Tam olarak nasıl olmuş anlamadım ben.

o hayvan çukura düşmüş de ondan sonra mı o hale gelmiş belli değil.
ama görünen o ki hastalanınca sahibi tarafından o çukura atılmış. ölüme terk edilmiş.
onu kurtaranlar önce ilaç verip uyutmayı düşünmüşler ama yapmamışlar.
3 ay sonunda hayvan o kadar iyileşmiş.

@AWD onu anladım da yüzünü ne öyle yapmış onu anlamadım.

çok duygulanıyorum böyle olaylarda.
gözlerindeki o acı, hüzün o kadar belli ki, adeta siz de hissediyor, onları bu hallere sokanlara nefret duyuyorsunuz.
sonra yardımsever bu insanların onları yeniden hayata döndürmeleri beni çok mutlu ediyor.

hayatta tartismasiz bir sekilde bagis hakedenler varsan bunlar, tanrinin bu zavalli cocuklarini mutlu edenler.

bu insanlar sonsuza dek yaşasın ya :)

İÇİM DIŞIMA ÇIKIYOR. Daha görmediklerimizi, kimselerin görmediklerini düşündükçe deliriyorum.

Her yönden.

mustafa balbay in amerika kitasi anilari kitabindan faydalanabilirsiniz. cunku bahsettiginiz kiyasin buyuklugunu nasil anlatsam bilemiyorum. bin sayfalik kitap ozeti olur anca yani. yahudi gocleri acisindan inceleyin diycem mesela, bir konuya ozellesmek icin.

Yaşadıklarımdan şunu söyleyebilirim. Tutuculuk ile (diğer uç nasıl tanımlanır, bilemedim - aşırılık belki?) buradakinden daha kolkola. Örneğin, Kolombiya'da kürtaj için referandum yapılarak %86'lık bir oranla kabul edilmemiş. Ancak bu insanların ama aynı ülkelerde perrea diye bir dans var ki ingilizcesi "doggy style dance" diye geçiyor ve nasıl dans edildiği hayal edilebilir ya da sokakta da gençler genelde içine don giymiyor. Şimdi 'Bunların ikisi farklı insan gruplarıdır' diyeceksin, değil. Örneğin, ofisteki koyu Hristiyan (İsa kolyesi ve dini öğeler dilinden düşmeyen) iki kişi bize 4-5 yaşlarındaki bir kız bir oğlan çocuğunun perrea dansını 'ah, ne şeker oynuyorlar bebecikler' der gibi gösterdi. Çocuk kıza doggy doggy sürtüyor, bunlar kahkahadan kırılıyor. Altındaki yorumlar da aynı şekilde. Bizde küçük çocuklar çiftetelliyi, halayı falan taklit ederler de 'Ehehe, ne şirinmiş' deriz ya, aynı tepki. Oradaki bir Fransız kız ile ben 'Arkadaşlar sapık mısınız, bunlar sürtünüyorlar' dedik, 'Aaa, ne var, ne şeker taklit ediyorlar' dedi. Ya da kız-erkek kardeşlerin doggy style, fortlama usülü dans etmesi gayet normal geliyor halka genel olarak. Aynı insanlar 10 dakika sonra 'Tek gerçek İsa'dır' deyip kiliseye gidebiliyor, kiliseye de tunik boyunda etekle donsuz gidebiliyor.

Bazı şeyler ise bizimle çok aynı. Örneğin, misafirperverlik. Avrupa'ya çok turist gider, ABD'ye herkes göç eder. O yüzden senin orada olmanla ilglenmezler. Biz burada turist geldi mi, konuşurken şebeklik derecesinde misafirperver oluruz. Aynı 'Ülkemizi iyi tanıtalım, çok sevsinler burayı' yavşaması ve 'Biz yemekten sonra eline sağlık deriz' gibi kültür tanıtma çabası onlarda da var.

Televizyondaki dizi sistemi de bizimkine benzer. Bize gelen yabancı dizilerin 20 dakikalık, 40 dakikalık olanları var. Uzun diziler de senede en fazla 10-15 bölüm. Bizim diziler üç saat sürecek utanmasa, her hafta yayınlanıyor, bir sezon 30-40 bölüm falan. Dolayısıyla konu sünüyor, konuşmalar gereksizce uzatılıyor. Latinler de pembe dizi (bkz: telenovela) manyağı ama bu sektör bizdeki gibi işliyor. Onlar hafta hafta değil, her gün yayınlıyorlar. 100 bölüm falan sürüyor toplamda. Bizimkiler kadar sürüyor. Ama uzatmaya çalıştıkları için yine garip konuşmalar, gereksiz muhabbetler oluyor.

Tüm Latinlerin tek bir espri anlayışı olduğunu söyleyemem ama tanıştığımız birçok Latin'in güldüğü şeyler 'Popoma kaş göz çizsem senden güzel olurum' tarzı aşağılayıcı espriler. Laf sokmayı seviyorlar, alıngan değiller bu konuda pek. Ama İspanyollardan farklı olarak daha az küfrederler. Örneğin, Bolivyalı bir arkadaşım 'Annem büyürken bana üç kalıbın önemli olduğunu öğretti: merhaba, lütfen ve İyi günler' demişti. Kibar davranırlar konuşurken ama kendi aralarında konuşurken de lan*lun havada uçuşur.

Şurada bir İspanya-Latin Amerika karşılaştırması yazmıştım. Belki işe yarar.
eksisozluk.com

gezmek iyidir müdür, 15 ülke görebilirsin o parayla. en iyi ihtimalle 50 sene daha yaşıcaksın dünyalık düşünme, git tecrübe et birçok insana nasip olmayan şeyleri.

sıfırla

yaşın gezmek için son demlerinde, sonra içinde o enerjiyi bulamayabilirsin. 3'te biriyle çok güzel bi avrupa tatili yaparsın 20 gün, biraz zorlarsan 1 ay bile olur. kalanıyla da yatırım yaparsın. yakında bana lazım olmaz diyorsan altın al derim ben, uzun dönem için altın en sağlam yatırım.

Gez. 16 bin para degil yasin genc kazanirsin. Borcun falan yoksa harca tabi. Yine de içinden 2 bini falan ayırırdim ben kenara.

Yarısıyla gez.

cuba-japonya-fas-g.afrika turunu yap bambaşka biri olarak dön. para nedir amk, kanazırsın yine.

bence de ne yardan ne derden vazgec, gencken ucuza gezmek kolay oluyor, yani 5000 liraya amerikaya bile rahat gidersin zira su anda petroldeki dususle oranitli olarak amerika ucak fiyatlari acayip dusuk, dolar da fena degil. simdi 3-5 ay sonrasi icin 10 gunluk bir amerika turunun biletlerini otelini falan ayarlayabilirsin. ben olsam basit ve ucuz tutmak icin new york'a giderdim.
kalan para ile uzun donem yatirim icin gram altin en iyisi, fakat para hep elimin altinda olsun diyorsan guzelinden bir vadeliye koy gitsin.

vize problemim yok demişsin , gez bro

bence de kesinlikle gez ama paranın birazını da kenara at. dünyanın bin bir tülü hali var, lazım olur.

dostum usd yap sakla.
yokmus gibi davran.
lazım olur.
1 koyup 2 alınacak bi is yok dunyada.
:D

10.000 lira tasarruf et, kalanıyla ucuza mükemmel bir avrupa turu yapabilirsin, sakın hrpsini harcama

valla ayfer tunc cok akici kayip gidiyor. bir hastanenin tarihi gibi bir adi vardi ama cok uzun tam adini unuttum.

her daim okunabilecekler: jack london - demirökçe, yaşar kemal - ince memed. bunları 100 kere okusan her seferinde farklı bi tat veriyor. lisede okumuştum ben ilk. hala o ilk okuduğum hissi almak için defalarca okurum ama olmuyor :D

değişik yönlere açıl;

Isaac Asimov - End of Eternity
İhsan Oktay Anar - Puslu kıtalar atlası
Ray Bradbury - Fahrenheit 451
Neil Gaiman, Terry Pratchett - Good Omens
Emile Zola - Germinal

hayvan mezarlığı lisede okuduğum ve bana stephan king'i sevdiren romandır. stephen king'e devam edebilirsiniz. tess geritsen cerrah serisini okuyabilirsin.
tarihi roman seversen wladimir bartol'un alamut'u oku.

edit: kitap adı düzeltme

şu an oblomovu okuyorum. akıcı bence.

Mavicorap: bir deliler evinin yalan yanlış anlatılan kısa tarihi :)
Muazzam bir romandı, ben de öneriyorum.

Ek olarak, puslu kıtalar atlası, gölgesizler, içimizdeki şeytan'ı önereyim

@mutlu, yalan yanlış nasıl anlatılıyor?
Puslu kıtalar atlasını okudum. Sanırım oblomov u alıcam. Chuck palahniuk nasıldır bilen var mı. Fight club dışında bi kitabı.

Ne sorduğunu anlamadım da kitabın adı o. Tam 8 kelimeden oluşan bir kitap adı yani :)

Yeraltı edebiyatı seviyorsan sevebilecek gibiydin oku Chuck Palahniuk'u, Kinyas ve Kayra'yı da okuyabilirsin

burada bir kere bile farklı kitap önerildiğini görmedim. diğer duyurulara baktın mı? onlardan seç.

@sayns, Piç i okudum başka bi kitabını okumayı düşünmüyorum şimdilik.
@mutlu, kitap yalan yanlış anlatıyor gibi düşündüm de, adı oymuş anladım.

kırmzı saçlı kadın'ı oku. pamuk un san kitabı ben baya beğendim.

@shotgun, okudum onu.

ben kitap önermedim.

ben ankara'daki medikalciler carsisindaki kimyacilardan aldim. boraks, karbonat, sitrik asit almistim. boyle kiloluk plastik kutuda oluyor. camasir sodasini da marketlerden bulabilirsiniz. bu asagidaki gibi de bir liste var, isinize yarayabilir.
www.zehirsizev.com

Boraks renkli çamaşırlarda kullanılıyor mu?

ben camasir yikarken bebeler icin olan sabun tozu var ya ondan kullaniyorum, yumusatici yerine normal sirke kullaniyorum. biraz da tembel oldugumdan renkli beyaz falan cok ayirmiyorum acikcasi, genelde camasirlari 40 derece narin de yikarim, fakat ilk yikamam ise yani bir seyi yeni almissam, 30 derecede veya musluk suyunda yikiyorum boylece cekme renk atma olasiligi atmis oluyor. tabi boyle davranabilmemizi saglayan sey, bir giyileni bir daha giymemek ve gunluk dus almak, boylece camasir sepetindeki kirliller les kirli olmuyor, cok yogun bir yikama gerekmiyor.

Sirke kokusu sinmiyor mu çamaşırlara? Ben bi kere evdeki tüm yüzeyleri sirkeyle silmiştim de birkaç gün koktu :(

Ben bekarım ama şunu diyebilirim. kadin ve erkek biraz akıllarini kullanabililerse bir birilerinin doktoru da olabilirler.
evlilik degildir insani yaşlandiran. manevi eksiklik, maddi yoğunluk, geçim icin her seyi para odaklı görmek ve bunun icin harcanan insanüstü çaba (kanaatsizlik) vb. bir çok neden insanı yaşlandırır.
Bekarlık, kısa vadede insanı genç tutan bir unsur olarak görülse de uzun vadede toplumu yaşlandırır.

bence böyle değil. insanlar zaman geçtiği için yaşlanıyor, evlilikle alakası yok.
ama bu dediğim normal insanlar için. bazıları böyle çok hanım hanımcık oluyor ay artık ben evliyim hareketlerime dikkat ediyim daha ağırbaşlı olayım diyorlar. onlar zaten kategori dışı

Cicim ayları ve cicim olmayan aylar diye ayırıyorum o kısmı. Cicim aylarında birlikte çok yemek yeniyor, iki taraf da aşkını en iyi şekilde beslemek istiyor ve birlikte kilo alıyorlar, sonra "Amanın, ne olduk biz" deyip dikkat etmeye başlıyorlar. Bir "yeni evli kilosu" oluyor. İlk başta özene bezene, heyecanla, görkemle kurulan sofralar sonradan "Bu akşam ne yiyeceğiz"e, "Akşama ne var"a dönmeye başlıyor.

Cicim ayı kısmı geçtiğinde de (ya da bir 5-10 yıl devrildiğinde) değişim biraz evliliğe bağlı. Eğer çiftler çok da uyumlu değilse, birbirlerinin ömründen yemeye başlıyorlar. Bir taraf daha baskın, diğer taraf daha çekingen olabiliyor ya da bir taraf kendini yırtarken diğer taraf umursamaz olabiliyor, sakin kalabiliyor. Ezilen veya yırtınan taraf daha çabuk yaşlanıp hastalanıyor, erken ölüyor. Bu bazen psikolojik şiddet gören kadın tarafı bazen dırdır altında sinen erkek tarafı olabiliyor. Zaten onlar da erken yaşlarda kanserden, kalpten gidiyorlar. Buna kendimce "yasal yollardan eşinin katili olma" diyorum. Bir taraf neşeli ve genç görünüyor ve diğer taraf sessiz ve çökmüşse, orada bir yasal katillik olduğuna inanıyorum. Neyseki boşanma oranlarının artmasıyla, artık bu çiftlerin sayısı azaldı, millet birbirine katlanmak zorunda kalmıyor. Annelerimizin, babalarımızın neslinde daha yaygın bu evlilikler. Bazen huzursuz evin içinde iki taraf da birbirini yiyerek, genetik yapılarının ve zamanlarının ötesinde erken yaşlanabiliyorlar.

Çiftler uyumluysa, birbirlerine ömür katıyorlar. İki taraf da neşeli ve genç kalabiliyor. Genç çiftlerde daha çok görüyorum bunlardan. Biraz daha uzun süre genç görünümlü olabiliyorlar.

Doğumla anneler birkaç yaş yaşlanıyorlar genelde. Çocuk bakmanın getirdiği sorumluluk ve yorgunluk yüze oturuyor ama daha sonra toparlanabiliyorlar kendilerine bakmak isterlerse.

sta güzel açıklamış, en temel bilgi konusunda kendini geliştirmelisin öncelikle, mesela yıllar geçtikçe buruşuyoruz, göbeğimiz çıkabiliyor, eskisi kadar çevik olmuyoruz vs.

1990'da bisikletini vermedi diye komşu çocuğunu dövdükten sonra kapıdaki hanımeli çiçeğinden bal yiyen çocukken şimdi 31 yaşında girecek hafiften göbekli ama eskisinden daha yakışıklı bir adamım, evlenmek üzereyim, ama hepimizin sonunda gasilhane, pamuk ve toprak trio'su var, fazla şey yapmamak lazım.

evliliğin sorumluluk ve ilişki yükü ağır olduğu için yol açtığı stres ve gerektirdiği fizikî eforun muhakkak bir amortisman bedeli vardır. lâkin yalnızlığın, ailesizliğin zamanla yani yaş ilerledikçe hem fiziksel hem ruhsal tahribatının daha fazla olacağını kanaatindeyim. ilaveten genetik ve yaşama tarzının bu konuda başat aktörlerden olduğunu unutmamak lazım.

bir kere nasil her insan bir degilse her evlilik de bir degil. ben hayatimdaki en dogru kararlardan biri olarak hayat arkadasi secimimi goruyorum, yani bu kadar denk gelir bu soru ama daha bu sabah nasil bu insan beni kendimden iyi tanir diye dusunuyordum cunku ben bile ne istedigime, neye ihtiyacim olduguna emin degilken senin ihtiyacini hissedip yapan bir insan evladi var hayatinda, insan baska ne ister? yani bu bahsettigim olay da kendi kanimdan olan aile bireylerinin bile ayni onguruyu gosterememesi bence olayi ozetliyor. bence olay dogru insanlarin birbirini bulmasinda bitiyor, dogru insanla bu yola girildiginde zor olan hicbirsey yok, hayat eskisinden daha kolay, daha huzurlu, daha heyecanli. hem beraber gulebildiginiz, hem hep opmek istediginiz, hem derdinizi tasanizi paylastiginiz bir insan var yani yani basinizda, bu durum sizi nasil yaslandirabilir ki? zaten istatiksel olarak evlilik omur uzatiyor, ben sadece kendi deneyimimle bu bilgiyi pekistiriyorum. hayatlarindaki her kararlari soru isareti olan insanlar icin tabiiki evlilik karari verdigi kisi ve bu kuruma dair deneyimi de soru isaretleriyle doludur. boyle vakalarin kurban rolune kanmayiniz, bazi insanlar sadece zeki degil ve zaten urememeliler, henuz boyle bir sistem olmadigi icin dusunmeden evlenip, mutsuz bir hayat surup, baskalarini da dertleriyle mutsuz edip onlara yuk olup, bir de ustune kendi kotu evliliginin urunu hilkat garibesi cocuklar yetistiriyorlar.

evlilik standart bi surec degil, siz ve evlendiginiz kisi nasilsa, evlilik de oyle oluyor. evlendikten sonra dunyayi gezen de var, dizi manyagi olan da...

@babilbalığı, istisnalar değiştirmiyor geneli. çoğu kişi gözlemlediğim kadarıyla eski yaşantısına devam edemiyor. Para varsa başka olabilir tabi ama bu da istisna olur. Velhasıl evlenildiğinde hayata eklenti o kadar fazla oluyor olmalı ki hiçbir seye vakit kalmıyor olsun. bekarlık sultanlıktır lafı bundan mı çıktı ki?

evliyim bence gerçekten öyle. hem yıllar hem artan sorumluluklar insanları maddi manevi yıpratıyor malesef. çevremdeki 10 çiftten 9 u öyle. yaşlanmayanlar istisna.

Bilmiyorum. Ben gördüğümu, başımdan geçeni söylüyorum. Evlenmeden önce neysen evlendikten sonra da osun. Her gün evde oturup dizi ezberlemek de, eşinle gezip tozmak da senin elinde. Bizim öyle fazla bi kazancımız yok, bebek de var. Ama bunların hiçbiri sinemaya tiyatroya operaya haftasonu gezmeye de yazın hunharca tatil yapmaya da (erkek tarafı olarak) arkadaşlarla akşam içmesine de engel değil.

Çevremde iki türlü yaşayan da var. Evlilik bir karşı cins, bir de ev demek. Gerisi opsiyonel.

hormonlaaar...

kaçan balık büyük olur, zamanında sen anlayana kadar belli etselermiş madem.

bugün iknci kovacic+1

bunun bir değişik versiyonuna sahibim. yakışıklı falan değilim ama uzaktan tanıyan insanlar benim soğuk hissettirdiğimi falan söylüyorlardı. yanıma gelmeye çekinenler bile olmuş zamanında. tanıyınca sevilenlerdenim yani.

böyle durumlar oluyor malesef. insanlarla ilişkilerinde konuşkan ve açık olmaya çalışırsan insanlar korkmaz bence.

yahu fiziksel olarak zamaninda birilerini begenmis olsan da senin bir kisiligin var, soguk ne demek? sen nasilsan oylesin, seni begenen senin kisiligini de begenmeli, o kizlar biraz salakmis, kezban potansiyeli sezdim topundan...
gercekten begenen insan bir sekilde kendini belli eder, anlamaman imkansiz olurdu.
ve gelelim cok ergen bir sekilde topluca hoslanma durumuna, sana justin biber muamelesi yapan insanlardan uzak kalman ayrica iyi olmus.
bence sen kendini degistirme, gereksiz insanlarin lafidir su disaridan cok soguk gorunuyorsun lafi.
aslinda normal tepkileri olan bir insan; etraflarindaki yapis yapis ve teklifsiz iliskiler yumagina alilsmis bunyelerde boyle bir tepki dogurabilir. elbet insanlarla mesafeni korumanin normal oldugunu anlayan birisi de karsina cikacaktir. unutma ileride pisman olacagin bir iliski yasamaktansa hic olmasin daha iyi.

Fiziksel olarak degismis olabilir misin ? Hani aslinda onceden sana hasta olduklari falan yok da su anki halini begeniyor olup o sekilde sana yuruyor olabilirler.kizlarin hepsinin birden oyle demesi sacma onlari cok ciddiye alma bence.erkek cevren coksa ondan yakin duruyor da olabilirler.
Senin yapman gereken bir sey yok.boyle kal.onlar begenip susmus da olsalar begenip kendini tutmayacak olanlar da olacaktir.gercekten begenselerdi hissettirirlerdi zamaninda emin ol.

bitter'e gecis yaparsan en az zararla kapamis olursun. %80 kakao olan bitterleri denemelisin. hem cikolata istegini bastirir hem de oldukca faydali.

Dayanıp 1 hafta falan yemezsen gittikçe canın daha az istemeye başlıyor ama tadımlık dahi alsan o istek geri geliyor. İlk günler biraz zor oluyor ama asılmayacak gibi değil. Ben tadımlık bir şeyler yedigimde kaybettim savaşı :) irade güzel şey, bende yok.

Yavaş yavaş bırak. Şeker ihtiyacını tarçın yada meyvelerden karşıla.

çikolata yerine kuru incir, kuru üzüm, kuru kayısı, hurma gibi doğal şeyler tüket. yanında da badem, ceviz, fındık fıstık olunca çok güzel oluyor.

gercek kakao tanelerine gec, boylece senin icin bir zarari kalmamis oluyor. yurtdisindan cacao nibs falan diye artarak bulabilirsin. zaten kakao aslinda meyve cekirdegi yani bir zarari yok:) bizim tukettigimiz cikolata denilen sey ise en iyisi yani evde veya gurme olarak yapilani bile tereyagi, seker, sut eklenerek yapiliyor. disarida markette satilan paket cikolatalar ise tam bir copluk, ne yagi gercek yag, ne de icindeki seker gercek seker.
ozellikle guney amerikalarda bir yerlere giden tanidigin olursa kilo ile bile istetebilirsin, fakat icine hicbir sey katilmamis kakao cekirdegi alidracaksin. ayni bu kahvecilerde satilan kahve cekirdekleri gibi.
tuketmek istedigin zaman ise mesela yulaf ezmesi sut ve oldukca tatli bir meybe kombosuyla tuketebilirsin. zaten bir kere aslina alistiktan sonra cikolata diyen satilan seyin aslinda sekerli margarin gibi bir sey oldugunu anlayacaksin.

hipnoz yapin kendi kendinize. ben psikologumla bir kac kere yaptim ve sigara birakma konusunda kullandim.
uzanin ve bes-on dakika diyaframdan nefes alin, bese kadar sayin nefes alirken mesela. butun kaslarinizin gevsetin ve bunu hissedin. sonra zihninize telkin gonderin. ne mesaj gondereceginiz size kalmis. her gun tekrarlamak iyi olabilir. hipnozdaki amac, nefes egzersizi ile beyninize giden oksijen miktarini artirmak ve gonderdiginiz telkinleri kabullenmesi. normal zamanda beyne gonderdigimiz mesajlar ters tepebiliyor..

ben de hergün muhakkak birden çok kez çikolata yiyorum bir zararını da görmedim. aslında kakao antioksidan değeri olan bir besin, iyi de bir magnezyum kaynağı üstelik seratonin salgılatır, kendini daha iyi hissedersin. yağı da stearik asit formunda olduğu için masum bir yağ olarak kabul edilebilir.

tek zararlı olabilecek yönü şeker içeriği dolayısıyla kalorisi ve kan şekerini hızlı yükseltmesi onu da biraz porsiyonu küçülterek ve yavaş yavaş ağızda eriterek yiyerek çözebilirsin...derken canım istedi:)

acaba diger dolandirilanlarla beraber toplu dava acma falan gibi birsey sozkonusu olabilir mi? ben bilmiyorum ama bir fikir olarak duyurudaki avukatlardan birine sorabilirsiniz. hem emsal de olusturur bir daha boyle birsey yapmaya cesaret etmez baskasi da...

şikayet edicem ben ama adam 2010 den beri dolandırıyormuş milleti. hala devam ediyorsa bir şey yapmıyorlar demek. duyuruda da birçok kişiyi dolandırmış.

oha, mahsun aslan ismini duyar duymaz oha dedim. adam senelerdir dolandiriyor, hala mi dolandiriyormus. her sene aciliyor vir basligi.

gecmis olsun. 100 lira satiyordu gecen birileri burada, dedim direk dolandiricidir. piyasası 200 den basliyor cunku.

Parliament nickini geçenlerde ben de gördüm. Üç duyurusu vardı üçü de nick satışı üzerineydi. Kıllandım acaba aynı adam mı diye (ki öyleymiş görüldüğü üzere) ama emin olamadığım için duyuru açıp bu adama dikkat edin diyemedim.
Ama yine o gün bir arkadaş (yanlış hatırlamıyorsam sevgikuşunkanadında) duyuru açıp isim vermeden dikkat edin dolandırıcı var diye duyuru açmıştı tam da bu adamın duyurusunun altına.

Çook eskiden SSG şuna benzer bir duyuru yapmıştı:
"Sağda solda 100 liraya satılık ekşi hesabı ilanlarını ve dolandırılanları görüyoruz. Bunun bize gelişi zaten 150 lira. Kanmayın bunlara."

Sadakam olsun de geç, takma kafaya.
Kaç kişi oldu dolandırılan? Bu üçüncü kişi oldu sanırım.

Her şeyi araştırıyorsunuz da para göndereceğiniz adamın ismini bir googleda ekaide araştırmiyorsunuz.
Ne para kırdı adam eskiden yahu hayrt vallaha hayret!

o kadar dedik herkese 250 lira verin hesabı alın diye. ama dineletemedik ki!
100 lira neymiş ya.

fakyoraseksiduyuru.com kullanıcısı 20.03.16 16:30:34:
dolandırıcı olmadığını nasıl anlayacağız?(git: 1059781)
Parliamenteksiduyuru.com kullanıcısı 20.03.16 16:33:22:
ne alaka?
fakyoraseksiduyuru.com kullanıcısı 20.03.16 16:40:43:
duyuruda sürekli birileri hesap satmaya çalışıp insanları dolandırıyorlar yeni nicklerle. senin nickin de pek eski değil...
Parliamenteksiduyuru.com kullanıcısı 20.03.16 16:46:11:
Eski nickleri sattım çünkü dostum
fakyoraseksiduyuru.com kullanıcısı 20.03.16 16:47:27:
güven vermiyorsun :) kolay gelsin.



bunu yapmak ne kadar zordu? bir dahakine mesaj atmak istediginde burdan birinden rica edersin yazar :)

valla birçok kez dolandırılma ihtimali geldi başıma internette. en inandırıcısına bile kanmadım ama burası biraz ufak bir yer olduğu için samimi bir ortam var. o güvenle nickine bakmadım bile. ondan boşluğuma geldi.

yalnız çakal bir de 2 farklı nickle 2 farklı kişi gibi mesaj atmış.

bir de hesap almanın başka yolu yok gibi. yani ya önce para gönderilcek ya hesap. hesap alma derseniz de birçok konuda mesaj atmam gereken yazarlar oluyor sürekli birilerini de rahatsız etmek istemedim. direkt alıp yazmak daha iyi oluyor.

ya zaten kaç dakika sürüyor yapması, adam gibi cezvede yap

yah zaten turk kahvesini yapmak iki dk suruyor, bunlardan ne zaman icsem ben begenmiyorum, ama tabi seveni vardir.

www.google.com.tr

bunlar varmış. ben sütlü şaziliye devam ediyorum, alternatif aramak istemediğim kadar güzel bence.

www.google.com.tr
sununla uyumlu filmler olduguna gore onunla uyumlu da vardir. istersen ucuz yollu ilk bundan bir deneyebilirsin.z

bir arkadaşımda var, videolar pek kaliteli değil çözünürlük az geliyor diyordu. Oyunlar ve fotoğraflar çok iyiymiş. Ben bi tanıtımda denemiştim Avengers gibi bir şeyin yavaş çekim animasyonu vardı hoştu ama ne kadar içerik var işte...

ha şey, galaxy s6'nın şarjı 40dk'da falan bitiyor bir de çok ısınıp sorun çıkarıyor diyordu. Bunları da bilin.

telefonu alete takinca gizli bi setup basliyor telefonda, oculus store'u kuruyor. orda icerik var. (oyle yuzbinlerce falan degil tabi)

sonra gozlugu taktiktan sonra gelen ana menude milkvr ve oculus video app'lerinde var baya bi 360 derece video. onun haricinde normal filmleri sinema salonundaymis gibi de izleyebiliyorsunuz zaten.

cozunurluge cok takilmis millet ama bana iyi geliyor niyeyse. (yeni yeni filizlenen bir teknoloji oldugunun bilincinde olmamdan kaynakli sanirim. bir de "iyi" herkese gore degisiyor malum).

velhasili eger telefonunuz uyumluysa, bu fiyata alabileceginiz en guzel teknolojik sey bu olur sanirim.

Tesekkurler cevaplar icin.

artrit olabilir, belki yagmur da azmistir. kedileri bilmiyorum ama yasli kopeklerde romatizma falan oluyor biliyorum. zira 14-15 yas hele sokakta kismen gecirilen bir omur icin oldukca uzun. sokaga alisan kedilerin evde de cok rahat edemediklerini biliyorum. belki arada gelmek isterse misafir edebilirsiniz. yaslilik iste. insana da zor, kediye de...

bizim de kedimiz baya yaşlı -sokaktan aldık- pek temizlenmez -ki kediler titizdir, biliyorsundur- daha doğrusu temizlenemiyor, çünkü yaşlı kediler yoruluyor çabukcanak, haliyle canı isterse biz temizliyoruz, istemezse öyle geziyor, nadiren temizleniyor, falan. yaşı da baya ileriymiş, temizlenmek istemiyor/temizlenemiyor olabilir.

illa veterinere götürecekseniz, kutunun içine biraz mama koyun, girebilir. ya da et/tavuk türü birşeyler daha cazip olabilir. en olmadı veteriner yakınsa kucaklayın götürün, üstünüze kalın birşeyler alırsanız sizi tırmalamaz, gerçi türkiye'de pek kuduz hastalığı da görülmüyor artık.

Maalesef herhangi bir şekilde götüremedik, ama mutlaka bugün sokağa bakacağım ara sıra. Misafir edebileceğimizi de sanmıyorum pek, bizim başımız gözümüz üstüne ama muhtemelen kendisi gelmeyecektir. Mama verilirken bile çağırdığımızda gelmiyor, apartman kapısının orada öylece bekliyor.

iş bankasının kurları dövizcilerden daha iyi. en azından dolar ve euro için konuşuyorum. mesai saatleri içinde iş bankasında dolar satınca veya alınca dövizcidekinden daha avantajlı olduğunu söyleyebilirim. ben işcep'ten yapıyorum döviz satmam ya da almam gerekince. iş bankası hesabın varsa japon yeni hesabı aç. paranı yatır orada bozup tl hesabına aktar... işcep'te 2 saniyede yapılabilecek bir şey.

50 bin lira döviz bürosu için büyük bir para değil, o kısmı sorun değil de japon yeni için o kadar yeni n'apacaz derlerse bilemiyorum.

önceden konuşmak ve pazarlık yapmak mümkün, 60 bin lira yapacak kadar euro bozdurmuştum levhada yazan kurdan az buçuk daha iyi fiyat vermişlerdi (ama sonra iş bankasının mobilde daha iyi fiyat verdiğini görüp iş bankasından bozdurdum o ayrı)

yok la git döviz bürosuna yap pazarlığını bozdur harca

Yuksek miktarlarda bankadan teklif aliyorsunuz. Doviz burosuna da gidip sorabilirsiniz, bahsettiginiz miktari kolayca cikarabilirler. Pazarlik yapmaktan cekinmeyin.

50 bin tl çok yüksek bir miktar değil, şahsen çok da büyük olmayan bir döviz bürosunda gözümün önünde 2 milyon liranın dolara dönüştürüldüğünü gördüm :) Önceden gidip teklif almayı deneyin bence, 2500 dolar civarı alacağım zaman bile pazarlık yapıp ufak bir indirim yapmışlardı.

ben kisa+1 diyorum, sadece kur acisindan degil ulkenin esnafina guvenmeyen bir insan olarak...

Japonlarla ticaret yapan biri olarak soyluyorum ki is bankasi da vakifbank da japon yenini giseden almiyor ve vermiyor, sadece internet ustunden farkli birimleri cevirerek sanal ortamda islem yapilabiliniyor, sordugumda ise para sayma makinelerinin japon yenine uyumlu olmadigini belirtiyorlar. Benim doviz burom seyahat ettigim zamanlar kaplicarsi'daki tanidiklarindan bulup getiriyor, soyle bir ornek vereyim, gecen ay 600,000 JPY icin 120 TL fazla aldi (TCMB'ye nazaran), motor kurye gonderip getiriyor, guvenilirligi var, bence makul.

Sizin yerinizde olsam, banka almasa bile iyi bir doviz burosuna basvururdum, 200-300 TL fark alsin, bu kadar buyuk parada gozunuz gormesin derim. Bol sans.

tumblr aç, sadece yazı yaz siteni de şifrele

tumblr aç 2. blog açıp parola korumasına al güzel bi günlük teması at. senden başkası göremez. urlni bulsa dahi girmeye çalıştığında not found der. tema istiyosan atayım ben sonra. eğer bunu yapacaksan.

internette yazma. en basitinden onenote veya word e yazip rarlayip sifrelersin.

word'e şifre konuyor. tarih notu düşüp düz metin olarak yaz gitsin.

evernote

uygulaması da var. şifrenle her yerden ulaşabilirsin

www.guncem.com var bir bakın isterseniz

Ben wordde tutuyorum 3 yıldır, şifreliyorum. Tarihe göre adlandırıyorum, sonra aylar ve yılları klasörlüyorum. Güzel böyle.

1999-2007 arası günlük tuttum, 2010'da blog açtım, 2 sene önce kapattım, şimdi onenote'a filan yazıyorum. hatta birkaç dakika önce yazdıklarımı okuyayım demiştim, şaşırdım duyuruyu görünce.

klasör şifreleyebilirsiniz, blog açabilirsiniz. birçok yöntem var.

ben bu konuda biraz eski kafayim ama hala satiliyor olmasi lazim, kilitli defterler vardi eskiden. zaten kilid kirip okuyacak kadar manyak yoktur herhalde evinizde.
benim guzel bir el yazim var, kendi el yazim ustunden kelimeleri gormek hosuma gidiyor, hatta soyle ifade edeyim arada bir iki birsey ciziktirebilmek, gerekirse karakalem birseyler eklemek benim daha cok hosuma gidiyor, hatta sayfaya birseyin biletlerini zimbalamak falan gibi daha da hatirlatici olaylara girebilirsiniz...

telefonumda bir app vardı. fotoğraf filan da ekleyebiliyordum, sifre istiyordu filan. bir ara online günlük/diary sitelerine baktım, güvenemedim. üşeniyordum bir de. bilgisayarda tutayım dedim ama dijitalliği sevemedim işte.

ben bir ajanda bir de defter taşıyorum yanımda sürekli. bir şeyler yazmak, çizmek istediğimde kullanıyorum. arasına bir şeyler koyuyorum, postitler kullanıyorum, arkaya cep yapıyorum yoksa ufak seylerı saklıyorum filan. sürekli benimleler. evde ortalıkta kaldıkları oluyor ama eşim eşya kurcalayan bir insan değil, saygılı. ama öyle olmasaydı ya da ailemle yaşıyor olsaydım filan mutlaka sürekli çantamda taşırdım.

Evernote candır. Cloud özelliği, her platformdan erişilebilmesi, güzel bir uygulaması, şifreleme, senkronizasyon, kategori oluşturma, resim vs ekleme derken en güzeli bu. Zamanında çok araştırdım ve en güzeli bu.

sebebi şudur diyemem, ama bendeki göz ağrıları sinüzit kaynaklı mesela. bir fikir verebilir.

belli bi noktadaysa arpacık filan çıkıyor da olabilir.

gözlerim bozuk, arada lens kullanıyorum, kuruluk var, bilgisayara uzun süre bakıyorum, migrenim var. benim bu sebeplerden bazen hepsinden birden ağrıyor. birinden biri vardır sizde de.

tansiyon da yapabiliyor ama daha cok basagrisi ile beraber oluyor, bilmiyorum siz de basagrisi var mi ki?

@in vino veritas ağrı gözün (alt) dibinde. belki de arpacıktır daha önce çıkmamıştı, kaç günde çıkar ki bilmiyorum hiç. :/
@mavicorap baş ağrım yok. sinüzit olabilir diye düşünüyorum. yine de önce göz doktoruna gitmek gerekecek sanırım.

Gecen hafta ayni yerde benim de agri baslamisti. Gecmeyince doktora gittik, gozyasi kanalinda tikanma oldugunu, son zamanlarda buna benzer cok sikayet aldigini soyledi doktor. Antibiyotik ve damlayla azaldi simdi.

western filmlerdeki ortam gibi yari col, hava ve yer sari renkte, su kapisi ortadan ittirilip acilan mekan var ya ahsap tek katli, onun onunde sezlong sandalye karisimi bir seyde uyusuk uzaniyorum, kuru bir sicak olacak, ortalik tenha olacak ikindi vakitleri dedikleri vakit olacak vs.

Şarabın olduğu her yer

benim yok. sadece daha huzursuz hissettiğim yerler var.

çok güzel bi manzaraya karşı bilmediğim bir yolda motosikletimin üzerinde giderken, çiçeğin böceğin kokusunu burnumda hissettim bi an.

luxlifemiamiblog.com

cdn.luxatic.com

@Mulva

o sayılmaz. o hileli. para hilesi yapmışla

dışarda olmak zorunda değilse,

loş ışıklı güzel bir oda. mümkünse yağmur yağıyor olmalı. her taraf karanlık, gri ve sessiz. öyle bi ortamda huzurdan ölebilirim herhalde. tumblr kızı gibi oldu ama idare et. cidden böyle ortam bulabilsem çok mutlu olurum. hadi oda var, loş ışık da var diyelim ama o dekorasyonu, odanın huzurlu hissettirmesini sağlayabilmek kolay değil. onu da yaptın diyelim yağmuru nasıl yağdıracaksın, sokaktaki insanları nasıl evlerine sokacaksın.

@anonymice
static.panoramio.com
i.hizliresim.com

eksisozluk.com

Olimpos plajı. Sık sık rüyamda gidiyorum bu aralar.

yaz aksamustu, denize yakin ama tam da boyle denizin dibinde degil amerikan tipi mustakil bir evin verandasindayim, yasim ilerlemis boyle en az 60larimdayim, yanimda sevgilim var, birbirimize sevgiyle bakip sessiz opucukler yolluyoruz, belki elele tutusuyoruz, ikimiz de boyle yanyana sallanan koltuklardayiz, gunesin denize batisini seyrediyoruz, hava oglenki gibi sicak degil ama soguk da degil, ne cok kuru, ne cok nemli, deniz kenari hafif bir esintinin oldugu bir hava. etrafta olmasi gereken sesler var, bizim sallanan koltuklarin verandanin ahsap dosemesinde cikarttigi gicirti, deniz kenarindan evlerine donen insanlarin mutlu, huzurlu sesleri, gencler cocuklar sakiyor, biz emeklilik donemimizdeyiz, hayatta verilmesi gereken butun onemli kararlarimizi vermis, cocuklarimizi yetistirmis kendine yeten bireyler halinde topluma salmisiz, onlarla gurur duyuyoruz, sahip oldugumuz hersey bize huzurlu bir gurur veriyor, birbirimizle sozcuklerle bile konusmamiza gerek kalmiyor, ayni duyguyu ortadan ikiye bolmus keyifle beraber tuketiyoruz, biz artik huzurun kendisi olmusuz, artik hayat sonsuza kadar bu noktada kalabilir, biz sonsuza kadar bu verandada sallanabiliriz, ama bu anin bitmesi bile bize uzuntu vermiyor, cunku bunu yasadik ve simdi cocuklarimiz bizim gibi olacak. onlara biraktigimiz maddi ve manevi mirastan memnunuz, ne eksik ne fazla. herhalde su andaki hayata dair kaygilarimin hepsinin bittigi mustulayan bu zihinsel goruntu kadar beni mutlu edebilecek birsey yok. cunku bu goruntu savas cikmadi demek, ben yaslanabildim demek, yasliligimda hala bir verandada sevgilimle sallanacak kendimize yetiyoruz demek. butun o korktugum gelecege dair olasiliklar eninde sonunda olumlu sonuclandi demek... simdi ise kocaman bir belirsizlik. ata topraginda emeklilik gunlerimin huzurunu yasayana kadar bu boyle.

Issız adam sendromu. Koşarak uzaklaş. Kafayı yemediysen arama.

Kesinlikle arama. Gitgide dibe çekileceksin bataklık gibi bişey anlattığın durum. Kendine acı çektirmek istiyosan arayabilirsin tabi.

Kesin ikizler erkeği.

Arama tabi ki. Ama o arayacak bi ara yine; ona da hazırlıklı ol, sağlam dur, kendini koyverme, hayır istemiyorum ben de. Çünkü %98 o işten bi cacık olmaz.

Arama. Ya da sapik gibi dadan tepkilerini gördükçe kendin sogursun da neden ugrasacaksin ki? Beklentileriniz uyusmamis. En sağlıklısi uzak durmak.

arama. bir insanın once kendine saygısı olmalı, ne istedigini biliyorsun, bu cok guzel. hatta en zor kısım budur sanılanın aksine. simdi sorumluluk alma vaktin. onu aramak seni sadece etrafında olup biten diger guzelliklerden mahrum edecek. hatta iyi bisey olacaksa da seni transit gececek. sürüncemeden beslenme, kimse bisey bulamadı ki bunların sonunda.

Adam basak burcu, sakinligi huzur veren cinsten. Bir daha arayacak biliyorum da, ben orda olmuycam iste

Başkalarıyla tanışıp görüşün. Sevgili olmanız şart değil tanıştıklarınızla. Meşgul olup zaman ayırın onlara, yeter.

Aramayın yani.

ciddi ciddi soruyor musunuz sevgili balpolen? cevap belli değil mi?

aramayın, aramasına izin vermeyin, yatak ilişkisinden ötesini düşündüğünüz bir insansa. onun sizin için daha fazlasını düşünmediği açık.

oha gerçekten bağlanmaktan korkuyorum diyen insanlar varmış.

Arama. Arayışta ol. Başka hi ten uyumu bulursun.

Bir kişi de çıkıp sikip geçmiş dememiş fakat durum bu. Ayrıca adam anlattığın kadarıyla sana bir şey vadetmemiş; durumunu da açık açık söylemiş. Gelişen sürece de baktığımızda, seni sadece seks yapmak istediğinde arayacak. Sen ararsan da durumunuzda bir değişiklik olmayacak. Olay böyleyken böyle.

hala insanlari burcu ile degerlendiriyorsaniz bence kosmayin, kacmayin, biraz aci cekmek sizi olgunlastirabilir. yapisip kalin bu adama, ikiniz icin de toplum icin de bence en iyisi olur. kendinin daha farkinda olan bir insan olsaniz, ten uyumunuzun tadini cikarin derdim.

Ordan bakınca baya ıssız adam gibi duruyo ama, bu adam aynı zamanda ac cıkma dısarı hemen biseyler hazırIayayım ister misin diyen, ya da ayakIarın cıpIak üsütürsün deyip, önüme kadar terIik getiren adam. Cevremde cok fazla birbirini aldatan cift var, sana söz verip, aynı seyi ben de yapmak istemiyorum, bana kızma ben sana bisey yapmadım, sadece öptüm kokladım diyen biri. Napayım ben bunu?

iyi de balpolen, adam senin istediğin tarzda bir ilişki istemiyor, cinsellikten ötesine yokum diyor, sen ise fazlasını istiyorsun sanırım. buradaki mevzu bu, adamın iyi veya kötü biri olması değil, beklentilerinizin farklı olması.

balpolen var ya tam bir karaktersiz oluyor bunlar kadının zaafına oynuyolar. hey allahım sinirlendim ya ac gitmeymis. sen naparsın bilmem ama ben bunlardan birine hic yuz vermeyip ok cnms yapan bi kadın tanıyorum eminim hala kaybedis edebiyatı yapıyodur erkek arkasından. bunlar sahiplenmek istemiyorlar. sahipenilmeyince bundan yakınmak istiyorlar. kalıpsızlık ve kifayetsiz kendilerinde sekil buluyor.

Dürüstlük adı altında uygun retorikle dürtü tatmini. Hayır, arama.

sonunu söylüyorum.

-----spoiler-------
senin istediğin başka onun istediği başka. sana iyi davrandıkça sen onun her davranışından tavrından ümitlenecek belki başka bir şekle evrilir ilişkimiz diye ondan kopamayacaksın. sonunda yorulmuş, kalbi kırılmış ve mutsuz olarak ayrılığı tadacaksın. çünkü o tavrını ve kararını en başında söylemiş oluyor sana. ve bu tavrından asla taviz vermeyecek. vereceğini düşünürsen sadece zaman kaybedersin. bunu anlaman da aylarını ya da yıllarını alabilir. seninle aynı şekilde düşünen aynı şeyi isteyen birini bulman için hem onu hem de kendini serbest bırakman gerekiyor. zor ama yapman gerek.
-----spoiler-------

kendini son derece değersiz görüyorsan ara tabii.

Ara tabi ya. Sorman hata.

kahve içeceğdik senle.

Kesinlikle arama.

Adam dürüst davranmış. Bu koşullar sana da uyuyorsa ararsın, yoksa yoluna bakarsın. Gayet net bir durum.

uzun saç seviyorum ama boyun çevresinin biraz açıldığı saçlar hoş gelmeye başladı bana son zamanlarda. çekici yani ama anlamadım.
özetle hoş yani yapılabilir. arkadaşlarından falan cesaret vermelerini bekliyorsan istiyosun demek ki, bekleme yaptır gitsin.

Kısa saç konusunda yüz tipi saç modeli karşılaştırmaları oluyor onlara bakmanı öneririm. Ben de kaybedenler kulübünde Ahu Türkpençe' nin saçlarına özenerek kestirmiştim tabiki onunkiler gibi sürekli fönlü vs gezemedim ama tepkiler hep iyiydi :))
Uygun modeli bulursan bence sana da yakışır.

ben kadınların kendilerine yakışan saç modellerini neden değiştirdiklerine anlam veremiyorum, daha 3-4 hafta önce kız arkadaşım değiştirmek istedi saçını, ki sizinki kadar keskin bir değişiklik de değildi, sonra pişman oldu :) eve kapandı desem yeridir, halbuki çok da kötü durmamıştı, siz de aynı düşüncelere kapılabilirsiniz, dikkatli olun, bol güzellikle günler efenim.

değişiklik iyidir. saç bu nihayetinde, kötü bile olmuş olsa uzuyor bir süre sonra.

senin caren sarigul degil ama bobcut, victoria beckhamin fotolarina da bakabilirsin. yuz tipi konusundaki yoruma cok katiliyorum ama bu model hemen herkese gidiyor.

Saçın ince telliyse ve düzse burcu biricik'in bu saçı sende tutmaz, zaten yaz da geliyor sürekli fönlü gezemezsin. Öte yandan bu boyda bob kesimler bence düz saçlılara da çok yakışıyor, bence kestir. Güzel bir bob kesimin yakışmadığı yüz tipi yok.

@cambecemba modeller hakkındaki yorumlarınızı ve böyle uzun bir saçtan kısa saça geçmenin etkileri hakkındaki fikirlerinize yönelik açtım duyuruyu. yoksa ben de farkındayım tipe göre modele karar verilmesi gerektiğini :)

gönül isterdi şurada boy boy fotoğraflarımı paylaşayım asfgsdk ama işte orada burada fotoğraf paylaşmak da kolay değil.

bugün gelen bir delirme haliyle kısacık yaptırdım saçımı. mis gibi de oldu. sevmeseydim de kökü bende nasıl olsa, şiddetle tavsiye ediyorum ^^

pin.it Marioncuğumda durduğu gibi durur mu bilmem ...

ayakkabi al

Oyun al

dealextreme'den bana bunu al.

www.dx.com

origami kagidi ve kitabi al, yeni bir hobin olur.

çok okuyorsan, kitap al. kitap candır.

www.banggood.com

amazondan çizgi roman al.

desenli abajur alabilirsin. veya ofisine güzel, büyükçe bir resim tablosu alabilirsin

zevkine gore coffee table book. sec begen al.

Türk kahve fincanı takımı.

Tartı al.
Tartı demeye alışmışız, baskül diyolla

din konusunda gordon childe'ın tarihte neler oldu ile william mcneill'in dünya tarihi eserlerinin ilgili bölümleri; jean bottero'nun tarihte tanrı fikrinin doğuşu (ve ya inancın en güzel tarihi) ve mircea eliade'nin dinsen inançlar ve düşünceler tarihi (3 cilt) okunabilir. Freud, Jung, Weber ve Durkheim'ın da dinlerle (özellikle ilkel) ilgili yorumları da temeldir ve açıkçası Freud/Durkheim ikilisi, kendi düşünsel konumum adına, geri kalanların hepsinden daha çok temel olmuşlardır (ancak psikanaliz ve sosyoloji bilgisi konusunda temel gerekiyor).

kadın konusunda en temel eser beauvoir'ın ikinci cins kitabı ancak türkçe'ye bütün halinde çevrilmedi diye biliyorum. İlk kadın hakları metinlerinden Mary Wollstonecraft'ın eseri ya da virginia woolf'un kendine ait bir oda'sı okunabilir. İsveç'te 16 yaşına giren her gence postalanan "we should all be feminist" kitabı var ama kendisi hakkında hiç yorum da okumadım, nasıldır bilemiyorum.

edit: bildiğim kaynaklar dışında demişsin, yeni gördüm. Ancak bildiğin kaynakları kestiremediğim için temel eserleri sıraladım.

islam konusunda bahriye ucok ve beyza bilgin kitaplarina bakabilirsin. cengiz ozakinci'nin da dinlerle ilgili olan kitabinda, ismini unuttum, cok uzun fakat surukleyici ve detayli bir seklde nisa suresinin mealinin tarihcesiyle ilgili bir bolum vardi, o da guzeldi. ahhh ahh beyzabilgin'in kitabini zamaninda turkiye guzel bir ulkeyken bana din bilgisi hocam hediye etmisti, her neredeyse allah razi olsun kendisinden...

şeriat ve kadın

O kalibrede ziyaret ettiğim tek şehir Kansas City. 500 bin nüfusu olan sakin bir şehir. Ancak araç kiralamazsanız ulaşım biraz zor ve pahalı. Doğal güzellik olarak gidip görülecek anlamda pek bir şey yok ama şehir tamamen ağaçlarla çevrili. O açıdan çok seviyorum ben. Country Club Plaza diye bir bölgesi var. Sevilla'ya benziyor. Orası çok güzel. Restoranlar, giyim mağazaları vs. hep orada.

Kosta Rika diyorum.

Doğa diyorsan Wyoming.

cancun meksika.

Oregon - Eugene

kuzey kalifornia, redwoods national park, tam spot on aradiginiz yer burasi. meshur 2000 yillik seqoia ormanlarini gorursunuz, okyanus kenarinda yuruyus yaparsiniz, taze deniz urunlerinde, yemyesil otlaklarda yetismis hayvanin etinden sutunden yapilan lezettli yemeklerden yersiniz, sfo dan araba kiralayip giderseniz yol ustunde meshur kaliforniya saraplarini ucretsiz deneyebileceginiz yerler olacak. hayat size guzel valla, kesinlikle unutamayacaginiz bir gezi olur.
bu arada oregon zaten kaliforniya'nin kuzeyindeki eyalet oluyor, yani bitki ortusunu paylasiyorlar. kesinlikle inanilmaz bir doga parcasi, bizim turkiye'de gormedigimiz ve goremeyecegimiz korunmuslukta...

Her zaman degil. Halilar mis gibi duruyo bizim. Koltuklar da yari deri yari kumas. Deri kismini mahvetti kumaslara bir sey yapmadı. Koltuklara ortu gecirebilirsin.

Mahkum :/

Mobilyayı örtülerle sarabilirsin. Bizde deri olmadığından kumaş kısmı tamamen söküldü.

benimki sadece tırmalama tahtasını yıpratıyor, bugüne kadar hiç mobilya, halı vs tırmalamadı.

tiny+1 her kedini huyu farkli, fakat yonlendirme yani egitim sart. bir de bizim veteriner sey demisti, illa yasli kedi diye umutsuz olmamak lazim, kendisinin evlat edindigi yasli kedilerden birinde bizim de bir donem muzdarip oldugumuz kablo kemirme sorununu cozduklerini soylemisti, cozum su spreyi ve yanlis yaptigi zaman hep ayni kelimeyi hep ayni tonda soylemek, asla kizmamak vurmamak sinirlenmemek yoksa yaptigi davranisin yanlis oldugunu dusunmez sizin kotu bir canli oldugunuzu dusunur.

abi sen pilot degil misin, disarda yasayayim desen olmaz mi ki? ben de kafayi yedim ki cok belli oluyor sanirim. kabul alirsam ukrayna'ya kacacagim. kotunun iyisi iste, param o kadarina yetiyo hskds. en azindan "yabanci" olurum. ulkenin boku pisligi beni yerli halk kadar cildirtmaz.

haklısın, çok haklısın. pamuk ipliğinde yaşıyoruz sanki. bi örnek olarak da bugün annemin çalıştığı okulda mafya kılıklı velinin teki okulu basmış müdüre bıçak çekmiş tehditler savurmuş falan.
otobüse binsen tacizi, sokağa çıksan korka korka yürümesi. bitmiyor. ülkenin psikolojisi dipte. buna cahillik+düşünce tembelliği de ekle.

@der meister yok gidemiyorum ülkeden, çeşitli sebeplerden dolayı en azından 5-6 sene imkansız. sonrasında da çok çok zor olmakla beraber belki katar'a, dubai'ye falan anca. şu an gitmek için bir fırsatım olsa bir saniye düşünmem üzerine zaten.

Haklısınız kesinlikle. Ben de bir an önce bu ülkeden gitmek için gün sayıyorum. Sosyal medyada 'kalabalıkta bomba korkusu, tenhada tecavüz korkusu' diye bir söz dolaşıyor bu ara. O kadar doğru ki. İlerde çocuğumu da bu ülkede yetiştirmek istemiyorum açıkçası. İnsanlar giderek daha da cahillesiyor, tuhaflasiyor sanki. Bilemiyorum. İyi insanlar kalmadı artık çevremizde. Herkes kaba, saba, duyarsız. Burada bile verdiğin cevap yüzünden sana hakaret eden insanlar mevcut en basiti.


Bu ülkeden de, insanlarından da soğudum iyice. Tamamen izole bir hayat yaşayabilsek keşke.

Ankaralıyım, valla bi arkadaşla buluşalım dedik, en son derdimizi sikelim diyip bırakıp derse döndük. Alt tarafı ikimizin boktan hayatlarını konuşcaz kapancak, çok top secret bir şey yapmayacağız. Ama şurada bu olabilir, şöyle gidelim, ama orada bomba patlamıştı insanlar temkinlidir orada bir şey olmaz...

geçecek bugünler elbet. her şey yoluna girecek.

Turkiye'de yasasam, ne kadar izole bir hayatim olursa olsun, ben de oyle dusunurdum. Yalniz degilsiniz.

sırf metroya binmemek için kaç saat erken gitmem gerektiğini hesaplıyorum, yapacak bir şey yok ne yazık ki.

Haklısın. Dükkan açmaya kalkıyorum, girişim istihdam sağlayalım diyoruz birden envai çeşit eşkiyayla uğraşıyoruz. Durakta otobüs bekliyoruz sakat tipler, hastaneye gidiyoruz kavga gürültü, polis çeviriyor kılıfı açık eli silahında kimliğe bakıyor. Eskaza birine omzun çarpsa ölme riskin var.

ankaralıysan suan böyle hissetmen çok normal hepimiz aynı ruh halindeyiz.
nasıl geçecek, zamanla.. başka da yolu yok sanırım.

Yıllardır siyasi kaygılarla insanlara nefret yükleniyor. Böylece safları sıklaştırıp, aradan da düşenleri toplayıp iktidar sevdası koşuyor partiler. Son yıllarda bu daha da arttı. Yalnız bunlar asıl sorun değil. İnsanlar karınları tok, sırtları pek olduğu ve cüzdanlarında para olduğu sürece bir ton küfür saysan "senle mi uğraşacağım" deyip, yoluna devam ediyor.

İşsizliğin artması ve alım gücünün düşmesi çok büyük sorun yaratıyor. Yol verdi-vermedi gibi İstanbul trafiğinde insanı geren vak'aları geçtim, selamını almadı diye ölen oldu. Maalesef ülkenin durumu bu ve daha da kötüye gidecek elbette. Şurada ekşi sözlük/duyuruda bile sağda üstteki çarpıya basarak tamamen kurtulabileceğin tartışma için nasıl küfür ediyorlar birbirlerine baksana.

I might be a little too depressed. Friends have been posting rumors about future attacks in specific places. There seems to be an on-going war between two forces, but innocent civilians are dying. I am scared I might just end up being one of the victims. I feel like I might end up dying any moment. I really do not know what to do.

Moreover, uneducated people demand war on innocent Kurdish people. I fear this might open up the mental gap between two societies.

The news channels under some forces that I cannot tell due to some censorship claim that the country is just fine, the economy is booming, more and more people find jobs, children and women are happy.

I am so fed up with everything.

Diye bir yazi gordum bugun. Cok iyi ozetlemis biri bir uluslararasi forumda.

ben bugunlerde iyice ayyuka cikan bir kavramdan bahsedeyim, akepeli olmayan insanlarin bile bilincaltina birseyler oldu, toplum olarak daha once cok varolmayan bir kavrami iyice sahiplendik; atarlanmak. benim gencligimde, cocuklugumda boyle bie kelime henuz icat edilmismiydi hatirlamiyorum ama simdiki gibi gundelik kullanilmadigini biliyorum, simdi ise sadece genclerden degil herkesten duyuyorum ve bu kelimeden igreniyorum. zira bana cahil cesaretini, insan gibi sozle kendini ifade etmeyi degil, sozel siddet ile tehdit etmeyi hatirlatiyor. misal; bir musterimiz, calisanlarimizdan birinden bir konuda sikayetci olmasi gerekirken, isyerimizin isleyisini belki de tam anlamadigindan, benim hakkini aramasi yonundeki cesaretlendirmemi cok yanlis yorumlayarak, ne yani kavga mi etseydim? dedi. simdi halkimiz ara asamalari kaybetmis, bir sorun oldugunda herkes birbirine atarlaniyor, kavga etmeye hazir. yahu kavga etmenin herhangi bir olayi verimli bir sekilde cozmuslugu var mi ki boyle bir yontem ilk olarak akla geliyor? ben musteriye bir kere daha gerizekali gibi anlattim, hayir, kavga etmeyeceksiniz, siz sunlari sunlari mi bizden hizmet olarak bekliyorsunuz?, bu calisanimiz sizin aldiginiz hizmetin kalitesinin dusmesine mi yol acmis, bizim icin o insanin is yapma bicimini, yeterligini degerlendirebilmemiz icin once kendisiyle konusup neden sonuc iliskisini ogreneceksiniz, calisanimiz sizin memnuniyetsizliginizi bilecek, size kendi tarafindan olan aciklamayi sunacak, eger tatmin olmazsaniz, bize kendisini sikayet edeceksiniz, biz de iki tarafi dinleyerek, durumu degerlendirecegiz. bu kadar basit.
herhalde bu yuzden sadece yasanmasi degil, beraber calismasi da en zor milletlerden biriyiz. kendimizi ifade edemiyoruz, bu vesileyle kitap okumak ne ise yarar ki diyen duyuruculara da selam edeyim, kelimeleri kendine dost edinen insanlar bu senaryodaki gibi salakca davranmiyorlar.

korkmakta haklısın, çok doğal. ama istedikleri de buydu. burada kalmak zorunda olanlara naçizane tavsiyem: korkmayı kesin, daha doğrusu korksanız bile buna odaklanmayı kesin, tepki gösterin. evden çıkmayacak haliniz yok.

dicle ve fırat'ı vermek istiyorsan, yeraltı kaynaklarından olmak istiyorsan, yanında 2. bir israil'in başına ördüğü çoraplarla, kurdurduğu üslerle, savaş azdırmak için israil gibi yaptığı hava ve kara sahası ihlalleriyle mütemadiyen boğuşmak istiyorsan, onun borçlarını, harcamalarını garantör ülke olarak üstlenirken, istanbul'da izmir'de tüm dükkanlarda cirit atıp para kazanabilmelerini, torpillenmeye devam etmelerini destekliyorsan, bir de senin meclisinde ayrıca bulunmalarını ve karar almalarını istiyorsan, bu mecliste herhangi bir partiyi desteklemen yeterli.

vermek istemiyorsan tepkini başka arayışlarla göstermen gerekecek. ama burada yaşamak zorundaysan bir şey yapmaya çalışman, her halükarda çaresizlik duygunu azaltacaktır.

ilk yurtdışı deneyimimde amsterdam'a gitmiştim. oradaki bilinci, insanların insanlara duyduğu saygı sevgiyi gördükten sonra ülkem vatanım dediğim yere dönmeye utanmıştım. cümlelerinin sonunu "enjoy" diyerek bitiriyorlar, yani hayattan zevk alıyor adamlar, hümanistler. o kadar özendim ki, keşke oraya gidip yaşamamın ir imkanı olsa dakika düşünmezdim. bir kere yaşıyoruz şu dünyada pisi pisine gidelim mi? sahi nasıl gidilir ya?

@arkburak paran varsa gidersin her türlü, benim ilk yurtdışında kalışım mesleğim sebebiyle oldu. o gün thy'nin uçak biletine bakmıştım meraktan, 4 bin küsür idi. git-gel + konaklama falan. maç için gidiyorlar yani. bu adamlar her türlü her yere gider de orta direk aileler nereye gidecek allasen.

@fekat orta direk aileden hallice benim durum da. oraya gitmek orada yaşamak ve oraya yerleşmekten bahsettim. yoksa ben de turistik amaçla gitmiştim ve biletleri de pegasustan çok öncelerden alarak, ucuza getirerek:) ama yerleşmek için hangi yollar geçerli bilmiyorum bir master için bile yıllık 20k eurolardan bahsediyorlar...

e tamam işte, bir tatil bile öyleyse yerleşmek nasıldır sence. adamlar da kollarını açmıyor ki bize, iş okul bağlantısı varsa gidersin elbette, bir çok yol var ama ben genel geçer fikrimi söyledim. gerçi benim aklıma hayalime gelmeyecek şeyler oldu, olmaz dememek lazım, kimbilir yani gidilir de neden olmasın

Ya buraya gelip yurt dışını konuşanlara iki çift lafım var. Bu aynı zaman da sizin yalnız olmadığınızı gösterecektir ne olursa olsun.

Ne zaman böyle başlık okusam sözlükte veya duyuruda bir şekilde muhabbet "ah şu ülke böyle ah şu şehirde şöyle" diye konuşuluyor. Haklılar tabii ki. Küfretmekte de, bir arayış içinde olmalarında da..Ancak şu unutuluyor, sen bir şekilde yurtdışına yerleşince bile değer verdiğin insanları arkanda bırakıyorsun. Bırakmak zorunda kalıyorsun, toplu göç edecek halin yok ya..Annen, baban, kardeşin, sevgilin, dostun ne biliyim senden parçalar da o senin arkada bıraktığın ülkede kalıyor. Senin için ne kadar hayat güzel olması gerekirken, sen her telefonla konuştuğunda duyduklarından, her haberlere bakışında aklına gelenlerden, her an acaba bir şey mi oldu diye arayıp sormaktan ya da cebine düşen herhangi bildirimde bile onlardan o an uzak olduğunu bilmen ve onların orda o halde olduğunu bilmen, ne sana o refahı yaşatıyor ne de gülecek halin kalıyor..Hatta kendini suçluyorsun, gülmeye utanıyorsun, yaşaman gerekenleri yaşayamıyorsun..

Bu tarz şeyleri sürekli dile getiren insalara bunu hatırlatmak istedim. Öyle her şeyin çözümü bu kadar kestirme ve kolay değil.. Sanıldığı gibi hiç değil.

Yani anlyacağınız siz yalnız değilsiniz. Nerde nasıl olursa olsun etkiliyor işte..İnsanız biz de..

bu ülkeye uyum sağlayamayan biri olarak, muht. 6 ay sonra doğu avrupaya göçeceğim ama zaman geçmek bilmiyor. burayı terk etmek uzun vadeli en önemli planım ama sırf ekonomik ve kişisel sebepler nedeniyle göçebilmek adına yıllarca üniv. eğitim bile almadım burada, almış olsam boktan bir işte burada ömrümün geçeceğine şüphem yoktu çünkü.

ayrıca şuan okuyan kız kardeşim var, kampüsten yakın yerler hariç şehire inmesine izin vermiyoruz bir nevi dönem sonuna kadar. onun içinde uzun vadeli bir göç planı var zaten ama böyle giderse okula orada tekrar başlayacak seviyeye çekmeyi de düşünüyoruz.

bundan daha kötüye gidecek olması asıl korkutucu olan.

yoo yani ben hiçbir zaman ekşi'deki meşhur ''türkiyeden defolup gitmek'' başlığında söylenenlerden olmadım, hatta porto'da muhabbeti geçmişti böyle başka bir ülkede yaşar mısın vs diye. ben yapamam mesela, ne olursa olsun olmuyor işte aidiyet var senden bağımsız bir his bu. ayrıca istanbul gibi de değil o bahsedilen yerler, ülkeler. istanbul bir başka diyorlar ya, aynen öyle. ben sadece insanlardan bahsediyorum, kafa yapısından neyse suser'in duyurusunu geyik merkezine çevirmeyelim umarım her şey daha bir güzel olur herkes için.

çok haklısın. tüm bunlara rağmen bu ülkeyi hala çok sevenler var. sanki dünyada başka ülke yokmuş gibi. dünyanın en overrated ülkesidir heralde her anlamda. bir tek yemekleri güzel işte. gidecek durumum olsa arkama bakmadan kaçarım.

Gear S2 Classic çok güzel. Param olsa kesin alırdım.

Geçen ay apple watch ı gördüm, gayet güzel duruyordu, fotoğraftakinden daha iyi geldi.

Bluboo Xwatch dikkatimi çekiyor benim.

Bedava gelse kullanmam (ki bedava geldi, baskasina hediye ettim).

Once pebble simdi de alcatel one touch kullaniyorum. Memnunum ama olmasa da yasardim. Saati de sarj etmek sikinti. Benim arka plan picasso. İstedigin fotografi ayarlayabiliyosun. En cok kullandigim ozellik icerisindeki sportstracker ve uyku takibi. Bluetootha bagli bile degil cogu zaman.

ben smartband talk kullaniyorum, e-ink ekran oldugu icin sarji 2-3 gun gidiyor, mini usb ile sarj oldugu icin de telefon ile ayni sarji kullanabiliyorum zaten. onun disinda akilli alarm olmasi, gelen mesajlari mailleri vs okuyabilmek (havuzda bile), aramalari ajan gibi kolundan cevaplayabilmek, anlik aklina gelen bir sey icin sesli not olusturabilmek veya birisinin konusmasini kaydedebilmek, hep kolunda oldugu icin adimsayarin yerine kullanabilmek benim acimdan faydali ozellikleri, sonuna kadar kullaniyorum. ozledigim sey ise bir aksesuar olarak cok sevdigim eski klasik saatimin kolumda verdigi his, pahali birsey degildi, fakt cok seviyordum. aslinda su anda kullandigim akilli bant ise normal saatimden bile ucuz komik bir sekilde, sadece 300 liraya maloldu.
bundan sikildigimda yerine gececek akilli saatte/bantta bekledigim ozellikler; yurume disinda yuzmemi de olcebilecek bir sensor veya smart yazilim, cizilmelere karsi daha dayanikli bir ekran yuzeyi ve gece kullanimi icin bir cesit kadran aydinlatmasi (eger yine e-ink ekranli alirsam).
ben marka ve model olarak yaptigim tercihten mutlu olmanin yaninda teknoloji sever bir insan olarak bu alandaki gelisim surecinin birebir parcasi olmaktan da hoslaniyorum, yani bu tecrube hosuma gidiyor ve kullanana kadar ne kadar faydali oldugu anlasilamayan seylerden biri.

mavicorap artı1

Adnan hoca

Oralete inanıyorum ben.

ben de kedilere inanıyorum mesela

topy

Pastafaryan.

Cümbür.

messi

Bir gün olursa celvetiyye olur herhalde.

Pastafaryan elhamdülillah. ✓

sagancıyız biz sülalecek.

pastafaryancıyız hacı

Menemen

ahahaha bu ne biçim soru. illa müslüman birisi herhangibi bir cemaate bağlı olmak zorunda mı?

ha beni soracak isen pastafaryana sempati besliyorum. ama sayılmam.

ataturk'un de ifade ettigi gibi ben bilim insaniyim, fakat kedilere de bos degilim.

aydali tarikatı

(bkz: efe aydal)

semt?

@mavicorap şu an için seçme lüksüm yok ancak Turan Güneş'e yakın olmam daha iyi. Hoşdere olabilir.

Ev bulabildin mi hocam?

devletçilik kötü mü?

not: akp'li değilim.

ahaha bi şey diycem de şimdi silecekler, diyemiyorum o yüzden. sadece "hadi oradan keko" demekle yetineyim. dilediğiniz gibi kürtçülük, bölücülük, ayrımcılık, bozgunculuk yapamayınca hayvan evladı vicdansız it oldu di mi herkes? kıyamam. ağlamaya devam et. kürtçü olunca halay çekersiniz, milliyetçi olunca auuu. sorsan barış ve demokrasi güvercini, kelebeği. pislikler.

son kelimeyi yazara hakaret olarak yazmadım, genel konuşuyorum. bunu da silmezsiniz umarım. gerçi kürtçü ağlağın biri çoktan ispiyonlamıştır bile. klavye devrimcisi olmak bunu gerektirir.

önlerine geleni yazar yapıyorlar. ülkedeki milliyetçi-devletçi sayısı çok olduğu için otomatik olarak artmış oluyor sayıları, matematiksel bir durum yani.

hastasıyım bu "milliyetçilik bir hastalıktır" geyiğine.
halkçı olacam derken g.tünü kaybetmekten iyidir bence milliyetçi olmak. kürtleri sevelim diye diye koynuna alacak tipler vardı, iyi oldu.

akp tipi hiç bir şey öğretmeyen eğitim sistemi, yandaş medya bombardımanı ve zaten cehaleti erdem sayan bir toplumsal yapı birleşince toplum sürekli bu tipleri üretiyor. ülkenin her yeri bunlarla dolu. devlet fetişizmi, gücetapancılık bol, bireyselcilik, iş ahlakı, çevre duyarlılığı yok. daha çok şey yazılabilir tabii de okuyan yok nasıl olsa. dibe vurup iyice pakistan olana kadar böyle gelişecek sanırım olaylar. kaçabilen kaçacak, kaçamayan katlanacak bu cahil, haysiyetsiz yığınlara.

bu duyuruya cevaben yazılanların da çoğundan anlamak mümkün zaten.

PKK semptizanları kol geziyordu yakın zamana kadar. Büyük Rus milletindne özür dileyrn mallar, Kürf faşistleri derken hepiniz pkk propagandası yapıyordunuz. Tayyip kadar bu ülkenin boka sarmasından sizde sorumlusunuz

kimler vicdansız iyice bir düşün bence.

yani sorunuzda kullandiginiz dil ve tarz ile hangi goruste olursaniz olun, siz de cok saygin bir intiba vermiyorsunuz acikcasi, onun disinda esen her yele donen insanlar oldugu gibi, donemsel olarak toplumlarin belli konulardaki hassasiyetleri artabilir. elbet bu durumun sosyal medyaya da yansimalari olacaktir.

tamam la kızmayın. sizin olsun sözlüğünüz.:))

ekşi öldü ama cenazesini kaldıran yok.

devletçi olmakla hükümet sever olmak arasında fark var. devletçi olmakta ne varmış?

daha çok küfür edince,yaftalayınca daha çok haklı olacağını sanan iki tarafın da birbirinden farkı yok. layığınızı buluyorsunuz, o kadar.

ahahah kahvede batak oynayan adamlarsınız diyen herif bana mesaj atmış bir de "ben seni takip ederdim, ne boş adammışsın :((" diye. e takip ediyormuşsun birader, kahvede batak atmıyormuşum bak? kürtçüleri sevmeyince boş adam oldum di mi? sizin çapınız da bu kadar işte. sizden olmayan herkesi ırkçı, düşük zekalı, kahvede batakçı vs. sayarsınız. solculuk diye bir şey olmasa bu çomarlar neye tutunacak, kendini neyle "elit" göstermeye çalışacak çok merak ediyorum.

ben milliyetçi birisi değilim, akp'den nefret ettiğim kadar çok az şeyden nefret ederim üstelik. türkten önce insan gelir benim için ama içten içe türk düşmanlığı yapan bu şerefsizleri görünce dayanamıyorum. siz ikiyüzlüsünüz ve yalancısınız. bu her hareketinizden belli. siz türkiye'den ve türklerden nefret ediyorsunuz. işinizin kürtlerle, kürtlükle, özgürlükle, barışla vs. uzaktan yakından alakası yok. beni kahvede batak atmakla yargılayan adam kim? ne yapmış? hadi siz çok akıllısınız diyelim, milliyetçinin, türkçünün kafası çalışanı yok mu lan? veya sizin bu iğrenç oyunlarınızdan tiksinen herkes mi aptal oluyor?

diyorum ya ben milliyetçi bile değilim ama böyle tipleri görünce tepem atıyor. ben doğduğum, büyüdüğüm ülkenin göz göre göre bölünmesine, akşam durakta otobüs bekleyen vatandaşın ölmesine sessiz kalacak değilim, kusura bakmayın. siz başkentin ortasında kendini patlatan şerefsiz için törenler yapan adamlara oy verdiğiniz, bunları desteklediğiniz sürece benim gözümde düşman olacaksınız.

kahvede batakmış. siz kimsiniz lan? siz ne yapıyorsunuz? halay çekip iki sikimsonik şarkı söyleyince, sırf akp düşmanlığı sayesinde birkaç milyon oy alınca bir bok mu zannettiniz kendinizi?

siz yatıp kalkıp akp'ye dua edin. bu ülkede devlet olsaydı sizin gibi köpekler ininden çıkamazdı. bu arada siz yine mağdur olmayın diye ekleyeyim: ben kürt düşmanı değilim, hiçbir zaman da olmadım. sadece, ortamı terörize etmek isteyen, barış güvercinliği kisvesi altında türk düşmanlığı yapan itlerden nefret ediyorum. sizin gibi olacağıma kahvede batak atan düşük iq'lu biri olmayı da tercih ederim açıkçası.

Ekşi Sözlük'te milliyetçi doluydu zaten. Türk milliyetçisi sayısı daha azdı. Kürt milliyetçiliği yapınca milliyetçilikten saymıyorsan başka tabii. Bir ara terör örgütü propagandası yoğundu. Bir ara AKP'li troller coştular. Dönem dönem böyle farklı akımlar geliyor. Yazanlar ağzı kan kokmayan, ılımlı insanlar olsun da gerisi pek önemli değil.

Ekşi Sözlük kutsal bir bilgi kaynağı değil zaten. Geyik sitesi işte.

ben de milliyetçi devletçi sevmeyen herkesin neden kürtçü olduğunu anlamıyorum amk. sen şimdi bu adamın duyurusundan ne gördün de kürtçü dedin: ön yargı ve nefretini birleştirerek.

işte bu yüzden sevmiyorum ben mesela milliyetçi-devletçi tipleri. kürtçü dediğin adam da milliyetçi çünkü, senden bir farkı yok; türkse koyayım ona ben diyor.

kutuplarınıza sıçam.

@baba jo, türkiye'de insanların ülkesini, devletini (hükümeti değil) sevmesinden rahatsız olan tek kitle kürtçüler ve bunların cihangirli yardakçıları çünkü. başka kimsenin böyle ağlayıp zırladığını göremezsin. sadece türkiye için değil dünyanın her yerinde böyle bu. bu arada kürtle kürtçüyü ayırmak lazım. bunlar her şeyden mağdur olduğu için beni yine ırkçılıkla suçlayacak ama neyi kastettiğimi çok iyi biliyorsunuz. benim nefret ettiğim kitle ülkenin, düzenin, insanın düşmanı olan kitle. bunlara "kürt" değil, "kürtçü" deniyor.

@der meister, yanılıyorsun. ne kürt ne kürtçü ne de cihangir solcusuyum(solcu bile demiyorum kendime) ama ben de milliyetçi ve devletçi anlayışa karşıyım. akp ile de alakası yok bu durumun, direkt olarak ülkede mevcut olan yoz devlet anlayışının arkasında olanların karşı tarafındayım. ağlayıp zırlamam evet ama bunun ideolojiyle alakası yok. bana göre de devletin ta kendisi "ülkenin, düzenin, insanın düşmanı" yani, böyle düşünmek için kürt ya da solcu olmaya gerek yok.

Afedersiniz ama solculuğunuz batsın. Beni en az sağcıların tiksindirdiği kadar tiksindiriyorsunuz siz de.

olay pkk'cılığa nasıl bağlandı ben anlamadım lan. devlet baba, biz devlet için varız, devletümüz, devlet için canımız feda olsun kafasında yaşamayan herkes pkk'cı mı oluyor? niye devletçi olacakmışım, ben devlet için yokum, devlet benim için var. Devletçi de değilim, milliyetçi de değilim, ülkemi de sevdiğimi söyleyemem; bunların hiçbirisi de pkk'dan nefret etmeme engel değil. devleti sevmiyorum, milliyetçi değilim diye durakta otobüs bekleyen, tamamen masum insanları katleden cani bir topluluğu savunmakla yaftalandık resmen. tam rte'nin "ya bizdensiniz ya teröristlerden" kafası.

der meister, çocuğum senin hakkında çok güzel bir şey yazılmış. harbi tartışmaya değecek bir insan değilmişssin.
"yapmış olduğu hakaretin özünden ve sığlığından anlaşıldığı kadarıyla, kişiliğinde ;
bir seçmen grubuna genelleyerek aşağılamayı, bir halka hakareti, bir ırkı hor görme ve ötekileştirme gibi kişiliğinde dünyanın en iğrenç niteliklerinden bir kaç tanesine sahip olan, "

kantır strayk diyor hala. ne diyim. arkadaş çok güzel özetlemiş seni. helal olsun.

bölücülük denilen şerefsizliğin sadece eline silah alıp dağa çıkan orospu çocuğu teröristlerin tekelinde olmadığını bana tekrar hatırlatan,

kafamda; yapmış olduğu bu bölücülük sebebiyle dağdaki orospu cocuklarının dahil olduğu sınıfa yakın bir grupta sınıflandırmış olduğum,

ve yaptığı mesnetsiz değerlendirmeler ile beni bu türk halimle bile insanlığımdan utandıran, kalitesiz, ucuz, kültürsüz ve cahil bir yazar.

türkiye'de 30.000 ailenin evine düşen acıda dağdaki terörist kadar olmasa da pay sahibi olduğunu düüşünüyorum.

kendisinin ırkçılık ve faşism tanımlarında bilgi sahibi olduğunu düşünseydim, daha farkı sıfatlar da kullanırdım.

evet ve bunların hepsi türkiye'de mevcut şartlar altında, hdpli olduğunu zannettiği bir bireye, siyasi görüşleri sebebiyle keko kelimesini kullanarak hakaret ettiğini zannettiği için.
"
kan dökmekten bahset hala sen. hastaneye gidip sıra beklesen. kokusundan bayılacaksın. savaş çıkarsa karşılaşırmışız. ne diyim sana bilemiyorum. en kısa zamanda varlığını unutmayı umuyorum. tam altımdaki mesaja bakın. kimle neyi tartışıyoruz ki.

o aklı başında görünen solcuların hepsi bugün terörist destekçisine dönüştüler. milliyetçilik de bu ülkenin kurucu unsurudur, devletçilik de öyle. bunları beğenmeyen de defolup suriye'deki hevallerinin yanına gidebilir.

Pkk'lilarla solcularla dolmasindan iyidir.

edit: ağzımı bozmayacam.

Duyuru altındaki tartışma çok seviyesiz başlamış, muhtemelen öyle de bitecek ve moderatör müdahale edecek, olması gerektiği gibi. Yakışmadığını belirterek başlayayım. Polemiğe girmeyeceğim tek tek, şurada yüz yüze bakan insanlarız sonuçta. Hem de şu pazara fikirlerimizi ortaya çıkarsak, dönüp dolaşıp yine kendimizinkileri satın alacağız. Beyhude çaba. Tespiti atıp kaçalım.

Ekşi Sözlük kurulduğu yıllardaki misyonuna artık sahip değil. Daha fazla yazar alımı ve moderasyon eksikliği dolayısıyla nefret söylemlerine ve faşist ifrazatlara çoğu zaman müsamaha gösterilen bir yer haline gelmiş durumda. Pek çok arkadaş söylemiş, tekrar edeyim: Sözlük artık Türkiye'nin genel ortalamasını yansıtıyor. Dolayısıyla artık çoğu yer gibi, buradan da bir "kurtarılmış bölge" olarak bahsedebilmek mümkün değil.

Bu şaşkınlığı çok iyi anlıyorum. Zira gerçek hayatta karşılaşmadığımız ya da karşılaşsak bile "lan burada da yoklardır artık" diye umduğumuz tipler, bir anda türüyorlar ve hegemonik alanı, hem havuz medyasının, hem de sağdan esen rüzgarın etkisiyle ellerine geçiriyorlar. Bunun dehşet verici bir etkisi var, ama bu da nafile. Alışacağız.

Sözlük profili sadece milliyetçi ya da "akp ayrı devlet ayrı. ben devletimi savunuyorum ulan soysuz vatan hainleri" tadında açıklamalar yapıp hükünet meşrulaştıran tiplerle bağlantılı olarak açıklanamaz. Vakti olan varsa, birkaç senedir yaşanan değişimden hareketle bir iç dökme yapmıştım yakın zaman içerisinde. Boş vakti olan okuyabilir: eksisozluk.com

Söylememe gerek bile yok ama, birisi özel mesaj atıp muhakkak soracaktır. İyisi mi buraya yazayım: bir otobüs durağının yakınlarında bomba patlatılması sonucu gerçekleşen, okulum öğrencisi iki arkadaşımızın da canını almış olan aşağılık, alçakça, iğrenç bir katliam yaşadık 3 gün önce. Sivillere yönelik herhangi bir eylemin, kimden gelirse gelsin, ama ve fakat kelimeleri dahi kullanılmadan lanetlenmesi ve asla taban bulmaması gerektiğini düşünüyorum. Sivil katliamı, sebeplerine bakılmaksızın doğrudan halk düşmanlığıdır. Üstte yazdıklarımın da genel bir değerlendirme olarak alınmasını dilerim. Zira artık "noldu lan sevgi pıtırcıkları çok rahat gonuşuyodunuz vs. vs." tarzı saçmalamacalara karnımız tok.

sevgikusunkanadinda

çok güzel konuşuyosun ya sen politik politik. sanırsın demirtaş açıklama yapıyor çıkmış kürsüye. sivil de sivil, ne yani askere polise yapılan saldırılarla bir sıkıntın yok mu?

Al işte.

bunlar her ne kadar birey için değil yönetim şekli için var olan nitelemelerse de, geldiği gibi götüreyim madem; devletçiyim, halkçıyım, milliyetçiyim, cumhuriyetçiyim, laisistim, inkılapçıyım; e haliyle solcuyum, solculuğun içinde milliyeçilik olmadığını söyleyen "tip"in alnını karışlarım; sözlük değilsin, tanım koyucu değilsin, tayin edici değilsin, boş boş konuşmaya varsın.
desteklediğin "sol" olma iddiasındaki partinin içinde olduğu meclisin "devlet"çe tanındığını, uluslararası antlaşmalarda muhatapın "devlet" oduğunu, bağımsız bir ekonomi politikası taraftarı isen "devlet"in uyguladığı politikadan bahsettiğini, sendikal haklarını arar ve işçi olarak örgütlenirken muhatabının yi,ne devlet aracını kullanan hükümet olduğunu, yani tüm bu solculuğun domain'inin zaten bir devletle tanımlı bir ülke nüfusu olduğunu, devletin ise ülke yönetimini genel anlamda tayin eden mekanizma ve odaklar olduğunu hatırlayabilmek lazım saçmalamamak için.

sosyalist enternasyonel varsa komintern de var, o da var, bu da var; kaldı ki hiçbiri ama hiçbiri "devlet"sizliği öngörmez.


yani güzel arkadaşım, solun her yanında, liboşların devşirip asimile etmeye çalıştığı troçkist tarafında bile devlet var.

devletsizlik taraftarıysan adın anarşisttir o zaman gider malatesta, bakunin vs falan dersin.

ama sol, bir devlet olduğunu varsayarak, yani yönetim olduğunu varsayarak nasıl olması gerektiğini anlatır ve bu konularda, "nasıl olmalı"da ayrışır. devlet sınıflar ortadan kalktığında tasfiye olur, görüş budur yani sınıfsız toplum sayesinde ihtiyaç kalmayan devletin tasfiyesi solun ütopyasıdır; hal ve gidişatı değil. kısacası devletsizlik sonuçtur.

güzel kafalarınızı yormayın ama şurada zırvalamaktan da hiç kaçınmayın. siz de okumuş etmişsiniz falan değil mi, ah şu toplum yok mu şu toplum, toplum vs siz, falan dalgalı saç ve fular solculuğu vs. kılavuzu karga olanın burnu boktan çıkmaz.

Lan zaten PKK aleyhinde tek şey söyleyince,

nefret söylemi=(((

Faşizmm=((

diyen ağlak tipler üşüşmüş gene.

Dağa çıkıp gerilla olmak özgürlüktür, TSKnın dağa çıkıp silah kuşanan iti köpeği öldürmesi katliamdır.

IŞİD canlı bomba eylemi yaparsa teröristtir,

PKK canlı bomba yaparsa özgürlük savaşçısıdır gerilladır.

Zaten bu ahmak iki yüzlü ahlaksız tipler yüzünden AKP bu kadar güçlendi. Biji serok apo demekten başka bir şey bilmeyen, araya bir iki solcu zırvası sıkıştırıp kürt faşizmini pohpohlayanlar gene bunlar.

AKP bugün var, yarın yok. Fakat uzun vadede AKP sonrasında gerçek mana da milliyetçi bir iktidar gelince asıl o zaman göreceğiz bakalım daha nereye kadar PKK propagandası yapacaksınız

I might be a little too depressed. Friends have been posting rumors about future attacks in specific places. There seems to be an on-going war between two forces, but innocent civilians are dying. I am scared I might just end up being one of the victims. I feel like I might end up dying any moment. I really do not know what to do.

Moreover, uneducated people demand war on innocent Kurdish people. I fear this might open up the mental gap between two societies.

The news channels under some forces that I cannot tell due to some censorship claim that the country is just fine, the economy is booming, more and more people find jobs, children and women are happy.

I am so fed up with everything. diye bir yazi gordum bugun. Ne de guzel anlatmis ulkenin durumunu.

eğitimsiz adamlar kürt halkına savaş açmak istemiyor yavrucum, eğitimli insanlar ahmak AKPnin çözüm sürecinde PKK silahlanmasına göz yummasına, cemaat yapılanmasına ergenekon'a karşı çıktılar.

Fakat süreçte yaşasın barış yaşasın halkların kardeşliği diye takılıp, Yaşasın AKP, yaşasın çözüm süreci diyen ahmaklar ordusu, PKKnın şehirleri silahlandırmasına göz yumdular.

Bugün savaşı şehre taşıyan, canlı bombalarla en büyük iki şehirde sivil katliamı yapan terör örgütleri var.

AKP birinci sorumlusu, elbet unutmuyoruz.

Fakat PKK sempatizanlığı yapan solcu görünümlü kürtçüleri de unutmuyoruz elbet.

pkk artıklarının zoruna gitmiş durumdur.

cevaplara bakıyorum da, burada seviye belli ki bakın benim bu yazımdan feyz alın, zira ben "biliyorum" totolojisinden öteye gidemiyor.

referans yok, anca sıfat var, oku beni diye dilenmek var, e kısa kes aydın havası olsun ya da sus adam sansınlar diyesin geliyor; verdiğin zamana acıyorsun çünkü merdi kıpti şecaat arzederken sirkatin söylemekten pek memnun, hiç yılmış değil, kendini velinimetten saymak hastalığına kapılmış da envai yerde nedensellikten muaf analiz kasmak, kasışmak ve pohpohlaşmakta. bu böyleyken kendinin sonradan gelen olduğunu anlamadan poitika, sözlük, vs. retrospektif genelleme yumurtlamak işten olmuyor, nasıl olsun. ilk çağ hakkında fantazi yapıp kitap diye de satarsın, din de yaratırsın; bu kafa nedenlere gerek duymayan o fantastik, kendinden emin, çok bilen, anca öğreten kafası çünkü: kullandığı kelimelerin orijinini merak etmeden kullanma ve anlam kaydırma serbestisini görüyor kendinde, bunu mu yapmayacak.

boş iş. atatürkçüyüm, it falan da değilim. moderasyona benim de şikayetim var:

burada it diyeceksem, ve böyle amaçsızca başlık açacaksam, seslenecek güruh sıkıntısı çekmem. x kişisinin böyle bir sıkıntısı olamaz.

it diye bağrışmaya başlamayalım, itin kim olduğu konusunda herkesin ayrı bir fikri ve hissi var zira. falanın fikri ve hissi filanınkinden değerli olamayacağına göre tüm bu thread bir saçmalıktan ibaret.

Merhaba,

Soruya cevap değil olarak araya gireceğim ama bu duyuruyu yapmalıyım. Bu cevap bir süre sonra kendi kendini ispiyonlayıp silecektir.

İlk önce standart "Böyle tartışalım" kamu spotunu ekleyeyim.
www.eksiduyuru.com

Duyuruda ve cevaplardaki küfürleri, hakaretleri arındırmaya çalıştım. Duyurunun kendisi de birtakım kelimeler içeriyordu, bu durumda duyurunun kendisini de silmem gerekirdi ama duyuruyu komple silmek istemedim, o kadar tartışılmış altında ve o kadar görüş var. Emek vermişsiniz, kaybolmasın diye düşündüm. Bu nedenle, duyuruyu traşladım.

Cevaplara gelince, önce herkes bir cevabını kontrol etsin her şey yerli yerinde mi diye. Koskoca yazıda bir veya iki azıcık zararsız kelimeniz varsa, onları sansüre uğrattım ama düzeltmekle baş edilecek gibi değilse sildim. Bunu yaparken nick veya görüşlerinize bakmadım, minimum dokunmaya çalıştım. Tartışmaların hepsini şu an yok edemedim, "öz nerede korunuyor, hakaret nerede başlıyor" değerlendirmesi yapmak gerekiyor. O nedenle "Ne biçim yapmışsın" diye küfredebilirsiniz, daha işler bitmedi.

Arada bir iki "Soruya cevap değil" de gitti.

Gece gece gözümden kaçan olmuş olabilir, hatta vardır kesin. es iseniz ispiyonlayabilir, i iseniz mesaj atabilirsiniz. Uyanan ilk mod ilgilenir.

"Şeffaf toplum, şeffaf duyuru moderasyonu" mottosu ile çıktığımız bu yolda hepinize iyi geceler dilerim.

yorganın çok kalındır ev çok sıcaktır canın sıkkındır vs bir sürü sebep ha bir de tok karına uyumayacaksın

Yatmadan kisa sure once yemek yemek, susuz kalmak, uyunan odanin havasiz olmasi gibi dis etkenler de etkiliyor.

ozellikle sekerli birseyler yiyip ustunden yeterince vakit gecmeden yatarsan bir de vucudun susuz kalmissa kabus gorursun.

değil. insanların başkalarının paylaştıklarını okumama görmeme özgürlüğü de var sonuçta. kendine özel bir alanda onu görmek istememek onun yazdığını engellemek anlamına gelmiyor neticede

"Birine telefonunu vermişsen..." Her gördüğün insanla telefon numarası alışverişi yapmazsın. Çok yanlış anlamışsın sen.

Ayıp olmasın diye takip ettiğin insanlar olabiliyor, yazdıkları saçma olsa da takipten düşüremiyorsun. Sessize alma seçeneği bunun için var Twitter'da. Güzel sistem. Arkadaş olmak gerçekten arkadaş olduğumuz anlamına gelmiyor.

arkadaşlıklar sonsuza kadar sürmüyor kavga edip engelliyorsun.
bazı kişileri kibarlık olsun diye kliyorsun ama her yaptığını görmesini istemiyorsun kısıtlıyorsun.(akrabalar, iş arkadaşları vb)
sessize al iş yaparken geyik grubundan hiç 1000 mesaj gelmedi herhalde normalde zevkle katılacağım bir sohbet bile olsa işim varken vik ik watsapdan gelen mesaj sesini duymayı sevmiyorum.
bunların hepsi hayatı kolaylaştırıyor.

sessize alma durumunda birilerinin paylaştıklarını kendi istediğimiz zaman görmek gibi bir hakkımız olması güzel bence, illa insanların floodu altında kalmıyoruz.
engelle zaten neden olmasın yani, herkes bir şeyler yazabilir de birinin bize her istediğini yazmasına katlanmak durumunda değiliz.

"akraba" diye bi kavram var maalesef.

eksisozlukte ben salak olduguna kanaat getirdigim insanlarin sessize aliyorum cunku gereksiz yere benim vaktimi aliyor bu tip insanlarin yazdigi ici bos entryler. ayni sekilde benimle karsit goruste bile olsa akilli insanlari badi liste dahil ediyorum cunku okudugum seyin arkasinda benden farkli da olsa en azindan dusunen bir beyin var. fb kullanmiyorum, twitter'i sadece her turlu haberleri ve gundemi takip amacli kullaniyorum, zaten onda da hizlica makale basliklarina goz gezdirip begendiklerimi sonra okumak uzre pocketa atiyorum, bir iki espriye guluyorum, o kadar. whatsapp ise zaten cogunlukla is ve arkadaslar icin, gereginden fazla kullanilmiyor, yani devamli nasilsin napiyosun diye yazan insanlarla gorusmuyorum ben zaten. beni merak eden insan arar, ben de merak ettigimi ararim, yani mesajlasan nesilden olmadigimdan benim icin bir zarari yok, dolayisi ile kimseyi sessize almiyorum, sadece her zaman acik tutmuyorum.

whatsapp'da lise grubum var. yüzden fazla kişi. epeyce de doktor var aralarında. bu gün sabah başladı cır cır, tıp bayramı tebrikleri, o grubu sekiz saatliğine sessize aldım kafam rahat etti. saçma değil yani. ya da bizim enişte var facebook'ta kendini dj zannediyor, akşamları türk sanat müzigi şarkıları paylaşıp duruyor birbiri ardına. onun paylaşımlarını da görmemeyi tercih ediyorum. iyi bence.

o yasta illa biberon gerekmiyorsa kedi sut tozlari var ya onlardan hazirlayip en azindan sabah aksam dolandiklari noktaya birakabilirsiniz, bir de sehir neresi?

Gerekiyor biberon daha çok küçükler, İstanbul

kanatlarını birisiyle beraber inceleyin. kırık olup olmadığı belli olur.

bir hayvansever olmama ragmen yardimci olurken kendinizi de yaralanmalara karsi korumaniz gerektigini hatirlatayim da icimde kalmasin, kuslar konusunda sinirli deneyimim var ama en basitinden vucudunuzda herhangi bir yaralanma olursa bol bol sabunlu suyla vakit gecirmeden yikayin, diskisini hicbiryere degdirmeden yasam ortaminizdan uzaklastirin. kolay gelsin.

ben de sizin sorunun ucuna takilayim, bir de kondusyon onemli herhalde. eskiden duzenli olarak oynuyordum, uzun yillar sonra bu aralar insallah geri donus yapacagim ve kas kutlem azaldi ve yaslandim, simdi daha hafif bir raket benim icin uygun olur diye dusunuyorum, fakat hangi markada hangi model var simdilerde onu bile bilmiyorum.

once marka sorusu

wilson

head

babolat

macgregor

gamma

prince

ben decathlon'dan yuz kusura artengo'nun iyi bir raketini almistim bir de yanina titresim emici. baya saglamdi.

eğer yeni başlıyorsanız bence 50 lira bandında biraz daha ucuz yollu bir şeyler bakın. biz ilk raket almaya gittiğimizde satıcının bize tavsiyesi, şaşırtıcı ama gerçek bu oldu. ve bizde ona uyduk. birkaç ay içinde raketlerin, onunda dediği gibi anasını ağlatmıştık. şu an neden o kadar hasar görmüşlerdi tam hatırlamıyorum ama sağa sola, hatta yere dahil çok çarpıyorduk, bu arada laf aramızda sinirlenince raket fırlatmak acayip deşarj edici ben bazen kendimi tutamıyordum o sinirle, her neyse, iyi bir tavsiye olduğu bir gerçekti. daha sonra yüksek fiyatlı bir şeyler aldık, ama onlar bile birkaç yıl içinde bayağı bir eskiyor devamlı oynarsanız şayet. hatta marka şuydu şimdi hatırladım, 60 küsür olmuş raketler ama olsun daha ucuzu zor herhalde:

www.selex.com.tr

Brokoli güzel bir sebze ki. Ekşilemesini çok severim. Püre yapıp çorbasını yaparsın, çiğ salatasını yaparsın, her şekilde tüketilir.

"bu yiyecekler gerçekten sağlıksız olamaz mı" derken? amariga'nın oyunu mu diyosun yani, brokoli lobisinin işi mi?

her konuda bedenimizi dinleyeceğimizi kim söyledi allasen, ona bakarsan bedenimiz eroin de istiyo? dinleyek mi?

Çorbasını çok seviyorum. Bugün de zeytinyağlısını yedim, pek zevk almadım ama yenebilir arada.

zeytinyağlı, bol sarımsaklı salatasından yiyene kadar ben de brokoli sevmezdim. çorbasını da çok merak ediyorum. kesin güzeldir. bence çorbasını deneyin.

Normalde doğada safi halde yağ veya şeker bulamazsın. Doğada tat duyunda yağ algısını uyandıran şeyleri zaten bir besinin içerisinde alıyorsun, kırmızı et, balık, beyaz et, fındık, zeytin ne demek istersen... Aynı şekilde şekeri de taze ve güzel meyvede hissedersin en çok. Tuz da genel anlamda mineral ölçme hissidir. Şimdi endüstriyel gıdalar bunları biliyor ve manipüle ediyor. O yüzden ekstrem tatlara diller alıştırıldıkça diğerleri tatsız ve tırnak içerisinde faydasız gelmeye başlıyor. Tam bir suistimal söz konusu anlayacağın.

testis +1. nasil bir sigara bagimlisina sigara guzel geliyorsa, fakat icmeyen bir insan bunu manyaklik olarak algiliyorsa ayni sekilde dusunuebilirsin. bedenin hastalikli iken nasil sana dogru biligleri versin? rafine besinleri tuketmeyi birakan insanlarin bu konuda cok bilgilendirici yorumlari oluyor. mesela gunumuzde pek cok insana normal gelen bir oranda sekerli bir tatli dusun, bir de tuzlu dusun. baklava ile misir cipsi misal. bunlari uzun sure tuketmezsen seker asit gibi yakiyor, tuzlu ise agiz icindeki butun dokulari sisiriyor. duzenli tuketen insan ise sigara bagimlisi gibi bunlari farketmiyor. bu yuzden bazi evlerde cok tuzlu yemeye alismis kisiler tuzun tadini hic almazlar.

hergün olsa bol ekşili brokoli haşlaması yerim. biraz damak tadıyla ilgili.

rica edeceğim enginar hakkında böyle konuşma bir enginar dolması olsa şimdi tok olduğum halde yerim.

Aklıma gelmişken, zehirli mantarlar da iyi örnek bu duruma. Zehirli mantarların gayet lezzetli olduğunu söyler yiyenler. Özendirici olmaması adına: böbrekleri maalesef kalıcı olarak iflas ettikten sonra hastane yatağında söyleyebiliyorlar bunu...

kremali brokoli corbasi enfes. zeytinyagi-limon ve sarimsak ile de guzel kombinasyon olusturur. farkli pisirme teknikleri var. a unutmadan yanina bir de havuc.

Ben genel olarak sevilmeyen brokoli, ıspanak, pırasa gibi yemekleri çok seviyorum. Genel olarak otçulum, salça yağ ve tuz olmayacak otun güzel tadını öldürüyor alışkanlık değil damak tadım böyle ailede kimse benim gibi değil. Hazır şeyleri de yiyemem aşırı tuzlu ve tatlı benim için. Ekmeğin üzerine ıspanak ve beyaz peynir koyup mikrodalgada ısıtırım mesela mükemmel oluyor.

her depresif insan gibi sağlıksız beslenip, kendimize kötü davranmanın keyfini sürmek için. yoksa çok lezzetli şey lan brokoli <3

Asiri derecede, haddinden fazla yemek secen biri olarak corbasini severim. Sagliksiz bazi seyleri canimizin cekmesinin nedeni vucuudun kimyasini bozuyorlar, beyni kandiriyorlar yani. Metabolizmada bug oluyor.

Doktor degilim ama skolyoz egrilik demek. omurgan saga skolyoz yapmis veya sola. dogustanmi oluyor onu bilmiyorum :)

benim bildigim fizik tedavi egzersizleri var, ama tabii doktor daha iyi bilir. bir de yine tanidigim iki skolyozludan biri ameliyat oldu. sen de baska bir uzmanin fikrini alabilirsin.

Fizyoterapiye gidceksin.açın cok fazla degil galiba yoksa ameliyat derdi hos.sen boylesin demis fazla da olabilir guvenemedim suan o doktora,guldum.fizyoterapi buyuk ihtimalle sorununu cozer ve bol bol yuzun

ilkokul değil ama nezahat gökyiğit botanik park'ında aktiviteler oluyor
bir de kozyatağında baykuş kafe var (sanırım adı buydu), kille bişeyler yapılıyor

bu konuda agaclar.net'e bakabilirsiniz, turkiye'de bahce, yesil, balkon, tarim onlardan soruluyor :)

Yemekleri taşımak için kap alıyorsun bir de sırt çantası diğer ıvır zıvırlar için ben hep taşırım zaten. Yapıp kendine göre bir porsiyon kaba koyuyorsun uygun saatte uygun yerde oturup yersin hemen. Hem maliyetsiz hem pratik. Böylelikle günlük yemek ihtiyacın totalde 20 liranın altında sağlıklı bir şekilde çıkar biter. Sodexo da cebine kalır evin market alışverişini yaparsın.

Evden götürebilirsin. Yeri geliyor evden götürüp yiyoruz. Zor değil yani.

ben yiyebildiğim kadar protein yemek üzerine kurdum düzenimi.
83 kg verdim 1 senede, protein iyidir, hem tok tutar, hem heryerde var.

sabah kahvaltı yapmam genelde, ya da bir elma yerim. öğlen biraz yerim. akşam da bazen yerim bazen yemem. vücudunu yemeye alıştırma yedikçe yiyesin gelir.

83 kilo ney laayynn oeh

@gözü açık...+1

Evden goturuyor(d)um.
Bir ya da iki ogün şeklinde h azirliyordum.
benkonusuyorum.blogspot.com.tr

Mavisi var bende. Markafoniden almistim, yıllardır severek kullanırım.

devamli disarida olacagim ve yemekle kafami mesgul etmek istemedigim zamanlar benim cozumum; kucuk buzdolabi posetleri icinde cevizici, beyaz leblebi, yulaf ezmesi, yikanmis elma, ayva, armut, salatalik, kucuk paket yogurtlar veya kefir veya ayran veya sut. orta vadede cok surdurulebilir ama bir sure sonra pismis birseyleri ozlemeye baslayabilirsiniz. onun icinde daha ayrintili hazirlik gerektiren haslanmis nohut, yesil mercimek, limon suyu zeytinyagi kombini minik bir pakette onceden hazirlanmis vs gibi seyleri de dusunebilirsiniz. yine basit olmasi acisindan tek porsiyon hindi jambon, 1 teneke tuna vs gibi seyler de donem donem mini sofranizi senlendirebilir. caki ve catal bicak, pecete, islak mendil, termos tasimak ise olmazsa olmazi bu islerin.

teshir ürünü olmasın biri.

siz sebebi coktan bulmussunuzdur ama birisi bitinci jenerasyon digeri ikinci jenerasyon, tam kodu ile 273 ile 613 arasindaki fark sebebi ile... yani daglar kadar fark var arada.

Vatan bilgisayar resimleri yanlış koymuş. Tip olarak farklılar.

www.amazon.co.uk

www.amazon.com

fiat freemont

Ben olsam Jeep Renegade düşürmeye çalışırdım ama tamamen tipini şirin bulduğum için.

2010 ve üstü Cherokee, X1, Freelander falan bulunur ama Türkiye'de bu arabaları alacağına hiç riske girme VW Tiguan al derim.

100 bin TL ile dolar al sattan 400 TL kazanan sen misin yoksa :)

Yılda kaç km. yaparsın ve kaç yıl kullanmayı planlıyorsun aracı?

15 bin km yıllık yok ve min 5 yıl kullanırım. @poseidon

qashqai

Birader yılda 15000 km bile yapmayacaksan neden fazla para verecek ve dizel araç alacaksın ki! Km. yapmayacak biri için dizel araç almanın hiçbir gereği ve mantığı yok. hem alırken fazla ödeyeceksin hem servisi daha pahalı hemde sorun çıkarma ihtimali nispeten daha yüksek. Bu dediklerim ikna edici olmadıysa matematiksel olarakda ikna edebilirim istersen.
Kesinlikle dizel alma. İstediğin aracın benzinlisini al hem daha sessiz.
Yani litrede yaklaşık 68 kuruş az ödemek için yapmayın...

normal yutkunurken de ses çıkıyor mu? hayırsa yudumlarını küçült

yavaş ve küçük yudumla içmek gerekiyor, bir de su içerken aynı zamanda nefes almamak gerekiyor.

bana kalırsa lıkır lıkır iç, rahatsız etmez ki su sesi.

Gorç gorç sesinden gıcık oluyorum ben, ama ne kadar naif bir çalışansın, bizim şirkete gelsene :)

Yavaş içmen yardımcı olur ya, sakin olman yeterli yani :D

valla ayni problem bende de var, ilk defa birinin dillendirdigini goruyorum, fakat ben hala cozumu bulamadim. bence anatomik farklilik, yutak yapisi farkli herhalde. yavas icmek falan bir ise yaramiyor, aksine aralikli olarak o gulp gulp sesi geliyor.

sesi acaba sadece sen mi duyuyorsun, nasıl öyle içiyorsun bilemedim ki şimdi. bence takma kafana o kadar.

(git: www.hastane.hacettepe.edu.tr)

kafaya takmakla ilgisi de olabilir.
örneğin ben de normalde o sesi çıkarmıyorum ve çıkaranlara sinir oluyorum. ama ne hikmetse bu konudan rahatsız olan bir arkadaşımın yanında su, kola vs. içerken o guluk guluk sesini çıkarıyorum kendimi "aman ses çıkarma bir şey içerken" diye şartlarken.

cin ali
ayşegül serisi

Sefiller, Oha demem de okusan iyi olur derim.

tek kitap seç deseler, suç ve ceza.

kişisel olaraksa, kara kitap.

türkçe biliyorsa nutuk. bilmiyorsa küçük prens.

kaşağı, bir dönemim çocukluk travması.

ben de oha demem, turuncu+1

1984, fareler ve insanlar, ailenin devletin özel mülkiyetin kökeni, insan nedir?, ücret emek sermaye, yeraltından notlar, sahip olmak ya da olmak, insandaki yıkıcılığın kökenleri, zeno'nun bilinci, aylaklığa övgü

Dönüşüm.

öyle bir şey demem asla. o da bana mala vurmayı bilmiyor musun senin gibilerin evlerini biz yapmasak ne bok yiyeceksiniz şeklinde oha diyebilir.

Şeker portakalı okunmadan gelen bir yetişkinliği kabul edemiyorum.

Kurk mantolu madonna .
Popüler kültüre ragmen hala okumamissa oha derdim.

Bu yaklasim gayet gerizekalica ve bizde aydin denen kesimin halkin uzerinde kitaplari gereksiz yere yuceltmesinin sonucudur.

Ustelik yukarida sayilan dunya ve turk klasikleri dahil, gerizekali yetistirmeye yarayan romantizm asilayan romanlar icin asla demem. (Sabahattin ali'nin eserleri de buna dahil,hepsini okudum bu arada)


Kitap okumak matah bir sey degil, uzun suren bir film gibi dusun, icerik ayni sadece yontem farkli. Ellerinin altinda twitter, televizyon, internet vs. Gunumuz iletisim araclari olmadigi icin herkes kitaba yumuluyormus.


Yani," hangi diziyi, filmi, internet sitesini, twitter kullanicisini takip etmezsem bana oha derler " demiyorsan, kitap icin de bunu soylemelisin. kitaplari okuyun ama fazla deger ve anlam yuklemeyin, tipki filmlere ve diger icerik saglayan iletisim kanallarina yaptiginiz gibi.


Bu yazdigimi ciddiye almayip "ne sacmaliyor bu?" diyorsan da, bunu bir kitapta okudugunj farzet, artik simdi daha makul ve inandirici gelmis olmali.

pal sokağı çocukları

yani oha denmez böyle bir durumda ama her çocuğun okuması gereken bir kitap olduğunu düşündüğüm için şaşırırım.

hiçbiri için oha demem. edebi eserlerin özünde hikaye kitabı olduğunu düşünüyorum (ve biliyorum), insanların üzerinde bu konuda baskı uygulanmasını da saçma buluyorum. klasikler tabii ki bilinse iyi olur, dünyayı kavramaya, genel kültüre yardımcı olur ama kurgu hikaye okumaktan sıkılan ve romanın kurgusuna alışana kadar sıkılıp dikkati dağılan, "öff ne zaman başlayacak bu roman, yetti senin betimlemen de haa" diyen biri olarak tarih, yaşanmış olaylar, sıcağı sıcağına gibi programlar, gazete haberleri, gazete arşivleri, wikipedia, akademik makaleler, belgeseller daha fazla ilgimi çekiyor. kurgu, senaryo, hikaye okuyana saygım sonsuz, ama hikaye kitabı okumuyor diye de kimseyi yargılamam. bir sürü ağlak zırlak, aşklı savaşlı kitap bitirmiş tanıdıklarım var, genel kültürüm onlara fark atar. narratology'yi de iyi bilirim. çok güzel anlatı analizi yaparım :) ama sıkılıyorum işte, söylemek tabuysa da tabu, umurumda değil :)

hiçbir kitabı.

herkes ilgisini çeken neyse onu okumalı

Demem. Hic kitap okumamissa biraz oha diyebilirim belki.

Müslüman olduğunu söyleyip Kuran'ın meaili hiç okumamışsa derim.

kuran okumayan mümini çok fena rencide ediyorum ben, soruna cevap olabilir gibi geldi.

meslektasim ise belli kitaplar olabilir ama onun disinda genel olarak duzenli okuma aliskanligi olmayan veya bunu degistiremeye calismayan insanin benim icin fazla bir onemi yoktur zaten.
kitap okuma becerisini, internette gezinerek biraz oradan biraz buradan boluk porcuk bilgileri bir araya getiren hicbir onamdan gecmemis yazilarla karsilastirmak abesle istigaldir. edebiyati kucumsemek buyuk bir hata, ama en buyuk hata kurgu veya degil duzenli kitap okuyan insanlarda gorulen farkliliklara saygi duymamaktir. kitap okumak dizi izlemek veya televizyonda tartisma programi izlemekle ayni sey degildir. en bastan beyine dusen gorev miktari farklidir. siz bir kitap okudugunuzda daha cok mental yuk kaldirirsiniz, hayal gucunuze yaraticiliginiza faydasi vardir, zira hikayenin kurgusu disinda sizin icin bir goruntu yonetmeni degil siz kendiniz elinizdeki verileri kullanarak bir dunya insa edersiniz, zaten bu yuzden de her zaman bir hikayenin kitabi filminden daha iyidir, cunku kimse sizin kendi beyninizin yarattigi dunya ile yarisamaz. ayrica kitap okumak bir sebat edebilme gostergesidir. bir yolculuktur, yolun yarisinda bu hayal dunyasinda cikanlar biraz da hayata karsi kaybedenlerdir, yarin obur gun en basit engelde hayatta devam etmemeyi tercih edebilirler. lutfen kitap okumayi ironik bir sekilde romantiklestirip, internet uzerinden okunan cumlesi dusuk noktalamasi yanlis kisa kisa metinler ile kiyaslamayiniz. hatadir.

yelpaze çok geniş. "kitap" için böyle bir şey söylemek imkansız. adam belki 3 bin kitap okumuştur ama suç ve ceza'yı okumamıştır. ne diyebilirsin ki?

aynı doğrultuda görüş sunan arkadaşların çoğuna katılmakla birlikte, "kitap okumak abartılıdır" fikrine şiddetle karşı çıkıyorum. insanların canları sıkıldığı veya yapacak işleri olmadığı için kitap okuduğu fikri bence hastalıklı sayılabilecek kadar tehlikeli ve anlamsız. okumayan insan bunu zaten fark etmez ama düzenli olarak kitap (özellikle roman) okuyanlara soruyorum: bir ay kitaba el sürmeseniz, zeka seviyenizin ve kendinizi ifade etme kabiliyetinizin ciddi ölçüde azaldığını, adeta kısıtlandığınızı hissetmiyor musunuz? açıkçası ben hissediyorum. evet belki kimse için bir numaralı iş değildir roman okumak ama kesinlikle önemlidir. sen 500 kelimeyle hayatını sürdürebilirsin ama bazen bundan çok daha fazlasına ihtiyaç olur; hah o zaman bu işi ustalarından öğrenmen gerekir. iletişim temel ihtiyaçtır, sıva yapmaya benzemez. ben mala kullanmayı da, tuğla örmeyi de bilmem. bilmeme gerek yok çünkü, bunu ücreti mukabilinde yapacak, bu alanda uzmanlaşmış insanlar var. buna karşılık, kimse benim yerime iletişim kuramaz. kimse, benim söylemek veya üretmek istediklerimi benim yerime gerçekleştiremez.

işte bu yüzden hayvan herifler, daima okumak ve hem zihninizi hem de seviyenizi yüksek tutmak zorundasınız. yoksa hem cahil hem de sürekli EÖÖÖÖ diyen, iki kelimeyi bir araya getiremeyen, beynini neredeyse hiçbir eylem için kullanmayan hamur kekolardan olursunuz.

olum kitaplar, romanlar falan bunlar büyülü şeyler lan. al bi oğullar ve sevgililer miydi adını da unuttum şimdi lawrence'ın romanı yok mu, oku mesela onu, hooop sheffield'da nottingham'da yaşamış ol. bunlar süper şeyler.

dediğim gibi; kimseye herhangi bir kitabı okumadığı için "oha" demem, asla. yalnız bunu yaparken kitap okumayı değersizleştirmek de olmaz. ben kitap konusunda yargılayıcı bir insan değilim. hiç kitap okumayan birine "aa kodumun cahili" demem. yalnız kendim kitap okumuyorsam o zaman "pü gerizekalı" derim kendime. çünkü ben bunu ihtiyaç olarak addediyorum en başta. kitap okumazsanız güzel cümleler kuramaz, insanları manipüle edemez ve seks yapamazsınız.

bence degil. 30 yas ne ki. bu zaten kirlenecek boyle isil isil kalmayacak. simdi butun spor ayakkabilar boyle renkli.

renkli olsa nolur çocuksu olsa nolur? dikkat çekse nolur? rengi de tarzı da seviyorsan istediğini giy.

bayan pabucu bu hocam. fazla renkli.

tum nb ayakkabilar gibi bu da cok dandik gorunuyor bence.

doğa sömürüsüne karşıysan neden kuru fasulye ve kuruyemiş yiyorsun? doğa sömürüsü olmazsa ekmeğe abanacaksın çorbayla.

Vedat usta var ata plazanin orda
Shorba falan var gunluk menusu 15-16 lira
Migrostan da ekmek al domates al sandvic yap

evden yap götür bir şeyler, sağlam bahanen de var nasılsa veganım içim rahat etmiyor dışarıdan yiyince dersin. sefer tası rulezzz

mercimek kofte, kisir gibi turk isi soguk tuketilebilenler evden getirebilirsin. migrostan yulaf ezmesi, badem sutu, elma olabilir. salatalik, domates vs baharatlarla soyle bir grillenmis tofu bile is yeri mutfagindan cikabilir, hazirlamasi cok vakit almaz diye tahmin ediyorum.
bu arada veganlik cok zor, size saygi duyuyorum.

Yemeksepetinden bakarak toplu halde görebilirsin restoranları hem fiyatlar da yazdığı için karar vermen daha kolay olur. Ama 13 tl'den daha ucuza bir şeyler bulman biraz zor. çiğ köfte var fiyatlar da diğer yerlerde nasılsa öyle. Ama her gün de çiğ köfte yenmez. Büfe tarzı yerleden tost vs söylersin ucuz olsun dersen. Arada da Kendin yemek yapıp götür bence.

zencefil+bal karışımı iyi geliyor.
ilaç konusunda bricanyl ya da sinecod iyidir. tabi ilaç için doktora danışmalısın.

geniz akıntısı dolayısıyla öksürüyor olabilirsin.
ben soğuk algınlığında doktorun verdiği burun spreylerini hiç kullanmazdım. meğerse bunlar geniz akıntısını kesmek yoluyla öksürüğü de engelliyormuş.

manuel milyon kere arti bir. ayrica yeni nesil burun spreyleri de o kadar kotu degilmis, bir cocukluk fobimi daha yenmis oldum bu sene...

bal
limon
kaynatılmış su
viski

karıştır götür.

zencefil, bal, 3-4 damla limon, karabiber muhteşem 4'lü kesinlikle geçiriyor karabiber işin sırrı bol at karabiberi.

öksürüğün sebebinin ortaya konulması tedavinin ilk aşamasıdır. burun kanatacak bir öksürük varsa bu öksürmenin şiddetiyle birlikte burunda da bir problem olduğunu gösterebilir. ki kuru öksürük dediğimiz öksürük, ekstra bir durum olmadıkça, ya geniz akıntısı ya reflü ile alakalıdır. bunlar için doktora görünmeni öneririm.

Ying yang cats

Renkler zıt olunca aklıma geldi birden. :)

düşünülebilir :)

kediler çok iyi, burdan paylaşın bari de takip edelim :)

@nucleon isme karar verince paylaşıcam:)
@killerbee aynen. mozart'ın küçük bi mührü :)

piano piano bacaksiz olabilir, ozellikle gurultu yapiyorlarsa arada. veya basit dusunulup pianocats denilebilir, yuvarlak kafalar da olur.

hamam. kese. masaj. şok soğuk su ile duş. yüzme havuzu. en son duş.
adabı böyleymiş. denedim güzel oluyor

hamam-sauna-buharOdası-sauna-buharOdası-hamam şeklinde devam et bence, bu süreçte yanında 2 litre su olsun; duşa gerek yok, hamamda zaten duş almış oluyorsun.

ben kendi yaptigimi soyleyeyim, havuz, jakuzi, havuz, buhar odasi, dus.

gezegen olan pluton+

O helikopteri ben de gördüm. Ama hem Facebook hem de Twitter zaman tüneli sakin görünüyor.

twitter.com

simdi de boyle bir tweet okudum. fikri olan? bir baska tweet de butun beyaz arabalarin durduruldugu yazilmistir. paylasayim dedim.

160 euro senin icin ne kadar cok para ona bagli. ama verebileceksen deger tabi. gideceksen kalacak yer önerebilirim

hangi şehirdesin, Paris'ten beklentilerin neler? bu etkenlere bağlı olarak eğer yakın bir şehirdeysen otobüsle gidip gelmeyi deneyebilirsin, baya ucuza geliyor. ama paris başlı başına diğer Avrupa şehirlerinden pahalı bir şehir bunu hatırlatmakta fayda var.

160 euro çok gibi geldi. bizim türkiyeden bile parise daha ucuza gidip gelirsin. ryanair'e bak. zamanında 1 euro'ya gitmişliğim var :)

160€ pahali 2 gun icin.

Paristen bir sey anlamazsin zaten 2 gunde. Baska yere git.

paris'e gitmeye değer ama 2 gün için değer mi ı ıh.

paris'i gör. paraya kıy. paris kültür sanat hayatına adım atmadan olmaz. louvre gitmeden olmaz. git.

bence daha sonra git, simdi biraz acelee gelmis olacak, yorulduguna degmez. ideal olarak soyle en az bir on gun kenara ayir, 5 gun londra sonra eurostar ile paris yap. guzel olur. hatta sen paris'i bosver direkt londra yap, en guzeli, mis mis.