Araya tanıdık koyarak kasa kiralandığını ilk defa duyuyorum. Küçük bankaları tercih ederseniz, gittiğinizde de boş olur. Barbaros bulvarında şekerbank var. Deneyebilirsiniz.

kuveyttürk'e bakın, fiyatları da daha uygun. 350 civarıydı en son. 200 küsür de depozito var.

@irene Benim duyduğum boş olsa bile kodaman bir müşteri gelir de kasa sorarsa geri döndürmemek için maraba müşteriye boş kasa yok diyorlarmış.

Düşününce mantıklı geldi. Hesabımda 500 bin tl olsa bana yok sana kasa masa deseler başka bankaya giderdim herhalde.

Konak sanirim degil mi?

Müdavim pide. Yalnız tam konak mı oluyor bilmiyorum. İzmirliler aynı yere hem konak hem alsancak hem kültür falan diyorlar. Ben izmirli değilim, sorumluluk kabul etmiyorum.

pide değil ama çorbacı ismetin lahmacunu çıtır oluyor

@irene, konak ilce, alsancak semt, kultur mahalle seklinde dusunebilirsiniz.

Evet tam olarak naftalin. O kadar dayanılmaz bir tadı var ki benim için bunu ağzında 1 dakika çalkalayan insandan her türlü şeyi beklerim.

Beyazı bence en katlanılabiliri.

naftalin tadı yok ama çok kuvvetlidir. herkes kullanamıyor. ben bayıla bayıla kullanıyorum mesela. paradontax için de aynısı geçerli.

bilemeyeceğim bozuk mu değil mi diye.

ben de kullaniyorum ama naftaline benzedigini dusunmuyorum.

naftalin yok yahu içinde, @irene muhtemelen tadı zehir gibi anlamında söyledi onu. ayrıca naftalin dediğiniz şeyin zaten sıvı hali yok diye biliyorum ben, katı-gaz.

sonuç olarak evet ağzı yakıyor, normali o, özellikle diş etlerinizde, ağzınızda yaralar varsa daha da çok yakıyor.

en sevdiğim listerindir kendisi.. ilk zamanlar alışması zor ama imkansız değil..
geceleri yatmadan önce diş fırçalama aşamasından sonra 30 saniye gargara yapıyorum yatıyorum..
günde 1 kez kullanım ideal..

Ben 10 senedir kullanıyorum, 1dk boyunca da ağzımda çalkalarım. Tadı/kokusu acayip bağımlılık yaptı şahsen bende :) Valla benim aldığım kuvvetli bi mentol tadı, naftalini hiç almadım.

Ben de aynisini kullaniyorum, gozumden yas geliyor ana hijyen hissediyorum. Alkolsuzleri daha az yakiyor sanirim

Raf ömrü uzun olan ürünlerde skt olmuyor.

Ürünün arkasında, sağ alt köşede "kapağı yarım açılmış kozmetik simgesi"nde 12 ay yazıyor.

Yani, kapağını açtıktan sonraki 12 ay içerisinde tüketilmeli.

Listerine bende de öğürmeye neden oldu. Şişeyi bitirdim, bir daha da almadım. Herkeste farklı his yaratabiliyor demek ki. Başka markalar deneyin.

Light listerine var ondan al. Bi acik mavi var o sekilde bi de morumsu renkli var. Ikisi de gayet iyi normal tada gelemeyenler icin. Ben onlardan kullaniyorum

çok genişler, daha incesi varsa onları tercih et.

kötü görünmüyorlar da bir insan neden ten rengi beyaz görünsün diye fotoğraf renkleriyle bu kadar oynar? ilk fotoğraf için konuştum.

bence gayet güzel.

ama keşke yemesen de kendi tırnağın olsa. şahsen, hoşlandığım kadının tırnaklarının sahte olduguna şihit olsam çok soğurdum.

ben bu kadar uzun sevmiyorum ama diğerleri gibi yapay durmuyor.

Bencede gayet guzeller.

Uçları çok geniş bence bu yüzden hiç doğal durmuyor.

Ben bunlari gorunce biraz pis geliyo genel olarak uzun tirnak icin düşüncem bu. Daha kisa ve french tercih etsen gunluk daha rahat kullanirsin bence.

Çekilen açıdan kötü durmuyor ama takma tırnağı kötü gösteren şey zaten yandan ve avuç içi tarafından görünüşü. O açılardan da doğal duruyorsa bence kullanılabilir. Ben başka bir alternatif tavsiye edeceğim, jel tırnak. Ben kendi tırnaklarımın üzerine kalıcı oje yaptırmıştım, top coat olarak jel sürmüşlerdi. Ben bayılarak kullandım. Tırnak yemiyorum normalde ama çok stresliysem tırnak kenarındaki derileri soyardım mesela. O alışkanlığı benden tamamen götürdü. Jel tırnağın da çok çok iyi örneklerini gördüm. Oje sürülmüşken gerçek tırnaktan ayırt edemem. Bence 1-2 ay takma tırnaktansa bu yöntem denenebilir.

Jel tırnak da, kalıcı oje de kapkalın oluyor. Tırnakların üstünde höppük höppük yorgan köpümesi gibi duruyorlar. Irene’nin dediği gibi üstten iyi fakat yandan felaket gerçekten. Bence de yememenin çaresine bakmak lazım, ama belki geçici olarak bi kaç kere yaptırsan bu alışkanlığın biter, onu düşünerek yaptırabilirsin.

ya bu tirnaklara aci oje gibi bir sey suruluyorfu tirnak yeme isleri kesiliyordu mesiliyordu ne oldu ona. yukarida bahsettiginiz sey acaba o mu.

ingilizce hazirla kısa bir sozlesme, standart kira kontratından bakarak
herkes ona uysun
orn. evden cikacak olan 1 ay onceden haber versin diye madde eklersen
zart diye birakip gidemezler
kuralları da koy

Turkce imzalayin bence, isterlerse cevirttirip eklesinler sonuna ama ceviride uyumsuzluk durumunda turkcesi gecerlidir yazmasi gerekir. sanmiyorum ugrasacaklarini bi turk arkadaslarina baktirsinlar zaten en guzeli kirtasiyeden hazir sozlesme alip aynen imzalamak.

ev arkadasiyla yaptigin sozlesmenin bir gecerliligi var mi ki? yaparsan da turkce/ingilizce yap, turkce kesin olsun.

eger kirar dokerler diye korkuyorsan depozito iste.

Ben ing sözleşme yaptım. Hepside onun yararınaydı ama şansıma kız iyi çıktı. İnternetten bulmuş. Yangında falan kiracı sorumlu değildir yazıyordu.

Bir türkçe bir ingilizce sözleşme düzenleyip, ingilizcenin altına imzasını attırıp, Türkçesi üzerine de kendi dilinde, bu sözleşmenin ingilizcesini okudum anladım ve kabul ettim yazıp imzalaması olası bir ihtilaf halinde işinizi kolaylaştırır.

O sözleşmenin geçerliliği olsa dahi türkiye gibi bir yerde bir işe yaramaz. Onları bununla korkutabileceğinizi de sanmıyorum.

Azerbaycanlı ve ıraklı kişilerden yediğimiz kira kazıkları sonucu edindiğimiz tecrübedir.

Akreditif yapın. Bankaya başvurun onlar izah eder.

Vesaik mukabili yapacaksınız o zaman, önce mal gelecek buraya. O arada karşı taraf sizin evraklarınızı, bankanıza gönderecek. Siz de mallar gümrüğe geldiğinde ödemeyi yapıp çekeceksiniz gümrükten.
Bu işlemde eğer satıcı sizin ödeme yapacağınıza güvenmezse, avalli kabul kredili vesaik mukabili yapacaksınız. O da kendini sağlama almış olacak, siz de.

Eğer firmayı tanımıyorsanız çin'den mal almak çok sakat iş. kötü örnek ama parayı toplayın kaçan bir sürü firma var.

LC sight yapın ve "uluslararası" tüm masraflar alıcı tarafından ödenecektir deyin. hatta istiyorsanız lokal banka masraflarını da ödeyeceğinizi taahhüt eden yazı gönderin.

sürekli çalıştığımız yerlerle bile L/C sight çalışıyoruz.

Fİrma fos çıkmasa bile, şöyle şeyler de oluyor. Nasıl olsa parayı aldık diye malı sallıyorlar, sizin malı başkasına yolluyorlar. Eğer yüklemeyi CIF yaptıysanız, adamlar en ucuz hatla yolluyorlar, çin'den buraya minibüs hattı gibi geliyor mal.

L/C sight yapın.
yüklemeyi FOB seçin. Fiyatı da ona göre alırsınız. transfer şirketi sizi muhattap aldığı için malınız nerede takibini yapabilirsiniz.

Senin aradığın şey garantili işlemi. Bunu da akreditif ile edinebilirsin. Vesaik mukabilinde banka hiçbir sorumluluk üstlenmez. Onu dinleme. Beni dinle.

Duygusuz haklı,
malı getirmeden önce gümrük müşaviriniz ile görüşüp malın faturası ve Harmonise Code numarası üzerinden sorgulatıp indirileceği antrepoyu önceden ayarlasınlar.

Ben tamamen soruya göre cevap veriyorum. Soruyu soran kişinin ihtiyacı akreditif fakat soruda bir püf nokta var o da karşı tarafın LC kabul etmemesi.
LC kabul etmeyen taraf için, en uygun işlem benim yazdığım yöntemdir.
Sight akreditif konusuna gelince, sight kısmını biz türkçeye “görüldüğünde” şeklinde çevirmişiz dış ticarette. Bir işlem görüldüğünde ödemeli yapılacaksa ve işlemde masraf kaygısı varsa akreditif yapmak anlamsız oluyor. İsmin için de letter of credit geçiyor diye insanlar kendisini güvende hissediyor fakat sight lc ile normal versiyonu arasında dağlar kadar fark var.

en fazla 3 kira bedeli kadar depozito alabilir.
yabancı para cinsinden depozito alınamayağı kanunda belirtilmişse alınamaz. özel şartlarla da alınamaz. sözleşme kanuna uygun olmalı.

Elorelia+1 demekle beraber aynı şey kiracı için de geçerli. Ev sahibine parasını verecek, geri aldığında verdiği paranın değeri düşmüş olacak. Dezavantajlı olan kişi burada kiracı zaten çünkü o parayı istediği gibi değerlendirebilecek
Benim önerim kiracı ve ev sahibi adına bankada “müşterek” hesap açılıp paranın oraya yatırılması. Bu bir döviz hesabı olabilir, altın olabilir, vadeli tl hesap olabilir. Madem bu paranın kullanım amacı eve verilen zararın kira sözleşmesi bittiminde tazmin edilebilmesi, yatırırlar parayı, adam evden çıkana kadar durur. O arada da değerlenir. Ha yine enflasyonun altında kalır ama bahsettiğiniz kadar da değeri düşmez. Hesap müşterek olduğu için de ikisi aynı anda şubeye gitmeden veya vekalet vermeden işlem yapamazlar, para da güvende olur.

enflasyon+ 2% puan olarak anlaşsınlar.

Kaç kira sepozito alacaksa aldığı tutarı dövize ya da altına çevirsin, dokunmasın o tutara.

Depozitonun tl cinsinden olması lçkirays verenin avantajına genelde kiracılar doviz vermeyi kabul eder ama.

aynı durumdayım. bi-profenid ağrı kesici al.

Ağrı kesiciler yardımcı olmuyor :/

Bu durumda olan bir arkadaşıma gilaburu suyu önermişlerdi. İyi geldi. Sonra araştırdık aynı soydan olan kızılcık, turna yemişi suyu da yardımcı oluyormuş. Doktorunuza danışın, mevcut tedavinize engel olmayacaksa denenebilir diye düşünüyorum.

Evde olduğun zamanlarda kğveti sıcak suyla doldurup içine otur, dışardayken sıcak su torbalarını kullanabilirsin.
Gilaburu ağrıyı kesmez. Taşın parçalanarak düşmesine yardımcı olur derler ama çoğu kişide hiç bi işe yaramıyor.

bi gün yine gündemimde kedi var. ismi büdü. bunlar mahallenin kabadayı kedisini iki yüz metreden görüp saklanan kediler. bu mahalle kapadayısıda bildiğin gibi değil patilerinin üstüne değil de bileklerinin üstüne basıp yürüyor. yüzünde faça izleri falan, belli bışuna korkmuyorlar çok leşi var. bu büdü bi gün nasıl bağırıyor var ya aklın almaz. koyduk kafesine gidiyoruz veterinere. ama nasıl bağırmak normalde sesi çıkmayan kedi mauuwww diye diye bi hal oldu. meğer taş düşürüyormuş. iyi gelen bir şey bulamadık sonu veteriner oldu. sende bi doktora görünmelisin bence.

kırkbayır / kırkkilit otu dedikleri şöyle bir ot var, sulak yerlerde dere kenarlarında filan olur buralarda gezinmişseniz kesin görmüşsünüzdür.

img.haberler.com

bunun çayını yapıp içerler, saracoğlu önerisiydi, yakın arkadaşlarımdan birine de faydası oldu.

Bütün gece acildeydim zaten Dr a gittim yani. Gilaburuyu hemen denedim plesebo etkisimidir bilinmez ama rahatlattı resmen. Sanırım bunun olayı idrar söktürücü olması,herkese önerileri için çok teşekkür ederim.

genel olarak güzel akmaz kokmaz bir saat. altın ve gümüş renginin bir arada olması gözümü tırmaladı bir tek ama bazısı da öyle seviyor. hediye edeceğin kişi çift renk takı kullanıyorsa al, kullanmıyorsa alma.

bu arada 1000tl'yi geçmeyecek önerilere de açığım

www.saatvesaat.com.tr
bence bu daha güzel. hem saat takmayı seviyorsa altın ve gümüş rengi mutlaka vardır. bu daha değişik olur.

daha iyisi bulunabilir ama fena değil bu da.

Ben bu saati denedim şık duruyor kasa olarak fakat ben altın ve gümüş rengini aynı anda kullanamam mesela. Hiç hoşlanmıyorum.

Şimdi elorelia’nın önersine baktım da. O kesinlikle daha güzel.

saat hoş, fena değil. ama mesela benim gibi sadece ipincecik kordonlu saatler takan biriyse kullanmaz bu saati.

madem öyle büyük bir bütçen var, project watches saatlerini incelemeni öneririm. çok orijinal tasarımları var.

Gayet güzel bir saat. Önemli olan zerafeti zaten. Skagen kullanıyorum ben de. Kadın saatleri zarif ve dayanıklı. Bence alın

evet altın ve gümüş rengi bir arada pek beğenilmiyor sanırım. @elorelia'nın önerisini bir numaraya çekiyorum o zaman bir de mağazadaki kızın kolunda bakayım saate. hepinize teşekkürler...

5 yaşındaki yeğenim var, tableti neredeyse bi kaç günde bir, sadece youtube dan çizgi film izlemek için açıyor diyebilirim. Hiçbir zaman tablet tutkunu olmadı, telefonu hiç eline almıyor, ablam ve eşi öyle sert yasaklar filan da koymadı, sadece sürekli çocukla birlikte bişey yapacak biri oldu etrafında, örneğin babası varken parkta bahçede top oynuyorlar, annesi ile dışarı çıkıyorlar, cafe sinema vs., ben sürekli kutu oyunları, puzzle, oyuncak ya da etkinlik yapan kişiyim. farkında olmadan böyle bir düzen oluştu. çocuk sıkıldıkça diğerlerine geçiyor. gündüz zaten yuvada arkadaşlarıyla. anne baba üniversite mezunu. bir de evde tablet ya da tlf la sürekli vakit geçiren büyükler olmayınca çocuk da o kadar tablete düşkün olmuyor sanırım.

Var. Kuzenimin oğlu. Anne baba lisans mezunu. Anne okul öncesi öğretmeni, babanın kendi işi var ama aynı zamanda konservatuar öğrencisi.
Çocuk merak bile etmiyor telefonu ya. Çok ilginç.

Var. Günde birkaç saat YouTube’dan çizgi film vs izliyorlar. Televizyon izleme durumlarını bilmiyorum ama onlarda kaldığımda fark ettim açmayı bilmiyorlar.
Anneleri çalışmıyor genellikle birlikte oyun oynuyorlar.
Yaşları birbirine yakın iki küçük kız anneleri yanlarında değilken de beraber vakit geçiriyorlar bu yüzden biraz şanslılar.
Anne üniversite baba lise mezunu.

Müdürün çocuğu yeni aldıkları yavru köpeğini elinde telefon varken seviyor oynuyor çoğu zaman.

ablamın kızı. 4 yaşına yaklaştı. evde tabletleri yok zaten. tv’leri de yok. kız doğduğundan beri, hatta o doğmadan önce de durum böyleydi. anne baba lisans mezunu, biri odtü biri ytü. ikisi de çok tv ve ekranla alakaları olmayan insanlardı, çocukta da bu alışkanlık oluşmadı doğal olarak.

evde bir laptop var, yeğenimin de günde 1-2 bölüm hani şu 5-10 dakikalık falan olan çizgifilmlerden izleme hakkı var. bunu biliyor ve izlemek istediğinde söylüyor, açıyor izliyor. bazen bir tane daha izlemek istiyor, izin veriyorlar. onu da izledikten sonra hemen kapatıyor :)

bazen ailecek oturup film geceleri yapıyorlar. miyazaki’nin totoro çizgifilmini repliklerini ezbere bilecek kadar çok izlemişler :D

telefon konusunda ise çok hassas. ortalıkta bir telefon gördüğü gibi hemen alıp bir yerlere kaldırıyor. telefonu ihtiyacımız dışında kullanırsak zararlı ışınları bize zarar verir demişler, çok endişeleniyor bir şey olacak diye. biz telefonu elimize alınca da bize kızıyor zararlı diye :) zaten annesi babası da telefona çok düşen insanlar değiller öyle sosyal medya vs. aktif kullanmıyorlar.

edit. günün büyük bölümünü yuvada geçiriyor. yuvaya başlamadan önce de annem onlarda kalıyordu ve sık sık dışarı parka çıkarıyordu yeğenimi. ya da onunla evde oynuyordu, beraber yemek yapıyorlardı, yeğenimin mahallede oturan arkadaşlarını çağırıyorlardı ya da onlara misafirliğe gidiyorlardı falan. annemin çocuklarla arasının çok iyi olması ve çok iyi anlaşması büyük etkili oldu bence.

benim çocuğum. birimiz boğaziçi, birimiz itü. kendisinin ilgisi, merakı var ama biz vermiyoruz.

Yeğenlerim var. Oyuncaklarla oynayıp, parkta falan gezerek vakit geçiriyorlar. Yani gerçi bir tanesi daha bebek, o daha çok uyuyup ağlamakla geçiriyor zamanını.
Ebeveynlerin ikisi de yüksek lisans.

Kırsalda yaşayan arkadaşım var. Oğlu ormanda, dağda bitki, böcek peşinde, bölgedeki çocuk ve yetişkinlerle oynayarak, denk geldiği etkinliklere katılarak vakit geçiriyor. Resim yapıyor, ormanda yürüyüş, kedi köpekle, kendi oyuncaklarıyla oynuyor, mantar, kekik, ceviz vb. topluyor. Akşamları pc oyunu oynadığını biliyorum. Bazen elinde telefon da oluyo ama bağımlı değil neyse ki. Anası babası ayri. Babasını zaten bilmiyorum da anasının tahsil durumunu da hic sormadim.

Masterpiece’i deneyebilir bence.

ismek kayıtları 19 ağustos'ta başlıyor, pek çok resim branşı mevcut. hem de ücretsiz.

bence zaten masterpiece e gitms

Lalami sanat'tı galiba annemin gittiği yer :)

Masterpiece'te de mi yabancı hocalar var? @mayeskuel

yok onlar turk bi tane vardi heralde yabanci.

tavırlarından.

Ben izmir’de tavsiye üzerine la soie diye bir yere gitmiştim. İki kez gittim kaldığım süre boyunca, çok ilgililerdi. Temiz çalışıyorlardı. İyi ürünler kullanıyorlardı. İzmirde yaşamadığım için ortalama fiyatı bilmiyorum ama el ayak kalıcı oje ve manikür-pedikür işlemlerine 400 gibi bir şey ödemiş olmam lazım.

Kalıcı Ojenin zor bi olayı yok zaten. Herkes yapabiliyor, önemli olan temiz olsun, manikürü güzel yapsın. İzmir’de ben rich beauty ya da estrellada yaptırıyorum. Fiyatlar el ayak için ayrı ayrı 100 civarı. Buralarda fiyatlar ortalamaya göre biraz yüksek kalıyor. Bazen manikür dahil oluyor.

Gratiste hiç yaptırmadım ama şu an el ayak manikür pedikür kalıcı oje toplam 150 tl kampanyası var. Denenebilir bence.

ciltteki ölü deriler temizlendiği için cilt nefes alıyor dolayısıyla kaşınıyoring

Keseden sonra güzel bir yağ ile nemlendirmek gerek.

Olmuyor valla.

keseden sonra güzel bir köpük masajı iyi geliyor.

Cilt kuruluğundan olur. Uygun bir nemlendirici rahatlatır kaşıntıyı.

kese ve kuru fırça gibi cilde yapılan sürtme işlemleri cilt tarafından pek de tolere edilen şeyler değil. cilde sürtünme kuvveti uyguladığımız zaman ciltteki mast hücreleri histamin salgılamaya başlıyor. histamin de ciltteki kan damarlarının genişlemesine, ciltteki kızarıklığa, kaşıntıya ve daha hassas ciltli kişilerde ciltte kabarmalara da sebep olabiliyor. cilte düzenli olarak kese ve kuru fırça yapmak veya sürekli kaşımak çeşitli cilt rahatsızlıklarına sebep olabilir: cilt renginde değişim ve cilt kalınlaşması gibi. Ayrıca sıcak duş ve sıcak banyo, sauna da histamin salgılanmasına sebep oluyor. Aslında sıcak su altında yapılan kese cildin daha çok tahriş olmasına sebep olabilir.

2 günlük ayakkabı
1 bot
1 terlik

1 spor ayakkabı
1 market için eski spor ayakkabı
1 bot
1 kışın market için eski bot
1 çizme
1 mülakat babeti
2 düğün vs için topuklu ayakkabı
k

1 eskimiş 2 normal spor ayakkabı
1 bot
1 klasik
2-3 tane de çok eskimiş var, öyle duruyorlar.

21 tane olması lazım.
3 bot, 2 çizme, 3 terlik, 2 spor ayakkabı, 1 sandalet dışında hepsi topuklu ayakkabı. (Topuklu ayakkabı sayısından emin değilim)
Kadın.

2 günlük
1 klasik
1 bot

e

1 kış botu
3 iş botu
3 süet
1 rugan
1 indoor spor
3 günlük spor
1 terlik
erkek

çok yürümediğim için eskimiyorlar, atmadığım için sayı hep arttı.

bir yazlık bir kışlık spor ayakkabım, bir bot, bir de bakkala çöp atmaya giderken giydiğim terlik.

4

erkek

2 sneaker
1 bez ayakkabı
1 bot
1 terlik

8 cift varmis oha... ayakkabi alani esekler kovalasin ne lan bu?

6 bot
5 spor ayakkabı
1 günlük ayakkabı
1 hafif topuklu yazlık ayakkabı
1 özel gün vs için yüksek topuklu
1 terlik

Aktif olarak kullandıklarım bunlar. Cinsiyet kadın.

5 spor (gunluk giyilebilecek)
1 fitness icin spor
1 kundura
1 terlik

Erkek

15-16 kadar saydim. erkek.

9-10 tane vardır.

Erkek

1 spor
1 outdoor bot
1 plaj terliği

Kadın

4 spor (tiger, lotto, superga, converse)
2 klasik
3 loafer
1 deri converse
1 bot
1 outdoor
12 tane sayabildim

7 e

Her gün aynı ayakkabıyı giyince ayaklarınız terlemiyo mu?
5 spor ayakkabı
4 sandalet
3 topuklu ayakkabı
1 terlik
5 bot

Dolabın başına gitmeden aklımdakileri saydım

3 bot
2 terlik
2 sandalet
6 babet- corcik
3 topuklu
5 spor

21. Kendimi frenlemiş halim, giymediklerimi ama atmaya kiyamadiklarimi saymadim. Cinsiyet k.

Türkiye'de 100 kadar, şu an yaşadığım yerde 30. Taşınırken 2 çift ayakkabı ile gelmiştim.

3 adet bisiklet ayakkabım, 1 botum, 2 spor ayakkabım, 1’de casual var.

3 spor
3 klasik
1 bor

Giymediklerimden yeni kurtuldum, şu an dolabımda olanlar:
4ü normal, 1i de sadece spor salonunda giyilmek üzere 5 spor ayakkabı,
3 tane makosen
1 tane babet
1 sandalet
1 topuklu açık ayakkabı
1 stiletto
1 terlik
3 de bot olmak üzere toplamda 16 tane. Kadınım.

Erkek, 1 spor, 1 spor/smart-casual, 2 ciddi pabuç (kahverengi ve siyah), 1 loafer, 1 converse, 2 su geçirmez yürüyüş, 1 çelik burunlu emniyet ayakkabısı, 1 çakma Caterpillar, 1 kar botu, 1 boğazlı ciddi, 1 plastik dışarı terliği.

Toplam 13. Biraz da atamama hastalığım olduğundan birikti.

erkek
toplam sayılarını bilmiyorum. iki tane modelden üçer çift vardı, onlardan eminim sadece.

1 erkek

4 spor
2 casual
4 klasik
1 bot

2 tanesi en rahat olanları onları cıkarmıyorum ayagımdan

Erkek
Min. 22 saydım.
2-3 tanesi hariç, severek giyiyorum.

5 erkek

10 cift - erkek
hanimin 100'un ustunde herhalde.

7 adet
Erkek

10-11 erkek

çok fazla. sayamıyorum bile. 40 olabilir, kadın.

1 klasik rugan ayakkabı 2009
1 yarım boğazlı spor ayakkabı 2010
1 klasikle spor arası deri ayakabı 2012
1 ağzı burnu yırtık spor ayakkabı 2012
1 salonda kullanmalık spor ayakkabı 2013
1 her yeri yırtık outdoor 2013
1 casual deri arası iç astarı yırtık ayakkabı 2016
1 taşa toprağa değince acıtmayan deniz ayakkabısı 2017
1 casual az giydiğim pahalı ayakkabı 2018
ayrıca 1 adet ev terliği 2015
1 adet tuvalet terliği 2018

1 bot
1 cizme
3 spor ayakkabi
2 babet
2 terlik
1 topuklu

toplam 10, Kadin.

Aklima gelenleri listeledim, 27 tane gunluk kullandigim ayakkabi cikti + dugunde bayramda giymelik topuklu ayakkabilar var bir de.
K.

Annem surekli bu sayiyi azaltma egiliminde, bu kadar oldugunu duysa 15ini atmaya yeltenebilir.

2 ayakkabım var 1i kışlık 1i yazlık. millet maşallah..

Bilemiyorum, hiç saymadım. Çok fazla ama. Özellikle botlar çok fazla bende. En az 25-30 tane botum vardır. Bir o kadar da spor ayakkabı vardır. K

her sene 4 tane alır sonra atarım.

Not: asla bot giymem.

E

Şişeyi sıcak suya koyup etiketin yapışkanının yumuşamasını sağlamayı denediniz mi?

saç kurutma makinesi tutarak

ipa bulabilirsen ipa'lı bezle. bulamazsan sıcak suda bekletip yumuşadıkça sert olmayan bir şeyle kazıyarak.

kibrit/çakmak vs yaklaştırıp yapışkanlı kısmın üzerine tutun. oradaki yapışkan maruz kaldığı sıcaklıktan dolayı eriyecek ve daha kolay çıkacaktır.

kibrit/çakmak şişeyi karartabiliyor dikkatli olmakta fayda var

Wd40 varsa sıkabilirsiniz. Olmadı aseton da işe yarar.

silgi. bildiğiniz kurşun kalem silme silgisi.

Ben suya tutup çıkarıyorum sonra bulaşık süngerinin tersi ve bulaşık teliyle su altında ovuyorum. İz falan kaldığı olmadı hiç.
Ovmamin sebebi de etiket çıksa da yapışkan kalıyor ellere yapışmasın diye.

fön makinesiyle üstünden geçince etiket direk geldi, kalan yapışkanı da sıcak suyla ovaladım çıktı.

yahu 10 dk sıcak suda kalınca kıl gibi kayar gider ne gerek var başka bir şeye?

Kaynatarak çıkar. Koy kaynar suya

Wd40 + 1

bebe yağı ile temizleyebilirsin

ROC'un şu ürününden çok memnunum, bende hiç yağlı his bırakmıyor: www.gratis.com

Heliocare, ya aman allahım bazen öpesim geliyor. Bu zamana kadar neler kullandım güya yağlı ciltler için meğer hepsi yalanmış. Çok memnunum.

Heliocare'i 21 gün sabah6'dan akşam 7'ye bedelli askerlik esnasında test ettim günde 2 posta, haziran temmuz arası. Beyaz tenli, direkt kızaran gunes lekesine yatkın ve yağlı bir cilt ile. Gayet hafif, güzel kokulu krem diğer kremlere kıyasla bayağı şeffaf. Tek eksisi yüzümde bir iki ufak güneş lekesi cıktı son dönem, o da geçmek üzere.

Bence blenderlar ile olmaz, mutfak robotu lazım. Şunun gibi test-vergleiche.com

bu ürünler sulu olmayan hiçbir şeyi doğrayamazlar. Fındık fıstık gibi katı ürünler bıçağın etrafında topak topak kalır. Bu ürünler sulu şeyler yapmak için.

bu link'ini attığın grundig'den bende var. fıstık ezmesi denedik olmuyor. yani kuvveti yetiyor ama haznesi dar olduğu için bıçağın biraz üstüne kadarını püre yapıyor ama üstteki fıstıklar kalıyor öyle. daha yayvan bir mutfak robotu daha çok iş görüyor.

Tam olarak plastic_angel'ın dediği gibi oluyor.

ben yapıyordum. fakir mix it easy ile. ama önermem çünkü fıstık ezmesi için biraz sıcak olması lazım fıstıkların, sıcak şeyi de plastikle temas ettirmeyi doğru bulmuyorum.

yapar ama çok uğraşırsın, aleti de boşa yormuş olursun. mutfak robotu +1.

Ben mix&go ile yapmıştım. Eser miktarda hindistan cevizi yağı işi kolaylaşırıyor ama aleti 4-5 sefer durdurup şöyle bir sallayıp telrar çalıştırmak gerekiyor.

kadıköyde rexxten bahariyeye doğru yürürken hemen sağda, iş bankasının yanında bir terzi var. bir çok arkadaşım bir şeylerini götürüp yaptırdı o adama, gayet memnun kaldılar.

beşiktaşta balık çarşısının hemen yanındaki daracık sokakta anahtarcının yanında terzi musa gayet iyidir bu konuda

şenesenevler/terzi veysel (30 yıldır çizgisini hiç bozmadı)

Cay koy geliyorum’un bahsettiği terzi paris terzisi. Ben de oraya gidiyorum 8 senedir. Aslen erkek terzisi ama ben de fiziksel boy ölçülerimden dolayı (158) takım elbise tadilatlarında oraya gidiyorum :) kadın kıyafeti için memnunum. Umarım erkek için de memnun kalırsınız.

Kapadokya olur sanki.

malatyaya gitmeyin

Dere suits idi adı sanırım. Kapadokya’da orada kalmıştık. Odasında havuz büyüklüğünde jakusizi olan bir odaları var. Sıfırdan aşık olma garantili...

Atlayın arabanıza gidin Mersin'e , sakin sessiz orta karar bir otel veya pansiyon hem birbirinize doyun hem ruhlarınıza. Dinginliği paylaşabilmek çok önemli evlilikte hele ki sizinki kadar taze olanında. Şimdiden 1. yılınızı tebrik ederim :)

synax +1

mersin'in silifke tarafında sessiz sakin bir sürü pansiyon var. hem ucuza kalırsınız, hem de o taraflar aşırı kalabalık olmadığından güzelce kafa dinlersiniz. tavsiye ederim.

avianthem +1

susanoğlu/silifke. ucuz+sakin+deniz

deniz kenari olsun. kapadokya bu mevsimde cayir cayir yakar sanki.

İnsallah duzelir araniz daha guzel olur her sey demeye geldim :)

Bu aralar mersin revacta bu arada

50.000 TL sermaye koyabiliyorsan ve başka işler de yaparım diyorsan AŞ candır.

yerinde olsam şirkete dönerim. sırf ihracat desteklerinden faydalanmak için bile değer.

kolaydestek.gov.tr adresine bir bak.

Mantık güzel ama pratikte sistem öyle işlemiyor. A.ş.’ler kobi tanımına uyacak ve direkt exim’den kredi kullanacaksanız tamam. Fakat faaliyetinizi kobi dışı olarak sürdürecek ve sevk öncesi ihracat kredisi kullanacaksanız bir bankayı aracı olarak kullanmak zorundasınız. Hal böyle olunca da exim limitinden değil **banka nezdindeki kredi limitinden** faydalanırsınız. Aş’ler ile danışmanlık firmanızın ilişkili olduğunu tespit etmek kolay olur. Haliyle size de bir ilişki tanımı yapılır. İlişki tanımı yapılınca da bahsettiğiniz tüm şirketlerinizin limiti ortak olur. Yani tek şirketiniz de olsa limitiniz aynı olur, 4 şirketiniz olsa da.

@irene,
yani ihracat bankası bakıyor dddkd üzerine tek ortaklı 4 firma var 2 limited 1 aş 1 şahıs, banka diyor ki çakall her işe ayrı firma kurup hepsini ayrı ayrı borçlandıramazsın ben sana ortak bir kredi puanı vereyim onunla işini gör sen. böyle mi oluyor?

o sebeple sadece kredi özelinde düşünürsek 4-5 firma kurmanın mantığı yok zaten hepsi bir potada değerlendiriliyor.

Evet, ortak bir limit vereyim size. Siz zaten aynı kişisiniz. Geliriniz bir gideriniz bir neredeyse. Biriniz batsa diğerini de etkiler. Ben bunu yemem diyor :)
Sonra da bir grup limiti tanımlıyor. 5 şirket de kursan limitin firma sayısına bağlı olarak artmıyor.
Kredi özelinde şirket sayısını arttırmak mantıklı değil o sebeple.

genellikle yabancı dilden dilimize girmiş sözcüklerin yanlış yazılış ve söylenişiyle ilgili olan sözcüklerdir. Türkçe kökenli sözcüklerin yanlış yazılan ve söylenilenleriyle pek çok karşılaşmazsınız.
bkz: ihracat
bilvio.com

gidemeyenler atmadı :D
gidenler sektirmeden attı.

i rest my case your honor (davamı dinlendiriyorum saygıdeğer jüri)

bu nasıl bir hastalıktır ya?

hiç kumlarda zıplamalı tbt yapan tanıdığım yok.

Benimkiler atmadı çünkü hepsi tropik bölgelere gitti.

@irene

tropik bölgelerdekiler dalış yapıp dalış fotosu tbt si yaptılar di mi....

Ahahaha valla benim 4-5 çift var ama fotosuz olan yok

o yine tamam da, bundan az önce #isaidyes hestegiyle parmagindaki yüzügü ön planda tutarak poz verdigi fotografi paylasmayan kadin taniyor musunuz?

Error 404 not found!

tbt yapabilmek için bir jenerasyon seyyah oldu.

@pilav
bir tane tanıyorum. onun dışında hepsi en kötü ihtimalle o şekilde story attı :d

Ben instadan silemeyeceksem komple gönderilerini sessize alıyorum bu tiplerin. Görmek istemiyorsan yöntem çok.

bendekiler biraz beyaz yaka, maldivler bahamalar ve taylanddan filan atıyorlar.

ama çok az

Gidenler attı +1

Ayrıca jesus christ çok iyi tespit millet instagrama foto atmak için geziyor resmen

değeri yüksekse gümrük deklarasyonu ısteyebilirler. Tabi mesela schipolde soruyorlar, deklare edeceginiz degerli bir sey var mı diye. no? du yu want passport? diyince geri oldukları yere gidiyorlar.

bir sey olmaz. hele de avrupa'ya gidiyorsaniz degeri 10000 euro'dan fazla degilse hic bir sey olmaz. insanlar ne altinlar takilar tasiyor her gidis geliste, en basitinden evlilik yuzugu 10000 eurodan fazla olan bir suru insan var ucak kullanan. bu insanlar gidis gelisinde deklarasyon fln varmiyor. eger kilolarca altin tasirsaniz (bazi turkler dugunde takilan takilarinin tamamini goturuyor vs.) o zaman sorun olabilir. sevgilime evlenme teklif edecegim diyin.

En fazla bu ne için diyorlar. Ben kendi şahsi takılarımı seyahat ederken taşıyorum. Geçen çevirdiler beni mesela. “Hayırdır satacak mısınız bunları?” Şeklinde. Bir 5 dakika falan açıkladım. Sonra ikna oldu satmayacağıma.
Kassiopeia’nın bakış açısı güzel ama. Ben de öyle düşünüyorum.

israil'e gitmiyorsan çok sorun olmaz

normal amerikan bezi tuval + akrilik boya. akrilik hızlı kurur, kullanırken uzun süre açık bırakmayın ve fırçalarınızı temizleyin.

Tablonun kuruması tuvale bağlı değil boyaya bağlı. Tuvali dokunarak almanızo tavsiye ederim, bir çok yerde kanvas kumaş değil de böyle tuhaf plastiğimsi bir maddeden yapıp satıyorlar tuvalleri. Boya bence de akrilik boya olsun. Çalışması en kolay o.

Boya akrilik +1 Akrilik kapaticidir, cabuk kurur. cok tecrübeniz olmasa bile ilk elinize aldiginizda bir sonuc elde edersiniz
Tuvalin de dendigi gibi kumastan olmasina dikkat edin. Fiyatlardan da kalitesiz tuval anlasilir zaten.

eğer görünür bir operasyon ise öncesi, sonrası fotoğrafını alıyorlar kanıt için. video alıyorlar mı bilmiyorum ama.

Hayır alınmıyor.

Eger doktorunuz onceden size bu opsiyonu sunduysa oluyor. Benim safra kesesi ameliyatimin var mesela ama cd takip izleyecek laptop olmayinca kaldi.

Benim doktorum da almış, istanbul florence nightingale. İlerleyen dönemde tekrar ameliyat gerekirse görüntüler elimizde olsun veya görüş almak için başka doktora gitmek istersen nasıl bir ameliyat geçirdiğini diğer doktorun da görmesi gerekir demişti. Öngörülü adammış :)

Kriter değil ama olmasa iyi olur.

Hayır, hiç önemli değil. İlla olacaksa da sadece yakınlarına özel en fazla 150-200 takipçili gizli bir hesap olsa daha iyi olur.

Kullanış tarzı önemli, ev içinde yaşanan, özel hayata dair çoğu şeyin sosyal medyada görülmesinden hoşlanmam mesela. Bir yemek yenecekse öncesinde 10 dakika boyunca fotoğraf çekmeye çalışmasını da istemem.
Flört aşamasında açıp da profiline bakmam ama birlikte vakit geçirdiğimiz zamanlarda sosyal medyayı kullanma sıklığı dikkatimi çeker.
Hiç olmaması da sorun olmaz.

önemli. sosyal medya hesabı yoksa da zaman içerisinde açmasını isterim. zira oradaki tavrı ilişkimi şekillendirmem konusunda önemli bir kıstas.

Kendisini tanıdıktan sonra olmaması bırak dezavantajı avantaj bile. Demek öyle boş işlerle ilgilenmiyor diyorum. İlişkiye bunlarla ilgilenen bir tane boş yeter :P o benim tabii ki.

ya, sosyal medya kanalları yokluğunda insanların birbirine ulaşması zorlaştı bence. özgüvensiz biri olmadıkça, birinin sosyal medyaya asılmaması nazarımda her zaman olumluydu.

Popüler olan tüm sosyal mecralarda hesabım vardır. Hem de ilk açıldığı zamanlardan beri. Ama mesela IG post sayım 43, Hikaye sayım 0 (sıfır). Genelde insanları takip etmeyi daha çok severim. Kendim paylaşım yapmayı sevmem. Paylaşımı abartanları da sevmem. Takip ettiğim bazı insanlar 5 post üst üste atıyorlar ya da 24 saat içinde 30 tane hikaye paylaşıyorlar. Bu arkadaşları sessize alıyorum ya da önemsiz biriyse direkt takipten çıkartıyorum. Hele bir de 15 dakikalık canlı yayın yapan varsa direkt engellerim :))

Benim için ideal kadın da benim gibi olmalıdır. Ama çok paylaşım yapan biriyse de yadırgamam ve rahatsız olmam. Yeter ki aptal aptal her boku çekip paylaşmasın. Çok takipçisi olursa da rahatsız olurum. 1000 takipçi neyse de 15 bin takipçili hesabı olursa cidden rahatsız olurum. Yani eğer kendisi Yılmaz Sisters gibi bir şeyle ünlenmişse onda problem yok. Ama bir sebebi yoksa kıllanırım.

hiç olmaması sorun olmayacağı gibi, iyi bile olur, çünkü benim de instagramım falan yok.
neden sorun olsun ki?

sormak aklıma gelmez açıkçası.
akış içindeyken anlaşılır bir şekilde.

gerçi sürekli kendi fotoğrafını çekip instagram'da paylaşan erkek profili pek hoşuma gitmiyor, o da var.

Hiç önemli değil keşke ben de öyle olsam. instagram matah bir şey değil. Sosyal medyadan uzak olması (özellikle instagram ) cazibe sebebidir.

olsa iyi olur bi bakarız yani ne yapmış ne etmiş. instagram olmasa sorun değil ama en az bir yerde kendi kimliğiyle profil resmiyle düşünceleriyle olması gerektiğine inanırım. bi ön bakış yapmak lazım.

Ağır tipsiz olduğumdan sosyal medya kullanmıyorum.

Burda böyle diyorsunuz instagram kullanmadığımızı söyleyince de başka gezegenden gelmişiz gibi bakıyorsunuz.

Olmasa güzel olur tabi ama önemli değil.

Resim yapıyorum, etamin işliyorum. Ama bunlar herkese hitap etmiyor pek...

galeri2.uludagsozluk.com

böyle mi olsun isterdin? ne güzel işte dolu.

bizim dolapta dolu.

ne güzel her şey var, bizimki bomboş jdjdjd

içlerinde çürüyen, kokan ve günü geçen çok şey var aslında. ve atmıyor attırmıyor.
bu sadece temsili bir fotoğraf, evin geneli dolap, dolap ve daha çok dolap.

ben annemin evine gittiğimde buzdolabından uzak duruyorum
o cümbüş delirtiyor beni de
takıntılıyım bu konuda, buzdolabı devamlı düzenli olmalı ve fazlalık bulunmamalı

hayaller pizza kutusu, budweiser bira. hayatlar kışlık fasulye, üzüm bekmezi

ikincisi daha samimi sanki.

boşverin ya. kaç yaşına gelmiş insanların huyları değişmez. kendinizi de sinir etmeyin. ben de rahat etmiyorum. ama misafirlik işte, dayanıyosun bikaç gün.

Görünce ben kötü oldum :( buğday ruşeymi, pirinç unu bunlar neden dolapta mesela? Ev çok mı sıcak, kelebekleniyorlar mı? Hadi onlar kelebekleniyor olsun sakız neden dolapta? Onlar çıksa bayağı rahatlar dolap. Benim böyle bir halam var. Ona gittiğim zaman iki günüm temizlikle geçiyor. Çok zor, evin tamamı bu şekildeyse ben düzenlemeden kalamazdım.

Valla guldum, iyi o dolap calisiyor hala. Yani ana evi, oyle kabul edin ya da birlikte temizleyin biraz

babaannemin de dolabı aynı, kendisi garip bir kadın. anneniz de öyleyse işiniz zor.

bence normal değil.

Bizde kiler dolabı da var, o fazla reçel/salça/komposto vs şişeleri ve dolap şart olmayan bi dünya şeyi orada saklıyoruz ve dolabı da kileri de ihtiyaç kadar dolduruyoruz. Sirkülasyon çok fazla bizde. Haftalık pazar alışverişi malzemeleri, kahvaltılıklar, yoğurt/süt, bira/soda, soslar, açık salçalar dolabı işgal eder. Haftada bir de dolabın içini kolayca temizleyebiliriz bu ferahlıkta.
Bu benim kendi evim, annemde de böyleydi ondan gördüm herhalde. Fotodaki gibi olsa dayanamaz müdehale ederdim :/

Aslinda biraz duzenlerseniz o kadar kalbalik gorunmeyecektir gozunuze. Gereksiz, atilacak olanlari atip, posetlerdeki seyleri mumkunse kavanozlara ya da saklama kaplarina aktarip, buzdolabina koymaya luzum olmayan seyleri cikarip (sakizlari baska bir dolaba da koyabilirsiniz pekala) kalanlari duzgunce dizerseniz gayet duzgun bir hal alir. Benim annemin buzdolabi da dolu ama dedigim gibi sakladigi icin duzenli duruyor.

keşke farklı odalardan da fotolar çekseydim, evde başka bir dolaba ayıracak kadar yer yok hatta kapıların arkaları bile dolu olduğu için dans ederek geçiyoruz bir odadan başka bir odaya.

bazı arkadaşların dediği gibi bu bir biriktirme rahatsızlığı ve nasıl çözüm buluruz bilmiyorum. çünkü bunun konusu açılsa bile annem düşman kesiliyor bize.

sizin anneleriniz nasıl bu durumda diye sormak istedim.

Sen bizim dolabı görmelisin, dolaptaki sebzelikten bıçak çıkardım ya xD Soğuk durması gerekiyomuş. Düşündükçe mantıklı geliyor.

Anneminde genelde böyle. Bayram dolayısıyla elinden geldiğince doldurur. Gelene gidene yemek çıkarır bittikçe de yapmaya devam eder. Bayramlarda iuice coşuyorlar. Yalnız dikkatimi dolmalık fıstık çekti. Geçen sene kilosu 270tl idi. Şuan daha pahalı ama hatrı sayılır miktarda almış anneniz :)

Aa bizim dolap :D

Bizimki çok az daha kalabalık ama görüntü oldukça benzer. Arada aa bunun tarihi geçmiş falan diye eleyip atıyorum kabartma tozunu, yıllanmış başka şeyleri falan ama genel görüntünün bu şekilde olmasının önüne geçemiyorum :)

biz derin dondurucuyla çözdük o işi

Yalnız değilmişim, benim annem de böyle. Aynı şekilde evin de her yeri eşya dolu, ne düzen ne de hijyen var evde :( Tabii ki hiç rahat edemiyorum.

Eski nesilde ciddi bir istifçilik var. Mesela anneannemlerin yazlıkta 2 tane buzdolabı 2 tane de kocaman derin dondurucuları var ve hepsi tıka basa dolu oluyordu.
Kışlık evlerinde de 2 tane buzdolabı var ve buzdolaplarından biri kapalı balkonda duruyor. Kendi annem dahil evin her dolabı tıka basa dolu ev tıka basa dolu ve benim sinirim bozuluyor.
İşin kötü tarafı kendi evime çıktığımda da 1 ev dolusu eşya getirmişti evime de. 4 tane yorgan getirmiş mesela yahu evde tek yatak var zaten...

Öyle bir evde misafir olarak kalamam. Öyle bir kadının (kadının demiyeyim de insanın) yaptığı hiçbir şeyi yiyemem. Ayıp olmasın diye şartları zorlayıp, yemeye çalışıp kusmuşluğum vardır.

Anne evleri böyle, ben de gidince sürekli anne at azalt demekten dilimde tüy bitiyor. Tüm ev için geçerli. Ancak sizin buzdolabı annemlerinkinin aynısı ve o kapağın düşmesine az kalmış. En azından kapağa ağır şeyler konmaması lazım, 15 gün önce annemlerinki düşmüş.

Hahahahaha ayni durumu yasadim aile evinde. Durmadan yiyoruz israf olmasin diye evde resmen cop ogutucu gibiyiz komple

ahaha hepimizin anneleri boyle sanirim.
yalniz isin kotusu biz de onlara benzeyecegiz yillar gectikce:D
ben saldim artik karismiyorum, kendisi boyle mutlu ben de o mutlu diye mutluyum.

yorumlar için teşekkürler yeni capsler ekledim durumun ciddiyetini göstermek için.

çözüm nedir peki? İngiltere'deki gibi evi fazlalıklardan arındırma programları bize de gelir mi? Psikolojik destek mi nedir?

ben de anneme kızıyordum, bizimkinin bir tık üstü. ben kızınca da bahane hazır, onların hepsinin bir kullanım yeri var. 16o metrekare eve sığamadı kadın. çözüm yolu yok. ben ele güne rezil oluyoruz, arkadan konuşuyor komşular diye feyk atıyorum, toplanıyor ortalık ama 3 gün sonra yine aynı.

ben annemle yaşıyorum ancak bizim mutfak çok daha parlak, aydınlık tezgah üzerinde çok az şey var. siz de onla yaşasaydınız böyle olmazdı :)

çözüm derin dondurucu, kapalı dolap kullanımı.

bizimki de benzer, bu seviyede degil ama kaos hakim. duzenleyeyim diye ugrasiyorum, sonra bulamadigi her seyden ben sorumlu oluyorum. e ne faydasi var? kadin oyle mutlu zaten. evde yasayan da ben degilim, bana da bir faydasi yok. takilsin oyle nabalim.

durumu degistiremiyorsan bakis acini degistir. ooh masallah dolu dolu bereketli bizim evimiz de. :)

bir kere alisverise yolladi tuz al, strec film al falan diye. aldim geldim, yerlestirmek icin bir actim cekmeceleri, zaten aldigim her seyden varmis, kadinin haberi yok evde olandan.

img-s1.onedio.com

Aklıma bu karikatürü getirdi, ıvırı zıvırı saklama içgüdüsü tamamen :)

yangın vs oyle bır ıhtimal yok. ama temizliği ugraştıracak.

Oo benim favori hareketim. Hiç yoksa 8 kez unutmuşumdur bira ve sodayı buzlukta. Dolap nofrost ise temizlemesi çok kolay. Silince bütün camlar geliyor fakat karlanma yapan bir buzluk ise, küçük cam kırıkları araya kaçabiliyor. Dikkatli temizlemek lazım. Dolaba da zarar vermiyor. Öyle tuz buz olup şiddetle patlıyor gibi düşünmeyin. Şişenin içi buz olduğu için aşırı bir parçalanma olmuyor. Elinize dikkat edin temizlerken.

şu konuda çok dikkatli ol, eline aldığın anda camlar paramparça olacak, bir seferinde arkadaşım unutmuş, şişeyi bana verdi çöpe at diye. mutfaktaydık, elime vermesiyle şişenin parçalanması, benim de düşmesin diye kavramamla felaket kötü şekilde elimi kesmiştim.

guzel soru, takip. bende de ayni durum mevcut

Bende de aynısı oldu. Aklıma gelen her yöntemi denedim. Asla çare olmadı.

Benzer sıkıntıyı yaşayan biri olarak, kalıp cümleleri 100 lerce kere düşünüp kullanmakla aştım. Yani; hal hatır sorma, saat sorma, adres sorma, yemek siparişi verme, günün nasıldı sorusunu cevaplama gibi kalıp konuşmaları soru ve olabilecek cevaplarını ezberledim. Yüzlerce kere zihnimde konuştum. Sonra beynimin, bir cümle kalıbını başka bir cümlede de kullanabildiğini farkettim. Kelime hazinem geliştikçe Kendiliğinden bağlantı kurmaya başladı zihin zaten. Böylece saçma olmayan cümleleri motora bağlayarak sarfetmeye başladım :)

Bende de tam tersi oluyor. Fransızca sesleri çıkarırken kendimi daha doğal hissediyorum, İngilizce fazla "prezentabl?" geliyor. Taklit ettiğimi hissetmeden doğal şekilde konuşamıyorum. Fransızca'da böyle olmuyor.

Bir yöntemi olduğunu sanmıyorum, bir şekilde dilin tınısını idrak edip bilinçsizce bir pattern oturtmak gerekiyor. Sonra birdenbire insanlar oha resmen aksansız konuşuyorsun demeye başlıyor. Benim için bu Fransızca üzerinden vuku buldu. Hatta İngilizce konuşurken, anadili İngilizce olan insanların konuşman bazen Fransız aksanına kayıyor dediklerini duyduğum dahi oldu.

Garip olan, İngilizce'yi Fransızca'dan daha iyi biliyor olmam. Ama olmayınca olmuyor işte.

Aynısını ben de yaşamıştım. Hatta şu an yazarken kendime güldüm bayağı çünkü bırak saçma sapan sesler çıkarıyormuş gibi hissetmeyi bırak başkası konuşuyormuş gibi hissediyordum.
Ben önce bir şeyler dinleyerek sonra içimden konuşarak aştığımı düşünüyorum bunu. Ha yine her zaman ilk tercihim ingilizce oluyor kolaya kaçmayı sevdiğim için ama en azından artık fransızca konuşurken felç geçirmişim gibi hissetmiyorum.
Fransızcaya alıştıkça mentuhotep’in dediği de olacak, ingilizce konuşurken “e lidöl bit” falan diyebilirsiniz yanlışlıkla, şaşırmayın hahah
Bu arada lütfen kendinizi demotive edip de soğumayın, cidden çok güzel bir dil.
Bir kaç tane dizi tavsiye edeceğim ama sıcaktan daha fazla yazamıyorum şu an. Yazacağım, au revoir!

adeta bir deli gibi günlük aktiviteleri kendi kendime Fransızca anlatarak çözmeye çalışırken ben de ama o böyle hani gırtlağımsı tınılar çıkarılıyor ya, bi utanıyorum onları çıkarırken hala. Fransaya gittiğimde konuşabildim mesela da hep bir onlar ne harika konuşuyor tribiyle. Zaten henüz orta seviyedeyim ama en basit kalıplarda bile başkaları gibi yapamıyorum gibi geliyor.
Bir de geçenlerde bir grup japon turistle ingilizce konuşmam gerekti, fuck! Araya fransızca kelimeler sokuyorum. Ben de şok adamlar da :) ikinci dili öğreneyim derken ilkini de batırdım galiba

cevaplarınız için çooook teşekkür ederim. demek ki benzer süreçlerden geçiyormuşuz. özellikle "lan hasiktir acaba ingilizcem mi kötüleşiyo" hissi baya baya herkeste olan bir hismiş, onu anladım :D

tekrardan teşekkür ederim! sürecin başka evrelerinde tekrar buluşmak üzere, hoşçakalın! :)

Pırlanta istiyordur muhtemelen :)
Olmazsa titanyum yüzükler vardı sanırım, onlara bakabilirsiniz.

Şimdi baktım da (mobil) titanyum u eliyorum.

Pırlantayı taş olarak mı istemiyor yoksa yüzük taşsız mı olacak?
Taş olacak ama pırlanta olmayacaksa turmalim bakabilirsiniz. Bence hepsinden güzel.

Ee normal tek taş yüzük alcaksın hangisini beğeniyosan parmak ölçüsünü al kız arkadaşının ona göre sipariş ver.

@kisa net olarak istenmiyor.

@irene taşlı veya taşsız diye bir ayrım olmadı, güzel bir yüzük olması yeterli bir kriter :)

@boris pırlanta olmayan tek taş mı var?

yakut, safir gibi degerli taslar olabilir. taş olsun pirlanta olmasin isteniyorsa bu taşlara da bakabilirsiniz.

sevdiceğim bana siyah elmas almıştı. çok güzeldi lan günlük takmıyorum ama şıkır şıkır olmam gerektiğinde metalciliğimden ödün de vermiyorum (:

atasay mağazasında bir yüzük beğenmiştim,şimdi baktım bulamadım. ay taşıymış, tasarımı şahaneydi öyle fabrikasyon değil.bence çok şık bir nişan yüzüğü olabilir. fiyatı da aşırı makuldü. ama fiyat sorun değil sadece pırlanta olmasın diyorsan elmas modeller de çok şık oluyor.

burcuokut'a baktım çok hoş tasarımlar varmış gerçekten.

mobildeyim editleyemiyorum onceki cevabima, şu kadinda aşiri şık modeller var bakabilirsiniz

instagram.com

swarovski olabilir.

ben de burcu okut demeye gelmistim...

Burcu Okut harikaymış. Başka var mı böyle markalar?

www.instagram.com

burasi da uygun fiyatli piyasaya gore. degerli taslar da var.

www.instagram.com

Desil diamond'da güzel tasarım yüzükler var. İstediğiniz taştan sipariş verebiliyorsunuz. Öneririm çok şıklar :)

Mutluluklar :)

Harikasınız arkadaşlar :) Çok teşekkür ederim.

Kadıköy'deki antikacılarda eski, elmas taşlı yüzükler görmüştüm. Biri bana evlenme teklif edecek olsa öyle bir şey isterdim.

@inawen antikacılar sokağında mı? Bakayım gidip :)

benim evlilik teklifi yüzüğüm gümüş bir deniz yıldızıydı. benim için anlamı büyük. plastik bile olsa farketmezdi.

verebileceğim tek adres reis kuyumculuk. kesinlikle farklı tarzlar bulabilirsin.

swarovski taşlı (git:www.reiskuyumculuk.com )

aqua marine taşlı (git:www.reiskuyumculuk.com )

swaroski taşlı ki bunda acaip gözüm var :))) (git:www.reiskuyumculuk.com )

örneklere sitesinden bakabilirsin

sıvarovski +1

Safir bence

ben burcu okut'dan almıştım. güzel yüzükleri var.

Düz alyans almaya ne dersin? Evlenince de el değiştirirsiniz, o da çözülmüş olur.

Velrut'a da bakin bence

burcu okut'un rose gold olduğunu iddia ettiği pembemsi yüzük bi süre sonra sararıp sarı altına dönüşüyor, buna dikkat etmek lazım.onun dışında çok güzel turmalin taşlı modelleri var, çok severek takıyorum tavsiye ederim :)

Evet kardeşim pırlanta olmayan tek taş yüzük var gayet alınabilir yani her tek taş yüzük pırlanta olcak diye bir zorunluluk yok:)

arada demleme içerim. kahve varken çay aramam.

Haftaici calisiyorken rahat bi minimum 8 kupa iciyorum, haftasonu sanirim 5 kupayi gecmiyodur.

Ve tabii ki demleme olmazsa icmem. Sallama cayin ne tadi var ne kokusu.

Tiryakiyim. Sabah sadece kahvaltıda bazen 4 su bardağı içerim. bunun daha öğleni, öğleden sonrası, akşamı var.
Su bardağı ölçüsünde hesaplarsak günde ortalama 15-20 bardak ediyordur.

en az 2 büyük bardak içerim. genelde kahvaltıda ve akşam yemeğinden sonra. sallama sevmiyorum, demlenmiş içerim her zaman ama yeni demlenmiş olacak. 3 çay kaşığı şeker kullanırım. soğuk çay, kahve vs sevmem.

Tiryakiler sinifindayim. Yurt dışında uzun süre kalacaksam çayı caydanligimi götürürüm. Benim için medeniyet göstergesidir çay.

cok icerim turlu turlu, sadece bizim siyah cay degil, evimde en az 5 cesit cay olur. hayatta poset cay almam. hep demleme yaparim. is yerinde kolayima geldigi icin kahve iciyorum (cay demlenmiyor) ama evde genelde cay.

Kahvaltıda ve akşam yemeğinden sonra içiyorum. Sallama çay içmem.

hiç içmiyorum gibi bişey. bazen iş yerinde herkes alırken bana da getiriyorlar, yanında sigara verirseniz içerim diyorum, öyle içiyorum ayda 2-3 defa. tadını da sevmiyorum edebiyatını da, azalarak bitmesi çok iyi oldu.

çay içmeyince yerine illa bişey içmeye gerek olacak kadar önemli bişey değil bence bişiler içmek. illa bişey içiyorsak ben en çok su içiyorum ama o sayılmazsa kahveciyim denebilir. günde 2 tane 330'luk french press tüketiyorum, bazen 3 oluyor.

Son yıllarda acayip bağımlılık yaptı. kahve falan bir kupa kesiyor. Çay öylemi ama. Günde 10 bardak içerim. Demleme ve şekersiz olarak. İki haftada bir 2-3 gün içmem sonra tekrar devam ederim. Çayın pabucu dama atılmaz, atılamaz. Günde 100 milyondan fazla bardak tüketiliyordur bu ülkede.

Öğle ve akşam yemeği sonrasinda icerim 1-2 bardak. Evde olunca kahvaltıda da içiyorum ama normalde kahvaltıda sıcak su içerim.

Günde, 6-7 büyük fincan rahat içerim mesela. Çay sürekli kaynar, kahvaltı faslının ardından epeyce devam eder. Akşamları da aynı ritüel devam eder.

Bağımlıyım muhtemelen ve özellikle "Şu şu çaya hastayım." diyemiyorum. Genelde, evde çay hazırlanırken 5-6 farklı ürün karıştırılır ve o demlenir uzunca bir süre. Bahsettiğim çaylar da belirlidir, kolay kolay şaşmaz. Ancak üretimden kalkacak, öyle alternatifi alınır. 3 yıl kadar önce, bu karışımın bir ayağını aniden piyasadan çektiler. Yerine koyduğumuz çay da karışımın tadını inanılmaz değiştirdi. Hane halkından olmayanlar aşırı beğendi ama uzunca bir süre alışamamıştım. Bir yandan da çay içmem gerektiğinden, bir yıl kadar sütlü içmiştim çayı. Öyle bir bağımlılık yani.

Herkesin kahveci olması da, sadece şahsi tahminim, üçüncü dalga/nesil kahvecilerin yaygınlaşması ile göz önüne çıkan bir şey olabilir belki. Yine de epey bir çaycı mevcut hâlâ.

Bardak sayısı tamamen keyfime bağlı, bir kupa içip sonra demlediğimi dahil unutabiliyorum. Gün boyu da içebiliyorum.
Kalabalık bir kahvaltı sofrasına çok yakıştırır, bir kahvaltı bitene kadar sürekli içerim (herhalde herkes gibi).
Pahalı, ucuz, aromalı, ithal birçok çay arasından bana tek farklı ve güzel gelen çay Karali idi. Nerede bulabileceğimi bilenler aydınlatırsa pek sevinirim.

''Soğuk çay?'' -> Bence çay ve soğuk çay (ticari soğuk çaydan bahsediyorum) aynı anda sevilemez. Sevenler de muhtemelen çayı 6 şekerle içiyordur.

Yılda 4-5 bardak ancak içiyorumdur; o da bergamotlu filansa. Yıllarca içmesem aramam, bitki çayı içerim ama.

Kahvaltıda mutlaka +1 gün içinde aramam

Siyah çay: Ayda 1-2 bardak (o da sadece dışarda kahvaltı yapıyorsak ve muzlu süt yoksa)
Yeşil çay/Beyaz çay: Her sabah 2 kupa (sade değil, mutlaka tarçınlı karanfilli vb)
Diğer bitki çayları: Haftada 1-2
Türk kahvesi: Ortalama 2 günde 1
Diğer tür kahveler: en fazla ayda 1 latte

Bitki çayları şekersiz, kahve az şekerli

Son 10 yıldır falan bu şekilde.

Gün içinde en az 10 bardak içiyorum sanırım.Çay bağımlısı olduğumu düşünüyorum.Belirli bir saat içmeyince gerginleşiyorum.İçince bir rahatlıyorum.Kahve de 3-4 bardak içiyorum.

Kahvaltıda birkaç bardak içerim. Demleme. Çok az şeker. Lipton (demlik poşet çay) ve çaykur.

hiç sevmem. bi yerlerde ikram ediyorlar bazen ayıp olmasın diye içiyorum. bazen de içmiyorum diye söylerim. aylarca çay içmediğimi bilirim.
kahveyle de pek aram yok. soğuk içecekleri seviyorum.

Çay hiç içmem, 10 yıl içmesem aramam. Hayvan gibi su içerim, maden suyu gömerim. Sporun getirdiği disiplin olmalı su tüketimi.

Sadece Türkiye´ye gittigimde iciyorum. Akrabalarimla, arkadaslarimla günde belki 3-4 bardak ya da daha fazla, muhabbet ederken. Bunun disinda zevkli gelmiyor bana cay icmek.

Evimde kahve iciyorum. Espresso, cold brew, filtre kahve... Yeni teknikleri, yeni cekirdekleri de denemeyi de seviyorum. Siyah cay yok evimde. Zaten burada cafedekiler sallama cay, o nedenle hic tuketmiyorum.

Seylan çayı iyi bir marka olursa çok içerim aromasını seviyorum ama rize çayı çok içermiyorum midemi daha çok zorluyor. Istıkan marka kullanıyorum 6 7 bardak içiyorum galiba. Rize olursa 3 4. Kahvaltıda çay içermiyorum. Kahvaltı da pek yapmıyorum sayılır.

Sallama içmem.

Günde ortalama 5 su bardağı. Kahve 1 tane. Su dışında birşey de içmem.

hayatımda hiç içmedim

günde 5 kupa kesin. 8i aşmıyorumdur herhalde. demleme içiyorum, sallamayı sadece mecbur kalırsam içerim. şeker yok. çaykur rize kullanıyoruz evde. kahve hiç, su çok az tüketiyorum.

neredeyse hiç içmem. kahve varken aramam.

Misafir ortamında bazen bir bardak içerim.
Hayatım boyunca hiç kahve tüketmedim.
Yaz, kış farketmez, sürekli
soğuk içecekler tüketirim.

Sadece bir kez tadına baktım. Hiç içmem. Kola ve türevi içecekleri de ağzıma sürmem. Soğuk çay da içmiyorum ama geçen sene armutlu soğuk beyaz çay gibi bir şey içmiştim onun tadı güzeldi fakat şekerli yani, gerek yok... keyfim varsa öğle yemeğinden sonra türk kahvesi içerim. “Çay/kahve bir şey içer misiniz?” Sorusunın cevabı da hep türk kahvesi oluyor.

Sabah 2 kupa demkenmiş artı tomurcuklu siyah çay,öğle kendi kavurup,çektiğim 2 kupa filtre kahve akşam da 2 kupa demleme yeşil çay içerim.Tek zevkim bu,hayattta özenerek yaptığım tek şey..

tam bir çay manyağıyım. su gibi içerim. etrafta demlik olsun. gerekirse hepsini bitirebilirim.

sabah 4 su bardağı içmeden kahvaltım bitmez.

--------

kız arkadaşım ile beraberken kahve içiyoruz. günde 2 adet venti filtre kahve bitirmişliğimiz vardır dışarıda olduğumuzda.

uzmanı değilim ama anlattıklarınız çok yakın çevremde panik atak rahatsızlığı olanların anlattıkları ile birebir örtüştüğünden, tez vakitte bir doktora gözükmek gerekir diye düşünmekteyim. geçmiş olsun şimdiden.

Ben zamanında danışmanıma çok benzer bir hikayeyi anlatmıştım. “Normal” demişti. Araç tıka basa doluydu diyorsunuz. Öyle bir araçta zaten kalabalıklar üzerinizde. Öyle bir araçta cam açık olsa ne yazar, gelen oksijeni 128 kişi paylaşıyor. Hemen kendinize yüklenmeyin.

Ter ve midd bulantisi cok siddetli ve kontrolsuzduyse gecmis olsun. Karin agrisi ve dusucem hissi var miydi

Panik atak arkadaşlarım oldu fakat onlar genelde yalnız kaldıklarında nöbetlere maruz kalıyolardı, o esnada felç geçirdiklerini düşünüyorlardı mesela, ya da ölüyor olduklarını. Bence size afakanlar basmış o kadar, her insanda olur bazen.

ölüm korkusu, kalp çarpıntısı falan da oluyor panik atakta bildiğim kadarıyla.

Bu tür olaylar sebepsizce oluyor ve çeşitli zamanlarda tekrarlıyorsa, panik atak oluyor sanırım. Yoksa bir kerelik tansiyonunuz bir sebepden bozulmuş olabilir.

Panik atak daha farklı aslında. Ben genelde yatıp uyumaya çalışırken bir anda geliyordu, yani ortada hiçbir neden yokken ve sakin bir ortamdayken. Kalbin bir anda deli gibi atmaya başlıyor ve kalp krizi geçirdiğini, öleceğini düşünüyorsun, gerçekle bağın kopuyor, başka bir boyutta gibi oluyorsun.

Sizinki belki klostrofobi gibi bir şey olabilir, veya kan şekeriniz düşmüş olabilir mi? Benim kan şekerim düşünce buna benzer şeyler oluyor, soğuk soğuk terleme, titreme ve bulantı.
Demir eksikliği de çarpntı falan yapabiliyor.

Devam ederse doktora görünün.

Bahsettiğiniz daha çok anksiyete atağı gibi. Stresli bir dönemde iseniz ve tepki vermemek ya da dağılmamak için kendinizi tuttuysanız böyle çıkış yapabiliyor. Yeniden yaşarsanız doktora görünün tabi ki.

Kulaklık kımıldadığında, butonlu kulaklıkların yaptığı gibi telefonu yönlendiriyor. Uyumsuz kulaklık yüzünden olmalı.

orijinal kulaklık ama ya. ama ben de kulaklıkla alakalı olduğunu düşünüyorum.

Aynısı bana da olmuştu, bana gelen cevaplarda kablolardaki temas probleminden kaynaklanabileceği yorumlar ağırlıktaydı. Ben de duyuruyu dinleyip yeni kulaklık aldım, problem çözüldü.
Eski kulaklık orijinal ve 4. Senesindeydi. Ben 2 ay falan o şekilde kullanıp çözüm aramıştım ama telefondan kaynaklanmıyormuş bence.

Siri'yi kapatmak belki çözüm olabilir ?

siri kapalıydı zaten. siri ile ilgili başka ayarlar da yazmışlar internetten aradığımda ama onlar da işe yaramamıştı. bu sabah kulaklığı değiştirdim ve düzelmiş görünüyor. ama akşam eve dönerken de sorun olmazsa sebebin kulaklık olduğundan emin olabileceğim.

Ben mt’lik yapmadım ama işim gereği 50 tane falan mt tanıyorumdur. Bankadan bankaya değişmek ile beraber ben en bilindik bir tanesinden bahsedeyim, 6 ay eğitim aldılar. Ve bu eğitim parti havasında geçti. Ha çok şey öğrendiler haklarını yemeyeyim şimdi. Hepsi plasmanı yüksek şubelerde müşteri temsilcisi olarak başladı. Personelin gidişatına göre bir kaçı genel müdürlük ve bölge müdürlüklerinde değerlendirilebiliyor. (Şube tecrübesi kazandıktan sonra)
Neler yaptınız derken eğitimin içeriği mi soruluyor tam anlamadım? Hukuk ve mali tahlil ağırlıklı bir eğitim alıyorlar.

ibis otel

Geçen "Yol iş holiday" diye bir yerde kaldım iyiydi. Tabi işim olan yere yakınlığı sebebiyle tercih ettim. Telefonda daha iyi fiyat almıştım. Gecelik 150 falandı sanırım. Tek kişi.

Sheraton ve hilton, ikisi de yan yana zaten. Nehrin kenarında. Nehir manzaralı odaları çok güzel ve gezilecek yerlere de yürüme mesafesinde.

kesinlikle adana ibis ideal her yere yürüme mesafesinde ekonomik ve temiz. sömestr tatilinde eşimle 3 gece 4 gün kaldık. ibisin kendi resmi web sitesinden rez yapmak daha ekonomik oluyor.

Seretide discus ve lucrin depot ilaç prospectusu
Saç boyası uygulama kılavuzları ama en iyisi içlerinde lucrin sanırım.

alakalı olmayabilir ama uçak biletleri için fiyat karşılaştırması yapan sitelerden mytrip.com'u çok beğenmiştim. uçuş sürelerinin detayları, aktarma lokasyonları ve bekleme süreleri, aylık inceleme, uçuş başına kaç kg valiz hakkın olduğu vs bir sürü güzel özelliği vardı.

bunun dışında yemek videoları olarak homecookingadvanture ve tasty'leri beğeniyorum, 'Merhabaaaaa kanalıma hoş geldiniz' minvalinde konuşan biri olmadığı için. Herşey aşama aşama ekranda yazıyor, arka planda da güzel bir müzik oluyor.

Ben de yarın aynı güzergahın tam tersini yapacağım :)
Havalanından tramvay varmış otogara. Otogara geldikten sonra otobüs ile ıspartaya gelebilirsiniz. Mesafe iki saat gösteriyor. Ben ısparta petrol gibi bir şirketten aldım bileti. Zaten iki opsiyon var biri metro biri ısparta petrol.

Havaalanında indikten sonra sola dogru dön tramvaya bin. Otogara kadar gotürüyo zaten ama şunu soyleyeyim 1 saatini alir otogara gitmen oradan da zaten isparta bileti bulman kolay ya da saatini ayarlayip internetten ayarlayabilirsin bileti.

otogara kadar gitmenize gerek yok aman.

havaalanında tramvaya binip bir durak sonra inin. oradan expo yazan tramvaya binin bir durak sonra inin. anfaş durağı. karşıya geçin biraz yürüyünce ısparta petrol ofisi var oradan binin. her hafta gidip geldiğim yoldur.

teşekkür ederim cevaplayan herkese, irene sana da iyi yolculuklar. havalimanı otogar arası mesafe uzak görünüyor, n62'nin dediği daha kısa, onu deneyeceğim.

başıma bir şey gelmeyecekse, aidin salih denen kadının açlık oruçlarıyla alerjilerin üstesinden gelen insanlar tanıyorum. başka bilgim yok ama çok çaresiz göründüğün için bildiğim kadarını yazmak istedim. onun dışında şu anki süt ve buğday unu zaten zararlı, onları hepimizin hayatından çıkarması lazım.

Ben alerji testi isteyince, doktor "ogrenince ne fark edecek hayatina devam edeceksin, kufe alerjin varsa yine var olacak zaten herkesin var" demisti.
Ben de yaptirmadim.

Hayatina devam et iste :)
Portakala nasil alerjin oldu acaba.

@acemi
ya ben aslında hazır cildiyede işim var, polen alerjim mi var yoksa toza mı alerjim var ona da bi bakayım genel bi teste gireyim dedim, bunları aldım geldim dlfkgfd onun için KBB'ye gitmem gerek heralde. Neyseki portakal çok aradığım bi meyve değil :') Hamam böceği alerjim olsa mesela iyi olurdu "ne korkuyosun" dediklerinde bahane ederdim "korkmuyorum, alerjiğim" diye filan :')

Kbb degil de gogus hastaliklari bakiyor.
Alerji gelip geciyor, mesela benim yanimdaki kariya alerjim vardi. Artik yok. 3 ay mahvoldum sonra gecti.

Kullandigi parfumu falan da degistirmedi kendi kendine gecti, 2 senedir cikolataya alerjim var 30dan sonra basladi. Cok degisken bisey o yuzden penisilin falan degilse salla gitsin.

Hayatımda ilk defa benden çok allerjisi olan birini gördüm şu an :D hoşgeldin.
Benim testim bu kadar ayrıntılı değildi bu arada. Bunu nerede yaptırdın?
Tek belirtisi kalıntı mı demişsin ama öyle olmuyor.
Yumuşatıcıyı hayatımdan çıkardım. Yumuşatıcı kokusu hapşırık krizine sokuyor. Bir kaç sefer de yumuşatıcı ile yıkanmış nevresim kılıfı yüzünden, vücuduma değen yerlerde isilik görüntüsünde şeyler çıktı. Sabunları ise fabrikasını bildiğim yerden alıyorum. Sadece katı sabun kullanıyorum. Sıvı sabun direkt egzama oluşturuyor. Aynı şey şampuan ve kremlerde de geçerli. Markette satılan standart herkesin bildiği şampuanları kazara kullanırsam kafamda elimde her yerimde döküntüler başlıyor.
Benim de portakala allerim var ama şöyle, yiyebiliyorum fakat doğrar da suyu elime değerse parmaklarım su topluyor. Aynı şey domates için de geçerli örneğin.
Laktoz ise deli gibi karın ağrısı yapıyor. Ama öyle “ay karnım ağrıdı ya” gibi değil. Bayağı yerlerde yatıyorum evin içinde.
Çok geçmiş olsun. Benim doktorum tek tedavisi uzak durmak demişti. Öyle yapıyorum ama 3-4 yılda bir yeni şeyler ekleniyor sürekli. İnsanın kendini tanıması ve temkinli olması lazım bence.

@irene devlet hastanesi'nde yaptırdım. alerji testi odası olan bir yerdi. hatta cildiyenin karşısına koymuşlar odayı onu görünce e bi yaptırayım dedim. hemen baktılar.

beni şaşırtan, nikel teması hariç hiçbir şeyden bu zamana kadar ağır reaksiyonlar almamış olmam. belki bi de küf emin değilim. ya çok hafif reaksiyonlar aldım ve bu alerjenlere yormadım ya da yalancı pozitif çıktı özellikle +1/2 olanlar. cildim hep hassastı, yaralarım geç iyileşir, belki de cildimi hep hassas yapan bu alerjenlerdir kimbilir. gıda için deneme yapıcam bir süre (artık ne kadar dayanabilirsem) unu ve unlu ürünleri kesicem. süt ürünlerini de minimuma indiricem. allahtan makyaj yapan biri değilim. yumuşatıcıyı çıkarmak iyi fikir. teşekkürler

Benim toza karşı ve bahar alerjim vardı. Hergun 1 cay kaşığı çörek otu yedim uzun suredir bir sıkıntım yok şükür.

Bilmem isine yarar mı ama dene istersen.

1 cay kaşığı yedikten sonra 1 bardak su icmistim yutmasi kolay olsun diye.

vallahi marka ayırt etmiyorum ben. abuk bir marka değilse hepsinin faydası aynı. isviçreli bilim adamları falan ağır yalan... reklamını yaptık oradan biliyoruz.

clinomyn smokers kullaniorum sigara tukettigim icin, memnunum

marvis whitening mint kullanıyorum. Şu ana kadar en memnun kaldığım ürün bu oldu.

Colgate pro relief dis etlerim icin bunu kullanmami onerdi dis hekimi. Hakkaten iyi geldi. İndirim gordum mu depoluyorum. Ben de mineye zarar verdiginicin beyazlatici olanlari kullanmiyorum.

Splat - diğerlerinden daha doğal içeriğe sahip görünüyor ve memnunum.

sensodyne f alıyorum geçiyorum sırf alışkanlıktan.

en az aşındıranı tercih et
paradontax hoşuma gdiyor ama pahalı ya

ben de sensodyne kullanıyorum. niye bilmiyorum,

beyazlatma etkili istiyorsan Opalescence al ama o da istediğin etkiyi sağlamaz.

macundan ziyade fırçana dikkat et, www.hepsiburada.com bunun gibi içinde lastik olanlar, diş yüzeyini daha iyi temizleyip parlatıyor.

sonuçta gerçek beyazlatma istiyorsan yine profesyonel ürün kullanman gerekecek,

misal,

www.hepsiburada.com

Önemli olan diş fırçanız ve diş fırçalama tekniğiniz,macunun pek rolü yok.

Sunu kullaniyorum: www.hepsiburada.com

Gerci ben dis fircalamayi pek sevmem genelde gargara kullanirim.

jasön kullanıyorum memnunum.

sadece ailede değil doktorlarda da var artık ciddi/korkulan bir hastalık yokmuş/olması imkansızmış gibi davranılırsa olmayacakmış gibi bir tutum. Bir çok defa başıma geldi. Gözlerinden alevler çıkarabilen birisi olduğum için her defasında doktor mecburen yaş kriterini ciddiye almadan gerekli testleri yapmak zorunda kaldı. Ama benim yerimde kontrolünü kaybeden veya ters konuşan birisi olsa eminim ki hastayı haksız çıkarırlardı. haklıyken haksız konuma düşmeden hakkını koruyabilmek zor zanaat.

Özellikle hormon olaylarında doktorlar çok tırsıyorlar ve mümkün olmadıkça tedaviye gitmiyorlar yaş gençse benim anladığım.

@Mommysbusy cinsel geçmişimi bilmeden 30 yaş altına hpv bakılmaz demek çok saçma geliyor. Virüs nihayetinde ve korunmayla bile bulaşabilecek bir şey. 20 yaşında HPV'li biriyle birlikte olduysam 20 yaşında kapabileceğim bir hastalık. Kişi talep ettiği halde sen 20 yaşındasın sana bakılmaz diyip 10 yıl bekletip hastalığın ilerlemesine neden olmayı göze almayı anlayamıyorum. Yani hadi ben okudum araştırdım HPV nedir nasıl bulaşır öğrendim, bana bu cevabı veren doktoru dinlemeyip başka doktora gitmeyi bilirim de bilmeyen, utanan "senin yaşın tutmuyor" lafına güvenip ihmal eden birileri olursa?

Aynen öyle ya. Sanki bu memlekette aile onayıyla 15lik kızları evlendirmiyolarmış da herkes 30unda ilk ilişkisini yaşıyormuş gibi.

Ya bu biraz senin kadın olmanla da alakalı. Annem de senelerce gözünden ve dizinden çekti ve bin tane doktor gezerek çare buldu ancak. Bir yazı okumuştum bunun üzerine araştırma yapmışlar. Kadınların doktora gittiğinde ciddiye alınma oranı düşük diye bir çıkarım yapılmış. Hem de batıda oluyor bu. Bu yüzden adını unuttuğum bir kadın hastalığının dünyada ortalama teşhis süresinin 8 yıl olduğu yazıyordu. Kaynak aklıma gelmedi. Şimdi yatcam ama sabaha bulursam eklerim eğer duyuruyu silmezsen. Bastır yaptır derim kulak asma doktora, gerekirse corla. Senin sağlığından önemli değil hiçbiri.

@Mommysbusy Ocak ayı başında yaptırdım, 2 gün filan önce hastanenin kendi sitesinden bulunabildiğini öğrenince ulaştım sonuca. Mesele o değil zaten. Çoğu kadının açıkça konuşmaktan çekineceği bir konu mesela bu. Belki şüpheli bir ilişki yaşadım veya ne bileyim genital bölgede değişiklikler hissettim. Neden hpv yaptırmak isteyebileceğimi sorgulamak yerine (ki bunu sormadım zaten ama) "sana hpv olmaz" demek bana çok yanlış geliyor ki resmen "sana smear almamışlardır başka bir şeydir o" dedi kadın, bi 3 saniye "e benim vajinama giren neydi spekulum değil miydi" diye bi sorguladım ağzım açık.
Yine Pcos teşhisi öncesi 3 aydır regl olmuyorum dediğimde regl olmamı sağlayacak 7-10 günlük ilaç verip sonra kan tahlili alıp hormonları normal görünce geri gönderen doktorlar. O zaman da algı "ilk reglden sonraki birkaç yıl düzensizlikler normal" şeklindeydi.

@windows95 bulabilirsen sevinirim, silme niyetim yok soruyu.

Of of of ne saçmalıklar yine. 26 yaşındasın ne smear’ı ne demek acaba. Bu denli saçma bir cümle duymasam da benim sağlığıma mal olacak şekilde bir “senin yaşında bu hastalığın olacağını hiç düşünemedik” cümlesini 3 ay yanlış tedavi uygulanıp, elimde ameliyatan başka bir çare kalmayınca duydum.
Bu ülkede gerçekten bilim ile uğraşan doktor bulmak bu kadar zor olmamalı...
Aynı yaş grubundayız, arzu ederseniz benim girtiğim doktoru da bir deneyin.

irene + 1

Bazı doktorlar kendini bilim adamı zannediyo. Ciddi bi doktor bulursan iyi edersin.

Türkiye'de bırak iyi doktor bulmayı, yalnızca hastayı ciddiye alacak ve gerekli testleri yapacak "normal" doktor bulmak bile çok zor. Büyük çoğunluğu son derece bilgisiz ve bununla orantılı olarak egolu ve umursamaz. Geçmiş olsun.

@futbolcu bütün doktorlara kefil olacak değilim her meslekte olduğu gibi iyisiyle yapan da var kötüsüyle yapan da. Ama bu tavrınız işini layıkıyla yapmaya çalışan doktorları yaralayıcı bir üslup. Sizin mesleğiniz hakkında böyle konuşsam hoşunuza gider miydi?

Soru sahibi; her hastalığın daha sık görüldüğü yaşlar var dolayısıyla bu yaşta bunu beklemeyiz durumu saçmalık değil, hpv taraması 30 yaşında başlıyor ve bu Türk doktorların aldığı bir karar değil.

Screening Methods for Average-Risk Asymptomatic Women

Age 21 to 29: Every 3 years with cytology (Pap testing), regardless of age of onset of sexual activity or other risk factors.
Age 30 to 65: Every 5 years with HPV co-test (Pap + HPV test) OR every 3 years with cytology.
When NOT to Screen

Younger Than Age 21: Screening is not recommended for women younger than age 21.
Older Than Age 65: No screening past age 65 if adequate prior screening can be assessed accurately (three consecutive negative cytology results or two consecutive negative HPV results within 10 years before screening cessation, with the most recent test occScreening with the HPV Test Alone

In 2014, the Food and Drug Administration (FDA) approved the Roche HPV test for primary cervical cancer screening in women aged 25 and older. Shortly thereafter, the Society for Gynecologic Oncology published interim guidance[PDF-271KB] indicating that primary high-risk HPV screening can be considered as an alternative to current U.S. cytology-based cervical cancer screening methods. This guidance also recommends at least a 3-year screening interval after a negative primary HPV screening test. At this time, the USPSTF has not updated its recommendations to include primary HPV as an option for screening.urring within 5 years) and not otherwise at high risk for cervical cancer.

25-30 arasına hpv baksak mı diye konuşuluyor ama kabul edilmiş değil. Smearde anormal bir şey çıkarsa bakılır.
Bunlar size cevabım. HPV neden yapılmıyo yaa demişsiniz ya.
Aile hekiminin size smear yapılmaz lafını da cahilliğine veriyorum evli olmayan her kadını bakire sanan zihniyet.

Bu yazilanlarin çoğunu okumadan sadece soruya yanıt olarak yazıyorum, aile hekimliklerinde sadece 30-65yaş arasındaki kadınlar ilk cinsel ilişki yaşına ya da medeni durumuna bakılmaksızın taranır. Bu yaş grubu dışında alınan smearler örnek alındığında gönderilen halk sağlığı laboratuvarı tarafından incelenmez. Halk sağlığı laboratuarları sağlık bakanlığına bağlıdır ve sağlık bakanlığının aldığı karar doğrultusunda bir yönerge izler. Onun haricinde herhangi bir özel klinikte rahim ağzı kanseri taraması yapılmasını talep edebilirsiniz. Yapılır da. Amerika’da da o ülkedeki HPV yaygınlığı dikkate alınarak taramaya başlama yaşı 21 olarak belirlenmiştir. Cinsel aktif kadınların yaş ortalaması 16dahi olsa 21 yaş öncesi tarama yapmak mantıklı bulunmamıştır çünkü virüs bir kere bulaştı diye kesin kansere sebep olmaz, erken yaşta çoğu zaman enfeksiyon kendini sınırlar ve virüs vücudu terk eder. Özetle tarama yaşı her ülke için farklıdır. Bu yaş aralığına yapılan çalışmalar neticesinde karar verilir. Kimin taranıp kimin taranmayacağına karar vermek bize düşmez. Burada milleti gaza getirip durmayın.

Selam, linki buldum

www.5harfliler.com

Bu arada @pastörize süt,bu kadar insan benzer deneyimler yaşamışken tanımadığın insanları sırf senle aynı bölümü okudu diye niye savunuyorsun? Hepimiz mi doktorlara düşmanlık besliyoruz, hepimiz mi kötü niyetliyiz? Yazının sonunda meslektaşının cahilliğinden bahsetmişsin ama yazıya başlarken ilk yaptığın şey direkt savunmak. Niye yapıyorsun ki bunu?

Niye “yaralanıyorsun”? Benim de bir sürü meslektaşım var gayet kötü işler yapan. Ben birinin eleştirildiğine şahit olduğumda savunmuyorum. Çoğu meslek grubu da savunmuyor aslına bakarsan. Ama bakıyoruz bizim doktorlar hep böyle. Eleştiriyle yıpranıveriyorlar hemen. Oysa insanlar sadece sağlıklarını peşinde. Bu yaptığın şey antipatiyi artırmaktan başka inan hiç ama hiç bir işe yaramıyor.

@windows iyisiyle de yapan var kötüsüyle de dedim zaten körü körüne savunmadım. Senin antipati duymaya meyilli olduğun çok açık, yapıcı yazımdan bile antipati kapmışsın ben sana ne diyebilirim ki.

Başka doktora gidin. Bence de doktorun tutumu yanlış ama diğer tarafta çok iyi doktorlar da var.
Ben smear testi her sene yaptırırım, yaşa bakan jinekoloğa rastlamadım hiç. 23-25 yaşlarında yaptırmaya başlamıştım, hatta o ara aşı da olmuştum.

Özellikle smear bakılması konusunda takıntılıyım. Bir arkadaşım rahim ağzı kanseri olup, rahmini aldırdı ancak geç kalınmıştı. Kanserin maalesef diğer organlara sıçraması sonucu vefat ettiğinde 28 yaşındaydı. O sürece birebir şahit olmak çok zordu.

Aktif cinsel hayatı olan tüm kadınlar en az 2 senede bir yaptırmalı, gerekirse doktora ısrar edin.

@pastörizesüt, bu genellemem doktorlarla değil Türk toplumuyla ilgili aslında. Türkiye'de işini iyi yapan insan çok çok az, sektörden bağımsız olarak. Doktorlar da istisna değil. Benim mesleğimle ilgili bunu söyleseniz de haklı olursunuz, ama ben üzerime alınmam. Ama evet, doktorlar demem bunun sanki doktorlara has bir şey olduğu manasını içeriyor, Türkiye'deki profesyoneller diye genişleteyim.

Bilgilendirmeler için teşekkürler.

@Corrigan prefers beer, milleti gaza getirme gibi bir niyetim yok. Sorunun tüm içeriğine bakarsanız genel tutumlardan bahsediyorum ve bunu sadece hpv/smear üzerinden yormadım. HPV/smear testleriyle ilgili bir soru da değil bu zaten, ben o konuyu hallettim, bu konuda bir tavsiye aramıyorum.

Benim sorguladığım doktorlardaki yaş tutumu. 30 yaşına kadar HPV testinin smear gibi testlerin sonucunda ihtiyaç görülürse yapılmasını anlayabiliyorum. Fakat bu taleple gelen hastanın "senin yaşın tutmuyor" "ne hpvsi ne smeari" denilerek, lafı ağzına tıkarcasına yollanmasını anlayamıyorum. Ben bu konuları doktora açıkça konuşabilen bir insan olarak sorun yaşamıyorum ama utandığı için jinekoloğa gitmek istemeyen insanlar varken doktorların hastalara karşı bu tutumla yaklaşmasını yanlış buluyorum. "Yaşın tutmuyor, bundan daha fazla bilgiye de ihtiyacın yok, yürü git" gibi bir yaklaşım, hastayı küçümseyici ve değersiz gösteren bir yaklaşım bu.

Yaşın genç o kemiği kıramazsın demeden önce kemik yapımı ya da merdivenden nasıl düştüğümü bir sorgula mesela. Belli ki acı çekiyorum, bi röntgene gönder? Olmadı kıl dönmesi olabilir, şu bu olabilir de başka yere yönlendir?

Bir hasta olarak bir şikayette bulunuyorsam, beni "yaşın uygun değil" diye geri göndermek yerine, "bahsettiğin şikayetlerin nedenleri bunlar da olabilir. Gel önce bu taramaları yapalım" de yani ondan sonra hasta gidip google'dan araştırmaya kalkınca suçlu oluyor.

ben de soruya ek yapayim hpv konusunda baya saglam bilgiler var cunku. benim durumum da tersine. ilk iliskime 30 yasinda girdim, 31 yasinda hpv tespit edildi:( ve ascus vardi, kolposkopi onerdiler ama kactim. korktum cunku bir de ilk iliski yasimin ileri olmasindan oturu hemen kanser oncusu olmayacagina inanmak istedim. bu dusunce ne kadar dogru? baska biseyden dolayi hpv kapip kanser gelistirmis olabilir mi vucudum?
rahim muayenesi normaldi

yine sallayan sallayana.

Türkiye'de bulunan doktor kalitesi avrupadan, amerikadan kat kat iyidir. Sunulan sağlık hizmeti; ücretsiz sağlanan testler, röntgenler, mr'lar ve benzerlerini hiçbirinde öyle kolay kolay bulamazsınız. elin adamı yurtdışından buraya gelip binbir teşekkür ile ayrılıyor. bunlar burayı beğenmiyor.

helal.

Doktor olmadığım için bilimsel bir bilgi veremiyorum haliyle fakat geçtiğimiz günlerde grip olduğumu sanıp kendi kendime geçirmeye çalışırken ben de öyle kan pıhtısını görünce korkup hastaneye gittim. Meğer zatürre olmuşum 10 gün yattım sonra.
Bence kılcal damar yırtılması da normal değil. Aa tamam ağzımdan kan geliyor ama normal diyerek bekleyecek misiniz?
Doktora gidin lütfen, kan gelmesi normalse de o söylesin ve size iyi gelecek ilacı versin.

2 aydir oksuruyorum. cok siddetlendigi donemde bildigin bogazim cikacak gibi oluyordu. o donem benden de kan geldi bogazimdan tukurugumle beraber. 2-3 gun surdu bu. yine bi doktora gorunun tabi ama bogazin cok tahris olmus muhtemelen.

herkes farkli tarif verecektir ama benim olayi keciboynuzu cozdu. parca parca kirip buyukce bi cezvedeki soguk suya atip kaynattim. kaynamaya baslayinca 5 dakika daha kaynatip ictik. bizim evdeki oksuruk krizini bu cozdu. (oncesinde zencefil-bal-siyah turp falan da denemistik) :D

gecmis olsun hocam.

bogaz ne kadar tahris olursa olsun kanli oksuruk risk belirtisidir acilen hekime basvurulmalidir

Hocam kan pıhtısı hiç hoş değil, geçirilmiş grip semtomlariyla birlestirince birkaç sıkıntılı şey olabilir, hemen göğüs hastalıklarına x'rayden kolay bir öneleme yapılır zaman kaybetme ...

sadece 1 kez giymişsem havalandırıp dolaba kaldırıyorum tüm kıyafetleri.

yıkama sıklığı:
üst giyim 2-3 giyişte bir
alt giyim 8-10 giyişte bir
montlar senede 1

temiz giyildikten sonra, kıyafet üzerinizdeyken çok terlenmediyse, üzerine bir şey dökülmediyse 3-4 kez giyilebilir bence. pantolonlar daha uzun hele.
ama bu dediğim kış için.
yazın maksimum iki kez giyilir genel olarak. hele t-shirt falansa her seferinde yıkanmalı.

Pantolonu kirlenmediği sürece yıkamam.
Gömleği kışın 2-3 defa giymeden sonra, yazın tek giyimde yıkanır genelde.
Tşört tek giyimden sonra her zaman yıkanır.

Kot pantolon yikanmaz oyle habire mesela.
Sweaterlari da oyle cok sik yikamam. Kokarsa, leke olursa yikarim veya ustunden cok zaman gecmisse. Chino pantolonlari daha sik atarim makinaya.

Ama ic camasirlar tek kullanimliktir benim icin, aksamina dustan sonra camasir sepetine girer. Corap da oyle.

Ne zaman kirlendigini hissedersem. Tek giyiste degistirdigim de oluyor 5-6 gunde de.
Pantolonlari cok yikamam mesela. Surekli yikarsan her sezon tum pantolonlaro yenilemen gerekir zaten.

Pantolon iki, onun dışında bir

ben home ofis çalışıyorum evde sürekli spor tarz giyiyorum.
dışarı çıktım mesela bi arkadaşla kahve içtim dolandım geldim 3 saat sürmez
ne biliyim markete filan indim 15 dakika sürüyor
böyle böyle giydiğim şeyleri giyip yıkamıyorum hemen, genelde giyinme odasında duruyor -dolap dışında, birkaç kez giyiliyor.
ama iş için veya yolculuk için ya da hastaneye filan gittiysem vb. sabahtan giydim geceye kadar üzerimdeyse her şey kirli sepetine gider.
jean fazla giymem o yüzden pek de yıkamıyorum leke filan olunca yıkıyorum. bunlar da askım var bi tane orada duruyor.

Cevapları okuyunca kendimi bayağı kötü hissettim. Bir kıyafetle dışarı çıktıysam eğer direkt kirli sepetine... 1 gün veya 1 saat giymem farketmez. Üstümden çıkardığımı tekrar giyemiyorum.
Pijama üst üst giydiğim tek kıyafet olabilir onu da dolaba kaldırmıyorum zaten.

Ic camasiri hergün degisecek.
Tisörtler yazin her gün mutlaka degisecek.
Onun disinda bir bluzu 2-3 gün, pantolonu da iki hafta falan giyiyorum.

Montlar da bahar gelince yikanip dolaba kalkmali.

dizi degil ama bi cizgi film var konusu harika long long vacation adi

The hookup plan var netflixte