Yetkin insanların önce partisine cenahına bakıldığından bence. Yöneticiler kendi sözlerinden çıkacak kimseye tahammül edemiyor, ekonomi de öyle ben dedim olduya gelmiyor sonuçta. Eğitimli insanlar uzun ve tayfasıyla çalışmak istemiyor çünkü kellen alınıyor herhangi bir şeye karşı çıkarsan.

McKinsey Türkiye ofisi de var, bir sürü çalışanları da var. Onlar da çalışıyordur elbette bu projede. Fakat uluslararası bilgi birikimi ve tecrübe başka bir şey.

Ayrıca ABD şirketi dendiğine bakmayın, dünyanın her yerinden adam alıp dünyanın her yerine iş yapıyorlar.

Evet.

Mckinsey'i aracı gibi düşün. Vericekler 20-30 milyon dolar danışmanlık ücreti TR iyidir hoştur diye rapor yazıcak +kredi +yatırım imkanı şansın olucak.

senin para birimin yarıya düşmüş. faiz olmuş %27. Mckinsey rapor yazmasa kim yatırım yapar sana?

''ülke ekonomisine hakim 20 insan yok mudur?''
elbette var ama bu insanlara görev verse tüm hatalar ortaya çıkacak. verir mi adam görevi? üç gün önce kriz falan yok demedi mi bu adam?
Mckinsey ile bir NDA yaparsın verirsin parasını sır gibi tutar senin açıklarını senin ülken için. kendi kullanır tabi.

1- var.
2- evet.
3- oluşturmak bir yana sahip olduğumuzu da kaybettik.

iktidarı elinde bulunduranların sorunu kibir ve bilgi - iyi niyet eksikliği. genel anlamda gerçekliğe karşı bir mücadele yürütülüyor. dış politikadan ekonomiye kadar çeşitli alanlarda deneme yanılma yöntemiyle hareket ediliyor. genel geçer doğruları yaşayarak ve bize de sonuçlarını yaşatarak öğreniyorlar.

o değil de şu mckinsey ne para kaldıracak. 20-30 milyon ne demek? 3 yıl sanırım. 3 ayda bir denetim. yılda 10 milyon proje başına ortalama 2.5 milyon dolar. partner falan ne para kazanıyor.

1- mckinsey bir marka olduğu için tercih ediliyor sanırım.

2- olabilir ama akp içinde de kalifiye insanlar var zaten.

3-katılıyorum. hiçbir zaman dünya'da ses getirecek bir şey yapamadık tek tük istisnalar dışında bunun akp ile de alakası yok. ama bu kötü olduğumuz anlamına gelmez. ürettiğin kültürü dünya'ya satabilmek başka bir şey. bunun için de güçlü bir ülke olmalısın ki insanlar seni takip etsin.

mckinsey bir nevi üst düzey kalite standardı. bir proje veya incelemenin altında imzaları varsa uluslararası camiada o iş itibar görür. yoksa değil 20 tane nice 20ler çıkar.

3. ne doğulu olabildik ne batılı, ne doğulular bizi doğulu olarak gördü ne de batılılar batılı gördü. biz de hem kültürel hem sosyoljik olarak arada kaldık, verdiğimiz sanatsal ürünler de bu nedenle piç kaldı.

ve son paragrafınız hakkında ise: devlet herkese asgari düzeyde eşit şartlar sunmalı. mesela eğitime bakacak olursak, evime 200 metre uzaktaki okulda 1. sınıfların mevcudu 55 kişiyken 4 km uzaktaki okulda sınıf mevcudu 31 kişi. devlet okullarında ek kaynak kullanımı yasak iken (bizim meb yayınları yeterli diyorlar ama keşke yeterli olsaydı) özel kolejlerde sınırsız ek kaynak kullanabiliyorlar.

1- vardır.
2- şu anki siyasilere akıl vermeye kalkarlarsa ilk zıtlaşmada ne olacağını herkes adı gibi biliyor. kimse o sulara girmez.
3- bence biz kendimizi fazla küçümsüyoruz. birçok konuda güçlü olmamıza rağmen güçlü yanlarımızla ilerlemek varken macera arıyoruz.

eğitimin içine sıçarsan, geri kalan her şeyin içine sıçmış olursun. bunu düşünüyorum.

1) 20 degil cok daha fazla vardir.

2) AKP'li olmayan sen ben memur bile olamiyoruz. Böyle adamlar hak ettikleri yerlere gelebilseydi zaten mevcut durumda ekonomi, sanat, bilim bu durumda olmazdi.

3) Diger alanlari bilmem ama bilimde ses getirebilecek calismalari yapanlar bizden de cikabilir eger yeteneklerini köreltmeyip onlari iclerindeki cevheri cikartmaya tesvik edebilirsek. Benim okudugum üniversiteden yurtdisina giden ögrenciler hep el üstünde tutuluyor gittikleri arastirma grubunda. Doktorasini Avrupa'da alaninda en iyilerden olan bir arastirma labinda yapip Amerika'ya giden Post Doc. arkadaslarim var.
Biz elimizdekini degerlendirmeyi bilmiyoruz ve hak eden insanlar o pozisyona gelmiyorlar genelde. Bir arkadasim anlatmisti Ankara Üniversitesi Biyoloji departmaninda Evrim'i reddeden bir profesör hocalari varmis :O

1. Vardır da onlar da biatçı değilir. Kaldı ki ekonomiden anlayan iktisatçımız çok ama mesele bu değil.
2. Şu an ekonomimizi yönetenlerin bilgisi olsa dahi ekonomiyi de Erdoğan yönetiyor. O nedenle bu haldeyiz, sistem bozuk.
3. Türkiye büyük bir ülke nüfusuyla, askeri gücüyle, ekonomisiyle. Dünya siyasetine etki eden de bir ülke. Ama bilim, kültür, sanat vb konularda evet kendimizi dev aynasında görüyoruz. 20 sene önce de çok iyi değildik ama iyi olmak için çırpınıyorduk. Niyetimiz iyiydi. Şimdi hem niyetimiz bozuk, hem zaten kötü durumdayız.

Kendi haline bırak Türkiye'yi, hani bir Macaristan gibi, Yunanistan gibi, İspanya gibi takılsın yani kendi kendine zaten Avrupa'da bu nüfusa sahip üç büyüğün arkasından İtalya ile beraber geliriz seviye olarak. Globalleşmeye karşı biz içimize kapanıyoruz.

Rahat bırakacaksın insanları, teşvik etmesen de olur. Çıkar bikaç birileri yine içimizden. Ama şu an o potansiyelin kırıntısına sahip olan herkes basıp gidiyor. İran olduk.

roughly olur ama çok formal olmaz, daha formal istersen in general terms.
"xxx in general terms"

in general terms'i pek kullanmak istemedim. başlık iki kısımdan oluşuyor ve "genel hatlarıyla" kısmı her ikisini de kapsıyor. in general terms diye sona yazınca sadece sonuncusunu niteliyor gibi hissettiriyor bana.

Overally, in general, generally speaking?

Yüzeysel = superficial belki?

pek uymuyor başlığa. "genel hatlarıyla türk folklöründe ölüme bakış ve cenazeler" başlık bu.

yüzeysel çok başka bir anlam ama.

“The bilmemne bilmemne “ in a broader sense in turkish folk?

Overview of ...

Overally diye bir kelime yok.

Overview + 1

overview'i aldım. tişikkürler supermanler

Ben öğrenciyim ama eşim için konuşayım:

1. 6'da kalkıyor.
2. Evde kahvaltı yapıyor.
3. 6:50'de evden çıkıyor.
4. İşe 7:30'da başlıyor.

1- 6:30
2- nö
3- 6:50
5- 8:30

7.30 da uyanıp 7.45'de evden çıkıp 8.00 da işbaşı yapıyorum. işyeri çok yakın ama maddi durumlardan dolayı bu rahatım yeni iş arayışıyla sonlanabilir.

1. 6.45 kalkış
2. hayır
3. 7:20
4. 8:15

1. 8:00
2. hayır
3. 8:30
4. 9:00

1. 06:30
2. Evet
3. 07:20
4. 08:00

7'de kalkıyorum, kahvaltı yapmıyorum, 7 buçukta evden çıkıyorum, 8'de mesaiye başlıyorum.

1. 7de
2.hayır
3. 7.45te
4. direkt işe gidersem; aracımla 8 olmadan, toplu taşıma+yürüyerek 8.15'te sadece yürüyerek 8.45te iş yerine varıyorum.

7:45te uyanıyorum
hayır
8:15te çıkıyorum
9:30da işteyim

1. 7.15 ile 7.40 arası.
2. 7.15 te kalkarsam özenle güzel bi tost yahut sandviç hazırlıyorum.
3. genelde (eşimle beraber çıkmayacaksam) 7.50 gibi evden çıkıyorum.
4. mesaim 9 da başlıyor.

kadıköyden motorla karşıya geçiyorum, sonrasında da eminönünden 10 dk otobüs yolculuğum oluyor. 8.10 da evden çıkıp, 8.20 motoruna da binsem yetişirim ama rahat rahat gevşek gevşek işe gitmek istediğim için 8.05 vapurunu kullanarak tahmini 8.50 gibi işte oluyorum.

1. 05:55
2. Hayır
3. 07:05
4. 08:00

1. 5:30
3. 6’da spora gidiyorum. Spora gitmezsem 6:20’de kalkıp 7:20’de çıkıyorum.
2. Evet, yulaf ve meyve
4. 8:00 ama ben 7:45te ofisteyim

1. 05:45
2. Hayır
3. 06:30
4: 07:30

1- 6:15
2. Evde hazırlıyorum, işte yapıyorum.
3) 7:00
4: 7:40 gibi işte oluyorum, kahvaltı yap diş fırçala falan derken 8:10 - 8:15 gibi iş başlıyor.

1. 7.30
2. 8.00
3. 8.15
4. 8.30

memur. büyük bir anadolu ilçesi için.

1. 6:26
2. Hayır
3. 6:58
4. iş 7:45te başlıyor ama servis sayesinde 7:15te şirkette oluyorum

1. 7:00
2. Hayir
3. 7:40
4. 7:50

Şu an çalışmıyorum ama son işimde,
7.45
Genelde evet
8.15
8.30
Güzel günlerdi...

1 - 7:20 - 7:30
2 - Hayir
3 - 7:40
4 - 8:30 - 8:45

Saat 10da isyerinde kahvalti yapiyorum. Nadiren de 8:30 gibi yine isyerinde.

1. 6:30
2. hayir
3. 6:50
4. 7:00

1.6:50
2.bazen sabah psiklojisine bağlı
3.7:38
4.8:30

1 - Duş alacaksam 7 de almayacaksam 7.20 de kalkıyorum
2 - 7.55 e kadar evde kahvaltımı vs yapıp giyiniyorum.
3 - Giyeceğim şeyler dün geceden belli olmak kaydı ile.
4 - 7 dakika yürüyüp arkadaşın arabasıyla işe geliyorum
5 - Mesai 8.30 da başlıyor bazen 8.45 gibi giriyorum trafik vs.

____

Arkadaşın arabası ile gitmezsek

1 - 7 de kalkıyorum
2 - 7.30 da evden çıkıyorum.

1- Sabah 8'de uyanıyorum net olarak.
2- Evde kahvaltı yapıyorum.
3- Evden 8-45'de çıkıyorum.
4- İşe 9:30'da başlıyorum.

1- 6.40
2- heyir
3- 7
4- 8

1- en erken 8.15
2- bazen evde bazen işte yapıyorum
3- 8.40-8.45
4- 9.30 gibi işte oluyorum

6:20 de kalkıyorum. Kahvaltıyı yolda yürürken yapıyorum. 6:45de evden çıkıyorum. Is 8:30da başlıyor. Evden işe gidene kadar trafikte heba oluyorum.

08:15
Hayır
09:10
09:30

1.7:22
2. Hayır, ofiste yulaf meyve yiyorum.
3. 8'de evden çıkıyorum.
4. 9.40 gibi

1. alarmım 7:15'e kurulu.
2. evet, sabah sabah iştahımız almasa da kahvaltısız çıkmayız hiçbirimiz.
3. 7:45 gibi.
4. 9'da ama ofise hep 8:30 gibi gelmiş oluyorum.

Arkadasim alacaksa

6:40
Evet
7:30
8:30

Evden arabayla gideceksem

7:00
Evet
8:00
8:30

Toplu tasima kullanacaksam
6:10
Evet
7:10
8:30

Kahvalti yapmıyorsam kalkma saatim + 30 dk

1. 06:50'de uyanıyorum.
2. Kahvaltı yapıyorum.
3. 07:45'te evden çıkıyorum.
4. 08:30'da işe başlıyorum.

1- Akşam duş almışsam 7.30, sabah duş alacaksam 6.40.
2- Birkaç ay öncesine kadar yapıyordum ama artık yapmıyorum çoğu zaman.
3- 8.10-8.25 arası.
4- 8.30-8.45.

1. Sabah duş alacaksam 6.40 yoksa 6.55
2. Hayır yanımda götürüp iş yerinnde yapıyorum
3. 7:15
4. 8:00

1.07:20
2.evet
3.08:10
4.08:30

1- 6:45'te uyanıyorum yataktan çıkmam 6:55'e kadar yataktan çıkmıyorum.
2- Hayır.
3- 7:10 gibi.
4- 7:45

1. 8.40
2. Kahvaltı yapmıyorum.
3. 9.10
4. 10.00

5:20
hayir
5:52
6:38

1. 08:00
2. hayır
3. 08:30
4. 09:00

1. 08.30
2. hayır
3. 08.55
4. 09.00

1-6.15
2-hayır
3-6.25
4-7.00

5.38
hayır
5.50
7 de işte olup 8 de başlıyoruz

12:40 kalkış
12:50 işr gidiş
12:54 varış
13:30 a kadar ofiste kahvaltı
20:00 de çıkış

bisikletle gitmek 53 saniye amk

yer: kadıköy

06:45 kalkış 07:30 evden çıkış 08:10 işe varış
kahvaltı var ama eşim 06:30 da kalkıp hazırlıyor onu da

1. 6:20
2. hayır
3. 6:50
4. servis 7:20 de iş yerinde oluyor. iş 8:00 de başlıyor. bu arada kahvaltı ediyorum.

O konuda ben de çok kırgınım

bazen yazmaya yetişemiyorum.

yazıyorum, yazıyorum göndere tıklayınca, böyle bir duyuru yok diyor. adam soru soruyor cevabını almak için 3 dakka beklemeye tahammülü yok.

normal bence. nerde o duyurunun eski zamanları? böylemiydi buralar.

O konu bende şu şekilde sıkıntı oluyor: Misal kendi alanımda uzun bir yazı yazıp gönderiyorum, daha sonra başka bir duyuruda kullanmak için favoriye alıyorum, benzer bir soru olduğunda kaynak olsun diye linki göndermek istiyorum ama bakıyorum silinmiş, biraz üzülüyorum ama neticede kendi duyurusu kendi tasarrufu deyip sineye çekiyorum, bu benim için kişisel bir durum çok sorun etmiyorum.

Duyuru için sıkıntı olan şu, yani saygısızlık varsa burada vardır: Kullanıcı bi soru soruyor, 50 kişi cevap yazıyor, sonra kullanıcı bunu silip 1 hafta sonra aynı soruyu tekrar soruyor. Yani ilk sorduğunda da pek çok kişi cevap vermiş oluyor ama bununla yetinmeyip aynı soru, diğer bütün cevaplar yok sayılarak tekrar sorulabiliyor, ha baktığın zaman kurallar dahilinde de bir sorun yok ama apaçık suistimal aslında, duyuru için bu profil sorun olabilir.

aynen çok saçma saygısızca bir hareket.

Saygısızlık da, terbiyesizlik de. Çok kişisel bir soru olsa bi derece hak verilebilir. Atıyorum biri uyuz olmuştur, ne yapayım diye soruyordur, sonuçta hepimiz bazen birilerinin eski duyurularına göz atıp, ne sormuş ne yapmış diye bakıyoruz meraktan. Kendisinde kötü bir izlenim oluşmasını istemeyebilir adam silebilir belli bir süre sonra. Ama daha saati, günü dolmadan silinenler saygısızlıktır buradaki herkese. En son hatırladığım "ighe" diye kullanıcı var, soru sorup yarım saat sonra siliyordu hala sinirliyim ona.

Durum değişince silinmesinde bir sakınca yok bence. Ben eski cevaplarıma falan bakıyorum da, yıllar önce evliyken "nişanda bilmemne oldu", "kocişimle kahvaltı keyfi" falan gibi şeyler yazmışım ve bunlar beni temsil etmiyor, yani tamamen farklı bir insanım artık her yönden. Onları denk geldikçe siliyorum.
Benim en sinir olduğum zamanlar ben bir cevap yazarken duyurunun silinmesi. Yazıp gönder diyorum, boş sayfa çıkıyor. Ama takılmamak gerek tabii, hayat buna sinirlenmek için çok kısa aslında.

Asagalik kompleksi

Ben siliyorum. Cevabimi aldıktan sonra sadece bana sonra da lazım olacak arşiv mahiyetindeki soruların duruyor. Silme sebebi de diğerlerine ulasmam daha kolay oluyor.

Buradaki amaca soru soranin işi görülsün değil mi. İsim görülünce siliyorum

Bir de alışkanlığım var şirkette.mail telefonda mesaj siliyorum. Ki bazen sildiklerime çok ihtiyacım oluyor

Ondan bir saygısızlık olarak görmemek lazım. Cevap verenlere de tesekkurler

Bence bir iyilik yapıyorsak denize atmalıyız. Peşinden koşmamalıyız. Belki adam internette iz bırakmak istemiyor.

soru silmek niye sorun oluyor ki :/ cevabın kalıcı olarak burada dursa ne olur durmasa ne olur? amaç soran kişiye yardımcı olup aradan çekilmek değil mi? ben istersem destan gibi cevap yazayım, sonra silsin. zerre umrumda olmaz.

Soru silinmesi gayet normal, kimliği açık edebilir bazı sorular, ya da artık öyle bi derdi yoktur, başl8k rahatsız ediyordur vs. vs.

Sadece hemen silinicek olan duyurulara "bu duyuru kendini imha edecektir" ibaresinin eklenmesi gerçekten nazikçe.

Suistimal olmadıkça silinsin tepe tepe ne olacak.

aynı sorunu bir başkası da yaşıyor olabilir. cevap verirken sadece soran kişiye cevap verilmiyor, bir soruya/soruna cevap veriliyor. bu hareket aynı sorunu yaşayan kişilere veirlen cevapların ulaşmasını engelliyor.
gönül işleri zartı zurtu bu dediğimi kapsamıyor. görece objektif cevaplar için.

Cok da sey degil. Bir sebepten silmesi gerekmistir ya da silmeye karar vermistir. Yazdigim bosa gidince uyuz olmaya oluyorum ama sikinti degil.

soruyu sorarsın, aldığın kadar cevabı alırsın sonra silersin. ömür boyu saklayıp arşivleyecek hali yok ya.

bu kadar alınmaması gerekiyor insanın. ben de sorduğum soruları belli müddet sonra siliyorum çünkü çok fazla soru biriksin istemiyorum benimkiler kısmında. bi de stalklayanlar oluyor.


o nedenle bence normal.

he cevaplarken silmiş ise, o da o an sormamaya karar vermiştir. normal yine

çok büyütülecek bir şey olduğunu düşünmüyorum ben de. bazen böyle saklamak istediklerim silindiğinde inceden üzülüyorum ancak o kadar, yapabileceğim bir şey yok. bir de uzun uzun cevap yazıp göndere bastığımda sorunun uçtuğunu görürsem böyle bir boşluğa düşüyorum :D oldu mu şimdi ya diyorum.

benim de canım sıkılıyor bazen bu duruma ancak normal. saygısızlık, terbiyesizlik olduğunu düşünmüyorum.

bence emek verip yazdıklarına geri döüş yapmazlarsa, tik atmazlarsa çok daha ayıp.

hiç unutmuyorum (yeri geldikçe de sürekli hatırlatıyorum :D) birgün birisi şarkı sözü çevirisi istemişti. böyle destan gibi anlata anlata bitirememiş yazan kişi. metal parçaydı hatta. neyse ona uğraştım epey, çok da hoş bir çeviri yapmıştım. arkadaş sağolsun bırak teşekkürü tik bile vermemişti, ben de böyle mal gibi ortada kalmıştım. ona epey içerlemiştim. ondan sonra böyle uzun cevaplara pek girmemeye başladım. ne lan bu, maraba mıyız biz!!1 ağamız lütfedecek de başımızı okşayacak..

neyse sakinim.

Atatürk'ün sevdiği şarkılardan olduğu için biz ilk dansı "Fikrimin ince gülü" ile yaptık. Kursa gitmeden vals çalıştık, herkes çok beğenmişti.

www.youtube.com

Bizimkisi şuydu, tabii bu kadar çılgın değildi dansımız ama bu danstan bir kaç figür çalmıştık:
www.youtube.com

İki şarkı söyleyeceğim:

1) She
2) dance me to the end of life

Bir gün evlenirsem bu şarkıyla bir bağlantısı olsun isterdim diye düşünürdüm hep, ama hiç o taraklarda bezim olmadığı için sizinle paylaşıyorum, kıymetini bilin lütfen, iyi bakın şarkıya.

www.youtube.com

Tchibo’dan Brazil Mild’ı 100 gr’ı 7tl olarak alıyorum ben?

brazil mild indirimde sanırım. fiyat fena değil geçen sene mart-nisanda 3,6 falandı diye hatırlıyorum.

tşk.

aradığın maden burası:

www.sanalbaharat.com

Bu sanal baharatta baya uygun kahveler var. Tadı nasıl acaba deneyen var mı. ?

Kahveyi istedigim gibi cekmek icin kendime sözen el.degirmeni aldim, gafa rahat..

1) bence ekşiduyurunun tanınmış simaları mesai saatlerinde boşluğu çok olan insanlar. gündelik hayatta da sosyal hayatı eh işte olanlar.

2) zaman öldürmek. ortam yapmak.

3) her zaman değil.

4) yüzde 25 falan

5) bu geyikten bıktım.

1) asosyal insanlar zihnimde canlaniyor.

2) farkli bir havasi var buranin, ondan buradalar. bir de yardimlasma, fikir danisma yeri burasi. guzel ortam aslinda.

3) yeterince degil. bakis acilari birbirine yakin.

4) cogu lisans mezunu veya okuyor, bilincli insanlar. ama kaliteli diyemem. benim kalite standartlarimda egitim seviyesi cok fazla onem arzetmiyor.

5) bu sorunun cevabini bilmiyorum.

ek olarak, bence insanlar kendileri olmali. yani eksi duyuru tranine binip kendi dusuncelerine zincir vurmamalilar.

Genelde boş yapan insanlar canlanıyor gözümde. Yüzeysel, derinliği olmayan gerçek üstü sorular, cevaplar. Ben dahil.

Benim en çarpıcı bulduğum özellik “şöyle bir şey alayım mı” diye sorduğumda sürekli “o para ona verilmez git şunu al” diyen insanlar. Böyle bir yer canlanıyor.

1. Belli bir insan tipi belirmiyor. Çok çeşitli insanlar var burada. Zekisi, komiği, asosyali, eziği, cool'u, aptalı çok farklı insan var.

2. Yine değişik sebeplerden burada herkes. Kimisi yalnız, kimisi asosyal, kimisi sorusuna cevap arıyor, kimisi trollemek istiyor.

3. Cevapların % 60'ı tatmin edici.

4. % 30'u kaliteli.

5. 5-10 yıl öncesini bilmiyorum ama iki sene öncesinde bile daha kaliteli bir yerdi.

1- eksici dediğimiz insan profili.
2- vakit oldurmek icin. Face gibi.
3- degisken
4- %20-30
5- bir nebze

1)Her türden insan var. bir profil belirmiyor.
2)bazı insanların orjinal fikirleri var kimsenin göremediğini görüyorlar.
3)tatmin edici değil. genelde popi kullanıcılara, trollere ve kadın yazarlara daha çok geri dönüş oluyor.
4)her zaman aynıydı.

Duyuru kullanıcıları genelde trollere ve aşağılık kompleksli insanlara daha çok cevap veriyorlar benim gördüğüm.

1. Cok degisik bir insan panoramasi var safariye cikan da var metrobuse binen de :D

2. Temelde sorunlarini yahut teknik problemlerini cozmek icin burada bulunan yalniz insanlar var.

3. Ozellikle gonul iliskileri konusunda asiri sabit fikirli fikrini insanlara alttan alta dikte etmeye calisan tipler de gordum fakat nokta atisi tespitleri ve cok ciddi analizleri olanlar da var.

4. 3% Buraya bir parantez acmak isterim. 'Kaliteli' seklinde siniflandirma yapmak benim haddime degil ancak benim kafamdaki profile uyan ancak yuzde 3 luk bir kesim vardir.

5. Hayir.

1-2) Normal insanlar da var, çok garip insanlar da. Ama bir kısmının evde otururken falan, hayatta mutsuz oldukları için, buradan gelecek ilgiyle tatmin olmak amacıyla "ya dur gireyim de bir karım bakire olsun istiyorum, ama solcu kadınların hepsi gerizekalı, bu durumda çocuğumu dövmem normal mi?" falan diye, muhtemelen "random insult generator" kullanılarak yarattıkları fikirleri yazdıklarını düşünüyorum. Aksi halde, yani normal fikri bu olan insanların varlığını rahatsız edici buluyorum. Tabii bir yandan da banane. "İyiki bu insanları sadece online olarak biliyorum, günlük hayatta sohbetim olan kişiler falan değiller" diye mutlu oluyorum, o açıdan güzel. Çok hoş, kibar insanlar da var tabii.

3) İçeriğe göre değişiyor, tutarlı değil.

4) Kaliteli insan söylemini çok doğru bulmuyorum ben. Yukarıda dediğim gibi rahatsız edici olan kişiler şüphesiz var da, ben kimim ki kaliteli kalitesiz diyeyim başkasına.

5) Ben 8-9 yıldır burdayım herhalde, bir değişim olduğuna dikkat etmedim.

1- Az sayıda yardımsever, bilgili, bol miktarda da trollerin bulunduğu bir platform aklıma geliyor.

2- Bir kısım kullanıcıyı tanımasa bile sırf laf sokmak için yorum yazıyor, bir kısımda gerçekten yardım ediyor, 8 yıldır buradayım hiç yorumlarını görmediğim kullanıcılar bir sıkıntım olduğunda yardımcı oldular.

3- Evet.

4-Troller dışında bence çoğu kişi kaliteli,iyi eğitim almış kişiler.
5-Sözlüğü çok takip etmediğim için karşılaştırma yapamadım.

Ben okula başlamadan önce okumayı öğrenmiştim 4-5 yaşlarında. Siz pedagoğa sorun ama bence sakıncası yok.

Ben de o yaşlarda bazı şeyleri okuyup yazabiliyordum sonrası iyi gitmedi:)

yanlış bilgi vermeyeyim ama kreş ve anaokulunda okuma ve yazma öğretilmiyor. çünkü ilkokula geçtiklerinde zorlanıyorlarmış. sonuçta öğretmenin bi stili olacak ve çocukta yerleşmiş bi bilgi olacak, çatışabilir. ya da okuyor diyelim, akranlarından önde olacak derslerde sıkılacak vs. bi ilkokul öğretmenine sorsanız aslında.
okul.com.tr

3 yaşında okuma yazma öğrenmiş biri olarak cevap veriyorum. okula başladığında kendisi okuma yazma biliyor olacak ama sınıf arkadaşları yeni yeni öğreniyor olacak, tabi herkes aynı hızla öğrenemiyor, yavaş öğrenenler olacak. bu çocuğumuz sınıf arkadaşlarının salak olduğunu düşünecek, kendini onlardan üstün görecek vs. sonra birinci sınıfta bir sayfa düz çizgi çiz, yok efendim bir sayfa bilmemne çiz, şu harfi yaz gibi ödevler veriliyor ya, bu ödevleri çok saçma bulacak, ben zaten okuma yazma biliyorum bu ne ki diyerek ödevleri annesine/babasına veya yakınındaki birine yaptıracak.
ben durumdan gayet memnundum ve çocuğun ilgisi de varsa okula başlamadan gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum aslında. ama şu yaşıma geldim, hala o sınıf arkadaşlarımı hepsi salaktı diye hatırlarım, hoş bir şey değil.

4 yaşinda okumayı öğrenmiştim ben baya normal şekilde. Yazi yazmayi sevmiyodum ama kalem tutmayi sevmediğim için dhdhdh

Bi sorun olmadi bence ya, 1. Sinifta millet okumayi ogrenirken ben rahattim yani. Erken okumayı öğrenmek iyi bence, oğretin diyorum ben.

okul öncesinde okulda öğretilen şeyleri öğrenen çocuklar okuldayken sıkılıyorlar. diğer arkadaşları ilk kez öğrenirken onlar zaten biliyor olacaklarından sıkılıyorlar. bu sıkılganlık hali sonrasında genel olarak okul hayatına yansıyabiliyor.

okul öncesinde okuma-yazma öğrenen arkadaşlarım, tanıdıklarım şimdi atomu parçalamıyorlar bilakis okulda nefret etme düzeyindeler

Eğitimciler kesinlikle okul öncesinde okuma/yazma öğretilmemesi gerektiğini, çocuğun ilk okulda uyum problemi yaşayacağını söylüyorlar. Şu an durum bu şekilde olabilir işler hızla değişiyor. Her çocuğun elinde birer tablet var. 5 sene içinde okumayı bilmeden okula gelen kalmaz diye düşünüyorum.

Ben okumayı üç buçuk yaşındayken öğrenmiştim. Okula başladığımda da daha altı yaşıma girmemiştim. Orada geçen sürede sürekli pek bir şey anlamasam da gazete okuyordum kitap okuyordum vs. Yukardaki arkadaşın da dediği gibi okula başladığında herkesin geri zekalı olduğunu düşünmüştüm. Ne yazık ki bu düşünce geçmedi. Halen insanların büyük bir kısmının geri zekalı olduğunu düşünüyorum xd. Muhtemelen eğer okumaya devam ederse genel kültür konusunda Özellikle ilgilendiği konularda Yaşıtlarının ve muhtemelen kendisinden birkaç yaş büyüklerin de bayağı önünde olacak. Ama bir yandan da yine yukarda dendiği gibi ödevleri yapmaya üşenen biri olabilir, okuldan sıkılabilir, arkadaşlarını yüzeysel bulabilir. bir de erken başlatırsanız büyüklerin arasında ezilebilir. Bence kontrollü giderseniz sorun yok. Edebi ürünlerle de besleyin. çocuk klasikleri verin hevesi varken okusun. Sorularını cevapsız bırakmayın. Ben anneme soru sormayı bıraktığımda 6 yaşındaydım. Sürekli bilmiyorum cevabı almak beni kendi cevaplarımı bulmaya yöneltti. Siz cevabı bilmiyorsanız en azından bulacağı yere yönlendirmeye çalışın. Bir de okumayı biliyordum ama ben yazı yazmayı bir türlü beceremedim. Çok sıkıldım 1. Sınıftayken. Halen kalemi yamuk tutuyorum ve yazım çok kötü. Bu konu önemli. Dikkat edin bence. İyi yönlendirirseniz bu çocuk atom mühendisi bile olabilir. Ne seviyorsa onu okutun. Ne okusa ne öğrense kâr bu yaşlarda.

Ben 2,5 yaşında okumayı öğrenmiş bir insanım ama benim nasıl bir insan olduğuma bakılarak, "aman kalemi kağıdı uzak tutalım" deme ihtimaliniz yüksek sanırım.

Cevap: aksın gitsin.

Daha ciddi cevap vereyim ben de: Bence de okumayı öğrendiği zaman öğrensin, engellemeyin, istediği şeyleri okusun. Benim kendi hayatımda gördüğüm tek dezavantajı şu oldu; okumayı bilen bir çocuk olarak kitap okumak hep ilk tercih ettiğim şey oldu. Küçük bir yaşta kendimi oyalamayı öğrenmiş oldum yani. Böylelikle de başka kimseye ihtiyacım olmadı. Teneffüste de kitap okudum, okuldan sonra da, hafta sonu da. Biraz uzaklaştırdı yani insanlardan. Şu an 34 yaşındayım, hala bir grup insanla vakit geçirmek yerine, kitap okumayı tercih ederim. Başka insanları da bu sebeple biraz tahammül edilmez buluyorum, biriyle uyumlu bir denge tutturmak nadir ve zor oluyor. Ben şahane olduğumdan değil yani, garip olduğumdan.

Ayrıca yukarıda da dendiği gibi, okulda hep en küçük yaştaki kişi ben oldum. İlkokula 4 yaşında başladım, birinci sınıfı yaşım geçsin diye iki defa okudum. Liseyi 16 yaşında bitirdim, üniversitede de hep sınıf arkadaşlarımdan genç oldum. Öğretmenliğe başladığımda 21 yaşındaydım. Bu benim için bireysel bir sorun olmadı ama, sizin çocuğunuz böyle durumlarla nasıl başa çıkar onu önceden kestirmek zor olur tabii. Hatta kardeşi olup olmaması falan da böyle şeyleri (dışa dönüklük vs) etkiler.

Belirli bir yaştan sonra artık yaşın önemi kalmıyor bence. Yani mesela 30lu yaşlardan sonra artık ne iş yaparsanız yapın "çok fazla genç olmak" gibi bir durum olmadığından bu tarz detaylar da önemini yitiriyor diye düşünüyorum ben, o yüzden ergenliği atlattıktan sonra çok da sorun edilmez herhalde. Okulda canı sıkılırsa, siz evde desteklersiniz. Yanında hep çalışacak bir materyali olur, öğretmenine daha zor çalışma konuları vermesini, belki daha araştırmaya yönelik çalışmalara yönlendirmesini söylersiniz.

Özellikle desteklemeseniz de önünü kesmeyin demek istiyorum yani, bir de rol modeli olmanız önemli. Ben çocukken kitap okumaya özendim çünkü annemi ve benden büyük kardeşlerimi sürekli ellerinde kitapla görürdüm. Normal vakit geçirmek öyle yapılır sanıyordum. Söyleyeceklerim bu kadar. :)

Aksın gitsin +1 (kendimden örnekleyeceğim)

Sebep?

Ben de okuma yazmayı erken öğrendim. Okulda sınıfta 3 kişiydik okumayı erken söken. Ve 3müz de şu an çok iyi üniversitelerde ve bölümlerde okuyoruz. Bana hep okumayı erken sökenler daha zeki gelmiştir.

Ne güzel işte. Çocuk sordukça yanıtlayın, yardım edin.

Okul hocası zaten iyi bir öğretmense çocuğunuza fiş değil hafif metinler, kitaplar verir. Sağ olsun bizim hoca öyleydi. Çok da faydalı oldu. En azından küçüklükten kazandım okuma alışkanlığımı.

ogrenip giderse okulda sikilir deniyor da, ogrenmeden giden cocuk da okuldan sikiliyor. okuldan sikilma konusunun okumayi biliyor olarak gitmekten bagimsiz bir konu oldugunu dusunuyorum. kimi cocuk okulu seviyor, kimi de sevmiyor.

cocugunuzu ukala ve kendini olmadigi bir sey sanan bir birey olarak yetismesi sizinle ilgili.

cocugun icinden gelen okuma durtusune engel olmak bana dogru gelmiyor. 3 yasinda resim yapmak istese hayir mi diyeceksiniz?

ilkokula başladığında çeşitli sorunlarla karşılaşabilir. öğretmen burada çok önemli aslında. herkes öğrenirken normalde sıkılabilir, derslerden soğuyabilir. benim oğlan okuma/yazma biliyordu, öğretmeni arkadaşlarına harf öğretirken bizimkine kitap okutuyordu. hala da öyle, bildiği bir şeyi tekrar etmek angarya geliyor sıpaya.

Aksın gitsin +1
Benim küçük kızım bu şekilde 4 yaşında okuyabiliyordu. Tavsiyem iyi bir okul. Bazı okullarda bu çocukları toplayıp bir sınıf yapıyorlar. Diğer normal çocukları eziklemek yerine kendileri gibi bir miktar daha ileriden gidenlerle beraber olur, sıkılmaz.

önceden okumayı söken çocuğun 1. sınıfta sıkılma olasılığı çok yüksek, genellikle sonrasında okul hayatı boyunca etkilerini yaşıyorlar.
hevesini kırmadan ilgisini başka yönlere kaydırabilirseniz iyi olur. resim, müzik, kukla vs. başarma duygusunu tatmin edecek başka bişeyler bulmaya yönelin.

Yeğenim okula gitmeden gazete okumaya başlamıştı ama şimdi istediği bölüme gidemiyor. İl birinciliği bekliyorlardı. Lakin şu sıralar sorunlu haşarı biri oldu diyebilirim. Asla benim çocuğum akıllı diye şımartmayın.

sisteme uyumu zorlaşır gibi sıkıcı bir argümanla çocuğun biricikliğini bastırmayın/törpülemeyin bence. herkesin bir ritmi vardır. demek ki zamanı gelmiş, insanın hayatta merak sahibi olması ve onu tatmin etmesi kadar güzel şey yok. okul çağında da diğerleri çocuğunuzun seviyesine gelinceye kadar daha esnek bir düzen izleyebilirsiniz. flexi-schooling gibi.

Normal. Matematiği komple unuttum. Limit nasıldı, türev neydi, fonksiyon nasıl bir şeydi vs. tekrar çalışınca kolaylıkla hatırlayabiliyorum ama tam şu andaki bilgimle yapamam. İnanılmaz iyi kimya biliyordum ama şimdi oturup redoks tepkimesi hesaplayamam. Yalnız sıradan bir öğrenci bir haftada öğreniyorsa ben belki 2-3 saat tekrar baksam yaparım. İşine yaramayan bilgiyi uzaklara kaldırmak veya tamamen silmek doğal. Unutmak fizyolojik.

bırak öğrendiğimi ortaokul lise diye bir şeyin yaşandığını bile güç bela hatırlıyorum üstünden bin yıl geçmiş gibi.

o dönemlerde beynimize çok fazla şey boca ettiler mantığını öğrendiğimiz şeyler ve çok tekrar edilen akılda kalan şeyler dışında kitabi bilgi unutulur bence normaldir.

Bazılarını çok saçma biçimde net hatırlıyorum, mesela izohips haritalar. Lise sonrası karşıma bile çıkmadı ama duruyor orada bir yerde.

Tam tersi şekilde, çok iyi bildiğim biyolojiyi, hücre yapılarını falan unutmuşum. Mitokondrinin görevi nedir desen hatırlamıyorum mesela. Zehir gibiydim biyolojide. Araştırmayı sevdiğim konulardan olduğu için izohips haritalardan daha fazla hayatımdaydı.

Turk egitim sisteminin ezbere dayali olmasindan kaynaklaniyor.

@acemi, ayrık.

Ben hatırlıyorum genel olarak ama benim bu tarz hafizam genel olarak iyidir baya. Hatirlamamak anormal değil bence

Hicbir halt hatirlamiyorum ve ezberci egitim sistemi +1 Matematigi bile ezber yaptiriyorlar.
Zaten lisede bir sey ogrendim sayilmaz, dil bilgisini de fizigi de, ingilizceyi de ne varsa hepsini liseden sonra ogrendim ben. Bunlari genel olarak hatirliyorum ama lise zamaninda ogrenmis olduklarimi hic hatirlamam.

Dil bilgisini imla kurallarini falan bilirim, yazim yanlisini gordugum yerde farkederim, anlatim bozuklugudur bilmemnedir bunlari bilirim ama aceminin dedigi gibi dolayli tumlec zart zurt bunlar nedir hic bilmem ben. Cumleyi dogru yazarim, yanlisi da farkederim iyi kotu ama boyle zarf edat falan dedigin zaman bon bon bakarim, boyle ogrenmedim cunku. Dil bilgisi sinavlarindan hicbir zaman dusuk not almadim, simdi sinava soksan yine fena degilimdir, kurtaririm.
En nefret ettigim ders edebiyatti lisede. Bir de felsefe.

Kisacasi cogu kiside boyle, beyninden her sey ucup gidiyor. Benim de matematigim ve analitigim iyiydi cocuklugumda ve ergenlikte ama simdi eser kalmadi.
Zihinden cok seri sekilde hesap yapabiliyordum, bu yetiyi de kaybettim zamanla. Sadece bilgiler silinmedi yani.

uniden mezun olali 8 sene oldu uni, lise, ortaokul baya bilgiyi konusu acildiginda hatirliyorum. hatirlayamadigim konular da genelde "ya bu formulu/kurali da ezberleyeyim cok onemli degil" dedigim konular. cok iyi bildigim ama unuttugum seyler de var ama ufak bir hatirlatma gelince butun konu corap sokugu gibi geliyor aklima. hatirlamaman muhtemelen o konulari gercekten ogrenmedigine ve ezberledigine isaret. maalesef egitim sistemimizin sorunu. kendinde bir sorun gormene gerek yok.

Detaylarını haliyle hatırlamasam da kabasini hatırlıyorum. Detayları zaten sürekli tekrar etmedikce kim hatırlayabilir ki?

Okulda öğrendiklerimi hatırlamıyorum.

ben üniversitede 100 ile geçtiğim ve çok hakim olduğum derslere dair hiçbir şey hatırlamıyorum. mesela mitoloji dersinde baya iyiydim ders dışında da çok ilgiliydim ama şu an tek kelime hatırlamıyorum.

ortaokula ilkokul liseye dair çarpım tbalosu hariç hiçbir şey hatırlamıyorum.

ben!
güzelliğini geçtim itici bile geliyor çoğu. en fazla tatlı kız oluyorlar, seksi bulmam imkansıza yakın.

Bana da. Sadece animeler çekici geliyor.

Asian porno da sevmem mesela ben.

Seksepalite biraz da öğrenilmiş bir şey olduğundan bana da çekici gelmediğini düşünürüm hep. Bize dayatılan seksi algı bu. Bi afrikalı arkadaşıma sormuştum onların da begenileri bizimkinden cok çok ayrıydi. Kültürel yani.

Ben kulturel oldugunu dusunmuyorum. Ayni kultur icinde buyudugumuz insanlar bayiliyor mesela cekik gozlulere.
Daha dogrusu seksapelitenin ogrenilmis olmadigini biyolojik oldugunu dusunuyorum.

sevmiyorum, hiç giderleri yok. yanaklarını sıkıp yollarsın o kadar.

burunları yüzünden sevemiyorum. evet burunları çok itici. şaşı bakınca bir gözü diğer gözü görebilir. arada burun şeysi yok :(

Japonlar disinda begenmiyorum

orta asya ve sibirya dersen saygi durusuna gecerim ama guneydogu asya olsun, cin-kore-japonya olsun zerre ilgimi cekmiyor. en basta cogunlugu zaten batililara benzemeye calisan, bimbodan hallice yapay tipler. dogal guzel olani da benim ilgimi cekmiyor. kulturel bir sey olsa gerek. asyali kadinlar kafamda "cocuk gibi davranip sacmasapan hareketler yapan cok makyajli insanlar" olarak kodlandigi icin sevemiyorum sanirim ben.

balta girmemiş orman gibi diyorlar. kız kızdır knk, ırkçılığın lüzmu yok. sdfsfs

güney koreli kızlar kalp ben

Kişiye göre değişir. Ben de tam tersinim mesela. Gerçi benim belli bir tipim yok, her milletten hatunu güzel bulduğum oldu. O konuda etnisiteye bakmam.

çekicilik,seksapalite başka bir şey fakat bir hoşlanma dürtüsü oluşmuyor bende, asyalı kadınlara karşı. Ben kültürel olduğunu düşünüyorum.

5 ay öncesine kadar aynısını düşünüyordum. 4 ay asyada yaşadım fikrim değişti ^_^

arada 3-5 tane bana göre gerçekten çekici olan bazılarını beğensem de genel olarak hoşlanmam çünkü tipim değiller.

ben
31e

bana da zerre çekici gelmiyorlar. kore ve çinde bulundum. üstelik korede bir defile düzenlemek amacıyla manken-model kızlarla çalıştım. en güzeli dedikleri benim için ikinci defa dönüp bakmayacağım bir tipti.

sadece gene korede barda çok tatlı bir kızla tanıştım. güzel veya seksi gelmedi sadece sevimli idi.

Aynı fikirdeyim, kadınları da erkekleri de çekici gelmiyor. Çok manasız ve boş bakıyolar bence. Pornoda dahi izlemem.
28, K

Sınıflarımda çok fazla koreli, vietnamlı, japon, çinli vs öğrenci var. 17-18 yaşlarındaki kızlar genelde havalı, güzel, trendleri vs takip ediyorlar, ama anneleri ya da diğer akrabaları, yetişkin olanlar yani, daha farklı.

Japon dışındakiler çekici gelmiyor. Ki singapurlu bir hatunla uzun zaman takılmışlığım da vardır..

çinli, japon, koreli vs. alayına hastayım. hepinizi çok pis kınıyorum.

Safkanlar bana da hic cekici gelmez ama melezligin ekstra gücünü de yadsiyamam.

bayılıyorum ..

hastasıyım

www.youtube.com

Annen bile okşasa benim bağrım kan olur, gibi bir şey değil mi?
İntizar

Edit: "annen bile sevse seni bilmem ne olur" şahane bir versiyon, inşallah biri cover yapar.

Ben o sözlerde iki şarkı görüyorum. 1 tanesi intizar 2.si de beddua. Bulent ersoy, nese karabocek, emel sayin falan hep seslendirdi.

Özellikle kanun çalmıyorsa ve ilgisi olduğunu belirtmemişse korkunç bir hediye olur.
Bir önerim yok açıkçası, sadece kanun almayın demeye geldim.

minik bir özel dokuma kilim olabilir.

sultanahmette kaligrafici var. ona ismini falan yazdır. yada resmini halıya dokut,

3000 e düzgün kanun çok zor.

kaldı ki kanun pek öyle hazır alınabilecek bir enstruman değil, iyi olanlar sipariş verilir anlatılır, tarif edilir, kararlaştırılır öyle üretilir.

Güzel bir nargile olabilir.

cümbüş al. 300-400 liraya bulursun. çalma tekniği olarak da gitara yakın olduğu için kullanması da kolay olur.

Gravity's Rainbow.

paul auster'in kitaplari cok guzel bence. ozellikle book of illusions cok hosuma gitti. ancak, ilk basta zor sariyor kitap, sonra birakamiyorsunuz, ilk basta biraz dayanmak lazim. bence tum kitaplari oyle.

Yakın zamanda tüm dünyada çok övgü alıp dikkat çeken Station Eleven var mesela, güncel olsun diyorsanız. Çok sağlam mı tartışılır ama gayet güncel.

Sponsor olduklarını belirten şirketlere başvuracaksınız.

her yere basvurun, yuzlerce basvuru yapmaniz gerekebilir ama gercekten istiyorsaniz pek baska yolu yok. ayrica headhunter sirketlere de cvnizi gonderin. illa ki aradan sponsor olacak olan cikiyor, bu kadar insanin bir cogu bu yolla gidiyor.

şirketler için sponsorluk bir yük. danışman şirketlerle çalışanı var, devlete bi sürü belge sunanı var... iş ve maddi yük sponsor olabilmek. o yüzden genelde fazla kurumsal, büyük şirketler böyle toplara girişiyor. mottosu "biz uluslararasıyız, çok kozmopolitiz." falan olanlar.

hangi ülkede iş arıyorsan, o ülkede sponsor olabilecek şirketlere başvurmalısın.

özel bir iş yetenek ne biliim yani sıradan biriyseniz işe almaları hayal. yazılımcı fln iseniz ancak mümkün.

düşünün arçelik ik ya pakistandan mehmet cv atıyor, finans da çalışmak için. sizce salllarlar mı ?

Yaşadığım semt suç oranından değil ama şehir merkezine çok uzak olması sebebiyle yakın çevremde çok taşak konusu oluyor, ona bozulduğum oluyor ama arabayla işe 20 dakikada gidebilme lüksüm beni avutuyor.

Yaşadığım semtte bir problem yok, çok popüler bir yer olması yüzünden çok kalabalık oluyor, ama arkadaşlarım ve ailem benim adıma yaşadığım evden utanıyor biraz. Bence bir sorun yok da, onlar berbat bir ev olduğunu (kötü, evet) ve çok rahat daha iyi bir yeri karşılayabileceğimi (karşılayabilirim) düşünüyorlar. Hatta geçenlerde ablam instagram'da paylaştığım bir fotoğrafa "aa ne hoş, sanki evin güzel bir yermiş gibi görünüyor" diye yorum yaptı.

Prensip olarak "ve" diye başlayan yazıları okumuyorum.

görsellerle desteklemen lazım böyle çok kuru kuru olmuş.

Yanında yoğurt ye.

Ayrıca yaşla ne alakası var. Etrafımda 10 tane sebzeden nefret eden, et yemeden doymayan ama mükemmel vücutlu arkadaşım var.

tamamen iğrenç değil, yediklerim var baya. ama mesela brokoli denen ucubeyi 1-2 kez tatmak gafletinde bulundum., o zamandan sonra kimse bana yediremez.

Şeker problemin olabilir. Kan testi yaptır.

Sebze derken nasıl sebze, hangisi?

Ben çok seviyorum mesela. Bence pişirmesini bilirsen kesinlikle etten daha lezzetli.

iyi yapılan her yemek güzel ve yenilesidir.

sebze <3 ben
ama her sebze değil.

İyi yapılınca gömülüyor her türlü. Şimdi ıspanak yanında sarımsaklı yoğurt oyhş. Bi cağ kebabı zevki verir.tabii haşlanmış brokoli falan gereksiz

soyledigin hersey dogru hatta eksik, tadi guzel demissin, tadi da kotu..
ben de dombiliyim, kilo vermem lazim, sebze tuketmem lazim, gel gor ki tiksiniyorum, az once kaymakli ekmek kadayifi gomdum, bir milyon ton sebzeye degismem..

Sebze ve meyveler dünyanın en güzel şeyleri bence. Yapımının zahmetli olduğuna da katılmıyorum ben. Sulu sebze yemeklerinin yapılışı hep benzer ve kolay zaten. Fırın yemekleri de hem gayet kolay hem de sebzenin hemen hemen her türlüsü fırında mükemmel oluyor. En kötü ihtimalle hepsini doğrayıp biraz baharat ve zeytinyağıyla karıştırıp fırına atınca bile mükemmel bir tat elde edebiliyorsunuz.

Asıl iğrenç olan öldürülmüş bir hayvanın orasını burasını yemek bence.

Neden sebze yenilerek zayıflanır gibi bir izlenime kapıldınız ki? Diyetisyeniniz mi verdi bu planı? Ki diyet planlarında bile bir öğünde sebze yeseniz bir öğünde et/balık/tavuk+salata gibi bir yemek olur. Kalori açığınız olduktan sonra sadece brokoli yemeniz ya da öğle yemeğinde bir biftek götürmeniz arasında brokoli daha iyi sonuç verir gibi bir oran yok.

edit: ben vejetaryenim tabii, sebze meyve yiyorum sadece.

www.youtube.com

Tadı da güzel değil +111

toplam sevdiğim 4-5 sebze vardır onları da en amatör sebzeciler bile seviyor yani patates, patlıcan falan annem sebzeden bile saymıyor onları sdhsdhs

et, tavuk falan varken sebze yemek zorunda olmak beni de çok üzüyor ama maalesef onları da yemek lazım.

Ispanak, kereviz, bamya, kabak, karnabahar, pırasa, enginar vs seven cinlidir bence. Yazarken içim titredi ya tiksiniyorum hepsinden. Hayır güzel yapılmışlarını da yedim hala tiksiniyorum. Ha bu arada brokoli yine aralarında ehh güzel deneceklerden bence. Bizim evde bol zeytinyağ ve limonla yapılıyor, öyle olunca biraz gideri var diyeceğim de bol zeytinyağ ve limonu bana döksen benim de giderim olur sanki yemek konusunda.. Sarımsaklı yoğurt da öyle.

Yani valla sağlıklı olmaz yenmez gerçekten. Fırında on saat kızartıp öyle yiyebiliyorum ben. O da biraz cipse, kızartmaya benziyor diye. Hele ki taze fasülye ve bamya yemeği kadar ayıklaması zor, tadı verilen emeğe değmeyen bir yemek daha yoktur. Ama el mahkum, yemek gerekiyor.

yeteri kadar protein almazsanız, sırf sebze doğurmaz sizi tabii ki. hayvansal proteinle birlikte yuttukça doyurucu olur. yoksa 1 kilo brokoli yiyebilirsiniz.

Bişey demene gerek yok ya seni seviyorum desen devamı gelir.

sinemaya gidin yakınlaşın vedalaşırken öpüşün

encrypted-tbn0.gstatic.com

@sonsuz öpüşmek şu an çok uzak. daha flört etmiyoruz ayda 1 ya da 2 ayda bir görüşürüyoruz.

Senden başka bir şey düşünemez oldum de elini tut

Yahu saçmalama ne çıkma teklifi falan. Diğer arkadaşlar da kusuruma bakmasın ama tavsiyeler ya yanlış ya sıralaması doğru değil.

“An”ını yakaladığın anda gözlerinin işine bakarak “seninle vakit geçirmek çok hoşuma gidiyor. Senin fikrini bilmiyorum ama ben daha sık vakit geçirmek isterim seninle” de. Gelen cevaba göre anlarsın zaten gönlü var mı yok mu. El tutmalara falan daha sonra geç.

El tutmak falan aman diyim. Yaş 30 diyorsun. Tamam senle vakit geçirmek çok güzel keşke daha sık görüşsek Falan de bi önce.

süper kahraman +1

yaş 30- ama ciddi bi şey yaşanacaksa ben de bu yöntemi tercih ediyorum.

super kahraman +1

Çıkma teklifi falan etme. kabul etmeyecek.

deytim olur musun?

30+ bir kadın olarak düşünüyorum da "benimle çıkar mısın" gibi bir lafa verilecek tek cevap "ay ben gülerim" herhalde. Direkt bir soru olmadan olayların o şekilde gelişmesini sağlamak çok daha doğal, ve daha az itici.

Kız belki arkadaştan hoşlanmıyor, niye elini tutsun yahu? Böyle yaparsan aklı varsa bir daha senle görüşmez umarım.

En güzel cevabı şu arkadaş vermiş; super kahraman olsaydim baba olurdum.

akşam eve film izlemeye çağır, o mesajı alır.

Madem 1 yıldır görüşüyorsunuz, sana da güveniyor, direkt buluşunca yanına yaklaşıp onu sevdiğini söyle öp vs yeter zaten. Fazla şey söylemeye gerek yok. İlla işi resmiyete dökeceksen sevgilim ol diyebilirisin.

Baba benimle çık denilmez, lak diye el tutulmaz, şak diye kız öpülmez. En fazla hislerini açıklarsın. Senin yanında kendimi çok mutlu ve iyi hissediyorum. Seninle daha fazla vakit geçirmek istiyorum dersin. O da karşılık verirse yakınlaşmaya başlarsınız. Önce birbirinize temas edersiniz sonra ya o senin koluna girer ya sen elini omzuna atar ya da elini tutarsın. Seni seviyorum da daha sonraları söylenecek bir ifade.

baş başa bir şeyler içmeye davet etmek çıkmak oluyor, öyle mi oluyor o yemek yemeler kahve içmeler? çıkma teklifi flört ötesi bir adımla gerçekleşmez, halihazırda baş başa bir şeyler yapıyorsanız çıkıyor oluyorsunuz. bu süreçte ondan hoşlandığını anlatamadıysan yuhlar olsun zaten sana, anlamadıysa ona da yuhlar olsun.

flörtün ötesi adım için duygularını açman lazım, duygusal falan konuş işte. seninle vakit geçirmek çok hoşuma gidiyor, imkanım olsa her gün yapardım gibilerinden bişeyler de. ya da klişe git, çiçek al şiir falan yolla. yürümenin ötesi koşucan işte biraz. bundan rahatsız olmuyorsa daha sık görüşmeye çağırıcan, böyle böyle en son bi ara seni seviyorum falan dersin.

Cikma teklif etmek liseli ergenler gibi zaten kendi basina, cikma niye teklif ediyorsun ki? Cagir bir yerlere iste, sonra uygun bir anda soyle cok hoslaniykrum senden falan. Cikma teklif etmek nedir yav. Takilacaksonkz iste, yakinlasacaksiniz yavas yavas. Hoslaniyorum falan da demeye gerek yok.

Abi bu konularda bir nokta var. Orayı yakalayıp yürüyünce sekmiyor.
Çıkma teklifi gibi işler pek ilerlemiyor.
Böyle yemek vs. abartmadan eğlenceli keyifli bir anda nasıl hissediyorsanız öyle anlatın.
Hiç kimsenin tavsiyesi ya da vereceği fikir sizi kendi hislerinizden daha güzel anlatamaz.
Samimiyet önemli içinden geldiği gibi işine geldiği gibi davran lütfen.

Seninle daha fazla vakit geçirmek istiyorum +1

Daha yakın olmak istiyorum.

Dost kadar geniş neresi var bilmiyorum. İstiklâl'de, Beşiktaş'ta ve Kadıköy'de Mephisto var ama küçük. Yine İstiklâl'de YKY var, üst katında koltuk vs. vardı. Kadıköy'de İmge var ama o da geniş değil. Beşiktaş'ta Kabalcı Kitabevi'nde oturup kitap okuyabilirdiniz ama kapanıyordu bir ara en son n'oldu bilmiyorum. Beşiktaş'taki Alkım da Kırmızı Kedi'ye dönüştü, çok katlıydı oturma yeri de vardı, ona da bakılabilir, sanırım en iyisi oydu. Gelecek önerileri merak ettim ben de. Dost ayarında benim bilmediğim veya unuttuğum bir yer var mı acaba.

beşiktaşta kırmızı kediyi gördüm. hoş bi ortamı var. küçük küçük 4 5 kattan oluşuyor. dost gibi geniş değil. kafeteryasında oturup takılabilirsin. sessiz gözüküyordu

Nişantaşında Minoa var

İstiklal üstünde SALT'taki Robinson Crusoe sakinliğiyle ve koltuklarıyla muhteşem.

Edit: Ek olarak Galatasaray'daki Homer'i de öneririm.

Ankara'dakiler gibi tam olmasa da birkaç yer var. Aslında İstanbul'a Olgunlar Sokak gibi bir yer gerekiyor.

Kadıköy: YKY, Mephisto, Nazım Hikmet

ben dinliyorum. ingilizce kulak asinaligi icin bire bir. faydasini gordum. ek olarak, yeni seyler de ogrendim podcast dinleyerek.

teknolojinin faydali olup olmamasi kullanim seklinize gore degisir.

merakli oldugum konu, takip ettigim prof. spesifik olmasi lazim ama evet. acip da dinleyim isi degil.

komedyenlerin konuk edildiği podcast'leri dinliyorum. örneğin bill burr. çok komik adam.

cenk erdem power fm'de sabah programı yaparken dinleyemediğim zamanlar akşam yatakta dinliyordum.

Hemen hemen her gün podcast dinliyorum.

@nice tnetennba, bill burr'un kendi podcast'i var, seviyorsan onu da deneyebilirsin :)

Ben bi ara baslamistim yururken canim cok sikiliyor diye de sonra kendimi fazla kaptirip odaklaninca gelen gecen arabalari fark etmemeye baslayip biraktim. Bilgi duzeyumin eksik oldugunu dusundugum konulari dinliyodum ben genelde.

Ben de ingilizce için dinliyodum ama evde yapmak çok zor. Genelde uzun yürüyüşler esnasında dinleyebiliyorum zira muzik dinlemek ve podcast dinlemekten başka seçenek yok.

is yerine giderken ve donerken dinliyorum, gunde 1.5 saat filan.

Yabancı arkadaşlarımın hepsi çok severek dinliyor nedense.

Dinlemediğim gün yoktur herhalde

Kaliteli ses kayıtları olan podcastler bulamadığım için dinlemiyorum. Varsa tavsiyeler alırım ben de hazır başlık açılmış. Eğlence/mizah olsun yeter. Trafik başka türlü çekilmiyor.

Hic dinlemedim dinlemem de. Dunyanin en sikici seylerinden biri.

1 kere dinledim. oktay çavuş'la nfltr'den bi elemanın türkiye amerikan futbolu ligleri hakkındaki bi muhabbetiydi. 2 saat falan.

ara sıra şunu dinliyorum: (bkz: you are not so smart).

Ünsal ünlü’nün podcastlerini dinliyorum aux dan arabaya verip yol boyu gündem ve gazete yayınlarını dinliyorum

uyurken dinliyorum. son 6 ayda 50 tane dinlemişimdir.

Annem. Cunku annem bir efsane ve anne gibisi yok:)

İlaykanla. Arkadaşım oluyor kendisi. Çünkü o bir tane <3

annemleydi ama artık değil. şu an kimseyle sanırım.

Çekirdek ailemle (anne - baba - kardeş sıpası). Çünkü teklifsizim onlara, her şeyimi bilmezler ama her şeyimi anlatsam dinlerler, anlarlar, ben de aynı şekilde. Bir de canım bir dost, aynam gibi. Birbirimize iyi geliriz hep, bu dünyadan değilmişim gibi bile beraber hissedebilirim onunla.

Babamla, nedenini bilmiyorum, çünkü baba <3

kimseyle malesef :(

Kardeşim.

Kendimle <3 çünkü insanın kendisi gibisi yok.

Kendim, ablam, bir de çok yakın bir arkadaşım var onunla.

ikisi de ölmeden önce eski kız arkadaşım ve ablamla idi. şimdi kiminle bilmiyorum. köpek var ama, en muhtemel onunladır.

Kimse +1

Kendimle+1

kendimle. diğerleri hep daha güçsüz, kırılgan.

çekirdek aile. aile her şeydir. varken kıymet bilmek lazım, yokken çok aranır.

annemle tereddütsüz,benim annem de başka bir efsane:)

İnstagramla

Kedimle.

Kimseyle.

kardeşimle

1600'ü 1750 yaptık.

kiracı düzenli ödüyor kirasını e bu yüzden de 10% civarında yaptık. çok şey istersen elindekinden de olursun düşüncesindeyim.

3350->3500

620 >> 700 (%12 son 1 yıllık tüfe)
www.asmmmo.org.tr

üfe olsaydı (ki yasal hak var şu an buna) %18,5 olacaktı
www.asmmmo.org.tr

900-1000

1050i 1300 yapmak istedi 1200e indirdik.

Kiraci olarak 500-550 (600 istedi)
Ev sahibi olarak 1000-1075

- çok samimi bir arkadaşım ise görüyon da niye cevaplamıyon lan göt derim.
diğerlerini çok da iplemem.
- illa ki bir cevap veririm. en kötü bu konuda konuşmak istemiyorum derim veya beni rahatsız eden neyse söylerim.

geniş ve rahat adam cevapladı.

-bir iki gün sonra arar, sen niye benim mesajlarıma cevap vermiyosun it derim. samimi olmadığım kimseye mesaj atmıyorum.
-bazen canım konuşmak istemiyor, o yüzden yanıtlamıyorum. bir iki gün sonra ya ararım, ya da kusura bakma yeni gördüm derim. mantık basit, kendimi sıkıntıya sokmuyorum karşı tarafı da üzmüyorum.
-boşver diyip akışına bırakıyorum, nasıl olsa birkaç gün içinde konuşuruz diye düşünüyorum. ama bu tekrarlayan bir davranışsa nedenini sorgular ona göre tavır alırım.

Okuyup da yanıtlamayanlara baya uyuz oluyorum ben açıkçası. Çok kaba bir davranış olarak görüyorum. Karşınızdaki kişi sizinle konuşmak istemiyor olabilir ama ben yine de kısa da olsa bir cevap verilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Ben yanıtlamak istemediğim mesajlara genelde kısa da olsa bir cevap veriyorum. Bu en azından karşınızdaki insanı ciddiye aldığınızı gösterir. Adam yerine konmamak biraz gurur kırıcı gibi geliyor.

Ben sanırım gereğinden fazla ciddiye alıyorum bu durumu. :)

-olabilir, sevgilim olmadığı sürece sallamam.
-evet, genelde cevap vermediğim oluyor. ama geneli yoğunluktan dönemediğim mesajlar, sürekli mesaj yazmayı seven biri değilim.
-ısrarlar mesaj atmam, çevremde herkes çalışan yoğun insanlar, mesaj atmadıysa müsait değildir, yoğundur diyorum. ayrıca kin tutmam. önemli bir işse direkt ararım mesajla anlatmak çok oyalayıcı bir şey. o

1- meşgul galiba derim. hayatıma devam ederim.

2- arayınca açmadığım oluyor, sonradan mesaj atıyorum. "önemliyse tekrar arar" mantığı geçerli. mesaj ise dönerim.

3- değeri bunun üzerinden ölçmem ama hiç cevap alamazsam konuşmak istemiyor herhalde deyip karşı taraf dönene kadar bir şey yapmam. dönerse mevzuyu unuturum.

Kim olursa olsun umursamıyorum. Canı ister yazar, canı ister yazmaz. İnsanların halleri vardır ve buna saygı duymak gerekiyor.

Aciliyeti olmayan durumlar haricinde bunlar elbette.

Bana her an ulaşabilir bir platformun varlığı, benim her an iletişim kurma zorunluluğumu doğurmaz. Belki uyuyordum, uykulu gözle gördüm, uykuya daldım. belki tam sana cevap yazacakken anam babam hastalandı.

1) Bir şey geçmiyor. Acil bir durumsa hay allah derim de, onun dışında bir şey düşünmem.
2) Evet, bazen oluyor. Bazı durumlarda müsait olduğum ya da canımın istediği zamana kadar bir şey demiyorum. Bazen "müsait değilim sonra yazıcam" diyorum. Ama genel olarak "ay yeter içim şişti" demekten imtina etmiyorum.
3) Demiyorum. Yani misal biri eve gidiyorsa ben de "vardın mı" diye mesaj attıysam, riskli bir durumsa falan o zaman biraz ısrarcı olurum da, "ya ahmet bana ne dedi biliyor musun" gibi bir mesaj attıysam ve cevap almadıysam bunda ısrarcı olmam. Kin tutmuyorum ya, whatsapp mesajından falan kin mi tutulur. Üç günlük dünya.

acil bir durum yoksa darlamam. canı isteyince cevap verir ya da vermez.
acilse bir süre sonra ararım.

mesaj yanıtlamadığım oluyor, örneğin daha yeni oldu, işyerinde bir şeyleri yetiştirmeye uğraşırken yakın bir arkadaşımdan cuma x yerine gidelim mi diye mesaj geldi. okudum ve cevap vermedim.

sevgili müessesi konusu nedense biraz daha hassas. onda da şimdi meşgulum beybisi, sonra yazcam diyorum. bence tamamen içeriğe bağlı mevzu.

Kötü hissederim. Her ne yazmışsam yazdığım cümleye odaklanırım.

Aldığım oluyor ama enderdir. Konuyu çok hızlıca kapatmaya çalışırım seri ve kısa cevaplarla. Konuşmak istemediğim birisiyle muhabbeti sakız gibi uzatmam geç cevap vererek daha çok maruz kalmam yani.

Samimiyetimize bağlı.

Samimiysek, cevap vermiyorsa arayıp "Niye cevap vermiyon la at toynağı" da derim, mesajla da darlarım. Samimi değilsek, görüp de cevaplamadıysa bir daha bir şey demem. Kendisi dönmezse dönmem.

- bir işi var herhalde derim. çok yakın olmadığım insanlarsa bir şey hissetmem. konuşası yokmuş derim. ben de yapıyorum bazen çünkü.
- alıyorum bazen. yani çok can sıkıcı olmasa bile o an konuşmak istemediğim mevzular oluyor. öyle durumlarda bildirim ekranından okuyup geçiyorum. sonra mutlaka hatırlayıp dönüş yapıyorum zaten.
- o an okuyup meşgul olduğu için cevap vermediğini varsayarak dönüş yapmayı unutmuş olabilir diye sallamadı ehehehe tarzı bir şey yazarım. hala sallamıyorsa geçmiş olsun. yakın olduğum biriyse bozulurum ve uygun bir zamanda konuşurum sorun mu var diye. kin tutmam ama mesafemi korurum.

1)Mesaj atmıyorum, sevmiyorum yazmayı. Sormak istediğim bir konu varsa direk açar konuşurum. Telefonu açmazsa 10 dk arayla 2 defa daha ararım, bir daha aramam. Eğer daha sonra beni aramazlarsa a) samimi arkadaş isem yüzyüze görüştüğümüzde ne cevap vermiyon lan göt diye hesap sorarım b) diğerleri umrumda olmaz, bir daha muhatap olmam.

2)Canım istemedikçe telefonlara cevap vermem (iş dışında), mesajlara çok nadir cevap veririm, çok önemliyse zaten ararlar ya da cevap ver acil falan diye mesaj atarlar, o zaman ben arar söyleyeceğimi söylerim(yazmayı sevmiyorum demiş miydim?)

Hiçbir tepkim olmaz. Ben de okuyup anında yanıtlamıyorım. 2-3 gün sonra cevapladığım oluyor

ben de annem babam ve sevgilim dışındakileri umursamıyorum sanırım ve cevap vermeyebiliyorum. bunu yaparken bir mantık yürütmüyorum, sadece canım o an cevap yazmak istemiyor ve yazmıyorum.

biri bana yanıt vermediğinde de gene sevgilim değilse eğer umursamıyorum, o an gıcık olsam bile hemen unutuyorum.

en fazla çok merakta kaldıysam "?" gönderirim, bir daha yazmam. Olur da ararsa " ben sana falanca gün yazmıştım cevap vermedin o yüzden aramadın" derim, bu kadar. Samimiyetine göre konuşmaya devam ederim ya da etmem.

Mesajıma cevap gelmezse tik mik bakmam, alınmam yani. Önemli değil ki o kadar. Mesaj bu. Ama soru sorduysam ve cevap gelmediyse genelde tanıdıklarla ilişiği keserim. Yakın arkadaşsa “mesaja baksana at ağızlı” derim bi süre sonra.

Evet. İstemiyosam yanıtlamam. Soruysa kesin yanıtlarım. Geyikse de %99 yanıtlarım

Elbette kişiye ve duruma göre değişiyor ama görüp de cevap vermemek bana anlamsız geliyor. Artık sosyal medya sebebiyle gizlilik zaten yok. Haliyle bir şahıs "Cnm/knk mesajını görmemişim ya" diyorsa inandırıcı gelmiyor; son görülme, mesajın iletilme zamanı, çevrimiçi oluşu, tweet atması, Instagram'da bir şeyleri beğenmesi gibi durumlar yalanını doğrudan ortaya döküyor. Ne kadar meşgul olursam olayım, telefon elimdeyse ve çağrı, mesaj gelmişse en olmadı hazır şablon mesaj gönderiyorum "Şu an müsait değilim, geri döneceğim" gibi. Kısasa kısas yapmayı seviyorum bu yüzden, inadıma geç cevap verdiğim de oluyor en sevdiğim kişi olsa bile.


En tahammül edemediğim şey de kendilerine böyle davranılınca alınmaya başlayanlar. Yahu sne defalarca böyle yaptın, alınma gibi bir lüksün olabilir mi?

Önemki olduğunu düşündüğüm biriyse ararım, geri dönüt yoksa bir daha aramam sormam.
Onun dışındakileri umursamam

Kral Lear tabii ki.

Bence biletler pahalı özel tiyatrolarda. Genel olarak 67 lira civarında izlemek istediğim oyunlar. Yani tamam ayda 2-3 oyuna gidilir ama ben sadece kendime bilet almayacağım için ayda 6-8 bilete bu parayı vermek biraz fazla geliyor açıkçası.

KEsin hepsi les gibi oyundur diye dusundugumden hic bakmiyorum bile artik.

Pes 2019

Kenter tiyatrosunda yabancı bir ekip Macbeth'i oynayacak, ben öğrencilerimi götürmeyi planlıyorum. Ama Mart'ta, daha çok var.
Geçen sezon Kürk Mantolu Madonna'yı, Hansel ve Gretel'in Öteki Hikayesi'ni ve Pencere'yi izledim ve hepsi korkunçtu diye düşündüm. O yüzden daha ürkek yaklaşıyorum bu sene.

He-go kesinlikle şahane bir oyun. Yolunuz bir gün Kumbaracı 50'ye düşerse uğrayın derim.

Kumbaracı 50'de ki çoğu oyuna giden biri olarak sezon içinde fırsat buldukça gitmenizi öneririm. Oyunları genelde iyi oluyor.

Kral Lear, Hırçın Kız, Zengin Sofrası, Dogville, Craft Kalp, Fotoğraf 51, Kaldırım Serçesi. Bunlar yeni oyunlar, hatta henüz prömiyer yapmayan var.

Geçtiğimiz sezon oyunlarından izlemediyseniz: Killology, Mutluyduk Belki Bugüne Kadar, Nora Bir Bebek Evi, He-Go, Bir Baba Hamlet.

Bilet fiyatları devletten ödenek almadıkları için ve her şey çok pahalı olduğu için normal. İlk hafta gösterimleri indirimli bilet oluyor onları yakalamaya çalışın.

Lifalif alıyorum ben migrostan. genelde indirim görürsem evde olsa da alıyorum ama dediğiniz gibi pahalı oluyor olabilir yine de.

metro markette oluyor genelde. 1 kiloluk ve 3 kiloluk gördüğümü hatırlıyorum.

Lifalif'in kuru meyvelisini alıyorum ben. 8-9 porsiyon çıkıyor benim için.

hoşlanmama demeyelim de hiç ilgimi çekmedi.
"lan bu neymiş acaba" diye bir sahnesini dahi izlemedim.
kitaplarının bir yaprağını bile okumadım.

yüzüklerin efendisi çocuğuyuz biz :)

Harry Potter karakteri dışında kimseyi bilmem. izlemedim, kitaplarını okumadım. hiç ilgimi çekmedi cidden.

teritori +1

bana hep çocukça gelmişti hala da öyle gelir. harry potter ve voldemort dışında hiçbir karakterini bilmem.

Seriye bayılıyorum. Nedense Yüzüklerin Efendisi'ni çok seven biri Harry Potter'a burun kıvırabiliyor. Yakın bir arkadaşım da pek sevmez Harry Potter'ı. O da Yüzüklerin Efendisi hastası çünkü :(

ben de "harry potter" dendiği vakit "yüzüklerin efendisi"nden bahsedilmesini anlayamıyorum hala. sürekli bir lotr serisiyle kıyaslama var. ikisinin birbirinden farklı ve biricik olduklarını ne zaman algılayabileceğiz acaba? neden bir seri, başka bir seriyle kıyaslanmak zorunda? yüzüklerin efendisi ile harry potter'ın ne alakası var?

harry potter'ı neden sevmiyorsun'un cevabı, yüzüklerin efendisi'ni seviyorum olmamalı. edebi dilinden-üslubundan, karakter gelişiminden, kurgusundan bahsedebilirsin anca.

Fantastik, gerçeküstü ve hayata dair bir şeyler söylemeyen hiçbir tür ilgimi çekmiyor.

çocukça geliyor. fantastik dünyası da bence yeterince geniş değil.

Aslında "ikisi de birbiriyle alakasız" demek edebi açıdan çok da gerçekçi değil zira "monomyth/ hero's journey" şemasını takip ettikleri için temelde aynı kavramları ele alıyor ikisi de (keza Star Wars da veya Matrix de öyle). Ben de Harry Potter'ı 25-26 yaşından sonra okudum ilk defa, daha önce çok burun kıvırırdım. İnsanın fikri değişebiliyor.

Ama ablam veya en yakın arkadaşımı hiç sarmadı mesela. (LOTR da, Star Wars da, Harry Potter da sarmadı onları yani)

Aradaki fark LOTR'in üst seviye bir entelektüel anlayış gerektiriyormuş gibi, Harry Potter'ın ise basit sihirli mihirli çocuk romanı olduğu şeklinde sunulması yatıyor olabilir diye düşünüyorum.

ben lotr daha çok seviyorum ama harry potter da çok seviyorum. harry potter'ı sevenler genelde 10-20 yaşları arasında kitapları okumuş ya da filmleri izlemiş ve tüm çocukluğu-ergenliği bu seriyle geçmiş insanlar. benim şansıma lotr de o zamanıma denk geldi filmin çıkışıyla beraber, ikisini birlikte çok sever oldum. büyüdükçe lotr evrenine diğer kitaplarla dahil oldum evrenin derinliğini ve altmetinleri hakkında daha çok fikir sahibi oldum; haliyle biraz daha oraya kaydım ama harry potter da tüm çocukluğumu hatırlatıyor bana, o an okurken aldığım zevkin tadı hala damağımda, hala da açıp okurum.

genel kanı açısından ise sopiro +1, lotr sevince fularlı entel harry potter sevince ergen fanboy/fangirl olacağını düşünenler kendini harry potter'dan sıyırmaya çalışıyor.

En sevdiğim tür fantastik kurgu diyebilirim. fantastik kitapları severim, oyunları, filmleri bu türe ait neredeyse her şeyi...

Fakat Harry Potter sevmiyorum. Bana nedense çok çocuksu geliyor. Belki bu seri çocuk olduğum dönemlere denk gelseydi sevebilirdim. içinde özdeşleşebileceğim bir karakter barındırmıyor. o yüzden sevmiyorum sanırım.

sırf izlemiş olmak için izledik ama çok da ilgimizi çekmedi açıkçası vakit geçirdik oldu bitti bizim için sorsan hatırlamam sahnelerini bir LOTR değil kesinlikle.

fantastik filmleri, kitapları ilk anda sevdim sevdim sev(e)mediysem bir daha asla seyredemiyor/okuyamıyorum. sıkılıyorum. harry potter serisi de sıkıldıklarımdan.

Fantastik filmleri bile çok sevmzken ve okunacak o kadar kitap varken sanırım yedi ciltlik bir seriye vakit ayırmayı çok istemedim.
Hem bana hep şöyle gelir, HP'yi insanlar hep küçükken okumuş etmiş, filmlerini izlemiş hatta aynı evrendeki filmleri kazık kadar insanlar hala heyecanla bekliyor içinde hepimizin tanıdığı karakterler olmamasına rağmen.

nişanda damada saat takılır. onun dışında düğün hediyesi diye bişey duymadım. ben daha önce saat hediye etmiş olmama rağmen nişan için daha kaliteli ve PAHALI bi saat alacağım mesela. siz de öyle yapabilirsiniz.

O anda materyal olarak teslim etmek gereken bir şey olmasa da olur diyorsanız, son yıllarda dünyada bir "tecrübe hediye etme" trendi var biliyorsunuz. Bütçenize göre bir çok aktivite olabilir. Türkiye'de yapılıyor mu bilmiyorum ama, helikopter/uçak kullanma, Ferrari veya başka lüks arabalarla hızlı/tehlikeli sürüş tecrübesi, yapmak istediği bir extreme sport aktivitesinin kursu, dersi gibi şeyler olabilir belki.

Ben kısa zaman önce yakın bir erkek arkadaşıma doğum gününde "nostaljik oyun konsolu" aldım, aklı gitti. Eğer Nintendo, Commodore 64 falan gibi şeyler seviyorsa, muhtemelen biraz sıra mıra beklemeniz gerekir ama erkekler seviyor böyle şeyleri. ¯\_(ツ)_/¯

edit: bunları hediye fikri olarak söyledim ben. Yoksa "düğün" hediyesi nedir bilmiyorum.

Nişandaki saatte baya pahalı bir saatti yani ortalamanın üzerinde bir tommydi ondan onu düşünmüyorum. Böyle evet ilginç bişi olsun diyorum. Tecrübe hediye etmek neymiş araştıracağım güzel olabilir❤️

sevdigi seylere gore degisebilir. ps4 cok guzel bisi mesela oyun vs seviyorsa

onun harici gercekten para harcamaya gerek yok bisi almasaniz da olur bence

Uçak biletleri.
Biraz da sen plan yap.
Herşeyi karşıdan bekleme

Ben gümüş şu tarz bir şey almıştım. İçinde tabaka kısmı falan da vardı.
(git: )www.google.com.tr

büyük ihtimalle çapkınlık yapmaya çalışıp becerememiş. bakmış ki dimyata bulgura giderken evdeki pirinçten olacak, tornistan yapıyor. affedersen ve fırsat bulursa yine aldatmaya çalışır.

"millet neler yapıyor" ayaklarına girip geri dönen görmedim ben.

Cevaplar yanlis. Her zaman aldatiyor. Siz anlamiyorsunuz. bi kereye mahsus bisey yapcak olan yapar bu sekilde parali uyelik falan baslangic duzeyini gecmis demektir. Uzakta sevgili bulmus bi kere aldatmicak olsa yanindan yakinindan bulurdu.

Yakaladiginiz kisim sadece bu oldugu icin affedin alin telefonunu hesaplarini her seyini yapabiliyosa sadece gercek fiziksel dunyada yapsin siz yokken.

Kadinlarin erkeklerin aldatmasina verdigi bu tepkiler acikcasi bana sacma sapan geliyor erkek cok eslidir kadin tek eslidir doganin kanunu olayin normali bu sizi seviyorsa arada baska biriyle yatmis ne var yani?

Simdi bi dusunelim bakalim ben kiz arkadasimi ayni sekilde yakaliyorum ve yapacagim sey gelip buraya yazi yazmak mi olurdu? Hardcore seyler yapardim. Sizse icerigine bile bakmamissiniz sadece soylediklerini bize iletiyorsunuz. Yani affetceksiniz ve bizden icazet almaya geldiniz aslinda. Neymis demek ki ayni sey degilmis simdi anladiniz.

Bi de nacizane degil naçizane

Kendisine gercekten guveniyor ve iyi niyetine inaniyorsan bir sans daha ver derim.

Bazen düşünmeden davranıyor insan, seytana mi uyuyor ne oluyor bilmiyorum ama...

Oncelikle eleman seni aldatmamis. yani fiziksel olarak en azindan. is badoolara kadar dustuyse o cocuk seni aldatamamistir, lakin is badoolara kadar dustuyse o cocuk seni bir gun ilk firsatta aldatacaktir.

Aslında affetmek istiyorsunuz ama siz de ikna olmuş değilsiniz, burada az destek görseniz barışacakmışsınız gibi bir haliniz var. Şu duyuruyu yazmak için harcadığınız zamana yazık, biraz kendinizi düşünün yahu.

Paralı üyelik işin masumluğunu yok etmiş. Kafaya koymuş birşeyler yapmayı ama becerememiş demek ki

Parali uyelik falan hikaye. Simdiye kadar aldatip aldatmadigini da bilemeyiz. Ayrica pek sert erkek de degil.

Simdi bence adamdan zaman iste. De ki 2 hafta beni de arkadaslarimi da arama. Kendi kendime dusunucem. Annene arkadaslarina veya bizlere de sorma. Kendi kendine sakin kafa ile dusun. Varsay mi aldatti. Hem de uzaktasiniz diye defalarca Capkinlik yapti. Ama seni de seviyor. Evlenirseniz de sen memlekete vs bir yerlere gidince kacamaklar yapacak. Ama senden de ayrilmak istemeyecek. Bu durumda adamin seni aldatmasi affedilebilir bir hata midir degil midir? Buna karar ver bence.

Bence bi şans daha ver ki seni aldatsın.

Bir kere yapan hep yapar.

Güvenin bir kere kırılınca yerine getirmek için çabalaması gerekir, bir yerden sonra sen her şeye şüpheyle yaklaşırsın, önce o durumdan sıkılacak, sonra sen de artık başkalraına bakmaya başlayacaksın. İstiklal marşı ve kapanış.

Bence akışına bırak. Belki beni utandırır sevgilin.

İlk sevgilisi falan mısın?

Bu yaptigi ilk sefer degil, yakaladiginiz ilk sefer. Daha once neler yaptigini bilemezsiniz. İlk kez diyor olabilir ama dogru soyledigine nasil emin olacaksiniz?

Simdi affetseniz ilerde basarabildiginde aldatir.

Onun adına mazeret yaratmaya/uydurmaya başladıysanız geçmiş olsun. bu adam sizi her daim duygusal olarak manipüle edecek.

Millet neler yapıyor bir kriterse eğer, çoğunluğun şu ekonomik krizde sokağa çıkıp dükkanları yağmalaması lazım. Yanlışı yapmama kriteri ne millet neler yapıyordur ne de millet ne der. İnsan doğruyu yapma gayretinde olmalı zaten.

+1 bu yaptigi ilk sefer degil yakaladiginiz ilk sefer.
Sehir disindaysa emin olun ki zaten yapacaktir.

Erkek arkadaşın olgunlaşmaya başlamış. :P

yakaladığın için biliyorsun, yakalamadığın neler var düşün.

o aman kabul, tuşlu telefon kullanacaksın de. bakalım kabul edecek mi.

Yazma ihtiyacınız onay alma isteğinizden doğmuş gibi görünüyor. Buraya ne kadar tarafsız yazsanız bile, bizim ilişkinin total dinamiklerini bilmemiz mümkün olmadığından affet/affetme demek manasız olur.
Ben kendi fikrimi söyleyeyim ama: eline yüzüne bulaştırmış + 1
Biraz ara verin + 1 (kendiniz karar vermek için, ona bir ders vermek için değil. İnsanların herhangi bir şeyden ders almasını beklemek çok manasız. Çok az insan o kadar olgun.)
Daha büyük, daha şiddetli bir olay daha olursa (çünkü olur) o zaman düşünürüm diyorsanız devam.

bu ilk değil muhtemelen senin yakalamış olduğun ilk +1

muhtemelen affedeceksin hikayeyi anlatış sebebin bile bahane ararcasına yazılmış. affet tabii hepimiz yaptık o hatayı. ama uzakta olduğu için ve sana bu şüpheyi bir kez verdiği için ve aldatmaya da devam edeceği için (huyu huyundan vazgeçmez.) ikinciyi hadi bilemedin üçüncüyü yakalayınca ayrılırsın. insanın kafası kocaman oluyor düşünmekten.

Yahu adam ücretli üyelik almış üstüne sen yakalamışsın da yapamamış. Yakalamasaydın mokoko işte resmen.
Fakat yakalanınca ne bok yediği de kafasına dank etmiş olabilir. Herif milleti bazı şeyleri kaybetme riskini yaşamadan dank etmiyor. Ayrılmak istemiyorsan süründür piçi derim.

Şimdi adamı aldatırken yakalamamışsın, aldatmaya meyilli iken yakalamışsın. Daha önce aldatmış da olabilir ama konumuz o değil, kimse gaybı bilemez.

Biraz burnunu sürtüp bir şans daha verebilirsin, ama çok sıkı markaja alma. Biraz rahat bırak bak bakalım tekrar teşebbüs edecek mi.

Son ve gerçekçi bir not; bundan ayrılıp yeni tanışacağın erkek de %99,9 aldatacak ya da beceremezse de aldatmaya meyilli olacak. Ona göre ilişkinin artısını eksisini değerlendir.

ninotev +1
arkadaş gazıyla veya özentisiyle de girişmiş olabilir. tr de yaşadığı için zengin veya fazla yakışıklı değilse çapkınlık zor yürüyor zaten adamın içinde zirtlanlik yoksa. ayrica kadinda üremem lazım hormonu varsa erkekte de daha fazla daha garanti üremem lazım hormonu var. aklı "başında" hareket etmiyor her zaman. ayrıca adamı haftasonu bj ile uyandirmiyorsan böyle şeylere de şaşırmaman lazım. elde tutmak icin uğraşmıyorsunuz bence söliyim.

babilbaligi +1

"Hergele, sensiz ölürüm vb." şeklindeki alıntılarınız sizin onu affetmeye meyilli olduğunuzu gösteriyor. Yani aslında kararınızı vermişsiniz de destek arıyorsunuz gibi geliyor.

Burada herkesin fikrini alın. Fakat şunu unutmayın, bu noktadan sonra yaşayacaklarınız tamamen sizin aldığınız kararla şekillenecek. Gelecekte tekrar edebilecek olumsuz durumlardan siz sorumlusunuz.

ilk fırsatta seni tekrar aldatacak emin olabilirsin, ama bir yandan da onu seven insanı kaybetmek istemiyor. güven öyle bir duvar ki kırıldı mı tamiri çok zor oluyor, ayrıca kimse kimse için ölmez geçin bu işleri.

Hocam burda herkes "ayrıl coco"cudur. Affedeceğin varsa affet..

ayrıl coco
millete selam yazmak için mi paralı üyelik almış? biz bunu yemedik ağam. ama sen yiyecek gibi duruyorsun, afiyet olsun şimdiden :)

kusura bakmayın ama erkek arkadaşınız tam bir öküzmüş. tek eşliliği sorgulayabilirsin, açık ilişki diye bir kavram var mesela. ama bu düpedüz yalancılık ve sinsilik. hayır verdiği cevap da o kadar komik ki... "yükleyeli bir hafta oldu 3-4 kişiye selam yazdım sadece" nasıl bir bahanedir yahu? "millet neler yapıyor" ne demek ayrıca? nasıl bir çevresi var bu arkadaşın? tahminimce kendisi ataerkil bir kültürde büyümüş, tam bir ortadoğulu kafası olan, kültürsüz öküzün teki. o dediği millet, arkadaşları falan da "karıya giden" tiplerden belli ki. her boku yaparlar, aynı zamanda da ahlak bekçisidirler. sen aynı şeyi yap bakalım, o senin telefonunda bulsun öyle bir uygulama. düşün bir bakalım sence nasıl bir tepki verirdi...

allah aşkına böyle insanlardan uzak durun ya. bir kadının hayatta kendine yapacağı en büyük kötülük böyle bir öküzle birlikte olmak ve paye vermektir. lütfen modern ailelerde yetişmiş, kültürlü insanlarla beraber olun sadece. duyurunun sahibi için demiyorum bunu bir tek. benim hayatımda yaptığım en büyük hata "ama o öyle bir insan değil" diyerek klasik bir türk ailesinde yetişmiş bir erkekle ciddi bir ilişkiye girmekti. olmuyor, nasıl yetiştilerse öyle kalıyorlar. geleneksel cinsiyet rollerine karşıymış gibi rol yapıyorlar ama beraber yaşamaya başladıktan sonra anlıyorsunuz bu kültürel kodların geri döndürülemez bir şekilde beyinlerine işlendiğini. ya direkt türk erkeklerinden uzak durun ya da çok ciddiyim en az annesi babası, tercihen de büyükannesi dedesi dinsiz, eğitimli insanlarla beraber olun.

Adam aglamis knk hakkaten pisman demek ki. Insan durup dururken aglar mi? Hem somut kanit da yok. Affet gitsin adam napsin daha kafasina mi siksin?
%100 guvenilir erkek yoktur zaten, risk hep olacak. Bu adamin farki telefondaki uygulamayi yakalamis olman. Uygulamadan birilerine yapistirdiysa bile senin icin aglamis adam, oncekiler gecti gitti. Zaten o uygulamalar instagram takipcisi kasan kizlarla dolu, uygulama yukledi diye hemen birini bulup yapistiracak degil. Bulamamis da olabilir.
Erkek arkadasim benden baska kimseye yan gozle bakmaz ongorusuyle gidip dramatik ask filmlerindeki sadakati baz alip iliskide bu dogrultuda beklentiye girmeyin mk. Gercekci olup elinizdekinin kiymetini bilin.
Kaldi ki adam harbiden kendini sana kaptirirsa otomatikman sadik kalabilir.

15 lirayi millete selam yollamak icin harcayan adamdan hersey beklenir. :D

Arkadas seni öyle ya da böyle aldatacak.
Affetme +1

ben olsam, bugünkü aklımla olsam, asla şans vermezdim.

www.instagram.com

abazanlıktan badoo'da paralı üyelik alacak kadar düşmüş biriyle birlikte olmayın bence. aslşdkalksdlaf

badoo konusunda ben de kırgınım bari tinder, okcupid falan yükleseydi.
kusursuz insan yok, aldatmayacak insan da yok ki sen de buna dahilsin.

aklında kurduğun "hayatımdaki insanla el ele tutuşup gün batımına yürüyüp sonsuza dek mutlu yaşayacağız" fantezisi yoksa ve gerçekten yoğun duyguların varsa affet. hayat bu duyguları yaşamak için de kısa ve bunlar güzel şeyler.

diğer arkadaşların dediği gibi yakaladığın ilk sefer olabilir, seni de aldatmış olabilir, şu an bile aldatıyor olabilir. yani demeye çalıştığım bu paranoyanın sonu gerçekten yok, bilmenin de imkanı yok. kurcalarsan bir şeyler bulursun ama sen de tükenirsin. kurulan her romantik ilişki risklidir, bunun güvenli bir yolu gerçekten yok.

"ama"

şayet bu olaydan sonra durup telefonu karıştırmaya başlayacaksan, yerli yersiz olay çıkaracaksan, kendini huzursuz mutsuz paranoid hissedeceksen, gece kalkıp onlayn mı ya şimdi diye takipleyeceksen ayrıl. bu ikinize de zararlı.

(bkz: ) www.eksiduyuru.com
Daha önce de olmuş, hala sorguluyor olmanız manasız.

"telefonu değişeyim tuşlu telefon kullanayım" hahaha. bence de affetmek istiyorsun zaten, yoksa buraya sormazsın. kendin karar ver.

Duygusal tatmin aradığınu düşünüyorum artık aşk sevgi vs değil

yol ver gitsin, boş yere kendini üzüyorsun

Düşünüp uğraşma hocam öyle böyle bitmiş işte

"Inflexibility as a life strategy" denen bir yaklaşım var sevgili birdposing. Yaşınız da süper genç olduğu için, benden size abla tavsiyesi olsun.
Bazı durumlarda sizin kararınız net olmalı, "x olursa y yaparım", "x derse y derim" diye planlamak manasız. Sizin bakışınız "bundan sonra kararsız, dengesiz olduğunu düşündüğüm insanlarla sevgili olmayacağım, bir ilişkinin bana iyi gelmediğini düşünürsem uzaklaşacağım" olmalı. "Ama kız çok güzelse", "ama daha iyi olduğunu düşünürsem", "daha iyi bir iş bulursa" bilmemne gibi şeyler, o durumda kaldığınız her defa sıfırdan başlayıp karar vermenizi gerektirir. Karar vermek de iradeyi tüketen bir şey, buna harcadığınız zaman ve enerjiyle işinize, gücünüze, kendinize, hayatınıza yatırım yapabilirsiniz. Başka insanların sizi bu kadar kolay manipüle etmesine izin vermeyiniz.

ben iyi biri olup olmadoğına bakıyorum ama bana karşı davranışları hiç hoşuma gitmiyor diyebilirim.hiç bir kötülüğüm de dokunmamıştır

Ben okumadım ama Sezen Ünlüönen- Kıymetli Şeylerin Tanzimi çok iyi diyenleri duydum.

Şu an Zeynep Rade'nin Yeniköy'de Bir Yalı isimli kitabını okuyorum. Biraz eski bir dil kullanmış olmasına rağmen, oldukça güzel ve sürükleyici anlatmış. Tatlı ve bu topraklara ait bir hikayesi var. 2017'de basılmış, öneririm

Onun dışında Alper Canıgüz'e ait kitaplar güzeldir, Tatlı Rüyalar, ya da Oğullar ve Rencide Ruhlar güzel bir başlangıç kitabı olabilir.

Son olarak; Can Batukan'dan Anima-lizm isimli kitabı öneririm. İnsan, hayvan ve bitkilerde ruh üzerine bir kitap, felsefik ve tinsel. İnce bir kitaptır, altıkırkbeş yayınlarından bulabilirsiniz. ayrıca bu kitapla alakalı sözlükte ufak bir yazım da var, kitaptan sonra onu da okuyabilirsiniz isterseniz(tavsiye olarak tabi ki).

iyi okumalar şimdiden :)

Alper Canıgüz fena değil.

Murat uyurkulak, ayfer tunç.

ayfer tunç - yeşil peri gecesi

barış bıçakçı iyidir.kitap olarak da; bizim büyük çaresizliğimiz.
alper canıgüz de iyidir ama biraz eğlencelik tarzda ama çok severim ben.özellikle oğullar ve rencide ruhlar.onu seversen mahalleden arkadaşları da tavsiye ederim.çok eğlenceli idi.

Kiehls'ın nemlendiricilerini kullanıyorum. Kaliteliler, güzel bir his bırakıyor.
Bir de Rossmanlarda satılan ISANA'nın nemlendirme maskesi var, onu kullanıyorum, çünkü vegan.

@sopiro kiehls'i ben de bayağı seviyorum, maskelerini özellikle. Ama su bazlı bir nemlendiricisi var (mavi) hiç olamadı o bana nedense :/ başka bir tane deneyebilirim belki oradan

Zorlu'da Damdaki Kemancı var.

İzlediklerimden;
-Yutmak
-Pencere
-Göçmenleeeer

Bu sezon izleyeceklerimden (nasılsa bir tur daha araştıracağın için bunları da yazayım);

-He-Go
-Kral Lear
-Berlin Zamanı
-Fotoğraf51

İBŞT oyun programını açtı: Cibali Karakolu & Bizim Aile

Özellerde:
Tehlikeli Oyunlar (Seyyar Sahne)
39 Basamak
Yoldan Çıkan Oyun
Cimri (Semaver Kumpanya)
Joseph K
Pencere
Bir Delinin Hatıra Defteri


Farklı oyunlar için incelenebilecek sahneler:
2. kat, Moda Sahnesi, Oyun Atolyesi, Seyyar Sahne, Semaver & Kumpanya, Emek Sahnesi, Tatbikat Sahnesi, Dasdas

Edit: Çarşamba Damdaki Kemancı'dayım.

Damdaki kemancı+1

çarşamba gideceğim zorlu'ya.

@nıç Çıktı, satışta şu an, ben aldım.

Edit: Ay yorumunuzu silmişsiniz, yine manasız bir şey yazmış oldum.

9-14 ekim arası profesyonel var. DT'da cevahir salonunda.

biletler 13 gün önce çıkıyordu diye hatırlıyorum.

Dediğiniz şeylerin yanında oje, cımbız, manikür seti, makyaj malzemesi gibi bir şeyler olabilir. İnsanlar çoğu zaman kuafördekileri kullanmak istemiyorlar, kendilerininkileri de getirmedilerse hemen satın alabilirler.

toptancı tarzı ağda, ağda makinesi, pamuk, cımbız, makas, tarak, manikür setleri, peruk, masaj ve ağda yağları satan bir yer var benim kuaförün yanında. oradan dönüşte alışveriş için uğruyorum bu dükkana.

Paraben, sls vs içermeyen doğal saç bakım ürünleri saç bakım yağları da satılabilir aslında

Öncelikle kuaföre giden kadınların yaş ortalamasına bakmanız lazım. Ağırlık hangi aralıktaysa ona göre düşünebilirsiniz.

Tüm kozmetik ürünlerini getirebilir misiniz bilmem ama oje mutlaka olmalı bence.

Bu arada benim için kadın kuaförünün yanında olması pek de bir şey ifade etmiyor. Gittiğim bir kuaför yandaki dükkanı da satın alıp butik gibi bir işlere girişmişti ama dükkana dönüp bakmamıştım bile - ki pek iş yaptığını sanmam.

Ama az ilerisindeki züccaciyeye girip 4-5 kez pijama altı - çorap vs. olduğum oldu epey ucuz ve güzel diye.

takı da mutlaka satılmalı. mesela "saçımı yaptırdım hemen havam değişti, bir küpem olsa fena olmazdı." diye düşünülebilir.

bir de tırnak stickerları falan da satılsa güzel olur.

nasil bir kitle olacak?
kadikoy moda olsaydi organikci derdim ama anadolu kasabasiysa, turistik de degilse don atlet derim. kocalarinin alisverisini de kadinlar yaptigi icin erkek kiyafetleri de dahil edilebilir. ufak bir butik tarzi olabilir, tshirt, bluz, hirka vs. satilan.

çoğu kadın kuaföründe satılıyor zaten dedikleriniz. (şiş yumak dışındakiler yani)

sol arka.

sağ arka kartlık.
sağ ön anahtar ve bozuk para.
sol ön kağıt para.

sağ ön

sağ ön

Sol ön

sol ön.

sağ ön

aleyküm selam.

telefon sol ön.
anahtar sol arka.
cüzdan sağ arka.
nakit para sağ ön.

ilk telefonu aldigim zamanlarda kemere takardim kilif ile. ericsson zamanlari.

sonra hep sağ ön cep.

sol ön.
sağ ön - sigara, çakmak, anahtar.
sağ arka - cüzdan.
sol arka - nakit para, cüzdana koymaya üşenilen kart.

edit: sağlağım ben, belki bununla da ilgisi vardır, belki...

Yazın; müzik dinlemiyorsam sağ ön, dinliyorsam sağ arka.
Sobahar/kışın da montumun sağ cebi.

Ama artık genelde küçük omuz çantama koyuyorum iki telefon, şarj aleti, anahtar, cüzdan vs taşımak durumunda kaldığım için.

Sol arka. Sağ arka cüzdan. Sol ön çakmak. Sağ ön boş kfjddj

Sağ ön.

sol ön

sağ ön.

diğer elimde yüzükler var. telefonu koyduğum cep de boş kalıyor. yoksa perişan oluyor güzelim alet.