Yurtta kalıyorken bir kız vardı, söylediği yalana kendi de delicesine inanıyordu. Hatun artık alışkanlık haline getirmişti, ne zaman yalan söylediğini artık kendi de bilmiyordu. Ağzına gelen şeyi söylüyor ama ağzına o an gerçek mi geliyor, hayalini kurduğu şey mi, bilmiyorduk. O da bilmiyordu zaten. Biz de onu öyle kabul ettik; dediğine hem inandık hem inanmadık. Üstünde düşünmedik sadece.
Yoksa ben de Merve'lere çalışmaya gittim, tavuk kafası gibi saçlara "Hmmm, yakışmış" dedim, "Kerevizi severim yengeciğim" dedim. Yalan söylemediysem, iş yerinde altımdakileri ve üstümdekileri idare ettim.
"O saatte Cemil'le maç izliyorduk sevgilim. Telefon kapalıydı, ondan ulaşamamışsındır"a gitmedikçe küçük şeyler sorun değil.
Bir de yalanın yapısı var tabii ki; durduk yerde ortalığı birbirine düşüren arapsaçı yalancılara affedici baktığımı söyleyemem.
0