Yabancı sitelerde hazır scriptler satılıyor ancak bir borsa kurmak için kesinlikle kendi altyapınızı kurmalısınız. Tahmini yatırım 400-500 binden aşağı olmaz. Sağlam ve güvenilir ekibin olmalı. Sistemin güvenliğini çok iyi yapmanız lazım, işin ucunda ömür hapis yeme ihtimali mevcut.

Şirketin tüm yasal zeminleri için de ayrıca çalışılmalı ve iyi ekip olmalı. Altyapıyı oluşturma bütçesi haricinde ekip için de epey bütçe ayırmak gerekli. Tabii ki ilk çıkış zamanları için ayrıca reklam bütçeleri. Şu an paranız yeterli olsa ve bu işe girmeyi düşünseniz açmanız 3-5 ayı rahatlıkla bulur. Tabii ki tüm her şeyin sorunsuz olduğunu ve üye sayınızı arttırdığınızı düşünürsek birkaç aya kalmaz yatırımınızı çıkarırsınız.

Şu anda yeni türk borsaları için en önemli kriterler altcoin çeşitliliği ve güvenilirlik. En son Koineks çıktı bildiğim kadarıyla, çok araştırmadım ama şöyle uzaktan bakınca diğer (Koinim, Paribu) borsalar gibi profesyonel gözükmedi bana.

gunluk kazanc falan onemli degil. bitcoin regulasyonu hala emeklemekte oldugundan isi zararina da olsa buyutebildigin kadar buyutup diger yabanci exchangelerin de yaptigi gibi "aaa hacklendik" deyip butun parayi cukka edebilecek durumda olduktan sonra ne farkeder?

paribu falan cok aktif bir gunde gunluk 100 bin üstü kazanir diye okudum sozlukte dogru mu bu kadar?

Günlük 100 bini geçtiği zamanlar oluyordur. Mesela şu an Paribu'nun günlük işlem hacmi 532 BTC olarak gözüküyor. Kimin ne kadarlık emir verdiğini, para yatırma-çekme işlemi yaptığını bilmiyorum ancak girilen emir başına %0.3 tl, çekme başına 3 tl, btc çekme başına 0.0005 BTC aldıklarını düşünürsek ortalama bu rakamları kazanmaları normal. Tabii bu ciro kısmı, vergiler vbg. durumlar haricinde. Mesela Koinim her para çekme işlemi için maile kestiği vergiyi gönderiyor.

Geçen yıl ben de düşünmüş, biraz araştırmıştım ancak daha sonra fazla para gerektirdiğini ve bütçem olmadığını görüp üzerinde çok durmamıştım. Ancak gerçekten sağlam ve iyi ekiple girilirse, kısa zamanda iyi kazandırır. Şu andaki ülkedeki mevcut duruma,bitcoinin yayılma ve yatırım hızına göre bence 4-5 tane daha borsaya ihtiyaç duyulacak. Hatta daha önce yazdığım gibi altcoinleri borsasına ilk ekleyenler diğer borsaların da müşterilerini alır. Tabii bunlar hep teknolojik mevzular, büyük borsalar da bunun farkındadır ama o kadar basit işler değil anladığım kadarıyla.

aft olabilir. Uçuk genelde içte olmaz.

eğer uçuksa rujdan geçmiş olabilir tabi ki bir günde 50 kişi sürüyodur ona dudağını. ben uçuktan çok tiksinirim ya yerinde olsam giderdim doktora. yok diyosan da bi eczaneye git mutlaka.

yara değil, mini kabarcık. hayatımda bir kere böyle bir şey yaptım bir rujla geçmiş olabilir mi gerçekten?

Bu uçuk denilen şey küçükken rüyada korktuğumzda çıkmıyor muydu? Eğer öyleyse belki sizde bu rujdan hastalık Kaparım düşüncesi ile korkmuşsunuzdur. ondan çıkmış olabilir .ss

Aynısı sephorada benim başıma geldi hayatımda uçuk çıkmamıştır dudağımda bişey çıktı aylarca geçmedi. Ben doktora gitmemiştim. Hatta yarası gitti izi bile 1 ay daha sürdü. Bir daha geçmeyecek falan diye ağlamıştım. Kesinlikle başkasının kullandığı rujdan geçmiştir sonra geçti ama 2ay sürdü.

afttir muhtemelen ucuk degildir. ucuk ise doktora gitmenin anlami yok, omur boyu tasiyacagin bir hastalik olur (herpes virusu) bagisikligin dustugu anda cikar. modern tibbin caresi yok buna.

teknik olarak dedigin metodla bulasmasi mumkun olsa da sayisal lotoyu kazanma olasiligiyla eş senin durumunda bunun olmasi. o yuzden endiselenme bence.

Ucuksa doktora gitmelisin cunku virusu omur boyu tasiyacaksan bile robokot un dediginin aksine, asla cikmamasini saglayabilirsin doktorun yazacagi ucuk hapi ve krem ile. (Cikacagini hissettiginde, henuz cikmadan alinca cikmiyo)

Onun disinda agzinin icindeyse aft tir o, beyaz uc da verdiyse hele.
Benim babam eczaci, jansiyen moru mu ne oyle bi ilac uretiyodu kendisi. Ben hayatimda aft icin ondan baska ilac kullanmadim, o yuzden tavsiyem yok baska.

yani doktorun yapacagi bir sey yok, herpes icin viral yuku azaltan haplar var ama yan etkileri var o yuzden sadece genital herpesi olan kisiler cinsel hayatlarina devam edebilmek icin kullaniyor. oyle bir sey olsa doktor kontroludne almak lazim tabii.

oral herpeste, zaten acyclovir iceren kremleri surmeyi ucuk geciren herkes ogrenir, zovirax krem falan recetesiz satiliyor eczaciya sorsan soyler zaten.

fiziksel yolunun nane yemek ya da koklamak olduğunu okumuştum, bilmiyorum, denenebilir.

zihinsel olarak ise işe başlamadan önce ya da plan yaparken, neler yapacağınızı yazın, yapacaklarınızı yazılı hale getirmek işe yarayabiliyor.

Var. ADHD teshisi konulursa Adderall, Ritalin gibi receteli ilaclar var, Amerikan universitelerinde icmeyeni dovuyorlar. Yapman gereken bir sey varsa iciyorsun, saatlerce full fokus yapiyorsun.

ADHD +1
Evet ve gerçekten işe yarıyor. (bkz: concerta )

İlaç dışında alternatif yollar var mı ?

insanların gazını almaya çalışıyorlar ama nafile, taşıma suyla değirmen dönmez.

kasap için 29 tl pahalı zaten, kasap karkas aldığından kıymayı daha ucuza mal ediyor. yani kasaplar almaz

ben seyi de anlamadim... et ne kadar ki zaten? Ben "ucuz et buyuk hizmet" dedikleri fiyat ve civarina aliyorum zaten marketlerden?

@robokot şimdi bende olayı çözemedim şuan yarım kilo kıyma a101 de 14 lira falan ee zaten bi kilosu 29 oldu demedıler mı. şimdi ne fark etti kuşbaşı için avantaj var galba.. bugun gittim baktım bodrumdayım suan buradaki a101'e gelmemişti denemek için alacaktım.

Kasap çok daha ucuza mal eder

normal kasaplar alamiyor diyecegim de orası şöyle, kiyma 29 tl ve kusbasi 31 tl'den satilacak aciklamasinda "anlasma imzalamak zorunda" kısmını es geçmişsiniz veya okuduğunuz haberde bu detaya yer verilmemiş.

Tokatlamak lazım.

Enfeksiyon veya içindeki bir maddeye ya da pigmente alerji muhtemelen. İlaçla tedavi mümkün olmadığında (enfeksiyon değil alerji olduğuna dalalet eder) sildirmek gerekiyor diye biliyorum. Silme işlemini de lazerle yakarak yapıyorlar ama hep mi öyle yoksa alerji durumlarında mı bilmiyorum.

benim de aşağı yukarı aynı sürede olan bir tanesi kaşınmaya başladı bir ara ama sonra geçti. Kabarma yok. Dövmecine gidebilir danışabilirsin.

merhaba cildiniz kurumuş da olabilir malum kış :) birkaç gün nemlendirici kullansanız belki işe yarar ben de yaramıştı bu yöntem.
bana göre alerji değil olsa 7 ay sonra sıkıntı cıkarmazdı.

alerjinin ne zaman cikacagi belli olmuyor, herhangi bir maddeye karsi alerjiyi vucut bir gun rastgele kafasina gore cikarabiliyor. o yuzden insanin vucudunda senelerce tasidigi bir dovmedeki maddelere birden alerjik olmasi imkanlar dahilinde.

normalde yapilmasi gereken, dermatolog gorecek... alerji kontrol altina alinamazsa vucut atmaya calisir dovmeyi sanirim ama bu baya sorunlu olur o yuzden silme olayina girisilebiliyor. gecici bir sey ise sorun olmaz herhalde.

şincik dövmeyi yaparken birden fazla fırça tekniği kullanıyor dövmeciler. bazıları çok acılı oluyor, bazıları iğneyi fazla derine sokarak yağ tabakasına gönderiyor bi miktar boya (2-3 sene sonra keçeli kalemle yapılmış gibi duranlar bunlar), normalde 6 aya kadar kaşındığı, kabarık kaldığı olabiliyor, son dövmelerimden birisi öyle oldu, 6 ay sonra bile kaşındığı oldu. ben krem sürüyordum öyle olduğu zaman. bepanten plus en iyisidir. çok ciddi bi kabarık ise doğru cildiyeye git. 8-10 tane dövmesi olan adamın son dövmesine alerjik olduğunu gördüm ben. boyadan kaynaklı sanırım. doktor karar vermeli.

Çok ciddi olmadığı sürece oluyor bazen. Benim yaz aylarında daha çok oluyordu açıkçası ama kuru kalmış olabilir.

Kuru kalmış sanıyorum çünkü gece 1-2 saat kaşındı şu an bir sorun yok

Dandik denilemeyen yapımlara verilen bi sıfat bence. Misal 2001: A Space Odyssey dandik bir film ama sorsan kült derler. Böyle yapımlar işte.

tanim olarak arkadasin hakli cult tarikat

kült daha ziyade arkadaşınızın anlattığı gibi kullanılır. çıkış şekli o yani. sizin bu kelimeyi kullanıma sokan insanların zihnini sorguluyor oluşunuz ayrı mevzu.

kült şeylerde sonradan değerin bilinmesi zorunluluğu yoktur ama kült addedilen şeylerin "değer"inin sonradan anlaşılması nadir bir durum değildir çünkü zaten küçük bir kesimin umursadığı şey ancak ileride onu daha büyük bir kesim takdir ederse bir "değer" olabilir.

buradan da sanat nedir, tartışmasına ve ducamp'ın pisuarına kadar gidersiniz.

cult following'i olan bir şeyin kalıcı cult mertebesine erişmesi, zamanın testinin gelecekte bir sınırı olmadığından mümkün olmaz zaten. bu yüzyıl kült addedilip önümüzdeki yüzyıl adı bile hatırlanmayacak onca şeye değer biçip değer biçtiğimiz şey üzerinden kendimizi çaktırmadan sevme ve karşılıklı pohpohlama, şeylere "değer" tayin ederek güç egzersizi yapma sanatımız zamanın testinden belli bir dönem için kesinlikle geçmiş olup "klasik"leşmiş eserlerin zaten ihtiyaç duymadığı bir dinamik.

yani demem o ki o zihni ben de sorguluyorum ama kültün anlamı arkadaşınızın anladığına daha yakın olduğu gibi aslında siz de fark etmeden ona yakın bir tanım yapıyorsunuz.

sorun şu ki wire kült statüsüne erişemeyecek kadar popülerleşti ve nispeten kısa bir zamanda oldu bu. fringe'e kıyasla değil sadece. bugün hangi diziyi izleyeyim gibi sorulara baksanız wire'la sıklıkla karşılaşırsınız.

internet sayesinde "eskiden sadece biz bilirdik" toplulukları da azalarak bitecek ve devasa bir bilgi çöplüğünde artık bulucuların şeyleri bu sefer "gem" kılacağı yeni bir dönem başlayacak. eski şeylerin istifçileri değil, çöp süzücüler değer biçici olacak. falan filan.

kült kendimizi önemli hissetmek için kullandığımız bir sıfat. bana göre öyle.

palahniuk okuyucusu nispeten azdı ve nevi şahsına münhasırdı diye -ki hemen yapıştırmak lazım "kim diyor?" sorusunu- otomatik oalrak kült statüsüne konan fincher filmini düşünüyorum da film bana palahniuk okurunun "kimin okuru" olduğunu anlatma derdinden daha samimi geliyor.

"kıymeti kendinden menkul" olana kıymet biçmek suretiyle kendi küçük gizemini yaratarak aidiyet hissine doymak isteyecek topluluklar yeni icatlara yelken açarlar artık yavaştan.

arkadaşınız haklı.

arkadaş kült konusunda haklı da fringe konusunda değil. ekşi sözlük bu kadar popüler değilken(orada görmediler yani) üniversitede fringe muhabbeti yaptığımızı biliyorum ben. alakasız tipler bile internet kafelere gidip fringe yüklesene bana ağbi muhabbeti yapıyordu.

geri kalan kısmı godoşu beklerken açıklamış, yorumlarına da katılıyorum.

bu arada spece odyssey çekim tekniklerindeki sofistikasyon derecesi yüzünden ve yapay zeka nedir, sorusunu iredeleyen ilk filmlerden biri, belki de ilki olduğu için önem sahibi.

o film klişe yarattı, kült değer değil. bugün izlediğiniz bir sürü film ve dizi oradaki fikirden nemalandığı gibi (1. ya yapay zeka sentient* olursa 2. sentient olduktan sonra insan olmanın önemi var mı, soruları), rem'in tabii tabii aya kesin ayak basmışızdır, yersen tadındaki man on the moon parçasında göndermesini yaptığı, "nasa'nın aya ayak basması hile miydi" tartışması bu filmde kullanılan teknikler yüzünden hasıl oldu, bildiğim kadarıyla.

*sentience: kendi varlığının bilincinde olan bir "ben" duygusu. biyologların memelilerde hayvan zekasına baktıklarında "aynaya baktığında kendini tanıyabiliyor mu" soruna verilecek cevapları ölçek yaptığı durum

turkcede kült dediginiz sey ingilizcede "cult following" olarak geciyor. yani bir kultmuscesine takip edinilen / bagli olunan filmler. yayinlandigi andan itibaren cult following'i olan yiginla film var, yani arkadasiniz hakli. zamaninda tutulmamis olmasi gibi bir on sart yok.

>Hangi filmin, dizinin kendine özgü bir zümresi olamasın ki?

Filmlerin cogunun boyle bir zumresi yok. cult following filmlerin organize olmus bulusan tartisan komuniteleri, sayisiz web siteleri, wikileri, alternatif / paralel evrenleri, kanonlari yani kendilerine ait sevenler tarafindan yaratilmis filmin kendisinden cok daha buyuk bir evrenleri olur. bu da her film icin olmaz. bunun olmasi icin de bastan degerinin bilinmemis olmasi gerekmez, yayinlandigi andan itibaren bu komunite olusabilir, cok da ornegi vardir.

tl;dr: arkadasiniz hakli.

Çok sayıda fanı olan yapıtlar kült diye adlandırılır. Uzay yolu ve yüzüklerin efendisi filmlerinde kullanılan dillerin dil kursları var mesela.

Bazı yapıtların yıllar sonra prömiyeri yapılır, tekrar vizyona girer, Diyaloglari sürekli tekrarlanır vesaire.

Örnek kült filmler;
The Rocky Horror Picture Show, Blues Brothers, the Godfather, life of Brian, big lebowski, star terk, star wars, back to future, The Matrix...

söylenen 3-5 cümlenin o kadar mühim olduğunu sanmıyorum.

başvurunuzu kabul etmezsek ne düşünürsünüz diye sormuşlardı bana zamanında hiçbir şey düşünmem ne düşüneyim abartmayın bu kadar sanki atom bölüyorsunuz burada dedim ertesi gün olumlu cevap geldi.

Adamlar kan emici mi yoksa değil mi? Burası önemli. Maaş önemli değil dersen hakettiginin altını verirler doğal olarak. Bence yanlış olmuş.

"benim icin maas onemli degil. Ben burada olmayi cok istiyorum."

hissin gercekten buysa sorun degil.

olasiliklar:

1) seni alma ihtimalleri zaten yuksektiyse, bunu demesen daha cok maas alirdin.

2) seni almayacak olsalar, belki bunu dedigin icin dusuk maasa alabilirler. daha uzun vadede zam isteyebilirsin.

1. opsiyonda kaybettin. 2. opsiyonda, soylediginde samimiysen kazandin. tek bagli olan sey seni notr sartlarda alma olasiliklari, bunun kokusunu da havadan ne kadar aldigina bagli. seni alacak gibi gozukuyorlarsa demesen daha iyiydi. ama goremiyorsan ve paradan cok istiyorsan bu isi yine iyi yapmissin.

degiskenlere bagli.

junior level'de pazarlik cok kolay olmayabilir, ama is tanimina bakarak beklentim sunun uzeri, denilebilir. iceriden de bilgi lazim.

mulakatlar icin okuyun, edin?

Rakam söylemedim salak deseydin arkadaşına
Maaş önemli değil le 3000 e bile çalışırım farklı şeyler
En doğrusunu yapmışsın da başkasının neyle not aldığını görecek kadar etrafına takılma yahu kendine odaklan

benim için maaş önemli değil diyince "haa bu malmış, 3bin verecektik normalde, 2500'ü de kabul eder" demez kimse; üst düzey yönetici değilsen maaşlar belirlidir zaten(çalışmak için yanıp tutuştuğun bir yer olduğuna göre ucundan kıyısından kurumsaldır diye düşünüyorum).

bu lafın sana olabilecek en büyük dezavantajı seni "hafif" göstermesi olacaktır. ne manada hafif; örneğin biri mesaiye kalacaksa ilk sana soracaklardır, gibi.
yani yanlış yapmadın, hatta bunu duyduğuna memnun olan ik çoktur; sıkıntı yok.

bir şirkette özellikle kurumsal şirketlerde sana verilen ve biçilen bir değer olur ve ona istinaden o görüşmeleri yaparsın.görüşmede istersen bedava çalışırım de adamların aradığı kriterde değilsen ve istedikleri cevapları veremiyorsan seni işe almazlar zaten.

görüşme iyi kriterlerin yerindeysede bu tarz açıklama senin değerini düşürür.belki adamların istediği özelliklerde birisin.bu açıklaman değer kaybına yol açacaktır.

şahsi fikrim hiçbir görüşmede benm için maaş önemli değil deme.

sen turkiye'de yasamayan biri olsan, yabanci parani turk lirasina cevirir miydin su an? cevabin evetse bozdur.

Bozup ne yapacaksın?

çok uzun olmayan bir sürede 4.20'leri göreceğini tahmin ediyorum.

marmara dişe git direk

@nrmnm marmara diş için randevu sorunu oluyor mu? Yani, gidip muayene oldum diğer randevuyu bir ay sonraya verdiler gibi?

en son ocak ayında gittim. ilk randevu, dolgular, kanal tedavisi, diş taşı temizliği falan 1 hafta içinde tamamlandı. ne yapılacağına bağlı sanırım. bir de çocuklarda baya uzun süreye randevu veriyorlardı o zaman da dolgu vs. için bile.

İmpladent +1

Daha ucuzu için: www.koskerdis.com.tr

Biz ikinciye gidiyoruz hep.

nrmnm fiyatlar ne civardaydi hatirliyor musun?

Fiyatlarinu bilmiyorum ama okan universitesi dis hastanesi de acilmiw, sgk anlasmaliymis.

@robokot, ağaya beleş ama fakülte olduğu için asistanlar/stajyerler yapıyor işlemleri ve sürekli her adımda danışıp film falan çektiler bende. hoca olsun dersen öğretim üyesi farkı falan diş hekimliklerinde de var mı bilmiyorum.

hashtagler senin isinle alakali mi? yoksa sadece gozuksun diye rastgele populer hashtagler mi koyuuyorsun?

@robokot ikisini de ayri ayri da deniyorum karistirarak da sonuc ayni.

icerigin ilgi cekmiyordur belki. ayni hashtaglerle sana benzer bir seyler yapan ve geri donus alan kisiler var mi?

Ayni hashtag ayni fotolarla benim dortte bir takipci sayimla benden on kat fazla aliyorlar. Toptan satis yapiyorum musterilerim de benim urun fotolarimi kullaniyor onlar aliyor ben alamiyorum @robokot

gun saat analizi de yapin, en cok hangi gunler hangi saatlerde ilgi cekiyor? basari gosteren birini hem icerik hem gun hem saat seklinde taklit etmeye calisin.

Çok mu lazım? Bir tane diş için 1000 röntgen gücünde radyasyon yemek gereksiz geldi.

@i was made for you

Vakayla ilgili herhangi bir bilgi olmadan bu sekilde yorum yapmak bence hoş değil. Sonuçta isteyen hekim hastam gitsin biraz radyasyon alsin diye istemiyor o tetkiki, gerekli duyduğu icin istiyor. Diş hekimi değilim ya da orda okumuyorum ama tıpta okuduğum icin ve dis tomogrofisi cektirdigim icin biliyorum ki özellikle 20lik diş gibi çene cerrahilerinde ameliyat edilecek dişin komşulugundaki sinirleri ve bunlar arasindaki mesafeyi gorebilmek icin normal film yeterli olmuyor, 3 boyutlu görüntüleme alabilmek icin bt cekilmek gerekiyor. Ayrıca diş tomogrofisi normal tomogrofiye gore cok daha az radyasyon yayan bir yontem(bu konuda hekimimin bana aktardığını ve internetten baktığım kadarini biliyorum). O yüzden yapmaniz gerekli mi sorusunu sormaniz bence biraz yanliş.

Soru konusunda da bildiğim kadariyla radyasyonun sonradan bi etkisi olmuyor ama tekrar bi bakayim ona

@nundu zaten konu ile ilgili tereddütlüyüm. O yüzden buraya sordum ama hekim olarak bilgi verince içim biraz daha rahatladı.

@i was made for you gerekli olmasının sebebi kanal tedavisi bir ay önce yapılmış dişimin ağrıması. doktor kökte kırık oluşmuş olabilir diyor. kırık varsa o dişin yolu çekim diyor ama yoksa ne yapıcaz onu da bilmiyorum açıkçası.

@nundu,

Dediklerin teoride mantıklı ama tüm hekimler aynı yetenekte ve bilgi seviyesinde değil. Boş yere radyasyon içeren tetkikler isteyen çok doktor var. "Hahaha şu gitsin de biraz radyasyon yesin" diye düşünmüyor tabii ki ama hasta radyasyon yemiş yememiş umurunda da değil. Bak mesela arkadaşın çenesinde sorun falan yokmuş, kanal tedavisi büyük ihtimalle düzgün yapılmamış, şimdi de tomografi isteniyor.

----
@comeon,

Şimdi araştırdım ben de, hamile olman durumunda bile CT taramasının direkt bebeğe doğru yapılmadığı sürece bir zararı yokmuş bebeğe. Yani hamilelikle ilgili bir sıkıntı yok gibi. Ancak sen her türlü yiyeceksin o radyasyonu diş CT'si normal CT'den daha az radyasyon yaysa bile.

Karar senin tabii ki ama kendim ne yapardım onu da yazayım. Çok param varsa MR çektirirdim, yoksa da bir iki hekimden daha görüş alırdım.

tomografi dedigin sey rontgen mi? o zaman etkisi film cekildigi anda gecer. rontgen iyonize radyasyonu bir anlik basar, o arada bu radyasyondan etkilenecek herhangi bir hucre dnasi varsa o etkiyi alir, ama film cekildigi andan itibaren biter, vucudunda kalan bir sey degil yani.

eger filmden once vucuduna IGNEYLE bir sivi zerkettikleri cinsten bir film yontemiyse (dis icin boyle bir yontem uygulaniyor mu bilmiyorum) o zaman doktora sormakta fayda var, 2-3 gun cok ortalikta dolasma diyebiliyorlar onlem olarak. ama seninki boyle bir sey degildir.

perspektife oturtmak icin soyle soyleyeyim: dis rontgeni aninda maruz kaldigin radyasyon bir gunde dogal olarak dogadan aldigin radyasyondan dusuktur. baska bir ornek: 2 saatlik bir ucak yolculugu yaparsan dis rontgeni cektirmis kadar ekstra radyasyon alirsin.

yok onun 1000 kati obrunun milyon kati diye korkutulmuslara pek itibar etmeyiniz. normal gogus rontgeninin 4 te 1i kuvvettedir.

eger 3d tomografi ise bundan bir tik daha fazladir, 1.5 kati kadar, 3 saatlik ucak yolculugu gibi dusun. ayni hesap.

@robokot teşekkürler açıklama için. 3d sanırım 35 numaralı dişin tomografisini çektiler.

ister tomografi olsun ister röntgen olsun çektirdiğiniz anda radyasyon etkisi olur, daha sonra biriken bir problem olmaz. ayrıca diş tomografileri tıp alanında kullanılan tomografilerden çok daha az radyasyona neden olan farklı bir teknikle çekilmektedir.
dişinizle ilgli sorunu gidermeden de gebelik planlamamanızı tavsiye ederim. çünkü gebelik sürecinde bir problem olması halinde müdehalesi çok daha büyük sorun olacaktır.
rahatlıkla istediğiniz radyolojik tetkiği yaptırabilirsiniz. doğru teşhis olmadan doğru tedavi de olmaz.

evet borc kalmaz, reddi miras ile hallolur. tabii bu durumda biraktigi hic bir sey de size gecmez. borcu varligindan fazlaysa reddedersiniz kisaca.

reddi miras yapabilriisniz ancak zamanı var onu geçirmeyin. 3 sy gibi olması lazım, o süreçte yapmalılar. hatta alakladı yoksa şimdiden yapsın

laptop? desktop? butce?

www.vatanbilgisayar.com

macbook pro 13"
fiyati sorun degilse

amazon.de 'de chrome book'lar var, 300 euro civarı, TR gönderimi de var, windows bağımlısı değilsen bakabilirsin.

www.hepsiburada.com

Arkadas anladigim kadariyla uygun fiyata bir seyler ariyor tutup macbook atmissiniz. 1500 tl civari icin f/p olarak dell ve acer bak. Freedos al bu arada, 600-700 tl kar yaparsin.
Ekran icin full hd 1920x1080

Bütçe aralığı söylemediyse biz ne yapalım yani?Anlattığı özelliği uyan macbookta önerilir,monsterda.Fiyat aralığı belirtmek önemli. Hometech elitebook al geç,bir de ssd tak:D 1250ye kapat mevzuyu.

Sorundan anladığım kadarıyla birden fazla getireceksin. Eğer öyleyse bence iki farklı renkten de 64'lük getir çünkü 256, kapasite olarak gereksiz fazla görülüp haliyle fiyat farkı da fazla bulunup daha az tercih edilebilir. Malum, zaten pahalı alet.

uzun kalmayacaksan iphone x bulamaman olasi cunku preorderlar 20 dakikada tukendi su anda 4-5 hafta sonra shipping diyor sanirim apple.

ben teknosadan aldım hiç sorun çıkmadı

Farki yok. Yine direkt apple a goturebilirsin.

Vatan bilgisayar'dan aldığım telefonu apple store'a garantiye götürdüm.
Emin olmak isterseniz apple'a sorabilirsiniz.

mediamarktta 64gb modeli 4199tl gozukuyor. n11 de 3850 liraya var yine 2 sene apple garantili.

Bir fark yok, sadece para iadesi durumu gibi bir islemde mediamarkt uzerinden yapmaniz gerekiyor. en azindan yurtdisinda oyle. Trde de apple garantili oldugunu biliyorum.

Mediamarkt en iyi tekno markettir hicbir sorun cikmaz.

bir problem olmaz garanti, servis, değişim vs açısından ama web sitesindeki fiyatlar apple fiyatları ile aynı. 64 gb 41999, 256gb 4999 mağazada mı daha ucuz? ben de 8 bakıyorum da o yüzden şeyettim.

mediamarkt'a çin üretimi olanları veriyo apple. kendisi orijinal abd üretimi satıyo. sakın bulaşma.

öğrenci bile 18-19 lira.

24 diyor kendi sitesinden alırken.
istanbul akasya avm'de imax filme 1 kişi için 28 tl vermiştik.
İl ve sinemaya göre değişiyor mu bilmiyorum. Bir de turkcell'in 2 al 1 öde kampanyası oluyor sarı kutu ya da platinumlarda.

Salonuna, filmine, seansına göre bile değişiyor. Nokta atışı olmaz o iş. ama cinemaximum.com.tr ile paraleldir.

marmarapark beylikdüzünde, 16 tl normal salon, imax 26 tl

zorlu centerda iki kişi 56 tl mi ne vermiştik. öyle imax filan da değil ha.

mumkunse yarin gidin, carsambalari yari fiyatina oluyor.

cumartesi lazım olunca kod satın aldım. mpx ve imax filmler için 19 tl, normal ve 3d filmler için 13,5 tl istiyolar. kodları tabi donanımhaber'den alıyoruz.

daha once dsl var miydi? yani haneye yeni abonelik mi yoksa baska bir dsl saglayicidan gecis mi? kullanici adi formati dogru, sifreyle beraber degistirmen gereken tek sey bu olmali.

genel olarak modem arayuzunde gorebilecegin onemli ayarlar:

VPI 8, VCI 35 olmali. kullanici adi yazdigin gibi, bir de sifreyi giriyorsun. Baglanti tipi PPPoE olmali.

Onun disinda DSL modulation type normalde ADSL2+ olmali ama hattin kaldirmiyorsa ADSL2 veya G.dmt falan secilip denenebilir (max hiz daha dusuk olur). Bunlarla degisik Annex cesitleri denenebilir. Baska da bir seye ihtiyacin olmamali.

ttnettte iken sorunsuz kullanıyordum, ttnet'i kapattırdım sonra bunlardan açtırdım. 10 gündür turknetin interneti bağlamasını bekliyordum. yani 10 gündür turknet abonesiyken dsl ışığım yanmıyordu.

hmm anladim, ben ttnet i kendim kapattirmadim, direk turk.net yapti iptal islemlerini. o yuzden mesaj geldigi anda ttnet baglantim koptu ve yeni (turk.net) sifreyi yazinca hemen baglandim.

daha once dsl vardiysa muhtemelen ev / apartman tesisatinda hic bir sey yoktur. senin bagli oldugun portla alakali bir sey olabilir (araya 10 gun girdiyse senin portu baskasina vermislerdir vs..) sorun sadece sifre olsa DSL isigi yanar ama connection olmaz. o yuzden ariza kaydi gibi bir sey birakmak lazim bence.

arıza kaydı bıraktım ama anca yarın dönerler sanırım. aslında ben sorun ankastredense şimdi sokağa çıkıp kurcalamayı düşünmüştüm. ders çalışıyorum telefon internetim bitti bitecek ve birkaç video izlemem lazım :D

malesef. modemin iki isigi da yanmiyorsa hic senlik bir durum degildir %99.

Daha önce internet veya telefon kullanmayıp da yeni internet abonesiyseniz telekom, turk.net aboneleri için kabloyu kutuya kadar getirip çıplak halde bırakıyor, kutuya bağlamıyor. Kutuya bağlatmak sizin işiniz, kablonuzun bina girişinin hemen içindeki telefon kutusuna bağlandığına emin misiniz?

"adam diyorsa dogrudur koca profesorden iyi mi bileceksin?"

seklinde.

saka bir yana, "dogru" tanimi felsefede en cok tartisilmis konulardan biridir, cok cok genis bir alan ve farkli akimlar var. "boyle tanimlaniyor" demenin mumkunu yok kisaca.

kime gore dogru ya? bu ne genis bir soru. aristoteles'e gore mi? bergson'a gore mi vs vs

ooooohoooo.

öncelikle bu linkteki yazının sana epey yardımı dokunacağını düşünüyorum

pbs.twimg.com

sonralıkla o sorunun cevabını okuyarak bulman lazım. bunun için pusula benzeri bir yöntemle yazılmış kitaplara (ya da makaleler de olabilir emin değilim hangisi) rastlamıştım. şöyle başlıklar vardı (başlıkları uyduruyorum şu an):

- antik yunan felsefesinde doğru kavramı
- postmodern dönemde doğruluk ve anlamlılık

kısacası, alcan okucan kim ne demiş neye göre demiş.

dogrunun taniminin olmadigi dogru mu?

Hangi doğru?

Epistemoloji incelemen konu ..

Felsefe esas itibarıyla doğruluğu arama çabası.
Felsefe hangisi doğru diye yaklaşmaz, doğruluğun ne olduğunu, doğruluğun niteliğinin doğasını araştırır.
Eskiden iki ayrı açıdan ele alınıyordu, varlıkbilgisel ve bilgikuramsal şeklinde. Varlık konusu elendi şimdi genel kabul gören görüş bilgi.
Bilgi inançtan farklı olarak önermelerin kuramların vb. bir niteliğidir ve doğrulanabilir veya yanlışlanabilir olması gerekir deniyor.

(bkz: tutarlı)

reddit diyebiliriz belki veya 4chan

eski sozlugun (2000lerin basi) muadili yok bildigim. sozlugun mevcut olmak isteyip arada kaldigi hali reddit bence.

urban dictionary

Otostopçunun Galaksi Rehberi tabii ki. Hayır, basılı olan değil; bizzat Sirius Sibernetik Şirketi'nin sahibi olduğu elektronik rehberden bahsediyorum.

Vay anasını reddit filan ne lan. Sözlükçüler çok takılıyor diye benzeri diye mi düşünüldü acaba. Format olarak farklı bunlar reddit forumu andırıyor bana hep.

Tabiki de urban dictionary kardeş. Urban dic iyidir. Bildiğim kadarıyla da urban ekşiden sonra kurulmuş bir site ama yanılıyor olabilirim.

everything2 vardi bi ara. belki hala vardir.

evet.

İngilizce biliyorsun ya, o bildiğin ingilizce'yi uluslararası alanda kanıtlayan belgedir toefl.

Misal arıyorum gittin Finlandiya'ya bir şekilde yaşıyorsun. İngilizce var mı? Diye sordular var dedin. Ee nerde derlerse toefl sonucunu gösterirsin. Ehliyet gibi.

resmi islerde ise yarar, gocmenlik gibi. is gorusmelerinde ise yarayacagini pek sanmiyorum.
ingiltere, kanada gocmenlik icin ielts sonucu ile ilgileniyor sanirim

toefl'in suresi var bir de o yuzden isine yarayacagi zaman alman lazim, oyle alayim kenarda dursun yok. 2 sene mi neydi ben girdigimde. 2 seneden sonra gerektiginde tekrar sinava girmen gerekiyor.

Bir dahaki gidisinde doktoruna yapmak zorunda oldugun bu tercihten bahset ve durumuna Bupropion iceren bir ilacin yardimci olup olmayacagini sor (welbutrin, zyban olarak falan geciyor baska muadilleri de var sanirim, etken maddesi Bupropion olmali.) Bildigin kadariyla OCD icin de kullaniliyor (kisiye gore degisir doktoruna sor) ve cinsel yan etkileri yok hatta kiminde tam tersi etki yapiyor. seninki gibi durumlar icin care olarak kullaniliyor.

soruya verebileceğim tek cevap "doktoruna sor" şeklinde olabilir, ama "geçen gün mükemmel bir ceket aldım " cümlesindeki mükemmel ceketin fotoğrafını görebilir miyiz acaba?

Psikiyatrik destekle birlikte psikolojik yardım da al.

yıllardır paxera kullanan birisi olarak söylemeliyim ki, libidoyu düşürme gibi bir yan etkisini hiç yaşamadım. Aksine arttırdı desem yanlış olmaz. sanırım kişiden kişiye farklı etkiler gösterebiliyor.

Bu kadar takıntılı olmanın altında yatan sebep ne?

Bence terapi alarak buna çözüm bulmaya çalış öncelikle. Ama değişime açık olmak gerek bu denli kemikleşmiş takıntılarda.

kusura bakmazsanız ben şunu merak ediyorum. bu kadar takıntılı iken birlikte olacağınız bir partner bulmayi ve onunla normal bir ilişki kurmayı nasıl başarıyorsunuz? ya da cinselliğin doğal akışına kendinizi nasıl bırakabiliyorsunuz?

malum cinsellik çarşafların ütülü ve saclarin düzgün durduğu bir eylem değil?

bu merakımı cevap vermek zorunda olduğunuz bir soru olarak algılamayın.

yani bana göre okb artınca otomatik olarak cinsellik istegi artsa da birliktelik ihtimali azalıyormuş gibi geldi.

doktorunuzla konuşun ve bu tip yan etkilerinden bahsedin. nasıl ki ilaçların yemeye içmeye basdonmesine vb yan etkileri varsa cinselliğe de olabilir ve bunu doktorla konuşmak ayıp değildir.

Vayezikhan , bunun farkı nedir , epey de yüksekmiş fiyatı .

bu nasil gelecek? aciklamalarda isinmamasi gerektigi yaziyor, kapina etrafinda buz ile getiriyorlarmis gelince dolaba atman lazim diyor. amerika'dan turkiyeye kadar isinmadan gelmesi lazim sanirim.

TTnet'in ucuza internet verme izni yok, aynı şekilde turkcell'in de ucuza tarife sunma izni yok, bu firmalar pazarın büyük çoğunluğuna sahip olduklarından dolayı, rakiplerini yok etmemeleri için ucuza ürün satamıyorlar, aksi takdirde herkes onu kullanır ve rakiplerini yok ederek tekelleşir, tekel olduktan sonra da istediği fiyatı koyar.

TTnet bu sebeple 2015 yılında bir ceza da yemişti galiba, emin değilim ama.

www.youtube.com
www.youtube.com

ilk videoda anlatıyorlar sistemi. ikincisinde de akn kalktıktan sonra fiyatlardaki muhtemel/mevcut değişimlerden bahsediyorlar.

@Bruce'un verdigi videolar cok bilgilendiriciymis, merak edene tavsiye ederim.

burgazadaya git.

Bienale gidebilirsiniz: 15b.iksv.org

@Robokot+1

Ben de Burgazada demeye gelmiştim. Büyükada'ya yıllardır hep giderim ve çok da severim (son senelerde epey bozdu maalesef) ama salak gibi Burgazada'ya ilk defa 2 hafta önce gittim ve gitmediğim yıllar için kendime sinir oldum. Tabii aradığınız şey tam olarak nedir bilmiyorum, sessiz sakin doğayla baş başa yürüyüş yapabileceğiniz bir yer arıyorsanız doğru yer Burgazada.

Teşekkürler
Burgazada da seneler önce gitmiştim ama Sait Faik müzesinden ve adada tur atmaktan başka bişey yapmamıştım. Başka neler yapılabilir adada?

rahmi koç müzesine git

tarihi yarımada turu at

kesinlikle çok gereksiz pahalı trdeki her şey gibi. muhakkak kaliteyi etkiliyordur ancak benim muziği dinlediğim aygıt da dandik kulaklık da. fakirlik napalım

baya etkiliyor, 250-300'e kaliteli güzel kulaklık bulursun. Ama audiophile olursan 1000+ paralar da verebiliyorsun. Geçen ofisten bir arkadaş aldı 1200'e, aşırı kaliteli bir şey. Biraz daha para kazanırsam ben de alcam.

Çok etkiliyor. İnsanlar bu yüzden bu kadar para veriyor, kaliteli ürünlere harcanan gerçekten her kuruş hakkını veriyor. Türkiye den almak aptallık bana göre bu kadar imkan varken. Uygun indirimler ile 400-600 arası çok güzel kulaklıklar alınabilir yurtdışı fırsatları ile.

Aslında pahalı değil. Türkiye de fiyatı şişiriyorlar. ali express te 100 tl olan kulaklık buradaki internetten satışlarda 300 tl ye satılıyor. mağazadakilere bakmıyorum.

Bu senin beklentine gore degisir.

Ama bir basladin mi sadece kulaklik ile kalmiyor olay.

Bi kere studyo kulakligi ise (ki buyuk ihtimal oyledir) giris empedansi yuksekdir. Buda demekdir ki senin o 25 liralik cakma ayfon kulakligini taktigin kaynak(telefon-pc vs.) onu beslemeye yetmicek. Gibi gibi..

Ama arkadaslarin dedigi gibi yurt disindan almak en mantiklisi. Su an kulagimdaki 180 dolarlik kulaklik hepsiburadada 878 TL. Etmez.

etkiliyor ama türkiye'deki her elektronik alet gibi gereksiz pahalı. mesela bana da oyun fiyatları aşırı pahalı geliyor.

turk lirasi genelde degersiz oldugu icin baya pahali olduklari dogru. bazi markalarin da sisirilmis fiyatlari oldugu da dogru.

ama mesela telefonla gelen bir iphone kulakligi ile 5-10 liralik isportadan aldigin bir kulakligi bile pespese karsilastirsan arada daglar kadar fark oldugunu goreceksin. 5-10 liralik isporta kulakliginda ses baya aluminyum folyodan geliyormus gibi ciliz olur. fiyati belli biryer kadar arttirirsan kolay / hemen hissedilebilir farklari elde etmen olasi, ama belli bir yerden sonra hobi kategorisine girmeye baslar ve iki kulaklik arasindaki hissedilir ses farki, fiyatlari arasindaki fark kadar buyuk olmamaya baslar.

o yuzden dedigim gibi 5-10 liralik kulakliklar cidden cok kotudur ama tahammul edilebilir bir ses icin 500-600 lira vermene de gerek yok.

Kimisi gerçekten pahalı,kimisi paranın hakkını veriyor, özellikle uzakdoğulu kardeşlerimiz bu hi-fi olayında güzel ürünler yapıyorlar onlara bi bakmanızı tavsiye ederim. Ben kafaüstü olarak isk hp2011 kullanıyorum gayette memnunum, iem olarak vsonic vsd3s , phonak pfe 112, vsonic gr07 ve son olarak one more triple kullandım ama içlerinde en çok gr07yi beğendim.

Bakkalda ekmeği 1 liraya satıyorlarsa neden 1.25 verip almaya çalışıyorsunuz? Zaten piyasa fiyatından fazla fiyat yazsanız da yanlış bilmiyorsam piyasa fiyatından alım yapıyor. Şöyle sistem:

X Hissesi :
10 lirada 50 alıcı var, 11 lirada 45 satıcı
9 lirada 100 alıcı var, 12 lirada 90 satıcı

Bu hisseye sen serbest fiyattan 50 tane al bana dersen gider tüm 11 liraları alır, gider 12 liradan da 5 tane alır. Piyasa fiyatından 50 tane al dersen 45 tane 11'i alır, 5 tane de 11'e 5 tane alıcı var der.

11 lirada 5 alıcı 12 lirada 85 satıcı
9 lirada 100 alıcı,13 lirada 250 satıcı olur tahta.

Satarken de tam tersi. Satarken de alırken de piyasa fiyatından almak en doğrusu benim açımdan.

32,00 lira alışı olan bir kağıdın o an satış fiyatı 32,02 tl dir, piyasa fiyatından alış emri verirsen o an sana 32,02 tlden alır. Dediğin gibi 38 tl den alması için tam senin alış talimatı verdiğinde fiyatta bir fırlama olmuş olması lazım ki bir talihsiz bedevilik durumu söz konusudur.
Sen çok uzun vadeli yatırım düşünüyordun. Alış fiyatından alış yazdırırsan sıraya girersin ve fiyatın artıp sıranın sana gelmeme ihtimali vardır. Alıp almadığını takip etmen gerekir. Takiple uğraşmaman için piyasa fiyatından alman uygun olur.

piyasa fiyati demek su demektir: sen bu fiyati gormene cok yakin bir sure once, birileri bu fiyattan alisveris yapti. en son alis veris yapilmis olan fiyat budur.

sen almaya gittiginde hala o fiyattan satan varsa alirsin. yoksa en ucuz kim satiyor ona bakarsin, diyelim 32 ye satan kalmamis ama 33e satan var. sen onu 33e aldigin anda o hissenin fiyati 33 olmus olur cunku son alisveris o fiyattan yapildi.

o kadar onemli degil benim icin diye bekleye de bilirsin. beklemenin anlami sudur: 33 liraya satan adama sen diyorsun ki "cok pahaliya satiyorsun haci, 32 ye satarsan alirim (o fiyatta emir girdiysen).

standart bir yontemle pazarlik gibi dusun.

Genelde market derinligi perdeler arkasinda suna benzer:

www.baranalyzer.com

yesiller almak isteyenler (barlarin uzunlugu toplamda kac tane o fiyattan alinmak istedigini gosteriyor)

kirmizilar satmak isteyenler

farkindaysan almak isteyenler ucuzdanalmak, satmak isteyenler pahalidan satmak istiyor. dogal olani bu.

mesela burada (bu BIST grafigi degil ama oyleymis gibi yapalim) 1651 den 130 hisse alinmak isteniyor. (yesil 130 a bak)

1651.25 fiyatindan satilmasi istenen ise 372 hisse var.

son alisveris 1651 den yapilmis. 1651'de bekleyen 130 hisseden bazilari "tamam lan tamam" deyip 1651.25 den alabilir, veya 1651.25 den satilmasi istenen 372 hisseden bazilari tamam lan tamam deyip 1651 e satabilir. bu hareketlerden biri olmadikca (veya biri markete gelip beklemeden oradaki fiyatlardan alip satmadikca) fiyat oynamaz.

Yani borsayi bildigin sokakta alis veris yapan insanlar gibi dusunebilirsin aslinda. herkes elindekini belli bir fiyattan satmaya calisiyor, baskasi da belli bir fiyattan almaya calisiyor.

yukarida tok saticilari gorebilirsin, mesela 1653den satilmasi istenen 1431 hisse var. "ben beklerim haci nasilsa yukselecek" diyor onlar. yukselirse iyi ama yukselmeye de bilir. altta 1650den alinmasi istenen 1555 hisse var. bunlar da sabri olanlar "nasil olsa fiyat dusecek ucuzdan alirim" diyorlar.

genel oalrak mantik boyle.

sen ben x fiyattan almak istiyorum diye emir girdiginde o grafikteki tiplerden biri olmus oluyorsun kisaca.

biz değştirmedik bir baktık değişmiş :/

81 doğumluyum. 80'ler çok güzeldi.Müzikleri olsun,insanlar arası ilişkilerin bozulmamış olması olsun,şehirlerin daha insani olması olsun her şeyiyle dört dörtlüktü.Sanki kaynaklar kısıtlıydı ama her şeyin kıymeti daha iyi bilniyordu gibi.

Bu arada ben asıl şu 90'lar nostaljisine çok şaşırıyorum.İddiam o ki Türkiyenin en karanlık ve sorunlu zaman dilimi 90'lardır.

80lerde oyle diziler yoktu, tek kanal vardi trt o da gece 12 gibi istiklal marsi calar kapanirdi. gece tv falan yoktu yani. cogu evde telefon bile yoktu nasil yasiyorduk aklim almiyor. babani aksam yemegine bekliyorsun mesela, iste mesaiye kalmis olsun, haber alma ihtimalin yok bekle ki gelsin. biriyle randevulasacaksin mesela, son bulusmada randevulasman lazim ki bir dahaki sefere gorusebilin. yoksa gorusmek icin birbirinizi bulmaniz gerek. ilginc ya

90lar daha civcikliydi ozel kanallar falan geldi telefon melefon geldi. internet geldi sonlarina dogru iyiydi yani.

80'ler Türkiye ve Amerika'da çok farklıydı. Ben direk görmesem de hayat ve medyadaki etkilerinden biliyorum. Amerika'da 80'ler yeni finans kapitalizminin ve teknolojinin atılım çağıydı. Türkiye ise darbenin tramvasından yeni yeni çıkmaya çalışan, neoliberalizm'in yeni doğmuş bebeği gibi karmakarışık bir şeydi. Bir yanda umutlar, bir yanda disko, uyuşturucu, bankerler, reklam filmleri, mcdonalds...

Ama 90'lar başka bir alemdi ama. Onun canlı tanığıyım :)

80'lerde insanlar çok daha ufak ve izole bir dünyada yaşıyordu. düşünsene internet yok onlarca tv kanalı yok. dünyayı birkaç radyo ve devletin işlettiği tek televizyon kanalından takip ediyorsun. geri kalanı gazete ve dergiler. pazar günleri fazladan bir gazete daha alınırdı mesela. hayat şimdiki gibi bizim isteğimize uymaz biz ona uyardık. sabah sinemasi, pazar akşamı sineması. izlemek istiyorsan o saatte orda olmalıydın. başka şansın yoktu.

ilginç gelebilir ama bilgisayar kullanmayı ve programlamayı bile dergilerden kitaplardan öğrendi 80 kuşağı.

Ne tarafından baktığına göre çoook değişiyor 80'lerin gerçekliği.

Ben 1983 doğumluyum, 80'li yıllara dair çok hatırladığım şey yok. Son birkaç yılını iyi hatırlayabiliyorum ama başka bakış açılarını anlatabilirim.

Abim ve kuzenim metalciler. Kuzenim ilk üniversite heavy metal gruplarından birini kurduğu için Hürriyet'e çıkmış. Onun küpürünü hala saklar. Abim de ilk lise metal müzik gruplarından birindeydi. Onlar için altın çağ gibi bir şeydi. Müziksel açıdan bakıldığında Serpil Çakmaklı bir filmde şöyle diyor 'Az parası olan arabesk, biraz parası olan türkü, parası olan pop dinliyor' diye. Tam böyle bir segmentasyondan bahsedemesek bile gerçekten müzik sosyoekonomik sınıfı net bir şekilde belli ediyordu. Arabeski zenginler ve şehirliler çok fazla dinlemezdi mesela.

Babam eski solculardan. Ona 80'ler deyince böyle nostaljik şeyler yaşamıyor; çünkü ona 80'lerin hatırlattığı şey arkadaşlarının ölmesi, kaybolması, işkence görmesi, hapse girmesi. Aile dostlarının işkenceler sonucu hasta olması veya ölmesi. Babam ve Oğlum'da olanları çevremizde çok gördüm ama hayal meyal hatırlıyorum. Geçenlerde Seksenler dizisine kuzenim 'Çok güzel yapmışlar, tam da böyleydi' derken babam 'Hiç de böyle değildi, acılar içindeydik' derdi. Bugünkü kadar olmasa da totaliter bir ortam vardı. Çocukluğumdan hatırladığım şeylerden biri kitapları saklamamız, Zülfü Livaneli ve Ahmet Kaya'yı gizli gizli dinlememiz, 'Çocuktan al haberi' olmasın diye bana sıkı sıkı 'Bunları dinlediğimizi, okuduğumuzu kimseye söyleme' tembihleri. Zülfü Livaneli zamanında Rumeli Hisarı Konseri vermişti de, babam 'Hey gidi, biz gizli gizli dinlerdik. O gün bunu sakladığımız kişiler şimdi biletleri satın alıyor. Zaman ne garip' demişti.

Abime sorduğunda yeni dünyaya açıldığımız için, daha doğrusu dünya bize açılabildiği için her şeyin yeni bir keşif olduğu ve heyecan verici bir dönem.

80'ler anladığım kadarıyla hem gelişmede hem yozlaşmada çok atılım yaptığımız bir dönem. Küreselleşmeye kendimizi açmamızla birlikte bir yandan tüp kuyruğu, yağ kuyruğu gibi kavramlar hayatımızdan çıkarken ve bu konularda belirli refaha kavuşurken, diğer yandan İngilizcenin Türkçeye saldırısının, İngilizce kelimelerin Türkçe cümlelere serpildiği dönem. O yozlaşmayı en iyi bu skeç anlatıyor sanırım.
www.youtube.com

Amerika'dan farklı olduğumuz gerçek. Bunun en büyük kanıtı da şu. Y jenerasyonu veya millenial dediğimiz jenerasyon Amerika'da 1981 doğumlulardan başlıyor ama Türkiye'nin sosyal yapısında bu jenerasyon 1988-1989 gibi başlıyor. İki ülkedeki dinamikler çok çok farklı ama herkesin birbirinden haberinin olup aynı modanın dünyanın aynı anında yaşanması sürecinin başladığı dönem olabilir.

Giysilere, makyajlara bakıldığında '100 years of Beauty' videolarında görülüyor ki 80'lerin modası dünyayı kasıp kavurmuş ve dünya da yeni yeni bir şeyleri keşfediyor. Her şey parlak parlak, makyajda neon neon binbir renk, her şey çok cesur.
i.pinimg.com
ghk.h-cdn.co
Şu mavi far-pembe ruj ikilisi kabuslarıma girer. Ayrıca, aynı ikiliyi 10 yıl öncesine kadar gelinlerde yapıyorlardı ara sokak kuaförlerinde.
3.bp.blogspot.com
Bazen uyumlu bazen uyumsuz. Şu en sağdaki kız gibi geziniyordum ben.
s-media-cache-ak0.pinimg.com
Modada zaten 80'ler abartı, 90'lar basitlik olarak belirtilir. 90'lar 80'lere tepki olarak doğmuş gibi bir anda. Aynı şekilde, güzelik anlayışı 80'lerde biraz daha etli butlu ve dişiyken, 90'larda 'heroin chic' modası ile çok zayıf ve androjenik kadın geldi. Aradaki fark şöyle oldu.
i.dailymail.co.uk
i.dailymail.co.uk
s-media-cache-ak0.pinimg.com
cdn1.lockerdomecdn.com
2010'da ise durum şöyle
greatist.com
www.racingfashion.com.au

Yaşarken filmlerde portrelenen atmosfer gibi değildi. Benim için 60 lar ikincil olarak 70'ler gibisi yok. Çünkü 60'lar çocukluğum 70'ler gençliğim.

80'ler ise darbe sonrasının çok ağır acıları yaşanırken hiç bir şey olmamış, olmaya devam etmiyormuşçasına yaşanılan zaman dilimiydi. Hiç unutmam, o dönemde patates zammı haberi için bile bir gazete cezalandırılmıştı. öte yandan kolay para kazanma olanakları vardı, malum özal dönemi...

İnsanlar arası ilişkilerin bozulmaya başladığı yıllardı. Gammazlıklar oldu, güvensizlikler başladı. Öncesinde Ecevit'çi, Demirel'ci, Erbakan'cı aileler bir araya geldiğinde şapka kadayıf karaoğlan der tatlı tatlı şakalaşırlardı. Asla ilişkilerinin merkezinde siyaset olmazdı. İnsanlık, komşuluk, akrabalık ilişkileri ön planda olurdu. Şehirlerde apartman hayatının yaygınlaşmaya başlaması ve kadınların çalışma hayatına girişiyle komşuluklar eskisi gibi olmamaya başladı. Ben gelin gittiğim apartmanda 1 komşumla görüşüyordum. Diğerleriyle merhaba merhaba seviyesindeydik. Bayramlar keza eskisi gibi değildi. Herkes tatile kaçmaya başladı. Diziler bu yönü anlatmadan daha eskiden kalan durumları sergiliyor bu nedenle eskiyi bilen biri olarak bana pek bir anlam ifade etmiyor. Eskisi hakikaten çok güzeldi.

Müzik konusunda otorite değilim ama 80'lerin müzikleri iyiydi diyemem. Ban hala 60'larda 70'lerde dinlediğim müzikleri dinlemektan zevk alıyorum, benim özelimde 80'lerden çok az parça bu güne gelebildi.

Kıyafetlerse tam bir faciaymış. Giyerken bize öyle gelmiyordu tabii. Ben terziyim eski zaman burda dergilerinden sadece 80'leri kullanmıyorum, kutulayıp kaldırdım. 60'ların kalıpları daha zarif, 70'ler daha özgür 80'ler facia. Eski kitap dergi satan yerede de 80'lerin moda dergileri ellerinde kalır kimse almaz.

Bu konu, pek çok bilimsel araştırmaya da konu olan bir olgu. Şu entry'de güzel bir derlemesi var;

eksisozluk.com

Tıraş onların hepsi, tamamen rastgele. Adam senin dinini nereden bilsin, formda ne sordukları belli.

elemeyi rastgele secimden sonra yapiyorlar. cekiliste kazandin demek greencard aldin demek degil, bin turlu mulakati gorusmesi var. begenmezlerse yuru git diyebilirler, onden oyle bir eleme yapmalarina gerek yok o yuzden.

Başıma geldi kötü bir insan değilim ben ya:)

birine bir zarari olmayana kotu insansin demem. insan hissettigi sey yuzunden kotu olmaz. o hissinden hareketle davranir birine zarar verirse (maddi manevi) o zaman anca. icinde tutuyorsan dedikodusunu yapmiyorsan orda burda oh oldu demiyorsan, erit icinin yaglarini kime ne?

Gayet insani. Kotu biri degilsin. Yani sirf bunu dusundugun icin kotu biri olmazsin. Sen o durumdayken kimse sevinmesin, oyle biri olmaya calis.

Kötü birisin bana göre. Bu hayatta karşılaşılan acılar ceza değildir. Mini etek giyen kadına tecavüzü hak etti denmesiyle hayatında kötü şeyler yapmış birine acıyı hak etti demek aynı şey. Kanser hastaları da acı çekiyor bazen. Bu durumda o insanların suçu ne? Acıyı, şiddeti hiçbir şekilde terbiye mekanizması olarak görmüyorum. Birinin ölmesine sevinebilirsin. Birinin ölmesine üzülmezsin. Ama birinin acı çekmesinden mutlu olmak sağlıklı bir ruh hali değil.

Edit: Bu arada kötü birisin derken bu soru bağlamında kötü birisin. Yoksa on numara bir insansındır. Bilemeyiz. Ona bir şey demiyorum.

bir insanın acı çekere ölerek üzülmemem için o kişinin gerçekten ama gerçekten bana çok ciddi bir zararı dokunmuş olması lazım. mesela tüm nefretime ve kinime rağmen, malum kişinin acı çekere ölmesine sevineceğimi sanmıyorum. ölmesine sevinirim, acı çekerek ölmesine sevinmem büyük ihtimalle. gerçi emin değilim.

eğer ciddi anlamda senin hayatına zararı olmadıysa bir insanın acı çekerek ölmesine (ölmesi değil bak, acı çekmesi burada kilit) sevinmek bence iyi bir insan özelliği değil.

"acılar içinde öldü" cümlesini duyup yada ayrıntısını dinleyip üzülmemek ile o insanın acısına bizzat görerek şahit olup üzülmemek farklı şeyler. birincisi insani bir ruh hali olabilir çünkü dinlediğimiz ilk masallardan itibaren kötü insanların cezayı hak ettiği üzerine bir etik anlayışı inşa etmişiz, tanık olmadığımız bir acı karakterlerini daha iyi bildiğimiz bir masaldan ibaret. ancak ikincisinin daha içgüdüsel, insanın doğuştan gelen empati duygularını açığa çıkarması beklenir; bunda mutluluk ve haz varsa kişinin psikolojisinde sorunlar olduğuna işaret edebilir.

mezar toprağına işeyeceğim kan bağı olan adam var !

şimdiki zamanda zarar veriyorsa sevinebilirim, geçmiş zamanda zararı dokunmuşsa sikimde olmaz . Kötü veya iyi olmakla ilgisi yok konunun ayrıca.

bisey olmaz. olur da olmaz. sokak kedisi elimi bin kere kanatmistir hayatim boyu, mutfakta bicak kesmis gibi davran, temiz tut mikrop kaptirma baska bir sey olmaz. yani olma ihtimali var da olmaz. zaten gozetim altindaymis hayvan. korkacagin tek sey kuduz o da milyonda bir ihtimal. hayvan gozetim altindaysa ondan da bisey cikmaz iste.

Hiçbir şey olmaz

Ben de bir şey olmaz diyorum

Yok genelde bir şey olmuyor. Kediyi gözetim altında tutarsanız içiniz daha rahat eder. Yalnız ben yavru kedilerle haşır neşir olurken bana hep mantar bulaştı. Ona dikkat et.

Şişme enfeksiyondan dolayı olabilir. Benim de elim çok şişmişti antibiyotik verdi doktor. Tabi aşı da oldum 3 doz. Kedi her gün görebildiğim bir yerdeydi, 3. dozdan sonrasını yaptırmadım o yüzden. Kuduz olma ihtimali çooooook çok düşük evet ama dönüşü yok işte. Ben o riske giremedim.

kuduz ve tetanos aşısı olup hayata rahat rahat devam edilir.
kuduz aşısını ücretsiz ve 5 doz olarak yapıyorlar ve iki yıl koruma da sağlıyormuş (en sağlamı hastanedeki görevlilere sormak tabii). şişme de kediden kaynaklanmayan ve yaradan kapılan bir enfeksiyon olabilir. bir doktorun yazacağı bir antibiyotiklik canı var.

mekanı bas.

Yiğidin malı meydanda olur, utanacak bir şey yok.

utanma, bir sey olmamis gibi davran, lafi acilirsa gül gec. mesele edersen utanirsan kizarip bozarirsan sana negatif etkisi olur. obur turlu "adamin kendine guveni iyiymis" derler ters tepki yapar + puan olur. kendi cocukluklarindan utanirlar o zaman. o yuzden meselesini yapma.

Mahkemeye verebilirsin ya da okul yönetimine şikayet.

Silmelerini rica et. Ne kadar edepsizler

tanıdıklarınsa vay ibneler de gül geç. böyle bir şey sana hiç dokunmasın. önemsenecek bir şey değil zaten

@Robokot +1 demekle beraber, yahu fermuar açılsa bile dekolte gibi her şeyi ortaya çıkardığı anlamına gelmez ki bu? Kaldı ki boxer da varmış, hatta düğmesi de kapalıymış. E, penisini oradan nasıl görecekler, kol mu bu? Büyük ihtimalle sadece fermuarın açık olduğunu fotoğraflamışlar ve "Ehi ehi, aletin de görünüyor :)))))" diye de şaka yapıyorlar. Zeka seviyeleri yerde herhalde bunu yapanların. Fermuarın açık kalması kadar doğal ne olabilir ki?

dava etmeyi ve disipline basvurmayı planlıyorum, sizce bir sey cıkar mı? konu hakkında kimsenin ağzını bıçak açmıyor, hasıraltı edecekler.

Oynanan oyunu izlemek gibi bos islerle ugrasirsan daha cok karamsar kalirsin.

Yani kurtulman gereken kafa "daha iyisini yapamam en fazla bu kadar kazanirim" kafasi aslinda.

Sana daha karamsar bir sey soyleyeyim: Para icin calismak zorunda olmayan, oyle dogmus insanlar var. Adam doguyor milyonlarca dolarlik servet icine, parmagini kipirdatmasina gerek yok hayat boyu.

O youtube kanallarinin sahibi o geliri elde etmek icin it gibi calisiyor, bazilarina bakarsan her gun saatlerce video hazirliyorlar. Sen 1 ayda sikilirsin, onlar bunu senelerdir yapiyorlar. Zor ve yorucu bir is.

Senin kurtulman gereken kafa memur zihniyeti. Boyle okudum, bu kadar kazanabilirim, hayatimda da baska bir sey yapamam hissi. Git youtuber ol demiyorum kesinlikle ama sevdigi isi yaparak para kazanan insanlar nasil yapiyor? Hic bir seyleri olmadan kendilerine bir gecim kaynagi nasil buluyorlar ve bunu buyutuyorlar? Boyle seyleri merak edip arastirip hayatinda uygulamaya calismazsan omur boyu baskasinin islerini yapip yasliliginda da biriktirdigin uc bes kurusla olmeye mahkumsun, ki dunyamiza bu bile bir luks.

Kendini buldugun pozisyonda kotu hissetmende yanlis bir sey yok, gercekci oldugunu gosteriyor ama caresiz degilsin. Belki yarin bu hayati yasamayacaksin, bir momentum var hazirlandigin seyi yapacaksin bir sure ama bir yan planini da paralel olarak isleme almadan is ev televizyon dongusunde yaşlanmaman lazim, onun icin de ugrasmak arastirmak denemek yanilmak lazim.

Yapabiliyorsan sen de ac bir kanal derim... onlar kadar olmasa da yine kazanirsin...

"Yeni mezun işsiz"

Kandırmayalım birbirimizi, sen o treni kaçırmışsın. Zamanında bulunduğum şehirde Quake'de en iyi, Cs'de ilk 5 içindeydim. Turnuvalar, maçlar falan neler yaşamadım. Üstelik kablo net daha gelmemiş, lan'da şehirler arası maçlara falan gidiyorum.

Sonra okula gittim. Gidince koptum ve hep güzel bir anı olarak kaldı. Bazen çok sıkılınca internet cafeye gidiyorum. Ayda yılda bir olsa da Age of atıyorum.
Çünkü tercih ettiğim hayat o değildi artık. Okul vardı ve bambaşka bir gelecek hayalleri. Oldu veya olmadı ama oyun oynamayı devam ettirmek istemedim.

Ben de görüyorum oyun kanallarını, maçları falan. Bakıyorum bazen, ben olsaydım şöyle yapardım diyorum iç geçiyorum. Ama orada kalıyor çünkü artık başka bir hayat var önümde. Ona odaklanmam gerek dedim.

Senin için de böyle bir şeye karar vermek gerekli olabilir.
Yoksa ileride bir gün dönüp bu günlerine bakıp iç çekersin.

Ayrıca unutma ki youtube vb. yerlerde hiç kimsenin takipçi sayısı 1 günde yüzbinler olmadı.

Olay para değil. Sevdiği işten para kazanmak üstelik çok para kazanmak. Başkalarının kazandığı miktarlarla kendinizi kıyaslarsanız hiçbir zaman mutlu olamazsınız.

Sevdiğiniz işi yapın. Karnınızı doyuracak ve seyehat edebilecek kadar para kazanın. İnanın on binlerce liranın sizi mutlu ettiğinden daha fazla mutlu olursunuz.

özellikle elektronik gibi ciddi sikinti cikarabilecek ürünlerde sifir alirim.

hatta kitap mitap disinda ikinci el almam sanirim.

hiç ikinci el almadım hayatımda.

kullandığım bir şeyin ikinci el olmasını seviyorum. gereksiz tüketmemek sanki iyi bir şey yapıyormuşum hissi uyandırıyor bende, mutlu oluyorum. evdeki mobilyalarımı genelde ikinci el almaya çalışıyorum mesela. daha geçenlerde bir kanepe aldım, ikeada satılan fiyatın dörtte biri fiyatına.

kıyafeti genellikle sıfır alırım ama arada bir ikinci el aldığım oluyor. ayakkabıyı ise mutlaka sıfır alırım. araba almak gibi bir planım hiçbir zaman olmadığı için arabayı bilemeyeceğim. ev konusunda da sıfır olmasını tercih ederim mümkünse. diğer her şeyin ikinci el olması daha iyi.

Cep telefonu, bisiklet, kindle, laptop, araba, TV bunları hep ikinci el aldım. Sıfır cep telefonum hiç olmadı desem yeridir.

Giysi, ayakkabı, fırın, buzdolabı ve çamaşır makinesi gibi tüm eşyaların yenisini alırım. Kutulu ürünü açmayı ben de severim ama bazı ürünlerin ikinci elini almak çok avantajlı oluyor.

bilgisayar, cep telefonu gibi saglam gorunse bile detay problemler cikaracak seylerde asla ikinci el almam.

onun disinda ikinci el severim. ozellikle kitaplarda. hele bir de eski okuyucudan yazilar, hatiralar varsa.

mobilya alabilirim.
yerine gore bazi elektronik aletler alabilirim. uydu alici, dvd player vb...

taşıt ve elektronikte hep ikinci el alırım. ama teknik olarak alacağı malı değerlendiremeyen bir sorun çıktığında elinde kalacak kişilerin sıfır alması daha mantıklı tabi.

Hiç ikinci el urun almadim

Laptop, cep tel ve buyuk beyaz esya (camasir/bulasik mak, ocak vb) vb sifir alirim ama ufak tefek elektronikler (su isitici, mikrodalga, hoparlor vb ikinci el alirim.

Kitap, kiyafet, canta vs ikinci el alirim ustume uygun bulursam ve begenirsem tabi.

Araba da ikinci el alirim, evi ikinci el aldim :D mobilyada da ikinci el alirim ama buyuk mobilyalari tasimasi cok dert oluyor o yuzden buyukleri genelde magazadan aliyorum. Ama ufak tefek mobilyalar (sandalye, komidin, sehpa...) ikinci el almakta bir beis gormem. Hatta teshir urunu de alirim (1400€luk sey baska turlu 200€ olmuyo malum)

Spor malzemesi, oyun (jenga filan mesela) ikinci el alirim.

alır almaz değer kaybeden ürünleri sıfır almam.

0 arabam hiç olmadı. telefonumun 3-4 tane sıfır aldım sonrasında 2.el aldım problem çıkmadı. bilgisayar aldım 2 kez hiçbir problem yaşamadım. 2. el alacağınız ürünü çok iyi tanımanız gerek. bende araştırmayı sevdiğimden genelde hakim oluyorum konuya bu nedenle canım yanmadı.

kutu acmak iyi guzel ama ne bileyim 2000 liralik bir seyin kutusunu actiginda degerinin 200-300 lirasi gidiyor. guzel ama o kadar degil.

gunluk kullanacagim seyleri sifir alirim. onun disinda da 2. el piyasasi ile sifit fiyatlari arasindaki farka gore degisir.

ikinci el alınmayacak eşyalar kişisel eşyalardır, alınabilecek en güzel eşya da az kullanılmış beyaz eşyadır bence. birkaç sene kullanılmış beyaz eşyalar yarı fiyatına alınabiliyor, sıfır almaktan mantıklı.
ikincielbeyazesya.istanbul

Turkiye'deyken, kullandigim arabayi saymazsak, hic ikinci el alisveris yapmadim. Temel sebebi guven sorunu diyebilirim. Yurtdisina tasindiktan sonra bircok urunde oncelikle sansimi ikinci elden yana denedim. Ozellikle mevcut durumu nispeten kolay tahmin edilebilecek urunler, masif mobilya, metal iceren seyler vs. zaten bunlarin sifiri cok pahali oluyor. Elektronik bir urun aldim pisman oldum. Cikma lastik bile aldim epey arastirmam gerekti yalniz, cogu asiri eski lastikleri satmaya calisiyor.

ikinci el elektronik hic almadim, almam. ama kullandigim elektronigi satarim, satamadigim urun pek olmadi.

obur taraftan sifir araba hic almadim, asiri deger kaybeden sokaga park ettigin birseye gidip milyonlar vermek bana garip geliyor. cok cok zengin olursam o zaman da sifir leasing yaparim, satin almam buyuk ihtimal.

Benzer durumda ve yaklaşık 2 sene önce bu işlere başlamış birisi olarak kesinlikle doğru yoldayız :) BES'den daha iyi bir getiri getireceğine inanıyorum ve gördüklerimde hep bu yönde.Ama ufak birkaç tavsiye ;

1- Kesinlikle kısa vadeden uzak dur.Bence orta vadeli yatırımlardan da uzak durmak gerekiyor ama bu sana kalmış artık.Bence bizim mantığımıza en uyan uzun vadeli yatırım.
2- Uzun vadeli yatırım nedir,nasıl yapılır ve ne kadar sürelerde kontrol edilir bunu öğrenmek gerek.Hisseyi al ve unut devri kapanmış.Artık hisseyi al ve bilanço dönemlerinde kontrol et.Eğer çoook anormal durumlar yok ise doğru yoldasın demektir.
3- Bilanço okumayı öğren.Genel anlamda karda mı zararda mı bilgisini bilmek gerek.
4- Son olarak herkese inanma sakın. Bir sürü saçma sapan insanlar var. Forumlar -
whatsapp - facebook grupları daha sayamadığım bir sürü ortam var ve bu ortamlarda doğru bilgi veren çok az insan var.

egitimportali.tbb.org.tr
burada ki konulara bir göz atabilirsin.
Bunun dışında hesabının bulunduğu bankanın borsa yatırım fonlarına da para yatırabilirsin. Uzman bir ekip, fona yatırılan parayı, borsada ki hisse senetlerinden oluşturulan bir sepette değerlendirerek kar elde etmeyi hedefliyor. Senin yapmak istediğini.
İş Bankası örneği için www.isbank.com.tr
Getirilerini görmek için ise www.isportfoy.com.tr

Yılbaşından bu yana 100 endeks %42 kazandırmış. Yani hangi kağıdı alsan bi o kadar kazanırdın. Sadece bu yıla bakıp kanaat edinmek yanlış olur. Örneğin 2013 başından 2017 başına kadar olan dönemde de hep yatay gitmiş. Yani enflasyon karşısında erimiş.
Çok uzun vade için dövizli hisseli sepet yapmak uygun olur. Kağıtları belirlerken de borsa fiyatından çok sağlamlığına ve temettü verimliliğine bakmak uygun olur. Borsa fiyat getirileri dönemseldir. Uzun vadelerde yararsızdır yani. Vs...

Borsa baska yatirimlardan daha iyi getiri saglasaydi, BES basindakiler de salak degil, butun parayi THY ye ASELSANa basarlardi.

Diyecegim o ki, evet borsada cok daha fazla getiri elde edebilirsiniz, ama cok daha fazla kayip da elde edebilirsiniz. Yatirimin getiri potansiyeliyle risk potansiyeli birbirine oranlidir her zaman.

BES guvenli bir yatirimdir ama getirisi cok dusuktur.

Borsa cok riskli bir yatirimdir, getiri potansiyeli cok yuksektir ama kayip potansiyeli de oyle.

Hocam bu tip kararlar yatırımcıların risk algısına göre değişir. BES daha garanti getiri sunar. ASELSAN kağıdının bugüne kadar (yıllarca sanıyorum) istikrarlı şekilde iyi gitti demek onun riskinin hiç olmadığı anlamına gelmiyor. Şu sıralar millet her şeyini ona basıyor. Bir ara ben de yatırmıştım çok küçük bir meblağ.

Borsayı etkileyecek genel bir olay olduğunda ASELSAN da mecburen etkilenecektir. Panik satışları başlarsa kaybı da kazancı kadar büyük olur.

Şu zamanlarda borsada para kazanmak kolaydı. Neredeyse her kağıt gelir sağladı. Bunun ilerisi nasıl olur size bağlı. Bu ülke politik risklerden çok fazla etkileniyor. İlerideki seçim çok çekişmeli geçerse borsanın değer kaybetmesi kaçınılmazdır mesela gibi gibi. Çekişmeli geçmeme ihtimali de epey yüksek. Size bağlı yani.

Bir de herkesin dediği genelde saçmalıktır. Analiz kasanlar mevcut durumu haklı çıkaracak şeyler söylerler sürekli. Ancak yatırımcı olarak siz mevcut durumu alıp gelecekteki durumu satacaksınız. O yüzden daha ileri görüşlü insanları dinleyin bence.

ben her ay 100 lira yokmuş gibi davranabilir ilerde kaybetme riskimde olsun burda garantici değilim bunu açıklayayım. Ama 10 sene Sonra veya 5 sene sonra harcamak isterim tabiki.

Anliyorum ama borsanin her zaman uzun vadede yukselecegi de bir illuzyondur. Japonlarin borsasina bakin, tepe noktasini 27 sene once gormus, ve hala o seviyelere cikabilmis degil.

Ileride kaybetme riski dediginiz sey emeklilik paranizsa o da problem, emeklilik fonlari kisinin gencliginde nispeten daha riskli yatirimlarla buyurken, emeklilik tarihi yaklastikca daha risksiz araclara transfer edilir. Ama daha erken donemde o para batarsa emeklilige bir sey kalmayabilir, bu da alinasi bir risk mi diye dusunmek lazim.

yok olmuyor o, authentication server uzerinden oluyor sadece.

olmuyor. zamanlara ve bağlaçlara çalışabilirsin. en önemlisi de pratik yapmak.

Bu dili bilmedigini gosteriyor. Muhtemelen bir tik ustunu de yasayacaksin, bu cumleyi anladigini sanmak ama o cumlenin bambaska bir anlama gelmesi.

Zamanla dogru ogrenme ile bu zamanlara bakinca guler gecersin.

bir dili yeni öğrenirken olabilir bunlar. gramer çalışmanız gerekiyor.

okuduklarınız karmaşık geliyorsa, bir yöntem önereyim: clause'ları bulun yerine x, y falan koyun ya da oradaki alakalı sözcüğü seçin, kalabalığı kaldırın, cümleye bir de öyle bakın.

örnek:

"During the whole of a dull, dark, and soundless day in the autumn of the year, when the clouds hung oppressively low in the heavens, I had been passing alone, on horseback, through a singularly dreary tract of country; and at length found myself, as the shades of the evening drew on, within view of the melancholy House of Usher." (edgar allan poe, the fall of the house of usher)

"During the whole day, when x (when blah blah), I had been passing through a tract by myself; and found myself, as y (blah blah), within the view of House A."

yani "I had been passing through the country when I found myself at the House of Usher." cümle aslında bu. aradaki her şey niteleyici, dolaylı tümleç vs.

Bunu daha girift cümlelerde de yapabilirsiniz.

"What we can now conjecture about the way in which sexual relations will be ordered after the impending overthrow of capitalist production is mainly of a negative character, limited for the most part to what will disappear." (engels, the origion of family, private property and state)

What we can conjecture about y is z. bu cümle aslında bu kadar.

y, 1. kısım: the way in which sexual relations will be ordered --> how sexual relations will be ordered
y, 2. kısım: after the impending throw of capitalist production
z: is negative in character, limited for the most part veya [limited mostly to] [what will disappear].

açıklayıcı mı oldu daha mı kafa karıştırdı bilmiyorum ama siz kendi örneklerinizi verirseniz demek istediğimi belki daha iyi anlatabilirim. sonuçta parçalara bölmekten bahsediyorum ama o zaman da, parçaları tanıyacak kadar bilgi sahibi olmanız lazım. bir de, bir sürü "to" var mesela. gördüğünüz hangisi, tanıyabilmeniz lazım.

bunu anladıktan sonra x kendi içerisinde nedir, y nedir diye bakabilirsiniz.

kelimelerin cesitli formlarda birlesiminden cikan anlami inceleyen seye gramer deniyor iste, gramerin eksik.

en amiyane tabirle kalıpları bilmek gerek. bunlar da metin okumakla falan olacak işler.

gramer ya resulullah

4 ne ara oldu be ya

hocam işte bu rakamları görmemiz yakındır.

ne bu duyuru şimdi komik mi olmaya çalıştın anlamadım?

>ortada somut bir kriz yok birtakım endişeler yüzünden kısa sürede böyle yüksek dalgalanmalar çok normal.

buna yanlis demiyorum ama unutulmamali ki spekulatorler sag gosterip sol vurmayi cok severler. Ornegin onceki hafta ilk yukselme oldugunda herkes "somut bir durum yok bugun 3.62 den bozar haftaya 3.55'e aliriz bu krizden baska kimseye ekmek cikmaz" diyordu burada.

Bir ulkenin para birimi uzerinde spekulasyon yapmak isteyen kisiler, o ulkede onemli imis gibi gorunen haberlerin arkasina siginip ataklar yaparlar, herkes hareketi o habere baglar, ve o durumun cozulmesiyle hareketin geriye doneceginin dusunulecegini de bilirler. Yani oyunu bir hamle ileriden oynadiklari icin bu gibi durumlarin sonuclarina garanti imis gibi bakmamak temkinli olmakta fayda var hep.

söylemekten dilimde tüy bitti, yıl sonunda 4 olacak... ytd.

4 olursa komple sanayici evrim gecirir kozaya girer 3-4 yil cikmaz kabugundan

şaka maka 3,9'u gördü

ne ileri görüşlüymüşüm arkadaş!

kabul ediyorum, 3 ay kadar yanılmışım. kusura bakmayın.

i see dead people!

bu zaman malı mülkü elden çıkarıp basaydık dolara iyiydi.

hellö!!!

queen - don't stop me now

www.youtube.com

Tamam spordan muaf oldun diyelim e Askeriye her yer toz toprak onu napcan

Acemilikte eğitim-spor esnasında sorarlar zaten engeli olan var mı diye. Elinizdeki belgeyi de götürün. Muhtemelen revirden de benzer bi belge alıp askerlik boyunca eğitim- spordan muaf olursunuz.

Benim askerlik yaptigim yerde acemilikte butun gun takilirsin tek basina, kosmaz egitim yapmazsin ama ot mot yolarsin iste.

Ama ustalikta herhangi bir saglik raporunu onemseyeni gormedim. Olmedigin surece ne verilirse yapiyosun.

hocam
zaten agir egzersiz yapılmıyor
3 km kosu
tufekli tufeksiz hareketler
sinav mekik falan
cok da zorlamıyorlar

ama orada sunu tavsiye etmem
her seyde saglık durumunuzu one surmeyin
problem cikaran adam sevilmez
girerken sorarlar zaten ilac kullanan var mı diye
sen de anlatırsın astimim var ( cok detaya girme grip olunca oluyor falan diye )
seni ona gore yonlendirirler
cok problem cikarmayın komutanın gozune batmayın spor yapmıyorsunuz muafsınız komutan bir gorev verir allah kahretsin keske spor yapsaydım dersin

orası oyle super temiz klimalı bir ortam degil
o yüzden mumkun oldugunca dikkat et hastalanmamaya
meyve falan ye buldukca

hocam bir de hazir tavsiye veriyorum
acemilikte pek bir şey yok da
ustalıkta

gececilik yapmaya calis bir şekilde gece görevlerine ismini yazdır
1- silahcılık - en güzel görevdir hele gece silahcılıgı
otur mekanda keyfine bak
2- gece kogus nobetciligi- insanları uyandırıp nobete kaldır
otur kaloriferin basında bak keyfine
3- gece nobetci kolluk - insanları nobete goturmek. 2 saatte 1 saatte bir adamları nobet yerine bırakırsın
diger adamları alır getirirsin
bunu en son sec ama bu da guzel gorevdir
yurursun falan fitlik bu gorevde

Sivil bir doktorun yazdigi herhangi bir sey askerde gecmez, sadece askeri doktor icin bir baslangic noktasi olur.

acemi birliğine katılış yaptığın yere göre ilk gün veya 2. gün veya 3. gün doktor muayenesi yapılır ve akabinde aşılar yapılır.
muayene derken öyle alet edevatla detaylıca bir muayene değil.
sana sorar var mı bi şikayetin?? varsa şikayetin belirt.
sen de söylersin böyle böyle... katılış dosyana "spor yapmaya elverişli değildir" olarak işaret koyar.
yani her yerde böyle oldugunu düşünüyorum. o yüzden rahat ol.

bu makyaj / giyim degil snapchat filtresi. telefonda kameraya bakiyorsun o ekliyor kulaklari burnu. ama senin daha genel sordugun sey cosplay sanirim evet.

cosplay değil bu dostum , sen çok yanlış anlamışsın..


birçok uygulamada benzeri filtreler var ..


cosplay , anime , çizgifilm , film , dizi vb karakterleri canlandıracak şekilde kostümlü aksiyonlara denir.


örneğin ; he-man gibi giyinirseniz cosplay olur .. kafaya göze uygulama üzerinden filtre eklemek cosplay değildir.

bu kıza bakınca makyaj kim kardashian, tarz 90lar.

filtre bu. cep telefonlarında yapılabiliyor.
makyaj değil.

1- Farketmez, nasil istersen. Fazladan 1 fatura daha odeme ama.
2- Yok. Vdsl ozelligi olmasi lazim seninkinin, varsa gerek yok, yoksa adsl hizinda baglanirsin.
3- Soylenen hiz max hiz. O hizi birebir alacaksin diye iddaa edemez hicbir servis saglayici ne turknet ne de digerleri. Bana da 35mbit diyordu, baglattim gercekten ona yakin hiz aliyorum su an. Yerine gore degisebilir.

Aboneliği iptal ettirmeden geç, port yok diyebiliyorlar kapatıp geçersen. Altyapı sahibi operatör kıllık yapabiliyor, ya da gerçekten port olmayabiliyor. 5 10 gün fazladan öde ama riske atma kendini. Ben attım port yık dediler komşunun neti kullanıyom.

2.vdsl özelliği varsa gerek yok.

3. Doğrudur, il merkezinde altyapı eski olabilir, abone sayısı çoktur. Ki baktın memnun olmadın başka operatöre geçersin. Taahhüt yok nasıl olsa.

taahhüt konusu öyle fakat dediğim gibi yine 8 mbit civarlarında takılacaksam vdsl modeme para dökmek de anlamsız olacak.

35e kadar diyorsa VDSL hizmeti var demektir. ADSL varsa sadece 16mbite kadar diyor. VDSL kucuk yerlerde daha cok oluyor, normal yani.

Lenovo thinkpad olabilir belki i7li bi model, 2. El sirket cikmasi. Ekrani kapatir kaldirirsin bi koseye

Herhangi cok cekirdekli bir PC, bol RAM, Linux ve Docker (virtualization yazilimi - sanal makina degil de kernel seviyesinde compartmentalisation) senin ihtiyacin olan. Mac Pro da uzun zamandir guncellenemedi, su anda hele fiyatlarina gore cok geride kaldilar. 2018 de gelecek yenileri ve fiyatlari daha asagi olmayacak.

Elektrik problem degil, makinen ful yuk altinda 2 ampul kadar elektrik yakar tas catlasin. Surekli ful yuk olmazsa faturanda hissetmezsin bile.

kucuk anakartli mac mini boyutlarinda bir PC kendin toplayabilirsin ozet olarak.

os x illa gerekli mi? mac'lerden çok iyi server olmaz. yani o gereklilik ile mac'lerin sağladığı şeyler tam kesişmiyor.

tam aradığın hizmet sanal sunucu hizmeti. hiç yer kaplamıyor, hiç elektrik yakmıyor ve genelde sorun çıkarmıyor.

aws falan takıl derim...

İkinci el çöp kutusu şeklindeki Mac Pro'lardan aldım, quad core Xeon, 12 GB RAM'li. İşimi gördü baya. Buna para yatırmamın tek sebebi sessiz olması, başka bi olayı yok yani. Sadece evde kullanacağımdan böyle yaptım. Yoksa ikinci el daha iyi bir sunucu çok rahat bulunurdu aynı paraya.

AWS de kullanıyorum ancak çok pahalı oluyor karşılaştırırsan, misal bir IBM Qradar deploymenti 12 GB RAM istiyor minimum, artı 8 core cpu lazım, kol gibi girer saat başına.

şahsen ben son zamanlarda çokça tekrarlanan konuları bilmeyenleri eleştiriyorum.
nasıl got izlemeyen insan eleştirilebiliyorsa, bağlacı ayıramayan, soru ekini yazamayan insanlar da eleştirilebilir ve daha da haklı bir şekilde eleştirilir.

yıl olmuş 2017, sesli harf kullanmadan konuşanlar var. özellikle mesaj yazarken nbr, slm, ii, napysn falan yazıyorlar.

herkes yazamayan, her şey yazamayan haliyle değersiz oluyor gözümde.
geri kalan dil bilgisi kuralları böyle sanal ortamlarda biraz esnetilebilir ama genel olarak bence düzgün yazmak gerekiyor.

karşı cins de olsa eğer değerlendiririm ama karşı cins yok hiç buralarda.

Iki soru icin de cevabim evet.

Ayni sey sive icin gecerli degil, yani sive buyudugu cevreye bagli olabilir kisinin ve yoreden yoreye degisir. Ama Turkce yazim kurallari degisiklik gostermez, agir siveli konusan birisi bile dogru sekilde yazabilir.

evet

Evet. Kesinlikle objektif bir kriter.

Herkesin fark etmeden de olsa dikkat ettiğini düşünüyorum. Konuşur gibi yazdığı için, yazılı olarak anlattığı şeyi anlamadığım insanlara, kelimeleri eksik ve yanlış yazan insanlara, dilimizi kötü kullanan insanlara önyargım var, bunu yapan bir üniversite hocası bile olsa, bulunduğu yeri hak etmediğine inanırım.

''okumuş insan'' sayılıp doğru cümle yazamayan birisini çok ciddiye almam. ama gündelik konuşmada yazışmada filan çok takılmam, fazla obsesif buluyorum alakalı alakasız yerde ''ama de ayrı'' diye konuya giren tipleri.

ama dediğim gibi, anayasa profösörü adamın maymun gibi tweet atmasını sevmiyorum.

Bence karşıdaki kim olursa olsun çok iyi bir filtre. İnsan kendi dilini doğru kullanmaktan aciz olmasın yani bir zahmet.

Mesleğim gereği fazlasıyla takılıyorum ve bazen hataları düzeltmekten konudan kopabiliyorum. İnsanların bu kadar basit ve şekilsel şeyleri yapamamaları bana garip geliyor. Kültürsüz vs. değil ama dikkatsiz, özensiz olduklarını; zaman zaman ise zeka ile ilgili problemlerinin olduğunu düşünebiliyorum. Olumsuzlar hakkında net olarak karar veremesem de Türkçesi iyi olan insanların kültürlü vb. olduğunu düşünüyorum kesinlikle.

Evet. Kültürsüz, cahil demem ama popüler kültür beslemesi, ilgisiz olduğunu düşünürüm.
Bağlaç konusu özellikle önemli çünkü cümlenin anlamı kayıyor, saçmasapan bişey oluyor. Kelimedeki harf hatalarına çok takılmıyorum, noktalamaları da anlam bozulmadığı sürece tolere ediyorum. Edebi metin, makale vb. değilse tabii.

Evet ve evet

Üniversite mezunu biriyse, yazdıklarını dikkate bile alamıyorum bazen. Böyle bir e-posta geldiğinde Word'e kopyalayıp yapıştırmıştım ve yazım yanlışlarını düzelttikten (de'leri, ki'leri uygun yerlerine koyduktan sonra) sonra okuyabilmiştim. Başka türlü yazılanı anlayamıyorum, okurken ana fikre gelemiyorum, içeriğe odaklanamıyorum.

Arada bir birkaç kelimenin yanlış yazılması önemli değil, herkesin başına gelebilir. TDK bazı dilbilgisi kurallarını 5-10 yılda bir değiştiriyor, senin öğrendiğin 10 yıl sonra yanlış bir bilgi haline gelebiliyor ama üniversite mezunu biri sürekli bir yazım yanlışı yapınca eğitime ve kendini geliştirmeye kapalı olduğunu düşünüyorum. Cahil olduğunu değil; cahil olmayı benimsediğini ve eğitimi reddettiğini düşünürüm. Okumamış biri bunu yapsa yargılamam. Virgül kullanımı çok zor, her yerde doğru kullanılamıyor; yanlış yerdeki virgülü de yadırgamam.

Şive ise apayrı. Şiveleri kültürel zenginlik olarak görüyorum.

Bu 'nbr', 'slm' gibi ifadeler bir mesajın iki kontör olduğu dönemden kaldı. Akranlarımın bir kısmı alışkanlıktan hala öyle yazar. 10 yıl 100 karaktere sığdıracağım diye maymun olmuş bir nesil helak oldu arada.

Karşı cinsle iletişimimde karşımdaki okumuş bir insansa çoook önemli. Şöyle söyleyeyim, 'İçkisi, kumarı yok. Karıya, kıza yan gözle bakmaz. Bir de bağlaç olan de'leri ayrı yazar' derecesinde.

evt yaklaş mamak mümkünmüki!

hepsine evet

Benim için yazım kurallarını bilip bilmemesi önemli açıkçası. bildiği halde kendi istediği gibi yazan kişilere karşı pek bi gıcığım yok. Çünkü ben de öyleyim. Mesela arkadaşım da öyle, cumhuriyet savcısıdır, ama internette beraber oyun filan oynarken ya da Chatlerde çok üstünkörü yazar. Hatta argo. Yazışmalarımızı o an görsen bizi kültürsüz filan görebilirsin belki yani...

Evet.

nerede ve nasıl yapıldığına göre değişiyor. mesela yakın bir arkadaşımla mesajlaşırken, bir gönderi altında goygoy yaparken pek takılmıyorum ama konu ciddiyse yani en azından bir şeyleri anlatmayı amaçlayan bir yazıysa dikkat ediyorum. tabi tek tük hatalar göz ardı edilebilir bence, o an insan aklındakileri yazıya dökerken bir iki bağlacın, soru ekinin birleşik yazılması önemsiz yazının genelinde buna dikkat edilmişse. lakin bazı yazılar var ki okurken nasıl küfrediyorum anlatamam. bu yazım yanlışları arttıkça karşımdakinin cehalet kat sayısı da gözümde artıyor.

yazım yanlışları bir yere kadar ama şahsen karşımdaki insanı tamamen bitiren asıl şey türkçe kelime yerine özellikle yabancı kelime kullanmasıdır. içimdeki cengiz han açığa çıkıyor resmen, cahilliği falan geçtim doğrudan gerzek statüsüne ulaşıyor gözümde.

ölüm vuruşu ise hem yazım yanlışı yapıp hem yabancı kelime kullanıp üzerine bir de bunları matah bir şeymiş gibi savunması.

yukarıda yazdıklarım aynı zamanda her iki sorunun da cevabı.

Disleksi denen şeyden müzdarip olduğum için çok kötü yazdığım dönemler oluyor ve insanlar bana direk gerizekalı muamelesi yapıyor.
Elde olmayabiliyor bazen o yüzden çok çok saçma bir şey olmadığı sürece takılmıyorum.

tek başına yeterli bi filtre değildir tabi ki. adam düzgün türkçe ile yazıyor diye bu onun cahil olmadığı anlamına gelmez.

ama benim için filtrelerden biridir. türkçesi bozuksa karşı tarafın, baştan bi soğuma ve önyargı oluyor.

evet evet evet!
(ayağa basar...)

karşı cinsi değerlendirirken çok iyi bir filtredir, düzgün yazıp da "benim bununla ne işim var" dediğim kimse olmadı. düzgün yazmaya çalışan insan özenlidir, hayatına da özen gösteriyordur. biliyor olması yetmiyor çünkü, bilip kullanmaması haklı çıkartmaz benim gözümde.
bilmiyorsa zaten kesin filtre, yazım kuralları ve imlayı bilmeyen biriyle ayrı dünyaların insanıyızdır, uyuşamayız. önyargıdan öte bir fikir oluşturur bende.

insanların buna dikkat etmemeyi tercih etmesini anlıyorum ama aynı empatiyi "niye bu kadar takıyorsunuz" diyenlerden bekliyorum.

disleksiyi görünce eklemeden edemedim, tabii ki bir bozukluktan ötürü yazamayanlar dahil değil bu genellememe.

Evet. Kesinlikle.

Evet

Bence de evet.
Cahil ağır kalır belki, belli bir bilgi birikimi olabilir ama bunu aktarma biçimi yanlışsa okuyamıyorum yazdıklarını. Şuna da rastladığım oldu; sohbeti çok iyi bilgili kültürlü duruyor, belli bir zeka seviyesinde falan ama bir yazışmaya başlıyorsun felaket. Haliyle ikinci durumun cevabına geçiyor olay, değerlendirme kriterime takılıyor ve soğuyorum.

kesinlikle bir önyargıyla yaklaşıyorum ama bunun çok da doğru olduğunu düşünmüyorum.
he ama "bu adam net kültürsüz, popüler kültür beslemesi, ilgisiz, cahil" falan da demem. o kadar abartmamak lazım bence.

ben çocukluğumda çok fazla kitap okudum. hep ablam sayesinde ama. yani ona özeniyordum, o çok kitap okuyordu ve ben de öyle oldum. ablam da annem babamdan görüp özenmiş onlar da çok okurlar. biz böyle bir ailede büyüdüğümüz için çok şanslıydık. her hafta sonu eve kitap alınırdı mesela çünkü bir önceki haftasonu alınan kitaplar okunup bitmiş olurdu. bizim yaşadığımız ilçede çok deli kitapçılar olmadığı için haftasonu yarım saat uzaklıktaki daha büyük ilçeye gidip oradan alırdık kitapları. kitap konusunda inanılmaz şımartıldım yani, bir gün bile "alamayız çok pahalı, daha yeni aldık ne gerek var, şimdi kim gidip alacak taa oradan kitap, bi haftasonumuz var zaten oturalım dinlenelim evde" falan demediler.

ama kitap dediğin pahalı bir şey aslında. hadi günümüzde e-book'lar var bi şekilde ucuza da okuma şansı var okumak isteyenin ama biz çocukken (90'ların başı) pahalıydı yani. hele daha eskilerde daha da pahalıydı. o yüzden çok da "cahil cühela, allah belanı versin" diyemiyorum. gene de istemsizce uyuz oluyorum ama. çünkü bu imla kuralları en çok çocuklukta öğrenilip yerleşiyor ama büyüyünce de öğrenilemez diye bir kaide yok. yazım kurallarını çocukluğunda öğrenememiş bir insanın büyüyünce bu eksikliğini fark edip oturup öğrenmesi lazım.

ama mesaj yazarken sesli harfleri yazmayanlara inanılmaz sinir oluyorum. onlar lütfen azalarak bitsin. iş maillerindeki kısaltmalara da sinir oluyorum. "FYI" ne ya. yıllarca "bye" gibi bir şey sandım onu ben :D

karşı cins değerlendirirken çok iyi bir kriter bence. tabiki trt spikeri gibi olun demem ama çok göze batan yanlışlar yapıyorsa ve sürekli yapıyorsa aramızda bariz bir kültür farkı var diye düşünürüm.

Evet, ister istemez fikirlerimi etkiliyor.
Arkadaşımla yazışırken ateşli ateşli bir şeylerden şikayet ediyor, anlatıyorsa vs "bende dedim ki" yazsa, "yuh, cahile bak" falan demem. Diğer bir çok durumda derim sanırım.

Benim en sinir olduklarımdan biri, "eylenmek, deyişik" falan diyenler. "Değim yerindeyse" vs yazanlar. Yahu hadi duya duya alıştın öyle sanıyorsun, hiç mi bir şey okumuyorsun da doğruyu öğrenmiyorsun?

Whatsapp/ Instagram/ Facebook vs gibi yerlerde de garip noktalama işaretleri kullanılmasını veya kelimelerin arasına emojiler sokulmasını hiç anlamıyorum. Biri bunu yaparsa hangi cins olursa olsun itici buluyorum. "Yine güzelmi güzel (kalp) (kalp) (kalp) bir Pazartesi (top emojisi) den herkeze (yonca yaprağıx4) şans diliyorum" falan yazan insanlar hayatın anlamını söylese, dönüp bakmam. Bilmesem daha iyi.

Gercek hayatta tanistiysam takilmam, kisi onayimdan gecerek yazili iletisim safhasina ulasmis.

Cook gecmis zaman olur ki Resat Calislar'in "Bir ortamin/toplulugun ritmini yakalamak" ana fikrinde sahane bir analizi vardi bu konuya yakin sayilabilecek.

Bir ortamda/toplulukta yer edinmis, o ortamin ruhunu ve ritmini yakalamis kisiyi internet ortaminda "tabiki" derken bulabilirsiniz fakat bu kimsenin umrunda olmaz. Kisi gercek hayatta kendini kanitlamis ve ait oldugu grubun sartlarini saglayan bir bireydir.

turk.net diyorum AKN yok hiz hattinin kaldirdigi en yuksek hiz.

sana tavsiyem hemen değiştir internetini.
büyükşehirlerdeysen başka başka kurumlar var. türknet falan diyorlardı taahhütü falan kaldırmıştı, akk'yı kaldırmıştı sanırım.
bizde fiber superonline var, çok memnunum.

ama ttnet kapatırken de sakın unutma iptal formunun fotokopisini al. bekleme sürecine alıyorlar falan fatura devam ediyor öyle olunca.
aman dikkat!
iptal ediceksen ben sana tüyoları detaylı olarak veririm :)

turkneti duydum fakat vdsl gibi bir durum varmış sanırım, usta falan çağırıp bişeyler mi yaptırmak gerekiyormuş ne. böyle şeyler olur mu ki? istanbul'dayım, son derece merkezi bir konumdayım fakat ttnet en fazla 16mbit hız verebiliyormuş altyapıdan dolayı. bilemiyorum.

eğer iş yaptırılacaksa mesela aprtmanla konuş, de ki buraya kablo çektirelim, şöyle yaptıralım böyle tutturalım hepimiz türknete geçelim. türknete de sor, koca apartman size geçicez, indirim yapar mısınız de. belki yaparlar.
bizim superonline öyle oldu çünkü, binada altyapı yoktu, babam da yöneticiydi. 40 liraya sınırsız fiberimiz var şimdi :)
türknet'e de baktım 60 lira yazıyor yav.

Adamla anlasmaya bak. Deger kaybini odemen gerekir. Yoksa deger kaybi davasi falan acabilir.

(bkz: deger kaybi davasi)

Kendini karsi tarafin yerine de koy. Ikinci el satsan 40000 edecek aracin var, biri gelip vuruyor, tamam tamir ettireyim diyor ama dedigi her seyi yapsa, sanayiden ciksan arabayi satmaya kalksan ederi 35000. 5000 lira iceridesin ve senin sucun yok. Ne dusunursun?

%100 kusurlu degilsen kusurlu oldugun oranda odemen gerekli saniyorum.

Bir de hasar gormus parcalar daha once hasar gormus ve tamir gormus parcalarsa o zaman ekstra deger kaybi olmuyor falan bir suru olayi var eksperin gormesi lazim.

tutanak tutuldu mu? tutulduysa ve kusurlu olan sizseniz yapacak bir şey yok.

Tutulmadı

Daha tutanak tutulmadı benim sigortamın 2 hafta süre geçti ben yarın adam ile tutanak tutsam Sigorta bana ne kadar ceza verir? Artı karşı tarafın masrafını karşılar mi?

hee karşılar kardeş. hatta cebine de 100 lira harçlık koyar. hey allahım ya.

kesinlikle anlaşmaya git. arabanın değerinin azalacağından bahsediyor ancak resmi kayıtlarda kaza geçmiyor ki? sanayiye gidip yaptıracaksın, zaten onu ödeyeceksin. üstüne istediği farkın en az yarısını teklif et.

ama sonuçta buna benzer bişi başıma gelmişti. ehliyetsiz kaza yapmış, adamın resmen kucağına oturmuştum. herşey legal olsa 500 tutacak masrafa 2000 lira param gitmişti. hayat...

Geçti o iş. Hiç girme o topa. Tutanak tutmadıysanız sıkıntı yok. Tutsanızda değer kaybı öyle kafasına göre olmuyor. 4000 lira masraf çıkan araca değer kaybı çıkmadığını gördüm mesela. Onun hesaplaması var internette bulabilirsiniz. Aracın o parçasının daha önce değişip değişmediğine vurduğunuz yerdeki parçanın cinsine göre değişiyor. Mesela tampona,fara verdiğiniz zarar değer kaybından sayılmıyor. İsterse gitsin şikayet etsin jiçbir şey çıkmaz eğer bir şeye imza atmadıysanız

bunlar hayat trollu oluyor, tamamıyla keyfiyet faktörü. her türlü haklı.

amaç para koparmak ama kızamazsında zira %100 haklı.

%1 bile alamadıklarının farkındayım. ancak bir şekilde %40 aldı ve iktidar oldu. bu dediklerimi gerçekleştirebilir mi?

yani yapabilir mi den ne kastettigine gore degisir. su anda sermaye sahibi olmak, bankaci olmak suc degil. sosyalist idealleri olan bir parti basa gecerse once bununla ilgili yasalari cikarmalari gerek. bu da parlamenter bir sistemde uzun seneler alan bir surec ve halkin destegi de gerekiyor.

darbe gibi bir seyle gelirlerse ve emirlerini dinleyecek milis kuvvetleri olursa / ordu ve ekipmanini ele gecirirlerse her sey serbest tabii.

ama yasal durumda yani kitabina uygun olarak diyorsan, hayir, yarin biri basa gecip "bankacilari tutukluyorum" diyemez.

yok darbe değil. kitabına uygun olarak. iktidara geldi mesela. şu anki ekonomik sistemdeki birçok şeyi haklın büyük çoğunluğunu desteğini alarak yasakladı diyelim. bankacılık faliyetlerini durdurdu ve suç olarak kabul etti. böyle bir şey yapamaz mı teoride?

yapabilir ama yapamaz. kamulaştırılacak sektörlerdeki yabancı ortaklıkları, tutuklamalara ve ağır önlemlere karşı uluslararası örgütlerin, dış medyanın, çevre ülkelerin ve büyük ekonomilerin tepkisi, en önemlisi ekonomik yaptırımlar sonucu dışarıyla bağlantısı kesilen bir ülke. elindeki silahlı güçle içeride muhalefeti de bastırırsan önün açık tabii fakat geçiş ne kadar sert olursa meşruluğun kalmaz, ülke dışarıda o kadar yalnızlaşır. sonu kuzey kore'den hallice olmaz.

yok tabii ki farazi bir durum. meşru olup olmaması da hak desteği ile alakalı. ciddi bir oyla iktidara geldi diyelim. sonuçta dünya'daki işçi sayısı sermayedar sayısından fazla. teorik olarak ciddi bir oranla iktidar olabilir. bu durumda dışa kapalı olacağını da varsayarsak özel teşebbüsü yasaklarsa şirket kurmak suç olabilir mi? arkadasında ciddi bir seçmen desteği var. hatta sermaye sahileri dışında muhalefet eden kimse yok diyelim.

'teorik olarak ciddi bir oranla iktidar olabilir.' diyorsun ama: ancak teorileri hayaller üzerine kuruyorsan öyle olur.

ayakları yere basan teorilerde böyle bir şey mümkün değil. mümkün olsa zaten neyi bekliyor bütün bu sosyalistler, komünistler vs.

O yüzden 'olsaydı' varsayımları fanteziden ibaret ve istediğin gibi hayal edebilirsin.

Gerçeklerin üzerine projeksiyon yapmak istiyorsan sosyalizm insan doğasına ters. Biz arı ya da karıncalar gibi 'selfless' değiliz. Benlik algımız var. Bu benlik algımızı daha ziyade toplum üzerinden kurguluyorsak o zaman faşist oluyoruz, benlik algımızı kendi egomuzdan kurguluyorsak egoist oluyoruz. İki taraftan birden kopunca da hayvan oluyoruz.

Özetle: hayvan yanımız, toplumsal yanımız ve ego yanımız var. Bunların bir karışımı olarak herkeste 'kendine özgü' bir karakter gelişiyor. Kendi fikri olan kimse toplumda fark yaratacaktır, fark yarattığı kadar da ödüllendirilmek isteyecektir...

son olarak ve özetle sorduğun sorunun gerçek cevabı: sen nasıl hayal ediyorsan öyle olur.

Sosyalizm deneyimi için Sovyetler Birliğinin nasıl kurulduğuna bakıver.

"yok darbe değil. kitabına uygun olarak. iktidara geldi mesela. şu anki ekonomik sistemdeki birçok şeyi haklın büyük çoğunluğunu desteğini alarak yasakladı diyelim." demissin, kitabina uygun olarak oyle bir seyin mumkun olmadigini yazdim.

diyelim sen parti liderisin secim kazandin, "bankalari kapadim" diyemezsin cunku dedigin seyi gerceklestirebilecegin bir yasal altyapi henuz yok. "ben yasa cikardim" diyerek de yasa cikaramazsin, cunku yasalar oyle cikmiyor. darbe ile bir diktator olarak gelmediysen "secimi kazandim boyle yapiyorum" diyemezsin. o yuzden olmaz.

bir surec icinde gerekli duzenlemeleri yaparak deneyebilirsin, mevcut duzen icinde tam destekle en az bir 5-10 yil alir. O arada ceza alabilecek herkes kacar zaten ama ona gelene kadar ekonomi coker halk seni zaten gece yatagindan alir.

yapar. yeni bir anayasa yapar, halk ooyuna götürür ve yeni sistemi uygular. gayet mümkün.

ama bankacılık sistemini yasaklamak, zenginleri tutuklamak falan gibi şeyler sosyalist partilerin yapmak isteyeceği türden şeyler değil. biraz yanlış bilgi olabilir.

@konusma ben valla çok katılmıyorum. sürekli isyan eden fındık üreticisi hep akp'ye oy veriyor.

@idexo sosyalizm insan doğasına ters de kapitalizm mi uygun? bunu günde 12 saat çalışan işçilere de söylemelisin bence.

şunu soruyorum aslında. parti iktidar oldu diyelim. ilk etapta birçok işi kamulaştırmak istiyor. sermayedarların daha da zenginleşmesini istemiyor. mesela maden işletmesini sadece kendi yapacak. havayolu şirketi olarak sadece kendi şirketi olacak. bir iş adamı havayolu şirketi kurup ticaret yapamayacak mesela. bunu yapabilir mi?

yani ekonomi bir şekilde tıkırında dönüyor diyelim. ekonomi, halk desteği vs. bunlar çözüldü diyelim. bankaları kapatınca mesela ekonomi tepetaklak olmadı diyelim. burada bir pürüz yok. ancak ekonomik sistemi değiştirmesindeki engel ne? sonuçta ekonomi o halde de tıkır tıkır işlese de bir müteahhit, banka sahibi kalkıp oh ne güzel oldu demez mesela. onun dışında o bahsettiğiniz engeller tabii ki var. en basitinden sosyalist bir partinin %1 oy bile alması imkansız.

'yani ekonomi bir şekilde tıkırında dönüyor diyelim.'

Şimdi önce reçeteni açıklarsan sosyalistler de çalışmaya başlasınlar nasıl ekonomi tıkırında dönecekse. Böyle bir reçete yoksa, sadece varsayımlar ve hayaller üzerine inşa ediyorsan ona ütopya deniyor. Sıkıntı ütopyaların gerçek hayattaki girift dinamiklerden kopuk olması. E hayal kuruyorsan sen nasıl istersen öyle olur zaten bu soruyu sormanın da manası yok o yüzden.

Gerçek dünyada sorun şu: Türkiye eskiye göre her zamankinden daha küresel bir ülke, Dünya ise her zamankinden daha küresel bir ekonomi rejiminde işliyor. Kapitalizmin dışında kalamazsın. En içe kapalı Kuzey Kore dahi ithalat yapmak zorunda. Ambargolarla, baskılarla boğuşuyorlar.

Öte yandan bir Çipras vardı, o ne yapıyor bir bak istersen. Borç falan ödemeyecekti vs. Ne oldu o durumlar?

(bkz: aleksis çipras)

Aynı Irak'a girdikleri gibi buradaki 'barışın temini' için saldırır bütün o 'demokratik' ileri kapitalist ülkeler, Öyle bankayı yasaklarım, bankacıları içeri atarım dersen Türkiye'nin meşruiyeti ortadan kalkar; Ambargo üzerine ambargo uygulanır. Zaten eskisine göre çok daha bağımlı bir ekonomiyiz. Bir de Dünya Bankası'ndan, IMF'den, AB'den aldığımız paraların hesabını sormaya başlarlarsa siyasi iktidar anında tabanını yitirir.

Sonra, evet. Kapitalizm insan doğasına daha uygun. Devlet memurlarının ne kadar istekli ve verimli olduğuna bakarak dahi sosyalizmin işlemeyeceğini anlayabiliriz. Atanamadıkları halde niye öğretmenliklerde bir yığılma var bir düşün. Öğretmenlerin yeni nesilleri nasıl yoğurduklarına dikkat et. Önceden önerdiğim gibi Sovyetler Birliği'ne de bir bak.

Sonuç olarak üretim sistemi kapitalist mantıkla çalıştığı sürece güya sosyalist olsan da bir anlamı yok. Sömürecek emek lazım sosyalizme de. Hiç değilse liberalizmde aradan sıyrılıp Apple kuruyorlar, Microsoft kuruyorlar, Tesla kuruyorlar... Bunların kurulmasına izin verecek ortamları yaratmazsan geri kalmış ülke oldun demektir. Sovyetler Birliğinin de Amerika'ya en büyük hediyesi bu anlamda bir rekabet oldu. Sosyalizmi bir öcü gibi görüp kapitalizme daha da sıkı sarılmışlardı. Şimdiyse 'welfare sömüren single mom ülkesi' oldular.

Düşün devlet bütün varlıklara el koydu, herkese araba verdi, ev verdi. Kişisel bir mülkiyetin yok, ister 10 saat çalış ister 60 saat çalış bir karşılığı yok. Ona angarya denir. İnsanları nasıl motive edeceksin?

Kapitalizm öyle ya da böyle bir kesimin girişim yaparak işçilikten patronluğa geçmesine izin veren bir sistem. O değneğin ucundaki havuç bazıları için iyi bir motivasyon.

Bankayı kapatıp milletin birikimine el koyman sadece en zenginlerin değil, en alttaki işçinin de birikimine el koyman manasına geliyor. Küresel gerçeklere bakarsan sonrasında ülkenin içine düşeceği darlıkta dışa olan büyük borçları saymasan bile bu tarz bir ekonomiyi ülke içindeki kaynaklarla beslemek hayalden de öte imkansız.

@idexo sen konuyu farklı yöne çekiyorsun. ben sosyalizm vs kapitalizm tartışması için açmadım soruyu. sormak istediğim şuydu belki eksik ifade ettim. bir hükümetin ekonomik sistemi toptan değiştirmesini engelleyen yasa ya da kağıt üzerindeki engel nedir? bir şekilde herşey tıkırında olsa bile bu sisteme geçmesine engel olabilecek bir şey var mıdır? mesela müteahhite şirket kurmasını yasaklayabilir mi? ekonomik olarak sıkıntı olmasa bile sermaye sahibi bunu istemez. teorideki engeli merak ediyorum. yoksa pratiğe gelirsek sokaktaki adamın sosyalist bir partiye oy vermesi bile imkansız. ekonominin gidişatından önce buna bir çözüm bulmak gerek.

evet apple gibi şirketler çıkıyor ama apple'ın iyi bir şey olup olmadığını çin'de günde 12 saat boyunca telefon montajı yapan adama da sor istersen. kısıtlı bir azınlığın zenginliği iyi bir şey değildir.

@konusma ben varsayımları söylememin nedeni sorumun sosyalizm nasıl işler sorusu olmaması. merak ettiğin şey sistem değişikliğinin kağıt üzerindeki engelleriydi. başka yöne çektiniz.

'bir hükümetin ekonomik sistemi toptan değiştirmesini engelleyen yasa ya da kağıt üzerindeki engel nedir?'

cevap anayasa. fakat bunu sormak için buraya başlık açman enteresan.

'evet apple gibi şirketler çıkıyor ama apple'ın iyi bir şey olup olmadığını çin'de günde 12 saat boyunca telefon montajı yapan adama da sor istersen. kısıtlı bir azınlığın zenginliği iyi bir şey değildir. '

ben de onu diyorum. sosyalizm de aynı şeyi yapıyor kapitalizm de. kapitalizm'de bir şekilde merkez ülkeye gidip sömüren tarafta yer alabiliyorsun. sosyalizm'de bu da mümkün değil o yüzden istenmiyor. çin sosyalizm'de çok mutlu olsaydı bugün kapitalizmin yükselmesine bu kadar çanak tutar mıydı?

Sosyalizmin en gerçek ve işler olduğu yerler Avrupa'daki refah devletleri. Sosyalizmin işlemesi için kaynağı da kapitalist politikalarla yaratıyorlar. Yani anlayacağın kendine sosyalist, dışarı kapitalist davranıyor. Öyle banka yasaklamak işlerine gelmez.

"adobe after effects", "motion tracking" araman gereken anahtar kelimeler

Soruyu tam anlamadim. Uygulama senin uygulamansa hangi ulkeden kac kisi ne zaman indirdi tam olarak gorebilirsin.

Uygulama baskasinin uygulamasiysa kac kisinin indirdigi kabaca programin sayfasinda gozukur.

Onun disinda kullanici olarak gorebilecegin baska bir sey yok indiren / bakan kullanicilarla ilgili.

yeterli uyuyabiliyor musun? Her gun ayni saatte yatip kalkmak baya etkiliyor.

uyku sorunu olabilir mi ? sabahları uyanmakta zorluk çekiyor musun ?

Yetersiz solunum yüzünden olabilir. Burun kemiği eğriliği vs var mı?

Uyuyorum ama biraksan daha da uyurum yani.. :/

Burun la ilgili 2 doktora gitmistim,gözüme daha güvenilir geleni ameliyata gerek yok demisti. Zaten grip nedeniyle gitmistim, ilkine...

Fiziksel aktiviten azsa artirmani oneririm. Az aktivite yaptigimda daha yorgun ve bitkin oluyorum.

Burun kemiğinde ciddi bir eğrilik de olsa ameliyata gerek görmeyen, burun spreyi kullanmanı tavsiye eden doktorlar olabilir. Önemli olan eğrilik var mı yok mu, varsa yorgunluk üzerinde ciddi etkisi olduğunu söyleyebilirim.

Hic fiziksel aktivitem yok sebep salona gitmeye useniyorum. Bi donem saldiriyorum sonra semtine ugramiyorum :/

Görünürde bir sey yok ama :)) bi doktora danisayim.. zaten bu yorgunluk yuzunden hastalik hastasi oldum :/

uyku takibi için aplikasyonlar var telefona yüklüyorsun sonra yastığın kenarına koyuyorsun. gece boyunca seslerini ve hareketlerini takip ederek uyku kaliteni ölçüyor. sen iyi uyuduğunu sanıyor olabilirsin ama bir şekilde belki derin uykuya geçemiyorsundur.

D vitamini eksikliği de olabilir. Bende de aynı sorun vardı hep yorgun ve ağrılar içinde uyanıyordum.Hashimoto varmış, ilaç kullanmaya ilk başladığım dönemlerde düzeldi ama hormonlar dengeye ulaşınca tekrar aynı durumu yaşamaya başladım. D vitamini de biraz fayda sağladı. Basit romatoid hastalıklarda bile bu sabah ağrıları oluyor ama hiçbir hastalık tespit edilmediyse tek çare spor. 1 aydır spor salonuna gidiyorum ve uyandığım anda dinç ve ağrısızım. Ayrıca gün içinde herkesin yaşayabileceği başağrısı vs şikayetlerim de geçti. hiç ağrıkesici kullanmadım ki, bu benim için inanılmaz birşey.

1. miktar çok yüksek bir meblağ değilse ücret değişmez. (100 bin tl altı oldugunu var sayıyorum)

2. mümkün. vadesini bozup normal döviz hesabına aktaracaksın. ardından da döviz satışı yaparken tl ye çevireceksin. ve tl hesabına geçecek. ardından normal eft yapacaksın.

3. pazartesi saat 9 kadar eft yapamazsın.

her bankada eft ucreti yok bu arada, enpara ve turevlerinde yok mesela.

TEB benden EFT ücreti almıyor bir süredir. Vermiş olduğum 4 adet otomatik ödeme talimatıyla alakası var mı bilmiyorum.

Yine cildiyeye gozukmek gerek. Seborrheic Dermatitis gibi bir sey olabilir.

Egzama veya sedef hastalığı başlangıcı olabilir,eğer stresli bir yaşamın var ise bunlar tetikleyebilir,cildiyeye gözükmek arkadaşın dediği gibi faydalı olabilir,artı olarak vücudun kullandığın yediğin içtiğin birşeye alerjik reaksiyon da gösteriyor olabilir,dahiliye bölümüne de uğrayıp bir test yaptırmanı öneririm.

seboreik dermatitliler kulübüne hoşgeldin.

head shoulders clinically proven diye bir kepek sampuanı var.... mukemmel geldi bana..