la vie est degueulasse'ı yazmış olmak isterdim sanırım. hem onu yazmış olmak 30'ların, 40'ların fransa'sında anarşist çevrelerde, vegan evlerinde takılmış olmayı da beraberinde getiriyor. anarşizm daha olası, veganlık tırtlaşmamış -oğ hayıf. hem de karakterle benzeşiyorum.
the road to los angeles da olabilir. o doğrudanlıkta ve sahici bir coşkuyla yazılmış bir eser bırakmak isterdim. yine biyografik detaylar da çekici geliyor.
birdy de olabilir. ama üstteki kitaplara nazaran onu yazabilme seviyesine ulaşmış olma ihtimalim daha uçuk geliyor.
bu kitapları seçmemin bir nedeni de dünyaya "alın ulan, bu insanlar da dünyada varlar" diyebilme gururuyla ölme isteği olurdu.
şarkı olarak da pulp'tan seconds'ı yazmış olmak isteyebilirdim. 4 dakikalığına jarvis cocker'ın yerine geçmiş olmak. buna en yakın hissi jarvis'e benzer biriyle yuvarlanarak tattım, o bile böbürlendiğim, varlık sarsıcı bir deneyimdi.
morrissey'in how can anybody possibly know how i feel?'ı da yazmış olmak isteyebileceğim şarkılardan. dünyanın içine tükürmek gibi. yine morrissey'den life is a pigsty'ı da yazmış olmak isterdim.
sonra electrafixion'dan lowdown da olabilirdi -klibiyle beraber hehe. en çok dinlediğim şarkı olabilir. onda da ian mcculloch'ın yerinde olma isteğinin etkisi var.
ediyt: vay zamk uzun yazmışım.
0