1-) wristcutters: www.imdb.com
2-) iron sky: www.imdb.com uzay nazileri var, al işe öteki tür.

iki tip birden (bkz: from dusk till dawn)

Stardust (2007) - www.imdb.com

1) little miss sunshine

Iron sky hariç hepsini izlemişim. Allah belamı versin lan.

1)Den brysomme mannen
www.imdb.com
2)Contact
www.imdb.com

1) into the wild
2) cowboys and aliens

1-) easy rider

yol filmi olan bu:
www.imdb.com

(bkz: y tu mama tambien)

beslenme alışkanlıklarını değiştirip kendinizi alıştırırsanız 1 meyve ile öğle yemeğini geçiştirebilirsiniz eğer çok ağır bir iş yapmıyorsanız.

evden sandviç getirmek bir diğer çözüm olabilir.

evden getirebilirsiniz yemek?

alisveris yaparken ne kadar toplu alirsaniz o kadar ucuz oluyor.

ara ogunler icin yogurt salatalik ucuz ve saglikli

2 haftada 1 kere falan disarda yiyorum disardan yemek cok gereksiz pahali hesabini yapinca

asıl mesele zaten ana yemekler. onun dışında ara öğünler kolay. meyve olur, yoğurt olur, salata olur, sandviç olur, püskevit, kuruyemiş olur.

ben günde 12.5 felan harcıyorum. sigarayı bıraktım. pazartesi ve salı iğrenç günler olduğu için ben de iğrenç yaşıyorum o günler hiçbişey yapma en iğrenç günlerin olsun dolmuşa binme yürü falan kimseye bişey ısmarlama iğrençleş yani

en ekonomik olanı, beslenme alışkanlığını değiştirmek. iki öğün yaşayabilirsin. (hafif şeyler, meyve gibi yiyerek...)
iki, evde yemek hazırlamak. ama aynı yemekleri yiyor olmak sıkabilir. o yüzden, ekmek arası bir şeyler iş görebilir.
üç, ucuz esnaf lokantaları. bazıları ucuz ve iyi oluyor. oralardan yemek.

günde, dışarıda yemeğe hiç para harcamadığım oluyor. (örneğin acıktığımda, bir çorbacıda sadece çorba içiyorum. ekmekle birlikte birkaç saat kadar tok tutuyor. bu da eve geçip yemek yememe yetecek zamanı veriyor. üstelik dışarıda yenen birçok şeye göre çorba daha temiz. yerine göre de çorba 2-4 tl arası değişiyor.)

esnaf lokantalari bu konuda onemli yere sahip.

pazara gitme olanağın varsa pazar.
market alışverişini 3'te birine indirebiliyor.

onun dışında evden yemek götürmek, ya da özellikle iş yerlerine ev yemekleri yapan yerlerden yemek.

arkadasların hepsi sahane yorumlarda bulunmuslar zaten ekstra olarak soyleyebilecegim tek sey fiyat performans limitini yukseltmek olabilir
kahvaltını ne kadar kuvvetli yaparsan ogle yemeginde o kadar az bişey yemek istersin
gittigin restoranlarda pirinc pilavı yerine bulgur pilavı tercih et corba ic yanında 1 ekmek ye bunlar ogrenci işi karın doyurmadır lakin karbonhidrat agırlıklı oldugundan enerjisi kısa surer.
mideni dolu tutucak seyler yemeyi tercih et ve mumkunse yanına meyve biskuvi falan da alırsan ufak ufak acıktıgın zamanlarda aksam yemegine kadar erteliyebilirsin kendini...

üç öğün yemek ara öğünler falan öğrenilen şeyler.
yani örneğin sabah 9da kahvaltı yapıp öğlen 1-2 gibi acıkman tamamen senin buna koşullanman ile ilgili. bi nevi bu konudaki alışkanlıklar bizi pavlov'un köpekleri durumuna sokuyor. saati görünce ya da güneşin tepede olduğunu miden kazınmaya başlıyo.

yemesen de olur yani, ama bunun böyle olduğunu iyice içselleştirmen lazım ya da yememeye alışmak. alışkanlıkları değiştirmek başlangıçta çok zorlar ama öğlen yemeği yememek de bir alışkanlık. sağlıklı beslenme bıdıbıdı diyenlere de kulak asma, alışkanlıklarına bahane arıyorlar.

1

filipinler'de, afrika ülkelerinde, hindistan'da 5-10 yıl.

3

10 yıl.antalya.

6-7

makedonya'da 10, çok zorlarsan 15 sene mütevazı bir hayat yaşarsın.

5 yıl İzmir.

mütevazi bir 4 yıl, türkiye.

ayda 1500 kira versen
faturalar + spor salonuna aylık 500 versen
sen de 2000-3000 harcasan ayda 5 bin yapar

2 sene yaşarsın istanbulda

sadece o paranız mı olacak? yani eviniz vs vs birşeyiniz yoksa diye düşünüyorum.

başka ülkeleri bilmem ama deniz kenarı için eğer şehir önemi yoksa en ucuzu karadeniz şehirleri olacaktır.

samsunu alalım ki gayet de güzeldir. en düşük meblağları hesaplıyorum

kira minimum 300 olsun, faturalar ortalama kışın yakıtı da katınca 300 olsun. yeme içme masrafın da aylık 500 olsun. sigaranı vs saymıyorum ya da içkiyi vs.

spora aylık 70 tl falan ayırsan bir spor salonu için. aylık toplamda 1170 tl masrafın olur. buna giyinme temizlik vs diğer ev ihtiyaçlarını katsak aylık 100 tl de ona eklesek. eder sana yuvarlak hesap 1300. (sağlık harcamalarını katmadık bak, onlar önemli)

1300 liraya böl al sana hesap.

2 sene

faize koy kira derdin yoksa ayda 1 milyar getirse ömür boyu geçinirsin

sana bağlı.
benim her şey dahil yıllık harcamam 7500/8500 tl arası değişiyor. giyim kuşam, eşyalar bit pazarından. yeme içme çoğunlukla evden. tek ciddi masrafım barınma.

senin paranla, ben muğla'da, antalya'da 15 yıl kadar hiç çalışmadan yaşayabiliyorum. eğer muğla'da deniz kenarı köye yerleşirsem yaşama süresi 20 seneye kadar çıkar. eğer arazi, ekilecek bahçe vs varsa bu süre 30 seneye kadar çıkar.

özetle, sana bağlı.

2-3

Bana bikac bin atsana ordan

kasıtlı bir şey yoksa böyle bir durum olamaz hocam...

elinde tezin onayı, imzalar, vs şeyler yok mu? onları göster.

senin teslim ettiğin şeyin kayıtları tutulmadıysa ve saklanmadıysa bu senin problemin olmamalı. ama herhalde hala sende bir kopyası vardır. bir kopyasını teslim edebilir ve teslim ederken de "sizin hatanız, ama ben yine de tezimin sisteme girilmesini istiyorum, tekrar kayda geçirin" dersin. o ne öyle ya, kaybetmişler bi de hesap soruyolar.

tutanak falan vardır illaki kurul kararı..

singapur daki bir üniversite dünya sıralamasında türkiye nin güzide odtü sünün üstündeydi.. hangisi hatırlamıyorum..
kötü olacağını sanmam.. neden denemeyesin ki.. farklı bir deneyim.. iyi bir para.. bence git..

Mantıklı. Hangi üniversite bilmiyorum ama Sinagapur'da gerçekten QS ranking'de ilk 100'e girmiş süper üniversiteler var.

dilin yeterliyse git abi. mantıklı.
dilin yeterli değilse de git. gene mantıklı. her türlü güzel bir deneyim.
eğitiminin ne olduğu önemli. ne için yaptığın önemli. vs...

bu soruyu duymamış oliyim! hemen topla valizi! hele biotech filan gibi biriysen, zopalıksın...

parasız bile gidilirken, o parayla hayli hayli gidilir. hiç düşünme bence.

sicaga dayanikli bir bunyen varsa ne duruyorsun :))

singapur refah seviyesi bakımından üst düzey bir ülke. e doğal olarak üniversiteleri de üst düzeydir. yaşam da çok pahalı, türkiye ile kıyaslamamanı tavsiye ederim.

arkadaşlar->diğer->kısıtlılar

tüm arkadaşlarını 2 ayrı gruba topla. birisine onu koy diğerine koyma. paylaşımlarını da ona göre yaparsın. onun görmesini istediğin şeyleri onun gruba, görmesin dediğin şeyleri diğer gruba ;)

öyle bir seçeneğe rastlayamadım...

ben de çok anlamıyorum ama paylaşacağın şeyi özel yapabiliyorsun galiba şu kişiler görmesin diye ayarlayabiliyorsun yani.

profiline gir, arkadaşlar'a tıkla, arkadşalarının tümünü gör, zaten tüm arkadaşların "arkadaşar" listesindedir. "arkadaşlar" yazısına tıkla şöyle bir şey karşına çıkacak > prntscr.com ondan sonrası sende.

devamlı yaşamak içinse giresun tabii ki. yozgat giresun'un yanında boş küme bence. ama ankara'ya yakın olsun vs. dersen yozgat.

Seçme şansım olsaydı itilaf devletlerinin bile işgal etmediği, bozkırın ortasında bir şehirde hayat kurmak istemezdim. Git Giresun'a, mis gibi deniz kıyısında hem de.

Sadece Yozgat'ın yanında iyi bir alternatif olacak diye değil, başlı başına Giresun güzel bir şehir olduğu için Giresun'u seçerdim.

yozgat'ı da görmüş bir giresunlu olarak, giresun diyorum.

giresun, çünkü ordu 35 dk;)

giresun abi...
karadenizin havasına alışınca kalırsın oralarda zaten.

insan ile bonobo.

insan ile can bonomo gayet yakin bence tur olarak.

Onu bilmiyorum da insanla şempanze arasındaki genetik yakınlığın lağım faresiyle tarla faresi arasındaki genetik yakınlıktan çok daha fazla olduğunu biliyorum. insanla şempanze arasındaki genetik benzerlik yüzde 98 miydi 99 muydu öyle bir şey.

şimdi tam hatırlayamadığım biyoloji bilgimle şöyle bir eyyorlama yapayım.

hayvanlar alemi familya, sınıf, şube, grup, takım, alt takım falan filan diye genişten dara doğru bir şekilde gruplanmıştır zaten sıralaması nasıl hatırlamıyorum. kim kiminle akraba ise onlar aynı familyaya falan sokulmuştur. işte aslan felis leo, kedi felis domesticus. ikisi de felis familyasına ait mesela.

bu hayvancağızları da herhalde sadece hortumuna bakıp "fil lan işte" diye aynı yere koymamışlardır. koymuşlarsa akrabalardır.

kendi düşüncemdir. yanlışsa düzeltin.

baya bana benziyo lan bonobonun gülüşü filan.

abi insanla şempanze arasıdaki genetik benzerlik çok fazla olabilir, bunu kabul ediyorum ve ben zaten kendim evrimciyim, benim maymun arkadaşlarım da var fakat iki fil bence daha yakındır ya.

yani ne bileyim, biz iki farklı tür olarak %98'lik bir benzerlik oranı yakalarken, aynı tür hayvanlar nasıl farklı olsun ki? ikisi de fil sonuçta yav, insan-maymun kadar fark yok bence aralarında.

şimdi herkes "maymundan geliyok" diyecek, fillerin yakın olma ihtimalinin de daha fazla olduğunu düşünerek şaşırtmacalı soru diye atlayacak ve insan ile şempanze daha yakındır diyecek.

ben de diyorum ki filler daha yakındır.

ayaküstü tersine mühendisliğin kitabını yazdım, helal bana.

Bonobo bu arada, bonomo değil

afrika filiyle insan bence daha yakın.

Evet sogru cevap B idi.

@1, köpeklerle ilgilenmeyi sevmiyorum. pek beceremiyorum da. söylediğin şey çözüm değil.

şikayette bulunursan en fazla barınağa götürülür ki o da köpeğin evdeki şartlarından daha kötüdür. böyle evcil hayvan besleyen çok insan var ne yazık ki. o kişiyi köpeğini daha iyi bakacak birine sahiplendirmesi konusunda ikna etmek gerek.

(bkz: toprakçılık)

babanın kütük nereyse oralısın. orada hiç yaşamamış olsan dahi.

genelde hepsini siraliyorum. bende de ayni sorun var, bir de gocmenlik var vs...

ya dunyanın en gerizekalı olayı,sorusu. yine bu salak ülkede. nerelisin ? ebenın ..mndanım.

Ana babanin memleketi. Genelde tipten memleket tahmin edip acaba dogru mu cikacak dusuncesiyle soruyolar. Suhayatta en kil oldugum sorudur. Istanbulu cevap olarak kabul etmeyen insan tipi de en kil oldugum insan tipidir.

kürt müsün demek istiyorlar. ne hissediyorsan onu söylemelisin.

Millet babayı soruyor ama bence asıl büyünülen yer burası. Bana ne babasının 40 yıl önce terk ettiği memleketinden.
Ama en üstten bakınca soru başlı başına anlamsız. "Ailesi ne iş yapıyormuş" ile birlikte bitsin bu soru.

Benim de annemin böyle karışık durumları var. Baba memleketini görmemiş hiç, anne-baba kendileri de gençken ölmüşler. Üstelik ölene kadar mesleği gereği şehir şehir gezmiş. Ondan sonra da annem kendi mesleği için gezmiş 27 yaşına kadar. Göçmenlik de var. Bir şehirde 4 yıldan fazla durmamış. Biri "Nerelisin" deyince, "Türkiye'liyim" diyor. Bazen karşıdan ısrarcı sığır "Hepimiz öyleyiz de sen nerelisin" deyince annemin suratından, ağzına gelen ama söyleyemediği "Eşeğin şeyindenim" ifadesini çok net okuyabiliyorum.

o insanı ayıplama, garipseme.
o soruyu soran insan iyi ve sıcak bir insan.
muhabbet konularından birine denk geliriz diye oltasını atıyor.

ya ben şuralıyım da hiç gitmedim nüfusta adı var, dediğinde , ee biz şu tarihte tur yaptık tüh ya sen de geleydin, bak bileydik. o zaman aklımızda bulunsun seni de listemize alalım çok eğleniyoruz. der belki

ya da sen ben şurda yaşadım büyüdüm çok da severim benim memleket burası dediğinde, ay ben hep merak etmişimdir anlatsana biraz, der girer sohbete

ya da aslında bir çok şehirde yaşadım da ben de bilmiyorum nereliyim, hiçbir yeri tam benimseyemedim, dediğinde, dünya vatandaşı en güzeli. ben de hede hödö
diye tutar sohbetin ucundan.

o insan bu tip bir amaçla soruyor bence ki her zaman don buz gibi suratsız insandan 50 kat evladır.

baban nereliyse sen oralısın resmiyette.

canın nereyi istiyorsa oralı olduğunu söyle.

aptalca bir soru. ve böyle olduğunu düşünen insanları görmek de beni mutlu ediyor. ben en uzun yaşadığım şehre bile ait hissedemiyorken, babamın çocukluğunu, gençliğin, hayatının çoğunluğu yaşadığı yere kendimi katmak aptalca geliyor.

ama unutmamak gerekiyor ki, bu memlekette kütüğünün yazılı olduğu yer yüzünden insanlar işkenceler gördü, itildi, yok sayıldı.

bunu aşmak zor. ancak aşılacak zamanla.

ben arada memleket sallıyorum, olmadığım yerleri söylüyorum. bir şekilde inanıyorlar. bu derece de aptal bir durum işte...

bizim coğrafya insanının bir özelliği sanırım. muhabbet açmak için bunu kullanıyoruz. avrupalı böyle mi bilemiyorum, belki konuşacak çok şeyleri olduğu için, çok kültürlü oldukları için buna gerek duymuyorlardır. çünkü nereli olursanız olun, tüm memleketlerin ve memleketlilerin bir şekilde dirsek teması oluyor ve o zaman karşındaki adam da seviniyor "hah! babasının gomşusu bizim kazadanmış" diye. bence mesele bu. şahsen ben de anlamsız buluyorum.

Avrupada daha çok ülke muahbbeti dönüyo o da ingilizce konusursaniz merak ettiklerinden yoksa kimse kimsenin sikinde değil. Bizdeki tam bir mallik. Nerdensin kimlerdensin diyip adam seçecek aklı sıra. İşleri güçleri olmayan adamlar teyzeler sever. geldiğin şehirden vuracak seni ya da tutacak. Ona gore kafasında etiketleyecek ayristiracak.

babamın kütüğüne koyayım. ben en çok vakit geçirdiğim, büyüdüğüm, kültürüne sahip olduğum şehri söylüyorum sana da tavsiye ederim.

ben bilecik diyorum. (ciddiyim)

bizim antlasmamiz var. hicbir ozel gunde dogum gunu, yilbasi, sevgililer gunu, yil donumu vs hediye almayiz. tamamen gereksiz atraksiyonlar ve bosuna harcanan para.

onun yerine her sene yurt disinda bi yere gideriz tatil icin.

Hiçbir şey alınmayacak bizde de, kocaman bir öpücük isterim ama.

kapitalizmin bu derece kölesi olmaya degmez

biz öyle sevgililer günü, yılbaşı, ilişkimizin hödöcü ayını filan kutlamayan kıl bi çiftiz. tam olarak ne zamandır birlikteyiz onu da bilmiyoruz. fırsat buldukça yolculuk yapıyoruz. çok güzel oluyor.

Hediye almak illa sevgililer gününde olcak diye bi kaide yok ancak o gün sadece biraz daha mutlu olmak için, mutlu etmek için bahanedir niye herkes yioo mioo demiş anlamadım ki.

soruya cevap vermek için geldim ama sadece okumak yetti. herkese tebrik ve teşekkür

elimi öpücem.

"'today is the first day of the rest of your life?' well, thats true of every day but one - the day you die."

doğrudan kevin spacey'in sesinden duymaya başladım sorunuzu okurken. film aynen böyle başlıyor; ama sonrası uymuyor filme. american beauty

maalesef dostum, kesinlikle american beauty değil film. :)

bahsettiğim filmin içinde o repliğin geçip geçmediğini hatırlamıyorum; sadece kapağında var idi o söz.

adaptation??

adaptation da değil hocam. :)

adaptation ın başında geçiyor bu söz ama arkadaşın yazdığı konuyla adaptation arasında alaka yok.

ben de 5 ay kadar önce yerleştim.
bar takılmacasını seven biri değilim. alkolü de çok sevmem. ankara'da tanıştığım herkes neredeyse sürekli alkol tüketiyor. alışmakta sıkıntı çekiyorum o yüzden şahsen.
şu aşağıdakileri keşfettim, henüz adres verecek kadar bilmiyorum. arayıp bulabilirsin isimlerinden:
- ardıç kitabevi. kızılay'da, yüksel caddesi'nde sanırım. sahlepi güzel.
- babel. yemekleri güzel. alkolle takılmak için fena mekan değil.
- zula. burada vejetaryen sebze dürümü yediydim. süperdi. alkol için filan da güzel mekan. bolca regi çalıyordu, epey hoşuma gitmişti benim. 2-3 kere gidebildim en fazla.
- tayfa kitap kafe. güzel etkinlikler, söyleşiler, toplanmalar vs oluyor. epey sevdim ben burayı. takip etmekte yarar var.
- bi tane de ismini hatırlamadığım bir yere gittim. bulursam editler eklerim. pek bi şey yok aslında bende.

ekleme: hatırlayamadığım mekanın ismi acme idi. alttaki yorumlardan birinde olunca hatırladım. gayet güzel yer acme, tavsiye ederim. ilk gittiğimde barda oturan üç göbekli keltoşun bugs bunny filan izlediğine şahit oldum. keyifliydi.

ulus'a pavyona git.

edit: niye bana tik vermedin? pavyon sevmiyorum diye belirtmemişsinki. ben şöyleyim ben böyleyim de dememişsin. bende sevmiyorum ama ankara'nın pavyonu meşhurdur. alın bütün tikler sizin olsun.

@blodeuwedd çavo ne ki?

@moskof nasıl bir yer istediğini söylersen ona göre yönlendirilmen daha kolay olur. ucuzluk-pahalılık kriterini de yazsan daha da kolaylaşır.

madem spesifik bir istekte bulunmamışım, o zaman şöyle diyeyim. chill-out, klasik rock, blues, caz tarzı müzik yayını yapan, balık istifi olmayan, kasıntı olmayan ve maddi açıdan öğrenciyi çok çok zorlamayacak yerler harika olur. ve elbette insan profili açısından da yerlerde sürünmemesi önemli.

tunus'ta retrox, gaga manjero, bestekarda bomonti, puhu, corvus, bench , italic

kite baya iyi

@blodeuwedd'in hatırlayamadığı, sürekli isim değiştiren yer sanırım Soul pub. Gerçekten güzel mekandır.

Tunalı'da Lo&Loud'u da seviyorum ben. Kuğulu parkın hemen karşısında.

emin degilim ama tc kimlik no sigorta icin gerekli sanirim.

metro turizmde güvenlik ne arar o yüzden almışsın biletini sorun yaşamazsın merak etme.bakmıyorlar bile.resmen şehiriçi otobüs anlayışı hakim.

ben de sigorta için olduğunu sanıyorum.
bilet sahibi olmadığınız için sigortadan yararlanamıyorsunuz bir kaza durumunda. metro gibi bir kurumda güvenlik ne arar işte, güvenliğin olmadığı yerde sigorta devreye giriyor.

ha, otobüse binmek konusunda sorun olmaz tabi. isim falan bile önemli değil.

Sorun olmaz sigorta konusunda da.

Hiçbir sorun olmaz. Sadece ferdi kaza sigortası için gerekli o.

lan sevgili benim/senin oda benim/senin kime ne deli olmayın sevgilisi olan herkes tek başına mı yaşıycak

ben oluyorum şahsen.oda benim diye bişey yok aga,oda onun olsa da kızla gürültüsü patırtısı ile beni rahatsız etmeye kimsenin hakkı yok.ha gelir sevişir gider ona tabi bişey diyemem.

ben sevişmeyi dinleyen taraf olarak değil de sevişen taraf olanlara soruyorum yalnız bu soruyu, sonuçta pek tanımadığı etmediği adam yani evdeki, insan rahatsız olmaz mı ya ?

Bir erkek olarak, eğer ev arkadaşım yıllardır tanıdığım bir insan değilse kızı getirmekten rahatsızlık duyarım evet. Diğer adam da getirse rahat edemem, evde tanımadığın bir kadın. Bu konularda en iyisi yalnız yaşamak.

once +1. o yüzden eve çıkamadım ben de 2 yıldır burdan falan birini bulup.

valla sevindim ben gibi aynı dertten muzdarip başkaları da varmış.

ünide 2 yıl aynı odada yakın arkadaşımla kaldım. her ikimizin de kız arkadaşı geldiğinde diğerimiz salonda ikamet ediyordu. hiçte sorun olmadı. biraz anlayış lazım aga.

ben karma yurtta kaliyorum, 6 kisiyiz yurtta. banyo, wc, mutfak ortak. kiz arkadasimla birbirimize gidip geliyoruz haftada birkac kez, ev arkadaslarimi taniyor. bazen beraber yiyip iciyoruz. diger oturanlarin da cogunun sevgilisi var, sikinti olmadi simdiye kadar.

diger sorunun cevabi yazdigin gibi. ilana cevap yazip odaya bakiyorsun, cok talip varsa hepsini bi günde cagirdiklari da oluyor. orda anlatiyorsun iste kimsin, nesin, ne yaparsin vesaire. sonra karar veriyor evde oturanlar.

ögrencisin sanirim, bence gayet rahat davran ev bakmaya gittiginde. ilani veren oturan degil de ev sahibiyse zaten ögrenci olarak isin zor baya, oluruna birak en güzeli.

biraz anlayis lazim +1

kiz arkadasin gelmesi problem olmadi simdiye kadar. ne benimkinin ne ev arkadasiminkinin

@ben de ev bakmaya gitmiycem ben, ev arkadaşı arıyorum da nasıl bulunur düzgün insan, nerden anlaşılır hiç bilmiyorum bu konuları, birini evine almak zor bir karar ya.

şöyle izah edeyim, sevgilim yok. ev arkadaşım da yok. ama tam klozetin sağında kalan duvar, orada apartmanın girişi var. ve ben çatııııır çatır s.çyorum. oysa yarım metre yanımdan en az dakikada bir kişi giriyor apartmana.

ne onlar rahatsız ne ben. çünkü arada duvar var. ha evde cıbıl manitayı kovalama fantazisi zor olur. o ayrı.

bunları önceden konuşacaksın.kardeş benim sevgilim gelir rahatsız olur musun diyeceksin.adam kabul etmezse başka birini arayacaksın.

şu an kız arkadaşımla yaşıyorum ama önceden öyle bir durum vardı.
şöyle özetleyeyim, sikimde bile olmuyordu. ev arkadaşlarım da eve biriyle geldiğinde sorun olmuyordu. yani aslında, bunun sorun olacağı filan aklıma bile gelmiyordu. hatta güzel sohbet-muhabbetler dönüyordu. bir arkadaşımla kız arkadaşı terli terli sevişmenin üzerine odama geldilerdi. (kafalar da biraz güzeldi.) şeker gibi tipleri vardı ikisinin de. ha böyle yazıyorum, dağınık biri gibi gözükebilirim ama tam aksine çok da düzenliyim. kaldığım evler de hep öyle oluyordu. bu noktada ev arkadaşının kim olduğu çok önemli pek tabii... ayrıca biraz deneyimle birlikte, açılma ve alışma da önemli sanırım. ilk cinsel deneyimimin olduğu dönemlerde seks hakkında konuşmaktan çekinirdim; ancak şu anki arkadaş grubumun hepsinde cinsel yaşamla ilgili sohbetler hep var.

ikincisi ise, yazışıyorsun. (nereden yazıştığına bağlı olarak kişinin profilini filan inceliyorsun. şahsen, serdar ortaç paylaşmışsa, profilinde milyon tane vatan millet fotoğrafı varsa mesajlaşmayı kesiyorsun filan mesela. bunlar ön yargı gibi duruyor ama uzun vadede hayat kurtarıcı ön yargılar. kötü deneyimlerle sabit.) sonra doğrudan eve gidiyorsun. kiralayacağın odayı görüyorsun. evi gördüğün esnada hem sohbet muhabbet ilerliyor, hem evdeki düzeni, yaşayışı anlıyorsun aslında. ona göre yerleşiyorsun. gayet basit bir yöntem.
bu kadar uzun ne yazmışım amk.

iki taraf da rahatsiz oluyor.

2 kiz ayni evde kaliyorlar: dinleyen taraf muzdarip genelde. sikayetci olma tavir alma veya napiyorsunuz siz lan diye uyarmaca vs oluyor. dinleten kisim ise bu baskilardan sikayetci. bir de apartman vs ufak yerse sikinti yaratirlar.

2 erkek kaliyor ise: kiz arkadasini getirene satasiliyor. muhabbet vesaire degisiyor olgun adam gibi biri degilse. kiz arkadasini tartan vs dahi cikabiliyor. genelde b.ku cikartiliyor.

1 erkek bir kiz ayni yerde kaliyorsa: bu durumda zaten direkt sevgili kismi olay cikardigindan misafir kalmaca olmuyor.

yasadiklarim ve gözlemlediklerim bu sekilde. tamamen olgun akli basinda muhabbeti düzgün seviyeli insanlarsa güveniyorsaniz taniyorsaniz hicbiri gerceklesmez. ama genelde insanlar cacik cikiyor. hiyar cikiyor.

1) siz veya sevgiliniz rahatsız olmuyor mu?

şu anki durumu düşünecek olursak, ben kendi odamda sevişirken rahatsız olurdum evet. istediğin kadar kapat sağı solu, ses gidebilir. gitmese de rahat edemem. sevişemeyik. ev arkadaşlarımın sevişmesinden rahatsız olmam bağırmadıkları sürece, "hmm yan odada seks yapılıyor, hmmm" diyecek değilim, yapsınlar istediklerini bana ne.

2) ev arkadaşı bulma işleri nasıl yürüyor?

herkesin tarzı farklıdır bence ama genel olarak ilan verme, mail veya telefon yoluyla görüşme, sonra da buluşma şeklinde oluyordur herhalde. ben şimdiki ev arkadaşımı duyurudan buldum, şöyle oldu,

* burda ilan verdim
* adam kendisiyle, genel yaşantılarıyla, diğer arkadaşla ilgili özet geçti bilgileri verdi (mail yoluyla)
* kafama yattı, istanbul'da direkt eve gittim, oturup 1-2 saat muhabbet ettik evi odayı falan gördüm
* "tamam o zaman 15'inde geliyom" deyip çıktım
* 15'inde bavullarla geldim zile bastım anahtar attılar yukardan, girdik tanıştık konuştuk.

ev değiştirecek olursam benim ilk tercihim yine duyuru olacak. iyi kötü yazıp eden, huyunu suyunu bildiğim, hiç değilse böbreğimi çalmayacağını bildiğim insanlarla eve çıkma ihtimalim doğal olarak daha yüksek... o yüzden dandik dunduk ne idüğü belirsiz sitelere ilan vermeden önce duyuruya yazıyorum.

yıllardır manyak gibi internette takıldığım, sosyal hayatımı da internette tanıştığım insanlarla sağladığım için artık çoğunlukla milletin yazısından bile anlıyorum çoğu şeyi. bu tip "kardeşlik" ortamları ev arkadaşı aramak için güzel. ben mesela ev arkadaşı ararsam buradaki herhangi bir duyurucu karşısına çıkacak tipin ne olduğunu az çok bilir. hatta açıp duyurularıma bakarsa çook fazla bilir.

amma uzun yazdım allah belamı versin ya gece gece

edit: çok uzun değilmiş ya kafam yavaşladığı için bana öyle gelmiş

(eve çıkacaksan fiberi olan bi' yerde mümkünse az ev arkadaşlı bi yerde çık hacıt, dota oynuycaz)

benim bi ev arkadaşı odaya iki kızı aynı anda atmıştı. vay amk bile dememiştim lan. ne kadar fesatlık var millette. zaten çok iyi çocuktu, gel beraber ava çıkalım derdi. fukara babasıydı. kullanılmış kaputlarını etrafa bırakırdı. bi olumsuz tarafı oydu ibnenin.

benzer şeyleri ben de yaşadım hocam, aynen dediğin gibi. 6-7 sene öncesiydi işte, lise bitmişti ve artık bende üniversiteli olabilecektim. okulumu şehir dışında okumak istiyordum; antalya’da. şans yüzüme güldü ve akdeniz üniversitesi’ni kazandım. hiç vakit kaybetmeden istanbul’dan antalya’ya geldim.

ancak bir sorun vardı; hiç düşünmeden antalya’ya gelmiştim fakat benim kalacak yerim yoktu. yapacak birşey yok, otobüsten indim artık. bari sahile inip iki bira içeyim dedim.

kendime sakin bir yer bulup güzel deniz manzarası karşısında biramı yudumlarken, 15 – 20 metre ilerde güzel bir kızın tek başına oturduğunu gördüm. yanına oturup hiç birşey söylemeden diğer birayı ona uzattım, o da hiç birşey söylmeden aldı. bir – iki dakika sessizce oturduk ve ben “tanışalım mı” dedim. “olur” dedi; “ben dilara“. ben de “devran, memnun oldum” diye ekledim. “ben de” dedi.

havadan sudan sohbet ettik birkaç saat boyunca. hava kararmaya başladıkça kalacak yerimin olmadığı aklıma geliyordu ve tedirgin oluyordum. sohbet muhabbet derken başıma gelenleri de anlattım. “bir planın var mı peki” dedi. “hayır, sahilde yatarım büyük ihtimal” dedim. “ayy, durum vahim” dedi ince bir sesle. ben de duygusal bir ses tonuyla “keşke, güvenebileceğim insanlar olsaydı” dedim. bir – iki saniye sustu, yavaşça “bana güvenebilirsin mesela” dedi. “güvensem ne olur ki? bu, kalacak yer bulana kadar sahilde yatacağım gerçeğini değiştirmez” dedim. bir sessizlik oldu, biralar yarıya gelene kadar hiç konuşmadık.

havanın rengi iyice kızıla dönmüştü, çok romantik bir ortam vardı. yaklaşık 100 metre ileride bir barda canlı müzik vardı ve bende hafifçe mırıldanarak çalan parçaya eşlik ediyordum. “biliyor musun, benim erkek arkadaşım yok” dedi. ben sormadan böyle birşey söylemesi hoşuma gitmişti, “benim de kız arkadaşım yok” dedim ve “ne kadar çok ortak yönümüz var değil mi” dedim. tebessüm ederek kıkırdadı ve “evet, haklısın” dedi.

biraz daha sohbet edip birbirimizi tanımaya devam ettik, sanırım muhabbet koyulaştıkça bana daha çok ısındı ve güvenmeye başladı, “istersen bir süre bende kalabilirsin” dedi. ben de nedense gurur yapıp, “hayır canım olurmu öyle şey” dedim. “bal gibi olur” dedi. gülümsedim. gülümsedi.

biraların sonu geldiğinde hava çoktan kararmıştı, saatime baktım; 21:43. “istersen kalkalım saat geç oldu sizinkiler sorun yapmasın” dedim. kafasını sağa sola sallayıp, “yok hayır, ailem istanbul’da. ben buraya üniversite dolayısıyla geldim” dedi. nedense içimde bir sevinç oluştu; “neden daha önce söylemedin ki” dedim. “sormadın ki” deyip hafifçe güldü ve ekledi; “hadi kalkalım“.

evi yakınmış, yürüyerek gittik ve bu süre içinde biraz daha sohbet ettik. ev arkadaşının olup olmadığını sordum. “tek kalıyorum” dedi. “ne güzel” dedim. “istersen bir süre değil de, sürekli bende kalabilirsin” dedi. “evet çok iyi olur ama masraflara ortak oluruz” dedim ve güldüm. “evet, tabi ama ben yemek yapmasını bilmem, sen anlar mısın” dedi. “sadece makarna ve hazır çorba” dedim. “olsun seninle ne olsa yerim” dedi. şaşırmıştım, ne diyeceğimi bilemedim, durup birkaç saniye bakıştık. gözlerinin içi gülüyordu, bakışları kalbimin derinliklerini ısıtıyordu. ne yapacağımı bilemedim, istemdışı dudaklarım dudaklarına gitti…

birkaç saniye sonra dudaklarımız ayrıldığında hala ağzımda yarrak tadı vardı. “noluyor lan” dedim. meğer kaşla göz arası ağzıma vermiş travesti pezevenk. “napıyosun lan sen” dedim; “bu yarrak nerden geldi“. sırıttı; “ne bekliyodun ki? neden yalnız olduğumu sanıyorsun? bu kadar güzel bir kızı sahilde yalnız bırakırlar mı” dedi. hiç birşey demedim, nedense ona kızamamıştım. “ev arkadaşı olma teklifin hala geçerli mi” dedim. böyle dedim, çünkü başka seçeneğim yoktu. tüm üniversite boyunca sahilde yatamazdım. “evet, tabi hala aynı evde kalmak istiyorsan” dedi ve beraber eve girdik. eşyalarımı falan yerleştirirken çok yoruldum, zaten saat geç olmuştu. “ben yatıyorum izninle” dedim. “iyi geceler yarın görüşürüz” dedi.

sessizce yatağıma uzandım, ona neden kızamadığımı anlamaya çalışıyordum. güzel gülüşü gözümün önünden gitmiyordu, bir yandanda bi travestinin nasıl bu kadar güzel olabileceğine şaşırıyordum.

saat ilerliyordu fakat uykum gelmiyordu. onu düşünmeye devam ediyordum, içimdeki hisse anlam veremiyordum. aman tanrım! galiba ona aşık olmuştum. “hayır olamaz” dedim neredeyse bağırarak. “birşey mi oldu” diye seslendi diğer odadan. “yok hayır, sana iyi geceler” dedim.

bu düşünceyi kafamdan atmaya çalışarak kendimi müziğin yatıştırıcı etkisine bıraktım. gözkapaklarım ağırlaşıyordu, içime huzur doluyor ve duyularım kayboluyordu. ve sonunda uyuyup kaldım.

sabah uyandığımda gece yattığımdan çok daha üşüdüğümü fark ettim. üzerimde battaniye yoktu, yüzüstü yatmıştım ve boynum tutulmuştu. doğrulayım derken, bir serinlik hisettim. kıçımda bir ıslaklık vardı. elimi attığımda”lanet olsun” dedim. orospu çocuğu beni sikmiş!

derken, elinde keyif sigarasıyla kapıdan içeri girdi; “ne oldu gülüm? ava giderken avlanmak nasıl bir duygu” dedi. gözlerim doldu. 19 sene koruduğum kolladığım götümü, anasını siktiğimin bir travestisi sikmişti. ne yapacağımı bilemedim. sırt çantamdaki 14'lü tabancayı alıp götüme sokup patlatarak intihar ettim.

gurur duyarım. istediği gibi sevişebilirler.
sabah kahvaltıyı hazırlasınlar ama... en fazla çay koyarım!

sevişmekten ne korkuyoruz valla, her anlamda cinsel konularda tabularımızı yıkamıyoruz! yenge ulan o! eskiden ataerkil evlerimizde geniş aile yaşarmışız ya, o rahatlık ne zaman gitti amk!

@ hulki bey
amk sonuna kadar okudum lan ben bunu
araya troyu sokmasaydın ne guzel senaryoydu be

@hulki sadece "ben dilara"ya kadarını ve bi de son paragrafını okudum. güzel hikaye birader. sonu çok vurucu.

insanlar o kadar sikko ki kimin ne olduğu, ne yapacağı hiç belli olmuyor.

bu biraz benim yaşadıklarımla alakalı olabilir fakat gayet sağlam zeminlere oturttuğum bi doğru bu, sokakta saatin kaç olduğunu soran adam bile bir şey koparmanın peşinde, insan ırkı kesinlikle güvenilemez bir yapıda.

kaldı ki ben böyle bir ortamda sevgilimin uyuduğu odanın bitişiğinde bir 'tehdit unsuru'nun uyumasına izin vereceğim.

istisnalar yok mu var, tertemiz insanlar da var, lakin tek gecelik ilişki peşinde koşmuş/koşan, bakışlarında garip bir çakallık sezebileceğim(ki ben bunu çok rahat algılayabilirim), laflarının altında küçücük bile olsa, şaka yollu bile olsa bir ima sezdiğim insanı evimde bulundurmam, gece 3de donuyla kapının önüne koyarım.

hepsini geçtim internetten, daha önce hiç tanımadığım ve ölçemediğim bir insanı kaldırıp evime yerleştireceğim.

ben bunu tek başıma yaşasam bile yapmam, hep bi gözüm açık uyumama sebep olacak bi hareket bu.

öte yandan tanıdığın güvendiğin insan olsa bile yine hiç belli olmaz, geri dönüşü olmayan şeylere sebep olabilir.

tabii bunların hepsi benim abartılı, çarpık doğrularım sonucu ortaya çıkan şeyler, bi adam çıkar burda 'biz gayet yaşıyoruz bi sorun da yok' der bi cevap veremem yani.

yapabilen insanlar neye güveniyor, nasıl içleri rahat ediyor hayatım boyunca da anlayamayacağım, türkiye lan burası?

merak ettim şimdi. diyelim ki ev arkadaşınız lgbt. bilmiyordunuz. belki o da bilmiyordu. belki de öyleydi. ev arkadaşı kabul edermiydiniz?
diyelim ki kabul ettiniz.
odasında partneriyle hunharca şevişmesi sizi rahatsız eder miydi? hardcore ya da gangbang ve benzeri faaliyetlerine izin verir miydiniz? ya da siz sevişseniz hetero ev arkadaşınız ne derdi?
merak ettim!!!

@cliquot etmezdi.

kizilay karanfil de fln var. gur ozalit fln mesela

gür ozalit çıktı pahalı olur, onun yerine gür ozalitin karşısındaki çantacının üst katında bir fotokopici var oradan alınabilir çıktı.

onun dışında koleje gider işler kitabevinin sokağında bir fotokopici var orası uygundur, ali abi ilgilenir.

kök çarşısında ise alt katta çıktı alınabilir

gür ozalit kadar kazıkçı bir yer yok ya. kök çarşısında sayfasını 2 kuruşa basan yerler var onlara sorup uygun fiyat alabilirsin.

kizilay kok carsisi..

Benim bildiğim en ucuzu kök çarşısı... Alt katta basit görünümde bi yerde 250 sayfa a4 çıktı + spiral cilt 6.5 tl idi.

Canon 60D + canon 50mm mk 1 1.8 + sigma 18-200
hepsini birlikte 2000'e satıyorum hocam. Hafıza kartı, çantası vs de var. Düşünürseniz aklınızda olsun.

belli bir ses yüksekliği olması lazım, belediyeye haber ver gelip ölçsünler

belediye ve müftülüğe şikayet dilekçesi vereceksin. Gelip desibel ölçümü yapacaklar. Daha sonra azaltırılır.

laik bir ülkede yaşamıyoruz.

imamla konuşmayı deneyebilirsiniz, bazıları çok anlayışlı oluyor, sizi şaşırtabilirler.

arayabileceğiniz bir numara da vardı sanırım ama onu hatırlayamadım.

camiyle aranızda o kadar az bir mesafe varsa buna çözüm bulabileceğinizi sanmıyorum, zira ne kadar kısarlarsa kıssınlar fısıladayarak da okusalar yine duyulacak gibi.

@freebird5406_2 Sesi azaltsalar bile öyle bir konumdayız ki minare tam balkonun karşısında kalıyor. Rahatsız olmamam elde değil. Minareye en yakın ev bizimki oturduğumuz muhitte.

Onun çözümünü daha yapılırken aramanız lazımdı. Şu saatten sonra taşınmaktan başka çözüm bulabileceğinizi sanmıyorum. Ya da inançlıysanız sabah namazına kalkın ailecek. Namazı kılar yatarsınız tekrar.

soyadin koc degilse zor :) beykoz sahil yoluncaki villalarinin yanindaki camide sabah ezani mikrofondan okunmuyor. bizzat o caminin gorevlisi demisti bana.

@iorveth 1 seneliğine evden ayrılmıştım geldiğimde yapılmış durumdaydı. Müdahale edemedim hiç bir şekilde. Ben değilim ama ailem inançlı olduğu için bir şeyler yapabilme şansım çok düşük galiba.

ben de benzer bir durumu yaşıyorum. çıkmaz sokağı olan bir yere taşındım, sokağın ortasında cami var. ses o kadar yüksek ki, ezan okuduğunda evimin içindeki kimseyi duyamıyorum. üstelik evim o kadar da yakın değil. mahalleli de memnun gözüküyor. çoğunluğu her vakit camiye gidip gelen yaşlı kimseler. mahallenin delikanlıları da sadece cuma günü camiye gidiyor. (onlar da hep son anda koşuyorlar nedense.)

ben eskiden müslümandım; ancak şu an sadece o değilim. (inancım bana kalmış bir şey.) ezanın bu denli bu kadar yüksek okunmasından ben de çok rahatsızım. ancak şikayet edersem başıma iş geleceğimi biliyorum. (mahalle baskısı diyelim ki farklı boyutlarıyla zaten yaşıyorum.) buraya yeni taşındım, yl öğrencisiyim, mahalleliye göre dış görünüşümden ötürü itin kopuğun tekiyim. (ev ararken bunun çıkarımını yapabildim.) buyurunuz esasında, bir ayrımcılık yaşıyorum.

laik, demokratik bir ülkede filan asla değiliz.

Uygun bir dille söylerseniz halletmeye çalışırlar ama ne kadar kısarlar bilemiyorum sonuçta mahalleye duyulması lazım.

laik bir ülkede yaşamıyoruz. buradaki hayalperest arkadaşları fantazi dünyalarının derinliğinden ötürü kutlayarak hiçbir şey yapamayacağınızın altını çizmek istiyorum. yıllarca bahsettiğiniz şekilde yaşadım. arada en fazla 40 metre vardı.

haklısın ve duyuruyu favorilerime ekliyorum. aynı dertten çeşitli zamanlarda muzdarip olmuş biri olarak önerebileceğim çözümün ev değiştirmek olması da kötü tabii. veya komşularınız da aynı sorundan şikayetçiyse topluca, mahallece filan bir dilekçeler yazıp ilgili belediyeye gidebilirsiniz.

hiçbir şey yapamazsınız. ne yazık ki. mevzuyu "ezana gıcık olmak" diye yorumlayıp size bakışlarını bile değiştirecekler. böyle saçma bir ülkede yaşıyoruz çünkü. üç adımda bir cami yaptılar zaten, çok lazım ya.

sadece ezan için değil. evinizin yakınında müzikli çay bahçesi, düğün salonu, bar, pavyon(müzikli turistik tesis diyelim ) yine aynı şeyler olacaktı.

@evrenos gazi İhlas sitelerinde oturuyorum. Ciddi anlamda rahatsız olduğumu ilettiğimde neler olabileceğinin farkında mısın? İmam da sitede oturuyor. Ve herkes ezanın bu durumundan memnun(ailem de dahil) Şimdi ben ciddi anlamda rahatsız olduğumu söylesem neler olur neler. Din düşmanı diye mimleyip apartmanın önünde eylem bile yapar bunlar.

yaşamak sana ağır geliyor. rol yapıyorsun. yalancısın.

spor yap. yorul. uykun gelince uyu.

uyuyamıyorsan ne kasıyosun. hiç sevmem. gerekirse gece 4 e kadar ayakta kal bi yerden sonra vicudun birşey düşünmene izin vermeyecektir. Yarında işe /okula sabah erkenden kalkarsan bi de yarın akşamda bu akşam az uyuduğun için erkenden uyuyabilirsin. Özetle yarın uykunu almak çok zorunda değilsen uyuma gitsin. Bi yerde kendi kendine sızarsın zaten.

bilgisayar/telefonu kapat. o zaman uyursun.

eksisozluk.com

www.youtube.com

kurtuluş parkının köşesinden (nikah salonu tarafından) gölbaşı dolmuşları geçiyor, onlarla gidebilirsiniz

ortalama ne kadar sürüyor kızılaydan gölbaşı yerleşkesi?

vallahi kızılay'da en az yirmi dakika otobüs bekledik, sonra da bir saat yol sürdü. bir cacık da yokmuş gölbaşında. kampüsü de sevmeye çalıştım ama olmadı vallahi. :( canım çıktı tüm gün.

Oynamadıysanız Return to Castle Wolfenstein iyi gider.
Vakit bolsa Commandos 3.

@husrevaga, Return to Castle Wolfenstein'ı oynadıydım. nefis oyundu. hatırlamak güzel oldu. :)

(bkz: dishonored)

dayz süper bilgisayarları bile kastırıyor. optimizasyon sorunu var.

Bu arada Sniper Elite ve Sniper Elite 2 de süperdir. HDMI kablo ile dev ekrana bağlayıp kablosuz klavye ve mouse ile muhteşem oluyor.

Jagten
Festen
lat den ratte komma in


ekleme: o'horten

Hodejegerne (Norveç)

tat a kvinnen

den brysomme mannen
Songs from the Second Floor

bergmann'ın tüm filmlerini saymıyorum bile.

Reconstruction. oldukça iyi.

Ben negatif tavsiyede bulunayım. Çünkü Danimarka demişsiniz, orada Mia Lyhne diye bir kadın çok ünlü ve Kamping diye de bir filmi çok ünlü. Ben arkadaşa sordum, en sevdiği filmi, bunu söyledi. İzledim, içim kabardı, bunaldı. Sonra da ne hassa, Film Festivalinin Antidepresan kuşağında gösterildi. Oysa troll de değildi, niye böyle oldu bilmiyorum.

Bu arada Festen+1

Folk flest bor i Kina, noi albinoi, den brysomme mannen, oslo 31 august, nord.


şimdilik aklıma gelenler bunlar. sonra istersen mesaj atabilirsin. hepsi çok güzeldir. sıralamayı en sevdiğim filmden yaptım...

I Kina spiser de hunde

@helios noi albinoi izlanda filmi...

(bkz: haevnen)

İsveçteyken Kopps pek çok kişi tarafından önerilmişti, hıyarın teki olduğum için izlemedim. İsveç-Danimarka yapımı komedi filmi.
www.imdb.com

(bkz: voksne mennesker)
(bkz: songs from the second floor)

En ganske snill mann

www.imdb.com

citronnen flammen

yukarıda söylenmediyse eğer ejderha dövmeli kız serisi olabilir.

I Kina spiser de hunde
Gamle mænd i nye biler
Blinkende lygter
Adams æbler
De grønne slagtere

the misfortunates

jagarna
fritt vilt

Maşallah bilgilere bak, kim neden versin bu bilgileri hocam?

cv mizi de gönderelim mi?

ip numaram 8.8.6.6 hatta :)

sanirim meslekler konusunda genel bir kani elde etmek istiyorsunuz. bununla ilgili soyle bir baslik var isinize yarayabilir:

eksisozluk.com

hocam direk tc kimlik no yu vereyim sen oradan arat bakalım.
adli sicil kaydı da lazım mı?

adım samuel. 25 yaşım.

Marmara Üniversitesi, gazetecilik 2.86 ortalama. Şu an da Hacettepe'de iletişim bilimleri yüksek lisansı yapıyorum. Yaş 25, sabit gelir-maaş vs yok, yaşamakta zorlanıyorum.

uludağ almanca, 3.63 tü galiba, kabin memuruyum, öğretmenlik yaptım, aç kalırsın dediler, bana kız vermediler. ben de seyyah oldum geziyorum :)

Bana hediye edilse beğenirdim. Ama bence bu tamamen tarz meselesi. Kesinlikle her erkeğin hoşuna gitmez. Erkeğim.

normalde çakı vs gibi şeylerden hoşlanmam ama ona rağmen hediye edilse hoşuma giderdi.

maceracı, doğasever, kampçı ruhlu, küçüklüğünde izcilik yapmış erkeklerin hoşuna gider genelde. bütün bu saçma girişe rağmen saydıklarımın hiçbiri bende yok ama benim de hoşuma giderdi. çok amaçlı şeylere oldum olası hastayımdır. bir de jeolog pusulasına.

gider. mevzu bahis kişi bir mal değilse çok sevinir. ayrıca erkeksi bir hediye. gayet şık.

hediyenin hoşa gitmemesi diye birşey söz konusu değil. alır çekmeceye atr orada durur, hoşlanmazsa. yani elbise falan da değil ki hoşlanmadığı halde alıp giyinsin sizin için.

tabii ki bu dâhil bütün genellemeler yanlıştır :) tanıdığım çoğu erkek o çakıyla en fazla elma soyup kulağını karıştırır.

bence gider. ben çok seviyorum. ayrılmadan önce alıyodum az kalsın.
tirbüşonlu olursa çok işe de yarar.

bence erkek için güzel bi hediye

hiç kullanmasam bile mutlu olurdum.

yanlışlıkla erkeğe alınacak ideal hediye sorusunun cevabını buldunuz sanırım. tebrikler.

gider, şık bir hediye

o ne be?
ben beyaz yakalıyım. çakıyı ne yapayım?
hiç ilgimi çekmez.
alacaksan bana göre bir şey al!

Ben de sevmezdim hediye mi kalmadı almaya derdim...

mevzu bahis kişi bir mal ise çok sevinir.

of bana bi victorinox daha alan kıza nikahı basarım. gider

istanbul değil sanırım di mi? bahsettiğin koşullarda bi sıkıntı çekmezsin gibi.

Trakya da ya mı yaşayacaksın? Fabrika da falan çalışacaksan mesai olayına da girebilirsin aslında. Bununla beraber kasarsan yaşarsın neden yaşamayasın?

bu şartlarla yaşanır gibi duruyor. yalnız en ufak plansız bi ekstra harcama çıkarsa batarsın.

ınsallah yaşarsın. kolaylık diliyorum

rusyada mı yaşayacaksın?

@raskolnikov2

trakya

manita yaparsan sıkıntı yaşayabilirsin.

valla eğer bir "alırım başımı giderim" planıysa bu, fazla romantik bir plan. ama zorunluluksa, gerçekten zorunluluksa yaşarsın.

yaşanır.

dişiniz çürür kanal tedavisi gerekir, bir yerinizi kırarsınız röntgendi tedaviydi gerekir, en basitinden grip olursunuz yani. onun dışında marka meraklısı olmasanız bile kıyafet alışverişiniz olur, köpeğiniz yiyeceği bedava gelse de aşı dönemleri var, cep telefonunun ekranı kırılır, ya da köpeğiniz durduk yere hastalanır onun sigortası da yok ameliyat masrafı olur, ha nasılsa sokak köpeğiydi ya derseniz bilemiyorum. ama bana baya riskli göründü. bir ay içinde bir aile üyeniz hastalanırsa 2-3 kere memlekete gidip gelmeniz gerekebilir mesela. sevgili falan bu şartlarda zaten yok.

yaşarsın, para bile biriktirirsin şu harcamayla.

net bir şekilde yaşarsın, dışarda takılamazsın sadece fazla.

bir kadının 900 liraya gelmeyeceğini de ispatlamış oldun thracian, yazık lan şu kadın kısmına, zavallı.

fazlası için çabala, kendine yetmeye çalış, kenara at ufaktan, zor zamanlar için, illa ki düz yola çıkarsın.

Umut kırmak gibi olmasın ama zor olduğunu düşünüyorum ben. Evdeki hesap çarşıya uymuyor çünkü gerçekten de. Elbet başka başka şeyler çıkacaktır, bu para az.

Ücretli öğretmenlik yapacagini soyledigine gore önceki duyurunda..şunu yap

Bi süre bu şekilde yaşamaya calis. Kpss ye girip atanmaya bak ve özel dersler ver.
Formasyonum varsa eger en az 1500 2000 e kolejlerde ogretmenlik yap. Yok mu formasyon?

Ayrica sahibinden e özel ders ilani koy o şehir için. 2 kişi bulsan bile artar bu para.

@la travita formasyonum var ama tecrübe kazanmak istiyorum. ingilizceme güveniyorum. yıllardır ingilizce kitap okur, film izler, ingilizlerle çene çalar arada ingilizce öykü yazarım. ama öğretmek çok farklı. yeni öğretim teknikleri üzerinde kafa yoruyorum; bilişsel öğretimden yana olduğum için de çok araştırma yapıyorum. pratikte işe yarar mı bilmiyorum.

Türkiyede yaşıorsun. Para malesef çok önemli. Belli ki de ihtiyacin var. Formasyonun var. Ama kolejde calismam diyosun. Ki geçici çalış diyorum 5 sene kolejde kal demiyorum. Kazan 2500 3000 bişi. Gerekiyosa harcama yine hepsini ve birikim yap. Sonra idealist hayayın ugruna kpss ye girip o ideallerin icin kendine zaman yarat.

Tecrübe kolejde kazanşlmaz diye bişi yok. Tek hocanin olmadigi bi okula girersin ve sinif yonetimi - ogretim teknikleri üzerine o hocalardan yardim alirsin..


Hikayende eksik bişey var senin. Cozemedim.

Cok risk almak istemiyosan da bi anaokulunda ingilizce ogretmenligi yap?

dostum arada misafirin olmak isterim. 2000 küsur eşe dosta açık kitaplığım var. hemen hemen o kadar.

ve, gayet güzel, birçok kişiye göre daha güzel, yaşarsın.

sokak köpeği beslemeniz çok ince bir davranış, size çok özel bir dost kazandırmış. umarım her şey istediğiniz gibi olur. kemikleri 5 dakika kaynatmayı unutmayın lütfen.

o ne be? palyaço gibi!

tek renk belki, ama böyle hiç güzel değil.

Piyes mi var allasen
Niye yapiym

Eklemeye ekleme: semiyoz hocam, hepsi gotum gibi.

bu tip kötü bence dostum.
zevkler ve renkler ayrı amma az kişi seviyor/ yapmaya cesaret ediyor.

Hee yapalım, saçımızı elimize alırız artık :)

Birincisi böyle karmakarışık renklerle hoş değil. İkincisi saçın nasıl boyandığından haberiniz var mı?
Oreal, sarı saç, kızıl saç, mavi saç vs. Biraz okursanız bir haftada akıp gittiğini yerine sert ve mat, naylon gibi saçlar bıraktığını görürsünüz. Sonra kadınlar heyoo sizin saçlarınız neden sert, neden yumuşatmıyorsunuz?

çok az kişiye gidecek bir saç rengi/renkleri. ilk fotoğraftaki kadın güzel gözükmüyor. ikinci fotoğrafta da saç güzel ama yüze nasıl yakıştığı belli değil...

zor bir tercih yani.

ekle: sonradan eklediklerine de baktım. ilk fotoğraftaki hatun neymiş yahu öyle.
fakat gene de pek beğenmedim.

benim hanımın ehliyetindeki fotoğrafta saçının rengi aynen şunun gibi: 25.media.tumblr.com

bi heves boyatmış üniversitede. ehliyeti alırken de o saçla vesikalık çektirmiş. hala kullanıyor o ehliyeti. bakar bakar güleriz arada.

Bu saç güzelini-çirkinini geçtim, deli gibi bakım gerektirir. Her gün birkaç saati ister. Üstüne de o rengi koruma için sürekli güncelleme ister, deli gibi de para ister o.
Bu doğal duran saçları yapmak o kadar saat alıyor ki, yapanın çalışmayan ve bol bol parası olan Cadde hatunu falan olması gerek. O şekli şemalı ve rengi koruma, bakım makım derken ayda min 500 tl ister.

edit: Boyamadan bahsediyorum, saç rimeli ile yıkayıp çıkmalık şeyler ayrı.

Saclari morlara, mavilere boyamiyoruz diye yine kezban olmusuz iyi mi? Duyanda tum Avrupa'daki kızlar palyaco şeklinde dolaşıyor sanacak.

Saci maviye boyayip 1 hafta oyle gezmeye kalksak sonunda rengi beyaza dogru donecek, cok çabuk akacak. Ustelik saci yipratacak.surekli bakim ve boya isteyen saçlara sahip olacagiz. Herkese de boyle renkli saçlar yakismiyor, evet. Ben saclarim beyazlayinca kendi rengine nasil boyarim diye düşünüp dururken bu renklere hic giremem sanirim.

Sac tebesirleri alip uclarini boyamayi ben de düşünüyorum ama. Yikayinca geçiyor nasil olsa.

weknowmemes.com

aklıma bu geldi.

evladım olsa cami avlusuna bırakır kaçarım..

@kibritsuyu, fotoğraftaki kıza aşık oldum :(

arada var böyle saçlı hatunlar, hipsterlı, cosplayli, art school girllü ortamlara gir madem meraklısısın.

bence güzel değil. erkekim.

o boyalar saçın am.na koyuyor o yüzden.

Ben eskiden saclarim tamami kizilken uclarini mavi yapmistim gecici boya bulmustum. 5 senedir boya yok ama iki sene once yine kahverengi iken sclarim uclarini yesil yapmistim. Cidden guzel oluo aslinda

www.wallpaperfo.com oyş

Ben bir ara bu tarz fotoğraflardan özenip saç tebeşiri almıştım. Hayatımda bu kadar kolpa bir ürün kullanmadım. Normal resim yaptığınız kuru boyayı ıslatıp saçınıza sürüyorsunuz resmen. Yıkanınca geçiyor o yüzden yağmurlu havalarda filan kullanılmaz. Ama yıkamayınca da geçiyor çünkü bir şekilde sağa sola bulaşıyor. Ayrıca saç inanılmaz derecede mat, böyle sanki saç değil de yapay bir şeymiş gibi gözüküyor. Bir kere tek tutamı mora boyadım ondan sonra da tövbe ettim. Kullanacak olan varsa gitsin direkt boyatsın, saç tebeşiri filan hikaye.

Böyle karışık değil de tek renk beğeniyorum.. Tamamı olmayacak, aralarda mümkünse uçlarında mavi ya da yeşil çok güzel durabilir ama kişiye göre değişiyor tabii bu durum.. Ben yapsam bu yaşta yakışmaz mesela (ya da ben kendime yakıştıramıyorum bilemem) ama şöyle 16-20 arası hatunlarda yakıştırıyorum..

Kuzenim var liseye gidiyor o istiyordu uçlarını mavi yapmak annesi izin vermiyordu, bak bu tebeşir olayını bilmiyordum, bir söyleyeyim belki buna izin kopartır :) En azından hevesini alsın kız..

her şey bir yana bütün o resimlerdekilerin orijinal saç rengi sarı ve ya açık kumral.
türkiyede ezici çoğunluk siyah-kahve.
koyu renk saçta da görünmüyor boya.

ve son olarak fotograftaki gibi durmuyor gerçek hayatta. ne saçlar o kadar bakımlıi ne de renkler o kadar canlı.

Evlat olsa sevilmez o ne amk

@corialynne

istediği kadar vazelin, krem vs sürsün hiçbir zaman sağlıklı doğal saçlar gibi durmuyor malesef. senin kardeşlerin çok şanslı sanırım, saçını açma uygulamadan sadece kendi rengine boyayanlar bile yıprandığından şikayet ediyorlar. yüzde 90'ı böyle malesef.

tek renkler çok güzel bence. ben erkeğim ve kahve tonlarından alacağım mesela. teşekkürler bu başlığı açtığın için.

sipariş verdim ben ya :D cidden gitti gidiyordan istedim bi tane set. yapacağım cumartesi dışarı çıkarken gerçi bu karda akar ama nedense canım çekti eve gelince fotoğraflara baktım şimdi ahah

ittirmeli bastırmalı bir musluk olabilir mi?
Denedin mi bastırarak çevirmeyi.

Denedim hocam, bastırmalı değil.

benim de başıma gelmişti, meğer ters çeviriyormuşum, hatta zorlayarak o minik vanayı yamultmuştum hafiften. (bkz: ne kadar bahtiyarım)

Her iki yönü de denedim ben hocam. :)

SS nedir?

Bizim asteğmen vardı psikolog, eleman zor kurtuldu, zor kaçtı istanbula :) rdm işi zordur, kolay gibi görünür ama uğraşı çoktur.

maliyeti çok düşük.

Aç abi aç, gelir yeriz. Bi açıp da kapatan görmedim daha.

aç abi sayısı az ise tadı çok da kötü değilse yeşillikte de cimrilik yapmazsan peynir ekmek gibi satarsın.

Açılmasına açılır da yeri iyi tespit etmek lazım. Çiğköfte kültürü olan biryerde açarsanız gelip de kimse acılı bulgur almaz. Adam gibi evinde kendisi yapar yer. Araştırdığınız muhitte neden olmadığını incelemek gerek yani.

mantıklı valla para olsun ben bile açarım, kafamda vardı bi ara.

(bkz: bu işte güzel para var)

bizde mahalle arasında açtılar aslında tek yol ve tum bakkal çakkal dukkanlar burda ama 2 ay dayandı kapattılar sonra

ayda en kötü 4-5 bin lira ciro yaparsın.
emin ol.
50.000 tl param olsa 10 tane çiğ köfte bayisi açardım.
başına da bir adam koyardım.
dükkan başı bana 1000 lira bıraksa ayda 5.000
10 ay da maliyeti çıkarır.

@yapma volkan:

5.000 TL'ye mi açılıyor bir çiğ köfte bayisi?

İlk olarak acmani tavsiye ederim iyi para kazaniyorlar. Ayrica cigkofteden ziyade erzurum kadayifi ve midye de satiyorlar. Malzemeler her gun fabrikadan hazir geliyo den sadece dürüm yapiyisun. Fiyatu uygun oldugu icin (3.5 tl ) acligi yatistirmak icin ya da acsaniz 2 tane alip karninizi hemen doyurabiliyorsunuz. Ogrencinin yogun oldugu yerde bi tane de motor kiralarsaniz ya da alirsaniz iyi para kaxanirsiniz. Detay isterseniz mesaj atin.

aşırı derecede şişmiş,yakında infilak edicek bi sektör.2 sene bardak mısır domine etti bu düşük maliyet çok kazanç piyasasını.

Bu isten ekmek yiyenler su an sodalarini iciyor. Cigkofte icine bir arkadasim girdi ailesiyle ben de isin icindeydim 4 ay sonra kapattik. Esnaflik ayda 2-3bin lira kar icin yapilacak is degil. Isler artik nasil durgunsa yemek sepetinden cigkofte soyledim 2 hafta once abartmiyorum tam 7 dakikada geldi telefonu kapattiktan sonra.

Ne ara gordun anladin 6 durum hazirladin da cocugun yanina para ustu verdin de getirdi bu cocuk elektrikli bisikletle tahminimce en az 3 km mesafeden.

Maliyet dusuk ama sattigin fiyat da dusuk. 2,5 liraya satiyosun bi durumu en az 1 durumcu 1 paketci cocuk calistiriyosun. Pakete gitmezsen ayakta kalamazsin artik musteri evine bekliyor hizmeti.

2 kisiyi sabah en gec 12 aksam en erken 11e kadar nasil calistiricaksin haftada 7 gun veya kac paraya calistiricaksin ?

Hele kira dukkanda hic yapilmaz. Cok guzel bir noktada kendi dukkanin yoksa yazdiklarimi bosuna okudun :(

ray değiştiriyi.

E dönerken yavas gelmiyor ama?

sinyal bekliyor da olabilir. bir ara sinyal bekliyoruz diye anons yapıp duruyordu trenler bir süre.

Bu surekli olan bi durum sinyal en düşük ihtimal. Var mı arttıran?

ray değiştirdiği için. taksimden geri dönerken rayın ayrıldığı yerde birde duvar var v şeklinde bişey. muhtemelen hızla gitmesi durumunda bodoslama duvara girebilir. ama osmanbeyden taksime gelen metro için duvar yok. yazarken bana da çok saçma geldi ama ihtimal işte. ha bi de şeyden olabilir. osmanbeyden gelen metro taksimde 2 dk bekliyo zaten daha da beklerse muhtemelen boku çıkacağı için erken ayrııyo. karşıdan gelen metroya göre ayarlayınca da daha yavaş gitmesi gerekiyo olabilir. hem ray değiştirtiği hem de insanlar ölümüne doldurmasın diye olabilir. metro garip şey doğrusu.

ben de sinir oluyorum bu duruma, hatta sözlükte de bakmıştım bir süre önce, yazan vardır belki nedenini diye. birisi rampa var gibi bir şey yazmıştı, o aklımda kalmış.

ray değişikliği +1 giderken yavaşlamamasının sebebi de giderken ray değiştirmemesi. çift şerit gibi düşünün. giden raylar dümdüz gidip istasyona giriyor. tren geri dönerken diğer şeride geçmesi gerekiyor.

www.timeoutistanbul.com

eyvallah ray değiştirdiğinden fakat neden osmanbeyden taksime geçerken yavaş olmuyor amk mantıken dönüşte de ray değiştirmesi gerekmez mi! cidden salak mıyım anlamadım mı?

al kardeşim, rayların şekli resimdeki gibi. o yüzden taksim yönünde metro dümdüz gidiyor ve yavaşlamasına gerek kalmıyor.
t1311.hizliresim.com

heeeeeeee doğru lan kapının yeri değişiyodu hatta. eyvallah ya üzgünüm onu unuttum ben :(

bu aralar tamamen durmaya başladı. kısmet.

tr-tr.facebook.com

antalya olduğunu biliyorum. kaleiçi'nde yer büyük ihtimalle ama tam neresi bilmiyorum.

o şemsiyeler asılana kadar orası epey kötüydü. kebapçısı mebapçısı kötü gözüküyordu epey... iyi oldu böyle.

Devin koyardim. Hosuma gidiyor cunku.

rüzgar,utku,uğur.modern isimler olduğunu düşünüyorum

Sikerter.

Ege ya da Can; kısa ama etkili isimler.

güneş. güçlü olsun, huzur versin diye.

Nejat, necdet, harun

deniz

babasının soyadı da önemli tabi ama ben mete ve metin gibi isimleri çok seviyorum.

Okyanus koyardım.
Dalgası büyük olsun...

Büyük ihtimalle Deniz..

deniz koyardım. kız olsa da yağmur.

ne bileyim su falan hoş...

amma deniz varmış arkadaş :)

yusuf, kürşat, muhammed, ali, hasan, hüseyin, mustafa, ahmet.

iki tane olursa ali ve sukru koymayi dusunuyorum. ali sukru beyin anisina.

Deniz, Toprak, Güneş benzeri doğaya ait isimlerden birini...

Güçlü bir isim olmalı bence.Şuan aklıma gelen Cenk

Deniz

her ne kadar türkçe karakter, r ve z harflerini içeren isimlerden hoşlanmasam da rüzgar ismi çok hoşuma gidiyor. rüzgar koyardım.

ne çok anadolu rockçı varmış duyuruda lan taş toprak deniz isimleri hep :)

demir, mert aklıma ilk gelen ikisi.

tabiki ali sami.

nevzat. babamın adı çünkü, bi ara kendi adıma ekletmeyi düşündüm, sonra olmadı.
savaş. savaş-barış-mücadele-av-avcı bu kavramlara çok takık biriyim çünkü.
agah. tınısı çok güzel.

çınar.

doğa koyardım.

Şamil

Ali koyardım. Kendi eksik hislerini çocuğa verdiği isimle kapatmaya çalışan zihniyete kılım. Ali veya Ömer olabilir. Sade ve güzel isimler.

Fatih ve Deniz arasında kararsızım.

erkek cocuğa uzay ismi vericim, kocaman sonsuz bir boşluk çok şey içinde barındırıyor bu yüzden cana yakın herkesle anlaşabilen yalnız biri olmayacağını düşünüyorum..

Ne koyacagimi bilmemde ne koymayacagimi biliyorum . Babamin ya da dedemin isimlerini koymam mesela. Bide bende şöyle bi cinslik var, bi ismi seviyorsam dahi, o isimde sevmedigim birisini taniyorsam o ismi koymam.

erkek olursa Tunca kız olursa Erim.ciddi güzel isimler :D

Ertuğrul ismini cok severim ama soyle bi dusundum de cocuguma bu ismi vermem herhalde.
Mert, Eren, Barbaros bunlar guzel isimler.

erkek olursa Ferhan Şensoy hayranlığımdan ötürü ustanın adını vermek isterim. Farsça kökenli isimleri güzel buluyorum, kendi ismime de yakın olur hem heheh.

Demir, Ateş

Ya soyadımı ya da Erinç adını.

Erinç 16 yıllık arkadaşımın adıdır. İki isminde anlamını çok severim,kararsızım.

evrim, doğa, güneş,

Ali

kısa, akılda kalıcı, net, erkeksi.

kaan, oğuz, mete, hakan, ozan...

hayır türkçü veya ülkücü değilim. ama güzel isimler. çocuğa da gider, gence de gider, dedeye de gider. anlamları da hoş.

italyanla evlenirsem düşünmeden GENNARO. eşim kabul etmezse boşanırım.

oğlum oldu, adını DENİZ koydum.

aynı durumdaydım, bulamıyorum kafama göre tarife, en son şu ikisinden birinde karar kıldım:

www.avea.com.tr

www.avea.com.tr

aslında şu 150 dk + 1 gb güzel ya. sms zaten gerek olmuyo whatsapp sağolsun. olmadı 50 sms 4 tl var.

peki pttcell hakkında ne düşünüyosunuz? geçicem ama numara taşırken bile kuyruk var. hala devlet kafası...

25'e üçü bir arada yok gibi. Enuygun bana bu gibi geldi bir bak yine de: www.avea.com.tr

operatörleri anlamıyorum. dayadılar mı hepsini dayıyorlar. süper üçlü paket de iyiymiş aslında 30 tl ama bana fazla. 500 dk 5000 sms falan. 5000 sms nedir abi yuh. yapın şöyle 100 dk 100 sms 500 mb veya 1 gb 25 tl deyin. yok illa hepsinden bol bol koyuyorlar.

pttcell avea altyapısı ama müşteri hizmetlerini arasan sıra beklemiyorsun

bimcell'e geç.
ciddiyim.

avea'daki tarifeler tam bir aldatıcı reklam örneği.
1sn bile konuşup kapatsanız ücretlendirme 60 saniye üzerinden yapılıyor.teorik olarak sadece 2 dakika konuşarak 120 dakikalık limiti doldurmak mümkün. bu bende ortalama yarısı olarak vuku buluyor...

avea bal'a geç hacı.

fekat avea'nın şehrin göbeğinde çekmeyip ebesinin göbeğinde çekme şeysi var.

(not: panteistim.)

Oha bimcell i o kadar inceledim 19 tl lik paketini gormemisim. Nano sim verirler mi ki?

bimcell le ptt cell aynı kalite. sms istemediğine göre 14 lük tarife senin için en iyisi. hem 3500 dk pttcell faturalılarla görüşme var aileni razı etsen yeter.
sms 250
internet sınırsız

(bkz: bimcell/@hoot )

Pttcell daha devletimsi oldugu icin bimcelle isindim sanki. Tek derdim nano sim olayi. Ben keserim ama ya calismazsa. Ayrica ailemi neden ikna edeyim ki kazik kadar herifim

çok konuşulan kişiler demek istedim. bimcell dediğim gibi. hiç taşıyamadım numaramı ama ptt de başka bir işleme sıra beklerken numara taşıma için sıraya girmeden hallettim. avea dan geçiş yaptığım için sadece bir yaprak doldurdum. hem biri 14 diğer 19 lira ve faturalı olduğu için kontör yükleme ile uğraşmak yok.

edit nano Avea'da yok. anca kestirip kullanırsın. ben sordum. kesme işlemini de dışarıdan yaptırıcaksın dediler. nüfus cüzdanı fotokopisini bile sizden isteyen yer sonuçta.

sonra oturup filmi izleyecek misiniz peki? izlenmez çünkü.
hatta diğer seyircileri de bi güzel afallatırsınız o yüzden onlar da izleyemez. bu sebepten sinemanın sahibi de pek sıcak bakmayabilir. bi de bi de sinemalarda perdeye yansıtılan şey dijital değil bildiğiniz film oluyor galiba, o yüzden lojistik olarak da sorun yaşayabilirsiniz.
söyleyeceklerim bu kadar.

belki bi kafe'de yapılan küçük bir film göstemine sızmayı deneyebilirsiniz ha?

o işi tiyatroda yaparsın anca.oyuncuları ayarlarsın sahneye çıkarsın edersin,masrafsız olur hem.

cok ucuz bi numara milyon tane ornegi var daha degisik bisi yap kulaga hic hos gelmiyo

ben fikri beğendim. ama salonu kapaman gerekir bence. sadece ikiniz olsun. reklamlardan sonra senin hazırladığın kayıt girsin ekrana.

daha kötüsü helikopterin ucuna "benimle evlenir misin x?" yazısı bağlamak olur ancak. yapmayın böyle işler yahu. oturun bi yerde, sessiz sakin şekilde edin teklifinizi. ille şaşırtma amacı taşımak neden ki?

gereksiz.

fikir için birşey demeyeceğim fakat teknik olarak, İstanbuldaysanız İstiklal'deki Cine Majestic'te üst katta dijital projektörlü bir salon var bağımsız filmleri falan blu-rayden oynatıyorlar. O salonla anlaşıp belirli bir para verip sürprizinizi yaparsınız.(artık kaç koltuk parası isterler bilemiyorum, ama cinemaximum vb. ile anlaşmaktan iyidir)

Ama, geçen yıl Cevahir Cinemaximum'da bir sevgililer günü olayına tanık olmuştum. Sevgililer gününde filmden önce bir video yayınlandı, bir kampanya varmış kız oradan kazanmış galiba öyle bi sürpriz yapmışlar.. Araştırın işte artık dijital projektörler var 35mm'ye bastırmanıza gerek yok.

Kiz hayir der bence reklam etme bu kadar.

www.youtube.com

Bence yaptırmayın. Şahsen bir seyirci olsam rahatsız olurdum.

birde hadi yaptın sonraki 3 saat film mi izleyeceksiniz?

yok izlemeyecekseniz sırf şaşalı olsun diye 100kişinin film zevkini berbat edeceksiniz.

başka bir yöntem daha iyidir.

ayrıca bu şeyler özeldir 2 kişi başbaşa olması daha iyi olur fikrimce.

şahsi fikrim böyle şeyler yapmayın sadece o ve senin bileceği bir teklif olsun başka insanları karıştırmayın işin içine. yalnız olabildiğiniz kadar yalnız ve baş başa olun.

inanılmaz kıro bir fikir kusura bakma. her türlüsü kıro yani.

Özel localar var bazı sinema salonlarında.

kafika vardı bi ara.
orada olabilir.

Bence saçma böyle şeyler,
ama ola ki yapacaksın, bari filmin sonunda olsun.

kadıköydeki zannederim bi sinemada yapılmış böle bişi arkadaşlarımın arkadaşları tarafından. eş zamanlı bir giriş falan. çok da tatlı, pek de güzel olmuş hem.
tam anlatamadım şöle bi videosu var; www.youtube.com

bence kötü bir fikir. yaparsan da, o anda salonda bulunan n adet ciddi düşünen çiftin erkek tarafından güzel küfürler yemeye hazır ol :)

akıllı telefon olanı var, bundan dene www.youtube.com

Hangi film olduğunu da söyle, araya reklam verelim.

ben de hic bok gibi parasi olup da bok gibi parasi olmadan once evlendigi esini aldatmayan adam gormedim. zaten zengin babadan cikan zengin picler de cirkin kiza sumugunu atmaz. bu isler boyle. bizim cins aglayacagina gercekleri kabul edip para yapmaya baksa daha verimli olurdu tabii.

sen onu bunu boşver de, asıl şu benim kafamı kurcalıyor. 1-2-3-4-5 diye zenginliği sınıflandırsak, 1 birim zengin olan kız 2 birimlik erkekle, 2lik 3lük ile, 3 lük 4 lük ile, 4 lük de 5 lik ile evleniyor. 5 birim zengin olan kızlar napıyor ki? valla bak noluyor onlara?

Konuyu cidden anlamak istiyorsanız kısa bir cevap mümkün değil dostum. O yüzden,
Bkz: toplumsal cinsiyet, toplumun cinsiyetlere yüklediği roller, ataerklik, feminizm, reklamcılık ve cinsiyet.
Ayrıca bir de belgesel bkz: the centry of the self (ismi bu olsa gerek)

gayet normal bi merak.. demek ki kafaları çalışıyor.

diyelim ki doğru;gönül bu ota da konar boka da..sözü nereden çıktı,nasıl çıktı ?
mantıklı mı bilmem ama doğru değil.

mantıksız.

amaç sırf yanımda biri olsun yalnız kalmayayım sa mantıklı.
ama duyguları olan bi insansan kime göre 10 üzerinden 4.5? kime göre 10?

bence doğru, etraf patates tipli olduğu halde çekici karşı cinsleri yanlızca kendine layık gören, hiç bir ekstra özelliği olmadığından da tercih edilmemesini, ya ben efendiyim o yüzden, kızlar hep piç tiplere bakıyorlar, bu kız kesin paraya gelmiştir diye açıklayan sap dolu. kendileriyle aynı patateslikte karşı cins üyelerini de küçümser bunlar, kezban sivilceli leş paspal diye. sap gezmeye mahkum olurlar böylece.

kısmen doğru. kadınlar statüyü önemserler. tabi bütün genellemelerin hatalı olduğu payını da ekleyelim. o yüzden "kısmen" dedim zaten.

Acımasız ama dogru

doğrudur

herkesin sevdiği kendine en güzeldir.
istersen 10 üzerinden 4,5 ol farketmez sevdiğin insan her zaman senin için 10 üzerinden 10 değilse zaten o iş olmaz.

mantiksiz. net.

Gerçek ya da acımasız filan değil, oldukça dar bir bakış açısı.

Yok oyle bir şey. Guzel kadın-tipsiz adam çiftlerine adım başı rastlarsiniz. Olaya işine geldiği gibi bakmış sadece.

ya maalesef doğru da, yukarda bi arkadaş demiş kime göre 4 kime göre 5 yani. neyin standardı bu.

doğru.

DOGRU .

düz adam için doğru. konuşmayı kadınlara yaklaşmayı bilen, sosyal olabilen erkek için doğru değil.

kadın için de geçerli aynısı. doğru.

sözlük öyle tanıdıkların şirketlerini ve çok büyük firmaları korur. o yüzden yaz bişi olmaz.

sözlükten önce bir avukata danışsanız?

böyle adi şirketleri kimse sakınmasın arkadaş. yaz gitsin.

aylık akbil sistemi yok. bu bandrol pasoya yapışıyor ve o paso sayesinde indirimli öğrenci bileti yani indirimli ego alabiliyorsun. her zaman sormazlar paso ama dönem dönem sorarlar.

melih gökçek saçmalıklarından yalnızca bir tanesi.

yakın zamanda ihalesi yapıldı akıllı sistemin, bekliyoruz bakalım. ama aylık bilet olayının garantisi yok gene de.

bandrol dediğin süs, pırıltı, hayatımıza bir renk, şöförlerle kavga etmek için bir sebep...

hiçbir işe yaramıyor. ne işe yaradığıyla ilgili gökçek beyimizin açıklaması "bir öğün yemek parası, belediyeye verseniz nolacak kehkeh" kıvamındaydı, o derece hiçbir işe yaramıyor... ben almıyorum. egoya binmek zorunda kalırsam iki kez basıyorum ya da tam alıyorum işte. ama yalnız mecbur kalırsam biniyorum. genelde dolmuş tercih ediyorum. bu saçma sapan uygulamaya boykot bir nevi.

dönem dönem soruyorlardı eskiden, ancak şimdi genelde soruyorlar. yoksa da iki kere bastırıyorlarmış. bandrol çok garip bir şey yahu. böyle cüzdanın şeffaf kısmına falan konulunca o parıldaması belli olmayan bir şey. benden söylemesi.

üniversite öğrencisiysen kartını gösteriyorsun şoföre. bu kadar.

teşekkür ederim yorumlar için.
epey saçmaymış ama bu uygulama.
yani zaten öğrenciyken, bir de öğrenciliğini kanıtlamak için neden bandrol alıyoruz ki...