internetin büyük etkisi oldu. belki üyeleri vardır burada, eskiden ütopyam diye bir forum vardı, hala duruyor mu bilmiyorum. ben o zamanlar 12-13 yaşındayım. atatürk'ün deccal olduğunu söyleyen, el kaide militanından hallice efsanevi bir elemanım. o forumda beni ciddiye alıp da benimle iletişim kuran insanlara cidden çok şey borçluyum. oradan tanıştığım kişiler olmasa belki şu an ışid'e katılmış olurdum jsfhsjk.
benim ailem dindar ama laf olsun diye söylemiyorum gerçekten çok ılımlı insanlar, özellikle annem. bizim evimizde atatürk de dahil kimseye karşı öyle nefret dolu bir konuşma ya da fikir gelişmedi. ben tamamen kendi ergenliğim ve manyaklığım yüzünden aşırıya kaçmıştım.
sonra beni bir aile büyüğümüzün isteği ve desteğiyle "kamp"a gönderdiler üst üste üç sene boyunca. abiler ortamı işte ama fetöcülerin değil, nurcuların. ortam şahaneydı, öyle apartmanda falan değil koskocaman havuzlu, futbol sahalı tesiste takılıyorduk. iki hafta sürüyordu bi kamp. bizim paramız yoktu, aile büyüğü göndermek isteyince ben hiç istemediğim halde (çekingendim ondan istemiyodum, yoksa din iman konusunda dünya markasıydım) ona diş geçiremeyecekleri için mecbur "git oğlum" dediler, gittim.
orada her şey güzeldi. bize iyi davranıyolardı, çokça eğleniyoduk falan, o açıdan hiçbi sıkıntı yok. yani tacizdir, itliktir serseriliktir ben kendim hiç öyle bi şeyle karşılaşmadım. gelgelelim, ilk defa o kadar kalabalık ve "dinli" bir ortama girmiştim ve zamanla soğudum. anlattıkları şeyler olsun, dikte ettikleri yaşam tarzı olsun, din-iman-milliyet üçgeninde anlattıkları olsun pek hoşuma gitmedi. bi keresinde babam aramıştı. "ben burda biraz daha kalırsam ateist olcam baba" dediğimde çıldırmıştı, bağırıp çağırıp küfürler etmişti. daha önce hiç öyle görmemiş, duymamıştım. o olaydan sonra kayış iyice koptu. kendimi yalnız hissettim, "ben bu işlerin adamı değilim, benim yaşayacağım insanlar bu insanlar değil" düşüncesi oluşmaya başladı.
bu kamp mevzuu 12-14 yaş aralığında gerçekleşti diye hatırlıyorum, üç yaz. internette sürtmeye başlamam da yanlış hatırlamıyorsam 12 yaşıma tekabül ediyor. ütopyam'da militanlık yaptığım dönemler. orada bir sürü kuul, atayiz gençle tanışmıştım. başta birbirimizden nefret ediyoduk ama forumda göre göre, iletişim kura kura zamanla aradaki buzlar eridi ve oradan iyi arkadaşlar edindim. ben 12 yaşındaydım ama düzenli olarak benimle konuşan, bana arkadaşı gibi davranan 20-22 yaşında insanlar vardı. o zaman anlamıyosun tabii bunun ne kadar kıymetli olduğunu. ben şimdi 12 yaşında bi çocukla çok samimi olamam, düzenli olarak konuşamam sanırım, hele ki bu arkadaş islamcı militan ayarında biriyse. "amk çocuğu" deyip basarım engeli. onlar öyle yapmadı, babam bile tükmüklü tükmüklü küfrederken her türlü saçmalığımı dinleyip yanımda oldular, yardımcı oldular.
öyle öyle "dış dünya"yla iletişim kurmaya başladım işte. 14 yaşına geldiğimde dinle alakam kalmamıştı, öyle ergen ergen takılıyordum ama ateist falan da değildim. annemle babamın arası o ara pek iyi değildi, kendileri bana gerekli din eğitimini de verdikleri kanısındaydılar, haliyle üzerimdeki baskı azalmıştı - gerçi allah var (pun intended), hiçbir zaman baskıcı sayılmazdı ailem, hiçbir şeye zorlamadılar. ben onlardan görüp istiyodum.
bu arada kamptaki ikinci ve üçüncü senemde satanist olduğunu söyleyen birkaç çocukla tanışmıştım. nurcu kampında allahsız terör örgütü oluşturmuştuk bi nevi, boş vakitlerimizde birlikte takılıp din falan konuşuyoduk artist artist. ergenliğin zirvesindeydik ama gerçekten güzel muhabbetimiz vardı, kendimizce neyi yanlış bulduğumuzu anlatıyoduk birbirimize. o yaşta, öyle bi ortamda, öyle ailelerde büyümüş çocuklar olarak cidden çok büyük cesaretmiş harbiden. ya casus olsalardı? eheh.
neyse işte böyle gelişti mevzu, "öfkeli militan"dan "yontulmuş ayı"ya döndüm. 14-16 yaş aralığında sanırım dinle ilgili hiçbi şey düşünmedim. sonra tekrar bi boşluğa düştüm, dedim ulan allah'ı tamamen unuttuk, böyle yaşanmaz, benim hayata tutunabilmem için bi şey lazım. o dönemde hatırlıyorum, irem diye bi arkadaş vardı. hatta facebook'umda ekli hala haha. ateist olduğunu biliyodum. gittim ona dedim, irem nasıl dayanıyosun amk, ben allah'ın olmadığını düşündükçe delirecek gibi oluyorum. ölünce toprak olmak istemiyorum, cruise seyahatine falan çıkabilmek istiyorum. o da sağolsun aşırı kuul davranıp "deal with it" demişti sadece. o anları hiç unutmuyorum. kendimi o kadar çaresiz ve ezik hissettiğim an sayısı azdır. karşımda ateist ve gayet rahat bi insan var, bense "allah bence yok ama allah'ın olmamasını kabullenemiyorum, bana yardım et" diyen, kafası karışık bi elemanım. kendimi ona kıyasla çok küçük ve güçsüz hissetmiştim.
sonra bi sene falan cidden bayağı kafa patlatmıştım, hatta bi ara delireceğimi düşünüp ekstra üzülmeye başlamıştım. malum, "dinli" çevrelerde böyle hikayeler çok sevilir. allah'ı sorgulamaya başladıktan sonra aklını kaybeden bir sürü insan vardır. öyle olurum, herkesin efendi-zeki bildiği, sevdiği bi çocukken allah'ı sorgulamaya cüret ettiği için kafayı yiyen biri olurum diye korkuyodum.
sanırım lise 2'den itibaren tamamen geçti o mesele de. alıştım ölünce toprak olma, yeryüzünde başıboş olma fikrine. öyle yani. o günden beri de atayiz militan olup çıktım. insan manyak olunca müslümanmış dinsizmiş fark etmiyo, ruh hastası her yerde ruh hastası :((
velhasıl kelam benim hikayem potansiyel ışid militanının yontulup sosyal hayata ve dünyaya kazandırılması şeklinde gerçekleşti. verilmiş sadakam varmış. internet üzerinden türlü türlü "bullying"e maruz kalıp daha da yalnızlaşıp radikalleşebilirdim mesela, haberlerde "çok sakin bi çocuktu, kimseye zararı yoktu, 75 kişiyi niye öldürdü anlamadık :((" diye görebilirdiniz. ama anamın babamın göstermediği anlayışı elin atayizi gösterdi işte, "bak kardeşim böyle bi hayat da var" dediler, sonra kuran'ı falan da okuyunca dedim bence allah yok. öyle yani. şu an 23 yaşında ateistim, bekarım, çocuğum yok. ha "umarım tanrı vardır" diyorum içten içe çünkü sonsuza kadar değilse bile bi 500-600 sene yaşamak istiyorum açıkçası. yaratıcı olsa güzel olurdu.
0