büyük ihtimalle Afrika senin düşündüğün gibi bir yer değil.

Afrikada bir çok ülkeye gittim büyük ihtimal lafı kafanda nasıl canlandırdığını bilmediğim için.

oranın öyle olması gerekiyor çünkü kapitalist düzen öyle istiyor.
afrikadan dünyaya köle ihracatı yapılıyor.

give that man a medal espirisi gelebilir hen an :)

güney amerika olsa dediğiniz doğru ama hayvancılık için elverişli koşullar orada olmayabilir. ayrıca geniş çaplı hayvancılık için bile bir altyapı gerekiyor.

anladıklarım:
1-afrika'da bir çok ülkeye gitmişsin.
2-afrika tahmin ettiğim gibi bir yer değil.
tahmin ettiğim afrika: ot var, toprak var, geniş arazi var bir de bazı bölgelerinde açlık var.

sorum: afrika'da açlık çekilen bölgelerde tavşan yaşayamıyor mu?

ha bu arada oradaki yoksulluk orada bir şey yetişmediği için değil, insanlar yüzünden.

geniş çaplı hayvancılıktan bahsetmedim aslında. ticaret yapmak için değil sadece karınlarını doyuracak kadar.

oradaki hırsızlık baskı iç savaş yüzünden insanlar aç
Afrika Türkiyeden daha yeşil (genel olarak) ve daha zengin topraklara/canlılara sahip.

1-iklim uygun degil
2-hayvancilik barış zamanı yapilir, bir çok bölgede kabile savaslari var.
3-world food programme var, onlar cok iş yapiyor ama bunu kalici kilmak cok uzun vadeli bir iş
4- güney yarimküre bilincli olarak fakir biraktiriliyor, küresel kapitalizm her bölgenin eşit gelismmesinden zarar görür.

Orta afrika'nin topraklinin buyuk bolumu cok verimli. (Coller kuzeyde)

Ancak bu verimli topraklar Ingiltere gibi ulkelere(sirketlere) 99 yilligina kiralanmis durumda, Afrika'nin uzerindeki somurucu eller ellerini cekseler Afrika kendi kendine fazlasiyla yetebilecek bir kita. Somuruye devam edebilmek icin fazla gelistirmemek lazim. Eskisi gibi fiili isgallerle yonetilmiyor bu topraklar, somurucu ulkelerin geride biraktigi kalintilar ulkelerini istedikleri gibi peskes cekiyorlar. Yeni nesil somurgecilik :)

Anca ne olur, birileri olur da bir gun yeni pazar acalim derlerse. Afrika'ya iPhone satabilmek icin kendilerini gelistirme firsati verilir.

Yeni pazar konusunda son ornek Misir, Mubarek'e silah satmaktansa Sisi'nin ulkesine iPhone satmayi sectiler. (Sisi silah alimina da devam ediyor gerci :D Uzun vadede diyelim.)

gayet düzgün cevaplarıma tik vermediğine göre zoruna gitti söylediklerim sanırım.
Evet tik vermemen de benim zoruma gitti.

yahu duyuruyu açan arkadaş her aile kapının önünde 3-4 tavşan salsa, üredikçe yeseler nasıl olur diye sormuş herkes küresel stratejist kesilmiş. anladık sömürgecilik, lanet olsun emperyalizm falan da hüsnü mübareğe kadar nasıl geliyor olay onu anlayamadım

arkadaşlar meramımı çok iyi anlatamadım galiba. şimdi afrikanın sömürgeleştirilme döneminden de, bilinçli olarak yoksulluğa terk edilmesinden de, iç savaşlardan da haberdarım :)

kafama takılan biraz şu: şimdi bağzı kuruluşlar oralara yemek götürüyorum diye reklamlarını falan yapıyor biliyorsunuz. ama iyi niyetle çalışan topluluklar da var dünyada. şimdi bu kuruluşlar belki de en fazla üreme oranına sahip olan tavşanları geniş bir kümese koyup çoğaltarak yerel açlık sorununa çözüm bulmaya çalışmış mıdır? yoksa afrikanın şartları tavşanın yaşaması için uygun değil midir? ne bileyim, örneğin daha önceden bunu deneyen biri çıkmış mıdır? ya da böyle bir insan çıkmışsa büyük küresel güçler tavşanları ellerinden mi aldı :)

vonkhar valla beni bi sen anladın, helal olsun doğru anladın :)

biz anlatamiyoruz galiba. çocuk askerlerin 8 yaşında orduya katildigi, salgin hastaliklarin her yil neredeyse milyonlarca insani öldürdügü, tecavüzün kabile savaşlarında sıkca bir saldiri araci olarak kullanildigi bir cografyada o tavsanlari nereye koyuyorsunuz.

tek bir soru da bir soralim, hic afrika görmemis olabilirsiniz, hic bir afrikali ile görüstünüz mü, konustunuz mu? afrikanın bir kıta oldugunu ve o tavşanın bütün bir kıta icin bir cözüm olamayacaginin farkında misiniz? wfp referansi verdim, zahmet edip de o sayfayi acip insanlar neler yapiyor hic baktiniz mi?

uçaklarla sürekli un atıyorlar ekmek bile yapamıyor adamlar.

yaw çılgın mısınız siz? şimdi savaş falan var, savaşıyorlar çocuk yaştan itibaren. şimdi bu tavşanlar insan gelsin bana baksın, öpsün okşasın da ben de üriyeyim demiyor ki. salıyosun mübarek üreyip duruyor. kimse tavşan bile besleyemiyor ise bu insanlar savaşırken yemeği nerden buluyorlar?

@cilekli krep, korkutucu cahilliginin verdigi özgüvenin cidden insani yoruyor. senin icin degil ama ilgilenip de bakacak insanlar icin su linki veriyorum

www.wfp.org

sağ altta, diger ülkelerle ilgili rakamlarla var. bir bakin bunlara, ne kosullarda insanlar yaşam savasi veriyor. ve lütfen bir konteynır tavsan alin, gidin bu insanlara, niye akliniza gelmedi ki bu tavsan meselesi deyin.

Tavşan öyle kapıya salınacak şey değil ki.Bi kaç engel var bunun önünde.

Afrika predatör dolu (öyle her yer aslan dolu anlamında değil. Ama tavşanı kediden tut tilki, baykuşa kadar her şey yer) , öyle salsan kapının önüne bi haftada yem olur. Olmayanlarda çok iyi saklananlar olur, insanlar yakalayamaz.

Tavşan eti her kültürde olan bir şey değil. O insanlar yemeyi reddedebilir.

arkadaşlar aklımıza gelen bir şeyi burda paylaşmak ve niçin olmadığını anlamak için bu soruyu ekledim. ama şu başlıktan bile ülkemiz insanlarının vahim durumunu idrak ederek gerçekten kendimden geçtim. çok kötü durumdayız la. iyi ki pisa testi var da memlketteki insanların okuduğunu anlama düzeyini sayısal olarak da ortaya koyuyor.

@haldamir bakış açın için ve soruma cevap verdiğin için teşekkür ederim. dediklerin doğru olabilir, avcıların çokluğu vd. ama basit çitlemeyle en azından kısmi güvenlik sağlanabilir. bi de zaten tavşanları doğaya salalım demiyorum, ne bileyim köyde bir tavşan kümesi kurmaktan bahsediyorum. insanların olduğu yerde yırtıcı haycan daha az olacaktır diye düşünüyorum.

www.mememaker.net

ot olmadığından olabilir mi? ot var ot var. al bak bu da bitki diye her çalı çırpıyı hayvana yediremiyorsun. aksi olsa oradan oraya, oradan başka yere sürekli bir göç olmazdı hayvan sürülerinde. hayvancılık belirli bir bölgede yapılır. yani ben zimbabwe'den başlayayım, kenya'ya kadar otlatayım mantığı olmaz. hayvanlar o çiftlikte otları yedikten sonra oranın tekrar çimlenmesi gerek. tabii bu da yağış rejimi yüzünden uygun değil.

afrika'nın çok büyük bir çoğunluğu hayvancılık ya da tarım için uygun değil. tabii günümüz şartlarında tarıma uygun olmayan birçok arazide tarım yapabiliyor ama bunun için para lazım.

Öncelikle, her işletme kar amacı ile açılır. Alıcısı olmayan (alacak parası olan kimse olmadığından) bir işi açmak hiç karlı olmadığı için kimsenin açmıyor olması gayet mantıklı olacaktır. Ama daha önce verilen cevaplardan yola çıkarak bir anti-tez üretmek daha eğlenceli.

Şimdi..."Büyük devletler Afrika'nın gelişmesini istemiyor, aslında ABD bir yol verse orası güllük gülistanlık olacak ama..." gülüyorum bu laflara. Gönderilen Ebola aşılarının bile üçte ikisinin örgütlerce zulalandığı ya da iktidara değil, 5 yıl sonra iktidara gelme ihtimali olan komutanlara bile şimdiden rüşvetlerin verildiği bir yerden bahsediyoruz. Bu topraklarda düzen denilen bir şey yok, bu nedenle burada içinde "organizasyon" gerektiren hiçbir şey yapamazsın. Ne eğitim sistemi kurabilirsin, ne hayvancılık yapabilirsin ne de evde yaptığın çilekli krepleri sokakta satabilirsin.

Peki, oldu ya yaptın...Birden bire çiftliğinde bir köyün bir aylık gıda ihtiyacını karşılayacak kadar eti olan birisi olursun, talan ederler orayı. Bu iyimser bir senaryoydu, isyancılarının karnını doyurmak isteyen bir generalin gıda sepeti olma ihtimalin de var tabi.

i.imgur.com

Artık afrikada açlık diye söz konusu değil. Açlıktan kimse ölmüyor. İnsanlar eğitimsizlikten yani bilginin eksikliğinden ölüyorlar.

Sahra altı susuzluk çekiyor su olan yerlerde de senegal gibi toprak aşırı tuzlu tarıma ve hayvancılığa elverişsiz tıka dsi işbirliğiyle kuyu açıyor ayrıca sahiller balikcilikla geçiniyor. Tarımla birlikte eğitim ve sağlık sistemi geliştirilmedikçe istediğin kadar tavşan sal memlekete onu da sirtlanlar akbabalar yer

meclis konusmalarinin metinlerine tbmm üzerinden ulasabilirsin saniyorum.

hepsi aşağı yukarı aynı.

www.zaytung.com

@corneillus +bimilyon

www.youtube.com

www.youtube.com


rte'nin tüm konuşma metinleri danışmanlarınca hazırlanır. prompter olmadan konuşamaz. zaten aklınıza gelen tüm gafları, saçmalamaları prompter yokken kendisine soru sorulduğunda yaşanmıştır. prompter bozulunca far görmüş tavşan gibi kalır.
bu sebeple seçim zamanı siyasilerle açık oturuma vs. çıkmayı reddeder. sadece kendi himayesindeki yandaş gazetecilerle programa çıkar.

kendine güveni yoktur.

@ron dennis kardeş kız ben değilim dahası ben kız-kadın-dişi değilim.

Sorunu yoktur

gösterip vermeyecektir. (ailesinin önerisi üzerine)

Senden hoslanmiyor. İlginden de uzak Durmani istiyor da bu senin sorunun gibi daha cok.

sonu iyi bitmezse korkusu işte. daha da bağlanır ve iyi bitmezse diye kendini aklınca koruyor.

Mar adentro

Hekim ibn-i sina

ikisi de izlendi :/

(bkz: one week)

Kış Uykusu

manzara deyince walter mitty

into the wild

(Spring, Summer, Fall, Winter... and Spring) kim ki-duk

uzak

Sibirya ekspresi

Jin

The Way Back www.imdb.com

Bir zamanlar anadolu'da

Force Majeure www.imdb.com

the american filminde güzel bir kasaba izliyoruz.

keza talented mr. ripley'de oyunculardan ziyade yine sahil kasabası başrolde.

ikisi de italya diye biliyorum.

www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com
bu filmlerde hoş manzaralar vardı. istediğin kriterlere uyuyor sayılırlar :D 4. filmi yarıda bırakmıştım gerçi.

schonnbrunn ile kapiyi aciyorum ben.

Birbirinizin gözündeki gerçek aşkı görmeden gelmeyin.

Schonnbrunn +1

Prater diye artiriyorum o zaman

eski kale(ler) ve su altı müzesi

museumquartet diye devam ediyorum

hofburg sarayı ve belvederele noktayı koyarım.

tavayı/tencereyi önceden ısıtıp, mantarı öyle atın.
yani sıcak tavaya/tencereye koyup pişirin.
mantarı tavaya atıp öyle altını açarsanız, suyunu daha çok salar.

pisirdin kabın üstünü kapat. buhari kacmasin.

Mantarı yıkamayıp kabuklarını soy veya havlu kağıtla sil. Bu şekilde pişirirsen su salma oranını %70-80 oranında azaltırsın. Çünkü süngerimsi yapıda olan mantar yıkanınca, çektiği suyu aynen salıyor pişerken.

Mantarı kızgın tavaya atıp, önce yüksek ısıda, sonrasında ise biraz kısıp orta ateşte pişirmek lazımmış. Et mühürleme gibi...
Bir de mantarı yıkamadan peçete ile temizliyorlar.

ayrık ayrık olması gerekiyor. ayrık derken aralarında yarım mantar boşluk olmalı. yani tepeleme koyarsan sulanıyor. alttan ısı alınca üsttekiler suyunu bırakıyor.
bilmiyorum anlatabildim mi? anlamadıysan şekilli anlatayım :D

Pişmeye başladığı anda tuz atarsan, o da sulanmasına neden olur. Tuzu, pişmenin bitmesine çok az bir zaman kalaya bırak. Bir de mantarın saplarını çıkarıp, bütün halde, sap kısmı yukarıda kalacak şekilde teflon tavada ızgara şeklinde pişirirsen muhteşem bir şey oluyor. O sapların çıktığı kısımlara mantarın kendi, şahane lezzetli suyu doluyor. Yarın kahvaltıya yapayım ben bundan.

Kalın doğra, yüksek ateşte kısa süre pişir. Mantar öyle 2 saat pişmez. Yanındaki garnitürü 10 dakika evvel koy, onlar yumaşasın, sonra harla ateşi at en fazla 3 e böldüğün mantarları iki çevir tamam.

buldum kardesim, şurada

www.youtube.com

Cuma günü açıklayacaklarmış :)

Var böyle birşey, Kanyon'da oldu:

www.youtube.com

evet içlerinde bu yaptığımız yanlış diyenler olsa da bir taciz var..olayı tam bilemiyoruz tabi. bu arkadaşı ayağa kaldırıp ne yapacaklar acaba? sonuçta adam yemek yiyor sadece siz gidin eyleminizi yapın işte..böyle görüntüler yüzünden haklı talepler değersizleştiriliyor pusuda bekleyenler tarafından.

şimdi sen napıyosun? kanyon'daki olayı gösterip kabataş yalanını mı meşrulaştırmaya çalışıyosun? yaa evet böyle görüntüler var ne demek yahu. saf gibi sorup sinsice cevapta algı yönetimi yapıyo. maaşlı ak troll duyurusu. moderasyon buna bi şey yapsın.

salaklara bak ya :) şu videodakiler devrim yapabilir mi allah aşkına :) bir avuç feminist

şimdi o "güruh" kelimesi başlı başına hakaret zaten. yani bu cümleyi kuran biri de şovunu yaptığı gibi bir "melek" değil. zaten akp'li biri ne kadar iyi olabilir ki?

konuya gelirsek yanılmıyorsam gezi eylemlerinde, polis saldırısından kaçan protestocuları dükkana almayan ya da saldıran bir yerin boykot edildiği dönemde, o yerin bir şubesinde olan kişiyi protesto etme olayıydı. tabii hareketi onayladığımı söyleyemem.

@nawar

o kadının ve benzerlerinin hakaretlerini konuşmaya gerek yok..zaten her çıktıkları programda rezil oluyorlar. ama işte böyle bir fırsat eline geçince de milyonlarca insanın katıldığı bir eylemde filanca yerde şöyle bir olay oldu diye bunların hepsi tacizci damgasını vurabiliyor.

@snape i başından beri tanırım

seninle hiç uğraşamıyacağım üzgünüm..videodakini doğru buluyorsan sana bol tacizler..ne diyeyim.

www.hepsiburada.com

bende bunun bir alt ya da üst modeli var sanırım, o model satıştan kalkmış herhalde. canon'da toner doluyor mu bilmiyorum ama sıfır toneri 160 tl'ye almıştım. ben memnunum 1 yıl oldu gayet güzel çalışıyor her fonksiyonu. bu modelde var mı bilmiyorum ama bendekinde tepsiyle besleme falan da yapılıyor.

ama bugün de şunlara baktım, www.bitmeyenkartus.com.tr epson'da bu kartuş sistemi entegre geliyor ve 15 bin sayfa çıktı diyorlar, ciddi ciddi düşünmeye başladım.

@passion rules the game: canon güzelmiş de onun bi yarı fiyatlısı falan anca gelir bana :)

hocam hp'nin wi-fi'li modelleri var yanılmıyorsam o fiyat aralığında. tarayıcı ve fotokopi yok yalnız sanırım.

lazer ve renkli olsun dersen fiyat cok artar, lazer ve siyah beyaz daha uygun secenekler var. renkli ihtiyacin oldugunda disarida cikartirsin.

semt garajinda izban dan in, torbali minibüslerine bin.

ajanslar falan alıyodur herhalde sözlükte gizli reklam entryleri kasmak için

birisi burada daha önce arkadasima lazim deyip al-sat yapiyordu.

genelde reklam amaçlı kullanılıyor, sözlükte bi sitenin bi ticari kurumun altında övgü dolu bişeyler görürsenzi bilin ki birisi o adama onu yazması için ayrı para ödüyor :)

ayrica SEO icin de kullaniyor, eksisözlük google da ranking i yüksek bi sayfa, ve herhangi bir sayfaya link verdiginde o sayfaninda rankini yükseltmis oluyor. Sayfa armalarda yukari tirmaniyor.

seoya bir etkisi olmaz. sözlük ona göre düzenlenmiş durumda.

want2die + 1

a.k. herifleri, akp'ye aklı başında kimsenin oy vermeyeceğini bildikleri için,
oyum hdp'ye diye yazıp duruyorlar. nasılsa ortaklar.

bu bir efekt değil, kullanılan makine ve ışığın sonucu.

ışık dogrudan gelmez, tül perde ışık çadırı gibi bir süzgecten gecip gelirse böyle oluyor.

avrupa için interbus, interfly denenebilir. süre kısaltılarak iyi yerlerde kalınabilir.

ben de bir erkek olrak gezemiyorum nasıl yapalım fethiyeye git

gezenbilir ve sırtcantalilar gibi siteleri takip et, güven icinde seyahat edecegin insanlarla tanisiyorsun.

son 2 senedir tek başıma geziyorum. ilk önce interrail, geçen sene de amerika turu yaptım. ikisi de ortalama 3er hafta sürdü ve güzeldi. çok paran varsa otellerde kalırsın ancak bütçen kısıtlıysa hostellarda kalman lazım. ayrıca geçen sene amerikada airbnb'yi keşfettim ve süper olduğunu anladım. artık airbnb tercih edicem gibi geliyor. bence sen de bir bak airbnb güzel bir alternatif. güvenilirlik konusunu türkiye ile kıyaslama çünkü yorumları ve puanları yüksek olan kullanıcılar odalarını sanki bir otel odasıymış gibi kiralıyorlar.

kolay gelsin. iyi gezmeler.

ekşi sözlük, twitter gibi yerlerde yazmayı denesen yorumlarını?

Hatta twitter'da tematik bir hesap açıp sadece kitap yorumları yapsan güzel olur. ben takip etmek isterim öyle bir şeyi.

Gün gelir bir de bakmışsın kitap, edebiyat dergilerinde köşe yazısı yazıyorsun :)

olaya çok uzak olsam da madem böyle bir özelliğin yok bu özelliği geliştirmek için yine de o kulüplere gitmelisin diyorum. illa konuşmak zorunda değilsin. ilk etapta insanlar neler anlatıyor, kitabın neresinden sohbet ediyorlar, neleri vurguluyorlar, tartışma neler üzerinden yürüyor bunları ancak bu tarz yerlerde öğrenebilirsin bence. dinleye dinleye konuşmayı da öğrenirsin bence. bu arada bir yazarı okuyup bitirmek çok tek düze olur bence. sıkılırsın yani çünkü genellikle benzer üsluplarla yazıyor yazarlar. asgari 3-5 yazar belirleyip dönüşümlü olarak kitaplarını okuyup bitirsen bari çok daha çekici gelebilir.


edit: ne çok bence yazmışım.

pardonan, takip edemezsin ben öyle bişey açsam, çünkü bişey yazamam :))
sorun konuşamıyor olmam.

cok sey yazdim ama silindi, murat gülsoy'un blogunu takip et. bu işler hemen olmuyor, yavaş yavaş su akiyor yolunu buluyor.

kitap tartışma usulüne hakim değilim, kitap kulüplerine de katılmadım; ancak kendi açımdan yazarı biraz olsun tanımanın yazdıkları hakkında konuşabilme imkanı sağladığını düşünüyorum. örneğin 2. dünya savaşı zamanlarında ve sonrasında alman edebiyatında öne çıkmış romancıların kitaplarını okurken, ideolojilerinin, düşüncelerinin yansımasını kitapta görebiliyorsun; kitabın konusunun savaşla uzaktan yakından alakası olmasa bile. böylece o yazarın kitaplarını okurken konuşabilecek çok daha fazla şey bulabiliyorum mesela.

yine de tek yazarın üst üste tüm romanlarını vs. okumak sıkıcı olabilir. ben yaya yaya yapıyorum, fakat kendine dönem belirleyip o döneme damgasını vurmuş yazarları karıştıra karıştıra okumanın faydası olabilir.

ayrıca deneme türüne ait kitapların yorumlanması da daha kolay +1.

Şu halinle mükemmelsin resmen. Bugün biri daha yazmış yok şöyle çok kitap okuyorum, şöyle çok tiyatroya gidiyorum, yanımda sıkılmazsınız, bunlar hakkında konuşurum yazmış. Yahu insanlar bunun 4 yıl eğitimini alıyorlar? Sen kimsin iki kitap okudun diye kendini bir şey sanıyorsun ya? Kitap okuma hobisinin olması çok çok güzel bir şey, yanlış anlaşılmasın. Ama gidip kritiğini yapmak için, önce bunun eğitimini almak gerekiyor. Profesyonel okuma diye bir şey var ama insanlar bundan habersiz ne yazık ki. Sırf millete hava atabilmek için konuşuyorlar da konuşuyorlar. Ülkede kimse eğitime, eğitimliye değer vermiyor resmen. Herkes eczacı, herkes doktor, herkes öğretmen, herkes filolog.

En iyisini sen yapıyorsun. LÜTFEN onlar gibi olma. Çok komik görünüyorlar ama farkında değiller. Okuduğun kitap hakkında fikre sahip olmak ve bunu konuşmak normal, ama kitap hakkında kritik yapmak sadece komik.

bayılıyorum ya sözlük, duyuru gibi internet üzerindeki ortamlarda yüzyılların gelenekleri, kanıtlanmış bilimsel gerçekler, yıllar süre mesleki kariyerler, her şey içine küfür argo katıştırılmış üç beş cümle ile alaşağı ediliyor. yerden yere vuruluyor.

kitap hakkında konuşmak da neymiş, kimmiş onlar, kendilerini ne sanıyorlarmış, vay arkadaş vurun kahpeye. utanmadan kendisini entelektüel olarak görüyor bir de.

öncelikle kitap kulübü denilen şey 4-5 tane arkadaş (ki çoğu zaman arkadaş olmak da gerekmiyor. buna aktivite arkadaşlığı deniliyor) arasında yapılan bir şey. çay, kahve içiyorsun okuduğun kitap üzerine konuşuyorsun.

ne yazık ki bizde kitap kulübü vb gelenekler yok. toplantıya katılanların eğitim seviyesi, yaşı, okumaya ayırabildikleri vakit, kitap okuma alışkanlıkları vb temel alınarak binlerce çeşit kitap kulübü olabilir.

bunun basılmış bir kuralı, bir prototipi yok. 4-5 kişi arasında yapılan bir eylem. kimsenin kimseye hava attığı yok. belli bir amaçla bir araya gelinmiyor. seninle aynı zevkleri paylaşan insanlara geçirilen hoş bir 2-3 saat bu kadar.

elbette ki Oxford edebiyat bölümü mezunlarının okuyacakları kitaplar ve yapacakları tartışma ile İstanbul'daki ilkokul mezunu ev hanımlarının okuyacakları kitaplar, ve tartışmaları çok farklı olacak. ama bunlar kimin umurunda. amaç 4-5 arkadaş hoş vakit geçirmek.

arkadaşlar hoş vakit geçirmenin dışında insana okuma alışkanlığı kazandırması, bilinçli okumayı öğretmesi, edebiyatı sevdirmesi, düşüncelerini bir araya toplamana yardımcı olması gibi bir sürü de pozitif katkısı var.

4 senedir kitap kulübü toplantıları düzenliyorum. her hafta toplanıyoruz. ve düzenli olarak devam eden 5-6 arkadaşız. çok eğleniyoruz. bize çok şey kattığına inanıyorum.

kitap kulübünün sözlük, duyuru ve üzerinden tanıtımını yaptığım için bu konuda çok mesaj alıyorum. sorulan sorular çok mu entel-dantelsiniz. gelenleri eziyor musunuz? arkadaşım biz psikopat mıyız, hasta mıyız? niye gelenleri ezelim. amacımız yeni üye çekmek. tam tersi çok da şirin davranıyoruz. ayrıca etimiz ne butumuz ne ki insanlara hava atalım, ezelim? bence herkes çok fazla ilber ortaylı seyrediyor.

insanları okuduğun kitapla nasıl ezeceksin? ben edebiyatla akademik olarak ilgileniyorum. edebiyat bölümünde derslere giriyorum. orada hocalar bile kimseyi ezmiyor. nasıl bir zihniyet bu? yazılanları okudukça şaşıyorum.

internet insanlara çok şey kattığı gibi çok da zarar veriyor. insanlar oturdukları yerden tanımadıkları insanlar hakkında nefret dolu, cahillik dolu sayfalarca şeyler yazıyorlar.

bu önyargılardan çıkın. herhangi bir toplantıya gidin. ya da 3-4 arkadaş toplayarak siz toplantı yapın. size çok faydası olacağını göreceksiniz. toplantıda bülbül gibi şakımak zorunda değilsiniz. ayrıca edebiyatla akademik olarak ilgilenen ve çok okuyan çok araştıran birisi olarak rahatlıkla kimsenin zaten edebiyattan anlamadığını söyleyebilirim. çok konuşanlar ne kadar boş olduklarını gösteriyorlar bana göre.

falan filan.

@rok n roll sana kaç sefer git su toplantılara çekinecek bir şey yok dedim. çık git bir toplantıya. :) gayet aklı başında, eğitimli bir insansın. tutup da sağlam saçmalamazsan (ki kimse yapmaz bunu) ve fanatik konuşmalar yapmazsan her ortama girer çıkarsın.

ha şöyle bir şey var önemli olan toplantılara katılanlarla anlaşmak. sana uygun insanlar olmayabilirler.

örneğin benim sigara alerjim var. sigara içilen ortamları, gürültülü ortamları sevmiyorum. gürültülü müzik, sigara ve içki üçgeninde toplantı yapanlar oluyor mesela. bir kez gittim böyle bir toplantıya. 1 saat sonra başağrısıyla özür dileyerek kaçarak uzaklaştım. böyle şeyler olabilir.

obama, seviyeyi başkan yardimcisi seviyesine düşürdü. tayyip ile de davutoglu ile de görüsmüyor.

tayyip meksikadan kükrüyor, dışişleri sözcüsü memur cevap veriyor, tayyip bak nasil da ses getirdim diyor.

Çünkü (git: www.youtube.com

Sen sevdigin icin olabilir. Belki zamanla degisir diye olabilir.

Narsist & mazoşist ilişkisi. Bin yillik hikaye.

Ona ihtiyaç duyuyorsun maalesef.

seks. iyi sevişiyordur, bedenin onu istiyordur.

kafamda deli sorular .. :(

Kendini akisa Burak. Canin aci çekmek istiyorsa çek. Karsi koyma bence.

Birak *

cami ile mescit arasındaki fark gibi galiba.

anlam aynı ama türkçede havra pejoratif olarak kullanımda tercih edilir. bu nedenle sinagog daha uygundur.

Hamile kal.

Küçük göğüs yoktur, doğru erkek vardır. Tuhaf değil.

Kadinlar kulubunde muzik dinleyerek memelerini buyutebilecegini sanan be bunu iddia eden kadinlar vardi. Asiri doz eb hanomloginin sonuclari... konusmaya bile degmez. Spor yaparak ise elbette degisiklik yaratmak mumkun. Ancak hacim olarak ne derece etki eder bilemem. Bildigim, tecrube ettigim ise spor yapar gogusleri dirilestirmek/dinc,dolgun hale.getirmek mumkun. Buyuk olmasindansa diri memeyi her erkek tercih eder.

İğne ile yağ enjekte etme gibi bir operasyon duymuştum. Bir araştır istersen. Ayrıca artık silikon ameliyatları öyle çok zor, acılı, ağrılı falan olmuyor. silikon sonrası çoook büyük olacaklar diye bir zorunluluk da yok. İstediğin büyüklükte karar kılabilirsin. Hem artık öyle protezler üretiyorlar ki aslından ayırt edilemiyor, çok doğal duruyor.

Son sorunun cevabı ise, hayır tuhaf bir durum değil. Kendini olduğun gibi kabul etmek en güzeli tabii ama edemiyorsan da onu kabul edebileceğin bir duruma getirmek istemende hiçbir sakınca yok.

biraz kilo al, kişiye göre degisiyor ama bedendeki yaglanma bazı kadınlarda önce gögüslerde belli ediyor kendini.

Öncelikle, büyümesini istediğin organın göğüs değil, meme. Şu memeye göğüs deme hastalığından toplumca bir kurtulalım.

Soruna cevaben, eğer göğüs kaslarını çalıştırırsan memelerin biraz daha büyük durabilir. Meme yağ dokudur, altında da kas vardır. Hem sarkmayı giderip toparlar, hem de yarım beden büyütür.

görmeden gerek olup olmadığını anlamak güç. nette yaklaşık bir fotoğraf bulursan bakalım. bazen psikolojik olabiliyor bu durum.

Vücudunun geri kalanını küçült.

O duyuru geçen senedendi, dün canlandırılmış yeniden. Yoksa yeni duyuru değil. Cevap veriyor mu mesajlara bilmiyorum da, iki üç gün önce bir duyuruya cevap yazmıştı.

Peki, şöyle sorayım, sozluk'e yazıyor mu? eğer yazıyorsa, biriniz benim için ulaşabilir misiniz kendisine? Önemli olmasa dürtmeyeceğim bu kadar.

Mesaj attım sözlükten, bu duyuruyu silmeyin dursun.

illa ki başka bir nikle yazıyordur. öyle birisi zannetmem ki duyuruyu bıraksın. adam durmadan kendi yazdığı entryleri referans veriyordu. zincirleme.

compadrito buralardan mesaj atıp kaçıyordu bi aralar.

@jaygatsby sabahtan akşama burada yazan ve durmadan kendi entrylerimin linkini veren ve sonrasında da bağımlı oldum ben diye yazan ben değildim.

insan ansiklopedi yazarı olsa kendi entrysinin linkini vermez.

bizim mi ona ihtiyacımız var diyorsun? hayır, kendisi olmadan da portakal suyunun yararları ve zararlarını biliyoruz şükür.

geçen ay mesaj ile sorduğum basit bir soruya yine üşenmeden paragraflar dolusu yazı ile cevap verdi üstad. eskisi kadar olmasa da arada uğruyor sanırım.

adam bilimsel makale yazmıyor ki kendi kendine verdiği referansları ahlaksızlık olsun. burada eğlenen bir insandı herhalde. beynini falan gıdıklayan bir yerdi. gıdıklanmamaya başlayınca da bıraktı.

mea maxima culpa, senden ve senin triplerinden bıktım, usandım. lütfen duyurularıma cevap yazma, zira yüzde 99'u trip içeriyor, yardımını göreceğime, daha çok sinirlerimi bozuyorsun.

Mesajım gayet açık: Yoksa tamamen mi gitti? Kendisine gerçekten çok acil ulaşmam gerekiyor. Mesaj attım duyuru üzerinden ama emin olamıyorum. Geri dönüş alan var mı?

Ve şöyle de dedim: Peki, şöyle sorayım, sozluk'e yazıyor mu? eğer yazıyorsa, biriniz benim için ulaşabilir misiniz kendisine? Önemli olmasa dürtmeyeceğim bu kadar.

Ve şöyle bir cevap aldım: Mesaj attım sözlükten, bu duyuruyu silmeyin dursun.

bende diyorum bu adam nerede, bugün duyuru açıp soracaktım hatta iyi oldu açtığınız.

neden gitti ki? neler döndü ben kaçırmışım sanırım. birisi açıklayabilir mi?

soruya da cevap vereyim silmesinler; burayı bilmem ama sözlükteki mesajlara dönüş yapıyor.

Ulan adam bir konuda daha önce titizce, mis gibi yazmış. Konusu denk geldiğinde bunu paylaşıyor. Bu kadar basit bir olay üzerinden bile insanlara sinir olunabiliyor ya gerçekten yaşamaktan soğutuyorsunuz insanı. Sanki para mı kazanıyor üstünden? Mevki sahibi mi oluyor? Ayrıca kazansa ne olur; yine kendi emeği değil mi? Çok acayip kafalar var hakkaten.

Soruya cevap: eskisi kadar takılmasa da mesajlarını kontrol ediyordur, cevap gelecektir sanıyorum dessy.

Sevmek zorunda zaten değilsin, bunu da nereden çıkardın. Ama "compadrito gitti mi, acil bir konuda kendisine ulaşmam gerekiyor" konulu bir duyuruya "illaki başka nickle yazıyordur; 'ÖYLE BİRİSİ' zannetmiyorum ki bıraksın; bizim ona ihtiyacımız mı var; özel mesaj atın niye duyuru açıyorsunuz" diye dahil olmak zorunda hiç değilsin. Moderasyon işini gerçekten yapsa, açılan duyurulardan ziyade senin her duyuru altında polemik yaratmaya yönelik ve duyuruda sorulanla alakası olmayan yorumlarını silecektir zaten emin ol.

Kızın sözlük hesabı yok, adam duyuruya girmiyor, sense devrim muhafızı edasında "mesaj at, duyuru açma" diyorsun. Duyurunun amacı bu zaten; tez elden, en güncel cevabı almak. Yaptığın komedi ne olur bi durup düşün.

mea maxima, seni seviyom ben qız! çok orcinalsin, bi de ortakoğlüsün.

dessycim, yuvalla gessin şekerim.

mea'ya hitaben yazdigim "şey" gizli ellerin ispikçiliği sonucu silinmiş. şimdi cevap veriyorum soruya.

evet, compadrito mesajlara cevap veriyor.

mea, evlat olsan sevilmezsin.

geçenlerde bana mesaj atmıştı, ben yazınca cevab da vermişti. zaten bu duyuruya da yazmış. duyuruya pek takılmıyor sanırım son zamanlarda ama gözü üstümüzde. big compadrito is watching us.

tekel bayii, market?

Genel olarak; rakı, bira gibi sarf malzemesi şeklinde olanları marketten; viski, tekila gibileri de duty free'den.

yurtdisina ciktikca stok yapiyorum.

kanki yurtdışı haricinde almıyorum türkiyede çok pahalı çünkü.

jagermeister sevdiğim bi içki arada bi tadına bakmak hoşuma gidiyor yurtdışına çıkan birine aldırıyorum ya da kendim çıkarsam alıyorum

benim oturduğum ilçede, içkilerin çeşitli olduğu tek yer tek büyük market kipa. kipa'dan alıyorum, alacak olursam.

mazotu rustan alırım.

en yakın tekel bayiden.

tekel ya da çağdaş marketten

internet kafeci ibrahim abinin dükkanın altında sahte içki deposu var, ondan alıyorum

babam her hafta kıbrıs-ankara yapıyor. ona aldırıyorum, genelde satıyorum alkolle pek aram olmadığı için.

Yakınlarımda Migros ve Real var, oralardan.

hava ve gürültü kirliliği
geçen bir AB çevre raporunda gördüm avrupada yaşam süresini 5 yıl kadar kısaltıyormuş -tam rakamları unuttum ama öyle bişiydi- artık bizim büyükşehirlerde nasıldır durum siz düşünün.

radyasyon.

cep telefonları, bilgisayar ekranları, avmler... her yer radyasyon dolu.
haliyle yorgunluk ve baş ağrısı...
psikolojik olarak insana sinir veriyor en basiti.

televizyondaki kavga gürültülü diziler, tartisma programlari. televizyondaki gerginlik senin oturma odana da taşıyor.

Nefes almak ya. Burnunda deviasyon varsa hayat işkence bildiğin. En önemli şey nefes almak.

tahıl yemek. hm fizyolojik hem psikolojik etkiliyor. bırakınca farkı anlıyor insan.

Yakınlarda olan inşaat sesi acayip canımı sıkıyor ben nereye gitsem peşinden geliyorlar :(

kişisel olarak;

üst komşu.

genel olarak;

her gün artık görmeye ve duymaya alışkın olduğumuz berbat haberler, cogu elektronik aletler, iyi insanların git gide azalması, çevre faktörü, insanlarla olan iletişimsizlik, uyku problemleri, sürekli dışardan beslenmek, spor yapmamak, kendini önemsememek.

bunlar büyük etken.

pasif içicilik - zorunda mıyam?

Üniversiteler ülkedeki en belirgin örnek işte.

George Ritzer - Toplumun Mcdonaldlaştırılması

Üniversiteler aklıma gelen ilk örnek. @Rygard belirtmiş zaten. Bürokrasi'yi ekleyeyim ben de.

evet üniversiteler ve bürokrasi benimde aklımda. daha orijinal bir şeyler yok mu? şöyle akla direkt gelmeyen.

tamam o zaman, organik tarım/gıda üreticiliği. hem ironik olduğundan üzerine yazmak da eğlenceli olur.

Tv kanalları.

@rygard bu organik tarım olayını biraz açabilir miyiz acaba?

Şöyle kabaca;

*Kavram ortaya atılıyor ve girişimci tarafından uygulanmaya başlanıyor.
*Girişimcinin yoğun maddi geri dönüş alması ile üretim biçimi popülarite kazanıyor ve daha fazla üretici pazara giriyor.
*Daha fazla üreticinin pazara girmesi ile formalizasyon süreci başlıyor ve büyük üretici öncelikle üretim kalite süreçlerini gözden geçirip esnetiyor, ardından lokal dağıtım gibi olmazsa olmaz temel ilkeler yıkılıyor.
*Sonuç itibariyle geldiği noktada piyasa tekeli tarafından kontrol edilen limit pozitif sonsuz sayıda üretici, sadece karlılık odaklı bir üretim formunu uygulayarak tekelin dayatması yönünde evriliyor ve niteliksiz ürün sadece dağıtıcıya para kazandıracak fiyatlandırma ile, alternatifi olan ürünün şartlarına birebir uygun ancak fiyatlandırma farkıyla pazara sunuluyor.

gıda cesitlerinin tek tipleşmesi. yerel yiyeceklerin ve tarım ürünlerinin giderek yok olmasi.

dilde mcdonaldslaşma da var. kavramlarının yerel karşılıklarının kaybolmasını örnek verirsin.

günlük yazılı ve görsel basın.

köfteleri berbat, hic alma.

mantısı idare eder. uzman kasapların çoğu çöp. lastik gibi etler. görünümleri güzel ama lezzet sıfır.

dr. oetkerin kalın hamurlu 4lu pizzası var. onu tavsiye ederim. 11 lira civarı olması lazım. pınarın mezgit etinden yapılma fish finger benzeri çıtır balık diye bi ürünü var. o da gayet güzel. 14 lira civarı olması lazım. yine pınarın misket köfteleri var onlarda gayet başarılı. genel olarak pınarın dondurulmuş ürünlerini alabilirsin. dondurulmuş lahmacunlara falan bulaşma çoğu çöp.

şahin kayseri mantısı başarılı. haşlarken suyun içine bulyon attın mı enfes oluyo.

abi aradığın cevab bu değil biliyom, kusura bakma ama öğrenci adamsın onu da biliyom. stok sanal market'ten mi yapılır allah aşkına, aynı mantı yarı fiyatına başka dükkanlarda da var. sana ne gerizekalı param var belki diycen ama şu mantıyı a 101'den alsan üstüne kalan parayla steam'de 50 tane oyun alırsın yav.

ev yapımı olmadığı, peynirciden falan alınmadığı sürece hazır mantıların hepsi aynı ayrıca. gerçek mantıyla uzaktan yakından alakası olmayan, tatsız tuzsuz kıymalı hamur. o kadar.

şimdi denemeden etmeden "HEPSİ AYNI YEAA, BİMDE DAHA UCUZ HEM" diyenleri dinleme bence. linkini verdiğin üreticinin dökme değil de 600 gr paket halinde olanlarından alıyorum ben devamlı, gayet lezzetli ve soya kıyması vb. değil, halis dana kıymalı falan, hazır mantı olarak yediğim en başarılı ürün.

Emlakçılık. En çokta asker emeklileri yapıyor bu işi. Komisyonla çalışacağı için ne sermayeye gerek var ne de zaman sorunu. Esnaflık çok yorucu ve insanlar emeğinin karşılığını alamadan batıyorlar çoğunlukla. Şahsi fikrim babanızı fazla yıpratmayacak bir iş.

Arabanın arkasına doldursun sızma zeytinyağını, köy peynirini, cevizi, dolaşa dolaşa satsın. :)

3 icin söyleyeyim, o işi yapanlar cok para kazaniyorlar ama piyasasi doydu artik. bir de sürekli instagramdan, facebooktan, twitterdan özlü söz paylasmaniz, organikligin ne kadar organik oldugunu hatirlatmaniz, bu arada bol bol günaydın iyi geceler afiyet olsun burcucum cok güzel cikmissin yanıtları yazman gerekiyor :)

Biz tereyağını Artvin'den, zeytinyağını Bursa'dan, ekşi ve biber salçasını Adana'dan, kırmızı biberi Urfa'dan aldık. Bir buçuk yıl kadar bizi idare ederler.
Şimdi siz de internette bunları toplayabilirsiniz. Ama böyle belge, resim falan da olmalı. Gerekirse alacağınız yerin adresi bile yazacak. Urfa biberi diye millete boyalı market biberi satarsanız bol küfür yersiniz.
İşte ben böyle bir internet sitesinden alışveriş yaparım. Özellikle el yapımı sabunlar, hakiki çiçek balları falan alırım yani. Babam geçen yaz çiçek balını Artvinde 100 liradan fazla ödemiş sen gidip sahte bal ya da 200 liraya çiçek balı satarsan olmaz.
Umarım anlatabilmişimdir. Bu dediğimi yapmak zor, tutma ihtimali var mı onu da bilmiyorum ama benim hayalim budur. Biz organik ürün falan almayız. İnanmayız öyle şeylere.

bana gelmiyor.

Airdrum iyidir be öylr demeyeydin eyiydi. Bende tik halinde ne çalarsa çaldın ayaktaysam airguitar yaparım (hatta şarkıyı da çalmam cover'larım yani) eğer oturuyorsaö bir şekilde elle ayakla ritm veririm. Eğer yakınlarımda kimse yoksa coşa coşa airdrum!

başkalarının ne yaptigi ile ilgilenmiyorum. istediklerini yapsinlar.

insanların yaptıkları şeyler, benim sınırımı işgal etmediği sürece, ilgilendirmiyor beni.

bazıları böyle inanılmaz triplere giriyor, arkadaş onlardan bahsetmiş herhalde. garip geliyor, belki itici de geliyor ama gelmemeli. yukarıdaki arkadaşlara katılıyorum. bizim kafamıza vurmadıkları sürece istediklerini yapsınlar :)

Gitar calmayi bilende itici gelmiyor. Bilmeyen sacma sapan hareketlere giriyor bazen sinir oluyorum. Iyi gunlerimde sinir olmuyorum :) ama isteyen istedigini yapsin tabi, bana yapmiyor ya.

şunu mu kastediyorsun hacı

t24.com.tr

@jaygatsby, yok benimki daha geneldi, hayatımızdaki rutin insanlara dair yazdım. ama bu da başka bir örnek mesela tabii.

aynen kanka. bir kaç gündür bir arkadaşımın başına gelenlere hayret ediyorum. anne babası ayrı, annesi doktor, varlıklı. bi adamla tanışıyor, adam kendini amerikadan yeni gelmiş gibi tanıtıyor, çocuğu varmış amerikada, şirketleri varmış. buraya yerleşecekmiş. bildiğin conman. kadının kredi kartını almış, başka hesaplara para göndertmiş. ve aşığım diyormuş. neyse bir sürü yalan dolan yapmış. mide kaldırmaz, rezillik.

yalan bir alışkanlık meselesi. o kadar sık yalan söyleyen insanlar zaten bu işin uzmanı oluyor, korkmalarına da gerek kalmıyor çünkü bir şekilde ortaya çıksa bile başka bir yalanla üzerini kapatabiliyorlar.

insandır, çıkarı doğrultusunda her şeyi yapabilir. hem bir gün yalandan ölen birisi olursa cenazesine katılmaktan onur duyabilirim.

Bazıları egoları için yalan söylüyor. Mesela 8 yıllık bir dostum vardı (ben dost biliyormuşum diyim) hep benim hayatımı kıskanırdı. Oysa çok normal bir hayatım vardı herkes gibi okula giderdim, mezun oldum işe girdim, işsiz kaldım vs vs. Üniversitede aslında en çok istediğim mesleği okuyamadım kız gitti o bölümü yazdı. Sürekli ağzımdan hayatımla ilgili laf almak için sorular sorardı benim sorularıma da yalan cevaplar verirdi. Kıskançlıktan da yalan söyleyebiliyorlar ne yazık ki Allah kimseye böyle kahrolası kıskançlık ve yalan hayatlar yaşatmasın.

Yurtta kalıyorken bir kız vardı, söylediği yalana kendi de delicesine inanıyordu. Hatun artık alışkanlık haline getirmişti, ne zaman yalan söylediğini artık kendi de bilmiyordu. Ağzına gelen şeyi söylüyor ama ağzına o an gerçek mi geliyor, hayalini kurduğu şey mi, bilmiyorduk. O da bilmiyordu zaten. Biz de onu öyle kabul ettik; dediğine hem inandık hem inanmadık. Üstünde düşünmedik sadece.

Yoksa ben de Merve'lere çalışmaya gittim, tavuk kafası gibi saçlara "Hmmm, yakışmış" dedim, "Kerevizi severim yengeciğim" dedim. Yalan söylemediysem, iş yerinde altımdakileri ve üstümdekileri idare ettim.

"O saatte Cemil'le maç izliyorduk sevgilim. Telefon kapalıydı, ondan ulaşamamışsındır"a gitmedikçe küçük şeyler sorun değil.

Bir de yalanın yapısı var tabii ki; durduk yerde ortalığı birbirine düşüren arapsaçı yalancılara affedici baktığımı söyleyemem.

tıp okuduğu halde tr'yee fuhuş yapmaya gelen rus kadınlar... der susarım.

rusya'da ben hic 70 lira elektrik ya da ne bilim 50 lira su faturası geldigini gormedim. enerji buraya gore cok daha ucuz. 900 lira maas alan doktor da gormedim. kayınvalidem doktor ve cok daha yuksek maas alıyor.

Zaten hocam tıpın hiçbi prestiji yokmuş ki Rusya'da. Bırakın ortalama olmayı ortalamanın altında bile görenler var doktorları.

@maresalx

www.profi-forex.us

dolar'ın ruble karşısında 2 kat değer kazanmasınıda göz önüne alarak 586 doları 900 lira yapayım dedim ama bugün konuştuğum rus arkadaşın teyzesi dokrmuş 22000 ruble maaş alıyormuş.

burada anlatiyor biraz

www.sandaletliseyyah.com

hastalardan para alıyorlar.

Kişi maşı ortalama milli geliri: 14,645 $ türkiiyeden 4,685 dolar daha yüksek

Rusya'ya inşaat işcisi giden tanıdığım dahi 1500 dolar alıyordu ayda.

şöyle bi haber var, rusyada ortalama devlet memuru maaşı 2012 yılında 3216 tl imiş.

tr.sputniknews.com

temmuz'da ise doktorlara zamn yapıldığı ve doktorların 41.640 ruble maaş aldıklarını söyleyen haber var.

gazetem.ru

şuan ki kurda 670 dolar yapıyor, tabi ruble son altı ayda 3 kat değer kaybetti onuda hesap etmek lazım. Temmuz ayında 1800 dolara falan denk geliyordu muhtelemen.

tıp okudugu halde tr'ye fuhus yapmaya gelen rus kadın mevzusunu gördükten sonra yazmak istemedim daha.

sizin gibi 31'ciler rusya kelimesini gorunce hep boyle seyler geliyor zihninizde canlanıyor. umarım ışid türkiye'ye girer de hepinizin pembe götünü bir güzel keser ne bilim iç savaş falan çıkar o zaman siz fuhuş yapmaya rusya'ya gidersiniz belli mi olur.

Maresalx in ofkesini anliyorim ve hak veriyorum oncelikle.

Rusyada st petersburg veya moskova disinda bir sehirde yasarsaniz o parayla akilalmaz rahat gecinirsiniz. Feleginiz sasar hatta. Kiralar ucuzdur. Enerji neredeyse bedava oldugundan faturalar komiktir. Gida ucuzdur. Bizdeki gibi pazarlar cok yaygindir. Buyuk sehirlerde zor yasarsiniz. Ama istanbulda nasil asgari ucretli yasiyorsa orada da yasar elbette. Ruslar pek tercih etmiyor sadece.

Rusyayi ucretleri ile turkiyeyle karsilastirmak abes oluyor biraz. Turkiye, ortalama kisi basina dusen geliri ile dunyanin en pahali ulkesi. Ciddi anlamda burada insan gibi yasamak oldukca zor. Ulkenin ayari ile oynadikca oynadilar. Creative destruction dedikleri durumun yasanmasi lazim. Istanbulda bir deprem uzun vadede bircok sorunu cozecektir zaten.

hangi duyuru nerde?

sebebi ne olursa olsun yapılmamalı bu arada. sanki dünyanın sonu, sanki tek aldatılan kendisi, sanki kendisi çok mükemmel.

asla. ruh sağlığı yerinde olan insan bunları yapmaz zaten, o sorunun sahibinin aşırı takıntılı olduğu uzun zamandır tarafımızdan bilinmekte.

bayıltma yok la eksik okumuşsun :)

konuşulan konu çevresinde bir öz eleştiri yapmam gerekti benim şahsen, kafadan mesleki reaksiyon gösterdim nötr davrandım sonrasında arkadaşın gerçekten anlamsız mesajlarından sonra işi şakaya vurdum.

Şimdi burada gerçekten bir erkek olarak bu kadın-erkek arasındaki şiddet işlerinde halen empati yapmakta zorlanıp olayı hafife aldığımı fark ettim. dikkat ederseniz en ağır ve olması gerektiği gibi tepkiyi kadınlar verdi.

genele vurursak halen çok gerideyiz bu konularda hem kendim hem de genel olarak erkekler adına diyebilirim.

duyuru uçmuş bu arada, tepkiler gelince bir aydınlanma yaşandı sanırım hanım kızımızda.

tamamı yok ama isteyene sadece soruyu caps atabilirim.

ya ben bayıltmayı kaçırdım onu ne ara yazdı.

cevap vereyim modlar silmesin savunmam savunulacak yanı yok. erkek yapsa burası yıkılmıştı.

oraya da yazdım, duyuruyu sildi ben yazdıktan sonra sanırım. umarım cezan neyse cekersin. bi de gelmiş akıl danısıyor burdan yüzsüz ruh hastası.

sorma. ne saçma şeyler oluyor dünyada. şaşıyorum. bence yaşı 20falan ergenlikte olduğuna kalıbımı basarım.
yahu bunun savunulur bir tarafı yok. yakın zamanda erkek şiddeti için kıçımızı yırttık. kimse kusura bakmasın bunun kadını erkeği yok. kadınlar da iyice sapıtmış demek ki. ya biz de piç adamlar gördük. hiçbirine şiddet uygulamadık. bastık gittik evimizde salya sümük ağladık. efendi adam yerine piç adam tercih edersen olacağı bu ahahahah :D
ya şaka bir tarafa gerçekten korkuyorum gelecekten. bu anne babalar nasıl kafalar yaşıyor da bu çocuklar böyle oluyor. ben salt çocuğu suçlayamıyorum çünkü anne babalar baya mala bağladı bence.

bir şey daha söyleyeyim içimde kalmasın, son yaşanan olaylarda verilen tepkilerin çoğu intikam duygusuyde idam gelsin vs. , gerçekten empati kurmaya başladığımız zaman bu olaylar azalmaya başlayacaktır.

şu bir ara dönen adam olan kadın dövmez adam olun adamlık bunu gerektirir temalı reklamlara da acayip ifrit olmuştum. bizim toplum olarak sağlıklı empati kurabilemeye ihtiyacımız var.

ne olur nasıl sorma bilmiyorum.

değişik birisi zaten:

www.eksiduyuru.com

peluş oyuncak fırlatmak olsa hadi bir nebze görmezden gelinebilinir hali ile, bu ne yahu?

hayır, duyuruda bir de "kendimi savunmak için yaptım" diye yalan söyleyip kendisini kurtarmaya çalıştığını yazmıştı - işine gelince bazı insanlar "kadın acziyeti"nin arkasına nasıl da sığınabiliyor. başta troll başlıklarının devamı sandım da, sildikten sonra ciddi ciddi gerçek görünmeye de başladı.

tamamen gerçek canım, böyle kadınlar esasen en çok zararı kadınlara veriyor.

@ili daha önceden trollükleri var yine bizi yine trollemiş olabilir.

(git: 713428)
İncil falan yumuşak gelmiş ablaya. : )

Sorunuza cevap olarak da: Erkeğe ne ceza veriliyorsa kadına da aynı ceza verilsin, ortada herhangi bir şiddet mecburiyeti (kendini savunma vs.) veya bir hata (örn. ani bir hareketle yanlışlıkla yaralama) yoksa tabi.

@kuzey li hadi ya, vay troliçe vay, neyse uyku tutmadıydı zaten :)

bu duyurusundan emin değilim ama galiba bir ara pilot sevgilisi vardı sonra yalan söyledim dedi sonra yalan söylediğim hakkında yalan söyledim dedi.
yabancı sevgilisi vardı her konuşmasını buradan bunu böylemi derim diye yazıyordu.

olay gerçekse bile kolayca rapor alıp atlatacağına inanıyorum.

edit: troliçeyi beğendim triliçe gibi :D

oraya 60tan fazla cevap yazılmıstı zaten öyle cekti dikkatimi. arkadaslar rica ederim böyle seyleri normalleştirmeyelim. kendisinin hala haklı olduguna inanıyo ki destekci arıyor burda. yaptıgının yanlıs olduguna ikna edilmediği sürece sanal linç de işe yaramaz gerci ama en azından derdine çare olmayarak akıl vermeyerek yanlış oldugunu gösterebiliriz belki benzer bişey olursa.

gerçek gone girl'ler aramızda :/

92liymiş

gerçekten normal değil durumun kezzap falan sormuşsun oha diyorum. neyse sayfanın scene-shotlarını aldım ex askına ucurayım diyorum.

shedracon'un troll olduğunu herkes bilmesine rağmen neden bu goygoy?

shedracon bu duyurunun gördüğü en rezil kullanıcı. zamanında, bir sevgilim olsun ama kanser olsun. bir tek beni sevsin diyebilmis bir insan müsveddesi. hala onu ciddiye alip cevap verenler var.

giyilmiş halini görürsek, doğru ve eksiksiz yorumlamamız açısından etkili olacağını düşünmekteyim.

(genç dimahlar heyecanlı.)

sakın yapma öyle şeyler.

görsek daha iyi tabi ama sen yine de yapma.

kombin için: bej ya da beyaz bi elbise. no çorap.

siyah 'kilotlu' çorap dedin beni benden aldın. çok severim ya ben. her şeye yakısır beyaz etekle de gider.

şu an ellerim titriyor, o derece heyecanlandim.

vanilya rengi ince corapla guzel durur. krem etek ve mor triko/gomlek ya da krem elbise altina giyebilirsin

evde meksika dalgası yapıyorum.o derece heyecanlandım caps koy :)

@timmie no çorap ta, aylardan şubat, nasıl no çorap?

Yer: Devlet okulu, bi tarafım donar no çorapla

Dipnot: Bu akşam duyuru formunda bakıyorum, maşallah

Abavv kac kac kac.

maritsa.co

mor stilettoyla kombin fikri vermesi açısından paylaştım, bence burdaki renkler çok yakışmış.

ayrıca rugan stilettoyu çorapsız giyseniz daha hoş durur bence.

bizimla diyılsın pirenses o kombinle

çorapsız kombinler benim aklımda var zaten ama bu soğukta mümkün diil, bütün kış giyemedim, canım da giymek istedi mor pabuçlarımı ama uygun bir kombin yok sanırım

Parlak olmayan belli belirsiz ten rengi çorap dışında hiçbişi olmaz

@neferkitty ona binmek için e sınıfı ehliyet gerek bence :D

fotograf makinesine sarj cihazi

telefon kılıfı, kindle'a kılıf vb... genelde türkiyede fahiş fiyata satılan aslında ucuz olan şeyleri alıyorum.

Telefon kılıfı.

arduino, msp430, rasppi, direnç, led, motor, lcd ekran ıvır zıvır her şeyi ebay'den alıyorum.

mısır gevreğinden hurda parçalarından yapılmış xenomorph'a, yağlıboya tablodan sigara kağıdına kadar yüzlerce şey almışımdır.

saat, dart ve dartla ilgili dünya kadar ıvır zıvır, batarya, e-kitap okuyucu, kılıf, kitap ve @kuzey li +1

Motorsiklet ve kamera ekipmanlari. 50 parcayi gecmistir aldiklarim. Prosedurleri ogrenince trden bi daha alisveris yapmazsin zaten.

ıvır zıvır çer çöp.
aldığım en yüksek fiyatlı ürün 20 dolardan fazla değildi.
ben de aynen uzakdoğudan getirilip burada çok paraya satılan, aramak için de uğraşacağım şeyleri alıyorum.

kitap, müzik albümü, crest whitestrips, telefon kabı

rome2rio yapiyor bunu.

want2die'a katılıyorum ama biraz daha derine, hatta eskiye gideceğim. Belki de saçmalıyorum ama göçebe kültürün buna etkisinin olduğuna inanıyorum. Konar-göçer topluluklarda konakladığın yeri bir daha görmeyeceğin için oradan ayrılırken "bal dök yala" şeklinde bırakmıyorsun, orayı sahiplenip yeterince temizlemiyorsun. Toparlandıktan sonra yalapşap bir temizlik yetiyor. Genelde konar-göçerşer bu şekilde yaşıyor. Bu yüzden hala yerleşik topluma adapte olamadığımıza inanıyorum. Benim çocukluğumda ailem köy öğretmeniydi ve evlerde tuvalet yoktu, eline ıbrığı alan ya daha önceden kazınmış bir deliğe ya da çalılara giderdi. Hani Avrupa için "Bilmemkaç yüz yıllık şeyleri ne güzel korumuşlar. Burada olsa dağıtırlar"ın kökenini buna bağlıyorum. İlk yerleşenlerin kültürü biraz yumuşasa da hala devam ediyor, insanların ruhu yerleşmiş değil. Bulunduğu yere zarar verme kültürü devam ediyor gibi. Hala çoğu insan elindeki çöpü yere atıyor örneğin.

Temizlik ve koruma ile başlayan bu sürecin 80'lerden sonra hayali ihracatlardı, işini yarım yamalak yapan birtakım insanların da "Özal zengini" olması ile çok ivmelenmesi de var. Örneğin, Ali Ağaoğlu'nun "O dönem herkes deniz kumu kullandı, çok normal bir şeydi. Ben de kullandım. Ne var ki bunda" diye bir demeci var. O dönemin modası "az iş, çok para" idi yoğun olarak. Haliyle, senin işi düzgün yaparken canın çıkınca ve bunun karşılığını alamayınca, özellikle devlet memurlarında bir "İşi kolay yapsam da zor yapsam da aynı parayı alıyorum, neden kendimi zorlayayım ki" kafası oluşuyor. Ortada düzgün işleyen denetim mekanizması da yok. Denetim mekanizması da aynı kafada çünkü, büyükler onu öğretti ona.

hukuka, adalete inanmamak bir sebep olabilir buna. insanlar nasılsa toplumun tamamı böyle diye "şimdi işi düzgün yapsam bile başkası gelecek 2 dakikada baştan savma yapıp geçecek ve aramızda ki fark ortaya çıkmayacak. salla gitsin" mantığıyla düşünüyor. buna bir de arabesk kültür de eklenince gösteriş ön plana çıkıyor ve kof , niteliksiz işler toplumun tamamına sirayet ediyor.

belli bi yerde başladı demek zor olur lakin osmanlı devleti zamanında başlayan çürüme, adam kayırma, liyakata önem vermeme gibi konular memleketi iflas ettirmişti hem ekonomik hem sosyal açıdan. bu tür durumlardan çıkmanın tek yolu dünyanın her yerinde toplumsal birlikteliktir. biz bunu bile %100 gerçekleştiremedik ancak cumhuriyetle birlikte bir nebze de olsun toparlandık. gel gör ki o da çok sürmedi sadece bir geçiş dönemi gibi oldu ancak o kadar kısa sürdü ki hiçbir yaraya merhem olmadı. sonra yine başa döndük. toplumsal birlikteliği sağlayıp gerekli hesaplaşmaları yapmadıkça da bu böyle devam edecek ne yazık ki.

Bir iki cümleyle cevap verilecek bir soru değil ama en kısa anlatımı sanırım şu:

Biz düşünme özürlü bir milletiz. ( Bunun en belirleyici nedeni; ümmetçilik geleneğimiz bana göre)
Algı aralığımız düşük. ( Beslenme, yetiştirilme ) Bağlantılı olarak umursamıyoruz (empati) umursamadıkça da umursanmıyoruz. Sonra "sen mi kurtaracan/enayilik" vb kavramlar yerleşiyor falan filan...

Şimdi yazarken başka ülkeleri düşündüm. Çok yakından olmasa da tanıma fırsatı bulduğum bizim ayarda bir ülke olan Hindistan mesela. Biz ekmek yere düşünce öpüp başımızın üstüne koyuyoruz ya, onlar eğitim araçları için aynı şeyi yapıyorlar. Şu anda bilişim ve tıp konusunda oldukça büyük farklar yarattılar.
Eğitim çok önemli. Daha önemli olan; düşünebilen, kendi karar verebilen bir toplum olabilmek.
Öğretmenler, anneler, babalar çocuklarına karar verme hakkı tanımalılar. (Sosyal mesaj değil valla, rica-tavsiye :)

bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak gibi kötü bir huyumuz var. bu da sebeplerinden biri olabilir.

disiplin toplumu diye bir sey var. türkiye modernleşmeyi, batıda oldugu gibi deneyimlemedi. bu durumda, toplum modernitenin hızarından gecemedi. bu sebeple bize özgü degil aynı sorun, batı dışı modernleşme deneyimlerinin hepsi, hindistan, güney amerika ve afrika da aynı durumda.

Yemek yapmayı bildiğin halde seni değil de eşeğin tekini askeriye kantinine koyarlar. Neden? Çünkü adamı. Devlet bildiğin akraba şirketi gibi. kendi adamlarını kendi memleketlilerini tutuyorlar.

Birde cahillik. Aşırı dozda cahillik. Bilmediği halde haklı çıkma çabası. Ve bu uğurda her türlü piçliği yapma. Genlerde var.

aynen olur. ama neden french press sevmiyorsun ki çok daha kolay.

Olur niye olmasın aynı mantık. Ama çaydanlık mümkünse porselen olsun metal tadını bozabilir kahvenin. Kahveyi tahta kaşıkla bile koymak olumlu etki ediyor, gerisini sen düşün.

Frech press konusuna gelince, bence senin french press'inde bir sorun var. Ben herhangi bir tıkanma vb. problem yaşamadım şimdiye kadar, misler gibi içtim kahvemi.

Edit: sıkıştırma olayını yanlış anlamışım pardon.

french press soğutuyor biraz da fazla alengirli ondan sevmiyorum

soğutma konusunda nispeten haklı olabilirsin ama şöyle yapılabilir, kahveyi koymadan önce biraz sıcak su koyarsın press'i ısıtırsın bu sayede soğutmaz.

söylediğiniz de olur tabi, bu arada bir alternatif (bkz: bialetti)
*french press i alengirli bulduysanız bu da alengirli gerçi.

hayatimda ictigim en taze en güzel kahve bu sekilde yapilmisti, amarigali bir amca "we are drinking coffee, join in, not that instant shit, real coffee" demisti.

Sadece ekstra bi tavsiye olarak starbucksın instant kahveleri var. Ben beğendim açıkçası tadı filtre kahve gibi. Nescafe gibi dandik değil. Çok ince çekilmiş çekirdekler kolayca karışıyor suya. Belki deneyebilirsiniz.

bunun için rossmann'da satılan poşet kahveler var. laudiretto gibi bir markaydı. çay demler gibi demlenebiliyor, ama demlikten çıkarmak gerekiyor.

(bkz: aeropress) (bkz: hario v60)

www.40kafe.com

Sözde sol görüşlüler ve gezi olaylarını, tüm protestoları solcuların yaptığını düşünüp, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde demirtaşın aldığı oy da dahil bir balondur şişiyor işte.

din odaklı partiler de 15 üzerine hiç çıkamıyordu ama şimdi 40 civarı. güçlüyü seviyoruz sanırım...

selo başgan iyidir.

CHP'nin içinden çıkılmaz bir duruma gelmesi ve giderek içindeki sol esansın da boğulmaya başlanması, Sarıgül gibi adamların en tepeye çıkarılması sonucunda lanet ede ede oy veren seçmende soğumalar başladı. Demirtaş'ın oy oranını HDP'nin de üzerine çıkartmasının sebebini burada görüyorum. Dolayısıyla içindeki toplamda 50,000 oyu olmayan sol örgütler veya BHH sayesinde değil, CHP'ye oy veren "eski solcu", açık görüşlü sosyal demokratlardan oy alabileceklerini düşünüyorum. Birçok kişinin barajın aşılabileceğine yönelik görüşü de bundan kaynaklanıyor.

Ancak özellikle Kobane eylemleri sırasında Kürt ulusal hareketinin sokağa dökülmesi ve bu esnada kendilerine yönelik gelen ulusalcı tepkiler bu oyları azalttı. Dolayısıyla durum yine de dengede diyebiliriz. Eğer kararsız kitle bu durumu gözardı eder veya kabullenirse HDP'nin şansı olacaktır.

Bu siyasi atmosferde HDP'nin işi kolay değil. HDP'li değilim ve hiçbir zaman da sempati beslemedim, dostane eleştirilerim bolca mevcuttur. Ancak meclisin meşruluğu tartışılır durumda olsa da, seçmen kitlelerini temsil etmeleri şart görünmekte.

Aeroflot dedigin mantiksiz. Akp neredeyse butun sagi birlestirdi. Akp hicbir zaman da refah partisi fazilet partisi kadar radikal olmadi. En azindan oyle gorunmediler diyelim.

akp'ye oy veren kurtlerin bir kismi akp'nin isid'e destegi, kobane olaylari sirasindaki tutumu, en son da tayyip'in agzi kulaklarinda 'kobane dustu dusecek' demesiyle akp ile arasina mesafe koydu. bu kesim hdp'ye yoneldi.

kürt nüfus artışıyla birlikte hdp'ye 18 yaşınu doldurmuş kürt seçmenler de oy verir oldu. bu da bir neden olabilir.

CHP'nin solu temsil etmediğini farkeden özellikle genç kesim ve Kürt hareketinin ezilen her kesimi kucaklamak için çaba göstermesi (HDP'nin kurulma sebebi bu zaten). Söylemlerine baktığınızda özellikle okumuş, az çok kafası çalışan gençlerin Selahattin'in söylemlerini beğenmesi pek şaşılası değil. Kabul görmek için sağa dönen, MHP ile ortaklık yapan, Ekmeleddin gibi adamı ortaya aday diye çıkartan CHP mi, yoksa LGBT'leri açıkça destekleyen, diyaneti kaldırmak isteyen HDP mi? CHP bilinçli gençlerden ziyade orta yaşlı/yaşlı eski solculara hitap edebilir, sadece laiklik iddiası ve anti-AKP'cilik gençleri tatmin etmez. Son cb seçiminde oy artışının sebebi budur, bu seçimde de bu etkiyle oyların artacağına inanıyorum ama %10'u geçer mi ondan emin olamıyorum. Ayrıca "çözüm süreci"nin boşa çıkması, hiçbir adım atılmaması, oyalama taktiği uygulanması ve Kobane'ye karşı IŞİD'i desteklenmesi sebebiyle de muhafazakar Kürtlerin AKP'ye desteğinin azalacağını umuyorum.

Sol ayağına yatıp kürt milliyetçiliği yapan bi parti. Bu adamların aldığı oyun içinde iyimser, pembe gözlüklü solcu arkadaşlar da vardır. Onları es geçmemek gerek

20 yıldır kürtlerin belki %20 si oy veriyordu hdpye. son seçimlerde de bu %80 lik kesim akp ye oy vermişti. ancak bu %80 lik kesimin büyük çoğunluğu akp den nefret eder duruma geldi, bunların hdp ye kayacağı düşünülüyor, bence büyük çoğunluğu kayacak. yani daha yüksek bir oran bile çıkabilir.

sen abartıyorsun.

kalıplaştırmamak lazım. nargile içen kadın nargile içiyordur.

nargile içen kadınlardan hoşlanmıyorsan, bu ayrı bir konu tabi.

nefes alanları da kezban bence...

tespih de sallıyorsa evet, dediğin gibi olabilir.

anasının nikahı. değil tabi lan.

abartmanın uç noktasındasın.

Maganda değildir tabii ki. Ben de nargile ve sigara içen insanlardan kadın/erkek hiçbir türlü hoşlanmıyorum ama maganda da değiller, abartıyorsun.

nargile icen kadin veya erkekten hoslanmiyorum. sanirim senin tabirinle bana biraz maganda geliyorlar.
sigara+,K

mini etek giyene yollu demek gibi bir şey bu bence.

sigara ve nargile içmiyorum ama bu kalıplaştırma zihniyetinden tiksiniyorum.

Feodaldir

kadınına bağlı

değildir. fukur fukur yapmadığı sürece.

Değildir, abartıyorsunuz. Tütün mamulleri kullanan insanlar hoşunuza gitmeyebilir ama maganda diye nitelendirmek çok çirkin. Keyif aldığı bir şeyi başkasını rahatsız etmeden yapan bir insan neden maganda olsun ki?

Ayrıca neden sadece kadınlar? Nargile içen kadını size maganda gibi gösteren etmenler erkeklere etki etmiyor mu? Bayılıyorum su seksist çıkarımlarınıza.

seksi kadındır. her türlü tütün ürününü icen kadınlara selam ederim.

aynisini sorduk bacim bir süre önce, işte o yanitlar

eksiduyu.ru

compadrito'yu ben de çok özlüyorum. benim için iyiliğin timsaliydi o. çok samimi, içten biriydi. gelmiyor buraya artık, keşke gelse tekrar.
barbara herhalde barbara manken olan, ıdonthaveausername bu arkadaşlarda çok iyilerdi, acayip eğlencelilerdi.

Onların yokluğunu mea maxima ile telafi ediyoruz.

Saydigin nickleri okuyunca tanidik geldiler. Hepsi mi gitmis, komple mi? Niye ki hakkaten

icemint'in yokluğunu fark etmiştim, ben de çok özledim onu. compadrito da olur, barbara herhalde burada mı bilmiyorum, onu da özlüyorum. Aslında ben seni çok özlemiştim var ya, uzun zamandır görmeyince korkmuştum da.

Aslında birçok kişiyi özlüyorum ama şu anda nick'leri aklıma gelmiyor. "Bu nick nerede" deseler "Çok özledim ben" der, ağlamaya ve dövünmeye başlarım.

beni de özleyin lan, ben de çok girmiyorum artık :(

ben buralardayım da bu aralar pek zamanım olmuyor, arada sadece okuyorum. ama asıl neden duyuru çok bozdu. cocodancer hala aynı adam için günde 5 soru soruyor, aynı kişilerden aynı konu hakkında her gün yeni saçma sorular geliyor, iyi kullanıcılar uğramıyor güzel, komik ve sağlam giydirmeli cevap göremiyoruz falan. senden başka da beni özleyen yok ahaha =)

beni mi stalklıyon ruuuh :p özlerim tabi. gel de gönül işlerinde atışak azcık. senin gibi efendi erkekleri üzdüler diye kızlara çemkirek.

1) çok fazla vakit alıyor.
2) hizipçilik hakim.
3) dedikodular, arkadan-önden iş çevirmeler belli zaman sonra can sıkmaya başlıyor.

tabii eğer "insan gibi" arada bir gelinse ve yarım saat takılınıp çıkılsa bu yukarıda saydıklarımın hiçbiri insanı rahatsız etmez. da onu başarabilmek çok mümkün olmayabiliyor bazılarımız için.

bu iletimin soruya cevap kısmıydı.


bir de ek bilgi vereyim:
daha önce birkaç yerde daha yazdım, compumaster da doğrulamıştı; hesabını kapatan kullanıcıya eski mesajlaşmalarınız aracılığı ile mesaj göndermeye devam edebiliyorsunuz. tabii o kişi bu mesajlarınızı alamıyor ama bundan da sizin haberiniz olamıyor. belki bir ihtimal, mailine gönderilmesini istediyse eskiyen mesajların, ancak o şekilde görebilir o mesajları o hesap kapatan kişiler. bunu da not olarak buraya iliştirmiş olayım.

ps: stalk bizim işimiz. :)

rautir diyenin dilini eşek arısı soksun.

2

2 güzellllllll

ölümüne 2

Ruutır. Mesela tahminimce kelime rooter olsaydı ruğtır gibi okunurdu.

Esek arisi da soksa 1-rautir. Sonucta rooter diye yazmiyoruz.

ridır.

ikisi de doğru. biri uk, biri us ingilizcesi

rautır
raudır
ruuta
rauta

dilinizi eşek arısı değil, eşeğin kendisi de soksa 1.

hatta (1): www.merriam-webster.com
hatta (2): www.youtube.com

roytır

rutzır

üniversitede network hocası rautır diye telaffuz ediyodu. ingilterede okumasından kaynaklanıyor olabilir.

s.a. sanayiden geliyorum
bu bahsettiğiniz şey rotil olsa gerek.

Roytır

jamiryo

Rautir. A ile u o sesi gibi çıkacak ama. R(a)o(u)tir gibi bir sey.

rıutı diye okunur. tabi orada çok ses şeysi var, hiç fonetik uğraşamıcam. siz rıutı diye okuyun ama.

onlarda karakteristik bir burun oluyor, bizdeki karadenizli burnuna benziyor sanki biraz.

çünkü öyleler. bizdeki karadenizliler gibi yahudilerin de burnu aynı şekilde büyük oluyor.

örnek olarak Adrien abimiz:
cdn-www.i-am-bored.com

ırksal sterotip olarak yahudi burnu var yahu çünkü - demek değil ki tüm yahudilerde var gerçi, hakeza yahudi bireylerin genetik havuzları pek dar değil.

yani aslında anlamaya çalıştığım yahudi bir din tanımı değil mi? tüm hristiyanlar koca götlü o zaman onun gibi bir şey mi? hihi

kan ve paranın kokusunu alabilmek için evrilmişler.

@neira ethnoreligieuse grup yahudiler (türkçesi ne bilemedim gerçekten) - ve ne kadar dıştan girmek mümkün olsa da, hristiyanlık gibi değil durum.

karadenizlilerin burnu büyük ama bu karadeniz bölgesine has bir şey olduğu için değil mi? yahudilerin içiçe olduğu bir yer var da orada mı burunları büyük ay kafam karıştı iyice :)))))

eksisozluk.com

aynı soydan geliyorlar, bozulmadan...

@neira musevi ile yahudi arasında fark var. din olarak musevi olup yahudi olmayanlar var.

Musa, yahudilerin inandığı peygamberlerden biri. Musevilik Musa'dan geliyor. Her yahudi musevi olacak diye bir şey yok. Bir insan yahudi soyundan gelip ateist de olabilir. Ateist olması yahudi kimliğini etkilemez. Annesi yahudi olan biri dini inancı ne olursa olsun yahudidir. Değişmez.

aslen o burun geyiği 12. ila 13. yüzyıl dolaylarında çizimlerde ortaya çıkıyor, öncesinde yok falan. avrupa'da belli bir yahudi genetiği var mı tartışılır açıkcası, ama doğru olması da gerekmiyor. yahudi düşmanlığı, anti semitlik, öyle modern ırkçılık ile ortaya çıkan birşey değil hakeza. koyu ten geyiği de var örneğin karikatürleştirmede yahudileri yahut ayak geyiği var bazı yerlerde. bir süre kızıl saç da dolanmış etrafta ama sonra sönüp gitmiş o kızıl saç sterotipi.

onun dışında, ilk sorundan bağımsız olarak, yahudiler avrupa'da görece oldukça "topluca" yaşıyorlardı. hakeza örneğin, yahudi mahalleleri vardı, getto sözcüğü o mahallelerden geliyor. gene yahudiler bazı yerlerde şehir surlarının içerisine sokulmuyorlardı, falan filan. çoğu yerde yahudilerin birkaç iş haricinde herhangi bir iş yapmaları da yasaktı, bu da etraftaki başka yerlere gitmelerini anlamsız kılıyordu gene. yahudi komüniteleri de vardı ve yahudiler bunların içlerinde yaşıyorlardı istisnalar haricinde - her yerde de yahudi mahalleleri yaygındı. eski yahudi mahallelerini görmen işten değil yahudi nüfusu barındırmış şehirlerde.

@thracian senin kullanmak istediğin sözcük ibrani olmasın yahudi değil de?

bizim karadeniz burnuyla aynı neredeyse. hatta sarışın olsalar karadenizlilerle bağlantılarını araştırırdım bak.

murderbymedia.files.wordpress.com

edit: bu arada cevapları inceledim de, yahudilik ya da musevilik hem soy hem de dini belirtirken kullanılabiliyor. kelimelerin etimolojisine inmeye gerek yok sanıyorum.

anaa bu aynı benim burnum:( yörüküz biz aaa kandırdılar mı beni :(

lh3.googleusercontent.com

buna mutlu tüccar burnu deniyor internetste.

Genetik.

hebrew nose diye bir sey var, bir stereotip olarak kullaniliyor.

erkek olduklari icin degil eril olduklari icin yaparlar. erkek olmayi secemezsin ama eril olmayi / davranmayi secebilirsin.

cinsel baskı çok büyük faktör. ben cinsellik anlamında rahat olan herkesin, hayatın içinde de çok daha rahat olacağı inancındayım. sevip, sevilip, sevişirsek olayın büyük çoğunluğu halledilmiş olur... mu?

ben bir erkek olarak bir kadın tarafından taciz edilmiştim bir kere harem gebze minibüsünde.

sabahın köründe bindim, kapının merdivenlerinden yukarı bile çıkamadım o kadar kalabalıktı. Kadın omzuma afedersiniz kıçının tam ortasını dayadı. Yani resmen omzuma diklemesine oturdu, ne olduğunu anladıktan sonra çekildim, hiç de istifini bozmadı. Bence hoşuna gidiyor işte insanların orasına burasına dokunmak.

geçmiş zaman, ilkokuldan bir arkadaşımla denk geldik, muhabbet ediyoruz. konu nereden geldi eleman otobüste kadınlara yaslandığından falan bahsediyor. tepem attı, sinirlendim. savunması da şu, "yok abi kapalı kadınlara yapmıyorum zaten, açık kadınlara yapıyorum".

ölür müsün öldürür müsün? adamın kafası bu. açık kadın baştan tacize hazırlıklı, hatta istekli.

ya şu son olay ayyuka çıktı iyice. tabii ki anlıyorum, tabii ki kötü ötesi bir şey şu mevzu. fakat tüm erkekler üzerine de bir psikolojik bir baskı oluşturuldu.

30 yaşında adamım, bugüne kadar hiçbir insanı (kız/erkek ayırmıyorum) taciz etmedim. son günlerde deniyor ya hani 'oğullarınıza kızlara tecavüz etmemeyi öğretin' diye. arkadaş böyle bir kavram yok ki zaten. hiç hatırlıyor musunuz, anneniz sizi karşısına alsın da 'aman oğlum, kızlara tecavüz etme tamam mı annecim?' dediğini? böyle bir muhabbet konusu olabilir mi? ya da 'n'aber beril? selamlar. ya biliyor musun, sana tecavüz etmemem gerekiyormuş' diye bir muhabbet geçebilir mi?.. bu öğretilecek bir şey değil ki. bu yemek yemek, su içmek gibi bir kavram. insan bunu kendisi bulur, buluyor.

kadına taciz mutlaka var, allah kahretsin ki sadece türkiye'de değil, dünyanın her yerinde var. beraber kınayalım bu durumu. ama kalkıp da olay başka yerlere çekiliyor. erkekler bile aptal aptal eylemlere kalkışıyor. hiçbir şeyi doğru dürüst becerimiyoruz. bu şeye karşı koymayı bile... sakil duruyor üstümüzde.

çözümü insanın kendisini bulması. insan olduğunu hatırlaması, hatırlayabilmesi. gerekiyorsa gidip kendini tatmin etsin, milletin karısına kızına musallat olmaktansa eliyle takılsın. ayıp değil, günah değil.

eksisozluk.com

bu nedir ya?.. demek istediğim bu.

@mermize, aslında ögretiliyor bu söylediklerin. cok klasik bir örnek olacak ama kücük erkek cocuklara pipisinin cok degerli ve önemli oldugu hatirlatiliyor sünnet dügünlerinde. kadınlar ise, egitimli yaşini başını almis kadinlar bile, bir erkegin yanında magazaya girip ped alamiyor dogru düzgün, adet gördügünde "hastalandim galiba" diyor. halk türküleri popüler sarkilar filmler "naz yapan ama aslında isteyen" kadınlar ve "sevdi mi tam seven" "istedigini alan koparan" erkeklerle dolu. iş dünyasında, kazanan, hükmeden, digerlerini kontrol altına alan erkek(si) figürler kadınlar ve erkekler icin rol model olarak gösteriliyor. militarizm, ordu ile sınırlı degil, 19 mayıs törenlerinden bayrak törenlerine her yerde erkekler bayragi tasiyor, kizlar narin narin dans ederken, erkekler kas güclerini sergiliyorlar. cok masum gibi görünse de, televizyonda gazetede her gün cinsiyetci şakalar yapiliyor, m ali erbil, erkek konuga "bu sene hic deniz'e girdin mi" diyor, hepimiz de gülüyoruz. pornografiden bilgisayar oyunlarına erkeğin hükmettigi dünyalara kaçıyor, orada kendimizi rahatlatiyoruz.

bu sebeple kimse erkek oldugu icin suclu degil ve utanmamali ama erillik ve patriarki ile hesaplaşmak ve arınmak her kadın, erkek ve eşcinselin boynunun borcu.

Coincidence sanirim aradiginiz, tesaduf demek.

tesadüf... coincidence diye yazılır.

çok merak ettim kim hangi mecrada kullanmış bu kelimeyi?

koinkidink diye de okunur.

okazyonların denk düşmesi olayıdır.

Zenit al bir tane

ilk makinem pozometresi çalışan bir zenit 122'ydi. ben de önerebilirim. ama şunu unutma, şayet ilerde devam edeceksen bir süre sonra zenit sana yetersiz kalacaktır. ama başlangıç için iyi bir makinedir. sağlamdır. pozometresi elektronik olduğu için sana ışık konusunda yardım da edecektir. (elektronik dediğim üç tane ışık var sadece elektronik yanan)

ama 100 liradan fazla verme zenit'e. görüyorum bazı yerlerde 150-200 arasına yutturmaya çalışıyorlar. zenit iyi makinedir ama 100 liradan fazla da etmez. çalışan bir tane denk gelirsen pozometresi, maksimum 120 filan da verebilirsin.

Pozometresi çalışan zenit. Başka makineyle başlama. Her türlü sorunu da seve seve cevaplarım. İnstagramda takiple beni kıps. idontneedthetime kimse beni takiplemiyor :(

o zaman ya 122 ya da 12xp alıyim. en fazla da 100 lira veriyim.

peki nereden alayım? sahibindendeki ilanlara ne kadar güvenilir? hayyam pasajı hakkında yazılanları okudum da pek iç açıcı değil, gitmeye çekindim. bir de alırken nelere dikkat ediyim? :>

Anti oedipus kitabevlerinde vardir ya da internetten alabilirsin ama bin yayla cevrildi mi? Ben gormedim hic baskisini.

Bin yayla çevrilmedi diye biliyorum. Antioedipus un da yarisi vardi sadece.

Nadir kitap üzerinden de kontrol etmeli.

sanki bin yayla icin cevrilmeye baslandi diye bi seyler okudum bir yerde. yanlis hatirladim herhalde. ama anti oedipus'u da bulamiyorum. nadirkitap'a da bakiyorum arada. aklinizda olsun, gorurseniz bana bi haber edin:)

Ulus Baker un notlari iletisimden dikti. En son körotonomedya da DVD lerinin kavgasi verdi, ben orada birakmistim.

Onumuzdeki sene norgunk basicak demisti biri sanki ama ne kadar dogru bilmiyorum, sormak lazim.

Turkcesi var. Ensest var. Kitap kotu. Paul Auster bitmis.

Ensest olan başka kitaplar da okudum. Yasak değildir demek ki.

o kitaptan canımı zor kurtardım, auster bitmemiş de, azalarak bitse iyi olur. ama ingilizcesi en azından akıcıydı, türkçesi biraz sıkıntı yaratır gibi.

edit: türkiye'de ensest konulu kitap serbest değilse çok gülerim, akraba evliliğinden ortalama iq 21 olmuş, kitabını mı yasaklayacaklar.

sprey ile boyadik, bir süre sonra tekrar cikiyor. iyi görünmüyor.

Önce zımparalamak gerekiyor iyice sanırım. Temizlemek... Sonra da Jotun gibi bir boyayla boya. Karaköy'deki 5 liralık boyalar iş yapmaz.

önce eski boyayaı ince bir zımpara ile zımparala

hasar kırık dökük vs var ise çelik macun ile tamir edip boy aile aynı seviyeye getir

sonra bir kat astar atıp yoklama yap, astarı attığında aslında boyaya daha hazır olmadığını görecek ve bütün hatalar belirecek.

biraz daha zımpara ve sabır, hatta sulu zımpara.

sonra bir kat daha astar, pürüz ve hata yoksa boyamaya geçebilirsin

boya yapmada en önemli şey boyaya hazır hale getirmektir

yani bisikleti boyamak belki 15 dk sürecek ama boyaya hazır hale getirmek bir iki günü alabilir

bir kere sprey boyalar ile olmaz, mutlaka boya tabancası ve kaliteli oto boyası olmalı.

poliüretan boya da olur ama renk seçeneği azdır, hatta beyazdan başka zor bulursun hazırda. yaptırman gerekebilir.

beceremem diyorsan dediğim hazırlıkları yap ve bir oto boyacıya götür, cüz i bir miktara boyarlar ellerindeki bir boya ile.

RTE

Civitmamak elde değil :/

ilk (bkz: babam) diyen kezo kazanır.

gelmiş geçmiş en iyi demeyelim de, aklıma gelen ilk isimlerden biri toshiro mifune.

ha bir de john lurie var.

Hitler.

harvey keitel (ki kendisi kezo diyenlerin diline cıs yapması ile ünlüdür).

john hamm

Hugh laurie

Tom waits. Kömürcü tipi var ama karizmanın ismi

Diego Maradona.

Ronnie O'Sullivan

günümüz için; kadınlarda Cate Blanchett erkeklerde George Clooney

tarihi; kadınlarda Hetty Green, erkeklerde John D. Rockefeller

Lenin

marlon brando

az once torrentten orhan pamuk kitaplarini indirdim, hepsi var.

ele gelmelik kitap istiyorsaniz pandora dükkanında var envai cesit

istiklal caddesindeki robinson crusoe'da rastlamıştım.

amazon.com

D&R'da bile var. Geçen gün Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nün İngilizce baskısının kapağı ne güzelmiş diye inceledim hatta.

D&R'da ahmet umit - dervish gate ve bazi orhan pamuk ve elif safak kitaplarina rastlamis, dervish gate'i de almistim.

istanbul'daysanız d&r'larda, pandora, robinson crusoe, insan kitabevi, remzi gibi yerlerde bir de sultanahmet-beyazıt hattındaki kitapçılarda bulmak mümkün. orhan pamuk'un yanı sıra tanpınar'ın saatleri ayarlama enstitüsü'nü de önerebilirsiniz. bundan bir süre önce oprah abd'de izleyicilerine önermişti tanpınar'ı.