çapa, ama her dersi bırakaman.

marmarada komite bırakılıyor.

Komite sistemi ve ders geçme sistemi iki ayrı sistem var benim bildiğim kadarıyla. Komite sistemi bunun en avantajlısı çünkü bütün derslerden bir sınava giriyorsun, bir final bir büt oluyor.

Ders geçme sisteminde ise her dersin ayrı vizesi, finali, bütü olmasına karşın tek bir dersten (alan dersi) kalman halinde sene tekrarı yapıp, ertesi yıl o dersi alıyorsun sadece.

kurgusu orijinal, hidden ya da amatör. çook uzun zamandır 'klasik' porno izlemiyorum.

sevmiyorum, sevmem de muhtemelen. yetkim olsa yasaklardım o derece nefret ediyorum hatta.

sonra neden mutsuz cinsel ilişkiler oluyo? bi arkadaşım sevgilisiyle ilk sevişmelerinden sonra zor seviştiler. nedeni ise adamın 'daha güzel bişey' beklemesi.
gerçeği yansıtmıyor, sanat değil, bi halta yaramıyor, ee? bulvar oku, kombi bozulmuş diye fantezi kur daha mantıklı örn: i.imgur.com

bi sorunu atlamışım, ne mi izliyorum? sevişirken sevgilimi izliyorum.

karşı değilim. Şimdilik bunu söyleyebilirim sadece :)

seviyorum. anlattığın tarzdaki pornoları ise kesinlikle izlemem. silikon ve gerçek meme rahatlıkla ayırt ediliyor zaten. silikon hiç hoş durmuyor. izlediğim filmlerde de erkekler kesinlikle hödük gibi davranmıyorlar aksine çok kibarlar. solo sevmiyorum, kendine kendine takılıyor öyle, sıkıcı geliyor. sırf gir çık filmleri de sevmem, başlangıçta iki taraf da giyinik olacak, yavaş yavaş aksiyona girecekler. aksiyon sırasında da diğer şeyler devam etmeli.

insanı seksten soğutur. iğreniyorum.

"hepiniz izliyorsunuz" değil, gerçekten izlemeyen insanlar var. ama sayıları az tabii.

yüz güzelliği takıntım olduğu için, öncelikli kriterim hatunun yüzünün güzel olması. erkek de çok önemli. fit olsun, babafingoyu çıkardığında saygıdan ayağa kalkalım. sonuçta kısa, "tüketmelik" bir eğlence. ve milyonlarcası var, istediğimizi seçebildiğimiz. eh, yüksek performans olsun di mi? :p

profesyonel olan ama bunu çok belli etmeyen videoları seviyorum. amatör falan sevmem. kocaman BRAZZERS logolu ya da sasha grey'li, alexis texas'lı pornoyu izlemem mesela. biliyom çünkü her gün seks yaparken gördüğümüz insanlar bunlar. ama ne bileyim şimdi bir paige turnah izlerim. hem taş gibi hem de öyle çok göz önünde olan, pavyon yıldızı gibi reklamlarda önümüze atlayan biri değil.

tür olarak YARIN YOKMUŞÇASINA SEKS'i severim. rough mu diyosunux hard mı diyosunuz, ondan. dediğim gibi, normal insanlar zaten sevişiyo. androidler nasıl yapıyo diye izliyorum ben. sevişmeli porno izlemek, kardeşim yanımda otururken onun fotoğrafına bakıp "çok özleidm be" demek gibi bi şey.

bakmayın böyle "sevişmek bizim işimiz" dediğime, seviştiğimden değil de yani normal insan şeyi diye

@proletarier, olm niye öyle diyosun kültürüyüm lan ben

edit: hastayım, yan yatıyor ve dolayısıyla yan yazıyorum. kelime hataları bundan kaynaklanıyor. tek elle yazdığımdan değil :(

Amatör

sevemiyorum, çok sahte. hele pro. şirketlerinkiler(brazzers vs vs) çok kötü.

uzmanlık alanımda soru gelmiş cevaplıyım bari.

ruh haline göre değişiyor hunharca bir sikişte izlemek isteyebiliyorum daha romantikli soft şeyler de. ha tarif ettiğin türde şeyleri tercih etmiyorum özellikle takip ettiğim yıldızlar (misal stoya) olmadıkça. daha çok avrupa menşeli ve sanal gerçekliğin içine girebileceğim türden şeyler örneğin genç çiftler gerçek yaşam amtosferi yapılmış işler. bu arada özellikle umumi sikiş (public sex) tabir ettiğimiz işlere de meyletmiş durumdayım. (:

siteleri mesaj atıyım mı?

görsel materyal önemli, isterse telefon kulübesinde halay çeksinler. porno filmi patlamış mısırla izlemiyoruz sonuçta, hikaye değil görüntü önemli.

Bayadır izlemedim ama izlerken amatör izliyordum. En gerçekçisi onlar. Oyunculardan biri en azından bana benzerse o zaman hoşuma gidiyor. Bana benzesimden kastım benim yaşlarıma yakın ve benzer vücut tipine sahip olduğum.

plastik olan hiçbir şeyi sevmiyorum. cam4 iyidir o yüzden.

silikonla kafaları kadar memelere sahip olmuş, makyajı estetiği basmış basmış geçmiş kadınların; bu kadınlara malmış gibi davranan hödük erkeklerin oynadığı porno filmler hoşunuza gidiyor.

romantizm ile hiç işim olmadı. bazen amatör bazen hard kafama göre yani...

eskiden çok. artık hiç.

şu devirde porno izlemek kadar normal bişe yok bence...kaldıki milyonlarca alternatif sunan siteler varken "hiçbiri bana göre değil" demek biraz tuhaf kaçar :)

amatör ve hard videolar tercihimdir...o bahsettiğin videolardan gram zevk almıyorum...tabi direk sexten ziyade ön hazırlığın olması taraftarıyım...ki işin teknik kısmı da önemli :)

Ben konulu seviyom.

Eskiden çok izlerdim, üniversite zamanı. Sonra ayda bir iki gibi oldu. 1 senedir neredeyse hiç.

Soft seviyorum.

oynayanlar sevgisini katmamışsa izlemiyorum. para için yapılanını izlemiyorum. yaşasın webcam

izlersem x-art izlerim o da nadiren.
(bkz: x-art)

Değişiyor ruh halime göre. Bazen dediğin gibi master/slave pornoları -gay- da izliyorum. Ama gay pornolarının hetero pornoları kadar yapay olduğunu düşünmüyorum. Genelde oynayan kişiler gerçekten birbirleriyle seksüel anlamda ilgileniyor oluyorlar ve etrafta sürekli mıymıy ses çıkartan veya çığlığıyla ortalığı yıkan aptal salak kız gibi bir figür olmuyor. Büyük porno firmaları dışında amatör insanların porno sektörüne girmesiyle daha doğal olan ama yine de profesyonal işler daha yoğunlukta gay sektöründe. O yüzden gayet izlenebiliyor. Asıl sevdiğim şey ise amatör. Sadece actionın göründüğü veya solo değil de yüzlerin göründüğü amatör.

Amatörden başka bir şey izlemiyorum. Bahsettiğin tarzda filmleri hem komik hem aptalca buluyorum. Öyle seks mi olur amk.

hentai seviyorum

Senin o bahsettiklerin abd yapimi profesyonel filmler. Bizim kulturumuzde boyle silikonlu filan komsular olmadigi icin ilgi cekici gelmiyor sanirim.



Ben
Genelde met-art kizlarinin oynadigi filmleri seviyorum. X-art mesela iyi ornek..

Arada cek kizlarinin oynadiklarini da tercih ediyorum.

Eskiden de moneytalks ya da bangbus izlerdim. Simdilerde kalmadi sanirim bunlar. Oyunculari kendilerine sirket kurdu muhtemel. Baska filmlerde denk geliyorum o 3 bacakli adamlara. Eglenceli olurdu..

Efukt var bak. Ama masturbasyon yapilmaz izlerken. Neden izliyorum bilmiyorum. Ara ara izlerim.

Backroom casting couch izlerdim bi ara ama genelde amatorler iyi oluyor. ama orda da turk izlemem gerci orda da bazen guzel seyler yakalayabiliyorsunuz ama her an bir tanidikla karsilasabilme duygusu cok fena.

Nefret ediyorum o tarz yapay porno filmlerden. Özele giricek biraz ama yazalım nedir yani. İLla izliceksem amatör kategorisine bakıyorum sdffg

aynen amatör en iyisi.

eskiden severdim ama gerçekleri tattıkça sevmez oldum. şaka lan şaka nerede aq. zaten porno da artık neredeyse hiç izlemiyorum.

rus batağı

basra

speed vardı veya biz speed diyorduk zamanında. hızlı hareket edip doğru hamleyi yapmayı gerektiren bir oyundu. kafayı uzun vadede yoruyordu. kağıtları takip etmekten beyin uyuşabiliyordu.
ama şimdi sorsan tam olarak nasıldı diye detay hatırlamıyorum, çocuk yeni ergenlik zamanlarıydı. belki hatırlayan biri çıkar.

tey tey iyi eğlenirdik..

iskambil dışında scrabble var bir de. zamanla oyuna keyif katmak için kurallar zorlaştırılıp değiştirilebilir. (sadece özel isim/minimum x karakter gibi gibi)

pişti

kastet.

Gin rummy

kafa yorduracaksa kastet +1

kastet 2 kişi kafa yordurmuyor, pıt diye bitiyor. 3 veya 4 kişi ideali fazlasında da bu sefer beklemekten sıkılıyor insan.

durumunuza çok üzüldüm dostum tecrübeli değiliz ama ilk iş başka bir doktora muayne olun derim.

Cihat Ünlü'ye gidin hocam. Doktor nası olmalıymış dersi verir onlara. (Küfür ediyorum şu anda).

cytotek kalan parçaları düşürmek için yetebilir belki. farma hocamız anlattıydı, bazı kadınlar düşük yapmak için kullanıyomuş.

tekrar kürtaj gerekse bile başka doktora gidin. tuz-biber gözüyle bakmayın olaya. doktorlar en kötü ihtimali söylerler ki önlem alınabilsin. ilaç tek başına yetebilir :)

doktorunuza küfürler yolluyorum burdan ama onu çok düşünmeyin, önemli olan eşinizin sağlığı. bundan sonra ne yapılmalı ona odaklanın.

Valla olanları sakin bir uslupla Necmettin Pamir'e bi mektupla bildirirseniz, o doktoru doğduğuna pişman eder.

@compadrito işe bakın... sizin önerdiğiniz doktor acıbadem bakırköy'de. eşimde orada ameliyat oldu. çok teşekkürler. bir daha gittiğimizde ona da görünelim bari.

www.cihatunlu.com

Acıbadem'de ameliyat mı yapıyo acaba? Kendi muayenehanesi var diye biliyorum.

şunu buldum şimdi:

www.youtube.com

Gecmis olsun, baska bir doktora gorunmek isterse prof.dr.kilic aydinli'yi siddetle oneririm.

Üzüntünüzü anlıyorum ama onlar ani bir durumda çok daha fena şekilde üzülmeyin diye korkutmuşlar sizi :( Zaten cytotek suni doğum/düşük yapmaya yarayan bir ilaç olduğu için büyük ihtimalle ikinci bir kürtaja da gerek kalmayacak.

üşenmesem ben anlatırdım şimdi. dur bi de ben bakam, ne için lazımdı?

favorim

www.dervisler.net

sevdiğim hisselerdendir ; ( edit: kıssa hisse karışmış )

vakti zamanında çölde astığı astık kestiği kestik bir harami varmış , elinden kurtulan olmazmış , kervan soyma - tecavüz - yağma - haksızlık - adaletsizlik - şerrefsizlik bundan sorulurmuş .. Dayı yaşlanmış.. Yaşlanmış .. gücü kuvveti azalmış.. Sarmış bir ölüm korkusu .. Yakınlarda bir kasabada bir derviş varmış Hak dostuymuş ; varmış gitmiş yanına .. Anlatmış meramını.. sormuş ''hacı amca hacı amca bu kadar günaha rağmen affedilmenin bir yolu var mıdır '' diye Derviş efendi ona kupkuru bir dal vermiş , tövbe etmesini ardından da o kuru dalı çöl kumlarına gömmesini her günde sulamasını tembih etmiş ; demiş ki '' bu kuru dal ne zaman çiçekli böcekli bir hal alır o zaman sen cennetliksin .'' Bol bol hayır işi yapmasını da nasihat etmeyi unutmamış.. Aradan yıllar geçmiş bizim harami humanizm konusunda primatliktan homo sapien sapien'liğe yaklaşırken yani hayır üstüne hayır yaparken günlerden bir gün 2 atlı önde 1 atlı arkada bir kovalamacaya şahit olmuş çadırından az uzakta , elini siper etmiş uzaklara bir bakmış genç bir kadın genç bir erkek belli ki sevdicekler takılıyorlar ; arkada da elinde koca yatağan üstü başı toz içinde namlı bir eşkiya.. koşmuş hemen çadırına almış kılıcını atlamış atına sürmüş süvarinin üstüne.. yaşlı kurt yılların deneyimi ile obi van olmuş kesmiş genç haramiyi .. kurtarmış sevdicekleri ve o an dank etmiş aklına gelmiş ettiği tövbe aklına gelmiş yıllar önde dervişe verdiği söz.. ağlamaya başlamış haraminin cesedi başında hıçkıra hıçkıra .. teselli edeni olmamış.. gece karanlık çökmüş yaşlı harami çadırına dönmek zorunda kalmış ve süpriz !!!
---spoiler----
ağaç çiçekleniş böceklenmiş !!
, sanki o kuru dalı Bob Ross boyamış rahmetli bol platin sarısı kumun içine biraz islam yeşili atmış.
---spoiler----
Bizim yaşlı harami o an anlamış aslında her şerde bir hayır olduğunu (:

Bisr-i hafi var tgrt evliyasindan.

Bu de seks iscisi bi arkadasimizin susuzluktan olmek uzere olan bir kopege ayakkabisiyla kuyudan su icirmesi sayesinde cennete gittigini anlatan meşhur bi menkibe vardır.

Favori hikayelerimden biridir. 99 kişiyi öldürenin tövbesi

Buyrun

www.google.com.tr

tabiki mumkun. sonucta gorme, duyma, hissetme, koklama, tatma hepsi beyinde gerceklesen aktiviteler. goz, dil, el bunlar sadece beynin belli noktalarinin uyarilmasini saglayan sensorler. dolayisiyla sen asil islevi yapan beyni bozarsan sensorlerden gelen bilginin hicbir onemi kalmaz. sanki ordan uyarilmissin gibi beyni kandirabilirsin. bunun daha ileri asamasi bu olmayan seylere karsi vucut tepki de gosterebilir. mesela hipnoz ile soguk suyu sicakmis gibi algilatabilirsin. vucut buna o kadar inaniyor ki sanki gercekten su sicakmis gibi suyun temas ettigi bolgelerde yaniklar olusabiliyor.

buna halüsinasyon, beyni bu hâle getiren zehirlere de halusinojen deniyor.

lsd veya mantar tavsiye ederim hocam.

@compadrito, halüsinasyon daha hafif bir şey değil mi ama? benim bahsettiğim, çok net bir şekilde masa olduğunu görmek ve ona dokunabilmek, ya da ne bileyim kaslar ve vücut müsaade ettiği ölçüde üzerine oturabilmek. gayet net bir zihinle. halüsinasyonda her şey çorba oluyor diye biliyorum.

yahu manyak bi şey o zaman bu, kendimize ya da başkalarına yapamıyo muyuz? öroyin yüklesek olmaz mı? güzel oyuncak olur.

@yatagants, ksfjasfks böyle böyle eridi gitti çocuk...

Şizofrenide böyle oluyor. Bırakın dokunmayı hissetmeyi, kokusunu bile alıyorsunuz. Beyin yapıyor.

halisünasyon görenler eğer bunun halisünasyon olduğunu bilseler, bu halisünasyon olmazdı.

o kadar gerçekçi oluyor ki imkansız bile olsa inanıyorsun.

Ruyalari dusundugunde, beynin olmayan birseyi herseyiyle algilaya bildigi sonucuna variyorsun zaten dokunma da dahil.

atıyorum bi gün bi doktor yanına yaklaşıp, ya pescador senin şu kız arkadaşın var ya. heh o yok aslında dese ne hissedersin :) al sana şizofreni. şu anki ailenin varlığından şüphe ediyor musun? etmezsin. kimse etmez. bu yüzden Allah korusun derecesinde bir hastalık. A beatiful mind, shutter island izleyebilirsin izlemediysen.

ikisi de mümkün niye şaşırdın ki bu kadar?

kolu olmayan insanlar gece kolum ağrıyo diye uyanmıyo mu? yada şizofrenlerin halüsinasyonları? ya da hipnoz?
beynin yapısı hücre ve nörotransmiter karışımı basit bişey. ama işlevi kompleks, kontrol mekanizması da yok. sapıtması da kandırılması çok kolay.

tabi matrix sana bu konuda yardımcı olacak bi film değil. olayın mekanizmasını anlatmıyor sonuçta.

1) evet. evet.
2) evet. evet. evet.

Lusid dream diye bi olay var arastir.
Bunun bi ust yolu astral seyahat diye bisey. Ancak tartismaya cok acik. Bir de the toolun parabola diye bir sarkisi var yanlis hatirlamiyorsam.
Beyin daha dogrusu zihin maddeyi degistirme kabiliyetine zaten sahip ve bu bilimsel bir gercek. Mesela gercekten kasik bukebilen adamlar kasigi metalden degil de sakiz gibi yumusak bisey olarak tasavvur ettiklerini soylerler. Bu da bilimsel olarak kanitlanmis birsey.
Senin desigin zihinde bir maddenin yansimasini olusturmak. O da ayri bir disiplin ve baya saglam bi hayak gucu + odaklanma gerektiren bisey. Ama kafayi yakarsan bunu gercekten de yapabiliyorsun.

cesaret depolayabilirsin. kararsızlık demek korkaklık demektir, "ya öbürünü seçince daha iyi olacaksa" demeyip cesaret göstermen gerekir. kendine güven + gamsızlık= kararlılık.

işe, bu durumunun saçma olmadığına inanarak başlayabilirsin.
"Eğer patates püresi ile sosu karıştırırsan daha sonra ayıramazsın, sonsuza dek. Baba'nın sigarasından çıkan duman bir daha asla içine dönmez. Geri dönemeyiz. Seçmek, bu yüzden zordur. Hem de konu bir pasta olsa bile." gibi replik + temaya sahip bir film var, mr. nobody diye. tercihlerin hayatımızda ne kadar önemli olduğunu gözler önüne seriyor somut şekilde. sen bu filmi izle, bak bakalım bu özelliğinden kurtulmak isteyecek misin? :)

@baba jo
tam da bu "ya öbürünü seçince daha iyi olacaksa" düşüncesini kafamdan bir türlü atamıyorum.

@m e b
bu özellik hayatımı zorlaştırmaya başladı açıkçası en azından karar verme aşamasını kolaylaştırmak istiyorum :(

ulu bilgeye sormuşlar: hayatta başarının sırrı nedir?
''doğru kararlar!'' demiş
peki doğru karar almayı nerden öğreneceğiz? diye sormuşlar,
ulu bilge derin bir iç geçirmiş ve ''yanlış kararlar!'' demiş.

ben askerliğimi yedeksubay olarak yaptım. yedeksubay okulunda gördüğümüz en önemli dersin adı taktik idi. yanılmıyosam, taktik, harp okulları ve harp akademileri'ndeki en önemli derslerden biri aynı zamanda. size savaşta nasıl karar vereceğinizi öğretiyor. oradan aklımda kalan bir şey var: durum muhakemesi. durum muhakemesinde de, bize şunu öğrettiler: genel olarak, kararsızlık, yanlış karar vermekten daha olumsuz bir durumdur. çünkü bir kararın yanlış olduğu 2 birim zamanda ortaya çıkarsa ve kararsızlık 5 birim zaman sürecekse, sizin yanlış karar vermiş olmakla, doğru karar için u dönüşü yapma zamanınız 2 birim zaman olur. halbuki kararsızlık hâlinde 5 birim zaman geçmiştir ama hâlâ yanlış karar verme ihtimaliniz vardır. hayattaki bütün kararlar bu kadar lineer hâle indirgenemeyebilir. ama bu bilgi sizin için çok değerli. peki bu bilgiyi şimdi o ulu bilgenin verdiği dersle birleştirelim o zaman. doğru karar verebilmek için ille de önce yanlış karar vermek zorunda mıyız? tabii ki hayır!

her kararı verirken, beyninizin yaptığı iş, durum muhakemesi. kafanızı sürekli olarak buna yorarsanız, çok çok iyi mesafe kat edebildiğinizi görürsünüz. tabii oturup arpacı kumrusu gibi düşünerek olmaz bu işler. peki naapcaz?

kararlarımızın doğruluk ihtimalini arttıracağız. peki neyle? bilgiyle. daha doğrusu veriyle. karar verilecek konuda veri toplayacaksınız. bu veriler, sayılarla ifade edilebilen veriler olabileceği gibi, ölçülemeyen, muğlak bilgiler de olabilir.

zaten nihai hükmünüzü vermeden önce, veri toplama aşaması, o verilerin kağıt üzerinde, bilgisayarda ve beyinde işleme tâbi tutulması, o verilere dayanarak durum muhakemesi, içgüdüler yani kalbimizin sesi, içimden bi ses ööle yapma, bööle yap dedi, sezgilerimiz, önsezilerimiz kullanılır ve bunların vektörel bileşeniyle hüküm verirsiniz.

beynin karar veren yeri her neresiyse, karar vere vere, bir sonraki kararlarını daha rahat ve daha isabetli verir hâle gelir. mesela benim bir gözlemim var: doktorluk mesleğinde cerrahlar, daha iyi başhekim oluyorlar. neden? çünkü büyük bir ameliyatta bir cerrah 10 bine yakın karar veriyor ve o kararları da saniyeler içinde vermek zorunda. her bir ameliyat yeni bir macera çünkü. başhekimlik nedir? yöneticilik, yani doğru kararlar vermeyi gerektiren bir iş. peki senelerdir ameliyat yapan bir adam mı daha doğru ve daha hızlı karar verir yoksa, bir hastaya ilaç yazıp, şu tedaviyi bi deneyelim, bununla bi yere varamazsak iki ay sonra başka reçete yazacam diyen adam mı?

sorunuza dönecek olursak, o durum hiç saçma bi durum değil. yanlış yapa yapa yapmamayı öğreneceksiniz. marifet, her yaptığınız yanlıştan bir ders çıkarabilmeniz. voltair'in bir lafı var: tecrübelerinden faydalanan, akıllı bir kişidir. başkalarının tecrübelerinden faydalanan ise çok daha akıllı bir kişidir. tekerleği yeniden icâd etmekle uğraşmayacaksınız. ıkhtıyara gidip soracaksınız. ey ıkhtıyar, hâl böyleyken böyle, ne diyon sen bu işe? tabii bu ıkhtıyar, nikotinman, alkolik, yüksek kolesterollü, yüksek tansiyonlu, diyabetli, alzheimerlı filan olmıycak ki beyin damarları sikilip atılmış olmasın. tercihan eski bir yönetici, hatta daha da güzeli, özel sektörde yöneticilik yapmış biri olsun. ıkhtıyar size bi yol gösterecek. ıkhtıyarın dediğini hemen yapmayacaksınız. neden? çünkü değişmeyen tek şey değişimdir. ıkhtıyarın devri sonra ermiş, onun doğruları artık az doğru hâle gelmiş olabilir. sormaya devam edeceksiniz. ama bu soruları sormadan önce ev ödevinizi çok iyi yapmanız lâzım. yani karar verilecek konuda çok iyi veri ve bilgi toplayacaksınız. ıkhtıyara durumu çok net bir şekilde özetleyeceksiniz ki muğlaklık, belirsizlik azalmış olsun. sora sora, o konudaki ''ortak aklı'' tespit edeceksiniz. ekşi duyuru, ortak akla çok güzel bir örnek. ama ortak aklı kullanmanın şöyle bir sakıncası var: sürü psikolojisiyle, doğru olmayan bir hükmün peşine takılabiliyor insanlar. bir de sizin için hayâti olan mesele, başkaları için leblebi çekirdek. onun için, kime ne soracağınızı iyi belirlemeniz, verilen cevapları da aklınızın süzgecinden geçirmeniz lâzım. bi lafa bakarım laf mı diye, bi de söyleyene bakarım adam mı diye? meselesi yani.

benjamin franklin metodu da çok faydalı bir eserdir: kağıda muhasebe bilançosundaki gibi bir çizgi çekiyosunuz. bir tarafa artıları diğer tarafa eksileri yazıyosunuz. hangisinin daha ağır bastığına bakıyosunuz. insanın düşünmesini kolaylaştırıyor.

pirimiz, mirimiz, üstâdımız hippokrates'in bir sözü var: hayat kısa, sanat uzun, tecrübe aldatıcı, hüküm vermek güçtür!
tabii bu söz tıp sanatı için söylenmiş. ama genel olarak bütün kararlara uyarlanabilir. tecrübe aldatıcı kısmı, ıkhtıyarın da sizi yanlış yönlendirebileceği ihtimaline değiniyor. hüküm vermek güçtür kısmı ise, sizin ''bu saçma durum'' diye nitelediğiniz şey. karar vermek, hüküm vermek kolay iş değildir. beynin en üstün fonksiyonlarından birisidir. ama bu yola başınızı koymanız, yani beyninizin karar veren yerini geliştirmeye sürekli olarak çaba harcamanız hem çok zevklidir, hem de hayâtınızı değiştirir. haaa, unutmadan söyliyim. hayâtınızda vereceğiniz ennnnn önemli kararlardan biri, hayâtınızı kiminle geçireceğinizdir.

Haa diğer bi mevzu da, bazı hâllerde, mutlak doğru karar yoktur. Doğru kararlar içinde alternatifler vardır, bir de yanlış kararlar vardır. Bu konuya da kafa yorun biraz.

Bu cevâbımı beğendim. Ben bunu sözlükte karar vermek başlığına yabıştırıyım.

ekleme: seksen9'un yaklaşımı, karar verme konusunda hataya düşürebilir. bazen tuttuğu da olur. yani veriler bir yönü gösteriyodur ama içgüdüler, sezgiler, önseziler, başka bir yönü gösteriyodur. siz içinizden gelen o sesin dediğini yaparsınız ve ileride doğru karar vermiş olduğunuzu görürsünüz. ama bu her zaman geçerli olmaz. şu durum daha çok görülür: karar verme görevinin ve mecburiyetinin yükünü herkes taşıyamaz. bu nedenle, gerekli donanıma ve eğitime sahip olsa dahi herkes yöneticilik yapamaz. karar verme mecburiyetinde kalmak, bir stres faktörüdür. diğer bir deyişle insanı gerer. bu süreç biraz da uzun sürerse, insanı köşeye sıkışmışlık hissine bile sokabilir. işte o hissin son derece beklenen bir durum olduğunu, doğru ya da doğruya en yakın karar vermek suretiyle, o gergin dönemin atlatılacağını ve o gergin döneme katlanabilmenin mükâfatının görülebileceğini bilenler o süreçten kazançlı çıkarlar. yani karar verme sürecinin sancılı olduğu, insan rûhunda gerginlik yarattığı ama bunun da son derece normal olduğunu bilmemiz ve bu gerginliğin ve köşeye sıkışmışlık hissinin bizi esir almadan, kararımızı etkilemesini engellememiz gerekir. işte bu herkesin becerebildiği bişey diildir. sırf o belirsiz, sancılı, gergin durumdan bir an önce kurtulabilmek için, amaaan, noolacaksa bir an önce olsun! diye verilen kararların genellikle yanlış olduğu bir süre sonra ortaya çıkar.

(bkz: the dice man)

alakasiz cagrisimimi kenara birakirsak, cok uzun vadeli düsünmeyi birak, bunu yaparsam bunlar olacak diye, olasi olasi seyler uzar gider bu liste, sonra cat, her seciminden pisman olursun. ani yasa.

ha diyelim ki bunu yapamadin sunu koy senaryolarina, eger Ayi degil Byi secseydim isler böyle güzel olabilirdi ama bak böyle bomb.k da olabilirdi. demek ki iyi secim yapmisim diyerek diger secenegi kötüle.

plan yapmayi gene kesemediysen yarin trafik kazasi gecirip öldügünü, elektrik carptigini yemek yerken bogulup gittigini düsün. karar vermedigine pisman olmayacak misin önceden?

ha bunu da mi beceremedin, o durumda otur egrisi dogrusu maddele. analitik ol, iki secenegi arti eksi yatir. sonra bunlara iyi kötü yazarken ciddi ciddi es manada seyler yaz, mesela isle alakali bir secim var, iki firma var. birine parasi iyi yazarken digerine merve orda calisiyor <3 yazma yani. sonra otur say bunlari artisi cok olani sec. eger bu konuda kararsizlik yasiyorsan, göz göre göre önündeki iyi secenegi secmeyip hala digerini düsünüyorsan git digerini sec, cünkü icinden digeri geliyor.

bu asamalardan hangisine gelebildiysen, zamanla yukari dogru tirman dediklerimde, 3. dedigimi yapar hale gelince 2.yi dene. 2deysen biri dene. birdeysen dertsizsin zaten.

ha bir de azcik aci cektir kendine. otur hayvan katliamlarini oku, vahsi belgeseller izle, zamanda tarihte bir gram degerinin evrende bir yer etmedigini anla. sonra gelip de acaba bunu mu giysem ya da ne yesem sorusuna pisman olursan deepwebde insan ticareti üzerine arastirmalari oku, türkiye gündemi oku, fakirligi hastaligi derdi tasayi gör, sonra senin icin hayati olmayan tüm dertlerin kararlarin üzerine geri düsünüp aglanmayacak buna degmeyecek oldugunu anlarsin.

benim tavsiyem budur, yanlis olma hakkimi sakli tutuyorum. kisiden kisiye degisebilir her sey tabi ki.

ikisini de düşün sonra kalbine hangisi daha sıcak geliyosa onu seç. akıl değil kalp önemli.

ikizler olduğumdan 3 dakkada bir fikrimin değişmesinden sıkıldım, aklıma gelirse bunu uyguluyorum. bazen işime gelmiyo tabi.

Pisman olma konusu disinda ayni problem bende de var. Basit birsey bile olsa en dogru secimi yaptigimdan emin olma takintim var. Konuyu takip edecegim.


Edit: Bendeki cok fena, mesela sinemaya gidiyorum, hangi filme girecegime karar verene kadar canim cikiyor.
Terapiye de gittim kararsizlik problemi icin.

internet bizi bu hale getirdi tabii yatkınlıkta var onu arastır bunu aratır kıyasla saolsun mal icin konusyorum firmalar da aradaki cok az farkla farklı versiyonlar cıkardı derken kısadevre olduk amk

"iki kere düşünme tamamdır"

(bkz: mükemmeliyetçilik)

babamın hastalığı. siktir et de kararını ver bence.

sen de benim gibisin. karar vermek benim için işkence. en basiti geçende dışarı çıksam mı çıkmasam mı diye düşündüm. 500 kere karar değiştirdim. sonunda iyi hadi çıkayım dedim, üstümü giydim, ayakkabılarımı giyip evden çıktım. apartmanın bahçesinde karar değiştirip çıkmaktan vazgeçtim. tekrar eve gidip pijamalarımı giydim oturdum. sonra keşke çıksaydım dedim tekrar hazırlanmaya meylettim yine vazgeçtim. ağır ikizler burcu olduğum içindir belki :)))
yapabilecek birşey yok sanırım. hani bazı şeyler artık kişilik özelliğidir kolay değişmez. çocukluğumda da böyleydim.

Kendime fiziksel aci cektiriyorum ya cimdik atiyorum ya da tirnagimla bastiriyorum ama ağrının anlik degil surekli olmasi daha etkili insanin ilgisini dagitiyor.tescilli ise yariyor.

yapi meselesi. sinirlenince kontrol etmeyi ögrenin. bahse varim ki aglayacaginiz sey aglamaniza degmeyecek bir seydir. bunun bilincinde oldugunuz sürece hicbir sekilde kontrolü kaybetmiyorsunuz.

ayrinti verilmediginde genel yazdim, daha spesifik bir durumda daha spesifik cevaplar da verilebilir tabi.

duygu durumunu ağlama moduna gelmeden değiştirmen lazım, bu da fiziksel durumunu değiştirmekle olur.

oturuyosan kalkmak, elini kolunu oynatmak olabilir. mesela lavaboya gittin ya sürekli kollarını indir kaldır oynat, o sırada ağlayamazsın. çok aptal görünürsün ama ağlayamazsın. şarkı söyleyip oyna bi kaç saniye(bunlar acil durumlar için). o sırada düşüncelerini de uzaklaştırman lazım ama onu nasıl yaparsın bilmiyorum. çok mutlu olduğun bi anı düşünmek yemiyor. daha çok ağlıyosun.

ki ben çok obsesifim bu konuda, gelince gitmiyor. 3 gün aralıksız ağlayabiliyorum. çocuğunu okuldan almış kadın görsem ağlıyorum. otobüste yaşlı amca görsem ağlıyorum.

ya da ağla ya kim görürse görsün amk!

Bu çocuk okumak istiyor mu onu bi söyleyin. Diploma alması o işi yapabileceği anlamına gelmez çünkü. Normalde aylaksa, diplomalı aylak olur. Eğer okuyacağı yoksa bi işlere şimdiden başlasın. 4 yıl sonra evini düzmüş bile olur.

sen nerdesin? istanbul'daysan çocuğu getir gezdir iyice gece hayatını filan görsün. çalışıp istanbul'u kazan diye aklına gir çocuğun.

okumak istiyor kesinlikle. bir de aralarinda yaklasik 10 yas olan 2 abi-ablasi var. Egitim seviyeleri, kariyerleri tr ortalamasinin oldukca üstünde. baba da öyle. ama herkes maasli calisan yani kendi hayatini kendi kurtarmasi lazim benzer bi yasam kalitesi yakalamak icin. kendi de farkinda. ama bir takim ailevi sebeplerden dolayi zorlu bir cocukluk gecirdi ve nasil desem sanki yasam enerjisi cekilmis gibi. istiyor ama 17 yasinda olan bi insanda olmasi gereken canlilik yok en basta.

yatılı dersane iyidir fakat arkadaş çevresi çok önemli. onlarla iyice sapıtıp dersaneyi asarsa emeğiniz boşa gider.

rehberliği iyi bir dersaneye gönderin. tanıdık varsa direk ona emanet edin. anne babayı takmasa da öğretmeninden çekinen biridir diye umuyorum. yok eğer öğretmenlerine de saygısızlık yapacaksa hiç uğraşmayın, iş hayatına atılsın. sonra vay ben neden okumadım der.

@nodrap ben simdi yurtdisinda yasiyorum. ama kendini lise 2 den itibaren istanbulda yasayan abimizle beraber gezdirdik, misal nevizadede takildi, haftasonu nba maci izlemeye geldigi oldu. heveslensin diye yaptik. baya da heveslendi ama icraata dökülmedi daha.

@seksen9 gecen sene dersaneye gitti ama kendi cok efendi bir cocuk dolayisiyla hocalari kendini cok seviyor. okulda bile daha düsük notlar almasi gerekirken cok akli basinda efendi saygili diye kayirdilar hep yüksek not verdiler.

biraz benim gibiymiş o zaman :) ben de tembeldim ama hocalara saygıda kusur etmezdim.

o zaman hocaların birebir ilgilenebileceği bir dersane lazım. öncelik bu olsun. küçük bir dersane de olabilir köklü bir dersane de.

ikinci önceliğiniz eğitici seminerler olmalı. böyle gaza getiren cinsten. üniversite okursa ne olur, hayallerine nasıl ulaşır bunun planını yapmalı.

bi de siz konuşun. 15 yıl sonra kendini nerde görmek istermiş bi sorun. sonra 10 sonra 5 diye düşürerek sorun bunu. herkesin bi hayali vardır.

hayali yoksa eğer psikolojik destek alması gerekebilir :/ şimdi verdiği kararlar hayatını etkileyecek.

o yaşam enerjisi çekildiyse çok birşey bekleme. muhtemelen çocuğun içten içe hiçbirşey yapası yoktur. profesyonel destek almalı herşeyden önce.

benim israrim üstüne baba bulundugu sehirde devlet hastanesinde psikologa götürdü. yarim saat konusmuslar adam (psikolog demeye dilim varmiyor) oglunuzun bir sorunu yok demis. psikologa gitmek icin deli olmak gerektigini saniyor insanlar yasadiklari sehirde. en az 6-7 kisi var bildigim yakin ve daha büyük sehirlere gidiyorlar özel psikologa ama o da cok külfetli maddi acidan.

ben de ablasi olarak üzülüyorum. dogru düzgün bi hayati olsun istiyorum hayati keskelerle dolmasin diye :(

Detayları annen düşünsün. Sen rahat ol. Cok konuşma sacmalarsin. Bol şans

Sakin ol sakin =)
Bu ne telaş ya, bir de bayram değil seyran değil neden geldiklerini pek anlamadım ama şaka bi yana cidden bu kadar telaş yaparsan kahveyi de dökersin, gelenlerin ayakkabılarını çöpe bile atarsın.

içinden 50'ye kadar, sakin ol. İkramlar yeterli gibi, ama yemeğe gelmiyorlar herhalde?
Güleryüzlü ol, gereksiz konuşmamaya gayret et. Sakin ol =)

sen şu halinle kaynana adayına görünme istersen... kadın bugün sakız yerine saati atan gelin adayı yarın delik çorap yerine tv'yi çöpe atar diye düşünür.

:) Sakiiin :)

Zaten sevecekler senin gibi hatunu, başka şansları yok. Evinde tuzlu kurabiyesi, pastası olan kaç kadın var aramızda. Bana gelseler donmuş pizza atmak zorunda kalırdım önlerine, son yemeği az önce bitirdik. Çiçekli elbiseyi de giymişsin işte, daha ne olsun.

Uyarılar ve önlemler:
-Otururken bacak bacak üstüne atma. Bende alışkanlık olduğu için onda çok zorlanıyorum. Ailelerin bayıldığı optimum oturma şekli: bacaklar bitişik, bir ayak diğer ayağın arkasında.
-Çayları, yemekleri kontrol et; sürekli dolu olsunlar.
-Çok iyi bir çocuk yetiştirmişler. Emekleri için tebrik et laf arasında.
-Kahkaha coşmasın, tatlı tatlı gülümse. Sürekli gülümse. Ama o gülümseme de bir noktadan sonra psikopat gibi görünüyor. Ayarlarsın sen onu.

pasta börek açısından yeterli mühimmatınız var. siyaset ve din konuşmaktan kaçının madem daha ilk ziyaret. sessizlik olursa da dünya kupasından falan bahset ne biliim en sakıncasız gündem o şimdi :/

sen sakin biriydin yahu :)
bir soluklan, halledersin, annen de yanında sonuçta. erkek arkadaşın da olacak. beraberce altından kalkarsınız.
ikramlar şahane zaten. kahve: türk kahvesi ve granül ikisinden de var mı?
kahve sorunca "nescafe lütfen" derlerse diye. süt de olsun tabii.

ben evli sanıyordum seni :)
sakin ol, panik olmak sana yakışmıyor. sessizlik olursa 'havalar da ısındı'
'amaaan işte napcan' tarzı birşey söyle, diyeceğim ama tuhaf olabilir :))))

Tanışıp dışarda buluştular bi kere. Ben de 2 senedir tanıyorum, daha önce 20 kez filan yemek yedik ama hayatımda ilk defa eve gelmeli bişey oluyo, sanırım ağliycam

Hatta ağlıyorum amk ahsjshalsla ben çıksam onlar takılsa olmuyo mu ya

dafuq+1 Agarlama olayini annen organize etsin ne zaman ne ikram edilecegini gibi. sana caktirmadan haber eder servisi sen yaparsin. icecekleri tazelemeyi unutma. dikkat et kimin bardagi bosalmis hemen ataga gec. hanim hanimcik guleryuzlu davran. cikintilik yapma pek. bir ara bir espri yaparsin yeter.

Daha önce tanışmışsınız, yemekler yenmiş, evde yeterince mühimmat var, yardım yataklık edici anne de varmış. Bu cephe senin, garanti.

Çok heyecanlandıysan, anneni çağır bir tokat atsın, tokat iyi gelir ve kendine getirir, ciddiyim.

üstlerine kusma, sıç. değişiklik olsun.

Yok iftar değil, çay. Tamam ya en kötü ne olabilir ki. Babasını yanlışlıkla aşağı filan atmazsam. Sorun yok.

muhtemelen çocuğun anası babası senden çok senin ailenle ilgilenecekler. Kafa yapılarımız uyuyor mu, anlaşabilir miyimiz gibilerinden. Onlar da rol kesmeyle yada bi takım politik oyunlarla aşılmaması gereken şeyler. Neyseniz o olmalısınız ki sonradan daha büyük sorunlar oluşmasın. Eğer oradan bi maraza çıkmazsa, çocuk da seni seviyorsa ki seviyor oraya geldiğine göre hiç mi hiç sıkıntı yapmana gerek yok yahu :D yazışından panik belli oluyor burada.

sakin ol. gelip geciyor :P bol sans ;)

Durumun çok normal. Akışına bırak gelip geçecektir.

ahahahah okuyunca ben bile heyecanlandım, bize geliyolar sanki :)

yağmur yağacak ayrıca :)

Evet. Çaydanlığı alıp yatak odasına götürüp bırakıyorum. Çöp poşetiyle dolaşıp, ne yapacağımı şaşırıp su içiyorum. 40 bardak su içtim, 30 saniyede bir tuvalete gidiyorum ahahhahajah. Yok ya tamam sakinim.

Aslında günlük hayatta aşırı sakinim de ben büyük insanlardan utanıyorum çok. Neyse gidip bi su içiym.

calm down
bir şey olmaz kasma:) annen halledicek tüm onları, sessizlik olursa halleder o. tatlılar da yeter. çat kapı geliyorlarsa bir şey beklemezler zaten. relax ol. relax ol ki seni gergin görüp kıl kapmasınlar.

Vermiyoz lan vermiyoz!

kendin ol yeter. ev işini nasıl yapıyo diye görmeye gelmiyolar ya muhabbet sohbet biraz da samimiyet katmak için geliyolar.
saçmalarsan da doğal bi şekilde heyecanlandığını belirt :) kasıntı davranmaktansa bu daha sevimli olur zannımca.

tanıdığım kadarıyla zaten tez canlı birisin. nasılsan öyle bilsinler daha iyi.
güzel olacak her şey güzel.

Pfff bu kız bu işi biliyo yeaa, süperdi :D Çok teşekkür ederim hepinize :)

bana mobbing yapmaya çalıştı kendi çapında yemedim tabii. 'bana oradan beyaz bir kağıt ve tükenmez kalem verir misiniz?' dedim. 'ne yapacaksın?' dedi. istifa dilekçesi yazacağımı söyledim. hayır olmaz, biz seninle çalışmak istiyoruz deyince de ben sizinle çalışmak istemiyorum, profesyonel değilsiniz dedim. yalnız şu var ben sinirlendiğimde çok komik olabiliyorum. beyaz kağıt nedir abi? :)))

bi keresinde sigara içmeye çıkarken haber vermeden çıkamazsın dediydi, ben de tası tarağı topladım çıktım bi daha da gitmedim.

bi keresinde de para mevzusu oldu, bağrıştık herkesin ortasında paramı aldım çıktım. pişman oldu sonrasında da dönmedim.

yüz vermeyin patronlara.

karşılıklı masalarda otururken bir şeye sinirlendi bana kül tablası fırlattı. bende masaya çıkıp uçan tekme atmıştım.

not : şaka değil, gerçek.

bu işe mecbursanız, başka çareniz yoksa, çok kafaya takmayın, bi ara bi kötülük yapıp içinizin yağlarını eritirsiniz. ama dediğim gibi şimdi kafaya takıp boşa stres yapmanıza gerek yok, size yazık.

olmaz böyle ayrıl dicem de ne iş yaptığını anlayamadım öğretmensin gibi geldi bi an başka iş bulma şansın neden yok?

az cok konuyu biliyorum, fazla mesai ucreti falan da yoktu sanirim..

bence istifa et ve sebebinin de bu oldugunu soyle. zaten bi sure sonra birakacaksin. bu sureyi hamburgerci'de saatlik calisarak gecirsen daha cok maas alabilirsin ve eglenirsin. zamaninda yapmistim.

sen boyle her istediklerinde eyv modunda olursan sonu gelmez bunun. patronlarindan nefret etmekle kalirsin. ya da acik acik bu sekilde calismak istemiyorum de.

1- Hocu bu ne isi boyle? Calisma saati yok mu bu isin duzgun?
2- Derse giricem derken?
3- Baska is bulma sansi niye yok? Eylulde ne oluyor?

Ailen yok mu birak Oraya çek git otursunlar bi taraflarınin üzerime

ayrılmıyon madem azcık yırtık olsana, kaybedecek neyin var?
en fazla işten atarlar(sana ihtiyaçları varken onu da yapamazlar) o da işine gelmiyo mu zaten.

arada rapor neyim al gitme. telefon numaranı da değiştir, onlara verdiğin numarayı belli saatlerde aç.

fazla mesaiye kaldığın zaman da ek ödeme iste. yumuşak yüzlü olma bu kadar.

öğretmenim. ama öğretmenlik dışında hem öğrenci işleri, hem sekreterlik, her türlü işi yapıyorum. neyse ki çay kahve getir demiyorlar!

ders saatlerim belli aslında. ama diğer hoca kafasına göre bugün benim yerime sen gir vs demeye başladı. bir de kocası var normalde muhasebeye vs bakan, şimdi o da nerdeyse hiç gelmiyor, dolayısıyla sabah 9da ben açıp akşam 9da ben kapatıyorum dershaneyi.

eylülde ne olacak, eğer formalite garantör işini de ayarlayabilirsem 2. üniversite için almanyaya gideceğim. o yüzden gidene kadar çok para lazım. ve yine o yüzden çıkamıyorum işten. çünkü çıksam, yeni girdiğim işten 1 ayda ayrılmak zorunda kalacağım ki zaten eylüle kadar hemen iş bulup da paa kazanaya başlamam ne kadar mümkün belli değil.

İstifa et ya da konuş. O ne öyle.

Gordugum kadariyla ayrilma luksun yok. Sunu soyleyeyim bir kotuluk yapmam lazim diye sartlanirsan kotuluk yapma firsati bulamazsin. Serbest birak, eline bir koz gecerse yapacagini yapacagini yaparsin gitmeden. Eylulde defolup gidecegim diye dusunup rahat olmaya bak.

Cocuklari doldur seneye gelmesinler

çocuk değil, kazık kadar adam gelenler. doktorundan avukatına askerine herkes. yds kursu çünkü. ve hepsi birilerinin tavsiyesi üzerine geliyor. yapabileceğim en iyi şey, buradan edindiğim kaynakları sözlükte ya da duyurusa ifşa etmek olacaktır. kadın bu tür şeylere çok önem veriyor, "ay benim cümlelerimi kullanmııaağğş" diye. hem paylaşırsam insanların da işine yarar. ha bir diğer şey de burda aldığım kalemleri falan ayrılırken yanımda alıp götürmek olur. aman ne kötülük asdasfdasd

bir de belki internette burayla ilgili olumsuz yorumlar yazabiliriz. ay çok eğlenceli.

Kaynak olsa valla süper olur hepimizin işine yarar

sadece normal yapmaniz gereken seyi yapsaniz, ek mesai kavramina giren seyleri veya ekstra olanlari yapmasaniz, cunku karsiligini vermiyorlar zaten sizi kovarlar mi?
eger kovarlarsa ve calisma sureniz
alti aydan azsa 15 gunluk maasini tazminat olarak vermek zorundalar (ihbar tazminati), fazlaysa da 1 aylik. eylule kadar asagi yukari max bir aylik maas farki olacak bu da sizin bu kadar sinir harbi yasamaniza degecek bir bedel midir?

(bkz: Gilmore Girls)

gilmore girlste baba var hatta lorelai luke'dan sonra tekrar birlikte oluyor, stars hallow diye bi kasabada geçiyor ve nedense gözleri mavi diye hatırlıyorum.

eğer ana-kız kahve manyağıysa, rorynin ilk sevgilisi supernaturaldaki sam'se, onu heroes'da oynayan jessle aldattıysa, onu kıskanan paris diye arkadaşı varsa, anneannesi aristokratsa, sookie diye şişman aşçı arkadaşları varsa bi de çatlak kirk'ü ve yobaz kim ailesini hatırlıyosan evet gilmore girls.

kasaba toplantıları olurdu bi de..

yalnız ne özlemişim be..

rezalet bir arkadaş/dostum.

evet sahibim.

biraz vefasızım ancak iyi bir arkadaş/dost olduğumu düşünüyorum.

iyi arkadaşlara/dostlara kesinlikle sahibim.

süperim.

değilim.

hani bazı konularda mütevazılık yapılmaz ya, bu konu da onlardan biri.
ben de çok iyi bir arkadaş, dost olduğumu düşünüyorum. hatta çevremdekiler de genelde bu cümleyi çok kullanırlar benim için.

ama ikinci soru için pek emin değilim. evet, iyi dostlarım var ancak bunlar da bana gitmek istedikleri yere kadar eşlik ediyorlarmış gibi geliyor zaman zaman. hatta bunu da kendileri söylüyorlar. ne garip değil mi?

Arkadaşlarımın/dostlarımın iç işlerine karışmam; bireyselliğine, kararlarına, kararsızlığına saygı duyarım. "Kendine zarar veriyorsun"u ancak çok uç durumlarda, hayat memat meselesi ise veya hastalık söz konusu ise söylerim. Yapacaklarını engellemektense, onu yapmasına izin veririm, üzüldüğünde yanında olurum. "Bir musibet bin nasihatten yeğdir" kafasındayım. Bazıları için bu iyi bir şey, bazıları için kötü bir şey. Öyle bir arkadaşım. Onun dışında, standart arkadaşlık/dostluk paketindeki her şey var. Arkadaşlarım iyi olduğumu söylerler.

İyi arkadaşlara/dostlara sahibim ama yukarıdaki şeyler benim için de geçerli. Bazıları iç işlerime burun sokuyorlar, onlarla ne kadar iyi olsam da her şeyi paylaşmıyorum. Bazıları serbest bırakıyorlar, onlarla daha çok şey paylaşıyorum.

İyi bir arkadaş değilim.
Bazı arkadaşlarım gerçekten çok iyiler iyi ki varlar diyorum ama genelde arkadaşlıklar hep çıkar ilişkisi gibi geliyor.

iyi arkadas eger,
-bilmediginiz size anlatan, ogreten,
-gittiginiz yolun dogru olmadigini soyleyebilen,
-fedakarlikta sinir tanimayan

biriyse, evet.

ancak hic arkadasi, dostu olmayan biriyseniz, bu durumda, siz kendinizi her ne kadar yukaridaki gibi saysaniz da "demek ki degilmisim" diyorsunuz, bir sure sonra.

arkadaşlığım, dostluğum iyidir...

ama bir filmde de geçtiği üzere benim durumum aynen budur;

"adım smalls. leonard smalls. arkadaşlarım bana lenny derler. ama hiç arkadaşım yoktur..."

vefasızım ben sanırım, iyi arkadaş ve dostlarım da vardı da,

onları da uzaklaştırdım sanırım...

en iyisiyim.
kesinlikle.

emin değilim.
emin değilim.

iyi bir arkadaş / iyi bir dostum
iyi sayılabilecek arkadaşlara, gittikçe kötüleşen bir dosta sahibim.

Eskiden iyi bi dosttum, artik degilim. Vefasizim biraz. Biraz da dostluk muessesine olan inancim azaldi. Ikinci sorunun cevabi da ayni, eskiden iyiydi. Giderek yuzeysellesiyo gibi tum iliskiler

iyi bir arkadaş değilim sanırım. kimseyi arayıp sormam.
gerçi bunca yıldır beni aramaktan vazgeçmeyen birkaç kişi olduğuna göre yanlışlıkla bazan iyi arkadaş gibi davranıyorum sanırım, çözemedim.

hakedene evet.
evet biri yakın diğeri uzakta iki tanesine sahibim.

iyi arkadaş değilim. (çeşitli durumlarda tecrübesiyle klasıyla farkındalık yaratan adamlar "iyi arkadaş"lardır sanki.)
iyi dostumdur ama. (gidip derdini paylaşabileceğin, güveneceğin adam)

iyi dostum var. iyi arkadaşım yok.

arama sorma konusunda vefasızım onun dışında arkadaşlıkta elimden geleni fazlasıyla yapmaya çalışırım.
tek de olsa sahibim.

çok amaçlı faydalı arkadaşım

teravihe gidiyomusun hazır ramazandayız? o da sevap. para vercek gerçek fakir çok zor bulunuyo büyük şehirlerde, sahte mi gerçek mi bilemiyosun. ya da en iyisi güvenilir bir dernek veya vakfa bağış yapmak.

bir huzurevine falan gidip yaşlılarla muhabbet edip onları da mutlu edebilirsin. belki ufak birkaç hediye de götürebilirsin.

sokakta senden para isteyen yardım eder misin diyen bi cocuğa ne yemek istersin de aynısından kendine de al oturup yemek yiyin.

darülacizeye git. ama ramazandan sonra. şimdi yoğundur oralar.

Böyle işler büyücülüktür, çıkarcılıktır. Boşver.

Sen sağlığına dikkat et. Olacağı varsa olur.

muhtara gidip sorsan? ama ailesine para verme direk çocuğa bişey al. ve güzelce ver. sanki zaten onunmuş da sen sadece kargoymuşun gibi.

Darüşşafaka'ya bağış yapabilirsin.

www.darussafaka.org

benim yaz okulu masrafları var istersen karşılayabilirsin makbule geçer. sevaplar içinde gerekli yerlerle konuşurum.

löseve cep telefonundan mesajla bağış yapabilirsin. Annen çok şükür kanser olmamış, ama kanser olan el kadar çocuklar var. onları sevindir.
istanbulda fakir yok ben söyleyeyim. bizim yardım ettiğimiz insanlar benimkinden pahalı cep telefonu kullanıyor.
barınaklara mama da yollayabilirsin internetten. o da büyük sevaptır.

bul varoştan iyi bi öğrenci, 1 sene 40-50 lira burs ver.

prezerlatif +1

3 kere okudum olayı yine anlamadım :) üşüttün mü, zehirlendin mi, antibiyotik alerji mi yaptı anlamadım. sol kolunda iltihaplanma olabilir diye düşündüm ama babanın arkadaşı bunu baş dönmesinden nasıl anladı onu da anlamadım.

niye doktora gitmediğini de annamadım. sanırım çok anlayışsızım ben.

doktoruna gidip böyle böyle oldu desene. açıklama yapmasını iste, sana teşhisi-tedaviyi söylemek zorunda. çok biliyo bakışı atarsa atsın. sen de ona at hıh! içine sinmezse başka doktora git.

başıma ne geldiğini valla ben de anlamadım :D olay böyle anlattığım gibi karman çorman. baş dönmesi vardı ateşi çıktı doktor boğazında iltihap var demiş diyince kadın da boğazında değil boynunda olabilir iltihap aslında demiş. tabi düzgün yazaydım biraz daha iyiydi :D neyse doktora gideyim ben bakalım, yine uyuz olcak doktor bana :D

olursa olsun, o da düzgün teşhis koysaymış ya da sana anlatsaymış açık açık, bak şöyle kullanacaksın, sonra şöyle olacak, şu gibi etkileri olabilir, eğer şöyle olursa bi daha gel vs gibi.

sinir oldum doktoruna, nerenin doktoru bu?

belli bir yaşa kadar normal karşılıyorum yeğenimi falan da öperim dudağından. ama bir yaştan sonra sıkıntı olabilir gibi, emin olamadım. freud ne diyor bakmak lazım. hakan ural yetişkin kızını öpmüştü mesela olay olmuştu sosyal medyada.

2 yaşına kadar burun buruna sürtme sırasında dudakların değmesi normal mesela ama gidip çocuğu dudağından öpmesi ilginç gelebilir bana.

Hee ama tabi ki hani bazen öpücüğe boğarsın ya çocuğu, yani hiç olmazsa baba olunca 10 öpücük/saniye gibi durumlar oluyor. Öyle bir durumda da tabi ki adam özellikle dikkat etmeyecek "aman dudağından öpmiyim" diye, bu durumda normal yani.

Sen hangi yaşlarda olarak bahsediyorsun?

çocuklarda herkes dudaktan öpebilir çağrışımı yaptırabilir. pedofililere güzel zemin hazırlar bu da. zaten dudak dışında öpecek yer var. bence masumca gibi görülse de çocuğun cinsel gelişimini kötü etkileyebilir. benim şahsi fikrim öpülmemesi yönünde.

biraz baktım da pedagoglar çok yanlış olduğunu söylüyorlarmış, çocuğun libidosunu yanlış etkiliyormuş, yetişkin cinselliğini temsil eden hareketler yapmamak lazımmış.

kültüre göre etkileri değişir, kesin bir hüküm veremeyiz.
yani soruyu türkiyede, şurada, burada doğup büyümekte olan çocukları... şeklinde sorarsak ve sorumuzu da orada yaşayanlar cevaplarsa daha iyi olur.

öpülmemeli tabi, insan dudağını öptüğü kişiden tahrik olur ister istemez. ana baba bunun ayrımını yapsa da çocuk yapabilir mi?

erken ergenliğe ve cinsel ilişki sorunlarına neden olacağını düşündüm. nedenleri biraz uzun yazmaya üşendim.

fak dis şit. olur mu la öyle şey. cingılbörtlük yapmanın alemi yok bence.

yapmayin lan. freuda göre cok pis yaratiklara neden oluyorsunuz. temsili resim:

iruntheinternet.com

Gereksiz olduğunu düşünüyorum

git ilçeye üye ol. partiye kaydını yaptır. cb seçimi var al sana fırsat koytur akp nin köpeği ol sende bi nevi tabiri caizze. kesinlikle iş verirler öyle işe giren akrabalarım bile var.

abicim sorun o zaten ben şimdi gitsem utanırım yoksa köpeklik falan sorun değil kardeş payındaki dayı gibi oldum itim ulan ben kötüyüm
sıkıntı su baslangıcı yapamıyorum bi yapsam var yautansamsam abi bana iş verin diyebilsem bi yolunu bulup keşke

bakandan tanıdığın yoksa iştirakler için bile çok zor oluyor artık işe girmek.

nüfuzlu kimselerle nasıl bağlantı kurucam abicim ya ben de kendimi kurtarmak istiyorum

sen bu işi kafana koyduysan hiç utanma. git kaydını yaptır. bi iki gün git onlar zaten seni yönlendirir. ya işten kasıt emeğini çalarlar ama doğruya doğru genelde harçlığını da verirler. ben giden arkadaşlarımdan ve akrabalarımdan biliyorum. broşür mroşur dağıtırsın sonra orda partiden facebook filan herkes ekleşiyo ordan sürekli probaganda yapıyon zaten hepsi beğeniyo instagram filan öyle öyle tanıdığın çoğalıyo. seni tayeron firmalara veriyolar iyi maaşlı işin oluyo. iyice gözlerine girersen kadro filan alırsın. bunları ciddi yazıyom ha hiç utanma ama hemen de iş iş deme o adamlar senden benden çakal zaten ne için gittiğini biliyo. sen 3 4 ay koştur sadece. biraz da muhabbbeti ilerletince acındır kendini ordaki abilere filan iş lazım işsizim de. gerisi gelir.

@ergenpezevengi işte bu dediklerin icin bana ön ayak olacak biri olsa yarın ilbaşkanlıgına giderim hafız benim sıkıntım başlayamamak başlasam kitap yazarım

bugun yenikapıya gittim iftar etkinliklerine yokmus halk caıdırı hep calısanlarınmıs amk görücen herkes bi artiz ne güzel lan istanbulun kaymağını yiyolar ben de onlardan olmak istiyorum resmen

bir işe girme yöntemi, denendi başarılı oldu.

müslüman ol ya da olma şehrinin en büyük camisine neresiyse sallıyorum bursada ulucami, her gün sabah namazına git çıkışında da bahçesinde otur gazetede iş ilanlarına bak, genelde oraya sabah namazında giden insanlar sabit olur 1 haftada cemmatle tanışıklılık oluyor, onların aracılığıyla iyi kötü bir işe girebiliyorsun.

evet zamanında bunu bir arkadaşım yaptı (bir arkadaşım ekolü)

"la havle ve la kuvvete illa billahi'l alliyyil azi'm" diyorum. Başka da birşey demiyorum. Şu açtığın duyurudan AKP adına öyle utandım ki..

aranan kan bulundu @lebanonmuş
naber mübarek ben ciddiyim

seni ve senin gibi insanları bu duruma sokan sistemin ta amına koyim ben arkadaş..

allah yardımcın olsun..

@tekgozodadayasayangenc yevallah kardo

zaman kötü torpil morpil eğer bişey yapamazsan ömrün boyunca mal mal kalır eziklenirsin torpil morpil girersen bi kac ay vay ibne derler sonra beyfendi olursun

istanbuldaysan çapa aile çay bahçesine git, orda ahmet abi var. kendisi mustafa demirin kankası olur. iki batak filam oyna kendini sevdir, ama yenme çok sinirleniyo :p her gün git işte sonra durumunu aç. bu aralar iftar ayağına baya kişiyle tanışabilirsin. ben nimet çubukçu ve mustafa demirle yemek yemiştim :) burs vereceklerdi de istemedim.

@seksen9 batak bilmiyorum kanka

gençlik kollarına üye olup sahada aktif faaliyetlere katılın bir süre.

3 kuruş para için it olurum diye duyuru açacağına yaşama bence.

gerçekten aşık oldum. Nelerden vazgeçip neleri kabul ettiğimi yazsam destan olur, o kadar uçtum. yok kavga filan etmedik ki ben sevdiğim adamla kavga edemem ki. o kadar geveze ben..3. kelimede tıkanıp kalıyorum cümle kuramıyorum duygusala bağlayınca :D
üzerinden seneler geçtikten sonra, nesine aşık olduydum ki acaba, nasıl yaptım onca şeyi acaba vs derken bulmak var kendini.. başkalarını anlamayı bırak insan kendini anlayamıyor. hiç uğraşma bence anlamaya.

Bi kere aşık oldum. Kimyanın abuk subuk bozulmasından, gözünün deli gibi kararmasından anlaşılıyo :D Karakterimden tabii ki ödün vermem, bu ödün verilmesi gereken bir durum değil. Zaten günlük hayatta da gözü kara bir insanken, direkt superhero oluyosun.

ben oldum. hala da asigim. hayatimi ondan baskasiyla gecirmek istemedigimi fark ettigimde anlamistim.

her diyalog kavgaya donusmedi ama cok zor donemlerimiz oldu. kisa bir sure ayri kaldik o sirada. sonra akli basina geldi keratanin. simdi birlikteyiz tekrar.

kisiligimden vazgectigim oldu, sonrasinda pisman oldum. konustuk anlastik artik yapmiyorum.

cok mantiksiz seyler yaptim. kimse icin yapmiycagim seyler yaptim. ama ask iste. uyusturucu bagimliligi gibi birsey, mantik falan kalmiyor isin icinde. bunu yasamadan anlayabilicegini dusunmuyorum. oyle bir his ki, butun o mantiksiz seyleri yapman sanki dunyanin en mantikli seyiymis gibi geliyor. kadin bakisacisi bu yani, erkekler belki farkli hissediyordur.

bir kere oldum. normalinde başıma buyruğumdur, ama öyle bir haldeydim ki o ne dese onu yapıyordum. uçuk istekleri yoktu tabi, ama mesela o ne zaman isterse o zaman görüşüyorduk gibi. kendimden daha fazla onu düşünür haldeydim, kafamı yastığa koyduğumda sadece onun için dua ediyordum. fır döndüm etrafında. sonuç 0 tabi ki. bir daha böyle bir aptallık yapacağımı sanmıyorum.

bi 11 yaşındayken bi de 22 yaşındayken sanırım :p
yaptığı her şeye hayranlık duyunca insan anlıyor. bu konuşurken saçıyla oynaması ya da cebinde akbil araması bile olabilir. insanlar sevda ile aşkı karıştırıyor bu noktada. aşkta hiç bitmeyen bir hayranlık vardır.

her diyalog ve eylem kavgaya dönüşmedi, zaten aşıksan üzmeden anlatmak istersin derdini. önemli olan ondan istediğini almak değil birlikte mutlu olmak olur. her haltta kavga çıkaran insanlar olgunlaşmamış insanlardır. 2 yılda 1 kere kavga ettim sanırım, onda da kendi inadından oldu.

ne yalan söyleyeyim kişiliğimden vazgeçtiğim zamanlar oldu :p yapmam dediğim, başkalarında görünce dalga geçtiğim pek çok şeyi yaptım. ama başkalarının düşüncesi umrumda olmadığı için aşk diyebiliyorum.

bi de kaçırdığım her anını, çocukluğunu, ergenliğini görmek için ona benzeyen oğlum olsun istiyorum. aşkla alakalı mıdır bilmem..

yukarıda da insanlar çok güzel anlatmış okurken ciddi ciddi duygulandım ama n3tw0rk3rınki sanırım benim aşk tanımıma en yakın olanı.
ha bi de bunları okurken aklına gelen kişiye aşık olma ihtimalin çok yüksek :)

aşık olmadan önce sabri gibiydim, olduktan sonra zidane gibi hissettim.

ben.

anlayacak bir şey değil, yaptığın her şeyle ortaya çıkıyor zaten. aradan zaman geçip gözün açılınca "lan ben napmışım amk? koy götüne gitsin amk orospusunun" diyorsun eheheh.

"gerçek aşk"tan kastın ne bilmiyorum. ama aşık oldum. hala da aşığım hayatımı ondan başka birisiyle geçirmek istemiyorum. kavga da etsem NE bileyim aldatılsam dahi ne olursa olsun ondan başka birisiyle olmayı düşünmüyorum ayrı kalkmayı düşünemiyorum

dedemleri ziyarete gittim 800 km öteden. tek vaktim buydu, normalde hayyatta gitmem ramazan'da. neden gitmediğimi çok iyi hatırlattılar bana!

eşşek gibi bütün yemekleri ben yaptım, tadına bile bakamadım. zaten bir göz oda. vay efendim koca kız olmuşum da tutmuyormuşum. acıktım diyormuşum. su içiyormuşum. inan ki, içtiğim bir yudum su. ağzıma attığım önceki günden kalmış bir lokma kuru pide. kendimden utandırdılar artık. bugün döndüm evime de, özüme de.

kardeşlerin çok fenaymış bu bir. ikincisi gözünü karartıp banyo lavabosundan su içebilirsin. ben yaptım, ölmedim :) ha oruçluyum diyip, banyodan su içme ama. o yalana giriyor, hoş değil. bize saygı duyuyor,yemiyor içmiyor desinler ama sen iç. göstermeden sadece.

ben de memlekete gidince boyle yapiyorum.

ac kalmak aileye islam hakkindaki goruslerimi anlatmaktan cok daha kolay geliyor.

saçmalık yüzünden değil de annemin canı çekmesin diye evdeykn yemiyorum.
işte de gece çalışıp gündüz uyuduğum için iftar vaktine kadar bekliyorum. arkadaşlarla yemek için.
aslnda oruç tutacam da sigarasızlık ve susuzluğa dayanamıyorum...

ben de öğlen yemeğe gitmiyorum bazen. yemekhane 200-300 metre ileride. bi de fabrikadan çıkmak falan zor geliyor. akşam da mesai oldu mu al sana oruç

@bana her yer cehennem, şu ana kadar sabah 6 - öğleden sonra 3 arasında uyuduğum için ayrıca uyanmam gerekmedi sahur için ama evet yapıyorum sahur da. tam kilo vermeye başlamıştım, güzel besleniyordum. şimdi 24 saatin yemeğini akşam 9 sabah 3 arasında yiyorum. keşke çok büyük adam olsaydım da sktir olup gidebilseydim başka yerlere.

kendi evime gitmeyi istemiyorum, istanbul'a dönünce mümkün olursa oradan da çıkacağım hatta. bu vesileyle onu da sıkıştırmış olayım: 2+1'e ikinci arayan (üç kişi çok kafam şişiyo) varsa beşiktaş-kadıköy civarında, ağustostan itibaren şeyapalım.

@pescador madem hatunsun ay hastayım de yumul yemeğe, baksınlar bön bön canları çeksin, sokakda aç adam senin elinde yarım ekmek döner yerken görünce karşına dikilip ayıp diyo mu onlar niye diyomuş?

@selam, hatun mu? nerde dedim hatunum diye? :) "keşke çok büyük adam olsaydım" demek, keşke çok param falan olsaydı da hani kimseye eyvallah etmeyip kendi evimi neyin alıp orda oturabilseydim demek. yoksa yine adamım yani, pipi falan var bi şeyler.

@titiraprap, aslında iyi fikir ama son bir yılda çok fazla şeker tükettiğim için artık çikolata kola bilmem ne çok çok az yiyip içiyorum. her gün bir tane çikolata yersem daha da kilo alırım burda :)

oruç aç kalmak değil ki yaw daha bugün babamlarla bu yüzden tartıştım :/

ben çocuğuma oruç tutturmam dedim, bunlar da olmaz alışsın dedi. ben de çocuğuma bu ayın iyilik ve terbiye ayı olduğunu, arkadaşlarıyla kavga etmemesi, sinirlense bile sakin olması gerektiğini öğretirim dedim. haklısın dediler artık.

sen de iradeni güçlendirmek gibi falan düşün. yoksa boş boş aç kalmak zulüm insana :/

@seksen9, benim icin ne yazik ki sadece ac kalmak. 17 saat ac kalmisken nefsimi koreltmek istemiyorum ben, onu normal zamanlarda yapmayi tercih ederim.

oruc tutanlara falan bi sey dedigim yok ama BENIM ICIN hicbir sekilde anlami olmadigi icin daha da zor oluyor.

ayrica istesem de yiyemeyecegimi bildigim zaman iradem guclenmiyor ki. "yeme hakkim var ama yememeliyim" dedigimde guclenmez mi irade?

işin zor valla ne diyim, dışarı çık arada süt filam iç. yaptığın büyük fedakarlık işte de insanlar pek anlamıyolar.

@pescador pardon yaw, başka bir yorumla senin post'u karşıtırdım :)

ben geçen sene cidden oruç tuttum ama bu sene su içiyorum vs evet köşede yemek benimde hoşuma gitmiyor ama bir iki parça çikolata yiyorum. sizde çikolata yerine başka bir şey koyun olmadı
edit:imla

yöneticiyi gizli yaparsan görmezler, bildirim de gitmiyo.

La

Sadece adını kullanıyorum.

edit: aslında bir iki şey çıkıyormuş ağzımdan, düşününce aklıma geldi ama birden garipsedim kendimi. o nedenle yazmayayım, hatta dikkat de edeyim ki çıkmasın öyle ağzımdan.

adının sonuna ''beyciğim'' ekliyorum.

*aram

moruk, kanka, abi, göt, amın oğlu

isimlerini deforme ederek söylüyorum ben.

"Hayatim"..

ya yok aslinda "haci" "mudur" "hafiz" "olm" "la olm" filan diyorum ama. "Hayatim" diye hitap edenlere imrenmisimdir.. bi gun bende istiyorum.

balısı diyorum ben çok samimiysek.

reyis, basganim.

aga, birader

hacı-birader

hacı, abi.

Alo, abi, hacı

bebişim canlarım cnm panpa hacı kanka

kendimden soğudum şu an:D

en yakın erkek dostuma sevgolattam diyorum. o da aşkolattam diyor.

pasam

olm, la, mal.

genelde: isim, seyrek olarak: oglum (olm seklimde), cok cok seyrek: hiyar, hayirsiz.

Dingil lafını severim.

hacı

dingil kesinlikle.

adı ecem ama ben kendısıne ayşe, kankisi güzel ,dıto ,panço, pompik ve daha birsürü hepsinede istisnasız bakar :)

abi
olm
lan

aga diyorum herkese.

arap

dostlarıma hacı, aga.
arkadaşlarıma moruk, amcoğlu, hafız, müdür.

bro, koçum ve isim+ciğim

hepsinin hikayesi var. yoksa aslında pek sevmem bu hitapları.

çok terbiyesiz olucak abi afedersin ama ben direk pezevenk diyorum

onun dışında kuzen, dostum, karşim, abi

female arkadaşlarıma ize genelde isimle hitap ediyorum. çok yakın arkadaşımsa güzelim falan derim o da beeeelki

Hepsine ismiyle. Sadece isminine abla/abi eklediklerim var.

çok yakın bi arkadaşım bana "naber len keraneci" diyor.

ben kızsa ve çok yakınsa canım, bebeğim, güzelim derim, erkekse sadece ismi, ismi'cim (sezgincim gibi) ya da bazen hocam, hacım, bro, dude vs.

bebeyim, yavru, yavrum, yavruceğzim, nadiren hacı. kız erkek fark etmez.

Müdür, abi, canım falan aklıma ilk gelenler..

isim.

Düz insanım sanırım. Dostum ya da dude ya da isim. Bı kadar.
Kızlara doğal olarak canım ve tatlım da diyebiliyorum ama erkeklere tatlım demem. Çok gay duruyo.

bro - cinsiyet ayırt etmeksizin

dişilere: çıtır, fıstık; erkeklere: moruk, la, hacı

isimleriyle

kenk, bro, brozinho, firlama, firildak

kel olanlara "napıyon lan kel" demek adettendir :)

beni sevenin değil, sevdiğim insanın yanında olmak isterim bir kadın olarak. şu an birine aşığım, ölüyorum. ama ben daha çok seviyorum. insanlar kadın erkek farketmez sevdiği kişiyle olmalı kendisini sevenle değil.

Acı ama öyle bence ya, kadına sevilmek, erkeğe de sevmek yakışıyo

Bu cümlelerin hepsi, kadınların kendilerini koruyamadığı, kendi ayakları üzerinde duramadığı zamanlarda çıkarılmışlar. Şu an 21. yüzyılda, aklı başında, şehirli bir kadın için geçerliliği olduğunu düşünmüyorum. Hem sevip hem sevildiğin insanla beraber olmak en güzeli. Derecesi bilinemez, bilinirse ve arada 'uçurumlar' varsa da sağlıklı bir insan tarafından kabul edilemez.

aynen öyle. erkek sever, kadın sevilir.

İlle birini seçmek durumdaysak ben sevmeyi tercih ederim. Ben hissetmedikten sonra ne hayır gelir o işten?

Kadınım.

hayatımda duyduğum en gerzekçe cümle olabilir.

pandispanya'ya katılmakla beraber, evlilikte düzgün çocuk yapmak için de o çocuğun zevkli bir aşk ürünü olması gerektiğine inancım var. Bunun için de iki tarafın birden katkısı gerekiyor.

bence her insan sevmeli sevilmeli

öncelikle; kimse kimseyle bi hayat kurmamalı, kimse kimseye angaje olmamalı, kimse kimsenin malı olmamalı.

sonralıkla da kadını, erkeği ve sair cinsleri kendi içinde bu tür kalıplarla tanımlamaya çalışmak netice vermez. duyar kasmıyorum, olanı söylüyorum. bazı kadın sevmek ister, bazı erkek sevilmek ister, bazısı ikisini ister. ama anketvari, "bakalım çoğunluk ne durumda" şeklinde bi nabız yoklama ise amaç, ona bi itirazım olamaz elbette. hatta, "ben bi erkek olarak, beğendiğim, sevdiğim birinin beni beğenmesini, sevmesini isterim" diyerek katkıda da bulunabilirim bu ankete.

Erkek daha cok sevmeli ki kadinina sadik olsun, çünkü aldatmaya daha meyilliler. Özetlemem bu kadar.

erkekler sevdikleri kadınlara karşı bile çok vicdansızlar kaldı ki sevmedikleri zaman iş çağrından çıkabilir, üzülen taraf kadın olur.

ama kadın merhametlidir, sevmese de karşı tarafın sevgisinin emeğinin karşılığını verir.

gadınlar olarak ilgiden hoşlandığımız da gerçek, o yüzden elinizdekinin kıymetini bilin ilgi gösterin ki kaçmasın kadın.

ps: bu tespit çıkarılırken o.ç.ları göz ardı edilmiştir.

toplumsal cinsiyete yönelik tutumlar vol.92432383343238549855765

Kadına sevmek de çok yakışır. Ben katılmıyorum. Tribe girmeden, kendini gereksiz yere ezdirmeden falan işte sadece sevmek. Kadın sevdikçe ggüzelleşen bir canlı bence.

esit olmasi tabi ki her zaman ideal. ama birini secmek zorunda olsam daha cok seven olmayi tercih ederim. obur turlu buyuk ihtimalle sevdigim insani uzmek zorunda kalirim cunku. daha az sevmek her zaman uzer bunu fark ettiginde. ben gucluyum, karsimdaki insan beni uzse de toparlanirim. ama sevdigim birini uzmus olmakla yasayabilicegimi sanmiyorum.

ben kadinim. bu laf toplumda genelde erkeklerin kadinlarin pesinden kosmasi gerektigi algisi yuzunden cikmis bence. o yuzden cogu insan evet kadina sevilmek yakisir diye dusunur, dogaldir bu.

hayat kurucaksan ya cok cok sevicek iki taraf da ve ilerde bu sevgi azalmiycak, ya da az da olsa sevgi ve cokca saygi olucak ki cocuklar iyi bir ortamda buyusun.

yok öyle birşey. her duyduğunuz şeye inanmayın, kadının bir erkeğin peşinden deliler gibi koştuğunun da sayısız örneği var.

saçma. ikisi de birbirine aşık olmalı, deli gibi.

ben çok güzel seviyorum. erkek mi olayım yani?

Ben sevmeyi seviyorum. "Sevilmek bir süre sonra sıkabiliyor" diye saçma bir cümleyle ayrılıyorum buradan.

erkeği kadını yok ; siken sevilir, seven sikilir. ona göre hesap et.

mandalina kokusu ve 89 reyis +1000

kadınlar daha duygusal oldukları için çok aşık olmasalar da bağanabiliyorlar eğer ki erkek de sevmeyi biliyorsa. ama erkek öyle değil, sevmezse aldatır, kullanır. Erkek severken bile aldatabiliyorken sevmeyen ya da daha az seven erkekle mümkün değil olmaz, olamaz.

Erkek daha çok sevmeli demiyorum ama kadın kesinlikle daha çok sevmemeli.

bok gibi söz. erkek de sevilmek kadın da sevmek ister. kim dediyse yalan atmış

erkeğim ve hep sev sev nereye kadar sevilmek istiyorum ULAN

Aynı konuya ikinci kez yazmış olacağım da, düşününce hakkaten çok dandik sözmüş. Kadın sevgiyi, ilgiyi alsın alsın, adamlar da versin versin; sonra al sana manyak insan evlatları. Ondan sonra "ilgi manyağı kadın"lar ortaya çıkıyor; istediği ilgiyi ve sevgiyi alamayınca trip atan, dırdıra yatan, ilk adımı karşı taraftan beklerken sabırlarını tüketen kadınlar ortaya çıkıyor. Adamlar için de benzeri geçerli; sevgiyi verip verip de alamadıkça sinire kesiyorlar, göremediği ve aç olduğu sevgi kadar horozlanıyorlar, akşamları efkarlanıp içmeye veriyorlar kendilerini o sevgi boşluğunu doldurabilmek için. Kimse de horozluğu kadar erkek, dırdırı kadar kadın değil.

Ara sıra birinin biraz daha fazla sevmesi normal, o kutbun aralarda yer değiştirmesi de normal. Ama o sevgilerin arasında çok çok fark olması insanın ömrünü çürütür be. İlişki karşılıklı bir akış olmalı, iki tarafında akış yollarından birini tıkayınca kangren olur o. O yüzden de bir ton böyle ilişki sahibi bir baskın ve bir ezik yaratıyor, bu mottoyla hareket eden ilişkilerde insanlar birbirinin ömrüne ömür katmıyor; tam tersine birisi diğerinin ömründen yiyor, yanında da kendi ömründen veriyor.

Nasıl ki her birey hayatta kalabilecek kadar yemek yapabilmeli, anlaşabilmek için en az bir dil konuşabilmeli; herkes o kadar sevmeyi ve sevilmeyi de becerebilmeli. "O senin görevin, bu benim görevim"lerle büsbüyük ve apanlamsız, hayatın doğal yoluyla gelmeyen, toplumun bir tarafından uydurduğu yükleri birbirimizin sırtlarına yüklemeye çok meraklıyız. Bu merak yüzünden doğru düzgün ilişki insanları da ilişkinin tatlarını çıkaramıyor, ancak görevlerini yerine getirip getirmediklerine konsantre oluyorlar. O arada da ömür geçiyor, o ömürler doğru düzgün sevmeyi, sevilmeyi bilmeden harcanıp gidiyorlar. Bildiğin koskoca bir yazık!

Sevmek-sevilmek, yin-yang işte. İki yarım tek vücutta bir araya gelmezse tam olmaz.

çok sevmeyeceğim bir adamla niye olayım ki, o zaman nasıl mutlu olurum. birini çok sevmek enerji, coşku, neşe veren bir şey başlı başına.
karşılıklı birbirinizi çok sevip, birbirinize çok değer verdiğiniz biriyle olun bence.

parası olan değil lafını etmeden paylaşan adam değerlidir.

mevcut dinim olmasa paraya tapardım ben, insanları bu kadar yöneten, bu kadar dize getiren başka bir tanrı olamaz zira.

kardeş payında bir sahne var, çok hoşuma gitti, hilmi önüne gelene vuruyo, karşısındaki sinirlenince para veriyor ve karşısındaki sesini bile çıkarmadan gidiyor. işte böyle bir toplum olduk, para verince sesini kesen, özgürlüğünü parası olmaya bağlayan bir toplum.

sen paraya tapan toplum görmemişin hacıt.

millet oy veriyo la, mitinge fln gitmelerini saymıyorum, gizli olan işlem oy kullanmayı bile para verene yönelik yapıyorlar. daha ne görelim?

Çocukları sevindiriyorsa ve sevindirmek için elinden geleni yapıyorsa ve içinde paylaşma duygusu varsa bu zaten iyi insandır kolay kolay değişmez

Ayrıca seksen9 ada katılıyorum lafını etmemesi önemli

Anlattigin ornekler parasi olanin sevilmesinden ziyade parasini paylasmaktan cekinmemeye ornek.

Günaydın. Bir de çok konuşanından kıllanmaya başlarsan rahat edersin.

Ben de sattığım şeyin(hizmet, mal neyse artık) kusurlarını da söylediğim için çok para kazanamıyorum. Söylemeyen arkadaşlarım da bmw'ye biniyor. Bu memleket böyle.

Emlakçılardan korkuyorum ben. Şark kurnazı olanlar zaten yerin dibine batsın da (emlakçılıktan bağımsız olarak), olmayan emlakçılar da öyle bir çakal oluyorlar ki yanlarına tavuk saflığıyla gidersen çıtır çıtır yiyorlar. Kötü insanlar oldukları için değil ama işinin gereği öyle olmalarından korkuyorum.

Bu da Gezi psikolojisi ile aynı bence. "Biz sadece işimizi yapıyoruz". Yine de şark kurnazı olmayan emlakçılarla Gezi'yi bir arada tutmak istemiyorum. Aralarında uçurum olmalarına rağmen sadece psikolojinin kökeni benzer.

Gerçi bende de işimin gereği ve hayatıma "meslek hastalığı" olarak yansıyan birçok özellik var.

İskan olmadan internet bağlatabiliyorsun bu arada.
Kendi başıma geldi 1 ay önce, oradan biliyorum.

@cakabo, ya biraz araştırdım. binada kazı dahil hiçbir şey yok. 2 sokak öteden internet kazısı yapılacak, bunu yapmak için de ttnet kesinlikle ama kesinlikle iskan istiyor. ayrıca elektrik ve suyu kendi üzerime alamamam da ayrı bir fiyaskoydu.

kısaca zaten 1 senelik sözleşme yapacağım evin 8-9 ayı evde kendi adıma hiçbir şey kullanamayacaktım. niye bir insan söylemez bunu

şark kurnazlığı değil, emlakçılık, brokerlik, pazarlamacılık yapıp iflas etmeyen çoğu insan gibi bu adam da psikopat sınıfında. sosyopat olarak da anabiliriz sanırım, dürtüsel değil amaç odaklı olduğu için, bu ayrımdan tam emin değilim. nörologlar hepsini psikopat başlığı altında inceler genelde. neyse, bu adamın fiziksel olarak, beyin fonksiyonu olarak empati kurma ve vicdan azabı çekme gibi bir yetisi yok. yok yani seni kandırmış paranı almış, kötü hissedemiyor. sadece sana vicdanı varmış gibi göstermeye çalışıyor çünkü normal insanları ikna etmenin en kolay yolu bu.

zaten hep öyle değil midir, kimse salt kötülük veya piçlik olsun diye yaptıklarını yapmaz. kendince çarpık sebepleri, ikna edici nedenleri vardır. büyük ihtimal adamın çevresindeki herkes işini öyle yapıyor, e insan psikolojisi işte herkes öyle yapınca o yapılanın doğru ve meşru olduğunu düşünüyor. bi şekilde emlakçı ofisini açmış, portföy oluşturmuş ama profesyonellik yerlerde. emlakçıların bu arada %70 i böyle diyebilirim. vakti zamanında ilk işime girip kendi evimi tuttuğumda yaşlı ve son derece çamur emlakçım birgün işten defalarca aramıştı beni. müsait olunca döndüm kendisine "kirayı ödememişin" filan tarzı hafiften atarlı konuşmaya başladı. ilk ayın kirası olduğundan evsahibiyle birlikte takip ediyor. o atarı aldım bi tarafına soktum tabi. ödeme sürem ayın 1-7 si arası bu beni 5inde arıyor. bunu deyince de e ben nerden bilim diyor. sözleşmenin kopyası da elinde gerizekalının. yok yere sinir harbi yaşatırlar insana. aralarında düzgünleri çıkıyor, mümkünse denk geldiğinde onlarla iş yapmak lazım.

ben şuan şirket gibi bir sistemle çalışan, residans tarzı bir yerde eve çıktım.
kapora ne kadar? tık bu kadar.
depozito, peşinat. tık bu kadar.
ne var, ne yok? tık hepsi yazılı, olumsuzlar dahil.

her şey belli, her şey net. ödeme süremiz? belli.

olay budur, bu kadar berraktır. tekrar ediyorum: bu ülkenin hiçbir şeye değil, sadece profesyonelliğe ihtiyacı var. siyasetten tutun emlakçılığa kadar. ucuz ve rahat esnetilebilir vicdan muhasebeleriyle insanların yarısından çoğu dolandırıcı olarak dolaşıyor sokakta.

biliyorum konuyu dağıttım ama aslında hepsi birbiriyle bağlantılı şeyler.
bir mobilyacıya gidip 500tl yazan mobilyayı pazarlıkla 350tl'ye alıyorsam ve benden sonra gelen müşteri bunu 500tl'ye alıyorsa bu iş bile etik değildir bana göre. her ne kadar "pazarlık sünnettir" tarzı yaklaşımlar olsa da. ikeaya giderim, zenginin de fakirin de aynı fiyattan aldığı ürünü alır çıkarım.

çünkü ben artık yoruldum. sürekli aklımda bin tilki döndürmek zorunda kalmaktan "acaba daha düşer miydi" kafası yaşamaktan yoruldum. artık "neyse o" şeylerle ilgilenicem.

çünkü bu ülkenin satıcılarında durum bu. adamlar net kuralları olmayan adamlar, çok basit bir "e şöyle yapıyorum abi kandırmak değil ki bu" muhasebesi yaptığı an her şeyle karşılaşabilirsiniz.

r_u_h +1

bunlar vicdani ağırlık, yüz kızarması, soğuk ter nedir bilmeyen insanlar. bu sayede başarılı oluyorlar. bu tipler başarılı oldukça da bunların hayatları, başarı öyküsü tadında pazarlanıyor, zamanla standart esnaf-iş insanı rol modeli haline geliyorlar.

ya ben anlamıyorum böyle vicdansızları, hiç mi anası babası şefkat göstermedi? hiç mi insanlık görmediler?

sanki herkes boğuluyor da son can simidini kurtarmaya çalışır gibi millet birbirini sömürmeye çalışıyor arkadaş. kendinden başka hiç kimseye yaşama-mutlu olma hakkı tanımıyor. empati yeteneğinden yoksun insanlar başlarına gelse bile anlamazlar yaptıkları şerefsizliği. yeryüzünde herkese yetecek kadar nimet var lan görgüsüz ayı! senin yüzünden kimsenin kimseye güveni kalmadı..

bi hikaye vardı, adamın biri yolda yardım isteyen birine yardım ediyo, yardım isteyen adam da boş anını bulup adamın cüzdanını çalıp kaçmaya başlıyo. soyulan adam da 'valla cüzdandaki para umrumda değil helal olsun ama insanlara olan güvenimi, iyilik yapma arzumu çaldın ya o konuda hakkımı helal etmiyorum' diyo. sonunda hırsız napıyo geri mi veriyo parayı, tabi ki vermiyo. insanlıktan anlasa zaten yapmazdı, gidiyo bi güzel yiyo parayı yavşak. ama kötürüm kalıyo, yaşlanınca kızı bakmıyo olabilir.
(turabi gibi hikayesiz anlatamıyorum derdimi)

sabah sabah niye sinirlendiysem..

ulan adamın cümleleri aklıma geliyor :)

800tl için mi böyle böyle yapacam, sen nasıl bi insansın cart curt diye bağırıyordu. e orospu çocuğu, ben sana telefon açıyorum "sen bana ayıplı daire satmışsın. bana vaadettiğin hiçbir şey burada yok. bu daireden çıkıyorum. kaporamı alayım" diyorum. bin türlü dalavere çeviriyorsun. iş "dolandırıcılıktan karakola gidiyorum şuan elimde sözleşme var parayı orada tahsil ederim" aşamasına geldiğinde anca it gibi parayı getiriyorsun.

size yemin ediyorum ki adam dolandırıcılık yaptığının farkında değil.
doğal bir işleyiş olmuş bu adam için. daire satacaksa, her şeye evet var, diyecek. ayıpları söylemeyecek, söylemediği yetmezmiş gibi bir de durumun tam tersini söyleyerek yalan söyleyecek, bunlar hep normal şeyler.

yeterli vicdanı zemine ve kendini kandırmanı sağlayacak bahanelere oturtunca 300 yıl önceki gibi köle de alıp satabiliyorsun esasında. o adamlarla bugün karşılıklı konuşsanız çok haklı olduğuna emin olduklarını göreceksiniz.

ben hala içten içe gülüyorum. adam katıksız, kılçıksız bir dolandırıcı. ancak durumun farkında değil. ya devletlerin kesinlikle bu tip vakaları çok detaylıca incelemeleri gerekiyor. hapis cezası falan değil, sosyolojik derin çalışmalar tedaviler yapılması gerekiyor böyle adamlara. vicdan denen şeyi bir kanun kitabı gibi yorumlayıp bulduğu her açıktan faydalanmaya çalışan hiçbir insan normal olamaz.

çok doğru demişsin. kuralcılık!

ülkemizde kurallara uymak enayilik gibi görülüyor. kuralcı bir adam düz mantıklı, memur kafalı olarak tanımlanıyor. yırtıksan, pratik zekalı oluyorsun. kaos hakim. o emlakçı herkes öyle yaptıgı için yaptıgının o işin gereği oldugunu düşünüyor

emlakçıya güven olmaz zaten

"müezzin vokal" diyoruz.

Hıristiyan olanlar Hadim ediliyor sesleri hep meleklerin gibi kalsın diye

yusuf güney, ceceli, bkmden çıkma şarkıcı çocuk bide mabel matiz müezzin sesli geliyo bana bilmem size de öylemi.

tizlere iyi basıyolar

Yok bu değil, tam dediğim gibiydi, sonu çoğuldu, ama neydi neydi...

unutulanlar unutanları asla unutmazlar..

aslı nazını unuttu
kerem sazını unuttu
mecnun sözünü unuttu
ben seni hiç unutmadım

Bu da değil ama buldum;

nazan öncel'den geliyor

"Yağmurları unutmadım
Yağmurları unuttular..."

normal en iyisi hacı

buradaki görsellere göre fit/güçlü kol.

normal.

3

normal

3 numara. o kıvrım olmalı bence. çok büyük seksilik katıyor.

lost'tan kate abla gelsin sana images4.fanpop.com bu kadını seksi yapan şey %60 yüzü, %40 kolları.

normal be

görsellere göre, fit/güçlü. çekimler profesyonel elbette ötekilere göre.

yine de estetik duruyor.

3-4 çok erkeksi.

5 çok tahtamsı.

1 çok vıcık vıcık.

2 iyidir. 2 tam kıvamında.

buradakilere göre evet güçlü olan. ama yumuşak olsun.

3.

Vücudun kalanına yönelik (kol dışında) daha fit bir imge oluşturuyor zihnimde. Ayrıca formunu daha uzun yıllar korur gibi.

1 zaten pert. 4 ile güreş mi tutucaz? 5 too skinny.

Buradaki normal biraz tombul olmuş. Fotoğraftakilere göre fit kol iyi duruyor; ama ben ince bilekli normal kolu tercih ederim. Hoş, kol tercih etmek de neyse? Sanki hayatıma girecekleri kollarına göre seçiyormuşum gibi oldu böyle deyince. Hiç alakası yok.

ıyy çok ince kol yivreanç. :D

Bence normal kol güzel ya.

@bugunku antremanda goz dolduran futbolcu, 3 numaraya direkt kate ablayı koyacaktım zaten ama şimdi "kısa, kalın" gibi yorumlar yapıp beni üzerler diye vazgeçtim :D Kendisine saygım sonsuz. Yirim.

bu fitness.ramp.com
çünkü iyi :D

sen o kola normal mı diyorsun ?

hepsi kötü. normal kol iyidir. ama oradaki normal değil.

Jessica Alba kolu <3
hatta Jessica Alba'nın bütün uzuvları

ince kol. hatta alexa chung kolu.

normal tüysüz.

2 normal kol

kıllı kol seviyorum.

burdakilere göre normal kol. ama normalde ince kolun kemikleri sayılmayanı.

sabah kadın programına katılmış teyze kolu bıngıldaması olmasın da.
fit olur normal olur sorun değil.

soyle sevgilin olaydi, her aksam doveydi seni, hosuna gider miydi?

3.bp.blogspot.com

6- tavukkol

normal

sırf cevap vermek için giriş yaptım
4 numara kaslı kol seviyorum.

Vay, thunder, seni duyurunun baştacı ilan ediyorum :D

1 ile 2 zaten insanlık suçu; 4'le karşılaşmak zor; 5'in allah belasını versin; 3 iyi.

2'yi de amma abarttınız arkadaş, bana o kadar kötü gelmedi :) Normal gerçekten.

2-3 iyidir :))

fit/güçlü kol.

1. çok kötü
2. hiçbir özelliği yok
3. kadına fit bir hava katıyor hoşuma gitti.
4. iğrenç
5. kuskunç

benim en hassas olduğum konu kilo verince hiç bir yerim sarkmadı arka kol vıcık vıcık. Kaç kere bunun yüzünden ağladığımı biliyorum gece gece kötü oldum görünce. Yazayım dedim sadece.

fit+ince kombinasyon

bizim oralarda bi söz vardır; avratın koluna vuracan tee diyarbakıra gidecen gelecen hala sallanacak.

yani şöyle bişey iyidir www.fbm.com.tr

2-3

Normalin daha incesi. Onu koymamışsın.

Aslında bence normalin daha incesi 3. fotoğraftaki ilk kız. Çünkü zaten sıkmayınca daha normal duruyo kollar.

@duzsac, saçmalama:) birazcık çalışırsan hemencik toparlarsın oraları.

tabii ki 3. seninki 4 mü çok merak ettim pandispanya, çok üzülmüşsün oy almayacak diye :D

İnce ve kas hatları belli olmayan kol da var. O en ideali. Ondan sonra 3 gelir. Sonra 2.

bir kol her zaman omuz-gerdan ya da sırt ile beraber derecelendirilmelidir. normal kol dediğin biraz patlıcan ayrıca.
ilk görseldeki after var ya, o en iyisi gibi geldi bana.

3

@deadline hahaha hayır 4 diilim :D Benimki 3, halbuki en çok onu övmüştüm aksdhaksjdh :p

3 hafiften kaslı fit kol güzeldir bkz jessica biel,zayıf veya bıngıl bıngıl kol itici geliyor.

2 ve 3 seviyorum.

2. kol kızın bir kusuru olmadığını gösteriyor en azından,fit değil ama kollar patlıcan da değil o yüzden gözüme batmaz.

3. kızın kendine baktığını spor vs yaptığını en azından yediğine dikkat ettiğini gösterir, ya da geçmişinde spor da yapmış olabilir ve ben öyle hatunları "yirim".

1.patlıcan kol, valla annemde falan severim öyle kolu, o da annemin kolu olduğu için yoksa 20-25 yaşnda hatunda öyle kol,ıyk:8

4-5 ise extrem oldukları için hoş bulmuyorum.

Net 3. Geri kalan hepsi vasat-kötü-iğrenç.

bir kadın olarak : bence 3 fit kol. Çünkü o kadar sıkmayınca erkeksi durmuyor; ayrıca da sağlıklı görünüyor bence. normal kol diye verilen göster balık etli kol; balıketli diye gösterilenler de şişman kol bence. balıketi kol yine idare ediyor ama şişman kol kadına hiç yakışmıyor.

balık etli kol kimisine yakışıyor ama görsellere göre konuşursam normal kol.

3 güzel.

yalnız pandispanyacığım, senin o normal kol dediğin normal kol filan değil. gayet de balık etli bir kol o. hayır, bende aynısından var, oradan biliyorum.

ekleme: yok, vazgeçtim. benim kollar bile daha zayıf ondan.

Valla iki gündür 40 kere filan baktım bana hala çok normal kol geliyor :D Acaba siz ideal norm filan olarak mı düşündünüz diye düşünüyorum ama içinden çıkamıyorum :) Benim için normal = sık bulunan, çok belirgin bir artı ya da eksisi olmayan demek oluyordu. Neyse peki madem ne diyeyim :):)

2) normal kol

yaş önemli. fail ve kurbanın yaşı nedir?

güvenebileceğin biri umarım karşına çıkar, ve seni yüz üstü bırakmaz. herkesin böyle olmadığını bil yalnızca, tacizci erkeklerden nefret eden erkeklerin de var olduğunu bil, bir nebze olsun rahatla.

27-21

çok afedersin böyle ensest götverenler var malesef. onun dışında taciz başlı başına götverenlik. kezbana dönmek değil verdiğin tepkide çok haklısın. umarım güvenini kazanacak bir erkek çıkar, hepimiz aynı değiliz. knight of cydonia'nın dediği gibi tacizci erkeklerden nefret eden erkekler var, erkek derler kendine ama yürüyen hormondan başka bişey değiller. takmamaya çalış kafana

kuzene gelince ifşa et ergen dallamayı. herif beyniyle değil taşaklarla düşünüyor anlaşılan

Tacizin başında ben "cehalet" görüyorum. Gerçekten alt benliğine söz geçiremeyen, kendi içindeki medeniyete ulaşamamış insanın işi bu. Emin ol, bundan ölesiye tiksinen, bunu yapmaktansa belki ölmeyi tercih edecek erkekler de var.

Kimsenin hatasını, kimsenin cehaletinin bedelini başkasına ödetme. Sen yine temkinli ol; kendini bu şekilde bol bol telkin edersen, her şey yoluna girecek.

Çok geçmiş olsun.

tacizin, taciz edilenin dış görünüşü ve davranışlarıyla ilgisi yoktur. ayrıca taciz, tüm detayları ve şartları ve motivasyonları ile tamamen mütecavize ait bir suçtur. erkekler olarak, böyle düşündüğümüzü bilmenizi isterim.

Ben de çocukluğumdan bu yana çok kez tacize uğradım.kendimi korumayı öğrendim dediğimde de taciz edildim. Ama bu benimle ya da seninle alakalı bişey değil. Çok ruh hastası var ve aklı başında olmayan karaktersiz insanlar hormonlarını da yönetemiyor. Erkeklere değil kadınlara değil insana güvenmeyi öğren. Kadınlar içinde de erkekler içinde de böyleleri var ve hep var olacak. Onlar yüzünden asla hayatını kısıtlama. Şüpheci olmak iyidir ama fazlası hayatını kısıtlamana neden olur.
Önce kendini korumayı öğren en azından riskleri indirgiyor. Kendine güvenin olsun ve özellilşe toplulukta ifşa et. Kendine güven tacizcileri yavaşlatıp korkmalarına neden oluyor. Kuzenini de aile içinde ifşa et.

geçmiş olsun. bir erkek olmama rağmen tacize uğradım iki sefer. öyle baby face falan da değilim. bildiğin yurdum insanıyım. ama kadın erkek olayında şöyle bir ayrıntı var ben gözlerden kaçan. kadınların hiç önemsemediği üzerinde durmadığı bir hareketi (bu söz olabilir, fiziksel bir hareket olabilir vs) karşı cins bir davet olarak görebiliyor. bir çok sıkıntı da buradan çıkıyor. yanlış anlaşılmasın size iş attınız tarzı bir şey demiyorum. sadece istemeden böyle algılanan karşı tarafın birbirinin amacından haberi olmayan bir sürü durum gördüm/duydum.

evet, taciz kötüdür, sevmeyiz etmeyiz ama şu başlıktaki "kezbana döndüm" ifadesi de aynı derecede kötü geldi bana. kadının kadından daha büyük düşmanı olmadığını açık ediyor iyice.

"Siz bile?"

vay amk çok afedersin. geçmiş olsun

naptıki?yasıtının yaptıgının etkisi altında kalıp kuzenin samimiyetini yanlıs degerlendırmıs olamazmısın?

Devilred ota boka kezban diyen tayfaya ben de gicigim ama uff erkklr hp slk diyen bi grup da var yani simdi. Bunun erkeklerde de karsiligi var, ama ben kadin oldugum icin kezban yazdim.
Ayni mantikla tacizci erkeklere giydiren erkekler icin de biri gelip altta erkegin erkekten buyuk dusmani yok diyebilir.

Ayrica su kadar sikintim var kezbanimi duzelttigin icin cok sagol.

@jamswety, olamam malesef keske olsam

psikologa git

ilkokul 1'deydim. eve uzak bir markete gitmek zorundaydım, bilmem ne amk sütü orada satılıyormuş sadece. bir de yorgan iğnesi almam gerekiyor. market de bakkalın biraz büyüğü, hacı sakalına tükürdüğüm bir adam duruyor.

kimse yok içeride benden başka. söyledim şunu şunu alcam diye. adam geldi yanıma, sütü verdi. sonra pantolonumdan içeri elini sokup, penisimi kavradı, çuvaldız varken ne yapacaksın iğneyi dedi. şok oldum, kıpkırmızı oldum, bıraksana diyorum bırakmıyor. bir koluyla beni tutmuş avuçluyor piç. gücüm de yok, karşı koyamıyorum, tekme attım, ağlamaya başladım. kötü bir şey yapmıyorum diyor. seviyorum seni ne var bunda ağlama diyor...

neyse, içeri başka müşteri gelince beni bıraktı. eve gittim. babama anlattım. adam emniyet müdürü, bakkalın ağzına sıçıldı ama bu zamana kadar hiç unutamadım yaşadıklarımı.

sanmıyorum senin de unutacağını, ama yeniden güvenebilirsin, düzgün insanlar daha çok, kurbanı oynama yeter ki.

Kuzeninin yaptigini yakinlarin biliyorlar mi? Bilmiyorlarsa bilmeliler boyle bir kepazeligi! Kadinlar neden gizliyorlar boyle seyleri anlamiyorumki?? Yapan yapdigindan utanmiyorda siz magduriyetinizden mi utaniyorsunuz? Yapmayin! Boyle gelmis boyle gidiyor, kadinlar damga yerim diye utandiginda boyle seyleri gizliyorlar, bu adamlarda erkegim diye dolasiyorlar ortalikta. Insanlarin yuzlerine bakabiliyorlar! Yapmayin! Bu insanlarin kepazeligini gizli tutmayin. Butun yakin cevresi bilsin insan icine cikamasin gorsunler dunyanin kac bucak oldugunu. Hep kadinlarin damga yemekten korktugunu bilmekten cesaret aliyorlar, yapmayin! Yapmayin!

Delifaruk, olay bildigin gibi degil ki:(
Ben ifsadan sundan bundan asla sakinmam, hayati boyunca klisenin karsisinda yer almasiyla ovunen biriyim. Ama iste hayat insani oyle noktalara getiriyor ki, ne oldum demeyeceksin lafini yasayarak ogreniyorsun.

Kuzenim elimde buyudu sayilir, her derdine ortak oldum. Dusun kizla bulusmaya gider, harcligini benden alir. Kendi ablasina, annesine anlatmadiklarini benimle paylasir. Kardesimden farki yok, ben bunu aileden birine soylesem asla suratina bakilmaz. Cocuk zaten hep hirpalanarak buyudu, bilmiyorum su anda merhametim baskin cikiyor. Ama evet yaptigi da yanina kar kaldi.

Sen de haklisin, vicdanin el vermiyorsa ne diyeyim.. Ama bunun gibi yuzlerce olayin hep bu yuzden birilerinin yanina kar kaldigini dusununce ofkelendim iste. Sen de biliyorsun, bahsettigim sebepten boyle seyler yapmaktan cekinmiyorlar. En azindan herkese duyuracagini soyleseydin biraz gozu korksun. Yapmayacak olsan da yapacagini soyle kararli gorun. Madem merhamet ediyorsun, en azindan o korkuyu yasat ona.

ne yaptığını paylaşır mısın? ciddi olarak cevap vermeden önce "tekrar güvenebilecek miyim?" boyutuna getirecek kadar sarsıcı bir olay mı olmuş, kendi açımdan değerlendirmek istiyorum. kişisel algılama ama malum abartıyı, dramayı seven bir kültür ve toplumuz. gazı da vermiş zaten arkadaşlar.

tacize ugradigin icin yasadigin travmayi kezbanlik olarak anlatmak zorunda kaldigin icin uzgunum oncelikle. bizim beyinsiz erkegimiz ne yazik ki her boka kezban dedigi icin kadinlar da "biliyorum kezbanlik" diye soze baslamak zorunda hissediyorlar. bunun icin senden bizim denyolar adina ozur dilerim.

sonrasinda ise bakis acinin hakli ve yerinde oldugunu soylemem lazim. bizim ulkemiz boyle, kendini sakinmalisin. muhakkak sana deger veren ve senin de istedigin bir adam karsina cikacak, uzun sureli iliskiniz ya da evliliginiz olacak. sadece o adama guvenmen yeter. digerlerini bosver zaten. kezbanliksa kezbanlik, bu hiyarlar sana ne gozle bakarlarsa baksinlar, sen kendini koru.

bi de buraya gelip "ne oldugunu yaz, sarsici bi olay mi degil mi ben karar veriyim, toplumumuz abartiyi seviyo zaten" yazacak yuzu olan adamlar yok mu. sarsilmissa sarsilmistir ulan, sana mi soracak. dedim sana, dogrusunu sen yapiyorsun, erkek olarak soyluyorum bunu, su mantaliteye bak, yuh.

canım kardeşim yazılanları okuyup da büyütüp sıvazlayacak halim yok. kadın kendince travma yaşamış. bu tarz durumlarda beyin insana oyunlar oynar. kişinin kendini haklı çıkarması adına yaşanılan olayları farklı yorumlayabilir. tarafsız bir göz olarak olaya bakıp da yanlış anlaşılan bir şey varsa açıklığa kavuşturup, bu kötü bulutu ortadan kaldırmak varken boş boş "geçmiş olsun." mu diyeyim? yurdum erkekleri adına özür mü dileyeyim? tacizcisine zarar vermesi için teşvik ve tahrik mi edeyim?

@jacknife

hasta mısın birader? kıza daha yukarıda da sormuşlar, cevap vermemeyi tercih etmiş. hala tam olarak ne yaşadın diye merakını ne diye tatmin peşindesin, yok dramayı seven toplummuş bilmem ne diye kremayla süslüyorsun merakını.

edit: ben yazarken başkasının da tepkisini çekmiş zaten. neyse.

@art vandaley

tabii ki güvenebileceğin biri hatta birileri çıkacaktır karşına. önceleri genel düşünür insan, ufak ufak güvenini kazanacak biri çıktığında ise özele indirgeyip daha sağlıklı düşünürsün mutlaka. kendini telkin etmen adına, birçok kadın çok daha kötü şartlara maruz kalıyorlar. ülkemizi geç, tüm dünyada böyle. kıyısından köşesinden (öyle olmasa dahi, öyle bak zamanla) atlatıp çek süngeri. sıralı küfürler saydırabilirim ergene, geçiyorum o kısmı. çok geçmiş olsun.

@jacknife, peki sen hangi yetilerle benim algimi değerlendirebilecek kapasitede olduğuna inaniyorsun. Yalom aramizda dolaniyor da haberimiz mi yok.

Tacizcisine zarar vermek derken beyninin tacizci kabul ettiğini ispatliyorsun zaten. Bi de senin bu yaptigin şiddet gösteren polisi savunmaya benziyor, hep gücün yaninda olmak. İnsanlar en azından empati yapmaya calisiyor, sense olmadik bi bilmislikle yargılama pesindesin.

@art, ne bokuma yazdın bunları madem buraya? geçmiş olsun dileklerini almak, teselli edilmek için mi? hayır, ilgi istiyorsan söyle gene gösteririz biz.

psikologa git arkadaşım. git, ona da anlatma inatla. "benim bildiğim doğruydu." de. 21 yaşındaki bebenin yanında olma çabam varmış. kafalara gel la.

Bu kadar saldirmanin altinda birşey var bence.ama olsun ben psikologa giderim,ucu mu girse tamami mi girse taciz olur diye ogrenirim. Agzimi bozdurdun su vakitte.

bir kere açtırdın artık ağzımı. lan taciz dediğin ellemek olur, değdirmek olur, öküz gibi bakmak olur, laf atmak olur. ucu mu girse tamamı mı girse durumuna nasıl geldi de o olay taciz oluyor?

ha yok olayın farkındaydım ama engelleyemedim diyorsan o tecavüz oluyor. uyandırayım yani.

Jacknife kendini komik duruma düşürme, bekleme yapma kardesim

şu anki psikolojiyle söyleyeceklerime hak vermeyebilirsin ama yazdıklarımdan anladığımı açıklayayım.
kuzenin hırpalanarak büyümüş, çocukluğunda oral-anal dönemlerini kötü geçirmiş belli ki. 21 yaşındaki biri için bunlar bahane değil ama psikolojisinin normal olmadığını düşünüyorum.

seni nasıl rahatsız ettiğini anlayamasam da belli ki sen ona kardeş gibi yaklaşmışın ama o farklı gözle bakmış. bazı insanlar cinsellikle yakınlığı karıştırırlar. kendine yakın hissettiği ve manyak olduğu için yapmış olabilir her ne yaptıysa(sadece sana yazdığını falan düşündüm).

yok eğer direk taciz ettiyse seni çek karşına konuş. gözünü korkut. gerekirse tedavi olması için zorla. her gün kızından torunundan çocuğu olan insanları duyuyorum. bu manyaklar tedavi olmazsa birinin canını yakabilir. kaldı ki senin gibi 27 yaşında birinin canını bile sıkması affedilir bişey değil.

böyle şeylere sessiz kalmayın ki ilerde başkasının canı daha çok yanmasın.

geçmiş olsun. her erkek öyle değil merak etme. ama çocukların böyle manyak olmasında emeği geçen her ailenin de her arkadaşın da her toplumun da amk!

the it crowd var baya da komik.

24.

(bkz: the muppet show)

Şefkat Tepe, Beşinci Boyut.

fringe.

5 sezonda 1 ya da 2'dir.

sherlock da keza sayılabilir.

doctor who'da da öpüşme var da yani öpüşen uzaylılar seni rahatsız ederse bilemeyeceğim. onun dışında oyumu doktora veriyorum.

prison break, maykıl gay olduğundan sarayla bi kere öpüştürdüler sadece :/ bi de sucrenin eş ziyareti var ama 2 sn sürmüyo.