www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

miley cyrus bangerz albümünü dinledin mi?

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

Clean Bandit - New Eyes albümü. Geçen sene en çok dinlediğim albümlerden biriyidi.

www.youtube.com

Yeni degil ama belki sana yeni gelir

Chromatics

Chemtrail-Lord Long Hands chemtrailmusic.bandcamp.com

the strokes-is this it albümü

www.youtube.com

www.youtube.com

Long Distance Calling - The Very Last Day www.youtube.com

64 bit uygulama yükleyemezsin. onun dışında pek ek bir sorun yaşanmaz.
ama artık 4gb altı ram piyasadan silinmeye başladı. 64 bit işletim sistemi yaygınlaşıyor.
pek sorun yaşayacağını sanmam. 2gb ram ile zaten gidip 64bit gerektiren oyun ya da uygulama kullanmazsın. ama sonraki formatta 64 yükleyiverirsin...

Yanlışlıkla güzel birşey yapmışsınız. 2 gb ramli bir makınaya 64 bit os uygun değildir zaten. Eğer verim almak istiyorsanız Ram miktarınızı 4 ve üzeri yapın ve öyle 64 bit kurun, yoksa 32 bit os uygundur.

Olmaz bir şey, rami yükselteceğin zaman işletim sistemini de değiştirirsin. Şimdiki hali iyi.

yanlışlıkla doğru birşey yapmışsın. 2gb ram'ı olan makinaya zaten 32 bit işletim sistemi yüklemek mantıklıdır.

Ben böyle bir vidyo izlediğime adım gibi eminim. Ha izlediğim vidyoya ses sonradan eklenmiş olabilir çünkü canlı yayın vs değildi.

Çok eski, cızırtılı bir kayıt. İzlediğime eminim ama bulamıyorum.

edit: bizimkisi sahteymiş.

burberry, biliyorum o videoyu. Sahte o.

e bu amk tolga abisi niye canla basla 'olmadi, yok' diyor ki boyle bisey icin?

Bana en azından 7-8 kişi şu hikayeyi kendi veya bir arkadaşı yaşamış gibi anlattı.
eksisozluk.com

O yüzden, biri böyle bir olay oldu deyince "Gördüm ben, kesin gördüm" diyen çok olabilir. Olayı daha gerçek yapmak için birtakım montajlar yapmış da olabilirler. Belki millet de onları izlemiştir.

Beynimizdein 40 kere söylenen şeyin o olduğuna inanma ve hatta yaşamış gibi olma, rüyaya benzer anılar yaratma gibi bir mekanizması var, etrafta bununla ilgili çok emin konuşulunca böyle bir aldanmaya da gitmiş olabilir beyin.

Ben de doğruluğuna çok inanıyordum, geçen gün "Hadi be, yalanmış" dedim.

ben kim ne derse inanıyorum. yok abi gerçek olmak zorunda :)

ben de görmedim ama hep duydum birilerinden.

sahte videoyu izlemiş çoğu kişi. bence yok cidden.

ha 20 sene program yapıp da nasıl küfür yememiş türkiye gibi bir yerde o ayrı mesele. efendi adam ondan herhalde :d

Bir bunu bir de hain düşman al sana bombe videosunu bulamadım. Herkes duymuş biliyor kendinden çok emin ama bir türlü yok :)  

ben televizyon programini izledim, olay vuku buldu.

ama o kadar cok zaman gecti ki, ismet berkan gibi ortada kalmak da var işin ucunda.

ben bu olayı çıkıp da kimsenin "evet ben canlı yayında izledim çok net hatırlıyorum" dediğini görmedim. herkes başkasından duymuş oluyor. şimdiye kadar bi tane videosu bile çıkmadı ortaya. gerçek olsaydı elbet kanal arşivlerinden filan çıkartılır ortaya çıkardı şimdiye kadar. ama böyle bir şey yok.

adam da kendinden o kadar emin ki "birisi videosunu getirsin araba alıcam ona" diyor bak. gerçek olsa ve yalan söylüyor olsa böyle bir şey der mi?

böyle bir efsaneyi yalanladığı için vicdanına nasıl hesap verecek.. ülkenin manevi değerlerindendi o olay..

kanal 6'nın bir arşivi varsa ve önce aranan adam ya da karşı show'un eski bölümlerini ortaya çıkarmazlarsa çok ayip ediyorlar.

www.facebook.com

yazık la nasıl da inandırmışlar kendilerini olmayan bir şeye adamlara bak aksini duymak istemiyorlar bile dünyaları yıkılacak sanki fgflkhgfhfgh

kanalın arşivi yoksa (bir kanalın nasıl arşivi olmuyorsa lafa bak fkjgf), yapımcı şirketin vardır o da yoksa birilerinde vhs kaydı vardır. yani tabi olsaydı böyle efsane haline gelmiş bir olayın videosu elbet bir yerden ortaya çıkardı.

pics or it didn't happen kısaca.

çok anlatıldığı için yaygın.
Arkadaşım izlemiş diyenler şehir efsanesinin yayılmasının bir parçası.
Kendi izlediğini söyleyenler ise bu kadar fazla anlatılan hikayeyi o kadar kanıksamış durumda ki, izlememiş olsalar bile izlediklerini hatırlıyorlar. Beynin çalışma mekanizması enteresandır, yapar böyle şeyler. Bir çok çocukluk anınız da gerçekte hatırladığınız gibi değil mesela.

Neyse, hakkında bu kadar konuşulmuş bir şey gerçek olsaydı ortaya çıkmaması mümkün olmazdı bunca yılda. Hikaye asılsın, üzgünüm.

bu olay gerçekleştiğinde (ya da her neyse) öyle internet çok yaygın bir mecra değildi. herhalde olsa olsa bill gates filan kullanıyordu interneti. o yüzden video ile yayılacak bir şey değil ve hani ülke çapında bir rivayet olarak gezmesi imkansıza yakın bir şey. (google'a bile girmek için ankarada ki notere dilekçe yazılan yıllar).
bu işin bir şehir efsanesi olarak ortaya çıkıp tüm ülkeye yayılması için twitter facebook gibi sosyal medyalara ihtiyaç vardı. kaldı ki o dönemin en önemli platformu icq (chat programı) idi ve onda da açıp yabancılara küfrediyorduk.

yani Tolga her şeyi yapmış olabilir. hatta durumu öyle bir gurur meselesi haline getirmiş bile olabilir ki, belki de gidip kayıtları yok etmiştir. bir insanın bir şeyi bu kadar ısrarla yalanlaması hiçde dürüstçe gelmiyor. 10-15 yıl olmuş neredeyse ve adam sülalem rahat edasıyla ''yok yea ispatlasınlar araba alacam'' diyor. dediğim gibi, bunu izleyince ilk aklıma gelen ''piç kayıtları yok etmiş'' oldu. olum biri bana dün olan bir mevzuyu sorduğunda ''he sanki öyle bir şey vardı dimi lan'' diyorum, bir emin olamıyorum başta.

işin özü dostlar, durumda bir bit yeniği var. bence tolga yalan söylüyor.

pezemeng yalan söylüyor. canlı izleyenler var.

abi oldu canlı yayında izledim. çocuğun biri bağlandı. sanırım şu eski telefonlardan birinden bağlanmış sola gitmesi için 4 e bas, sağa gitmesi için 6 ya bas deseler de gitmedi hugo. yanınca bir can daha verdiler... diye anlatsam kim nereden bilecek doğru mu yalan mı?

hani ben bu olayın parçası olmak için bu yalanı söylesem. kimse de aksini kanıtlayamaz. çünkü anlatılan olayı bire bir aktarıyorum. o yüzden "oldu bu olay. canlı yayında izleyenler var" demek olmuyor. ben de canlı yayın izlediğini söyleyene denk geldim ama kim nereden bilecek gerçekten oldu mu olmadı mı.

1- muhtemelen gerçektir, konuşurken de ifadesi bu yönde bir izlenim veriyor.
2- şimdiye dek ortaya gerçek ya da gerçek olduğu kanıtlanmış bir kanıt çıkmadı.
3- o dönemde gerçekten izleyen varsa da bunu kanıtlama şansı yok.
4- çoğu kişi ya sahte ya da sahte olduğu iddia edilen bir kayıt dinledi(ben dahil) ve hep bir tanıdığı ya da tanıdığının tanıdığı izlemiş, arkadaşlarından duymuş(yine ben dahil), direkt kendi izlediğini iddia edenler çok az.

aksi kanıtlanamayacağından da yalan diyip gerçekse kanıtlayana bilmemne veriyorum demek kolay. çok düşük bir ihtimal bu saatten sonra kaydın ortaya çıkması. muhtemelen de yok böyle bir olayın kaydı...

gerçek olup olmamasını bir kenarı bırakıyorum.

diyelim ki gerçek, bu tolga neden gizlemeye çalışıyor olabilir bunu? bana hiç mantıklı gelmiyor, ben böyle bir durum yaşamış olsam elimde kaydıyla çıkardım o programa ahahaha piçe bak böyle küfür ettiydi diye cümle aleme izletirdim, nyie gizlemeye çalışıyor?

bence tolga abi doğru söylüyor.

açılın tolga benim.

birkaç yıl önce bende bir video izledim, malum kişi doğu aksanı ile küfürü basıyor ve tolga abi de kemküm ediyordu (küfür yiyen okan bayülgen tarzı bir tepki veriyordu. videoda orada bitiyor zaten.

herkes bunu mu izledi?

adam yok diyor. zaten olmasının imkanı yok.
o zaman da şimdi de tv de canlı yayınlarda geciktirici kullanılır. ortalama 6 saniye falan. olsaydı bile keserlerdi.

Bu olayın patlaması Doğu Yücel'in yüzünden. Okul filminden sonra herkes "Yaaea, oldu ya öyle bişi, hatırlıyorum." kafasına girdi. :p

bazıları gibi bir mal olarak yetiştirmediği için.

kimsenin anne babasini kendisini dunyaya getirdigi icin sevdigini sanmiyorum, dunyaya getirildikten sonraki asamada olusuyor sevgi.

bir de onerin nedir, insanlar cocuk yapma ahlaksizligindan vazgecip yok mu olsunlar?

@nawres, insan ırkının geleceği gibi anlamsız misyonları mı var üreyenlerin? böyleyse durum, benim çiğ düşüncelerim bile çok hafif kaçar durumun iğrençliğine. Mesela sen, insanlık yok olmasın diye mi üreyeceksin? bişey önermem gerekmiyor bence.

sevdiğimizi nerden çıkardın örneğin ben sevmiyorum :)

Yemin ederim hastasin. Dusuncelerin de hastalikli.

içgüdüsel ve doğal olan, belki doğa ile ahenk içerebilecek üreme davranışını, sosyal/politik/sınıfsal/ideolojik temellerle bir arada değerlendirip kavram kargaşası yaratmış olduğunuzu düşünüyorum. bu temelde düşünürseniz bu sonuçlara varmanız normal fakat öfkeniz sizi yanlış kapıya çıkarmış olabilir. dünyadaki insanca yaşama şartları, işlere mahkum olma, acımasızlık pislik falan bunlar insan evriminin son saatlerine denk gelen bir aşamada yaşananlar. öfkeniz yanlış yere akıyor gibi geldi bana.

Fazla felsefe kitabı okuma bence.memnun değilsen yaşamaktan çözüm basit.

Mis gibi seçme hakkın var işte, sana sormadan getirdiler dünyaya, beğenmediysen intihar edebiliyosun, beğenirsen yaşıyosun. Niye kızayım bana bu seçim hakkını verip benim için ellerinden geldiğince güzel bir yaşam kurdularsa.

Anlık hormonları yüzünden seni getirdikleri dünyadan mutsuzsan seni boğaz köprüsüne alalım. Çözüm çok basit yani.

bu nasıl genelleme; bilerek çocuk yapıyorlarsa bencillik, bilmeyerek yapıyorlarsa içgüdü?
he, evet, tesadüfen oluştuk, he, evet, "bir çocuk yapalım da neslimiz yürüsün" diye düşünüyor tüm ana-babalar.

yahu ben bizim kültürümüzde ne kadar büyürsen büyü anne babanın gözünde hala korunması gereken bir canlıymışsın gibi üzerine titrerler, ortada yeri doldurulamaz bir fedakarlık var, "uykularımız senin için böldüm"ler, "sen istediğini al, ben delik ayakkabıyla gezsem de olur"lar, "ben zaten yemesem de olur"lar varken neden sevgi beslemeyeyim ki?

biri beni koşulsuz sevdiği, normalde korkak olmasına rağmen sözkonusu ben olduğumda yüzbin kaplan gücüne bürünüp korkusuzca atıldığı, aşırı fedakar olduğu, sosyakültürel yapısı ve yaşam tarzından sırf beni mutlu görebilmek için ödün verdiği için, komik olduğu için seviyorum.
diğerini insan olarak doğru dürüst bir tip bulmadığım için pek de sevmiyorum.

anne baba olmanın kendi duygularını doyurmak için/ego tatmini için değil ilk insandan ve hatta ilk canlıdan beri doğanın; hayatın gerekliliği olarak süregeldiğini hatırlamak gerek sanırımç bencil veya hadsizce değil haliyle. ürememiz gerek.

ilk sorularına gelince; (acımazlığın vs ortasına getirmiş bu insanlara sorusu) yaşamayı çok seviyorum. dolayısıyla beni leylekler getirmiş olsaydı onlara da kızmazdım.
sevmemem kin ya da öfke duymamı gerektirmiyor zaten.

bi de ben dünyaya gelmiş/getirilmişim madem acaba ne b.kk yemeye geldim, amacım ne, hayat nasıl bir şey gibi şeyleri düşününce daha keyifli oluyor. yaşamayı biraz da bu yüzden seviyorum.

öyle.

sevdiğimi kim söyledi?
birine karşı nötrüm, biri ölse o günü bayram ilan eder her sene kutlarım.

Öncelikle, basma kalıp çekirdek aile kavramlarınızla kafa ütülemeyin. yok efendim, intihar var, yok boğaz köprüsüne alalım seni yapmaaaa yaaaaa? ben nasıl düşünemedim bunu.

Hayatımdan memnunum ya da değilim, mutluyum ya da mutsuzum, buna dair bir şey belirtmedim, hakeza bunların hiç birisi konuyla ilişkili şeylerde değil. burada olağanca basitliğiyle etik ve ahlaki bir probleme rasyonel bir mantıkla yaklaştım. Anlamıyorsanız, anlamadığınız içindir. Cevap vermek istiyorsanız mantıki bir tartışma gerçekleştrelim, gerzek gerzek bölö önsönlörü sövmöyöröm falan gibi mahalle ağızlarına gerek yok.

dostum, senin biraz sakinlesmen lazim. çok basmakalıp söylediklerin. tamamen objektif düsündügün bir cümlede "duyguları doyurmak" "ahlaksız davranış" gibi subjektif ve muglak degerlendirmeler, "en" gibi bir vurgulayici bulunamaz.

sormaya calistigin seye gelirsek, insan neyi düsünerek ve bilincli yapiyor da çocugu öyle yapiyor olsun. 70-80 sene şuradayiz, yaşam denen şeyi çok abartiyorsun bence. kaldi ki, çocuk kokusu hakikaten dünyadaki en güzel kokulardan biridir. çocuk sahibi olmak da güzel. ama olmamak da ayip günah degil.

alıntı: "Hayatımdan memnunum ya da değilim, mutluyum ya da mutsuzum, buna dair bir şey belirtmedim, hakeza bunların hiç birisi konuyla ilişkili şeylerde değil. burada olağanca basitliğiyle etik ve ahlaki bir probleme rasyonel bir mantıkla yaklaştım. Anlamıyorsanız, anlamadığınız içindir."

Ben de olaya olağanca basitliğiyle rasyonel bir mantıkla yaklaştım. Biri ışınlanma makinesi icat etti mesela. Seni istemediğin bombok bir yere ışınladı. Niye getirdin beni buraya amına koyayım dersin ve mekandan ayrılırsın. Buradaki terk etme olayı intahar olunca niye götünüz başınız farklı oynamaya başlıyor anlamadım. Seçme hakkın var işte. Sana yapılan büyük bir kötülük yok burada. Beğendiysen kal beğenmediysen git. Mis gibi kafa rahat işte.

Koşulsuz sevgiyi verdikleri için.

Annen seni sen olduğun için sever, başarın, paran, kariyerin ya da güzelliğin için değil.

Ve dünyada senin uğruna kendini yok edebilecek tek canlı, hayvan ya da insan fark etmez, annendir.

Kimse annesini "anne sevilmelidir." kuralına uymak için ya da onun karnından çıktığı için sevmiyor, o sevgi doğum sonrası oluşuyor. Birinin senin için neler yapabileceğini görerek büyüyorsun.

Anne ulan bu, saçının teline kurban olurum sevmemek ne demek?

Ama bu şekilde büyümeseydim, kötü bir annem olsaydı, o şefkati, sevgiyi değil kötü duyguları yaşatsaydı sevmezdim.

jaygatsby'nin dediği üzere, bunlar çok basmakalıp, beylik denilebilecek düşünceler, bir noktada temelsizliklerinden dolayı sığ diye bile niteleyebiliriz.

hormonların buyurduklarını bu denli negatif algılamanızın sebepleri olmalı. hormola hareket etmek insan biyolojisi için kötü müdür? tesadüfi olarak meydana gelmiş olmak, tüm evrenin oluşumundan dünya denilen gezegende tüm canlı varlıkların oluşumu göz önünde bulundurulduğunda kötü bir şey midir?

insanların toplumsal baskılarla ya da kaygılarla, kendi geleceklerini kurtarmak adına doğacak çocuğun hayatını ipotek altına almak pahasına çocuk sahibi olmasının eleştirisini anlayabilirim, fakat bu farklı bir perspektiften yürütülmesi gereken, önemli ölçüde ideolojik bir eleştiridir.

bunun dışında kalan kısım, hormonlar, insanın üreme içgüdüsü vs. başka bir perspektiften tartışılır. hayat diye adlandırılan süreci zeka sayesinde biraz daha fazla anlamlandırabiliyor olmamızdan dolayı onu bazılarımız seviyoruz, bazılarımız sevmiyoruz. insan denen varlık çok çeşitli farklı özelliklere sahip olduğundan anne-baba sevilebiliyor ya da sevilemiyor, bu da gayet normal. kendi öznel yaşam deneyimleriniz üzerinden genel çıkarımlar yapıyor olabilirsiniz, bu durumda bu size özel bir deneyim olarak kalacaktır, diğer insanlarınki de bu sebeplerden değişkenlik gösterebilecektir.

yani bazı insanlar anne-babalarını sevebilirler, bu, hayatla sizinkinden farklı bir etkileşim kurmalarından kaynaklanabilir. fakat önceden de dediğim üzere, öfkenizin temeli oldukça karışmış gözüküyor.

@burberry, benzer şeyler genel sav olduğu için senin sadeleştirmen üzerinden gideceğim. annenin seni sevmeme, seni korumama, seni sahiplenmeme hakkı vicdanen yoktur. bu sana tanınmış bir imtiyaz değildir.

Mesela eve bir kedi alıyorsunuz, bir hayvan ya da önemli değil. Şimdi siz o hayvana baktığınız için hayvandan minnet, ya da hayvana iyilik yaptığınız düşüncesine mi kapılıyorsunuz? Yapmak zorundasınız çünkü. bu durup dururken alınmış bir sorumluluktur ve yaptırımları vardır. Üstelik bu zorundalık halinde gereken tüm sorumluluklarınızı yerine getirseniz dahi hayvanı sahiplenmiş olmanıza mantıklı bir dayanak oluşturmaz. (teşbihi sündürmeyelim lütfen.)


@jay @jim

çocuk sahibi olmanın bencil dürtüleriniz dışında bir mantığı var mı diye sorduğum soruya, çocuk kokusu dünyanın en güzel kokusu deyip beni basmakalıp ve sığ ilan ettiğiniz için var olun.

Çocuk sahibi olmak mutlaka güzeldir, çocuklara bayılırım. Bir kardeşim olsaydı mesela, annesinden babasından çok severdim. Ki annesinden babasından çok sevdiğim bir sürü de insan var, mesele sevgi değil, mesele mantık. kutsal aile kavramlarıyla allaşkına teorize etmeyin durumu.

@letheavendangered, hastalıklı olan kısmı neresi? bir insana hasta ifadesini kullanabilmek için elinde güvenilir veriler olmalı. yoksa hakarete girer.

yok kardes, senin cidden bir anger management terapisine ihtiyacin var. öylesine saplanip kalmissin ki kendi hezeyanlarına, okudugunu anlaman bile zorlasiyor. böylesi bir insanla tartismaya girerek kendimi kücültmek istemem, sen tek başına diger arkadaslarla devam et

@jay

zaten cevap vermeye çalıştığında da verdiğin şey cevap değildi. elli paragraf şey yazdık, cevap üretmek yerine, kişiliğim ruhsal durumum falan sorgulandı. Cevap vermek istemiyorsan cevap vermediğinde, cevap vermemiş olursun zaten. bunu belirterek lafımı söyler giderim tribi seni asıl küçülten.Sanki zorla cevap yazdırıyoruz hayret bişi.

sanki tekstil fabrikasında gömlek üretiyorlar. öyle bir anlatmışsın ki. nefretin olduğu kainatı nerden çıkardın. dünyaya bakarak mı? dünya toz akarından küçük evrendeki yerine baktığımızda. 6.5 milyar, cinsel birleşim sırasında bunları mı düşünüyor sence. olmuş, bitmiş. büyütmüşler seni işte. bunları düşünüp yorum yapabileceğin kadar beynini büyütmüşler. gerekli eğitimi sağlamışlar. senin okuduğun filozoflar, yazarlar da anne babalarının çocuğa soramadan gerçekleştirdikleri eylemin ürünü. biraz atarlandım gibi oldu ama çok kafanı yorma :)

pür bencillik oldugu konusunda bende katılıyorum sana. özellikle fakirlerin bir sürü çocuk yapması, mendil satmak zorunda olan cocukların ebeveynleri mesela, alayından nefret ediyorum amk.

süper rahat milyoner biri değilsen cocuk dogurmak bencillikten baska bir şey değil. onun dısında bir cevrede hayatın paso mücadele, sınavlar, sabah 8 aksam 17 mesailer içinde geöiyor zaten. 60 yasında emekli olup sonra da saglık sorunlarıyla bogus. üniversite hayatı belki küçük bir tatil arada ama onuda sinir stres veya ortamsızlıktan boş geçirdiysen komple sıcık bir hayatın oluyor.

düşünüyorum mesela 1 yıla üniversite bitecek ve hayatım iş ortamlarında çürüyerek geçecek. yılda belki 15 gün tatil o kadar. 23 yıl geri gidip bacak arasına beton dökmek istiyorum.

letheavendangered +1

anneboleyn +1

Bazı insanlar "Çocukları sağlıklı büyüsün" diye sevmedikleri bir insanın kahrını ölene kadar çekmeye razı oluyorlar. Bir kısmı bunu bahane olarak kullansa da kan kusana kadar yaşayan da var bunu.

Geçen gün anneme "Anne, çocuklar çok aptal değil mi? Ben de çok aptaldım, kimbilir hala ne kadar aptalım. Nasıl dayandınız? Benim kafam şişti" dedim, "Anne olursan anlarsın" dedi.

Ya neden zorunluluk olsun?

Evet bebeğe biberonla mama vermek zorunluluktur. Çocuğu yaptıktan sonra çöpe atamazsın çünkü bu zorunluluktur.

Ama sevgi zorunluluk değil. Kedi alıyorsam kendi tercihimle alıyorumdur. " off yine acıktı aq kedisi" diyeceksem zaten o kediyi almam.

Anne-baba çocuğu "hadi bir şey üretelim" diye yapmıyor ki. İstemeseler zaten doğum kontrol yöntemleri var. Karar verip "çocuğa hazırız" diyerek yapıyorlar, oradaki hazırlık da koşulların uygun olması, iş, şehir vs..

Annen seni doğurduğu için hormonal bir denge ile sana düşkün hale geliyor olabilir. Ama seni sevmesi sana bakmak zorunda olması ile aynı şey değil. Ağzına yemeği tıkayıp "seni besledim şimdi siktir git odana" diyen bir anne figürü "normal" geliyor mu kimseye? Sanmıyorum.

Etrafında bir bebek ya da çocuk varsa alıp bir saat bakmaya çalış bakalım bakabilecek misin ? Sana bile dayanıp baktıkları için ailene şükretmelisin

Of ne boş yapmışsın ya :)

Katlanır bisikletlere ekstra bir şey bağlayıp da geometrisini bozmaya gerek yok. Şehir içi kullanacaksanız Specialized Sirrus veya Cannondale Quick serilerine yönelin. Ha, illa MTB isterseniz de kendi XL kadro Specialized CRAVE Expert 29er 2014 bisikletimi satıyorum.
www.bisikletforum.com

Illa MTB demiyorum ama illa katlanir olsun diyorum, katlanirlar da zaten cogunlukla 20". Bir kac tane de 26" olan var, iclerinden biri de yukarida linkini verdigim.

Katlanır bisikletin 26" teker olmasının bir avantajı yok, asıl olay 16 ve 20 teker olmasında. Biz mağazamızda Dahon ve Tern modellerini satıyoruz (420 - 575 Euro fiyat aralığında). Ne zamanki katlanır bisiklet 26 teker olur işlevselliğini, küçük olma avantajını yitirir.

@mahsus bagajı büyük bir aracı varsa, 26 inch katlanır da sığıyorsa niye sorun olsun ki?

20" olanlara baktim, cok kisa da olsa bindim, surusu cok acayip geldi, sevemedim. 26" biraz daha insani boyutlarda, evde balkona da rahatlikla koyabilecegim buyuklukte.

@nawres amacın balkona sığdırmak filansa duvar askısı almayı düşünebilirsin. sadece ön tekerden asıp duvara dik şekilde de asabilirsin, kadrodan yere paralel de asabilirsin. çeşitli seçenekler var.
boşuna performansı düşük bisiklete fazla para verme eğer araca sığdırma gibi bir amaçla katlanır bakmıyorsan.

@usc

duvar askisini da dusundum de, su an kaldigim evde asabilecegim uygun bir yer yok, balkon o kadar genis degil. bundan sonra kalacagim evler de kira olacagindan muhtemelen her zaman bi yer sorunu olacak duvar askisi ya da katlanmamis bisiklet icin. sirf katlanir diye fazla para veriyorum farkindayim ama katlanir olmasi gerekiyor mecburen.

150'ye bulamazsın söyleyeceğimi de yakın fiyatlara bulursun. gidip kararını değiştirirsen de wayfarer alma. git oakley frogskin al.
hem herkeste olan bir şey olmaz, hem de rayban'dan daha kaliteli oakley...

400'den ucuza bulunur bu arada ararsan wayfarer de frogskin de...

geçen sene jack&jones'tan aldım buna benzer bi gözlük. bu sene her hafta vidalarını sıkmaktan gına geldi bi arkadaşıma hibe ettim. göz, gözlük önemli mevzu, ayrıca bu gözlükler 400 lira filan değil yahu. 200-300 arası max alabilirsin.

mustang diye bir marka var, kalitesi iyi, şekil şemal düzgün f/p gözlüğü

duruma göre arttırıcam gibi bütçeyi o vakit.

Clubmaster al. Hem herkeste yok hem de kısa saça iyi gidiyor.

ben rayban justin modelini ykm'den 250 tl ye almıştım. yaz sonu idi. en fazla 200 civarı olur, o da polarize olmayan modelleri

gc olayında senin ne olduğunun ilk aşamada hiçbir önemi yok. sonrasında da aslında pek önemi yok. adı üstünde lotarya, çekiliş, kura. şansa bakıyor, sana değil.

@entrapmen abi tamam da hic egitim gormemis afganistanli, celimsiz, 52 yasinda bi adam ve ben ayni sansa mi sahibiz? bireysel yeterlilklerimizin hic mi onemi yok?

en.wikipedia.org

Also, there have been arguments by long time temporary legal residents in the United States against the fairness of the DV program. A situation where high skilled (H-1B and L-1 visas) workers and taxpayers remain on temporary visas in the US for years (in some cases, more than a decade) with no clear path to becoming permanent residents while 50,000 random people are picked around the world and handed permanent resident status questions the fairness of the US immigration system. The odds of winning a diversity immigration visa is based on national origin of current U.S. residents descended from such countries. Hence, for example, Asia has a small quota since countries with large populations (China, India, Pakistan) are excluded.

Yani diyor ki her sene 50,000 kisi rastgele kurayla cekilir. Bazi ulkeler kura disinda kalabilir veya az kontenjan sahibi olabilirler.

Buyuk ihtimal ulkedeki gocmen cesitliligini esitleyip, gocmenlerle ilgili cikabilecek sorunlarda tansiyonu minimumda tutmak istiyorlar. Adam icin senin niteligin onemli degil ki zaten nitelikli is ve beyin gucunu cekme sorunu da yok. Nitelikli insanlar genelde green card'a ihtiyac duymadan abd'ye gidebiliyorlar.

Evet, afganistanli celimsiz 52 yasinda bir adamla benzer bir sansin var (bildigim kadariyla ulkelerin kotalari farkli, ama rastgele iste). Ama egitimsiz olmasi olmaz, en az lise mezunu olmasi gerekiyor (veya en az 2 yil egitim gerektiren bir iste 2 senelik tecrubesi olmasi gerekiyor).

Bunun ismi "diversity visa". Neden boyle bir seyi acik tuttuklari, ulkelerine pozitif bir etkisi olup olmadigi mechul. Ancak evet, kim oldugunun hakkaten bir onemi yok. Adamlar ingilizce bilme sarti dahi aramiyorlar. Aslina bakarsan basvurularini elden inceleyen bir insan oldugunu dahi sanmiyorum. Lotoyu kazanirsan ve gorusmeye cagirilacak olursan tabii ki seceren incelenecektir. Ulke icin tehlikeli olduguna kanaat getirilirse kabul edilmeyeceksin (sabikan temiz degilse falan da ayni zamanda).

Yani once Amerika'ya gitmek isteyen kisilerin listesini aliyorlar (basvurular). Sonra aralarindan rastgele seciyorlar. Sonra bu secimlerini on elemelerden gecirip suzuyorlar. Kalanlari gorusmeye cagiriyorlar. Begendiklerini aliyorlar.

Ihtimallere gelince: Guncel rakamlara (kontenjan / basvuru) gore bir bireyin sansi %1 civarinda. Sayisal Lotoyla falan karsilastirirsan garanti gibi bir sey (sayisal lotoda 6 tutturma ihtimalin 13983816 de 1, green cardda 100 de 1). Ozellikle evliysen esinle beraber ayri ayri basvuru yapabiliyorsun ve biriniz kazanirsaniz ikiniz de kazanmissiniz gibi oluyor. Bu yuzden evliysen %2 diyebilirsin sansina kabaca.

Avantaji: Gecersen butun asamalari once yerlesme vizen oluyor ve bundan bir kac sene sonra da kalici vatandas olabiliyorsun. Amerika vatandasligi altin bilezik malumunuz. Eger bir sekilde gidip orada kalici yerlesme veya vatandas olma amacin varsa, diger yollara kiyasla surecten en az bi 10 sene kesen bir surec bu.

çekilişi kazananlara mülakat var zaten, ilk etapta herkesin şansı eşit.
ama sinir oldum şuan ne olduğunu bile bilmediğin, umursamadığın, senin için gerekli olmayan bir çekilişe girip diğer adayların şansını düşürdüğün için...

bir de cekilisi kazandik diye green card'i almaya 100% hak kazandik diye de bakmamak lazim. cekilisle secilen kisiler arasindan mulakata sirayla cagiriliyorsun. her sene, green card verilecek kisi sayisindan fazlasina hak taniniyor ve bir numaran oluyor bolgeye gore. daha sonra ekim ayindan itibaren bolge ve numaraya gore adam cagiriyorlar. misal ekimde eu 0-3000, kasim eu 3000-6000 vs vs. eger ki sana sira gelmeden green card kotasi dolarsa, kart mart alamiyorsun.

fake basvuru kismi ise seni tamamen eler, cekilisi kazandiktan sonra bir ton belge dolduruyorsun, bunlar kontrol ediliyor. eger ki yanlis bilgi verdigin ortaya cikarsa tamamen ban yersin.

bi tarafta var. hepsini alın sokun bi tarafınıza dedi bizimkiler. diğer tarafta yok, zira miras yok. çok ufak bi şey vardı, en çok ihtiyacı olan kardeşe verildi. ama sanmıyorum ki dünyalar kalsa bile sorun olacağını. bu taraftaki kardeşler birbirlerine çok saygılı insanlar komple. diğer taraftakilerden 2 tanesi bozuk çıktı, onları da sildiler zaten diğerleri.

Ya yüklü miras olup da kavga çıkmayan sülale yoktur. Gerçi yüklü olmasına bile gerek yok. HEr ailede çıkıyor böyle tipler.

Benim anne tarafında da baba tarafında da miras kavgası yok çünkü miras yok :D ama olsaydı kesin kavga çıkardı. Bu devirde boyle.

bizde 25 sene suren davalar oldu.

@purplee
benim annemin annesi de tüm mirası tek oğluna bıraktı.
üstelik dedem kasabanın sayıl zenginlerindendi.
ama oğlan tüm malları yedi, iflas etti. nineme de bakmadı biz baktık.

bizim iki taraf zaten akraba
ikisi de köylü, miras olarak bi tek köyde tarlalar vardı, 8er kardeşe nasıl gerekiyorsa (tarlanın yerine göre m2 ayarlayarak vs) bölüştürdüler. kavga gürültü olmadı.
annem de babam da gerekirse feragat ederlerdi bizimkiler akrabayla böyle şeyler için küsüp, kavga etmez. kavga potansiyeli olan yengemler vardı onlara da fırsat vermediler.

zamanında babaannemin amcası babaanneme ve onun kardeşlerine kalan tüm malları üzerine geçirmiş. yıllar sonra okuyup para kazanınca bizimkiler dava açıp kazanmışlar. galiba hala devam eden bir dava daha var onunla ilgili ama bilmiyorum.

baba tarafımdam sadece 1 ev kalacaktı onuda yıllar babaannem her çocuğuna bir daire verdi. miras yok kavga yok.

anne tarafımda is annem ve dayılarım iyi anlaşır birlikte konuşurlar şunu satalım bunu böyle yapalım diyip karr veriyorlar, satıştan sonra para bölünür. hala ortak tapu ayırmadılar, bu gidişle ayıracaklar gibi de görünmüyor.

bizde problem var da konuşulmuyor. miras kalan ev de boş duruyor, tarla da kaç dönümdü bilmiyorum ama öyle duruyor, kimse ne kullanmak istiyor ne satmayı düşünüyor. herkesin maddi durumu yeterli olunca kalan malı umursamıyorlar sanırım.

bende yakında bekliyorum bizimkilerden. babaannem vardı işte herkesi bir arada tutan. onu kaybettikten sonra hepsi ayrıldı. şuan oturduğumuz ev aile apartmanı. 3 daire var ama 4 çocuk var. nasıl olacak bilmiyorum. hani bu evi satmaya kalkacak adam karşısında beni bulur, öldürürüm, gebertirim tarzı laflar falan. gereksiz, boş işler ya. bizimkilerin durumunu anlatsam roman olur öyle söyleyeyim. nefret ediyorum hepsinden ayrı ayrı...

bizde de yakında başlıyor.
hiç öyle tipler değillerdi ama işin içine para girince insan değişyiyor.
bayaa mahkemelik olacağız.

en son bir kaç kuzenim kendi dayı ve teyzelerine dava açtı. mart ayında babam da onların dayısı olduğu için miras için mahkemesi var. babanem ölünce onun üzerine olan dedemin yaptığı binaları o kuzen tayfası satmak istiyor. babam dedemin anısı olduğu için istemiyor. öyle birbirine dava açan bir aile yani. babam bütün diğer 7 ablasına ve abisine para bile teklif etti ben size parasını veriyim napıyorsanız yapın diye parayı az buldular. şimdi mahkemeden sonra umarım değerinden ucuz satılır :/

miras yok kavga yok durumu bizde de. anne tarafımdan bir ev kaldı onda da durumu iyi olmayan teyzemle dayım oturuyor, kimsenin de bir şikayeti yok.

DİZİDE KALİTE! olsun, klişe iyidir. şaka bir yana zaten slogan tadında uzun bir ismi var sitenin, slogan gereksiz bana sorarsan.

slogana gerek var mı, "kumanda sende" yeterince iyi değil mi zaten?

"biz kaliteyi çok farklı anladık."

torrent kullanamayanların adresi

hepsi cam gibi

"al bu kumandayı..."

kaybedemeyeceğiniz tek kumandanız olsun, kumanda aramaktan ömrü heba olan biri olarak aklıma bu geldi.

"artık kumandaya ihtiyaciniz olmayacak" gibisinden bişey olabilir.. Sürekli bu siteyi izleyeceksiniz babinda.

kumanda sende;aç istediğini!
kumanda sende;başlat dizini!
kumanda sende;seç dizini!
kumanda sende;izle dizini!
kumanda sende;hemen aç dizini!
kumanda sende;beklemeden izle!

"kaçırdım" diye üzülmeyin

Düzgün bir yere gidip aldıracaksın, çok kompleks bir durum değil.

De bu çocuğun sonu nolacak ya?

vayy güzel olmuş kaşları. epilasyon değil ama bence o. alınmış ve kesilmiş kaş. kuaföre gitsen aynı şekle sokarlar.

Bence korkunç alınmış hali. Bi kız olarak ben bile kendim alıyorum ve kalın kaşlıyım. Çok iyi bi kuaföre git doğallığını çok bozmadan inceltsin uzaylıya cevirmişlerdi beni

kendin ilk seferinde berbat edebilirsin, ama deneyimlendikçe kendin de yapabilirsin.
önce kısaltacaksın makineyle dalıp, 4-5mm civarı iyidir genelde de burada idonun yine biraz daha uzun.
sonra da alacaksın eline cımbızı tek tek yolacaksın istediğin şekilde.

Amanin eski halini bilmiyordum ben bunun.
bence almakla basa cikilmaz bu kaslarla, buyuk ihtimal lazer epilasyon yaptirmis.

senin gibi düşünen var elbette, ama onlardan biri değilim.

Özenti ve kimliğin yavaş yavaş kaybolması... Her ne kadar bunlar "modern" ve "globalleşen" dünyanın getirileri de olsa, ben de doğru bulmuyorum

size hitap eden mekanlara gideceksiniz o zaman işte , shake shacker da var bu ülkede kardeşler kebap salonu da .
Berlinde çok lüks alman restorantları olduğu gibi kreuzberg iskenderciside var, her yerde olan durumlar bunlar bence şikayetiniz çok anlamsız.

Senin gibi düşünüyorum ve bunları çok saçma buluyorum. İngilizce bilip bilmemekle alakası da yok. İngilizcem gayet iyidir fakat bu tarz şeyler insanları yozlaştırıyor gibime geliyor. Fakat Starbucks'daki çoğu şeyi çeviremezsin onları ayrı tutuyorum.

hiç kafama takmadım bu durumu hatta sen yazana kadar düşünmemiştim bile. eğer gerçek adını yazıyorlarsa sıkıntı yok ama lahmacunu "türkiş pizza" diye yazıyorlarsa gülerim.

ayrıca neden starbucks'da stres oluyorsun. ben hiç tall olsun, venti olsun demedim bardak için adamlar orta, küçük, büyük dediğinde de anlıyor. vayt çaklıt moka demek beyaz çilokatalı moka demekten daha samimi geliyor en azından yarısa başka diğer yarısı başka yarabet bir konuşma olmuyor.

animal kardeş, onion'a falan ne diycen hani adamlar soğanın da patentini almamıştır ki. patentli ürünleri için eyvallah da kırk yıllık suvana bile onion dedirtmesinler müşterilerine bi zahmet. bunun sebebi burasının türkiye olması değil müşteri memnuniyeti olmalı bence.

edit: hah ya da advo'nun dediği daha mantıklı türkçe açıklama da olsun?

shake skack de hem türkçe hem ingilizce menü var. konu bu değil evet menülerin yeterince açıklayıcı olmaması bence daha kötü türkçe menü ama bi bok anlamıyorsun. adam şinitzel demiş geçmiş. yemek bir geliyor şinitzeli doritosa bulamış felan sikko sikko işler.

aslında bu işi çözecek şey dışarıda yemek yememek yoksa bir çözümü yok.

shake shack, starbucks uluslararası firmalar. bütün dünyada standardı olan firmalar. Yani sen venezuela'da starbucks'a gittiğinde ispanyolca sipariş vermek zorunda değilsin. Kahvenin adını söylüyorsun, boyunu söylüyorsun alıyorsun. Bir çinli de türkiye'ye geldiğinde starbucks'ta sipariş verebilmek için türkçe kursuna gitmek zorunda kalmıyor. Bu firmaların böyle yapmasının sebeplerinden biri bu.

Ha küresel olmayan bir türk firmasının menülerini ısrarla ingilizce yapması elbette saçma olurdu. Fakat tabii gözlemeyi falan ingilizce yazıyorsa saçma olurdu. Yoksa kahvenin adını moccha değil de türkçe yazacak hali yok. Moccha'yı sen başka yerde moccha diye görüp beğendiysen menüye baktığında sipariş verebilmen için yine moccha görmen lazım. Oraya moccha yerine abuzer yazarsa abuzer ne lan moccha bile yok dersin.

özel isim olmadığı sürece ben de çok aptalca olduğunu düşünüyorum. ingilizcem de gayet iyidir şükür. ama dili korumamız lazım. ingilizceyi de, türkçeyi de, almancayı da. ben bir dil öğrencisi olarak böyle düşünüyorum. türkiye'de, %90'ı türk müşterilere servis yapan bir işletmenin özel isim olmayan şeyleri ingilizce yazması bence özentilikten, mallıktan başka bir şey değil.

özel isim olsa neyse de roasted, creamed with gibi ifadelerin türkçede gayet sık kullanılan ve kimsenin yadırgamayacağı, rahatlıkla anlayacağı karşılıkları var. şekliniz, artistiğiniz kime yani. mal mal işler. ağzını yayarak creamed with diyen sikiklerin çoğu iki kelime ingilizce konuşmaktan acizdir eminim.

(bu tarz mekanlara gidenlere demiyorum sikik diye, bunu "cool" olduğunu düşünerek yapan tiplere diyorum. yoksa biz de börgır king'e gidip vupır yiyen adamız sonuçta)

senin gibi düşünen var elbette, ama onlardan biri değilim.

@ucan spagetticanavari
bu nasıl cevaptır yaw :D

latte, cappuccino, moccha daha sürer gider hepsi sütlü. ve hepsinin tadı farklı. alt tarafı sütlü kahve olmuyor o yüzden.

Senin gibi düşünüyorum.

Ben oturmuyorum, oturduysam da kalkıyorum. Ne satarsa satsın isterse dünyanın bir numarası olsun hiiç umurumda değil. Bana saygısı olmayana benim de saygım olmaz.

Bazı ürünler var ki bizim dilimizde söylense bir anlamı olmayacak, marka olmuş. O hoş görülebilir. Tüm menü benim bilmek zorunda olmadığım bir dilde olmamalı. Biliyorum, bilmiyorum ayrı konu.

Yahu bir de bu kadar okumuş etmiş adam neden bu saçmalığa prim veriyor anlamıyorum. Şu yabancı hayranlığını bi kıramadık yahu şu topraklarda. Yabancı deyince dibimiz düşüyor, ağzımızın suyu akıyor hala. Yetmedi mi, hala mı?

"Globalleşme gereğii" diyenler az kenara çekilsin, sakin bir yerde küreselleşme nedir ne değildir inceleyiversinler bi zahmet.

Ekleme: Saygı demişken menülerine görme ve işitme engelliler için de ek bölüm koyan firmalar varsa ayakta alkışlarım, sıkı müşterileri olurum, bedava reklamlarını bile yaparım.

Ahahah çok eğlenceli bir hal aldı tartışma.

Şöyle düşün. Mumbai'de türk tatlıcısı açıyorsun. Baklava, laz böreği, bülbül yuvası, vezir parmağı satacaksın. Adam menüyü eline bir alıyor bir sürü tatlı var. Bu nasıl iş lan diyor hepsi şerbetli tatlı bunların ben hepsini bilmek zorunda mıyım?Nasıl sipariş vereyim ben bunları?

Aynı bunun gibi. Adam capuccino yerine ne yazsın arkadaş? Moccha yerine ne yazsın? Kahve kelimesi bile başlı başına yabancı kelimenin yamultulmuşu. Biz daha içeceğin türüne bir isim uyduramamışız.

kürselleşme gereği değil ama starbucks'ın kürsel bir firma olmasının gereğidir türkçe isim koymaması. Dediğim gibi sen çin'de gidip sırf çince menüsü olan bir yerde ıkınır ıkınır sipariş veremezsin ama starbucks'a gittiğinde çok rahat sipariş verebilirsin. Starbucks'ı koruduğum ya da sevdiğim için demiyorum bunu. Bu bir gerçek olduğu için diyorum.

Hadi hayırlı traşlar.

ben menüde ne olduğunu bilmediğim bir şey olursa (sadece iyi derecede ingilizce biliyorum ama bir sürü fransız ve italyan yemeği var benim de adından ne olduğunu anlayamadığım ama menülerde hep o şekilde var olan) ya teknolojiyi kullanıp google'a soruyorum (restorandayken yemek foto.su çekip paylaşmaya yaramıyor sadece akıllı telefonlar) ya da garsona soruyorum. bilmemek ayıp değil ki.

shake shack'te ben ne sipariş vereyim diye düşünürken kaç defa sipariş alanlar siparişleri anlamadığım için düşündüğümü sanıp seçim yapmama yardımcı olmayı dahi teklif ettiler nazikçe.

ingiliz çaylarının adları da standart. starbucks'ın kahveleri de standart.

ürünlerin türkçe açıklamaları da yazar genellikle ürün adları yabancı dilde yazılmış olsa da.

evet, bence şikayet etmekte haklısınız, bence de herkes ingilizce bilmek zorunda değil ve menüde türkçe açıklamalara yer vermek de gerekir çünkü burası türkiye; ama starbucks gibi yerlerde sipariş verirken zorlanmak, tedirgin olmak, ateş üstünde oturuyor gibi hissetmek biraz abartılı değil mi? herkesin bu şekilde hissettiğini sanmıyorum.

@advocatusdiaboli, fransız bizim ülkeye gelince bile bildiği halde ingilizce konuşmuyor. resepsiyondaki adam fransızca bilmiyor diyelim, konuşmuyor adam. kendi dilini konuşuyor. "fransız müşteri aldıysan fransızca bilen adam koyacaksın oraya kardeşim" diyor. (kardeşim anlam için kullanıldı. o demiyor, kessen demez bize kardeşim)

@minik donut canavarı + @trumanshow + @palve + @der maister + @advocatusdiabol + @hayat aklini konusacak bir filozof uret: cidden ne demek istediğimi anladığınız için teşekkür ediyorum.


@anima + @m e l t e m + @godspartical: yahu, duyurada açıkça belirtemedim mi bilmiyorum ama neden ısrarla "mocha'ya adamlar mahmut mu desin?" tarzında yaklaşıyorsunuz ki? yerli karşılığı olmayan ürünleri istedikleri gibi satsınlar. asıl sorun, bunların yapılış şekillerini ve içeriklerini bile ingilizce yazmaları. "fırında pişmiş soğan/peynir", "x kremalı" demek yerine "roasted onion/cheese", "creamed with x" demelerine, "beyaz çikolatalı mocha" yerine "white chocolate mocha grande" demelerinden bahsediyorum. bunun kafası normal midir? "portakallı çay" yerine "orange flavored tea" demelerinin neresi doğru?
ayrıca "starbucks gibi yerler" dedim, salt starbucks'tan bahsetmiyorum.

not: ingilizce ile derdim yok benim. aynı şey italyanca olsa yine itiraz ederdim.

@m e b

Siz kendinize yandaş arıyorsanız sadece gönlünüz olsun diye "he yahu haklısın süper düşünmüşsün" diyeyim.

Ama yok istediğiniz şey fikir alışverişiyse 2 defa yazdım tekrar yazmak içimden gelmiyor açıkcası aynı şeyleri.


kilit kısım bence "ben neden starbucks gibi yerlerde sipariş verirken zorlanayım, tedirgin olayım, ateş üstünden oturuyor gibi hissedeyim ki?"

Bu cümle. Şimdi siz starbucks gibi yerlerden kastınız nedir bilemiyoruz tabii beyninizi okuyamadığımız için. Kusura bakmayın. Siz starbucks dediniz diye starbucks dedik.

Kaldı ki bir çok kere yazıldığı gibi starbucksta türkçe konuşanın ağzına kürekle vurma servisi görmedim. Çok gitmem starbucks'a ama muhtemelen hala yoktur.

Siz diyorsunuz ki "tamam ama orada da çay aromaları, içecekleri tamamen ingilizce yazılmıştı". Bu cümleden kastınız ne olabilir insan çok anlam veremiyor. Misal english breakfast tea mi yazmışlar? Bu onun evrensel adı. earl grey mi demişler? Bu da onun evrensel adı. Bunları değiştiremezler. moccha örneği de buna benzer örnekler çoğalsın diye ortada dolaştı.

Earl grey veya english breakfast gibi yazılar varsa neden ateş üstünde duruyorsunuz onu anlamadım. Sanırım bir aşağılı kompleksi falan var sizde. Garson da mı ingilizce konuşuyordu? Toefl ibt puanı mı istediler sipariş öncesi. Eğer öyleyse ayıp etmişler. Eğer öyle değilse soramadınız mı?


Hadi soramadınız diyelim ki menüde de tek kelime açıklama yok. bakın şimdi örnek menü.

Caffè mocha (çikolata espresso ve süt)
capuccino (espresso süt)
Caffè macchiato (espresso süt)


Kahve kültürünüz hiç yoksa size tarfini falan vermeliler ki kahveler arasındaki farkı menüden bakarak görün. Bu üç kahvenin üçü de birbirinden farklı. Yanına türkçe isimlerini de yazsanız açıklamasını da yazsanız bu bir şey ifade etmez.

Sizin için o içeceğin bir anlam ifade etmesi için ismini bilmeniz lazım. Macchiato mesela.


Aynı şeyi bir türk lokantasında tamamen türkçe bir menüyle de yaşayabilirsiniz.

Ben 10 tane tavuklu yemek ismi yazarım oraya. Hepsinin içinde tavuk var.

tuzda tavuk
çıtır tavuk
pane tavuk
ızgara tavuk
tava tavuk
barbekülü tavuk
körili tavuk

siz hayatınızda ilk defa tavuk eti yiyecekseniz yukarıdakiler size çince gelir.


Bu durumda da kal krizi geçirip terlemeye gerek yok.

Garsonu çağırırsınız. Yahu bu tavukların hiçbirini bilmiyorum ben nedir bunlar anlat dersiniz anlatır.

Onun dışında bir insanın neden sipariş verirken ateş üstünde oturuyor gibi olduğunu pek aklımda canlandıramıyorum açıkcası.

Öyle yerlere gitmeyebilirsin. Ben öyle yapıyorum.

eğer sizin dediğiniz gibi sadece duymak istediklerim için buraya yazsaydım benden farklı düşünenlere tik atmazdım.

ayrıca yazdığınız menü gibi olsa canım feda. ben kendi ülkesinde yaşayan bir TÜRK olarak neden menülerde "fried chicken with peas" gibi yemek ismi görmek zorundayım? neden "bezelyeli kızartılmış tavuk" şeklinde göremiyorum? bunun türkçe olarak kulağa hoş gelmediğini ama ingilizce olunca daha iyi olduğunu söyleyen bir şahıs mı "aşağılık kompleksi"ne yakalanmıştır, yoksa bunun kültürel yozlaşmaya yol açtığını, dilimize saygısızlık olduğunu düşünen biri mi?
ben bir türk olarak neden "bu ne içeriyor?" demek zorundayım ki?

bir not daha düşeyim: ingilizce konuşabiliyorum. bu öfkem için "ingilizciyi bilimiyir aşığıık kımpleksinin dışa vurumu bu" demek yersiz.

tabikisi de.

Özellikle tumblr'dan yazan çok kız oluyor. Lise zamanlarında ise kızlar koridorda durdurup karın kaslarıma elliyolardı. O zamanlar asosyaldim dur napıyon bacım da diyemiyodum. 3'lü 4'lü kız gruplarının tacizine uğradığım oldu Gündoğdu'da.

sorma ya bu kadınlardan bıktım artık hayvanlar!

az buçuk götüm var diye beni bile taciz ediyolardı, adonisli yapılı adamları tuttukları yerde amıyolardır hiç şaşırmam.

'yalarun' yazıyorum

bana hiç yalarun yazmadın :(

Ama çok sapıkça amılıyoruz gençler. Kullanılmış bir peçete gibi atıyorlar sonra bir kenara.

sapıkça denecek düzeyde pek olmuyor, ama bir şeyler yazan oluyor arada...

Ahsjdjdjddkl gözümden kaçmıştır pardon ahsjsjsnkl

İş adonis ile ilgili değil. Bu tüyoyu vermemek gerekiyor ama vereyim. Fiziksel olarak bi gideriniz olmalı, en az bir yerden. Yani şöyle diyeyim, kazanan kombinasyon her zaman geniş omuz ve karın kaslarıdır.

Ama siz fiziksel olarak karın kası çıkarması zor olan bir insansanız, cüsse yoluna gitmek zorundasınız. Yani cidden iyi bi sırtınız varsa, büyük kollarınız varsa (insan büyüklüğü, 50 cm kol kimse beğenmiyor); her türlü yine gideriniz var.

Yani, ya karın kası, ama "hoş", model duruşu.
Ya da azman tipi, hafif göbek. İkisinin de hatun taraflı gideri var.

Ancak; hangi yaşta olursa olsun, özellikle daha genç kızların ilgisini çekmek istiyorsan, karın kası. Çünkü aslında "en kolay" çıkarılacak kas karın kaslarıdır, ne kadar aksi iddia edilse de. 3 ay ciddi bi diyet yaparsın gelir. Ama 3 ay ciddi bi çalışma ile o cüsseyi yapamazsın.

olum kasların falan bu kadar talep gördüğünü bilmiyordum.

heyecanlandım ben de yapıcam.

kaç sene sürüyor lan bunun olması?

kosun lan mevzu var 2 sene

yesilimtrak deney değilse?

ulan 5 yaşımdan beri göbeğim var nasıl bir duygu adinoslu olamak anlatın hele gençler.

ışıklı.

oyun delileri için bu mouse.

oyun delisiyim ben de. ama hala pahalı geliyor hem de çok fena.

zengin oyun delisi diyeyim o zaman. :)

oyun oynamayı tutku haline getiren insanlar için en iyi performansı sağladığından/sağladığını iddia ettiğinden kaynaklanıyor fiyatı.

örneğin 5 tl'ye de kulaklık var, müziği tutku haline getirenler için 500$'a da var.

10bin tl'ye de araba var, 100 bin, 1 milyon tl'ye de var.

yani performansla, albeniyle, tasarımla, işlevsellikle veya statüyle alakalı.

ayrıca böyle bir soruya bu kadar cevap yazacak kadar boş vaktim niye var merak ediyorum gerçekten.

10k dpi o kadar matah bir şey değil kablolularda. Benimki kablosuz 5700. Arkadaşımınki kablolu 8500. İkimizin ki de bunun çeyreği fiyatında bile değil.

1000Hz Ultrapolling demiş belki bu artistik bir şeydir.

Tuş sayısı da çok az aq, o kadar para veriyoz bari üç beş tuş döşe de keyfimiz yerine gelsin. Ağırlığı açısı yüksekliği de ayarlanmıyor gibi. Siksen almam.

öyle diyonuz da bunun aynı özellikte 2013 versiyonu var 60 dolar. gerçekten teknik farkı ne merak ediyorum.

yav hele şükür bi animal anlamış beni. tıpa tıp aynı mouse özellik olarak da aradaki fark felaket uçuk. tek satıcı da bu değil başka satıcılar da aynı mouse benzer fiyatlardan satıyorlar ve onlar da satmışlar başka.

www.amazon.com

yav anlatamıyorum bakın alın başka satıcılara bakın.

www.ebay.com

www.ebay.com

spagetti senin attığın "2014" versiyonu değil. fakir işi o. bu 2014 olunca noluyor lağn onu soruyom!

tamamen sallıyorum deposu yanmış, fabrikayı sel almış 3-5 tane kalmış 2014 modelden. arz talep dengesinden fiyat uçmuş.

Ya anladığım kadarıyla genel olarak razer işin şov kısmında hep. 2-3 tane farelerini test ettim arkadaşlarımda, benim g700'ün yanına bile yaklaşamadı hiçbiri. Ki g700 tek özelliği bir sürü tuşu olması olan bir fare.

İşin içinde razer varsa fiyatı sorgulama. "Ooo sert çocuğuz biz. Oyun falan." şovu yapan, odasına orasına burasına oyun posteri asan çocuk/adam ekipmanı.

neyse aldım bi tane madem havalı bi şey. maksat şanımız yürüsün.

O mouse o kadar pahalı değil bence. 99.99 imiş elinde kalmamış adam da almasınlar diye 999.99 yapmış diye düşünüyorum. Özel mesajla getiriyor olabilir veya ilanı silmek istememistir satın alan sayısı gider diye. Booking.com'daki rezervasyon yapmayın odamız 100.000 usd tekniği gibi yani.

eğer gözümden kaçırdığım bir şey yoksa (ki yok büyük ihtimalle) verdiğin linkte büyük bir tezgah var. yani satıcı dolandırıcının teki. razer'ın kendi sitesinde 80 dolar www.razerzone.com

onun haricinde cihaz nasıl diye soracak olursan; bende bu death adder'in klasik modeli var. 80 dolar civarında almıştım bende ve gerçekten oyun kalitesinin %100 arttırıyor. bu mousetan önce ki oyun performanslarıma bakıyorum da, cidden hiçbir şeymiş. (fark daha çok online oyunlarda belli oluyor. özellikle cs:go)

edit: lim5'in dediği gibi de olabilir. hemen dolandırıcı demeyeyim :)
edit2: yapacağınız kıyası seveyim :D evet g700'ü imba, kahrolsun razer.

oha lan o ne ?
10bin dpi olunca ne kadar fark ediyor yani? kantır oynarken fareyi düşünce gücüyle kontrol edip adamı vuramıyosa sikerim öyle fareyi de fiyatını da afedersiniz

G700 daha iyi demedim. İnsan gözüyle okumayinca beyniyle dusunmeyince...

Neresinde kiyas var la ?

@kola içen adam
Razer'ın sadece 1 faresi senin cihazından daha kötü, tek tek hepsini üşenmeden inceledim ve geri kalan hepsi (bazı left hand edition fareler gibi spesifik cihazlar haricinde) değerleri g700'ün üzerinde cihazlar. Yazında 2-3 cihazı kontrol ettiğin ve Hiçbirinin g700'e yaklaşamadığını belirtmişsin.

Ayrıca kendince bir takım nedenlerden ötürü razer ve kullanıcılarını karalamayı çalıştığın da gözden kaçmıyor :) üzerinde fazla tuş olması bir cihazı daha değerli kılmaz. Önemli olan kullanım amacının paralelinde uygun bir cihaz seçmek. makro yapmayacaksan eğer fazladan tuşların varlığı anlamsız. Razer her kullanıcı tipine, gerektiği şekilde hitab etmesi bakımından da rakiplerinden farklılaşan bir firma. ayrıca odama hiçbir zaman poster asmadım :D

@zbamk
ya trollsün ya da fazla düz mantık konuşuyorsun ancak izah edicem durumu.

1- Düşük DPI - Yüksek Sensitivity => örnek: |__________|_______x____|__________|

2- Yüksek DPI - Düşük Sensitivity => örnek: |___|___|___|___|___|___|___|___|___|

dpi (dots per inch) inch basina dusen nokta sayısı demek. sadece mouse degil mesela yazici tarayici gibi cihazlarda da tarama ya da baski yoğunluğu değeri olarak ifade edilir. inch basina düşen nokta sayısı ne kadar yuksek olursa baski ya da senin farenin algılaması o kadar yüksek olur.
oyun için ifade edeyim; cm başına düşen nokta hareket sayısı(dpi) ne kadar fazlaysa faren o kadar hızlı hareket eder ve tepki Süren kısalıp, daha doğru nişan alırsın.
Son olacakta cihazın gerçek fiyatı 999.99$ değil 79.99$

@proleter
bak aklıma şimdi geldi de, bu ilan olta da olabilir. Bende cs:go da düşen fiftisentlik kutuları belki düşen olur diye 100$'dan koyuyorum pazara :D sonuçta fayda sağlayacaksa bana öyle sağlasın yoksa napayım 3-5 kuruşu :D işte bu arkadaşta benim gibi düşünmüş olabilir.

Edit: razer siyosu kankam olur, ara ara böyle firmasını övünce banka hesabıma 3-5 bir şeyler atar, bende yolumu bulurum.

@air,

"10k dpi o kadar matah bir şey değil kablolularda. Benimki kablosuz 5700. Arkadaşımınki kablolu 8500. İkimizin ki de bunun çeyreği fiyatında bile değil.

1000Hz Ultrapolling demiş belki bu artistik bir şeydir.

Tuş sayısı da çok az aq, o kadar para veriyoz bari üç beş tuş döşe de keyfimiz yerine gelsin. Ağırlığı açısı yüksekliği de ayarlanmıyor gibi. Siksen almam."

Zannedersem başkasının mesajını okudunuz. Herkes "Oooo 10k dpi alırım bi' dal" yapmış. Ben de örnek vermek için o ikisini söyledim. Olay dpi olsa arkadaşın kablolu da 700-800 dolar olurdu diye.

"
Ya anladığım kadarıyla genel olarak razer işin şov kısmında hep. 2-3 tane farelerini test ettim arkadaşlarımda, benim g700'ün yanına bile yaklaşamadı hiçbiri. Ki g700 tek özelliği bir sürü tuşu olması olan bir fare.

İşin içinde razer varsa fiyatı sorgulama. "Ooo sert çocuğuz biz. Oyun falan." şovu yapan, odasına orasına burasına oyun posteri asan çocuk/adam ekipmanı."

Yine yanlış kişininkini okumayın diye önemli yeri tırnak içinde ikinci kez kopyalıyorum, "Ki g700 tek özelliği bir sürü tuşu olması olan bir fare." Gördüğünüz gibi yermişim neredeyse fareyi. Tuşları dışında bi' olayı yok diyerek. Tuş da zaten maliyeti belki de en az olan kısım oyuncu farelerinde.

@kola içen adam

mouse'un fiyatı 70 dolar. 999 dolarlık ilan olta, tezgah, şirket.. her ne derseniz deyin ilanı veren adam dolandırıcı :D o yüzden 10k dpi ise 1000 doları hakeder gibi bir durum söz konusu değil. ayrıca cevabımın bir kısmı zbamk'a bir kısmı da proletere idi. o yüzden yazıyı komple üzerine alınma :)

ilk linke tıkladığımda 62 dolar görünüyor, düzeltmişler mi?

fiyat düzeltilmiş.

hangi pisiklet?

Hangi Bisiklet ? (Atilla Ilhan'in yeni kitabi).

eheh maile eklemeyi unutmak gibi olmuş. ekledim canım duyurucu canlarım:)

marka/fiyat diye bir kıstas olmaz. model/fiyat olur donanımına göre.
çoğu markanın alt seviye modelleri de üst seviye modelleri de olur.
bisikleti göremiyoruz, net yorum yapamıyoruz...

ekledim linki yav

Bu yaris bisikleti. Bir bindin mi 150-200 km. yapmadan inmek yok. Ona göre.

günlük kullanım için o kadar uygun değil panps sürekli asfalt üzerinde olacaksan belki. onun dışında fiyatı normal, düşük de yüksek de değil.

@pinocchio
evet evet. istediğim yol bisikleti zaten. işte bütceye göre markalar değişiyor. bu acıdan da sizlerden yardım istiyorum:)

vitesleri şimdi claris serisi olarak geçen seviyede, eski seri dışı alt seviye bir set. ön aktarıcısı sora.
frenleri net kötü, vitesleri kötü, jantları kötü

kısacası eğer bu haliyle sürekli kullanmayı düşünüyorsan alt seviye bir bisiklet olduğunu bil, marka sadece kadrosunun markası. donanım performansı etkileyecek kısmı alt seviyede.
kadro ne zaman önemlidir? donanımı zaten alabildiğine iyidir, kadrodan sağlanacak ufak farklar dahi önemlidir o zaman kadro dikkate değer olur.
bu bisikletin kadrosu da karbon değil, üst düzey değil. ortalama alüminyum bir kadro, fazlası değil.

yavaş yavaş, parça parça üstüne koyup yükselteceksen alınabilir yine. fiyatına göre bakarsan sıradan. çok kötü değil ama bu fiyata kaçırma denecek süper bir bisiklet de değil.

kısaca şunu yazayım, karbon kadrolu, ultegra üstü grup setli, 7kg olsun, 7,5kg olsun diye uğraşıp titanyum vida filan gibi ince detaylara kadar dikkat edip toplayacağın bir bisiklet olmadıkça kadro markasını o kadar önemseme.

sabit hareketsiz parça değil, jant göbeklerinin akıcılığı, aynakol göbeğinin akıcılığı, çekiş sisteminin hafifliği vs. önemli olanlar ilk etapta.
bak, en iyi donanımı aynı fiyata hangi marka veriyorsa onu al, ya da aynı donanım hangisinde ucuzsa git al. bu kadar basit. parçaları incele.

@ucan spagetticanavar
peki bunun yerine şuna bak derseniz o ne olur?

Bende satılık carraro race 032 var 6 aylık. Bundan hem kardo hem vites sistemi olarak 2 gömlek üst, lastik olarak 4 gömlek üsttedir. İlgilenirsen pm atabilirsin.

seni ucan spagetticanavari ile basbasa birakiyorum ; anliyor bu islerden. sen de, istersen, bir link koyma olayina biraz daha derinden takil.

o sevinmiştir sen önce öleceksin diye. kurtuluyor işte senden ..

bikaç yıla allahından bulursun merak etme

gidip özür dileyeceğine gelip burada mum dikmeyi tercih etmen ayrı bir başarı.

gotic naber badi? addgsfgfs

Sövenlere ve söveceklere gelsin: denedim, çok denedim. Olmuyor.

şurada hakkında tek bir şey bile bilmediğiniz bir kadın ve onun oğluyla olan ilişkisi hakkında neye dayanarak böyle yorum yapabiliyorsunuz ki...

cevap: hakettiyse iyi demişsin, ben de idare ederim...

iyiyim.
ne oldu, ne yaşadın bilemiyorum ama ben anne kelimesiyle, ölüm kelimesini aynı cümle içinde bile kullanamam.

Üzüldüm. Senin adına da onun adına da üzüldüm. Ne diyeyim...

burada sana insanlık, üstünlük taslıyanları sikleme. eğer haketmiş bir durumdayken söylediysen herhangi birine demenden farkı yok. şu analar kutsaldır lafını anlamam zaten,alayı kendi bencilliğinden yavrulayan sıradan insanlardan baska bir şey değil.

ben de konuşmuyorum benimkilerle.
yargılamicam o yüzden. noldu qnq

annemi hiç tanımadım ben. keşke yaşasaydı da başımın belası olsaydı. tek laf etmezdim.

tekrar düşün derim.

Sahsen ben yasitim olan veya spyle bir bakip benden buyuk gorunen birine bahsis vermeye utanıyorum. Yoksa vermek isterim, kucukse veririm para ustu az ya da cok. Yeri gelir 1 tl yeri gelir 5 tl

yemeksepetinden kredi kartıyla sipariş verdiğim için vermiyorum. bazen nakit veriyorum ve para üstü artarsa 2-3 tl almıyorum. özellikle bahşiş vermedim.

yaşa göre evet, sıkıntılı bir durum insan kendini kötü hissediyor, küçükse veriyorum ama yaş yakın ya da büyükse veremiyorum..

yemeksepeti siparislerimde bende vermiyorum. +1 halitkin

Yemeksepetinden vermiyorum +1

ama mahalle pidecisi falan olursa küçük çırak çocuklara 3-5 bir şeyler atıyorum.

%10 veriyorum. bozuk olmayınca da "kusura bakmayın bozuk yok" diyorum, yani neden bahşiş veremediğimi açıklamak zorunda hissediyorum.

edit: cevapları şimdi okudum. ben de yemeksepeti'nden sipariş verip kart ile ödüyorum. bahşiş ile bunun arasında bağ kuramadım. bozuk olur olmaz o ayrı konu.

kfc çok yerdik eskiden kardeşimle, atıyorum 27 tuttu siz 30 çekin demiştim bir kere ama yaşı odukça geçkin bir beydi. niye dedi ağzının içinde 27 çekti. sonraki bütün kfc siparişlerimizi o bey getirdi ve hepsinde ayrı ayrı utandım. o günden beri yaşça büyükse hiç yeltenmiyorum. yaşıtlarıma da para üstü şeklinde bırakıyorum yine.

Ben kartla ödüyorum, o yüzden para üstü olmuyor genelde. Ama varsa 1-2 lira bozuk veriyorum. Tabii babam yaşında adam getiriyor bazen, para vermeye utanıyorum ama verirsem de adamcağızın cebine 1-2 lira fazla girecek diye düşünüyorum. Sık sık eve sipariş verdiğim için de daha fazlası benim için çok olacak. Ne yapayım bilemedim.

@mula: Daha fazlasını çekin dersek kuryeye mi yoksa şirkete mi kalıyor acaba?

hiç vermedim, vermem de. x,95 liraysa o 5 kuruşu bile sorarım.
zaten genelde pos getirmelerini isteyip kartla ödüyorum.

her zaman en az yüzde 10 veriyorum, kartla da online da ödesem 2-3 lirayı bozuk para olarak veriyorum.
Bazen evde bozuk para olmadığından sipariş vermediğim oluyor. Çok dikkat ediyorum bahşişe,

genelde kartla ödediğim için vermiyorum, nakit ödüyorsam da 2-3 lira gibi para üstü kalıyorsa almıyorum.

@fade kuryeye kalıyor, işe dönünce ona kasadan veriyorlardı üçü beşi. çünkü fişte tutar belli, ödenen belli. zaten kurye genelde oyle yapinca tesekkur eder.

Çekiniyorum ben bahşiş vermeye çünkü onur kırıcı bir durum bana kalırsa. Bir kez 1 lira mı neydi para üstü kalsın demiştim, adam bana benim maaşım var teşekkürler dedi. O günden sonra bir daha asla :)

hiç vermedim vermem de. ucan spagetticanavari +1

niye vereyim? bunun bir zorunluluk gibi görülmesi kadar saçma bir şey yok.

zaten genelde online kredi kartıyla ödüyorum yemeksepetinden. kapıda ödeme meselesi geçmiyor hiç yani.

yemeksepeti'ndeki fiyatlar zaten normalden daha fazla oluyor. bi de bahsis verirsek üç gün bi sey yemememiz gerek. bahsis olayı zaten dünyanın en saçma olayı. isini yapıyor diye neden ekstradan para veriyorum ki adama?

herhangi bir sorun yoksa, geç kalmamışsa yüzde 10.

O anki ruh halime bağlı. Sipariş ücreti ne olursa olsun 2-3 liradan fazla bahşiş vermem ama. Gerçi param olduğunda sağım solum belli olmuyo, hesap kadar bahşiş bile verebilirim kafam güzelse.

%10 bahşiş sadaka gibi oluyor. Bahşiş zengin işi vereceksem 5 tl üstü vermek lazim diye vermiyorum

her zaman veririm 3-5. adettendir.

Hangi işletim sistemini kuracaksınız?

windows 8

www.microsoft.com bunu kullanacaksin

USB belleği bilgisayara taktıktan sonra Komut İstemi'ni Yönetici Olarak Çalıştır'ı seçerek açın. Sonra aşağıdaki komutları sırayla yazıp her komuttan sonra Enter'a basın.

diskpart
list disk
select disk X (DİKKAT! Buradaki X yerine USB belleğinizin yukarıdaki listede denk gelen numarasını yazın.)
clean
create partition primary
format quick fs=fat32
active
assign
exit
exit

Daha sonra Windows ISO'sunu Daemon Tools veya PowerISO, bunlar da yoksa WinRAR'la açın, içindeki tüm klasör ve dosyaları olduğu gibi kopyalayıp USB belleğinize atın. Bilgisayarınızı yeniden başlatırken boot ekranında USB belleği seçin, kurulum işlemi hemen başlar.

Kolay gelsin.

cok sey hakkinda az sey bilen adam senin dediğin işi yapıyor zaten bu program: www.microsoft.com

gneral 7 varken 8 niye? hata, büyük hata... neyse.
cd dvd tool dediğin bu programsa zaten, üç ihtimal var aklıma gelen.
1-indirdiğin iso dosyası bozuk indi, tekrar indirerek dene.
2-iso dosyasını flaşa yazarken hata oldu, flaşa bozuk yazıldı. tekrar yazmayı dene.
3-usb 3.0 portundan format atmayı deniyorsun, yapma! usb 2.0 portuna tak.

irlanda. irlanda'da yaşayıp, irlanda pasaport sahibi olup, günün birinde evlenirsem irlandalı bir erkekle evlenmek isterdim. nedenini ben de bilmiyorum ama

ingiltere ikisi de.

Britanya'nın köpeği olduğum için tabii ki İngiltere.

ben Güney Kore ^^

norvec, isvicre ya da yeni zelanda da yasamak isterim. turk pasaportumdan memnunum ama diplomatik pasaport olsa fena olmazdi :)

rusya'da yaşayıp isveç pasaportu.

isviçre pasaportuna sahip olup norveç'te ya da izlanda'da yaşamak isterdim.

Abd ile Ingiltere pasaportu arasinda kaldim.

abd ve abd. birkaç seneye gerçek olacak. ^^

174 ulkeye vizesiz girebilen herhangi bir ulkenin pasaportuna tabii olmak isterdim :(
www.henleyglobal.com

la almanya ya :( yapabiliyo musunuz böyle bi şey yapın lütfen almanlık çok güzel ich bin zwanzig jahre alt und ich kann adapte olmak easily :( lisede almanca dersimiz boş geçiyodu hoca müdür yardımcısı olduğu için ama 6 yaşımdan beri almanca müzik dinliyorum 1 sene almanya'da kalsam almanca roman yazarım beni hafife almayın plz germoney gib passport :(

(pasaport da yaşam da almanya olsun, avrupa birliği yeter bana dışına çıkıp napcam sanki bana ne)

isviçre pasaportu sahibi olup,
iskandinavya'da yaşamak.

İran'da yaşayıp, vatikan pasaportu sahibi olmak istiyorum ben. Heyecan istiyorum, şüpheyle kalkan kaşlar istiyorum!

Amerika Birleşik Devletleri vatandaşı olmak her şeye yeter...
İngiltere ve Kanada da kabulüm ilk etapta, sonrasında Amerika'ya geçiş için iyi seçenekler...

Elbette ki abd.

Kanada ve Almanya da diğer tercihlerim.

Almanya veya İsveç.

italy-italy

alman pasaportuna sahip olup berlin'de yaşamak isterdim. ailemin kökeni de prusyaya dayansın. belki o zaman biraz da çalışkan olurduk aq.

3. dünya savaşı olursa sonrasında yine yenilip küllerimizden bu sefer dünyanın en güçlü ülkesi olarak doğardık. sonra kebap.

avustralya - avustralya

Hollanda, bir gün zengin olursam giderim daha da geri geleni siksinler.

Kanada- ABD

sistemden bağımsız bir mikro-ekonomik otonom habitat yaratamamak.

gribim,
biraz borcum var.
onun disinda iyiyim cok sukur sen nasilsin?

İşsizim, istediğim gibi bir iş bir türlü bulamıyorum..
Yalnızım, çok şikayetçi gibi görünmesem de insan bazen kendini çok kötü hissedebiliyor..
Param yok ama bu ilk maddeyle bağlantılı detaya girmiyorum..
Yemek yemeden duramıyorum doğal olarak fazlalıklarımdan kurtulamıyorum..

bankaya olan borç

elektrik faturası

Para kazanmiyirum, bunu da dert ediyorum.

Hocam mal oldugu icin tubitak projesi hayallerimden vazgecmek durumunda kaldim.

Bi kizla takiliyoruz ama sevmiyorum pek. Sirf pompa olur mu diye de kultursuz kizla vakit oldurebilir miyim bilmiyorum.

Azcik gazim var bi de.

valla dert midir, bilemiyorum ama:
-kendimi hiç sevmiyorum, nefret bile ediyorum.
-kendimi geliştirmem gereken o kadar çok alan var ki ömrüm yetmez.
-neyi istesem başaramıyorum, elimden kayıp gidiyor.


onun dışında yok bir şey.

Son zamanlarda hevesim kursagimda kaliyo hep. Her turlu konuda. Oha ne güzel olcak diyorum pat dibi boyluyo dusuncesiz insanlar yuzunden. Cok ilginc.
yildim.

hala türkiyede olmam.

işsizim.

benimkini ve bazı dertleri neden tiklemedin anlayamadım yalnız. senin de derdin bu olsa gerek.

Aşırı sinirliyim. sevgilim yok.

iş çok kötü gidiyor
param yok
yalnızım arkadaş dahi yok

param azdı, en son derdimi siktiler, hiç kalmadı, rahat ettim.

Dert yok gibi bi şey ama tembelim biraz.

gurbetteyim, nisanlimi ozluyorum :(

Rahat batıyor. Yoksa dert yok.

Çalıştığım firma Türkiye organizasyonunu küçültme kararı aldı. Benimle çalışmaya devam etmek istediklerini ama farklı bir şehirde olabileceğini söyledi. Kabul ettim, çoluğu çocuğu bırakıp gidiyorum. Çok gerginim!

Ne is ne ask ne ailede mutluluk var.. basari sifir huzur sifir...

benim derdim senin gibi istediği cevaba tik atıp, istemediğine atmayan tipler.

edit: ölmedi daha vurun.

kendimi gösterememem.

Neye gore tik verip vermedigin. Evet derdim bu:)

doğalgaz 500 geldi, dertlerin en küçüğü bu, gerisini sen düşün

hayvanlar gibi yalnızım. eve kapanık bir hayat yasıyorum hiç kimsem yok. yaşamak çok sıkıcı.

annem istiyor diye elimdeki ''ben''i aldırdım. evet yanlış duymadınız, sırf annem bir yerde okumuş avuç içindeki benlerin kanser olma ihtimali var dikkat diye nuh diyor peygamber demiyor aldır aldır.. dedim anne saçmalama aylarca ısrar sonucu hocama gittim. dedi gerek yok dursun yok annem ikna olmadı, aylarca baskı baskı hocama gittim dedim hocam allah aşkına alın kafamı kesip atıcam yoksa (öğrencim olmasan kabul etmem dedi), alındı. sünnet olmuş gibi hissediyorum sırf anamın canı istiyo diye etimi kesip attılar. dikişler atıldı üstüne. bir de başparmak eklemimin dibinde o kadar çok ağrıyor ki günlerdir anasını satayım. sinirden kendimi skicem

kafamı kıracak pozisyonda olamam haliyle canımı sıkmakta şu an.

2.5 inç genelde taşınabilir aletler için kullanılıyor. fiyat olarak daha pahalı oluyor. aynı paraya alıcağınız 2 hdd arasında cache farkı falan olur. 2.5luklar daha sessiz oluyor diyorlar. performans hakkında bir fikrim yok.

2,5 olan taşınabilir harici disk olarak geçer 3,5 olan masaüstü harici disk olarak geçer genelde. taşıma kolaylığı ve adaptörsüz kullanılabilmesi dışında tek bir avantajı yok 2,5 olanın.

alacaksan wd al, my book donanımsal şifreleme de sunuyor, elements şifreleme özelliği sunmuyor. içindeki disk aynı. 2,5 olanlardan da my passport modelleri ve elements'in küçük olanı da var.

emin değilim ama 2.5luğu laptop içine takabiliyoken 3,5luğu takamıyosun

taşımayacaksan 3.5" daha mantıklı olur. hem fiyat hem de performans konusunda daha iyidiriler.

windows.microsoft.com

adam bilgisayar kullanmayı biliyorsa gider 32gb flaşa ya da taşınabilir harddiske işletim sistemi kurar usb'den boot eder yine kullanır. en basitinden ben bir yere giderken taşıyorum yanımda, gerektiğinde usb'den boot edilebilen her bilgisayarı da kendi bilgisayarım gibi kullanıyorum.
kesin yolu yok yani, ama sıradan kullanıcıyı engellemek ilk cevaptaki gibi mümkün olabilir.

ucan spagetticanavari +1 aynısını ben diyecektim. nolur nolmaz şifreli bir pc ile karşılaşırım diye kendi linux işletim sistemlerimi usb ile yanımda taşıyorum. çok kolay kullanılabilir internal harddiske erişip o program silinebilir.

Kendisi flash disk formatlamayı bile beceremez, o konuda sıkıntı yok :) ebeveyn kontrolü yeterli olacaktır teşekkürler.

kullanmıyorum ama çift taraflı spor modellerden düşünüyorum. amacı da spor yaparken kablonun rahatsız etmesini engellemek ki büyük bir ihtiyaç. aynı şekilde bisiklet kullanırken de kablo rahatsız ediyor, bluetooth şart oluyor. alacağım bir ara...
ama bu konuşma amaçlı tek kulaklık olanları kullanmam.

Ben araba sürerken kullanıyorum. Bendeki bundan değil ama baya kullanışlı oluyor arabada.

valla ben bi heves aldım ama kullanmıyorum. alışkanlık tamamen, normal tlf ile konuşmak daha kolay geliyor.

baskı kuruluyor genelde. ddin=baskı

sadece işle alakası yok. üniversitede de ilk sene sürekli makyajlı dolaşan kız ikinci sene kapanmış gelmişti, ilk gördüğümde yeni yatay geçen biri filan sanmıştım. oluyor. facebook'da da yüzlerce fotoğrafı herkese açık olarak paylaşmıştı aynı kız, hepsini silip tek profil fotoğrafı yüklemişti türbanıyla.

daha geçende de yine facebook hesabını kapatan bi kızı gördüm tanıyor olabileceğiniz kişilerde, yeni profil açmış. sevgilisiyle birlikte tek fotoğrafı var, ve kafasında yine o türban. bu da türbansızdı bir anda böyle oldu. çok örneği var ya. ama sonrasını bilemiyorum iletişimi tamamen kestiğimden, bazen türbana giren hesabı kapatıyor ya da siliyor, o silmezse de görünce ben siliyorum. sebebini bilemiyorum ondan hiç sormadığım için...

bu duyuruda kişilerin özgür iradesini sorguluyoruz :(

olmayacak elbette.

yaptırım derken? bir şey yapılırsa bu adamlara muhtemelen ödül filan verirler, madalya takarlar... başka bir şey olmaz.

sahipsiz hayvan olduğu için hayır. sahipli olsa mala zarar vermekten yargılanırlardı.

HAYVANLARI KORUMA KANUNU
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Hayvanların Kesimi, Öldürülmesi ve Yasaklar
Yasaklar
MADDE 14.
a) Hayvanlara kasıtlı olarak kötü davranmak, acımasız ve zalimce işlem yapmak, dövmek, aç ve susuz bırakmak, aşırı soğuğa ve sıcağa maruz bırakmak, bakımlarını ihmal etmek, fiziksel ve psikolojik acı çektirmek.

DÖRDÜNCÜ KISIM
Cezai Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
İdari Para Cezası Verme Yetkisi, Cezalar, Ödeme Süresi, Tahsil ve İtiraz
Cezalar
MADDE 28.
k) 14 üncü maddenin (a), (b), (c), (d), (e), (g), (h), (ı), (j) ve (k) bentlerine aykırı davrananlara ikiyüzellimilyon lira idarî para cezası; (f) ve (l) bentlerine aykırı davrananlara hayvan başına ikimilyarbeşyüzmilyon lira idarî para cezası verilir, kesilmiş ve canlı hayvanlara el konulur.

yanlış anlamayın da onu insana yapsalar bile bişey olmaz bu memlekette. geçmişte örnekleri var.

sckxyss bu durumda kesin olarak emin olabileceğimiz iki şey var...
1-250 tl ceza almayacaklar.
2-2500 tl ceza almayacaklar.

Türkiye'de yıllardır görülmeyen anadolu parsını vurdular, bir de göz göre göre çıkıp pişkin pişkin konuştular televizyonda. Onlara bile ceza verilmedi. Ordan pay biç işte.

olmaz idi

Olmazdi tabii ki. Torrent zaten bilgisayar camiasinin bir kelimesi degil mi. Iyice inception yapmaya ne gerek var

bence hoş olurdu.
gerçi, ingilizce de bilgisayar dili gibi.
kodlamalarda felan görebildiğim kadarıyla çok sık kullanılıyor ingilizce.

Olmazdi, torrent bir protokol ismi, protokol ismini baska bir isim ile degistirmek istiyorsunuz ve ne icin? Ortak dil icin, e protokol bu nedenle var zaten o kisim ortak.

Ekran karti gibi daha genel cihaz ve parcalara ise her ulkenin kendi dilinde olmasi lazim, iki sey birden ogrenmeye gerek yok.

@Pangea turkce programlama dilleride var ama turkce yapisindan dolayi cumle gibi kullanamiyoruz henuz. Birde pek efektif degiller daha cok bireysel projeler.

aaa öyle mi?
efektif değil derken? YAni, böyle canavar gibi bir oyun yapılmaz sanırım Türkçe programlama dilleriyle. yoksa yapılır mı?

olmazdı. asıl olması gereken tüm dünyanın her alanda ingilizce kullanmaya başlayıp diğer dilleri tamamen terk etmesi...

olmazdı. uzun yıllar içinde nerdler iyice kendi aralarında kalır sadece nerdlerle ilişki kurardı. sonra morlocklar gibi ayrı bir ırk olur normal insanlardan nefret eder, icat ettikleri web bilmemkaçsıfır ile onları zinternet içine hapseder dünyanın kontrolünü ellerine geçirirlerdi.

www.salcano.com
o bütçeye en iyi seçeneklerden biri...

gaza gelmişsin, bunlar doğa dağ yürüyüşleri için, şehire fazla gelir, uzun yola çıkarken giyecem desen senede kaç kere çıkacaksın, uzun yoldan kastım şehirler arası otobüs yolculuğu değil mesela sırt çantasıyla likya yolunu yürümek :)

imkanın varsa iade et

Ya 439 lirayı bir de BUNA mı verdin?? İnanılır gibi değil ya.

Bildiğin "seks hayatı olmayan asistan botu" bu.

arastirma gorevlisi mi oldunuz? hayirli olsun.

eksisozluk.com

cevap olarak, iade etme imkaniniz varsa bence iade edin temizinden.

almışsın artık bu noktadan sonra kaça aldığın neyi değiştirecek? para zaten gittiyse maksimum verimi almaya bak.
ben iki koşu ayakkabıma toplam 600-700 arası bir şey verdim mesela, çatır çatır her ortamda giyiyorum.
yeni botlarımla dışarı üçüncü çıkışımda daha paçalarıma kadar çamura dala çıka gittim, raadol acıkın. benim yeni botlar tamamen su geçirmezdi, körüklü dilli... öyleyse sıkıntı olmaz, tut suyun altına, akıp gidiyor bütün çamur.

ayrıca not düşeyim, ben beğendim botu. benim ayakkabılarımı da botlarımı da kimse beğenmedi zaten, millet kendi zevksizliğinin farkında olmadığından gerçek zevk sahiplerine bok atıyor.

bence güzelmiş

Bot gayet şık. Güle güle giy bence.

fıstık gibi bot istediğin gibi giyin hiçbişi olmaz bu botlara güle güle kullan.

günlük ağır kaçar bence. ama almışsın yapacak birşey yok. güle güle kullan.

@spagetti senin botu hatırlıyorum optimus prime ayağı gibi birşeydi. sensin zevksiz :d

yilda bir telefon degistiriyor musun? yilda bir bozuldugundan degil de yenisi cikti diye degistirdigin bir harcama var mi? konsol gibi? remastered oyunlar gibi?

ha yoksa salla,

salomon botum 350 spor ayakkabisi 300 columbia, regetta, adidas, hepsi goretex, senelerdir giyerim. 7 sene giyebildim en cok, o da numara degistiginden, yoksa hicbir ayakkabida sorun cikmadi. giyince de en az 90 gün ard arda her gün 10 saat en az seklinde giyerim.

dag tepe icin almistim ilkini, simdi sehirde de cikarmiyorum, inanilmaz rahat, 10 dkda ayagi agriyan herkese selam ederim.

bilekli olmasi sadece bana göre zor, haricinde güzel ayakkabi, kaliteli marka. vibram goretex su bu ise zaten o paraya cikiyorlar. ayakkabiya giden paraya acimam, kalan her seyimden kisiyor olsam dahi. 80 kiloyu 7/24 cekiyor o ayaklar. senin kafan bile o kadar calismiyor, elin kolun o kadar oynamiyor. ayak/ayakkabi özeni hakeder.

haldır huldur yürürsün işte ne güzel. ayrıca sırf doğa, dağ yürüyüşü olarak bakmamak gerek olaya. işlek bir caddede yürüdüğünde bile bastığın yüzey yerinden oynayıp suyun içinde buluyorsun kendini. bizim şehirlerimiz için de gayet kullanışlı olacaktır. ha ama ben pek sevmiyorum jack wolfskin, şu pati yüzünden. kimse mi söylemiyor bu insanlara, botun ön tarafındaki pati izinin ne kadar kötü gözüktüğünü, anlamıyorum.

kardeşim çok vermişsin, aynını geçen ben 300'e gördüm.

Yorum yapan herkese teşekkürler sanırım pişmanlığım biraz azaldı :)

valla ben geçen 600 liralık trekking botu aldım senin gibi dağ tepe parçalaya parçalaya giyiyorum valla. acımayacaksın hiç ne gerek var. 400 liraya kaçırdığım millet goretex yağmurluğa yanıyorum asıl.

boktan, kötü diyenlere aldanma

2 sene önce 250-300 tl arası bi fiyata bende bu tarz karrimor marka bot almıştım. Trekkinglere giderim esas amacım oydu ama sonra baktımki günlük hayatta şehir içinde de inanılmaz rahatlar kışın vazgeçilmezim oldu bu botlar. hala da taş gibi en ufak bi açılma su geçirme yok hatta şu an ayaklarımda. Tek sorun tabanı yumuşak olduğu için karda kayıyor bunun dışında memnunun kış kıyamette iyi gider her türlü giyilir güle güle kullan..

ormanda yaşa.

Güle güle giy ben çok beğendim, taş gibi ayakkabı.

arkadaş millet para takılmış.

ya eğer traking ot bok yapmıyorsan daha doğrusu bu işi her hafta yapmıyorsan şu estetik fukarası botu gün içinde giymek için aldıysan iyi itelemişler.

olay bu. olay parada falan değil amk. aynı paraya "tikky botu" diye niteldiğiniz ama estetik açıdan en azından bişiler vaadeden sarı timberlandler var.

şu bota estetik fukarası diyenlerin estetik anlayışından iyiki bende yok ya. saçma sapan şeyler gidip(sarı timberland bile örnek olarak verilmiş) bunu daha çirkin sayıyorlar ya, ne diyelim biz onlara...
gayet günlük olarak severek giyerim soğuk havalarda bu modeli. normalde de günlük hayatta sadece koşu ayakkabısı giyerim, ona da laf eden bol...

gayet güzel, ben bunlardan 10 senede bir alıyorum, öyle diyeyim.

burberry +1
aynısı arş.gör. kardeşimde de var. ve evet, seks hayatı yok kendisinin.

giyme evde vitrine koy

ameliyat sırasında lazere odaklanıp bakman gerekiyor, lokal anestezi ile yapılıyor...
genel anestezi ile mümkün olacağını pek sanmam...

korkacak bir şey yok. ben de ameliyat oldum en ufak bir acı bile hissedilmiyor, zaten ne olduğunu anlayana kadar ameliyat bitiyor. 5 dakikalık ufacık bir şey.

teşekkürler canlar!

mbp denen hurda ile bunu kıyaslaman rog'a yapabileceğin en büyük hakarettir...

Şu anda Rog G75 VX kullanıyorum. Performanstan inanılmaz derece de memnunum. Bu bilgisayardan önce aynı dönemde elimde macbook pro vardı ve işim gereği kullandığım programların mac versiyonları olmadığı için hem mac hem windows yüklüydü. Mbp açılana kadar canım çıkıyordu sanki celeron işlemci ile iş yapıyorum gibi. Rog'a geçtim dünyam değişti. Mükemmel bir alet ki senin baktığın daha da süper. Sakın mbp alma gücün yetiyorsa ROG.

16GB RAM yetmiyorsa, tek SSD yetmiyorsa Asus. Yetiyorsa kesinlikle mac.

Hocam elma ile armut karşılaştırması bu.

Birisi mac os diğeri windows ile çalışan ürünler.
Hadi her ikisine de istediğin os'u kurabilirsin diyelim, yinede de hangi amaçla kullanacağına göre o kadar değişir ki...
dilersen öncelikle onu paylaş ona göre yorum yapılır.

misal, oyun oynayacaksan direk windows kurulu olan bir cihaz alman daha faydalı olacaktır.
ancak ne bileyim unix tabanına dayanan yazılım işleri veya grafiksel tasarım ve yine video edit işleri ile uğraşacaksan mbp'den şaşma derim.


Ek olarak,
@dr_stat
mbp'nin hangisi açılana kadar canınız çıkıyordu? mbp diyince zibilyon tane konfigürasyon var piyasada.
mesela roket gibi hızlı olan ssd ve i7 destekli modelleri de var!?!

@ucan spagetticanavari
hakaretin bir büyüğü de argüman koymadan hurda diyebilmektir mesela.

@velhasılkelam 3 sene önce piyasaya yeni çıkmış olan 13.3" i7 işlemcili olan modeli. ben belirttiğim gibi windows yükleyerekte kullanıyordum o zaman inanılmaz kasıyordu. Zaten sonrasında mbp iade edip, Rog istedim iş yerimden.

ya benim için önemli olan uzun uzun kullanabilmem. mac'ler bu konuda iyiler dayanıklılar ama rog'un da donanımı daha üstün. oyun konusu olunca tartışmasız rog ama mac'te de her şey tıkır tıkır işliyor...bilemedim :)

videoyla resimle pek işim olmuyor ama ram gerektiren uygulamalar kullanmam gerekebiliyor.

macbook u kolaylikla tasirsin yaninda, rog 5.3 kg tek elinle zor kaldirirsin.

dediğin gibi mac iyidir ve dayanıklıdır. misal 1.5 senede bir laptop parçalayan ben 2.5 sene sonunda halen aynı mbp ile tıkır tıkır çalışıyorum. üstelik bu sürede onlarca defa yere düşürüp (birisi arabanın bagajından) her yerini ezmeme rağmen hiç bana mısın demedi. bir de çok yoğun kullanıma gidebilen bir cihaz, ağzı yüzü kaymıyor.

mac'in asıl olayı ilk cevabımda yazdığım işler için biçilmiş kaftan olması ve dayanınıklılığı.
bu özellikleri için kullanmayı düşünmüyorsan ve de hergün saatler boyunca başında oturmayacaksan tavsiye etmem.

zira aynı fiyata windows yüklü daha fazla donanımlı bir laptop alınabilir. bu durumda çok paraya az özellik mantıklı olmayacaktır.

bir de ağırlık etmeni var tabi..her gün işe getirip taşımak var...ben pek dikkat etmemiştim :)

2015 kasaları çıkmış rog'un gt9xx ama henüz tr'ye gelmemiş. hele bi gelsin fiyatlar belli olsun, 8xx serisinin de fiyatlar düşer herhalde :)

kendi için olsaydı kabul etmezdi ama söz knusu yavrusu olunca bence gurur yapmaz.
yani ben kendim için tek kuruş almam kimseden ama çocuğum için el açardım herhalde gurur yapmadan..

Eğer bebek erkekse, ilerde sünnetinde takacağımızı şimdi veriyoruz diyebilirsiniz mesela.
kız ise de buna benzer birşey uydurabilirsiniz.

Hesap numarasına isimsiz havale... Benim üniversitede bir arkadaşıma gelmişti 1000 tl civarı, hala nerden geldiğini bilmez, biri yanlış yatırmıştır diye aradı sahibini bulamadı, sonra kullandı parayı, sıkışık zamanında iyi gelmişti çocuğa...

direkt git ver işte, evladının sağlığından daha önemliyse o onuru ve gururu zaten yerin dibine batsın, saçma sapan gurur meselesi yüzünden o çocuk sıkıntı çekmek zorunda değil.
hatta zaten yeterince onuru olsa maddi durumu çok iyi değilken çocuk yapmazdı.

patronunuza söyleyin durumu. siz kendi aranızda paranızı toplayın, patrona ya da şirket sahibine verin. o da ikramiye gibi versin. hem o da güzel bir miktar katmış olur üstüne.

@robin crusoe patron hakkında pek birşey yazmayım. döner dolaşır g. girer. "gerek yok, alışır beklentiye girer" diyo adam.

@draconas: orospu çocuğu demek ki.

farklı bir öneri olsun diye yazmıştım ama öyle olacağı aklıma gelmedi değil.

bu durumda @cosmicstring'in önerisi benim aklıma yatıyor. bunu da aranızda yaşça en büyük ya da en "babacan" arkadaşa yaptırırsanız daha güzel olur.

Yani bizim olsa sen yardım etmez miydin böyle zamanda falan diyin.

din dersi görenler din sorularını yanıtlayacak sanırım ygs'de. netten yapılan başvurularda diğer seçeneği de seçebiliyordun ama.

Lisede din dersi gördüysen din çözeceksin. Bu kadar basit.

online başvuruda görüp görmediğini soruyor sadece, cevaplamak istiyor musun diye bir seçenek yoktu...
e dersi gördüğüm de kayıtlarda belli olduğundan seçtim mecbur. her zamanki gibi saçma sapan dayatmalar...

hatırladığım kadarıyla 5 din 5 felsefe sorusu var. sırayla cevapları aynı şık olarak. sen iki dersin de sorularına bak cevaplar ortak şık olacağı için ikisinden de olan bilginle yaparsın zaten, benim zamanımda bizim yöntemimiz buydu en azından, şimdi soru tekniği değiştiyse bilemem.

şimdiye kadar herkes zorunlu din dersini aldı

din soruları muhtemelen daha kolaydır. boşver. saçmalık olmayan hiçbir şey yok.

bu var: www.hepsiburada.com
süpermarket kategorisinden tamamla 50 lirayı bir şeyler ekleyip, kargo ücreti de ödemezsin hiç bir ürüne...

ben iki tane selpak aldım 32li ücretsiz geldi www.hepsiburada.com
tek başıma yaşıyorum zaten, artık mezun olana kadar gider herhalde :D

soruyu sorduktan sonra teker teker marketlere bakmaya başladım

www.mopashipermarket.com

haftaiçi 24.90'dı komili'nin fiyatı ama ocak fırsatlarında görünüyor. böyleyse alırım valla :D

@spagetti bence komiliyi bi dene solo'dan daha iyi :P

dediğim gibi, iki tane 32'li selpak aldım ^^ solo uygun fiyatlı diye yazdım şuan.
20,25 liraya almıştım kampanyayla ben de selpakları zaten...

f/p bilmiyorum da komili kalite olarak en iyisi.

Sokta komili suan indirimde

salatalık pazarda daha ucuzdur ben bugün 4 tl'ye aldım (izmir). markettekilerden çok daha taze oluyor.

@spank zaten pazardan bahsediyorum :/ istanbul pahali sehir ://

yoktur.

yoktur. düzgün yetişse de yoktur. dünyaya gelmeyi kendi istemedi. tüm mesuliyet anne babadadır.

mesuliyet yoktur vicdan ve vefa borcu vardır.

@from potomac to kuban +1

Yoktur..

İleride bana bakarlar düşüncesiyle çocuk dunyaya getirilmesine de karşıyım..

@nawar borç karşılığı verilmesi gereken bir şeydir. böyle bir yükümlülük altına girmeyi istememiştir çoğu kişi bence.

böyle bir yükümlülük altına girmek istemezsen yani bir şekilde sana bu sorulursa ve ailen de bu karardan haberdar edilirse ya asla doğmazsın ya da doğrulup cami önüne bırakılırsın. öte yandan ailen senin ilköğretim, sağlık, barınma ve giyinme ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra istediğin istisnasız her şey sakız bile dahil senin bu "mukavele"yi imzalayıp o borç altına girdiğin anlamına gelir. aksi durumda 18 yaşına geldiğinde seni kapının önüne koymalarına laf etmeyeceksin o zaman.

vefa borcu da orada başlıyor zaten. seni yetiştirirken sana bu yasaların getirdiği zorunluluklar dışında bir ekstra ilgi göstermeyene borçlu da hissetmiyorsun.

bu arada zamanında o cümleyi kullanmış biri olarak söylüyorum "istediğimi alacaksınız. bana ne o zaman doğurmasaydınız." son derece ergen bir tavır.

@nawar senin bu anlattıkların yüzünden ebeveynler doğurduklarına karşı sınırsız bir egemenlik anlayışı içerisine giriyor. bu hissiyat onların evlatlarına karşı aldıkları tüm kararları meşru kılıyor.

Ailede sorumluluklar yukarıdan aşağıya çalışıyor. Aşağıdan yukarıya olduğunda; anne babanın beklentide olmasını, zorunlu gibi bakmasını hoş bulmuyorum. (Muhtaç olmaları ve yardıma ihtiyaçları olduğu durumları ayrı tutarak.)

Yasal olarak da bakıma muhtaç anne ve babanın bakımı evladının sorumluluğunda oluyor.

İçinde yetiştiği topluma karşı mesuliyetleri de var. Denge kaçar öbür türlü.

modelden bağımsız olarak önce casper'dan uzaklaş, hp de ilk tercih olacak bir marka değil...
asus toshiba lenovo dell msi vs... düzgün bir markadan almaya bak. freedos al bir de uygun fiyat için.

hocam bahsettiginiz markalarda da aynı fiyata daha düsük özellikli bulabiliyorum ancak. @ucan spagetticanavari

Yoo asusta bulabilirsiniz..

www.bulabilirim.com

www.hepsiburada.com

Aynısı ama daha ucuz. 20 gün civarı kargo süresi var ama; www.dx.com

@plutonunuydusu gümrükten pil geçmez yalnız, kontrole girmeden direkt gelebilir şansa, ama kontrole girerse geri döner...

Xiaomi olanlara bak, en son hepsiburada'da indirimdeydi.

Elimde sıfır olup kenarda duran faturalı orijinal xiaomi 10400lük powerbank bulunuyor Düşünen olursa kargoda benden 55 liraya evinize ve işyerinize yolluyorum.

aliexpress'ten 3 kez aldım şimdiye kadar. gümrükte hiç sorun çıkmadı. ayrıca pil de almıştım. onda da sorun çıkmadı.

10 dolar gibi bi şeye iphone power case aldık arkadaşa.çok memnun.

ben de sözde 5600 mah aldım kendime ama yetiyor kaçsa kaç. 7dolardı sadece...

anker

oneplus.net

Bu linki takip et yakında piyasaya çıkacak.

kredi vermekle kredi kartıyla işlem yapmanın farkını bilmeye öğrencilere taksitli ürün satmamaları normal. pahalı, akıllı bi telefon almak zorunda değilsin. basit bişey al.

@jugador & @tepedeki psychedelic adam: teşekkür ederim aydınlattığınız için. çok güzeldi cevaplarınız. dediklerinizi hiç düşünememiştim.

@want2die: aslında güzel mantık :))

şurada paran yoksa alma diyenleri anlamıyorum, taksitle sadece parası olmayan mı alıyormuş? ben krediyle uğraşmak istemiyorum diye peşin aldım telefonumu tamam, ama normal taksit kalkmasaydı gider taksitle alırdım yine de... bi telefon alacağım diye iki ay 2000 lira para biriktirmeyi beklemezdim, öğrenciyim sonuçta... harçlıktan kısmam gerekti 2 ay, değer miydi kredi ile artacak fiyat farkına sanki? pişman oldum beklediğim süreye...
2 ayda parasını biriktirip alabileceğim telefonu 12 ayda ödemek hem anında almamı sağlayacak hem de 2 ay sıkılacağıma 12 ay rahat rahat ödememi sağlayacak bir şey bu durumda... ve o telefona o parayı vermek beni maddi açıdan zorlayacak bir durum değildi...

@jugador mantıklı olunca kötü adam değil, kendince mantıklı olduğunu düşündüğün şeyi emir kipli cümleyle dayatınca kötü adam oluyorsun haklı olarak.

bayılıyorsunuz gelip buralarda öğüt vermeye.

@jugador: ama zaten o dediğin noktaları aştığım için soruyorum ve akıl danışıyorum ben. evkur gibi mağazaların kıytırık telefonlara bile 1500 tl fiyat biçtiklerini de biliyorum. neden yeni bir telefon almaya çalıştığımı, eskisini yaptıramadığımı önceki duyurularımda dile getirmiştim.

hal böyleyken "kullanmayıver, çalış." tarzında şeyler çok basit ve kolaycılık bence. çalışmasını, para biriktermesini bilmiyor muyum sanki?


"öğrenciyim" diyince "aptalım" gibi bir anlam mı çıkıyor, anlayamıyorum.

@jugador: ben yine de teşekkür ederim yorumun için.
cevabı kabul etmesem tik atmazdım. ben "ne yapayım?" diye sordum, sen de cevap verdin. sadece önerinin o kadar "akla gelmeyecek" bir şey olmadığını dile getirmek istedim. dışarıdan "ayranı yok içmeye..." durumunda görünebilir ama durum öyle değil yani.

Olay telefon değil ki. O telefon için anlaşmalı olarak verdikleri kredi, bildiğimiz normal ihtiyaç kredisi. O da öğrenciye verilmez.

meb oğrenciye diyorsun ama işsize parasıza vermiyorlar,olayı öğrenci maduriyetine çekme bence. adamlar haklı geri ödeyeceğinin garantisi yok. kendini emniyete alıyor.