1080p diye gidip yify denen çöpü indiriyorsan böyle şeyler yaşaman normal. yify'nin ürettiği ripler 1080p filan değil. öyle yazarak kandırıyor insanları sadece.

normal bir grubun yaptığı 1080p rip en az 15gb filan olur zaten. onlarda böyle bir sorun çıkacağını sanmıyorum.

ama yine de tatmin olmuyorsan untouched bluray iso indirebilirsin.

ham bluraylar var, sonra remuxlar var, sonra ripler var...
ham bluray ve remux arasında görüntü kalitesi farkı yok(diye biliyorum) ripler de gerçekten iyi yapıldığında izleyenin kolay kolay farkedeceği kadar bir kayba sebep olmuyor...
davetiyesini bulabilirsen passthepopcorn adlı torrent sitesine kaydol bir şekilde. eski/yeni bir çok filmin en iyi kalitelerini bulabilirsin. 4k daha yaygın değil. çoğu şeyde yok zaten.

dendiği gibi yify ya da benzeri gruplar sözde 1080p(tabi teknik bilgilerde de 1080p ama sözde işte...) düşük bitrateli çamurları yayınlıyor. düşük botulusu varken ikisi de 1080p ise niye bunu indirmeyeyim diyen bir şeyden anlamayanlar da ona atlıyor... genelde de cücük kadar leptop ekranı kullandıklarından bişey anlamıyorlar.

@cthulhu dostum indirdiğim 1080p ler 10gb civarında. hdtorrents.org dan indiriyorum biliyosundur siteyi. ben indirdiklerimi pc'mi tv'ye bağlayarak izliyorum. görüntü aktarıcı kablonun aktarım hızı filan etkili midir bilmiyorum ama istediğim beklediğim verimi alamıyorum izlerken.

bu yüzden benim düşüncem farklı biraz. ben artık orijinale kaymak istiyorum. en kaliteli disk neyse ondan alıp oynatıcısında oynatmak istiyorum tv'ye bağlayıp. indir pcye, ordan hdmi ile tvye bağla filan cidden verim alınmıyo.

@ucan spagetticanavari abi izlemek istediğim dosyayı orijinal almak istiyorum kısmetse. ama açıklamandan anladığım kadarıyla en iyiler hala blu-ray diskler değil mi?

asıl olay çözünürlükte değil indirdiğin filmin görüntü ve ses bitarate'inde-imiş. ben de zamanında sordum, öğrendim:
(bkz: #836581)
yani diyeceğim ki, 1080p olsun ama bitrateleri yüksek olsun. bitrate yüksek olunca boyut artıyor, o yüzden yüksek boyut=yüksek bitrate mantığından yüksekleri indirmeyi deniyor olabilirsin ama sen yine de kontrol et bence bitrate'leri. ses ve görüntü diye ayrı ayrı da bakabilirsin, ikisinin birlikte hesaplandığı haline de bakabilirsin. 42 inç tv'lerde 17-18mbps bitrate'li bir film iş görüyor mesela, sen daha yükseklerine bakabilirsin.

yani var boyle teknkler, minik boya damlalari ya da kasayi acinca kopan kagit falan.

asus servisi iyidir hizlidir deneyimledigim kadariyla.

o vidaların ucundaki mavilik benim bildiğim kadarıyla vidalar oynamasın ya da yerinden çıkmasın diye sürülen sıvıdan geliyor. hatta başka alanlarda oje de kullanılılır yerine. ondan garantinin bozulduğunu nasıl anlayacaklar bilemiyorum. kesin konuşamayacağım.

O mavilikler garanti boyası. Geçmiş olsun artık cihazınız garanti dışı

şimdi kendin açıp bi ssd bile takamıyor musun? nasıl saçma işmiş ki o garanti meselesi?
masaüstünü sevme sebebi işte... topluyorsun tek tek, parça garantili...
he bu arada zaten git ssd taktır, mekanik disk çalışırken hareket ettirmeye gelmez. depolama için harici disk kullanırsın, onu da açıkken kıpırdatma, koy masaya dursun. en sağlıklı çözüm...

HDD sökmek ürününüzü garanti dışı bırakmaz. Hatta sorun HDD dışında bir bölge ise teknik servise "verilerininiz gizliligini bahane edip" HDD yi sokerek gonderebiliyorsunuz. Benzer şekilde kapasite artırımı içinde HDD yi degistirebilirsiniz. Bunlar garanti dışı olma sebebi sayılmaz. Bununla birlikte asus, hdd arizasini kullanıcı hatasi sayabilir o ayri. gecmis olsun.

torrent varken online izlemekle uğraşma bence.

onlinedizi.co
dizipub
dizist

Dizisr güzel

Göz Doktoru bana gözü kisarak bakmak ilerletir demişti. Gözlük takmayinca mecbur kisarak bakiyosun net görmek için

göz bozukluğu genetiktir. gelişim devam ettiği sürece ilerleyebilir. kişiye göre değişir, daha önce de durabilir ama maksimum 24-25 yaşlarında gelişimle birlikte durur.
senin gözlük takman ya da takmaman ne bozulup bozulmamasını ne de bozulma hızını etkilemez. sadece taktığın andaki görüntüyü netleştirir.

izlemeyeceğim.

illegal link paylaşmak yasak.ama mesaj atarsan sana bi tane sararım maç saati.

hocam link attilar mi attilarsa help me :(

nokia lumia 525 kullanıyorum ben. 520 ve 620 modelleri uygundur bence. baya rahat kullanımı, ana ekrana arayacağın kişileri bile atayabiliyorsun falan.

Dayanıklılık için Moto G olabilir.

teşekkürler öneriler için, telefonlarla ilgili bir bilgim olmadığı için araştıracağım :) nokia'ların arayüzleri falan kolay diyosunuz yani. Moto G ilk defa duydum ona da bakacağım saygılar :D

T50 en iyi telefon. performans ve fiyat açısından babya anneye alınacak en guzel telefon.
diğerleri karışık gelir. fazla fonksiyona da gerek yok.

lumia serisi iyidir. gözler bozuksa vs. büyük ekran da deneyebilir taşıma sorun olmazsa. lumia 1320 o bütçeye göre gayet iyi.
uygun fiyat için de ortalama boyutta çok küçük olmayan 630 alınabilir, hafıza kartı girişi vs. de olduğundan uzun vadede kullanıma uygun.

zaten kullanımı da gayet basit, arayüzü şık.

Lumia olabilir gibi.
Bir de benim babam da o eski nokia'lardan kullanıyordu. Akıllı telefon zor gleir diye düşünüyordum, sonra farkettim ki tersine, klasik eski telefonlardaki menülerin hiyerarşik ağaç yapısını çözemiyorlar. Dokunmatikte ise her şey görsel olduğu için onlara daha kolay geliyor.

anneme aldım. general mobile discovery bunu al. gmd2'de olabilir.

salcano city fun 70 bakabilirsin. www.salcano.com

Cty fan 60 ve 50 ile farklari nedir onemli farklar varsa 60da alinabilir

60 ile tek farkı önde düz maşa olması.
60'da kullanılan maşa alt seviyeli, düz yolda kilitleme sistemi vs. de olmadığından özellikle yokuş çıkarken boşa yorar. zaten biraz da daha ağır o model.
yolda kullanmak için düz maşa gayet yeterli.

isteğine bağlı olarak gerekli görürsen daha sonra suntour'un filan giriş seviyesi maşalarından taktırabilirsin, kilitli olanlardan. hem yine çok masraf etmen gerekmez, pek pahalı değiller. hem de gerçekten işe yarar.

1

2

türkçe anadilim
iyi derecede fransızca ve ingilizce
orta-az derecede ispanyolca
basılı metinleri okuyabilecek kadar osmanlıca
selamlaşıp sayı sayacak kadar almanca
çok az latince

Ana dil Türkçe.
İyi derecede İngilizce.
İki sene lisede Almanca gördüm, günlük birkaç şey konuşabilirim. Duolingo'dan bakıyorum.
Birkaç cümle Korecem var. Bunu ilerletirim zaten kolayca.
Bir sürü dilden de bir sürü kelime biliyorum ama çok bir işe yaramaz galiba.

Edit: Gramer veya kelime öğrenmeyi zor bulmuyorum. Kültürünü, deyimlerini öğrenmek zor olan. Korece meselesine gelince bir iki sene için evet gideceğim.

ana dil Türkçe
İngilizce (iyi derece)
İbranice (iyi derece)
kürtçe (iyi derece)

Farsçaya başlamıştım geçen sene. işten ayrılınca yalan oldu. ilk fırsatta tekrar başlayacağım.

türkçe ile 2

Anadilim Türkçe.
Advanced seviyede İngilizce ve Beginner-Elementary arası bi seviye Almanca.

mecburi türkçe, telaffuz dışında gayet iyi ingilizce, türk eğitim sisteminin verdiği kadar almanca ve animelerden az da olsa japonca. bir kaç kelime, cümle anlayabiliyorum anca...

vay arkadaş herkes 5 dil konuşuyormuş. "birkaç cümle korecem var, bunu kolay ilerletirim zaten" diyen arkadaş da kore'de yaşıyor sanırım...

ayrıca ANA DİL yazılır şapşikler, önce türkçeyi öğrenin hele. çok sinirliyim.

bende upper-intermediate advanced arası ingilizce var. yazılı olarak her türlü iletişim kurarım. resmi kurumlara falan yazı yazabilirim, 2-3 sayfalık kavgalar edebilirim. sözlü iletişimde pratiğim zayıf olduğu için çok rahat olmasam da ingilizce konuşulan bi' yere bıraksan hayatımı çok rahat idame ettiririm yani. ama advanced demiyorum. çünkü o kadar rahat değilim. çünkü konuştuğum şeyin "dil" olduğunun, yerlileri tarafından bile hiçbir zaman tam olarak öğrenilemeyeceğinin farkındayım.

başlangıç seviyesinde almancam var. rammstein falan dinleyerek, nette gezinerek öğrendim. lisede almanca derslerimiz boştu. 12 yaşındayım, köfte severim, aa düsseldorflu musunuz ne güzel, fortuna düsseldorf'u çok severim diyebilirim. ya da barda fortuna maçı izlerken alman bir amcanın omzuna vurup HALA TAKIMDA TUTUYOLAR BU OROSPU ÇOCUĞUNU diye küfredebilirim. daha fazlası olmaz ama.

yine başlangıç seviyesinde italyancam var ama bu eğitimini aldığım dil olduğu için bir aksilik olmazsa 4 sene sonra ana dile yakın seviyede biliyor olacağım. yani şöyle söyleyeyim, konuşulanların yarısını hatta belki biraz daha fazlasını anlıyorum ama kendim konuşamıyorum kelime bilgim henüz çok zayıf olduğu için.

şimdi okulu bitirip romanya'ya falan kaçsam, bu arada almancayı da aradan çıkarsam... 25 yaşındayken almanca, italyanca, ingilizce biliyor olurum. 2 sene de romanya'da kaldık. oldu mu sana italyanca, ingilizce, almanca, rumence? kızlar ön rezervasyon yaptırmaya başlayabilir.

Oo hava atıyoruz, ben de atıcam.

İngilizcem küçük yaşta bir süre abd'de kaldığım ve direkt orda öğrendiğim için çok iyi. Aksanı da orda kaptığım için zaten, konuştuğum abdlilerin falan hepsi beni abdli sanıyor. Daha geçen gün iki kanadalı kızla konuşuyodum, bi yarım saat sonra açıldı where are you from muhabbeti, türküm diyince inanmadılar ahah. En son pasaportu gösterdim de öyle ikna oldular.

Almanca var biraz da. Hamburg'da almanca kursuna gidiyordum geçen yaz. Orda kurstaki dünyanın değişik ülkelerinden gelen arkadaşlarla full takılıyoduk, herkes ingilizce bilmediği için full almanca anlaşıyoduk, muhtemelen gramerini falan katlediyorduk ama oluyordu yani. Kuzenim almanla evli mesela, enişteyle de konuşuyoruz geldikleri zaman. Ama herhangi bir almanla konuştuğumda çatır çatır hızlı yardırdığında takip edemiyorum, "können Sie bitte ein bisschen langsamer sprechen :(" falan diyorum, tane tane konuşurlarsa, çok abidik gubidik kelimeler kullanmazlarsa anlaşıyoruz.

Litvanya'da 1 sene erasmus yaptım, o ara baya baya Litvanca da konuşuyordum. Baya kız falan tavlamıştım sırf Litvanca konuşarak. İngilizce bilmeyen kız bulan bana geliyodu smslerde çevirmen oliym diye ahah. Ama litvanca başka yerde duymadığın için uzak kalınca unutuveriyorsun. Kalmadı pek o. Üzücü ama bi işe de yaramayacaktı pek zaten.

Upp. int. İngilizce
Elementary İtalyanca.

3

6

Turkce - Ana dil seviyesinde
Ingilizce - Native-like seviyesinde
Ispanyolca - Ileri seviyede
Flemenkce - Orta seviyede
Rusca - Orta seviyede

Bunlar disinda Italyanca ve Portekizce, okuyup biraz yardimla anlayabilme ve basit gunluk konusmalar seviyesinde. Almanca da Flemenkce ve Ingilizce sayesinde az bucuk anlayip konusamama seviyesinde.

alt tarafı 1-1,5 metre kabloda ne kadar fark edecek ki şarj akımı? kilometrelik kablo döşemiyoruz :)
eğer mesele o yassı, karışmayan kablolardan olmasıysa var 1,2metre olanı filan da benzerlerinin: www.amazon.com

hatta aynı marka 1.2m var www.amazon.com

yalnız türkiyedeyim :)

www.ebay.com
türkiyeye ücretsiz kargolu bu. 3 metre de uzunluğu var...

www.ebay.com
i.imgur.com

beklediğimden ucuz çıkınca ben de sipariş ettim kendime 3 metrelikten...

i.imgur.com bugün geldi benimki bu arada.

iyi bir monitör

bence alınacak monitor degil.

fiyat performans çok kötü. bende şu var.

www.istanbulbilisim.com.tr

shiftdelete.net

Çok pahalıya almışsın.
21,5' monitöre 350 lira ne demek...
Sahibinden'e falan baksaydın çok daha ucuzunu bulurdun.
Yok illa sıfır olacak diyorsan kalkıp bi Bimeks'e, Gold'a, hatta Teknosa'ya bile gitsen daha güzel bir fiyat/performans ürünü bulurdun.

5ms ips kaliteli bir markadan 350tl'ye iyi denebilir. ama 21,5" çooook küçük.
alınmaz artık bu boy monitör.

bence tehlikeli. Nihat Hatipoğlu dedi diye değil ama.

Çok yapmacık bir ifade bence, ama yine bana göre bir sorun teşkil etmemesi lazım. Sonuçta islam'a göre önemli olan niyet ve içinden geçenler ve sen orda baba kelimesini teslis amacıyla kullanmıyor da çocuğuna dini sevdirmek için kullanıyorsan sorun olmamalı. Bir ateist olarak görüşüm bu

Dini inancım yok diyebilirim, tanrı inancım var ama. Buna göre değerlendirirsem Allah baba kullanımında hiçbir sakınca görmüyorum. Hatta o kadar trivial bir mevzu ki bence üzerinde düşünülmemesi bile lazım. Nihat Hatipoğlu gibi bir takım heriflerin böyle saçmalıklarla uğraşması çok normal. Ramazanda saatler boyu x orucu bozar mı muhabbeti yapmanın ötesinde şeyler değil bunlar.
Dini doğru düzgün algılayabilen bir insan bu tarz aptalca ayrıntılara takılmaz.

insanlara hele ki çocuklara bir şeyi öğretirken somutlaştırma yapmak gerekir. bu yüzden iyi bir somutlaştırma ifadesi, zaten belli bir yaştan sonra kimse allah baba ifadesini kullanmaz.

kullanılmasının dinen sakıncalı olup olmadığı meselesi zaten ilahiyatçıların işi. biz burada ancak bu şekilde yorumlarımızı sunabiliriz zaten.

Televizyon hocalarini bir kenara birakirsak allah dogmamis dogrulmamistir yani tektir diyoruz. Allah kelimesi tek basina koruyucu kollayici anlamini taşıyor ki bence baba kelimesine gerek yok. Ki zaten dinde yeri yok diye düşünüyorum.

Allah baba küfürdür...Hristiyanlar da Hz İsa için Allah'ın oğludur demişlerdi... Ama Allah kesinlikle reddediyor bu ifadeyi. Hristiyanlar maddi anlamda oğul ifadesini kullanmadıkları halde Allah reddediyor...
Allah doğmamış ve doğrulmamıştır. Ayetlerde kesinkes söylüyor. Bir takım kimselerin iyi niyetli olması bu ifadeyi haklı kılmaz...

@herseyi birakip gitmek istiyorum
Allah kelimesinin "koruyu kollayıcı" anlamına geldiğini Arapça bilmeyen küçük bir çocuk bilemez ama takdir edeceğiniz üzere.

Allah'ın doğmamış ve doğrulmamış oluşu ve tek oluşu ile "Allah baba" ifadesinin çeliştiğini söylüyorsunuz diye anlıyorum. Bunu açar mısınız?

@inanmazsan inanma
Allah'ın doğmamış ve doğrulmamış oluşu ve tek oluşu ile "Allah baba" ifadesinin çeliştiğini söylüyorsunuz diye anlıyorum. Bunu açar mısınız?

Kesinlikle tehlikeli çünkü biz müslümanların klavuzu Kuranı Kerimdir. Kuranı Kerim içinde Allahın sözleri yazar, araştırdığım kadarıyla o kitabın içerisinde Allah, ben sizin babanızım diye bir şey yazmamış aksine ben yarattıklarımdan hiçbirisine benzemem demiştir.
Baba tanımlaması ile yeri göğü uzayı evreni bildiğimiz ve bilmediğimiz alemlerin yaratıcısı ve devamlılığını sağlayan varlığın tanımlaması ile uzaktan yakından bir alakası yoktur.
Eğer güven istiyorsak yaratıcıyı gerçekten anlamalı tanımalı büyüklüğünü anlamak gerekir. Allahı tanıdıkça baba kavramı gerçekten küçülecektir.

@alixkandemir
Söyledikleriniz tutarlı ve mantıklı. Bununla beraber, küçük bir çocukla (anaokulu çağında) konuştuğunuzu düşünün. Çocukla empati kurmak gerekiyor onun anlamasını sağlamak için. Bu ifade ettiklerinizi o yaşta bir çocuğun kavrayabileceğini sanmıyorum.

@m e l t e m
Allah doğmamış ve doğrulmamış vurgusu anne baba ve çocuğa vurgu yapar...
doğma ve doğrulma işlemlerinde bunlar rol alır...

Mesela ben annemden hep allah diye duydum inanan bir cevrem vardi. Kafamda allah diyince farkli farkli kavramlar canlanirdi ama zamanla yerine oturdu. Allah baba derseniz de cocuklarda yaratici ve insan arasindaki siniri cizememis gibi oluruz diye dusunuyorum. Cocuk insan gibi yari insan yari tanri görebilir. Bu soylediklerim kendi gorusum bir de islami acidan bakarsak bu zaten reddediliyor yani reddedilen bir seyi de yapmak zaten dogru degil.

allah baba diyince kimsenin aklına "aa allah insan gibiymiş, bi de çocuğu varmış. niye tapıyoruz ki lan o zaman buna?!" gibi şeyler gelmez. tipik din dogması işte, "öyle denmez". niye denmez amk, insanlar burada baba figürü manasında, koruyup kollayan manasında kullanıyor; benzetme yani. kimsenin bunu derken allah'ı küçümsediği, insanlaştırdığı, basitleştirdiğini yok; korkmayın bu kadar anasını satayım.

@cigerdelen
Benzetmenin sakıncasını psikolojik olarak açıklamanız faydalı oldu benim için. Babalı/Babasız büyüyen çocuk genellemelerinize dair ise -konudışı olduğundan- yorum getirmeyeceğim. Teşekkürler

Ya o diil de neden kimse dinin toplumsal ahlak boyutunun super yozlastigini tartismaz, dile getirmez ? Asil bu diil midir tartisilmasi gereken cok buyuk sorun ? Yada islamin en onemli konularindan biri olan kul hakki yeme mevzuunu konusmaz ? Bu arada soruna cevap verrim. Evet allah baba terimi cok cok sacma !

@cigerdelen, korkuyla alakası olduğunu kendin de belirtmiş oluyorsun:
"kimin zihninde, hayal dünyasında söylenen şeyin nasıl canlanacağını, hele ki bir çocuğun zihni olursa bu, kimse bilemez ki?"
birisi bunu yanlış anlar da şirk koşarsa, allah'ı yanlış konumlandırırsa korkusu değil mi bu?
bahsettiğim gibi, dinin dogmatik olmasıyla ilgili bu konu, biz şimdi öyle demiyoz da ya 100 yıl sonra biri derse diye endişelenmek gibi bir durumdan bahsediyorsun; 100 yıl sonraki zamana pat diye geçmiyor zaman, bu kullanımın ne amaçla yapıldığı gayet nesilden nesle aktarılabilecek basitlikte.

@advocatusdiaboli
Güzel bir çağrışım/ilişkilendirme.

soruya soru ile karşılık vermiş gibi olmasın da.. Allah "neden" baba oluyor da "ana" olmuyor?

@cigerdelen
Din nasıl dogmatik değildir yahu? :)

Yaratıcıya veya dinlere inancım yok (bunu tek ve bilinen bir malum sözcükle açıklamamayı yeğledim, uzun hikaye). Dinibütün bir aileden geliyorum, akraba ve komşularım da çoğunlukla dinibütün idi. Ben Allah baba diye bir şey hiç duymadım, annemden, babamdan, halamdan, teyzemden, dayımdan, amcamdan, komşu kadın ve erkeklerden ve arkadaşlarım da duymamış idi. Tevellütüm (1971) eskidir belki, aslında bu her şeyin hızla değişmesinden kaynaklanıyordur, tevellütün hemen eskimesi toplumsal kurulumda çok da geçerli olacak bir şey (herhalde) değildir. Yani, önceden ailenin öğrettiği Allah'ın çocuklar için "uzak", "korkunç" vb. olduğunu bilemeyiz, belki bugünkü anlayışla böyle görüyoruzdur ve bu yanılgıdan dolayı da, önceden böyle(tehlikeli)ymiş de şimdi bunu değiştirmek için Allah baba demeyi tercih etmiş olduğumuzu sanabiliriz gibime geliyor. Demek istediğimi hakkıyla açıklamaya sözcükler yetemiyor.

Tehlike denen de, öyle gündelik tecrübeleri işaret etmiyordur muhtemelen. Burada Hatipoğlu denen zatın görüşüne dair bir yorum yapmıyorum. İşin felsefesi muhakkak hem Hatipoğlu'ndan, hem de sanılandan daha derinliklidir. Başka hususlardaki okumalarıma dayanarak, bu "tehlike"yi bir Hristiyan teologun Müslüman bir ilahiyatçıdan daha iyi anlayıp anlatacağı kanısındayım. Hümanizm, ateizm, insan hakları vb. hususlarda sivri zekalı batılı abilerin fikirlerini zikretsek buralarda kabul görmez. Belli bir kesim için bu kavramlar tarihsel ve coğrafi bağlamdan kopuk, evrensel ve tartışılmaz şeylerdir; aslında bir nevi tabudurlar. Sorduğunuz mesele de az çok buna benziyor, Allah yerine Allah baba demeyi eleştirmek de yobazlık görülebilir rahatlıkla.

Derinlik demiştim, ortalamanın azıcık üzerine çıkanlar nüfuz ettikleri derinliği ister istemez çok derin, en derin sanıyorlar. Allah baba ifadesinin tehlikesi var ise, bunu halka hak ettiği derinlikte anlatmak imkansız olduğu için yüzeysel açıklamalar yapılıyor olabilir. Hakkıyla anlatılması için her dinleyenin işin felsefesini (felsefe de çok bayağı manada kullanılıyor) idrak etmesi zor. Anlayabilecek yüz kişiye hitap edecek bir açıklamadansa milyonların, esası anlamadan ama anlatana güvenerek hareket edeceğinden hareketle işin esasına girmeden görüş aktarılıyor.

Şahsi görüşüm, çocuğum olsa ve ona Allah'tan bahsetmek istesem, baba demeden de gayet anlatabileceğimi ve korkunç bir yaratıcı olarak anlaşılmayacağını bilirim.

Allah doğmamış doğrulmamış olduğunu söylüyor ve sen de bu iki insana özgü özelliği de içinde barındıran "baba" sıfatı neden Allah'a verilemesin diye soruyorsun halen. Nasılsa niyet önemli denilerek içinden çıkılacak konular değil bunlar. Allah'a, insana özgü sıfatlar yüklemek küfürdür. "Allah'ın unuttuğu yerde..." bu da yaygın bir deyim mesela ama küfürdür.

İslamiyet öncesinden alıntı yapanların amacını da hiç anlamış değilim zaten. Toplum davranışlarını etkileyen Türk gelenekleri var fakat mesele din olunca örf adet değil Kuran Hadis baz alınır.

@papitheclown
Kuran'da Allah için eril zamir kullanıldığından erkek olduğu varsayılıyor.

Bir de genel olarak inanç sistemlerinde tanrının cinsiyetine dair şu bilgiler var: en.wikipedia.org

@cigerdelen
dogma: Belli bir konuda ileri sürülen bir görüşün sorgulanamaz, tartışılamaz gerçek olarak kabul edilmesi.

Din Allah'ın kelamıyken, Allah'ın yarattığı "kul"un dini sorgulaması ne haddine ki?

@tedirginlik hucresi
Benim de bu duyuruyu açmaktaki amacım zaten konunun derinine inmekti. Söylediklerinizde haklısınız. Katkınız için teşekkür ederim.

derindusun.com
(buradaki hikaye)

bir gün arkadaşım aynen "allah baba" kavramını kullanmıştı ve kullanmamması gerektiğini söylemiştim. o da "allah baba"yı sevgisi, saygısından dediğini dile getirmişti. geç de olsa anladım ki insan ne derse desin, her şey gönlünde biter. kul ile allah arasına kimse giremez.
yani diyeceğim nihatmış, sağmış, solmuş kimse çıkıp da bu yanlış bu doğru diyemez. küfre düşmüş diyen varsa da siktirsin gitsin ötede oynasın.

diğer arkadaşları okumadım, ama çoğu dinde ve haliyle dilde de, tanrı erkektir, dişil'i vardır (god-goddess gibi ya da tanrı-tanrıça gibi) allah kelimesi el-ilah'tan gelir ki bunu zaten hepimiz biliyoruz -dimi? 0_o - ve insanlara da tanrı denildiğinde genelde akla yaşlı ve her şeye kadir, sakallı bir erkek gelir. zeus gibi, jüpiter gibi misal. bu başka dinlerde de var -anaerkilliğin hakim olduğu ya da nispeten kutsal olduğu bölgelerde durum biraz değişebilir, mesela orta asya türklerinde tanrıça umay'ın yeri büyüktü, çünkü kadın ve erkek orta asya türklerinde eşit konumdaydı. en azından tarih bilgilerinden falan hatırladığım bunlar, tamamen/kısmen yamuluyor da olabilirim. velhasılı kelam, bu ifade ataerkil bir toplumda yaşadığımız için kullanılıyor, aslında başka bir anlamı yok. bence isteyen istediği şekilde dini öğrensin ya da öğrenmesin, kimsenin kimseyi bu şekilde manipüle etmeye hakkı yok, kaldı ki inanç dediğimiz -dinden geçtim- tamamen mahrem bir şeydir fikrimce, kişinin -kendi istemediği sürece- kendi içinde kalması gereken bir kavramdır bence. yani inanıyorsam ya da inanmıyorsam, bunu ne için kime neye yaptığımın başkaları tarafından yargılanmaması lazım, da 1. dinlerden bahsediyoruz: ağzı olan konuşuyor. 2. türk toplumundan bahsediyoruz: kişisel alan diye bir şey yok, bildiğin sürü halinde yaşıyoruz, "bir yakınınız ateist olsa ne yapardınız?" sorusuna, müslümanlıkta böyle bir şey olmamasına rağmen "öldürürdüm." diyen insanlarla aynı ülkede yaşıyoruz, adam inandığı dinin tanrısına şirk koşuyor, farkında değil. yani sorunu takdir ediyorum, güzel bir soru, ama buna varana kadar başka bir sürü daha önemli problemimiz var. tabi gene de bu soruda bahsettiğin gibi ufak tefek farklı düşünce şekillerinden kaynaklanarak bir sürü saçma sapan kavga çıkıyor. "benim inancım senin inancından üstün!" tartışmaları yapıyor, anasını satıyim, sanki inançlarımıza takometre taktık, hangimizinki daha fazla diye ölçüyoruz, hayret bişi yaaaaa! >:(

@cetoxim
Benim söz ettiğim durum yetişkin birinin ortamda çocuk yokken "Allah baba" demesi değil yalnız.

@pasp
Maide 33 eğer kafirleri de kapsıyorsa ateist olmanın cezasının ölüm olduğu tartışılabilir. Fakat şu anda bu husus konudışı olduğundan bunu burada tartışmazsak sevinirim.

@konusma ben konusuyorum daha bitirmedim
Allah'ı ifade ederken eril zamir olan "hüve" geçiyor Kuran'da. Dolayısıyla bir cinsiyet yüklenmiş oluyor.

yok ya, niye tartışayım? 0_o herhangi bir şey yazmadım ki zaten?

ne allah'a inaniyorum, ne de inanclarin cocuklara dogrudan asilanmasi gerektigini dusunuyorum -gerci bu tek tarafli alinacak bir karar olmazdi ya neyse. muhtemelen de cocugum olmayacak. bu yuzden oncelikle cevabimin varsayimsal olacagini belirteyim. ben de bu ifadeyi sakincali buluyorum ve kullanmazdim. yalniz bu ifadeden kacinma nedenim dini kaliplara uygun olup olmamasindan ya da kufre girip girmemesinden ziyade baba kelimesinin ataerkil yapiya, heteroseksuel algiya ve toplumdaki rollerimizin baskinlasmasina katki saglayabilecegi endisesi olurdu. neden cocugum her seye kadir bir 'sey'i beyaz, yasli bir erkek olarak algilasin ki? neden siyah bir kadin degil? neden mavi kum taneleri degil? neden bulutlar degil? ya da neden benim hayal bile edemeyecegim bir sey degil? baba sifati otoriteyi, en-iyi-ben-bilirim'i de kapsayabilir. devletle dinin ayni tornadan ciktiklarini ve devlet baba ifadesinin de yine boktanliklarin mazur gorulmesinde katkisi oldugunu dusunurum.

bu arada durumum vardi da tembellikten verilen cevaplari okumadim. birbirinin anasina bacisina soven olduysa cok ayip etmislerdir, buradan hepsini kiniyorum.

@freekara endisemin nedenini acmam gerekirse baba denildiginde beyaz bir babadan dogan ortalama bir evladin zihninde boyle bir imge dogma ihtimalinin daha yuksek olacagini varsayiyorum. kaldi ki boyle bir imge dogsa da dogmasa da bu imgenin yalnizca somut figurden ibaret olmayacagini, baba kelimesi ne ifade ediyorsa onlari da beraberinde getirecegini dusunuyorum. bunun neticesi olarak da algida tanrisal ozelliklerin baba ve erkege, baba ve erkege dair ozelliklerin de tanriya aktarilabilecegi endisesini tasiyorum. elbette kendi zihnimin sinirlari cercevesinde.

tabii bu farazi cevap, inancsiz bir baba ve dini kaliplara cok da bagli olmayan musluman bir ana tarafindan turkiye'de yetistirilmis inancsiz bir erkegin, zihninde kurdugu "allah baba der miydim demez miydim" sorusuna yine zihninde verdigi bir cevaptan ibaret. dini hususlar pek empatisi yapilabilecek seyler de degil zannimca. ancak yine de dedigim gibi dini sebeplerden ziyade kendimce toplumsal olarak sakincali gordugum sebepleri belirtmek istedim.

tartışmayın ; cevap için ise.

ateistplatform.org

tehlikeli degil. dogru da degil.
her dogru olmayan sey tehlikeli degildir. masum bir hata.

çocukken sezercik filmi izliyordum bir gün, çocuk dua ederken allah baba diyordu. çocuk halimle çok hoşuma gitmişti. allah baba demeye başlamıştım ben de kendi kendime. bir gün annemin yanında söylemiş bulundum da, allah baba demememi söylemişti. çok üzülmüştüm :(

neden diye sorduğumda "babalık insana özgü bir özellik, allah'a insan özelliği atfedilmemesi gerekir" gibi bir şey demişti. atfetmek dememiştir tabi 4-5 yaşındaki çocuğa da, özetle bu yani.

o zamanlar nihat hatipoğlu böyle dinlenen bi herif değildi. sadece o böyle düşünmüyor yani.

ama günah mıdır? değildir. dinen uygun olmayan her şey günah değil sonuçta. bu olsa olsa mekruh olur. (bence o bile olmaz)

islam dininin tanrısı zaten yazılan şu kurandaki ifadelere bakıldığında erkek bir tanrı. direkt olarak bir cinsiyet belirtilmese hatta cinsiyetsiz olduğu söylense dahi çok net belli oluyor bir erkek zihniyetine sahip olduğu.
o açıdan zaten küçücük çocukların beynini yıkayarak dikte ettikleri bir dinin erkek tanrısına allah baba demeleri gayet sıradan bir durum. sakıncalı olan çocuklara allahı herhangi bir şekilde gerçekmiş gibi anlatmak, ona baba demek ya da dememek değil.

aykut elmas, vine fenomeni

batesmotelpro, 3 kişiler bunlar da

(bkz: memeli mestan)

batesmotelpro tek geçerim.

izle mutlaka.
www.hurriyettv.com

bilgisayar oyunu videoları çekenler var. sevenler onları çok takip ediyor. kendimden biliyorum.

az ünlü efe aydal var mesela.
çok aşırı tanınmasa da adam gayet ciddiye alındı dava açıldı o kadar da yurt dışına kaçtı, sayabiliriz bence.

Vine da atakan pekli var geleceği parlak

Atakan Pekli çok yetenekli çocuk. biri elinden tutsa bir yerlere gelir.

Dunyaca unlu olan yok zannedersem. Hobi olsun diye bu video olayina girsem mi diye dusunuyorum ekipman falan alip:)

net de daha rahat elbette

eğer birşey açılayacaksam yüz yüze daha rahatım. çünkü yazarken düzgün cümle kuramıyorum.

yüzyüzeyken daha iyi olmasının bence tek sebebi mimiklerinle yapacağın bir espriyi veya geyiği yazarak yapamıyorsun. karşı tarafta anlamıyor mal gibi bi diyalog gerçekleşiyor sonra.

Yüz yüze daha rahat. Nette mimik yok jest yok el kol hareketleriyle anlatacağınız konuyu destekleme yok göz teması yok. Bi sik yok yani. Bir şey anlatana kadar kırk takla atıyor insan.

Duruma göre değişiyor hacı gel sohbet edelim burdan desen 2 cümleyi bir araya getiremem, ama bana yalnızlığın tanımını yaparmısın desen, roman yazarım yüzüne karşı tek cümle kuramam.

Konuştuğum kişiye bağlı olarak genelde yazışarak konuşmayı tercih ederim. Yüz yüze konuşmak, hatta telefonla konuşmak bana göre değil. Zorunda olmasam ağzıma açmayacağım bütün gün. Hep asosyallik işte...

yüz yüze. birebir dokunmalı mimikli iletişim gibisi var mı yav.

internette daha rahatım.
hatta öyle ki twitter'da falan edindiğim arkadaşlar beni görseler gerçekte eminim hayalkırıklığına uğrarlar. gerçek hayatta çok çekingenim mesela.

yüz yüze elbette. mimik kullanan, kelimelerde vurgu yapan, gözün içine bakan bir insanımdır.

nette yazdıklarımı beni tanımayan biri okurken kim bilir nasıl anlıyor, kim bilir kafasında nasıl canlandırıyor cümlemi diye düşünüyorum hep.

çok ciddi ve sert mizaçlı biri olduğum düşünülüyordur herhalde.

yüz yüze konuşmak tercihimdir. en rahatsız olduğumdan en rahat olduğuma sıralama yaparsak telefon, internet ve yüz yüze olur bu sıralama. telefonda hiç tanımadığım insanlarla konuşmaktan nefret ediyorum.

eşit

yüz yüze soramayacağım şeyleri internette soruyorum, aldığım cevaplardan sonra o konuyu yüz yüze çok daha rahat konuşuyorum.

normal konuşmayı kast ediyorsak ikisi de aynı. yüz yüze konuşurken gerilmem, rahatça konuşurum.

fakat şimdiye kadar tüm kadınlarla (yattıklarımla da, sevgililerimle de falan) hep internetten tanıştığım için yazışarak bazı şeyleri sormak çok daha rahat oluyor tabii. örnek vermeyeyim şimdi.

bugüne dek kimsenin yüzüne söyleyemeceğim hiçbişi olmadı bu yüzden dibine kadar rahatım hocam. burda y.rraga y.rrak diyosak yüzyüze de aynını söylüyorum.

tanimadigim insanlarla bir tek burasi vasitasiyla konusuyorum internet uzerinden. bundan onceki nick'imle agzimdan ciktigi gibi yaziyordum da bu nick'imle yazmaya basladigimdan beri cok dusunerek yaziyorum niyeyse.

tanidiklarimla cok bir fark olmuyor. anliyorlar nerede ciddiyim, nerede degilim. zaten mimiksiz, zipcikti cafer gibi adamim pek bir sey degismiyor onlar icin. arkadaslar arasindaki lakabim da yine mimiksiz olusumla ilgili.

yalniz duygusal konularda konusacaksam, yazida daha rahat oluyorum.

benim de kullanilan sozlerle ilgili benzer bir soru geliyor aklima. bazen boyle "oh mis", "cogzel" filan goruyorum. acaba bunu konusma dilinde de kullaniyorlar midir diye dusunuyorum.

@m e l t e m evet, sert biri gibi duruyorsunuz buradan.

normal bir insanla konuşurken yüz yüze tabiki, ama türkiye genelinde yüz yüze konuşurken gerçekten bir şey anlatabileceğin ya da tartışıyorsanız bunu düzgünce yapıp sonuca ulaşabileceğiniz kişiler çooook az olduğundan internet üzerinden daha iyi.

tabi bir de karşı taraf da sıklıkla saçma sapan şeyleri mantıklı sanarak söyleyen ya da laf olsun diye konuşan kişiler olduğundan yüz yüze bir anda kesip atmak biraz daha zor oluyor konuşmayı. o açıdan da internet daha iyi.
he ben yüz yüze de yav hee he diyip geçiyorum saçmalayan adamı, ama herkes yapamıyor da bunu.

Yazarken daha rahatım, yüz yüze de çok büyük bir fark yok. Burun farkı diyelim. Zaten ben burada yazarken kendi kendime mimik de kullanıyorum. Telefonda ise gerile gerile bir hal oluyorum, konuşamıyorum bile.

Ama şu da var, yazarken bir yandan düşünebiliyorum. Konuşurken aynı anda düşünemiyorum. Başka birinin varlığı beyni devre dışına çıkarabiliyor. Yoksa yüz yüze konuşurken "Bır bır konuşma da iki düşüneyim" dediğim çoktur.

Yazmaktan nefret ettiğim için yüz yüze.

beni de tanısanız seversiniz aslında, internette çok gıcık bir profilim, mizacım var, farkındayım. yüzyüze daha rahatım, konuşunca ha zeki, mantıklı adammış lan, diyen çok oluyor.

internette veya telefonda(yazışma olarak) cok daha rahatım. yüz yüze daha sıkıntı benim için.hele hele erkek değilde kızsa bas basa kalmak korkutucu eğer 10 dakikadan fazla sürecekse çünkü muhabbetimden sıkılıcak diye korkuyorum bir an önce sıvışmaya çalışıyorum. ama sanal olunca cok rahat oluyor muhabbet akıyor yani.

48 kilodan 63'e çıktım, 70-75 arasına kadar yolum var. 1 yılı geçti 1,5 olmadı daha.

48 öncesi yağlı 68'dim 36 beden kot vs... şimdi 63 kg 28 beden. yağ oranı 7%

doğru beslenme + doğru çalışma ile her zayıf insan, güzel bir vücuda sahip olabilir.

herhangi bir sağlık sorunu var ise tedavisi yapılır, tiroid muhtemeldir.

www.reddit.com

53 kilo başladım şu an 85 kiloyum. 22 ay içerisinde 32 kilo aldım ve hayatım tamamen değişti.

Ektomorfun yolu uzundur ama en estetik vücudu da onlar yapar. Sabır gösterirsen seni tatmin edecek sonuçlar alırsın. Güçlenmeye bak.

Benim serüvenim iki buçuk yıl kadar önce epey kiloluyken başladı. Kiloyu verdim, ama bu sefer ipince kolları ve zapzayıf bir vücuduna karşın baya bildiğin göbeği olan, skinny fat denen tipe dönüştüm. Burdan sonra bi süre düzensiz devam ettikten sonra geçen sene p90x'le tanıştıktan sonra resmen hayatım değişti. Spordan ne kadar çok keyif alabileceğimi ve sporun hayatımın artık ayrılmaz bir parçası olduğunu tony horton'dan öğrendim p90x vesilesiyle. Zaten okul bitmiş, iş arıyordum ve çok büyük bir boşluktaydım, o yüzden daha da sıkı sarıldım spora ve araştırma yapmak için çok vaktim oldu. Son bi senedir de beslenme olsun, spor olsun asla aksatmadan devam ediyorum. O skinny fat vücut şu anda üst kısmının alt kısmından daha geniş olduğu, tişörtlerin kollarını dolduran, estetik duruşu olan bir vücut oldu. Hala istediğim yerde değilim aslında, çünkü tişört olmadığı zaman istediğim kadar iyi görünmüyorum :) ama acelem hiç yok. Çok büyük keyif alıyorum spordan. Önemli olan da bu zaten. Keyif alınca sonuçlar er ya da geç geliyor.

saçlarım kıçıma geliyordu (askere gitmeden önce) ve tam tersi yorumlar alıyordum. kız arkadaşlarım kestirme derken erkek arkadaşlar kestir olm artık diyorlardı.

askerden döndüm şimdi kız arkadaşlar böyle daha iyisin derken erkek arkadaşlar abi sen yine uzat ya tribindeler.

benim yorumuma gelirsek gerçekten de bazı tiplerde çok kötü oluyor uzun saç. fakat bunun kişiyle olduğu kadar saç yapısıyla da alakası var. düzü var dalgalısı var kıvırcıkı var bonusu var seyreki var sıkı var cart curt.

soruna gelirsek bence kızlardan ziyade erkekler tarafından feminen olarak görülüyor ki uzun saç uzun sakal ve bıyıkla kombine edildiğinde hiç feminen durmuyor.

örnek vermek gerekirse:

nispeten feminen: cdn1.smosh.com

nispeten hayvan: cdn.acidcow.com

bıyık-sakalın feminenlik etiketi üzerindeki etkisi saçtan çok daha fazla etkili yani.

yakışıyorsa bayılıyorum erkekte uzun saça. feminen algısı da yok.

abi sitret. seviyorsan uzat bence. bana da kestir diyen birkaç densiz oluyor ama hiç takmıyorum bile ha sadece birkaç değil de bir sürü kişi dese bi oturur düşünürdüm tabii.

erkekte uzun saç yakışıyorsa mükemmel, yakışmıyorsa kötü, yakışmadığı halde yakıştığını düşünen biriyse berbat duruyor.

kestir bence. tanidigim uzun sacli erkekler saclari kestirince hep daha bi yagusuklu oldu.

Feminenlik falan hikâye.

wac.450f.edgecastcdn.net

Bu adam sözlükteki tüm kısa saçlıları kanırtır uzun saçlarıyla. Yani yakışıyor mu ona bakmak lazım, yakışıyorsa her türlü gider, kendin de seviyormuşsun zaten.

simdi uzun sac yakisan herkese kisa sac daha cok yakisiyor bence. oyle ki verilen linkteki insanlari kisa sacli dusun.

erkekte uzun saç nedir ya amk

benim bildiğim hiçbir makine jilet kadar sıfıra yakın kesemez.

bir de şahsi görüşümü belirtmek istiyorum normal jilet varken neden makine kullanılır hiç anlamıyorum. jilet yüzü tertemiz gıpgıcır yapıyor çok faydalı cilde.

valla hocam tek çözümü budur: club.nobleandroyal.com

makinelerin hiçbiri istediğin sonucu vermez.

jiletle traş olduğumda çok fazla sivilce ve kızarıklık oluyor. o yüzden makina tavsiyesi istiyorum

rq1275 denediklerim arasında en çok yaklaşan oldu. yüzde sinekkaydı yapıyor gibi ama boyunda 100% başarı sağlayamıyor.

taşıma derdin yoksa 3,5".
gücünü adaptörden alır, daha hızlı çalışır, fiyatları daha uygundur.
2,5lerin taşınabilirlik dışında bir avantajı yok.

2,5inç lerin tek avantajı taşıma evet ama çok büyük bi' avantaj bu.
3,5 aldım pişmanım açıkçası. priz derdi, büyük olması falan sorun oluyor.

Sadece evde tutma niyetin bile olsa yine de 2,5 inç olanlarını öneriyorum. Hem adaptörle uğraşma, yer bulma vs. derdi olmuyor, hem de nadir bile olsa dışarıya çıkarttığında sorun yaşamıyorsun. Ayrıca USB 3.0 olursa ikisinin de hızları aynı oluyor, o konuda sıkıntı yaşamazsın.

Ben Western Digital'in 1 TB'lık modelini aldım, ihtiyaca göre miktar artırılabilir elbette. Şuraya ayrıntısıyla yapmıştım, belki faydası olur: www.yenideneyim.com

2.5 al. bende 2.5 WD var, 100Mb/s hizlari goruyorum, 1 tb da hafiza var. Tamam, 3.5 daha ucuz ama onu guce baglamak filan zulum. benim bilgisayarin etrafinda zaten zibilyon tane cihaz var, bir de hdd'nin adaptoruyle ugrasmak istemezdim.

Teşekkürler arkadaşlar. Karar verdim, 2.5 inç alacağım.

Hiç sterilize etmedim hiçbir yerimi ve 7 senedir lenslerimle çok mutluyum.
Solüsyon taşıma işini o lens kaplarına yeni solüsyon döküp yanına alarak halledebilirsin.
Lens için ise doktoruna gidip danış. Sana en uygun çapı falan yazar.

lensmarket istediğinde denemelik lens yolluyor ya ücretsiz ya da sonraki siparişinde ücretini düşecek şekilde, kargo senden tabi.
solüsyonu taşıman şart değil tabiki, genelde pek sorun çıkarmıyor. ama solüsyon ve lens kutun yokken sorun çıkarsa gözündeki lensleri atmak zorunda kalırsın haliyle. numaran yüksekse yanında gözlük taşıman lehine olabilir o açıdan, ama genelde sorun da tek gözde olduğu için tekini çıkarıp tekiyle idare edilebiliyor bir süre.

çok uğraştırıcı filan değil, zaten temizliğine dikkat ediyorsan ek bir şey yapmıyorsun ki, 10 saniye takmak alıştıktan sonra.
bana batma neredeyse hiç yapmadı, çok tozlu ortamlarda bir süre batsa da dayanınca kendiliğinden geçiyor.

çok dayanılmaz olunca da çıkarıp daha kötü olanı atıyordum direkt. günlük kullan/at olanlardan kullandığımdan sıkıntı olmuyordu. zaten alışınca ayna olmadan da takıp çıkarabilecek hale geldiğinden anında müdahale edebiliyorsun.
ayrıca gözünden atacağından elin o an kirli olsa dahi çıkarmak sorun yaratmıyor, gözün içinde bir şey olmayınca göz yaşı temizliyor kısa sürece. toz/kirpik kaçınca vs. nasıl eli yıkamadan gözü kurcalıyorsak aynı mesele oluyor.

kısacası:
lens marketten deneme lensi al.
mümkünse maddi durumun iyiyse günlük kullan/at lens kullan
göz numaran yüksek değilse sıkıntı yok, yüksekse mümkünse yanında gözlük taşı.
sabırlı ol, illaki alışılıyor. ilk 1 ay(maksimum) geçsin vazgeçmeden, 1 haftayı geçmez genelde zaten alışman.

önce lens kliniği olan bi hastaneye git. genelde haftanın tek günü göz poliklinikleri bu işe bakıyor bazı hastanelerde. ölçümlerini yaparlar, doktor sana ona göre elindekilerden denettirir. nasıl takacağını, temizleyeceğini, her şeyini öğretir. sonra baktın en optimum verimi sağladığın lensi -kişiden kişiye değişiyor- buldun. doktorun verdiği deneme lensini aylıksa bir ay kullanırsın bu arada aynı numaralarla lens marketten deneme lensi sipariş edersin. onu da en az 1 ay kullanırsın. -2 ay beleşe geldi- ardından beğenirsen o siteden tekrar sipariş verebilirsin. doktora mutlaka uğra özellikle de lens kliniğine, kafana göre siteden alıp deneyerek olmaz o iş. gözün lense uyumu önemli.

% 10'dan bile az bu fiyat farkı, göz önünde bulundurmaya değmez. fiyat farkına bakmadan gönlünüz hangisindeyse onu alın.

fume daha guzel

gri olan daha iyi duruyor, km'si de daha düşük gerçekse. sorunu yoksa o alınır gibi. bir de sedan olsaydı...

(bkz: deluge)

tixati yi tek geçerim. çok hafif bir program. deluge u bilmiyorum.

tek çekirdekli 2,41ghz işlemcim var, 8 yılı geçti sanırım kullanmaya başlayalı, piyasaya çıkışı 10 yılı buluyor. 4 günde 2.2tb torrent indirdim utorrentin son sürümüyle. tek sorunum sata2 hdd hızı 100mbit internete yetişemediğinden "disk cache overloaded" uyarısı verip sistemi kasmasıydı, hızı sınırlayarak kullandım. bu işlemciyle ben bu indirmeyi yaparken 1080p bluray remux dizi bile izleyebildim.
nasıl fx serisinde 20% işlemci kullanıyor bu?

ayrıca ben de güncel sürümü kullanıyorum ama bir çok kişiye göre eski utorrent zaten daha iyi, torrent siteleri de öneriyor o sürümleri ve peer list'e bakabiliyorsan orada da seedbox ve linux kullanıcıları dışında en fazla utorrentin eski sürümlerinin kullanıldığını görebilirsin. takıntı yapılacak bir durum yok ortada.

(bkz: bittorrent)

makine kasmiyor zaten de gece fan sesi yaratıyor ki uyurken problem oluyor.

proje halinde
www.kickstarter.com

bu daha çok yeni bir konsept değil mi? Satıldığını düşünmüyorum henüz.

Bu henüz üretilmiyor galiba. Ama bunun gibi intel nuke var.

yüksek performans için milyon dolarlık şirketlerin ürettiği kocaman parçalar yetmiyor, overlock yapılıyor. ısınıyor, havalı soğutma yetmediğinden sıvı soğutma yapılıyor... bu adamlar hem o küçücük kutuya yeterli performansı hem de o kadar küçüldüğü halde performans sağlayacak parçaları soğuk tutmayı becerebilmişse tebrikler... ama günümüzde göstermelik olur gibi geliyor bana.

ayrıca masaüstü bilgisayarın taşınma amacı yok ki zaten, gittiğin yerde monitör klavye mouse vs. olacaksa zaten bilgisayar vardır. çok rahatlıkla bir usb diske kendi işletim sistmeini kurup o gittiğin yerde kullanabilirsin, en olması bir ssd taşırsın, gidince takarsın kasaya. driverleri kuracaksın alt tarafı. performans da maliyet de daha iyi olur.
eğer gideceğin yerde bilgisayar yoksa monitör de mi taşıyacaksın? zaten leptoplar bu işler için...

ben gereksiz buldum, uzun süre de başarılı olamaz. ihtiyaç hiç değil.

babam ipad'imi ilk gördüğünde evirip çevirip arkasına önüne bakmıştı. napıyorsun dediğimde ise "fanı nerede bunun?" dedi.
yani diyeceğim o ki, teknoloji ne kadar garip değil mi azizim? göz açıp kapamışsın, neler yapmışlar.

765 dolara alabilirsin
aralıkta teslim alırsın

birsürü var ki böyle;

www.aliexpress.com

o nasıl bir tanımlamadır yahu. okuyunca arabalardan soğudum.

neyse soruya cevap vereyim, ben de tam tersi hatchback olmasından yanayım. küt popolu dersen onu da almam ama asdfgghjkk..

ben küt popolu, yani hatchback arabaları daha çok seviyorum. araba gibi araba onlar bence.

Hatcbacklerin %80ini, sedanların %20sini beğeniyorum.

yalnızken hatchback, aile kurunca sedan. hatchback başlangıç için de iyidir diye düşünüyorum hem kolay kaçar, dar yerlere girer çıkar. sedanın bir ağırlığı var.

dünyanın en çok satılan senin tabirinle popolu arabası.
www.creativecrash.com

hatcback ve sedan mı deniyormuş? ben de küt popo uzun popo filan diyorum burada :/
s2.quickmeme.com

Popo mühim! Ben Jetta alacaktım, biri bok attı, 'O ne yeaaa, memur arabası gibi!' diye. 'E peki madem Golf alıyim o zaman' dedim. Golf alacaktım. Akıl veren arkadaşım, 'Golf'le valiz taşıyamazsın, havaalanından yolcu karşılayamazsın', dedi. Bunu başka bi arkadaşıma dedim. O da, 'Doğru söylüyo, babamın Golf'ü var, biz yolcu karşılamaya gidemiyoruz' dedi. Bunun üzerine, Golf yerine Jetta aldım. Yani Golf'ün uzun popolu olanını. Şindi rahat rahat valiz taşıyabiliyorum. Gurbetçilikte çoğönemli valiz!

araba sedan olur.
neredeyse her güzel araba sedandır, ama sedanın kötüsü de berbattır.

Küt popo, a180'e bi bak

Kısmen douchebag +1
Sedan'ı daha çok sevmekle birlikte, A180'e bir torpil geçilebilir.

dünyadaki bütün insanları haşırt diye ortadan "uzun popo sevenler ve küt popo sevenler" olarak ayırman hoşuma gitti :)

ben hatchback diyeceğim. sedan olarak sevdiğim modeller de vardır ama az çıkar. sedanlarda bile "küt değil ama kısa popo" seviyorum (3. bir tür bulduk lo). volvo'cuyum, V40'ı tek geçer, kısa popo kısmında da sedanlarını severim

Sedan ama daha güzeli coupe götü tabii ki.

götçü değilim ben götsüz seviyorum.

www.youtube.com

şaka bir yana şu an hatchback kullanıyorum ama bir sonraki arabam herhalde ya sedan ya da coupe olur. yeteceğini bilsem böbreğimi satıp bmw 420d alacağım da yetmiyormuş =/

Konu başlığını okuyunca şoför koltuğunda oturduğumuz (popomuzun değdiği) kısımlardaki şekillerden bahseden teknik bir duyuru bekliyordum valla. Orayı tartışsak olmaz mı :/

capitatum, verdiğin örnekler cabrio, coupe değil.

Porsche Panamera

İfşa sırasındaki güzelliğini görmesem bu popo tanımına fena giydirirdim ama neyse...

Sedan her zaman tercihimdir.

Ben de uzunlari seviyorum :)) ama park etmesi ve kullanmasi koly olur diye kutlerden kullaniyorum :) bu ayrimi ben de yaparim, kucukleri sevmiyorum

@evocati ben göremedim ya, tarif etsene. yok mu fotoğraf kenarda köşede?
@eskiden sizofrendim simdi iyiyiz sen de atabilirsin yani :D kaçırmışız bak...

Girer girmez çekiliyoruz önden.

(bkz: kabir azabı)
(bkz: münker nekir)

yok sorgu morgu, mavi ekran veriyor sistem. game over.

@ucan spagetticanavari

Entry nick geldi.

rıza baba olay mahallinde oluyo genelde, istanbul trafiği malum, merkeze gelene kadar baya zaman geçiyo..

önce vize sonra final.

finale vize konuları dahil oluyor.

Hemen sorgulamaya çalışsalar da, avukatın gelmeden hiçbir şey söyleme.

kuran'da kabir azabı yok.

kabir azabı diye bir şey yok. kuran'da yer almıyor.

bunu yasayan insanlara sormandanizdaki ironi..

böyle bir şeye ihtiyacınız yok, bence almayın.

nexus 5 derim ben.

lumia 1520! yeni indi fiyatı, kaçmaz.
www.hepsiburada.com

www.teknosa.com

3'te 1'ine bunu al. Kalanı da kâr kalsın cebine.

nokia almam n9005 nasıldır?

Lg g3 az daha ver

Nexus 5'in 32 gb olan modeli Türkiye'deyken , bence Nexus 5 alın.
Lg g2 de iyi bir alternatif olabilir.
Ancak 32 gb olmaları kaydıyla

note n9000 modeli satılıyor tr de temiz n9005 bulursanız alın
geekaphone.com
Samsung Exynos 5 (Octa 5420)n9000

Qualcomm Snapdragon 800 (8974)n9005

iphone 5s. 3 sene rahat götürür.

5s mi g3 mü hadi bakalım = )

Note 3 n9005

nexus 6 yakında çıkıyor bekle derim

herkes bişeyler söylüyo

wx 82 bence

dmsart. hd full tv paketi+8mbps sınırsız internet=70TL

ttnet 8mbit'e kadar, taahhütsüz, ADK'lı sınırsız. 67

superonline fiber 25mbit, 50gb akk. yani 3mbit sınırsız.(50gb ilk gün bitiyor hep bir kaç saatte)

kaldığım otelin bağlantısı, ek ücret ödemiyorum kira içinde. her odanın ayrı hattı var, paylaşımsız tek kullanıcısıyım.
edremiti bilemiyorum ama zaten çok kullanacaksan akk olduğundan hepsi 3mbit, akksiz yüksek hızlar da abartı pahalı fiyatlara sahip... fiber varsa ping düşük olur sadece.

Moto G turkiye'de kaca satiliyor bilmiyorum ama guzel alet.

Turkcell t50 al. Fiyat/performans oranı en iyi cihaz. Ekşiden bakabilirsin.

victor u2

lumia 1320

buyuk olsun istiyorsan galaxy grand neo olabilir: www.hepsiburada.com

ben su anda galaxy grand 2 kullaniyorum, inanilmaz memnunum. 920 liraya almistim. dusunursen tavsiye ederim kesinlikle: www.akakce.com

casper via v8c bence aradığın telefon.

şurada güzel bir incelemesi var www.youtube.com

bu arada, bu özellikleri arayan biri olsam kesinlikle tablet tercih ederdim. bu bütçeyle orta- alt düzey bir akıllı telefon almak yerine üst dzey bir tabletle bu işler görülebilir.

xperia zr.

zenfonelara bak

Uçan spagetti haklı. 1320'den memnun kalmama ihtimalin yok. Her açıdan.

Samsung Mega : (Fiyat : 969 TL) / 69 TL bütçeni aşacak ancak inan bana değer... www.bulabilirim.com

dark evo e40

Fibernet al.

Yamulmuyorsam Fiber 35 mbit'e, Hiper 24 mbit'e kadar.

@cakabo yanılıyorsun, ikisinde de 100 mbit var.

fiber

fiber de kayıp yok denecek kadar azdır, hiper de bakır kablo işin içine girince kayıp artar. ping süresi fiberde her zaman daha iyidir. kabaca anlatmak gerekirse bu.

fiber. ping düşük olur hız aynı olsa da...

neye göre, neyini sevip sevmediğimiz? politikalarını mı, şehirlerini mi, insanlarını mı?

Macauyu çok sefiyorum
Ortadoğu ülkelerini hiç sefmiyorum :/

EN SEVMEDİKLERİM

İsrail
Suudi Arabistan
Afganistan
BAE
Afganistan
Suriye
Irak


EN SEVDİKLERİM
İsveç
Norveç
Danimarka
Belçika
Belçika
Hollanda

en sevmediğim:

suudi arabistan
bae
ırak
türkiye
malezya
bangladeş
kuzey kore

en sevdiklerim:

rusya
italya
isveç
brezilya
çin
almanya
çek cumhuriyeti

Bu nasi anket dayicim.gittindemi sevmedin yoksa oturdugun yerden mi sevmiyorsun.sevdiklerinde de bora bora demisin polinezyaya latin ulkeleri hankisi,7 demisin bi 30 da latin var.nasi olcak

Sevilenler

İran
İsrail
İngiltere
İskoçya
Güney Kore
Polonya
Yunanistan

Sevilmeyenler

ABD
Kanada
İsveç
Danimarka
Almanya
Fransa
Rusya

En sevdiklerim

İspanya (şu anki konumum)
Almanya
İsveç
İzlanda
Avusturalya
Yeni Zelanda
Fas(meraktan)

En sevmediklerim

Amerika
Güney Kore
Çin
Burkina Faso(!)
Demokratik Kongo Cumhuriyeti(!)
Honduras(!)
Barbados(!)

sevmediğim:
-suudi Arabistan
-katar
-bae
-Malezya
-Belçika (eşitlik olsun, avrupadan)
-güney afrika cumhuriyeti
- fazla fakir afrika devletleri

Sevdiklerim:
-ingiltere
-irlanda
-Japonya
-Vietnam
-İzlanda
-batı samoa, tonga, solomon adaları (üçünden de tanıdığım var, istatistik için Samoa'yı seçebilirsiniz.)
-Kazakistan

(7'den fazla olsa, Avustralya, Mısır, Moğolistan, KKTC sıradaydı).

sevmediğim
Almanya
Hollanda
Belçika
Norveç
İsrail
Suudi Arabistan
Suriye

Sevdiğim
Amerika
İngiltere
Fransa
İtalya
Çin
Japonya
Avustralya

sevmediklerim:
türkiye
suudi arabistan
filistin
suriye
ırak
iran
mısır
...(islam ülkelerinden daha eklenebilir 7 tane olduğundan burada kalsın)

en sevdiklerim
amerika
ingiltere
kanada
japonya
çek cumhuriyeti
almanya
israil

Turkcell in telefonları berbat deneyimlerime göre 2 farklı turkcell telefonu kullandım kötüydü

turkcell in hiç bir telefonunu almam, zenfone alın derim. ister 4 ister 5 ister 6. 6 da sanırım çift simkart desteğide vardı

zenfone 6'da karar kıldım.

yorumlasanız keşke biraz kullandıktan sonra

@kisa, ne z5 ne de z6 bulabiliyorum. yok anasını satayım. alabilirsem yorumlarım tabi seve seve. yeter ki alayım.

www.teknosa.com

beyazı natilius' da var diye görünüyor

Ben de zenfone 5'e göz koydum. Netten takip ediyodum teknosada bir çalışan 1,5 aydan önce giriş yapmaz demiş. Ne kadar doğru bilemicem. Asus beklediğinden fazla taleple karşılamış diyolar ama bana taktik gibi geldi. Bakın yok sattı telefonumuz der gibi. Ayrıca kardeşim daha yeni t50 aldı. Fiyatına güzel telefon. Kendi browserı çok güzel, hızlı. Fotoğraf çekimi kötü ama. Kamera tırt. Ses gayet iyi.

zenfone6 iyidir, alternatif lumia 1320 düşünebilirsin.

paramızla ürün alamıyoruz ya buna yanıyorum ben. z6 sadece teknosa'nın izmir, antalya ve istanbul'daki mağazalarında varmış. z5 var görünüyor sitede ama burada yok. gönlüm z6'dan yana ama yok koyduğumun telefonu yok.

@kisa, yorumlamaya geldim senin için :D

zenfone 5 aldım. bugün dördüncü günü. gayet güzel ve hızlı telefon. hiç ikiletmiyor sağolsun, tıkladın mı giriyor. ekran parlaklığı, boyutu iyi ve kullanışlı. 6 almak istemiştim aslında, piyasada bulunmadığı için 5 aldım ama sanırım 6 alsaydım pişman olabilirdim ekran büyüklüğünden dolayı. 5'in bile ekranı büyükken (z5 5 inç, z6 6 inç) 6'da baya zorlanırdım. tek elle falan kullanamazsın 6'yı. bir de hala kılıf alamadım telefona, o yüzden cebe falan koyamıyorum. koyduğumda da rahatsız ediyor zaten. dizi izliyorum arada, oldukça keyifli. büyük ekran olduğu için laptopu açmıyorum birkaç gündür. iki sıkıntısı var. biri mesaj ya da herhangi bir yazı yazarken sözcükleri otomatik tahmin etme olayı. ne yaptıysam bir türlü kapatamadım bu özelliği. halbuki 2 farklı seçenekte sözcük tahmini kapalı görünüyor ama ona rağmen tahmin açık. örneğin "gidiyorum" yazacağım fakat bu salak cihaz onu kendi kendine "rum" olarak çeviriyor. silip tekrardan yazıyorum ve sürekli oluyo bu, deli ediyo insanı. ikinci ve en önemli sıkıntısı şarjının az gitmesi. sanırım bu biraz şansla alakalı bi durum çünkü 1 tam günü çok rahat çıkaran arkadaşlar olmasına rağmen ben sabah 8 civarı %100 şarjla çıktığımda akşam 6 gibi %10'larda dönüyorum eve. ama nerden baksan 3-4 saat kullanıyorum. gece %100 dolu şekilde yatıyorum, sabaha %94'le uyanıyorum. %6'lık bir kayıp oluyor ama normal sanırım bu. chrome'da takılırken çok şarj yiyor, ya da internet üzerinden radyo dinlerken. ama konuşma yaparken neredeyse gitmiyor gibi birşey, en azından bu güzel. müzik dinlerken de hemen bitmiyor şarj. yani radyo dinlerken yüzdelerin çabucak düştüğünü görürsün ama müzikçalardan dinlediğinde onun yarısı kadar bile düşme olmuyor. şimdilik yazacaklarım bunlar.

:) teşekkürler.

bu arada farklı klavye deneyebilrsin. ben swift den çok memnunum, kullandıkça başarısı artıyor. özellikle sürükleyerek yazmak çok hızlı

hepsiburada 24 saatte kargoda diyor mesela. aynı gün içinde bile kargoya verebiliyor erken saatte sipariş edersen, ertesi gün de eline geçiyor istanbula çok uzak değişsen.

gilette fusion tıraş jeli+philips rq1275 tıraş için.
ağız için de sensodyne true white+listerine
saçlar head&shoulders
parfüm değişiyor hepsini yazmayayım ama armani, black code vs...
duş jeli&deodorant adidas deep energy
maske vs. yok, cilt hassas olduğundan zarar veriyor. tıraş bıçağıyla tıraş bile olamıyorum...

yıkadıktan sonra kağıt havluyla silicen ellerini ya da hiç silmeyeceksin
ters takmamaya dikkat et
gözünü rahatsız ederse hemen çıkarma boşuna; kırpıştır kirpik mirkip girmiş mi diye

daha almadım da.Sizce alıyım mı?Gözlükle uğraşmaktan daha mı az uğraştırır?

numaran sabitlendiyse lasik, tabi göz de uygunsa...
yoksa lens tabiki gözlükten daha iyi... 3 yıl kullandım lasik öncesi, gözlük kullandığım yıllarıma lanet ettim.

8 yıldır kullanıyorum, gayet de memnunum büyük rahatlık :) günlük değil de haftalıklardan kullanıyorum ben bi de. ama 3-4 günde bir çıkartıyorum geceleri.

her akşam çıkarıyorum. günlük lens kullanıyorum. 10 sene oldu. ilk zamanlar mümkün olduğunca kısa sürede atılanlardan al, takmaya alışana kadar düşürürsün, çizersin, buruşturursun falan. kirpik refleksini yenmen lazım, yani takarken göz kırpıştırmamaya alışman lazım. ilk başta takmak 10-15 dk. sürer toplamda, sonra 10 saniyeye kadar iniyor. umutsuzluğa kapılma, ilk takınca göze tam yerleşmediyse, bir iki kere kırp, düşmediyse tık eder zaten, sağa sola yukarı bak oturuyor o. mümkünse tanıdık optik varsa eşantiyon iste, her modelde rahat olmuyor. bi de söylememe gerek bile yok ama renkli alma.

ben normal lenslerle göremediğim için doktor sert lenslerden vermişti zamanında tam bir işkenceydi, en ufak bir tozda gözlerim yaklaşık 10-15 dk iptal oluyordu. dayanamayıp 1 ayda gözlüğe döndüm, bana göre eğer sağlam bir çerçeve kullanıyorsan gözlük kesinlikle daha rahat. yine de kişiden kişiye değişir, bence 1-2 ay dene en azından lensi.

elinle gözünün üst ve alt kapaklarını sıkıca tutup sabitle.. gerisi kolay zaten.. aynaya bakmadan bile takar çıkarırsın zamanla..

hiç durma lense geç.

12 yıl gözlük kullandım, 10 yıldır da lens kullanıyorum. Max 2 haftada lense alışırsın. Temiz kullanman çok önemli. Gece yatarken, duşta, denize girerken mutlaka çıkar. Hem lensin ömrü uzar hem de gözüne zarar vermemiş olursun.

Başlığı görünce bir an duyuruyu ben açtım sandım.
20 yıldır gözlük takıyordum, 2-3 hafta önce geçtim lense. İlk iki hafta deneyimlerim şunlar, size de yol gösterebilir.
eksiduyu.ru
eksiduyu.ru

Doktorun tavsiyesi ile ilk ay denemek için günlük kullan-at lenslerden aldım.
Gün 1: Optikçideki kadın sayesinde yarım saatte takmayı başardım. Bütün gün battı.
Gün 2: Evde tek başımaydım. 2 saat 10 dakikada taktım. Akşam da 40-45 dakikada çıkarabildim.
Gün 3: Sol göz kan çanağına döndü. 3 saatin sonunda takamayınca ve gözümün her yanı parmaklamaktan acıyınca vazgeçtim.
Gün 4: Dünün aynısı.
Gün 5-6-7-8: Yoğun günlerdi, iki saatimi lens takmaya-sökmeye ayıramayacak durumdaydım, vazgeçtim.
Gün 9: Tek başıma yarım saatte sağ gözü, yarım saatte de diğer iki kişi ile birlikte sol gözü taktık. Başka biri ile 15 dakikada falan çıkardık.
Gün 10: Sinirden ağlamaya başladığım için takamadım.
Gün 11: Hırs yaptım, 45 dakikada taktım.
Gün 12: İnanılmaz bir şekilde 30 dakikada taktım. Göbek atmaya başladım.
Gün 13: Gözü dinlendirdim, takmadım.
Gün 14: 28 dakikada taktım, hiç fena sayılmaz.
Gün 15-16: Yine bir dinlendirme molası.
Gün 17: Oha, 14 dakikada taktım.
Gün 18: Yine 10-15 dakika arası.
Bu sabah yine 10 küsur dakikada taktım. İlk günler günümün2-3 saatini lens söküp takmaya, 3-4 saatini de trafiğe verince oldukça verimsiz bir dönem geçirdim.
Şimdilik yarım saat tutuyor sök-çıkar ikisi birden. Yakında daha da kısalacağını biliyorum.

Başka bir arkadaşım yarım saatten 1 dakikaya bir haftada falan indirmiş, bana imkansız göründü ama kişiden kişiye değişiyor sanırım. Benim bir göz travmam var, zamanında kaza geçirmiştim. O yüzden gözüme herhangi bir şey yaklaştığında çok tepki veriyorum.

Rahatlık mı kısmında kafam karışık. Bütün gün gözümün içinde bir şey var gibi, ovmak istiyorum sürekli. Çok kırpıştırıyorum gözümü, şu anda da hatır hutur kaşıyasım geldi. Hatta içini ovamadığım için sürekli çevresini kaşıyorum gözümün. Bu lens kuru ise oluyormuş, bunu engellemek için yöntemler geliştirdim ama çok da yemedi henüz, araştırma aşamasındayım. Bir de güneşe çıktığımda deli gibi gözüm kamaşıyor, çok parlak geliyor. Ama iki his de azalıyor yavaş yavaş, büyük olasılıkla bir aya o da kalmayacak.

Doktora gittiğinizde dikkat edilecek şeyler var. Ben doktora gittim, doktor da herkesin çok sevdiği bir doktordu. "Lens kullanmak istiyorum" dedim, numaralarını verdi. Ben de bunlarla lens almaya gittim ve öğrendim ki iris çapı ve bombeliği de önemli ölçülermiş. Bu veriler elimde yok benim, rastgele bir günlük lens aldım sanırım. Şimdi aylık lense geçmeden önce, başka bir doktora gidip "Eee, bundan sonrası nasıl olacak" diye soracağım. Siz de çıkarken elinizde bu veriler olmasına, hatta doktorun lens markası önermesine dikkat edin.

Youtube'da birçok lens takma-sökme tutorial'ları var, onlar çok işe yarıyor.

Bir de şu iki haftada 100 küsur kişiden lens nasıl sökülür-takılır dersi aldım ve hepsi farklı yollar gösterdiler. Kendim de takmaya başlayabilince anladım ki herkesin becerebildiği kendi yolu var ve kendi yolun başkasında işe yaramayabilir. Çünkü anlatılan yöntemlerin %90'ı hiç işe yaramadı; özellikle "Sen lensi gözüne koy, göz onu kendine çekiyor zaten" diye rahatlatmaya çalışanlarınki.

İlk birkaç hafta suni gözyaşı kullanın, onu da şöyle kullanın. Gece çıkardıktan sonra birer damla suni gözyaşını gözünüze damlatınki göze onu sokmaya çalışırken verilen zararı gidersin.

Bir de kendimde hayrını gördüm, size de tavsiye ederim. Bir ay alışıp alışmayacağınızı anlamak için günlük lens alın. Sonra beğenmezseniz kullanmazsınız, beğenirseniz aylıklarla devam edebilirsiniz. Öğrenme sürecinde iki tane lensi murdar ettim, aylık olsalardı çok acır ve arkalarından ağlardım.

En büyük faydasını yağmurda gördüm. Gözlük ıslanması, buharlaşması yok. Çok rahat. Özellikle kışları atkıya burnumu soktuğumda gözlüklerim çok buharlaşırdı, şimdi o olmayacak. Gerçi birkaç kişi "Gözlük sana yakışıyordu, böyle pek olmadı" dedi; bunları da değerlendireceğim.

ilk zamanlar çok zorlanacaksın. bazı lens markaları gerçekten gözü sikip atıyor. örneğin baush loumb genelde göz doktorları başka marka bilmezler ısrarla bu markayı yazarlar.
biofinity marka lensi öneririm

bütçe yazsanız bir de...
lumia serisinden bütçeye en uygun olanı seçin işte. 800-900'lere çıkabiliyorsanız bi 1320 mesela büyük ekranıyla gayet güzel. çok büyük olmasınsa 820 filan... arttırılabilir hafıza olan modelleri söyledim, yoksa sıkıntı olabiliyor ileride...

dayanıklı istiyorsa sony xperia serisi
veya lumialar

Mesaj atmayı yeni öğrendiyse pahalı bir telefon alınca o telefonun özelliklerini nasıl kullanacak? Zaten bilen bile kullanmıyor, hep tüketim çılgınlığından alınıyor onlar. Bazı elektronik marketlerinde hala eski Nokia'lar var, 0-200 TL aralığında. Alın bir tane, taş gibi kullanır işte.

Herkese teşekkürler. Telefoncuya en iyi telefon hangisi diye sormuş o da iphone6 demiş haliyle. Ondan alcam diyo ama daha adını bile söyleyemiyo:)

maddi sıkıntı yoksa, boyut da sorun değilse lumia 1520 o zaman. iphone 6 filan hikaye... hele ki 2 günde bozulmaması lazımsa...
küçük olsun derse 930 32gb, hafızası arttırılamıyor 1520 gibi ama teknolojiden uzak babaya yeter her türlü 32gb.

batarya işi şakaya gelmez, çok gerekliyse harici bataryalardan alabilirsin nokia, sony, gp gibi markalardan... zaten çinden alacağın çakma ürünlerin herhangi bir yasaya uyma derdi de olmadığından şişiriyorlar özelliklerini, 2000-2500 mah olmasını bırak, şimdiki bataryan kadar götüreceği bile şüpheli.

kullanabilirsin. daha uzun gider. daha yüksek kapasiteli batarya takmış oluyorsun.

batarya orjinal al.. ara ara duyuyoruz batarya patladı diye. onlardan biri olma. tamam eskiden kullanılıyordu. ama eski telefonların ısınma sorunu yoktu. telefon şarjda iken kullanayım dersin. ısınır da ölürsen ben karışmam

telefon üzerinden sıfırlarsan sadece uygulamalar, dosyalar, ayarlar vs. sıfırlanır. temiz kurulum 8.1 kalır.

Moto G?

Asus Zenfone 5

699 tl ye zenfone 5 varken, bu kategoride tartışma yapmak gereksiz oluyor.

Bence bu www.hizlial.com

Ben kullanıyorum çok memnunum.

Edit: Az daha ekleyeceksen; 1320 +1

moto g

lumia 820
ama büyük telefon al, git az daha ekle 1320 al.

Turkcell t50 nin ozelliklerini bir incele istersen. Sahibindende 600 civarinda satiliyor.

zenfone 5 veya 6
moto G
lumia 1320

bu telefonları takip et indiirme gireni gözüne kestirdiğini al.

çok üst düzey donanım ihtiyacınız yoksa biraz daha düşük donanımlı da olsa asus bakabilirsiniz. sağlamlık istediğine göre güvenebileceğin markalar arasında ilk sırada gelir. masaüstü bilgisayar toplarken bile aynı parçaya fazlasını verir asus alırım şahsen...(ekran kartı, anakart)

aklında model varsa isteklerini de belirt yani şurada şurada kullanacağım diye. 2500 diyorsan az biraz yakın dönem oyunlarını da oynarım mı diyorsun mesela?

edit: okumamışım. ben sizin modellere bakayım ama gördüğünüz aklıdınızda olan cihazların linkini atsanız daha kolay yardımcı da olabiliriz bence.

nike air pegasus

Puma running

air pegasus +1

adidas'ın adiprene (topuk desteği) denen özelliği olan koşu ayakkabıları. aynı model olmasa da bu özelliği olan birkaç ayakkabıyı kullanıyoruz ailecek ve oldukça memnunuz.

adidastan şaşma. bütçe belirtmeden öneri isteme...
bütçe sınırı yoksa adidas'ın üst seviyelerinden boostlu modellere bak.
adistar boost, energy boost vs...
200-300 lira arası uygun fiyatla idare eder performans verenler de supernova serisidir bana göre.

bir de ayak yapısına ve sizin nasıl bastığınıza göre de değişebilen bir durum. deneyerek alabiliyorsanız deneyin, sonra sıfırını satın alın internetten filan...

adidas energy boost 2

asics gel.
bende gel-nimbus modeli var. birkaç farklı modeli daha var sanırım.
fiyatları 300-400 falan. biraz yüksek yani ama çok güzel ayakkabı.

(bkz: skechers) gorun 3 aldım oldukça rahat. bi dene kesinlikle.

asics +1
nike ve adidas'tan daha ucuz ve bence daha rahatlar

Böyle koşu ayakkabısı tavsiyesi mi verilir/alınır? Koşu ayakkabısı; ayağın ark yüksekliği, pronation tipi, adım atma şekli, vücut ağırlığı, koşulan zemin ve mesafe gibi birçok parametre göz önünde bulundurularak seçilir. Böyle "ben çok rahat ediyorum, sen de al" diye ayakkabısı tavsiyesi verilmez/alınmaz.

Şuradaki yönergeyi kullanarak ayağına uygun ayakkabıların listesini çıkartabilirsin: www.runnersworld.com

Hmpf+1

bir ürün tavsiyesinde en önemli etken bütçedir.
alt seviye cihazlarda da zaten aynı fiyat aralığında devasa farklar olmaz genelde. canon'un kompakt makineleri gündüz bol ışıklı alanlarda güzel çekiyor mesela.

canon g serisine bakın bütçenize uygunsa en iyi kompakt onlar sensörleri büyük. printera yardımcı olamayacağım.

gondol ne olm, erir gider bu

5 liraya ketıl olur mu olmaz mı diye düşünüp öyle karar verin.

türk kahvesi için kullanılıyor sanırım onlar? hatta annemler "sürtük" derdi o makinaya, zira kaynamaya başladığı anda hareket ederek dolanıyor fişten çekene kadar.
Adam gibi bir kettle alsanız en azından sapıtmasıyla uğraşmazsınız, uzun avdede daha karlı olur.

teknolojik alet şans işi diyeceğim ama bunu teknolojik aletten sayamıyorum asajsdj.
neyse bunlardan yurtta kalırken çok kullanmıştık bi tanesi iki yıl canavar gibi çalışırken bi diğeri ikinci kullanışımızda bozulmuştu. zaten 4-5 liralık maldan hayır gelmez, yurtta falan kalmıyorsan(yani yakalanma riski yoksa) biraz daha büyükçe bi kettle al ya da şu cezve tipinde olanlardan al en azından iş görsün.

askerdeyken kullanmıstım. kısa ömürlü olurlar.

cam kettle kullanıyorum ben, sinbo da çok iyi marka değil ama en azından yıllardır piyasada olan ve biraz da olsa garantisi işleyen bir marka. gizli rezistanslı olduğundan da tek fincan suyu sorunsuz kaynatıyorum mesela. cam da sanırım mümkün olan en sağlıklı kettledır. bir yere vurup kırmazsan kırılmaz.

Ustune 20 30 lira ekle yarim litrelik celiklerden al hem uzun omurlu olur hem de isini gorur. Benim oyle arzum marka vardi yurttayken kullaniyodum.

Arçelik'in seyahat tipi kettleini almıştım ben küçükçe birşeydi. Geçen sene 15 20 gibi bir fiyata almıştım. Uyguna bulursan öyle birşey de alabilirsin.

adil kullanım denen bir illet oldukça hızın kaç olduğu önemsiz, hepsi 3mbps...
zaten o sınırı geçecek kadar kullanmıyorsan o hıza sahip olmanın anlamı yok. sadece göstermelik hız yani...

şurada sınırsız 50gb akkli 49tl kampanyayla mesela: www.superonline.net
4mbps adil kullanımsız ise gereksiz, 3 yerine 4 oluyor sadece. değmez farka.

travel.state.gov

2. sayfaya gel lise mezunu olman lazim basvurmak icin ve ozellikle yazmislar

Do not submit an entry to the DV program unless you meet both of these requirements.

mezun olunca basvurman lazim. dusundum acaba lise sonken basvursan aciklandiginda formlar gonderilmeye baslandiginda vs mezun olmus olursun ama soru da ozellikle bugun itibariyle demis zaten. seneye artik.

soruya cevap olsun: sadece ilkokul. onu tamamladin cunku sadece.

edit: 2 sene is tecruben olmadigini varsaydim bu arada. onu one surerek basvuracaksan basvur tabi.

ya orada yazılan lise mezun değilsen mülakat aşamasında elenirsin. sen şimdi lise mezunu olarak işaretle. sonuçlar açıklanıp, kazandığın zaman mülakata kadar mezun duruma geliyorsan sorun yok.

@xenophobe amerika'da beyan esas degil midir hocam? cok acik bir sekilde bugun itibariyle tamamladigini seviyeyi sormuslar ve instructions da da
Do not submit an entry to the DV program unless you meet both of these requirements. demisler. simdi lise diplomasi isaretlese sonra sansi tutsa kazansa cekilisi vermezler bence basvurdugunuz tarihte mezun degilmissiniz deyip.

normalde evet ama burada öyle bir durum yok. başvuru aşamasında check etmiyorlar zaten. sadece kazananlar mülakat kısmında diplomasını gösteriyor, kanıtlıyor. tarihi falan önemli değil öyle bir kontrol şekli yok başvurduğunuzda mezun değilmişsiniz falan gibi.

"Applicants who are chosen in the lottery must provide this evidence during their visa or green card interview. This is most likely to take place at the U.S. consulate in your home country; though if you are legally present in the U.S., and will apply using the procedure known as “adjustment of status,” it will take place at an office of U.S. Citizenship and Immigration Services (USCIS).
When preparing your documents, think carefully about what you are willing to give up, permanently, to a U.S. government official’s file. So, for example, you might prepare a copy of your high school diploma (with appropriate translation), but also bring the original, for the consular or USCIS official to examine. Or, if you will be providing a letter from your employer ensuring that you have held your job for at least two years during the past five years, you might give up the original -- but should make a copy for your files."

yine aynı şekilde: "When you have your immigrant interview after winning the lottery you will need to present document proof of a high school education."

dediğim gibi yani, mezuniyetin mülakat kısmına yetişecekse ve diplomanla gösterebiliyorsan sorun yok.

basvuru yapilan tarihte evli olup bekar yazan ya da cocugunu eklemeyi unutmus olanlarin vizeyi alamadigini biliyorum. basvuru tarihinden sonra degisen bir durumsa sorun yok formu doldururken degistirilebiliyor bilgiler ama basvuru tarihinde yanlis bilgi girmek.. bilmiyorum ben yapmazdim sahsen.

bu tarz seylere genelde onem veriyorlar amerikalilar, yalan beyanda bulunmus oluyor cunku bugun itibariyle lise mezunuyum dediginde. cok tecrubeli degilim tabi ben yaptim bir sey olmadi diyorsaniz bilmiyorum.

ilk senede kazanma şansın zaten düşük denebilir. boşuna yalan beyanda bulunarak bundan sonrası için sıkıntı yaşama. seneye başvur.

içine sinmiyorsa başvurma, yaşın çok genç zaten. yalnız tekrar söyleyeyim teorik düşününce yalan beyan gibi gözüküyor ama böyle yapan biri -mülakata kadar mezun olabiliyorsa ve diplomasıyla bunu kanıtlayabilecekse- sorun yaşamaz.

Discovery vardı baya övüyorlardı. Marka takıntın yoksa tabi.

2. Elde olabilir

www.vatanbilgisayar.com
ben bundan aşırı memnunum. hepsiburada dan almıştım ben.

Moto G. Normal kullanımda 1 günü çok rahat çıkarıyor, ertesi güne kalıyor. Kasma vs hiçbir zaman olmuyor. Yazılımı saf android, en sade, en hızlı seçenek.

lumia 630.
büyük olsun dersen 1320.
android olsun dersen asus zenfone 5-6

bu bütçeyle seçimim 1320 olurdu, 1520 kullanıyorum.

baktım metro'da boş yerler var gibi görünüyor...
tek boş sefer de değil, bir kaç farklı seçenek var. gece 1'de kalkan araçlar vs. de var.

i.imgur.com
www.metroturizm.com.tr

Aa sağ ol aydın turizme bile baktım ama metro aklıma gelmemişti

metronun araç sayısı fazla olduğundan istedikleri kadar ek sefer düzenliyorlar yoğun günlerde :) herkes gitmek istediğinden küçük firmaların tüm araçları dolmuş oluyor tabiki.

dragon ball/z/gt

code geassı izle beğenmezsen gelip evine harcadığın kotanın parasını vericem

Jormungand
Code geass

Ooo sen tam benim kafadasin. Yazdiklarina dayanarak: Drangonball izeleme.

-Neon Genesis Evangelion
-Code Geass fena degil ama hikaye kismen NGE'den alinti.
-Ghost in the Shell
-Ergo Proxy
-Cowboy Bebop
-Samurai Champloo

code geass +1 olmakla beraber benim önerim neon genesis evangelion olacak.

edit: @fortisvita, senin cevabını görmemiştim. ghost in shell'i de severim. ben de senin kafadaymışım onu anladım.

elfen lied. o ayki net paranı veririm beğenmezsen.

@diyarbakır karpuzu , ben sevemedim code geass ı, ama paranda gözüm yok.

@fortisvita , ergo proxy yi de izlemiştim de listeye eklemeyi unutmuşum. kafalar aynı sanırım.

@proletarier aller lander vereinigt euch , fazla gore demişlerdi aklıma gelmemiş o da. ona da bakılabilir.

ghost in the shell zaten başlı başına.

öncelikle £ euro değil pound.
ürün bedeli €75'i veya farklı birimle eşdeğerini geçmezse sorun olmaması lazım. teslimatta ücret istenmiyor.
resmi olarak sadece ürün bedeli vergilendirilir, hizmet bedelinden gümrük vergisi kesilmez.
bazen ürünlerin değerinden düşük faturalandırılıyor ve aslında 75 euroyu geçse de vergi ödenmiyor(satıcıya sorup anlaşman gerekir)
vergi kesilirse teslimatta tahsil ediliyor 18-20% olarak değişiyor ülkeye göre.

açık arttırmada 3 gün varsa o fiyat en ufak bir önem taşımaz. son saatlerde asıl satış fiyatına ulaşır. kargosuna bile 69 pound vermeyi düşündüğün bir ürünün 21'de kalma ihtimali yoktur.

Play nuvo? Eğer şu restoran kampanyasını sık yaparsa iyidir, ben iş'te üniversiteli kullanıyorum ama sinema kampanyası dışında öyle aman aman bir avantajı yok sanırım.

iş bankasının öğrenci kartını çıkart bence. atmleri havalı iş bankasının.

öncelikle hiç çıkartma derim. ama illa çıkartacaksan iş bankasından çıkart.

aynen iş bankası iyidir

Finansbank, en yüksek limiti o veriyordu :D

Hepsi aynı dostum. Kim neyi kullanıyorsa onu öneriyor. Zaten öğrenci adam en fazla 3 kart denemiştir neye göre kıyaslayabilir ki?

Evine okuluna yakın hangi banka varsa veya gözüne en çok kimin atm'si gözüne çarptıysa ondan çıkar.

aklın varsa uzak dur.

Soruna cevap değil ama uzak dur bence de.

Ha yok ben 400-500 tl'ye elektronik, ev eşyası vb alıp bunu da 5 takside böleceğim diyorsan en doğrunu yaparsın ama o kart ile gofret aldığın an bittin. (bkz: kendimden biliyorum).

yapı kredi kullanıyorum, bir yamuğu olmadı.
20 lira kestiler ama geri almaya uğraşsam muhtemelen alırdım. gerek görmedim bile. daha fazlasını puan olarak kazandım ya da internet alışverişlerinde(hepsiburada vs.) hediye çeki olarak yüzlerce lira dönüşü oldu sonuçta... kart iyidir düzgün kullanırsan.

limiti en az olan kredi kartı en iyi karttir. ben kullanmıyorum sen de kullanma çok da gerek yoksa. çok lazımsa is Bankası iki yüz TL'lik bir kart seediyo olur bak o. Diğer bankaların Limitleri çok yüksek aman diyeyim aman. defalarca arkadaslarimizin Kartları patladı ve ev ahalisi duymasın diye odedik ettik. Kendine dikkat et (:

iş bankası işte üniversiteli maximum gerisi yalan dolan... 300 tl limit ile başlıyor..

yıllık ücret yok.. borcun olsa da olmasa da tek telefonla kartı dondur, tekrar aç.. kullanıma kapat.. detaylı internet şubesi.. öğrenim sonrası aşamalı limit artışı ( 500 tl, 1500 tl, 3000 tl ) ve standart maximum karta dönüşüm.. maxipuan ile 4 yıldır havadan 250 tl civarı para yedim ( öğrencinin hayatını kurtarıyor bazı günler, kuru ekmek bile yeter diyeceğin aç geceler için ), düşük faiz oranı.. bıla bıla bılaaaa...

nakit çekme faiz oranı: %2.02
alışveriş faiz oranı: %2.02
asgari ödeme oranı: %30.00
alışveriş gecikme faizi: %2.52
nakit gecikme faizi: %2.52

şuan standart 3 bin tl limitli maximum dönüştü benimki. hala yıllık ücret ödemiyorum belirteyim...

illa çıkartıcam diyorsan play veya likecard

muse'la filan yapsan?

wix.com

wix yukarı aşaa banner koyuyo. tercih etmiyorum o yüzden

www.templatemonster.com

über şahane haber! çok tenk yuu :)

html5 tabanlı bir şey yapamıyor musun? flash'ın ömrü çok da uzun görünmüyor...

html5 tabanlı dediğin, burası gibi düz, basic site mi?
o hali hazırda var zaten. yıllar önce kastirip 1 gecede yapmıştım.
artık demode geliyor ama

ben bu arada kullanıcı olarak söyleyeyim flash siteler bana acayip itici geliyor. html 5 ile acayip işler çıkarılıyor artık.
örnek olsun diye şurda dursun : www.ebizmba.com

html5 artık flash'ın ömrünü tamamlamasını sağlayacak, uzun vadede tamamen piyasadan silecek yeni bir standart...
flash gibi kasmadan, sürekli açıklarla sorun çıkarmadan, çökmeden, güncelleme gerektirmeden tarayıcıların kendi içlerinde çözerek video-ses ya da uygulama çalıştırmasına olanak sağlıyor. flash'ın yaptığı her şeyi yapabilir, çok daha iyi performans alırsın ancak henüz tam yaygınlık sağlayamadı...

yıllardır mecbur olmadıkça flash tabanlı sitelerden koşarak uzaklaşırım bu arada, düz html-php siteler bile daha iyi.

flash ben de önermem. html5' yönel derim. yıllar önce kastırıp yaptığın muhtemelen düz html tasarımdır.

flash öldü. başımız sağolsun. en son ne zaman tamamı flash bir web sitesine girdiniz?

html 5 in düz html den farkı nedir ki? evet benim yaptığım düz html idi sanırım. nvu diye bir programda yapmıştım.
çalışmadığım yerden sordunuz, biraz araştırayım bakayım neymiş bu html5

evet baktım. bu arkadaşın tamplateleri indirsem, nerde yapabilirim siteyi peki? frontpage? nvu? vs?

gmail

epey aramıştım ben de eli yüzü düzgün uygulama. sonra nexus 5 aldım, stock olarak gelen bir mail uygulaması var, gmail app'inin android 4 ve üstü için olan versiyonunu almışlar, kopyasını oluşturmuşlar. bildiğin süper, her ihtiyacı karşılıyor. play store'da yoktur muhtemelen ama belki apk'sını bi yerlerde bulabilirsiniz.

ayrıca, pop3 mailler için gmail kullanmayın. gmail kaynaklarını tüketmemek için çok uzun aralıklarla yeni mail'i check ediyor. ben sırf bu yüzden gmail'den kaldırdım pop3 maillerimi.

android ve mail diyorsanız ikisini birleştirince gmail çıkıyor. zaten android cihazda google servislerini kullanmıyorsanız cihazın yarısını kullanmıyorsunuz demektir. Bir gmail hesabı alın ve servislerden faydalanın.

maildroid

Ben is maillerim icin aquamail kurdum. Arayuzu cok hosuma gitti.

Aqua mail en iyisi