Ben acaba bir tedavi yöntemi mi buldular diye düşünmekteyim. Baya uzun bir süredir uğraşıyorlar ama sanki bir anda kesildi gibi geldi bana belki de dikkat etmemisimdir bilmiyorum.

Çin Türkiye'ye kıyasla daha baskıcı ve otoriter bir ülke. Türkiye'de nasıl her şey eksik/yanlış yapılmasına rağmen gizleniyor/çarpıtılıyor/tehditle baskılanıyorsa onlar bunu en az x2, x3 yapıyor.

Çindeki salgının şuan ne aşamada olduğunu çin devleti dışında kimse bilmiyor bence. Trump bile açıklamalarında laf arasında "Eğer Çin'in verileri doğruysa tabi" diye laf çakıyor.

www.youtube.com

Bu videoyu izlemeni oneririm. Cin asiri otoriter bir ulke. Aldiklari onlemler Avrupa'yi gec Turkiye gibi devlete tapan bir ulkede bile isyan cikartir.

Videonun ozeti, gunder onlarca kere herkesin atesi olculuyor, metroda guvenlik gorevlisi, trafik isiginda polis, otobuste sofor tarafindan. Metroya binince hangi vagona bindigini sisteme bildirmek zorundasin, boylece herkesin her an nerde oldugu biliniyor, herhangi bi vaka durumunda kontakt kurmus olabilecegi herkese ulasiliyor. Boyle boyle onune gectiler de, tamamen distopik bir durum.

ya adamlar sonradan yaptiklari hastaneleri yiktilar, italya'ya hem yardim hem doktor gonderdiler. kendi ulkelerinde ihtiyac olsa yaparlar mi bunu?

tamamen durdurduklarini dusunmuyorum ama vaka yogunlugunun azaldigi ve isi buyuk oranda kontrol altina aldiklari belli. iki ay once yuzlerce video dolasiyordu internette. istedigi kadar baskilasin hukumet, bir seyler disari cikabiliyordu. simdi var mi? yok.

cin'in rakamlari dogru olmayabilir ama cogu ulkeninki degil zaten. millet kafayi yemis. fazla amerikan hayranligina yoruyorum ben bunu. abd super memleket, cin ve rusya asla ama asla iyi bir sey yapamaz. cogu insan bunun otesini goremiyor. cin salginin kontrolunu saglayamasa etkilerini zaten hissederdik.

ben de tam tersi sağlam muhabbetin döndüğü yerler olarak düşünürüm hep. tabi semtine göre değişebilir bu.

çok genel sormuşsun. herkes her mekana gitmez. kaliteli olanı var olmayanı da var. iyi mekanlarda sağlam muhabbet döner. zaten mekan 2 dk sürmeden belli eder kendini. önüne geleni almaz içeri mekanını iyi tutmak isteyen esnaf.

Düşük kültür seviyesi = daha yüksek kavga ihtimali. Bence gerek yok, al sokakta iç daha iyi.

şehrine semtine göre çok değişir

bir kere ucuz bira olayını sil kafandan hacı. en dandik birahanede 15-20 tl arası biralar. 10 tl'ye evinde içiyor ucuz içmek isteyen. 5 bira 1 patates 1 az fıstığa 120 tl para veriyorsun.

onun dışında güzel çirkin ya da iyi kötü yorum yapmıyorum, ama birahanelerin kendilerine has apayrı kültürü vardır. evet ekseriyetle takılan tayfa ganyancı, alt gelirli, az eğitimli tayfadır ama özellikle ufak bir ilçedeysen içerdeki ortam on numara 5 yıldızdır.

hiç gitmediysen mutlaka bir kere tecrübe etmeni tavsiye ederim.

Birahane bile olsa içeride kons abla varsa uzak durun ama yoksa takılın keyfinizce fıstık bira sigara kokusundan özel bir ortam parfümü vardır :) İçirir insana

İçeride kons varsa işe yaramaz. Çok güzel birahaneler de var yer yer sadece muhabbet dönen. Bira fıstık sigara kokan..

gitmen lazım
her yer leş değil
biz takılıyorduk kızlı erkekli

Dogru duzgun veya hic yıkamayan tabak çanak ve bardakta los isikta yemek içmek durumunda kalmak.

Dayi mekani. Bira ucuz da degil birahanelerde.

O dediğin eskidendi şimdi ucuz bira mı kaldı ? Benin gördüklerim gayet nezih oldular.

Birahane ile muzikhol ayrımının farkında olmak gerek. Yaptığın tanımlamaya muzikhol daha çok uyuyor.
Cok birahane gezdim, ne bahsettiğin tiplerden gördüm ne de duymuslugum var.
It kopuk mekanda içmez zaten, arabada içer, otoban kenarinda içer, izbe yerlerde içer, mekana almazlar.

Taksim laleli taraflarindan söz etmiyorum tabi oralarda ciğerini sökerler:)
Mahalle birahaneleri iyidir, efendi insanlar olur genelde.

bir insanın sosyal medyadaki göründüğü hali ile gerçeği arasında dağlar kadar fark olduğunu düşünüyorum. herkes yalancı düzenbaz demek istemiyorum. ama her şey de oraya yansıtılamıyor ki. benim instagramıma girsen muhabbet kuşumdan başka bir şey yok mesela. e ama benim hayatım bundan ibaret değil. evet çok seviyorum keratayı ama oraya koymak istediğim şey sadece o. çok kitap okumaya gayret eden biriyim ama oraya her okuduğum kitabı atmak bana ayıp geliyor biraz. BAKIN BENNNN NE OKUDUMMM NASIL KÜLTÜRLENDİMM gibi. bookstagram hesapları geri tutuyorum, onların amacı zaten bu.

ay çok konuştum. bence sosyal medya evet insanlara bir kocaman pencere açıyor ama ona bakıp bir insanı ondan ibaret sanmamalıyız. 1-a sınıfından vindovsa tşkler - bişey değil.

hız ve alternatif bolluğu. 6 Ayda tanıman gereken insanı 6 günde tanıyorsun geri kalan 5 ay 24 gün napacaksın ? ilişkiye yeterince emek vermiyorsun çünkü çok fazla alternatif,erişim var. anahtar kelimeler bunlar. fakat artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak,eski bitti artık. Yeni için söylenebilecek tek şey ise, pek güzel olmayan günler bizi bekliyor..

Her insan böyle değil. Bence sosyal medya kullanım sıklığı ve şekli güzel bir filtreleme imkanı sağlıyor. Enerji harcamadan karşındaki insanı bir süzgeçten geçirebiliyorsun. Bu durumun istisnası olsa bile çoğunlukla doğru sonuç verdiğinden en hızlı ve kolay eleme yöntemi benim için. Bir de böyle bakmak lazım.

Domates de aynısı oldu eskiden domates yazın yenirdi simdi her zaman var ama tadi saman gibi. Samanın da tadını bilmiyoruz ama beyaz içli katur kutur domatese saman gibi diyorlaa biz de ondan saman gibi benzetmesi yapiyoz.

'' Çiçekler ölmüş. Hepsi.
Eskiden bir yer ayarlardın, güneşi iyiyse yerini de sevdiyse ne biçim açardı.
Şimdi güneş aynı, ışık aynı, yer aynı.
Suni gübre istiyorlar, 1-2 gram potas koyunca bir coşuyor namussuzlar ama sonra.
Ölüyorlar... ''

- Muhsin Bey

Biz Türkiye’dekiler yurtdışına gitmeye çalışıyoruz siz buraya geçmeye çalışıyorsunuz enteresan valla. O paralara ibizada çok güzel tatil yapılır. Araştırsam çok yer çıkar daha.

ya hocam kafa dinlemek için tatil yapacağım, domuz var mıdır diye düşünmeden et yiyeceğim, ne işim var ibizada :D tartışmayı farklı noktaya çekmeyelim de biraz daha hedefe yönelik bilgisi olanlar yazarsa sevinirim :)

tam tanımladığınız tatili en iyi kıbrıs sunar ama ağustos değil de eylülde. bebek için de gayet sakin olur. içki seçenekleri tr içi her şey dahillerden daha kaliteli.

10.000TL vereceksen eğer bir hafta pansiyon tut. Geri kalan parayla da hunharca yemek ye. Gez toz aktivite yap. Aynı kapıya çıkar.

@blacksky tarihi değiştirme şansım malesef yok :(

@scorpion 1 yaşında bebekle gez toz aktivite yap yaptığın zaman tatil bittikten sonra dinlenmek için bir tatil daha gerekiyor :D gezmeyi tozmayı düşünmüyorum, sabah uyanacağım kahvaltı ve sonrasında havuz kenarına uzanacağım, aralarda yemek de yiyerek 1 hafta nonstop bunu yapmayı planlıyorum :D

Burayı öneririm. Fiyatı da uygun diğerlerine göre.

www.etstur.com

Rixos gibi pahali otellere bakiyormussunuz.

Yurtdisinda yasiyorsunuz zaten, bence erken rezervasyonla oradaki tur operatorlerinden ucak bileti, transfer dahil paket tur satin alin. Muhtemelen daha ucuza gelir.

Takacak bir şey arama kendine hiç bir şeyin yok.

bende de var, buyumuyorsa sikinti yok demislerdi, senelerdir duruyor.

Senelerce egitim almis uc doktorun sozune guvenmeyip burada icinizi rahatlatmaya calisiyorsunuz. O bezeler bu yuzden çıkıyor olabilir.

sizinkiler mercimek kadar yine bendekiler misket boyutunda buna rağmen bir çare bulunamıyor. Her seferinde antibiyotik ile yollanıyorum ki işin ilginci antibiyotik kullanımıda kenf bezlerinin şişmesine neden olabiliyor.

Boyun ultrasonu yaptirin iciniz rahat etsin.

onları takmayacan. doktor zaten elleyince anlar ne oldugunu. bende de miskete yakın bisürü var, elim gidiyo hatta sanki kasınıyolarmıs gibi hissediyorum ama takmamaya calısıyorum

Poşet köylülerini hiç sevmiyorum. Poşet diye kıçlarını yırtıyolar kasada. İyi oldu

25 kuruş fazla hem de çok fazla. Bir kilo poşet 6 lira posetcide,en az 100 poşet falan yapar o da yani market kicimiza kazığı atıyor 24 poşet alıyorsun 100 poşet parası veriyorsun . Üstelik amacımız poşet satın almak da değil yan kazik.

Meselenin çevreyi korumakla alakası olmadığı için insanlar tepki gösteriyor. Poşet 25 kuruş ama 15 kuruşunu devlete veriyoruz. Neden?
Sağlıksız poşetleri parayla satmak yerine, doğada çözülebilen poşetler üretilse mesela. Daha sağlıklı bir çözüm olmaz mı? Ya da file vs. Kullanımını artırmaya çalışsalar.
15 kuruş deyip geçmeyin devlet vatandaşını silkeleyecek bir yer daha buldu. Insanlar buna tepkili biraz.

poşet kalitesi artacaksa desteklerim, bu haliyle desteklemiyorum. her zaman 1 poşet fazla isterim kasadan, çünkü eve gidene kadar yırtılıyor poşetler, çift kat yapıyorum mecburen.

fikir guzel, pratik kotu.

ben zaten genelde kendi cantamla vs giderim ama 25 kurus cok fazla. 10 kurus falan olmasi gerekiyordu bence.

Amaç eğer çevreyse tamamen plastik posetleri yasaklayip kumaş kese kağıdı yada fileye gecilsin

Destekliyorum, 25 kuruş az bile bence, insanlar nedense poşet almak zorundaymış gibi yorum yapıyor komik duruma düşüyorlar.
Bakın çok basit; poşet almazsanız kimseye para gitmez, mükemmel bir şekilde çözüldü sorun. yaklaşık 7 senedir beklediğim bir gelişmeydi, lise yıllarımda farkına vardığım bir sorundu, annemi fazla poşet almaktan vazgeçirebilmiştim o yıllarda artık herkes mecburen vazgeçecek :D
Uzun yıllardır elimde taşıyabileceğim şeyler için poşet almazdım ben, çok mutluyum.

Ne demiştik almazsak kimseye para gitmez, parayı almaya kalktıklarında da her türlü alıyorlar zaten. Şu ülkede devlete verdiğim vergiler için çok acıyan birisiyimdir, sigara içen arkadaşlarıma bile verdiğiniz vergiye acıyorum ben diye dalga geçiyorum, yani devletin soygun yaptığı yerde başka bir opsiyon varsa onu uygulayın derim.

25 az, 1 tl falan olmali.

Dogada eriyen poset diye bisey yok, parcalanip dogaya karisiyor. Sonra baligin icine girip oradan da tekrar sana giriyor.

Avrupa bunu yasakladiysa bir bildigi vardir. Yalniz bu kadar yayginlasmadan yapilmasi lazimdi.
Carrefour ilk acildiginda paraliydi(saglam buyuk poseti vardi) hem de asiri yuksek bir fiyati vardi, bi kere kazigi yiyince evden goturuyordun. Sonra o da bize uydu beles verdi.

Keşke 5 lira olsa

kesinlikle evet, karsi cikanlar neden karsi cikiyor anlamiyorum, 25 kurus da gayet ideal, zaten amac poset satmak degil, insanlari az poset kullanmaya mecbur birakmak.

olay güzel. ama 25 kuruşa da doğru düzgün kalın poşet vermeliler ki fazladan bir kaç bir şeyi tek poşette taşınabilsin az poşet kullanılsın. aynı dandik ötesi poşetleri verip, fazladan para almak da fırsatçılık çünkü.

Tamamen yasaklanmalı ve sorun kökten çözülmeliydi, insanlar cebinde veya çantasında file taşıyabilir ve market içi malzemeler de eskisi gibi kese kağıdına koyulabilir.

25 kuruş çok az, parasını verir yine alır bizim milletimiz. İlk poşet 25 sonrakiler 1 lira olabilirdi.

Poşet kullanımını azaltacağı muhakkak, kampa ve pikniğe gittiğimde ormanda daha az poşet görmeyi ümit ediyorum

Kesinlikle evet+1 hatta pet şişe yerine cam şişede su satilsin sadece.
Zero-waste şehir hayatı için zor ama en azından kullanimin sınırlandırılması mümkün. Ne demis ekolojik kaygıları olan atalarımız? Reduce-Reuse-Recycle

Her konuda Avrupai olanlar, Avrupanın bu özelliğini neden almak istemiyor diye sormuşsunuz.

Peki bende size bir kaç soru sorayım, izninizle.

Bizim gibi ortadoğu çukurundan sıyrılamamış, medeniyet anlamında gelişmek için gelişen bir ülke de adama sormazlar mı, senin hangi yönün Avrupa ile aynı seviyede de poşet konusunda onlarla aynı şeyi uygulamaya çalışıyorsun diye? Asgari ücret mi eşit? Halkın refah seviyesi mi eşit? Bilime, teknolojiye, temel malzemelere, hobilere, kültüre, sanata aynı oranda erişebiliyor musun da kendini poşet konusunda Avrupa ile kıyaslayabiliyorsun?

Madem poşet konusuyla Avrupa'ya bir adım yaklaştık. Bende halk olarak derim ki, bir Alman işçisinin yaşadığı refah seviyesinde yaşamak istiyorum. Haftasonları uğraşabileceğim hobilerim olsun istiyorum, e tabii bunun içinde temel yaşam maddelerini aldıktan sonra maaşımdan biraz yüksek miktarda para kalmalı. Ya hadi hobi olaylarını geçtim, ulan bir alman yahut herhangi bir Avrupa ülkesi vatandaşı 40-45 ayda ortalama bir araba (ki oranın ortalama arabası bizim ülke de lüks) sahibi olabiliyorken, ben burada en aşağı 140-150 ay çalışıyorum.

Madem Avrupa ile boy ölçülecek, devletin kendine yarar sağladığı konularda değil, halkın yararına olan konularda düzenlemeler sağlanmalı.

Çevreci duyarcılara da bir şeyler yazmak istiyorum. Devletimiz çevreyi, ekolojik dengeyi düşünseydi, poşetleri kökten yasaklayıp, fileli modellere geçiş için kararname çıkarır, güneş panellerinden üretilen elektrik için mecburi ve külfetli lisans saçmalığı yönetmeliği çıkarmazdı.

Yıllardır Avrupa'da olan bizde neden yok dediğim uygulama. Çevre için bunun gerçekten yapılması lazım, bizim insanımız maalesef 3 5 tane poşet alıyor 2 küçük parça için. 25 kuruş da çok değil gayet normal bir fiyat. Zaten amaç poşet kullanımının azaltılmasını teşvik etmek, pahalı olsun ki sen almayasın. 5 10 kuruş olsa kimse umarsamaz.
Burada devlete gidecek paradan ben de hoşnutsuzum, keşke bilsek ki o para gerçekten çevre için harcanacak saçma sapan israf edilmeyecek ya da çıkarlar için kullanılmayacak...

Bir Avrupa ülkesinde yaşıyorum ve genelde sırt çantamla gidiyorum alılverişe ve bir büyük torbam var aylar önce satın aldığım. Bunlar büyük alışveriş için, torba da sağlam, yırtılma diye bir şey yok. Önceden de yanımda bir küçük bez torba taşırdım olur da ufak tefek şeyler için markete gidersem diye. 2 süt bi paket ekmek vs sığacak bir şey.
3.5 yıldır buradayım ve en fazla 20 defa falan poşet almışımdır marketten onlar da hazırlıksız gittiysem vs. Oysa İstanbul'a tatile gittiğimde çok market alışverişi yapmamam ve ara sıra bişeyler almama rağmen iki haftada 10 poşet falan kullanıyorumdur.

Kısaca; uygulama güzel, fiyat iyi, devlete güven yok

Ya şurda devlete para veriyoruz diyenler vermek zorunda mı? Kafana silah mı dayıyolar kardeşim poşet al diye. Şaka mısınız nesiniz. Adam poşet alma, daha az poşet al, poşet arzı azalsın diye uğraşıyo. Bundan devletin kar etmesi de benim gücüme gitmiyo. Bu çomarlara böyle böyle öğretecekler insanlığı. Hükümet burada risk bile alıyo bence.

Akp’nin en sevdiğim iki icraatından biridir bu. Sigara yasakları ve zamları ile poşetin paralı olması.

Ne kadar komik duruma düşüyor arkadaşlar yahu, utanmadan hesap kitap yapıp pahalıya satılıyor demişsiniz :))

Maksat caydırıcılık arkadaşlar farkında değil misiniz hala? 25 kuruşun 15i devlete fslanı filanı uğraşmayın, gidin bimden veya başka bir yerden ömürlük alışveriş poşeti satın alın 4 küsür liraya birkaç tane. Sonra onları kullanın bütün alışverişinizde.

Yahu paralı olmasaydı bile bizim vatandaş olarak az kullanmamız lazımdı poşeti.

@delay hocam kimse biz torba torba poşet alıp doğaya salacaz, çevrenin anasını ağlatacağız, gelecek nesiller için bok gibi bir dünya bırakacağız demiyor ki; 25 kuruşa satılacak olan poşette neden devlete 15 kuruş veriyoruz diye sorguluyoruz. Yoksa poşetin parayla satılması değil meselemiz.
Adamlar poşet başına aldıkları 15 kuruşla kendi ceplerini dolduracak siz diyorsunuz ki kafana silah mı dayıyorlar poşet alma diyorsunuz. Hadi ben almayı düşünmüyorum almadım. 80 milyonluk bir ülke. Hiç poşet satılmayacak mı?
Mesele poşetin parayla satılması değil. Bana sorarsan satılmasın tamamen yasaklansın.

İyi oldu, çok da güzel oldu. İyi ki 5 kuruş, 10 kuruş gibi sembolik bir ücret değil. 25 kuruş en azından caydırabilir insanları fazla poşet alma konusunda. Hatta 50 kuruş olsa bile yeridir.

maskeli balonun maskesizi Bro o zaman devlete vermediğin para için mi burda tartışıyoruz?

Bana diyolar ki “poşet 25 kuruş, 15’ini devlete vericez, alıp almamak sana kalmış”

Ben de 15 kuruşum devlete gitmesin istiyosam almam. Çok takmıyosam alırım. Çevreciysem zaten poşet bedava olduğunda da almazdım. Yani ortada beni ilgilendiren bi şey yok.

Eskisinden daha iyi bi şey var ama. Poşeti tümden nasıl kaldıracaksın? Parayla sattığında bile çomarovskiler tantana yapıyo o kadar alışveriş yapıyoruz, poşet bile parayla diye.

Adamlar kendi cebini doldurmak için poşetten gelecek paraya mı kaldı? Bi gss daha çıkartır, trafik cezalarını arttırır, kdv’yi yükseltir, niye doğrudan elini cebine sokup riske girsin ki? Kdv’yi %20 yapsa kimsenin ruhu bile duymaz. Daha çok para kazanırlar.

Ben burada amacın “la naapsak da vatandaştan daha çok para alsak” olduğunu düşünmüyorum. Öyle olsa da buna katılmak veya katılmamak da senin elinde. Çok basit. Poşet alma. Paran adamların cebine gitmesin madem öyle.

@delay bence burdan gelecek 15 kuruşun bile hesabını yapıyorlardır. Dediğim gibi benim derdim poşetin parayla satılması değil. Bunun devletin attığı çevreci bir adım olarak görülmesi. Ben diyorum ki çevre, doğa vs. Adamların umurunda değil. Gelecek 15 kuruşun hesabını yapıyorlar.
Ve evet yılın ilk günü benim, senin devlete vermeyeceğimiz paranın tartışmasını yapmayalım. Mutlu yıllar dilerim :-)

İlla ki yapıyolardır, orası ayrı ama burada iyi olanı da görmek gerek. Bence sigaradan alınan vergiden hiçbir farkı yok. İkisine de sonuna kadar köstürebilirler. Hatta poşet 1 lira olsun, 90 kuruşu devlete gitsin. Sigara içiyorum bu arada günde 3 tane de olsa.

Zihniyet olarak evet öyleler. Çevreyi çok taktıklarını ben de düşünmüyorum ama bu uygulama sonuç olarak çevreye daha az zarar verecek. “Finito giocare resultante importante” demiş ünlü bir Türk düşünür :)))

Mutlu yıllar. :)

@maskeli insan, belli ki siz tatli bir insansiniz, hala iyiniyetle sorunu anlatmaya calisiyorsunuz ama karsi tarafi dinleyip yeni bir sey ogrenmek yerine sadece kendi hakliligini ispat etmek icin iletisim kuran insanlarla bunu yapmak zor.

yine de ne konustugunu bilmeden aklibasinda insanlara comar diyip aslinda kendisi hakiki comar olanlar icin avrupa, amerika veya avustralya bu isler boyle yurumuyor diyerekten baslayayim.

bir kere burada birisi zaten yazmis, cevre konusunda herkesin bildigin o yesil ucgenin manasina, orada 3lu bir motto vardir. reduce, reuse, recycle. yani azalt, tekrar kullan ve donusturerek kullan. simdi turkiye'de zaten cogunlukla plastik posetler bu amacla kullaniliyor. neden? cunku turk halki zaten marketten aldigi posetleri tekrar kullaniyor, cogunlukla da cop poseti olarak. hepimiz gormusuzdur, cop bidonlari genelde beyaz market posetleri ile tika basa doludur, bunlarin cok azi gercek cop torbasidir. peki aynisini neden elin avrupalisi amerikalisi yapmiyor? cunku onlar icin market poseti eve geldikten sonra cok bir ise yaramiyor, onlar da coplerin nasil atildigina dair duzenlemeler var. kafana gore istedigin posete evin butun copunu karisik bir halde doldurup atamiyorsun. turkiye'de kac evde copler geri donusume tabi oluyor veya buradaki super! cevrecilerden kaci evinde coplerini ayiriyor, farkli cop konteynerilerine atiyor ve buna uygun cop torbasi kullaniyor? bilip bilmeden cevrenize cemkirmeden once yarim bilgili doktorun candan, yarim bilgili imamin imandan ettigini unutmayin, biraz ogrenmek amacli okuyun, birileri hirsiz ugursuz bir hukumeti elestiriyorsa bilin ki bir sebebi vardir, okuyup ogrenmeye calisin.

buradaki amac bellidir, ayni yetmez ama evet kampanyasindaki gibi yarim akilli bir iki entelin gonlunu celmek, bu hamlenin hicbir cevreci amaci yoktur. cevreci amaci olan hukumet elektrikli arabalarin vergisini dusuk tutar, gunes enerjisi kulanimini kolaylastirir, tutup da nukleer santral kurmaz.

bir de cevre konusunda duyarli olanlari, kendi tuketimlerini sorgulamaya cagiriyorum, yapabileceginiz en akillica hamleyi soyluyorum, ideal olarak vegan, olmadi bari vejetaryen olun. araba yerine bisiklete binin, toplutasim kullanin. birisinin parmak sallayarak sizi caydirmasina gerek kalmadan yaninizda bez poset veya katlanan poset tasiyin. akli basinda olan insanlar bunu zaten yapiyor.

Şaka gibi insanlar var burada hahahahahahah

Benimle aynı şeyi söylüyo ama bana tepki veriyo :))))))))

Hayır, öğren, bilgilen deyip de yazıda bi şey yazmamak, oradan buradan örnek vermek de ayrı bi olay. Hem anlamamış, hem yanlışlayan bi şey söylememiş, hem de karşısındakini suçlamış.

Hahahahah bu kafayla zor ya. Ülkede nükleer enerjiyi de bunun gibi zekalar eleştirdiği için kulak asılmıyo olabilir. Ben olsam ben de sallamam. Doğru söylese bile bozuk saat muamelesi yaparım.

@mavicorap, işler böyle yürümüyor dediğiniz ülkelerde nükleer santral yok mu?

Akp'nin yeni keriz silkeleme uygulaması. Çevrecilik ayağına kendilerine yeni gelir kapısı yaratıyorlar. Pek bir yararı olamayan popülist bir yaklaşım. Bu yüzden desteklemiyorum.

@fusha nukleer enerji dunyanin her yerinde tartismali bir karar, ayrica su anda yeniler pek insaa edilmiyor, zaten biliyorsunuz bir kere acildi mi nukleer santrali kapatmak diye birsey yok, sadece kullanmama secenegi var, yoksa nukller atik gomulu olarak hep orada yuzyillar boyu kaliyor, olabilecek herhangi bir dogal felaket, savas vs de bu aciga ciktigi anda butun bu tartismalar anlamsiz oluyor. yani eninde sonunda ortada bir musibet var, fakat buna nasil yaklasilacagi konusunda farkli ekollerin farkli gorusleri var, mesela tabiiki akepeliler bu fikri destekliyor.

bence bizim icin en kritik farki su, felaket olana kadar hersey cok guzel fakat sonra o santralin bulundugu ulkenin ne kadar guvenlik uygulamalarini takip ettigi acayip onem kazaniyor, daha fazla birsey soylememe gerek var mi turkiye acisindan? bizim milletimizde bu cahillik bu inat oldugu surece ben hicbir turke nukleer santral konusunda guvenmiyorum, kendimi ve sevdiklerimi emanet etmek istemiyorum, hele ulkemin ve dogal kaynaklarimi hic hic emanet etmek istemiyorum.

bu konuda farkli bilgileriniz varsa benimle paylasin, benim okuduklarim ogrendiklerim bu isi bilenlerden dinlediklerim sonucu ben bu sonuca ulastim.

Diğer bir gözlükcuye git numaralarını doğru mu kesmişler kontrol eder misiniz de kontrol etsinler. Bu arada çizikleri de Sor.

Eskiz mı?

İngilizcesi lazım, wallpaper sitelerinde bulabilmek için

Eskizin ingilizcesi sketch ama şu kelimeleri de deneyebilirsiniz, handmade, painting, drawing

Tekniğin ismi: Woodblock Printing.

Orijini Doğu Asya'dır.

sirke işe yarayabilir. bir de tezgaha streç film yapıştırabilirsiniz.

Camasir suyu kullanmayin tersine o koku daha cok cekiyormus. Sirkeyle silin. Ve orada limon portakal gibi guclu kokusu olan seyler koyabilirsiniz

Neden beklemeniz lazım anlamadim ben. kisirlastirmadan bitmiyor bu saga sola kokusunu bırakma işi. Benim sırt çantama, valizime, ciceklere, evin her köşesine kokusunu bırakıyordu, yaşına girdikten kısa süre sonra kisirlastirdim ve bitti.

Çişini yaptığı yere gazete kağıdı serin cişi çeksin sonra kedinin işemesini istediğiniz yere bu gazeteyi serin kokusuna gider diye tahmin ediyorum. Arılar kokuyla hareket edebiliyorlar. Kediler niye etmesin.

Belki fantastik gelebilir ama benim de basim bi ara sumuu bocsmlerle dertteydi. Oldurmeden kurtulmak icin demir yunu mu ne diyorlar ondan kogmustum gecis yollarina. Lavaboya ondan serseniz nasil olur. Sonucta rahatsiz olacak gelmez diyrorum ben.

Bence en mantiklisi mevsimde cikan sebzelerle salata, markette neyi ucuza buluyorsan onu al.

Sadece salata lezzetli bir sey degil, ben humus, peynir hatta cig kofte ile seviyorum. Hic yag ya da tuz eklemiyorum.

Daha lezzetli olsun istersen elma, kuru uzum falan da ekleyebilirsin.

Sevdigin bir peynir koyabilirsin. Zeytin yine guzel oluyoe.
Aslina bakarsan nar eksisi de yakisir ama sekerli. Belki guzel bi sirke
Bir de mercimek haslayip koymak guzel olabilir

Bu mevsimde domates salatalık aşırı tatsız. Ispanak körpe değilse çiğ yemesi hoş değil, lahana da ağzınızın tadını bozuyor olabilir. Öncelikle aşırı karışık yapmayın bence. Örneğin kaynar suda 2 dakika tutulup çıkarılmış brokoli çok lezzetli salata oluyor bol limonla ekşi ekşi, küp kesilmiş pancarla ekşi tatlı bir tat ekleyebilirsiniz. Her gün farklı bir şeyler ekleyin, ince ince kesilmiş elma ya da armut da ekleyin.

edit: Ispanağı çeşitli meyvelerle vestel mix& go gibi bir blender'a atarsanız tadı hiç anlaşılmayan smoothie'ler yapabilirsiniz. Marka verdim zira sebze meyve yiyecekseniz ve smoothie seviyorsanız çok faydalı olabilir. Smoothie'ye yulaf falan da ekleyince bayağı doyurucu oluyor.

Marul, havuç , mor lahana, domates , soğan, üzerine yağ limon tuz. Bitti gitti.
Patates salatası var haşlanmış patates haşlanmış yumurta soğan yeşil sogan yağ tuz.

Karnabahar haslamasi, havuc, nar, brokoli denemelisin. yakistirdigin sebzelerle zeytinyagi ve limon da eklenir. nar bayagi guzel tat oluyor salataya.
bir de beyaz peynir(light da olur) corek otu, kucuk dilimlenmiş avokadolar, ustune zeytinyağı.
maydonoz, limon,zeytinyagi.

Havuç bana göre acayip lezzetli bir şey. İster haşlayıp limon sıkın ister yağda kızartıp limon sıkın ister tarator yapın. Ben genelde havucu parmak boyutunda kesip haşliyorum. Sonra zeytinyağı ve limon ekleyip yiyorum. Size de öneririm.

Geçen kış havuç, brokoli, karnabahar haşlayıp üzerine konserve haşlanmış mısır+ zeytinyağı ve limon ekleyip öğle yemeği olarak yiyordum. Ama üstte de yazıldığı gibi mevsim sebzelerini farklı şekillerde bir araya getirip yiyebilirsiniz. Ceviz badem kuru üzümle de zenginleştirebilirsiniz.

Sos. Mayonezle ilgili bi sikintiniz yoksa mesela Sezar sos harika bi sey.

Ooo salata güzeldir, candır ama siz de çok karıştırmışsınız.

Benim favori salatam şöyle:

Marul + Semizotu + az maydonoz + küçük bir kırmızı soğan + bir bardak haşlanmış nohut, Yarım avokado (iki kişi yiyeceksek bir tam), Zeytinyağı, limon, tuz. Deli gibi karıştır. Tabaklara bölüştür. Her tabağa bir poşe yumurta o yumurtanın üzerine az rende parmesan (yoksa kaşar) birkaç kırt karabiber.

Off, olsa da yesem...

malzeme iyi olmazsa lezzetli olmayacaktır. o nedenle mevsim sebzelerini kullanın.
1-2 haftadır yediğim salata: mor lahana, beyaz soğan, havuç, turp, marul, maydanoz
+ sumak, balzemik, limon, tuz, zeytinyağı

domatesi çok severim ama kış domatesi salatanın tadını bozmaktan başka işe yaramıyor.

Ben farkli turden malzemelerin o kadar karistirilmasini sevmiyorum.

Yesil salata yapacaksam iceberg, roka, marul, ispanak, mor uclari olan marul, nane, reyhan, kuzukulagi ve tere haricinde bir sey katmiyorum. Uzerine varsa bir salatalik dogruyorum.

Coban salatayi yesil biber, maydanoz, salatalik ve kuru soganla yapiyorum.

Havucu ve kabagi genelde zeytinyaginda cevirip sarmisakli yogurtla yiyorum. Semizotunu da sarmisakli yogurtla yapiyorum.

Turp havuc karisik salata da yapiyorum.

Bazen de havuc ve mor lahana tursusunu karistiyorum.


Salata sosu olarak zeytinyagi, cok az tuz, limon, turunc suyu, elma ve uzum sirkesi kullaniyorum.

Bazen salatanin ustune keten tohumu veya susam ekliyorum. Bazen de salatanin icine haslanmis nohut atiyorum.

Ayrica balli hardalli salata sosu tariflerini yesil salatalarda kullanabilirsiniz.

Ek olarak su kitabi oneririm: goo.gl

Biraz turşu dilimleyip atabilirsin ufak ufak.
Ceviz ufalayabilirsin.
Brokoli haşlayıp içine parçalayabilirsin.
Kırmızı tatlı biberi küçük küçük doğrayıp atabilirsin. Hatta önce biraz közleyip öyle koyabilirsin.
İyi bir nar ekşisi de salatanın tadını epey güzelleştiriyor.

Ispanak yeşil soğan maydanoz ve limon bolca koyunca çok güzel oluyo.
Çiğ ıspanakla salata yapan bir tek annemi tanıyorum. Çok güzel tadı.

Narlı maş fasulye salatası. Gerçek nar ekşisi ve taze nane-dere otu ile çok çok iyi oluyor.

fotosel aklıma geldi. tuvalete giren için çok pratik değil ama tasarruf için iyi.

Fotoselden başka çözüm yok gibi, onun da süresi ayarlanabiliyorsa eğer kapanma aralığını biraz uzun tutarsanız tuvaleti kullananlar için de çok sorun olmaz.

kilitlerde indicatör olur genellikle, sizin kilitte yok. kapı kilitlendiğinde kırmızı olarak uyarı gösteren bir kapı kolu takılabilir.

Çok da büyük değil. 24 saat açık kalsa ayda 2-3 lira tutar.

Cafe tarzi bi yerse şayet ve fotosel koyarsaniz, sirf bu yuzden sizi tercih etmeyecek müşteriden dolayı olan kaybiniz aylık max 3 lira olan elektrik kaybinizdan çok daha büyük olur.

Yazmayı unuttum. Diğer sıkıntı da;içerde birinin olup olmadığını da göremiyoruz.

tuvaletindeki lamba fotoselli diye cafe değiştiren adam mı var lan? cidden sorunları vardır o kişinin.

led ampul takın. onun tükettiği enerji büyük israf sayılmaz.

o zaman kapıya pencere açacaksınız yahut kapıyı komple değiştireceksiniz :)

Ben tuşun üstüne ON OFF yazdım çıkmayan marker ile. ON basılı ise gözüküyor uzaktan.

Arduino ile ışık çok açık kaldığında öten ya da başka bir şekilde size haber veren bir robot üretilebilir. Tabii fotoselden çok daha meşakkatli bir yol, işin fantazisindeyim :D

20 x 20 buzlu cam.

Buzlu cam +1

Olmazsa uçaklardaki gibi tepeye kırmızı LED’lerle dolu yazdırabilirsiniz sanki şık olur. Kapıya veya düğmeye bağlayabilirsiniz. Benim şimdi kaldığım oda aslında engelliler için dizayn edilmiş. İpler var. Çekince kapının üzerinde kırmızı ışık yanıyor.

Diğer yöntemler fazla masraflı gelirse, ampulünüzü LED ampulle değiştirmek belki bir çare olabilir. En azından, açık kaldığında elektrik sarfiyatı yüksek olmaz.

bence de en pratiği @cosmicstring +1

Delik açın kapıya ufak. Işık oradan sızar siz de görürsünüz.

Geniş bir panç ile kapıya 10-15 cm çapta bir delik açın, önlü arkalı buzlu cam yapıştırın üzerine.

Işık açık kaldığında görür kapatırsınız.

İçeride birinin olup olmadığını da kapının kilitli olup olmadığı ile anlarsınız. Bunun için de ya buna uygun kapı kolu alacaksınız, hani kırmızı yeşil izli olanlardan.

Ya da şu an ki rozete bir işaret yapıştırıp kapı üzerine de açık kapalı işaretleri koyup bakıldığında anlarsınız.

İçeriden rozet kulağını çevirip kapıyı kilitlediğinde dışarıdaki rozet göbeği de beraber döner.

Üzerinde düz bir yarık vardır hani, fotoda gözüküyor. O yarığı mesela kırmızı ya da beyaza boyayabilirsiniz ojeyle.

Onun iki konumu var dik ya da yatay durur, aşağı ve sağa kapalı açık işaret ya da renk yaparak kolayca anlarsınız.

Anlatabildim mi?

Bence önce çay.

Hangi marka??

iyi çay iyi su seramik çaydanlık.

porselen çaydanlık.

çaydanlık tabii ki, çay makinaları çayı çok hızlı bir şekilde bayatlatıyor.

odun semaveri olursa değişir.

porselen çaydanlık +1

porselen caydanlik + kaliteli cay + kaliteli su. bu ucu bir araya gelmeden lezzetli cay olmaz. ve evet su bile cok farkettiriyor. en lezzetli erikli su ile oluyor.

Üzerinde demlik bulunduran, altında suyu sürekli sıcak tutan çay makineleri de olur.

Ama demlik seramik olamıyorsa da mutlaka cam olmalı. Plastik ya da metal olmamalı.

Kaliteli su ve kaliteli çay +1 elbette.

bizim kediyi biz dışarı saliyorduk gidip işini görüp geliyordu acikinca (erkek kediydi) sizin durum zor.
Kediler sıcağı çok seviyor soğukta iyi hissetmez bence ama bir şey de olacağını sanmam sokaktaki kediler hep soğukta ne de olsa , ona ev güneş görüyorsa güneşin girdigi bir yere battaniye gibi girip yatabilecegi bir yer yapın usurse girer yatar siz gelene kadar.

evde sıcaklık 18 derecenin altına nadiren düşer (dışarıda kar yağarsa vs). o yüzden kedi üşümez. ama kendini çok konforlu da hissetmez. yattığı yerdeki ekipmanı iyiyse de uyur bile güzelce.

kedinin üşüyeceğini sanmam. ne yazık ki kolay geçirme gibi bir durum yok. bizim kedi 15 gün önce 5 gün geçirdi, şimdi bir daha kızdı ve 7. gündeyiz hala geçmedi. tavsiyem en kısa sürede kısırlaştırın.

5 tl dis yikama.
Ic dis 25tl(yalayarak temizliyorlar bu paraya)

iç dış 25 lira

a şıkkı ile b şıkkı arasında kararsızım.

Köpük ve tazyikli su otomatına 1 er liradan 2 lira.
İç temizliğini de evimin önünde kendim hallediyorum.
Total olarak yaklaşık 1-2 saat arası ve 2 liraya mal oluyor.

2 ay önce 90 tl'ye almışlardı o dediğin temizlemeden. ama tanıdıktı sürekli gittiğim yer.keriz olmasanda normalin biraz üstü olmuş.

dış 5 tl
iç dış 25 tl.

sirke gazyağlı yıkama falan sahibinin ruh haline göre 50-70 tl.

motor hariç 25/50 arası

Biraz fazla sanki. İşini hakkıyla yapan yer mi? Oto şampuanı olarak ne kullandı? Çift kova ile mi yıkandı? Sonrasında hızlı cila uyguladı mı? Motor temizleme için hangi marka sprey kullandı? Bir sürü soruya göre net bir şey söyleyebilirim.

İç dış yıkamaya en son 20 papel vermiştim. Uzun zamandır araç yikatmiyorum ama...
Kuaför olayı ayrı bir şey sanırım.
Bir de bir şey yaptiracaginiz zaman ne kadar diye mutlaka sorun bu soruyu iş bittikten sonraya bırakırsanız kazık atıyor ibneler mecbur kalıyorsunuz odemeye. İlk önce sorun düşünsünler ki bu adam kıl ve paraya takık makul bir şeyler söylesinler çok gelirse başka yere bakacam fazla dediniz deyin. Kaybetmezsiniz.

Benzincide 5 TL verip makineye yıkatıyorum.

Bir de akaryakıt aldıktan sonra bedava yıkamalar oluyor, bazen de onlardan yararlanıyorum.

20-25 TL verip yıkattığım da oluyor ama nadir.

büyük ihtimal avm araç yıkama dolandırıcılarına yakalandınız, şunu yapıcaz, bunları yapıcaz derler, normal iç dış yıkarlar 200 tlye

normal hocam bence, bu temizlik malzemelerin çoğu ithal gayet pahalı ürünler. sizin içinize sinmişse burdaa yazanları dikkate almayın bile. motor temizleme döşeme koltuk yıkama vs vs bunlar fiyatı arttıran şeyler.

iç dış 25-30 lira veriyorum ama senin dediğin olay kuaföre giriyor. kuaför olarak 200 lira verdiysen çok iyi vermişsin. ankara için 250 300'e kuaför temizliği yapılıyor. sende ek olarak motor temizliği de var.

iç dış motor temizleme piyasada 600 tl iyi markalarda. ben 350ye yaptırdım. 200e yapam ortalama altı yapar. motoru öyle herkese yıkatmıcan. adam motora su tuttu sanayiden çıkamıoz.

benzincide 2tl veriyorum, iç dış olursa 30

iç dış 25.

geçen sene koltuğa süt döküldüğünde 75 lira ödemiştim. 200 biraz kerizlik olmuş. can sağlığı.

iş - dış 15 tl

Lap diye soyleyeceksin baska yolu yok. 2018 yilinda misafir oldugun evi ayak kokutmak da neyin nesi yahu?

"Ayağın kokuyor rahatsız oluyoruz, gelmeden önce ayağını sabunlayıp, yeni çorap giyip, hatta ayakkabını makinada yıkayıp gelebilir misin?"

@dougsampson, @diff... "hayatta söyleyemem" diyor...
@retorique güldürdün :)

bir çift çorap alın.. malum kişi eve geldiğinde çorabı kendisine vererek "ayağındakileri at artık" deyin..
o an hem mesajı vermiş hem de durumu kurtarmış olursunuz.. hatta sonraki günler için de daha dikkatli olacaktır..

bence arkadaşınız, ev arkadaşına durumu anlatsın. yani, o da farkındadır heralde, koku alma kabiliyeti varsa. ev arkadaşı da sevgilisine desin ki, seni kırmak üzmek istemem ama ayaklarını yıkasan olur mu falan, sorun çözülmüş olur böylece.

arkadaşınız, direkt ev arkadaşının sevgilisine söylememeli bence.

Bence ayrılsın. Öyle insanla ömür geçirmeyi bırak, tek gecelik bile takılmak iğrenç. İnsan ayağının koktuğunu bilip önlem alamaz mı ya

Maske taksin.
İşi beyninde bitirsin.
Motorlu testere alıp ayaklarını kesmekle korkutsun.
Sevgilileri ayirsin (ama dürüstçe yalan hile yok)
Ayakları kokana 5 çift beyaz çorap hediye etsin bir çift de ayakkabı.
Arkadaşına koku testi yapsın koku alabildiğine emin oluyorsa sevgilisinin ayaklarını yalamasini söylesin. Arkadaşı kokudan ölür sevgilisinden de kurtulmuş olur.

and the oscar goes to... @the end of time

teşekkürler herkese (gideyim ben moderatör sildirmeden)

travazol hediye etsin.

Neden herkes ayakları kokan elemana günlerdir aynı çorabı giyiyormuş muamelesi yapıyor ki? Problem ayakkabıda görünüyor. Bir çift ayakkabı hediyesiyle hem gönlü hoş tutulur hem problem çözülür.

laps diye suratina soyleyecek. ona direk soyleyemiyorsa arkadasina soylesin.

eleman evdeyken salona girip hımpfss hımppfss burası ayak kokuyo ya noldu burda kim geldi ki filan diye ortaya sallasın. ayağı kokan da üstüne alınır artık.

Kibarlığa gerek yok, oturup medeni medeni konuşulacak.

Ayrıca koku çorap ya da ayakkabı ile alakalı değildir, çok yüksek ihtimal ayaklardaki bir mantar çeşidi yapıyordur kokuyu.

Tedavi olması ve ayakları sürekli temiz tutması tek çare.

ben olsam, ev arkadaşımı karşıma alır "ya sana bir şey söyleyeceğim, nasıl söylesem bilemiyorum. alınmaca gücenmece yok tamam mı" deyip konuya dalarım. sevgilisi de hiç mi almıyormuş o kokuyu yav? adamın ayağında mantar vardır, çorapla ayakkapla geçmez o.

Kadın gibi gelmiyo bana. Çocuksu. Zaten 18 yaşında. Bazı hatunlar 18’indeyken bile olgun görünüyo ama bu öyle değil. Bi 5-6 senesi var beğenenilmem için.

Şarkıcılığı daha iyi. Oturup aleyna tilki dinlemesem de şarkılarını bi yerde duyduğumda hiç fena olmadığını düşünüyorum. Ama içi boş tabii. Daha ziyade güzellğiyle falan popüler oluyo. Arkasında emrah karaduman var. Geleceğin demet akalını olur en fazla.

Bu kız için emrah karadumanı bıçaklayacak kadar gözü dönebilen abazan kekolar olduğu sürece iyi ekmek yer. Allah çarşısına göre pzar versin.

cocuk kategorisinde degerlendiriyorum. kendi kategorisinde iyi is cikariyor. o sen olsan bahri sarkisi guzeldi.

Ses olarak fena değil ancak kadın olarak bana da çocuksu geliyor :)

Ses iyi dinlemek zevk veriyor. Diger açıdan pek de beğenmiyorum çekici de gelmiyor.

iki açıdan da sevmiyorum. sevenlerini de hiç sevmiyorum.

Sesi güzel. Fiziksel olarak da güzel. Öyle muazzam kültürlü ve oturaklı biri olmayabilir ama o yaşlarda biz nasıldık onu da düşünmek gerekiyor. Paranın getirdiği özgürlükle birlikte sürekli yurt dışına çıkma imkânı da buluyor. Yani aslında muazzam kültürlü demesek de yaşıtlarının birçoğundan daha çok gezdiği için daha kültürlü olduğu kesin. Bir de zeki bir kız olduğu kesin, zira nice sesler var da hiç gün yüzüne çıkamıyorlar. Bu kız ise başarılı olmayı ve kısa sürede en tepelere çıkmayı başardı. Bunu şans faktörüyle açıklamak isteyenler de olur elbette ama ben şansa pek inanmam.

Nefret edenlerin çoğunun kendisini kıskandığını düşünüyorum. Birçok örnekte olduğu gibi Aleyna Tilki'de de böyle. Tabii sorsan hiçbiri kabul etmez.

her anlamda hayır

türkçe poptan nefret eden biri olarak tek dinlediğim türkçe pop şarkıcısı. Spotify'da 2018'de en çok dinlediğim 4. şarkıcıymış aynı zamanda, bi ara yalnız çiçek'i baya loopa almıştım o yüzden sanırım sdhssdh

ikinci soru içinse yaşım kendisinden çok büyük olmadığı için çok çocuksu gelmiyor bana, güzel kız yani :D bu arada yarı hemşeriyiz sanırım, anne tarafı Oflu diye biliyorum babası Konyalı ve bu kombinasyon Türkiye'nin en tehlikeli kombini olabilecekken gördüğüm kadarıyla yobaz olmayan, mantıklı sayılabilecek biri.

kadın olarak çekici bulmuyorum. yani çirkin değil ama kadın olarak göremiyorum. böyle çocuk ile simülasyon arası bir şey gibi geliyor.

ses olarak sesi iyi. ama efekt manyağı şarkılarındaki inanılmaz yapaylığı sevmiyorum. sen olsan bari başarılı bir pop parçasıydı.

yoo...

ama malum soruyu sorarsan
(bkz: gol yemem ama sörf tabii ki yerim)

ses için bi yorumum yok. ne rahatsız ediyor ne de olumlu etkiliyor.
fizik olarak da normal. yani pop piyasasındaki kadınların çoğu gibi. iyi bi fiziği var.
yüzü rahatsız edici geliyor bana. bi solukluk, donukluk var. gözlerinde bi ölü balık mı desem gamsız kurbağa mı desem bi gariplik var

ben de kredi/banka kartı kaybediyorum böyle. market alışverişi sonrası o poşete koyma, birilerini bekletmeme gerginliğinde kasiyerin verdiğini o an neresi uygunsa oraya tıkıştırıyorum. poşete atıp sonra poşeti boşalttıktan sonra çöpe atarken fark ettiğim de oluyor, fark etmeden attığım da. ya da yine o telaşla kartı orama burama tıkıştırıyorum, düşebiliyor; hele ki o gün dalgınsam.

bu yüzden bu tarz kaybolma ihtimali olan şeylerim için sistematik belirledim. akbili okuttuktan sonra telefonumun olduğu cebe koyuyorum mesela, telefonu zırt pırt kontrol ettiğin için çok geçmeden akbili fark ediyorsun ve daha güvenli bölgeye koyabiliyorsun. alışveriş sonrası için de sol pantolon cebimi belirledim, orası aynı zamanda cüzdanımın durduğu yer. cüzdanı çıkaracağım zaman genelde karta da ihtiyacımın olacağı zaman oluyor ve sorun yaşamıyorum. nakit ödeyeceksem bile kartın dışarıda olduğunu görüyorum, sonra cüzdana koyuyorum.

sen de bu tarz "kurallar" geliştirebilirsin. akbili okuttuktan sonra sağ arka cebine koymaya alıştır kendini mesela, oturunca fark edersin ve çıkarıp çantana atarsın. ya da şu kış aylarında montunun iç cebi varsa oraya koy. ama bir yer belirle ve hep oraya koymaya çalış, gerekirse insanları kapıda beklet 2 saniye ama yap. buna alıştırınca otomatik olarak oraya koyuyorsun.

böyle anlatınca embesil gibi durdu, okuyanlar muhtemelen "bunları da programsız beceremiyorsan öl" diyecekler ama cidden unutma/kaybetme konusunda çok sıkıntı yaşadım; mecburum böyle yapmaya. daha bunun anahtar, nakit para boyutu var bi de...

@Bruce :( beni bu konuda birinin bu kadar iyi anlayacağını dusunmemistim. Yeni akbilimi alinca deneyecegim dedigini bi sure. Aslinda ben de telefonumun arkasina koyuyordum ama kac kere istisna yaptiysam kaybettim.

Elindeki kumandayı aramak,elinde konuştuğu telefonu kaybettim diye telefonda konustugun kişiye telaşla söylemek karşıdakinin de elinde ya telefon demeyi akıl edememesi. Bu kategoride birazcık.
Her gittiğin yerden ayrılırken say (işten çıkarken , evden çıkarken vb. ) cüzdan , telefon, anahtarlar, akbil. Kaybetmek istemediğin her zaman yanında bulunan eşyalarını listeye ekle.

Torbasız rahat, alıyorsun döküyorsun. Sulu olanların suyunu sürekli değiştirmek gerektiğini yoksa koktuğunu okumuştum ama kullananlar daha iyi yorum yapar tabii.

edit: Roomba alın, fantazimi gerçeğe dönüştürün. Param olsa ya ondan ya da Dyson'ın falan şarjlı dikey süpürgesini alırım.

Sulu almayın, süpürge açmak ızdırapa dönmüştü sulu kullanırken biz.

Torbasız deneyimim yok ama gördüğüm kadarıyla en mantıklısı o.

Satana sorsanız su koymak çok basit, en sağlıklısı bu. Ama her süpürge açılacağında 2 günde bir büyük merasim gerekiyor, suyu filtresi, köpük kesicisi yerine oturtması, geri filtreleri bi şöylesine temizlemek, tanktaki boklu suyu döküp tankı temizleyip kurulamak.

Bizde öyleydi en azından.

Teknoseyir sitesinde arzum un bir incelemesi yayınlandı yeni. Bazı genel fikirler verebilir bir bakin isterseniz

evde hayvan ya da aşırı alerjik durumları olan biri varsa sulu alın.
onun dışında pek gerek yok.
torbasız olması pratik olur.

ayrıca dyson'ın şarjlı dikey süpürgesi gerçekten çok iyi.

electrolux eus8x2dbt
Torbalı ve çok sessiz çocuk uyurken calistirabilirsiniz. s-bag torbalı (birçok marka aynı torbayi kullanabiliyor yani). Yalnız orijinal torba alırsanız çok daha iyi verim alırsınız. Torbalar dolunca çıkar at tertemiz temizliğe gerek yok. Filitreleme sistemi çok güzel. Çekişi iyi .

Torbasiz. Philips maratonu oneririm. Tak calistir supur. Toz haznesi dolunca ac cop kapagini icine bosalt. Istersen suyla temizle istersen oylecw birak. Kullanimi cok kolay. Ben memnunum

Annemde sulu vardı, hayattan soğudu kadın. Teferruatı çok fazla, sonra temizlemesi uzun iş. Sulu almayın diyorum.

torbasız ve kabul edilebilir mümkünse hepa filtre sistemi olan bir model olsun.
torbasız sistemler gayet güzel çalışıyor ekstra kağıt atığı, torba masrafı falan da çıkarmıyor.

Sulu almayın da ne alırsanız alın.

Sulu kullanıyorum. Evi b.. götürüyor.
Suyun sürekli değişmesi gerekiyor. Aksi takdirde leş bir koku yayıyor.

2 yıl öncesine dönebilsem, kesinlikle paraya kıyıp kablosuz dyson alırdım.

Lucky 2017 komedi değil ama sonunda bir gülümseme yaşarsınız.Lan ben ne izledim diyorsunuz. Çok ayrıntı vermeyeyim.

Dan in real life
The internship
Growns up
Hot tub time machine
Eurotrip

zack and miri make a porn
harold and kumar going to white castle

Nokian Lara bak iyi lastik.

Ankara’da ve kayak merkezlerine sık sık çıkarken kullandığım Falken’leri önerecektim benim kullandığım lastik eurowinter hs449 modeli ama şuan bu model yerine hs01 geldi galiba onunla ilgilide güzel yorumlar var... Kısacası Falken tavsiye ederim...

ben continental kullaniyorum gayet memnunum..continental, goodyear, nokian bunlar gayet kaliteli kışlık lastikler. bir defa lassa snoways kullanmistim, ilk sene harikaydi ama ertesi sene performansini cok düşürmüştü. karlı bir sehirde kullanacagim dediğinize gore kaliteli marka tavsiye ederim. lassa yi önermem.

Nokian wr d4 oneririm

Kumho

Muş gibi -20lerin ve metrelerce karın içinde üç sezondur michelin alpin a5 kullanıyorum. Bu lastikle erzurum muş-bingol-bitlis gibi bölgelerde bulundum ve yolda kalmışlığım yok.
www.adac.de

Adac bu işin bence en güvenilir testlerini yapan kurum. Bu listede conti 860 ile goodyear ultragrip9 ilk iki sırada. Ben lastik alırken 2015 testi vardı buz kısmında michelin iyiydi. Yeni alacak olsam michelin ya da conti alırdım.

Nokian wdr4 +1

Sıvı sabun ya da kopuk sabun kullanıyoruz. Bu şekilde daha hijyenik olduğunu düşünüyorum. Çocukluğumdan beri kalıp sabun sevmem.

kalıp sabun hiç hijyenik gelmiyor. hiç dokunamam oldum olası. küçükken ne yapıyordum acaba?

Sadece kendi kullanımımda olan kalıp sabun kullanıyorum. Çok köpürmesini ve temizlik hissini seviyorum.

Sıvı sabun kullanıyoruz, kalıp sabunun daha sağlıklı olduğunu düşünüyorum.

sıvı sabunların sanılanın aksine çok da hijyenik olmadığını biliyorum.

cerrahpaşa da profesörün teki hastanedeki tüm sıvı sabunluklardan örnek alıp tahlil ettirmişti. illa çok hijyenik birşey arıyorsan protex türevi ürünlere bak.

o yüzden ev gibi bir ortamda çok da kasmanın manası yok.

ben tüm kimyasal ürünlerde en az katkılı olanı tercih ederim. mesela şampuansa bebek şampuanı , sabunsa beyaz banyo sabunu gibi.

kedi köpek yıkayacaksam da sulandırılmış arap sabunu.

1000 yıllık katı sabun mu 20 yıllık sıvı sabun mu?
Katı daha ağır basıyor.

kalıp sabun kullanıyorum. evimde bir tek ben kullandığım için hijyenle ilgili bir soru işaretim yok.
misafir için ayrıca sıvı sabunum da bulunuyor ama.

sıvı sabun ama değişik bişey. katkısız, parfümsüz, köpürmüyor pek.

lense kullandığım için sıvı sabun kullanıyorum.
kalıp sabun, lensle kullanılmaya uygun değil.

Kalip sabun kullaniyoruz. Sivi sabun zeytin yagli dahi olsa kurutuyor cabuk.

Koku sevdiğim için sıvı sabun kullanıyorum ama zeytinyağından yapılan kalıp sabun kullanmak zorunda kaldım bir hafta kadar. Temiz ve yumuşak tutuyor eli ve yüzü

Sıvı sabun. Herhangi birinin ellediği kalıp sabunla asla ellerimi yıkayamıyorum küçüklüğümden beri.

Çimerken herbalife’ın kalıp sabunu. El yıkama için sıvı sabun.

Kendi yaptığım zeytinyağlı katı sabunun birazını sıvılaştırdım, hem katı hem sıvı olarak kullanıyorum.

Litarature Hamilelik belirtisi olarak girmiş olabilir.

Literaturde adi polidipsi :)

Nedeni diyabet ya da yalanci diyabet de olabilir, fizyolojik de olabilir. Bir dahiliye doktouna gidebilirsiniz, cok su icip çok idrara çıktığınızı söylerseniz gerekli testleri yapar

"bazen de 5x1,5" kısmını birkaç kez okudum. aklıma gelirse günde 1 bardak içiyorum ben de işte.

zarar olarak da vücudun mineral dengesini bozabiliyormuş, öyle okumuştum.

Su zehirlenmesi yasarsin, haplananlara oluyor. Sodyumun asiri duser oteki tarafa gecersin.

Ben hasta olduğumda iki günde 20 litre su içmiştim. Belki hastalığınız vardır. Geçmiş olsun. Kalanlar sağ olsun.

cişinizin rengi beyaz mi? bence de doktora gisin normal olmamali bu kadar su.

Yani susadığınız için mi içiyorsunuz yoksa bir alışkanlık mı? Susadığınız için içiyorsanız bir sıkıntı olabilir.

Ben mesela aşırı çay içiyorum ama susadığım için değil, bağımlıyım.

Ben de gunde cay/kahve ve mineralli su haricinde 5L su iciyorum. Seker hastaligim mi var diye doktora gitmisligim de vardir ama bi sikinti yok :) Olabiliyor yani.

Marine edersen dışarıda yediğin tavuklar gibi lezzetli olabilir, diğer türlü bildiğin tavuk işte nasıl yaparsan yap değişmiyor.

İnce yapiyolar suyunu kaybetmeden hizlica pisiyor uzerine bir de marinasyonlari iyi

Knor’un sosları var tavuk için o tarz bir şey deneyebilirsin.

tavuk göğsü. marine yapıyorum ama bir şey eksik sanki. dışarda yediklerim de normal kimyon gibi baharatlar vardı. ben barbekü sos bile ekledim öyle olmuyor. :/

bu işin sırrı döküm tavadır.

tavuk göğsüne; tuz, karabiber, kırmızı biber, kekik, köri baharatı, kimyon, yağ katıp karıştırırsın.

bi yarım saat-kırkbeş dakika bekletirsin.

döküm tavanın altını yakarsın, 10 dakika kızdırırsın ve etleri üzerine dizersin. 3er dakika ön ve arka yüzlerini kızartırsın.

dışarda yediğinden daha güzel olacak, hem de yeni bir hobi edinmiş olacaksın. döküm tava: 60 tl.

hatta buyur: www.youtube.com

Pirzola alıyorsun twl ızgaraya dizip atıyorsun mangala tuzunu falan ektikten sonra pişmeye yakın kekik serpip bir süre daha kizartarak alıyorsun tabağa. Başka bir şeye gerek duymadan ne kadar lezzetli olacak. İnanmazsan yap bak...

ben göğüs etini ince şnitzel şekilde kestiriyorum üzerine çok az zeytinyağı ile tavada kızartıyorum gayet güzel oluyor valla.

döküm tavada yapıyorum valla. ama kötü yapıyorum baya :( üstelik dışını yakıp içini çiğ bırakıyorum :D

sen gönderdiğim videodakinin aynısını yap :) muhtemelen kaçırdığın şey ve en önemli olan; önce tava 10 dakika boyunca kızdırılmış olmalı. sonrasında tavuk etlerini atıcaksın ama altını kısmayacaksın aynen harıl harıl yanmaya devam edecek ateş. ve sonrasında 3 dakika dokunmayacaksın etlere hiç. 3dk sonra bir kez çevireceksin, arka yüzü de 3 dakika kızaracak ve bitti bu kadar. başka çevirmek filan yok. böyle yap, hayatının en güzel etini yiyeceksin yoksa böyle etten soğursun içi pişmemiş filan:)

tavuk göğüs kullanma,but al tavuk pirzola al daha yumuşak ve yağlı olur,
kuşbaşı gibi keserek tavuk şiş tarzı kızartabilirsin veya tavuk pirzola'yı açtırıp kekik,kırmızı toz biber,zeytinyağı,az biraz kimyon ve karabiber ile soslayıp da kızatabilirsin.

tavuk göğsünü aldın önüne koydun.

2 adet sağ ve sol göğüs olarak önünde duruyor.

bir göğüsü al, tam ortasından keserek aç.

yani iki ayrı parça değil, ortasından açıklacak kadar kesip incelmesini sağlayacaksın. şöyle düşün, elinde bir kitap var ve sen bunu tam ortasından ikiye doğru açıyorsun, böylece kitabın kalınlığı sağ ve sola eşit olarak dağılıyor dolayısıyla inceliyor.

sonra bir tavaya yağ koy, yaklaşık 4 çorba kaşığı sıvı yağ.

en büyük ocağa koy ve altını sonuna kadar aç, deli gibi kızsın.


tava iyice kızınca bir elinde tavanın kapağı hazır olarak bekle. tavuğu güzelce ortasına koyup hemen kapağını kapat.

altı sürekli en açıkta olacak. o şekilde 4 dakka pişir. sonra öteki tarafını çevir, aynı şekilde yine 4 dakka pişir ve tekrar çevir 1 dakika daha pişir.

hem suyu içinde kalacak hem de lezzetli olacak . bu dakkaları kendine göre düzenlersin sonra.

önemli olan çok yüksek sıcaklkta pişmesi.

yağ koyuyoruz yağ da ısıyı iletmesini kolaylaştırıyor, merak etme yağ çekmeyecek kendi yağını da salacak.

bundan iyi ve basit bir yöntem görmedim ben.


ikinci yöntem ise tam tavuk göğsünü ortadan kesmeden ezerek açmak onun da suyu içinde kalıyor güzel oluyor ama tavuk eti kırmızı et gibi güzel ezilmiyor çok darbe alıyor.

ev ortamında ızgaraya en yakın pişirebileceğin sistem bu. tabi gider elektrikli ızgara alırsın, ne bileyim başka bişeyin vardır, döküm tavan vardır.

döküm tava kullanırsan mesela soğukken peçete ile yağlasan yeter ama onu da kızdırmak 20 dakka sürüyor.

her halukarda döküm tavadaki kadar duman olmasa da acayip duman oluyor.

ben marine etmiyorum sen istersen değişik şeyler deneyebilirsin tabi.

Binden üzerinde ızgara tava yazan tavuğu al. 10 numara

sarimsak koyuyor musun?

TÜFE oranı yapılabilecek maksimum zam oranı biliyorsunuz değil mi?

biliyorum ama kadin kil bir tip. 1200 talebini mesajla bildirdi kendisi. ya 1200 ver ya cik seklinde. yani yasal orandan farkli bir sey verirsem bu defa da mahkemeyle ugrasabilirim.

Gecen yilin ayni ayina gore tufe+ufe/2 oraninda artirilir bildigim kadariyla.

Mevcut yasal düzenleme yıllık Yİ-ÜFE ortalama değişimdir. Ekim ayında açıklanan Eylül ayı için %21,36 idi sanırım (Yİ-TÜFE ise on iki aylık ortalamalara göre %13,75).

Ancak, Yeni Ekonomik Program (YEP) ile ÜFE TÜFE'yi katladığı için artık TÜFE'nin dikkate alınması kararlaştırıldı. Yİ-TÜFE olacak yani. Bunun 1 ocak 2019'dan itibaren olacağı belirtilmişti ama yasal düzenlemesini henüz çıkarmadılar-çıkarırlar.

Siz ekonomik koşullar, evin çevredeki rayiç bedelini dikkate alarak pazarlık edin derim. Çoğu kişi bu oranlardan zam yapamaz, aynı evi tutmaya kalksanız %21 zamlı fiyatına bulup bulamayacağınıza bakarak pazarlığınıza bakın.

geçen sene zam yapılmamışken istediği zam son derece makul. ben hukuki boyutuna girmiyorum tabi.

edit. tabi siz pazarlığına bir şekilde girişin düzenli kira ödeyen bir kiracıysanız.

bence de makul. geçen yıl zam yapmış olsa bu yıl yine bu rakama gelecekti.

yan apartmanda benimkiyle benzer daireler 950 oduyor, 1000 olacakmis ocak ayinda.

bir de tam yanimizda insaat var 2 senedir. pazar haric her gun sabahtan aksama bazen gece yarisina kadar kamyonlar makineler gurultu toz kir seklinde yasiyoruz. beni cikarsa 1200'e veremez o evi gibi geliyor.

e çık o zaman abi? seni zorla mı tutuyor?

@naksidil soru cikayim mi durayim mi sorusu degil.

sen yasal zammı yap, bırak dava açsın, uğraşır durur.

Maksimum yüz yap 50 ile başla 100 de bitir pazarlığı tufeyi bırak.

herkes kendi tarafindan dusunuyor, ev sahibinide dusunmek lazim. sizden aldigi kiranin ustunu tamamlayip kendi kirasini, borcunu, kredisini oduyor olabilir. gecen sene zam yapmamis yani 2 senedir canavar gibi oturmussunuz.

1200 yapmasi uygun ve cok makul

Çevredeki kiralar bakıp ona göre pazarlığınızı yapın. Eskiden eski kiracılar oturduklrı evde yenilerden daha uyguna otururdu artık kiralar ya durgun ya düşüyor bölgeye göre, eskiler hep fazla ödeme durumunda kalıyor. Geçen yıl eski eve 1600 ödetken çıktık, yeni kiracıyı 1400e buldular ya şaka gibi

900 lira kirayı 1090 yapabilir. 1200 insafsızlıktır. geçen sene zam yapmadıysa onun inisiyatifi.

www.hurriyet.com.tr

i.hurimg.com

gecen sene zam yapmamasi benim talebim degildi bu arada. aslinda bunun uzerine konusmadik hic. zam icin aramayinca ben de zam yapin hadi demedim.

zam yapmama sebebi de apartmanin yikilacak olmasiydi. ama sonradan anlasilamadi ve kaldi bina.

bir yere taşınmanın rahat 5-6 bini var kenara not düşeyim dedim. ama 900 den 1200 e çıkması gerçekten çok, geçen seneninkini de eklemiş kendi kafasından

Son ufe %46,15, yenisi yakinda aciklanacak ama odeme tarihin geldiyse yeni veriyi beklemek diye bir sey yok. 12 aylik ortalama bu konuda bir gosterge degil. Tabii piyasada zaten dusuk fiyattan kirada degilse kimse bu oranda zam yapamaz diye tahmin ediyorum. Yani yasal maksimum artis orani %46,15. Gerisi anlasmaniza bagli.
Ek, yargitay kararinda kullanilan 12 aylik ortalama ile artis hesabi burada anlamli degil. 12 aylik ortalamanin artisi iki sene onceden gecen seneye kadar artisi gosterir. Burada anlamli olan gecen seneden bu seneye artis. Bu da yasada belirtildigi gibi ufe artis oranidir.

ben her yıl ev sahibine sormadan %10 zam yapıyorum, o da bişey demiyor.
vicdani olarak iki taraf için de en doğrusu bu sanırım.
tabi bir de civar dairelerin rayiç fiyatı da önemli,
bence 1100 TL yap, helallik iste eminim ev sahibi de düzenli ödeyen kiracısını kırmaz

Philips ya da dyson alabilirsiniz.
Fiyat olarak 600-1000 arası makul.
Bence internetten al (hepsiburada gibi güvenilir yerlerden), mesafeli satış olduğu için iade edersin. Mağazadan alırsan iade süresi kısa ve sorunlu.
Özellik olarak kuru filtre ve toz torbası olsun. Islak suya çekenlerden ve torbalı olanların temizliği zor oluyor.

Emiş gücü halıda ve sert zeminde
Toz toplaması , hpa filtresi ,
Ses seviyesi , torbalı mı yoksa torbasiz mi?
Torbaliysa (tavsiye ederim) s-bag torbaya sahip mi?
Netice olarak
Electrolux EUS8X2DBT Ultra Silencer i tarif ediyorum. Alın ve bence.

Un şeker tuzu bırakıp haftada 5 gün spor kıyafetlerle koşup güzel bir ter atılarak zayıflamayacak biri yok.

Bir kere hergün tartılmanız saçma, vucudun su tutması ödem yapması her gün değişebilir.

Ayıptır söylemesi tuvalete çıktığında 2 kilo ağırlık kaybeden insanlar var, o bile fark ettirir yani.

Hesap basit, düşük kalorili sağlıklı beslenip gram gram vereceksiniz. Günlük hatta haftalık değişimi fark etmek çok zor sağlıklı kilo vermede.

"Haftada x kilo vermek" tamamen su kaybı ve mutlaka geri alınacak kilodur. Kiloyu bir günde/haftada/ayda almadınız ki o kadar kısa sürede veresiniz.

Bir ufak şişe su yarım kilodur, bu bile tartıyı etkiler. Günde 2-4 kg arası su içer, 1 ila 3 kg arası da yemek yersiniz.

bir günde 2 kilo almak imkansız.

vücudun su tutuyor.

madem formuna dikkat ediyorsun bunun moralini bozmasını önle.

Kilo vermek böyle bir şey değil. Sık sık tartılma. Sağlıklı ve kilo vermene uygun kaloride beslenirsen kilo değişimin şöyle olacaktır: 90-92-91-93-90-88-89-87 gibi atıyorum tamamen. Totalde 3 kilo vermiş oluyorsunuz ama her gün tartılırsanız kilo aldığınızı sanıyorsunuz bazen.

Hergun yemek yiyor ve Tuvalete gidiyorsunuzdur. Yiyince çok gümrük işleminden sonra da az cikiyordur kilonuz.

her gün aynı ritimde tarttılarak 365 gün kilo değişimimi tutmuştum. bazı günler moral bozucu olabiliyordu. o yüzden 2-3 günde bir tartılmak en doğrusu. hatta bazen korumaya girer vücut ve kilo veremezsiniz. bu durumda tartılmayı haftada 1 yapmak lazım. bu aralar 5 günde bir tartılıyorum misal en az sinir bozucu bu oluyor. hedefinin +- 1 i ise sorun yok.

sigara kullanmıyorum, glukan nerden bulabilirim?

Linç yiyeceğimi bilsem de anlatıyorum.
Lise son sınıfta bende de çıkmıştı. Elimde tırnak kenarındaydı. Doktora gittim, dondurma tedavisi uyguladı, belki 10 seans yaptık her seferinde çektiğim acı yanıma kaldı, hep tekrarladı. Hatta ayağıma geçti. Doktor başka ilaçlar verdi, yine de geçmedi. Başka doktorlara da gitmiştim tedavi devam ederken. Sonra bi doktor bana okurlarsa geçer artık bence boş yere uğraşma dedi(evet doktor dedi bunu) Kaybedicek bişeyim yok diye düşündüm, bi arkadaşım memleketinde böyle bi hoca olduğunu söyledi. Haftasonu gittiğinde yanına gidip okunmuş su alacaktı, benden de günlük kullandığım bi krem istedi. Para sordum istemezler dedi. Su geldi, kremim de okunmuş olarak geri geldi. Tüm kalbimle inandım ve suyla siğillerimi yıkadım. 1 hafta sonra iz bile kalmadan hepsi yok oldu.

Türk-müslüman olmayan ve siğilleri için bu hocaya giden çok insan varmış. Ben adını vs. bilmiyorum zaten hiç yüzünü de görmedim.
Belki inançla beyin gücüyle geçti bunu da bilemeyiz, ama kaç ay uğraştığım şey 1 haftada yok oldu. Seneler geçti üstünden.

Vertusol diye bir ilaç var. Doktora danışarak kullan ama.

Doktor Verrutol vermişti denedim olmadı.
Aktardan bir şeyler aldım hatırlamıyorum denedim olmadı.
Annem yukarıdaki arkadaşın anlattığı gibi garip şeyler yapmamı istedi ama inanmadığım için yapmadım.

En son hatırladığım kedim sürekli yalardı siğilleri ki sağ elimde birkaç parmağımda birkaç tane vardı, boldu yani az değildi.
Yavaş yavaş yok olmuşlar, bir gün bi baktım yok.

Artık ne oldu nasıl oldu bilemiyorum.

Canım kızım yalayarak geçirdi siğillerimi derim kimse inanmaz :)

Azot mu bir gaz siktilar birkaç seans dondurdular yani , dondurarak yakiyorlar sonra geçiyor.

Okutarak geçer artı bir

Dondurma yaktırma endwart verrutol vb ile 6 ay uğraştıktan sonra geçmeyince okuttum geçti. İnanmak sana kalmış.

Çocuktum, ufacıktım.
Elimde iki üç siğil.
Kardeşimin eli dolu siğil.
Hiç doktora gitmedik gerçi de, incir sütüymüş vesaireymiş denemediğimiz kocakarı ilacı kalmamış durumda.
Bir yaz tatili anne memleketine tatile gittik. Bir sokak aşağıda bir kadın okuyor dediler.
Götürüldük. Bildiğiniz bir ev. Bir ev kadını. Bir mutfak. Mutfakta pişen taze fasulyenin kötü kokusu.
Kadın bir gazete parçasının üzerine limon tuzu(?) koydu. Okuyup üfleyip Haaak Tuuu deyip tükürüp, Limon tuzu(?) tükürük bulamacını ellerimize sürüp sakın kendi kendine dökülmeden yıkamayın deyip bizi gönderdi.
O andan aklımda kalan tek duygu. Tiksinme.
Bu işkence 1 hafta devam etti. Annemize, ne olur gitmeyelim diye yalvarmalarımız sonuç vermedi. Zorla gönderildik.
Bir hafta aynı tiksinmeyi yaşadık.
Bir hafta sonra, kadın bir daha gelmeyin dedi.
Ertesi günden itibaren bütün siğillerin tek tek döküldüğünü hayretle gördük.
Plasebo diyenlerin gözlerinden öperim.
Okut.

İncir sütünü denedim, verrutol endwartz denedim geçmedi aksine daha da arttı :(

Yapılandırılmış ogrenim kredisi borcundan 140 lira gibi bir kısmı son taksidi ödemeye gittiğimde kalmıştı. Sonra iki aydan fazla geciktirdik ödemeyi. İnternetten odettirmedi aynı sizin gibi sonra vergi dairesine gittim veznedeki görevli ödemeyi alamıyorum dedi geciktigi için beni icra servisine yönlendirdi , oradaki bayan kendi sistemlerinden ödemeyi açtı vezneye gidip faiziyle birlikte ödedim. Ben tamamını odedigim için taksit bozuldu mu bilmiyorum. muhtemelen hepsini isteyecekler. Ama gidin bir sorun.

İlk iki taksidi ödemezseniz yapılandırma iptal oluyor, maalesef tekrar yapılandıramazsınız.

Son gün 30 eylüldü, 15 ekime uzattılar. Keşke son gününe kadar beklemeseydiniz.

İlk iki taksidi ödemezseniz yapılandırma iptal oluyor, maalesef tekrar yapılandıramazsınız.

Son gün 30 eylüldü, 15 ekime uzattılar. Keşke son gününe kadar beklemeseydiniz.

mütalaa etmek olabilir mi?

tefekkur

Mütalaa etmek +1

Münazara.

Jamiryo

Üzerinde korniş mandalı deliği de var onların bildiğim kadarıyla

Perdeciye git.

İkeanın perdelerinde perde çubuğuna geçirilen yere perde ruleti takılıyor. Perde aıklamasında perde rayı ile kullanılabilir yazıyorsa odur.

İkea’nın terzisi var, kumaşları alıp ona veriyorsunuz, o her şeyi hallediyor.

kebap = acı mideyi etkilemiş olabilir. et de bazen bozar

bira = ben ev yapımı bira içince midem bozuluyor misal. mayaya karşı minnoş bir bünyem var.

adana kebapta her turlu seyi harmanlayip kullaniyorlarda o yuzden, biranin kabahati sifir..
ya kuyruk yagini cok kattilar ya da maalesef kiymasi kiyma degil..

her seyden ote, kebap ve bira nasil bir vizyonsuzluktur?

Daha once yapmadigin bir seyse mide tepki vermistir. Ben sahsen denemem bile.
Biranin tadi sade icerek alinir zaten. EN fazla cerez olur yaninda.

Pislikten olabilir. Yani yediğin yer hijyen kurallarına hiç dikkat etmemis. Bir de adananin içinde tavuk kıkırdağı artık yağlar, sakatat, bozulmuş kiyma vb. Lerini yemedigini de kimse garanti edemez.
Ayrıca kasap birisinin dediğine göre kestikleri hayvanın her yerini satıyorlarmis. Mesela en dandik elde kalan yerini lahmacuncu alıyormuş.ben diyenin yalancisiyim.

bira ile ilgisi olduğunu zannetmiyorum. adana dediğin şey çok ama çok riskli.

böyle bir durumda uzak duruyorum ben. çünkü eminim arkamı döndüğüm an benim hakkımda da benzer şeyler söyleyecek.

Senin arkadan da konuşabilir
Ayrıca no bad vibes babe

Belki dedikodu yapmak için yapmiyordur da bu devrin insanlarıni daha iyi tanımaya başlamıştır.

Böyle bir arkadaşım vardı görüşmeyi kestim

bu tip insanlar insanın enerjisini sömürür, uzak kalmak bence en iyisi.

ABORT THE MISSION

nabıza göre şerbet ver.
ev sahibine konuyu danış kiradan 5-6 gün sonra taşınacağını bu yüzden 5-6 günlük miktarı ödeyeceğini söyle. kabul edecektir. eğer dürüst ve normal bi kiracı olmanı bütün ayın kirasını ver diyebilecek kadar suistimal etmeye kalkarsa tamam 5-6 gün kalmıycam deyip çıkış tarihine takarak sen onu suistimal et.
namussuz adamla namuslu ticaret olmaz.

İlk kirayı oturup mu verdiniz yoksa ilk kirayi verip mi oturdunuz ona göre hesaplayınız.

bu tur "ilave / eksik" tarih hesaplamalari ideal olarak "pro rata" uzerinden yapiliyor. Yani 1 aylik (30 gun) kira 100 lira ise 6 gunluk kira (6/30)x100= 20 lira gibi. Ev sahibi bunu kabul etmezse de oturmadiginiz evin 25 gunluk kirasini nicin odemeniz gerektigini de sorun - ama tabii bir de ortada kira sozlesmesi var. orada da vardir bir mikrometrik fontta yazilan bir sart-surt maddesi ev sahibini koruyan kesin.

ev sahibinin yakın zamanda taşınacağından haberi var mı?
eğer öncesinden haber vermediyseniz, o da ben hemen kiracı bulamam düşüncesi ile tam kira isteyebilir.

Kira kontratınız ne zaman doluyor? Ev sahibine önceden haber verdiniz mi?

Siz 11 inde boşaltacaksınız yeni kiracıyı hemen buldum dese ay başını bulacak, aradaki 1 aylık kira kaybında ev sahibinin bir günahı var mı?

Hukuki olarak kiranızı tam ödemeniz lazım. Hatta kontratınız bitmediyse mahkemeler 2 aylık kirayı da ödemenize karar veriyor.

Ameliyata gelene kadar once teshis konulmasi lazim.

Non-invazif tedavi yontemleri de var.
Iyi bir doktora gorunun.

kıkırdaktaki tahribatın ne kadar olduğuna göre değişir. çok ileri seviyelerde değilse uygulanan görece basit yöntemler var. yok kıkırdak doku tamamen tahrip olmuşsa o işin çözümü eklem protezi. o durumda da iyileşme süreci vs. daha uzun ve zorlu olacaktır.

Mantıken insan sekerek yürüyen bir canlı olmadığı için dizlerden birini diğerinden daha fazla eskitmek çok mümkün görünmüyor. Ameliyat gerekiyor mi doktora sormak lazım.

@scorpion : yururken eskittigim ne malum dostum?

bu ameliyatı yapanlar şu an burada değiller. öncelikle onu belirteyim.

ikincisi böyle dışardan bakıp ooo senin contalar eskimiş, gel yenisini takalım şeklinde olmuyor. zahmetli bir ameliyat, iyileşme süreci de zor.

sıkıntın varsa kendini iyice zora sokmadan git bi doktora adam akıllı teşhis koysunlar, sonrasına bakarsın.

decaf içebilirsin

Meyve çayı. Şeker atmıyorsun, kalorisi de yok.

Bir de Hot chocolate var ama kalorisi yüksek tabi.

Shake n go cihazları var. Onlarda detoks suları yapabilirsin, efsane sağlıklı ve güzeldir.

Oralet

hesap sahte olabilir belki
sahte = baskasiymis gibi izlenim veriyor

belki de: bobrek avi

Kadın konsomatris olabilir. Seni bir mekana davet Edip iki bardak biraya 2000 TL hesap cikarttirip soyabilir.

sahte hesap değil, üniversite öğrencisi burada, twitter'ı vs belli.

One night stand yasayan bi kadin niye “teshirci” filan olsun ki?

Gayet normal insan iste.

sizin instagram hesabınızda çıplak resimleriniz var mı? Siz yaptığınız için mi "one night stand yaşayan kişiler başka yerlerde de kendilerini teşhir ediyorlardır" düşüncesi oluştu?
cevap "evet var" ise, bir şeyi siz yapıyorsunuz diye normal o olmak zorunda değil.
cevap "hayır yok" ise, one night stand yaşayan erkek kendisini teşhir etmiyordur ama kadın illa ki ediyordur düşüncesinin oluşması çok sağlıklı değil.

sevgilisiyle aldigi nefesi paylasanlar da var, bir tane bile fotograf koymayan da var...

profilini incelesen imam hatipli sanacagin, fakat sevgilisiyle dehset aktiviteler yapanlar da var...(yazmak istemiyorum, coluk cocuk okuyor)

yani instragram profili bir fikir vermez, yaniltabilir.

lol sevişen herkes instagramda kendini teşhir mi ediyor sanıyorsun :D

çünkü seni fan club kısmına değil, kafası uyan bölümüne alıyor yurtdışındaki hatunlar. Ben de yurtdışındayım ve şuan instagramda 700 falan arkadaşım olmasına rağmen (hiç açık saçık foto yok kapalı kesap sadece arkadaşlar), en fazla etkileşimi olan benim. İnsanlar sanal değil sosyal hayata önem veriyor. ee o zaman neden sanaldan tanıştık diyorsan da, bazen sevişmek istediğin kişiler etrafında değildir ondan.

kaç takipçisi var kaç takibi var?

instagram onun göstermek istediği. gerçekte olan ise bambaşka.
ons olayı da o anki ruh haline bağlı. uygun şartlar altında en uslu kız bile bunu deneyebilir. instagram profili ip ucu olamaz.

Sentetigi boşverin. Bahsettiğiniz icligi bilmem ama yün harika bir giyecek. Yumuşacık ve sıcak tutar. Bacaklariniz agrimaz.

Tabi ki yun iclik <3

Evet ama arazide kullanacağım, dağcılık yapıyorum. Terletmemesi ve koku yapmaması lazım. Farklı şeyler okuyorum yün içlikler hakkında, merino yününü iyi anlatıyorlar fakat yine de bir sormak istedim.

bilincin yerinde olduktan sonra kimse sana zorla tedavi uygulayamaz.

bence de gitme kesin bir hastalık bulup poşetle ilaç yazıyorlar. gepgenç adamsın ifşada gördüm seni. neyin var gir bir inşaatta çalış bir şeyin kalmaz.

@for day to break
ifşalara hiç katılmadım ve

adam bana inşaatta çalışma reçete etti......

Aha aynı ben, sevgilim de doktor ve buna rağmen köşe bucak kaçıyorum ağrıdan ağlayıp inatla gitmiyorum.
Bugün de hastaneye ziyaretçi olarak gideceğim o bile geriyor.

Seni anlıyorum ama yaptığın yanlış :d sen git istersen söylediklerini önemsemezsin doktorların.

Kendini zorla gitmek için kapıdan bacadan dönmek istesen de zorla bir şekilde muayene ol. Emin ol iyilesecektir sıkıntıların geçecektir. Mutlu olacaksın daha önce gidip muayene olsaydım bu kadar beklemeye gerek kalmazdı diye.

O bazı sorunlar belki çok kolay atlatılacak şeyler ama sen erteledikçe geri dönülmez bişeylere de yol açabilir belli mi olur. Zaten bir sağlık problemin varsa vardır bundan doktora gitmemekle kurtulamazsın.

Bekledikçe gözünde büyütüp cesaret edemezsin. Aniden kalk git ya da randevu al, sonra düşünürsün ne yaptım ben diye ama artık geri dönüşü olmaz, sen de kafanı temizlemiş olursun.

20'lik diş çekimi için gittim diş eti çekilmesi hastalığımı öğrendim. iç organlarımda neler var kimbilir. bence gidin.

ya ocak ayında doğacak bu çocuk anladığım kadarıyla. gidip 15 ocakta dışarıya mı çıkaracaksınız? üşür falan nasıl yorumdur dandirik bebek arabasına rahat 6 saat mesai harcayan adam çocuğu kutup ayısı gibi giydirmeden dışarı çıkarmaz. kendimden biliyorum ilk çocuk kışın dışarı anca acil durumda çıkar. onun dışında kombide 35 dereceyi ayarlayıp ev kokana kadar bebenizi seversiniz diye düşünüyorum. kısaca gereksiz aksesuara para vermeyin. 15 günlük bebeği bence arabayı 40 derece yapmadan içine bile sokmazsınız. gideceğiniz yer de herhalde özgürlük parkı değil herhangi bir avm olacaktır.

çocuk koltuğu alın ama oturana kadar yatabilecek mi dikkat edin. çocuklar belli bir zamana kadar oturamaz yatar. zaten genelde kısa süreli gezintilerde 1 aylık bebeği anne elinden bırakmaz.

araba önemli. arabanız clio gibi bir şeyse en küçük ve en katlanır puseti alın. çünkü sığmıyor bu meretler arabaya ve genelde babayı uyuz ediyorlar. o puset bir süre sonra öyle ağır gelmeye başlıyor ki benim çocuğum 11 aylıkken yürümeye başladı da kurtuldum pusetten diye seviniyorum. evet bir daha binmedi pusete. chicco'nun tank gibi bir modeliydi.

neyse hanımın beğendiğini alırsan yaklaşık yaza doğru da "hayatım bu zor oluyor bir de baston puset alalım" diye bir masrafın daha çıkacak. o yüzden geçiniz.

bu vesileyle :allah analı babalı büyütsün inşallah sağlıklı bir şekilde doğar ve büyür. altın da takmak isterdim ama fiyatları çok arttı. ocak ayında bir kontrol ederiz. ona göre takarız belki.

Bebek için ilk doğduğunda size puset lazım olacak , yani ana kucağı da diyorlar onu kasdediyoru bebeği koyarsiniz daha küçük olduğu için kucakta tasirsiniz zaten. Biraz büyüyünce de arabayı kullanmaya başlarsınız. Arabayı da baston saplı bebek arabası alın. Cok Pahalı bir şey de almayın derim. O parayı bebek biraz daha büyüyünce aracınız varsa oto koltuğu için harcarsınız.

aileden aileye değişir belki ama bizdeki portbebeyi dışarıda hiç kullanamadık, evde birkaç hafta sepet gibi kullandık. çünkü portbebe aşırı büyük birşey, bebeği oto kotuğu/ana kucağı olan parçayla arabaya indirip öylece yerleştiriyorsunuz, bu durumda portbebe işlev dışı kalıyor. bunların ikisini de kullanıcam derseniz ikisini de arabaya taşımak gerekiyor. bebeğin çantasıydı oydu buydu derken evden kameraman cevat kelle gibi çıkmak gerekir :) arabanın bagajına da hem şaseyi hem portbebeyi sığdırmak çok zor.

marka tavsiyesinde bulunamayacağım ama en az yer kaplayan seçeneği tercih etmenizi öneririm. biz iki yıl önce araştırırken baston puset olup içine ana kucağı/oto koltuğu yerleştirilebilen bebek arabaları görmüştük. en iyisi onlarmış diyorum şimdi. gittik devasa bir travel sistem aldık, eve de sığdırmak problem, arabanın bagajına koyarsak yanına iki poşet dışında başka birşey sığmıyor. şehirlerarası götüremiyoruz vs.

@ozdek hahah hanım olan benim, aramızdaki detaycı manyak ben olduğum için bu iş bana kaldı. Yani ben de baktım aşıya falan 1. ayda çıkacağız, şubatta martta biz bile çıkmıyoruz doğru dürüst ki çocuğu mu çıkaracağım diye düşünüyorum.
£scorpion37 Yenidoğan da olsa bebekleri (ilk hastane çıkışı, kontrol aşı vs zamanları) araca bindirirken anakucağı da denilen oto koltuğu ile bindirmek mecburi değil mi?
www.e-bebek.com travel setlere takılan şu parça ile çocuğu arabaya bindirmek yasak diye biliyorum ve 4. aydan sonra bebek buna ihtiyaç duymyor sanırım o yüzden işlevsiz geldi bana

ben bu oto koltuğu ile birlikte olan pusetlerden alacağım. 3lü sete gerek olmadığına karar verdim teşekkürler. zaten sonrasında sadece puset ile devam edip sürekli arabada duracak kaliteli bir oto koltuğuna geçeriz. buna izin verecek baston puset benzeri bir şey bakacağım.
chicco liteway plus çok tavsiye edilmiş ama şikayet varda hep teker sorunu yazılmış. kullanan var mı?
chicco lp, cbx woya ve nuna tavo arasından birini seçer ya da benzer bir şey alırız.

bebeği dışarıda taşımak için ergonomik kangurular da çok iyi oluyor. hatta kış için onların örtüleri var. neko marka kullandım ben, memnunum. belki bebek arabasını fiyat açısından kanguru da alınca dengeleyecek birşey seçebilirsiniz..

sağlıkla kucağınıza alın inşallah..

@zecul
tahmin etmiştim ama hakaret eder gibi olmasın diye yazmamıştım.

cevabım fazla ekşi oldu galiba bir tik alamadık yine. seneye tekrar okuyun ne olur silmeyin de..

Bebegi neden vucudunuzdan uzakta tasiyasiniz ki? Bence kanguru cok guzel bisey. Ayrica kisin bebis giydirilip elbette disari cikarilir, kokten yetissin bence :D

Onun disinda tavsiyem: en az yer kaplayan, en hafif sistemi alin :)

Fiyat performans ürünü olarak şunu aldım :

www.e-bebek.com

iki klipsi çekip katlanabiliyor, lastiklerini sökmeden binek bir aracın bagajına sığdırabilirsin. portbebesini kaliteli bulmuyorum ama anakucağı çok başarılı. İçime sinmeyen tek yanı tentesi su geçirmez değil.

ebebek mağazalarında yok, sadece internet sitesinde satıyorlar.

Kadınlarına dikkat et: www.youtube.com

Kanunları absürt. Literal olarak yok yere erkekleri hapse düşürebiliyorlar.

Şaka değil

Merhaba,


Israil´e giderken, kabinici cantanizda/bavulunuzda -ozellikle paketsiz- yiyecek bulundurmamaya calisin. Cikista yaniniza almaniz sorun degil, sadece giriste sorun.

Giriste vizeniz oldugu icin cok uzun surmez saniyorum polisle gorusmeniz. Klasik sorulara hazirlikli olmalisiniz: Vizenizde yazsa bile, nicin geldiginiz, nerede kalacaginiz sorulari ya da Filistin´e gitme planiniz olup olmadigi (Olsa bile yok demenizi tavsiye ederim.) gibi...

Bunun disinda Türkiye´den gelen kisi zaten vize aldigi icin cok sorun olmuyor giris ve cikislarda. Beyrut´a gidecekseniz ileride, pasaportu degistirmeniz gerekebilir. Israil giris ve cikislarda pasaporta damga basmiyor, bunun yerine cikista gostermeniz istenecek bir kagit veriliyor.

Gidince El Aqsa´ya girebilirsiniz. Kolay bir giris icin TC kimliginizi yaniniza alin, oradaki hanede "Islam" yaziyor mu diye bakacaklar. Iki uc kez de, Fatiha oku ve Sehadet getir diyorlar. Ikna oluncaya kadar biraz cektirebiliyor sacma sapan vakifa bagli insanlar koymuslar girise. Sizin pesinize birini takmak isteyebilirler iceri girerken, sonunda size Kuran satmaya kalkacak ya da para vermenizi isteyecek. Burada dikkat edin.

El Aqsa ve kaziklamayi hobi edinmis Arap saticilar disinda, Israil´de ekstra dikkat etmeniz gereken cok bir sey bence. Hirsizlik orani cok az ama, yine de turistik yerleri gezerken dikkat etmeniz gerekir.


Ek: Beyrut olayina deginmeyi unutmusum. Bazi Arap ülkeleri, Israil´e giris cikis damganiz olmasa dahi (zaten damga diye bir sey yok. Ama diyelim ki vizeyi aldiniz ve seyahatinizden vazgectiniz.) Israil vizesi olan pasaportlulari almiyorlar. Bir arkadasimi nasil olduysa Lübnan´a almislardi ancak cikisi da 3 saat civarinda sürmüstü ve cok cektirmislerdi.

Uçağın saatini kaçırma , bavulunu bir yerlede unutma, yolda bisküvi falan verenlerin bisküvilerini yeme.

vizeni ve giris cikisini pasaporta bastirmazsan arap ulkelerine girisre sikinti cikmaz, ama tabi beyruta kara yoluyla gececekseniz bilemedim. bence israilde takilin, anladigim kadariyla renkli bi hayati var adamlarin

pasaport meselesi var, israil damgası arap ülkelerine girişte problem oluşturuyor o yüzden giriş ve çıkışta damga istemediğini belirtmen gerekli o kadar.

iyi seyler düsünüyorum. doktor yapmasi gerekeni yapacak.

Buradan kimseye hiç bir şey demeyeceğim. Sadece üstteki soruyu içinizden geldiği gibi yanıtlayın.

cahil cühela olduğunu düşünüyorum

alkollu direksiyon basina gecen diger insanlar gibi sorumsuz ve idiot oldugunu ve agziyla degilde baska bir tarafiyla icki ictigini dusunuyorum.

hem bu doktor için, hem de alkollü araba kullanarak başkalarının canını hiçe saydığı ve suç işlediği halde görevini yapan polisi mesleğini kullanarak tehdit etmesine rağmen buna destek çıkan buradaki yazarlar hakkında çok kötü düşünüyorum

Harika biri olduğunu düşünürüm.

Alkollü olarak trafiğe çıkan birisi zaten trafikteki diğer kişilerin hayatını tehlikeye atıyor demektir. Bunu işinde de devam ettirebilecek potansiyelde olduğunu düşünürüm. Ne is yaparsan yap ahlaklı olarak yap , ahlak yoksa ordinaryus olsan ne fayda...

benim bir arkadaş evlenememişti ne, kız tarafı. damadın ailesi mi beğenmemiş falan.
hatta ilk söylediğinde böyle ayıp bir şey gibi söyledi, niye söylediğini bile anlamadım. sonuçta zaten bu tip bir şeye inanıyorsan muhtemelen aptallık seviyesi aynıdır. veya zekilik.

gerçi ben devlet üniversitesine atanana kadar bu kadar manyak ve radikal türkçü/kürtçü, sağcı/solcu olduğunu bile bilmiyordum. çok garip ülke hakkaten ya.

sittin sene düşünsem sormam bu tip şeyleri ya, anlamam bile.

Benim Hatayli bir is arkadasim Alevi oldugunu kimsenin bilmesini istemiyordu. Cok alakasiz bir hatasi olursa bunu Alevi olmasina baglayacaklarini biliyordu. Daha once basina gelmistir elbette. Bu korkular bosuna degil.

Universitede de bir Kurt arkadasim Kurt oldugunun bilinmesini istemiyordu.

Arkadaşlarıma hiçbir zaman alevi olduğumu söylemedim. Kardeşim de cuma namazına giderdi arkadaşlarıyla çakmasınlar diye.

Tüm yaşamım boyunca aleviler hakkında iğrenç efsaneleri dinledim. İnsanlar anlatsan da anlamıyor.

Benim baba tarafım alevi. Amcamın adı ve babamın adı "biz aleviyiz" diye bağırıyor. O derece belirgin yani. Babam pek sorun yaşamadı ama amcam isimden dolayı bir çok iş görüşmesinde son aşamaya gelip reddedildi ve bunu da bilerek yaptıklarını söylediler. Yanı görüşmeye çağırıyorsun adamı konuşuyorsun anlaşıyorsun. En son diyorsun ki ama sen alevisin olmaz. E nereden anladın diyorsun isminden diyorlar.

Benim ismimi babam bir şiirden koydu. Ve siyasi bir şiir. Şiiri okuyanlar" oo senin baban komunist şimdi sen de oylesindir" diyorlar. Başlarda çekinirdim söylemeye ama iş hayatına girdikten sonra özellikle "öyleyim sıkıntı nedir?" Demeye başladım.

Ramazan aylarında vs hiç zorluk çekmedim. Alevi değilim ama inancsizim. Herkes gelir sorar sen niye oruç tutmuyorsun cumaya gelmiyorsun diye "orası benim bileceğim şey" diyip geçiyorum. Bu biraz tavırla alakalı.

Korktuğum için inandığım doğrulardan vazgeçmeyi etik bulmuyorum.

Ama maalesef her yerde azınlık her zaman ezilir ve çoğunluğa göre hareket etme zorunluluğunda hisseder kendini.

ben bir zorluk çekmedim yetiştiğim şehir ve arkadaş ortamlarımın hep çok iyi olmasından mütevellit. fakat ailem alevi olduklarını herkesten saklardı. madımakları,maraşları,çorumları yaşadıktan sonra kolay olmuyor bazı şeyler

Baskı mı değil mi siz yorumlayın :
Yıl 2010 olmalı. Tuzla aydınlı Mahallesinde (alevi vatandaş çoktur o bölgede) bir alevi arkadaşla konuşurken ramazan ayında kendisinin oruç tuttuğunu ama yakın çevrenin bu nedenle kendisini eleştirdiğini söyledi. Kendisi ramazan ayında oruçlu olmanın gerektiğini anlatamamış arkadaşlarına. Yine Ordu'da bulunduğum dönemde dershanedeyiz. Alevi bayan arkadaş kantinde masama gelerek biraz konuştu benimle. kapanmak istediğini ama yine yakın çevresinin etkisi nedeniyle kapanamadığını dile getirmişti.tuhaf gelecek ama böyle örnekler de var.

Ama eskiden olduğu gibi alevi sünni ayrımcılığını şiddetle arttırabilmek mümkün görünmüyor. İnsanlar uyandı.
Komşuların sahura kalmadığı için eleştirmesinin adı korku, zorluk değil herhalde utanmak olarak adlandırılmalı.

Benim bir arkadaşım vardı aleviydi de bir zorluk yaşadığını hiç görmedim. Öyle isteğimiz gibi takılıyorduk. Oruc tutmuyor camiye gitmiyor diye kimsenin de ayiplandigini görmedim cevremde. Zaten camiye giden kaç kişi var ülkemizde cumalar haricinde , oruç da herkes kafasına göre takılıyor. Eskiden belki olabilir bazı şeyler ama şimdi sanmıyorum. Ama her yerde bazı yobazlar çıkabilir. Bu da genele vurulamaz.

beni yavuklum terketmişti. üzülmüştüm, açıklamaya çalışmıştım falan da ailesinden kaynaklı bir mallık vardı. şimdi bakınca çok da iyi çok da güzel yapmış diyorum. :)

aileden "biz aleviyiz çocuğum, şöyle yap böyle et" diye çocukluk yıllarımda hiç talimat almadım. hatta ilkokul yıllarında arkadaşlarım "olm saçmalama sen alevisin" falan demişlerdi o zaman "nedir ulan bu" diye merak edip sormuştum.

oturduğum çevre genel olarak alevilerin yaşadığı bir çevre olduğu için ramazan'da kalktık ışık yaktık falan gibi bir derdim olmadı. hatta davulcu bile gelmezdi :) ilk-ortaokul hep benzer çevrelerde geçtiği için hiç sıkıntım olmadı.

lise yıllarında biraz yabancılık çektim. çünkü insanların abuk sabuk gerzek muhabbetlerine bir şekilde denk geldim. tam anlamı ile yavşak bir din kültürü ve "ahlak" bilgisi hocasının ramazan ayında tüm sınıfa ramazanı yiyenlerin cehennemin en dip köşesine gönderilmesi konulu duayı ettirmesinin ardından biraz daha zorlandım.

tabi o yıllarda ufak ufak okumaya da başlamıştım. çorum, maraş, sivas, yavuz mavuz derken aslında meselenin ciddi olduğunu düşünmeye başlamıştım. lise yıllarında ramazanda öğle yemeğini kaçak göçek yediğimi hatırlarım. zaten oruç tutmadığım farkedildiğinde o dönem abilere takılan arkadaşlar tarafından dışlanmıştım. ben de daha kafası çalışan tiplerle arkadaşlık kurmaya başlamıştım. (burası da aslında fena olmamış :) sonrasında okul hayatında çok sorun yaşamadım, zira sosyal çevre şekillenince kimseden birşey saklamaya luzüm kalmamıştı.

lisenin hemen ardından çalışmaya başladım. orada da ilk ramazan ne olup bittiğini görmek için ilk 3 gün oruç tutmuştum. sonrasında "naapıyorum lan ben" deyip normal takılmaya başlamıştım. en fazla kovarlardı, amelelik her yerde yapılır nasıl olsa :)

18-20 yaşından sonra herhangi bir zorluk yaşamadım. kimseden gizleme gereği de duymadım. "sen niye tutmuyorsun, sen niye gelmiyorsun, hadi bugün de şuraya gidelim" diye yol göstermeye çalışanlara da küfür olmayan ama küfür etkisi yaratan sözlerle karşılık verdim. tekrar cüret etmediler zaten.

son olarak zaten soranlara alevi olduğumu söylemiyorum, alevi kökenli olduğumu söylüyorum. çünkü herhangi bir inanışa ait değilim. sanıyorum ki benim geçtiğim süreçlerden geçen herkes bu şekilde.

ben zamanında evlenemedim bu yüzden. iyi ki de evlenmemişim diyorum şimdi. ama o zaman çok acı gelmişti.

lisede çok sevdiğim bir arkadaşım alevi olduğumu öğrenince, annenle sevişiyor musun gibi bir şeyler geveledi.
babam kaç kez işten kovuldu. bu yüzden. bizden bir önceki nesil daha çok şey yaşamış tabii.

aradan kaç yıl geçmiş mesela ama annemler hala bulunduğumuz semt dışında bir yere taşınmaya korkuyor

Desinlerin kölesi olmamak gerek. Toplum gayet rafine bir halde olsa ve yüksek medeniyet seviyesinde bulunsa tamam baskı yapmasını eleştiririz de, 80 küsur milyon kişilik bir toplumdan nasıl bir tek tip davranış bekleyebiliriz ki? Komşuları istediğini desin, ramazanda oruç tutmamak için illa Alevi olmak da gerekmiyor zaten, hastalığı olan güçsüz bulunan tutmayabilir ramazanda. Niye Allah'ı değil de toplumu hayatının merkezine alıyor ki o aile? Bu yanlış.

Bırak Aleviliği, ben örtünmeyi reddettiğim için aile tarafından reddedildim ve sevdiğim adamla evlenmedim. İyi ki böyle olmuş, ben o sülaleye atom bombası gibi girer patlarmışım. Her şeyde bi hayır vardır, herles kendine göre dersini çıkarmalı bence.

Simdiye kadar 2 defa, cok kiymet verdigim insanlar tarafindan ilkinde alevi ikincisinde de Kürt oldugumuzu ögrendiklerinde geri cevrilmisligim var. Hem de gayet "Ben seninle cok ciddi dusunuyorum, seninle evlensek cok mutlu oluruz!" diye baslarda direten insanlardi bunlar. Sira memleket muhabbetine gelince ve bu aciga cikinca ikisi de acik acik bu isin olmayacagini, ailelerin birbirine uyamayacaginin üstünde durmustu. Kaldi ki ailem acik görüslüdür, hayatlari boyunca iki cocuklarini da okutma derdinde oldular falan. Ben zaten Istanbul'da dogup büyümüs insanim, Kürtce dogru dürüst bilmem. Bütün dinlere de esit mesafede saygiyla yaklasirim.

Isin en cirkin tarafi da ben bu insanlarla arkadaslik etmeye devam etmek zorunda kaldim; ayni ortami paylasiyoruz, ayni cevrenin insaniyiz diye. Benim aksime ikisi de, baska kiz arkadaslarindan tekmeyi yediklerinde beni yoklamaya, o dönemlerinde arayip sormaya calistilar. Onlara öyle bir sinyal yakmamama ragmen sanki günübirlik iliski yasanacak kimseymisim, hic arkadaslik denen kavramdan haberleri yokmus gibi davrandilar. Insanlar gercekten pislik.

Cok mecbur kalmadikca Kürt oldugumuzu ya da Alevi oldugumuzu söylemiyorum kimseye. Herhangi bir hata yapsan, bir yanlis anlasilma olsa direkt oraya baglayip bel alti vuruyor insanlar. Hep yabancilarin irkciliklarindan bahsedilir ama Türk milleti kendi komsusuna, arkadasina, meslektasina irkcilik yapma konusunda birinci siradadir gözümde.

Ya asli astari olmayan öyle igrenc seyler duydum ki bu konuyla ilgili. Eski isyerimde temizlikci teyze karsima gelip "Sizde böyle gelenekler!!!" varmis diyor. "Hayir" diyorum, ilk defa sizden böyle birsey duyuyorum, böyle birseyin gelenek olduguna nasil inanirsiniz, diyorum. "Sen bilmemissin, var!" deyip beni ikna etmeye calisiyor.

Lan 7 göbektir Alevi olan benim, sen nasil bana inanmiyorsun!! Bu nasil bir bagnazlik!!

alevi olduğu için kocasının ailesi tarafından hor görülen eski bir arkadaşım vardı, çok zorluk çektiler evlenene kadar. sonra çocuk ailesine mesafe koydu, çocuk yaptılar, geçenlerde baktım instagram'ına kızın, kayınvalide falan maaile kahvaltı fotoğrafları; mutlu sona ulaşan azınlıktan olmuşlar neyse ki.

ablamın eski erkek arkadaşı aleviydi. annemler aralarında "ay çocuk aleviymiş!" diye konuşuyorlardı. ben küçüktüm. saçma gelmişti. sonra ayrıldılar ama çocuk pisliğin teki çıkmıştı sanırım o yüzdendi.

ev arkadaşım alevi. hiçbir baskıyla karşılaşmıyor ve keyfi çok yerinde. gördüğüm en rahat, en özgür insan. alevi olan bir arkadaşım daha var. "ben aleviyim" diye gezmiyor, ama adından çok anlaşılıyor. gene de hiçbir sıkıntı çektiğini sanmıyorum. hiç anlatmadı öyle bir şey.

ben alevi olsaydım kimseye söylemezdim. ya da başka bir şey olsam da söylemezdim. şimdi neyim bilmiyorum ama umurumda değil. kendimi öyle bir dini kategoriye ait hissetmiyorum. bana gelip "biliyor musun ben aleviyim" ya da "yahudiyim" vs diyenden de hoşlanmam. bence bunlar insanın kendi içinde yaşaması gereken şeyler. bana ne aleviysen, ya da ineğe tapıyorsan, ya da kürtsen, ya da büyükbaban eskimoysa.

ha bence fazla abartılıyor yok alevilerin çektikleri, yok ermenilerin çektikleri falan. madem öyle, komşuların "sahura kalkmıyor" demesin diye ışığı açmanı gerektirecek kadar yobaz bir mahallede oturma o zaman nedir yani, ya da aç ağzını "size noluyor" de. bu baskıya karşılık boyun eğmek çok saçma. ben de sahura kalkmıyorum, kimse "bu kesin alevi" demiyor. deseler ağızlarının payını veririm. cuma namazına giden kardeşin de arkadaş çevresini değiştirmesi gerekiyor. sevgilisi onu alevi diye terk edenlere ise gerçekten üzüldüm. ama olsun, size başka sevgili mi yok :)

bu sorunun altına tipitip gelip "ama aleviler de benim bilmem kimine böyle dedi" diyip ön almaya çalışıyor. ulan sorulan o mu? al sana zorluk işte, ötesi mi var?

Ailemin, şaka yoluyla da olsa alevi biriyle evlenmemi istemesi dışında herhangi bir baskıyla karşılaşmadım, alevi olmamdan mütevellit herhangi bir ayrımcılığa maruz kalmadım.

aile iki taraftan da alevi. ben ateistim. hiç bi zorluk yaşamadım. zaten cumaya giden arkadaşım hiç olmadı. ne bileyim, sahur şeyi falan hiç olmadı. izmir'de yaşıyo olmam büyük etken tabi.

5 litre var 2 kişi tencere biraz ufak , siz büyüğünü alin az yaparsaniz az yaparsıniz çok yaparsaniz çok yaparsınız. Tencere ufak olunca çok yapamazsınız ama.

düdüklü tencere öyle ağzına kadar doldurulabilen bir şey değil. bence de 6 iyi. scorpionun dediği gibi 6da az yapabilirsiniz ama 4,5da çok yapma imkanınız olmaz.

Dar ve uzun olanlardan değilse 6 iyidir, zaten içinde boşluk da kalması gerekiyor.

Gerçi benim dediğimden satıldığına da pek rastlamadım bir süredir, çok zor yıkanıyor onlar.

4,5 alırsam wmf alacagım 6 alırsam fissler. fiyat farkı biraz fazla o yuzden net olamadım. fissler kullanan varsa ayrıca yorumunu beklerim.

o pahalı düdüklülere gerek olduğunu hiç düşünmüyorum. ben şu klasik modelin marka falan olmayan bir versiyonunu çok uzun yıllardır kullanıyorum, bana mısın demediler;
www.emsan.com.tr

köpüren gıdalar için (örneğin mercimek v.b.) 6 litrelik, diğer yemekler için (taze fasulye, kuru fasulye v.b.) 4 litrelik olanını tercih ediyorum.

vakti zamanında şöyle bişey almıştım ben. www.hepsiburada.com

ikili set essonso'nun. kapaklar ikisiyle de uyumlu düdüklünün kapağını iki tencere için de kullanabiliyorsun yani. hem 4.5 hem de 7 litrelik hem düdüklün hem de tenceren olmuş oluyo. bundan piyasada yok ama muadilleri var görmüştüm. öyle bişey de bakabilirsin.

2 küçük çocuklu aile. 6 litre kullanıyoruz. yetiyor.
clipso

bu bildigin tirtil.

tırtıl bu ya, kediden çıkmamıştır.

taze sebze falan bıraktıysanız ortada ondan belki taşımıştır ama kesiyle alakalı değil bence de.

Kelebek bu.
Neye baktığınız değil onda ne gördüğünüz önemli.

Hepsi hepsiyle oynar. Karakter meselesi , ciddi ve yaşlı köpekler oynamaz pek, cıvık ve genç köpekler herkesle oynamak ister. Cins belirleyici değil pek.

Düşündüğün gibi değil de şu şekilde mümkün; bull tipi köpeklerin oyun anlayışı boğuşmak ve alt alta üst üste yuvarlanmaktır. Bull olmayan çoğu yetişkin köpek ise bu davranıştan hoşlanmaz, hatta saldırı olarak yorumlayabilir. Yani bir Bull Terrier bir American Bulldog ile bir Husky ile oynayacağından daha iyi oynayabilir.