalış, o sürede iyi bi iş ara öyle çık.

Çıkmak zorunda kaldim, patron ekonomiyi gerekçe gösterdi. Askere gidene kadar kalabilirsin dedi, ben de iş aramaya başladım sonrası için. Bu yer de hemen başlamami istedi.

Önceki işyerimde de 4000 TL ye yakın para aliyordum ama en büyük artısı ailemin yanındayim ve beş dakika yürüme mesafesinde iş yeri.

Bedelli askerlik için kalan 4.000 TL borç dışında borcum harcım yok. İstanbul'da arkadaşımın yanında kalacağım, faturalar, mutfak, kira toplam 1.000 TL düşüyor bana.

diğer şartlar iyi, maaş da geçinmene yeter diye düşündüm (alışkanlıklarına da bağlı tabi).

hayırlı olsun.

Kesinlikle geçme. Vodafone berbat, çekmiyor

2 sene önce geçtim, 15gb net artı sosyal pass, müzik pass, iletişim pass vs.

turkcell'de 15 gb 130 küsurdu yarısına ve daha fazla avantajlarla geçtim.

öncelikle pişman mıyım değilim yine olsa yine aynısını yaparım ancak internet hızı türkcelle kıyaslanacak gibi değil.

yanyana test yapıyorum 90-100 mbit turkcell ben vodafone'de 10'u zor geçiyorum. en merkezi yerde yapıyoruz bu testi de. teller de aynı.

ama bana yetiyor mu yetiyor bitecek yetmeyecek yok 4g açık kaldı kapalı kaldı derdim yok. evimdeki net de sıkıntılı olduğu için nerdeyse tüm ay interneti mobilden kullanıyorum ve bana yetiyor.

çekmeyen yer çok nadir cidden dağın başındaki yerlerdi. dağların ardındaki koylar hatta. kimsenin çekmiyordu zaten.

çekim kalitesi yönünden ekstrem bi durum dışında sorun yaşatmaz. ama net hızı ve kalitesi türkceli aratır. hızla ilgili çok beklentin yoksa 10-20 arası rahat geliyor yani yeterli normal kulllanımlar için.

vodafone ilk sene tatlı ikinci sene güzel öpüyor.

türktelekoma geçtim. arada çekmese de ucuz en azından.

kesinlikle önermem. istanbul'da genelde ev içlerinde çekme sorunu yaşatıyor. ucuz diye çekilecek dert değil bu.

vodafone çekmiyor. sakın. türk telekom kat kat iyi.

İzmir'de bizim hanım geçti hiç memnun değil tekrar turkcelle geçecek.

türk telekom 15 gb faturalı 35 tl

hala içinde geziyorum o dehlizlerin, bi oğlum oldu adını umut koydum yüzeye çeker beni diye, daha şimdiden sorumluluk yükledim minicik bebeğe :(

Hobi edinin yahu. Tamam yasamak ozellikle turkiyede cok anlamsiz ama hobi cozuyor isi.

Dogada yapilicak her turlu spor.

Evet Evlenmek-Çocuk sahibi olmak bunu unutturabilen etkenlerden bazıları

Yaklaşık 1 sene boyunca işsiz güçsüz bir şekilde yalnız yaşadım. Ağır depresyon geçirdim. İntihar düşündüm ve kimseye söylemedim.
Sonra ise madem ölmek istiyorsun cesaret edemediğin şeyleri yap. Olmadı öl dedim. Bu bir şeyleri değiştirdi bende. Bir hedef koy.

her şey bir şekilde rayına giriyor; iş - güç de, insan ilişkileri de. kendine zaman tanıman ve sabretmen gerekiyor. şu an içinden geçtiğin durumun seni yıpratmasının normal olduğunu kabullen ve geçici olduğunu idrak et.

şu konuşmayı izlemelisin bence:

www.youtube.com


Bana iyi gelmişti hala ara ara açıp izlerim. iyi geliyor.

Kan değerlerinize baktirip beslenme duzeninjzk değiştirin, ruh hslinizin nasıl degistigine inanamayacaksiniz

hocam yıllarca depresyonun diplerinde kıyılarında dolaşmış biri olarak ne yaptım söyleyim. kesinlikle doktora gittim. doktorumu 2 kere değiştirdim sonuncusunda karar kıldım. doktor değişince ilaçlarım değişti sürekli. şimdi doğru ilaçları bulduk gözüküyor.

sosyal çevremden arkadaşlarımdan vazgeçmeye başlamıştım ki onlar beni bırakmadılar. evden çıkamadığım dönemde bile zorla geldiler yanıma. siz de kesinlikle kopmayın arkadaşlarınızdan. hatta evde filan kalmayın hep onların yanında bulun kendinizi.

bana çok iyi gelen aktivitelerden birisi ise yürüyüş oldu. kulaklığı takıyodum ve koşu bandında deli gibi koşuyodum. sonra bi süre bıraktım baktım olmuyor açık havada hafif tempoda yürüyüşe başladım bu çok daha iyi geldi.

intihar hep aklımda vardı. beni engelleyen birazcık da olsa dindar olmam yani Allah inancıydı. Meditasyon yapın hocam istiyosanız namaz kılın istiyosanız yoga yapın ama huzuru biraz olsun hissetmeye çalışın.

internette chat yapıyodum ben çıkmazlara daldığım bazı zamanlarda. tanımadığım insanların bile bana destek olmaya çalıştığını gördüm . ülkeye ve insan profiline karşı umudum artmıştı.

şehir, binalar, trafik, binbir çeşit insan ile dolu sokaklar bizi yoruyor hocam. doğaya kaçın. bir çınar gölgesinde kitap okuyun. bir göl kenarında uzunca süre ufka bakın.

çocuğunuzun gözlerinin içine bakın ve kokusunu içinize çekin hocam. her zaman mutlu neşeli huzurlu olmak zorunda değiliz. yeter ki biraz olsun inanın

yazmak isterseniz burdayım. aydınlık günlere hocam içinize hiç deniz görmemiş bir köylü çocuğun deniz gördüğü zamanki neşesi dolsun...

her celp döneminin başvuru tarihleri ilan edilir. örnek vermek gerekirse kasım celbinde gitmek için ağustos sonu gibi başvuru yapman gerekir (B grubuna düşersen aralık'ta gidersin). hangi celpte gitmek istediğine karar vererek şubeye gidip isteğini belirterek orda ne söylenirse onu yapacaksın. sağlık muayenesi için hastane veya sağlık ocağına sevk edilirsin, sonra şubeye geri dönüp başvurunu tamamlarsın ve beklemeye geçersin. ilan edildikten sonra, e devlet üzerinden acemi - usta birliklerini öğrenip sülüs kağıdının çıktısını alıyorsun. verilen tarihte o kağıtla birliğine katılıp şafak saymaya başlıyorsun.

3-4 ayda bi uçlardan birer parmak aldırmak lazım. bakım ürünüydü köpüktü onlardan anlamam.

uçlarından kestir düzenli olarak. çam ağacı yağıyla bakım yapabilirsin tek bir yağ kullanmak istiyorsan ya da şampuanına kat 5-10 damla.

bakım yağı olarak gördüğüm en iyi formül ve yararı revox yağından almıştım.

3-5 ayda bir uçlarından birer parmak kestir + şampuan sonrası, saç kremi de uygula. Saç kremini de onarıcı monarıcı bir modelden seç.

bemiks,evigen ve e vitamini ampülleri kullanabilirsin ben kullanmıştım.harici kullanacaksın;doğrudan saça uygulayarak.biraz yemek gibi kokar saçın başın ama faydasını görürsün.uçlarından aldır diyeceğim ama erkek berberlerini bilirsin güvendiğin berber olsun yada kadın kuaförü tek tercih.çok sık yıkama yağ dengesini bozma kurutma saçlarını haybeye ve kendi halince kurusunlar fön makinesi yok!

Codependency diye bir kavram var. Bunu incelemenizi tavsiye ederim. Genelde erken yaslarda edinilmis bir oruntu, romantik iliskilerin belli tetiklemeleri sonucu kendini gosterebiliyor. Sorunun daha iyi taninlamak, nedenlerine karsi farkindalik gelistirmek, kendini tanimak iyi olacaktir. İngilizce okuyorsaniz, codependent no more kitabina bakabilirsiniz, pdfi bulunur libgende. Ve terapi evet cok fark yaratabilir.

aliskanliga dur diyecek, sigarayi birakir gibi biraz acili da olsa bu bagimliliktan kurtulacaksiniz. baska care yok.

ilişkinin gidişatını baltalayan başlıca faktörlerden biridir bu. mental anlamda olsun ya da olmasın, kendine yetemediğin için partnerine bağımlı hale gelirsen o ilişki sevgi ilişkisi olmaktan çıkar. çoğu tartışmanın, kavganın altında yatan neden budur.

yalnız kalabilme yeteneğini geliştir.

Yıllar önce senin gibi bir sevgilim vardı. Zamanla hem sevgimi hem saygımı kaybettim, koşarak uzaklaştım. Senin açından bakamıyorum ama karşı taraf için çok rahatsız edici olduğunu söylemek isterim. Sana olan saygısını kaybedince toparlayamazsınız ilişkiyi bir daha. Kendi kendine üstesinden gelmen çok zor olabilir, profesyonel destek almanı öneririm. Önce kendin için, sonra ilişkiniz için.

Instagram’da iliskikocubal hesabini takip et, kendini gozlemle, gecmisini des biraz, bir de kisisel gelisim kitaplarina gir; dogan cuceloglu ve gulseren budayicioglu ile baslayabilirsin bence.

bu durum malesef sadece ilişki ile ilgili bi durum değil. hayatın başka yerlerinde de sorunlar var muhtemelen ama göremiyorsun, başkalarını ya da başka durumları sorumlu tutuyorsun. herşeyden önce kendini düşünmelisin.. ilişkini bitirmemek için terapiye gidersen yine fayda görmezsin. yani kökten çözemezsin.. sen bu durumundan memnun musun? yoksa hala kendine karşı tarafın gözüyle mi bakıyorsun?

çok sevdiğini, kaybetmek istemediğini düşünüyorsun belki. ama bağımlısın. bağımlılığından kurtulduğunda da onu o kadar sevecek misin? önce kendine güvendiğinde?

Sevdiğim kişinin bensiz bir hayatı olmaması bence de çok itici bir şey. İş, güç, hobi, arkadaş vs bir şey bulmanız lazım çünkü kimse böyle bir sorumlulukla hayatına devam etmek istemez.

yoğun bir meşgale ve psikolojik destek.

azaltarak bırakmaya çalış hocam. sen şimdi bir anda bıraksan bunları kafayı yersin.

Bir hastaneye git, bu şekilde yaşayan insanların başına neler gelmiş, nelerle boğuşuyorlar gör.

yavaş yavaş bırakmaya çalışırsan bir bakmışsın yavaş yavaş artırıyorsun. en iyisi bir anda bırakmak. bir süre zorlanırsınız ama sonra bir bakmışsınız hiç aramıyorsunuz bile.

günde birkaç bardak hem türk kahvesi hem filtre kahve hem de hazır çözülebilen kahve içen biriyken bir anda bıraktım. ilk 2-3 gün durduk yere burnuma kahve kokusu geldi. hatta dibinde kahve kalmış termosumu bile açıp koklamıştım kahve kokusu almak için. sonra geçti. şimdi hiç aklıma bile gelmiyor

Ben bu tekniğin çok faydasını gördüm.

www.mindfulness.org.au

@yemrem hocam sende aniden bırakmak iyi gelmiş olabilir ama çoğu insanda öyle işlemiyor. kahveyi bile başlı başına bırakmak insanı delirtiyor resmen. yıllardır kahve tiryakisi olan birinin beyni o kadar çok açılıyor ki adenozin boşlukları artıyor ve vücut kafein gelmeyince tamamen yoksunluk çekiyor. o boşlukları kapatamıyor.

youtu.be

benim tavsiyem alışılagelmişten farklı olacak. kendine küçük hedefler koy. baştan kendini korkutma yani. sigardan gidelim. bir daha asla sigara içemeyeceğinden çok korkan bir beyin baştan bırakmayı reddediyor bence.

kendi yöntemimi açıklayayım.

"1 hafta boyunca sigara içmeyeceğim, 1 haftanın sonunda istersem gene içebilirim" diyebilirsin. yapabiliyorsan bu saydıklarından 2-3 tanesini sadece 1 haftalığına bırakmayı dene. ama tamamen bırak, sıfır tüketim olsun bu bir hafta boyunca. ve kendini kandırma, 1 haftanın sonunda çok zor geldiyse başlamak istediklerine gene başla. başla dediysem gene günde 1 paket içme ama. abartmadan, tadını çıkararak iç. bunu hakettin. o sırada bir başkasını gene 1 haftalığına bırak.

1 hafta bırakıp tekrar başladıysan da bunu abartma. mümkün olduğu kadar kısa süre içmeye devam edip sonra gene 1 hafta bırak. tekrar bırakmak düşündüğünden çok daha kolay olacak inan. sen beyninin istediklerini yaparsan o da senin istediklerini kolayca yapmanı sağlıyor. "taam ya alt tarafı bi hafta. bunu da yapamayacaksam ben zaten öleyim" diye düşünüyorsun ve o 1 hafta; sonrasında da içebilecek olmayı bilmenin rahatlığıyla müthiş kolay geçiyor. bir süre böyle gittikten sonra bu 1 haftaların sonunda bir gün şey oluyor, "e bu seferki bi hafta baya kolay geçti, acaba bu hafta hiç başlamadan 1 hafta daha mı içmesem dayanabilir miyim ya?" diyorsun.

bana kalırsa millet "tamamen" bırakmayı kafasına koyduğu için bağımlılıklarını bırakma sürecinde bu kadar zorlanıyor. ha başaran da var tabi ama başarısızlık oranı çok daha yüksek. başarısız oldukça kendine olan inancını da kaybediyorsun üstelik. beynini kandırmamak ve ona yalan söylememek burada kilit nokta. beynine "bitti artık, bir daha asla sigara alkol yok sana" dersen beynin sana diyor ki "bu savaş demektir! görelim bakalım kim kazanıyor" ve genellikle de sen kaybediyorsun. ama beynine "tamam tatlım, zor olduğunu biliyorum da azıcık bir süre bırakırsan sana söz gene içebilirsin" dersen bunu kabulleniyor, seninle savaşa girmiyor. içmeden de yapabildiğini gördükçe daha da hırslanıyor, daha uzun süre yapmak istiyor.

bir de şu "eğer 1 sigara içersen gerisi gelir" olayına da kanma, bu insanların sigarayı bırakmaması için söylenmiş koca bir yalan bence :D beyninle oturup güzel bir anlaşmaya varırsan, orta yolu bulursan arada bir sigara içmekle sigaraya tekrar başlamazsın. ben mesela sigarayı bıraktım. şu an canım çok isterse içiyorum. örneğin ayda 2-3 tane. o benim bağımlılığımdan kurtulduğum için kendimi ödüllendirme şeklim. bırakırken de bu şartla bıraktım, canım istediğinde gene içeceğim dedim.

ha baktın 1 hafta çok zor geçiyor, daha kısa hedefler bile koyabilirsin. örneğin birkaç gün. sonra yavaş yavaş istediğin ve iradenin elverdiği ölçüde bu süreyi uzat. zaten bu yaklaşık 1 aya çıkardığında bağımlılığın da büyük ölçüde bitmiş oluyor.

Psikolojik destek alırsanız bu alışkanlıklarınızın temelindeki sorunu da çözmüş olacaksınız.

Tabii ki size iyi gelecek aşağıda bazı yöntemler vardır ama Bağımlılık konusunda uzmanlaşan bir psikiyatristten destek almanızı öneririm. Devletin de bu konuda ücretsiz programları oluyor.

www.ogelk.net

Genelde evet.

genelde evet. ama yıkamadan giydiğim de çok oluyor.

yoo

Hayır

Evet istisnasız.

evet

mağazadan alınıyorsa evet internet mağazasından aldıysam (kapalı poşette geliyor) duruma göre yıkıyorum.

don atlet, gömlek - tişörtü yıkıyorum da kalanlara üşeniyorum.

Çorap dışında hemen hemen her şeyi yıkıyorum.

Tabii ki yıkıyorum.

Yikiyorum

Yikamam.

Bunca yıllık okbliyim yeni takıntılar çıkarmayın :)

İç çamaşırlarını evet.
Diğerleri duruma göre değişiyor. Genelde yıkarım ama çok da takıntılı değilim.

Evet ama çorapları umursamam, henüz yıkanmamışsa da giyerim.

ic camasiri disinda bir seyi yikamam.

Muhakkak

Evet mutlaka yıkarım.

yikamiyorum.

son utucunun ugrasini cope atmamak lazim.

tek istisnam donlar.

ha bir de konfeksiyon kokusu varsa (cocuklugumun karanlik gunlerini hatirlatiyor)evde giyer hemen yikarim.

Yıkarım tabii ki. Fabrikada ki kimyasallar var üzerinde. ayrıca; benden önce kimin giydiği belli değil... Herhangi bir deri hastalığı bana bulaşabilir...

sadece iç çamaşırı +1

Çorap hariç evet.

boya veriyorsa yıkarım onun dışında aklıma bile gelmedi.

Çorap, fular gibi şeylerin dışında hepsini yıkarım.

yes

Mağazada giyip de üzerimde kalacak deyip alarmını üzerimdeyken oramdan buramdan çıkarttığım bir sürü şey oldu. Böyle yazınca tavrım anlaşılır sanırım (*-*)

bir arkadaşımın ablası tekstil atölyesinde çalışıyor, bilindik mağazalara işler yapıyorlar. her şey yerlerde sürünüyor üstüne basılıyor diye anlattığından beri yıkanmadan giymem aldığımı. fabrikalarda çorapların falan da farklı muamele gördüğünü sanmıyorum. bence siz de yıkayın.

Sınav döneminin yaklaşmasından ötürü düzenli tutan tanıdıklarımın çoğu tutmuyor.

bir azalmadan çok artış görüyorum.

iş ortamında tutan oranı 1/3. sosyal çevrede çok daha az.

Bence seninki wishful thinking

bizim ofisin çeyreği falan tutuyor. geçen sene de aynıydı. ha ama oruç tutmayana sokakta tip tip bakmalar azaldı gibi sanki biraz son yıllarda. en azından istanbul'da. onun da nedenini kalabalığa ve dindarların dindar olmayan insan gördükçe edindikleri göz alışkanlığına bağlıyorum.

yeni bir olay değil, ramazan yaz - bahar aylarına denk geldiğinden beri böyle.

Gündüz starbucksa gidelim kahve içelim dedik; etrafımızdaki 3 Starbucks da (ki birbirlerine yakın mesafede degiller) tıklım tıklım doluydu, yer bulamadık. Her zaman gittiğimiz bir cafe var, bari oraya gidelim dedik orasi da yine bayağı kalabalıktı. Üstelik aşırı merkezi bir yerde de değil, beylikduzu'nde oturuyorum. Bu sene benim de benzer sey dikkatimi çekiyor; etrafta hiçbir değişiklik yok gibi. Algıda seçicilik de olabilir tabii.

Dindar bi insan olarak söyleyeyim. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte artık insanlar dinden uzaklaşmaya başladı, geçen ikindi namazına gittim camiye 10 kişi bile yoktu. Çoğu zaten yaşlı.

Nerede olduğuna bağlı. Trabzon'a git mesela böyle düşünmezsin. Benim dikkatimi çekmiyor böyle bir durum. Nispeten muhafazakar semtlerde ve bölgelerde oruç tutan çok, kadıköy'de taksim'de falan çok az mesela. Önceki senelerdeki gibi aynı.

geçen seneye göre oruç tutan daha fazla benim gözlemim. hava sıcaklığı arttıkça tutan insan azalıyor.

Abartıyorsun.

g*tlük yapmış bence. Okadar ciddi mi paraya ihtiyacı vardı, onu da anlamadim.

abartıyorsun.

Abartmıyorsun. Satamadıysa satamadı. Ortamın içine etmek zorunda mı?
Sinirini sizden çıkarmış. Kenara not edin.

üzerinde durulacak bir şey değil. ama hıyarlık etmiş orası doğru.

kendinle celisiyorsun. arkadasina bosver diyorsun ama sen bosvermiyorsun.

bosver.

kesinlikle abartıyorsun

bence abartmıyorsun.
ara ara böyle haraketleri olan insanlarla da görüşmemeye çalışıyorum ben genelde.böyle negatif enerji yayan kırıcı insanlara gerek yok diyorum hayat felsefesi olarak.

kaba davranmış

ancak senin davranışın doğru değil. üzgün ve kızgın insanlara boşver demek olumsuz sonuçlanıyor. vah vah, tüh diyip onun hissettiklerini hisseder gibi görünmen lazım. üzgünse üzülmen, kızgınsa kızman lazım.

bakın bu tavsiye hayat tavsiyesidir, kimse söylemez kolay kolay :)

kaba davranmış abartmıyorsun.

dafug +1, hayat dersine ekleme olarak olayın bilimsel tarafı da var.

kırgın olman da normal, bir süre sonra ya amaan olur öyle diyip kırgınlığından vaz geçeceksin yada ben bu kişiyi af edecek kadar değer veriyormuyum diye bir ikileme düşeceksin, o konuda da kendi kararını vereceksin

kaba davranmış abartmıyorsun +1

bundan sonra sert cevap ver susma öyle. hayırdır la 2 görüşelim dedik senin malını mı dinleyecez. bi sakin ol a. koydurma diyeceksin.

Paraya çok acil ihtiyacı yoksa eğer ( bundan dolayı gergin değilse ) kabalık etmiş

o zaman siktirsin gitsin yasını evde tutsun.

sen haklısın.

dafuq +1

Akşam 8'den sonra trafik yoğun olmuyorsa, sabaha kadar park ederdim ama ilk tercihim olmazdı kesinlikle.

o cep otobüs için olabilir mi acaba? daha uygun geldi sanki otobüs duracaksa cebe doğru girsin

parketmem abi çok açık bi yer.

pratikte otobüs zaten o cebe kesinlikle girmiyor orasını biliyorum. bir de tabela hani cebin ortasında falan olsa yine bir nebze anlayacağım. neyse bir kere ağzımız yandı. dikkatli olacağız başka yolu yok.

kesinlikle park etmem

park etmek için fazla mükemmel bir yer diye şüphelenip kesinlikle park etmezdim :D tabela arardım etrafında

otobus duragi yanindaki cebe park etmek zaten gelip benim arabami cekin demek

O sarı tabela "durak başlangıcı" değil mi? turkuaz +1

o cep otobus duraginin cebi. parketme hatta duraklama yapmak bile yasak. otobusun cebe girip girmemesi ayri mesele. o da otobusun sucu. otobus de cebe girip trafigi aksatmadan durmak zorunda.

daha önce benzer bir olayda aracı çektirdiğim için park etmem. cep otobüs için +1. ama tabelanın konumu da bence yanıltıcı olabilir.

görüntü olarak insanı cezbediyor haklısın ama ben de bırakmazdım.yaya geçidi ve durak önleri vs. her zaman risk altındadır.

bu arada sadece otobüs durağı değil, durağın 15 metre ilerisine ve gerisine de park etmek yasaktır. "durak taa nerde" diye düşünmeyin park ederken.

çekmediler ama ben de şu görseldeki gri arabanın durduğu yere park etmekten 108 lira ceza yedim mesela.

eksiup.com

Bildiğin otobüs durağı hocam orası.

Oraya park etmezdim tabi. Kabak gibi yer:)

kablosuz aktarım teknolojilerinin gelişmesiyle beraber uzaktan uyumlamayla aktarılan enerji seviyesi, el vermeyle yapılan enerji aktarımına denk hale ulaşmıştır. yine de ihmal edilebilir farklar olabiliyor; 15 watt - 17 watt gibi gibi...

not: get a life.

@zgrydn komikmiş, var mı daha böyle

tasarruflu buluyoruz

eveleyip gevelemeden açıkça sorayım,keş mi demek istiyorsun?

takdir ediyoruz

ulan habire bunu sarmakla uğraşılır mı? diyorum.

geçenlerde -aylar olmuştur- bunla ilgili bir duyuru soruldu. oraya baya döşedim. sildiler. o nedenle buraya döşemiycem.

nedir kardeşim bu sarma sigaracıların sizden çektiği?!

imreniyorum. ben düzgün saramıyom çünkü.

her defasında sarmaya üşenmesem, her sigarayı aynı oranda (tütün miktarı) sarabilsem direkt ben de sarma sigaraya geçerim.

haklarında düşünmüyorum, imreniyorum :)

hayatımda hiç sigara içmedim ve kokusunu sevmem ama bu tür sigaralar bana sempatik geliyor kokusu da kötü değil .
mesela vapurda çok rastlıyorum incecik özenle sarıp hazırlıyorlar . üstünde kötü fotolar olan itici sigara paketlerini görmektense bu sigaralar daha iyi .

@natallica, evet aslinda biraz bunu sormak istemistim oyle bir dusunce yaygin mi diye.

Ama sadece bu yuzden degil, genel dusunceyi merak ettigimden. Yoksa ben gayet mutlu bir sekilde sarmaya devam ediyorum.

ben de yıllardır sarma içen biriyim ve bana da hep soruldu boş mu dolu diye.soran insan bilgisi olmadan fikri olan boş insandır.bilen zaten olmadığını biler,diğerleri ise eyyamcı.utanan,sıkılan olursa makaron içebilir.

uzun bir süredir sarma sigara içiyorum ve son yıllarda kullananlar da baya arttı. Bu yargılar gereksiz bence.
başlamadan önce bende de bu tütünlerin içine birşey koymuyorlar mı? nasıl güveniyorlar gibi bi saçma sorun vardı ama sonradan bu düşüncenin saçma olduğunu anladım.

10 saniyede tak diye sarıyorum, üşenmek gibi bir durum yok . alışınca normal geliyor.
yağmur çamur vız geliyor valla :)

yha şapşik. öyle düşünüp utanıp sıkıldın mı sen?

herhalde 8 sene önce falan başladım sarma sigaraya. geçen sene evlilik mevzuları çıkınca bir de o sigara tüketmeyince bırakayım gitsin dedim. o güne kadar genelde bana şunlar soruldu

*dolu mu boş mu?
*üçlü sar da içek
*farklı olmaya çalıştığın için mi böyle uğraşıyorsun sen?

bu liste uzar gider. ama benim için öyle bir keyif haline gelmiş ki sarmak. bıraktıktan sonra bir süre boş küçük kağıtlar falan yuvarlıyordum. en son yürürken tek elle falan sarıyordum öyle bir müptelaydım. biz içici değil sarıcıyız yav.

Tam utanmak da diyemem ama is yerinde saramiyorum mesela, aksamdan sariyorum gunduz icmek icin. Disari yalniz cikicaksam da evde sariyorum mesela hahahah. Ben de sarmaya muptelayim cok hosuma gidiyor hatta sarmak bazen icmekten bile guzel.

Bos mu dolu mu diye direkt soran henuz olmadi ama garip bakislardan biraz cekiniyor olabilirim. Tesekkur ederim cevaplar icin.

geniş omuz kötü duruyor.

kalçasından daha darsa bi garip duruyor bence. ama kaçasından daha geniş olması da bi garip. bilemedim.

Ne kadar 'Dar'?
Abartı yoksa sorun da yok.
Ama geniş omuz konusunda @bonanza haklı.

aksine kadında geniş omuz estetiği bozuyor. mesela sıla, sıfır kadınsı geliyor bana.

armut vücut tipi aşağı doğru kalçalarda genişliyorsa kötü. dengeliyse neden kötü olsun.

Cocuk kaşlı olmaktan iyidir

minyon olsa amenna ama atletik duruşun zarafeti,dolgun hatların çekiciliği her zaman yeğdir.

dar omuz göze güzel görünen bir şey değil bence.

Kötü bence.

Hayir. Fazla genis omuz erkeksi duruyor zaten.
Sila omzu kotu mesela.

herkesin ayni tip insan seklini begenmemesi olayin dengesini sagliyor, guzel.

cevaba gelirsek; genis omuzlu bir kadin olarak duruma gore degisir diyorum. @2'nin dedigi gibi kalcadan genisse kotu duruyor. terside sorun yok bence.

kafanın büyüklüğü de önemli. bir kız arkadaşım vardı, dar omuzlu koca kafalıydı. arada gülüyodum ben buna :)

bel kalça oranı önemli.. o iyiyse dar omuz dikkat çekmez..

sıla'nın itici olan tavırları,omuzları değil.jess molho'nun bir sunucu arkadaşı vardı (adını hatırlayamadım) cine 5 5 te 5 zamanları o da geniş omuzlu ve sevecen ve çekici biriydi.

natallica, bu konuyu gorunce ayni kisi aklimiza gelmis.Gordugum en iyi bayan vucutlarindan biriydi o.Gecmiste yuzuculuk yapmis.Aysin Zeren

kafası büyükse evet.

kötü

ben epeydir bakmiyodum. 6.01 olmus. gecen yaz ikide bir bakiyodum agustos falan iyice tavan yaptigi zamanlar.

gunde on on bes cok ama uc ogune dusurun. yemeklerden sonra bakin. mmm yemegimi yedim simdi dolara bakabilirim deyin.

yatırımcıysan %100 normalsin. paran pulun yok ise %40 normal.

Az bakıyomuşsun ben yarım saat bakmasam kaçırmışım hissine kapılıyorum

geçen yaz euro'ya bakıyodum ben zırt pırt avrupa gezisine gideceğim için. Zaten normalde de euro'yu daha fazla takip ediyorum. Avrupa <3

hatta twitterda euro kaç oldu hesabı var yarım saatte bir falan güncelliyor. Onu takip ediyodum manyak gibi o dönemde.

Ha şimdi hiç bakmıyorum ama. Zaten twitter'da zırt pırt karşıma çıkıyor. Dolar/Euro alıp satacak param yok şu an. O yüzden artıyosa artıyor yani kaç olduğuna bakmam bi şey değiştirmiyor değer olarak.

var olan iddialar bile kıbrıs'a girişimizden önce bazı tsk unsurlarının gayrı nizami harp tertiplediğinden ibaret. delillendirilmiş katliam tarzı bir olaya rastlamak mümkün olmadı.

en ufak birsey olsa duyardin merak etme.

Sözlük ciddiye alınacak bir oluşum değil.

Duyuru>sözlük

Ben sözlükte de burada da hissettiklerimin aksini yazmıyorum. Ne hissediyorsam onları yazıyorum mesela.. Ama illa ki vardır buraya özel persona oluşturup bundan zevk alanlar..

iki türlüsü de var.

gerçek hayatta nasıl isem duyuruda ve sözlükte de aynıyım .

Ülkeye özgü değil aslında.
Cahillikten, açlıktan, arsizliktan...
Olay sadece kadınlara çocuklara hayvanlara istemediklerini yapmak da değil. Erkeklere de yapıyorlar. Kısaca, kriteri sonucunda zarar görmeyeceğine inanmak, o kadar. Gücü yetiyorsa, yakalanmayacagini düşünüyorsa tecavüz de eder, döver de, öldürür de, sırada önüne de geçer.

Cahillikten degil ya.
Cok ismi bilinen, sanat duayeni denilen adamlardan birisinin sette genc bir kiza tecavüz ettigini biliyorum ben.
"üstat, üstat" diye bu adamin pesinde dolanir millet.

Ülkede hak, hukuk yok ki. Eger yaparsa basina bir ceza gelmeyecegini biliyor, kurbani suclayabilecegini biliyor.
Bu ülkenin tecavüz etmeyen erkekleri de kadina siddet gösteriyor, ailedeki kadinlari baski altina almaya calisiyor. Okumusu nisanlisinin maas kartina el koymaya calisir, alamayacagini gördügünde nisani atar falan. Böyle bir mizojenik (kadin nefretiyle dolu) toplumda var olmaya calisiyor kadinlar.

O sözlükte Türk kadini basligi altinda nefretini kusmaya calisanlarin gercek hayatta vücut bulmus hali iste o adamlar.

gündemi takip etme. dünya var oldugundan beri böyle şeyler var.

insanın kendisinden fiziken zayıf kişilere zarar vermemesi, onları koruyup gözetmesi erdemdi. bunu kaybettik. yaşananlar yozlaşmanın direkt etkileri. insanlar, temel eğitim ve hukuk boşluğunun yarattığı adaletsiz ortamda yaptıklarının yanlarına kâr kalacağına sonsuz güven duyuyorlar. cahilinden en eğitimlisine kadar durum bu.

Bunun ne olduğunu söylemek istemiyorum ama özgüven olmadığından eminim.

Böyle pisliklerden kendini korumayı öğrenmeli insan. Hiç bitmeyecek çünkü.