30 yaşına girdim sigarayı bıraktım

aynen kadınlarda var böyle bi şey. annem ve arkadaşlarında farkettim ben de hepsi ince sigara içmeye başladı 1-2 senedir.

Daha az zararlı olduğunu düşünüyorlar, malum yaş da geçmeye başlayınca bu şekilde daha sağlıklı olduklarını düşünüyorlar ama kendilerini kandırıyorlar tabii.

Hacminden dolayi daha az zararli oldugu fikrine kapilip, "bu yastan sonra birakamiyoruz bari bunu icip zarardan yirtalim" seklinde bir mantikla hareket ediyor olabilirler.

yoo klasiğe devam, tek fark camel'ın 6,5 olması ile sağlam bir tiryaki ordusunu -ben de dahil- topladığı. ince sigaraları kadınlar da görüyorum sadece, çevremde hiç ince sigara içen erkek yok nedense.

Kadınlar arasında ince sigara hep populerdi. Erkeklerde görmedim.

babam bypass olduktan sonra sigarayı bırakması gerekmesine rağmen ince sigaralara geçti,
öksürük tıksırıktan çok şikayetçi 28 yaşında bir arkadaşım da inceye geçti

30 yaş üstü 30 erkek-kadın arkadaşlarımın çoğu ince sigara içiyor. sebebi daha zararsız olduklarını düşünmeleri, hemen hepsine merak edip sormuştum.

30'umda ince kent içmeye başladım, gri olanlarından. hacim olarak normal sigaranın yarısından daha az tütün içeriyor. bu durum gün içerisinde içtiğiniz sigara sayısını değiştirmediğiniz müddetçe kalın sigaraya kıyasla daha az tütün tüketimi demek. zaten ince içip daha fazla sigara içilecek ise ince içmenin sağlık açısından bir getirisi yok. aynı zamanda ince paketi taşımak daha kolayıma geliyor ve içimi daha rahat. boğazdaki kuruluğu ve acıyı daha az hissediyorsunuz. bunun yaş ile de bir alakası yok bence, sadece ince sigaralar yeni yeni piyasada yer almaya başladı. erkeklerin içimi için pembe çizgili olmayan veya çok uzun ve ince olmayan sigaralar da öyle.

sigaradan alınan keyif aslında göreceli. yani ilk 3 nefeste alınan keyif ve nikotin ile son 3 nefes aynı değil. bu durumda daha az tüketmenin yolu daha ince sigara içmekse evet fena bi yöntem değil, ama bu kesmiyor diye sayıyı yükseltiyorlarsa tehlike var.

off cok arsizdir. Ailanthus altissima - kokar agaç
Tohumu betona düşse orda cikacak yani o derece.

@mandalina kokusu, koca betonda, bir misket kadar delikten çıkanını gördüm.
iyi yapıyor, çıksın böyle, sarsın tüm şehri istiyorum. özellikleri filan ne, bir bakacağım şimdi.
evin tam yanında üçüncü kata kadar büyümüş bir tane var.

tohumunu nasıl alabilirim bu arada?

Tohumu dokulur her yere aslinda. Agac ustunde vardir obek obek de alabilir misin bilmiyorum.

osuruk ağacı

www.google.com.tr

sağlı sollu vurduruyordur

manyak herhalde derim. iğrenç bi renk.

İyi niyetli bi insan olduğunu düşünürüm. Cinsiyetten ziyade, belli bi yaştan sonra böyle şeker(?) renkleri sevmeye devam edebilen insanlar değişik ve naif insanlar gibi :)

En sevdigi rengin pembe oldugunu dusunurum

bişey düşünmem. ben bu erkek milletine çok kızardım ama aslında çok gariban bunlar. erkekliklerine zeval gelecek diye hep diken üstünde yaşıyorlar. erkek pembe sevemez. siyah, kahverengi, gri sevmek zorunda, parmak arası terlik yasak, renkli pantolon yasak, küpe yasak, ağlamak yasak. ERKEKLERE ÖZGÜRLÜK pankartı açacağım artık.

En fazla en sevdiğimiz renklerin aynı olmadığını düşünürüm.

"zevkler ve renkler tartışılmaz diye boşuna demişler" diye düşünürüm.

ılık olduğunu düşünürüm.

soruyu okuyunca fark ettim ki üzerimdeki tişört pembeymiş. ve carla bruni dinlerken yakaladım kendimi. yorumu siz yapın artık

en az 1 kere vurdurmuştur diye düşünürüm.

vurdurmamışsa bile meyillidir diye düşünürüm.

Hakkinda "vurdurmustur, iliktir, dovdurmustur sigliginda dusunenler vardir kesin" diye dusunurum. Kips.

Yani, ne düşünülür ki, manyak mısınız siz? Renk işte, bir rengi seviyor.

bunu da mı düşünmemiz gerek? ama aklıma benim, kendimin pembeyi sevmediği gelir bunu düşünürüm.

şimdi pembe var pembe var :P
duruma göre "zevksiz"miş diye düşünebilirim belki.

en sevdiğim renk muhabbetine giren bir insan olduğunu düşünürüm. anket de doldurur bu.

en sevdiğimiz rengin ortak olduğunu düşünürüm.

Afrika'daki erkekler topyekün şey o zaman? Tüm kıta vurduruyor mu şimdi? Gel gör valla renk cümbüşü ortalık..

Pembe kız rengi diyen gizli ibnelere zamanında iyi çaktığını düşünürüm.

fosforlu pembeyse allaan şoparı diye düşünürüm.

Hayır hiç görmedim . Görmek de istemem , en azından rüyalarımda olmasın o ekip

Ben de gördüm. Tesadüf mü bu?

Akp kafaları fena yakmış, vay be.
Şaka maka, ışid gördüydük biz arkadaşla. Kellemizi kesiyordu pezevenkler.

yok artık. ersin sen misin lan ibne niye dalga geçiyon. iyi ki bi rüya anlattık.

Horrible bosses

Izlemediyseniz
(bkz: Little Miss Sunshine)

www.eksiduyuru.com

Norveç filmi: Elling

www.imdb.com

little miss +1

(bkz: American Beauty)

Sağlam bir dank etkisi yaşatır diyebilirim. Özellikle aşağı yukarı benzer bir özgüven problemi yaşadığın bir dönemdeysen.

benim duyuruyu silmiş hollowlife. çok ilginç :)

www.imdb.com

gezip kiralık/ satılık ilanlarını arayıp ev sahiplerini ikna etmeye çalışıyorlar. bizim burada bir emlakçı arabayla geziyor, fotoğraf çekiyor. telefonla ilan sahiplerini arıyor. çok girişken ve gerekirse yüzsüz olacaksın, ağzın iyi laf yapacak, bilmiş bilmiş de konuşursan tamamdır.

sahibinden'e bir sahibinden ilan koyarlarsa adamın başının etini yiyerek portföylerine alıyorlar.

mahalleyi gezerek hala eski camına ilan asarak kiracı arayanları arayarak yine dil döküp alıyorlar.

dükkana da geliyor, zaten çevresi de geniş olmalı muhitinde muhtar gibi her boku bilmeli.

Muhtar, mahallenin eski bakkalı, mahallenin eski eşya satan dükkanı, falanı falanı emlakçı oluyor. Bu yüzden o çevre hep o kişiye veriyor evini. Bazen de ev sahipleri doğrudan kendileri gidip evlerini veriyorlar. Arkadaşların dediği gibi sahibinden olan numaraları arayıp kafa sikip zorla evi kendileri satmak istiyor. Denemek için bir ilan aç, arayanların yarısından fazlasının emlakçı olduğunu göreceksin. Ülkede çoğu emlakçı bok gibi, hiçbir iş yapmadan para kazanıyor. Normalde emlakçı aracı olarak aldığı parayla, ne bileyim en azından evi falan temizletse, ama yok, rutubet kokan bok gibi evlere bi kira parası alıyor puştlar. Aradaki 'güven' mevzusu böyle bir sistemi yaratmış olsa gerek.

mobile.twitter.com

baslamamis galiba

yok başlamıştı 5 gün önce. başvuru formunu açtım. sonra kapattım sonra doldururum diye.

bu arada duyuru ve ilk cevabın nicki uyumu olmuş. :D

Yurt basvurulari başladı sadece, öyle değil mi?

5 gün önce başvuru formunu açtığımdan eminim. ama haklısınız sanırım başlamamış.

Sizin bahsettiğiniz yurt başvuruları için olan form. Yurt başvurusu ile burs/kredi başvurusu farklı zamanlarda oluyor. Eylülde falan başlar burs başvuruları.

Konuyu merak ettim, az-çok psikanaliz okumalarım olmasına rağmen güçlü bir bağlantı kuramadım. Bu arada, benim deçok feci ağrılarım oluyor yağmur yağmadan 1-2 saat önce, özellikle kurak mevsimden yağışlı mevsime geçişte. Çok yağışlı havalardaysa acıdan uyuyamıyorum.

@helios bu dolunay olayı bana da çok fantastik gelmişti fakat discovery ya da national geographic 'in ay ile ilgili belgesellerinden birisinde olması lazımdı bu konu.

@minik donut canavari

bizim ülkemizde bu konuda bir savunma yapılsa ne malzemeler çıkardı kim bilir ortaya :(

belki gecenin daha aydınlık olmasından dolayı suç işleyecek alan bulabiliyor insanlar

aynı zamanda dolunayda erken doğum vakalarına daha sık rastlanıyormuş.
yağmur yağmadan önce basınç düştüğü zaman ise, haliyle bizim vücudumuzdaki basınç da düşüyormuş ve eklemlerimizde bazı yerler şişiyormuş. tamamen barometre ile ilgili.
yani bu işte sihir-paranormal falan yok gayet de bilimsel.
dolunayda da bunların olması bence şaşırtıcı değil, sonuçta yüksek bir çekim gücüne sahip bir gezegen, mutlaka fiziksel bir etkisi olacak. fiziksel olunca ruhsal da oluyor. kadınların PMS dönemi gibi.

Yarım saat en az 10 TL diye hesapla şimdiden. Öyle hatırlıyorum.

3 4 saat için bir bisiklet parası ödemem umarım.

yarım saati en az 10 liraysa, 100.yıl grubunda 60-70 liraya ikinci el bisiklet ilanları oluyor. onlardan birini al öyle git... yarım saati 10 lira nedir ya?

www.yakala.co

orman neticede herşey olabilir :)

atatürk arboretumu açık oluyor mu bayramlarda bilmiyorum ama açıksa oraya gidin. onun dışında bir şey olmaz yahu, iyidir orman.

store.donanimhaber.com

@mahone? :(

olm bayram günü ormanda in cin top oynar tenha olur tırs bence. orman istiyosa sen onu emirgan korusuna götür

img716.imageshack.us

Olm paranoyak mısınız ya :) ne güzel teklif, binaların arasında dolaşmaktan bin kat iyidir. Git gez, tırsma... Sevişin lan hatta durum olursa, güzeldir ormanda böyle heyecanlar.

Aynen yumuşamış

algida yakında dondurma diye köpük satacak zaten.

Onlardan alicaginiza magnumun kucuklerinden alin en azindan daha lezzetli algida iki uc seneidr bozdu paket isinde.

Abi kusura bakmayın da, dondurma değil onlar. Harbiden değil, hatırlayın çocukluğunuzda yediğiniz dondurmaları hatırlayın, bi de bunlara bakın. Köpük gibi bi şey satıyorlar dondurma niyetine. En son 3-4 sene önce magnum yemiştim, rezaletti, bu sene de bi kere kardeşim aldı, denedim ve cidden, niye dondurma diye satıldığına anlam veremedim.

dondurma değil onlar +1.
daha önce bir duyuru vardı da bulmadım onu. dondurma sadece keçi sütü, sahlep, şekerle yapılır. keçi sütü çok bulunmaz, sahlep pahalıdır koymaya kıyılmaz. en bilindik marka olan mado bile %100 keçi sütü kullanmaz çünkü diğer sütlere nazaran daha azdır keçi sütü. halbuki adamlar keçi sütü için teşvik veriyor keçi sütü karşılığı hayvancılıkla uğraşanlara.

şimdi meşhur maraş dondurmasının asıl dondurmacısı dediğimiz yaşar'da bile durum buysa gelin algidayı fasa fisoyu siz düşünün.

Yesilist'e baktın mı? Orada yazar böyle şeyler. Yesilist.com idi sanırım.

ingilizce biliyorsan pinterest.com'a arama yaparsan trilyon tane oa kokusu yapımı linki çıkar.

kahve kokusu için çiğ çekirdekleri kavurman gerekebilir. koku çıkartacak kadar yeterli sıcaklığa erişir mi bilmiyorum ama hani bu altına tea light mum konulan esans yağ kokulukları oluyor. onlarda kahve çekirdeği ısıtmayı deneyebilirsin.

i.imgur.com

www.henryhappened.com

Başlığın doğrusu "Kedi ve Köpeklerin Vegan Beslenmeye Zorlanması" olmalı bence.

Mahmut güzel demiş.

normalde be yiyen canlilar bunlar efenim? etcil canlinin otla beslenmeye zorlanmasibi sacma buluyorum ben. hepcil olan insan otla beslencem ben diyebilir (ki onda da duzgun beslenmesi cok onemli proteinsizlik sikinti cunku) ama kopegin boyle bir secme sansi yok. etcil, et yer.

yapılacak en büyük eziyettir. kedi için söyleyeyim (köpeğin durumu farklı) tavuk, kuzu inek yemiyor ama kuş, sincap, fare v.b. canlıları yiyor. kedinin sindirim sistemi bitki sindirmeye uygun değil. kedi etçildir, etçil hayvan vegan beslenemez, denenirse ölür.
köpek farklı demiştim. köpek leşçil. sindirim sistemi bitkileri de sindirebiliyor. üstelik insan tarafından ortaya çıkarılan bir tür olduğu için insan besinlerinin artıklarıyla beslenebiliyor. tabii köpeğe de vegan rejim uygulanırsa o da zarar görürü ama kediye oranla daha uzun süre dayanabilir.
zaten iyi mama üreten şirketler gerekli bitkisel katkı maddelerini katıyorlar mamalara. vegan mama değil yaşına ve ihtiyaçlarına göre mama vermek en doğrusu.

normalde tavuk, kuzu, inek yiyen canlılar bunlar. köpekler kurtlardan türeme. kurtlar da normalde tuttuğunu yiyen canlılar.
kediler zaten tamamen etçil bir ailedenler. böcek yer, kuş yer, farre yer ama sonuçta kendi çapında et yer. konuşulması bile abes.

kedi ve köpekler etçildir. vegan beslemeye zorlamak onlara işkence etmektir.
geçenlerde bir haber okudum, gerizekalı bir aile kedilerini protein içermeyen ıvır zıvırla besliyormuş kendileri vejeteryan diye.
hayvancağız hastalanmış tabi ki.
düşüncenizi anlıyorum ama bunu doğanın kanunu olarak düşünün. hani belgesel izlerken antilopları öldüren aslanlara kızmak mantığı yani.

@tururo
Haklısınız; ama vegan beslenip sağlıklı olduğu iddia edilen kediler de var. Dünyanın en uzun yaşayan köpeği (29 yaşında ölmüş) vegan beslenmiş.
Bir de şunu sorayım. Kedi ve köpek için tavuğu feda etmek etik mi? Kedi zorunlu etçil ve ne yediğini seçemiyor; ama biz hangi hayvanla birlikte yaşayabileceğimizi seçebiliyoruz.

@innerbliss
Başta bahsettiğim mamalar protein oranı dengeli ve kedi ve köpekler için hayati olan amino asitleri de ihtiva ediyor. Evde patates, pirinç yediren insanlardan bahsetmiyorum yani.

evet şimdi merak edip araştırdım biraz. Hayvanların (kedi-köpek)sindirim sistemini bebeklikten alıştırınca, et içermeyen protein ağırlıklı gıdalarla uzun yıllar yaşayabilirmiş.
Böyle olunca kararsız kaldım. Ben de istemem köpeğimin karnı doyacak diye başka hayvanların ölmesini.
Eğer 100% hayvanımın sağlıklı ve mutlu olacağını bilecek olsaydım böyle birşey deneyebilirdim belki.

adamı deli etmeyin. öncelikle "hayvanım" kelimesi bile saçma bu mantıkla. başka hayvanları öldürmek hayatını çalmak olurken bir hayvanı evde yaşamaya zorlamanın "hayat çalmak" olmadığını nasıl iddia edebiliyorsunuz?
evcil hayvan bakıyorsanız o hayvana zaten bir tahakküm uyguluyorsunuz demektir. yok evde 3-5 yıl daha fazla yaşamış, yok hastalıktan uzakmış. bunlar da bahane değil.

@interbliss şu biraz araştırdığınız şeylerin kaynağını da rica etsem bu arada? benim her rivayete inanmayan şüpheci karakterim somut delil istediğinden söylüyorum bunu.

hayvanın doğasını ters yüz etmeye zorlamayı vegan etiğe nasıl sığdırabiliyorlar anlamıyorum. ama et yemeye yemeye mala bağlanıyor bir süre sonraki bu arkadaşlar koyun yünü kullanmazlarda petrol ürünü akrilik ipleri tercih ederler mesela.

Eğer vegan/vejetaryen iseniz, hayvansal tüketime karşı duruyor, tüketmiyorsunuz demektir; bu elbiseden şampuana kadar böyle. O halde, evinize gelen misafire nasıl et pişirmiyorsanız, evdeki hayvana da et üretimini destekleyecek besinler vermemeniz, veji ya da vegan olmanız gerekmektedir. Fakat burada, seçen onlar değil, siz oluyorsunuz ve felsefik olarak hayvan üzerinde onların yerine seçtiğiniz için tahakkümünüz devam ediyor demektir.

Demek istediğim, bu benim içinden net olarak çıkabildiğim bir durum değil; ancak kedi için tavuk ve inek kesmek de mantıklı ve tutarlı değil. Çünkü kedi inek avlamaz. Doğada yaşayan kedigilerle evinizdekiler de bir değil, o yüzden siz nasıl alıştırırsanız alıştırın, isterseniz vegan besleyin, demin bahsettiğim tahakküm durumu değişmeyecek; ancak siz et tüketimine destek olmamış olacaksınız. Ancak kediniz sokakta sinek avlamaya devam ederse buna bir şey yapamazsınız. Yani durum, kedim vegan beslensin mi değil, kedimi -ben- vegan besleyeyim mi sorusuna çıkıyor ve tartışmayı biraz yapmaya çalıştım. Telefondan yazdığım için dağınık olabilir, affola..

Beslenme olayı, politik, felsefi ve sistemseldir. Düşündüğünüz için teşekkürler.

@innerbliss
Aynen, emin olmak gerekiyor.

@helios
Bence de çok kafa kurcalayan bir konu. Onun için evde kedi ve köpekle yaşamanın etik olup olmadığını sordum. Ama insanın kedi ve köpekle ilişkisini tahakküm olarak görmek yanlış diye düşünüyorum. Çünkü bu hayvanlar çok uzun zamandır insanla yaşıyorlar. Evde yaşamasalar bile çöpten yani insanların artıklarıyla besleniyorlar. Onların refahını düşünmek insanların sorumluluğu bence.

heliosun "kedi adına seçme hakkına" dikkat çeken yorumu, bu kısma yoğunlaşın bence.
etçiller dünya üzerinde önemli bir role sahip:
-otçul popülasyonunu dengeliyorlar.
bu boş bir görev değil. çevre baskısı olmadığında herhangi bir türün her bir bireyi kaynakları sınırsız tüketecek zaten. bitkileri tüketecek, fitoplanktonları tüketecek, elbet bir şeyler tükenecek. veganlık kararlı bir strateji değil.
bu bağlamda ahlaki bir müdahale anlamsız. insan için değil tabii, kendi yaratılışları/tasarımları/evrimsel altyapıları hakkında tercih yapamayacak kadar özelleşmiş etçiller için geçerli bu.
insan için durum karmaşık. veganlık da güzel bir seçenek.

@namus ninjası
Benim demek istediğim "hiçbir canlı et yemesin." ya da "aslanın, kaplanın soyu kurusun" değil ki. Bizim şu anda kedi ve köpeklere yedirdiğimiz etler doğadan gelmiyor. Sorun da burada. Tavuklar, inekler, keçiler ve diğerleri çiftliklere hapsedilmeyip, doğal ortamlarında olsalar tabii ki besin piramidinin üst basamağındaki canlılar tarafından avlanacaklar. Ama bu günümüzde endüstrinin yaptığı sayısı her yıl milyarlara varan katliamın yanına bile yaklaşamaz. Zorunlu etçil olduğu söylenen kediler zaten bu hayvanlarla beslenmiyor.

doğal doğal olmayan ayrımı, gereksiz aslında. şimdi katı materyalist bakışla, bencil gen falan, en rahat hayvanlar et ve süt hayvanları. üremeleri çok daha garantili, hiç aç kalmıyorlar insan elinde. eğer gen denen şey körlemesine sonraki nesle atlamak için uğraşan bir eşleyici moleküldür diye tanım yaparsan (ki böyledir gen denen şeyin en yalın tanımı) bu besi hayvanları krallar gibi yaşayıp ölüyorlar. sosyal hayat sıkıntısı çektiklerini sanmıyorum pek. tavuklar hariç. onlar çok fena bok içindeler, çünkü bacakları kısa.

ve de, endüstri sonuçta hala evcil etçilleri ilgilendiren bir konu değil. bu noktayı kaçırmayalım yeter.

şantiyede belki 20 tane kedi var şu sıralar. bir kısmı yemekhne etrafında besleniyor. bir kısmı atılan tavuk vb artıklara hiç itibar etmeyip kendi avladığını yiyor. ev kedisi, evde doğan kedi, uzun zamandır sokaktan kopan kedi, bu alışkanlıklarını zaten unutuyor. yani annesi önüne avlayabileceği fare, kuş, çekirge vb getirip canlı halde koyuyor ya. o bir çeşit menü gösterme. şimdi bu bile büyük sakınca aslında. yani eve alınan hayvan eve alınmalı mı? kaçsa gitse, zaten bir karış çayır yok avlanabileceği. var diyelim, hayata tutunması ne kadar mümkün? bence şansları keskin biçimde azalıyor bu evcillerin.

biraz dağınık ve yer yer alakasız konulardan bahsedip duruyorum ama bu genelde aynı bağlamda tartışmadığımızdan oluyor.
özetlemeliyim o yüzden.
kendi "hayvanımıza" tahakküm ettiğimizin farkında isek,
buna rağmen ona evimizi barınak yapmaya kararlıysak,
bu durumda diğer hayvanların bu uğurda ölmesini içimize sindirebilmemiz de lazım. doğallık yapaylık bence teferruat. kanla beslenen bir katili sevmekle alakalı bir durum var ve bu durum daha tartışmalı.

@innerbliss
önceki hitaptaki yanlış yazmışım rumuzu, kasti değildi.

şimdi şüpheciden kastım tam olarak şu:
cdn.meme.li

hiçbir kaynak gösterilmeden beslenmeyle ilgili ahkam kesen bir veganın internet makalesi bu. üzgünüm. vegan yazarların vegan övücü makaleleri iki kat fazla kuşkulu.

bunlar kalori kısıtlamalı diyet, alkalize su, oksijene su vs gibi ticari değeri olan ama bilimsel değeri olmayan ahkamlardan farksız bence.

@namus nanjası
Dediğiniz gibi kedi ve köpeklerin özellikle şehirlerde hayatta kalma şansının çok az olması bu sorunun net bir cevabının olmasını engelliyor. bu başlığı da o yüzden açtım zaten. Yalnız sizin et ve süt endüstrisi ile ilgili bilgilerinizin acil bir güncellemeye ihtiyacı var. Hiç öyle anlattığınız gibi değil. Şimdi detaya girmek istemiyorum; ama çiftliklerin toplama kamplarından farkı yok. Bu konuyu biraz araştırın bence.

yaa nihayetinde vereceğiniz en sert kaynak food inc. onu da izledim. bir de earthlings olaiblir. onu izleyemedim. zor o görüntülere katlanmak. böyle birkaç belgesel daha vardır izlemediğim ama argümanlar fazla değişmez.

toplama kampı olduğu doğrudur, katı materyalist bir görüş ile yazdığımı söylerken bu şekilde itiraz görebileceğimi bildiğimden yazmıştım. itiraz da haklıdır zaten. kimsenin katı materyalist, genci bir bakış açısıyla yaklaşmasını da bekleyemem. sadece tartışmaya yeşillik olsun diye kattım.

katıksız vejeteryan diyet uygulayan biri olarak katıksız etçil diyetli bir canlıya bakmasındaki sakıncalar genelde hayvanın doğasına dolandığından fena düğüm oluyor. ya çaresiz sokakta kalmış kedi-köpek ya da ağıla tıkıştırılmış çaresiz otçullar. zannedersem birini seçmeniz gerekecek. ben kedileri seçiyorum. çünkü otçulları benden uzakta katlediyorlar. bir defa sokakta bakmaya çalıştığım yavruyu araba ezdi. bunu tekrar görmeye dayanamam. ben böyle basit olaylardan ahlaki sonuçlar çıkarmayı tercih ediyorum :(

Benim de vicadnım kendi yediğim etler yüzünden rahatsız ama bir seçim yaptım, doğru ya da yanlış. Bunun günahı da bana ait. Eve giren örümceği-böceği bile öldürmem camdan atarım ama gidip aklı ve bilinci olan bir hayvanı yiyorum mesela. Ama tek tesellim doğanın dengesini bozmamak, çünkü yediğimiz (evcil hayvanlarımıza da yedirdiğimiz) inek-tavuk gibi hayvanlar bu amaç için üretim merkezlerinde üretiliyor, yani dünyaya getiriliyor.
gidip de nesli tükenen hayvan yemiyoruz veya avlamıyoruz.
evde beslediğimiz hayanların da madem evcil hale getirmişiz binyıllar boyunca, o zaman gereğini yapmalıyız ve en sağlıklı yöntem neyse onunla beslemeliyiz.

çiftlik hayvanları ile evcil hayvanların acı çekme kapasitesi arasında sanıldığı gibi bir fark yok. inekle bir köpekle olduğu gibi dostluk kuramıyor olmamız, onların da hisleri, mutlulukları, üzüntüleri olmadığı anlamına gelmiyor. bugüne dek hep köpek besledim, fakat bunun ne kadar etik olduğunu sorguluyorum artık.

bildiğim kadarıyla köpek ve kedinin evcilleşme süreci birbirinden farklı. köpekleri lanet olası bencilliğimizle kendimize bağımlı hale bizzat biz getirdik. vahşi kedilerse daha çok pragmatik davranmış, nerede insan orada yemek demiş e biz de ne kadar kedi o kadar az fare demişiz böyle böyle bugüne gelinmiş (atmıyorum inşallah). kedilerin bağımsızlığı şaşırtıcı değil bu açıdan bakınca.

insanlar değişmedikçe ne hayvanlar rahat edecek ne bizim vicdanımız. vegan olarak mis gibi sağlıklı yaşanabileceği halde milyarlarca bilinçli canlıyı en berbat şekillerde katlediyoruz. tabağınızdaki etin maruz kaldığı işkenceler sizin uzağınızda olamaz. görüyorsunuz, onlara yapılanı görüyorsunuz ve onaylıyorsunuz çünkü sonucu tam önünüzde midenize inmeyi bekliyor. şirketler bunu kâr için yapıyor, insanlar bin türlü eşitsizlikle adaletsizlikle uğraşmaktan yediklerini sorgulayacak vakti bulamıyor, hastalıklı sistemimizde siz kimliksiz bir tüketiciye hayvanlar bir "ürün"e dönüşüyor.

sosyal adaletsizlik, lanet hükümetler her şey birbirine bağlı. eğitimden -özellikle ahlaki eğitimden- yoksun büyüyen çocuklar sadist, empati yoksunu, acımasız insanlara dönüşüyor. kedileri yakan köpeklere işkence eden psikopatlar uzaydan düşmüyor. evet şehir ortamında bir tutam çim bulmak bile zor ama hayvanların hayatta kalması en önce bizim duygusuzluğumuzdan zor. ya işkence görüp öldürülürler ya hasta olur sakatlanır yardım bulamazlar ya da işte aç susuz yaşarlar..hani neredeyse bütün sakinlerinin sokağa su yemek bıraktığı mahalleler vardır, sokaktaki hayvanları kimse kendisine "ait" hale getirmez belki ama hayvan hem hayvanlığını unutmadan kendine bakabilir hem de ihtiyacı olduğunda o insanlara güvenebilir. neden her mahalle böyle olamıyor? e nası olsun, birbirimize acımıyoruz ki biz daha? nasıl olsun?

herkes çekiyor çilesini. sorunun kaynağını görmezden geldikçe de böyle olacak. evet bu hayvanların sorumluluğu bize ait fakat bu hçbir şekilde diğer hayvanlara çektirdklerimizi aklamıyor. köpeğin vegan da sağlıklı olabileceğinden neredeyse eminim sanırım asıl sorun kedilerde, ki o da işte evde değil güvenli bi bölgede dışarıda yaşasa avlana avlana bulur yolunu. illaki benim beslemem gerekiyorsa da en iyi seçenek neyse o takviyeli mamalar arasında vs onu seçerim. hiçbir kedi/köpek "benim" değil, hiçbir çiftlik hayvanı "benim yemeğim" değil. hepsine gerektiği kadar yardım edebilmek insan olarak görevimiz belki, fakat birini öbüründen üstün tutmak, birisi "doğası"na uygun beslensin diye öbürüne cehennemden hallice bir varlığı layık görmeyi içim almıyor (artık eskiden o kadar kolay alırdı ki! hah).

ya o değil de bu konuya hakimiyetinden ve tarafsızlığından ("mutlaka et yemeliler!" "nolcak canım et yemeyince hiçbir sorun çıkmaz!") emin olunavilecek bir veteriner bulsak da ondan duysak şu konuya dair bir şeyleri ne güzel olur.

(buraya bu kadar uzun yazmak yasal mı arkadaşlar)

@hats
:) İyi yapmışsınız uzun yazmakla. Köpeklerin vegan diyetle gayet sağlıklı ve uzun yaşayabildiklerine örnekler var; ama kedi konusu tartışmalı anladığım kadarıyla. Bazıları ne yediği değil, yediğinin içeriği önemli demiş. Bazılarıysa kedilerin zorunlu etçiller olduğu konusunda ısrarlı. Benim sayfasına baktığım birkaç marka mamalarında kediler için elzem olan amino asit ve enzimlerin olduğunu yazmışlar. Ama bu bilginin ne kadar doğru olduğunu bilemiyorum.
Bence şu anda yapılabilecek en makul şey asla hayvan satın almamak ve kısırlaştırmak.

Duyuruda uzun süredir böyle güzel tartışma görmemiştim, mutlu oldum. Konuyu silmezseniz sevinirim. :)

Hayvanlari hayvanseverlik adi altinda eve kapatan, yasam alanini sikip atan, misafir gelince odaya hapseden, kisirlastiran vb ve hatta ne yiyip yemeyecegine karar veren ve bunu normalmis gibi lanse eden tum insanlarin allah binbir turlu belasini versin. Ters gelsinler insallah. El kadar hayvani vegan beslemek nedir ya. Yemin ediyorum nasi gerildim aksam aksam

hayvanları etoburluk adı altında hareket edemeyecekleri alanlara kapatan, çimden güneşten uzak yaşatan, bütün hayatını bu hapiste geçirmesini sağlayan, suni dölleme ile tecavüz eden vb ve hatta nşa otlayan hayvanı ucuz diye soyayla mısırla besleyen üstüne de hangi hayvan yenilir hangisi yenilmez kararını da kendi verip buna doğa kanunu diyen tüm insanların belasını verecek yasalar çıksın. çoraplarını ters giysinler. el kadar hayvanı anasından ayırıp anasının sütünden nihayetinde hepsinin etinden faydalanıp sonra bu canları iltimas geçtiği diğer el kadar hayvanlara yem diye beslemek nedir ya. Yemin ediyorum nası gerildim kaç yıldır.

@icimurperiyor hocam bu arada size yönelik alaycı bir cevaptan ziyade, farklı bi bakış açısı getirmeye çalıştım. evcil hayvan "sahiplenmek" doğru değil diyorsanız ziyadesiyle katılıyorum. hem sahiplenip hem sağlıksız beslemek doğru değil diyorsanız yine katılıyorum. hem sahiplenip hem de sağlıklı vegan alternatiflerle beslemek doğru değil diyorsanız, avcıyız avcıyız diyip binlerce milyonlarca hayvanı canları yokmuş gibi berbat koşullara mahkum edip katlettikten sonra sadece kediye köpeğe vicdan yapıyorsak bence de bu doğru değil. hayvanlar kendileri avlanabilse en iyisi, mümkün olmadığı durumlarda da takviyeli vegan besin sunmak kesinlikle kötülerin en iyisi. gibi geldi bana.

Ben Verona Rebow'un Vegetarian Dogs (www.vegetariandogs.com) isimli kopekler icin yemek kitabini aldim. Tariflerdeki malzemeleri bulmak oldukca zor. Diyetisyen kontrolunde hazirlanmis. Bizim Turkiye'de bulamayacagimiz seyler var. Turkiye'de vegan olmak bile cok zor cunku ozel dukkanlara gitmen gerekiyor, onlar da yeni yeni buyuk sehirlerde var. Diyecegim su ki, o kitapta da yuzde yuz vegan besleyin demiyordu. Belki alistirma sureci uzundur ya da gozlemek gerek, test yapmak gerek. Ben de simdi barf diyetine gecirecegim kopegimi ama icim kan agliyor. cunku benim cocugum mutlu olsun diye bir baska hayvan hayatiyla bedel oduyor, ve kim bilir hangi sartlarda. En azindan kopegim sokaktan kurtarildi, petshop'tan degil diye avunuyorum.

@bir varmis bir yokmus
Türkiye'ye gönderim yapan hazır mama markaları var; ama kargo ücretini görmezden gelseniz bile çok pahalı. Evde birden fazla kedi/ köpek varsa güç yetirmek oldukça zor.

Bahsettiginiz marka Yarrah mi? Benim gozlemledigim kadariyla da Turkiye'deki mama fiyati ayni marka icin yurt disinda ya daha ucuz ya da ayni.

@bir varmis bir yokmus
Yok. Başka bir markanın başlangıç paketlerine bakmıştım ben. Tek kedi/ köpek için pahalı değil aslında. Ama benim gibi evde ordu olanlar için pahalı bence. :) Şunu da ekleyeyim yalnız; Acana& Orijen gibi mamalardan daha pahalı değil. Gerçi vegan diyette porsiyonlar nasıl olmalı bilmiyorum.

Ne veganı ya? Kedimi artık çiğ etle beslemeyi düşünüyorum bu günlerde. Abuk subuk hazır mamalarla hayatlarını mahvettik. Raw food iyidir.

Bugun kopekler icin hangi meyveler faydalidir diye baktim cunku atalari bu meyveleri yiyen hayvanlari da yiyorlardi, yine bunlara ihtiyaci vardir. dahasi bu meyve ve sebzelerin ozellikleri, antioksidan, kanser onleyici, karaciger yenileyici vs.
sirf bu yuzden bile sadece etle beslemek saglikli degil (ki bence et basli basina kanserojen)

benim biraz ucuk bir fikrim var. mamayi evde yapip ama icine kattigimiz tahili da kurtlanmis, boceklenmislerden kullanmak. firmalar bunlari cope atiyordur. bocekte de yuksek derecede protein var. bocegi canli canli pisirme kismi beni deli etmeye yetiyor ama yine de bir fikir iste.

@bir varmis bir yokmus
Naptın yav? :) Avlasa neyse de canlı canlı böcek pişirmek nedir? Hem L-carnitine ve taurin var mı böcekte? Bunları almaları gerekiyormuş.

yapay et laboratuarindan pek ses cikmiyor ne yapalim..

10 yıl içinde piyasada olacakmış. Sergey Brin fonluyormuş o projeyi.

bazen öyle şeyler yazıyorsunuz ki 4chanda dolaşır gibi hissediyorum.

>>>(ki bence et basli basina kanserojen)

is dis nigga serious?

veterinere danışarak yardım edin.

yalnız çok önemli bir şey bu kuşlarda kuş biti oluyor, çok çabuk eve sıçrıyor. bu konuda çok dikkatli olun. sonra başa çıkması çok zor, geçen bir akrabanın başına geldi.

ekleme yapıyorum:

kuş kırlangıç değil, ebabilmiş... sağlıklı olduğunu anladıktan sonra gökyüzüne fırlattık... öyle yapmak gerekiyormuş. detaylar şurada :)

papaganokulu.org

eve ebabil girmesi de muhteşem bir şey.. iyi atmaca falan dalmamış :) hem her kuş beslenmez ki.. :)))

oy kullanmayan dolu tanıdığım var, pratıkte ceza kesildiğine ben tanık olmadım.

cezasını oy kullanmayan değil geri kalan 76 milyon 667 bin kişi çekiyor.

Kısaca, yok öyle bir şey.

Olmadı, olmayacak. Vatandaşlık görevini yerine getirmediğin için vicdan azabı çek yeter :)

4 levent'in minakydu. sel var hacı bildiğin. tipi şeklinde yağıyo bi de. god bless us.

(bkz: yaz yağmuru )

ne kadar buharlaşma o kadar yağış.

ne güzel serin oluyor, barajlar doluyor(ha 2 dakika ile ne kadar dolmuştur bilemem)
ben mutluyum şahsen :) ha trafik felç oluyor bazen o kötü tabii..

2010 yazı da böyle geçmişti, çok anormal değil.

Yağar.
Ama baharda yağmamış da, yazın yağıyorsa mevsim döngüsü kaymış demektir. (o sıralar nasıldı istanbul?) Dünyanın içine sıçtığımız çok net, daha kötü şeyleri de yakın zamanda göreceğiz. Bunları ilk ipuçları olarak değerlendirmek lazım.

yağar ama durmaz/kalmaz.

AMAN iki yagmur yagdi seker gibi eridiniZ. Yagmazsa susuzluktan kirilacaksiniz, bunu düşünemiyor musunuz, allahın tek beyin hucrelileri.

Facebook'taki "hacettepe beytepe" grubuna sorun, daha detaylıca yanıtlarlar. Yoğun talep var, ücretli için bile, hızlı davranın.

www.ebay.com

İstanbul'da, bir tanıdığımda var. Ne kadara satıyor bilmiyorum, ne veriyorsunuz siz, bi mesaj atayım ona. Ben anlamam hiç...

Konya'da 10 tl'den almadım, şimdi 10-15 veririm.. :)

Çok basit bir belge bu, kimlik numarası yeterli; mutlemelen seni muayene etmek isteyecekler, sakın kabul etme. Nedense mal mal tipler çalışıyor, zorla bir sürü belge getirmeni isteyip muayene olman gerektiğini, sana verilecek belgenin işe yaramayacağını falan söyleyebilirler. Yapmaları gereken senin tecil tarihini yazan belgeyi sana vermek, bu kadar. Master için ben de dahil, bütün arkadaşlarıma dediğim gibi oldu...

Bazıları www.turkiye.gov.tr 'den alabildiğini iddia ediyordu. Gitmeden bir baksana şifren varsa. Ben denedim becerememiştim.

e devletten sadece askerliğini yapmış olanlar alabiliyor sanırım.

Yaptıysanız e-devletten alın.

ağızlarını kırasım geliyor.

tokatla yere indiresim geliyor benim, ama salt kadınları aşağılayanları değil adaletsizce bir tavır içerisinde olan ve haksızlık yapan, herhangi bir şeyi hakir görerek kendini üstün kıldığı sanrısına kapılan herkesi.

bir de böyle maçlar vs. hakkında "oo tecavüzzzzz", "alman pornosuuu" diyen adamlar da var ya, onları da ekleyelim.

bu insanlarla pek alakadar olmamaya çalışıyorum. şiddet zaten uygulayamam.

insan yerine koyup dikkate almadığım için şiddet isteği uyanmıyor. yüzüne bakınca arkasındaki duvarı görüyorum.

ahan da bundan: upload.wikimedia.org

Gayet hak veriyorum, kadınları ciddiye alanları ikiye kırmak istiyorum. Ha bu arada verdiğin taciz örneğini mahsus mu verdin bilmiyorum mağduriyet yaratmak için ama taciz ayrı şey kadınlara karşı seksist söylemler ayrı. Gidip hiç tanımadığı kadının suratına hiçbir şey yaşanmadan laf söyleyenleri kimse anlamaz. Ama kadın denen iki yüzlü varlık kendini öyle bir yere koymaya çalışıyor ki sanki üstün varlık bana, hiç laf söylenemez, dokunulamaz, istediğini yapabilir.

Kendine sürekli mağduriyet çıkaran, hep haklı olan, bedenini kullanarak bir yerlere gelmeye çalışan, kafası çalışmayıp caka satan, iki kitap okumadan belirli bir konuda bilmişlik yapan kadınlar tabii ki aşağılanmalı. aksini düşünen bir kendine baktırsın.

ay nov kung fu deseydin :)

seksist söylemler yapanlara karşı çıkmak yerine bizzat seksist söylemlerde bulunmalısınız.

kadınlar üstündür. sürekli bunu savunmanız lazım. eşitlik arayışında olduğunuz için binlerce yıldır üstün olduğunuzu ispatlayamadınız. doğada nerde, kimle kim arasında eşitlik var söyleyin bana.

sayın nohut bey, yazmış olduğunuz yazıdaki "kadın" kelimesini çıkarıp yerine "erkek" kelimesini koyun, bakın sırıtmayacak. çünkü neden? yazdıklarınızı yapan hem erkekler hem de kadınlar mevcut. ben de bir kadınım ancak söylediğiniz şekilde davranmıyorum. bir sürü kadın arkadaşım var onlar da öyle davranmıyor. dolayısıyla "kadın" olduğu için böyle yapıyormuş gibi değil de karaktersiz bir "insan" olduğu için böyle yaptığını düşünür ve bu bakış açışıyla bakarsanız daha iyi olacaktır diye düşünüyorum.

@Nohut Bey kafanız çok güzelmiş.

Burada mağduriyet yaratmanın bana avantaj kazandıracağı bir durum yok.
Başkalarının kitap okumamasından dem vurarak tepeden bakmaya harcadığınız enerjinin eser miktarını okuduğunuzu anlamaya harcasanız bir sorun kalmayacak.
Detay vereyim.
Otobüse bindiğimiz sırada dibime girerek beni itti. Önümden yaşlı bir teyze biniyordu ve bunu gördüğü halde itti. Ben de gayet saygılı ve sakin bir şekilde "beklerseniz bineceğim" dedim. Kafa salladı. Sonra da kes sesini dedi.
Burada ittiği kişi erkek olsa "itmesene kardeşim" dese, o da "kes sesini" dese ne olurdu? Bir düşünün.

Bir insanın diğerinden üstün olmasının sebebi cinsiyeti olamaz evet. Ama sırf erkek diye kendini kadından üstün gören hastalıklı zihniyetleri barındırıyor bu toplum. Kastettiğim buydu.

Ayrıca bir erkek bir kadına vücudu güzel diye iş yaptıracak kadar gerizekalıysa bu kadının değil erkeğin problemidir.

Bazı nohut beyinli insanların da, kadınlar mağduriyet edebiyatı yapıyor diye savunma yapıyorlar... Kadın, ne yapsa suçlu, pantolon giyse gene laf yiyor, laf yediğinde itiraz etse, gene suçlu sayılıyor "cazgır orosupu" diye; çünkü türkiye'deki dil erkek dili, bu dildeki ataerkil yapıyı yok etmedikçe bilinçdışında yatan "aşağılık şeytan kadın" imajını maalesef yenemeyeceğiz.

Ayrıca onlarca yıllık feminist metadolojiden haberdar olmadan, gener'dan haberi olmadan bıdı bıdı konuşan tipler de kaynıyor sözlükte. Embesilin teki, gene bu sözlükte eşcinsellerle otistikleri aynı kefede açıklamaya çalışmıştğ. Sözümona, sol kesim bile gedik bu dil konusunda.

Yani alınması gereken yol çok uzun; dil de aşılması gereken en ciddi konulardan. Bu boktan kültürde yaşayan bir erkek olarak, artık akademik çevre dışında gündelik yaşamda da karşılaştığım bütün erkek ve özellikle de kadınları bu sisteme karşı gelmeleri için bireysel ve toplumsal mücadeleye çağrıyorum. Kısacası, böyle, bir cinse dair aşağılamayla karşılaşıldığında aynen taciz gibi, hem erkek hem kadın yahut her neyse, herkes tepki göstermeli.

herşeyin genellemesi yanlış zaten de bunu diyen adamlar zerre mantıkla konuşmuyor. laf olsun diye ya da birilerini aşağılamak için yapıyor.
amaçları doğruyu bulmak, mutlu olmak ya da sorunları çözmek olsaydı tavırları böyle olmazdı zaten.

ama evet kafalarını duvara sürte sürte ateş çıkarasım geliyor.

ya seksizm falan kötü tabii de, ben en çok böyle alanını koruyan köpekler gibi önce diş gösteren, taşı kafasına yediğinde kaçan, arkanı dönüp gitmeye çalıştığında tekrar hırlamaya başlayan tabansızlara tilt oluyorum. kadın veya değil. birinde tramvaydan inerken biri üstüme çıktı aceleyle, "yavaş" dedim "nüoluyouo" dedi, iki kişilermiş, yandaşına güveniyor. benim de arkadan kardeşim indi "abi nüoluonedyobu" dedi. bu saldırgan piçin yüzünde birden bi güller açtı bi tebessümlerle bezendi anlatamam.
bu olayda kadın yok tabii. neden anlattım bilmiyorum.

-mahalle gerçekleri köşesi-
şiddet tabii ki de bir çözüm
-mahalle gerçekleri köşesi-

he amk he mağdur edebiyatı yapıyoz. hepiniz arthur schopenhauersiniz zaten. hatta öyle ki dilenciye para vermemiz bile ezik olmamızdan :/

seksen9, abi schopenhauer okudun mu hiç? Herif cinsiyetçlnin önde gideni, gelmiş kadın hakkı diyen insanlara schopenhauer diyorsun.

bir kere müdahale etmekte geç kaldım, sonradan çok üzüldüm, bundan sonra gecikmem.
fiziksel müdahale eden bir adam değilim, ama başlka türden müdahaleler de önemli.

uzun vadeli düşünerek alışveriş yapacaksın bu durumda. yaz sonu indirimlerinde bi sonraki yaz giyeceğin şeyleri alacaksın, kış için de aynısı. fabrika satış mağazası gibi yerleri de öğrenmen iyi olabilir. mesela mavi jeans'in bayrampaşa'da böyle bir mağazası var, geçen yaz sonunda o sezonun tshirtlerini 5 liraya satıyorlardı. gibi gibi şeyler.

Sorduğuna göre muhakkak +25sin.
15-20 civarı kurtarıyorda sonrasında olmuyor.

Hani kelepir düşürmek istiyorsan internette dolaşman gerekir, bende çok sevmem ama kimi zaman iyi markaların ciddi indirimleri oluyor. Tabi bedenini denk getireceksin vs ben yapamıyorum mesela.

Ama mağazalardan alacak olursan öyle bir şansın yok. Yani ben bulamadım. Dünya para bayılıyorum ama güzel kıyafetler gerçekten. Onun haricinde ucuz mal kendini net bir şekilde gösteriyor.

Lcw ve defactoda da bu tür pantolonlar var. Outlet de gezebilirsin

kadınlar ucuza giyiniyor ama hergün farklı giyiniyor bizle aynı hesaba geliyor. dockers gap zara pantolon gömlek ayakkabı 400-450 tutuyor takım ama uzun süre giyinebiliyorsun. hergün farklı bi kombin giyinme zorunluluğu görmüyorum ben kendimde erkek olarak. bedenlerini öğrenip internetten alışverişe de yönel hafiften.

Bitt pazarları... 25 liraya bir senelik kıyafet alıyorum. Takip etmek, kovalamak lazım ama...

istedigin markada hangi bedenin sana uydugunu biliyorsan internetten cidden ucuza alabilirsin bir ton markayi. Bir de yerli markalara bak daha cok derim cunku dockers filan turkiye'de efsane sacma fiyatlara satiliyor. ayni sey GAP ya da Tommy icin de gecerli.

iyi giyinme anlayışın marka giymek mi?

250 liraya colins'ten 3 tane pantolon alırsın.

lcw, defacto, colins gibi yerlerden alışveriş yapmıyorum artık çünkü kıyafetleri ilk yıkamadan sonra paçavraya dönüyor. (kot pantalonlar hariç)

marka giyinmek umrumda değil açıkçası, kullan at kıyafet giymek istemiyorum sadece.dockers o standardı sağladığı için örnek verdim ama tek renk tişörtlerde erdem'den (marka) giyiniyorum mesela.

duyurudan bile stres akıyor. bu asabilikle kimse seni takmaz. sosyalleşmen için önce yumuşamalısın. sosyalleşmek illa spor, dans değildir. mahallendeki biriyle fırında, markette karşılaştığında ayak üstü sohbet edebilmektir. ya da anneannene, babaannene gidip hal hatır sormaktır. yani burada temel şey insanlarla konuşmak. doktorlar dans kurslarını insanlar olduğu için öneriyor. gidip de enerjini tüket diye değil. bence biraz geveze olman lazım. konuş ki çenen açılsın. çık dışarı işte. tek olmayı öğren. fotoğraf çek falan. öyle ha deyince dağcılık yapılmaz.

Sevgilin olmazsa her zaman yarım kalırsın tam sosyalleşme olmaz.

@hohoya
Dediğim gibi eskiden böyle değildim. Baya bildiğin geveze, eğlenceli, neşeli bi' insandım. Asıl amaç da depresyondan çıkıp bu halime geri dönebilmek. Yine de teşekkürler cevap için

tamam da bu hal öyle uzakta değil, hemen şimdi, şu anda başlayan bir şey. bence güzel kitaplar oku, kendine bir şeyler bul bu hayatta yapacak. sevgililiği çözüm olarak görme ama bu hale gelmende bir sevgili katkısı olabilir. unutma ki çözüm problemin olduğu yerdedir. depresyon sebebi buysa bence bundan uzaklaşma. kolay gelsin.

Aaaa! Aynı ben :) Kız olunca daha kolay olur diye düşünmüştüm sosyal olmayı. Haftasonu çık gel tatil yapalım :P

- cuma gecesi yola çıkıp pazar gecesi dönecek şekilde yolculuk,
- sevgili olmasa bile sevişeceğin birileri olsun, sevişmek insanı rahatlatır, yeniler...
- ne yaparsan yap, bi yolunu bul kısa da olsa yolculuk yap,
- maddi sıkıntın olmasa bile, yazın otel vs yer yerine çadır falan kurup kalacağın tatil yap, güzel çevren olur, boheml, ekolojiye katkısı olan bi tatil yap yani,
- kitap, edebiyat, sinema; bunlarsız hayatın hiç tadı yok,
- yardım kuruluşlarında gönüllü çalışmak güzeldir,
- ve, seni 4-5 ay idare edecek paran varsa, işi bırak. dinlen, kendine gel... esas sorunun çalışma yaşamı gibi görünüyor.

Dans kursuna git tabii ki, yalniz kadinlarin cogunlugu orada, konusur sosyallesirsin. Bir de gencsin, fotografcilik gezilerinde siritmazsin, tip tip insan var.

Yalniz izmirde asosyal olman ilgincmis, ben bile gunubirlik gelince konakta oturup 5-6 arkadas ediniyorum (cok tipsizim de)

aşk örgütlenmektir.

bakın sosyalleşmeyi yani insanlarla etkileşimi baz alarak bir şeye yönelin, muhtemelen öneri bu yönde.
ha fikrim yok benim de gidişatım bu yüzden depresyon olabilir. izlemedeyim.

bornovadaysanız ve spor yapmayı planlıyorsanız yoldaş olurum.

Çalışma saatlerin süper mis. memursun galiba. .Lakin izmir de olup da cumartesi çalışmayan özel sektör yok ..olsa da bana hiç denk gelmiyor galiba. .Şayet özel sektörde calisiyor isen sakin 3 ,4 aylık tatile çıkma..hafta sonu bir kursa gidebilirsin.sevdiğin ilgi alanına

aynı durumdayım şimdi bi motosiklet grubuna katıldım haftasonları denize yüzmeye kuşadasına falan gidiyoruz eğlenceli geçiyor bayaa, gelmek istersen haber et

kürt devletine yerleşirdim.

not: kürt değilim

Zaten her şekilde bölünmüşüz fiili olarak bölünsek ne olur?

Vatan millet sakaryacı değilim ama bölünse üzülmem. O derece hissizleştirildi, sindirildik.

Bölünmeden ziyade eyalet sistemini isterim. Ancak devlet kontrolü zaten yok hiç olmaz güneyde.
Cumhuriyet iyi hoş güzel şey ancak artık modernize olması gerekiyor. Eyalet sistemi kalkınmayı hızlandıracaktır. Örneğin akdeniz de kumarı legal kılarsın.

İstanbul'un yükü de hafifler. Daha orantılı bir şehirleşme başlar.

Abi ne korkuyorsunuz ya?

Ayrıca, şu "bölünme" ifadesinde de ciddi sıkıntı var. Vatan millet sakaryacı kafadan çıkma bir ifade bu...

kürt devletine vatandaş olarak yerleşemiyorsam bile çifte vatandaşlık için zorlardım.

not: kürt hariç bir çok farklı halktan ve kabileden birey var ailemde.

türkiye cumhuriyeti birtakım sikimsonik toplulukların "isteğiyle" bölünebilecek bir ülke değildir. dünya üzerinde onlarca savaşla kazanılmış hiçbir devlet masa üstünde bir şey kaybetmez. türkiye istese bu ülkede ne kürt ne islamcı bırakır. ama artık "çağdaşlaştığımız" için bu insanlara böyle konularda söz hakkı veriyoruz. onlar da buna göz yumduğumuzu zannediyor. iş ciddiye bindiğinde zararlı çıkacaklar her zaman ülkenin bölünmesini isteyenlerdir.

yanıt: bu ülke bölünemez. bunun teklifi anayasaya aykırı bir suçtur.

@hohoya, ne kürt ne islamcı bırakır-ız derken, hangi yönetim sistemiyle yapacaksın-ız bunu? İnsan mı yakacaksın-ız, hayırdır, kaldı mı böyle kafa?

birkaç sene önce sorsan aksini söylerdim ama şimdi fikrim farklı. bölünsün ülke birkaç parçaya. güney istanbul (bak tamamı da değil) bölgesi olarak ayrılalım diğer bölgelere de vize koyalım da kim ne yaparsa yapsın. isteyen istediği yerde gidip yaşasın.

kürt-yobaz-arap ve arapsever-güney istanbul ve boğaza kıyısı olan yerler vs. diye ayrılsın. yozgatın, konyanın, bilmemnerenin yobazlarının benim nasıl yaşayacağıma karar vermesi de çok saçma, benim vergilerimin başka yerlere gitmesi de çok saçma, başka yerlerin kaçağını benim ödemem de çok saçma, sırf 20 yaşına gelip askerlik yapacağım diye elin teröristine kurban gitme ihtimalim olması da çok saçma. kasmayalım hacı.

@ helios

insan yakmak değil güzel kardeşim. bu ülkeyi istemeyenin elinden nüfus kağıdını alıp sınır dışı edersen sorun çıkaran kürt ya da islamcıları, ortadan sorunu kaldırırız diyorum. emin ol avrupa'da bunu yapıyorlar. almanya'da böyle bir istekte bulun, seni bırak almanya'ya balkanlara bile sokmazlar. modern sandığımız avrupalılar kendilerine zarar verecekleri iyi tanır. kafada hiçbir sıkıntı yok. yasal olarak isyan çıkaran kişileri bastırabilirsiniz. bunu nasıl yaptığınız da insafa kalmış. ben burada tüm kürtlerden bahsetmiyorum. benim tanıdığım en iyi insanlardan biri kürttü. ben sadece elinde pkk bayraklarıyla gezen cahil tayfadan bahsediyorum.

bunu isteyen bir çok insan olacaktır.

mesela, konya'da kayseri'de bir şeriat devletine/yönetimine hayir demeyecek coğunluğu cok kolay bulursunuz gibi geliyor bana.

ama, bunlarin bölünmesi ülkeyi refaha götürmez. insanlarin anlamadigi bu bence.

cunku, oylebir cografyada yasiyoruz ki hepimiz birbirimize mecburuz bir yerde.

bizim yaptigimiz, bir cok toplulugun bir arada yasamaya calistigi bir proje.

cumhuriyetin bu topraklarda yasayanlara kazandirdigi en buyuk güzellik budur bence.

o millet, bu kavim degil, hepimiz birlikte bir buyuk turkiye olusturmustuk, bir zamanlar.

...ve o zamanlar, bizlere soylenmisti, rahat birakilmayacagimiz.

direndik, direndik...

ama sonunda, iste boyle sorularin soruldugu bir hale geldik.

cunku, koyu ve etnik milliyetcilik insanlarin cok hosuna gider fakat sonu kandir, olumdur, zulumdur.

ortak degerler degil, farkliliklardir one cikan, cikartilan.

buyuk olsun hepimizin olsun degil, kucuk olsun benim olsun anlayisidir, egemen kilinmaya calisilan.

bakin mesela, neden ab diye birlik var? cunku ortak degerlerde bulusmanin, etnik, ciliz, gunluk farkliliklardan cok daha yararli oldugunu gorduler, goruyorlar.

aksi halde, hala savaslarda, kiyimlarda olacak ulkeler, dunyayi egemenlikleri altinda tutmak icin bir araya geliyorlar.

o yuzden, bolunmeden ziyade, birlikte yasamanin yollarini aramak gerekiyordu zamaninda, fakat olmadi.

muhtemelen, 2023 civarinda, soruda da belirtildigi gibi, en az 3 bolgeli ki ben daha fazlasinin olacagini tahmin ediyorum, bir ulkede yasiyor (veya yasamiyor) olacagiz.

mardin'e gitmek icin vize alacagiz belki...
belki sinirlar kapali olacak denizli'den konya'ya gecerken...
yahut hava sahasi kapali olacak kocaeli'nden antalya'ya giderken de ta yunanistan uzerinden uculacak...
belki bogazlar iki ayri bogaz devleti olacak...

Bölünme olamaz. Götünüzden element uydurmayın.

bence de bölünsün. bize sadece ankara yeter. hatta en az 10 kisi bulan federesini kurabilsin

sylow +9999o9
adamin a. koruz sentepe bebesiyiz.

kürt devletinde kürtlük yapardım
yani:
it gibi ürerdim
kaçak elektrik kullanırdım
terör örgütü kurardım
dil hakkı isterdim
biji serok attila derdim
molotof fabrikası kurardım
aşiret kurup mevzulara girerdim
karı satardım
uyuşturucu satardım
lilililililili

hayır istemiyorum yönetimin değişmesini ve ülkeye komünizm gelmesini istiyorum.

Kanka sen bi başlıkta erkek bi başlıkta kadınsın ya ne iş? Bi bakıyorum namaz niyazı methediyosun, muhafazakar bi kadınım diyosun bi bakıyorum meme capsine banyoluk oldum yazıyosun :)
Cevap: cinsiyetini yazarsan face'de İstanbul'da yaşayıp ev arıyorum yazan bi arkadaşıma bildiririm, belki yakın muhitten bakıyodur.

kontrat yok mu? öyle ha deyince çıkartabiliyo muymuş?

ekleme: meme caps'ine duşa soktun diye yazması, geyik bi qız olmasından. eğlence olsun diye yapıyo. bağyan bu qız, ben biliyom.

:) kadınlar duşa giremiyo mu lolo? ya da duştan çıkıp namaz kılamaz mıyım?
namaz niyaz güzel şeyler sonuçta, yapmıyoz diye sövmek mi lazım. abur cubur yiyen diyetisyenler gibi düşün, ilerde sigara içen doktor olcam mesela.
ben hiç bi zaman muhafazakar bi kadınım demedim ayrıca. benim kadar her şeye açık insan çok azdır.

@compadrito var da evlenecek adama ev stresi yaşatılır mı hiç? aksine yardımcı olmak lazım. kendi değil ailesi baskı yapıyomuş içini boyayalım döşeyelim diye. çirkefe yatmak istemiyorum.

Son kirayı falan vermeden çık. Çirkeflik değil, sen yardımcı oluyorsun maden, o da senin durduk yere düzenini bozduğu için yardımcı olsun.

işin ustasını istiyorsan biraz tuzlu olur yalnız.
Ben 13 sene önce Hüseyin Meşeci diye fevkalade bir diş hekimine gittim kanal tedavileri dolğular köprüler..

anlıyacağın tek de 13 sene ağrısız yaşıyorum.

Kendisi Bakırköy'de ikamet ediyor bir görün istersen ama hatırlatayım tuzludur.

Her hangi bir diş hekimine değil peridontologa gitmen lazım.

Diş macunu için en azından:
Bkz: parodontax

omega 3 tüketmelisin bol bol.

Parodontaxi hicbir dis hekimi onermiyor, dis eti cekilmesi yapiyormus

domates + limon + zeytinyağı + kekik

zeytinyağı + az zeytin ezmesi + siyah zeytin + kekik + tuz

isteğe göre biraz kırmızı pul biber de olur

biber salcasi
domates salcasi
pul biber
kekik
zeytinyagi
rendelenmis limon ķabugu
nar eksisi kat karistir

üstüne kekik serpip ekmeği bana bana mmmm nasıl canım istedi.

ozellikle yaz kahvaltilari icin bicilmis kaftan zeytinyagi

domates ve salataliklari sogus ya da dilim dilim dogra. mumkunse domateslerin kabugunu soy
uzerine kekik ve zeytinyagi

peaceandloveinthekitchen.com

kızartılıp sarmısak sürülmüş ekmek üstüne küp kesilmiş domates+taze fesleğen+zeytinyağı+tuz karışımı. oh mis

yemek zorunda olduğunu düşünme.

tereyağı zeytinyağı'ndan daha faydalı. bununla birlikte bir şekilde yağı gıdalarla elde ediyoruz. tabi vejeteryan falan değilsen. özellikle yağ yemene gerek olmaz.

peynirin üzerine damlat baharatla

7 türlü baharat var kahvaltılık onlara karıştır

domates kekik peynir bir kaç baharat ile karıştır.

acılı ezme yap ama yağ olarak zeytinyağını kullan

tulum peynirini içine atabilirsin

"zahter" isimli zeytinyağla birlikte tüketilen bir karışım var, onu bir araştır.

Zeytinyağı salatayla, tereyağı yumurta pişirirken olabilir. Domates rendesi yapıyor bizimkiler. Ben onun içine parça parça tereyağı bandırıp, yutuyorum. O da güzel.

Lcd ekrandan bakar ken hem fotografi iyi goremiyorum, hem de daha cok titretiyorum makineyi.

lcd güneşte parlıyor, ve daha yavaş netliyor.

optik bir alandan fotoğrafı görmekle dijital bir ekran aracılığıyla fotoğrafı görmek çok farklıdır... vizör tam olarak lens açısını vermese de, vizörden çektiğim şeyi görmek beni çektiğim şeye yaklaştırıyor. lcd ekrandan bakmak benim için yabancılaşma yaşatıyor. hem de teknik olarak optik vizör görüntüyü hemen her zaman veriyor, güneşte vs parlama olmuyor.

ayrıca, lcd ekran renk açısından aldatabiliyor. lcd'deki neyse ekrandaki aynen olmuyor... ayrıca vizörden bakmak benim için eski bir alışkanlık.

alışkanlığa bağlı olabilir ama dslr'lar için somut bir farkı var: odak hızı.

Eğer otomatik odak kullanıyorsan vizördeyken şak diye odaklıyor, live view modundayken çok daha uzun sürüyor odak ileri-geri gidip doğru konumu buluyor. Açıklaması tam neydi hatırlamıyorum ama optik vizör olduğu için vizördeyken tüm işlemci odaklamaya ayrılıyor, diğerinde ekranla da uğraşıyor daha çok veri oluyor gibi bir şeydi.

vizör birebir görüntü verir ve gecikme olmaz.

tripod ile sabit bir obje çekeceksem lcd ekrandan bakarım ancak bunun dışındaki kullanımların hepsinde optik vizör tercihimdir.

1. vizorden bakarak cekmek daha stabil. 3 noktadan makineye temas etmis oluyorsunuz.
2. gunesli havada ekrani gormek zor olabiliyor.

elektronik vizorlu bir makinede temel sebepler bunlar
optik vizor vs. LV dersen baska nedenler de var tabi.

Cevaplar için sağolun. Benim makine de optik vizör olsaydı keşke. Öyle olmayınca anlayamamışım vizörün kıymetini.

vizorden bakarken gunes isigindan etkilenmedigin icin daha iyi isler cikartabilirsin.

burada mama africa demiyor değil mi? oy dağlar diyorsa ben gidip öleyim.

www.youtube.com ?

www.youtube.com

değil değil

Alakası olmadığını düşünüyorum.

vitamin b12 desteği alabilirsin. tabletler kabız yapar ama direkt kalçadan olanları altı aya normal seviyeye çıkarır. tabi eksikliğin falan varsa ya da oluşmuşsa. onun haricinde o iş öyle olmuyor. sen haftalar önce üretilmiş spermleri atıyorsun. yani olay anında pek bir üretim olmuyor bildiğim kadarıyla. ergen falan değilsen kız arkadaş bul, yavaştan yürü.

mastürbasyon ile ilgisi yok.

Evet mastürbasyon unutkanlık ve dikkat dağınıklığı yapıyor. Bazı zamanlar günde 6-7 posta yapıyorum pharmaton kullandığım halde korkunç bir unutkanlığım oluyor.. Hafta iki kez yeterli fazla aşma, bol bol meyve ye abur cubura kaçma.

mastürbasyonla alakası, görsel olarak pornografik imgelerin zihnini meşgul etmesi olabilir... yani evet, bence mastürbasyonla alakası var eğer her seferinde porno izleyerek yapıyorsan bunu...
çözümün ne olduğunu bilmiyorum. düşünerek mastürbasyon yap, yahut seviş işte en güzeli...

alakası var. alakası yok diyenleri sallama. masturbasyonun bir çok şeyle alakası var. yorgunluk, hafıza, boşalma vs.

doldurdum.

Ben de doldurdum, bayan değil kadın deyip ortalığı karistirmayacagim ama gerçekten yanlış bir kullanım buradaki.

Doldurdum ama bayana gıcık oldum, söylemeliyim.

Bayan/bay. Kadın/erkek +1

ayrıca bazı sorularda birden fazla şık seçebilmek iyi olurdu. Süt ihtiyacınızı nereden karşılıyorsunuz, hangi marka kısmında vs.

doldurdum.

doldurdum.

dn: bayan diye bir cinsiyet yok yalnız, akademik bir çevredesiniz, düzeltin dilerseniz.

doldurdum.

doldurdum ama belirli bir marka tercihim yok aslında. o an keyfime göre rastgele bir şey alıyorum. o yüzden birden fazla seçeneği seçebilsek güzel olur.

Done..
Sondaki soruya "Eğer" eklemek iyi olabilir..

Doldurdum...süt tüketme nedeni keşke coktan seçmeli olaydi. Süt banyosu yapıyorum diye cevap gelirse haberimiz olsun merak ettim.

bence şehir olarak seç. diğer türlüsü çok bir şey farketmeyecek zaten.

üniversiteye girdikten sonra dersleri kolayca geçip bitirmek önem kazanıyor. o yüzden geçme notu falan hangisinde düşükse onu seç. öğrenci memnuniyetini araştır. bildiğim kadarıyla ankara üniv.de geçme notu 70. egede ise 60

Sadece şehir düşünüp üniversite seçmek diye bi kafa yok... Ankara çok daha iyi eğitim olarak.

Filoloji okuyup ne yapacaksın yahu?

@fengari
Hem TS-TM'de pek iyi değilim (gerçi TS 19 bin) hem de Edebiyat ilgi alanım. Yani pek seçeneğim kalmıyor. Tercümanlıklara yetmiyor malesef.

ayrıca dtcf gibi bir bok çukurunun içinde ne kadar iyi eğitim alabilirsin, onu da göz önünde bulundur. ege(edb fakültesi) içindeki pkklı populasyonuna rağmen kısmen daha rahattır, kavgası dövüşü, satırı sopası pek olmaz. ayrıca bornova öğrenci için biçilmiş kaftandır, sosyal açıdan çok daha rahat olursun. erasmus falan da düşünüyorsan, bu iş için en iyisi ege'dir. son olarak da izmir diyip susuyorum.

şehir mevzusunu biraz açma ihtiyacı hissettim, kolay gelsin.

Ben üniv sınavına gireli 100 yıl oldu, o yüzden hangi alandan ne yazılır hatırlamıyorum. Diğer şeçeneklerin nedir?

@fengari
TS'den tarih ve edebiyat yazabilirim, çoğuna girerim rahat. Fakat tarih çok ezber gerektiriyor ve ben pek başarılı değilim ezberde.

@el portero

Sözlük'te Ege İDE başlığına baktım da eğitimden yakınılmış. DTCF'de eğitim daha iyi Ege'de ortam galiba. Ank.'da Latince de seçilebiliyormuş üçüncü dönem, Ege'de de Sci-Fi ve Fantastik ed. varmış.

Çok kararsız kaldım.

ege Ake mezunu olarak, ege ide'den çok arkadaşım var. iyi kötü ortamı da biliyorum.

abartıldığı kadar kötü değil eğitimi,bu tür bölümler hayata bakışını değiştirir,genel kültür katar her şeyden önce.

kampüs olayına değinilmiş sonuna kadar katılıyorum.

ide'nin acayip bir erasmus ağı'da var,isteyip de gidemeyen olmuyordu öyle söyliyim. bizim bölümün okul anlaşmaları idenin yarısı gibi bir şeydi her sene 15-20 kişiden 2-3 kişi gidemiyordu erasmusa-onlar da mülakatta ağlayıp tribe girenler falan- düşün artık ide kaç kişi gönderiyor.

ayrıca şehir olayı da önemsiz bir faktör değil, izmir vs ankara da yap.

evet 3 olması lazım; negzel oyunlardı yahu eskiler :/

tomb raider 2 olması lazım.

malikaneli uşaklı olan 2
sulu yer 3 olması lazım

2 kesin bilgi.

malikaneli olan yağmur ormanında mı başlıyordu peki?

internetten aratınca malikane hem 2 de hemde 3 te çıkıyor :(

aynen.

bak bu 3 malikaneli www.youtube.com
başı da bu www.youtube.com

hahaha ben o hizmetçiyi buzdolabı gibi olan odaya kilitliyordum.

2 oyunda da malikine varmış

2 Venedik'te başlıyor
3 yağmur ormanlarında

Ben iki oyunu harmanlamışım :)

olm ne güzel oyundu lan bu ikisi de. :)

Bence en kralı 4'tür. Hastasıyım 4'ün. Hatta baştan başlayıp bir daha oynayacağım yakın zamanda.

çok üzüldüm ulan. :(

indirim alt tarafı 10'ar lira, atla deve değil.

@zgrydn, kira, faturalar falan birikince önemli oluyor o on lira... ama dediğin gibi gene de...

ne yaptın hacu, tez mi yazdın?

hemen yolculuğa çık. hem yaptığın işi özlersin, hem yolculuk her halükarda iyidir. birileriyle karşılaşırsın, tanışırsın, bir şeyler olur falan...

the grand budapest hotel ben izlemedim ama çok övdüler izle bari. gülmek istersen kardeş payına başlayabilirsin. romantik ama farklı teknolojik bir şey istersen her ü izleyebilirsin.

oyun istersen Watch Dogs çıktı daha yeni person of interest konulu oynayabilirsin.

ayrıca helios +1

Adı tez olmayan bir tez. Evet. Dersler de vardı bir yandan.

Yolculuğa pazartesi çıkıyorum ama arkadaşlarımın yanına gidiyorum. Erik rakısı ve votka ayırmışlar bana. Şu anda sıkıntıdan flac arşivimi apple lossless formatına çeviriyorum öyle diyeyim.

Yolculuk şu anda zor. Şu bir aylık son işten gelen parayla belki...

Film konusunda biraz kılım aslında. Gerçek olamayacak olayları içeren filmleri seviyorum. Bilimkurgu mesela...

John Carter'a ne dersiniz?

Watch dogs oyna

Mac OS X'de yokmuş sanırım.

madem bilimkurgu seviyorsun, dün "Edge of Tomorrow"a gittim tavsiye edebilirim. Çok iyi diyemem ama kafa dağıtmak için yeterli bence. Çok sorgulamazsan gidişat tatmin ediyor.

kışın vapurlar iptal oluyor, aklında olsun

Ya ne kadar ödersin bilmiyorum ama nolur taşın. Allahım dünyanın en güzel şeyi olsa gerek sonbaharı, kışı adada yaşamak! Taşınırsan kasımda beni rakı-balığa çağır.

İptal olacak bir gün iki gün değil mi? Uzun süreli olmaz herhalde?

o 1-2 gün işe gitmemek senin ya da patronun için sorun olmazsa taşın tabi

adada yaşanmaz aga.

Neden aga?

arabaya atlayıp bir yere gezeyim gideyim desen, sıkıntı. Vapur yolu gözleyip duracaksın. Ben rahat edemem şahsen. Çok bağlayıcı duruyor. Genç işi değil :D

Ruhum yaşlı benim. Nefret ederim arabayla gezmekten :)

vallahi, öyle güzel fikir ki abi... böyle bir imkanın varsa kesin taşın. her şey çok durağan gelir adada, şehre geçip gitmek de bir acayip gelir. böyle bir bağlanma, bir kopma falan... sırf romantik insan toplarsın etrafına.

Benim de ileri dönük planlarımda adada yaşamak var, durma yap derim.

aynı şeyi bugün ev arkadaşımla konuştuk. iptal durumlarını bilemiyorum da, mavi marmara'nın oldukça sık seferleri var

bizim burada yazici var. her gun yarislar baslamadan buyukada'dan buraya (burasi dedigim kabatas'tan sonra trafige gore min. 15dk) geliyor. yine bizim bir abi var emekli olduktan sonra oraya tasindi. o da usenmeden hemen hemen her gun geliyor. yalnizca yazlari orada gecirenler de oluyor. mesela iki arkadasin aileden evi var orada, onlar oyle yapiyorlar. yasanir yani. kisin konser-mac donusu falan sikinti olabilir. vapurlar 11'e kadardi kisin (diger ulasim yontemlerini bilmiyorum). bir de tatillerde gereksiz bir kalabalik oluyor. ama ona da katlanilir. benim imkanim olsa bir saniye durmazdim.

e: depremi sittir et. olunce olmus olacaksin. o sirada bunu dusunecek firsatin olmaz. bir de gecen sene bizim yazici sabah gelmisti. aksam vapurlar iptal olmustu. donememisti, kalacak yer ariyordu. bu gibi durumlari da hesaba katmak gerek. ben kendi penceremden bakinca deniz taksisi pahali diye binemezdim. kisin ya bir arkadasta kalirdim ya da annemlerde. yazin o kadar sorun olmaz yine sokaklarda halledilir bir sekilde de kisin bir kapi sart.

sık hastalanıyorsan mantıklı olmaz. adada tam teşekküllü bir hastane yok.

kalbin git diyorsa git, gitme diyen beynini sikiyi. kalbin mutlu olunca 10 sene sonra keşke demezsin en azından. önce dene baktın olmadı kiracı olduktan istanbuldaki tüm evler senin

senelik kiralarsan bilidigim kadariyla oldukca makul bi kira verirsin.
sessiz sakin (gerci yazin baya kalabalik olur ama yine de trafik yok, onun sakinligi olur) yesillikler icinde huzurlu bir yasam surersin. ama gece hayatin varsa biraz zor. son vapur gece 12de mi, 1de mi ne. yani surekli vapura bagimli olmak sana zor gelmiyosa bence guzel fikir.

vapurlar iptal olmuyor kış tarifesine geçiyor.
adadaki evlerin hepsinde doğalgaz yok, ozellikle eski yapılmış evlerde. ısınma konusuna dikkat edin elektrikli sobaya kalmayın.
heybeli buyukada yaz kıs yasayan nufusu fazla olan adalardan.

gece geç donme durumlarında ise en kotu deniz taksisi kullanabilirsin. kısın bildiğim kadarıyla 11'e kalmadan bitiyordu vapurlar.
tabi bir de motorlar var bundan ayrı.

seni en cok etkileyecek şey hava muhalefetinden dolayı iptal olan seferler. olur da eve donemedigin bir durum olursa ana karada kalabilecek bir kapın olsun.

Beklenen istanbul depremi vardı? onu düşünddün mü?

Adada ne olacak ki depremde? İstanbul'da her yer perişan olur.

Fay direkt adalar fayi ya o acidan soylediler zannnederim.

15 cm uzatip kirmiziya boyamistim. firsatim olsa yine yaparim. aldirma millete sen.

senin hoşuna gidiyorsa kalsın hocam.
güzel şey sakal.

senelerdir sakalla geziyorum ben de...

2 senedir sakalım uzun, kesme gibi bir düşüncem yok. Sakal dünyanın en güzel şeyi. Seviyorsan, temizliğini bakımını ihmal etmiyorsan ve kesme mecburiyetin yoksa uzat. Sakal iyidir.

sakal iyidir de o yasta o kilo ne oyle?

ben de 174 um, kilom 72-73 ama bana fazla geliyor gibi ara sira tribe giriyorum. yasimda senin kadar genc degil.

bir saglik problemin yoksa zayiflamaya gayret et.

herkes sakal bıraksın lütfen kesmeyin!

aldırma hocam kimseye, ne yapsan bulurlar bi kılıf zaten boşver. ben de uzatmıştım bi ton laf ettiler de umrumda olmadı. çeneyi epey uzatmıştım. şimdi yine uzun komple kirli sakal, ben de kesmeyi düşünmüyorum bir süre daha.

tabi ki kesmeli.
gerçek centilmenler asla sakal bırakmaz ;)

seyrek çıkmıyorsa sakal her türlü güzeldir. 1.89 boy 70 kilo omuza kadar saç ve 10 santimin üzerinde sakalla takılmışlığım var gayet de memnundum

8 aylık sakalla staja gittim ben :) sonra öğretmen odasından kovdu, bağırdı, çağırdı. Ben de kestim.

Bırak aga, sakal güzel bir şey :)

yıllık izinde biraz uzatabileceğiz diye bütün yıl hayalini kuruyoruz. manyak mısın? kesme.

vaktim varsa hepsine vakit ayırıyorum. işime yarasın, yaramasın dağıtılan tüm broşürleri alıyorum. istediğimden değil. o çocukların elindeki kağıtlar bitsin diye.

Bir sokak anketcisine numarami vermisligim var, ama en ufak bir hoslanti bile olmamisti, cok israr ettigi icin ve hayir diyemedigim icin vermistim. Sonra da hicbir arayisinda acmadim, vazgecti zaten.

Artik daha iyi durumdayim, en bastan hayir diyebiliyorum ksjdja

sen ne şeker, ne güzel bir insanmışsın ya...

bu arada, o insanları kırmayıp, çok teşekkürler uygun değilim filan diyip geçsen de yeterli olur. gün içerisinde çok kaba saba insanlarla karşılaşıyorlar maalesef.

anketçiyle göz göze geldiğimde hızlı hızlı yürümeye başlıyorum. soru sorabilir miyiz dediğinde 'acelem var, kusura bakmayın' diyorum.

hiç biri bana teklif etmediği için daha önce böyle bi tecrübem olmadı. herhalde tipim anket yapmaya pek müsait değil

Geçenlerde okulda oturuyordum. Adamın biri geldi elinde kağıtlarla, her zamanki gibi kredi kartı satmaya çalışan biri sandım. "Kullanmıyorum" dedim adama, anket diyince sıcak karşıladım tabi adamı.

10-15 dakika sürdü anket. Bir anket daha yapmak istedi, seve seve onu da yaptık. Sonra dedi ki "yalnız sorarlarsa bu anketi evde bilgisayar ile yaptık" dedi. Aradılar, seve seve yalan söyledim.

Düşünsene, bir adam senin sayende para kazanıyor. Bu beni mutlu edlyor.

anketçilerden kaçanları anlayamıyorum, 5 dk dışında ne kaybedeceksiniz?
anketörlük yapan arkadaşlarım da olduğu için kim anket yapmak isterse, vaktim kısıtlı olsa bile kabul ediyorum. hem düşüncelerimin bir yerlerde değerlendirilmesi hem de anketörlerin para kazanmasını sağlamak güzel bir duygu.

Yok, ben de aynıyım. Hatta en son iyice hayır diyemeyerek 500 tl'lik bir anlaşmaya imza attım birkaç yıl önce, o zaman arada kendi kendime dur demeye başladım. Elimde bir milyon tane kitap ayıracı ve gazete var. ARtık yanımda taşıyorum. Hangisinin diğerinden çıkarsa göstereyim diye.

ya bu empati olayı.

ben broşür dağıtana kadar dağıtanlardan broşür almıyordum. şimdi en azından kendi üstüme düşeni yerine getiriyorum.

barlarda, cafelerde kati suretle bahşiş bırakmazdım. 15 gün barda çalıştım, tövbe ettim o ortama. şimdi ne zaman gitsem hiç yoksa bir iki lira bahşiş bırakıyorum.

yani o konuma düşmedikçe pek umursamıyor insanlar. yaptığın kötü bir şey değil. iyi bir şey.

okurken ben de anketörlük yaptığım için işim olsa bile durur cevaplarım.

bunun bir de broşür olayı var. mesela bazıları ufak kartlar falan satıyorlar güya engelliler için ama asla emin olamayacağımız bir de reklam tanıtım broşürü dağıtanlar var mesela ben broşürleri hep alırım çünkü adamın günlük kotasını bitirmesi lazım alıp atıyorum zaten bana bir zararı olmuyor ama eğer kart falan satan biriyse de ha yok yok deyip devam ediyorum adamın biri bi kere zorla elime tutuşturmaya çalıştı inatla tutmadım yere düştü böylelerine her şey müstahak uyuz oluyorum.

anket hazırlanması gerçekten zor bir iş,
bunu bildiğimden dolayı vaktim varsa, acil durumum yoksa, mutlaka yardımcı olmaya çalışıyorum.
kim bilir benim düşüncelerimle, hangi hipotezler doğrulanacak ya da yanlışlanacak eheyy...
bir de onun bağımlı, bağımsız değişkenleri var ki, sorma gitsin... :)

ben sevmiyorum.

yeşil, turuncu forma giymiş hiçbir anketçiyi sevmiyorum, zamanınız var mı demeden olayı anlatmaya başlayan anketçiyi de sevmiyorum, illa cevap vermek zorundaymışım gibi yanımda yürüyerek bana soru sormalarını da sevmiyorum, ek olarak elindeki şeyi önüme uzatıp alınca da "o yalnız 5 lira" dediklerinde ağız burun girişesim geliyor.

bi ara da kredi kartı satmaya çalışan (hem de kampüste) bi kıza "istemiyorum yeterince var kredi kartım" dediğimde sanki küfür etmişim gibi bakmıştı bana.

ama başka bi kız da, içinde olduğu durumu anlattı ve sırf kıza yardımım dokunsun diye kredi kartı başvurusu yaptırıp sonra da kapattırdım.

Soru cevaplarım da iş tatmaya koklamaya gelince kendimi ağırdan satar, Nuri alçıya selam ederim.

Vaktim varsa yaparım. yoksa "çok teşekkür ederim, acelem var" filan derim. bu söz karşısında istisnasız hepsi "ahh, iyi günlerr, keşke herkes sizin gibi olsa" demiştir. yazık kim bilir ne zulüm görüyorlarsa.

Aileyle kal.gereksiz masraf olur.
Nıt bunları ailenin seni sıkmadığını düşünerek yazdım.

ikisinin de avantaj ve dezavantajları var...

ama, hani yaşın 28, bu konuda böyle bir kararsız gibisin... o yüzden aile evinde kalıver sen. şehir dışına çıkma durumun varsa, o zaman çıkarsın ayrı eve. (önceden çıktın mı, ayrı evde yaşadın mı vs bilmeden yazıyorum. zira bunlar da önemli etkenler...)

ancak ben olsam, ailemi çok sevmeme rağmen çıkardım açıkçası. birikimi vs de önemsemeden.

Aklına gelir olduysa çık eve. Aklında kalır yoksa. Bir de aile evinden evleneceğin zaman çıkacak olursan neden yapmadım bunu diyebilirsin.

Eğer ailenle sıkıntın yoksa şu devlete bir kuruş fazladan elektrik-su-doğalgaz parası verme, ailenle otur birikim yap.
Kursa mı gidersin o parayla, araba mı alırsın, çantanı alıp gezer misin orası senin bileceğin iş.

Rahatın yerindeyse bozma.

Ailenizde bir sorun yoksa, size karismiyorlarsa 1-2 sene daha kalip birikim yapin bence de. Ustelik aile evinde her sey cok daha rahat oluyor.

Ayrı yaşantının ve kendi evini çekip çevirme tecrübesinin faydalarını görürsün. Mesela evlenirsen her şeyi karından beklemezsin. Bişeyleri yapmayı öğrenirsin.

Bulaşık yıkamaktan bahsetmiyorum sadece. Banyo küvetini ciflemek. Dolapta çürümüş meyveyi kusmadan çöpe atabilmek, sonrasında dolabı silmek. Ocağın arkasındaki duvarın zamanla yağlandığını görmek. Gecikmiş fatura borcu yüzünden kapatılan doğalgazı kışın gece 3'te açtırmak için doğalgaz şirketiyle kavga etmek. Elektrik kablolarını onarmak. Klima taktırırken hangi duvarın delineceğine karar vermek, oradan elektrik kablosu geçiyor mu korkusu yaşamak. Camları sildirmek için kadın tutmak, o kadını hiç kimseyi tanımadığın bir şehirde nasıl bulacağını düşünmek. Eve misafir geleceği zaman ev sahibinin rahatsızlık çıkaracağı tipler olursa nasıl baş edeceğini planlamak. Her gece kapıyı kilitlemek. Evden çıkarken ocağı kapatmak. Nevresim yıkama vaktini geçirince kendinden tiksinmek. Kira ödemek. Aidat borcunu geciktirmek.

27 yaşımda eve çıktım. Meğer her şey yeni başlıyormuş. Bunların hepsini evlilikle ve ailelerle uğraşırken öğrenmek istemezsin. Önceden öğren, ileride kendi yaşamını tekrar kurarken bir sürü eğitimin olur.

Üç beş kuruş biriktirmek ile kıyaslanamaz bile bu hayat tecrübesi.

Daha önce öğrenci olarak gerek yurtta gerekse evde bekar hayatı yaşadım. Zaten okulu bitirdim, bir sene çalıştım, askere gittim ve daha şubat ayında geldim. Hayatımı okul sonrası yeni düzene sokuyorum sayılır.

Ailemin karıştığı ettiği yok. Ama artık kendim olmalıyım, ayaklarım tam olarak yere basmalı diyorum. Şeytan dürtüyor işte.

Başka şehre gitme gibi bir durumum da yok. Başka şehirde olsaydım ev tutmak zorunda kalacaktım ve o zaman düşünmeyecektim diye öyle yazdım. Şu an ailemle aynı şehirdeyim diye ailemle kalmak zorunda mıyım diye sorup duruyorum kendime..

ailen karışmıyorsa sana, o zaman rahat batıyor...
git tut bir ev, kira, elektrik, su, ısınma, temizlik, yemek, alışveriş, çamaşır, bulaşık vs...
ayrı eve çıkmak hele de bir erkeğin çıkması başlı başına sorun.

"hele de bir erkeğin çıkması başlı başına sorun"
işte böyle düşününce evliliğe kadar bekliyor erkekler. sonra "ev, kira, elektrik, su, ısınma, temizlik, yemek, alışveriş, çamaşır, bulaşık" olaylarını bilmediği veya üşendiği için kadından bekliyor. o da bilmiyorsa zaten sıçtınız da, biliyorsa da hep ondan beklemeye başlayacağın için sıkıntı. "Ben de yaparım ondan beklemem" diyorsan önceden tecrübe edeceksin, olay yerinde öğrenmeye çalışmak büyük rezillik, hatta evde tatsızlık ve kavga sebebi bile olabilir.

Ev işleri konusunda pek sıkıntı yaşamam. Mutfakta iddialıyımdır zaten :) Evin her tarafını hypolarla silmem ama evi temiz tutarım. Öyle bulaşık falan birikip durmaz.

Öğrenci evindeyken böyleydi. Kimse zaten doğru düzgün inanmazdı bizim evin öğrenci evi olduğuna.

çık derim, derdi tasayı gör, ütünü yemeğini kendin yap aile evinden azcık uzakda olsun hatta zırt pırt aa oğlum aç kalmasın evini toplayayım diye annen gelmesin yanına.

şimdi sıhatlisin ailende öyledir, bir bok olduğunda yine yanında olurlar ama bazı problemleri kendin çözmeyi öğrenmelisin bence. 35 yaşına gelip bir gün bile yemek yapmadan birden ailenden ayrılmak zorunda kalırsan acayip bocalarsın depresyona girersin vs. en temizi çık ayrı eve (gelirin yetiyorsa tabii)

cube slam geldi aklıma. aradığın böyle bir şey mi bilmiyorum ama.

warzone tower defense

abiler ablalar,
şu defence oyunları beni daha çok geriyor yahu? hele bir de proje filan yazıyorken o oyunu oynamak iyice çılgınlık.

cube slam iyiymiş bu arada.

www.ferryhalim.com

zenginlik anılarını sorarsan anı olarak daha cok bilgi gelebilir.

jamswety abicim ya herkes mi zengin :D

açlıktan ölmek üzereyken 250 bin'e çeyrek tost almıştım bir kere. onun da cebimde kalan son para olduğunu fark etmeyip eve yürüyerek dönmüştüm.

şuan arkadaşımdan 1 lira istedim bir püskevit aldım ki sabaha kadar karnım acıkmasın diye. yarın allah kerim.

illa ki vardır hacı aklımda değil çok beteri olmadı sanırım ama parasızlıktan sevgilimle buluşamadığım olmuştur eskilerden

gectigimiz yaz bir gun is bankasinin atm'leri calismaz olmustu, is bankasi kartları pos makinelerinde gecmiyordu. cebimizde de 10-15 lira vardi. kiz arkadasimla ziraat bankasi'na gittik, bakiyeye baktik, sonra kalan 1.73, 1.85 gibi kusuratlari tansas'ta pos makinesinden gücün çektirip marmara gold almistik 4 tane.

ayın son 3-4 günü,cüzdanda var 5 tl. arkadaşım dedi ki (birlikte kalıyorduk o zaman) 5 tl verebilir misin akbilimi dolduracağım. çok zor durumdayım, kadıköy'e gitmem gerek vs.vs.vs. bugün çekeceğim zaten sana para akşam veririm. o an verdim.. sonra düşündüm benim de akbil boş, evden kıpırdayamam. neyse kız akşam gelecek, bekliyorum. gelmedi. sevgilim diyor buluşalım yok diyorum biraz keyifsizim. ertesi gün, diyorum ben bugün dinleneyim.
o gün takı tuku kutularının içinden 5 kuruşlardan 10 kuruşlardan topladım 1 lira çıktı. 1,5 litre su aldım. 3 gün onu içtim. sonra tabi erkek arkadaşım gel dedi ben seni bugün yemeğe götüreceğim azıcık et yedireyim sana. gittiğimiz yerde benim birlikte kaldığım kız ve sevgilisini gördük. donatmışlar masayı. baya keyifliler. o an acayip fakir hissetmiştim kendimi. üç günün ağırlığı zaten. öyle işte.

Fukaralıktan akbil yükleyecek param yoktu, akbili iade edip 6 lira alıyodun o zaman depozito gibi. O parayla eve gitmiştim ;'(

babam iflas etmiş ben daha 4-5 yaşındaymışım.sokakta balon görmüşüm baya da istemişim niye şımarıklık yaptıysam :( babam cebini karıştırmış ve simdinin parasıyla 50 kuruş gibi bişey, 50 kuruşu bile yokmuş.annem babamı ilk ve son kez ağlarken görmüş o gece.duygulandım ben de şimdi anlatırken :(

Arkadaşımdan hatıra diye uzun süredir cüzdanımda sakladığım 20 euro'yu bozdurup yemek yedimdi.

Cebimde 50 kuruş olduğu zaman okula 3 gün boyunca yürümüştüm, tabi eve de. (Darphane-Beyazıt)

Bir keresinde kız arkadaşımla parasız gezerken, normalde para olmadığını bildiğim iş bankası kartımı atm ye daldırdım ve içinde 30 tl olduğunu farkedince havalara uçmuştuk. Karnımız doymuştu.

Lisede kaç kızla parasızlıktan çıkamadım hatırlamıyorum bile..

Domates alırken gecen gün, yeşil sapları mi kocanları mi ne olur ya, onlari temizleyip öyle tarttim ki tartarken daha hafif gelsin. Vay mk iyice boka batmisim.

okulda girmem gereken 2 ders var ve 2 saat boşluk var aralarında. param olmadığı gibi evde de ekmek bile yok. yani okulda geçireceğim 5 saat içerisinde bir şey yemezsem bayılırım heralde. sonra aklıma hala pişman olduğum bir fikir geldi. evde, avrupayı gezerken biriktirdiğim drahmi, forint, kron vs bozuk paralar vardı. bizim okulda da abur cubur veren otomatlardan var. lan dedim o alet en fazla boyutunu anlayıp ona göre anlıyordur kaç tl attığını. ben de o paraları deneyerek aletten tutku almayı başarmıştım. 20 çek kronunu 1 tl mi ne sanmıştı. peh..

numuneden etimesguta yürümek.

kız erkek toplu pikniğe gitmiştik. tüm parayı savurduk , en son içkide aldı arkadaşlar benden para istediler ben de verdim. 0 kaldı. yağmur yağdı üstü kapalı yeri kiralamıştık ona verceğimiz parayı unuttum.parayı veremedik en çok ben utandım sevdiğim kızda oradaydı :D
gitmeden öncede en yakın arkadaşım al şu 50yi lazım olur demişti boşver moruk demiştim :)

babam aylik akbil alayim diye para veriyordu lisedeyken. ilk ve son ay okula fazla gitmiyorum diye yuruyerek geliyordum eve (nisantasi-ortakoy arasi). artan parayla da muzik cd'si filan aliyordum. babamin yine issiz oldugu bir donem olmustu ortaokuldayken. kiz arkadasim oduyordu hesaplari. liseden once dersler iyiydi, dersanemizi kendimiz kazanip gidiyorduk da lisede dersaneye de gidemedik. liseden sonra para kazanmaya basladim, ondan sonra isteyip de yapamadigimiz seyler olmustur, ama fakirlik cektim dersem fakirlik cekenlere ayip etmis olurum.

liseye kadar babamdan neredeyse hiç harçlık almadım. lisedeyken haftalık harçlığım 5 milyon liraydı. bunun 2 milyon lirası yol parasına giderdi, geri kalan 3 lirayla 3 defa simit-çay alma şansım vardı. kardeşlerimse 5 lira harçlık alabildiğim için beni kıskanırdı.
markete aylık alışveriş yapmaya gittiğimiz zaman tek bir çikolata, cips vs alma hakkımız oluyordu. bazen bir şeyi canım çok isterdi gidip babama sorardım bunu da alsam olur mu diye. hiç alma demezdi.
ilkokuldayken bir uzaktan kumandalı araba yarışı gibi bir oyuncak vardı. 800 bin liraydı fiyatı. ne heves etmiştim. hala fiyatını da o an düşündüklerimi de hatırlarım.
zengin değildik belki ama çok fakir de değildik yine de çok şükür. yine orta okuldayken eve bir gün kerhane tatlısı denen tatlıyla geldiğimde ağlamıştı babam. çocukken canı çekmiş, alamamış. benim elimde görünce koskoca adam ağladı. o ağladı, ben şükrettim.
şimdi istediğim her şeye ulaşabilecek bir seviyedeyim çok şükür. ve bunun için allah'a şükretmediğim tek bir gün bile yok. çok şükür.

Isınmak için odun çaldım.

Londra'daydım, param yavaş yavaş tükenmek üzereydi, gurur yapıp evdekilerden de istemiyorum. Tesco, Sainsbury's gibi marketlerden alışveriş hak getire, kaldığım yerden yürüyerek 30-40 dakika uzaklıktaki 99p (bilmeyenler için: ne alırsan 99pence) denen ucuzluk marketinden alışveriş yapıyorum. Bir gün gittim kampanya mı ne varmış meyve suyunda. 1 litrelik meyve sularından 4 tane alırsan 99p. Önce dedim 8 kutu alayım lan şunlardan. Sonra dedim 12 kutu olsun, sktret 16 alayım su niyetine içerim her gün, zaten yaz günü. Bir daha git gel olmaz, 2 saate kalmaz fakirler üşüşür bitirir stokları. 16 kutu meyve suyu ile marketten çıktım. Normalde insan kasiyerden falan utanır, ama o marketin çalışanları full Hintli olduğundan hiç gocunmadım:) Bir elimde 8 kutu, diğer elimde 8 kutu poşetlere paylaştırdım, ama nasıl ağır geliyor bir de yaz günü. 30-40 dakika yürüyerek, dinlene dinlene kaldığım yere ulaştım. Otobüs desen marketin önünden kalkıp gene evin önünde indiriyor, ama fakirlik işte otobüse 1,5 pound verirsem ne anladım ben bu indirimden:)

cebimde bir liram vardı, arkadaşlar yemek yemek istemişti. küçüktüm de bayağı, "fakir ama gururlu" diye sandviç vardı. onu sipariş etmek zorunda kalmıştım... patatesli ekmekti... :(

adam londra'daydım diye başlayıp fakirlik anısı yazmış ya la. saygılar.

Fakir değildik , babam cimriydi....

lisede büfede herkes sosisli yerken büfeciyi veresiye için ikna etmeye çalısmam acınası bir durumdu.. Ama lise kafası işte. simdi olsa yemezdim o sosisliyi.

Yemekhane'den yemek yiyecek param yokken son paramla poğaça alıp yemekhaneden çaldığım ( çalmak da sayılmaz iki dilim aldım sadece) ekmeğin arasına koyup yemiştim. Neyse ki evim çok yakın da yol sıkıntı değil.

Bir de küçüklüğümden bir anı. Babam iflas etmişti ve annemin memur maaşı ve bir yığın ödemeyle ortada kalmıştık. Annem işe gitti babam da beni anneanneme bırakıp bir iş görüşmesine katılacaktı sanırım. Ama ay sonu ve babamın cebinde yol parası bile yok. Eskiden hatırlayanlar olur cam 5 lt lik depozitolu su şişeleri olurdu, hala vardır belki ama damacana geldi mertlik bozuldu, bakkala onu satıp dolmuş parası yapmıştık. Aklımda kalan tek şey bakkaldan bir tane sakız almak istemiştim ama babam alamamıştı, demek ki para ucu ucuna yetiyordu. Şerefsiz bakkal verseydi bedavaya bir sakızı ne olurdu ki. Lan bak aklıma geldi yine sinirlendim.

Hayir yok..

Fakirlik anım yok ama dedem sağolsun fakir adamın yaptığı birçok işi yaptım zamanında, hayatı öğrenmek açısından. Varlık içinde yokluk çektim yani. Şöyle ki, yaşıtlarım hatta imkan olarak kendilerinden kat kat iyi olduğum yaşıtlarım denizde muza binerken ben bılaşık yıkadım, sanayi de çalıştım, tuvalet bile temizledim. Komik tarafı da işe son model arabayla bırakıp alırlardı. Daha önce de yazmıştım, ne zaman diplomamı elime aldım o zaman ağanın torunu oldum.

7/24

3-10 (1984-91) yas arasini gaziosmanpasaya bagli olan arnavutkoy'un 15-20 haneli bir sokaginda gecirmistik, sokakta elektirik ve su yoktu. su ihtiyacimizi bir kac km otedeki yalaktan doldurdugumuz sular ile karsilardik, bu durum kis aylarinda tam bir eziyet oluyordu.

kira olan evimiz 2 oda ve bir holden olusan bir gecekondu idi. badana, boyasi ve disardan sivasi olmayan evin sag tarafta kalan odasinda cam/cerceve ve zeminde harc bile yoktu. acik pencereyi cuvallar ile kapatmistik, zemini de toparkla doldurmustuk. tuvaletimiz de yoktu, yaklasik 30-40mt ilerdeki komusunun tuvaletini kullandik tum bu zaman boyunca. banyo ihtiyacimizi ise toprak olan odada legende yikanarak karsilardik.

isinmak icin komur kullanilan o donemde komur alacak paramiz olmadigi icin 2-3km ilerdeki ana caddeden gecen terkos tarafindaki komur ocaklarindan gelen as900 vs gibi kamyonlarin dusurdugu ufak tefek komur parcalarini topardik. bir arkadasim bu kamyonlardan birinin arka tekeri tarafindan parcalaranak oldu gozumun onunde.

sadece biz degil mahalle komple fakir ya, boklu dere dedigimiz bir dereden balik tutmaya ve en azindan bununla kendisinin ve ailesinin karnini doyurmaya calisan bir arkadasim da bulundugu yerdeki topragin dereye kaymasi sonucu balciga saplanip gozlerimizin onunde boguldu, su siralar ona dair hatirladigim tek sey ise mahallenin en iyi kalecisi oldugu..

bir keresinde amcam misafirlige gelmisti, gelirken de peynir zeytin getirmis kahvatiyi zengin goren ben laps laps gotururken zeytinleri kulagimin cekilmesiyle beraber "cursedcim, zeytini bir kerede degil, yarisini bi lokmanla diger yarisini da sonraki lokmanla ye" diye uyari almistim amcamdan. 33 yasina geldim hala zeytini yarim yarim yerim bilincsizce.

amk hangi birisini anlatayim bitmezki. bunlardan milyonlarca var bende.

tum bu yasadiklarimdan sonra birileri gelip bana dertliyim, sorunlarim var diyor, bana imkanim yok diyor. :')

o kadar fena şeyler anlatılmış ki benimkine fakirlik demeye utandım. sabah kalktım deli gibi açım, ekmek mekmek bi cacık yok evde. o gün süt alacak param olmadığı için nesquick kahvaltılık mısır gevreğini tane tane yemek suretiyle karnımı doyurdum. sonraları bakkala gitmeye üşendiğim zamanlarda yine tane tane yedim, öyle de güzel oluyor leblebi gibi. işte yokluğun insana öğrettikleri!

ilkokul dershane çıkışı. arkadaşla ben deli gibi açız eve yürüyerek gitmemiz lazım ve beş kuruş para yok ciddiyim beş kuruş yok. neyse yürürken yerde para bulduk 50bin miydi 100bin miydi hatırlamıyorum dedik olum bi tane daha bulursak çubuk kraker alır yeriz. o gün o beynimiz o kadar çalıştı ki o kadar stratejik noktalara gittik ki fazlasını bile bulduk ve bi nebze de olsa karnımızı doyurduk. şu belediyenin parklara kondurduğu kondüsyon aletleri var ya hah oralara bakın bozuk lazım olursa.

var. o anıları hiç unutmayacağım.

Fakirlikten sayılmaz pek ama o anda başka param olmadığı için açlıktan ekmek arası soğuk pilav yemiştim. Hatırladıkça hala midem bulanıyor :D

çocukluğumda çok var, evet.

üniversitede öğrenciyken üç arkadaş evde kalıyorduk. Su faturamız klozette arıza olduğu için çok uçuk bir miktarda geldi. Ödeyebildiğimiz kadarını ödedik ama yetmedi. Elimizdeki parayı bu faturaya yatırdığımız için paramız bitti. Önce suyumuz kesildi, ardından elektrik faturasını da yatıramadık o da gitti. Evde su ve elektrik olmadan yaşamaya çalışıyorduk para biriktirine kadar. Klozette olan arıza sebebiyle wc de tıkandı. Bi iki hafta böyle idare etmeye çalışmıştık. En son daha ne olabilir diye düşünürken tek olan anahtarı evin içinde unuttum, kapıda kaldık. Çilingire para verebilmek için kaç kişiyi aramıştık.

klinik deneylerden geçmiş ve uzun yıllardır kullanılan metadon yerine henüz klinik deneyleri başlamış bir ilacı tercih etmek...

en.wikipedia.org

@la noix konu hakkında bilgin ne düzeydedir bilmiyorum lakin;

en.wikipedia.org

konu hakkımda pek bilgim yok ama metadon'un yan etkilerinden bu kadar korkmamak lazım. sonuçta hiçbiri uyuşturucunun etkilerinden kötü değil.

aslında abuk sabuk önemsiz hastalıklar için aldığımız ilaçların prospektüsünde bile bu kadar çok ve korkutucu olmasa da can sıkıcı yan etkiler yer alıyor

umarım bir şekilde bağımlılıktan kurtulur, çok geçmiş olsun

bırakma arzusu var mı acaba ? yani varsa ortamdan biraz alın diyeceğim pek bi klasik olacak ama ne bileyim bilemedim ilaçsız olabilir sanki azimle

hacı bak annemin strese bağlı saç dökülmesi var, kaç doz kortizon aldı ben bile hatırlamıyorum. öyle bir yan etkileri oldu ki buraya yazsam duyuru çöker. bu iş böyle, o yan etkileri atlatması için destek olacaksınız. şu an için methadone denenebilir.

geçmiş olsun.

Rahatsızlandım ve yazamadım,

@gündüz m,
bırakma arzusu var elbette, yalnız bu tüm bağımlılarda var. bırakmak kolay değil ve aşırı sancılı, azimle bırakılacak birşey değil maalesef.

@azizakin,
kendisi pek de çare olarak görülmeyen bir ilaç, kardeşim de çevresi de maalesef bunun bilince. psikolojik bir motivasyon eksikliği yaşatıyor en baştan, telkin yoluyla belki bir nebze başa çıkılabiliyor ama yine dediğim gibi çare değil.

bakin, anladim ki bu konu hakkinda bilginiz yok. Burada cevap verenlerin de pek bilgisi olmadigini goruyorum. Konu hakkinda bir uzmana ulasmayi deneyebilirsiniz.

Marmara Hukuk Fakultesi'nde Adli Tip hocamiz ve Turkiye Adli Tip Kurumu baskanligi da yapmis Oguz Polat vardi prof.dr. ve hekim. O'nun bu konularda da uzmanligi oldugunu hatirliyorum, nitekim bize derste iste aranizda uyusturucu kullanan varsa gelsin tedavi edelim vs demisti. Tavsiyem O'na ulasmaya calisin, bu is olum-kalim meselesi ki uyusturucudan kurtulmanin dusuk olasilik oldugunu biliyorsunuzdur. Bu kadar hassas bir meseleyi burada cozemezsiniz, bir uzmana danisin lutfen.

kullanan varsa gelin ben çözerim diyen adamlara da sakın güvenme ilk olarak, senin üzerinden reklam yapmaya çalışan adamlar bunlar. olay sadece kardeşinin kafasında bitiyor ona uyuşturucunun yerine koyabileceği birşey vermelisin daha doğrusu o seçmeli bunu, yoksa ilaçla filan olacak iş değil bu, hoş bilmiyorum ne kullanıyordu ama pm atabilirsin daha detaylı konuşabiliriz.

14 senelik bir bagımlı olarak yorumları okudumda.. sikerler ! sizin temiz hayatlarınızdan baktıgınız dünya ile bizim baktıgımız biraz! farklı .

@ateyist_ , dostum çok yanlış yere sormuşsun soruyu.

ibogain 'i deepweb üzerinden erişebileceğin forumlarda ki dealerlardan bulabilirsin. tor browser yada vpn kullanarak gir

ya hu ben adli tip alaninda turkiye'nin en onde gelen adamindan bahsediyorum, cocuk istismari, kadina siddet gibi konularda turkiye'deki en uzman isimden bahsediyorum, biri kafada biter diyor öteki illegal yoldan ilaç temin etme tavsiyesi veriyor. bu is ciddi is, ateyist lutfen bir uzmana ulasmaya calis.

bahsettiğiniz ademoğlunun konusunda ne kadar uzman olduğu turkiyede bir turlu azaltılamayan pedofili , tecavüz ve kadına şiddet olaylarından belli. kendisi sanırım tecavüz pedofili ve kadına şiddet olaylarının giriş gelişim ve sonuç bölümlerinde uzman , ancak nasıl engellenir konusunda ne kadar uzman milliyetin 3. sayfa haberlerinden belli !

evet kafada biter , evet o cocukcagız ibogain kullanmak istiyorsa xyz bir madde yerine ibogain kullanmalı.. fizyolojik değil ama psikolojik rahatlığı için bu şart. turkiyede bulunamaması ama dunya üzerinde x bi lokasyonda varolması ancak tr'de olmaması turkiyenin problemi , çözümü de yurtdısından bulup getirmek.

@lucifer,

yorumların için çok teşekkür ederim. benim de aklımdaki düşünce aynı şekilde, etrafından ve çevresinden uzaklaşsın nasihatleri ortada dolanırken bazen akıldan çıkıyor fakat tedavi yöntemi olarak da bilinmeyeni denemesi, onu motivasyon olarak 1-0 önde başlatıyor.

bağımlılarda hep gözlemlediğim manevi yoksunluktan doğan bir içsel sorgulamaları var. sürekli "niye" diye soruyorlar kendilerine, eminim ki bu tarz bir yöntem kardeşim üzerinde de etkili olacak.

yardımların için çok teşekkürler!

tor erişimim mevcut, şansımı deneyeceğim.

ayrıca yönlendirebileceğin bir online oluşum varsa sevinirim.

reddit.com üzerinden de birçok gönderi yaptık. çoğu oxy ve ibogain tedavisi dedi.

merhabalar,

hacettepe tip fakultesi psikiyatri servisinde 2 hafta 1 ay arasi yatmasi baya kesin cozum olacaktir. kiz arkadasim orda staj yapti, hastasi da bagimliydi ve baska bazi bagimli hastalari da gozlemleme sanslari oldu. orda kalip da birakmamasi icin kasmasi lazim. gecmis olsun.