Ben ilk filmlerini izledim sevmedim. Diğer serileri de izlemeyi düşünmüyorum .

her şey çok güzel olacak, fasulye gibi filmlerle büyüyenler için söylediğin filmler eziyettir.

Cok kötü

aynı durumdayız. bana hitap etmediklerinin yanı sıra abartıldıklarını da düşünüyorum. dizilerini, filmlerini hep istemsizce izledim, mimiklerim çok az sahnesinde oynamıştır. bana göre komiklik seviyesi de recep ivedik ile aynı. tek farkı şu ki biri tamamen ayılık üzerine işlenmiş bir senaryo, diğeri de "eli yüzü düzgün" tiplerin oynadığı senaryo.

Ben çok seviyorum.

Labalabala leplepleplep hübehübe...
Bu nasıl sevilmez ya :)

Sinema filmleri değil de, işler güçler ve kardeş payı çok daha izlenilesi bence. Tıssssss.

dizileri güzeldi de, filmlerini izlemedim. düğün dernek'i 15 dakika izleyip kapadım.

senin gibi düşünen tabii ki var. seveni de olacaktır, sevmeyeni de.

bunlar neyse de asıl cem yılmaz sevmiyorum deyince şenlik oluyor.

Son birkaç senedir kaliteli Türk filmi çıktı mı ki?

Ben afişleri gördüğümde hep pastel renkli kakofonik dizaynlar, başrol ortada sağdan ve soldan küçülen oyuncularla bütün kadronun resmi, bi tane gözleri fal taşı gibi açılmış adam, bi tane kollarını birleştirip bacağını kırmış trip atan kadın görüyorum.

Ben de sevmiyorum, Cem Yılmaz, Şahan Gökbakar vs filmlerini de izlemedim. Çok kişi filmlerinin vizyona girmesini beklemeyip izliyorsa başarılılar demek ki. Komedi türü benim tarzım olmadığı için ilgilenmiyorum

recep ivedik e -4 hariç- gülen biri olarak bana da hiç komik gelmedi ilk film.

+1

aynen katılıyorum. işler güçler'in en popüler olduğu, sözlükçülerin "gelmiş geçmiş kainattaki en iyi dizi aman allahım böyle bişi olamaz" diye kendinden geçtiği zamanlar birkaç bölüm bakayım demiştim çok itici, yapmacık, sahte ve zorlama gelmişti. özellikle murat cemcir kadar itici biri görmedim hayatımda. filmlerle ilgili düşüncelerim de aynı yönde. nedir bu sözlükçülerin bu kadar yücelttiği diye merak edip duruyordum.

Ben bu adamların yaptığı işlerden herhangi birini 10 saniye bile izlemedim. İsimlerini falan da bilmiyorum adamların zaten. Fragmanlarından gördüğüm kadarıyla inanılmaz itici ve saçma duruyor işleri.

yanıt: "yav ben de solcuyum da bu insanların niye namaz kılmadığını anlamıyorum" diye bir ironiyi ilk defa bir kürtten duydum. her millet gibi onların da entelektüeli ve aptalı var. belki eğitimsizlik oranı daha fazla olduğu için bu tür saçma düşünceler onlardan daha çok çıkıyor da olabilir hatta.

idam konusunda türklerin algılayamadığı fakat kürtlerin bildiği ne var acaba merak ettim. konudan bağımsız yanıtlar mısın?

Var benimde tabi İzmir de askerlik yaptım neredeyse hepsi Kürttü etrafımdakilerin bunlar Türk Devletinin tüm imkanlarından yararlanır tuvalet kapılarının arkasına Kürdistan yazarlar. İşlerine gelince biz kardeşiz Türk Kürt kimse bizi ayıramaz der, arkanı dönünce sırtından vurur adamı. Tek kuruş vergi vermezler, 300 milyar verip kaçakçılık yolunu ezberlemiş katır satın alırlar. Bunlar da benim gözlemlediğim Kürtler.

Nasıl senin gözlemlediğin tek bir Kürt üzerinden aman kürtler böyle özgürlükçü aman kürtler böyle insancıl diyemezsen, benim gözlemlediğim şeyler üzerinden de bir yorum yapamazsın. Bir kişiyi dahi böyle olmadığı halde genelleyip hakkına girersen senden misli ile çıkar.

İnsanlar iyi veya kötüdür. Daha fazlasının üzerinden genelleme yapmak cahilliktir.

@der meister kürt değil kürtler, koca sınıfta 1 tane şiir seven ve kürt olmayan insanın olmaması :/ wtf bence de. Ben size ne gördünüz demedim ki, olumlu şeyler var mı diye sordum, hemen milliyetçilik yaptınız gelip. Bana ne sizin kötü anılarınızdan ya. Sanki askerdeki üniversite okumayan türkler çok normal de kürtlere laf edilmiş burda, hepsi eğitimsiz işte, bunlar konu dışı. Te allam, ispiyonladım cevabını.

türkiye'deki topluluklarla karşılaştırdığımda politik bilinci en yüksek, kendi görüşü çerçevesinde en sağlam muhakeme kuran insanlar olduklarını öğrendim. bu konuda izmirli aydın tipinden 2-3 gömlek, hüloğğ kafasından 5 gömlek, mhplilerden ise 10 gömlek üstün durumdalar.

not: chpsipor.

içtenlik.
doğu insanında var böyle bir şey genel olarak. misafirperverlik, babacanlık vs. benzer duygular. 60-70 yaşındaki kadınlarında bile politik bir duruş var bir de. o bilinçli olma halini de öğrendim.

ayrıca burada yapılacak her nitelemenin milyonlarca insan için genel geçer olmadığını emin olun duyuruyu açan bizden çok daha iyi biliyordur.

pisuvara pislemek..(askerlik)

Kürt duyurularında artış var hayırdır? propagandanız mı geldi?

Yedi sülalem İstanbul, İzmir yerlisi ve Avrupa vatandaşı.


Cevabım: insan olmaları.

ben 31 çekmeyi oğrendim .
tesekkurler

Küçükken yaşadığım şehirde "kürt mahallesi" denilen mahallelerden biri vardı, oralarda çok dolaşmazdık çünkü sürekli kavga çıkardı ve bir kişiye on kişi dalmak gibi bir alışkanlıkları vardı. Ondan sonra aralarından arkadaşlarım oldu iyi çocuklardı benim arkadaşlarım ama genel itibariyle serseri tiplilerdi. Yaşadıkları bir 10-12 binadan oluşan site vardı, oralar harabe olmuştu çok kötü davranıyorlardı yaşadıkları yere, bir park yapılmıştı ve bir hafta geçmeden yerle bir olmuştu. O yaşlarda pek yarar sağlamadılar bana, daha çok korku saliyorlardı etraflarına.

Üniversitede yakın bir arkadaşım oldu, kendisi başta akpliydi, söylediğine göre benimle olan konuşmaları sonucu bundan vazgeçti (bir kere bile buna yol açacak konuşma yapmadım çünkü beni ilgilendiren bir şey değil) ondan doğuda pkk-tsk ve ailesi arasında geçen olayları dinledim bolca, halihazırdaki psikolojisini anlamaya çalıştım, empati duygumu bir şekilde geliştiğimi dusunuyorum bu sayede, kendisini çok severim.

Akrobatik yetenekleri var. Suriyeli kürt sigortasız işçiler vardı bi şantiyede. Beraber çalıştık. Boş kaldıklarında tam bir kürdolimpik şöleniydi. Parendeler saltolar havada uçuşuyordu.

Niye tik yok yea? Küçük yaşta spora yönlendirmenin faydalarını gördüm işte :(

Gozu acik sevisen yahudi'ye katılıyorum. 4 sene güney doğu'da yaşadıktan sonra ırkçı oldum.

öğrenmekten ziyade karşılıksız kötülük kavramını gördüm. yani kötü olmanın bir yaşam tarzı olduğunu gördüm.

hepsi böyle değildir belki. ama gördüklerim bana yetti. yaş 31, trakya.

edit: ya :/ çok seviyorum hepsini, şaka yabtım. lütfen tik at ama :/

@sadakatsiz evet bana da sevdirdiği pek çok kürtçe şarkı oldu bunu unutmuşum :')

Birbirlerini çok desteklediklerini gördüm. Etrafımdaki türkler birbirinin kuyusunu kazmak, yanındakileri aşağı çekmek için uğraşırken, gördüğüm kadarıyla kürtler sürekli birbirine destek olmaya çalışıyorlardı. Bunu fark etmek beni çok etkilemişti.

Tabii ki her insan bir değildir, bir toplum içinde iyiler de kötüler de vardır, kötü örnekler de gördüm ama yukarıda bahsettiğim şey benim için bir ders niteliğinde oldu.

edit: Sorulan soruyu okuyup anlamadan sırf kürt kötülemeye gelmenin olayı ne ya? Şaka gibi. Böyle insanlar sayesinde anlıyorum adamların maruz kaldıkları nefreti.

ya ne kadar nefret dolusunuz ya, ben hiçbir ırkı övmedim ya da yermedim zaten bakın orda demişim eski sevgilim diye, insanlar güzel anıları varsa anlatsın diye bu başlık. Siz ırkçılık yapın diye değil, çevremdeki türk arkadaşlarım onun gibi düşünmüyordu dedim ne yapabilirim, yalan mı söyleyeyim, herkes oooo İDAM GELSİN İDAM GELSİN derken adam bana idamın nasıl bi şey olabileceğini gösterdi. türkler kötü mü demişim nalaka aq ben de türküm saçmalamayın ya. Şimdiki sevgilim de türk so what? Kimse size övün demedi, sizin de öğrendiğiniz bu tarz güzel bişi var mı dedi ama nefretiniz gözlerinizi kör etmiş.

Kaçakçılık yapmak.
Vergi vermemek.
Tuvalet kapısı arkasına yazı yazmak.

Bunları öğrendim kürtlerden bu da cevap değilse artık daha ne olsun.

Insanlarin karakterlerini irka mâl etmek olumsuzken sacma oldugu gibi olumluyken de cok sacma bence

ben güneydoğuda yaşayan biri olarak şunu görüyorum türklerden çok daha fazla muhafazakarlar.

@gozu acik sevisen yahudi o

onceki cevabimi modlar silmis tartisma baslatici diye. ben ayagima basilmis gibi bagirmadim, dostca bir ogut verdim sana. bosuna gerilme herkes ayni diyorum iste. sense asiri sinirlenmissin bu duyuruya. evet bir kisiden yola cikip bir etnik grubu ovmek sacma olsa da buna niye gerildin bu kadar anlamadim. dedigim gibi gordugun ılk turk esnafa gir, hem vergi vermiyodur, hem kacakcilik yapiyodur, hem de musterisini kazikliyodur. napalim yani, turklerden bunlari ogrendik mi diyelim.

@yuzır, aslında ırka mal etmekten ziyade bu ırkın yaşadığı bazı şeylerin onları standart düşüncenin dışına ittiğine inanıyorum, bu yüzden özellikle ırk belirtmiştim.

isim geregi cok kurt gordum tanidim.
hatta kurt kiz arkadasim olmustu ailesi vs muazzam iyi insanlardi.
calistigim kurtler de dindar eli yuzu duzgun milliyetci insanlardi.

bazi tanidigim kurtlerde bolucu namussuzdu. nerde pislik var ordalardi adamlar yemek yedigi yere sican insanlardi.

@jangbogo

Benim gerilme sebebim ne soruyla alakalı ne de içeriği ile hatta ilk cevabım gayet düzgün bir şekildeydi. Benim gerilmem soruyu soran kişinin iki yüzlülüğüne.

kurt asilli halk homojen degil ki...

dersimli ile urfali arasindaki farkla tarih yazilir.

bak daha diyarbekir demedim.

bu arada duyuru'nun cehaleti beni bazen hakikaten cok sasirtiyor.

'90 neslinden korkuyorduk, yakinda 2000 nesli oy kullanacak.

cok yazik.

geri geldim: yukarida biri hala "savasmayi ogrendik" demediyse, hakikaten yazik...

Ne yazık. Herkes tarafında olmayanlar için ne kadar acımasız. Güya artık teknoloji çağındayız ve sevgi kazansın istiyoruz.

Ben Kürt arkadaşlarım sayesinde özellikle müzik alanında çok şey öğrendim. Acıyla beslenen bir tarzları var, bu da damara vuruyor. İnanılmaz şarkıları var. Keza şiirleri de öyle.

Kürt kadınları hakkında var olan ön yargılarım da kırıldı sayelerinde. Doğu'da kadınlar sömürülüyor diye düşünürdüm ama hem gözlemlediğim, hem deneyimlediğim kadarıyla aslında kadınlar hem yuvayı kuruyor, hem de savaş veriyor (savaş = hayat mücadelesi. Birçoğumuz gibi oturup ağlamak yerine sabretmekten taşa dönüyorlar neredeyse) . Kadın her yerde kadın ancak bizim topraklarda Kürtü de, Türkü de, ayrı bir kadın. Yobazlık olayı daha çok kültürle alakalı, ırkla değil.

Lisede Kürt arkadaşım olmuştu o da bana "seninle cephede karşılaşsak hiç acımam vururum" demişti. Zaten bir daha hiç Kürt arkadaşım olmadı.

Ben bunu öğrendim.

ben 101 okey oynamayı öğrendim. bir ara da araba kullanmayı öğrenmeye kalkıştım ama ondan pek olumlu sonuç alamadık :(

gender studies

issiz feminazi yetistirir sonra kdnlara is verilmiyor yhaa .s.s.s

Bir arkadaşım matbaa öğretmenliği bölümündeydi. Her sene 40 kadar kişi mezun ettiklerini ve ancak 2'sinin iş bulabildiğini söylüyordu. Dünyanın en boş beleş bölümü değildir ama işsizlik oranı yüksekmiş. Öyle diyordu.

ne yazık ki sanat tarihi

astronomi, astroloji de olabilir tam adını bilmiyorum. Akbank gişede çalışan arkadaşım var buradan mezun.

Felsefe, tarih, sanat tarihi, jeoloji müh, maden müh, ziraat müh

astronomidir o astroloji olsa duramazdı.

bence de astronomi bu arada. yani boş beleş bir bölüm değil aslen ama işte ülke faktörü. hollanda'da astronomi bölümü mezunu olmak ile türkiye'de astronomi bölümü mezunu olmak farklı tabii.

bunun dışında, arkeoloji, antropoloji, sanat tarihi, latin dili ve edebiyatı da neredeyse mezunlarına işsizliğin kapılarını aralayan diğer bölümler.

bir sürü var, ama en birinci anadoludaki üniversitelerde güzel sanatlar fakültesi. eski bir kız arkadaşım kocaeli ünide fotoğrafçılık okuyordu, en son eskortluk yolunda gidiyordu son durum ne bilmiyorum.

fen-edebiyat fakültesindeki bütün bölümler.

boş beleş demeyelim ama iş bulamıyorlar diyelim. yoksa fiziğe boş beleş demek doğru olmaz.

Felsefe. Tek caren akademisyen olup kendin gibi bos beles adam yetistirmek:)

hepsinin boş beleş olduğunu düşünmesem de fen-edebiyat fakültesi bölümlerinin tümü işsizlik garantilidir.

sanat tarihi

zengin kodamanların kızları okusun diye kurulmuş bir bölüm ama Türkiye'de ÖSYM sınavlarından yeterli puan alamayan kekolar giriyor. Yurtdışında sanat tarihi okuyan insanlar kültürlü, saygın, düzgün insanlar, burada tam tersi.

Biyoloji konusunda sana katılmıyorum.
Yüksel lisansını tamamlayan bi arkadaşım şuan bi kolejde öğretmen gayet de mutlu.

Fen edebiyat fakültesinin tüm bölümleri diyemeyiz. Matematik bölümünde okuyan arkadaşlar eğitim fakültesinde matematik öğretmenliği okuyan arkadaşlara göre daha donanımlı oluyorlar ve kısa sürede iş bulabiliyorlar. Ben daha 1. sınıfken işe başlamıştım. Boş beleş demek zaten imkansız. Kimsenin mesleğini kötülemek istemem ama işletme, iktisat gibi sözel bölümler kaliteli bir işsizlik sunuyor. İngilizce, Almanca haricindeki çoğu dil bölümü (Türk dili ve edebiyatı dahil) işsizlik riski taşıyor. Ben sayısalcı olduğum için sözel bölümleri zor olarak görmüyorum. Buna hukuk da dahil. Tıbbın belli bir kısmı da dahil.

@megalomaniac biyoloji'ye katılmayıp yüksek lisansını tamamlayıp kolejde öğretmen olma örneği ağır ironi içermiyorsa çok komikmiş :)

Biri de dememiş ki çevre mühendisliği diye.

Fen Edebiyat +1 özellikle sözel bölümleri. İki yıllık meslek yüksekokullarını okuyun ve iş sahibi olun burada 4 sene ve çok daha fazlasını tüketmektense.

goodz +1

Hadi işletme neyse de iktisata sözel bölüm diyen arkadaşları gördükçe ufkum açıldı, bir ara her iki lisansın müfredatını atayım da onlar da ayni aydınlanmayı yaşasınlar. Bu bölüm mezunları İş hayatında sayısalcıyım diye geçinenlerden daha çok hesap kitap işi ile uğraşıyor, daha doğrusu hayatlarına işliyorlar.

Bunun haricinde işletme ve iktisat olduğunu düşünmüyorum, üstüne ne kadar koydukça o kadar yol alınan bölümler, kaldı ki işletmenin çok geniş bir iş skalası var. Asıl fikrimi beyan edeceksem olursam kamu yönetimi ve öğretmenlik olduğunu düşünüyorum. Atama işleri malum, iş bulmaları tamamen tesadüf olarak ilerliyor desem yeridir.

Hepsi +1

Duyuruyu da silmeyin olur mu

İletişim fakültelerinin tüm bölümleri.

@sytemofadownmanyagi, kardeşim ben makine mühendisliği okuyorum. İktisat bölümündeki derslerin yarısı hukuk dersidir. Senin atacağın üç beş sayısal dersle benim ufkum açılmaz. O derslerdeki matematiği biz okulda ön bilgi olarak görüyoruz. İş hayatında bir mühendisten çok matematik kullandığını iddia etmek? Çok iyiymiş. Çok basit bir makine parçası üretimi için bile sayfalar dolusu mukavemet hesabı yapıyoruz. İşin termodinamik, ısı geçişi kısmına girmiyorum bile. Lütfen mantıklı argümanlarla bölümünüzü savunun.

@disaendium sayılarla olan bağınızın kelimelerden daha sıkı olduğu yazdıklarımı anlamadığınızdan çokça aşikar. Size iş hayatınızda başarılar dilerim :)

bizde eğitim fakültesi diye bir şey var..y.dışında ise genelde, fen fakültesi okuyup öğretmenlik yapmak için ayrıca eğitim almak var. süreç içinde öğretmen oluyorsunuz. kadrolu olana kadar seneler geçiyor vb.
o yüzden aslında biyoloji okuyup formasyon almak veya eğitimde yüksek yapmak, öğretmen olmak için saçma bir durum değil. illa bilim y.lisansı olmak zorunda değil. fen fak. okuyanların kariyeri. argesi bilimi olmayan bir ülkede fen fak. okumak çok iyi olmuyortabi. fen. fak. mezunuym bu arada:) genetikçiyim, işsizlik sorunum olmadı orası başka.
Ama bu bölümleri boş beleş olarak görmüyorum. zira aslında müfredatları dopdolu ülke iş veremiyorsa, bu bambaşka bir durum. gıda mühendisliği de mesela işsizlik garantili oldu artık ama babalar gibi bölüm. istatistik, ekonometri resmen hardcore bölümler ama iş yok...bir de tabi işsizlik garantili bölümlerde giderek profil düşüyor, profil düştükçe mezunlara duyulan saygı azalıyor ve alan dışı iş bulma şansı da düşüyor. kısır döngü.

benim kafamın almadığı bölümler daha çok sosyal, edebiyat, iletişim, tasarım, işletmenin envai türevleri, medya, görsel ne biliyim ne gibi bölümler. 4 sene bu okullarda ne okutuyorlar, sıkılmıyorlar mı diye düşünüyorum hep.

@sytemofadownmanyagi, yok yok, gayet iyi anladım ben. Size de başarılar. :)

ayrıca öğretmenler atanamıyor diyen arkdaşlara vallahi yuh diyorum artık ya.
fizik, almanca gibi, en atanmayan bölümün öğretmenleri bile bir şekilde atanıyor, bizimkilerin hepsi atandı. dinci, sınıfçı, inglizceci, okul önceci iseniz zaten sınava girseniz atanıyorsunuz.

başka kimse öğretmenler kadar ağlamıyor, hepsi bu.
sülalem öğretmen. dersini 3 güne toplayamazsa müdürle kavga eden insanlar bunlar. hayatları ağlamakla geçiyor.

ben bu duruma pek katilmiyorum. bunu da asagida iletisim fakultelerindeki tum bolumler yazisini okuyunca rahatsiz hissedip yazayim dedim. soyle ki:

ben bir iletisim fakultesi mezunuyum(radyo televizyon sinema). cok da parlak bir universiteden degil bu arada. universite boyunca cevremde gordugum insanlardan daha birinci sinifta kimlerin o meslegi yapacagi, kimlerin yapmayacagi belliydi. sadece iletisim fakultesi ozelinde degil diger fakultelerde okuyan tanistigim insanlarda da.


turkiyede universitelerin yetkinlik kazandirmasi 'ali ata bak' cumlesini okuyan cocugun kazandigi okuma yetkinligi seviyesiyle ayni. yani sunu demek istiyorum. sen universitede 4 sene okudum artik uzmaniyim bu isin diye daha dunyadan haberin olmadan piyasaya atlayip bakin ben uni mezunuyum bana hemen iyi parali rahat bir is vermeniz lazim diye dolanirsan ortalikta uzgunum hayat boyu garantili bir issiz olabilirsin.

ne yapman lazim; kendini gelistirip sabretmen ve biraz sansli olman lazim. sonunda kazandigin yetkinlikle omur boyu issiz kalmamayi garantileyebilirsin. ama tabi ki bir cogumuz icin paranin hizli ve bol geleni onemli olunca sonuc pek degisemiyor.

edit: bir de simdi gordum. niye ama yazmis .4 sene iletisimde , tasarimda ne okutuyorlar sikilmiyorlar mi diye? sikilma kismindan degilde. o 4 sene de hic bir sey okutmamalarindan dem vuracagim. o kadar les durumdayiz ki adama bedavadan 4 yillik universite hakki veriyoruz 4 senede bi bok ogrenmeden okul bitiyor. geldi gitti kaldi etti yedi icti kulliyen zarar.

yaptigim isle alakali bir okul var kanada'da ve 1 senelik egitim veriyor. ucreti $120K civari. ama soyle ince bir fark var . bu okulu 1 yilda basariyla bitirirsen senin dunyanin herhangi bir yerinde sirketine almayacak adam kalmiyor pek karsinda.

niye ama + systemofadownmanyagi + 1

Sanirim herkes daha cok kendi bolumunu yaziyor daha cok, yoksa ac kilavuzu bak, ari yetistiriciligi, ascilik falan var, neredeyse bohcacilik konacak, bunlar bir yana, benim de kanaatim tum iibf bolumleri olmak uzere basta uluslararasi iliskiler denilen adi buyuk kendi kucuk bolumdur.. Uzak durun, aman diyim uzak durun...

su ürünleri.

Boş beleş lisans bölümü yok, boş beleş insan+eğitim sistemi var bence.

Küçükken sahip olmak istediğimiz ideal mesleklerden biri bilimadamlığı idi. Ancak bilim insanı yetiştirmesi gereken biyoloji, fizik, kimya, edebiyat vb bölümler boş beleş kategorisinde.

Diğer taraftan, etrafımızdaki tek tük insanlara bakarak genelleme yapamayız.

Eğer kafada bir ideal yoksa, garantili işsizlik değil de, nispeten garantili iş sağlayan bölümlere odaklanmak lazım. Yoksa bir insan işsiz bir bilgisayar mühendisi de olabilir, yüksek maaşlı bir kimyager de.

Bos beles bolum yoktur, bos beles insan ve bos beles sistem vardir +1

Muhendislerin cogu issiz su anda, issizlik dogru bir kriter degil yani. Su urunleri ya da sanat tarihi gibi bolumler yurtdisinda son derece gecerli ve saygin meslek dallari. Bizim yemekci ablanin kizi sanat tarihi mezunu, kiz burs kazanip yurtdisina yerlesmis orada akademisyen ve su an turkiye'de cogu iktisatci ya da muhendisin yasayamadigi bir hayati yasiyor. Aldigi oduller neticesinde ingiliz vatandasligi bile vermisler 2 senede.

Turkiye'de antropoloji okuyan kesin issiz ama yurtdisinda cok gecerli bir bilim dali. Yani bizim ulkede saglikcilar haric herkesin issiz kalma potansiyeli var o yuzden issiz kalma ile bos beleslik arasinda bir baglanti kurmak bizim ulkemiz adina cok dogru bir tespit degil. Biyoloji de muazzam bolumlerden birisi bu arada.

bütün fen edebiyat fakültesi

çoğu bilim dalı mezunları maalesef işsiz bu ülkede en güzeli merkezi yerde büfe derim.

Hiçbir lisans bölümünün "boş beleş" olduğunu düşünmüyorum, özellikle sanata dair bölümler nedense "boş" olarak görülmüş. Yapılan gözlemler bölümlerin değil, bu lisans bölümlerinde okuyan öğrencilerin çoğunluğunun "boş" olduğu yönünde oysa ki. Dolayısıyla birey hakkını verdiği sürece her lisans bölümü önemlidir.

Senede 2 mezun veren arkeoloji, sanat tarihi, biyoloji gibi bölümlerden o 2 kişi işini bulabiliyorsa, sorunu bölümde değil; diğer 38 kişide aramak gerekir. Hepimiz hemfikiriz ki, yetisi olmasına rağmen pek çok lisans öğrencisi aldıkları lisans eğitiminin üzerine koyacak bir çaba göstermiyorlar. Avrupa'da da olsa, Türkiye'de de olsa lisans eğitimi -özellikle sosyal bilimlerde- öğrencinin okuduğu bölüme dair bireysel çabasını gerektirir.

Özlüyorum da çok klişe geliyor bana bu muhabbetler. Yılan Hikayesi dizisinin hiçbir bölümünü kaçırmazdım küçükken. Bugünkü nesil onun yerine Arka Sokaklar'ı izliyor. Memoli yerine Mesut'a özeniyor. Biz Pokemon, Digimon izliyorduk, bugünkü adamlar HD çizgi film izliyorlar. Bu hayatta her şey tekrar ediyor aslında. Dertsiz, tasasız dönemlerdi ama bu da bir yere kadar. Bir hayatın her zaman inişsiz çıkışsız olması biraz sıkıcı.

bencce klişe gelecek bi durum yok. insanlar birbirinin suratına bakıyordu. şimdiyse 3 kişilik aile salonda oldugumuzda ben bilgisayara, annem telefona, babam tv.ye odaklanıyor. ekranlar degişebilir ama muhabbet azaldı. birlik beraberlik de azaldı. toplumda da ciddi bolunmeler var.

On - yirmi yıl sonra aynı soru bugünlerde için sorulacak ve aynı cevaplar verilecek. Gereksiz bir romantizm bence. 80 gençliği aynı şeyi söylüyor, 90 gençliği aynı şeyi söylüyor.

Her geçen yıl bir öncekini aratıyor işte, kime sorsan eski daha güzel geliyor.

Sosyal medya, RTE gibi faktörler var...

+

Çok zengin kısım mutlu değil.

İlave 2:

Parası çok olan insanlar daha çok nefret ediyorlar. Tiksiniyorlar resmen fakirlerden.

Geçmiş, hatırlanırken zamanının kaygılarını geride bırakır. Eski bir fotoğrafa bakıldığında o günlerin huzuru yad edilir ancak o fotoğrafın çekildiği zamanki geçici kaygılar hatırlanmaz. Ve bu kaygılar yaşanılan o anın ne denli duru olduğunu idrak etmeye engeldir yaşanıldığı sırada. Geçmişi naif kılan da budur.
Bu yüzdendir ki yaşanılan nadir mutlu anlarda geçici kaygılar bir kenara bırakılıp geri gelmeyecek o anın tadı çıkarılmalıdır son raddesine kadar.

2000-2010 arası dönem benim tam ortaokul-lise ve üniversite dönemlerime denk geliyor.

evde vakit geçirdiğimi nadiren hatırlıyorum. özellikle lisede, haftaiçi de olsa sık sık taksime çıkartma yapılırdı. haftasonları zaten hep gezmece tozmaca.

bütün liselerin sene sonu festivalleri olurdu. neredeyse hepsine giderdik. çok büyük organizasyonlar, konserler olurdu, büyük gruplar gelirdi. festival çoktu.

şimdi bakıyorum anadolu liseleri proje okul kapsamında yozlaştırılmaya çalışılıyor. okulların kökleşmiş, kemikleştirilmiş hocaları imam hatiplere sürgüne gönderiliyor. kendi tayfalarından adamları bu okullara müdür olarak atıyorlar. sene sonu festivalleri iptal edilip, okullara mescitler kuruluyor. cuma namazı saati okullarda tenefüs ya da bitime denk getiriliyor.

taksim denen yerin bizim lise-üniversitedeyken her gün gittiğimiz yerle alakası kalmamış. uzun zamandır akm yok. taksim'le özdeşleşmiş pek çok dükkan kapanmış.

anlattıklarımdan sakın ola ki şu anlaşılmasın; bizim zamanımızda neydi bakın size yazık. ortaokul-lise-üniversite zamanlarının güzelliği bu dediklerimden bağımsız.

içinde bulunduğumuz durum ekonomik krizden çok çok daha ciddi bir kriz. kaldı ki böyle giderse zaten çok radikal şeyler olacak ülkede.

85-90 arası en iyiydi ondan sonra gelen her 5 yıllık dilimde işler biraz daha boka sardı.
2000'lerle beraber o hayatımıza demir attı bu bile 2000'leri kötü yapmaya yeter.

amerika'dan gelen para tüm dünyayı zenginleştirdi, bizi de bir süre mutlu etti.

kredi çektiğinizdeki ilk zamanları düşünün, aynen öyle.

O zamanlar cocuk oldugunuz icin insanlari mutlu saniyordunuz belki de

Çocukluk-ergenlik dönemine denk geldiği için öyle geliyor, çünkü kendini tanımaya başlıyorsun, sorumlulukların çok az şimdiye nazaran, başka bir numarası yok. Prensip olarak geçmişe özlem duymadığımdan benim için bir şey ifade etmiyor.

2005 sonrası çivi çıktı. Zaten bulununan düzen de başkalarının istediği bir şey.

Otobüsler gönderirseniz 8-9 saat. Öğrenciye gönderiyorum diyince 5 liraya falan götürüyorlar.
Ben olsam beklediğim şeyler şunlar olur.
Ev yapımı yeşil zeytin. Domatesli sarımsaklı sirkeli falan kavanoz yapıyorlar kahvaltılık için güzel oluyor.
Biraz da pekmez güzel olur.
Fabrikasyon olmayan sucuk da süper olur.
Ayrıca aşağıdaki yaprak sarması +5

tabiki yaprak sarma, çılgın mısın!

Bir sürü börek gönderin. Alır almaz buzluğa koysunlar. Sonra arada çıkarıp ısıtıp yerler.

annem kardeşime şunları göndermişti;
börek
sarma
ev poğaçası
tarhana
reçel

Doğal ve yöresel bulma şansı varsa bal ve tereyağı.

Ne seviyorsa onu.

Browni, kurabiye, kuru mantı

yurt ortamında alamadığını düşündüğünüz gıdaları içeren paket en iyisi olur.
köfte, et kavurma gibi protein içeren gıdalar yollayabilirsiniz. ister ekmek arası yapsınlar ister kereviz vs sebzeli yemek yapsınlar.
ıspanaklı / kıymalı börek, havuç keki, balkabağı keki (tatlı veya tuzlu ikisi de oluyor) sebzeli mücverler, lor kurabiyesi, cevizli üzümlü kek...

kuru yemis

bitter çikolata. tatlı krizlerinde dilinin altına bir parça koy.

Bazen meyve, kuru meyve ya da sütlü tatlıyla geçiştirmeye çalışıyorum ama tatlı krizine girdiğimde kısa süreli etkileri oluyor. Çikolata yemeden geçmiyor o atak. Düzenli olarak az miktarda meyve ya da şeker miktarı bol kuru meyve yersem krize girmiyorum, arayı açmadan bir şekilde yemek ve dengeyi bulmak şart.

Daha bugün şekersiz unsuz fincan keki yaptım.

2 kişilik tarif vereyim tam olsun:

- 1 yumurta
- 2 yemek kaşığı keçiboynuzu pekmezi
- 2 yemek kaşığı kakao
- 3-4 yemek kaşığı kadar yulaf kepeği
- çok az süt (kıvamına göre ayarlanıyor)
- 1 çay kaşığı tarçın

ne çok katı ne de çok sıvı olmalı ama rahat akacak kıvamı olmalı. Normal kek hamurundn daha akışkan olacak.

15 dakikada pişiyor. (fincan kek için youtubedan pişirme yöntemine bakabilirsiniz)

Kuru uzum ve meyveyle bastiriyorum ben. Cok uzun sure seker ve beyaz ekmek yemeyince bir noktadan sonra tatli istegim epey azaldi.

Tatlı krizi için, bir kaç suda yumuşattığın hurma, bir muz, çiğ badem, kuru kayısı, kuru üzüm. Rondodan geçir. Kakao ve tarçın ekle, top şeklinde pişirip soğuttuktan sonra filtre kahvenin yanına 1-2 tane ye, ama gece yarısı değil 19.00 a kadar ye :)

Ben ne zaman bu kadar kassam diyet bozuluyor yalan oluyor. Arada tüketmek gerek bence yani b*kunu çıkarmadan istediğini ufak bir porsiyon ile hallet. Tamamen kesmek, yasaklamak daha fazla arzulatıyor insanı.

zaten saglikli besleniyorsam kirk yilda bir cekiyordur oyle seyler eh o zaman da yiyorum zaten hayati zehir etmenin anlami yok. mesela favorim kefirix. şu orman meyveli, çilekli falan olan kefir. baya lezzetli.

unsuz şekersiz yulaflı kurabiye yapıyordum bi ara nette tarifleri var.
muzlu chia puding de olabilir
meyveli yoğurt olabilir

Kuru yemiş.

Meyve

Kuru meyve

Yulaflı her şey

"ya benimsin ya kara toprağın" gibi saçma bir laf var bizim memleketimizde. Motivasyon bu maalesef.
Aynı şekilde "x değil mi, döver de sever de" gibi bir laf da mevcut ki onun da nelerin motivasyonu olduğunu biliyoruz.

İğrenç bir toplumuz gerçekten.

Yurt dışında derken, müslüman olmayan iki farklı ülkede toplamda iki sene kadar yaşadım. Ama boşanmak isteyen karısını öldüren bir adam haberiyle karşılaşmadım hiç.

Müslüman toplumlara özgü bir sorun olduğunu düşünüyorum.

Edit: Anlaşılmamış. Kadın cinayeti evet dünyanın her yerinde var. Ama sırf "boşanmak istediği için öldürülmek" bizdeki veya diğer müslüman ülkelerdeki gibi yaygın değil. İstediğiniz kadar kınayın (muhtemelen büyük bir ciddiyetle yazılmış ama bayağı güldüm, kusura bakılmasın:) ). Bu böyle.

edit2: Öfff müslüman sorunu dedik diye özelden mesaj atıp durmayı bırakalım bir zahmet. Evet "namus" dediğimiz şey genellikle müslümanların bir sorunudur. Daha fazla yazmak istemiyorum. Yormayın beni. Bu kadar hassas ve alıngan olmayı bırakıp gerçeklere yoğunlaşın size tavsiyem.

Peggy nerede yaşadı bilmiyorum ama 6 yıldır yurtdışındayım çok daha fazlasını duydum. Bence bizim ülke bu anlamda abartılıyor. Ki olayın Müslümanlıkla hiçbir alakası yok, en çok kadın cinayeti orta Amerika da yaşanıyor istatistiklere göre. Eşinden ayrılmak istemek dünyadan ayrılmak istemek anlamına geliyor. Tecavüz olayı da yine bu ülkelerde aşırı yaygın. Oransal anlamda çok gerilerseniz. Peggy de kınıyorum, böyle bir çıkarım yaptığı için... Artık bizim ülkenin insanları kendi değerlerinden nefret etmeye başladılar bu çok can sıkıcı. Biz ülke olarak Müslüman bir toplumuz ve Müslüman olmamız bu tarz kötü eylemler ile bağdaştırılamaz

@benaslindayohum'a katılıyorum.
Yurtdışında yasamadim hiç ama bunu Müslümanlığa baglayamazsiniz.

Idx kanalında yurtdışında ne kadar çok kadının cinayete kurban gittiği belgesel tarzı programda izleyebiliyoruz.yani sadece bizde değil tüm dünya da var.

Kadın cinayetleri tüm dünyada var evet. Yalnız burada bir fark var, Hem Kendini hem kadını öldürüyor.

güç ilişkisi öncelikle erkeklerin tarafında, cinsel istismar vakalarında da erkek o gücü kullanabileceğini bilerek karşısındaki üzerinde (bedeni üzerinde) denetim kurmaya kalkıyor.

ne yazık ki dünyada dengeler erkeklerin ayrıcalıkları üzerine kurulu, gelişmiş ülkelerde dahi ev içi bakım kadınların üzerinde ağırlıkla, kadınlar iş hayatında engellerle karşılaşıyor, cinsiyetçilik (buna ilişkin kodlar, dil) erkeklerin üstünlüğü üzerine kurulu, çok ince ince işleniyor modern toplumlarda.

yine batı ülkelerinde örneğin ingilitere'de ev içi şiddete maruz kalan kadınlara ilişkin devlet desteği kesildiği için buna karşı büyük bir hareket var. amerika'da bir kadın kampüste tecavüze uğruyor ama üniversite yönetimi harekete geçmiyor ki kadın yatağıyla dolaşmıştı hatırlarsanız, yani kadını tam anlamıyla koruyan bir yapı yok.

okumadım ama şöyle bir kitap var. www.idefix.com

google'da male violence olarak arayabilirsiniz. olayı biyolojik ya da dini temellere bağlamak asıl sorunu ve buradaki güç ilişkilerini görünmezleştirebiliyor.

Almanyada yasiyorum ve sunu diyebilirim, kadin cinayetleri her yerde oluyor, kotu insanlar her yerde.

Ama asil fark toplumsal ve devlet refleksinde oluyor. Boyle bir cinayet veya saldiri oldugunda gundemde ciddi yer aliyor, hatta gundemin en onemli haberi oluyor. Toplumun buyuk kesimi tarafindan olaya karsit refleks oluyor ve dolayisi ile cozum onerileri konusuluyor. Adli tarafta polis, yargi gerekeni yapiyor. Politikacilar ise olaya kokten cozum bulmak icin calisiyor ve cozum onerileri etkili ise bu onlara oy ve destek olarak donuyor.

Gozelmime gore turkiyede olanlar ise su, ilk basta toplum tabaninda ayrisma yasaniyor, o kadar buyuk bir ayrisma ki hane halkinda bile ayrisma olabiliyor. Ornegin evin hanimi hemcinsi olsa bile "haketmis" diyebilizyor. Cocuklardan biri karsi cikiyor ama bir digeri "namus cinayeti" diyebiliyor. Halkin bir bolumu kayitsiz kaliyor, siradan bir olaymis gibi, bir bolumu tepki gosteriyor, bir bolumu ise "iyi olmus" diyebiliyor. Toplumda boyle bir ayrisma olunca polis ve yargida da ayrisma kacinilmaz, hic birsey yapilmayabiliyor, katiller elini kolunu sallaya sallaya cikabiliyor. Bu durumda politikacilar ne yapiyor? once cinayeti kendi secmeni, kendi kitlesimi mi yapti, yoksa karsit tarafta mi ona bakiyor. Kendi kitlesi ise nufuzlu, taninmis bir aileden mi ona bakiyor. Eger oyle ise destekliyor, en iyisi bile olayi sessiz durarak gecistiriyor. Eger karsit kitleden biri yaptiysa "bakin sizinkiler de ayni" soylemlerinde bulunuyorlar. Yani olay tamamen politize ediliyor ve bos tartismalar, bos konusmalar, ve omurgasiz duruslar sergileniyor. sonuc olarak ileriye donuk hic birsey yapilmiyor.

Bunun bircok orgegini gorduk, "cocuk tecavuzcusu ile evlendirilsin" denildiginde televizyonda bunu destekleyenler, halk tabaninda destekleyenler cikti. Cocuk tecavuzu yada kadin cinayeti almanyada da var maalesef, ama bu olay oldugunda kimse piskin piskin televizyonda yada bir kafede "evlendirelim o zaman" ya da "haketmis" demiyor. Yani fark olayda degil, olaydan sonra olanlarda.

"... kendi değerlerinden nefret etmeye başladılar bu çok can sıkıcı."

Bu ne yaa? Onu mu demek istemiş Peggy.

Valla, çok geriye gitmeyip, sadece Ocak ve Şubat ayında "boşanmak istediği için öldürüldü" haberlerine bakarlarsa anlarlar ne demek istediğimi.
www.cnnturk.com

Namus kavramı için: tr.wikipedia.org

Yabanci basini sık takip ederim. Avrupa'da pek rastlamadim ama ABD de buradaki kadar sık goruyorum bu durumu. Onlar hatta genelde abartip cocuklarini falan da öldürüyorlar bazen (burada da oluyor bazen gerci). ABD de bireysel silahlanma cok yaygin tabii ozellikle kirsal bolgelerde her evde tufekler silahlar girla. Cocuklarin silahla oynarken ebeveynlerini öldürdükleri de cok oluyor silahlar ortalikta oldugundan (yaklasik her 2 haftada 1 kisi ölüyor boyle). Ama evet, cocuklari ve esi oldurup intihar etme olayi orada da var.

Onlarda bizde pek olmayan abzurd bir dusuncesizlik ornegi daha var: Suicide by cop dedikleri sey. Kisi kendini polise öldürttürüyor polise karsi agresif davranarak. Polis eliyle intihar yani. Farki bir kisiyi psikolojik olarak yaralamis oluyorsun.

İçeri boşalmak + Nereye boşldığını hatırlamamak + Kürtaj.

Bankamatikle konusmak, " bana para versene lannn!!!)
Hicbir hesabim ve atm kartim olmayan bir bankamatik..

bilgisayarın üzerine kusup 1000 liralık aleti çöp etmek. bunu da kimse bilmiyor sanırım, özellikle aileme falan su döktüğümü söylemiştim. 18 yaşındaydım, içki içtiğimi dahi bilmiyorlardı vs... yani "sarhoştum, kustum" desem belamı skecekleri gibi yeni bilgisayar da almazlardı. gerçi 4-5 ay bilgisayarsız gezdim zaten.

sarhoşken yaptığım en aptalca şey buydu sanırım. ilk kez jager almıştım. sonradan vuruyormuş, bilmiyordum. 4-5 şat çaktıktan sonra "bu ne amk hani sarhoş bile olmadım" deyip öküz gibi bütün şişeyi içmiştim. bunu yapan adam, ilk birasını bu olaydan 2-3 ay önce içmiş, iki biradan sonra kahkaha atmaya başlayan biri bu arada. sonra olanları tahmin edebilirsiniz. gerçi bi şey olmadı. evde yalnızdım, ev arkadaşım ailesinin yanındaydı. en son hatırladığım şey şu: "BENİ BIRAKIN LAAN" diye masaya vurup, melih gökçek'in adamlarına saldırıyodum. daha doğrusu, sarhoş halimle onlarla kavga ettiğimi sanıyodum evde bilgisayarın başında otururken. gezi dönemiydi, ondan böyle delirdim galiba. halbuki beylikdüzü'ndeyim amk gökçek ne alaka. sonrası karanlık. uyandığımda bilgisayar kusmuk içindeydi, tabii gece boyu harap olmuş makina, kurtarılacak bir tarafı kalmamış. hangi parçasını değiştireceksin onun.

çok sarhoş oldum ama normalde düzgün içerim, öyle kusmalı dağıtmalı tek bir vukuatım dahi yoktur. bi tek bu var işte. bunda da neyse ki evdeydim ve yalnızdım ama çok pahalı bir macera oldu.

masquerade disko'nun merdivenlerinden tam 4 kere yuvarlanarak içeri girmek. kalkıp kalkıp tekrar düşmek ve merdivenlerde mal gibi yuvarlanmak.

dünyanın bir ucunda, gecenin bir yarısı pasaportumu ve otel giriş kartımı barda düşürmek. montumu alırken tesadüfen yerde görüp almak.

bi metal konserinde herkes ayakta cosarken yere uzanip 10 dk kestirmek

genelde aptalca şeyler yapacak kadar sarhoş olmam tutarım kendimi ama en tuhafı dombra feat. mc ışılak(tayyeap version) söyleyerek sevişmekti sanırım. konu oraya nasıl geldi hiç bilmiyorum ama reğğğ-ceeeeep diye yatakta dört döndüğüm kısımları hatırlıyorum çok net; neyse ki gülmüştük.

alt komşunun balkondan dışarıya astığı(bir aparatla balkon demirine br şey takıyor onun dallarına da çamaşırları asıyordu) çamaşırlarına işemek.

Sigara içmek:(
Yapıldığına tanık olduğum ise, yurt dışındayken yabancı bi kız arkadaşın çömelip sokak ortasına çişini yapmasıydı:(

Arabanin ustune cikip dans etmistik 2 kisi.

Aileme seks anilarimi anlatmak, daha rezili yoktu.

-İzmirde okurken sokaktaki midyeci dayıdan kari istemek, ayak ustu pazarligini yapmak. Kasap bicagi ile kovalamis.

-2 kiz 2 erkekli Jolly joker de hayvani icilip dans edilen bi parti cikisi polislerle konusup, ikna ederek bizi ekip arabasiyla kizlardan birinin evine biraktirmak. Baya da muhabbet etmistik giderken.

@bruceandwayne
@limonlukola

sesli güldüm.

Benimkisi;

Gittiğim barda çalan grubun vokaline yakındaki ATM'den çekip çekip 700 lira bahşiş bırakmak.

ben hiç öyle sarhoşluk aşamasına gelmedim, otokontrolüm iyidir de.

üniversitede öğrenciyken okuldan arkadaşlarla bizim evde toplanmıştık. biri zum oldu, ramazan davulcusu geçiyodu sokakta, indi adamın davuluna iki vurdu tıngırdattı, diğer arkadaşlar ayıktık. adam da manyağa bulaşacağıma iki tıngırdatayım diye düşünmüş olmalı ki, bizim ve davulcunun kontrolünde iki vurdu davula,

tamam gel tebrik ederiz, çok güzel davul çaldın dedik, abi kusura bakma dedik, içeri soktuk arkadaşı tekrar.

Arkadaşın düğününde terör estirmek, her allahın kulunun karşısına geçip oynamak, neşemi engellemeye çalışan başka bi arkadaşla itişmek, pistten atılmak, sahile koşarken düşmek, belirsiz bir süre sonra ayılmak (kısmen), yardım etmeye çalışan insanların elinden kurtulup tek katlı bi binanın damına tırmanmak ve sabaha kadar dalgaların sesini dinleyerek uyumak. Sabah mosmor şişik bir kafayla uyanmak. Ertesi gün balayına giden çiftin allah belanı vermiş kafanı kırmışsın, seni affettik demesiyle barışmak, sevinmek.
Hayatımın en eğlenceli gecesiydi ve kendimden başkasına zararım dokunmadı şükür.

Maalesef mümkün değil.

Grubu sessize al, bildirim gelmez, günde bir kez açıp yanındaki sayıyı sıfırlarsın olur biter. Ancak (iPhone için) ana ekranda uygulama ikonunun yanında o notification sayısı görünecek ne yazık ki.

Sil tekrar yukle oluyor.

insanları çok fazla önemsiyorsunuz :) başkaları kırılıp, gücenecek ya da sitem edecek diye kendi konforundan neden vaz geçesin? öğrenci misin çalışan mı bilmiyorum ancak illa kırmak istemiyorsan -öğrenciysen eğer- ders çalışıyorum. bildirim çok fazla geliyor, dikkatim dağılıyor. o yüzden çıkmak zorundaydım de. sınavlardan sonra beni geri alın mutlaka falan de. ya da benim gibi yap; direkt çık. sitem ederlerse de bildirimler rahatsız ediyordu de. yalan söylemek zorunda değilsin. bizim akrabaların da böyle saçmasapan bir gurubu vardı. paso yediklerini içtiklerini, evlrine aldıkları sucukları bile görgüsüzce paylaşıyorlardı. üstüne bir de herkes kendi doğurduğunu paylaşıp sevgi ilgi sözcükleri bekleyince tahammül edemeyip direkt çıktım. açıklama yapmak zorunda de-ğil-sin! ben geç öğrendim bunu ama temiz oldu. sen de öğren artık.

silip tekrar yüklemekle olmuyor. ben telefon değiştirdim gruplar hala duruyor.

long live eock n roll un söylediğine cevap olarak:

Ayarlar>bildirimler>whatsapp>uygulama işareti

Sıcacık film ne? Erotik film mi

Meg Ryan'ın romantik komedileri.
www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com

Umarım istediğin erotik film değildir, öyleyse bunlara bakmana lüzum yok ben çok yanlış gelmişim demek olur bu.

@mutekbbir'dedigi tarz ise ben de "Begin Again" öneriyorum.

edward scissorhands. tek geçerim.

taare zameen par, the blind side, the pursuit of happyness, radio gibi. teşekkürler öneriler için.

edward scissorhands ın neresı sicak film lan.

(bkz: starbuck)

Benny & Joon.

forrest gump ya da eternal sunshine of...

Little mis sunshine

Groundhog day

ferzan özpetek filmleri.

Wide Awake (1998)

Pay It Forward
Corrina Corrina
About a Boy
Billy Elliot
Grand Canyon (1991)

flipped

benny and joon +1000
little miss sunshine

www.imdb.com
www.imdb.com

Blame it on Rio

While You Were Sleeping
www.imdb.com

benim durum şu:

s-media-cache-ak0.pinimg.com

benim az az bildiğim bile yok. notin special bout me

www.youtube.com

benim de yok. şimdi sadece müzik alanında iyi olsam sadece müzikle ugrasırdım gibime geliyor. ama şimdi her şeyden biraz ama hiçbir şeyden tam değil. bu daha güzel gibi.

Yalnız değilsin:):)
Çok az kara kalem biliyorum o kadar. Çok da şeetme biraz vicdan olaun yeter sanki:)

Bende de durum şu:
goo.gl

@godoş

bence bir yerden başla o resimleri yapmaya lütfen:)

Hayatta en çok üzüldüğüm şeylerdendir bu konu. Resmen hiçbir şeye yeteneğim yok benim de. Sadece müzik konusunda çok fazla şeye hakim olmaya çalışırım ve bundan zevk alırım, hayatımın bir parçasıdır ama o da sadece dinleyici olarak maalesef.

Hiçbir yeteneğim yok. Üstüne üstlük gıcığın tekiyim.

- Oldukça iyi bir müzik dinleyicisi olduğumu düşünüyorum ama çaldığım bişey neredeyse yok.
- Resim çizerim, idare eder ama devamlılığım yok, düzenli yapsam memnun olacağım kendimden.
- Futbol oynarım, çok yetenekli değilim ama kendimi geliştirdim, savunmada en güvenilen adamlardan biriyim. Yine de sahanın zayıflarından sayılırım.
- Bir yıldır latin dansları yapıyorum, bachata'dan oldukça keyif alıyorum ama etraftaki çok iyi örnekleri görünce kıskanıyorum.
- İzlemiş olduğum konser, seyahat ettiğim ülke sayısı yüksek, bunlar güzel birikimler ama pek de meziyet sayılmaz.

Bunlar dışında da gitar, mızıka çalmışlığım, fotoğrafla ilgilenmişliğim, tango yapmışlığım, tenis oynamışlığım falan var hep, ama hiçbirini yukarıdakiler kadar bile yapmadım. Bunca şeyi denediğim için mutluyum, çoğunu keyif alarak yaptım, ama bir tanesini tam uzmanlaşarak yapmayı isterdim. Hayattaki nadir pişmanlıklarımdan biri bu. 27 yaşından sonra da uzmanlaşmak çok kolay değil ama keyif aldıklarımı sürdürüyorum, geliştirmeye çalışıyorum işte.

hiç doğmamam gerekiyordu baştan büyük hatayı yapmışım.

korkaklık yapıp istediğim bölümü seçmeyerek 1 sene kaybetmek. sonra korkaklığı ileri boyuta taşıyarak gerizekalı gibi 3 sene daha kaybetmek. ha çok mu pişmanım? değilim. 18-19 yaş dönemim cidden fazlasıyla bunalımlıydı ve en çok istediğim, çocukluğumdan beri hayalini kurduğum bölümü o dönemde seçsem belki de kişisel sorunlar nedeniyle başarısız olup bırakacaktım. o zaman tutunacak başka dalım ve alternatifim de kalmayacaktı. evet şu an 22 yaşındayım, elde sıfır var, hırt oğlu hırtım ama dört sene öncesine kıyasla daha stabil ve olgunum. neyi neden yapacağımı, neyin neden işlemediğini ve bundan sonra ne yapmam gerektiğini vs. daha net bir şekilde biliyor ve görebiliyorum. normal şartlarda bu sene üniversiteden mezun olacaktım. hayatımı şekillendirmeye karar ver(eme)diğimde 17 yaşındaydım. bazıları çok daha net ve başarılı olup yürüyor ama ben o kadar gafalı değilmişim demek ki, 3-4 sene debelendikten sonra kendimi bulabildim.

uzun lafın kısası en büyük hatam 18-22 yaş arasını büyük ölçüde "çöp" olarak geçirmek oldu ama yine de dövünüyor değilim. tek pişmanlığım kyk kredimi yiyip bitirmiş ve asıl okula gideceğim dönem için parasız kalmış olmam. yoksa 27 yaşında mezun olmayı çok dert etmiyorum; 21 yaşında üçüncü sınıfa kadar gelip sonrasında okulu bırakmaktan ve hiçbir zaman okumamaktan iyidir.

senle benzer bir hata olabilir. hayatımı şekillendirecek bir şeyi üstünkörü seçtim. şimdi debeleniyorum. hep debeleceğimi biliyorum. bunlar mutsuzlukların temelinde yatan sebepler oluyor ilerde.

Istedigim bolumu okumamaktir. Pes etmedim ama 27 yasinda basardim 1. Sinif olsamda gec kalmis olsamda para biriktirdim yurtdisinda basladim. Bence yapilan hatalar bazen dogrulari yapmamiza vesile oluyor.

hoyvan gibi şeyabmadım ama küçük ve alakasız hataların birleşmesi sonucu olarak mutsuz olduğum zamanlar oldu. fevri birisi olmak bir hata yapma sayılırsa onu söyleyebilirim.

hiç büyük hatam yok sanırım 19 yaşında olduğumdan dolayı, beklemedeyim :(

Hepimiz aynı durumdayız korkma :)

duyurum var +1

10 yılımı almış (eğitim + mezuniyetten sonraki 4 yıl) saçmasapan bir bölüm. hala daha bu bölümün işe yaramazlığını sürdürmem vs...

Ama 2017 ygs önümüzde :)

öncelikle @clones +1

ama daha somut örnek vermek gerekirse:

türkiye gibi bir ülkede, sağda solda, internette, mezunlarının deli gibi "okumayın işsiz işsiz gezersiniz" diye çığırdığı bir bölüm olan uluslararası ilişkileri okumak ve kendimi de geliştir(e)mediğim için şu an mal gibi işsiz işsiz dolaşmak.

Ülke degistirmemek hem de birkaç keze bu fırsatı tepmek. Yazık ettim bence.

Askerlik başvurusunda diplomayı götürmeyi unutmak.

Sonucunda uzun dönem yerine kısa dönem askerlik yaptım. Sağlıkçı olduğum icin uzun dönem garantiydi. Diploma götürmemem 6 ay boyunca vakit ve nakit kaybına neden oldu. Yıpranan psikoloji cabasi.

Yaşadığım yerden, insanlardan en çok o zaman nefret ettim. En çok o zaman çaresiz kaldım. Şimdi sil baştan bir şeyler yapmaya çalışıyorum.

Ben de istemediğim bir bölümde okumuş olmak diyeceğim.

Lakin aslında bu bir hata mı onu da bilmiyorum. Bölüm tercihi yaparken lise zamanında kafamda hiçbir şey yoktu ve "hmmss şunu da yazayım yeaa" diyerek birtakım seçimlerde bulundum. Şimdi yıllar sonra bana hiç uygun olmadığını yeni yeni fark ediyorum. Bu yüzden de aslında kendimi değil, beni daha 17 yaşımda hayatımın sonuna kadar üzerime yapışacak olan üniversite eğitimimi, mesleğimi seçmek zorunda bırakan sistemi suçluyorum.

yüksek lisansı türkiye'de yapmak.

lisede yanlış alan tercihi ve sonra da yanlış bölüm tercihi. işin ilginci düzeltmek için de çaba yapmayıp, şu an yüksek lisanstan da mezuniyet olma aşamasındayım.

düşündüm ve en büyük diyebileceğim hata bulamadım, en ekstrem olanlar bile insani geldi. ama kendimi affedemeyeceğim, geri alabilmeliydim diyebileceğim hatalar listesi yapacak olursam başka insanları kırmak ya da başkalarına ya da başka canlılara zarar veren şeyler yapmak gibi şeyler sayabilirim.

şuan yaşadığım yer olan finlandiya gibi bir ülke varken, almanya denen yer için 1 yıla yakın süre kaybetmek.

yıllar önce amerikadan dönmek simdi de italyadan döncem galiba abv benim 5 sene sonra da bunu yazarım kesin aq kere aq

İyi bir işim,son model arabam ve hatırı sayılır miktarda biriktirdiğim param vardı.Önce işimden istifa ettim,arabamı sattım üstüne de banka kredisi çektim.Tası tarağı toplayıp başka bir ülkeye gidip restaurant açtım.İşler kötü gitti dönmek zorunda kaldım.Döndüğümde cebimde 50 dolar para vardı.Kredi borcunu kapatmak için babadan kalma arsayı yok pahasına sattım ve halen işsizim.

Ben de dil bölümü okumadım. Okulda açmadılar ailem de farklı okula yollamak istemedi. Şimdi sayısal bi bölümde 5. Yılım. Cuma günü sınavın ortasında sinirden sessizce ağlayıp çıktım. 6da bitecek herhalde.

Okulu 2 yıl uzattım, debelendim de süründüm de ama en büyük hatam bu değildi.

En büyük hatam bana değer vermeyen bir adamı çok sevmek oldu. Ve en kötüsü de onca yıl beni sevdiğini söyleyip cebinde tutmasıydı. Öyle birşey ki bütün olanlara rağmen gerçek manada hiç tanımasaydım bile diyemiyorum, içimde bir yer acıyor o güzel zamanları yaşamadığımı düşününce.

Hiç çok kırıldığınız için, bir aralık gecesi gecenin bir yarısı dışarda oturup soğuğun vücudunuz buz keserken acınızı unutturmasını beklediniz mi? Ayak parmaklarınızı ellerinizi hissetmeyecek kadar oturup vücudunuz ve siz soğuktan uyuşmuşken acının da biraz hafiflediğini hissedip buna mutlu oldunuz mu?

Uzun zaman oldu. Herseferinde ona karşı olan zaafımı kullandı, hiç düşünmüyorum derken kendimi onunla hergün konuşur bağlanmış halde buldum. O öyle biri ki beni herseferinde avcuna alıp oynattı, kırdı, yıprattı. Ben gittim seviyorum değiştim dedi ama sonra daha kötü kırdı.

Bu öyle bir kırgınlık ki, ne onunla ne onsuz ebedi. Bu kırgınlık öyle can yakıyor ki.

Bazı kadınlar güzel seviyor vesselam. Ama ne şans ki sevilen adamlar kırıyor o kadınları, öyle seven bir kadın dünyaya kolay gelirmiş gibi. Ama sevgi bin fersah kırgınlıkla bile geçen bir şey değil. Kadın sevgi onda ve kırıklar batarken yaşayacak artık.

O olmasa çok farklı biri olurdum sanırım. Kendimden verdiğim onlarca taviz hiç olmazdı. Kendime saygımda azalma olmaz gittiğim bilirkişiler kendine sevgin azalmış değersizlik duygun oluşmuş demezdi. Sonradan görüştiğim kişiler şüpheci ve heran birşey olabilir de gidebilirim gibi davranmaktan vazgeçer misin demezdi. Yolunda gitsin diye debelenmek, üzüldüğüm zamanlarda toparlanmaya çalışmak uyumak yerine kendime güzel şeyler katardım. Hayatım bir ayrıl bi barış sonucu herzaman yeni bir düzen oturtmak üzerine değil de oturmus bir düzende mutlu ve huzurlu geçerdi. Muhtemelen çoğu tıpçı kız gibi simdiye düzenli adam gibi bir ilişkim beni seven bir adam da olurdu. Muhtemelen daha mutlu olacağımdan bahsetmiş miydim? En kötü böyle olurdum zaten. Başka bir hayatı denemeye değerdi.

K.Akduman'i takip ediyorum. Kendisi birkac yil para biriktirip oyle ciktigini soyledi. Bu arada da blogdan da para kazaniyordur. Biletleri qatar airways malzemeleri kutup ayisi miydi oyle bi yer sagliyor. Arada gördüğüm kadariyla redbull falan gibi yerlere yaziyor. Bi noktadan sonra geziyi blogdan mlogdan donduruyolardir.

Hasan söylemez beş parasız bir şekilde Türkiye turu yaptı. Bu turu anlattığı kitabı var. Çoğu uzun yıllar çalışıp yeter! deyip işlerini bırakan kimseler. Ali Serhan var mesela. Güney Amerika'yı bisikletle geziyor. Daha önce Japonya'ya gitti. Aslında dışarıdan bakınca çok para lazım gibi gözüküyor. Ama kazın ayağı öyle büyütüldüğü kadar değil. Sponsorları var. Yetmediğinde gündelik çalışıyorlar. Minimal yaşıyorlar yani.

www.google.com.tr

Network, massimo dutti ve ramsey indirimde muhakkak bakmalısın

kaliteli bot markası da söyler misiniz?

asolo

sadece dağdan inmeyeceksen arkada amortisör olmayacak.

dağ bayır dolaşırım diyorsan dağ bisikleti alacaksın, kalın teker olanlardan.

şehirde oradan buraya giderim diyorsan da şehir pisikleti alacaksın, ince teker(yol bisikleti değil)

ben önde amortisör olanları tercih etmiyorum şehirde ama memnun olan çok.

önce burayı açıklığa kavuşturalım.

Marka değil üstündeki donanım önemli. İşi ne kadar ilerletebilirsin, hangi şehirdensin, uzun tur düşünür müsün?

lokasyon kocaeli darıca. tatillerde araca monte edip götürebilirim kırsala diye düşünüyorum.

Amortisor ben de kullanmıyorum. Ekstra ağırlık demek. Bineceginiz parkura göre değişmekle beraber cikmaz sokaktan gelen cocuk anlatmış. Onun dışında alüminyum kadro alabilirsiniz bu bütçeye. Hiten almayın.

@discopolice alıp 50-60 km sürmem diyorsan dağ bisikleti al o zaman. aslında şehirle dağ arasında olanlar da var. bence bir bisikletçiye gidip göz gezdir önce.

Marka değil donanım önemli diyenlere kulak asmadan bütçe kriterini de aşmadan seni ilgili duyuruya alalım:

Bisiklet (ve de Aksesurları, Giyim Kuşamı) Alacaklara Tavsiye Verilir.

www.eksiduyuru.com

dün bağdat caddesinde giant escape diye bir model baktık. efsane!

market_arabasıyla_terör_estiren_trafik_canava(haha nick süper)'in dediği gibi escape iyidir mesela. bende 2012 model escape 3 var. ama bence sana uygun değil.

Alüminyum kadrolar 26 inç bisikletlerde 14 kg civarı toplam ağırlık demek, ön amortisör dahil.
Aynı ölçü hiten yani çelik kadrolarda 15 kg demek, ön amortisör hariç. 2 kg fark var yani, gerçekten önemli.
Bisikletlerde bazı teknolojiler var, kartuş göbek gibi, quick release mandal gibi, freehub, rulmanlı furş, çift kat alüminyum jant gibi. Bunlar hep olumlu detaylar.
Bisikletin rahatlığı doğru sele ayarı ve ergonomik gidon ile ideale yaklaşır. Amortisör başka sorunların çözümü için icat edilmiş, en uzun yol hedefleri için amortisörsüz yol bisikletlerini tercih etmemiz bu sebepten. Ekstra ağırlığı, disk frenleri, süspansiyonları o yüzden tarcih etmiyoruz.
İdeal sele ayarını yapamayıp yorulmamız, dizleri zorlamamız, bel ve boyun ağrılarımız asıl sorun. İyi tempoda seleye ağırlığını vermezsin bile, bilekler rahat ve kontrollüdür. Jel sele ya da yaylı amortisörler gerekmez. 27,5 inç tekerler bir çeşit moda, itibar etmemeli, 26 ya da 28-29 inçler iki opsiyon. 28 inç lastik ve 29 inç lastik aynı tip janta uyar. Bir şehir bisikleti 28den 29a dönüşebilir.
26 inçler manevralı hoş bisikletler, 28/29 lar konforlu ve daha trafiğe hakim olduruyorlar. 27,5 orta yol, orta yollar saçmadır.
Bazı bisikletlet shimano, microshift ve sram gibi üç farklı marka barındırıyor üstlerinde, kaçınmayı tavsiye ederim. Sram aktarıcı shimano ayna kol ve kmc zincir koyup saçmalayan üreticileri anlayamıyorum, bir şeyi full barındırsın bisiklet, dişli zincir aktarıcı parçalarda. Kmc shimanoya uyumlu gerçi. Detay çok, ikinci bir çift lastik bisikleti epey değiştirir, şehir-mtb geçişi yapabilir, v fren basit ve hafiftir. Double butt kaynak hoştur. Jantın göbeği shimano vb namlı markaysa daha hoştur. Liste uzar gider.

Bak işte illa biri...
1500 bütçede bianchi btwin kron ya da salcano tercih etmekte zerre mantık yok. Hepsi aynı kadroyu boyayıp satıyor. Marka önemliyse cube al fuji al, specialized al.. Aa ama pardon, onlar da o fiyat aralığına gelmiyor.

Eh işte.

Evdeydim.
Yeni bi tatlı denedim güzel olmadı.
Ona üzülmüşken tv'yi açtım ve Rus büyükelçisinin öldüğünü gördüm ve üzüldüm, kaygılandım yine.
Kötü bir gün daha yani.

orta şeker.

5'te çok güzel bir haberle uyandım. geceden sabaha kadar çalışmıştım, bir de maç izlemiştim. yattım uyudum, akşam uyanınca da işte çok güzeldi falan ama sonra büyükelçi vuruldu. ülke için yeterince kötü bir olay ama rusça okuyom ben, benim için daha sıkıntı verici. internet yavaşlatıldığı için maçımı da izleyemiyom şu an. genel olarak hiçbir şey yapmadığım halde dış etmenler yüzünden fazlasıyla hareketli bir gün oldu şu ana dek, umarım gece atom bombası falan patlamaz.

"İşe yaradım" hissi olan iyi sayılır bir gündü, suikastı duyunca gene sosyal medyaya yapıştım o tedirgin modda sayfaları yenileyip duruyorum. Uykulu başladı, yoğun ve iyi devam etti, tedirgin olarak bitiyor.

Askerdeki sevgilim bugun aramadi daha. Buyukelci vuruldugu icin de sikinti oldu tabi. Bi shameless izleyelim dedik onda da internet yavas. Yani kotu bir gun :/

evimin iki adım ötesinde büyük elçi vuruldu. sokaktan ordu geçti. yaşadığım ülkenin gidişatı yüzünden pek de iyi bir gün geçirmiyorum.

İstanbul dan teftişe geldiler. 12 saat oturduğum yerden hesap verdim. İğrenç bir gündü.

@cabiday ne iş yapıyorsunuz :)

@trafik canavari avukatım maalesef :)

qwasdqwrasdase

soyulmamışsa soyup yiyeceksiniz. soyulmuşsa direkt yiyeceksiniz. pis fakirler

"Kabloları" olan kafa kısmını koparıp vücuttan ayıracaksın.
Vücudun etrafında şeffaf kabuk sarılı, onu soyacaksın.
Kuyruk kısmını koparıp kabuğun içindeki yumuşak kısmı mideye indireceksin.

Kıskaç kısmından koparın. Kabukları da soyun çıtır çıtır. İçinden beyaz Eti çıkacak. Afiyet olsun. En sevdiğim Deniz ürünlerindendir.

Bir de Google dan kolaylıkla video bulabilirdiniz;)

pişirme videosu çıkıyor boyna yeme vidyosu bulamadım :/
mis gibi domuz eti varken böcek istemek de bambaşka tabi

www.youtube.com

bu videoyu gördünüz mü?

Ben armani si kullaniyorum.kokusu cok cekici geliyor

erkeğim de, arkadaşlardan lancome la vie est belle, ysl black opium' u seviyorum baya. yeni keşfettiğim, yeni bir parfüm zadig & voltaire var, kendime erkek versiyonunu aldım, kız versiyonu da arkadaşa tavsiye ettim sevdi baya, ben de beğendim. this is her!

Tavsiye almak iyi ama ne olursa olsun gidip parfümü kendiniz deneyin. Herkesin koku algısı ve koku çağrışımı ayrı olur; tarif ettiğinize karşı gelen önerileri denediğinizde çok farklı çıkabilir. Mesela benim çok sevdiğim ve zor bulunan bir parfümü sorduğumda adam "O uzun zamandır gelmiyor ama benzer şu var" diyor; gösterdiği şeyin alakası yok. Ya da bir kere "Süper parfüm, sektörde mihenk taşı, böylesi 20-30 yılda bir çıkıyor" dedikleri şeyi denedim; "Eee bu mu yani?" dedim.

İmkanınız varsa decanter sipariş edin/deneyin. Denediğinizde parfüm üstünüzde bir süre dursun; notaları nasıl açılıyor onu görün. İlk notaları hoşunuza giden bir şey sonra çabucak sönebilir ya da teninize uymayabilir; paranıza yazık olur.

Bu kadar sözden sonra illa bir öneri istiyorsanız Hermes - Eau de Merveilles. Farklı modelleri varmış sanırım; bir arkadaşım onlardan bir tanesini kullanıyor. Uzun zamandır " İşte bir kadın böyle kokmalı" dememiştim; bunu koklayana kadar. Ama yine de tenle uyumu, benim koku algım...vs

One million

chloe - signature
thierry mugler - alien
dkny - apple
escada - hepsi güzel

my burberry.

şekerini meyvesini bilmem de hypnotic poison güzel bi koku

bana güven shiseido zen al. bayılacaksın

doganin kanunu.
ama soruna cevap olarak galiba burada kadinlar icin ipuclari yer aliyor: eksisozluk.com

iş düşünce yazıyor.

seninle sevişmek için takılıyor işte anlamayacak kadar nesin.

fuckbuddy misiniz?

Libidosu yükseldikçe yazıyor. Fb olmayacaksan kaç derim.

köprüyü geçene kadar ayıya dayı diyor. senin bunun bilincinde olduğunu görüyoruz.

cinsel çekiminiz iyiyse ve kendini değersiz hissetmeyeceksen devam et, yok efendim seviştikçe bir bağ oluşturuyorum kafamda deli sorular oluşuyor diyorsan ayrıl; yeni bir partner, sevgili bul.

Seks için takılıyor işte, çocuk gayet net belirtmiş aslında

1. aklı gönlü birindedir sen sadece yer dolduruyorsundur zaman zaman senden soğuyordur, sadece fizikselle yürüyordur işiniz.

2. aklı gönlü boştur, orada sen de yoksundur tamamen fizikseldir.

3. tamamen fizikseldir.


hepsi de her türlü sevgisizliğe ve sekse çıkıyor.

Yoklukta yazıyor

mesaj "hayvan" başlığına taşınabilir. sanırım bu şey erkeklerin doğasında var.

Aynı bokun laciverdine denk geldim. Ağzıma sıçtı. Kökleri kurusun.

erkeklerin doğasında falan yok. size denk gelenler öyle. daha seçici ol.

Melankoli depresyona götürür ve evet engeldir, bitirir, zarar verir, geriletir. Melankoliyi hüzün kelimesiyle ifade etmek yanlış ve eksik olur. Hüznün hastalık derecesi denebilir.

Elbette engeldir; hiçbir şeyden keyif alamazsın ve keyif almadıkça başarılı olmak için bir nedenin de kalmaz.

@yaren eğer ki o ruh hali seni mutlu ediyorsa depresyona götürmez.

@fragile neden keyif alamayasın ki? öyle olmakla mutlu olan insanlar da var. ayrıca geçmişte ya da günümüzde adını andığımız birçok kişi mutlu olarak mı başardılar bunu?

Kelime seçimin yanlış bence. Melankoli durumu hüzünden haz alma durumu, haz almak =/= mutlu olmak.

Evet, engeldir. Hepimiz olumlu insanlardan hoşlanıyoruz, her iyi anda bile melankolik olacak bir sebep bulabilen insanlarla aynı ortamda dahi vakit geçirmek zor. Enerjini düşürür çünkü.

www.youtube.com

www.youtube.com

O ruh hali (melankoli) seni mutlu ediyorsa depresyon da seni mutlu eder. Bu da bünyenin mazoşist olduğunu gösterir ve zamanla kendine fiziken de zarar verecek hale gelebilir.

şimdi çok cahilce ve talihsiz yorumlar yapılmış, zaten burada canı sıkılıp tuhaf duyurular açan kitleyi gördüğüm için şaşırmıyorum da, zift gibi ağır bir bilgi kirliliği karşısında konuşmadığımda da kendimi kötü hissediyorum. melankoli, fakat içi boş olmayan; "kişinin kendi iradesiyle arzuladığı ve yetenekleriyle bezediği bir melankoli" ruhun en önemli sırdaşı ve yaratıcılığın kaotik maddesidir. klasik müziğe adını altın harflerle kazımış bestecilerin hayatlarını incelediğinizde göreceğiniz şey pek çoğunun yalnız ve melankolik olduğu, hatta bazılarının delirerek yaşamının son bulduğudur. Bunun en önemli örneği Robert Schumann'dır. Yine bu insanlar düzenli hayatlardan yoksun, çalkantılı gönül ilişkilerine sahiptir. Bu durum müzikle de sınırlı değildir. Plastik sanatların herhangi bir alanında eser verenler için durum yine aynıdır. Çok büyük bir düzensizlik, bohemlik ve melankoli bu insanların hayatlarının özünü oluşturur. -illa sanatçı olmaya da gerek yok, yaşamını belli prensipler üzerine inşaa etmiş kendi kendine yeten ve sorgulayan her insan bir nebze melankolitir.- Ha başarı diyince benim aklıma bu geliyor. Adını tarihe kazımak, 100 sene sonra dahi seni anlamayacak insanların hayatına bile bir şekilde girmek geliyor. Yok bunu değil de, plazada, işyerinde kaşarlaşıp başkalarının arkasından entrikalar çevirerek bir yerlere gelmeyi, adam satmayı, insanları manipüle ederek istediğini almayı, başkalarını kullanıp atmayı kastediyorsan; aylık 3-4 bin liraya bu maymunlukları yapmayı ve izin günlerinde de pek ahlaklı(!) dostlarınla avm starbucksında buluşup mocha eşliğinde dedikodu yapmayı kastediyorsan evet melankoli böyle bir başarıya engeldir. Çünkü melankoli her şeyden önce insanı vicdan sahibi yapar, insanların bakıp geçtiği şeyleri "görmeye" iter, "duymaya" iter. bunları yaptıkça "düşünmeye" sürükler. düşünen insan ise, afaki anlamıyla değil gerçekten eylem olarak düşünen, üretir.

Bu materyalist hayat, yalnızlığı ve hafif mutsuzluğu dahi bir sorun olarak tanımlıyor. Hatta olaki doktora filan gidersen ilaç yazıp seni evine gönderiyor. bu durumla ilgili zamanında şöyle de bir entry yazmıştım.
eksisozluk.com

demem o ki başarıyı nasıl tanımladığına bağlı bu sorunun cevabı. yukarıdaki videoyu da oldukça beğendim. "melankoli hastalık değildir, insan olmanın bir parçasıdır." ne yazık ki bu parçamızı da alıp çıkardılar artık bizden. her an pişmiş kelle gibi sırıtmalı,(yalandan da olsa sırıtmalı), ve prezentabl bir maymun olmalısın diyor materyalist kapital hayatın kuralları, şayet bu düzen içinde başarılı olmak istiyorsan.

Üstte melankoli başarıya engeldir şeklinde bana göre saçma yorumlar yapan arkadaşlar soran kişinin mesleğini ,hangi konuda başarılı olmak istediğini nereden biliyorlar acaba?

Adam belki sanatçı,ressam ,yazar çizer. Müneccim şeyi mi yuttunuz ?

hayır, kendimden biliyorum.

tarihsel bulgular isiginda sevisen adam +1
Sadece bu duyuruya değil, pek çok duyuruya cevap olabilecek nitelikte bir yazı olmuş.

Cevapları ve duyuruyu silmeyin lütfen. Müsait bir Zaman'da okuyacağım

melankoliyi kullanabilecegin bir iş ise değildir, o işlerde %1 falandır.

melankolik uzuuun yıllarım oldu cok derin yazılar yazardım, mutlu bır ınsan yazamaz onları gectı gıttı o yetenek.
sımdı cogu gıbı sanatla alakasız ıslerde calısıyorum melankolıye asla yer yok, prof. bakmak zorundasın hatta hıc bır duyguya yok görevın neyse onu yapıyorsun.

1- terk etmiyorsa aynını yapıyordur
2- kırıcı olur öğrenmese daha iyidir

1- sevgi dışında bir çıkarı yoksa ilişkiden terkeder. zira seviyorsa her an aklına gelip acıtacak bir gerçek bu. diğer türlü hazmedebilir.

2- arkadaş kalmaz artık.

1- Terk etmeli.
2- Karaktere göre değişir, iyi ki ayrılmışım diye sevinebilir de üzülebilir de.

2- bunu 2 kere yaşadım. ilkinde ruhum duymamıştı; neden söyledi diye kızdım, söylemese hiç bilmeseydim daha iyi. ikincisini ben hissetmiştim inkar etmişti ayrıldıktan sonraki ilk zamanlarda konuşulduğunda, sonradan itiraf edince de yalan söyledi diye kızdım. Kızmalarım kendi kendime tabii, çünkü duyunca karşı tarafı tamamen hayatımdan silmiştim konuşmaya bile gerek yok diye.

1) terketsin zaten bir zahmet

2) arkadaşlığı da bitirsin zaten bir zahmet

1) Seviyorsa, ilişkiyi kurtarabileceğine inanıyorsa terketmez.

2) Bu durumda gururu kırılacağı için sittin sene yüzüne bakmaz artık.

Aldatmayın, en başta kendinizi sonra da karşınızdaki insanı kandırmaya çalışmayın. Bitmişse de bitti deyin, sevmiyorum deyin, mutsuzum deyin, çekip gidin ama aldatmayın.

1. O an nasıl hissediyorsa öyle yapabilir. Bir makalede "Eskiden böyle durumlarda mahalle baskısı ayrılmamak, yuvayı kurtarmak üzerineydi. Şimdi ayrılmazsa mahalle baskısı ve ayrımcılık yapılıyor" diyordu. Gerçekten onun hayatı, onun duyguları, onun iç dünyası; istediğini yapar. Bana yargılamayıp destek olmak düşer.

2. delfina'nın şöyle bir yazısı vardı.
eksisozluk.com
"İyi ki ayrılmışım" denir.

herzamanki gibi bu dahil tüm genellemelerin yanlış olacağı gerçeğini bir kenara bırakırsak

1- edebilir de etmeyebilir de. ikisi de örneklerle sabittir.
2- çok sinirlenip akabinde arayıp ana avrat sövebilir de, hiç birşey de demeyebilir veyahutta karşılaştığınızda gülümseyerek "ulan sen bunla bunla böle böle yapmışsın az şerefsiz değilsin he xd xd" de diyebilirim. tamamen karakter meselesi yani olay.

1- kesin bir cevabı yok. ben birini terk ettim bu yüzden, bir diğerini ise affettim.

2- daha sonra aldatıldığını öğrenirse iyi ki ayrılmışım bu pezevenkten der.

1-genelde eder.
2-arkadaşlığı bitirir. Mümkün mertebe ağzına sıçar.

1. Terkeder.

2. Bir şey olmaz. Zamanla o da biter.

1. Kıza bağlı. Bir çok kız ilk kez birlikte olduğu erkeği terk edemez aldatsa bile. (Tecrübe) Kimisi de şüphelendi mi bitirir.

2. Bir bok olmaz en fazla muhabbeti keser, iş işten geçmiş.

bildiğin bi arkadaşı varsa o arkadaşın tüm beğenilerini, arkadaş listesini tarayarak ulaşabilirsin gibi.

1 arkadaşı var bildiğim onun da liste kapalı.

fotoğraflarını beğenenleri incele iyice o arkadaşının. Belki beğenmiştir.

Beğenilerde de yok.
Herhangi bir okulda öğrenim görmüş öğrencilere ulaşma imkanı var mı ?

okulun resmi ya da en çok beğenili feysbuk sayfasına bak o zaman. biraz uzun olur ama kesin layk atmıştır bence.

thanksgiving.who.ec
pipl.com
Edit: bölümün dışarı kapalı feys sayfası olur. O grupta birisi vasıtasıyla da buldurabilirsin. Bu da bi fikiiir.

Su stalk olayini bi anlamadim gitti :/ ne faydasi var aga

Benim olay stalklamak değil. Bu konuda arkadaşlardan yardım istedim.

şU Skandal kimlik bilgileri olayından adresini bul yaşadığı yer falan arattır oradaki önemli mekanları bul foursquareden kimler ne yorum yazmış kurcala isim hariç nelerini bildiğini bilsem yazacam daha.

Oha profesyonel stalker lar toplanmışlar resmen :))

facebookta arama bölümüne cep numarasını yaz. Ama şu şekilde yaz 00905335320532

telefon numarasıyla bulunmayı kapatmayanları bu şekilde bulabiliyorsun.

mail adresini biliyorsan onu da yazıp aratabilirsin.

google'da tırnak içinde adını soyadını arat:

"cemre güleryüz" gibi.

o değil de cemre güleryüz nedir, kimdir, aslkdşalsdf

İsim soyisimden başka bi bilgi yok. Sosyal medyada hesapları yoktu. Sanıyordum ki bi tanesinde varmış. Buldum arkadaşlar sağolun :D

16 gb'lık iphone 5s şuanda gelen update'leri yüzünden kullanılamıyor diye biliyorum.

1350'ye o kadar iyi telefonlar var ki alınacak, sakın böyle bir hata yapmayın.

ben aldım memnunum. ekranı ufak demezseniz gideri var.

16 gb iphone 5s'ler gelen update'leri yüzünden kullanılamıyor derken neyi kastettiniz anlamadım. benimki güncel ve bi sıkıntı yok şimdilik. ama tabi diğer arkadaşın dediği gibi 1350 ye dünya kadar alternatif var.

16 gb bana senelerdir yetiyor 5s kullanıyorum, memnunum. al bence

5s hala kullanımda seneye donmaya kasılmaya başlar diğer sene biter. 2-2.5 yılı var onun. alınır bence.

4'ler hala takır takır çalışırken 5s ler nasıl seneye donar yahu?

ne bileyim deli gibi oyun oynayıp telefonu yıpratmazsanız 5s lerin ortalama 3-4 yılı daha var.
ayrıca 5s update lerinde hiç sıkıntı olmaz.

Kipada 1299 haberin olsun.

4 senedir iphone kullanıyorum. 4s ile başladım şuan 5s var ve gayet memnunum. iphone'a o kadar para verilmez felan diyenlere bakma. kullandığın zaman çok ince düşünülmüş detayların ne kadar işe yaradığını, telefondaki mühendislik uygulamasını gerçekten görüyorsun. tamam dünyayı felan kurtarmıyorsun ama senin gününü kurtaracak bir çok uygulama mevcut. kamerası güzel sesi güzel mesajları yazarken cprğyahs yazıp benim coğrafya yazmak istediğimi anlayıp düzeltiyor felan. ben bir daha telefon alacak olsam yine iphone alırım öyle söyleyim sen karar ver.

2.5 senedir kullanıyorum 5s'i. En güncel ios sürümü var ve kasma yok denecek kadar az. Benimki de 16gb bazen sıkıntı yaratıyor ama 5 dk'da fotoları atabiliyosun üşenmezsen.

5S yeni nesil 64bit işlemci içeriyor, o yüzden hiç değilse 2-3 sene sıkıntısız kullanırsınız.

iPhone almayı düşünüyorsanız ve bütçeniz kısıtlıysa 5S almanızı öneririm. Yine de bir miktar daha ekleyip, yeni tanıtılan SE modelini de düşünebilirsiniz. 5S ile aynı kasa.

5s güzeldir ama 1.300 TL'de verilmez ağa. Neredeyse 7 çıkacak. 700-800 TL'ye güzel android telefonlar var.

5s çiçek gibi telefon. eşim kullanıyor ve telefonda en ufak bir sorun yok senelerdir.
ama 1.350 de çok geldi be hacıt. sanki daha ucuza bulunabilir gibime geliyır.

5s kullanıyorum, çok memnunum. iOS güncel (9.3.1), takılma, kasılma vb. herhangi bir sıkıntı yok.
Ekran boyutu da gayet yeterli geliyor bana. Tek sorunum şu, ellerim büyük olduğu için tuşlara hep yanlış basıyorum.

düşündüğün hata. o paraya gidip te 2 ay sonra çöp olacak androidlere verme sakın.

şu an son gelen güncellemeyle birlikte 4s'ler kasıyor, 5'ler hala kasmıyor. 5s 2 sene daha idare eder. ama sonra yavaş gelmeye başlar.

galeri12.uludagsozluk.com
yada i.hizliresim.com

1- Eskortlar. Direk profiline yazan veya yazmayan.
2- Eşleştiği halde konuşmayan. Bunları zaten çözemedim, öyle bakıyorlar herhalde.
3- Eşleşip sürekli karşıdan soru bekleyen, sanki lütfetmiş havalarında olan.
4- Muhabbet eden ama bir türlü ne istediği belli olmayan. Bunlar hakikaten en berbat kesim, bir sonuç yok yani, boşa vakit kaybı.

Ankara'da ekmek yok, İzmir ve İstanbul'da yukarıdakilerden çok var. Bir de Ukrayna'da baya ekmek çıkmıştı; yukarıdaki saydıklarımdan hiç çıkmadı, direk tanışmak ve görüşmek isteyen insanlarla eşleştim. Arada Instagram takipçi vesaire çıkmıştı 1-2 kız.

Genel olarak Tinder'ın kadın profili güzel ama. Çok çirkin kadına pek denk gelmedim.

Türk olanların alayı kezban. Bazıları yanlışlıkla beğendiği için heralde anında siliyor. Bazıları biraz konuşup siliyor. Bazılarının ağzından kerpetenle laf alıyorsun zaten. Ama yabancılarla muhabbet güzel oluyor. Taksimden kanadalı bir kızla eşleştim baya konuştuk. Bizim kezolar gibi değiller yani.

müptezel kızlar arka odadadır lafına güldüm.

Diğerlerine gülmedim.

Tinderi boşver, tenga dene.

Tinder kullanacak kadar ezik ve çaresiz olan kişiler rica edeceğim dünyadaki herhangi bir varlığı eleştirecek cüreti kendinizde nasıl buluyorsunuz? Ahsgshsh. Allah kimseyi bu duruma düşürmesin ne diyelim.

valla benim eşleştiklerimden daha 3 kişi benle muhatap olma zahmetinde bulundu, geri kalanlarından hiçbiri cevap vermedi.

Bence takipçi kasıyor çoğu instagrama ya da twitter'a. henüz tinder arkadaşlığını pompaya götürebilen birine rastlamadım.

su an itibariyle 691 eşleşmem var. bunların 670 tanesi filan avrupa seyahatim sırasında gerçekleşti. türkiye de işlemiyor burası. erkekler yuzunden. onune gelen herkesi like'lıyorlar. kızlar da seçiçi oluyor tabi çünkü begendiginin onu begenmeme sansı %1 filan. gerçekten oyle ama girin kendinizi kız yapın resim yeri boş kalsın. 30 dk sonra seri like'layın bakın kaç kişiyle eşleşeceksiniz.

avrupa'da her turlu kız ile eşleştim. ekmegini de çok yedim. muhabbetten sıkılmıştım direk o teklifi yazıyordum olursa olur diye. kızların da profilinde de çok gordum sadece sex amaçlı burdayım filan. kızlarımız zaten takipçi kasmak için orda. çok karışık yazdım ama anlayın. turkiyede bosuna ugrasmayın bile. yurt dısına çıkınca kullanırsınız.

Her telden var bende. %80'i konuşmuyor ya da röportaj moduna bağlıyor. Geri kalanı da çoğunlukla yabancı. Profilde açıkça yazmasına rağmen "aa ben düzenli ilişki arıyorum ama:((" ayağı çekip şansını deneyen bir kitle de mevcut. Kezbanlar iyice domine etmeye başladı artık uygulamayı.

abi güzel bir kız kaç herifle eşleşiyor biliyor musun? ona rağmen müthiş kızlarla eşleşiyor idim kullandığım dönemde. biraz profil meselesi abi, online datingde öne çıkman için çok öne çıkman lazım.

Tinder ne ola ki dedim okurken. İlk defa duydum. Eşleşme falan deyince online oyun falan sandım ya da sosyal medya vs gibi bir şey. sonra sözlükten bakınca anladım.

get a life.

işsizlik yalan

işsizim, satışçı olmaktansa ömür boyu işsiz olmayı tercih ederim.

Satışçı olmam için motivasyonumun açlık olması lazım.

İşsizler de senin firmanı eli yüzü düzgün bulmuyordur belki?

@ufukcel: doğru olabilir, yeni kurulmuş bir firma, iş zekası danışmanlığı üzerine, ama şimdiden müşterilerimiz türkiye'nin en büyükleri. İmajımızı ne iyileştirir bu durumda?

özellikle satış/pazarlama alanında insanların çok canı yandı. Vaadedilen maaşlar yatmadı, prim zamanları çeşitli çirkeflikler yapıldı, mesai saatleri hep uzadı vs. Bunu hemen hemen her sektörün satış/pazarlamasında gördüm. Bundan olabilir.

Diğer sebebi de, çalışacak insanlar sürekli şirketten bi'şey bekliyor, patır patır da sıralıyor isteklerini, maaş şu kadar olacak, araba olacak, şu böyle olacak, bu böyle olacak vs. diye.

Tamam diyorsun ben bunları sana veririm, peki sen bana ne vericeksin karşılığında? O zaman da başlıyorlar patronlara küfretmeye, nasıl sömürüldüklerini anlatıyorlar. Şirket kartıyla evine yemek alınca ama "al tabi lan, hak ediyor patronlar" kafasına giriyorlar. Kendilerinden ekstra iş istenince ama hak hukuk konuşmaya başlıyor "emekçi"ler.

@Lt. Col. Frank Slade: her iki durumu da gordum, hak veriyorum. zaten bulduklarimi begenmeme sebebim de bunlar, ama hic mi arasi yok yahu?

-Pazarlama alanında bir yenilik yap,üret,bul ondan sonra satmaya/sattırmaya çalış.


ekstra sos alınca para veriyorsan,ekstra iş istediğinde hakkını vereceksin,mesaisini yatıracaksın, vermiyorsan almasını bilen birisi çıkar sözde iş adamları.

@nooneatall bana sorarsan yok. Artık bi' iş yerinde 5 sene çalışan adama "vay be helal olsun" gözüyle bakılıyor. Sirkülasyon inanılmaz, isteyen sürekli iş bulabiliyor. 5 ayda 3 iş değiştiren arkadaşım var, tek sebebi de diğer işin maaşının 200 tl fazla olması. Tamam 200 tl önemli olabilir onun için ama sadakat ve mantık denilen şeyler de var. Herkes ayı kurtarma derdinde.

@penaltikurtaranmelo: calisanlarimdan herhangi birinin maas, yan hak ya da odeme ile ilgili bir sikayeti oldugunu/olacagini sanmiyorum, yakinda calisma modelimizi TED talk'larda falan duyarsiniz zaten. Calismadan kazanmak isteyene tabi ki gecit yok.

@Lt. Col. Frank Slade: buna cozum bulduguma inaniyorum, batmazsam ayrilan olmayabilir bile calisma hayatim boyunca.

umarım bulursun. satış falan bunlar kolay şeyler, amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Birini alırken benden tavsiye samimiyetini ön planda tut.

@Lt. Col. Frank Slade: her zaman! :) tesekkurler

nereye saklandıklarını bilmiyorum da çalışma modelini merak ettim, paylaşır mısın?

çalışmak köleliktir yea!

kesin kredi kartlarınızı, sigarayı bırakın. Borcunuz olmasın kimseye. o zaman gerek yok çalışmaya.

@azizakin: sirkete hemen hemen hic para kalmadan neredeyse tum gelirin calisanlara gittigi, "employee-run business" temelli bir danismanlik modeli ;)

Ben pazarlama mezunuyum ben bile yapmak istemiyorum bu işi..neden okudum onu bile sorguluyorum.O kadar çok baskı var ki insanın üstünde gece uyku uyuyamıyordum resmen ya da sıkıntıdan kurdeşen döküyordum.Bence kimse kendini harcamak istemiyor o yüzden kimseyi bulamıyorsunuz.

Ben de bizde is var isci yok diyenleri anlamiyorum. Sizi tenzih ederim ama, is ilanlarina oyle kriterler ekliyorlar ki, o kriterlere sahip insanlar zaten nasa'da falan calisir.

Izin haftaici bir gun. Ileri derecede ingilizce. Asgari ucret maas. Yol yemek yok. Adam bir gun ise gec kalda agzina sicsknlar. Sonra isci yok. Kole olcagina ac kalmayi tercih ediyor insanlar.

Dediginiz kriterlere ben uyuyorum. Ogretmenjm, akademik hayatim devam ediyor. Basvurdugim her memuriyete 500-600 bin kisi basvuruyior. Teknoloji alaninda tecrubem var. Basvurdugimda neden gorusmeye bile cagirmiyorsuniz?

Bir tanesi bana acik acik soyledi, bu cv'ye sahip adami kafamdaki maasa calismaya ikna edemem dedi. O nedenle kabul olmadiniz dedi. Tamam ben adama fazla geldim. Benden eksik adami da kole yapmaya calisiyor.

Anlmadim bu isten. Tekrar diyorum, ben kriterlerinize uygunum. Evlenecegim, ise de ihtiyacim var. Ingilizce bilen, lisansustu egitimli, genc biri olarak basvursam alacak misisniz ki?

bu resmen reklam kokan bir soru yahu cevaplara bak. yok artik dedim.

işsiz insanlar niteliksiz. benim cevabım da bu.

Evet, neden almayayim ki? Sirketin calisma/kazanma yapisina uyum saglayabilecek herkesle calisabilirim. Kazandirdiginizdan fazla isteyemezsiniz, hepsi bu

Reklam? Sirketimin adini bir yerde mi gordunuz? Ilan demek istiyorsaniz, issiz sozlukculer basliginda ya da calisan arayan sozlukculer basliginda cok daha fazlasi var, ben cidden merak ediyorum is arayanlarla isci arayanlar neden bu kadar uzak birbirine diye

@nooneteall, zaten sizin dediginiz zihniyetteki adamlari ben de kapimdan gecirmem. Ben calisiyorum, parayi patron kazaniyor kafasindaki sark kurnazlarina takilmayin. Siz kazanmak icin o isletmeyi actiniz, hayir kurumu veya darulbedayi degil orasi. Siz sadece hakedene hakkini, hakettigi zamanda verin yeter. Ki verdiginizi soyluyorsunuz. Bence sorun yok. Sanirim size hep oyleleri denk gelmis. Anlamiyorum diye sorduran da galiba bu.

Bu arada, neden reklam olsun, ilan sitelerine bir ilan verse alakali alakasiz binlerce basvuru olur.

Maksat formata uydurarak yasak olan is ilanini buraya vermekse, detayli cevap verecekler ozelden yazsin anladiniz siz onu dese duyurusu da silinmez.

Basinda eksi gecen her platformda, sozluk olsun, duyuru olsun, formata uydurdugunuz surece herseyi yapabilirsimiz sonucta. Formata uygun ana baci soven adamlar var buralarda.

Yolunuz acik olsun. Ticarette etigi onemsiyorsunuz galiba. Umarim basarili olursunuz. Ben ikna kabiliyetime, bilgi ve birikimime inanmma ragmen kole isteyenler disinda hicbir yer gormedim su anda. Umarin sizin gibi dusunen firmalarin sayisi artar.

Hocam mesaj atabilir misin iş detayları hakkında bana?

piyasada sizin bahsettiğiniz gibi koşullarda satış temsilcisi çalıştıran firma çok az. Dolayısıyla bu tarz firmalarda olanlar da işlerinde iyiler ve firmalarından ayrılmıyorlar. Diğer firmaların büyük kısmı "satmadan gelme" mantığını bir adım öteye götüremediler. Üstelik katma değer katabilecek, satış dışında işleri de becerebilecek adamları yıldırdılar. Ben piyasanın en çakal kesimine bir yandan satış yapıp, bir yandan da yeni çıkacak ürünlerle ilgili marketing önerileri getirirken 3 ay sonra yeni mezun 23 yaşında bir kızcağız elinde benim önerilerimden geliştirilmiş marketing materyalleriyle bana işi öğretmeye kalkarsa o iş yürümez. st lerin karlılığı %1,5 giderken ben kotamın %85 'ini %8 karlılıkla gerçekleştirdiğimde bunu kimseye anlatamazsam o iş öyle gitmez.

yani aslında sorun çok basit; hem satış yapabilecek hem de "eli yüzü düzgün olacak" dediğin adamlar; yani aslında sana katma değer katacak, senin kafandaki çıkar ortaklığını anlayabilecek adamlar; ya dediğim gibi bir yerlerede çalışıyorlar, ya da satışı bıraktılar.

imza: eski hızlı tüketim satış temsilcisi (firmaları hiç saymıyorum), 5 yıllık memur. :)

pazarlama alanını bilmiyorum da türkiye'de insanlar gerçekten iş beğenmiyor. köle gibi çalıştıranlardan bahsetmiyorum. türkiye'nin en büyük şirketlerinden birinde çalışıyordum, şoför bulamıyorduk ya. millet ya iş beğenmiyor ya da iş beceremiyor. ulan adamı en üst seviyede birinin şoförü yapıyorsun, herif 2 saat geç geliyor işe. işbaşı da normal bir saat, herkesle aynı. servise şoför alıyorsun. adam kırmızı ışıkta geçiyor, emniyet şeridinden çıkmıyor. bunlar sadece örnek, sabaha kadar farklı örnekler sayabilirim.

türkiye'de insanlar kalifiye değil maalesef.

pek çok insan patronlarından şikayetçi ve tekrar aynı maceralara girmek istemiyorlar açıkcası, bence pek çok patron çalışanlarına nasıl davranacağı konusunda eğitim almalı koçlardan falan.

birde genelde insanların risk alma durumu var, yani çalışma sisteminiz kişinin kafasında tam olarak oturmuyorsa alışkın olduğu standartları yakalayamacağını düşünüyorsa sıcak bakmayabilir bunu da yönteminizin herkes tarafından kullanılmayan bir şey olduğundan yola çıkarak söylüyorum.

e tabii çalışma ortamınız ve iş koşullarınız hakkında iyi bir pazarlama çalışması yapmanız da iyi olur, firmanızın geliştirdiği şeyi satacak insan arıyorsunuz öyle değil mi? ama ilk önce yapmanız gereken satacak kişiye firmanızı satmanız. anladığım kadarı ile firmanızı satmakta sorun yaşıyorsunuz.

@selam: satilacak sey oracle big data urunleri, sisense yazilimi ve bizim danismanligimiz, pek oyle kabul gormesi zor olan seyler degil, halihazirda 6 aylik sirket olarak turkiyede ilk 100 de iki uc firma ile calisiyoruz zaten. Bizi satmakta zorlaniyor olabilirim bu dogru, sirket yeni cunku, ama yaptigim gorusmelerde edindigim iLenimler bundan farkli ne yazik ki, daha cok "ben calismayayim ama sen bana para ver" diyen kisiler denk geldi

benim demek istediğim satmaya çalıştığın şeyin piyasadaki durumu değildi, emplooye-run business'di yani kişi kendini güvence altında hissetmiyor olabilir alışkın olmadığı bir yöntemle çalışan şirkette. kafasında soru işaretleri olabilir vs. beğenmediğin burnu havada yada ukala yada başka bir şekilde hoşlanmadığın insanlara bile geri dönüş yapmalarını ve ne düşündükleri/ne hissettiklerini sor görüştüğün insanlara, hepsini not al alakasız bir zaman diliminde notları gözden geçir, faydası olacaktır.

@selam: Not aldim, elimden geleni yapacagim bu konuda.

site olarak bilmiyorum ama pebeo marka yagli boya iyidir.

Sanatmalzeleri.com fena değildir. Pebeo da başlangıç için gayet iyidir fiyat performans açısından

pebeo yağlı boya da iyidir. fiyatı da uygun diğer iyi markalara göre.

enpara'ya gecin

İş bankasından geçtiğimiz ay 1700 küsür aldık biz. Tüketici Hakem heyetine başvurmuştuk dekontlarla beraber. Bireysel kredi dosya masraflarıydı ama bizim aldığımız. Mesela ticari kredi dosya masrafını vermiyorlar.

@düşünüyorum öyleyse vurun, Ben zaten enpara'dayım :) ancak daha önce Finansbank'tan kazık yemiş olan babam "bu işte bir bit yeniği vardır" inadından vazgeçmedi. Bir de kredi ödememiz vs. de bu bankada, babam ticaretle epey ilgili olduğu için sadece ATM'den işlem yapılabilen bir mecraya güvenmiyor.

@cunupkral, bizim de bir araba kredimiz mevcut halihazırda, bunu geri almak mümkün olur mu? Bitişte mi almak gerekir yoksa ödemelerin ortasında da başvurabiliyor muyuz? Avukat gerekli mi yoksa basit bir dilekçe yeterli olacak mı?

sana şöyle söyliyeyim:

O yargıtay ilami olabilir. ya da bakanlar kurulunun yeni kararı...


bu departmanda çalışmış biri olarak, alamayabilirsin.

Neden?

Bazı bankalar bazı hakem heyetlerine kesinlikle vermiyorlar. Neden bilmiyorum ama verdirmiyordu bize yöneticilerimiz.

Yukarida arkadasin dedigi gibi de ticari segment te olanlar da verilmez.

Sizinki de öyle bir durum olabilir. Yani hakem heyeti kaynaklı.

Banka geç verseydi "hakem heyeti kararı" cikardi ve kazanan siz olurdunuz. Ancak banka belli ii zamaninda "red" vermiş, kara geçmiş :(

vodka lemon (kar kış bunalım votka)
zemani-yi bera-yı mesti esbha (kar kış cehennem viski)
transylvania (kar kış aşk bira)

anime var zoku natsume yuujinchou. myanimelist.net kar huzur katıyor, ama anime bölüm sonunda sonuca bağlanan heyecanlar içeriyor.
bir de narnia'nın ilk filmi gayet kar kıştı, manzara benim içime huzur doldurmuştu ama macera filmi sonuçta.

Huzurlu tarafını mı yoksa kar kış kıyamet imkansızlık tarafını mı işliyor onu da yazsanız süper olur, çok teşekkürler :)

çok iyi olmasa da colony'yi (www.imdb.com önerebilirim.

vampir'li film istersen,
30 days of night: www.imdb.com

ayrıca şurada da snow movies listesi varmış:
www.imdb.com

snowpiercer

Dizi olarak fargo var.

Film ise groundhog day.

Groundhog day hark filmdir izledim onu :) Listeleri gördüm ancak sizin bireysel tavsiyeniz daha önemli benim için :)

groundhog day

The day after tomorrow. Huzursuz tarafini isliyor.

Hülya Koçyiğit'in Derman filmi vardı.Doğuda kar kış kıyamet, yaşanan zorluklar. Güzel filmdi.
www.imdb.com

izlanda'dan geliyorum.
noi albinio
www.imdb.com

not: hem huzurlu hem iç daraltıcı. izleyiciye göre değişiyor galiba.

(bkz: the grey)

eight below

oyun tavsiye edeceğim ben!
the long dark

film the winter guest www.imdb.com
dizi fargo

love actually

Aaa bi de Alive var. Kardan nefret edebilirsin ama :)
Gerçek bir uçak kazası
www.imdb.com

Madem oyle, tam sana gore birsey var, yasanmis gercek bir hikaye:
"Touching the void"

Bir de:
"North face (Nord wand)" (Bunu izlerken zaturre oluyordum az daha)

dikey limit

let the right one in.

Acaba Simyacı - Paulo Coelho olur mu?

Life of Pi'nin kitabını okuyabilir. Filmi kuş kadar ve içi bomboş hale getirmişti kitabı. Kitap düşündürücü ve ufuk açmaya yardımcı idi.

Murathan Mungan, Yüksek Topuklar

fakir baykurt külliyatı. 'tırpan'dan başlanabilir.
anadolu insanının en iyi anlayacağı ve özümseyeceği kitaplar bence. sırf fakir baykurtu daha iyi anlayabilmek için gidip konyada 3-5 (yok ya çok oldu) 1 sene falan geçirmek isterdim bozkırda.

benim adım kırmızı - orhan pamuk

satranç - stefan zweig.

1984 ağır olur sanırım.

- Çocuk Kalbi
- Yüreğinin Götürdüğü Yere Git

Eğer siyasi bilinçlenme sağlayacaksanız Orhan Kemal, Yaşar Kemal ve Fakir Baykurt külliyatı.

ihsan oktay anar kitaplarını sevebilir diye düşünüyorum.

çok teşekkürler.
seçtiklerinizden bazılarını hediye etmek için satın aldım bile. kargo yolu gözleyeceğim artık. umarım iyi bir başlangıç olacak.

Fahrenheit 451 okusa?

virginia woolf- a room of one's own

türkçesi tabii

tartışmasız; Glioblastoma multiforme

Al Pacino Donnie Brasco'da çük kanseri oluyordu. Ama FBI ajanı o değildi, mafyaydı.

Gran Torino'da da Clint Eastwood akciğer kanseriydi. Hastalık karizma gelir mi bilmiyorum ama Walt Kowalski karizma adamdı.

Bir de Ukyo Tachibana vardır çocukluğumdan, ateri oyunu karakteri. O da kan tükürürdü, galiba kanserdi.

Pankreas kanseri falan demeye gelmiştim ama bakıyorum duyar kasma işinde zirve yapmışsınız çocuklar.

Tebriks.

arkadaşlar seni yanlış anlamış bence ya da karizmatik kelimesini talihsiz bulmuşlar.
akciğer kanseri ya da beyin kanseri yukarıda yazılan glioblastoma olan. kanser olmaz diyosan ryan hardy'ninki de karizmatikti evet :p

Testis ve nefroblastom. Sağkalım yüzdeleri maksimuma yakın. İlla kanser olmaları lazımsa ölmeyecekleri bir şey olsun.

en karizmatiği hangisi bilmiyorum da jigsaw'da kanserdi sanırım. listeye onu da ekleyebiliriz.

Boyle boktan Konuları boyle sacma sapan kisveler altinda açarsanız ciddiyetten yoksun, boyle seyler de olur. Herkes ayni sekilde ucu acık aptal br seye ayni hissiyatla cevap vermek zorunda degil.
Hasta belki kendisi normalleştirir de ben yapamam bunu. Yapamıyorum. Oldu mu skmdi? Ben yapamıyorum.
Benim anneme sorsan gülerek cevap verir. Birinden kurtuldu mide kanserinden. Skmdi kolon kanserinin son aşamalarında. Olsu mu?
Acayip karizmatik bak.
Kolon.
Nah boyle iste arkadasım.
Kolon.

beyin tümörü (bkz oğuz atay).

valla bana göre tabii ki de yarrak kanseri.

Protestan ahlakı

Ya da

Ödev ahlaki

trafik canavarına katılıyorum;

protestan çalışma ahlakı ya da ödev ahlakı.

Ben zaten arastiririm sikinti degil de elinin altinda hazir kaynak olan veya direk surada iyi bir kaynak anlatim vardi dediginiz bir yer varsa protestan calisma ahlaki ile ilgili paylasirsanix sevinirim ozellikle vakit ayirmaniza gerek yok

elimin altında p.ç.a ile ilgili link yok ama macit gökberk'in felsefe tarihi kitabı iyi bir başlangıç olabilir. onun haricinde

agustinus
anselmus
aquinolu thomas
ockhamlı william

bu saydığım isimler üzerine okuma yapabilirsin. genel hatlarıyla ortaçağ hristiyan felsefesi (protestan çalışma ahlağıyla doğrudan bağlantılı) bu abilerle kuruluyor.

ben bu yazdıklarını yapmıyorum. ama gözlemlediğim kadarıyla genelde ilişkisinde bu noktalar eksikse yapılıyor bu. yani sevgilisiyle artık flörtleşmiyorsa, başkasıyla flörtleşiyor. zaten bir insan flörtleşmeden nasıl yaşayabilir ki? insana enerji, heyecan, istek uyandıran birşey bana göre. ama nedense birçok insanın ilişkisi bir süre sonra '50 yıllık evli' moduna dönüyor. sıkılıyorlar birbirlerinden, başlardaki heyecanı kaybediyorlar falan. neden ayrılmıyorlar kısmı ise şöyle bana göre; birçok insan sevgililiği evliliğe giden adım olarak görüyor. evlilik için belirledikleri kriterlere uyan insanlarla birlikte oluyorlar. ayrılmak yerine evlenmeyi, ilişkilerinin heyecanını korumak yerine ise başkalarıyla flörtleşmeyi tercih ediyorlar. bu da bir ilişkiden ne beklediğine bağlı işte. haz almak, mutlu olmak mı yoksa evlenilecek adam/kadın bulup zamanı geldiğinde evlenmek mi? buna benzer duyurulara da yazdım hep, bilirkişi değilim :) saçmalamış olabilirim. 8 senelik, tek bir ilişki yaşamış bir kadın olarak gözlemlerim bu yönde sadece :)

buna istediğin samimiyette cevap verecek kadın yok dostum.

Hayatta yapmayacağım ibneliktir (gay kardeşler alınmasın tabir gereği dedim) sevgili seçerken kriterleriniz en oynak kız hangisi olursa sonuç böyle olur, şahit olduklarım öyle en azından.

De abijim, asıldığı kız "sefgilim var tamammıaa" yaptığı vakit Kezban diyenleriniz de var. Siz bunu niye yapıyonuz?

kadinim ama bu soruya verrcek cevabim yok. yani neden böyle yapiyotuz bilmiyorum. belki egoyla alakalidir. ama sanirim bunu bir tek kadinlar yapmiyor.

ilgiye aşıklar.

flörtleştikleri adamdan hoşlandıklarından değil, o yavşakların gösterdiği ilgiyi kaybetmek istemiyorlar.

rakipleri (diğer kadınlar) arasında ''o kadar süslenip püsleniyor, yarışıyorum sizle ama bu adam/adamlar sizi değil beni seçip benimle ilgileniyorlar. HIH!! '' diyerek psikolojik mastürbasyon yapıyorlar. sevgilileri veya kocaları olup olmaması önemli değil. beğenildiklerini hissetsinler gerisi yalan.

sonuç: küçükken anne babaları kendi sorunlarını çocuklarına yanıtmayıp bunları yeterince sevse, büyüyünce de ilişkilerinde ego savaşı yerine anlayışı baz alsalar böyle olmazlar aslında. yapacak birşey yok kadın kadındır..

(ps: erkeğim)