Ucretli bir servis o.

Yandex isterseniz bedava. (Yandex kurumlar)

sanırım kendi domainin ile mail kullanmaktan bahsediyorsun. bu aldığın hosting paketine bağlı. genelde olur ama çok nadir baz paketlerde mail desteği yok.

hostingi aldığında sana cpanel erişimi hakkında bir mail gelmiş olması lazım. oradan hostingin yönetim paneline girip mail oluşturabilirsin.

teklifini kabul edip köpeği al, biraz uğraşırsın ama yuvalandırırsın. hayvan kurtulmuş olur.

apartmandayım ve evde kedi var. en azından bir süre tutabileceğim bir alan olsa keşke.

Yani köpek korkuyor olabilir.
Aynı şekilde ayrilma anksiyetesi olabilir (sahibe alistiysa yaninda olmayınca anksiyete).

Iki sorun da kolay çözülmez kisilerin üstünde çalışmasını gerektirir.
Hayvan kötü muamele görmedikçe (ac/susuz birakma, eziyet vs) herhangi bir kurum nasil alabilir bilmiyorum. Yurtdışında bile bu konuya ancak köpek ses yapiyor diye karisilir heralde. Zor bir durum.

sosyal medyada hayvan sahiplendirme, gönüllü besleme,ilgilenme hesaplarıyla iletişime geçebilirsiniz. kalıcı ya da geçici yuva konusunda yardımcı olurlar...

yazık. sahibi iğrenç biriymiş. eğer çok güzel bakacak, sahiplenecek birilerini bulabilirsen alıp sahiplendir köpeği. adama bak al götür diyor bi de.

bu kadar sorumsuzsa kopege su ve mama vermeyi ihmal ediyor olabilir! lutfen derdini anladiktan sonra gerekirse alin. bir de kopek bakimi ile ilgili cocuklara hitap eden bir kitap varsa, alip hediye edin mesela?

soğuk algınlığının, soğukta yürümekle ilgisi yok. bağışıklık sisteminin zayıflaması ile ilgisi var. iyi beslenir, spor yaparsan soğukta 24 saat kalsan gene hasta olmazsın.

soruna yanıt ise, bu anki bağışıklık sistemin ve vucut direncine bağlı bir durum.

Soğuk algınlığı için soğukta yürümenize gerek yok zira soğuğun kendisinden değil başta rinovirüs olmak üzere çeşitli virüs türleriyle enfekte olmanız sonucunda soğuk algınlığı geçiriyorsunuz.

Bağışıklığınız da hangi virüsün hangi mutasyonuyla enfekte olduğunuza göre değişir. Daha sizde hastalığa sebep olmamış başka bir virüsle karşılaşırsanız yeniden hasta olmanız yüksek ihtimal. Aynı şekilde virüsler sürekli mutasyona uğradığı için aynı yıl içerisinde birden fazla kere hasta olabilirsiniz.

Covid ve gripte geçerli olan aynı dinamikler bunda da geçerli kısaca.

Soguk alginliginin sogukta yurumekle ilgisi var. Zira, hastaliga virusler yol acsa da soguk burada senin viruse karsi direncini dusuruyor ve sonucta hasta oluyorsun. Yani yazin ayni viruse maruz kalsan bir sey olmama ihtimali cok daha yuksek. Yuzlerce yildir bosuna soguk alginligi denilmiyor.

Bence de kismi bagisiklik mumkun olabilir.

Arkadaşım kendisini soğuğa alıştırmak istiyordu. Bir süre kışın odanın penceresi açık uyudu. Hasta oldu, iyileşti, tekrar devam etti. Bir süreden sonra soğuğa alisti. Şimdi 10 derecede bile gömlekle dolaşıyor hiçbir şey olmuyor. Yani bence bağışıklığı var soğuğun. Üzerine gittikçe üşüme ve hastalanma eşiğin değişiyor.

soğuk algınlığı viral bir hastalıktır. hatta covid19 ile akraba koronaviruslerin de yol açtığı bir hastalıktır. soğukta bir etmen ama tek başına yeterli değil zaten arkadaşlar yazmış.

Kendi aracımda problem yoksa değiştirmezdim. İkinci el sürprizlerle dolu. ama illa değiştireceksem 2021 A3.

Bütçem bu olsa bakacağım tek marka Mercedes.

mevcut aracında memnun olmadığın - yeni araçta seni ekstra mutlu edecek fark-beklenti nedir sorusu önemli.

1- kapalı otoparkın, her daim gözünün ününde olacak bir alanın yoksa cabrio araç dert.
ve ne olursa olsun su sızıyor bişey oluyor.

2- her durudma araç 60binde ve nerdeyse 5 yaşında. 700K verip direksiyonda izler, düğmelerde aşınmalar vs görmek rahatsız edici olurdu.

3- almayı kafaya koyduysam bunu alırdım. km düşük sorun çıkarma olasılığı az.

seçenekler arasında en mantıklısı gibi görünse de, a3 sedan bana fiyatına ve sınıfına göre biraz fazla dar gelmişti ya, bilmiyorum siz binip kullanıp tecrübe ettiniz mi. gerçi benim tecrübe ettiğim nispeten daha eski bir modeldi, fakat ne kadar değişmiş olabilir bilemiyorum.
öyle dev gibi bir adam da değilim yani, boyum 1,80 civarı, kilolu da değilim zayıf bile denebilir. bana bile dar geldiyse bu araba gerçekten dar herhalde diye düşündüm.

piyasa bu kadar dalgalı, ve ortada pek gerçek satıcı yokken nakitinizi başka türlü değerlendirmek daha akılcı olurdu.

teşekkürler cevaplar için.
- kapalı otoparkım var, cabrio bir heves midir yoksa cidden aşık edecek bir fonksiyon mu onu merak ediyorum açıkçası yaş da geçmeden deneyimlemek istemiyot değilim.
- bu paraya mercedes a serisi oluyor ancak a almak istemiyorum. c serisi, cla'dan itibaren fiyatlar çok yükseliyor maalesef, temiz bir araç bulmak çok zor.
- a3 sedan boyutu benim için yeterli aslında 3'ünde de boyut sıkıntım olacağını sanmyorum
- nakit param 0, arabamı satıp üstüne kredi çekeceğim. nakit param olsa farklı değerlendiririm tabii :)

a3 sedan sahibiyim, sportback'e göre çok fark edecek bir güzelliği yada özelliği yok. İçi S Line olmadıkça koltukları da aynı.

Cabrio araçların en büyük problemi ses ve ısı yalıtımı. Audi'deki o güzel müzik zevkini cabrio araç vermez. Ancak yazlık yerde 2-3 defa üzerini açarsın. İstanbul'da malum işlek caddelerdeki ışıklar dilenci, çiçekçi dolu. Yazın akşamları güzel olur ama yazın gündüzleri zaten güneş altında kullanılmaz.

Istambul'daysaniz cabrio kesinlikle hayir. bunun disindakiler de degistirmek icin bir sebep bulamadim acikcasi illa sartsa 2021 a3 ama sedan da çok yasli isi geliyor bana. iclerinde en guzeli elinizdeki model.

cabrio icin heveskiyseniz kiralamanizi oneririm eger varsa.klasik arabacilarda vardir

benim kedim note5'imi düşürmüştü. orijinal olmayandan taktırmıştım. hiçbir problem yaşamamıştım sonrasında.

yaptırdığım yer de, istanbul'da söğütlüçeşme'den boğaya doğru giderken soldaki dükkanlardan bir tanesiydi. o zaman 700 küsür verdiğimi hatırlıyorum ama çok da emin konuşmayayım.

note 4 için bu fiyat çok gibi geldi bana. üç beş yerden fiyat alın dilerseniz.

belki ali expressten falan bir yerlerden kendiniz daha ucuza bulup getirtirsiniz ve sadece taktırırsınız diye düşündüm.

yeni aldığım telefon sebebiyle o telefonu çok çok uzun seneler kullanmadığım için sonrasında ne kadar daha dayandı bilmiyorum.

Telefon modeli eski olsa da amoled ekranlar maliyetli, geçen sene 500e değiştirirdin şimdi 850 olması normal

Bir de samsung servis yedek parça fiyatlarını internete koyuyor orda kaç demişler

Aldığın ikinci el telefonun da ekranının orjinal olduğunu bilemezsin, ekranda sorun varsa yan sanayi takıp satarlar

ekranı kırık note4 sahibi olarak bu konuyu epey araştırdım. amoled ekranlar ciddi pahalı en ekonomik çözüm aliexpress üzerinden yanık-gölgeli ekran getirtmek (200tl). garantiden değişen ekranlar bunlar ve kullanımda çok az fark edilir gölgeleri var.

bu arada muhtemelen tamircinin de sana takmayı teklif ettiği ekran bu 200 liralık gölgeli ekranlardan. şu an note 4 gibi eski bir telefon için 800-900 harcanmaz.

Telefon piyasasını bilmiyorum Türkiye'de değilim ve artık telefon tamir etmiyorum. Hobi olarak yaptığım bir aktiviteydi. Orijinal ekran olmadığında da gayet iyi çalışabilir ekran ancak renk doğruluğu biraz farklı olabiliyor hassas bir göz farkedebilir. Ayrıca dokunmatik hissiyatında bazen bazı problemler olabiliyor. Hiçbirisi telefonu kullanmaya engel değil ancak orijinal yeni telefon gibi "crisp" olmuyor.

ne gibi bir şey olacak?

Bu zamana kadar dayak yiyip hapislerde çürüyeni görmedim ama siz yine de tedbirli olun nolur nolmaz.

Bisi olmaz.

şifre güvenliği olduğu için sorun çıkmıyor. ben kartlarımdan birini kız arkadaşıma verdim, 2 yıldır sorunsuz sürekli kullanıyor. bu güne kadar bir kişi bile isme bakmadı.

nolacak canim. sikayetci olunmadikca. ben eve gelen temizlikca ablaya bile veriyorum kartimi temizlik gunu evdeysem malzeme almaya gidicem diyor al karti istedigini al diyorum.

3d baskı yapan her yer yapar, sla veya mjf baskı ile oldukça yüksek kalite alırsınız. ancak sonrasında boyama işlemi gerekir.

yeni iş kollarına açıldığı için bi süredir sanırım aktif değil ama yine de çalıştığı dönemde iyi iş çıkaran; kilden minik heykeller/figürler yapan yer için:
instagram: @tadaadesign

Kıyafet üstünden işe yarar mı bu?

bu işin en babası taser onda bile taser'i çekince adam canlanıyor saldırmaya devam ediyor.

bu muhtemelen ondan çok daha dandiktir.

amerikan polis videolarındaki taserları izle.

bıçaklı adama şok silahi ile yaklaşabileceğini mi düşünüyorsun.

Bunu kullanmanın çok kolay olacağını sanmam. Bir de büyük. Bence ilk once kaçmaya/korunmaya çalışın. Yanınızda bir de biber gazı olsun. Mesela elektroşok için bıçak mesafesine girmeniz gerekirken biber gazını daha uzaktan kullanabilirsiniz. Etkili bir biber gazı, yanında da saldırganın silahsız olması ihtimaline karşı da ek olarak başka bir şey kullanabilirsiniz sanki. Elektroşoku ben tek başına silahlı birine karşı kullanamazdım. Bıçak bile daha avantajlı öyle bir durumda ki o bile bıçak düellosu olurdu. Ama bir de amerikan polislerinin kullandığı gibi elektroşok tabancası var. O bulunabilirse elektroşok olarak daha doğru olabilir.

Bıçaklı bir adamdan uzak durmak, kaçmak dışında pek savunma taktiği yok profesyonel biri değilseniz.

Kimseyle tartışmamak, kavga etmemek, akşam eve varmak tek hedefimiz olmalı medeniyetsiz topraklarda.

Sabahtan beri ben de videoyu izleyip kafamdaki senaryoları canlandırıyorum.

Uzak durmak, abi çekip suyuna gitmek, sakinleştirmek, egosunu okşamak, o bıçakla kimseye zarar vermeden oradan ayrılmasını beklemek en doğrusu.

Hiç birimiz süpermen değiliz.

[mesajın bundan sonrasını da uzun uzun yazmıştım ama sildim]

Ben de bu videoyu izleyip kafamda bin tane senaryo kurdum, sonra evdekilere biber gazı aldım.

Bu adama yaklaşılmaz öncelikle. Adam elinde bıçak sallıyor. 7 metreyi 1 saniye aşabilir. 1 saniyede zarar görmeden nasıl yapacaksınız? Karşı tarafta bu tip şey varsa ve saldırıya geçiyorsa -kaçamıyorsak- en iyisi biber gazı kullanmak. Videodaki kadınla adamın arasındaki mesafe için konuşursak biber gazı yetersiz kalabilir. Yani adamı etkiler ama devam eder. Biber gazının da nasıl kullanılacağını bilmek gerekiyor. (Self defence videoları var) Yoksa siz de etkilenirsiniz.

Bu gibi ekipmanları kullanmak için kendinizi eğitmeniz gerekiyor. Hangi senaryoda nasıl kullanılır, zarar almadan durumdan nasıl kaçılır gibi. Yoksa bıçaklı birini bunla ancak belli süre durdurabilirsiniz sonra kaçmanız gerekiyor. Ama tabi hiçbirşey olmamasından iyidir yanınızda birşey taşımak, en azından stresi azaltır. Olaydan kaçılamıyorsa kullanılabilir

aklıma gelmişken amerikalı aynasız diye bi youtube kanalı var.

orada şöyle bi soru sorulmuştu, amerikan polisleri bir saldırganı neden defalarca 20 kere 30 kere vuruyor diye.

adam da bunu videolarla açıklamıştı, adamı 30 defa vuruyoruz, kesinlikle ölecek ama ölene kadar 1 2 dakika geçiyor, o sürede de saldırmaya devam ediyor. hemen etkisiz hale gelmesi için ya kafadan, ya omurilikten vurulması lazım yoksa kesinlikle durmuyor daha şiddetli saldırıyor diye açıklamıştı. ayrıca o tür olaylarda kafadan, omurilikten veya bacaktan vurmak imkansız derecede zormuş.

bıçaklı biri varsa arayı çok açıp öyle müdahele etmeniz gerekir demişti, hatta bizim polisimiz de ölmüştü böyle bişeyde.

yani karşındaki adam tehdit algılayıp saldırmayacaksa bile saldırıya geçerse ölürsünn.

bibergazına da inanmıyorum ben, elin psikopatlı almış uyuşturucuyu adam hisseder mi hissetmez mi, ne kadar etkili olur, tutarsa hadi iyi, tutmazsa, ya kendi gözüne gelirse rüzgarla falan. o zaman iyice bittin.

orantılı güç iyidir, al bi tane sağlam coldsteel çakı, kanunumuzda bıçak taşımak yasak bile değilmiş, yeter ki kan oluklu, sustalı ve bunun gibi yasak olanlar olmasın. istersen kılıçla gez diye açıklamıştı türk polisi olan bir youtube kanalının sahibi.

aramaya zamanım olmadı ama kanal bu, bu değilse bile diğer soru cevaplarda yanıtlamışlardır

www.youtube.com

bu da amerikalı olan

www.youtube.com

abd donanmasında eskiden asker olan elemanın videosu vardı twitterda. kendinizi tabancaya ve bıçağa karşı nasıl korursunuz diye. cevap olarak kaçın diyordu. bu kadar basit.

Biber gazı satın alın. En temizi budur. Biri size saldıracak olduğunda çıkartıp sıkıp kaçacaksınız. Hem davalık olacağınız bir sonuç yaratmaz hem de anında etkisiz hale getirir kişiyi.

@killerbee bir de bu var
(bkz: mozambique drill)

Bende şunun 27'si var. Direkt öneririm, bu fiyata kaçmaz diyorum hatta.

www.monsternotebook.com.tr

edit: aşağı yukarı asansör sistemi mevcut bu arada.

IPS mat ekranlar iyidir. bütçe sorun değilse dell ultrasharp serisi tavsiye ederim.

dell ultrasharp +1

Aradığın özellikler şunlar.

1. En az 144hz yenileme hızı. Monitör yenileme hızı azaldıkça gözleri yorma ihtimali artıyor.

2. Mavi ışık filtresi. Bu özelliği olan monitörlerde ekranı sarartıp gözleri acıtmasının önüne geçebiliyorsun.

3. Dikey konumlama özelliği. Kod yazanlar için çok önemli bu özellik. Lazım olduğunda monitörü çevirip dikey kullanıyorsun. Dikkat, curved monitörlerde bu özellik bildiğim kadarıyla yok.

Eğer 2-3 monitör kullanılacak ise 24-32 inç arası monitörler işinizi görür. 27 idealdir.

Eğer tek monitör kullanılacaksa 21:9 veya üzeri formatlı 34 inç ve üzeri monitörler lazım ancak o zaman dikey konum olmuyor.

Buna göre seçin. Markanın cidden hiçbir önemi yok. Ips ekran iyidir ama şart değildir. VA paneller de gayet yeterlidir. IPS panel renk doğruluğunun önemli olduğu fotoğraf vs işlerinde daha önemli bir seçenek.

Yolu yok. Temiz 1 sene tam bela olacak.

bu sene 3 kedi eğittim. eğer kedinizin huyu saldırgan agresiflikte değilse niyeti oyun ama ne yapacağını bilemediği için ele-yüze saldırıyor ısırıyorsa eğitim vermelisiniz.

kısaca çok net biçimde el onun oyun aracı değil. elle oynatmayın. ilk olarak sesle ona kızdığınızı anlayacağı bir ton bulmanız lazım. hafif dürtmek de oyun modundan çıkıp bişey oluyo galiba kafasına geçmesini sağlar.

gerisi pekiştirme ele atladığı severken ısırdığı vs her durumda sesli ve fiziki uayrıyı alacak neşesi kaçacak. kıyamıyorum demeyin yoksa ömür boyu başa bela olur.

yalnız burada trick ısırdığı veya tırmaladığı anda tepkiyi vermek ve tepkinin de orantılı olması. patisiyle ufak dokunuşa ya da oyun amaçlı çok minik ısırığına büyük tepkiler vermeyin.

sprey su biraz karışık onun yerine sese-uyarıya tepki vermesi daha sağlıklı. çünkü bu "hayır" uyarısını iyi öğrenirse ilerde diğer hatalı hareketleri için çok rahat kullanabilirsiniz.

şu an tam en ergen oyun yaşlarında büyüdükçe sakinleşecektir ama şimdiden öğrensin.

gümrükte kalan malların ihaleleri var. tasiş'in sitesinden takip edebilirsiniz.

Yağsız tuzsuz lor. Tavuk yumurta. Başka çaremiz yok dostum. Bu gidişle spor da lüks olacak

Yumurta akı, lor, whey protein.

öncelikle müsabakaya hazırlanan 100kg yağsız kas kütleli bir adam değilsen o hayal ettiğin oranlarda proteine ihtiyacın yok. fazlası vucuttan atılıyor ve sindirimi esnasında gereksiz atıklar da ortaya çıkıyor. vucut ağırlığı x 1.5 veya 1.6 gr oranında protein yeterlidir. yumurta, tavuk eti, ton balığı (fazlası ağır metal birikiminden dolayı tavsiye edilmiyor) zaten bilinen şeyler. fakat sadece proteine dikkat edip lifli sebzeleri, uygun oranda temiz karbonhidratı, sağlıklı yağları, yeterli miktarda suyu, çinkoyu-magnezyumu atlarsan tek başına proteine harcadığın para da ziyan olur.

yani başka çare yok maalesef.

yumurta, et, tavuk, ton balığı, somon, whey, ruşeym, mercimek, fasülye.

ha ben etçil olduğum için ağırlığı hayvansal proteinlere veriyorum ama vegan beslenen vücutçular da var sonuçta.

@orpheus ben kilom kadar alabilsem yeter açıkçası ne hayal ettiğimi nerden çıkardın ki yukarda da yazmışım zaten en az kilo kadar alınmalı diye. evde makarna, bulgur, sebze yemeği, hamur işi, çorba vs. varken 70-80 gram proteini bulmak çok zor ama bundan bahsediyorum

haklısın, kilon kadar ya da kilo*1,3 kadar protein almak o kadar kolay olmuyor.

mesela şöyle yapıyorum: 1 buçuk yemek kaşığı loru, baharat (kekik, pul biber) karıştırıp, üzerine 2 tam yumurta ve 2 de yumurta beyazı kırıp çırparaktan pişiriyorum. biraz daha kıvamlı ve lifli olsun dersen; 1 yemek kaşığı da yulaf katabilirsin.

böylece hem çok doyurucu, hem de çok proteinli bir öğün oluyor.

ilaveten, gün içinde çayın kahvenin yanında fellas'ın yüksek proteinli barlarından yiyebilirsin. böylece kurabiyemsi şeylerden sakınmış olursun.

soğuk içecek olarak, hazır sütlü proteinli içeceklerden alabilirsin arada.

tabii bütçeyi en az zorlayanı bu içeceği whey ile kendin hazırlaman olur.

Ben doktor degilim tabii ki de bunlar duz vitamin, erkeklere zarar verebilecek herhangi bir madde yok (zaten sakinca yaratacak kadar bir sey olsaydi recetesiz satilmazdi)

hiiiiic sanmiyorum duz vitamin

İçerik zaten normal vitamin de, dozajlar fazla olabilir mi?

decavit muadili elevit kullanıyorum, içeriği yüksek ve fiyatı uygun olduğu için sporcular da kullanılır genelde. bir sorun olmaz. sadece hiç ara vermeden devam etmeyin 3 hafta alıp 1 hafta ara vermek öneriliyor.

yıllardır kullanıyorum decavit. bi sorun olmadı.

Bankaların cüzzi para karşılığı alım satıma aracılık ettiği sistemleri var artık.

Misal: www.isbank.com.tr

Islem sirasinda calisan soruyor paranizi aldiniz mi diye. Satan kisi evet diyor ve islemler tamamlaniyor. Chicanin gonderdigi olay guzelmis.

Bunu ben de soruyordum araba almadan once insanlara ama o kadar insan hepsi araba almis bir şekilde, bana net bir sekilde anlatamıyorlardi olayı. Ulan kendin alirken nasil aldin arkadas paranı nasil güvence altina altin diyorum bir cevap alamıyordum.

Aslinda noterde yapilan islemde hicbir sikinti yok. Yani ben mi saticiya guvenmek zorunda kalacam satici mi bana guvenmek zorunda kalacak durumu yok.
Satan adama satis icin kagidi imzalatiyor noter. Sen de o asamaya gelindiğinde parayı gonderiyorsun.
Satici parayı almadan kagidi neden imzalasin ki ya parayi gondermezsem diye soracaksin. Bu noktada noter adama imzalatiyor ama kagit noterde, henuz ruhsati basmamis oluyor. Dolasiyla arabayi satti adam ama araba hala sende degil, parayı göndermezsen adam arabayi kaybetmeyecek.
Bu nokta garabti noktasi iste. Sen bu noktada parayı artik gönderebilirsin. Daha sonra adama paranızı aldiniz mi diye sozlu olarak soracak ve teyit alacak. Sen parayı göndermis isen adam evet diyecek ve ruhsat basılıp sana teslim edilecek. Eger gondermemissen de adam almadim diyecek ve ruhsat basilmayacak, adam da garantide. Sen de o noktada parayı gönderebilirsin cunku imza atildi ve araba artik noterde, sana ruhsat basip teslim edebilecek durumda noter.

Parayı da banka kanalıyla gonderiyorsun zaten, kayitli ve kanitlanabilecek islem. Adam oldu da parayı almadim dese bile sende kanit var.

bankaların güvenli transfer yöntemlerini kullanın + noterde evraklar hazırlanırken araç üzerinde herhangi bir satışa engel borç-haciz-rehin vs olup olmadığı kontrol edilir. yoksa işlem devam eder ve satışa hazır hale getirilir ancak bu aşamadan sonra parayı gönderin.

bir önemli konu da parayı sadece ruhsat sahibinin hesabına, açıklamasına aracın bilgilerini yazarak gönderin. benim hesapta kredi borcu var, dayıma-enişteme yollayalım türü teklifleri asla kabul etmeyin.

higm.adalet.gov.tr

bu tarz uc kagıtlar genelde noter anında donmez. ya noterden once doner ya da noterde satıcı/ruhsat sahıbı farklı gıbı olup siz parayi farkli bir isme gonderirseniz olur. yani noterde adamın tüm kimlik bilgileri ortada iken parayi alayim noterden kacayim biraz macera olur. tabi ki bunun icin iki tarafi da koruyan bankacılık sistemlerini de kullanabilirsiniz. bir ara takas bank diye uygulama vardi. hala var mi bilmiyorum.

Biz noterdeyken işlemler yapılmaya başlandı. Noterdeki memur para alış verişinizi yapabilirsiniz dedi. Parayı gönderdik. Hesaba geçince para hesaba geçti dedik notere. O da işlemleri tamamladı.

www.tasittakas.com.tr

pobiyotik olarak satın aldığın market yoğurdunun zerre faydası yok. bu manada kefir.
genel olarak da kefir ev yoğurduna kıyasla daha fazla canlı bakteri barındırıyor.
ancak düzgün mayadan bir ev yoğurdu yeterli olacaktır.

bir de kefir-yoğurt vs ne tür bir fayda bekliyorsun ? değişik sorunlar için farklı probiyotik içerikler gerekiyor.

çıkacağı gün uçusuna 1-2 saat kala biletiyle beraber hava alanındaki göç idaresi veznesine gidecek orada cezasını ödeyecek. bu vezne uluslarası uçuş yapılan tüm havalimanlarında mevcut. sürelere dikkat edin deport alırsa bir daha türkiyeye gireken 3-6 ay beklemek zorunda kalabilir.

Çok Teşekkürler. Vize ihlal ofisindeki çok değerli memurlar telefona bakmadıkları için Ekşiden yardım alıyoruz. En iyisi 3-5 saat önceden gitmek.

bakmazlar, biz uçuştan 3 gün önce gittiğimizde bile borcumuzu söylemediler. illa biletle beraber uçuştan 2-3 saat önce gelecekmişiz.

Biz yaklaşık 5 senedir özkayışdağ su kullanıyoruz tadı erikliye benziyor çok memnunuz. Şuan 12.5 liraya alıyoruz. Denemeye değer.

Buzdagi & kuzeyden kullaniyorum. Bayide 15 tl ama zam gelmek uzeredir muhtemelen

özkayışdağ 83. sırada :(

buzdağı iyiymiş 2. sırada (gerçi 3 sene önce analiz edilmiş ama ne yapalım). kuzeyden 60.

saka su

Kuzeyden ve buzdağı. Kuzey kazık oldu iyice 19.5 tl. Buz için 16 veriyorum Whatsapp tan yazınca geliyor.

Javsu, 12 tl. Ankara.

fuska

tablonun hiçbir geçerliliği yok. tabloyu yapan fuska'yı yapan ekip.

PürSu

Bulak Su. Fiyatı biraz yüksek gibi, başta önyargılıydım ama tadını çok beğendik. Çok memnunuz şimdilik.

jav su 13tl, ist.

Vakıf Taşdelen 17,50 tl

borcunuz olduğunu düşünmüyorsanız kimseye birşey ödemenizi tavsiye etmem.

İcra için işlem yaptıklarında itiraz etmeniz gerekiyor. Sık sık edevletten kontrol edip herhangi bir durumda da süresinde itiraz ederseniz sorun yaşamazsınız.
Ancak son bir iki yılda durumlarda (edeblete düşme ya da mevzuat değişikliği vs) değişiklik olduysa bilemem.

ödemeyin

uyap vatandaş portalı üzerinden ücretli sms bilgilendirme sistemini aktive edin. adınıza açılan herhangi bir takip vs. durumunda anında sms gelir.

Tabii ki ödemeyin. Üstüne suç duyurusu + kvkk şikayeti ile tazminat alın.

@cahs katılıyorum. düzenli e devlet kontrolü yapın. büyük ihtimal birşey çıkmayacak.

taksi duraklarına sor, mutlaka boşta söför vardır ve en azından referanslı biri olur. taksideki 12 saatlik yevmiyesini verirsin.

buraya yazsan bulursun.
Ben gelirim evden calisiyorum zaten

(bkz: spago)?

(bkz: frankie)

ceylan intercontinental'in terası da olabilri, manzarası çok güzel.

(bkz: vogue)

16roof

spago +1

Sektörel olarak buna yönlendiriliyorlar. Genel olarak beğeni algısını sektörler oluşturuyor. Güzellik sektörü, giyim sektörü, mücevher sektörü vs.

Bunun yanında geçmişten gelen bir yatırım aracı olması ile tercih ediliyor. Eskiden ve hatta bazı bölgelerde hala kadınlar “gelin” olarak başka bir haneye gidiyor. Ellerinde avuçlarında bir şey olmadan, kendilerini geçindirecek bir gelirleri olmadan. Bu kültürlerde ise gelinin altınlara sahip olması ve bu altınlarla herhangi boşanma, ölüm, acil durumlarda kendini daha güvende hissetmesini, düştüğü çukurdan çıkabilecek gibi hissetmesini sağlıyordu.

Bu tip davranışlar artık bilinç altımıza kazınmış durumda. Mesela ben maaşlı çalışanım. Eşimden daha fazla kazanıyorum. Ailem de paragöz insanlar değiller kesinlikle. Tüm düğün masrafları vs ortak bölüşüldü. Gelenek görenek diye saçma sapan işler yapılmadı vs. Ama büyük annemler büyük babamlar bana altın takıldığında içten içe kendimi garantiye aldığımı düşündüler. Oh iyi dediler.

Yani halkın hala yarısı bu kafadayken, sektör de buna yönlendiriliyorken, kadınlara mücevher ve altın sevgili pompalanıyorken bunlardan vazgeçmek halk için çok zor.

Bu parametreleri farkedip “tektaş ne ya” diyebilen kadın sayısı da bu nedenle oldukça az.

bence bu da bir genelleme. mesela küpe kolye alacaksam altın tercih ederim ama sebebi kararmasın, bana özel bi şey olsun vs. Başkalarının bana bunları alma zorunluluğu elbette yok, imitasyon da hediye gelse mutlu olurum. Ama erkekler sanıyo ki imitasyon alırsam karşımdaki kadın benim onu önemsemediğimi veya maddi durumumun yetersiz olduğunu düşünür- halbuki alakası olmaması lazım.

tektaş meselesine gelince evet "tektaşsız evlilik teklifi olmaz" gibi bi algı var. Bana biri tektaşla değil de beni ve zevkimi anladığını gösterecek başka bi şeyle gelse anlamı daha büyük olurdu. Bu arada çevremdekiler burun kıvırırdı tabi.

Yani herkes üstüne biçilmiş kuralları oynamaya çalıştığı için de biraz böyle bence.
yoksa her kadın aynı değil.

Ben beğeniyorum, erkeğim. Şu saat baya güzel bence:

www.ablogtowatch.com

Kolye yüzük vs. takmıyorum ama güzel bi kolyeyi kadında görsem beğenirim.

zimbirik +1, sosyal medya, reklamlar vs. bütün estetik algımızı sadece estetik de değil hayat ile ilgili algımızı değiştiriyor.

bununla birlikte kadınlar genellikle fark edilmek için bir şeyler yaparlar. parlak şeylerde fark edilmeyi arttır. tabii ki bunu ben mutlaka kalabalıkta fark edilmeliyim diye yapmazlar. bu bilinç altlarında bir yerlerde kodlanmıştır ve bu koda göre hareket ederler. her durumda ve her şartta bu kodlara uyulacak diye bir şeyde yoktur.

bir çok toplumda fark edilmek/beğenilmek için parlak renkli makyajlar yapılır (savaç boyası gibi) canlı renkli kıyafetler giyilir vs.

güzellik ve mücevherat sektörü işte bu kodlara oynar onları aktifleştirecek reklamlar yayınlar yapar ve genele yayılıp algı biçimini değiştirir.

Standart bir türk kadınını düşün. Eğitimi yok, geliri yok, hayatı ailesine hizmet etmekle ve koca beklemekle geçmiş. Sosyal çevresi eş dost akraba ve komşulardan öte değil. Kendini farklılaştırabileceği, özel hissedebileceği tek bir şeyi yok. Ona sunulan tek şans, kocasının ona olan ilgisi. O ilgiyi de sadece kendisinin görmesi yetmiyor, çevresinin de görmesi lazım. Çevresi de bu ilgiyi sadece parayla ölçebiliyor. İşte o altın, pırlanta takıntısı o ilgi gösterme takıntısının getirdiği bir şey. Koluma 10 bin tl takıyorum, işte beni kocam bu kadar seviyor / işte ben o kadar zenginim tripleri sunuyor yani sistem sana.

Altına gümüşe karşı değilim en azından yatırımsal bir değeri var, ama değeri olmayan pırlanta gibi şeyler bana sadece kazıklanma manasına geliyor. Evlenirken de eşime tek taş almadım, hala da söyler keşke alsaydın diye. Onun yerine dünyayı önüne sererim de yine o aptalca rekabete girmem. Senin taşın şu gram, benimki böyle parlak şöyle büyük, gerçekten aşırı saçma.

erkeğin mücevheri de arabası, saati vs.

Abi cunku kadin? Binlerce yıldır boyleydi kadinlar. Kadın ile erkek arasinda biyolojik ve hormonal farklar var nihayetinde. Bu da duygularini tercihlerini yasam tarzlarini her seyini etkiliyor.
Her sey medya etkisi, kultur etkisi, sosyal konstrüksiyon falan da değil, nihayetinde kadin ile erkegi tabiat ayiriyor bazi noktalarda.

Medya internet zart zurt yokken hatta matbaa bile yokken kadinlar mucevhere düşkündü. Kadinlar neden duygusal ile ayni turden bir soru bu. Duygusallar çünkü onlar kadin.

Bu soyledigin gecersiz bir genelleme falan da değil, evet kadinlar mucevherr duskundur bu dunyanin her yerinde gecerli olan ve bilinen bir sey. Şahsen ben kendim de taki takmayi seven, kulagi bilekleri boynu takiyla dolasan bir erkegim ama benik boyle olmama genel olarak kadınların mucevhere düşkün olup erkeklerin umrunda olmadığı gerçeğini değiştirmiyor. Uc bes tane erkegim farkli davranması bu genellemeyi yalancı cikaramaz.

stavro +1

medya, sektör, televizyon görmemiş afrika kabilelerinde de kadınların kendilerine has makyajları ve takıları oluyor.
bazısı sadece süs için bazısı erkeklerin de kullanabildiği bir anlam ifade eden şeyler oluyor.
ama insanın kendini ve içinde bulunduğu topluluğun ya da konumunun ifadesinin yollarından biri bu aslında.

şu andaki sorun, tektaş falan gibi şeylerin özgünlükten uzak oluşu bence.
ben de kadın olarak tektaş falan hiç sevmem ama genel olarak takı severim mesela.
evlenirsem de ona göre bir alyansım ya da yüzüğüm olur, tek taşım olmaz.

Mücevher pahada ağır, yükte hafif bir eşya.

Kadınlar mücevhere düşkün demek biraz durumu basitleştiriyor aslında. Bu durumu biraz daha evrimsel boyutta incelemek gerek.

Geçmişte, kadınlar eve ekmek getiren ve aileyi doyuran erkekleri tercih ediyorlardı. kendileri çalışmadıkları için erkeğe bağımlıydılar. bu yüzden de kenara bir miktar para veya altın koymak onları erkeğin evi terketme olasılığına karşı biraz korurdu.

günümüzde, pırlanta veya mücevher beklentisi iki şeyi temsil ediyor:
1. erkeğin alım gücü
2. kadının finansal güvencesi

kadınlar "tektaş ne ya" demekten imtina ediyorlar çünkü alımgücü yüksek bir erkekle beraber olmak istiyorlar. paragözlük değil, kadınlık içgüdüsü.

debriyaj balatasının zorlanmasından dolayı gibi geldi bana.

Bana da oyle geliyor ama 20 yillik soforum. Inadina da asiri dikkat ederek par ediyorum ama yine de geliyor.

Birinci ve en yüksek ihtimal debriyaj fazla zorlanıyor olmalı. Motor sesinden de anlaşılır zaten.

Debriyaj balatası. Kesin bilgi, vücut dilinde yayalım.

Balatayi yakmissin.

debriyaj bitiyor ya da ayarsız bu yüzden balatayı tam kavrayamıyor, 30 saniyelik park işleminde bu kadar koku gelmesi normal değil. yüksek devirde balatayı sürte sürte arabayı yanaştırmak kolay geliyordur. daha düşük devir ve daha yüksek kavrama ile park etmei deneyin koku gelmez.

Demek ki sorun kullanım tarzınızda değil, balata inceldiği için kaçırmaya başlamıştır. Debriyaja hiç basmasanız bile yokuşta zorlandığında baskı kaydırıyordu balatayı.

Banka aracılığıyla kaynağı sorgulanır.

demez. devamli gelirse derler. ya da random denetime denk gelirsen.

Maks 4 sene icinde vergisini isterler onun disinda soran eden olmaz.

Her türlü gelir için iki husus vardır:

1 - Paranın kaynağı ne: Bunun nedeni paranın herhangi bir suç kaynaklı olup olmadığını anlamak. Her ülkenin "Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörizmin Finansmanının Önlenmesi" prosedürleri bunu gerektirir. Yüksek tutarlı işlemler için bildirim zorunlulukları vardır. Finansal kurumlar bu tür işlemleri ilgili resmi kuruma (Türkiye'de MASAK) bildirmekle yükümlüdürler

2 - Vergi: Ortada bir gelir söz konusuysa bunun beyan edilmesi ve gelirin türüne uygun verginin (Mesela miras kaldıysa veraset vb. gibi) ödenmesi gerekir.

Devlet zaman zaman çeşitli uygulamalarla bunları hafifletebilir. Mesela yakın zamana kadar yürürlükte olan "Varlık Barışı" yasası, yurtdışındaki birikimlerin kaynağı sorulmaksızın sadece %1 vergi ile Türkiye'ye getirilmesine olanak sağlıyordu diye hatırlıyorum.

Bana yurtdışı hisse satışı sonucu gelen parayı sormuşlardı kaynağı ne diye. Milyon değil 5-10 bin dolardı

2021 hazirana kadar vergi barışı vardı, istediğin kadar parayı yurtdışından beyan ile "vergisiz" getirebiliyordun.

sen o parayı bul bu işlerin bin türlü yolu yordamı var. mesel kapalıçarşıda elden transferciler var. ydışı parayı teslime eder burada gene elden teslim alırsın.

vergi barışı 2021 aralık'a kadar devam ediyor şimdilik. vergisiz bir şekilde gelen parayı alabiliyorsun, yalnızca bankana bir form doldurman gerekiyor, yine de tabii milyon dolar olsa bu para kaynağını sorarlar herhalde diye düşünüyorum.

kripto para olursa kaynağı örneğin sorun olmuyordur. çünkü türkiye şu an bunu vergilendirmiyor, yıllardır tuttuğun bitcoinin varmış ve satmışsın.

Belki BCG olabilir.

(bkz: çiçek aşısı)

ısırık izi gibi olan çiçek aşısı. bildiğim kadarıyla en son 1970'lerin sonunda yapıldı (79 doğumluyum, bende yok). 90'lar ortaları gibi ilkokuldaysanız çiçek aşısı olma ihtimaliniz yok, o başka bir şeydir.

kolda diğer bir iz bırakan aşı ise bcg yani verem aşısı. bebeklere hala uygulanıyor. bizim zamanımızda ilköğretim döneminde de önce tüberkülin testi denen bir testle bağışıklığın devam edip etmediği kontrol ediliyor, bağışıklığı devam etmeyene yapılıyordu. ilköğretim öğrencisi oğlum var, onlarda böyle bir şey yok. kaldırmış olabilirler.

muhtemelen eksik hatırlıyorsunuz. sağlık görevlileri önce gelir, herkese ön koldan deri altına yapılır ve 2-3 gün beklenir. 2-3 gün sonra bağışıklığı devam edenlerin iğne yapılan yeri tepki verir, kızarır şişer. sağlık personeli 2-3 gün sonra yine gelir, kolları kontrol eder. test yapılan yeri kızarıp şişmeyenlere aşı yapılır, kızaranlara yapılmaz.

siz bu ikinci aşamayı hatırlıyorsunuz. önce test yapmışlar, bağışık olduğunuz görülünce de aşı yapmamışlar.

bebekken yapılan bcg aşısı da kolda iz bırakır. hemşire onu görüp de yapmamış olabilir. lakin bebekken aşılanmış olmak, aşının tutmuş olduğu anlamına gelmiyor. yani sırf bebeklik izine bakıp "aa sende bebeklik aşı izi var" diyip yapmamasına pek ihtimal vermiyorum.

çiçek ve bcg dışında iz bırakan bir aşı da yok bildiğim kadarıyla.

E nabızda bebekken yapılan aşılar bile gözüküyor bakın isterseniz

Başka ülkede olsa belki araba satmak derdim ama Türkiye araba değer kaybeden bir olay değil. Aksine bu sene sattiginiz araba seneye 300 olacak 350 olacak gidecek böyle.

Yani siz o 250lik arabadan iki sene sonra almak isterken 350 odemeniz olasi. Ha bundan sonra hiç araba almayacaksaniz ihtiyacınız olmayacaksa ok.

Odeyebiliyorsaniz arabayi satmayin.

bence arabayı satmadan alın. bu devirde araba ihtiyaç artık ve fiyatlar sürekli artıyor.zaten bir süre sonra 9800 size çok az gelecek.

Arabayi satmadan kredi cekerim bela gelirse basima oyle satarim.

ala09 +1

arabasız çok zor. en azından 100k civarı 2005 model bir arabaya geçmeniz lazım bence. arabaya alışan insan arabasız yapamaz derim.

ytd. arabalardan anlayan bir tanıdığımın akrabasına audi a4 almışlar geçen ay 440bine.

1 ay sonra galerici arayıp araçtan memnun değilsen getir 520 ye geri alayım demiş.

adam hayret ettim bu nasıl bir iş diyor.

ikincisi enflasyon falan kredi faizin sabit olacak enflasyon böyle giderse 1 sene sonra bile kuş kadar kalabilir ödeyeceğin miktar.

armut.com üzerinden referanslarına bakarak bir tesisatçı bulmuştuk. memnun kaldık.

Benim tesisatçı var çok iyidir hala bulamadıysanız numarasını vereyim.

önce MR çektirin ve ne yapılacağına doktor karar versin. fizik tedavi iyi geliyor, 15-20 seans deneyin. nedeni psikolojik de olabilir. meditasyon, yoga iyi gelir.

emin olmak adına hekim kontrolü ardından fonksiyonel antrenman alanında çalışan bir spor hocası.

görmedim, net bir şey diyemem fakat anlatılana göre çok büyük ihtimalle kas kuvvetsizliği sebepli spazmlar sonucu ağrı oluşuyor.
pasif şekilde esnetmek (masaj) geçici çözüm sağlar. kalıcı çözüm içinse o kasın hem kuvvetlendirilmesi hem de aktif plastik olarak esnetilmesi gerekiyor.
maalesef kalıcı çözüm, iki seanslık bir şey değil, yaşam tarzında değişiklikle olacak.

Masajla geciyorsa hayatinda bir seyleri yanlis yapiyorsundur, kas kendini korumaya aliyor tas gibi hale gelerek.

Tek elde agirlik tasimayi, tek omzunda canta tasimayi birakmalisin. Sandalyede tek tarafa kaykilmamalisin.
Eller bos uzun yuruyusler yapman lazim.

Doktora gidince de benzerlerini soyleyecek.

Eski duyuruculardan compadrito reisin yazisi beni duzeltmisti
eksisozluk.com

Su yaziyi okudum ve 10 senedir tik demedi

www.youtube.com

bu egzersizleri düzenli uygula

Aküyü plastik kelepçeyle, plastiğide hızlı co ile sapasağlam yaparsınız.

akü için sırt çantalarında kullanılan kilitli kayışlardan iki adet alıp (tokası plastik olsun) yukarıdan aşağıya sabitlersin.

diğer kırık için de sanayilerde iran yapıştırıcısı diye çift bileşenli bir yapıştırıcı var. yapıştırılacak yeri kalın zımpara ile zımparaka tozdan kirden temizle. malzemeyi güzelce karıştır fazla oyalanmadan yapışacak yere sür. gerekirse sağı solu bantla kapat içine yapıştırıdan dolgu yap. kuruduğunda çok sağlam kemik gibi olur. hafif zımpara ve siyah boyarsın tamamdır.

evde bulduğu bilgisayar, nakit para, değerli ziynet eşyası vs. alabilir, kanunen yaşamsal ihtiyaç sayılan yatak, buzdolabı, tencere-tava, ocak gibi eşyaları alamaz.

ancak bilgisayarın okul hayatı vs gibi durumlar için zorunlu eşya olduğu beyan edilirse oradaki haciz memuru eşyayı almayabilir. hatta bu konuda bir yargıtay kararı da olması lazım.

Valla rahmetlik pederin işyerinden kanuna da aykırı olarak, üstelik ikaz ettiğim halde ve haklısınız ama bir müdürüme sorayim diyerek imalatta kullandığı makineleri almıştı haciz memuru. Müdürü de alınmaz ama sen gene de al, mahkemeye başvursunlar demişti.
Böyledir, ötesini sen düşün.

Bilgisayarım ile iş yapıyorum evimde televizyon vs yok tek maddi şey bilgisayar o yüzden korkum o.

İşin için gerekliyse alınmaz. Hacze geldiklerinde söyle.

almazlar.

havaların serinlemesiyle birlikte sıcak su kullanımının artmasına bağlı olarak oradan akan su da artıyor.

en fazla içi kireçle kaplanıp ömrü dolabilir, neden patlayacak olsun onu anlayamadım.
patlaması için devre kesicinin bozulması ve suyun derecesinin durmadan yükselmesi gerekiyor.
aşırı ısınan suyun biriken buharından patlıyor yani.
eğer göstergeler ve ayarlar çalışıyorsa durup dururken patlamaz.

içeride su aşırı ısınıyor bile olsa, zaten o buharı su olarak atıyor dışarı.
suyu dışarı atma nedeni o yani.
patlaması için o buharı atamaması lazım.

Havanın soğuması aklıma geldi ama bu evde 3. senem ve ilk defa böyle akıtıyor o nedenle endişelendim. Termosifon patlaması hep aklımda olan bir korku, normalden farklı bir durum olunca arttı. Neyse, içimi biraz rahatlattınız, içinde birikmesindense atması daha iyi en azından.

Kireçlenmiştir. Duş başlığı bile kireçlenmiş olabilir. Sıcak su akışı azaldı mı? Evetse kombici çağırıp kirecini temizletin.

Bi fotoğrafını atar mısın bölgenin, belki basit bir fikir gelir aklımıza görünce.

dediğiniz nokta emniyet ventili. iç basınç çok artarsa oradan tahliye eder ama zamanla contası bozulduğu için kaçırmaya başlar. emniyet ventilini yenilerseniz sorun düzelir.

o gelen suyun bağlı olduğu valfin adı safety valf.

duruma göre değişmekle beraber ortalama 3 bar basınca ulaşınca termosifon patlamasın diye suyu akıtır.

zamanla içindeki yay vazifesini kaybedebilir veya azar azar da olsa damlatma yaptığı zaman valf içinde kireç birikmesi olabilir, gözle görülmez ama böyle birşeye sebebiyet verir. safety valf değiştirirseniz çözülür. gerçi aynısını arkadaş yazmış ama üşdendim okumaya diye gözden kaçırmışım :)

Cevaplar için çok teşekkürler. Servisi çağırmam gerekiyor sanırım. Umarım yine bunu açarsam elimde kalır, komple yenilenmesi gerekir demezler.

Aynı problemi burada aratan olur diye yazayım dedim. Servisi çağırdım dediler ki termosifonun su girişindeki basınç düşürücü bozulmuş ve bu nedenle emniyet ventili fazla akıtıyormuş. Biraz daha devam etseydi kazan delinirdi dediler. Basınç düşürücü ve emniyet ventilini değiştirdiler. Aynı problem varsa siz de baktırın mutlaka yoksa daha büyük bir probleme dönüşebilirmiş.

30/12/2021: 1 ay sonra tank akıtmaya başladı ve tank delindiği için termosifonu komple değiştirmek zorunda kaldım. Tabi aradaki astronomik fiyat artışı da bana girdi.

İlk olarak işlemci modeli nedir? Paylaştığınız ekran görüntüsü maalesef düşük çözünürlüklü olduğu için hiçbir şey belli olmuyor. ibb.co sitesine yükleyip link paylaşırsanız daha iyi olur.

Tahminen 2.700 - 3.000 gibi bi fiyata gider. Ancak işlemci modelini de bilirsek daha net olur bu bilgi.

Bu fiyat aralığında üst limitten sahibinden ve letgo'ya ekleyin ilanı. Pazarlık yapmak isteyenlere de en fazla 100 düşerim dersiniz. Sonra yüzyüze görüşünce bi daha düş diyecekler. Hadi 100 daha düştüm deyip 2.800'e el sıkışacaksınızç

@himmetdayı, tesekkürler. Görüntüyü ekledim. ilana da bu SSleri ve foto eklesem yeterli olur herhalde.

Yeterli olur.

SSD güzel. İşlemci aşırı eski. 2. nesil Intel i7. SSD'nin hatrına 2.700 olabilir belki ama işlemciden ötürü biraz zor satılabilir.

Teşekkürler, biraz daha uyguna fiyata hizlica satmayı deneyecegim.

elitebook-thinkpad gibi seriler hala para ediyor. sahibinden.com da benzer elitebookların fiyatına bakın oradan üst limitin biraz altına ilanı koyun.

2300'e sahibindene koydum. Yardim için teşekkürler:)

şahıs şirketi:
aylık bağkur kişi başı min 1235 tl
aylık damga vergisi (hiç fatura kesmezsen) 20-30 tl
aylık muhasebeci ücreti pazarlığa tabi 100-300 tl
yıllık defter masrafı 500-600 tl (yılda 1 kez)

ltd, aş vb versiyonlarında oda kayıt, noter ıvır zıvır masraflarını katarsan yıllık masrafının aylık ortalaması 2-3 bin tlyi bulabilir.

kira, elrktrik, su vb tüm masraflar hariçtir.

benim aynen böyle bir işim var.

aylık bağkur : 1055 tl ( ayın 15 ine kadar yatırmazsan 1235 . 29 yaş altıysan genç girişimci desteğiyle 1 yıl ödemezsin. )
her ay gelir beyannamesi : 65 tl
muhasebeci ücreti : 150 tl ( minimum - smmmm odasının asgari ücret tarifesi var. oradan bak.)
üç ayda bir geçici beyanname : 100 tl

defter tastik stopaj falan da var herhalde. onlar daha gelmedi bana. aralıkta gelir.

ben köydeki annemin evine kurdum. hiç bir şey yapmasam bile aylık şahıs firması giderim 1500 ü geçmiyor.

gözün korkmasın. ama kenarda en az 10 bin paran da olsun.

sen yeter ki fatura kes. para kazan.

ltd kurmaya kalkma sakın. muhasebeci senden daha fazla muhasebe ücreti almak için sana ltd kurdurtmaya çalışacak. LTD yi açtın mı 1 yıl kapatamazsın.

çakallara karşı uyanık ol.

şahıs firmasını bugün açar yarın kapatırsın. böyle bir hakkın var.

hocam ltd sti kurma olayi muhasebeci onermez, limitlerini filan sorar ona gore yonlendirir seni. sirkette kar'dan odeyecegin vergi bellidir, sahis kademeli artar

isin olsa da olmasa da her ay kdv damga vergisi odersin 64,10 tl
her 3 ayda bir muhtasar damga vergisi odersin 76,00 tl
her 3 ayda bir gecici vergi damga vergisi odersin 99,90 tl
senede bir gelir vergisi odersin (o da kira gelirin var mi, 2 yerde sigortali oldun mu filan one gore degisir)
onun disinda bagkurlu olman gerekirse onu odersin
kira evi de gostersen sirket icin bir tutar gostermen ve odemen gerek (onu da kimse yapmiyor genelde)
muhasebe ucretin olur aylik

kurulus belli masraflarin olur, her sey resmi olsun dersen belediyeye filan kayit olursun, maliyet iyice artar ama cogu kimse kayit filan yaptirmiyor

iki sey soylemek istiyorum diger cevaplara ek;

birincisi; sahis sirketi kurdugunda maasli bir iste calisiyorsan bagkur odemene gerek kalmiyor

ikincisi ise; mukellef.co bu adamlar bu isleri epey cozmus vaziyetteler
direkt soru sorunca cevapta veriyorlar

amacın arada bir freelance iş yapıp fatura kesmekse rimuut gibi faturalandırma servislerini kullanabilirsin. gelir vergisini de serbest meslek olarak öndersin ya da kapsama bağlı olarak vergiden muaf olabilirsin.

serbest mesleğin şartı, bir mal alıp satmak-üretmekten çok bireysel işgücüne dayanan bir şey yapman. örneğin yazılım geliştirmek gibi.

Xolo upwork rimuut vs. ile zahmetsiz halledebiliyorum işimi ama keseceğim faturaların benim adıma bir şirketten olması gerekiyor.

Şahıs şirketi hemen kapatabiliyor olmak büyük artı benim için çünkü en fazla 3 ya da 4 ay ihtiyacım olacak buna.

Ek olarak: şu an çalıştığım şirkette imzaladığım sözleşme şirket açmama izin vermiyor. Yani buna işi bıraktıktan sonra başlarım diye düşündüm. İşi bıraktıktan sonra işsizlik maaşını da kullanmayı planlıyodum ama bağkur başlangıcıyla o maaş da kesiliyormuş, sonradan fark ettim.

Yine de teşekkürler cevaplar için.

evet normalde kapatamazsın. 15 derecede yanmak zorunda. mesela bizim sitede bu ay bildiri dağıttılar. eğer pay ölçer ay içinde sıfır tüketim gösterirse o daireye bina ortalaması fatura tutarında para yansıtılacak diye. 1 gün yakıp yine atlatırsın tabi :)

Kapatsan da fatura sifir gelmiyor, 50 tl falan goruyorum bos dairelerde.

Bir de o guvenlik vanalarini akil edemediler bu salak sistemi tasarlarken. Sistemin acigi resmen. Ona da gerek yok daire girisinden de kapaniyor zaten.

ısı payölçerlerin major bir hatası var. o da radyatörden yayılan ısının sabit olacağını varsaymak. içindeki sensor ile radyatörün sıcaklığını ve oda sıcaklığını ölçüyor. aradaki farktan ve radyatör boyutundan da bu kadar enerji kullandı diyor.

ancak bu hesabı radyatörün ısı yayılımına ekstra hava hareketlerini katatarak yapma imkanı yok. özetle ben o radyatörün önüne bir ufak fan koysam hem radyatörün sıcaklığı düşer, hem oda ısısı daha fazla yükselir. toplamda da bu aptal alet benim çok daha az enerji tükettiğimi zanneder.

Zevke bir şey diyemem ancak ben kendi adıma imkanım varsa, İstanbul'da kullanacaksam otomatikte kalmak için elimden geleni yaparım

İstanbul'da yaşamıyorsan, ne bileyim her gün işe gidip gelmiyorsan veya akan bir trafikte kullanıyorsan manuel de kullanılır. Mutlaka otomatik olsun diyenler sürekli durup kalkılan trafiklerde kullanıyorlar.

Manueller daha ucuz ve sıfır bulma olasılığın daha yüksek sanıyorum, o yüzden sana normal geliyorsa al geç. (tabii ki otomatik daha rahat ama)

manueli niye göz ardı edesin ki. 15 yıldan uzun süredir manuel kullanıyorsan usta şoförsün demektir. manuel kullanmaya devam et bir sorun yaşamıyorsan.

Otomatik CVT degilse alinir, teknoloji cok gelisti.

Ben de manuelciyim ama artik bu devirde keyif icin kullanacagim spor bir araci manuel alirim, otomatikten sasmam.

@cooperr, Türkiye'de ucuz otomatiklerin en düzgünleri CVT. Öyle diyim :D Otomatikleştirilmiş manueller (AMT) en ucuz, sonra cvt'ler satılıyor ki en uzun ömürlü diye övülenler bunlar(Renault falan da öyle olmalı), sonra Alman grubuyla DSG vb. geliyor.

MX-5 falan alınacaksa bu "manuelin keyfi ayrı hacım" muhabbetini anlıyorum ama Megane için angarya.

Honda veya Toyota alacaksam CVT de alırım şahsen.

otomatik alın geçin. şehir içinde de, şehir dışında da rahat araba kullanın. ne gerek var hamallığa.

ilerde satarken zorlanırsınız herkes otomatıge dondu.

Merhabalar, hangi şehirdesin bilmiyorum ama sık sık trafiğe girdiğin bir şehirdeysen manuel üzer hocam.

Bende standardın biraz üstü güçte manuel araç var, haftada bir şehir içi kullanıyorum, ara ara da uzun yolda kullanıyorum o yüzden keyifli mesela ama İstanbul trafiğinde her gün işe gidip geliyor olsam başlarım manueline der satardım.

tork konvertörlü ya da cvt alabiliyosan al. yoksa manuel. zaten kullanabiliyormuşsun. ayrıca fiyat avantajı da var.

manuel araba ile her gün 100 km yapıyorum hayattan soğudum resmen. ben de otomatik arıyorum şu süreçte

Manuelin keyfi başka diyorsan manuel al hocam.
Bu akşam istanbul’da 6 km lik yolu 1,5 aaatte aldım. Otomatik vites ile.
Kullanmam ön koşuluyla Bedava hediye edilse istanbul’da manuel vitesli aracı reddederdim. 17 yıllık sürücüyüm.
Bu yüzden bu soru çok subjektif, kendin karar vereceksin.

manuel arabam var. dsg'ye güvenmediğim için manuel almıştım. uyurken hergün tanrıya dua ediyorum bana otomatik bir araba vermesi için.

Mutlaka otomatik olsun diyenler kendilrine gore düşünüyor, sana gore mutlaka otomatik olmali mi bunu sor kendine.
Yani arac kullanmaya yeni basliyor olsan tamam da 15yillik surucusun, ben sahsen gelip sorsan sana akil vermezdim bu konuda, mutlaka otomatik olsun neye göre soyleniyor bilemedim.
Yukarıda arkadasin dediği gibi subjektif konu bu.

2.el alacaksam km de cok dusuk değilse alacagim arabada, otomatik bakmazdim ben. Otomatigin ariza vermesinden tirsarim ben. He sifira yakin arac alacaksindir o zaman dusunulebilir.

Bunun dışında kendim icin konusacak olursam otomatik arac kullandığımda beni biraz huzursuz ediyor surus hissi. Tamam ayaklar rahat ama nasıl hizlanacagima ben değil araba karar veriyor gibi oluyor nasıl anlatayim.
Şahsen ben cok iyi hizli calisan ve gecisleri hissettirmeyen iyi bir otomatik şanzımana sahip arac alamayacaksam otomatik almazdim. Bana kalkista sollamada vs sikinti yasatacak otomatik beni kanser eder. Bu yuzden manuel arac kullanıyorum zaten. Iyi bir otomatik sanzimana sahip araclar butcemi asiyordu. Otomatik sanzimandan otomatik şanzımana da fark var yani. Bazi otomatikler kanser. Uzun zamandır mabuel kullanıyorsan senin icin de böyle olacaktir bazisi.
Bu dediklerimi kendin için de dusun mesela.

Kafana yatan butcene uyan bir otomatik araba olursa bir yerden temin edebiliyrsan biraz denemen cok iyi olur. Ona gore karar verirsin.

Herkes manuele lanet etmis ama isim geregi gunuj yarisi ofiste yarısında da trafikte kalabalik oluyorum, her gun rahat 4 saatim araba geciyor, bazen daha fazla ve arac manuel. Aksam eve donuste de yogun trafige maruz kalıyorum. Ben hic manuel arabaya boyle isyan ettigim olmadi şahsen. Tamam yoruyor biraz ama vay manuel omrumu yedi vay hayattan soğuttu noktasına gelmedim hic. Yani kisiye gore değişiyor iste. Ben baya manuelle yaşayabiliyorum. Otomatik de kullansam o eve dönüş yolu 1-1.5 saat surecek degisen pek bir sey yok. Sahsen benim sikinitim dur kalk dur kalk sikinti basmasi, saatlerce gitmek ve yolun bitmek bilmemesi, ayagimin ağrıması falan değil yani. Buna ragmen iyi bir otomatik (otomatik değil bak iyi bir otomatik diyorum) alma sansim oldugunda alabilirim, rahatlik rahatliktir. Sen de kendine sor iste benim manuelle aram nasıl diye, otomatige ihtiyacim var mi diye. Ona gore karar ver ama dedigim gibi adamakilli bir otomatik almak lazim otomatik alacaksan da.

type-r, z4 vs spor bir araba alıyorsan manuelde keyif olur. corolla-civis vs düz aile arabası için otomatik al geç, rahat edersin.

Hırsızlıktan hakkınızda şikayetçi olurlar muhtemelen. Plakadan kiralayan şirkete, oradan da size ulaşılır.

Geçmiş olsun, tamam bir hata yapmışlar ama nihayetinde ödemesini alamadıkları ürün sizde kalmış ve ödeme yapmadan çekip gitmişsiniz.

Uğraşırlarsa size ulaşırlar, kamera kayıtları da var.

Yalnız sizi dolandırmaya çalıştığını nereden çıkardınız? Size fazla yakıt satmasının pompacıya hiç bir getirisi yok ki.

30 tl gireceğine 300 tl girmiştir pompaya. Vermediğiniz o 100 tl istasyona değil pompacıya zarar bu arada haberiniz olsun.

Tamam pompacının hatası ama aceleniz olmasa çözülürdü bu hata, istasyona ulaşıp ödemeyi eft yapın isterseniz. Şikayetci olurlarsa daha büyük masrafa girersiniz.

Yakiti geri cekemezdi bunu demeseydi durustlugune inanirdim, yakiti cekmek icin arka koltugu sokmen lazim.
Gecen ben yaptirdim yetkili servis bile cok ugrasiyor. Depo agzindan cekemiyorsun suzgec var.

Muhtemelen kiralama firmasindaki cakalla aralarinda anlasma vardir. Yoksa zaten senin gitmene izin vermezlerdi. Pompaci disini soker yine o parayi alir senden.

John Bloor da hakli, eft yap.
Koskoca avukatlar ordusu var o firmalarin.

Bir bakarsin gasp,yagma diye dava acmislar.

istasyona ulaşıp, müdürle görüşüp banka hesaplarına parayı gönderebilirsiniz. açıklamasına da tarih ve plaka eklerseniz sorun olmaz. diğer durumda plaka-kamera kaydı vs. mutlaka ulaşırlar ve çıkacak masraf 100 liradan çok daha yüksek olur.

cevaplar için teşekkürler.
başından geçen olduysa diye merak etmiştim ama tabi zor bi konu :)

dolandırıcı oldukları konusunda eminim, doğuda bir şehirde geçiyor olay.
kiralayan firmadaki yetkili de bilerek yapmışlardır dedi.

eğer kötü niyetli bir şekilde yapmasalar zaten benim göstere göstere gitmeme izin vermez üste çıkarlardı.
bu arada olay tam mizansen, araca hortum taktılar yakıtı geri çekmek için fakat sonra hiç bir şey yapmayıp içeri gittiler vs. maksat benim bıkıp o parayı bir şekilde ödemem.

@John Bloor
istasyonun cirosu artıyor.
günde 200 kişiye 100tl fazla aldırsalar 20bin tl fazla ciro yapar, ayda 600bin.

sonuç olarak ödemek istesem bile artık hatırlamıyorum istasyonu v.s. ancak kiralama firmasına ulaşırlarsa uğraşmayıp gönderirim.

ben olsam ulasir odememi yapardim. hak var hukuk var.

Eğer ağır biriyse gidon hakimiyetin azalacak, motorun kafası kalkışlarda ve yokuşlarda gezecek sağa sola. Makul kiloda biriyse bu sıkıntı minimuma iner, zaten eşinden tecrüben var.

Arka amortisörü sert ayara al, gerekiyorsa zinciri tekrar ayarla. Zincir boşluğu az ise iki kişi binince gerilebilir. İki kişi bindiği halde zincir gergin olmamalı, gevşek olmalı hafif.

Size haber vermeden binmemesini/inmemesini söyleyin.

Durduğunuzda ayaklarını yere koymamasını söyleyin, vucudunu sizinki ile bir tutsun.

Virajlarda sağa sola yatmasın, söyleyin.

Aklıma gelenler bunlar.

Size yapışsın (hareketinizi kıstlamayacak kadar elbette), mümkün olduğu kadar bir bütün olarak hareket edin ki ters bir hareket yapıp dengenizi bozmasın. Siz de mümkün olduğu kadar yavaş gidin. Fren mesafeniz dramatik biçimde artacağından takip mesafenizi arttırın, lastik basınçlarınızı kontrol edin, artçının kıyafetinin/bağcıklarının (varsa) zincire temas etmediğinden emin olun, ekipmanı söylemeye gerek yok zaten.

kisa yol demeyin kask takin ikiniz de.

ilk kural

artçı mutlaka motor ile hareket etmeli, sen viraj alıyorsun diye sağa sola yatmamalı, motor ne tarafa giderse engel olmamalı.

mesela sen dümdüz dur, ben arkada sola doğru yatayım motor direkt sola gidiyor, bunu biliyorsundur da örnek olması açısından söyledim.

ikincisi benim motorum küçüktü 150cc, arkaya birisi bindiği zaman zor hızlanmanın yanında fren performansı ciddi düşüyordu.

bide bazı motorların arka amortisör ayarı oluyo, tek kişi , iki kişi, iki kişi +yük diye hiç bızıklamadım onu ama öylesine bi söyliyeyim.

sana tutunurken hareketini engellemesin bir de kollarını ayaklrını sakın açmasın.

ayna sıkıntısı çok yaşadım ben, arkaya biri oturunca aynalar yetersiz kalıyordu.

fren mesafen artçı ile hiç tahmin etmediğin kadar uzayacak buna adapte olmak için ilk sürüşte mutlaka bir test yap.

1. Sağa sola yatmasın. Dik bir sekilde dursun.
2. Sen söylemeden inmesin, binmesin.

platin-platinum kredi kartlarını vermenin olayı kart limitinin belli bir rakamın üstünde olması. ancak o zaman bu kartları talep edebiliyorsunuz ya da kendileri gönderiyorlar. en azından yapı kredide böyle. ykb platinum kartım var ve bazı dönemler hesap bakiyesi sıfır herhangi bir sorun olmadı olacağını da sanmam.

değil araç türkiyede bir değer taşıyan herhangi birşeyin düşeceğine kesinlikle inanmıyorum. ytd.

ha bir de tedarik sıkıntısı, galerilerde araç olmaması veya olsa da satılmaması durumu var.

Ben son birkaç senede araç fiyatlarının düştüğünü görmedim. Ayrıca şuan piyasada sıfır araç bile bulamıyorsun. Galericiler bile al sat yapacak araba bulamıyor çünkü kimse kolay kolay arabasını satıp yeni araba alacak cesareti gösteremiyor.

Dusmez gibi gozukur ama aralarda mutlaka gevser artisi durur.

2019'da saglam dusmustu, otv indirimi cikti o bitince ustune hurda indirimi gelmisti.
Sifirlar dusunce ikinci eller 30bin seviyelerine dustu.

Once dolarin durmasi sonra talebin dusmesi lazim.
Simdi insanlar paramiz eriyor diye ne gorse almaya basladi filtreye "otomatik vites 140bin tl alti" haric kriter girmiyorum sonuc gelmiyor .

50 araba ciksa 10dk sonra yeniliyorsun 45 oluyor. Gece 3te dusen ilani bile alamadim 1 saat icinde gitti.

düşmez, düşmesi için bir sebep yok.

ancak 2018'de 70-80 bin olan aracın 2ci eli şu an 350-400 de değil.
örneğin 2018de C5 aircross bakıyordum o dönem 160-165K civarıydı fiyatı. şu anda 325-350 arası. yani 2.2 kat gibi bir artış var. yani 350/80 = 4.3 oranında artmadı.

kendi aracım için de oran aynı. 2018 sonuna doğru 55K aldığım aracın şu anda ederi 130k civarı.

Hiç zannetmiyorum.
Aracın düşmesi için otv ve dövizin dusmesi lazim
Devlet ötvden vazgeçmez
Döviz de bu kafayla düşmez

sıfır araç bulunabilseydi 2. eller belki düşerdi o da yok.

o yüzden bu enflasyonla düşmez. ilerde hükümet değişip dolar düşmezse düşmez.

Asla kayda değer bir düşüş olmaz yakın zamanda.

Bir kaç yıl içinde pandemi biter, üretimler normale döner, bizim iç ekonomimizde alım gücümüz artar, dolar yatay seyrederse;

yine düşmez ama bu çıkışlar durulur.

Yurt dışından 2. El araba getirilmesine izin verilmediği sürece düşmez maalesef. Buna da izin vermezler

araç fiyatları düşmiyecek ve en karlı yatırım aracı şu an. düşmesi için araç çip krizinin çözülüp, hükümetin vergiyi düşürmesi lazım.

ihracat artıyor.
ihracatımız ithalata dayalı olduğu için ithalat artıyor.
ithalattan dolayı cari açık artıyor.
ithalatı yapan şirketlerden ve kobilerden vergi alınamıyor toplayamıyor hükümet.
cari açık ortada kalıyor.
cari açık kapanması için ötv ve diğer vergiler arttırılıyor.

ihracat ne zaman arttı haberi görürsen vergilerin ve dövizin de artacağı aklına gelsin hemen. bu yönetimle de bişey değişmeyecek. ben chp'nin ya da diğer 2-3 büyük partinin bir çözüm üretebileceğini zannetmiyorum.


dolayısıyla yakın zamanda bir fiyat düşüşü olacağını sanmıyorum.

düşme ihtimali yüzde 0. 2023 seçimlerinde de düşeceğini düşünmüyorum. belki 5-6 yıl sonra müthiş yapısal reformlar yapılırsa bir süre aynı kalır ama bu kadar.

lan demeyin de avukatların numarasını internetten veya barodan bulun kibarca durumu izah edin bence yardımcı olacaklardır. olmazlarsa bir avukat yardımıyla yine borçtan kurtulabilirsiniz. borcu usulüne uygun bir şekilde ödediğinizi varsayıyorum.

@paintov: ben de öyle yaptığımı sanıyorum, avukatla mesajlaşmamızda denilenleri yapmışım çünkü yazışmadan anladığım. bakalım o zaman yarın netleşecektir muhtemelen. teşekkürler yanıt için.

avukatla görüşün. iyi niyetli iseler takibi durdururlar ellerinde çok fazla dosya oluyor ve karışıklık çıkması çok mümkün.

öte yandan karşılıklı bir protokol olmadan direkt avukatın hesabına yapılan ödemelerde dosya da kapatılmamış ise durum biraz karışık. bu ödemeleri yaparken dekont açıklamasına borcun niteliği, taksitin oranı vs gibi açıklama girdiniz mi ? ayrıca bu ödeme dosyada o anda vekil olarak kayıtlı avukatın hesabına yapıldı diye düşünüyorum. diğer durumda siz birine bir para yolladınız ama bu paranın o borcun ödemesi olduğunu ispat etmek oldukça güç olur.

Binance türkiye de yeri adresi belli olan bir kurum. Dolayısıyla resmi bir emre vs uymakla yükümlü. Uyuyor da. Bu şekilde değerlendirebilirsiniz.

çok zor, düz bir adamsan gelmez. hükümetin bu borsa üzerinden baskı kuracak kadar uğraşmasına değecek bir isim isen belki.

soğuk cüzdana çekerseniz bir şey olmaz. binance sıkıntı.

royal canin kitten ile devam edebilirsiniz.

virbac baby hpm iyidir.

royal canin kitten kuru mama kullanıyorum, yaş mama olarak da aynı markanın yaş mamasını kullanıyorum. ikisinden de çok memnunum.

Biz de Weaning'ten sonra Kitten ile devam ettik. Sokaktan sahiplendiğimizde 300 gramdı şimdi 1 yaşına geldi 5 kilo oldu.

Kısırlaştırdıktan sonra da Royal Canin Sterilised kullanıyoruz.

Yaş mama çok nadir veriyoruz.

süreli vekalet verebilirsin eğer onu soruyorsan zaten noterde sorarlar

1 sene sonra arabanın üzerine geçeceğine dair vekalet olmaz. vekalet ile tanımlanmış süre içinde vekalet evrağında tanımlanan satın alma ve-veya satış işlemlerini bir başka şahısa yapabilirsin. (vekalet içinde muayne, tüm yasal yetkiler, belli bir plaka veya tüm araçlar gibi tanımlar da olabilir)

yani senin durumunda 1 yıl boyunca ahmetin arabasını başka bir şahısa satabilirsin (kendine satamazsın)

ahmet istediği an, istediği şehirden vekaletin çıkarıldığı notere ulaşarak bu vekaleti iptal edebilir.

Ahmet 1 sene geçerli vekalet verebilir, ama bir sene dolmadan iptal ettireceği gibi, vekaleti iptal ettirmeden de aracı başkasına satabilir.

Ahmet bir yerlere borç takabilir ve araca haciz konulabilir.

Girmeyin bu işe bence, Ahmet kardeşinizse belki. Bak kardeşinizse bile kesin yapın demez kimse, bi düşünülür sadece.

bu cihazların uygulamaları hatta uygulama marketi oluyor. istek ve ihtiyaçlarına göre uygulama kurup çalıştırıyorsun. cihazı otomatik torrent cihazı, download server, web server, dosya paylaşımı, yedekleme gibi çok farklı uygulamalar için kullanabilirsin.

synology hiç kullanmadım. qnap kullandım. ama birbirlerine yakın cihazlar. temel uygulamalar aynı. cep telefonu app'i var qnap'ta çektiğin fotoğraflar veya eklediğin dosyalar evdeki cihaz ile senkronize oluyor. hatta pc falan var ise orada da kullanabilirsin.

bu tür cihazlar için çift disk kullanmanı tavsiye ederim. raid1 yapısını kullanır isen, aynı datayı çift diske yazar, bir disk bozulur ise diğerinden devam eder. böylece data kaybı sorunu çözülmüş olur.

Synology kullanıyorum. Telefonum Android (Samsung) DS Drive ve bir çok synology uygulaması var onlarla hem yedekleme hem de dosyalara rahatlıkla erişebilirsin.
Iphone, Ipad kullanıyorsan uygulama magazasından synology diye aratıp app var mı diye kontrol et.

PC için oto yedekleme yapmıyorum. Ortak bir klasör yarattım o klasöre attıklarım otomatik yedekleniyor.

Kullandığın modemin 5Ghz desteklemesi önemli, dosya aktarımı çok çok hızlı oluyor o şekilde. 2.4 Ghz ile çekilecek dert değil.

nas işinde ev kullanıcısı için üst markalar synology ve qnap, orta seviye marka ise zyxel.

veriler önemli ise nas cihazı içine 2 disk takarak raid 1 yapabilirsin. bölyelce aynı verinin iki kopyası iki diskte durur ve disklerden biri fizksel olarak arızalanırsa veri kaybetmezsin.

aynı zamanda nas cihazı belli klasörleri düzenli olarak google cloud gibi bir servise de yedekleyebilir.

bir özelliği de erişim yetkisi vererek evdeki dosyalarına dışarıdan ulaşabilirsin.

bende netgear var mesela, 5 senelik temel model ama hala kullanıyorum. kendi uygulaması arayüzü var, owncloud vs gibi şeyler de kurabiliyorsun.

bir de desteklediği işte indirme/yedekleme uygulamaları vs. de var. bir ara üst modellere geçecektim ama gerek de kalmadı, ben evde diğer aletlere stream için kullanıyorum ilk taktığım 3tb hdd ile.

4-5 gün gitmen yeterli dinlenmeye ulaşamayacağın için sana fayda sağlamaz. hatta olumsuz etkisi olabilir. haftada 3 gün spor 1 gün boş vererek ilerlemelisin. hızlı hacim ve güç kazanmak için 5x5 stronglift programına bir bak. yeni başlıyorsan zaten ilk 6 ay çok hızlı gelişirsin. 1 senede ciddi fark olur ve daha sonra gelişimin yavaşlar.

- kası uyaracak kadar ağır ama sakatlanmayacağın kiloları seçmeyi unutma.
- ağır kadlırıcam diye hareketten çaldığın ve formu bozduğun kilolara girme.

ağırsağlam isimli bir site ve youtube kanalı var aslında o sitede ihtiyacın olan her şey mevcut.

Push pull leg (PPL) Antrenmani oneriririm. haftada 4-5-6 kafana gore yaparsin. inetrnete yazarsan PPL workout diye epey program cikiyor. spor salonunda hangi aletler var bilmiyorum o yuzden kendine uygunu sec derim aratinca. kolay gele

3 gün gideceksen full body çalış. Split bir işe yaramaz gibime geliyor. Bir kasın haftada 2 kez çalıştırılması gerekir.

evet kilo alıyorlar, bu yüzden kısır kedi mamaları öneriliyor.

mümkünse 1 yaşını tamamlanması iyi olur ancak 6 aydan sonra kısırlaştırma yapılabileceğini söyler vetler.

kesin konuşamayız bizim kısır erkek iran kedimiz hiç kilo almadı her zaman zayıftı, ama siyam kedimiz (erkek) kısırlaştırıldıktan sonra dana gibi oldu.

geçmişte sokaktan alıp baktığımız kısır bir dişi kedimiz vardı o da hiçbir zaman kilo almadı.

benim ev sahibim buzdolabina koyuyordu.

Kaliteli çekirdek aldıysan içinde geldiği tek yön valfli paket işini 1 aya kadar görür. Aynı zamanda çıtçıtlı kapanabilir oluyor iyileri.

Bu yoksa normal kavanoza streç gerip kapatabilirsin ama degassing önemli, dışarı hava vermemesi ideal saklama koşulu değil.

6 aydan uzun süre için vakumlu poşet+buzluk.

www.youtube.com

Nem, ışık ve hava temasından korumak gerekiyor kahveyi. Vakumlu kapların tam olarak yaptığı da bu. ben bir süre şu tipte bir ürün kullandım; tinyurl.com kullandım ama muntazam bir fark oldu mu diye sorarsanız hayır olmadı. Hatta fark edilir hiçbir şey olmadı. Sadece kahve içmek daha eğlenceli bir hale geldi, böyle ne bileyim, daha törensel bir havası oluyor bunu açıp sonra değirmende öğütmenin.

Bundan önce muhafazası güzel kahvelerden alıp paketinden çıkarmadan, ağzı büzülen keten bir torbanın içinde muhafaza ediyordum.

Vakumlu kahve kutusu. Benimki su: www.coffeecircle.com
Bir yila yakin oldu kullanali. Ben bir kilolugunu kullaniyorum. Bir ayda bir kilo bitiyor. Uzun süre derken, 4-5 aydan mi bahsediyorsunuz? O zaman vakumlu almak mantikli olabilir.

Her gün kahve iciyorsaniz normal, hic sizdirmayan iyi bir metal kutu da gayet iyi bir cozum bence.


Vakumlu kutular pahali. Ama sürekli degistirip, yilda 2-3 tane alacaginiz seyler de degiller.

öğütülmemiş-kavrulmuş çekirdek kolay bayatlamıyor ama havadan nem alıyor asıl sorun bu. contalı kapaklı bir kavanozda 2 ay kadar aromasını kaybetmeden kalabilir.

Bizde 1 yaşında erkek varken arkadaşın 1.5 yaş civarı kedisini aldık altı aylığına. Canımızdan bezdik diyebilirim. Asla alışmadılar. Sürekli kavga dövüş. Her gece bir olay. Yani asla alışamama ihtimalleri var. Ben bu saatten sonra risk almazdım.

alışır ama epey sabretmeniz lazım. öncelikle yavruyu bir süre ayrı odada tutmalısınız. 1-2 hafta içinde yavru odaya alışıp sahiplenecek. o odaya pek sık girmeyen asıl kediniz ise kendi alanı olarak görmekten vazgeçecek. daha sonra çok kısa 5dk süreler ile erişkin kediyi yavrunun yanınana kontrollü götürmelisiniz. baya hırlama-tıslama olacak ama korkmayın birbirlerini öldürmezler. bu agresyon 2-3 gün sonra ya acaba bu yavru orda napıyo merakına dönücek. tıslamalar bitip hafif merak belirtisi koklamalar başladığında artık daha uzun tutabilirsiniz. 1 hafta içinde bu merak çıksa da oynasak kafasına dönüşünce gene kontrollü olarak günde 30-40 dk yanyana bırakın. bir süre sonra zaten alışıp birlikte yaşamaya adapte olurlar. tüm bu süreç. 20-30 gün sürebilir.

bunun hiçbir garantisi yok. eve gelen yavrunun bir süre sizin kedi tarafından pataklanma ihtimali çok yüksek ancak belli de olmaz. kavga dövüş olan kediler 1 ay sonra koyun koyuna yattıklarını çok gördük. tavsiyem eve gelen kedi çok minik olmasın en az 5-6 aylık olsa iyi olur, en azından karşılık verir, bu da evdeki kedinin baskın gelmesini engeller. bir de evdeki kedi kısır değilse belki kısırlaştırmak da faydalı olabilir.

Bizde de dişi tekir var. 6 aylıkken, kısırlaştırdktan sonra biz de arkadaş almak istedik, önce deneme amaçlı bir arkadaşın yeni yavrulamış başka dişi bi tekiriyle yan yana getirdik sık sık ama alışamadı bizim dana. Sonra erkek sarmanla denedik o biraz büyüktü bizimkinden, ona da hırladı. Biz de pes ettik. Tüm kombineleri deneyecek vakit yok çünkü :)

hiç alışmama ihtimalleri var.

bizim önce bir kısır erkek tekirimiz vardı, o 1-2 yaşlarındayken babamın bir arkadaşı bakamadıkları gerekçesiyle bize dişi bir british blue point getirdi, daha bir yaşında yoktu. sürekli kavga ettiler. dişiyi kısırlaştırdık, kavga etmeye devam ettiler. dişi küçük olduğu için sürekli dayak yiyordu. şimdi 2 seneyi geçti sanırım, hala bizdeler, hala kavga ediyorlar ama bu sıklık azaldı diyebilirim. bir de şu an arada dişi de dövüyor ama diğeri 9 kiloluk bir domuz olduğu için çok sıkıntı olmuyor. :)

2 gün önce içhatlardan izmir'e sabihadan gidip dönüş yaptım, giriş kapısında da bileti gösterip girdim diye hatırlıyorum. websitesinde de şöyle bir uyarıları var hatta;

Refakatçi zorunluluğu olan yolcuların refakatçisi haricinde yolcu olmayanların (karşılayıcı/uğurlayıcı) terminal binalarına girişlerine izin verilmemektedir.

Ben ilk güvenlikten daha yeni geçtim, kimse ucak biletimi sormadı

yoğunluk olduğunda elinde bavul vs. yoksa sokmuyorlar.tenha kontrol olmayan bir kapıya denk gelirsen girersin.

@orpheus 'un söylediği çok mantıklı çünkü ben aşırı yoğun bir saatte gitmiştim, bayağı dışarıda sıra bekleyip gruplar halinde alındık hatta, herkesi yoğun olmayan son kapıya yönlendirmeye çalışıyorlardı, girecekseniz risk almamak en sondaki kapılara yönelin bence de.

refakatçi yasak ama bu yaz sabihadan 3-4 kez uçtum hiç bilet sormadılar. ihl'de sürekli soruyorlar telefondan gösteriyorum.

Kimlik bilgileri mevcutsa icra takibi başlatabilirsiniz.

Sözleşmedeki bilgilerinin doğru olduğuna eminseniz avukata verip tahsilat için icra takibi başlatabilirsiniz.

Ben olsam şöyle yaklaşırdım bu olaya;

ya 3,5 ayda kaçmayıp da 1 yıl kira vermeden otursaydı? Kurtulduk hamd olsun böyle birinden kısa sürede diye sevinirdim şahsen.

Enerjiniz varsa verin avukata, sanırım sözleşmedne evvel evi boşalttığı için ortalama 2 ay da kira daha ödemesi lazım kanunen.

Yani 5-6 aylık kira bedelini alabilirseniz bulursanız, ve parası varsa.

Alacağınız bir şeyi yoksa bunun üstüne bir de mahkeme ve avukat masraflarınız olacak. İyi değerlendirin durumu.

Dolandirici olarak basvurabilir miyim diye sorma sebebim kendisinin bunu 3 4 kisiye daha yapmis olmasindan mutevellit. Eft gectim geldi deyip gecmemesi de bir nevi sahtecilige girmiyor mu merak ettim dogrusu. Yasada boyle bir acik varsa cok yazik gercekten

isterse 300 kişiye yapmış olsun bu malesef gene de dolandırıcılık tanımına girmiyor. bankalar verdiği sürece istediğim kadar kredi kartı alıp borcunu ödemeden kaçabilirim.
dolandırıcılık olması için belli şartların oluşması lazım mesela evrakta sahtecilik gibi.

Kiracının sözleşmedeki bilgilerini kullanarak icra takibi başlatın. Eğer bilgilerin sahte olduğu ortaya çıkarsa bal gibi de dolandırıcılık tanımına girer ve dolandırıcılık suçundan da işlem yapılabilir.

Beyan ettigi kimlik vs dogru oldugu ne malum? Sahte isim vs bile kullanmış olabilir.

Acikcasi o parayi tahsil etmek zor. Kadinin niyeti zaten baştan belli her türlu tedbir almıştır. Bahse girerim faturaları ve ikematgahını adrese taşımadı.

Benim evimi kiralarken gun ici onlarca kadın arardı birbirinden alakasız onlarca meslek sayarlarďı. Hatta türkmenistan kazak uyruklular bile ariyordu. Nerde calisiyirsunuz diyince kafadan isyeri ismi söyluyorlardı bende aaa yan tarafta kardesim calisiyir hangi kisimdasiniz diyince :) bir daha arayan olmuyordu.

Ev kiralarken dikkatli olmakta fayda var 3 kuruş eksik olsun düzgun biri olsun kafasındayim. Makul fiyat makul kiracı sıfır sorun.

benim anlamadığım eve girerken ilk kira+depozito almadınız mı ? bunları ödemeye yanaşmayan birini eve almak büyük risk.

Türkiye'de genel olarak bir boya takıntısı var. Bu doğru. Abartılı bulmakla birlikte bu ufak hasarların giderilmesini kısmen doğru buluyorum. Doğru bulduğum kısmı da şu; boya ve altındaki astarın çizildiği durumda ilgili sac parça oradan paslanmaya başlar ve paslanma içten devam eder. O ufak çizik kapatılmazsa parça komple hurda olabilir. Bu da çok ciddi bir problem bence.

Bir de neden satacak gibi kullanılır kısmına degineyim. Evet her zaman satacak gibi kullanılır. Çünkü her zaman satılır. Bir aracı 40 yıl kullanıp en sonunda hurdaya ayırma işi bir tek köylerde falan kaldı muhtemelen. O yüzden ev eşyası ile kıyaslamak doğru değil. Zaten eve 300 bin liralık eşya almıyoruz. Eğer öyle bir şey alırsak da (atıyorum bu bir tablo olsun) onun bırak çizilmesini, tozlanmasını bile göze almaz kimse. Bu kadar yüksek değerde bir şeyin (araba için maalesef diyelim) değerini kaybetmesine göz yummak ekonomik anlamda mantıklı değil. Özellikle bizim gibi hayat şartlarının zor olduğu ülkelerde.

Genel olarak bizim insanlar arabalarına çok önem verir, özellikle erkekler.

Bir çok şeyden önce gelir arabaları, ben bunu genel olarak arabanın ülkemizde zor ulaşılır bir emtia olmasına bağlıyorum.

Arabaya doymuş, belirli bir yaş üstü insanlarda bu huy zamanla azalıyor. Ben mesela kolay kolay araba yıkatmam bile, senede bir bilemedin iki kere yıkatırım.

Ulan yine kirlenecek çünkü! Yakıt alırken oradaki süngerli cam silme zımpırtısıyla camları siler geçerim.

Ufak tefek vurukları, çizikleri asla önemsemem. Koşa koşa yaptırsam hemen yarın başka biri daha vurabilir çünkü, İstanbul bura.

Ama bunları şimdi 40 yaşında biri olarak söylüyorum, 20 yaşlarımda ben de arabamı yıkar, siler, cilalardım.

Eğer vuruk/çizik saca inmediyse çürüme ve paslanma riski olmaz, eğer bu risk varsa yaptırmak lazım tabi ki.

Almanya’da ingiltere’de yaşamıyoruz maalesef. Bir maaş karşılığında alınmıyor araçlar. 5-6 bin lira maaşı olan adamın 150bin liralık bir araba alması bile ya yıllarca birikim ya da kredi borcu anlamına geliyor. Bunu araç almanın maliyeti kısmına girmeden bilmek anlamak mümkün değil. Ee bir de sürekli artan araç fiyatları gerçeği var. Aracın fiyatı çizilmeden vuruktan düşüyor. Bugün 150’ye aldığı arabasını bu sebeplerle 135’e satan biri 1 ay bekleyip yeni araç alayım dese aynı fiyat bandında istediği araba 150’den 165’e çıksa 30bin açıkta kalmış olacak mesela. Ufak görünebilir ama 30bin lira bu kriz ortamında 5-6bin maaş alan biri için çok büyük para

Tüm sebep bundan mütevellittir

Çok anlaşılmayacak bir yanı yok aslında, eğer araba fiyatları bugünkü durumda 5-45 bin gibi bir bantta olsaydı durum farklı olurdu.

Birkaç durum var;

1- İnsanlar arabalarını uzun süre sorunsuz kullanmak niyetiyle alıyorlar.
2- İnsanlar uzman değil.

Müşteri kitlesi bu. Bu insanlar uzun süre biriktirdikleri parayı toplu şekilde bir araca vermeden önce kazıklanmadıklarından emin olmak istiyorlar. Psikolojik bir yönü de var bunun, yıllarca ya da aylarca çalışarak kazandığınız parayı tek seferde bir yere verirken onun üzerindeki en ufak bir ezik size büyük görünür. O parayı "kusurlu" herhangi bir şeye vermek istemezsiniz.

Aynı şekilde insanlar araçlarını satabilmek de istiyorlar. Bu çeşit ezik ve boyalı ürünleri kendileri sorun etmese dahi, eğer değerinde satamazsam elimde kalır endişesi yaşıyorlar ve bu endişenin mantıklı sebeplere dayalı olması gerekmiyor. Çünkü, millet yeni araba almak için her seferinde tekrar sıfırdan para biriktiremez. Sadece araba almak için çalışmıyor bu insanlar. Haliyle elindekini satması gerekecek.

Türkiye'de otomobil son derece değerli bir şey. Eğer erişilebilir olsaydı böyle olmazdı. Anlaşılmayacak hiçbir şey yok bence bunda.

bence derin değilse önemsiz. çizik falan boyatmak gereksiz yani sonra satarken boyalı diye laf ediyorlar. ama vuruksa tabii yaptırılmalı

bence de önemsiz. 0 aldığım aracın sağında solunda bir sürü çizik var, napayım yani şimdi yenisini mi alayım. bana kalsa hemen boyatırım ama herkes "satarken zor olur abi" diyor. tek bir çiziğe uygulanacak boya işlemine bile takılacak kadar pimpirikli adamlarla dolu otomobil piyasası. bu da maddi sebeplerin yanında bir de türk insanının aracı kendi kişilğinin bir parçası olarak görmesi. Aşırı bir anlam yükleniyor yani, arabası çizilince kendi çizilmiş gibi ağlıyor,

Piyasada o kadar dolandırıcı var ki insanlar o yüzden ince eleyip sık dokuyor. En büyük sebep bu.

Bir de arabaya bakılarak araba alınmaz, sahibine bakarak araba alınır der atalarımız.

geçen sene arabama arkadan çarptılar bagaj kapağı yamuk fırsat bulup hala uğraşmadım, devamında arka tampondan bir daha çarptılar, kapısında bir derin bir de nerde kimin yaptığını bilmediğim 1 parmak göçük var. inan umrumda değil, satılacağı zaman da böyle koyarım ilana alan uğraşsın. ya da kaskodan yaptıracağım zaman üstüne eklerim tek seferde çıkar. her gün sağlığımız/hayatımız elimizden gidiyor. herhangi bir eşya aşınmış kırılmış buna bu kadar takılmak boş iş. bence karakter meselesi.