Sohbeti temizle derseniz tam istediğiniz olur. İletilmiş ama okunmamış gözükecektir sonraki mesaj için gruba girseniz bile. Kesin bilgi

hayır.

edit: bozulmuş mudur sorusuna hayır cevabı verdim, yenir mi yenir tabii ki.

Marketten aldığınızda tavuk 2-4 derece'de saklanıyor, eve gelene kadar maksium çıkacağı sıcaklık 8-9 derece, afiyet olsun

Ben ki skt'ye hiç bakmadan koklayıp bozulmamışsa gömerim, tavuğa cesaret edemem. Tavuk sakat. Tabi aldığında donmuş haldeyse ve sen buzdolabına koyana kadar anca çözüldüyse yenir belki, öyleyse bir kokla.

şu duyurunun altına da yazdım cevabını: (git: 1443413)

bozulur abi ne yaptın?

normalde arabanın bagajında (araba yoksa sırt çantanda) düdüklü tencere ve piknik tüpü taşımadan nasıl olur da bu havada tavuk satın alma cesaretine girersin? marketten çıkar çıkmaz kapının önünde tüpü yakıp pişirecektin. 5 dakika geçse bozulur, at çöpe hiç riske girme 10 lira için. hiç marketten eve çiğ tavuk getirilir mi? bu çağda bu cahillik pes.

Şaka herhalde, inşallah trol sorudur. İlk defa mı mutfağa giriyorsunuz?

pratikte sıkıntı olmamalı ama teorideki durumu için aşağıdaki makaleyi okumanız lazım:
tbbdergisi.barobirlik.org.tr

Rekabet etmeme yükümlülülüğü her işçi ve her durum için geçerli olmaz. İşçinin işverenin iş sırlarına vakıf olabilecek konumda olması lazım. Siz işe başlamamışsınız bile, herhangi bir iş sırrınja vakıf olma hali yok yani. O yüzden rekabet etmeme yükümlülüğünün sizin açınızdan geçerli olacağını düşünmüyorum.

Yok yahu. Zorla masa başına oturtacak veya hiç başlamadığın iş için sana dava açacak değiller. Adam bir ton sopa yiyor uğraşmamak için şikayetçi olmuyor. Biraz sitem ve laf sokma dışında bir şey olmaz.

zorunda değilsin

Her ay verecegin para 85 tl, baska para odemiyorsun. Bende turknet var, memnunum

@sivrisinek arkadaşa katılmıyorum.

1- verdikleri modem ücretsiz değil. 10 lira taksitle(1 aylık faturada) 24 ay taahhüt istiyorlar. Ayrıca en son tp-link markayla anlaşmaları vardı. Vasat bir marka ve zaten piyasada 240 tl civarı bir şey.

2- bağlantı ücreti falan yok. Şöyle yok: bilgisayarınıza kadar bağlatmadığınız sürece gelen teknisyene rica ederseniz modeminizi aktif hale gelecek şekilde bağlayıp kontrol ediyorlar.
Hatta benden kaynaklanan(apartmandaki telefon hattı kısa devre yaptığı için seyyar kablo çektiler) hatayı ttnet yetkilileri türknete fatura ettiklerini, türknetin bana yansıtabileceğini söylediler ama türknet böyle bir şey talep etmedi benden. 50-60 liralık masraftan kurtuldum. Ttnet olsa acımadan alırdı.

3- taahhüt falan olmadığı için hızdan memnun kalmazsan aboneliği istediğin zaman iptal ettirebilirsin. Ttnette bunu yaparsan(taahhütsüz takılırsan) yüzde 50 daha fazla üzret isterler. Yani ttnette 85 liralık bu kampanyayı taahhütsüz 125-130 liraya alırsın öyle düşün.

Bu arada eğer türknet almayı düşünürsen, ikimize de 1er ay bedava kazandıracak referans kodumu verebilirim:)

@panzerkampfwagen iv

adam size güzel güzel yazmış ama siz vızıltılı türk telekom bayisinde çalışan arkadaşı dinleyin.

bu kadar yıllık tecrübem var tt öven anca bayi çalışanıdır.

burada turknet ile ilgili en az 50 tavsiyede bulunmuşumdur. kod da vereyim demişimdir. daha bir kişi gelip kod istemedi. insanlar leş olmuş. gidin tt sizi öpsün. sonra taahhütümü kime devredeyim diye döner durursunuz.

adam sürekli yazıyor bağlantı ücreti şu kadar diye. evinde internet varsa bağlantı ücreti bile alınmıyor diye hatırlıyorum. modeme yeni şifreyi giriyorsun gitti bitti. eve hayatında ilk defa dsl bağlatacaksan o ücret var.

vdsl modemi ikinci el alabilirsiniz. gidip 300 vermek ya da taksitle almak zorunda değilsiniz. o zaten sizin oluyor. adam sanki 85 tl ücreti 133 her ay gelecek gibi yazmış inanamıyorum.

turknetin bir ay bedavasıyla da 2 ay sonra 85 tl ödemeyeceksiniz. hadi onu da ben yazayım.

taahhüt yok bir kere ve altyapı tamamen aynı. arızaya yine tt ekipleri bakıyor.

neyse siz gidin vızıltılı arkadaştan alın size bayi indirimi yapsın tt'de.

Ben de türknet alıcaktım taahhüt olmadığı için ancak sonradan vazgeçtim. Şöyle ki, ilk başvuruyu yaptım, birtakım evraklar göndermemi istediler, onları göndermeden önce evimde priz olmadığını filan söylemek için bunları aramaya çalıştım ulaşamadım, internetten bildirim yapılan bi siteleri var, ordan yazdım dönüş alamadım, bi de taahhüdü istediğiniz anda iptal edebilirsiniz diyolar ama bana güven vermedi bu söyledikleri, ulaşması çok sıkıntı adamlara, o yüzden ben öyle istediğin anca iptal etme olayının gerçek olduğuna inanmadım, bi de modemi kendimiz başta almamız gerekmiş filan, amaan dedim bunlarla mı uğraşıcam, türk telekomdan aldım o yüzden.

Tabi kullanıp çok memnun olanlar da var hem kendi arkadaşlarımdan duyduğum hem de yukarda yazanlardan anladığım.

Bakın ben 2 senedir kullanıyorum. Ama interneti 2 haftada bağlıyorlar. Açılmıyor internet. Onun dışında ben modemi kendim aldım. Evimde de eskiden olan TTNet bağlantım olduğu için kablo bağlama eve çekme vs. Ücreti odemedim.
Tavsiye eder miyim evet ederim. Ama sorun olursa muahatap yok. İnternet 2 haftada geliyor o ayrı sıkıntı.

Ben türkneti övmüş oluyorum ama bana daha önceden kapattırdığım ttnetten 2 sene sonrasında ( bayiden dilekçe verip kapatın dememe rağmen yok biz onu donduralım diyerek bana kapattırmam için 40 Takla attıran türk telekomdan bahsediyorum) fatura gönderen ttnet için söylenenler doğal süreç. Peki:)

Not: kapattırdıktan 2 sene sonra 14 lira fatura geliyor.

Yürüme mesafesini bilmiyorum ama ibbnin cemal kamacı spor kompleksi var 2.5 km ötede. 54k otobüsleri tam o güzergahta çalışıyor.

Bence yedekleyip bir sıfırla. Yazılımsal bir sorun gibi.

Yazılımsaldır+1

paran varsa siemens al hiç düşünme
- çamaşır makinesinde 9 kilo olandan aldım, taksidi yeni bitti, canavar gibi makine. sessiz, a++ sınıfı az yakar çok gider :)
- bulaşık makinesinde en basitini tercih ettim, iki programlı yine siemens
- buzdolabında yer önemli, ölç ona göre bak. yine siemens derim ben

Arçelik iyidir.

siemens'ten bir tık daha ucuz bosch'u önerebilirim, benzer ürünler.

şimdi herkes evinde neyi kullanıyorsa onu yazacak gerçi ama olsun ben de yazayım.

buzdolabım siemens, 10 yılık bir makine. şimdiye dek üç kez beyni değişti. son değiştirdiğimde 900 lira verdim. garanti dışı kaldığında yedek parçası pahalı. evet kaliteli marka ama alacaksanız buna göre alın.

bulaşık makinesi olarak bosch, beko, vestel, siemens hepsini kullandım. valla dürüst olayım hepsi aynıydı. hangisinde kampanya varsa onu al.

çamaşır makinesinde benim evde beko var, annemde bosch var. bosch daha sessiz ve sıkmada daha az zangırdıyor. yıkama performansları aynı gibi.

fırın set üstü mü ankastre mi olacak? bende set üstü korkmaz var, memnunum.

hepsini arçelik aldık, siemens ve bosch'tan %20 falan daha ucuza geldi. Genel olarak memnunuz.ç

Para varsa siemens, azsa profilo ya da arçelik.

Bu arada mobildeyim ekleyemedim. Çamaşır makinesini kesinlikle arçelik(kronik anakart sorunu), buzdolabını da kesinlikle beko(kronik kapı lastiği deformasyonu) ALMAYIN..

altındaysa değerlendirmeye almazlar.

Bu şartı sağlamıyorsanız kontenjanda açık kalsa bile almazlar. İnsanlar 1 gün ile bedelli askerliği kaçırıyor, elinden bir şet gelmiyor...

basvuramazsin. belgelerini alsalar bile sonuc ekraninda, basvuru sartlarini saglamiyor yazar. es degeri dedigi de 100 luk sistemdeki diplomalar icin.

Yök kurali oldugu icin imkansız.

@Cesario ahgddsghfdsgshfd baya güldüm

İlk cümleniz ve sorunuzun geri kalanı çelişiyor.

Hayır inanmıyorum.

hayır inanmıyorum, inananlarla da yakın iletişim asla kurmuyorum.

bir arkadaşımız hepimize borç taktı, nefes koçu oldu, koçluk yaptığı insanlarla bereket çalışması yapıp bu çalışmalardan ne kadar fayda sağladığını anlatıyor. borçları duruyor. hayatı yolundaymış gibi yaşamak, giyinmek, yemek içmek için başkalarından borç almaya devam ediyor. facebookta baksan bu enerji çalışmalarıyla köşeyi döndü, gerçekte herkes iletişimi kesti, sırf borç bulabilmek için yeni arkadaşlıklar kurdu.

Doğaüstü şeylerin hiçbirine inanmıyorum.

Bunların gerçekliğine inanmıyorum ama şuna inanıyorum, kişi neye çok inanıyorsa o gerçekleşiyor. Mesela su içtiğinde bile kilo aldığına inananlar su içince gerçekten de kilo alıyor, çok yese bile kilo almadığını söyleyenler gerçekten de sürekli yemek yedikleri halde kilo almıyor ki ben de onlardan biriyim. Bunu her şeye uyarlayabiliriz.

Bu durumda da bu ritüellerin işe yaradığına gerçekten inanan birisi için bunların işe yaraması oldukça mümkündür. Ben bağ kesme ritüeli yaptığımda eski sevgilimi unutacağıma kesin olarak inanıyorsam gerçekten unutabilirim, tıpkı (bkz: placebo effect) gibi. Aynı şekilde ben mor çorap giydiğim gün bütün işlerimin ters gideceğine inanıyorsam mor çorap giydiğim gün gerçekten berbat geçebilir.

Bir şeyi sık sık tekrar etme tekniği de (affirmations vb.) bu durumda fazlasıyla etkili ki bir noktadan sonra kişi gerçekten o dediğinin gerçekliğince istemsizce inanmaya, onu doğruymuş gibi kabul etmeye başlıyor. Benden bunların bilimsel açıklamasını isterseniz veremem ama hayatta sık sık karşılaştığımız her durumun bilimsel açıklaması olduğunu düşünmüyorum.

kisaca, inanmiyorum.

whyamy +1

sosyal psikoloji bunu soyle acikliyor: self-fulfilling prophecy
sosyoloji de boyle: thomas theorem

İnanmıyorum diyorsun ama enerjiden falan bahsediyorsun. Sen gel vazgeç bu inanmama işinden. Ay may çakra tütsü seversin bak o işlere girersen. Hatuna da yürü işte takılın. Dolunayda falan öbün birbirinizi. İtikatın sağlam senin.

Bu "enerji mevzusu" son zamanlarda pek bir popüler! Benim arkadaş çevremde de var(ne yazık ki).
Hatta, kendi enerjisini bol bulup, sıkıntılı durumda ki arkadaşına, yakınına gönderen "hayır severler" de mevcut.

Böyle olunca, enerjiler daha da büyüyor, hızlanıyor ve Evren'e gönderilmek istenen mesaj daha çabuk ulaşıyormuş!

Bir nevi, fazladan ücret ödenen kargo gönderisi gibi bir şey yani.

Ne kadar çok enerji, o kadar çabuk sonuç!

Athena, akıl fikir versin hepsine.

placebo +1

Ayrıca buna inananlarla değil ama bunun ticaretini yapmaya çalışanlarla iletişimi kesiyorum. Bir arkadaşım enerji ayağına senden-benden yolunu bulmaya çalışıyor. Bir de kendi hayatına bakmadan "ben bundan yolumu bulurum" diye kurban seçtiklerinin hayatında yolunda gitmeyen şeylere büyülteç tutuyor. "Eee, senin hayatın tümden berbat" diyemediğim için böyle yancı gibi her ortamda karşıma çıkıyor sinsi.

Ateistim, asla inanmıyorum inanan insanlara üzülüyorum ve uzak duruyorum. Maalesef çalıştığım yerlerde bu tarz çok insan olduğu için acı çekiyorum.

Whyamy +1

Bunu da paylaşmadan edemeyeceğim youtu.be

kendisine iyi geldiğine inanıyorsa kendisine iyi geliyordur. var ya da yok bu sorunun cevabı değil. ben de ateistim ama bir müslüman namaz kılınca huzurlu hissettiğinde onu anlayabiliyorum. her insanın kendini iyi hissedeceği bir şeyler vardır. bunlara bir başkası "ne saçma bununla mı huzur buluyorsun" diyemez çünkü o şey gerçek olmasa bile etkisi gerçek.

Ya böyle diyenlerin hep kadın olması?

Ateistim ama okutunca siğil geçiyor tarikatıyla aynı gerçi

İnanıyorum, uyguluyorum, faydasını da görüyorum. Misyoner gibi kimseyi inandırma "dinime" davet etme çabam yok. Kimseye de bana para ver sana enerji göndereyim gibi bir çakallıkta bulunmam, bulunanına da inanmam.

Örgütlü dini sevmiyorum, bu İslam da olabilir paganlık da budizm de. Eğer baskın bir kesim kendi dinini kalanlara zorluyorsa, baskın olmayan kesim bir din etrafında örgütlenip baskınlaşmaya çalışıyorsa v.s. o işin içine siyaset ya da maddi kazanç girmiş oluyor. Onun dışında bireysel bakınca isteyen, başka birine zarar vermediği sürece istediğine inanır felsefesiyle hareket ediyor ve bu özgürlüğümü de sonuna kadar kullanıyorum. :)

boyle seylere inanmiyorum. inanip etki gorenlerin gordugu etkinin placebo etkisi oldugunu dusunuyorum. yapinca iyi hissediyor, iyi hissettikce yapmaya devam ediyor. kendi kendine biseyler yapip mutlu olmaya calisiyor o da, temelde bir seylere inanip baglanip medet umma var dinde de oldugu gibi. ateistim ama inanan hic kimseyi de yadirgamiyorum. kalkip cihat filan ilan etmiyor sonucta ayla suyla isikla toprakla oynuyor, varsin oynasin :)

E yazmışsınız zaten gecikme faizi diye?

Oran 1.55, ben ne kadar odeme yapacagimi merak ediyorum. 2662 tl nin 1. 55 i uzerinden hesaplanacak diyebilirsiniz ama oyle olmuyormus, telefondaki gorevlinin soyledigine gore. Bunun hesaplamasi nasil oluyor bilen arkadas var mi?

Birkaç lira olur o, sanmıyorum ki 5 liradan çok olsun. Böyle unutma durumları olmaması için ekstre kesilir kesilmez asgariyi ödeyin imkan varsa.

hesap kesim tarihinden itibaren faiz işleyecek. 2655*1,55/100= aylık faiz. bsmv falan da ekliyorlar galiba ama 42 lira falan yapıyor. 50 lira de aylık.

hesap kesim tarihine göre bunun bir kısmını alacaklar.

Gecikmeye giren tutar asgari ödeme tutarı olması lazım. Sonuçta asgari tutar vaktinde ödendiyse eğer gecikme durumu olmuyor. Kalan tutarın faizi de dönem faizi ismiyle alınıyor galiba. Yanlış bilmiyorsam eğer en fazla 20tl gibi bişey yansır.

edit : Yanlışsa düzeltin lütfen. Ben de arada unutuyorum hiç bakmıyorum da ne faiz ödemişim.

700-800 liraya 4-5 lira faiz ödemiştim bundan 2 sene önce. Ne kadar borcun olursa olsun taksimetre 3.5 liradan açılıyordu o zaman (bsmv adı altında). Şimdi ne kadardır bilmiyorum ama

hesap kesim tarihinden itibaren sayacaksiniz kac gun oldugunu, sonra gun sayisi bölü 30 ve sonucu 0.015 ile ve 2662 ile carpacaksin

The lollok eyvallah.

iyi vicdanlısınız + fazla vicdanlısınız. ne kadar sizin hayatınızı çekilmez hale getirmiş. komşunuz uyarıyı+iyi niyeti fazla ciddiye almamış. son bir uyarı yap bi gün daha tahammül et ve polis / yetkili merciye şikayet et.

Eyalet yetkilisinden haber gelince ona ilettiğinde ne değişecek, adamın kafa hala aynı. Eğer başına bela olmayacağından eminsen, kendi yapmasa bile diğer hintlilerle başını ağrıtabilir ama sanmıyorum polisten korkuyorlar çünkü. Hiç uğraşma, bildir polise.O uğraşsın.

Ben olsam gidip yüzüne eper bir daha yaparsan polisi arayacağım. Zaten oturumun yok, vicdanımı zorlama affetmem bu sefer deyin.
İstesem direkt arardım ama vicdanlıyım falan deyin.
Yapmaya devam ederse basın şikayeti, ortadoğululuğunun cezasını çeksin.

bence kimseye acımayın hele böyle saygısız insanlara

görevlilerden gelecek cevabı forwardla, hala devam ederse son bi kere daha düzgün şekilde uyar. son uyarın üzerine hala devam ediyorsa polisi çağır.

ben olsam hiç muhatap olmazdım, polise şikayet ederdim.
adam laftan anlamıyor.
sen konustukça üste çıkıyor. meseleyi daha da uzatırsan kendince savunma tedbirleri alacak belki sen onu şikayet etmeden o seni şikayet edecek.
polise şikayet et, yasal süreç neyse işlesin. bir alman olsa aynen böyle düşünürdü.
adama ortadoğulu diye kızıyorsun ama sen de olaya ortadoğulu gibi yaklaşıyorsun.

Lärmprotokoll & Ordnungsamt. Bu kadar.

Hepsini her gun ayni anda kullanmani oneririm farkli acilardan destek almak onemli.

duolingo a1 için her dilde iyi. insanların sıkıntısı "sadece" duolingo ile c1 falan olacaklarını sanmaları ve zamanla bir şey öğrenemeyince de duolingoyu suçlamaları. :/

Başlangıç için youtube ya da udemyden kurslara bakın. Cake adında bir uygulama var a2 seviyesine geçtiğinizde çok işinize yaratacaktır.

Busuu birkaç yıl önce çok iyi idi. Şimdi bayağı kötü.

Örnek udemy: www.udemy.com
Örnek youtube:
www.youtube.com

bir arkadaşım 4-5 yıl önce 80 küsür bin euroya almıştı. diğer soruları bilemiyorum :)

70-80k usd bandında fiyatları.
İş garantisi kimse vermez, bu sizin azim ve yeteneğinize bağlı fakat açıkta kalacağınızı düşünmüyorum.
Aldığınız eğitim avrupa ve abd’de geçerli olmuyor; ek belge ve sınavlarla yenilemeniz gerekiyor bu yüzden yurtdışı firmaları için imkanı kısıtlı bir meslek. Hatta abd’de pilotlar eğitmenlik dışında işsiz kalabiliyor.

Bence tıp bölümüne ilginiz varsa doğu avrupada tıp eğitimi alıp (aynı paraya) avrupa ve denklik sınavıyla türkiyede doktor olabilirsniz.

@neysene
hocam zaten itüden mezun mühendisim, bi de Tıp okumak beni 15 yıl yaşlandırır :))

1-ayjet ( Macaristan da eğitim çok sıkıntı çıkarıyor duyduğum bu yönde zaten su an gitmek de sıkıntı)
2- var su anda bile mevcut durumda uçuşlar bir hayli azalmış durunda ve uçamayan çok pilot var
3- thy akademi 140 bin yuro fakat su anda bile eğitimdeki arkadaşların uçuşları kesik ne zaman tekrar ilan açılır kimse bilemez en az 3-4 sene sonra açılır diye düşünüyorum.

1- evet. pratisyen hekim. çok emin değilim ama kura ile zorunlu görevin belli oluyor sanırım.

2- tus'a(Tıpta Uzmanlık Sınavına)giriyorlar. sınav puanlarına göre işte çalışmak istediğin ya da puanın yettiği uzmanlığı yazıyorsun. işte oraya gidip bir yandan uzmanlığını tamamlıyorsun bir yandan da çalışmış oluyorsun.

ayrıca zorunlu hizmetini tamamlamadan sana diplomayı vermiyorlar. özel hastanelerde çalışamıyorsun bu sebepten ötürü.

1) Pratisyen oluyor. Sağlık Bakanlığı'nın atamasıyla hastane ya da aile sağlığı merkezlerinde çalışıyorlar. Mecburi hizmet yapmadan diploma yok. Yani resmen doktor olamıyorlar bitmeden.
2) TUS ile istedikleri ya da tutturabildikleri bölümlere giriyorlar. Uzmanlık öğrencisi ya da araştırma görevlisi deniyor, seçilen bölüme göre. Dört ila altı yılda uzman olunuyor. Klinik bölümlerde doktorluk yapıyorlar, nöbet tutuyorlar Maaş alıyorlar. Bir yandan da tez hazırlayıp sınava hazırlanıyorlar.
Uzman olunca yine mecburi hizmete gidiyorlar. Yan dal uzmanı olurlarsa tekrar mecburi hizmet.

1- pratisyen hekim oluyorlar. Poliklinik gibi uzmanlık gerektiren harici (acil, ambulans, sağlık ocağı hekimi gibi) yerlerde çalışıyorlar.

2- uzmanlık için tus’a giriyorlar. Aldığın puana göre uzmanlık dalın ve yerini(üniversiteni) seçiyorsun. Kontenjanlar çok az. Her biri için genelde 1-2 kişi alıyor hedef bir dal-üni. Tabi 10-25 kişi alan dallar da var ama bayağı azlar.
Eğitim süresi okuduğun dala göre değişiyor bildiğim kadarıyla. Ünvanları uzman hekim oluyor.

2- asistan hekim olarak bölümüne göre 3-4-5 yıl çalışıyor/eğitim alıyorlar.

bazı bölümler uzman olduktan sonra 3-4-5 yıl yandal da yapabiliyor.

Biz de ofis için iç mimarmarla görüştük. Tasarımlarını bize gösterdiler ancak PDF olarak vermediler. Anlaşmadan PDF olarak yollamıyorlar.

Yüzyüze görüşme imkanınız varsa kendi cihazınızdan gösterin karşı tarafa veri yollamayın

kendi evim için ben bir iç mimar ile görüştüm fiyat aldım, bana bir liste gönderdi, içerisinde şurayı kıracam buraya kapı yapacam, minik iki tane balkon var onu içeri alacam vs. diye bunlara ait şimdiki durum ile bitinceki durumunu gösteren teknik çizim (üstten kuş bakışı çizimler olur ya o) gönderdi, fiyat şudur şu kadar zaman alır dedi, araya korona falan girdi de o iş yattı, hiç aklıma başkasına götürüp yaptırmak gelmedi açıkcası, zira iç mimar dediğin adamın kendi ustaları olur, alış veriş yaptığı yerler olur, o ustaların yaptığı işi denetler, başında durur falan, ben bunlarla uğraşmamak için iç mimara gidiyorum zaten. tabii ki zevk anlamında benden daha iyiler ve ona da güveniyorum ancak konu sadece iç tasarımı değil, işin yapılması.

Şöyle oluyor.
Öncelikle tanımadığı kişiler olduğunu varsaydım. Güven faktörü de önemli. Bu güvenin içinde karşıdaki kişiyi tanımak. Yani üç beş lirayla mı iş yapmaya çalışıyor, işi gücü yeri yurdu belli olan biri mi. Nedir. Öyle saçma insanlarla karşılaşıyoruzki.

kaba taslak derdi tasası anlaşılır. İşin kapsamına göre süreç ilerler. Bu kişiler mutfak banyo için yola çıkmışlar ve evi de göstermişler. Ben böyle ilerlemezdim. İşin kapsamıda aslında biraz karşıdakiyle alakalı gelişir. Bundan sonra yapacağı şudur. Evi gördüm, aşağı yukarı metrajları aldım diyip
1-tasarım projesi, ilk aşama eskiz gösterimleri.
2-tasarım projesinin nihayi hale getirilmesi ve tabii bu süreçte malzeme seçimleri
3- malzemelerin nihayi hale getirilip görsellerin imzalatılması/onaylatılması
4-proje süreci

uygulama projesi istiyorlarsa sürecin ikinci aşaması.

Falan..

Yani proje süreci ayrı, uygulama proje süreci ayrı, uygulamayı üstlenmek apayrı maddeler.

Uzatmadan ilk aşama önce şunu yapsın.

"tasarımla alakalı olarak, size banyo/mutfak için 2-3cephe/adet 3d görsel hazırlamaya başlayacağım. Fiyatı budur. Şayet arzu ederseniz ön taslak tasarım projesine başlayabilirim." yani sen projeyi teslim ettiğinde "ah ulan rıza kandırıldım ve bedavaya çalıştım" dememek için bir miktar almaya çalışacaksın.

Asla bir çıktı verip, bir gönderimde bulunmuyor. Ufak bir ücret almadan da emeğini ortaya koymuyor. Projeyi hızlıca halledeceğini düşünürsen, aman bir şey olmaz dersen riske girebilirsin ama sizinde şüpheniz var.

Evet maalesef sizle o proje sürecini başlar bir şekilde artniyet olmasa bile iptal eder ama kafasında proje bitmiştir. Vizyonu olmayan müşterinin revizyonu bol olur derler. Sizle şekillendirip gidip birkaç usta bulup yapan çok var. Ya da 1-2bin lira veririm diyip "içmimarla çalışıyorum" statüsü kazanmak isteyen bilgisizlerde çok var. Bu yapacağı her şeyi de yazılı şekilde yapmasını öneririm.

Bu arada o taslak tasarım ve görselleştirme işi dahi önce bir rölöveden geçeceği için emek yani. Bunun da bir bedeli var. Şunu diyene bile rastladım; "zaten tasarımı ben söyledim size, ne istediğimi biliyorum" iyi o zaman tekniker tutaydın diyeceksin böylelerine de. İç mimarın ne yaptıgını bilmeyen adamlara anlayış göstermeyin.

Isvec’e yerlesince zaten isvec’in kendi saglik sisteminden yararlanmaniz gerekecek. Isvec’in sgksina kayitli olmaniz istenecek yani.
Digerleri seyahat saglik sigortasi, yerlesik birini korumaz. O sigortanin istenme sebebi oturum kartini vb alana kadar bir sey olursa diye.

Türkiyedeki sağlık poliçesi zaten işinize yaramaz. İsveçte yaparsınız. Maksat prosedürü yerine getirmek

Seyahat sağlık sigortası yaptıracaksınız. Bazı şirketlerde 90 gün sınırlaması var ama bazı şirketler 1 yıla kadar giriş çıkış istemeden sigorta yapıyor.
Acentenizden ilgili şirketleri öğrenebilirsiniz.

Sakarya'nin mühendislik bölümleri itu, Odtu ayarında olmasa da kötü değiller diye biliyorum; erkek arkadaşim da elektrik-elektronik mühendisliği bölümünden mezun. Onların zamaninda itu kampusuymus sanırım; hocaları itu'den gelirlermis. Mezun grubu da gayet iyi yerlerde çalışıyorlar.

Sonradan bozulmadiysa (o mezun olalı bayağı oluyor) ülke şartlarında tercih edilebilir bir üniversite.

Öğretim üyesi profili önemli de prof sayısına falan takılmayın. Lisans okuyacaksınız zaten, lisans derslerini anlatmak için prof olmaya gerek yok.

Yanlış bakmadıysam 165 binle kapatmış bölüm. Yani o ortamdan pek bir şey beklememek gerek. Ben olsam okumazdım, ama alternatifler de önemli. İlla yazılım öğrenmek istiyorsanız kendi kendinize de öğrenebilirsiniz eğer o disiplini sağlayabilecekseniz.

@pluton
60k ile kapatmış. Tabi bu da bayağı kötü, birde bölüm başkanı bilgisayar öğretmenliğinden geliyor :/

Ben eski bir araştırma görevlisi ve bilgisayar mühendisi olarak prof sayısından ziyade kendi öğrencilerinin memnuniyetine bakmanı öneririm. O proflar derse kendisi mi giriyor? Derse kendisi giriyorsa slayt mı okuyor ciddi tecrübelerini seninle mi paylaşıyor bunu ancak orada okuyanlar bilir. Ben bir yıllık mühendis olarak ne baba dersleri verdiğimi bilirim. Üstüne ek ders diye prof alıyordu parasını. Sakarya mezunu birlikte çalıştığım sağlam arkadaşlarım var ama güncel durumu bilemem.
165bin iyi bir sıralama değil ortam meraklı hevesli öğrenci ile dolup taşmayacak belki ama en azından apartman üniversitesi değil kökleri olan bir üniversite Sakarya. Son olarak yazılımı evde kendin öğrenirsin ama mühendisliği evde kendin öğrenemezsin. Üniversite sana mühendis gibi düşünmenin kapısını açar gerisi senin elinde. Sorsan iki kod arasındaki complexity farkını hesaplayamayacak adam ehuehu ben liseden sonra 6 ay kurs aldım yazılım mühendisiyim diye geziyor. Mezuna bırakmak için soruyorsan şayet seneye Odtü kazanmayacaksan Sakarya yaz kendini geliştirmeye bak derim

saü'nün mühendislik fakülteleri çalışan öğrenciler için gerçekten güzel bir tercih. sakarya'lıyım ve en az 30 tane mühendis arkadaşım var liseden saü'ye giden. çalışkan olan arkadaşlarım şu an çok iyi yerlerde. genç öğretim üyeleri arkadaş gibiler ve iyi yol gösteriyorlar.

çalışmayanla çalışanın çok ayırt edildiği bir yer açıkçası.

Oradan mezun tanıdıklarım var. Çoğu yurtdışında, yurtiçinde kalanlar da iyi yerlerde işe girdi.

Deger bence ama kendini gelistirmen ve ilgi duymaya zorlaman lazim. sadece mezun olmak degil yani.

bu üniversite bölümden mezun tanıdığım biri var, en son görüştüğümüzde yurtdışıyla iş yapıyordu ve sık gidip geliyordu. alanında nasıldır bilmiyorum ama bireysel olarak kendini geliştirmiş biriydi.

En son aracı kurum olmadan vize kabul etmiyorlardı, değişti mi? (Evrak işlerini düzenleyip min iş çıksın deyu)

doğrudan konsolosluğa başvuramıyorsun. en azından turist vizesi için böyle.

Yoo değil. @tepedeki.

Haftada 1 gün konsolosluğa direkt başvurabiliyorsun: www.mfa.gr

o değil de, gidebiliyor muyuz yunan'a? açılacak mı sınırlar ne diyorsunuz

avrupa'da hiçbir ülkeye gidemiyoruz şu an. durum da belirsiz.

Artık nah vize verirler :)

rakipler

Zabıtalar rastgele girip evrak soruyor bizim buralarda.

Sorunun cevabı rakipler. Ayrıca tabela asıldığı an dikkat çeker ve bazı belediyelerde tabela vergisi bulunmakta. Siz farkında olmasanızda zabıtalar günlük olarak her sokağı kontrol eder genelde yani uçan kuştan haberli vardır.

Tutacağın yer "dükkan" statüsünde ise, vergi levhan olmadan ne elektrik ne su bağlatabilirsin.

Yani kiracı konumdaysanız elektrik bağlanmaz. Sahibi kişi baglatabilir vergi levhası olmadan.

Bit şikayet olmadıkça gelip soran olmaz.

Maliyeninin sizi ilk yakalamasında yakın zamanda vergiye tabi olmanız sartıyla bir yaptırımı olmaz. Fakat o süre dolduğunda, ya vergiye tabi olmuş olmanız, ya da iş yerini kapatmış olmanız gerek. İs yerini kapattığınızı kendiniz beyan edeceksiniz. Kapatıp gitmeyle olmuyor.

@rezilrysfaadam
Örnekte kendi dükkanı diye tanımlamam bu yüzdendi zaten. Garaj yerine bile kullanırım sonuçta.

Tabela asmaktan bahsediyorsunuz, hemen gelirler. Her yerden haberleri var.

normal süreçte vergi dairesine açılış için başvurduğunuzda, 1-2 gün içinde yoklama memuru isimli vergi dairesi memuru gelip tespit yapar, açılışı onaylar.

bu yoklama memurları, ilgili vergi dairesinin yetki alanındaki caddeleri sokakları bölüşmüşlerdir. yani mesela bizim işhanına hep aynı adam gelir. ben açarken de o gelmişti, başkası açarken de o gelir. ofisi kapalı bulunca yönetici olarak da sormak için bana gelir. yolda da elli sefer karşılaşıp selamlaştım. demek ki bizim caddeye o bakıyor. her gün açılanı kapananı gelip o adam yokluyor.

apartman dairesi ise biri ihbar edene kadar fark edilmeyebilirsiniz, ama cadde üstüne dükkan açarsanız, ertesi gün yoklama memuru oradan geçerken "lan ben burayı ne zaman yokladım" diye anında fark eder ve cezalı olarak açılışınızı yapar.

Maliyenin sizi yakalaması için 2 yol var, ya şikayet ya da @kibritsuyu'nun anlattığı gibi o caddeye başka bir yoklama için gelen memurun fark etmesi.

Yoksa maliye memurları sokak sokak gezip sürekli açan var mı diye kontrol etmezler, hatta sürekli kapısı açık olmak zorunda olmayan bir çok atelye (marangoz, demirci vb gibi) sokak aralarında kayıt dışı çalışır.

Belediye açısından ise çevre temizlik vergisi ve tabela vergisi için yakalanmanız 1 ay içinde de olabilir bir yıl içinde de.

Belediye yetkilileri yılda bir kez dolaşıp tabela vergilerini ve çöp vergilerini kontrol ederler.

Ayakkabı dayanıklıdır da modeli çok cırt.

Benzer modelde rahat bir ayakkabı için Hummel Porter modelini tavsiye edebilirim. Hafif, temizliği daha kolay, dayanıklı, 200 tl daha ucuz .

Lacoste gibi giyim markaları casual ayakkabıları sık giyim için üretmiyorlar. Bir de ayaklarınız taraklıysa o ayakkabının hali nice olur. Ama nike iyidir. Her modeli değil tabi ama wear firmalarına oranla gayet iyiler

bermuda şort diye arat

www.trendyol.com
Arada kadın şortları da çıkıyor, artık idare edin.

Aradığınızı zamanında biz de çok aradık,bulamadık.Genelde naylon türevleri kumaşlardan oluyor ve evde kullanımda çok sıkıntılı ve sağlıksız kumaşlar bunlar.
Bir adet singer dikiş makinası aldık.Kumaşçılardan beğendiğimiz pamuklu kumaşlardan alıp kendimiz dikiyoruz evde.

Kısa paça nedir abi)))
Penye boxer yaz ya da pazara git .

Kısa paça nedir ya. Şort diye bir kelime hiç mi duymadınız?

aradığın şey kapri olabilir,

kısa paça dediği şeyi ben anladım sanırım, şu bilek üstü şortlardan arıyor :D
i.ibb.co

Kapri

Pamuklu şort yaz bakayım

Dagi’den üçlü pijama takımı aldım babama babalar gününde pamuklu kısa kol üst, uzun ve diz hizası pamuklu altı var. İlkbahar yaz sonbahar geçiyor böyle tarz iki takım alınca. Ama illa alt istiyorum derseniz geçen pazardan benim bebişe 5 liraya aldım uzun boxer gibi efil efil geziyor sıpa. Söyleyin annenize veya eşinize bulsun size :)

Pantolon uzunluğundan daha kısa olan şeylerin adı var abi yeni çıktı. Dizle bilek arasında olanlar kapsi, dize kadar olanlar şort. Kısa paçayı okurken önce idrak edemedim sonra kahkaha attım :d

Bana da N11'den birkaç gündür bu tarz kargo mesajları geliyor.

Telefon numarasından otomatik adres çekiyorlar. Yanlışlıkla sizin numarayı girince böyle oluyor.

Bana da yurtiçi kargodan sürekli mesaj geliyor. Günde 1-2 kargo 2 aydır böyle dragos diye bir şubeye gidiyor bir tekstil firması için. Spam mesaj gibi yeminlen

dergiymiş. benim adı girince adres telefon hepsini vermiş aras sağolsun.

ya bu bilgi paylaşımı yasasına ters değil mi? x kişisi bir kargo firmasına gidip tüm adres bilgilerimi öğrenebiliyor sonuçta.

Onun üzerine arsa, işçi, makine maliyetlerini de ekle istersen

bizimkilerin yaptıkları lk depremde yıkılır. ayrıca deprem bölgesinin olmadığı yerde de bu tarz yapılara ihtiyaç duyulmaz.

hepimiz kendimiz yapalımdan ziyade büyükçe bir firmanın yapmasını kastettim. üniversitelere yakın yerlerde olur ya öğrenci evleri için siteler yapılır. 3-4 katlı tamamı 1+1 , 1+0 dairelerden oluşan. ona alternatif olarak bu aklıma geldi.

48 saatlik bir işe de 12 daire yapıldığında çokta bir işçilik maaliyeti düşmüyor ki.

yani tamam 30-35bin liralardan da fazla olsun kastım direkt fiyat değildi. yine ne kadar artarsa da normal dairenin kat kat altında çıkıyor fiyat

Büyük şehirler için yatay mimari sıkıntı.

ben ingiltere'de bu tip evler inşa eden bir şirket için çalışıyorum. yangın yönetmeliğinden dolayı yasaklamak üzereler. artık 3 kat üstüne çıkamayacağız gibi. daha önce limit yoktu. şu an 6-7 katlı bir şantiyemiz devam ediyor. ev tipi olanlardan da binlerce yapıyoruz.

maliyeti 30 bin tl değil. keşke olsaydı..
bunun için fabrika kuruyorsunuz öyle anlatayım olayı.

depreme dayanıklılık konusunda sıkıntısı yok. bu tip inşaat bir vizyon olayı. düzgün çalışırsa birmiş bir katı 1-2 günde teslim edebileceğin bir yapıdan bahsediyoruz. inanılmaz bir vizyon.

türkiye'de asla tutmayacak bir olay.

türkiyede çok çeşitli konteyner ev yapan firmalar var, yeni de değil.

hem de ne şekilde istersen öyle yapıyolar.

bunlar da konteyner iskeleti zaten.

Tr de yapılan evler de bundan çok farklı değil zaten katları atıp alcıpanla ev oda ayrımı yapıyorlar. Anadoluda öyle yuksek fiyatlı ev nerde var ki büyük şehirler hariç. Bu 48 saatte yapılması imkansıza yakın ince işcilik elektrik boya badana olamaz yani imkansız. Bi de farkettiğin gibi hep aynı tip oda oluyor konteynerler standar öyle biraz daha büyük olmuyo ya 20lik ya 40lık

Bu tür prefabrik yapılar bazı alanlarda çok iyi işleyebiliyor. Örneğin otel, yurt, toplu konut gibi aynı veya benzer modüllerin çok sayıda tekrar ettiği uygulamalarda inşaat sürelerini inanılmaz kısaltabilir. Ancak fabrikada üretildiği için adet sayısı önemli. Avrupada özellikle şehir merkezinde şantiye kurmanın zorluklarına karşı da tercih ediliyor. Çin'den gemiyle otel odası getirtilebileceğini bile duydum.

Ülkemizde neden tercih edilmiyor? Belki işçilik maliyeti avrupadaki kadar yüksek olmadığı için olabilir. Ben bir mimar olarak böyle bir prefabrik yurt tasarımı projesinde çalışıyordum ancak krizden sonra konu kapandı.

Ahşap ev de tercih edilmiyor mesela, betonarmeden daha ucuz ve pratik. Ama dezavantajları benzer olduğu için tercih edilmiyor.

1- yangın
2- bakım gerektrmesi
3- kullanım ömrünün betonarmeye göre kısa olması
4- %50den fazla ucuza geldiğini sanmıyorum. İnşaatın ince işleri yine olacak (elektrik tesisatı, evye, kombi, ekstra yalıtım malzemesi vs.)
Betonarme kaba kısmı da o konteynerlerin satış ve kurulum ücretini pek katlamıyor olabilir. Standart bir konteyner 3x7 m= 21 m2
Bir betonarme inşaatın anahtar teslim maliyeti 1400 tl/m2 civarıydı en son. (üzerine müteahhit karı eklenecek tabi, mesela %30)
Oradan karşılaştırın

Betonarmeden daha ucuza gelmez, belki kafa kafaya gelir.

Betonarmede parayı tutan ince işçilik ve ince malzeme maliyetidir. Isı yalıtımı problem değil, konteynerde de yapılıyor.

Maske zaten sizi korumaz, maske, sizin kimseye bulaştırmamanız için.
Virüs gelecekse vücudun açıkta kalan yerlerinden zaten gelir.

Tamam, hasta kişinin bulaştırmasını engeller mi ?

Dokunmadigi sürece evet.

maske sizi korur, fakat hasta kişilerin takması daha efektif bir korunma yöntemidir. virüs vücuda ağızdan (gözden de bulaştığı vakalar var bildiğim kadarıyla) girmekte. vücudun açıkta kalan başka bir yerinden korona bulaştığı görülmüş değil. (elimizden bulaşabiliyor çünkü elimizi ağzımıza yüzümüze sürüyoruz, bu da halen kanıtlanmış değil.)

bu maskelere bir de uygun kartuş satın alman gerek. uygun kartuşu alırsan ve disiplinli olarak kullanırsan bu maske seni virüsten büyük oranda korur.

Gözünüz veya açıkta kalan bir yaranız varsa onun dışında korur. Ama bunu takıp gezmek de ne bileyim...

Bu arada o filtrelerinin ömrü var.

maske, eldiven kullanmıyorum.

insanlara yakın olmamaya gayret ediyorum. pek konuşmuyorum, ağzımı aça aça yürümüyorum.
geçen çamaşırları yıkayıp duşa girecektim, bari önden markete gideyim dedim. döndüğümde hem kendimi hem kıyafetlerimi yıkadım. sık sık dışarı çıkmıyorsan bu makul ve yeterli bir önlem bence.

maske neyse de, eldiven kullanmak bana hastalığı daha bulaştırıyor gibi geliyor. elinde eldiven olunca her şey yapabilme özgürlüğüne kavuşuyor insanlar. ben eldivensiz daha dikkatliyim. ayrıca yanımda ufak bir sprey dezenfektan oluyor. sıkıveriyorum içim rahat etmezse.

az önce marketten geldim. eldiven taktım sadece. kimseye 2 metreden fazla yaklaşmadım. aldıklarımı balkona attım, bozulacaklar hariç 2 gün ellemem. üstümdekileri çıkartıp makineye attım, duşa girdim.

kesinlikle kullanıyorum.
mehmet hoca eminim iyi niyetle mantıklı şeyler söylemiştir ancak mantık iyi niyet bizim toplumda yok. normal şartlarda değiliz.

maskeyi,
1.hasta olduğu halde maske takmayanlardan korunmak için,
2.kendi elimi yüzüme burnuma getirmemek için kullanıyorum.

eldiveni de iki kat giyiyor ve üstüme başıma değdirmiyorum. ayrıca zaten üstümü başımı eve girince tersten çıkarıp yıkıyorum.

ya şu demeçlere sinir oluyorum.tamam belki iyi niyetle söylenmiştir ama yine de sinir oluyorum.
biri de söylesin doktorlar, hemşireler, danışmada duran sağlık personeli sekreterler neden takıyor maske eldiven. yani hastaya temas etmeyeni, uzak duranı da kullanıyor.
madem sadece hastalar takmalıydı o zaman sağlıklı doktor neden takıyor ameliyat falan da yapmıyorken üstelik. bunu kimse düşünmüyor mu cidden yaa!


elbette takıyorum eldiven maske.
rewlack+1

Sadece maske çünkü eldiven sadece psikolojik güven veriyor insanlara. Zaten geçirgen bir yapısı var, ellerimi illaki dezenfekte edeceğim sonrası, onun için eldiveni gereksiz buluyorum.

Bende makina yok o nedenle dışara giydiğim kıyafetler ayrı ve çıkarken sadece onları giyiyorum. Biriktirip haftada bir bir akrabamda gidip yıkıyorum. Şu an yapabileceğim daha iyi bir çözüm yok.

Onun dışında et peynir vs değilse aldıklarım dışarsı sıcaksa balkonda ya da oda sıcaklığında 2.5 saat bekletip yerleştiriyorum. Aldığım bazı ürünleri salça, ketçup, makarna gibi,, hemen kullancaksam paketlrini sabunla yıkıyorum.

Artık ne kadar işe yarıyor bilmiyorum da imkanlarım buna el veriyor şu an :)

Hiçbir şey takmıyorum. Eve gelince elimi yıkıyorum sadece. Bir de dışarıda asla yüzüme ellemiyorum.

Biz maske de, eldiven de kullanıyoruz. Bu konuyla ilgili çelişkili demeçler veriliyor, ben doğru kullanımda maske-eldiven ikilisinin koruduğuna inanıyorum.

Eldiven, maske takmıyorum.
Marketler 10'da açılıyor. 10.15 gibi gidiyorum, çalışanlar dışında kimse olmuyor. Eve gelince de ellerimi yıkamaktan başka bir şey yapmıyorum.

arabada eldiven var bolca. arabadan indikten sonra eldivenleri takıyorum. alışverişimi tamamen bu eldivenle yapıyorum. arabaya geri binerken eldivenin birini çıkarıp torpidodan ıslak mendil alıp kredi kartımı o ıslak mendille (kolonyalı) silip cüzdana koyup diğer eldiveni de çıkarıp ikisini bir çöpe atıyorum.

Normal şartlarda maske ve eldiven korur ancak
1-maske belirli bir süreden sonra işe yaramaz hale geliyor. Değiştirmeniz gerekiyor. Islandığı için
2-eldivenler çift kat ve her 1 saatte 1 değiştirilip üstteki atılmalı
3-elinizde eldiven olması sadece elinizdeki açık yaralara bulaşma riski için gerekli olabilir. Zira eldiveniniz olmasıyla elinizi dezenfekte etmeniz açısından bir fark yok.
4-doktorlar ameliyat veya müdahaleden sonra maske ve eldivenlerini yeniliyorlar.
5-doktorların özellikle eldiven kullanması direkt şüpheli vakalara müdahale, ameliyatlarda açık yaraların her ihtimale karşı elinden enfekte olmasını engelleme, hemşirelerin de aynı sebeplerle iki hasta arasında ellerini yıkama imkanı bulamaması durumu yerine eldiven değiştirerek mikrobu bir hastadan diğer hastaya taşımaması için.

Evim markete 5 dakika yürüme mesafesinde. Toplu alışveriş yaptığımız için markete pek sık gitmiyoruz. Son gidişimizde, pazar günü eldiven ve maske taktık. Hızlıca alışveriş yapıp marketten çıktık.

Az önce komşum, market çalışanlarından birinin corona testinin pozitif çıktığını söyledi. Biraz korktum tabii ama gerek paketleri çamaşır sulu suyla silmemiz, hemen duş almamız, elbiseleri 60 derece yıkamamız ve eve dönünce antreyi, kapı kollarını yine çamaşır suyuyla silmemiz, ellerimizi sürekli yıkamamız... bunları düşününce az biraz rahatladım.

Umarım bir sorun yaşamayız. Şimdilik turp gibiyiz.

Cilt kuruluğundan olabilir. Özellikle sıcak su bu kuruluğu tetikliyor. Benim de duş sonrası bacaklarım kaşınıyordu. Daha ılık ve içeriğinde bol nemlendirici olan duş jellerini deneyin

çok kolonya veya dezenfektan kullanmış olabilir misiniz? alerji gibi duruyor

tozdan olabilir. iyice temizleyin evi. kıyafetten olabilir, pamuk harici rahatsız edebilir. deterjan ve yumuşatıcı kalıyor olabilir. yiyip içtiğiniz bir şeye alerjiniz olabilir. çok sebebi var.

Alerji değildir eminim, her gün farklı şeyler yiyorum.
Toz olduğunu da sanmıyorum, kıyafetleri yüksek derecede yıkadım devam ediyor.
Dezenfektan ya da kolonya kullanmıyorum ki karnımın ortasına kolonya sürecek halim yok.
Sıcak su demişken kaynar değil tabii, hafif ılık su.

Ciğerler iflas değil mi?

devamında "corona olabilir mi" yazmış mısın korkusuyla açtım soruyu ne yalan söyliyim. KAFAYI YEDİK KAFAYI!

duşta ve duş çıkışı kaşınma bana da oluyor ara ara, neden bilmiyorum. sabun kullanırken daha çok oluyordu, duş jeline geçtiğimden beri olmadı sanırım. cildin kurumasıyla ilgisini yukarıda neysene söyleyince benim de aklıma yattı. batma gibi bir kaşıntıdan mı bahsediyorsun peki? bana öyle oluyordu, ince ince bişey atıyor aynı anda farklı yerlerde gibi.

Su altında iğne batar gibi kaşıntı normalde bayağı kasiniyor birkaç yerim birden.
Cildim kuru değil, kuruluktan olsa kaşıyınca anlarım

Bu sıkıntıyı ben de ağır bir şekilde bir hafta yaşamıştım. Kafam kaşınıyordu, orası bitiyor bacağım kaşınıyordu, kaşınan yerler kızarıyordu. Bir anda bitiyordu. Sonra tekrar başlıyordu. Aile hekimine gittim, bir sürü şey sordu cildimle alakalı ve daha son zamanlarda kullandığım krem, sabun vs. alakalı. Kendi sabununu kullan vs. demişti. Psikolojik dedi. Bu arada randevuya girmeden kaşıntım bitmişti sanırım gerçekten psikolojikti. Zaman zaman hala özellikle elimin üstü kızarıp kaşınıyor zaten.

Ciğerlerim iflas mıdır diye sormuşsunuz. Ben aile hekimine gittiğimde böyle bir soru yöneltmedi. Bu olaydan 1,5 sonra akciğer röntgeni çektirdim tertemizdi. Tabi kişiye göre değişir.

karaciğer yetmezliğinde bilirubin ciltte birikince kaşıntı oluyor. veya safra kesesi, yolu vs tıkanmıştır, taş vardır, pankreas tümörü (alkolü çok seviyor)
vardır, olmazmı olurr yaaaaa, oluryaa, ateş bacayı sarar da

alkol gerçekten fazlaysa karaciğeri ele almış, şiş kebap yapıyor olabilirsiniz

gözündeki beyazlık, sarımsı ise doğru doktora, gerçi sağ kaburga altında ağrı, hassasiyet filanda olur da olması gerekmiyor, belirti vermeyebilir

Iki aydir falan oluyosa polenden olabilir, bende kasinti olarak cikiyo polen alerjisi

duşal.

Bir allahın kulu da dememiş ki uyuz olabilir. Çare metrin solüsyon hocam.

eksisozluk.com

@karmaşıklık
Yüzünüzün yağlı olması vücudunuzun diğer yerlerinin de yağlı olacağı anlamına gelmiyor eğer buysa kıyasınız.
Ayrıca kaşırken anlayabileceğiniz bir şey değil. Bana da söylemeseler aklıma gelecek son şeydi.

Meşhurdur : abc elde yıkama

Ya da omo elde yıkama

Ya da bim a101 de ufak paketlerde elde yıkama (wind marka)

kalıp değil de granül sabun olur mu? duru'nun, hacı şakir'in falan granül sabun deterjanları var ve elde yıkamada kullanılabiliyor diye biliyorum.

iki üç kişiye özelden yazın örgütlemeye çalışın yoksa elinizi verir kolunuzu kaptırırsınız

bu konu sürekli tartışılan bir konu bu aralar.

açıkçası işveren ne diyorsa onu yapmak zorundasınız. yani yine iyiymiş 4 günde bir gelin diyorlar. ama neyin kafasındalar bilmiyorum.

dediğiniz gibi uzaktan yapılabilirse kimseyi riske atmaya gerek yok. maaşınızı ödüyorlarsa dua edin ve kendinize çok dikkat ederek gitmeye çalışın. işinizden olmanızı istemem. bir de gruplarda falan böyle yazmayın. o yazdığınız patrona ulaştı bile. milleti örgütlemeden yarın sizi işten dahi çıkartabilirler. aman diyeyim. hasta olun, rapor alın falan ama işe gelin dendiyse gitmemezlik etmeyin. bir de her gün de çağırmamışlar. her gün işe gitmek zorunda olanları düşünün.

zaten yakında sokağa çıkma ilan edilmesi gerekiyor. çok uzun sürmez..

tedbiri elden bırakmayın.

Bakmakla yükümlü olduğu ailesi olmayanlardan da ses çıkmıyor. Benim de bı ton borcum var. Ayrıca grupta patron da var.

Direkt olmak neden bu kadar zor? Birbirlerinin arkasından ağza alınmayacak sözler soyleyenler yüz yüze neden sus pus? Genel bir ahlak problemi bu.

Geçmiş olsun emir demiri keser. Sakince gruptakilerle ve patronunuzla görüşün bu konuyu makul bir yol bulmaya çalışın eğer olmuyorsa yapacak bir şey yok milyonlarca insan çalışıyor zaten.

Özel okulda çalışan hiçbir arkadaşım fiziksel olarak okullarına gitmiyorlar. İdarenizle team, zoom gibi toplantı veya öğrencilerle online ders yapabileceğiniz program önerileri ile çözüm bulmaya çalışın.

MEB'in aldığı karar belli idare ne diyorsa yapmak durumundasın diye bir şey yok. Bu konuda size daha önceden resim yazıyı attığımı sanıyorum, diğer firmalar ile karıştırılmasın.

Ayrıca milyonlarca insanın çalışıyor olması gibi saçma bir kabulleniş olamaz. Omilyonların da çalışmaması gerekirken, var olan alınmış bir hakkı gasp edilmesi şuursuzluktur. İnsanımızda birlik ve hakkını arama olmadığı sürece o milyonlarca insan leş gibi ortamlarda çalışmaya mahkum bırakılacak.

İşten çıkarma için yem olmasın? Gelmeyeni kovalım gibi

Geçebilir.
Birçok kişide zaten belirti bile olmuyor ve taşıyıcı olarak başkalarına bulaştırıyorlar.

ateşiniz yok, boğaz ağrınız yok, sadece öksürükle nasıl corona'ya kanaat getirdiniz?

öksürüğün daha bilinen bir sebebi zaten var. (bkz: bronşit)

kötü bir niyetim yok, gerçekten merak ettim nasıl corona olduğunuzu düşünüyorsunuz?

göğüste bir doluluk hissi var. balgam geliyor ama az.

yanıt halen bronşit...

doktor değilim o yüzden bilemem tabii ki, milyon tane hastalık vardır bilmediğimiz fakat bir kronik bronşit hastası olarak, tecrübelerime dayanarak @lave viper +1 diyorum.

korona değilsiniz. benzer semptomları şu an bir sürü kişi sürekli evde durmaktan yaşıyor.. ev akarları, gözkmeyen tozlar vs. sürekli evde durmaya alışkın değiliz. çok normal endişelenmeyin.. bol su ve bitki çayı tüketin.. korona belirtilerinde ateş, boğaz yanması ve ciğerden koparak gelen öksürük vs çok daha beraber eşlik eden semptomlar var.. sakin olun.

Balgam varsa bakteriyeldir

benim tercihim patatesli sigara böreği olurdu.

İkisi de bambaşka kezzetler. Bence ikisini de yapın yapabiliyorsanız.

Yemin ederim ilk defa duydum. Sigara yaparsam denemeyecegim patatesliyi

gül böreği kadar sevmediğim başka bir börek çeşidi yok.

sigara böreği ile mukayese bile götürmez.

peynirli maydonozlu sigara böreği ve paçanga böreği yaparsan efsane olur

ayrıca ıspanaklı ve peynirli börek gibisi de yoktur. bunu rahmetli anneannem büyük sigara böreği şeklinde yapıp fırında pişirirdi.

hani üç parmak genişliğinde ve üstünden basılarak yassılaştırılmış sigara böreği gibi düşün, aslında tam sigara değil de bohça gibi.

üçüncü alternatifim şu, peynirli sigara böreği yaptın ya, öteki yarısını muska şeklinde yapıp beyaz peynir, haşlanmış patates, bol nane ve bol karabiber ile harç yapıp üçgen muska şeklinde yapabilirsin. yukarıdaki arkadaşın patatesli dediğinin harcı kabaca böyle ve emin ol efsane lezzetlidir.

kıymalı börek sevmiyorum ben ondan pek tercih etmem. özellikle kıymalı sigara böreği olmaz, ancak tepsi böreği güzel olur kıymalı olarak.

Peynirli börek hiç sevmem ben. Börek olacaksa içinde kıyma olacak yoksa çook sıkıcı bir hamur kütlesi haline geliyor. Kıymalı gül böreği iyidir. Sigara böreği mehh

Su böreği

ıspanaklı peynirli gül böreği.

ıspanaklı gül böreği > peynirli sigara > kıymalı herhangi bir börek

gül böreği her zaman

dublaj hatası. orjınal izle kızı diyor.

Altyazıda hep kızı diyor

oğlanın nişanı sana itelemiş muhasebecin. 700 lira çok ekstra bir hizmet yoksa.

www.muhasebeweb.com

bu isin kesin bir ucreti yoktur. ancak fiyati normal degil biraz daha uygun olabilir.

25 kisilik sirket, e fatura kullanici ve 700 tl'den aza bakiyorsa diyecek bir seyim yok... asgari ucret bellidir, onun altina bakilmasi kabul edilemez! alacaginiz hizmet iyi olmayacaktir; bu dediginize 200 TL'ye bakanlar bile var ayrica!!!

400 civarı makul bence. İki katını ödüyor gibisiniz.

700 biraz fazla sanki. 25 kişi e-fatura mükellefi için ise az. 2 çalışanınız varsa ve fatura sayınız söylediğiniz gibiyse bir daha görüşün derim. Ayrıca tarife mevcut, tarifeye göre orta yolda buluşabilirsiniz.

İstanbul’da iseniz, şirket türünüz Anonim veya ltd ise asgari ücret alıyor.düşüğünü istese de yapamaz .
Kontrol için, googleye bulunduğunuz il ve smm asgari ücret tarifesi yazıp, kontrol edebilirsiniz.

Alırsın

Genclerin bir kısmı gayet hafif bir şekilde atlatabiliyor ama sizinki mevsimsel grip de olabilir.

covid'in en belirgin semptomları ateş, öksürük ve nefes darlığı fakat aynı belirtilerin görüldüğü 3024298 hastalık daha sayılabilir. o yüzden kesin bir şey söyleyemeyiz. özellikle genç yaş grubu ve ek hastalığı olmayanların büyük kısmı covid'i daha hafif atlatabiliyor. kesin hastanelik olacaksın diye bir şart yok yani.

Bunu öğrenmeniz arkadaşlarında dediği sebepten pek mümkün değil. Nefes darlığı biraz ayırt edici sadece

En az 3 gün boyunca hiç düşmeyen ateş demişti bi doktor, 3.günden sonra hastaneye gitmek gerekiyomuş.

bu seneki grip de fena idi, aynen dediğiniz şekilde, kasım-aralık aylarında bütün ofiste sıra ile hepimizi gezdi. Virüsü alan 4-5 gün evde yattı, kendine gelemedi.
Ayak parmaklarım bile ağrıyordu...
İşin özü grip de olması çok muhtemel.

sebze-meyveyi beyaz sirkeye batırın. temizlik sirkesi olarak da geçer.

Ben silebildiklerimi kolonya ile siliyorum; bazılarının kutularını, posetlerini direkt çıkarıp atıyorum. Örneğin bakliyatlari direkt kavanozlara aktarabilirsiniz. Yine tuvalet kağıdı, kağıt havlu ambalajlarinda aynı yolu izleyebilirsiniz. Şişe, konserve gibi şeyleri de suyun altında bulaşık deterjanı ile yıkıyorum. Meyve sebzeyi önceden de yarım saat sirkeli ve karbonatli suda bekletip sonra yıkayıp kuruturdum; aynen devam. Yeşillikler için kurutucu alırsanız sonrasında kaplara koyup 1 hafta kadar bozulmadan saklayabilirsiniz.

Bahsettigim kurutucu şu; www.ikea.com.tr

CnnTurk’de doktor tam da bundan bahsediyor şu an. Yüzeyden virüs bulaşması rastlanmamış bir şey diyor. Virüs de max 6-8 yaşayabilirmiş bir yüzey üzerinde.

@juninho77, sorun da burada zaten. Siz almadan yarım saat, bir saat önce alacagınız ürüne virüs taşıyan birisi dokunduysa ve siz o ürünü alıp evinize soktuysanız???

Tüm bu ihtimaller ve detayları düşünmek, dahası önlem almaya çalıştıkça aslında enfekte insanların her gün başkalarını enfekte ettiğini bilmek ve bu sonsuz döngü...gücüm tükenmeye başladı yavaş yavaş:(((

@fraise, ambalajları en baştan boşaltmak çok mantıklı, sağolun.

@anthemis, hayır kafayı falan yemediniz; sadece normal bir zamanda yapmayacagımız şeyleri yaparak olabildiğince güvende kalmaya çalışıyoruz ama bu çok zor:(( En son 2 sefer bunu denedim, iflahım kesildi herşeyi sil, yıka, sabunla.

Şimdi gördüm, sayı gene artmış, ki bu sadece tespit edilenler. Artık sinirlerim çok bozuluyor. Bu saydıklarımızı bile ne kadar yapabileceğiz? Bunu ne kadar sürdürebileceğiz?:(( Ailemi korumak istiyorum, çok kaygı içindeyim:(

Salata marul gibi sebzeleri önce karbonatlı sonra da sirkeli su da 15er dk bekletin diyordu diyetisyen. Tabi bu iki işlem ayrı ayrı

Yuzde 70lik etil alkole ulasabilirseniz fısfısa koyup ambalaj yuzeylerine püskürtebilitsiniz. Meyve sebze icin iyice yikayip soyup pisirmek.

Kaynanam bütün ürün ambalajlarını çamaşır sulu bezle temizliyor. manyak ettiler milleti.

Çamaşır suyu ile dezenfekte etmek benim açımdan zor ve sakıncalı da olabilir, çok iyi durulanması lazım çünkü.

Yeşillik için normal zamanda karbonatlı tuzlu sirkeli suda bekletiyoruz zaten ama şu an bunu yapmak yeterli mi emin olamıyorum sadece.

Katkıda bulunan herkese teşekkürler.

şöyle bir yazı yazmıştım tam da bugün:
kelimelerbenim.com

Konu anlatımlı kpds kitapları

Meindeutschbuch diye bi site var. Zamanında çok faydalanmıştım.

easy german yutup kanalı

Konuya hakim değilim ama mantık yürütüyorum; ölen öldü kalan kaldı, ölmeyenler hastalığı atlattılar.

Bitti gitti demek ki, ama çok ciddi karantina uyguladılar, insanların kapılarına tahtalar çivilediler bazı yerlerde.

Yeni insanlara bulaştırmayınca, bulaşanlardan da ölenler öldü kalanlar kalınca atlatılmış oldu zor süreç sanırım.

çok sıkı tecritler uygulandı. sokağa çıkma yasağı, koca bir şehrin karantinaya alınması. sokaktaki insanların hepsinin ateşlerinin ölçülmesi ve ateş çıkması durumunda çocuğuna mama almak için dahi dışarı çıkmışsa bile anında karantinaya ayrılması, hatta bazı evlerde içeride hasta olduğu tespit edilince kapının dışarıdan mühürlenmesi, içeriden açılamayacak şekilde.

böylelikle hastalığın yayılımı durduruldu, hasta olan herkes içeriye kapatıldı. dışarıda da hastalık giderek azaldı ve kontrol altına alındı.


çin zaten çok totaliter bir devlet, bireysel özgürlükler oldukça kısıtlıydı. bu önlemleri hayata geçirmek çok da zor olmadı. böylelikle yayılım bir şekilde kontrol altına alındı.

şu an çin avrupa'nın birçok ülkesinden gelen uçuşları falan iptal etti, ülkeye kontrolsüz bir biçimde corona tekrar yayılmasın diye.

elbette hastalar var, ölecek olanlar veya iyileşecek olanlar. ama hepsi karantinada, yeni vaka sayısı sıfıra dayandı.

Hayır hastalık Çin'de tamamen yok olmadı. Çin'de hala hasta insanlar var. Ama çok iyi bir karantina düzeni yönettiler. Yani hasta ve sağlıklı kişileri ayırdılar. Hastalığı yeni kaoan insan sayısı neredeyse yok düzeyinde. Ek olarak hastalığın başladığı Wuhan eyaletinde çok sıkı önlemler alındı, eyaletin belli noktları hayalet şehir gibi. Çin karantina sırasında vatandaşlarının evlerine yemek götürdü. Yurtlarda kalan öğrencilere gıda desteği yaptı. Yani elinden geldikçe insanların dışarı çıkmaması için uğraştı. Hastalığın Wuhan gibi yayılmadığı noktalarda bile vatandaşlarına dışarı çıkmamaları konusunda sınırlandırdı. Evden dışarı adım atan herkesin ateşini ölçtüler, maske dağıttılar. Hastalık sürecine kötü başladılar, ama devamını iyi getirdiler.

"Canlı hayvan pazarlarından çıkmamış mıydı bu?" Böyle söyleniyor. Ama bu virüs son 20 yıldır Dünya'da. Bu 20 sene boyunca ortaya çıkan iki-üç Coronavirus ailesinden virüs var. Bizim şimdi uğraştığımız yenisi.

"Pazarlar tamamen kapatıldı mı?" Evet, kapatıldı. Canlı hayvan pazarları kapatıldı. Bunu dışında Türkiye'ye dahil birçok ülke Çin'den et satın almayı durdurdu.

"Test edilmemiş birinde varsa yarın yine aynı şekilde başlamayacak mı?" Çin, Kore dışında sıkı şekilde karantina önlemleri almayanlar için süreç, tedavi bulunana kadar sürekli hasta insan sayısı artacak. Ama bu süreç bittikten bir iki sene sonra da hastalığı yine duyacağız. Domuz-kuş gribi gibi düşün, bitmedi. Bugün bile domuz-kuş gribi olanları duyuyoruz/görüyoruz. Ama tedavisi var artık, bu yüzden pek önemsemiyoruz.

"İlaç mı buldular yoksa yendikleri falan yok da güçlü çin imajı için mi?" Virüs için aşı-ilaç geliştirmeleri sürüyor. Ama 'kesin' aşısı ve ilacı var diyemeyiz. İlacı bulup piyasaya sürmek kolay değil. Ne yazıkki resmi prosedürler uzun.

Hastalığın Çin'de Aralık 2019'da ortaya çıktığı haber olmuştu. Tüm Dünya Aralık 2019'da bu hastalıktan haberdar oldu. Ama Çin'de hastalığın Aralık 2019 öncesinde devlet tarafından bilindiğine, saklandığına dair iddialar var. Hastalıkla ilgili haber yapan gazetecilerin tehdit edildiği biliniyor.

Güney Kore ise tüm süreci baştan sona en iyi yöneten ülke diyebiliriz. Hasta sayısındaki anlık sayı değişikliğini vatandaşlarının telefonlarına sms bile gönderdi. Herkese maske, yüz koruyucu şapkalar dağıttı.

En son tecrit için şüpheli apartman ve evlerin dış kapıları kaynakla açılamayacak duruma getiriliyordu. (Tlc kanalındaki belgeselde görmüştüm). Bildiğiniz şüpheli olanlar direkt karantinaya alınıyor, suçlu/mahkum muamelesi görüyor.

özetle hastalığın yayılma hızını muazzam derecede yavaşlattılar.

New cases:34 yazıyor www.worldometers.info
Buradan bitmediğini anlayabiliriz sanırım.

Öyle yok tutuklama, yok öldürme, kapalı kutuya koyma falan hikâyelerine inanmadan bakındım ve aşağıdaki belgeseli öneririm. Fransız bir kanal bu ve Pekin'deki karantinayı anlatıyor. Ayrıca çin'de aktif vaka sayısı dun itibariyle dünyada 8. Sıradaydı. İyilesenlerin sayısı yeni hastalardan fazla olduğu sürece perfetto diyebiliriz ki bence (eğer veriler dogruysa) çin bence bu işin üstesinden karantina ile geldi: youtu.be

Hepinize çok teşekkür ederim.
@GoodMorningTeacher okuyan herkes adına teşekkür ederim.

bunu doktor arkadaşlarınıza sormanız gerekmez mi? nasıl bir tedavi uygulanacağını normal vatandaştan çok doktorlar bilirler bence.

Sadece solunum cihazıyla tedavi edilmiyorlar.

Şu an birçok ülke birden farklı ilaç kullanıyor, bu ilaçlar kanser tedavisinde kullanınanlardan tutun, immun destekleyicilere kadar birçok türde ve sizin ulaşabileceğiniz ilaçlar değil. Reçetesiz satılmıyorlar.

Yalnız solunum cihazıyla kimseyi kurtaramazsınız, boşuna paranızı harcamayın.

evet ben de hiv tedavisinde uygulanan ilaçların korona için uygulandığını okudum. ülkemizde de öyle. solunum cihazı yetersiz kalabilir demek ki.

İranın yardım için attığı bir twitte ihtiyaç listesi vardı. Ona bir bakın

şimdilik böyle bir şey yapılmayacağını söyledi dün bilim kurulundan bir doktor. muhtemelen ölüm olmadan(eğer hala yoksa), panik artmadan bunu yapmak istemeyecekler.

www.independentturkish.com

Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alpay Azap, (Sokağa çıkma yasağı ?) “Açıkçası bugün uzun tartışmaların sonunda henüz öyle bir noktada olmadığımız için bir sokağa çıkma yasağı gibi bir önlem, İtalya’daki gibi bir duruma ihtiyacımız olmadığını düşündük."

öyle bir şey çok zor bu ekonomik sıkıntıda

bu insanlarla olamazki.haftada 1 çıkabilirsiniz der.marketler yağmalanır birbirini öldürürler.altyapı yokki

çarşamba veya cuma günü böyle bir ilan edilme durumu olabilir. çünkü gördüğüm kadarıyla sokaklar halen çok kalabalık ve markette dahi millet birbirinin götüne giriyor. yani çok yakın bir şekilde birbirilerinin yanından geçiyorlar. risk var.

Somada çalışmaya devam edenler size bir fikir verebilir

Lütfen bu şekilde düşünüp şikayetinizden vazgeçmeyin. Ne demek banyo penceresinden evinize girmeye kalkıp, sizi evinizde alıkoymaya çalışması? Üstelik aranızda boğuşma yaşanmış. Sizi öldürebilirdi, size tecavüz edebilirdi, evinizi soyabilirdi. Siz hayatınızı ucu ucuna kurtarmışsınız.

Bu kişi tanıdığınız ya da bir olay yaşadığınız biri dahi olsa bu şekilde davranmaya asla hakkı yok.

Bu süreçte yani 1.5 sene boyunca size zarar veren kişinin zaten tekrar zarar verme girişimi olmamış ve Sizinle şikayetinizden vazgeçmeniz için aracı amacıyla iletişimde kurmamış anladığım kadarıyla. Sizin endişenizi anlıyorum ama şikayetinizi vazgeçseniz yine sizinle uğraşabilir.

öncelikle saçma düşünüyorsun. sen vazgeçsen bile kamu davası olarak devam eder. her türlü ceza alıcak zaten. avukatın yok mu?

Saçma düşünüyorsun +1
Anlamadığım ilk anda neden direk bu sonradan eklenen konu eklenmemiş. Benim aklıma okurken direk tecavüze yeltenme ihtimali geldi.

O hatırladığın olayı burada anlatmazsan alacağın cevap vazgeçme olacaktır ki artık vazgeçemezsin kamu davası oldu

şaka mı bu? adamın ortalığa salınmasına neden olup, başka kadınlarında başına aynı şeyin gelmesine nasıl vicdanınız razı gelecek peki? adam size kafayı taktıysa, şikayetinizden vazgeçseniz bile musallat olabilir.

çok çok yanlış düşünüyorsunuz. sakın vazgeçmeyin.

şikayetinden vazgeçersen bu adam yine peşinde dolanabilir.. bunun bi garantisi yok..

malum şahıs hapis cezası aldıktan sonra başka bir yere taşınabilirsin..
tamam biraz masraflı olacaktır ancak bu şekilde korkularından da kurtulabilirsin.. psikolojin de düzelir..

Bence de vazgeçme. Vazgeçersen korktuğunu anlayıp cesaret bulur. Çıkmadan oradan taşın+1

Bu arada soruya yanıt vermek zorunluluğu; kendini savunabilme yetisini kaybettirecek bir durum yaşanmadığı için evet vaz geçme hakkınız var ve ceza almadan kurtulacaktır.

Ceza almadan kurtulursa aslın tekrar deneyebilir, nasılsa birşey olmuyor diye. Hele bir hapis yatsın, içerde anası bir ağlasın. Çıktığında tekrar oraya dönmemek için sokak hayvanlarına bile kötü davranmaz.

Geçmiş olsun, şimdiden evinizi taşıyın ve kendinizle ilgili iz bırakmayın geride. Kafanız rahat olur ve kendinizi güvende hissedersiniz.

Ne cesaret ya! Adama bak! Çok geçmiş olsun. Pencereden giren biri siz şikayetinizi geri alınca size tekrar geri gelmeyecek mi?

Ben de yakın zamanda, korkup geri çekilirsem, daha fazla rahatsız edilmem diye düşündüm ve şikayetimi uzlaştım diye geri çektim. Düşündüğümün tam tersi oldu, daha fazla rahatsız edildim. Korktuğumu anlayan başka kişiler de rahatsız etmeye başladı.Vazgeçmeyin lütfen!

önlemini alırsın 10 sene sonra

O adam için şikayetinden vazgectikten sonra bu sefer aynısını yaparsa gelip nerde bu devlet diye başlık acmazsin, destek aramazsin umarım. Adliyeyi kolluk güçlerini o kadar meşgul etmişin senin yüzünden bekleyen davalar mutlaka olmuştur. Onlarıda düşün karar ver. Şikayetinden vazgeçsen indirim nedeni olabilir cezada. Kamu davası halen devam eder.

evet bugun tum gun bas agrisiyla bogustum. normalde ilac icmeyen beni eczaneye ilac almaya goturecek kadar agridi resmen. hala da tam manasiyla gecmis degil bir de midemi mi usuttum bilmiyorum istifra ettim ne var ne yoksa. o kadar cilgin etkilenmis de degilim olan bitenden psikolojik olarak ama neden boyle oldum bugun ben de bilemiyorum. bu ara sıklıkla agriyor basim.

ağrımıyor.

Corona belirtileri arasinda baş ağrısı ile baslar diye bir şey okumadım ve görmedim hiç. Muhtemelen mevsim geçişi ile ilgilidir; bu kadar panik olmayın.

hiç ağrımıyor

Sabah kalktıpınız gibi mi ağrıyor, burdan cevap yazarsanız göremeyebilirim, mesaj atınız

Havalar ısındıkça terleyerek sıvı kaybetmiş fakat su içmeyi arttırmamış olabilirsiniz. Susuzluk baş ağrısı yapıyor.

Benim başım genelde çok ağrır. Belirtiler içinde ben de okumuştum. Ama onun dışında pek çok sebep olabilir, tansiyon, soğuk algınlığı, boyun fıtığı, göz bozuklukları, sinüzit, lodos.

Hayır

benim çok ağrıyor ama virüsle bi alakası olduğunu düşünmüyorum

Servis ile taşdelen'e geçip (max 20dk) oradan otobüs (522 - 11A - 14A ÇM44) veya minübüs ile (Ümraniye - Alemdağ ) veya Taksi (20tl) kullanarak ulaşabilirsiniz.

Dudullu terminalin oradaki duraktan 14A ’ya binip
Sancaktepe kavşağı durağında inin. Askeriye orası. Tek otobüsle yürümeden gidebilirsiniz. Otobüs ortalama 20dk da bir geçiyor

var elbette. ama bu söylediklerinizi bir potada yapan da var sektör sektör çalışan da var.

doğal olarak restoran ile bankaya aynı firma danışmanlık hizmeti veremiyor. bunun için uzmanlaşmış olması gerekiyor.

adları genel olarak : business consultancy.

Kobi danışmanlığı veren bankalar var ama buna uyuyor mu bilmiyorum

Islandığı içindir.

karaciğer rahatsızlığı olan insanlarda gümüş takı çabuk kararır diye bir hurafe var ama.

boynunuza deodorant sikarken denk geliyordur kupaye.

cildinin nemi, yağı, ph'ı farklı demek ki. ya da takdir i ilahi.
beğendiğin açıklamayı seç :)

çelik al kararma derdi olmaz

terliyorsanız kolyeler hemen kararır. Çıkarıp banyoda da bırakmayın nemlenir hemen.
gerçi ben de aynı dertten muzdaribim ne kadar denersem deneyeyim en fazla 10 kere takabilmişimdir imitasyonları :D sonrası çöp kutusu.

yağlı cilt alarmı

Teriniz in ph’ı

Bu arada cerrahi çelik küpe alın ona bir şey olmaz.

Sevgilinden bahset, yoksa bile.

Sevgiliniz varsa sevgilinizden bahsedin. Yoksa kafanızdan bir sevgili uydurun.

Soğuk bir insanım. Buna rağmen bir ton yanlış anlaşılma anım var kafamda. En güzeli, onlar belli ettiklerinde istemediğinizi en açık biçimde göstermek, sözle.

Bir süre iletişimi kesmek de bir seçenek. O süreç sonrasında zaten hayatınızda eksikliği hissediliyorsa, o arkadaşlara geri dönüyorsunuz. Tertemiz bir başlangıç oluyor.

Gerçekten sevgilimin olmadığını anlayabilecek kadar yakınımdalar. Yalan olduğu belli olur öyle dersem.

Daha iyi işte, sevgilin olmadığı halde var demek; bi yerde bana yanaşma demek.

Ya da hoşlandığım birisi var taktik versene ayağı çekin.

karşı cinsle yakın arkadaş olmanın mantıklı bir tarafı yok
karşı cins evlense ya da sevgilisi olsa zaten bitecek muhabbet
empati

Öncelikle burcu sen misin?
Böyle bir arkadaşım vardı, herkese sizin davrandığınız gibi davranıyordı, yanlış anlaşılıyordu çoğu zaman da. Sonra da üzülüyordu. Biraz mesafeli davranması gerektiğini söylüyordum, tamm diyordu ama uygulamada yapamıyordu. Yapamıyorum ben diyordu. Haliyle de yanlış anlaşılıyordu. Çözümü basit ama yapınızda bu yok muhtemelen. Alışmaya bakın.

türk kızları boşuna mı kafası önde somurtarak yürüyor. bi de kimin tacizci kimin normal erkek olduğunu analiz edersen sıkıntı olmaz karşındaki erkeğin fermuarını kapatsan bile.

Haci oyle bir dunya yok. Benden uzak olmasınlar hep yakinimda olsunlar ama bana yurumesinler. Ya iribiati keseceksin ya da sana yuruyecekler ve sen de razi olacaksın. Insanlarin beyinlerini, hislerini, durtulerini kontrol edemezsin. Ya bu deveyi gudecen, ya bu diyardan gidecen.

Stavro haklı. Sonradan durum daha da vahim olabilir simdiden araya mesafe koy sonra biri takıntılı çıkar vs. Sevgilin var numarası bence mantıklı değil. Zaten numara olduğunu anlarlar demişin.

musallat olma ihtimali bulunan bir insanı ısrarla yakın arkadaş olarak görmek istiyorsan, -itiraf edemesen de- ilgi hoşuna gidiyor sanki.

@stavro haklı.

öncelikle selcen sen misin? O_o

o zaman sizden hoşlandığını düşündüğünüz erkeklere yakın olmayı bırakıp mesafe koymanız şart. bizim iş yerinde böyle bir kız var, yeni geldi sayılır. ben de kendisi için nasıl bu kadar sıcakkanlı olabilir ki diye düşünüyordum açıkçası. olur olmaz herkese gülümsüyor ve muhabbet açmaya çalışıyordu. şirketteki erkekler de öküz olduğu için yanlış anlayanlar çok. maalesef en azından erkeklere karşı biraz mesafe koymak lazım. o potansiyeli aldığınız insanlara karşı en azından o mesafeyi hissettirin. gülmeden de günaydın diyebilirsiniz bence. size dostane şekilde yaklaşan insanlarla muhabbet edin.

kanka, hacı, dostum, birader falan de arada adamlara. itici olsa da işe yarar.

şınav göğüse şekil vermede iyi diyorlar fakat jineko ileri seviyeye ise operasyondan başka çare kalmıyor.

yüzme

Bölgesel zayıflama diye bir şey yok maalesef. Yağ oranınızı düşürürseniz o da azalacaktır

şeker, alkol, karbonhidrat vs türevi şeylerden uzak durun.

@cedric hiçbiri bende yok.
Bölgesel yağ yakımı yok diyen arkadaş @neysene
zayıflamak gibi derdim yok, amaç o bölgeleri sıkılaştırmak.
50 kiloya mi düşeyim?

melodi sizin paylaştığınıza pek benzemiyor ama aradığınız bu şarkı olabilir mi?

www.youtube.com

şarkıyı bilemedim ama john legend'ın herhangi bir şarkısı olabilir.

@Evde liyakat
@dunga
İkisi de değil maalesef

klibi hangi yıllarda hangi mecrada gördün?
şarkının ritmi nasıldı, sözlerine dair bir kelime hatırlıyor musun?
Klibe dair hatırlayabildiğin başka görseller var mı (her hangi bi minik detay bile işe yarayabilir bulunmasında)

tamamen sallıyorum :)

www.youtube.com

@joker en fazla 5 sene olmuştur. Youtube da görmüştüm. İlk giriş sahnesinde odada sadece piyano vardı ve ortada duruyordu. Sadece giriş melodisi aklımda onu da ekledim.

Sözlerini hiç hatırlamıyorum. Sadece bu giriş sahnesini ve melodiyi hatırlıyorum. Ritmi de böyle devam ediyor sanırım.

@nothing maalesef değil

Neyle boyayacaksin? Ayakkabı boyası ile değil heralde? Eğer öyle ise akar gider yani pratikte mümkün değil. Ayrıca çirkin bir ayakkabı, topugu filan :/

wow çok kötüymüş modeli.
ben bir kere deri ayakkabımı komple boyatmak zorunda kalmıştım fena olmamıştı ama derinin kalitesine ve üstündeki boyaya göre değişir bence. bir lostracıya gidip sor derim yapabilir misin diye.

@elorelia ayakkabı boyasıyla boyatacaktım, uyardığınız iyi oldu :)

@bruce lostracı ilk defa duydum, gidip bulup, sorayım

Boyanır. Üstteki boyayı sıfır zımpara ile kaldır. Bu yeni boyanın tutunması için de zemini hazırlar. Sonra nuri leflef boya ve güzel bir sünger ile boya. Kurduğunda bir kat daha boya atabilirsin. Parlak olmasını istersen cilala.

Yalnız hayatımda gördüğüm en çirkin 3 ayakkabıdan biri. Umarım bir iddiayı kaybettiğin için ya da kumar borcunu sildirmek için falan alıyorsundur.

Boyanmaz. Boya tutmaz, alaca bulaca bir şey olur.

Zımpara işinde ise deriyi mahvedersin, zaten üstüne vurduğun boya muhtemelen çatlar ve iğrenç bir görünüme ulaşır zamanla

Ayakkabı mahvolur ve 189 USD'ye illa ki daha hoş bir bot bulabilirsin.

Bahsettiğim zımpara tamamen bu işler için kullanılır. Git Boya da çatlamaz. Çünkü deri o boyayı emecek. Buradaki olumsuz olan tek durum boyanın orijinalinden daha parlak duracak olması. Çünkü normalde ayakkabıları krem boya ile değil, sanayi tipi boya tabancaları ve özel boyalarla boyarız. Bunları da lostrada bulamazsın. Deri işlememiş arkadaşlar yorum yapmış ancak alacağın zımpara 80lik bir zımpara boyanın tutması için yapacaksın çünkü renk değiştiriyorsun. O ayakkabının rengini dahi kaldırmayacak sadece matlaştırmış olacak.

İçeride beklemiyor. O da akıp kazana gidiyor, ana yıkamaya deterjan kalmıyor.

Bunu düşünmüşler ama yeni makinelerde. 3 yıllık makinede muhtemelen vardır. Deterjan gözüne takılan, aynı yumuşatıcı gözündeki gibi içine sıvı konunca sunalana kadar durmasını sağlayan bir eklentisi var. Bu takılıyken de toz deterjan kullanılamıyor. Muhtemelen sizin makinenin de vardır, servis ilk kurarken toz deterjan dediyseniz o parçayı çıkarmıştır. Taşıma aparatlarını falan kaldırdığınız yerdedir. Olmadı servisten alırsınız.

Benimki gibi eski makineler için ikinci yöntem de; kulağı makineye sabitleyip, ana yıkama deterjanını, ön yıkama suyunu boşaltıp ana yıkama suyunu alırken koymak.

Ana yıkama gözünde deterjanı tutacak yumuşatıcı gözündeki gibi bir patça yoksa o da akacağı için ana yıkamaya deterjan kalmaz

Sırf bunun için sevgili olmam ama sesi güzel(yani güzel şarkı söyleyen) kadının etrafındaki ışıklar kapanıp tepesinden spot aydınlatıyor gibi bi etki oluşuyor kesinlikle.

evet özellikle kısığa yakın konuşanlar çok sexy bence çok etkileniyorum niyeyse.

@simsey özellikle konuşma sesi olmadığını belirtmiştim ama neyse

Gördüğüm birinin sadece sesinden etkileneceğimi sanmam, görmemişsem olabilir.

Hayır, görüntü daha önemli. Zaten beğendiğim birinin sesi güzelse ekstra puan olur, aksi takdirde fiziksel olarak beğenmemişsem sırf sesinden etkilenip de hoşlanmaya başlamam.

Güzel sesli ve kısık sesle konuşan kadınlar... bak olsaymışsınız.

Melodi gibi sesi olanlar var tekrar tekrar konuşsa sıkılmazsın, bu hoşlanmak için bir sebep

etkilenirim.
sadece sesi yüzünden biriyle birlikte olmazsın, ama zaten ses tonu insana genel olarak karizma katan bir şey.
o yüzden normalde bakmayacağın bir adam, hoş ya da seksi bir adama dönüşebiliyor ses tonuyla.

aynı şekilde, çok beğendiğim biri kötü bir ses tonuna sahipse ondan da olumsuz etkilenebiliyorum.

sevgilimin bana şarkı söylediği gün evlenmeye karar verdim