benim sağlık sigortam var ama muayene için 80 tl ödüyorum. tahlil 60 tl allah için.

gss.sgk.gov.tr

Az bile

ssk var arastırma hastanesinde 50 tl odedim

Saglik sigortasi derken ozel saglik sigortasi mi yok genel saglik sigortasi mi

az bence. sgk arti tamamlayici ozel saglik sigortasi ile gecen gun sadece muayene icin 60 kusur lira odedim.

badem yağı

hatta tatli badem yagi.

uzman degilim ama bence bir zarari olmaz, tutup da cocuga arabesk ilahi falan dinletmiyosun ki, ne zarari olucak, ikinci sorunun cevabini bilmiyorum.

yani klasik muzikte dinliyoruz aslinda ne biliyim cocukta sinir gerginlik yapar mi acaba diye endiseleniyorum bazen..

konuyu takipteyim. bizde de ayni sorunun sigara versiyonu var.

130 kilo versiyonuyla takipteyiim.

şeker hastasına diyet yaptırmak çok zor bilirim, benim babam da 66-175-107. şekerim düştü bahanesiyle hem sinirine hem de yemeğine kolayca bahane buluyor. höt diyip eline vurup bıraktıramıyorsun tabii. geçenlerde kalp ameliyatı oldu, doktoru baya korkuttu gözünü şimdilerde daha iyi.

otorite gördüğü biri vardır elbet, onun ciddi korkutması ya da motive etmesi işe yarayabilir.

babam ne zaman bayıldı, o zaman diyete uymaya başladı.
ki ben doktorum, hala daha beni dinlemez

planda eksik olan korku faktörü

gök kuşağı renkleyine boyayın dicem pahalıya gelir :( iki renk alıp onlarla boyayabilirsiniz.

iç mekansa kilim olabilir, dış mekansa naylon gibi şeyler oluyor(bilemedim adını , sağlam oluyorlar) onlardan alabilirsiniz.

İç mekan. Gökkuşağı olmaz ya, çiftlik evi :D

sunta kestir kaplamalı matkap/dübel/vida kombiniyle tuttur alt kısımları da siyaha boya 200'e falan gelir muhtemelen. tahta için bauhaus varsa civarda bakabilirsin

www.archdaily.com

madame.lefigaro.fr


www.decoratingyoursmallspace.com

halıfleks

piyano desenli boyasaniz usenmeyip? siyah boya - beyaz boya

hani su cim halilar var ya, onun guzel bir yesil tonu ve bir kac saksi cicek ile bence en ucuza halledersiniz. piyano fikri de guzelmis.

epoksi
boya gibi surersın işte kolay uygulaması yerler dayanıklı plastık gıbı oluyor
www.youtube.com

sunta olmaz nemle şişer, bastıkça kırılır. ahşap şık olur ama o kalınlıkta pahalıya gelir. karışımın oranını bir ustadan öğenebilirseniz çimentolu harçlar var dayanımlı onunla güzel bir sıvama işlemi yaparsanız çok şık olur ama biraz ustalık gerektirir. sadece üstlare ahşap rıhtlara dediğim uygulamayı yaparsanız şık ve ucuz olur.

benim 37 çıkıyor hesaplayınca.

benim de tanidigim var ama sene sonuna kalmadan turkiye'den tasinacak, calismanin ayrintilarini paylasirsaniz kibarca bahsedelim, zira hassas bir konu.

Dönüş yaptığınız için ayrı ayrı çok teşekkür ederim. Çalışmanın ayrıntıları şu şekilde:

Çalışma numune hastanesi ve hacettepe işbirliği ile yapılmaktadır. Katılımcılar mart haziran ve eylül aylarında birer defa kan ve gaita örneği verecek ve bir diyetisyen ile görüşerek vücut analizlerini yaptıracaklardır.

Tanıdığınız kişilere bu şekilde iletebilirsiniz. Ayrıca belirttiğim oranın mutlaka 40 ve üzeri olması gerekiyor. Tekrar teşekkür ederim. Cevabınızı bekliyor olacağım.

he, bir de annem alsın ve senelerce kullansın istiyor.. 2 senede bir değiştirmek istemediğini söylüyor.. o yüzden ben iphone dedim, ben yıllardır kullanıyorum gerçekten de... iphone 5s fiyatını sormamıştık ama pahalıdır diye. samsung j7 olsun dediydik bu ekteki seçeneklerin içinden ama gerçekten pek bir fikrim yok. var mıdır be aslanlarım aranızda bana fikir verebilecek?

g4 beat falan fiyatları uygun annelerin işini görebilecek telefonlar, samsung a3 de aynı şekilde, veya varsa turkcellin kendi telefonu vardı t40 falan gibi isimleri var, onların fiyatları da uygun. eski telefonlar gibi kasmaz yeniler en kötüsü bile bi anneyi 2-3 yıl götürür cinsten olur diye düşünüyorum.

Babamda t40 var işte o hiç memnun değil. Diğer dediklerine bir bakıcam

anneme uzak doğudan bir micromax almıştık, 2 senedir gayet güzel kullanıyor ama anneler için iphone daha kullanışlı diye düşünüyorum, bir dahaki sefere iphone alacağım kendisine, size de onu öneririm kullanım yalınlığı dolayısıyla.

orada kötü telefon yok. en ucuzunu alabilir. Iphone kullanmak daha kolay. androide göre. 5s alırsanız kendi telefonun ile değiştirebilirsin. sende 5s annende 4s olur.

iphonedan şaşmayın

lg hem uygun fiyatli olur hem guvenilir olur, g3 veya g4 un dusuk modelleri olabilir.

kumkapi.

kadikoy balikcilar carsisinda fasil yapan yer olabilir. ortam guzel.

cumhuriyet meyhanesi de guzeldir.

beylerbeyinde mustafa keser in mekanı var ama biraz tuzlu olabilir

Asadas. IQ test sen kimsin ya?

Kişilik envanteri ya da sözel sayısal yetenek testi uygulamalı bence. IQ testi çok mantıklı gelmedi bana.

Eczacıbaşı yukardaki dediğim testler için şu firmayı kullanıyor: Thetametrics LLP

Abdi İbrahim de şunu kullanıyor: Genesys Online

LCW şunu kullanıyor: insightfactor.biz

Finans Bankası şunu kullanıyor: www.dbe.com.tr

Yukarıdaki firmaların sınavlarına girdim hep. Oradan biliyorum. Eczacıbaşı'nın kullandığı firma çok zor sorular soruyor yalnız. Ben uğraşırken erör verdim.

www.truity.com
bence zeka testinden cok kisilik testi daha uygun olur, boylece kisiler, pozisyonlar ve gruplar uygun sekilde eslestirilebilir.

şirket aile şirketiyse işiniz zor. patronu yönlendirmeniz gerekiyor. minnessota'da bile 6ay arayla yapılınca farklı sonuçlar verebiliyor, bunu iyi anlatmak gerekir.

adam yüksek ihtimalle yöneticileri değiştirecek, kolay gelsin.

yani arge departmanında anti madde üretilmeye çalışan bir şirket değilseniz (böyle saçma örnek olmaz olsun) iq testi yapmanızın size hiçbir şey kazandırmayacağından bahsederek patronu kandırmayı deneyebilirsin? çünkü size lazım olan kişilik envanteri.

beklentiyi yukseltme. kapitalist canavarlarin abarttigi siradan bir gun iste. ara, karsila, mesaj at yeter. bu sefer onlardan birini yaparsan her sene yeni bir sey bulmak icin kafa patlatacaksin

sart olmama durumuna katilmakla beraber bence sectiginiz hediyeler oldukca guzel. bence havaalaninda karsilayin ama hediyeleri evde surpriz olarak odasina birakin. umarim sizin bu ince davranisiniza degecek kisilikte bir sevgiliniz vardir.

daha dün erkek arkadaşım anlattı. en yakın arkadaşının sevgilisi trip atmış "sen eskiden böyle ucuz hediyeler almıyordun" diye. bence hediye böyle "özel" günlerde zorunluluktan alınmamalı. içten geldiği anlarda alındığı zaman insan gerçekten şaşırıp seviniyor. bu durumda @mayeskuel +1 diyorum.

ishal de var mı? zehirlenmiş olmayın? bence devam ederse doktora gidin ihmal etmeyin.

yemek yemeye devam ediyor musunuz bu arada? muhtemelen yediginz sey dokundu ama hic bulanti olmamasi garip. peki ishal falan var mi?

Bu süreçte bol sıvı tüketmeye çalışın. En kısa zamanda bir doktora görünün. Üzerinden 6 saatin üzerinde bir zaman geçtiği için acile gitmeniz bir işe yaramaz, çünkü şuan orada yapılabilecek tek şey bulantınızı geçirmek olacak.

hiçbir tibbi yetkinliğim yok. kendi tecrübelerime göre anlatayım. 2 kere yaşadım bu durumu. biri yakın geçmişte gıda zehirlenmesi olarak çıktı (fena bulantı vardı ama).
diğerinde seneler önce sarılık (hepatit A) olarak tanı konuldu (bişe yemezsem sıkıntı yoktu, ama su içsem yarım saate çıkarıyordum).

gastrit olma riskin de var. eğer tekrar ederse bir doktora gidin mutlaka.

Sanırım o şalgam suyundan zehirlendim arkadaşlar. Üçüncü kusma sonunda bir de 3-4 saat dinlenince geçti gibi. Akşam saatlerinde yemek yedim biraz. Sıvı tükettim. İshal yoktu bu arada. Şimdilik sıkıntı yok gibi. Yorumlarınız için çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız.

pazar günü bize uymaz o yüzden başka güne aldık diyebilirsiniz ya da hiç haber vermeden gidebilirsiniz

bence haber verin, ama zaten uyusmamaniza sebep olan kosullardan birini hatirlatarak sen de istersen gel, beraber gitmesek de orada zaten aralarda gorusuruz deyin. gecistirmek yerine de sizin kafaniza uyamayan ozelliklerini arada samimi konusmalar sirasinda citlatabilirsiniz. belki duymaya ihtiyaci vardir. gecistirmek cok ergen bir davranis. olgun insanlar sorunlariyla yuzlesirler, ozellikle arada profesyonel baglar varsa...

benzer durumda kalan biri olarak, ne yaparsaniz yapin size kusecek diyebilirim.

- haber verin, cumartesi bizim icin uygun diyin, ben de gelmek istiyorum, benim icin pazara alamaz misiniz diyip kusecek.
- haber vermeyin, duydugu zaman neden haber vermediniz diyip kusecek.

Solgar Calcium Magnesium Plus Zinc. Sabah ve Öğlen yemekten sonra.

zadevital balık yağı-aklıma geldikçe sabahları ac karma
bir de dvit damla kullaniyordum, bıraktım. zaten yukselmiyor, hunharca kullanıp kalsiyum birikecegine bırakayım dedim. onu da balık yağıyla bir alıyordum.

omega3 öğle yemeğinden sonra.

probiyotikli multivitamin arti ayrica devit esim de devit ve folik asit kullaniyor. yemekle beraber aliyoruz. devit sadece bu haftalik.

solgar 950 omega 3 gece yatmadan önce.

Bu şekilde faydasını görüyor Musun silver? Dr tavsiyesi mi?

d vitamini ve çinko. çinko gece aç karnına ve tek başına alınmalı. magnezyum, calsiyum, demir, çinko birbirlerinin emilimlerini etkiliyorlar.

solgar b12
bir de c vitamini

model ismi veremiycim ama gecen teknosa oyle bakinirken bu ayri numpadli klavyeleri olan laptoplari gormustum de allah allah kim kullanir ki demistim, zannedersem en az bir 13 inclik olmasi lazim, buyuk ekranliydi.

dell latitude serisinde var.

15.4 inç ekranlı. evet birincil amaç mobilite değil, masaüstü kullanım. ama gerektiğinde de taşınabilmeli.

numpad de bizim işimiz için olmazsa olmaz. teknosa'da falan aradığım tip klavyeye rastlamış değilim.

kedi sevmiyor ve fobileri varsa gelmesinler.

Benim komşum bakabilir sanırım, paraya da ihtiyacı var. Şehir?

1 ay boyunca içeri almayınca kedi çekip gidebilir bence, hem de havalar çok soğuk, 1 ay dışarda yaşaması üzücü olur. kedi oteli nasıl bir şey ki, onlar da küçük kapalı alanlarda tutuyorlar kedileri sanki? kediler yaşadıkları yerlere çok bağlı hayvanlar, mekan değiştirmekten olumsuz etkilenirler. ama evde tutma gibi bir ihtimal hiç yoksa evinde bakabilecek birini bulmanız en doğrusu olur. bunun için de facebook vb yerlerde ilan verebilirsiniz, ücret de verirseniz bence kolayca bulursunuz bakabilecek birilerini

kediyi otele gondereceginize kedisevmezleri otele gonderin, isterseniz zira zavalli hayvanin gunahi ne? biliyorsunuz kediler yuvalarina cok baglidir. eger ilk oneri ise yaramazsa siteden birilerini bulun kedinizi misafir edecek, ilan asabilirsiniz, kapiciya sordurabilirsiniz, boylece kedi de evinden cok uzaklasmamis olabilir.
bir de bagyanlara acilen psikiyatrist gelsin yan masadan... saka degil ciddiyim, bu devirde kedi sevmeyen insan olur mu yahu?

büyük hacimli geniş araç seviyorsanız 5008, yere yakın araç seviyorsanız jetta.

yüksek araç yolu daha fazla hissettirirken alçak olan daha iyi tutunacak.

bir de özellik olarak (paketlere göre değişr ama) 5008 çok daha özellikli bi arkadaş.

ek: kısa sürede satacaksanız jetta, alıp uzun yıllar binmek için 5008.

ek2: sahtekar bir firmanın ürettiği araca binmek istersen, o da senin bileceğin iş hafız. emisyonda sahtekarlık için özel yazılım üretip tek ayak üstünde yıllarca yalan söyleyen, örneğin abs'de, havayastığında neler yapmaz...

tabiki Jetta!

jetta kaç model olacak ? 1.2 düz vitesin inanılmaz yakıt tüketimi vardı.otomatikte tahmin bile edemiyorum .

2.

5008 1200-1300 km falan gidiyordu 1 depoyla sanki sapık bir araba ben olsam onu alırım.

hayatta en sevdigim araba chryslerin grand voyager'i oldugundan kelli 5008 diyorum. yasasin genis ic hacim!

ailenin büyük etkeni var bu konuda. aile küçüklüğünde seni eziklerse, büyüyünce ya tam ezik ya da tam piç oluyorsun.
ortam değişikliği gerekli. aileden uzak.

bence sen de buyuk bir sorun yok, durust insanlar empati sebebiyle ortamda bir namussuzluk oldugunda yansitma olarak utanc duyarlar. cok anormal bir tepki vermiyorsan korkacak birsey yok.

eziklenmekle filan alakası yok bunun. empati duygusu var, şu zamandaki çoğunluğun arasında biraz daha "insan" kalmış.
haberin yokmuş gibi davranmak değildir onun çözümü.
Ama bu gibi bir insan olarak hayatın genelinde de zorlanabilirsin. Bu ve benzeri durumları bir psikolog ile görüşsen, sonrası için daha iyi olur, diye düşünüyorum.

hocam yaşlı insanlar bazen neye sinirleneceğini şaşırıyor. şehirlerin de bu denli kalabalıklaşmasına alışık olmadıklarından, değişik beklentiler içerisine girebiliyorlar. eskiden belki dükkan önündeki arkasındaki yol ona ait gibi bir raconu vardı. tabi bu sizi bağlamaz ama belki anlayış getirir.

belki bir şeyler yaparsınız ama dediğiniz yaştaysa bence uğraşmaya değmez. en azından birkaç gün bekleyip aksiyon al ki, senin de için soğusun biraz. sıcağı sıcağına gerek yok hiç. şikayetin de bir şey getireceğini zannetmiyorum zira fiziken caddeyi işgal etmemiş. kişisel bir münakaşa söz konusu.

Belediye'ye veya zabıta'ya şikayet edebilirsiniz.

Kebapçı değil mi bu herif? Sağlık Bakanlığını ara, yemeğimin içinden hamam böceği çıktı de.

Sağlık bakanlığı çok ilgili gerçekten. Aylar önce eczanenin birinde nöbetçi eczane levhası yok diye şikayet etmiştim, onunla ilgili defalarca aradılar. Şu an şu pozisyondayız, şu şu şu işlemler yapıldı, bilginize diye.

edit: Sanırım bu cevabı yazdığımda sinirlerim bozuktu, bildiğin şerefsizlik önermişim. Okuyanlardan ve okuyacaklardan bu iftira atma önerisinden dolayı özür diliyor ve önerimi geri alıyorum. Bu cevabı da kendime ibret olsun diye silmeyeceğim. Ha öbür yandan eczacı sonuna kadar hak etti, onda iftira yok bak.

bence kendisinin isletmeyle alakali daha akli basinda bir akrabasi (aile sirketi ise) veya calisani ile goruserek kendilerinin hizmet sektorunde bulundugunu, hizmet ettikleri bolgenin bir parcasi olarak sizin de potansiyel bir musteri oldugunuzu ve hatta bolgede yasayan kendi halinde bir aile degil, kalabalik bir ofis sahibi/calisani oldugunuzu hatirlatin. tabi onemli olan bugun ozur dilemeleri, yarin da benzer bir durumda anlayis gostermeleri.
konusma ilerleyince yasli adamin da mumkunse konusmaya dahil olmasini talep edin, amcaya komsuluk iliskilerinin onemini, ananizdan babanizdan boyle gordugunuzu, onun yasinda birine asla bilerek sayigisizlik yapmak istemeyeceginizi fakat buyuk sehrin yasam kosullarinin bazen insani makinelestirdigini bu anlamsiz olumsuz durumu arkanizda birakmaniz gerektigini, karsilikli anlayis ile onumuzdeki gunlerde sizin yer bulamadiginizda oraya parkedeceginizi, ogle vakti oradan yiyebileceginizi anlatin.
akli basinda olan kimse boyle bir konusmaya karsilik olumsuz bir geri donuste bulunmaz diye dusunuyorum. sizin de kafaniz rahatlar. tabi adam bildiginiz hirbo ise hic ugrasmayin, boyle bir adam ise de isterseniz killigina arayip biz ve bizimle calisan firmalar bundan sonra sizin bu dallamalaginiz yuzunden sizden yemek hizmeti almayacak diyip telefonu kapatabilirsiniz dan die suratlarina...

yine baya yapmışsınız ya içinizin soğuması lazım artık :D kaç yaşında adam işte belli ki kafa da gidik uğraşmayın boşverin

yeter kanka, adamin suratina kufur de etmissin. senin durumunda olup kufur edemeyip icine atip kendi kendini yiyenleri dusun aksam eve gidince :D

dükkanın arkasında depo girişi varsa ve gün içinde mal indiriyorlarsa o yüzden araç durmasını istemiyorlardır. dediğin gibi dükkanla hiç bir bağlantısı yoksa da müşteri aracı gelir kafasıyla hareket ediyordur ki bu seni ilgilendirmez.

bence güzelce küfür ettiysen yeterli, sonuçta adam yaşlı ve mal. dövsen, dediğin gibi ölür mölür üstüne kalır. uzatsan bu sefer oğlu komşusu mematisi bişeyi vardır musallat olur. siktir et.

son olarak,
@feel the blanks ne pis insanmışsın be... umarım iftiraya uğrar kendini ispat edemez sürünür hayata küsersin.

Herkese teşekkür ederim :) vallahi içimi soğuttunuz.

Artık her önünden geçtiğimde içimden sövüp, arkadaşlarıma da gitmemelerini söyleyeceğim. Herhalde daha fazla yapacak bir şey yok.

insaniyet namına döner pıçağıynan girişmeyi dene.
adamın da içi soğumasa ve arabana zarar verse ne hissederdin?

önce, @flee the blanks oha ne fesat leş bi adammışsın, bi de ballandıra ballandıra anlatmışsın marifet gibi.

cevap,
boşver kardeş let it go

Bunu sigortaya sormanız gerek. Poliçe kapsamı herkese göre farklılık gösterir.
Allianz çağrı merkezi gerekli bilgiyi verir.

Yatarak tedavi olduğundan %100'ünü ödeme ihtimali var diye düşünüyorum.

Bildigim kadariyla tabipler birliginin standart fiyatlari var, ornegin doktor cok iyiyim ben 100 milyar isterim dese de o is icin bicilen normal bir rakam neyse o. Anlasnasiz gelen hasta icin bu fiyatlardan geri odeme oluyor diye biliyorum.

bizim sigorta %70 odemisti, anlasmali olmadigi ozel doktora... ama herkesin policesi farkli tabi, sadece doktor formu doldururken dikkat edilmesi gereken birsey var mi diye arastirabilirsinz, yani teshiste tedavide neyi yazarsa veya yazmazsa sizin lehinize olur gibi, yoksa zaten anlasmasiz doktorlar icin belli bir oran ayarlanmistir.
cok gecmis olsun, tez sifalar.

böyle bir durum var ise hastanenin ameliyat öncesi sizi bilgilendirmesi gerekirdi ? Amelşyat olsun bitsin sonra doktorun anlaşması yok 2000 bin verin deseler ?

sesli sesli 'nabıcaz be kamil' diyorum.

genelde cast ile youtube üzerinden konser videosu aktarıyorum televizyona, elimde de laptop surf, ona buna laf atma, şöyle saatlerce araştırabileceğim ilginç bir konu çıkarsa değmeyin keyfime (sosyolojik deneyler, insan psikolojisi, savaşlar vs.)

Elektromanyetik dalgalari dusunuyorum.

absürd komedi dizi/filmleri izlerim.

seçenekler: seth rogen, simon pegg, monty python filmleri

dizi: the it crowd, come fly with me, workaholics, it's always sunny in philadelphia, scrubs

son ses müzik dinleyerek tavana bakıyorum :)

çalışıyorum. arada burada da takılıyorum;)

pasif eylem icin muzik acikken kitap okumak, aktif eylem olarak camasir asmak olabilir. yanimda biri olursa birseyler izlemek de olabilir. ama nedense yalnizken digerleri daha iyi...

Odama dönen renkli ışık aldım nargilem de var , kafam dolu olduğunda açıyorum laptopda YouTube da :) değmeyin keyfime

müzik, geyik, oyun

genelde yazın balkonda yapıyorum tek başıma içme aktivitesini. +sigara+düşünme+dibimdeki üniversitenin şenliklerinden gelen müziği dinleme+düşünme+düşünme..

müzik + geyik bende de.

ahmet kaya sevmem ben pek. fakat madem ahmet kaya'yla başladın, o zaman :

www.youtube.com

içmediğim zamanlarda sürekli radyo açık oluyor bilgisayarda, orda dikkatimi çeken şarkı olursa sık kullananlara ekliyorum sonra içerken youtube'dan açıp dinliyorum, sözlüğü açıp şarkıyla beraber sözlerini ve şarkı hakkındaki yorumları okuyorum.

bir de çok sık olmasa da bazen seven gibi, pulp fiction, lebowkski gibi kült filmleri açıp izliyorum.

not: bir de facebook vs. kullanmadığım için kimseye sarmıyorum. sakin sakin içip sızıyorum.

terasta yıldız izliyorum hoho

kendimle sohbet ediyorum. biraz muhabbetim şey, ama idare ediyorum. kendim sonuçta, atsan atılmaz, satsan satılmaz.

Suni et teknolojisinin gelişmesi demek gerçek etin fiyatının çok artması, sadece zenginlere kalması demek. Kurban kesmek olayının bitmesi mümkün değil.

Kurban kesmek bir alışkanlık değil, İslam dinince vaciptir. Tarihe karışması söz konusu değil. Kur'an'da "Rabbin için namaz kıl ve kurban kes"(Kevser suresi) geçer, kurban kesmek İslam'a bir kültürün etkisi sebebiyle sonradan girmiş değildir.

İmanın şartlarından biri de Kuran'a imandır. Kuran'daki herhangi bir ayeti yok saymak şartlardan birinin olmadığını gösterir.

kurban kesmekle suni et arasında nasıl bir bağıntı varki kurban tarihe karışsın.

Bu mantıkla namaz kılan robot yapılınca "Namaz kılmak tarihe karışacak mı" diye sorabilir misin?

35 yıl sonra hulya avşar kurban niye kesiyorsunuz suni et dağıtın diyecek. Medya bunu tartışacak.

evet tarihe karışacak. yani karışması gerekir.
Kurban kesme işi aslında fakir fukaraya, yiyecek bulamayana iyilik yapmak, senin yediğini onun da yemesini sağlamaktır. gerçek islam bunu söyler.

"Arap kültürü etkisindeki islam ise, "kurban kes, bunun havasını da herkese at" şeklide buyurur. Yani eğer niyetiniz gerçek islamdaki gibi fakir doyurmak ise, kurban kesmeyi bırakmanız ve doğaya, hayvanlara daha fazla zarar vermeden bu besini dağıtmanız doğru olur.

her şey niyet aslında.

@theli +1000

Bunu her yerde herkese açıklamaya çalışıyorum ancak insanlar o kadar dogmatik ki, yazan neyse ona yöneliyorlar. Arkadaşlar sizce de mümkün mü ya kaç sene öncesinin şartlarının hala birebir uygulanabilmesi? Ufkunuzu biraz genişletin ne olur. Ramazan'da tüm gün aç kalıp iftarda masayı üç bin çeşit yemekle donatan insanlar geliyor aklıma siz böyle dedikçe. E adam kitaptakinin aynısını yapıyor mu? Yapıyor. Niyet? Yok. Bu adam ibadet mi etti şimdi? Evet diyorsanız üzülürüm halinize.

Evet arkadaşım kısa vadede olmasa da uzun vadede bunun tarihe karışması gerekir. Ama bu coğrafyada zor.

1-kurbani turklerin araplardan daha cok onemsedigi bir gercek. islamdan onceki kulturden gelen bir olay cunku.

2- bu nedenle kimse kurban kesmeyi birakmaz.

3- yapay et yayginlassin normal eti agzima surmem. beyond meat'i deneyenler, gercek tavuktan farkinin olmadigini soyluyorlar. bill gates direkt olarak destek veriyor bu projeye.

merak edenler icin:
www.youtube.com

kurban kesme olayi islama kendisinden once gelen dinlerin ve kulturlerin bir yadigari oldugu icin sadece ihtiyac sahibine iyilik etme degil, kan akitma amaci da vardir, yani kelimenin tam anlamiyla o hayvan allah icin kurban edilir. gozunuzun onune bakire kurban eden antik toplumlari da getirebilirsiniz, buna inanan birine bak artik gerek kalmadi nasil diyemezseniz.
gelelim suni et olayina, hersey maliyete bakiyor, ne yazik gida sektoru ile ilgilenmis ve biraz okumus insanlar icin durumun ne kadar vahim oldugu ortada. cok fazla insan var, yeterli tarim arazisi yok, buyuksehirlere goc artiyor, herkesin saglikli beslenmesi su anda istatiksel acidan mumkun degil. bu bilgiler isiginda bu denklemde suni etin varligi maliyetleri ne kadar etkiler bilmiyorum, mesela bildigim kadariyla karadan fazla okyanus var, en fazla tuketilen hayvansal protein kaynagi balik urunleri, en ucuz protein kaynagi ise bocekler. en pahali ve cevreye en zararli protein kaynagi icin buyukbas hayvan. buyukbas hayvan yerine suni et uretimi olacaksa o kalem altinda basarili olabilir, fakat ben pek cok insanin want2die'in gosterdigi tepkiyi gosterecegini dusunuyorum.

1 kilo eti 40.000 dolara üretebiliyorlarmış. daha yıllar var bunun tüketiciye ulaşması için, kafanı yorma. kavurmaya devam.

Kurban kesmek ile suni et haberini iliskilendirmen gerçekten çok güzel olmuş ilk aklına bu geldi herhalde...

Denildiği gibi et elit yiyecek olur. Besin değeri de duzgun olmaz onun zaten. Kurban da bitmez ama hayvanlar azalıp pahalilasacagi icin kwsebilecek kesil çok azalır

ben de alırım varsa

Bi tane de bana yazin.

arkadaşlar, 1,5 sene kadar o özelliklerde araba bakmış biri olarak kötü haberi ben veriyorum çok üzülerek. o paraya o özelliklerde araba yerine sadece akbil / kentkart/ ankarakart doldurulup toplu taşıma ile ferah yolculuk yapılabiliyor maalesef.

Hoca o paraya araba cakmaktaslarin arabasi olur. Yani sen iterek goturursun

1500-2000 liraya güzel atlar var, hem az yakıyor.

olm millet mal mı 50.000 lira verip sıfır araba alıyor, masrafsız olsa hepimiz alırız.

herkes dalga gecmis ben ciddiye alayim, lada samara 1997, lpglisi az yakar, 1.5L motor cekisi fena degildir, yedek parcasi ucuz, masrafi az, sistem zaten basit ustalar anlar arabadan

sorunsuz olsun diye arabaya 50.000 de verme amk.

2005 model Daihatsu Sirion'um var.
-2x airbag,
-abs,
-otomatik vites,
-direksiyondan F1 vites,
-108 beygir,
-toyota yaris motoru (1,3).

bu arabayı 70.000 km de 15.500TL ye 2012 de aldım.
Şuan 140.000 deyim, 4 yıldır bir küçük masraf çıkarmadı. aldığım hali neyse şuanda o. Periyodik bakımlarını su parasına yaptırıyorum, yetkili servisinde.

Yani "öyle bir araba yok" değil. ama marka takıntısından, tok kapı sesinden vazgeçmen gerekebilir. Marka takıntısı diyorum çünkü mesela sirion, japonyada "Toyota duet" diye satılıyor. Aynı araba...

Fiat uno olabilir tüplü az yakar, ufaklığıyla şehir içinde rahattır kullanması.

-1994 model broadway
-1990-1992 toyota corolla.

O fiyata masrafi olamayan araba varsa hem kendime hem de size alirim bir tane.

94 model Broadway'i ya saka olsun diye yazdiniz ya da soruyu soran arkadasin "masrafsiz" ifadesini gormediniz:)

www.sahibinden.com
super az yakiyor, fakat goruntuyu onemsemiyeceksin.

bu ülkede otomobil tam bir saçmalık, ama yapacak bir şey yok, şimdilik bu ülkede yaşamaya mecburuz; madem tavsiye edilecek bir şey yok benden tavsiye arayanlara, bulursan bize de söylecilere; araştırdıklarımdan özet geçeyim.

suzuki maruti: 2000-2001 model 8000-9000 lira civarında, kullananlar masraf çıkarmadığını çıkarsa bile ucuza halledilebileceğini söylüyor, km'de 15-20 kuruş yakması da cabası.

daihatsu cuore: 2004-2005 model 11000-15000 lira civarı, bu da klasik japon arabaları gibi az yakan, az masraf çıkaran motoruna göre iyi performans gösteren araçlardan biri.

Lada vega: 2005-2006 model, 10000-13000 lira arası, daha çok aile arabası gibi göründüğünden bana uygun değil ama sedan olarak alınabilecek fiyat performans araçları

Ha diyeceksiniz, madem biliyorsun bize neden soruyorsun? Buradaki amacım, bu araçlar dışındaki tavsiyeler ve varsa bu araçları kullanan ve önerenlerin görüşleri; bu şekilde benim görüşlerimin de karşılık bulması.

Umarım bu tavsiyeler de at arabası, akbil ve kentkart arayanların işine yarar.

Suzuki, daihatsu falan hikaye bu arabaları alırsan elinde patlar ve yarı fiyatına satarsın.

Efsane kasa corolla ama o fiyata bulman zor. Polo bakabilirsin.

sarı olmayan megane coupe ?

laguna 1 98-97 model bulunur citroen xsara alınabilir o paraya az yakması degil az masraf çıkarmasını düşünmelisin. aylık 250 lira masrafın ekstra masrafın olucak ona göre tercihini yap kenarda hertürlü arızaya karşın 1000 lira para ayır

zamanında uzun süre broadway'e bindik. öyle ekstra bir masraf çıkardığını hatırlamıyorum. broadway iyidir.

turklerin tarihi var bende, evet guzel, tabii birebir kendisinin anlatisini dinlemek kadar zevkli olmuyor.

beğendim onları. şunlar da güzel

imparatorluğu en uzun yüzyılı: www.kitapyurdu.com

zaman kaybolmaz(ilber ortaylı ile özel hayatı ve akademik hayatı üzerine söyleşi) www.kitapyurdu.com&filter_name=ilber%20ortayl%C4%B1%20kitab%C4%B1

ikea'nın sitesinde kendi dolabınızı oluşturmak için bir program olacaktı. onu indirip kurup kendi gardırobunuzu oluşturabilirsiniz :)

www.ikea.com.tr

ben açıkcası ikeanın gardıropunu kullanıyorum 1,5 yıldır. pax serisiydi yanlıs hatırlamıyorsam. 5 kapaklı bir dolap setini mağazadan düzenletmiştim. ikeanın internet sitesinde bunu yapmak çok olanaklı değil. onun yerine mağazaya gidersen hem orada çizim yaparak neyi nasıl yerleştirebileceğinizi net görebilirsiniz, hem de seçeceğiniz kapağı, rafı doğrudan gözlerinizle görmüş olursunuz.

f/p olarak ben ikeadan memnunum. şimdiye kadar hiç sorun çıkartmadı. ömürlük olsun diye de almadım, keza kiracıysanız ömürlük mobilya diye birşey söz konusu değildir :)

fiyat olarak ise marangozun ikeadan daha ucuza yapacağına ilişkin hiç umudunuz olmasın derim.

ikeanin websitesindeki program yerine ben soyle yaptim, aldim onume bir kareli kagit. her kareyi ne kadar kac cm almistim hatirlamiyorum ama yatak, pencereler kapilar falan hepsini yeri belli olacak sekilde orantili olarak cizdim. bu arada bunu tukenmez kalemle yaptim sonra da kursun kalemle cesitli dolap kombinasyonlari cizdim iclerinden en begendigim duzenlemeyi de gittim aldim :) boylece kapak acilinca ne olur bir yere carpar mi? priz kapanir mi? falan gibi dertler olmuyor. size de aynisi tavsiye edebilirim. mesela ikeanin programinda birsey vardi takiliyordu, ne oldugunu hatirlamiyorum ama.
her goren bayiliyor, cunku ozel yaptirilmis gibi oldu, santim santim tam geliyor. benim tavsiyem askiyi bol tutun, bir de o beyaz cekmeceler telli olanlardan daha iyi. genel olarak evet cok kullanisli bu arada. kac senedir kullaniyoruz. kurulumunu da esimle beraber yaptik, o sirada fotolar falan cekildik super oldu:)

@mavicorap bu eve ilk taşınırken de bi heves o programı kurmuştum ama bana zor gelmişti. alt trafı 90 derece çevirmek için bile 15 yere basıyosun. sonra zaten gidip koçtaş'tan aldık ahahaha. yetiyodu şimdilik de taşınınca daha stabil bişey alalım dedim. öğrenci evimde bile kışlık-yazlık ayrımım yoktu, evlendikten sonra hurçlara geri döndüm :/ hurç istemiyorum :/

sanırım en iyisi oda ölçülerini alıp direkt ikea'ya gidip onların hazır kombolarına çekmece falan eklemek

ihtiyacınız olan şey "pişirme saati".
www.google.co.uk

masa üstünde şık birşey olsun dersen ders çalışırken gözün ona kayar, dersi bırakıp sağını solunu kurcalamaya başlarsın, ev-kutuphane arasında göturup getirmeye gönlün el vermez.

o yuzden basit, sıradan bir kronometre daha iyi olur. kenko marka kronometreler var. basit birşey. nette 12 lira diye geçiyor ama dolaşsan 3-5 liraya bulursun.

pomodoro yu bir google la, gonlune gore birsey cikabilir. mutfak saatleri tik tik diye ses cikariyor. bir olasilik da ucuzundan bir akilli saat alabilirsin.

Tip 2 için bütün şartları yerine getirmişsin. Yani görsel olarak kilo problemin yok gibi gözükse de içorganların etrafında yağ tabakası ne durumda bilemiyoruz. Belki de gizli obezsin.

baban da herhalde 25 yaşında diabet olmadı?

en basit tabirle pankreasını yoruyorsun. onun da canı var insulin vere vere nereye kadar devam edecek? ben diyeyim, bırakır 5-10 sene sonra. ondan sonra şeker hastası oluyorsun zaten. öyle bağışıklık falan yok

stoktan yiyosun yani. bu stok seni 30 yaşına kadar da götürür, 90 yaşına kadar da. seçim senin

Genetik olarak yatkınsın, dikkatli beslenmezsen belli bir yaşın üstünde olabilirsin, şu an için yaşının ileri olmaması ve kilo sorununun olmaması avantaj ama kötü beslenme ve zaman aleyhine işleyebilir. Uzman değilim ama bağışıklık kazanma diye bir şey olduğunu sanmıyorum. Bir de kilo sorunun olmamasına çok güvenme 30 yaşından sonra her şey değişebiliyo vücutta.

evet, olursun. bağışıklık kazanma diye bir şey yok.

ananem ve annemde tip 2 diyabet var. diyabet konusunda gözlemlediğim kendine dikkat etsen dahi eğer genetikte varsa bi yaştan sonra illa ki çıkıyor. ben şekerli ve hazır şeylerden nefret ederim. kilo problemim yok. buna rağmen insülin direncim var ve gelecekte diyabet çıkma ihtimali de oldukça yüksek.

yani kendine dikkat et. zararın neresinden dönsen kardır.

Anne babada şeker varsa şeker hastası olma riski daima var tabi ki. kesin olacaksınız demesek de her şeyi doğru yapsanız bile şeker hastası olma riskiniz var ama doğru yapmazsanız kesin şeker hastası olursunuz diyebilirim sanırım. kilo almamaya çalışın, beslenmenizi düzenlemeye çalışın. çok şeker yedim, şeker hastası oldum diye bir şey yok ama sizde zaten genetik yatkınlık varken bir de kilo alırsanız riskleri yükseltmiş olursunuz.

yapacağınız şeyler dediğim gibi belli. daha güzel beslenmek, daha çok spor yapmak. şekere bağışıklık falan olmaz, tam aksine tip 2 diyabet zaten ileriki yaşlarda çıkar.

Belli olmaz belki olmazsın. Kardeşim çayı bile şekersiz ıcıyodu suan Tip1 diyabet.

sureci hizlandirmak icin elinden geleni yapmissin gercekten. simdi kessen ve saglikli beslenip spor yapmaya bile baslasan bu ileride olmayacagin anlamina gelmez. ama olacagin varsa da onu hizlandirdin.

isin kotusu halihazirda vermis oldugun zarari telafi edememek. yani sigarayi birakmak gibi degil bu. diyabeti biraz arastirmani oneririm.

ileride diyabet olmasanda başka hastalıklara yakalanma ihtimalin de yüksek gibi, sonuçta şeker bir tür zehir etkisi yapıyor aşırı tüketildiğinde. ben olsam şeker hakkında biraz araştırma yapıp, yediğime dikkat ederim.

cevaplar için teşekkür ederim.

@christopher nolan

öyle tabi, o yüzden kademeli olarak azaltmaya karar verdim. Bu tür şeyler yemek benim için artık bir ritüel haline geldiği için zor olacak ama bir şekilde bırakacağım.

stresli bir durum yaşadığın an olursun.

mesgul +1
insani yaslandiran uc sey var; seker, gunes, sigara. bunlar icinde seker ve sigara butun vucudu batiriyor, sadece cilde etki etmiyor. yani kendi sigara iciyor gibi dusunebilirsin, bu yuzden yol yakinken birak. 24 daha cok genc. o yaslarda bunye yakiyor zaten, ama aliskanligin pekisiyor. kopek gibi kendini kosullandiriyorsun.

bir araştırma yazısı okumuştum, haftada sadece 1 tabak beyaz pirinç pilavı yemek bile riski yemeyenlere göre yüzde 20 (tam hatırlamıyorum oranı) artırıyordu. elbette yenen her unlu-şekerli gıda oranı artırıyor. hele ki meyve suyu ve fruktoz... zaten şeker hastalığı da ileri yaşlarda ortaya çıkıyor çoğunlukla. bırak hacı bu gıdaları. bu yaşa kadar olmaman olmayacağın anlamına gelmez kesinlikle.

bol miktarda reklam (tv reklamı falan da lazım) ve mümkünse ekstra özellik, güzel ve farklı bir şeyler.

letgo yaptılar gittigidiyor var.. eşya tabanlı.. ama asıl emlak ve araç üzerinde bir şeyler yapmak lazım.. aklımda bir fikir var ama söylemem tabi..

tabiki de marka bilinirliği lazım. Bunun içinde akılda kalınır bir site ismi ve marka imajı şart. Marka imajı için de hayvan gibi reklam şart. Kısacası çok para lazım ve bu kadar yatırımın sonucunda başarı kesin değil. Risk de var.
Ayrıca sahibinden.com emlak sektöründe tekel değil hürriyetemlak ile bu konuda başabaşlar. Bunun dışındaki herşeyde tekel sayılabilir.

Geniş bir ilan potansiyeli olan sahibinden dururken ben bir müşteri olarak neden sizin sitenize gireceğim. Sizin sorunuzun cevabı da bu sorunun cevabında gizli.

@abdu
hah işte sorun da orası sizin gibi müşterileri nasıl çekebiliriz. malum böyle bir site açılsa diyelim sahinibinden comda şu an 200 bin ev ilanı varsa bu sitede toplasan ilk biray 50-100 ancak ilan olacak ve insanlar ilan vermekten kaçınacaklar.

bu konuda napılır onu merak ediyorum.

Promosyon, hediye, hediye çeki vs ile müşteri çekin.

ekstra bir özellik eklenilmiş hali ile açılabilir. aklımda vardı bu tarz bir fikir, ekspertizlerle anlaşmalı bir şekilde site açmayı düşündüm bir ara. ancak çoğu ev/araç sahibi bu işlere yanaşmak istemiyor :) işlerine gelmiyor.

düşüncede güzel ama uygulamada pek başarılı olmazdı.

en az 50 milyon tl bütçe gerekli.

Emlakçılarla anlaşıp ücretsiz bir şekilde ilanlarını listelemelerini sağlayabilirsiniz. Uzun ve zahmetli bir iş ama sitenizde içerik yokken bireysel kullanıcı çekme ihtimaliniz çok az.

şu anda halkın tüm katmanlarında bilinirliği var. en alttan en üste... herkes araba-ev için önce bu lanet siteye giriyor.

hadi boykot edelim, başka siteye ilan verelim desen çok adam bar boykot edecek ama o daha alt katmandaki adam gelmez. haberi bile olmaz. onlar kalabalık olduğu için de başarı sağlaması zor.

Nesi var ki sahibindenin boykot edilecek? Sundugunu yapiyor sikintisiz sekilde.

ilan fiyatları çok pahalı. ben emlakçı ya da galerici değilim. çoğu kişi gibi sevmem de bunları. ama adamlar bir şey üretmeden para kazanıyor diye "oh olsun iyi yapıyor sahibinden" demek de bana göre değil.

en büyük emlakçı-galerici oldu ülkede adamlar.

Facebook: dunyanin en buyukicerik sahiplerinden ama icerik uretmiyor.

Uber: araba sahibi degil

Airbnb: ev sahibi degil

Dunyada artik para kazanmanin yollari degisti :) "abi bir sey yapmiyor adamlar, para kazaniyorlar" argumani yanlis.

sahibinden.com'a hiçbir şey üretmiyor demek klasör anadolu çomarı zihniyetinden başka şey değil.

bir şey üretmek illa ki taşı yerinden kaldırmaktır dimi?

@fak: hacı facebook ücretsiz ve hep öyle kalacak değil mi :)

içerik üretmeyenler emlakçı ve galericiler. sahibinden yine üretiyor sayılır.

ilan fiyatları çok fahiş. tekelciliğe karşıyım. asıl çomar zihniyeti "nasıl olsa elleri mecbur. sike sike ilan verecekler." demektir.

benim icin birsey uretiyor misal fiyat alarmi kuruyorum ,favori listesi tutuyorum. bunlar benim gozumde urundur. benim onlari ziyaret etmem karsiliginda yenilik bekliyorum ilk basladiginda beri yenilikler oldu, bu da benim icin bir artidir. misal harita bazli arama sonradan geldi.

Facebook diger iki ornekten cok daha fazla para kazaniyor :)

Eger emlakcilar-galericiler bir is yapmiyorsa vermesin insanlar evlerini, arabalarini onlara. Bir is yapiyorlar ki veriyorlar. Bazi islemleri hizlandirabiliyorlar ki insanlar onlara veriyor. Tekel degiller, hurriyetemlak gibi alternatifleri mevcut. Piyasaya girmek icin de cok buyuk yatirima ihtiyac yok. Iyi bir proje ile sahibinden.com pazar payini cok rahat kaybedebilir. Pahali demek ayri sey, tekel ayri sey.

Kimse para vermeye mecbur degil, iki evimizi sahibinden uzerinden sattik, hicbir sekilde para istemediler bizden :)

sahibinden.com'un en az 5 tane alternatifi vardır.

macbook pro 7000tl ye satılıyor, diğer laptoplar 2000tl ye. çıkıp apple'a "çomar zihniyeti" diyebiliyor musun? macbook alacak paran yoksa, 2000lik bilgisayarları alırsın. ortalıkta milyon tane alternatif varken ne tekeli? tekelin ne demek olduğunu biliyor musunuz?

sahibinden.com'da ilan vereceksen o parayı harcayacaksın.
o parayı harcayacak paran yoksa, alternatif ucuz sitelere yönelirsin ama ucuz etin suyu misali sonuç alırsın.

bu üretme tartışmasına nasıl geldik yahu.ben üretmiyor demedim şayet mesajlar banaysa...

200 ilan 20 bin lira nedir kardeşim? bu fahiş değil mi? o çok nefret ettiğiniz edison gibi oldu lan adamlar. edisonun plak komisyonu alması gibi... üstelik edison patent sahibiydi. o bile bir nebze daha haklı.

asıl çomar zihniyeti bu işte kardeşim. google ın, watsap ın verdiği hizmetler de mükemmel. ama bu kadar fahiş fiyat çekmiyorlar. sahibinden neden böyle? cevabı basit. çomar zihniyeti asıl bu. görünürde alternatifi çok ama adamlar bizim milletin zihniyetini biliyor ve resmen bunu lehlerine çevirmişler. biliyorlar ki kimse kalkıp boykot etmeye uğraşmayacak ve ne fiyat çekerse çeksin sahibinden e ilan vermeye devam edecek.

Mütevazı yaklaşacak olursak iyi bir ekip ve en az 5 milyon lira gerekir diye düşünüyorum.

Kredi kartı ile ödeme kabul etmek için aşağıdaki lazım.

Bu tür bir site kurmak için bir acquirer bank (kredi kartı ödemesi kabul etmek için kart kuruluşu ile anlaşma yapmış banka) aracılığı ile kart kuruluşlarına kaydolup PSP (payment service provider) lisansı almanız, bu bankaya yüklüce bir teminat yatırmanız (kapıyı birkaç milyondan açarlar çünkü kredi kartı kuruluşlarının kurallarına uymak için size "sponsor" olacaklar) ve -Türkiye'deki dijital para yasasını bilmiyorum, değişmiş olabilir- büyük ihtimalle devlete bir yerlere kaydolmanız gerekiyor çünkü parayı geçici olarak da olsa tutacaksınız, bunu da ancak lisanslı şirketler yapabilir.

Ek olarak yazayım, her banka size sponsor olamaz. Bazı bankalar da sponsor olmak istemeyebilir. Bir bankanın bir aracıya (yani size) sponsor olabilmesi için kart kuruluşu tarafından belirlenmiş çok özel şartları sağlaması gerekiyor ve finansal bir risk alıyor, o yüzden teminat istiyorlar ve sizin de belirli şartları sağlamanızı istiyorlar. Kağıt işleri var anlayacağınız. Büyük ihtimalle işinizi detaylı olarak da inceleyeceklerdir, o yüzden yol haritanızı görmek isteyebilirler.

Bunu böyle yapmayıp direk aracılık hizmeti veren site açıp operasyona başlarsanız banka sizi farkettiği anda sanal pos hesabınız iptal edilir, sizi şutlar ve büyük ihtimalle bir daha çıkamayacağınız, kart kuruluşlarının kara listesi olan TMF (terminated merchant file) listesine girersiniz. Bu listeye girerseniz dünyadaki hiçbir bankadan ve hiçbir ödeme şirketinden hesap açamaz, kredi kartı ile ödeme kabul edemezsiniz. Bu listede dolandırıcılar, kötü niyetli iş adamları, yasadışı ürün satıp yakalananlar, suçlular vb var.

"Ben PSP lisansı almam, kredi kartı aracısı şirketle işimi hallederim" derseniz o seçeneğiniz de var ancak kredi kartı aracılarının (iyzico, payu, vb) neredeyse tamamı yüksek riskten dolayı bu tür aracılık hizmeti veren siteleri kabul etmezler, kabul edenler de yüksek komisyon isterler. Sizin alacağınız komisyonla yarışır yani. Hem bu yolu seçerseniz ödeme alacak kişilerin de bu servisi sunan kredi kartı aracısına ayrıca üye olup hesap açması gerekiyor, bu da sizin sistemin eşsizliğini azaltır.

PSP lisansı konusunda %100 emin değilim ancak iş "pazar yeri" (marketplace, iki tarafın buluştuğu yer) olduğu zaman bildiğim kadarıyla kart kuruluşları (Visa, MasterCard, vb) üstte anlattığım gibi bir acquirer bank aracılığı ile kaydolmanızı ve çeşitli prosedürleri tamamlamanızı istiyorlar çünkü aksi takdirde yaptığınız iş "factoring" denen şey oluyor ve bu yasak, yani sanal pos aldığınız zaman sadece kendi adınıza ödeme kabul edebilirsiniz, izin almadan başkasına aracılık edemezsiniz.

Ciddi olarak yapacaksanız kuralı budur. Ayrıntılar önemli.

Dışarıdan bakınca sahibinden.com, n11 gibi yerler hiçbir şey yapmıyormuş, havadan para kazanıyormuş gibi gözükebilir ancak işi kuralına göre yapacaksanız şartları sağlamak çok zor ve takdir edersiniz ki bu şartları sağlayabilen az sayıda şirketten birkaçı bu işi yapıyor zaten :)

Yine çok önemli bir konu olan, kart kuruluşlarına göre değişen %1 ve %1.5 chargeback oranları var. Diyelim bu ay 100 bin satış ve 2bin chargeback var ve bu olay üç ay devam etti, oran izin verilenin üzerinde olduğu için kart kuruluşlarının kuralları gereği banka sanal pos hesabınızı kapatmak zorunda kalabiliyor ya da çok yüksek miktarlarda ceza ödemenizi isteyebiliyor çünkü siz "sorunlu" bir işyeri oluyorsunuz. Hesap kapanınca üstte yazdığım TMF listesine giriyorsunuz ve bildiğim kadarıyla bir daha çıkamıyorsunuz.

Yani "oh, havadan para" diye bir şey yok, çok ciddi kaynak ve planlama gerektiren bir iş.

Bu kadar bilgiyi ancak parayla danışmanlık hizmeti adı altında alırsınız, benzer bir cevap göremeyince üşenmeyip yazdım. Merak ettiğiniz şeyler varsa sorun, yardımcı olmaya çalışırım.

N11.com 100 milyon tl ye kuruldu, sermayenin yarisi da guney koreli bir firmadan geldi.

yani geç kalınmış bir iş diyorsunuz!!

geç kalınmış bir iş değil, para gerektiren bir iş. Facebook ilk çıktığında bir girişimdi, Twitter da öyle. Ancak bu tür bir iş girişim değil, "yatırım" olur.

Pek macera yok yani bu işin içinde, parayı koyup, şartları sağlayıp sonuçları bekliyorsun biraz da. Üstte yazıldığı gibi n11 100 milyonla girmiş, arkasında doğuş holding var. gittigidiyor ebay'e ait (ebay de paypal'a ait).

Rakiplerin bunlar olur, birinin arkasında dünyanın en büyük ödeme şirketlerinden biri (paypal), diğerinin (n11) arkasında da garanti bankasının sahibi doğuş holding var. n11 işe başlarken o ikna sürecini yaşamamış bile olabilir çünkü garanti bankası komple adamların zaten, "tamam, kendime izin veriyorum" gibi bir şey olmuştur onay süreci :)

Sen en baştan başlayacaksın ikna etmeye (hem müşteriyi hem de çalışacağın diğer şirketleri), o yüzden bana kalırsa bu tür bir platform bir girişimcinin birinci basamağından çok, bir yatırımcının "bu işte baya para var, basalım mı 100 milyon?" demesiyle kuruluyor. Bu da başarıyı garantilemez tabi ama zaten üç tane rakibin olacağı ve halihazırda iş yönetiyor olacağın için zarar etme şansın düşük.

1- kriketle ilgili bir şeymiş, bilmiyorum.

2- 25 sent diyor

3- santimetre filan terken cm diye kısaltırız ya, oradaki c.

4- 19. yy gibi kısaltma. 19th century demektense 19th c

5- burda c nerde ki? 1759 civarında denmiş de c yi göremedim :)

6- all bedrooms have h & c

hot & cold ( sıcak / soğuk su var diyor)

1'in başında "cricket" de yazıyormuş, kopyalarken unutmuşsun.

krikette skor yazarken "caught by" ifadesi için kullanılıyormuş. sanırım vurucu topa vurduğu zaman topu yere düşmeden yakalamaya deniyor.

en.wikipedia.org

3 "santi"nin kısaltılışı.

3 [in combination] (In units of measurement) centi-: centistokes (cS) (bunu da anlamadım)

bir birimin başına geldiğinde küçültüyor manasında, centi nin kısaltılmışı.

centimeter gibi. cM

6- all bedrooms have h & c: tüm yatak odalarinda sicak ve soguk su bulunur. genelde otel ilanlarinda olur. h (hot-sicak), c(cold-soguk) su
3- [in combination] (In units of measurement) ölcü birimleri ile birlikte kombinasyon olarak. mesela c (centi- yani santi) cm (santimetre) gibi, ya da cl santilitre gibi.
1- caught by in kisaltmasi, caught Lara by Walsh, spor müsabakalarinda kullanilir.

yazılanlara ek olarak "C", "Do" notasıdır.

5teki c circa, yani dolaylarinda, siralarinda, yaklasik olarak o siralarda gibi bir anlami var. tam tarihi bilinmeyen veya donemsel durumlar icin kullaniliyor.
bir de siz bunu kopyaladiginiz yerin linkini verin, daha guvenilir sonuclar elde edersiniz. bazi eksiklikler var gibime geliyor. en basitinden boyle noktalama isaretleri olmadan yazilmis olamaz.

www.teknosa.com

z2 yazmak için gelmiştim. tam dediğiniz gibi bir telefon.

-şarjı bir günü çooook rahat çıkarıyor
-kamerası piyasada en iyilerden
-radyosu var
-kasası sağlam

4.5g özelliğine bakmaya "bence" gerek yok. o kadar hıza ihtiyacımız yakın gelecekte olmayacak.

ben de z3 compact diye dusundum, bir bakin sarji uzun gidiyor, kamerasi iyi, en onemlisi fm radyosu var ki pek cok telefon artik bunu koymuyor, kasa konusunda kilifla kullanirsaniz sorun olmaz diye dusunuyorum ama bazi sikayetler var internette ekranin bir kosesinin kendiliginden ayrilabildigine dair, fiyati bu aralar o civarlara dustu galiba. bir yerde elinize alin inceleyin. en son oyle karar verin. ozellikle yeni jenerasyon telefonlarin hayvani boyutlarindan sonra buna bakinca insan bir rahatliyor acikcasi.

ya bu sony'e kefil misiniz ben de bir zamandır telefon bakıyordum..
iki tane alsak da indirimli olsa :)

İzliyorum

ben genel olarak tv izlemiyorum zaten.
ama soruyu sorduğun mecra yanlış, burada kimse izlemez ama program başlıklarının altında canlı yayın gibi entryu girerler.

Tam olarak izliyorum demek zor. Ama arkada açık duruyor. Sazli sozlu iyi oluyor. Ama sorsan bi tane isim bilmiyorum.

Kesinlikle izlemiyorum ve izleyenler için de üzülüyorum. Oradaki dünya yapay ve izleyenler bunların gerçek olduğunu düşünerek izliyorlar.

ailem çılgın gibi izliyor çıldırmak üzereyim

İzlemiyorum. Evde de izleyen yok.

kelimesi kelimesine inhiraf'ın yaptıklarına ve söylediklerine katılıyorum. bizzati ben nerdeyse. aynılarını kız arkadaşımla ben de yapıyorum ama o ses'i de kafa dağıtmak için izliyorum.

Evet büyütmeye ve izlemiyorum abi yea diyip elitistlik taslamaya gerek yok

Elitistlik değil pardon entellektüelistlik

Daha çok dizi falan izliyorum diyeni anlarım da, izlemeyip bununla övüneni normal bulmam..

yapacak bir isimiz yoksa, izleyecek bir sey de bulamazsak o ses turkiye'yi izliyoruz biz. sarki, turku derken kendi kendimize yorum yapiyoruz zamanimiz geciyor iste.

izlemiyorum, benim icin gurultu ve sacmalik. cevremde de izleyen yok, zaten o kafa yapisinda bir insanla anlasamam, program isimlerini bile bilmem ama arada zapping yaparken bile rast geldigim bayagilik ve cehalet beni yoruyor. bu yorgunlugu dinlenme olarak algilayan insanlarla sosyallesmem mumkun degil. daha once bu turk dizilerini falan izleyen bir guruhla is geregi sosyallesmem gerekmisti, ondan da biraz tecrubem var, deger yargilari cok farkli.

izlemiyorum, tv izlemiyorum

izlemiyorum ama ailem izledigi icin bazen rastliyorum.

ebru gundes ve murat boz'dan nefret nefret nefret ediyorum.

acun ilicali ise en nefret ettigim adamlar ilk 5'ime girer.

İzlemiyorum. Kanalı bile ayarlamadim.

Eksisozlukte durmadan entry girenler kim o zaman rte ve acun baya bir benzeşiyor sorsan kimse seçmez ya da izlemez :d komik.

O ses i izliyorum sadece.

aynada popona bakmaya çalış..

Abur cubur yeme isteğinizi bastıramıyorsanız öyle zamanlarda meyve kurusu yeyin. En azından nispeten sağlıklı bir atıştırma olur.

Şekerine baktır.

www.youtube.com

Şunu izleyin.

evet insulin direnci arti bir. bir de genel olarak hormonal durumlarda bir degisim olmus gibi geliyor. zaten tespit edilmesi cok kolay. bir de test yaptirana kadar islami degil ama meditatif bir oruca girseniz bira mide kuculur, mide dengeye girer. tavsiye ederim.

bunu da izle www.youtube.com

ZONGULDAK

öyle bir liste çıkartmışsın ki, en iyisi zonguldak... sen düşün yani hafız.

Artvin iyidir.

@coca cola arkadaş yalan mı? Kürt ve Türk milliyetçiliğinin yoğun olduğu şehirler! Feodal toplum yapısı hadindden fazla var...

Zonguldak ya da Tokat.

bence kastamonu, cunku cok guzel deniz kenari ilceleri var. bence mutlu olursunuz, karadeniz insani iyidir.

soğuğu dert etmeyeceksen direk kars diyorum.

normalde nerde ikamet ediyorsun? senin uyum sağlayıp sağlayamayacağın da önemli değiğl mi?

artvin hocam en iyisi.

muş-tokat-kastamonu-giresun-siirt-rize-kars-ağrı'yı ele.

ben olsam zonguldak'ı seçerdim. erzincan da öğrenci nüfusu yoğun bir şehir.

Zonguldaktaki fakülte ereglide. Ereğli güzeldir. Küçük izmir gibi yani. Eregliyi tercih et

@baharat sevgili baharat, şu an Mersin'deyim... Sorun ekonomik ve İnsan yapısı dediğim gibi.

artvin +1

nerelisin nasıl bir çevre istiyorsun.. tokatlıyım bu illerin bir kısmını biliyorum diyebilirim. gitmesem bile oralı arkadaşlarım oldu tanıştım öğrendim. bence evine de çok uzak olmasın eve istediğin zaman gidebileceğin bir uzaklıkta olsun. ya da yanında köşesinde büyük bir yer olsun istediğin zaman kafa dağıtmaya gidebileceğin. tokat'ın artı ve eksi yönlerini sayabilirim.

@belkider mesaj atabilir misin?

Artvin, insan yapısı olarak batıyı aratmaz sana. Olmadı zonguldak.

Ankara'nın doğusunda bir şehirde yaşamam gerekirse ilk tercihim Artvin olur.

@le fantome de l opera mesaj attım.

tabiki artvin

Ben giymem ama güzel

Giyerim, güzel

Güzel. Giyerim.

Rengin cinsiyeti olmaz zaten.

Gömlek hem güzel değil hem de gereksiz ve riskli bir macera. Mankene bile yakışmadığına göre ortalama bir kullanıcıda nasıl duracağını sen hesap et işte.

o gömleğin rengi resimlerdeki gibi değil, ölümüne parlatmışlar. etek kısmı da kötü duruyor.

yahu memleket iyice manyaklasti, gencler yaslilardan daha muhafazakar olmaya basladi, hernagi bir renk herhangi bir cinsel tercihe ait degil, bir de sanki escinsel olmak kotu birseymis gibi yapilan bu ustun kapali yorumlar turk gencine hic de yakismiyor, ancak kompleksli ve gelismemis ulkelerin insanlari boyle yorumlarda bulunur.
ve de son olarak hersey bir yana bu guzel bir gomlek, benim sahsi gorusum bir erkege en cok yakisan renklerden biri toz pembe, en cirkin adami bile daha kabul edilebilir gosteriyor. eger kesimi vucut yapiniza uyuyorsa, fiyati kesenize uygunsa hic dusunmeyin bence.

piyasaya hakim değilim ama bu sektörde reklama ihtiyacı olan bir firma bulsan da sponsor olsa. katılan anne adaylarına sponsor firmanın broşürlerini ve ürünlerini versen bedavaya getirirsin belki. :)

Ben asil 100 gebe bulunabilecek mi o kisima takildim. Acaba kadin dogum hastanelerine gidip gorusseniz mi? Bence karsiliksiz yardimci olmak isteyenlerde cikacaktir alt tarafi bir idrar yahu (kan olsa alinmasi daha zor da)

@akil kupuru valla promosyonla gorusebilecek ne zamanim ne psikolojik durumum var :) ztn bu calisma icin milyon yerden izin aldim

@tavsan kadin dogum hastanesinde topluyorum zaten. Simdilik 17 gebe oldu 1 ayda. Zaten 2 gun toplayabiliyorum sadece (ogtt 2 gun yapiliyor)

Bebek eldiveni nasil 12'li paketleri falan oluyor toplu alimlarda daha da ucuza bulunabilir.

Eminönü'ne gidin, toptan bebek eşyaları satan dükkanlara. Ver bana en ucuzundan 100 tane deyin.

Emzik olabilir ama kaç para bilmiyorum.

@want2die ben de aldım ondan heheheh hayatta adres falan vermez benim gebeler

@cosmic üşengeçlikten, kocama sorayımcılıktan falan. yoksa tuvalete dökülecek bi materyalin verilmemesinin açıklaması yok

belki anneye hediye daha dogru olabilir, bu donemde cevrelerindeki herkes zaten bebege konsantre oluyor, kadinligin cok karmasik bir asmasinda bireyselliklerini daha cok hissettirmek icin degisen vucutlarina uygun birsey olabilir, mesela yogun bir krem gibi, bebak'in kremi olabilir.
veya siz kendiniz avon'un zaten kullanacaginiz bir urununden 100 tane alirsiniz, hediyelerini de gebelere veririsiniz. bence hediyeli urunlere bakin. misal kolonyanin yaninda kucuk kolonya gibi.

@mavicorap sosyoekonomik olarak dusuk kesimden bahsediyoruz. Cogu ciddi manada bez alamiyor. Boyle bi durumda bebege herhangi bisey alinmasi, ruj surdugunde kocasinin yollu diye dovmesinden bence daha iyidir

Sadece benim calisma populasyonum icin degil, genel olarak anne adaylari icin de gecerli sanirim dedigim. Hic "aaa bana hediye gelmedi hep bebege" demedim yani. Bebek icin zaten yapilmasi zorunlu bi harcama soz konusu. Ona yardimci olmak daha iyidir

@cosmic onu biliyorum ama kan falan almadigimdan ya da bisey enjekte etmedigimden oyle dusunen kesim sizofrendir. Onlar da olmayiversin :)

hero baby mamalarını beleş dağıtıyorlar gittigimiz hastanede. bedava veriyorlarmış ama kontak bilgim yok.

biri daha sormustu sanirim, sonra bir baskasi ingilizce bir link atmisti. orada anlatildigina gore, kafalarinda kelimelerin imajini olusturuyorlarmis dusunurken. konusmayla ilgili bir sey yok. bulundugu ulkenin dili neyse, yazili ifade ediyor kendini. o sekilde dusunuyor bir de.

merhaba. @bohr atomun dedigi gibi Aklıma takıldı... başlıgiyla sormus bi arkadaş mobilden link veremedim. benim cevap verdigim duyurularda ikinci sayfadaymiş. kısacası var. deaf people inner voice diye aratınca yyahooanswersta kendi deneyimlerini açıklayan insanları okuyabilirsiniz ingilizceniz varsa. bir de black diye hint filmi tavsiye ediyorum.

becerebildim www.eksiduyuru.com

evrim ağacında simgeler halinde olduğu yazıyordu. aynı şey kör insanların gördüğü rüyalar için de geçerli.

dogustan sagir olanlarda konusabilmek icin bogaz ve dudak hareketlerini gorerek ve dokunarak ogreniyorlar diye biliyorum. zamaninda bununla ilgili bir video seyretmistim. (bkz: marlee matlin) var en bilinen ornek, onun konusmalarindan farki anlayabilirisiniz.

imam bayıldı
hünkar beğendi

özellikle hünkar beğendinin hastasıyımdır. yaptığında bizi de çağır diyeceğim ama kesin istanbul'dasındır. :) afiyet olsun.

japonların yaptığı inanılmaz karmaşık tatlı

zor = teknik = moleküler gastronomi
www.youtube.com

İnternetteki tariflerin oranları, ayarları her zaman düzgün olmayabiliyor. Zahmet de zorluğun içinde bence, süre olarak çok süre veriliyorsa, o da zorluğun bir boyutu olduğuna inanıyorum ama asıl zorluğu şu, oranlardan saparsan veya malzemeyi eksik veya fazla koyarsan, yemeğin tadı dandik oluveriyor. Örneğin, bir ton yaprak sarması tarifi var ve bence çoğu tatsız. Bir de şu var, atıyorum iki dakika fazla ocakta tuttuğunda yemek kazık gibi olabilir, iki dakika az tuttuğunda gereğinden sulu olabilir. Aşçıyı iyi yapan şeylerden bir kısmı da göz kararını iyi ayarlayabilmesi, ölçüleri değiştirip çok kişi için yaptığında aynı tadı ve kıvamı tutturabilmesi, aynı yemeği her seferinde düzgün yapabilmesidir.

Yaprak sarması zor bir yemek bence, yediklerimin ve tariflerin %90'ını beğenmediğim bir yemek.

Yaratıcılık da başka bir unsur bence. Bir şefle tanışmıştım; Japon mutfağı ile Akdeniz mutfağı füzyonu uzmanıydı. Yeni tarifler çıkarıyordu. Tarifler olmadan deneye deneye yapması gerekiyor bunları. Bu da zor bir iş olsa gerek.

dışardan bakınca öyle gibi geliyor. tarifi birebir uygularsan aynı lezzet olur diyorsun ama olmuyor. yani birebir yaparsan elbette olur da o iş o kadar kolay değil.

örneği pilav üzerinden verelim; bir sürü etken var. kullandığın pirincin türü ayrı etken,markası ayrı etken. onu pişirdiğin tava/tencere ayrı etken, kavurduğun yağ ayrı etken, o yağda ne kadar süre kavurduğu ayrı etken, hangi ısıda kavurduğun ayrı etken,tuzu baharatı ayrı etken, eklediğin suyun tadı/miktarı ayrı etken, içine kattığın şehriyenin tadı/pişme oranı ayrı etken, kapağını kapattıktan sonraki pişme süresi ayrı etken hatta piştikten sonraki dinlenmesi süresi ve dinlendirme şeklin bile ayrı etken.

ama sen bunu bir yemek tarifinde; 1 su bardağı pirinci şehriyeyle birlikte az yağda kavurup üstüne su ve tuz ekleyip pişirin diye görüp en fazla miktarlarını biliyorsun.

bence iyi yemek pişirmek öncelikle yemek yapmayı sevmek ve merakla ilgili. hijyen,pratik,malzemeden anlamak ve gerekli eşyalara sahip olmak da önemli diğer özellikler.

ha bu arada zor yemek istiyorsan, falafel dene, pilav dene, lezzetli biftek pişirmek de zordur bence.

o fuzyon mutfak/molekuler gastronomi/ileri teknolojikli aletler kullanilan yemekleri haric tutarsak, bildigimiz yemeklerden zor olanlara ornekler rica etsem?

imam ve hunkari not aldim.

içli köfte bence kesinlikle zordur. kızarması yada haşlaması fark etmez. o şekli vermek patlatmadan pişirmek. doğru hamur kalınlığı falan.

özellikle biçimsel yemekler zor olabiliyor. rulo pasta yapmak mesela. evde kusursuz biçimde o ruloyu dağıtmadan yapabilmek çok zor.

baklava. yufkaları sen açacaksın ama :)

Yumurtayı pişirmeden karıştırman gereken sıcak harçlar zor oluyor.

Hollandaise sos bence zor. Kivamini tutturana kadar en az 4-5 deneme yapmistim da hala istedigim gibi olmamisti aslinda. Bunun disinda neredeyse butun mutafklardan yemek yapabiliyorum kolaylikla. Ozel ilginiz varsa biraz da kurs kovalarsaniz super yemek deneyimleri edinebiliyorsunuz zaten.

pilavim iyidir. biftekte gelistirebilirim kendimi.
falafeli ve icli kofteyi de yaziyorum.
hollandaise sosu eggs benedict yaparken denemis olacagim.
yaprak sarma omur torpusu. ama yapabiliyorum.
pasta ve tatlidan uzak durmam gerek :(

sahanda yumurta

ben çok zorlanıyorum sdfds
26E

tabiki de mantı. hamuru tuttur, ince aç, ufak ufak kes, güzel katla, hamur yapmadan pişir. bence zor. bunu da deneyebilirsin.

birseylerin kesilmemesi, formunun bozulmamasi gereken seyler zordur. misal sifirdan (bkz: rulo pasta) yap. o kek hamurunu kirmadan rulo yapmak maharet ister. herkes guzel bir pasta kremasi yapamaz.
yine terbiyeli seyler zordur bu acidan, iyi yapamayanlarinki kesilir. mesela (bkz: eggs benedict) benim favori kahvaltilarimdan ama ancak senede bes kere falan yiyebiliyorum, cunku dogru malzemeyle iyi yapan yer cok yok, cunku hem yumurtalarin kivami, hem de (bkz: hollandaise sos)un kesilmemesi onemli. tabi butun bunlarin yaninda tat da cok onemli.
icli kofte de el becerisi isteyenlerden fakat bence yukarida saydiklarima nazaran daha kolay geliyor.
edit: benden once yazmislar. kazananlar belli, rulo pasta, eggs benedict ve icli kofte.
eger ikinciyi ust uste on kere kusursuz yaparsan zaten isi gucu birak asciliga basla derim, zira turkiye'de duzgun yapabilen kisi sayisi bir elin parmaklari kadar bile degil.

edit: duyurudan soruya cevrildi. sorry.

o esra eroldaki tayfa esra eroldan önce de öyleydi. annene sor anlatır evlenmek için şu kadar bilezik, şu kadar çeyrek isteyen kızları.

90lara oranla statümüz değiştiği için bu tarz insanlarla çok muhatap olmuyoruz. ben mesela çocukken köyde büyüdüm etraf böyle insanlarla doluydu. başlık parası da değil bu ha sadece geline alınmalık.

Eger izlediginiz, gördügünüz, tanik oldugunuz seylerin, programlarin, cevrenizdeki ciftlerin, akrabalarin hepsini ask saniyorsaniz, size aciyorum.

ha ama iliskiler diyorsan, evet, tinderindan programlarina hepsi yozlasti, sacma sapan seyler haline geldi. 13 yasinda kuzenim es zamanli 4 sevgili idare etmeye calisiyorken, yalniz kalamayan arkadasi olmayan herkes sevgili yapmaya calisip birbirlerini dinlemekten, sevmekkten acizken, birlikteyken dahi nasilsa ayrilacagiz diyerek emek ve özen göstermekten cekinen, icine, hatta tipine bakmadan pozisyonuna, statüsüne, cüzdanina bakiyorken, seksi ödül ve ceza olarak kullanip baska hicbir seye sahip degilken, sevgilisiyle özelini her yerde anlatarak bunu bir oyun, bir yaris, bir zafer olarak gösterirken, iliskilerinde skor tutup birliktelikten ziyade rekabete dönüstüren, yozlasmis sevgi anlayisinda aldatmayi, baskalariyla flörtlesmeyi hakli göstermeye calisirken, her türlü sosyal medya aracini "yürümek" olarak görürken insanlarin kacirdigi, anlamadigi, algilayamadigi, yasayamayacagi seylere üzülüyorum.

Yazik.

Cidden cok yazik.

Bu ortamda tutunmak, kendi prensipleriyle arayista olmak zor, ama bunu da "o kagidi yiyen nesil olduk" seklinde kabullenmenin mantigi yok. Sadece baskalarinin carpik, sacmasapan iliskilerine (?) özenip, kendini kücümseme. Asil yalnizligi, saglam durusunu, buram buram makyaj altindan siritan soysuzluklara özenme. Kendi yolundan, devam.

Azinlik degiliz özünde, sadece sesimiz digerleri kadar cikmiyor, cikmayacak. Bir baskasinin bin selfie tagine, bin programina karsilik seninle ayni kafada belki birkac insan taniyacaksin. O zaman da birakmayip, cevrende tutacaksin öyle insanlari.

yahu esra erol'da ask ne gezer? siz aski o programin ve ona mudahil olanlarin/ takip edenlerin yakinindan gecen birsey olarak dusunuyorsaniz, tabiiki ask o paralel everenin her unsuru gibi satiliktir. o evrende din de satilik, bekaret de...
siz bunu kadinlarin asagilayan bir duruma nasil indirgiyorsunuz ben bunu anlamadim.
o programa cikan ve o programdaki gibi hayat arkadasini agirlikli olarak dis gorunusune/yasina/usturupluluguna gore secen her erkek ve kadin maddi bir cikar pesindedir. birisi et alip satar, diger statu... bu durumda suclu bir grup varsa, ezilen kadindansa ezen erkegi kabahatli bulmak daha dogrudur.
akli basinda insanlar mutlu ve gururlu iliskilerine devam ediyorlar, aski kirletenlere inat.

aşk başka evlilik başka. evlilik programına katılarak, siparişle/görücü usulü evlenmek bambaşka.

evliliği insanların sosyoekonomik olarak kendilerine daha iyi yaşam sunma fırsatı olarak görmek doğal değil mi? miras, ortak mal/kazanç/geçim, çoluk çocuğun geleceği bunlar gibi unsurlar dahilinde evlendiğinde yasal olarak sosyal haklarını koruduğun için toplum ve hayat şartları insanları evliliğe sürüklüyor. yoksa muhafazakar olmayan her birey evlenmeden de aşkını doyasıya yaşayabilir.

evlilik programlarına katılan kişileri oturup analiz etmek gerekir. örneğin genç/başarılı/güzel&yakışıklıları görünce yadırgıyorsun. bunların bir kısmı televizyona çıkmak, ünlü olmak vb. amaçlar taşıyarak çıkıyor. genel olarak benim algıladığım: çoğunlukla eşinden boşanmış, eşi vefat etmiş, belli bir yaşı geçmiş ve genelde çok güçlü durmak zorunda kalmış, tek başına çocuk büyütmüş vb. zor hayat şartlarından yorulmuş ve rahata kavuşmak isteyen insanlar katılıyor. bu da biraz evliliği dediğim gibi artık birisinin de onu düşünmesi, rahatlık sunması, en azından o yaştan itibaren güzel bir hayat yaşatabilmesi kriterlerini ön plana çıkarıyor ister istemez.

Otur oturduğun yerde

Ne kararı bu

@Frederick, Taksim'e gidip gitmeme kararı. Bi nevi halk oylaması.

@duyulmasi gerektigi kadar, evde de olur ama hava çok soğuk değil diye dışarıyı düşündüm.

gitme hava çok soğuk, al nevaleni evde iç.

Bana da ısmarla lan. Ya da benim yerime de iç. Yarasın.

bence once evde bir tane ic, sonra disarida icersin bir tane daha, hayat pahali, zevk almak icin cok cok icmeye gerek yok.

Disarda ic ama taksimde icme.

Otur evde ic.

Sayenizde evde yudumlandım.

@kuehles blondes, tavsiyen var mı?

Besiktas, kadikoy, ortakoy, bebek.. En kotu alirsin birani, oturursun sahilde, bogaza karsi. Ohhh.

Keske yapabilsem su anda oyle bir sey.

ayni kizartma sirasinda bile bazen degistiriyorum. 1 den fazla asla kullanmiyorum. zaten kirk yilda bir kizartma yapiyorum. acikcasi kizartilabilir, yanma derecesi yuksek yaglar sagliga zararli oldugundan kizartma kadar kanser yapici birsey yok. yakin zamanda hatta WHO galiba yeni bir bildiride bulunmustu.

yağ var diye 2 gün üst üste kızartma yapıyorum öyle atyıorum

Bir kez. Yağ zaten ilkinde yandığı için ikinci defa kullanmamak gerekiyor.

Kızartma yapmıyorum ama hiçbir koşulda yağı 1 defadan fazla kullanmam.

Bir kez. Sadece aynı anda patatesten sonra köfte kizartabiliyorum bazen. Çoğu zaman onu da yapmıyorum.

1

idit:1 lt yağ mı? yuh. o kadar koymuyorum.
ayrıca kullanılmış yağları biriktiriyorum, bizim muhtarlık alıyor, bir yerlere veriyor. lavaboya boşaltmamak lazım, çevreyi çok kirletiyor çünkü.

ve evet, dışarıda da kızartma yemiyorum. burger king gibi çöpleri ise hiç yemiyorum.

Arkadaşlar anlıyorum sağlığınıza çok düşkünsünüz ama çok mu zenginsiniz ya hu? kızartma için 1 litre yağ harcamak lazım en az.

E her hafta kızartma yemiyoruz, kırk yilda bir 2 patates kizartiyorum ben. Onda da çok fazla yağ gitmiyor sanki. Keza yanında köfte yapacaksam da azıcık yağ yeterli. Ayçiçek yağını da bir tek kızartma için kullandığımızı farzedersek bir litre yağ bize 4 5 ay gidiyor en az.

Kızartma zaten sağlıksız yağı iki kere kullanmak daha fena.

yok öyle bir şey yahu naaptın geniş bi tavaya silme yağ koyduğunda 1 büyük patatesi kızartabilirsin

@neira kızartma tenceresi kullanıyorum ben.

1 litre mi? ne luzumu var...

sadece patatesi 2-3 kez kullanıyorum. onun dışında tekrar kullanmıyorum.

benim annem de 2-3 kez kullanıyor yağı.

2 kere. Kirk yilda bi canim cekerse patetes kizartiyorum zaten o kadar.

şimdi şöyle bi durum var, kızartmanın yağ çekmemesi için bol yağ gerekir. tutumlu anneler 2-3 kez kullanır, tekrar kullanıma sağlıksız derler ama kızartma da sağlıksız.

kızartmanın yağ çekmemesi için yağ kızdıktan sonra gıdanın yağa konması gerekir

monako prensi misiniz olm hepiniz :))

3 max 4. biber patlican zart zurt olmussa daha az.

hatta mumkunse patates ve digerlerini ayirin.

Bir kere kızdırırım, önce patates sonra kabak sonra patlıcan en son da biberleri kızartır altını kapatırım. Kalan yağ soğuyunca pet şişeye ordan da yağ toplama kutularına. O yağı bir daha kızdırmam.

burgerking gibi fast food dan hiç yemeyin o zaman

kızartma içinde 1 litre yağ harcamak lazım diyen arkadaşım, 1 litre yağ kaç para allah aşkına. 10 tl olsun ne farkeder?

çok kızartma yapmam ama 1 defadan fazla kullanmam.

eggs benedict, deneyemedim hala

Domatesi küp küp doğrayıp, avokado'yu da dilimleyip salata yaparsın. Yanına da 2 yumurtaya azıcık süt de koyup tereyağında omlet yaparsın. Oh mis!

Fırında veya tavada yumurtalı kaşarlı eppek. Süt koyarsan azcık,ağırlığını alır yumurtanın. Biliyorsan krep de olur

eggs benedict zaten bu malzemelerle yapilamaz, herkes de yapamaz. aralarinda en guzeli sagliklisi menemen. sut ile avokado dursun kenarda sabaha kullanabilirsiniz. avokadodan en basit guacamole olur, isterseniz tarif yazarim.

muz da al, muz ile yumurtayı karıştıtıp crepler yap.

avokadoyu zeytinyagi ve sarmisakla karistiralim; cunku galiba yogurdumuz yok. yanina soyulmus kup domates, varsa peynir, zeytinyagi ve nane karistiralim. yumurtalari da sahanda tereyagiyla pisirelim.

o muzlu krepleri hiç sevmedim :/ ama normal krep yapabilirim hatta pankek bile yapabilirim hehehehe :D ama pankek yaparsam yanında çok fazla reçel ve peynir yerim o da güzel olmaz :/

la noix stayla eggs benedict yapim bari oğlan izin verirse

@mavicorap esas ben yazayım sana guacamole tarifi :P (git:#773750)

edit: git yapmayı beceremedim
www.eksiduyuru.com

malzemeleri küp küp doğrayıp süt de ekleyip omlet yap mis gibi. yanına da çay iç.

Aynen! Yeme öyle şeyleri. Ben en sonunda vegan oldum. Daha da iğrenç şeyler söyleyeyim. Artık insanlar ölünce hemen çürümüyorlar! Koruyucu katkı maddeleri artık vücüdumuzda da var. Toprakta uzun süre geçirdikten sonra ölüler çürüyormuş!

bende yok. sosisi kokusu yüzünden pek sevmem, ona rağmen bi tavaya atıp kızarmaya başladığı andan itibaren canımın içi olur. bebeyim. salam saçmasapan bi ürün bence, o yüzden tercih etmiyorum. tadını sevsem onu da yerim. sucuk bahsini ise hiç açmayalım. peptik ülserim var, üst üste iki gün baharat yesem midemin kanadığını hissediyorum ama beni sucuktan ve turşudan vazgeçirebilen olmadı. olmayacak da. SUCUK FTW. "oğlum saçmalama, seni sevenleri düşün" demeyin. sucuk > herkes

var tabiki. salam sucuk sosis yemeyeli yıllar oldu. taze sıkılmış olsa bile meyve suyu içmem. şekeri çikolatayı çok azalttım. yumurtayı sadece free range alıyorum. sütü sadece günlük süt. yoğurdumu kendim yapıyorum. sadece zeytinyağı ve tereyağ kullanıyorum. tereyağını da kayınvalidem yapıyor o da doğal yani.

bu mantikla hicbir sey yememek gerekiyor.

organik tarimla ugrasan tanidiklarim oldu, bahceden koparilan bir sey ile markette buldugum bir sey arasindaki farklari farketmek zor degil. her türlü tonlarca katki maddesi tüketiyor, dogal bir sey neredeyse tüketmiyoruz.

sekerli herhangi bir seyde seker kalmadi zaten artik, iceceklerin cogunda ne oldugu mechul. islenmis yag ve islenmis et, zaten apayri bir konu.

savasmiyorum ben artik. makul ve iyi olduguna inandiklarimi yiyorum, ama eger dogalina inersem acliktan ölürüm.

kesinlikle hak veriyorum, fakat fabrikasyon olmayan ürünlere yanaşmadan ne kadar uzun yaşayabiliriz ki.?

Ben zeytinyağı ve tereyağı konusunda takintiliyim. Eve kesinlikle margarin sokmuyorum. Salam sosis zaten et yemediğim için yemem. Fast foodlarda kırk yılda bir balık burger yerdim, ondan da midem bulandı. Yıllardır o zincirlerden patates kızartması bile yemem.

Süt ve yoğurt konusuna çözüm bulamadım bir tek.

geçen ay cafede yediğim ayvalık tostunda zehirlendim artık yemiyorum daha önce de zehirlenmiştim sosisten. bana ders oldu.

Ya benimkinkn saglikla ilgisi yok. Bilmeyenler vardir belki, doktorum. Yani oncesinde de biliyodum ne saglikli ne degil. Niye bilmem ama tiksindim bi anda. Takinti gibi

Dun mesela pizza soyledik salamli olandan 1 dilim yedim onu da cikarmamak icin zor tuttum kendimi :/

Gecen ay ispanya'daydik. Chorizo falan yerdim onceden simdi ne chorizo ne jamon, yiyemedim. Gebeyken bile jamon yemis kadinim ben :p

Sucuklu yumurtayi sevmeyi ozledim!

kola da içiyorum
salam sucuk sosis de yiyorum oldukça sık.

bilmiyorum yani her besine böyle bakarsanız evde üretip yetiştirmedikçe bence hiçbir şey yiyemezsiniz. bana fazla geliyor bunlar. bahsedilmeyen kim bilir nelerin içinde ne vardır ne şekilde yapılıyordur? sosisi salamı kesince halloluyor mu acaba?

yok. çöp versinler, eti çiğ versinler yerim tiksinmem. yiyecekleri aldığım yerlere dikkat ediyorum. param yoksa da ucuzuna, adisine kaçmıyorum, almıyorum. çünkü ona bakarsan ne meyve ne sebze yememen lazım. her şeyde bir şey var.

he bir de ekstradan tavuk çok severdim ben. tavuk döner olsun tavuk yemeği olsun tavuklu herhangi bişi farketmeden yerdim. ama şimdi bi tiksinti geldi. geçen yedim tüm gece sanki çıkartacakmışım gibi geldi. midem almıyor artık tavuğu.

Okurken duyuruyu ben yazdim sandim bir an. Ben hic et yiyemiyorum ki onceden hapur hupur tuketirdim simdi markette gordugumde bile midem bulaniyor. Bundan 7-8 yil evvel tavuktan tiksinmistim bir arkadasim saolsun sonra aramiz duzelmisti ne oldu bilmiyorum yine yemiyorum.Isin garibi canim da istemiyor.Sakatat hic yemem istesemde yiyemem annem yaparken bile kacardim evden. Bir de ekmegin icine dayanamam agzima kucucuk gelse ogurmeye baslarim cocuklugumdan beri boyle hele islaksa falan kesin kusarim iyyy tuylerim diken diken oldu suan.

sucuk dısında yemem. hele piliç salam derseniz kusarım direkt. ama sucuk baska guzel... sucuk can....

Kaliteli olduğuna inandığım firmalarınkini ve de ev yapımı sucuğu yerim. Ama salam ve sosis saçma geliyor. Hayvanda o renkte et yok arkadaş, mümkün mü öyle bişeyin kimyasal olmadan olması?

şöyle bir takıntısı olan biliyorum gıda mühendisi ve çevre mühendisi 2 kuzenim var, gıdacı zaten içinde olayların da çevreci olan da fabrika denetimine gittiğinden biliyor kısaca paketli hiçbir şey almamak lazım, almayın diyorlar bize, çocuklar öyle bir tiksinmiş ki, dışarıdan yemek yiyemez haldeler. çevreci olan zaten güzel yemek yapardı, bi yerden sonra evlendi hatun yapsın diye :P bilmiyorlar mıydı biliyorlardı ama demek görünce daha farklı. seninki de DSÖ deyince daha farklı olmuş :) bilip yapmadığımız pek çok şey gibi bu da galiba. (doktorun dediğini yap, yaptığını yapma)

benimki pek tiksinmek de değil (ne bulsam yerim aslında) bazı şeyleri zaten hiç yiyemedim (hazır yoğurt mesela ben 32 yaşındayım daha 2 kase yememişimdir) bazılarını da yaş ilerledikçe yiyemiyorum. fast food burger filan zaten ömrümde yemedim, pizza da pek yemem, konyalıyım etli ekmek hepsini döver bence. damak tadı meselesi. daha bi böyle geleneksel bir yanım var benim. fakat çocukken kolaydı meyve suyuydu içerdim, gofret neyim yerdim mesela şimdi şekeri hem çok tatlı geliyor hem bir tuhaf geliyor ve tüketemiyorum çikolatayı kilo kilo yerdim, artık çok az yiyorum. ürünlerdeki değişiklikten mi bendeki değişiklikten mi bilmiyorum. kola içsem kusacak gibi oluyorum.

ama bak hala pattes kızartıyorum ve sucuklu yumurta yapıyorum bakalım bunlar nereye kadar gidecek.

ben genelde çiğ tüketiyorum sucuğu. bir ikincisi hangisi daha yağlı ve yumuşaksa onu yiyorum. daha ziyade kasaba yaptırıyorum sucuğu.

açıkçası içindeki katkı maddeleriyle hiçbir sıkıntım yok. tadını güzel yapıyorsa konulabilir bana göre. 30 yaşımdayım, bıraksalar çiğ et yiyeceğim; böyle şeyleri asla takıntı yapmam. mevzu bahis et olunca gözüm dönüyor.

organik ürünleri sevmiyorum ben. endüstriyel olayı her zaman daha cazip geliyor. şu ana kadar en ufak bir etkisini de görmedim. hamd olsun bünye sağlam demek ki.

care pastirma:)
salam sosis zaten cok sevmem, sucuk severim ama nadir yerim, iyi markadan yerim. bir de simdi burgerlere bacon yerine koyduklari kuru ey var ya, onu seviyorum ama o da nitratla islem goruyor galiba. ayni sekilde japon mutfaginda nitratla isleme cok yapiyorlar.
tembel bir insan oldugumdan cok iyi yemek yapmama ragmen disaridan daha cok yiyorum ama hep guvenilir yerlerden yemeye calisiyorum. cunku butun icerik beni kuskuya dusuruyor.
misal bu pazar yine brunch a gittik, bir kere o pazar brunchlarinda hep salam dahil ediyorlar ya, onu koymayin diyorum, onun yerine tae biseyler istiyorum, salatalik, domates vs gibi. fakat benim birsey secmem hep sorun oluyor. cunku yumurtali birsey istesem, acaba yumurta organik mi? bitkisel yem ile mi beslendi? serbest dolasan tavuklarin yumurtalari mi? sonra sucuk varsa menude acaba hangi marka? ekmek varsa hangi ekmek? mayasi ne? unu ne? yani sorularin hepsi birbirini kovaliyor, caydan kahveye tuzdan bibere sonsuz sayida soru sorabilirim garsona fakat elime ne gececek? bir kere turkiye'de hizmet sektorunun cogunlugu yalan soyluyor, kac kere sahit oldum. onun disinda hersey iyi marka olsa bile hazirlanma kosullari guvenilir degil, zira turkiye'de yemek sektorunde calisanlar icin zorunlu egitim yok, yemek hazirlama ve saklama konusunda bilimsel bilgi mevcut degil. bu da bir yana ahlak mevcut degil. restoran iyi olsa bile, garsonun birazonce yere dusmus ekmegi iceri geri gitmeye usendiginden tekrar ekmek sepetine atmayacagina ben guvenemiyorum.
valla iste yazdikca ortaya cikiyor, fakat yiyorum disarida, bir yandan bunlari dusunuyor, bir yandan da tembellikten dolayi hep disarida yiyor hem de eve soyluyorum.

%100 değil ama büyük oranda yememeye çalışıyorum. Yemeğimi kendim yapıyorum. Arada kahvaltıda sucuk kaçamağı oluyor ama o da yılda 3-4 defa falandır. (Gerçi şimdi sen deyince deli chorizo istedim) Fast food alışkanlığım yok yıllardır. Olabildiğince organik almaya çalışıyorum. Kolam yok, hatta ayran ve sudan başka haftada bir salep içiyorsam o.

baştan söyleyeyim, 59 kiloyum.
salam, sucuk sosis yedim eskiden şimdi yemiyorum, belki güvenilir sucuk bulursam yerim.
(lokasyon ve para anlamında) imkânım olmasına rağmen bu güne kadar hiç hamburger, çiğ köfte, bardakta süt mısır, pizza, midye, sokak pilavı yemedim.
kola da içmiyorum 6 yıl olmuş, arada fanta [kola değil bu meyveli gazoz :)], maden suyu...
yapılışını görsem lahmacunu da bırakabilirim.

Salam ve sosis yemeyeli epey oluyor. Orvital dışında tavuk yemiyorum. Ürünlerin paketlerini inceliyorum, glikoz şurubu varsa kesinlikle almıyorum. Zincir burgercilerden kesinlikle yiyecek almam, ille de yiyeceksem Nusret Burger tarzı yerleri tercih ederim. Bir de m&m'i bıraktım bağımlılık yapıyor :)

Salam, sosis oldum olasi sevme!. Sucuk severim, onu da kaliteli marka almaya calisiyorum, nadir tuketiyorum.

Amerikan fastfood yemeyeli yillar oldu. Fast food yiyeceksem doner yiyorum. Hamburger istersem, iyi bir hamburgercide yemeyi tercih ediyorum.

Hazir meyve suyu icmiyorum, kola da cok nadir tuketiyorum.

c3, fiesta falan bakabilirsin.

tam olarak ben de böyle bir araç bakıyorum. c3'e çok sıcak bakıyorum, onun otomatik ve benzinlisi nasıl yakar yedek parçası nasıldır bilir misiniz?

2004-2006 arası Mazda 3 Dynamic. Otomatiği sorunsuzdur, o paraya alınabilecek en konforlu/dolu araç. Sadece biraz fazla yakar. 32-33 yazarlar, pazarlıkla alırsınız temiz bir tane. Otomatik vites araç almak risklidir; gereken testleri yaptırıp alın. Ayrıca otomatik viteslerin 50 tane çeşidir var, çoğu da sorunludur. Aynı araçla ilgili yorumları da okuyun mutlaka.

tam otomatik benzinli 2005 civari opel corsa, triptonik olmayan. oldukca az yakiyor, hic sorun cikarmiyor.

honda jazz bulursanız iyidir, az yakar. ama en az 10-11 yıllık olur tabii bulduğunuz.

hastane.gazi.edu.tr

adam akilli yaptiracaksaniz, tamamen ozel hasta kabul eden ahmet zileli var, kendisi gercekten tepeden tirmaga herseye bakiyor, teshisi konulamayan birseyler varsa gerekli yerlere yonlendiriyor, vitamininden antiparazite butun detaylari hallediyor. biz gittik cok memnun kaldik.

tinypdf 32 bit için free imiş benim pc için full satın almak ister misin diye sordu kuramadım o yüzden. başka bir program önerin var mı :/

foxit e bakabilirsin, siyah beyaz secenegi var mi bilmiyorum ama benim favori readerim.

O eski akbiller çöp de Karaköy'den İstanbulkart'ı yenileyip içindeki bakiyeyi aktarabilirsin.

Istanbul kart kılıfları var ya plastik. Yenisini alana değin onun içinde kullan?

çipi zarar görmemişse kullanmaya devam edebilirsin. öğrenci akbillerinde kız kulesinin oralarda çip. diğerlerinde nerde bilmiyorum :(

hadi ya akbil cop mu oldu? tuh tuh, ben de belki ihtiyac olur diye anahtarlikta tutuyodum, e giselerde hala akbil icin yer var ama?

aslinda riskli bolgelere girmedikce karda dusmek cok zor. cok uzuldum kolunuzu kirmaniza :( ben genelde yokus olmayan ve buz tutmayan yerleri tercih etmeye calisiyorum kislari.

kardan korkuyorsaniz en az 2 hafta hayattan kopuksunuz istanbulda, hele hele gecen yil daha uzun surmustu sanirim, yolunuz acik olsun :)

bu arada su gunlerdeki kar durumu icin: forum.donanimhaber.com

korkunun üzerine git. buzlaşmadıktan sonra karda yürüyebilirsin, sıkıntı olmaz. buz tabakalaşması olduğunda da karlı kısımlara basmaya çalış. daha az kaygan olur. ve ellerin cepte olmayacak.

@fakyoras ben çok kolay düşüyorum karda , pek yokuş bir yer de yok güzergahımda kadıköy rexx sinemasının karşısında kırmıştım kolumu . bütün arkadaşlarımın da eğlence konusu oldu kar yağmaya başlayınca telefonum çalmaya başlıyor .

kaliteli bi outdoor bot alıp karın keyfini çıkarmayı yeniden öğrenin bence.

oo black jack.

Karda yürürken ellerini ceplerinden çıkar.Düşersen ellerinin üzerine düşersin.

@glamdr1ng harley botla düştüm ,gerçi düşünce kızdım onları attım cat aldım . şehir kramponu da aldım takıyorum botuma ama sanki başka bir şey benim derdim .

@hebanon ellerim cebimde değildi belki de bu yüzden hem bileğim hem de kolum kırıldı .

Bende de var yalnız değilsin .düşmedim pek ama sevmiyorum karda kışta dışarda olmayı . Uzun boylusundur muhtemelen . Yaşlılar bile benden hızlı yürür genelde karda. Çok temkinli giderim :) bu arada yanında bir çift çorap tası , çok işe yarıyor buzlanma vs olduğunda ayakkabına geçir kaymayı önlüyor

ben de en son sevdiğim kadını, yıllar önce karlı bir istanbul sabahında son kez 559c denen otobüsün içinde görmüştüm. Hava soğuktu ve ben 20 dk önce ellerini tuttuğum kadını son defa gördüğümü bilmiyordum. karı sevmiyorum anlayacağın.

@lilidance ayakkabıya çorap takma konusunu duymuştum ama denememiştim sokağa çıkmam gerekirse cebime koyacağım botuma geçireceğim bu defa çok sağol

@a darkness coming sen de benim gibi kar yağan günlerde haberlerde " çocuklar çok sevindi eğlendi" kar haberlerinden nefret ediyorsun o zaman . kötü anılar geliyor aklına benim de numune hastanesinde alçı odasının kapısında ıslak kıyafetlerimle sıra beklediğim o soğuk karlı gece geliyor aklıma sadece .
yalnız olmadığıma sevindim.

ben de öyleyim ya. evde olduğumda izlemeyi falan çok severim ama bi yere gideceksem stres yaparım. mesela geçen karda, sabahın 6 sında falan yola çıkmak zorunda kalmıştım. kapkaranlıktı. bata çıka iki adımlık yeri çok yavaş gittim. sonra daha merkezi bi yerde de baktım kaldırım buzlu gibi geldi bana hiç hızlı yürüyemem öyle durumlarda. millete bakıyorum nasıl rahat yürüyorlar hıphızlı. ben adeta kaplumbağalaşıyorum. eminim normal hızda yürüsem kesin düşerim.

nasıl ya inanamıyorum, ben 1 hafta önce bulutları gördüm kar bulutlarıydı, henüz hava durumu net tahmin vermezken ben anneanne yöntemiyle evet dedim geliyo, günlerce bekledim bugün çeşitli atıştırmalıklar, içecekler hazırladım film izler gibi camdan dışarıyı izlemek için, güzelce yağarsa yarın okul bahçesi muazzam olur gezerim biraz, erken çıkabilirsem ve istediğim gibi yağmış olursa yıldız parkında dolaşırım diye planlar yaptım, içim gidiyo yağdıkça etrafımdakileri bıktırmış olabilirim ama tutamıyorum kendimi.
sizin için söyleyebileceğim ise çok dikkat ettikçe kayarsınız yürüyüş tarzınızı görmeden bişey söylemek zor ama belli siz adımlarda kendi kendinizi kaydırıyorsunuz sıkıca giyinip, kar botlarını geçirip yanınıza birini alıp benim gibi güzel manzaralı yerlerde yürüyüşe çıkın yanınızdakinin koluna girince dengeyi bulursunuz. sürükler gibi basmayın ayaklarınızı yere sıkı sıkı basın tutunur gibi, zaten öyle yapıyorum diyebilirsiniz ama bence yapmıyorsunuz sivaslının sesine kulak verin:) iyi şanslar.

@pamuk helvalar cebe aynen ben kendi kendimi korkarak kaydırıp düşürüyorum galiba . geçen yıllarda daha evimin sokağından çıkmadan düştüğüm bile oldu .kara basma fikri bile beni korkutuyor sadece kendim için değil herkes düşecekmiş gibi geliyor. kendimi eve kapattığım için gelen arkadaşlarımın ayakkabılarına bakıyorum " ay sen bu ayakkabı ile nasıl yürüdün düşme dikkat et" diye söylenmeye başlıyorum .
bir de senin gibi kar yağdı yaşasın şurada burada dolaşayım diyenleri nasıl kıskanıyorum bir bilsen .

nasıl olabilir ya biraz abartıyosunuz sanki, arkadaşlarınızın koluna girip çıksanıza dışarı kaysanız bile düşmezsiniz biraz etraftakiler güler ama bida görmeyeceğiniz insanlar sonuçta:)

akdenizli bir arkadas vardi universitedeyken, tabi kar falan bilmiyor, ankara ayazinda karinda bana tutuna tutuna yururdu, cok korkardi. hey gidi gunler, verlhasili kelam yalniz degilsiniz. iklim ve kultur farki. herkes bazi seylere cocuktan alisiyor.