erasmus stajında eğitim aldığınız konuyla ilgili bir alanda çalışan kurumlarda staj yapıyorsunuz. erasmus programına dahil olan herhangi bir ülkede (avrupa ülkelerinin büyük çoğunluğu dahildir, tam listeyi www.ua.gov.tr adresinden bakabilirsiniz) staj yapabilirsiniz. hangi ülkeye gideceğinize göre aylık 300-500-700 euro hibe veriliyor.
staj yapacağınız firmayı kendiniz ayarlıyorsunuz, ilk yazışmaları siz yapıyorsunuz. onlar size kabul/davet mektubu gönderiyor. gerisini sınavı kazandığınız takdirde okulunuzun dış ilişkiler ofisi hallediyor.

Kız Başına topluluğu
UN Women Turkey

Bu iki topluluk da sosyal medyada aktif, ulaşırsanız yardımcı olurlar ya da yol gösterirler sanıyorum.

Kadir Has Gender Studies’ten Mary Lou ile iletişime geçin. (Türkçe biliyor)
Dilerseniz doktora öğrencilerine de ulaşabilirsiniz. “Seminer” büyük bir şey gibi tınlıyor. Online mı olacak süre ne olacak vs.hangi üniv, detay verirseniz daha iyi yardımcı olabiliriz.

rewlack;

seminerden başka kelime gelmedi aklıma, tınısına takılmayalım, söyleşi diyelim o halde.

yüz yüz olmasını tercih ederiz, daha samimi olur. ama konuşmacı online derse ya da yol parası, konaklama gibi masraflar boyumuzu aşarsa o zaman mecbur online yaparız.

süre 1 saattir heralde :/

biz daha önce bir kadın platformu olarak benzer bir etkinlik yapmıştık ve orda görmüştük ki üniversite öğrencisi kadınların nerdeyse hiç biri kendi cinsel organını, adet döngüsünü, , korunmayı, hormonlarını vesaire bilmiyor. öyle olunca etkinliği iki oturum olarak planlamıştık zira uzman arkadaşlar aslında birbirleriyle ilintili olduğunu söylemişti. birinde bu kadın sağlığı ve cinsel hayatı diğer oturumda da toplumsal cinsiyet rolleri, rıza inşası, psikolojik şiddet, şiddet döngüsü, flört şiddeti vb. konuları anlatacak uzmanlar çağırmıştık. bakayım o kişiler hala aktifse sana yazayım halaanne.

bir de belki kihep eğitimlerinin de tanıtımı yapılabilir o etkinliğinizde.

kayıt ettiyseniz tekrar bir zoom meeting i kendi başınıza düzenleyerek zoom a dinleterek dekode edebilirsiniz bence. ya da bir arkadaşınızla fake zoom yapıp vs. zoom çözüyorsa bu şekilde kullanılabilir.

docs.google.com'da araçlardan sesle yazdırma
bir taraftan ses dosyasını oynatın, google docs yazsın kendi kendine.

Office programlarından wordde de dikte etme özelliği var. İngilizce'de çok çok az hatayla yazdığını söyleyebilirim. ama ekranda wordun açık olması lazım. Word arkaplana düştüğü anda yazmayı bırakıyor.

tek zamanlı tarife daha karlı. geçmeyin 3 zamanlıya bence.

www.haberturk.com

Eğer 17:00 ile 22:00 arası bir lamba bile açmayacaksanız, buzdolabınız çalışmayacaksa geçin derim. Ben tek zamanlı tarifedeyim. Üç zamanlı için hesap yaptım. Faturadaki küsuratları filan hesaba katmadım. Kazancımı 22 Türk Lirası olarak hesapladım. Hadi taş çatlasın 30 lira olsun aylık. Buzdolabı, televizyon, lamba en pahalı tarifede çalışmayacaksa tasarruf olur. Ama bir aletin, ayda sadece iki gün pahalı tarifede çalışması bile size normalden daha fazla fatura gelmesine sebep olabilir.

debe'ye girmiş (git: eksisozluk.com) entry'yi görünce cevabımı aldım ve hemen gidip bir makine çamaşır attım.

Tek zamanlı kullanıyorum. 3 zamanlı kullanan tanıdıklardan daha az fatura geliyor. Ayrıca günün her saati istediğin makineyi çalıştırma özgürlüğü var. Annem ütü çamaşır bulaşık için sürekli saatin 22 olmasını bekliyor, günün yorgunluğu üzerine çamaşır asmak, ütü yapmak bana zor gelirdi. Zaten dediğim gibi biz onlardan daha az ödüyoruz. Her gün bulaşık makinesi, haftada 2 3 defa da çamaşır makinesi, günde 3 4 defa kettle çalışır bizde.

normalde yemek cenazeden hemen sonra duaya giderken götürülür ama bence bu şartlarda da eliniz boş gitmeyin.
gidilmemeli yani.

hem kendileri yastalar yemek yapamazlarsa aç kalmasınlar diye, hem gelen giden misafir olur diye, hem de ölmüşün arkasından eve çok yemek gelmesi onun "ruhuna" gider diye yemek götürülür.
yani ölenin arkasından onun adına insanların bir anlamda karnının doyması bir nevi sadaka gibi görülür.
hatta çok fazla yiyecek gelirse etrafa, konu komşuya, çevre esnafa da dağıtılır.

kolonya da pek uygun olmaz, o hasta ziyareti için dediğiniz gibi.

bir yerden bir miktar su böreği alın gidin, en temizi.
ya da kendiniz belki bir kek yaparsınız, o tarz bir şey de olabilir.

başınız sağ olsun.

İla yemek olmak zorunda mı? Cidden hiç yemek götüresim yok. Adet böyleyse götüreyim de bana çok saçma geliyor yemek olayı.

Börek +1

Bir şey götürmene gerek yok. Cenazenin ilk günü aile yakınları yemek yapar götürürler hem cenaze sahipleri hem misafirler yesin diye. Senin arkadaşının cenazesine giderken bir şey götürmen gerekmez. Yemek dışında bi şey götürmek de saçma olur kutlamaya gitmiyorsun ne götüreceksin.

bizim buranın adetlerini yazayım siz seçin:

yemek (hatta önden sorulur, hangi gün getirelim diye ki ev yemeksiz kalmasın)
börek
kuru pasta çeşitleri
meyve suyu/gazoz
çay-şeker
kahve
makarna

bence en mantıklısı meyve suyu, gelen olursa ikram ederler, olmazsa da kendileri içerler.

ayrıca cenaze evine gidip de ikram bekleyenin kendi cenazesi kurda kuşa yem ola inşallah.

Biz hep çay-şeker götürürüz.

yemek goturulur ama bir hafta gecmis zaten cok gelen gidenleri de yokmus. o yuzden ev yemegini eleyebilirsin.

ama bir- iki kilo su boregi alip goturulebbilir. gelen misafirlere bir iki dilim ikram ederler.

onun disinda kolonya vs goturmeye gerk yok. bos da gitseniz kimse bir sey demez onemli olan gitmek.

basiniz sagolsun

çay++

Pide yaptırılır bizim orda. Konyada etliekmek.

biz meyve götürmüstük

danışman hocanıza durumu anlatıp ondan mail adresi isteyin.

e-rehber.marmara.edu.tr adresinden fakülte/enstitülerin öğrenci işleri adresleri bulunabilir.

ek olarak
ÖĞRENCİ İŞLERİ DAİRE BŞK.
0216 777 0707
ÖĞRENCİ İŞLERİ DAİRE BAŞKANLIĞI

Daire Başkanı Özlem GÜNGÖR

Asistan Leyla GÜL - 1200
Diploma ve Arşiv Birimi
Personel Adı - Soyadı Dahili No
Anıl Kubilay ÖZCAN 1228
Fuat ERDEM 1221
Gülsima ŞENER 1210
Hasret SAM 1212
Mehmet YİLDİZ 1213
Nural TEKELİ 1230
Melisa BURAK 1203
Mustafa SAYMEH 1235
Kayıt İşleri Birimi
Personel Adı - Soyadı Dahili No
Azize GÜLER 1226
Elif AYHAN 1208
Fadime Tutku TOPRAK 1209
Hanife BİLİR 1211
Ece TABAK 1237
Merve SÜRÜKLİ 1232
Tuğba KOLLUKCU 1233
Nida AKSOY 1236
Not İşleri Birimi
Personel Adı - Soyadı Dahili No
Aliye KURBAN 1220
Nilgün TÜRKMEN 1206
Elçin GÜLER KARA 1204
Sakine UGAN 1225
Muzaffer GÖRGEL 1222
Eğitim-Öğretim Birimi
Personel Adı - Soyadı Dahili No
Mehtap KARATAŞ 1214
Oguzhan Gullu 1217
Sibel ARAS 1205
Meltem TOPALOĞLU 1215
Ahmet Samet TOPSEVER 1218
YÖK Burslar Birimi
Personel Adı - Soyadı Dahili No
Veysi ÇİVİLİBAL 1216
Levent BÜLBÜL 1231
Kampüs Kart
Muzaffer GÖRGEL 1222
Akın DAMAR 1207
Banko
Ali HELVACI 1207
Akın DAMAR 1207

ayrıca oidb.marmara.edu.tr adesinin altında "bize yazın" diye bir iletişim menüsü var.

dandiği çok dandik oluyor. alırsanız düzgün bir şey alın. temizleme sistemine bakın dikkat edin. bazıları zor temizleniyor. makinede yıkanabilen parçaları olanlar var. kullanıldığında temizlenmesi gerekiyor.
evde meyve alma alışkanlığı varsa suyunu içmek adına da çok sağlıklı ve kullanışlı oluyor. tavsiye ederim.

Meyveyi direk meyve suyu olarak tüketmenin faydadan çok zararı var. Almanız gerek tüm lif ve besinler posa adı altında çöpe atılıyor geriye sadece şekerli su kalıyor.
Direk meyve yemek daha sağlıklı.

Daha önce birkaç dandik marka kullandıktan sonra Philips aldım, onu kullanıyorum ve çok memnunum.

Arıyacağın özellikler, Çok su ve Az posa çıkarması, bir seferde çok meyve sıkabilmesi, sökme ve temizleme kolaylığı, dayanıklılık.

Bu şartları Philips karşılıyor.

Ben şarap yapmak için kullanıyorum, meyve suyu içmek için alıp da uzun süre kullananı görmedim. İlk heves birkaç kullanımdan sonra mutfağın bir köşesinde terkedilen bir ürün.

Sağlık açısından ele alırsak, vücudun ihtiyacı olan posayı ayrıştırıp çöpe atmak hiç akıllıca bir şey değil. İnsanlar posa almayı sevmeyip sonra 'Niye kabız oldum?' diye soruyor.

Ayrıca insanlar bir seferde bir elma yiyebilecekken, suyunu sıkarak bir seferde 4-5 elmayı mideye gömebiliyor. Vücuda o kadar fruktozu bir anda almak mis gibi bir obezite sorunu ile tanışmak oluyor.

Bu sebeplerden katı meyve sıkacaklarından uzak durmanı öneririm.

Yine de 'Alacağım.' dersen bir püf noktası. Kuruyan posanın makineden temizlenmesi çok zor oluyor. Sıkma işleminden sonra önce makineyi temizleyip sonra meyve suyunu içmenizi öneririm.

www.kuvings.com.tr

meyve suyu çok sağlıklı bir şey değil, bir bardak meyve suyu için günlük önerilen porsiyonunun en az 4-5 katı meyve tüketmiş oluyorsunuz.
bunun dışında üşenmekten meyve yemediğinizi söylemişsiniz fakat katı meyve sıkacağı düz meyveyi yıkayıp doğrayıp yemekten çok daha uğraşlı bir iş, onu göz önünde bulundurmamışsınız.

pişmanlık sebebi, alıp da devamlı kullanan görmedim.

Kesinlikle 2. El al. Herkes alip temizlemesi zor geldiği için buzdolabının üstüne, ne bileyim mutfak dolabı üstü olur kiler olur oraya koyuyor süs gibi bekliyor yıllarca.

Ben de tavsiye etmiyorum. Alıp düzenli kullanan da duymadım şimdiye kadar. Çok zahmetli bir cihaz.

Sağlık boyutunu tam bilemiyorum ama makinenin kullanım ve temizlik zorluğunu düşününce almanızı tavsiye etmem.

Devamlı kullanan bir kişi bile duymadım. En çok kullanan senede bir defa kullanıyordur.

Akrabalarınızın olduğu bir WhatsApp grubu varsa bence sorun "katı meyve sıkacağı olan var mı? Birkaç hafta ödünç alıp deneyebilir miyim?" diye sorsanız pek çok akrabanız makineden kurtulmak için "sende kalsın" diye verecektir bence.

Biz bu aralar sık kullanmaya başladık, severseniz içmeyi, bir yerden sonra temizlemek de çok zor gelmiyor. Arzum almıştık yıllar oldu halen kullanıyoruz.

meyveyi meyve olarak yemeye üşeniyorsanız, sıkıp içmeye daha fazla üşenirsiniz. bir bardak meyve suyu içmek için yıkamanız gereken ellibinmilyon küsür parça çıkıyor.
meyve sıkma makinası pişmanlıktır.

İzban da var şirinyerden direkt Alsancağa gidebilen. Buca ortaları ise izbana doğru otobüs, dolmuş yapmak durumunda.

Tınaztepe Lozan Meydanı 470 ile tek vesait gidilebiliniyormuş fakat istikamet muhtemelen kordon/kıbrıs şehitleri olacağından yine biraz yürüme ya da tramvay gerekebilir.

En hızlısı sanırım tünel ile direkt konağa inip oradan alsancak yönüne otobüse binmek.

www.izban.com.tr
bu siteye göre şirinyer durağından alsancak durağı 20 dk.

Arıcılıkla ilgilenen birinden duyduğum: bir tatlı kaşığı kadar bal ağza alınır bekletilir iyice seyreldikten sonra da yavaş yavaş yutulur.
Bu öksürüğe iyi geliyor.
Tabi duruma göre sabah ve akşam aç karnına ve süre olarak bir hafta/10 gün kadar sürdürmek lazım.

Siz de iyi günler efem.

ıhlamur öneririm
aktarlarda karışık kış çayı satılıyor o da olabilir .

taze zencefil rondo veya rende ile parçalanır. bal, tarçın, karabiber, toz zerdeçal ve toz zencefil ve limon suyu ile karıştırılır, kavanoza konur. sabah öğle akşam birer kaşık yenir. öksürük krizi tutarsa bir kaşık daha atılır.
natura ginger drops da iyi geliyor. gratislerde ve bimde satılıyor.

twitter.com

yıllar önce böyle bi tweeti favlamıştım. size kısmetmiş.

haşhaş kabuğunu (kozalak) demleyip için. bir kozalağı iki günde içecek kadar suda demleyin. bir de ayva yaprağı.

çörek otu yağı, sırta sürüldüğü an geçiriyor benimkini.

@halanne +1 —zencefilli tarifler iyi gelir.

bunları yapamam derseniz, doğrudan minik bir taze zencefil parçası çiğneyebilirsiniz.

biraz bal + rendelediğiniz zencefilin suyu + limon suyu iyi geliyor.

Meyan kökü (licorice root) ve okaliptus iyi geliyor. Kullanımını ayrıca araştırın

annem çocukken tereyağını eritip pekmez eklerdi onu içirirdi.

Öksürük çayı çok iyi geliyor, covid geçiren kişiler üzerinde denendi ve çok olumlu sonuç alındı.

French press içine,
- kaynayıp birkaç dakika dinlenmiş su
- birer çay kaşığı kekik, zencefil, zerdeçal ve karabiber
- dilimler halinde yarım limon
- istediğiniz miktarda bal

İyice karıştırıp 5 dakika demlemeye bırakın. Şifa olsun.

Yukardaki öksürük çayı tarifi iyidir, hoştur.

Ve fakat, balı çayınız demlendikten sonra bardağa aktardıktan sonra eklemenizi öneririm. Bal ve kaynar/çok sıcak su karışımı pek sağlıklı bir şey değil.

Güven kuruyemiş. Tazecik olurdu hep. Olsa da yesek

Servet sekerleme.
Datca bademli ve gullu olani dene. Pisman olmazsin.

lokum için birinci tercihim imren lokumları, safranbolu; o olmuyorsa tuğba kuruyemiş

www.oztaylanyayla.com

Afyon'un en lezzetlisi

ali muhittin haci bekir.

Hacı bekir tabiiki.

pile denediniz mi? clothes pile, clothes pile store, showroom bir şeyler çıktı...

mağaza derken market kastedildiyse;
teşhir - display
marketlerdeki uygulamaların genel adı teşhirdir. çeşitleri vardır gondol, palet vb gibi.

ben markette çalışırken piramit diyorduk ama ingilizcede de aynı isimdir heralde.

supermarket display pyramid diye aratınca çıkıyor bişeyler, bunlar mı aradığınız?

Ortadoğu'dan bakınca, herkesin şeytani planlar yaptığını düşünebiliriz fakat gerçek öyle değil.

Koskoca bir ülkeler birliğini 'salt' iyidir-kötüdür diye sınıflandıramayız.

bunun kısa bir cevabı yok maalesef. tarih, kapitalizm, sosyalizm, refah devleti vs. vs. bir sürü konu var.

kısaca ve bildiğim kadarıyla şunları söyleyebilirim: ab'nin kendi içindeki misyonu kapitalist refah devletleri. yaşasın sermaye diyorlar ama insanları da hem ekonomik hem sosyal açıdan çok kötü durumda bırakmamak lazım ki bir daha ayaklanmalar vs. olmasın, sistem tehlikeye girmesin, her geçen gün sistemi sağlamlaştıralım istiyorlar. kendi içindeki misyonu bu iken dış işlere karışma meselesi daha zor sanırım. benim tahminim, kendilerinin böyle bir misyonu varken bunu yaparak kendi sistemlerini dünyaya da yaymaya çalışıyorlar. hem de artı bir sempati puanı kendileri için.

Cevredeki ulkelerin de bu düzende yonetiliyor olmasi işleri kolaylastiyor cunku. AB iyilik melegi falan değil yani evet. Hicbir uluslararası aktor dunyaya iyilik guzelik getirmek icin çabalamaz.
Yani bir suru sebebi vardir ve illa ki cikarlar soz konusudur ama en basitinden diktatorluk ile yonelitmeyen demokrasi ile yonetilen ulkeler ile ticaret yapmak da diplomatik iliskiler yurutmek de daha kolay ve daha guvenilir olacaktir.

Ayrica uluslararası aktorlerin eylemleri ve politikalri dis dunyaya karsi mesru gorunmek zorundadir. Mesru ve kabul goren davalar gutmen gerekir ki uluslararası alanda kabul gorebilesin. Yoksa sikintilsrin sonu gelmez. Yani imaj cok onemli.
Her seyden once vatandasi karsisinda bir mesruiyeti olması lazim zaten. Senin hakkini korumayan bir devlet ustu otoriteyi neden destekleyesin? Ab yivde bir devlet gibi dusunmek lazım bu noktada.

Halkın eğilimi hükümetin ağzını şekillendirir. Siz belli bir imaj çizerek başa geçtiyseniz örneğin eşitlikçi ve çoğulcu bir anlayış vaadiniz varsa ya da ait olduğunuz siyasi kimlik bu kavramlarla bütünleşikse izlediğiniz politika da bununla paralel olmalı. Eğer olmazsa, nasıl olacak? İnsanların sizden beklentileri var.

Şimdi atıyorum ak parti hükümeti lgbti yanlısı bir tutumla evlilik eşitliği için hamleler yapsa kendi tabanına bunu açıklayabilir mi?

Sihirli bir durum değil aslında, arz talep meselesi.

Halkın eğilimi değişir mi? Değişir, ancal bir motivasyon, bir sebep gerekir. Uzun vadeli politikaların ya da diğer ülkelerle girilen ilişkiler sonucu bu eğilimler değişebilir. Bugün avrupa insanı ağırlıklı olarak kendisini ifade özgürlüğü ve şitlik kavramlarıyla özdeşleştiriyor bunları kendi kültürleri olarak görüyorlar. Bunun tarihi altyapısı da var.

Avrupa'da soylu sınıf kendi keyfi istediği için kendilerini yok etmediler sonuçta. Haklar bildirgesi kralın "aa ne güzel şey bu" demesiyle imzalanmadı. 30 yıl savaşlarının bıraktığı izler var kültürde.

Diğer taraftan bu davranış modelinin kendi içinde kazanımları da var. Çünkü bu ülkelerin insanları bu dilden anlıyor, bir isveç örneğin biriyle silahlarla savaşmak yerine ekonomik olarak savaşmayı tercih eder. İkisi arasından silahları ve ekonomik savaşı seçecek ülkelerin insan stereotipleri de tamamen farklıdır.

En basit tanımıyla “huzursuzluk” yaşamamak için. Apartmanda haşere ve toksik bir çocuk varsa yan apartmandaki biri onların çocuklarına da zarar verme olasılığına karşı uyarabilir.

Savaş çıkarsa ucu kendine dokunabilir -ki suriyeden mülteci akınında gördük.

Ve diğer önemli bir husus da eski tip sömürü sistemi bırakıldı, köleleştirme yerini kontrat gibi “daha medeni” bağlayıcılarla yapılıyor. Bu yüzden menfaatlerine dolunulmadığı sürece (saddamın diğer ülkelerin petrol kaynaklarına saldırması gibi) huzursuzluk istenmiyor.

Avrupalı devletler, ABD'ye göre daha liberal/idealisttir (ekonomi/piyasa anlamında değil de uluslararası ilişkiler teorileri anlamında), realist değildir. yani işbirliği, demokrasi ve karşılıklı bağımlılığı amaç olarak görürler. Bunun yansıması da sadece kendileri değil tüm dünya demokrasi olursa dünyanın daha barışçıl bir yer olacağına duyulan inançtır. bkz: demokratik barış teorisi

anti-demokratik rejimlerde genellikle yoksuluk, gelir dağılımında adaletsizlik, kamu düzenini sağlamada sorunlar da vardır. bu yüzden anti-demokratik ülkelerde iç savaş, isyan, protesto, ayaklanma, darbe çıkması daha yüksek olasılıktır. bu sadece o ülkenin kendi içini etkilemez, dışarıya da terör, mülteci sorunu vs olarak yansır. bkz. arap baharı, libya ve suriye. yani AB'nin kendi güvenliğini sağlamak için diğer ülkelerin demokratikleş(tiril)mesi de bir ulusal güvenlik sorunudur.

işine öyle geldiği için. en son polonya belarus sınır mevzusuna bakınca, ab'nin insan haklarını kendi çıkarlarından önce tutmadığını anlayabilirsin. polonya sınırında mülteciler geçmesin diye insanları ölüme terk etti. çoluk çocuk bir sürü kişi öldü. benzerini yunanistan ege'de yapıyor. mülteci botları batırmaktan, mültecileri ıssız adaya bırakmaya kadar türlü insan hakları ihlalleri yapıyor. ama mevzu türkiye olunca, türkiye'nin tamamen uluslararası mevzuatlara uygun bir takım hareketlerine insan haklarına uygun değil diye beyanda bulunuyorlar.

işin özü politika gerektirdikçe dünyanın en hümanisti olabilirler. yeter ki kendi düzenleri bozulmasın o zaman da hitler'den farksız işler yaparlar.

Bir çok kişi kullandı ve sorun yaşamadı gruplardan takip ettiğim kadarıyla. Koku ve tat ile şüpheyi elden bırakmayın tabi. Bu arada butikbira mı kaldı allasen:)

Paket açılmadı ve düzgün muhafaza edildiyse kullanılır

7-8 ay geçeni kullandık, yıkılmadık ayaktayız.

1.) bu sorunun cevabını apa vermez, yazdığınız makaleyi göndereceğiniz dergi belirler. Derginin yazım kılavuzuna bakınız.
2.) buradan nasıl bir internet sitesine olduğuna göre bakınız: www.tk.org.tr

Tarih derken, Göbeklitepe tarihinden mi bahsediyorsun Cumhuriyet tarihinden mi? İlber Hoca başlangıç seviyesi için iyidir.
Ben kişilerin hatıralarından okumayı seviyorum.
Mesela
Thomas Edward Lawrence - Bilgeliğin Yedi Sütunu
Charles Townshand - Mezopotomya Seferim
Mehmed Akif - 93 Moskof Harbi ve Başımıza Gelenler
M Şevki Yazman - Kumandanım Galiçya Ne Yana Düşer
Cemal Paşa - Hatıralar

temel siyasi tarih/dünya tarihi için oral sander.

Laurence Waddell ve David Livingstone ilgini çekebilir.

William H. Mcneill- Dünya Tarihi
Türk Dış politikası için de Baskın Oran iyidir.

Alaeddin Şenel -İnsanlık Tarihi
Modern Türkiye’nin Kuruluşu

Umrumda olmaz, dewamke.. ama normalde de dağınık bir insanim

Hiç dikkate almam. Hatta hep açık bırakıyorum kıyafetler hava alsın, dolap kokusu olmasın diye.

Kapatıp uyurum.

hayır. hatta bir şeyleri açıp kapatamama hastalığım olduğu için evde bir çok dolabın kapakları hep açıktır..:D

aşırı iyi soru. geçen açık kalmış bu ne lan diye bi uyuz oldum kalkıp kapatma refleksi oluştu ama sonra düşündüm "niye ki?" diye ve yattım uyudum. ama o kadar kolay olmadı kısa bi kafaya taktım. batıl inançlı biri bence daha fazla takardı.

kapağı açıkken ışığı yanıyor, zifiri karanlıkta uyuduğum için kapatırım.

@gabe h coud, benimki de cereyan yapıyor Narnia'dan, o yüzden ben de mecbur kapatıyorum; bizim durumlar sayılmıyor.

aldığımdan beri kapaklardan birisini hiç kapatmadım daha.

Yıllar önce bir şirketin çözmemi istediği, içinde bu sorunun da olduğu 50 tane yine bunun gibi sorular olan online test yapmıştım.

Eğer gece takılma ihtimalim varsa kapatırım yoksa kapatmam şeklinde düşünmüştüm. Ama o zamanlar kedim yoktu şimdi kedim olduğu için içine girmesin diye kapatırım.

Peki, bu bir soruya verilen cevap neyi gösterirmiş, bir bilgi var mı? Sempatik, sevimli olup olmadığımızı mı gösteriyor acaba?

Başak burcu olarak kapatırdım.

@sevilen progressive türkücü aynen öyle, mülakatlarda adaylara uygulanan kişilik envanter testi sorularından bir tanesi bu.
cevap kendi başına pek bir anlam ifade etmez ama benzer soruların cevaplarına beraber bakınca genel bir fikir veriyor.
bu soru özelinde, bence asıl fikir verici cevap kapatıp kapatmamak değil neden kapatıp kapatmadığını temellendirme şekli. gördüğün gibi kimi bunu burcuyla ilişkilendiriyor, kimi anlam veremiyor, kimi de takıntısından dem vuruyor.

Valla birak isigi, gardirobu ciddi ciddi dis kapinin acik oldugunu gormeme ragmen kapatmaya usenip yatttigim oldu. O yuzden gardirobun acik olmasina hic aldirmam.

Hiç açıkken uyumadım sanırım.

Kapatmadan önce içinde canavar olup olmadığını kontrol eder, sonra kapatır, sonra uyurum. Açık olması huzursuz edici.

Önceden hiç açık bırakmaz, hep kapalı tutardım. Ama artık kapalıysa kedi gidip tırmalıyor, bazen içinde uyumak istiyor uyumasa bile açık görmek istiyor (:)) bundan sebeple bir kapak açık, bir kapak kapalı takılıyoruz :D

tabi ki uyumam. ama zaten açık hatta aralık ya da tam kapanmamış (araya bişey sıkışmış mesela) bir kapak gördüğüm zaman kapatmadan rahat edemediğim için yatmadan evvel mutlaka açık olduğunu fark eder ve kapatırdım. ha ola ki fark etmedim ve yatınca gördüm belki kalkıp kapatmam ama kafaya taktığım için de sabaha kadar uyumam.

ayrıca elim ve ayağım yatak dışına taşarsa da uyuyamam.

yatmadan once kapatmis olurum muhtemelen o yuzden uyku moduna girerken fark etme durumum olmaz pek. ha ben yattiktan sonra biri gelip acti sonra da birakip gitti diyelim, kalkip kapatmam, isim olmaz. uyurum :)

umrumda olmaz farketmem bile, ama esim uyuyamaz oyle.

Kapatırım hatta sürgülü kapak, bazen azıcık açık kalıyor kalkıp kapatıyorum. Eşim de ne gerek var sal diyor ama novv
Sadece, bebek yanımda yatarken deprem olur da gardrop üstümüze devrilirse diye kafamda kurar, rafların hizasını hesaplar, devrilirse de tam raf arasına gelsin diye bebeği oraya yerleştirirdim bir dönem :( öf nerden geldi aklıma

herhangi bir gardrobtan bahsediyorsak kalkıp kaparım, fark ettiğim anomalileri düzeltmeden rahat edemiyorum. bu eve ilk taşındığımızda zemindeki bir problem sebebiyle on santim kadar aralanıyordu gardrop kapısı, uykumun arasında kalkıp kapıyordum. bir süre öyle devam etti. sonra bizim gardrobun normali o oldu, artık kalkıp kapamıyorum.

Kapatırım. Çünkü evde iki kedi var ve gardırop kapağı açık ise kesin olarak içine giriyorlar. Kıyafetler tüy oluyor. Onlar olmasa umurumda olmaz.

Zannedersem ben aslında himmet dayı'yım. Evde iki kedi var, hem de biri özellikle yün giysileri kemirmeye bayılıyor, kapak açıkken bırakıp tuvalete bile gidemiyoruz.

kapatırım. açık kapak fobim var, açık olan her kapağı kapatırım.

kedi girip her şeyi tüylüyor mecbur kapanacak o

bruce springsteen

Bob Dylan diyorum ama diğer yandan da ekliyorum; şarkı dinleyerek İngilizcenizi geliştirmeniz zor. Zira şarkı dediğiniz şey çoğunlukla günlük hayatta geçmeyen, alegorili, göndermeli, kültürel bağlantılar barındıran bir dil kullanıyor.

Bob Dylan.

Sarki dinleyerek yuzlerce kelime bile ogrenebilirsin. Sozleri takip et ve sarkiya eslik et, telaffuzun acayip gelisir.

Yukarıdakilere Neil Young, Johnny Cash, Son House ve The Irish Rovers'ı da eklemek isterim.

Edit: Leonard Cohen

Ingilizce gelistirmek derken... Zaten Erkan Ogur sarki soylemiyor ki. Onun eslenigi enstrumantal muzik yapan bir caz muzisyeni olurdu.

ingiliz kültür derneğinde beatles ile tense'leri öğretiyorlardı.

Isvec'te kiyafet 100% Turkiye'den cok daha pahali. Nereden cikiyor bunlar. (ucuz olsa bile olan seyi tekrar satin almanin mantiksizligina girmiyorum)


Ilk asamada hafif gidin ki yerlesene kadar birden fazla yerde kalmak zorunda kalirsaniz esnekliginiz olsun. Isvec Turkiye'ye yakin zaten, acil gerekmeyen seyleri bir sonraki seyahatinizde tasirsiniz. Klasik ilac falan goturun gerekebilecke her turlu.

Ne koymamaniz hakkında önerim var: trde satılan çoğu kışlık outdoor kıyafet İsveç kışına göre değil, anca baharina yeterli. O yüzden kış için özellikle birseyler doldurmayin. Kışlık montunuzu götürün, oranın baharinda giyersiniz. Outdoor kıyafetler oralarda pahali ve kaliteli VE tam oranın hava şartlarına göre, kıyın paraya oradan alin. Bulursanız trden merino çorap, çok üşüyen biriyseniz, içlik atlet götürün (trde kaliteli ve ucuz). Saç, bakım, terzi işlerinizi trde halledin. Gitmeden check-up yaptırın, doktora erişim genelde sıkıntılı.

maddi imkanlar doğrultusunda, canımı alır giderdim ben olsam. gerisinin canı cehenneme.
yanımda götürmek istediğim hiçbir şey olmazdı.
örtünmek için giyinir giderdim sadece. tabi yeterli param varsa.

Tabi ki yeterli paramız yok :) hatta ilk gidişimizde çalışacağımız şirket uçak biletimizi ek bavulumuzu vs karşılıyor. Bu nedenle elimizde olan ihtiyaçlarımızı götürmek daha mantıklı görünüyor bize, ama gerçekten mantıklı mı kestiremiyoruz. Yani tüm kazaklarımızı vs dolabımızı belki spor malzemelerimi, çadırımızı vs tek seferde taşımak maddi açıdan bizim için daha uygun olacak. Sonradan taşımak için az eşya bırakmayı düşündük. Ama işte gerçekten mantıklı mı bilemedik :(

İlaç, gitmeden check up, merino çorap ve içlik not aldım şimdilik. Türkiyeden alıp götürmek mantıklı olabilecek başka ne olabilir?

giyim, ilaç.
gitmeden diş muayenesi. hepsi bu kadar.

Orada çay var mıymış?

Bir kutu lipton yellow label çay için cebimdeki paranın yarısını verirdim dediğim anlarım oldu benim.

anais arti 1. duzenli kullanilan ilac, goturebilecegin kadar kiyafet, ayakkabi.

copap ve ic camasiri almazdim ben yeteri kadar yerin yoksa.

onemli belgeleri noter onayli cevirtebilir fiziksel kopyalarini da alabilirsin.

belki işinize yarar, kanadaya göç eden çiftin valizi: www.youtube.com

isveç değil ama yan komşusu finlandiyada çok yaygın ikinci el mağazaları var, her şeyi bulabiliyorsunuz. illa ki isveçte de vardır.

Balkonda çamaşırlığa serince çizgi oluşmaz mı?

aynı şeyi düşünecekler için: direkt yerine astım, dalga, çizgi falan olmadı. ama boydan çekmiş namıssız.

kadife kumaşların da sanırım kendi içlerinde kalite ve boya farkları oluyormuş. etiket bilgisine göre bazıları kuru temizlemeye de verilebiliyormuş. siz de belki bakmışsınızdır ama ben internette biraz araştırdım ingilizce olarak, genelde çok düşük sıcaklıkta, hassas deterjanlarla yıkayın, düz asarak kurumaya bırakın denmiş gibi. yine de damar damar çizgi gibi kırışıklık kalırsa, buharlı dikey ütümsü aletler var (ütü değil ama, kumaşı buharla açıyor sadece), onlarla perdenin arka tarafından buhar vererek düzleştirmeye çalışabilirsiniz denmiş.

bence çamaşırlığa serilmez @himmetdayı'nın dediği sebepten. bir de yıkanır yıkanmaz bekletmeden çıkarıp asarsanız, bence çok kırışıklık kalmaz.

edit: siz yazarken ben de yazıyormuşum sanırım :) yeni gördüm kendi cevabınızı ama yine de kendi cevabımı da bırakıyorum.

sıcak servis yok çoğunda (son 2 ayda 10 kere bindim, birinde vardı sadece). kek ve soğuk içecek var.

pamukkale turizmde sıcak-soğuk içecek, ikram vs herşey geri gelmiş.

Aydın pidesi meşhurdur.

efeler'de olacaksanız yenipazarlı kazım usta veya öz menderes pide konusunda iyidir.

pide nazilli yeni pazarda güzeldir. aydında yapılacak bir şey yok.

Aydin in inciri meshurmus anladigim kadariyla, onu alabilecegim bir yer yok mu?

ne demek aydının inciri meşhurmuş, aydın yazılır incir okunur zaten. incir için bulvar üzerinde menderes parkın yanındaki köşede tezgahta incir satan amca var. ceviz, kestane vs de bulunur oradan alabilirsiniz. aydının kestanesi de meşhurdur bu arada, bursaya aydından gider. herhangi bir tuğba şubesinden de incir alabilirsiniz. diğer türlü inciri çok el altında bir yerlerde ya da belli bir mağazada bulamazsınız. ha karayolu üzerinden ve izmir tarafından geçecekseniz ve otobandan çıkmayı göze alırsanız erbeyli incirin anavatanıdır. orada yol üstündeki satıcılardan alabilirsiniz.

incir dışında zeytin ve zeytinyağı meşhurdur. yağcılar içinde aymira mı ne bir yağcı var, oradan zeytinyağı alabilirsiniz. isterseniz konum atarım. zeytini köylü teyzelerden almanız lazım ama zor bulursunuz(belki incirci amcada vardır). o yüzden ayakkabıcılar çarsısı denen yerde genç dağlar peynir pazarından zeytin alabilirsiniz. gene aynı yerde varsa, ya da oradan 100 metre yürüyerek sakatatçılar çarşısından deve sucuğu alın, muhtelemen hayatınız boyunca başka yerde bulamazsınız.

yemek için pide yiyecekseniz yenipazarlı kazım usta, iskender yiyecekseniz şehir kebap salonu/rüştünün yeri, gerçi rüştü son zamanlarda biraz bozdu, o yüzden iskender değil pideyi tavsiye ederim. pideyi yedikten sonra mutlaka üstüne bir de tahinli gömün.

yerel yemekler bulmanız zor, bulvarın ara sokağında anadolu mantı evi var, orada bellllki paşa böreği gününe denk gelirsiniz. yağcılar içinde yıldız lokantası var, saat 2 civarı biter, yetişebilirseniz keşkek yiyin. yerel yemek değil ama ciğeri ve kelle paçası da güzel olur.

ama nerede ne yerseniz yiyin, şehir kebap salonuna gidip kabak tatlısı yiyin mutlaka. orası olmazsa yıldız lokantası ikinci seçeneğiniz olsun.

bu bahsettiğim yerlerin hepsi, aydın merkezin en merkezinde 1 km yarıçaplı bir daire içinde. hepsine yürüyerek gidebilirsiniz, zaten yürüyerek gidin park yeri bulmak için daha çok yürümeniz gerekir.

eğer bunlar sapa kalacaksa (ki sapa dediğim 3-5 km) eski sanayide çorbacı hayri var, yemek işini orada halledin. kabak tatlısı için üçüncü seçeneğiniz de orası olsun.

bunlar dışında aydın merkezde illa şunu yap denecek bişey yok.

daha fazla detay isterseniz özelden yazabilirsiniz.

haa sabah erken giderseniz türkiyenin en meşhur tostçusundan bazlama tost yiyebilrsiniz: www.youtube.com

@halanne cok guzel seyler yazmissiniz. Izmir de dondugumde okuyabildim ama bir dahaki gelisim icin cok guzel bir kaynak. Cok tesekkur ederim

aaa hani yarındı, boşa mı gitti o kadar aydın turistik gezi rehberi.
neyse, gene bekleriz.

dışişleri bakanlığının, iletişim başkanlığının veya cumhurbaşkanlığının web sayfalarından bulabiirsiniz.

The Florida Project (2017)
Bir de motel değil de apartman olur mu? Mientras duermes (2011)

vacancy

dusundukce aklima geldi, 1408 ve the shining de var. hep korku gerilim filmi olmasin tabii grand budapest hotel var (bunlar daha cok otel ama motel degil).

dizi olarak da lost room var ben sevmistim bir de room 104 var, cok övüldüğünü gordum ama beni hic sarmamisti.

four rooms var bi de ama eski epey, bulmak zor olabilir.

the lost room +1

Identity (2003)

Motel değil de otel olsa? :)
The Grand Budapest Hotel

my name is earl. tam olarak degil ama var epey bir sahne.

www.imdb.com

The Million Dollar Hotel

Karakterlerin otel sahibi oldugu biz dizi var Bloodline.
Bir de komedi turunde Schitt's Creek.

Detroit

Şunu da söyleyeyim, roman filan değil, teorik kitaplar götürmek istiyorum. Sosyoloji filan...

bazı birliklerde kütüphane bile oluyor ya neden izin vermesinler, götür bence bir şey olmaz. ha taşımak istemiyorsan kargoyla göndersinler o da olur ama hayvan gibi ideolojik filan bir şey götürmüyorsan kimse bir şey demez.

Ne çeşit askerlik? Askere kitap götürülür ama abartmadan.

otostopçnun galaksi rehberini götürmüştüm.
kimse bir şey dememişti.

ama aklında olsun kitaplara kontrol edildi gibi bir kaşe vuruyorlar.

Gittiğiniz yere göre değişir. Askerlikle ilgili her şey gittiğiniz yere göre değişir zaten.

Klasik askerlik işte, uzun dönem. Şimdinin uzunu yani, 6 ay. İşte gideceğim yeri de kestiremiyorum. Ya kapıdan dönerse? Bırakacak birileri de olmayacak. Çöpe mi gidecek kitaplar? O yüzden acaba önden gidip ortamı yokladıktan sonra kargoyla istemek daha mı doğru olur dedim.

Gittiğin yerde kitapçıdan alabilirsin. Ben her hafta sonu D&R'dan alıyordum. İlk gittiğinde çok eşya oluyor. Dolap küçük. İki kitaptan fazla götürme derim.

başlangıç için 1-2 kitap yeterli. sonrasında ortama göre bakarsınız.

1-2 kitap götür çok fazla götürme.
Adında ve içeriğinde siyasi bir şey olmasın veya cins bir adı olmasın yeter.
Komutan onayından geçmesi gerekir kitapların. Gösteri peygamberi kitabını adından dolayı onaylamakta tereddüt etmişti mesela komutan bana.

abi kim napsin senin kitabini, istersen 100 tane gotur umursamaz kimse de calmaz.

Abuk subuk isimli bisey goturme yeter. S*tr git diye bi kitap vardi marjinallik olsun diye onu getiriyorlardi o bile sorun olmadi.

Buyuk kislaya dusersen son 30 yilin en cok satanlar arsivine ulasip dumur olursun zaten.
Herkes aldigini giderken birakir esek gibi kutuphane olusur.

4-5 tane götür. Ben de acemi birliğine üç tane götürmüştüm. Önce el koydular, ilgili komutan inceledikten sonra onay verdi, bana teslim ettiler. Zaten kütüphane vardı. Götürmesem de olurmuş. Ha senin gideceğim yerde yoksa o ayrı. Sen az götür, kütüphane yoksa çarşı izninde alırsın.

Aklıma geldi de acaba bi' redhouse sözlük bi de bazı ingilizce metinler götürsem sorun olur mu? Çeviri yapmak için?

Sorun olmaz. Çarşı izninde üç tane sözlük almıştım. Redhouse sözlüğü pantolonun cebinde taşıyordum.

acemilikte 5-6 tane bitirmiştim.
asteğmenken zaten çok sıkıntı olmuyordu, ama zorlu bi üste denk gelsem; sıkıntı yaşayabilirdim. yüzbaşım, intranetten sakıncalı kitap listesine bakmamı sağlamıştı. neyseki, benlik bi durum yoktu.

Her askerlik birbirinden farklı oluyor ve hepsi birbirine benziyor.
Gideceğiniz yerdeki komutanın, kapıdaki görevli askerin nasıl davranacağına bağlı.
Ben yaklaşık 7-8 sene önce yaptım askerliği. İlk girişte bavulda ne olup olmadığına bakmadılar, sonradan komutan dedi ki kitabınız varsa gelin onaylatın.
Sanırım ilk sayfasına damga vurdular veya imza attılar,
İngilizce de bir kitabım vardı, ne kitabı diye sordu, cevabıma göre bastı geçti.
Bence çöpe giderse üzülmeyeceğiniz bir veya birkaç kitap ile gidin, sonra duruma göre kitaplarınızı kargoyla ister ver sipariş verirsiniz.

Komutanlar genel olarak askerlerin kitap okumasını seviyor, etrafta serserilik yapacağına bir yerde oturup sakince kitap okumasını tercih ediyorlar.

şu an asker yolu bekleyen biri olarak yazıyorum.
covid sebebiyle çarşı izni yok, o yüzden çıkınca alırsın gibi bir durum yok. ama belki kargoyla sipariş verirsiniz.
sivilden götürdüğünüz ve içeri sokulmasına izin verilmeyen eşyalar emanete alınıyor, kapısı kilitli bir odaya konuluyor ve terhiste size geri veriliyor. o yüzden kitabınızı almasalar bile diğer eşyalarınızla birlikte emanete alırlar en kötü ihtimalle.

arda turan bayramları karıştırmıştı, onu mu soruyorsunuz: onedio.com

Yok yok Arda Turan değil, yerel bir bireydi bu. İlkokul öğrencilerinin bayramını kutluyordu sırayla 1-a 1-b falan ve her grubun önünde farklı bir isimle hitap ediyordu bayrama.

www.scrintal.com

Ama davetiye ile üye alıyor şu an.

Google drive hesabın varsa oraya gir. " yeni" yazan biyer var. Ordan Google dökümanlara gir. Araçlardan sesle yazma kısmını seç. Ordan mikrofonla yazabiliyorsun. Aç sesi o yazar. Hataları düzeltirsin.

Google Cloud'un speech-to-text hizmetini kullanabilirsiniz, aylık 60dk ücretsiz, sonrası her 15 saniye seçeceğiniz özelliğe göre değişiyor. 140 dk'dan hesaplarsak ücretli kısmı, 6 lira 10 lira arası masrafı olur aylık.

cloud.google.com

müsadenizle, soruya kaynak olayım çünkü bu benim de dönem dönem yapmaya çalıştığım şey.

@lapris; senin dediğin yöntemi ben zamanında denedim ama, google sesle yazdırma seçeneği bilgisayardan ya da başka bir cihazdan gelen sesi tanımıyor ve dolayısıyla yazmıyor. mikrofonsuz denedim, mikrofonu (daha doğrusu kulaklığın mikrofon kısmını) bilgisayarın hoparlörüne ya da harici bir hoparlörün dibine koydum, gene olmadı. başka bir bilgisayardan hatta telefondan ses kaydını açtım gene olmadı. bunun ayrı bir yöntemi var mı?
google sesle yazdırmada benim bulduğum çözüm, mütercim tercüman gibi ses kaydını dinlerken yazmasını istediğim şekilde söylenenleri tekrar etmek oldu ki oldukça zor bir iş ama her halükarda dinleyerek yazmaktan daha kısa.

(git: www.happyscribe.com)

1-2 sene önce kullanmıştım. ücretsiz olarak 1 saatlik hakkın oluyordu sanırım. daha sonrası ücretli. 5 tane farklı mail adresi ile üye olmuştum ben:)

Android telefondaki bazı klavyelerin o özelliği var. Ben swype keyboard kullanmıştım. Telefonda boş bir not defteri veya word belgesine yazabilir.

ben de lapris'in yöntemini kullanıyorum. telefondan ses kaydını açıp laptopun yanına/üstüne koyuyorum. şimdiye kadar hep çalıştı. @halanne, sizde neden işe yaramamış anlamadım.
hatalı yazdığı kelimeler oluyor tabii. düzeltme yapmadan kullanamazsınız. ücretsiz de olduğundan denenebilir.

Bunu paintle de yaparsın diğer yazılımlarla da. Çizimleri bir edit programıyla kurgularsi çok basit

edit programı dediğiniz nedir?

Movie maker, Adobe premiere

Bi animasyon söz konusu değil timeline ve keyframe kaba olarak öğrenseniz yaparsınız azami 1 hafta sürer öğrenmeniz.

Davince Resolve'nin ücretsiz kısmı işinizi fazlasıyla görür.
Bi de ücretsiz bi çizim ya da image editor yazılımı onlar da fazlasıyla mevcut.

Sadece ekran kaydı olacak ise PowerPoint'te (evet MS Office) Ekle menüsü altında ekran kaydı mevcut. Üstüne mikrofondan ses kaydı da yapılıyor.

başka yazılımlar vs kullanıyorum video editliyorum vs vs vs sadece office yok yani

www.apowersoft.com

Onu demek istemedim.

İstediğin programı kullan. O sorun değil. PowerPoint'in içinde ekran kaydı alabileceğin bir bölüm var. İstediğin herhangi bir şeyin ekran kaydını alabilirsin. Söylemek istediğim şey şuydu; atıyorum bi tuşa basınca fare imleci etrafında halka oluşsun, diğer yerler kararsın, yok efendim baloncuk çıksın içinde yazı görünsün vs. Bunlar yok. Onun dışında normal ekran kaydı alınıyor PowerPoint'te

viking recorder lite.

kullandığınız işletim sistemine uygun versiyonu varsa çok başarılı. bir sürü seçeneği var, fps de seçebiliyorsunuz ve tamamen ücretsiz olmasına rağmen herhangi bir kısıtlama söz konusu değil.

bir sürü yazılım var ama ortalama bir kullanıcı için en kolayı zoom yükle kendi kendine bir toplantı başlat, ekranını paylaş ve kaydet.

Sonra bu kaydı (mp4 olarak veriyor) ekip arkadaşlarına gönder.

Şu dönemde hepimiz uzaktan çalışırken zoom yüklü olmayan bir pc kalmadı gibi bir şey sonuçta.

OBS Studio bedava ve her işi görebilecek bir yazılım.

Ders vermek gibi bir amaç varsa Camtasia Studio'nun mouse ve klavye kaydetme şeyleri güzeldi (ama paralı)

Ek olarak, Mac kullanan varsa QuickTime'ı açıp "dosya->yeni ekran kaydı->kayıt yap" ile çok rahat kayıt yapabilir.

havuzu bilmiyorum belki ısıtmalıdır filan ama denize girilmez ege'de şu an.

kuşadası'nı bilmem ama yılın 12 ayında çanakkale'de denize girmiş birisi olarak, "denize girilmeyecek hava yoktur, denize giremeyecek kişi vardır" diyeceğim.

eğer havuz sotede bir yerde kalıyorsa ve rüzgar almıyorsa, hızlıca girip havluya sarınılıp odaya dönülerek girmek mümkün olabilir gibime geliyor. hatta rüzgar alıyor olsa bile denenebilir.

havuz belki serin gelebilir ama deniz suyu sıcak hala. denizin içi değil de çıktıktan sonra ıslakken hava serin gelebilir. hatta denize girmezseniz gün ortasında özellikle güneş alan yerler baya baya sıcak.

'File' markette satılan 'Daycare' marka aseton oldukça başarılı. Deneyebilirsiniz.

asetondan bağımsız olarak, koyu renk oje altına bir kat şeffaf oje sürerseniz en dandik asetonla bile tırnakta iz kalmıyor.

kuaför malzemesi satan yerlerden saf aseton alın, internette de eminim vardır.

sonrasında ellerinizi nemlendirmeyi unutmayın saf aseton kurutur.

Koyu renk oje çıkarmanın bir diğer kolay yolu da pamuk yerine naylon kadın çorabıyla silmektir.

motorlu yani kendi kendine dönen bir şey mi istiyorsunuz? dairesel dönen mutfak zamanlayıcılarından koyabilirsiniz altına eğer amacınız buysa.

@orientblue acıkcası manuel olarak elle de döndürdüğümde böyle 5 10 sn dönse o da yeter ama bahsettiğiniz de ilgimi çekti. link atma şansınız olur mu ? :)

Linkteki üründe rulman vs yoktur tahminim, alttaki ahşabın ortasında bir delik, deliğe uygun ahşap mil yeterli onun için.

Ama mermer vs olunca ağır olacağı için daha sağlıklı bir şey yapmalı. Mutfak zamanlayıcısını merak edip netten baktım, ağırlık kaldıracak şeyler değiller sanki.

Mermer istiyorsan aklıma şey geldi, mermerciler mutfak tezgahı için lavabo boyunda delerler mermer tezgahı. ordan çıkan parça tam bir yuvarlak olur.

Ondan iki tane gidip isteseniz para bile istemezler samimiyete göre, ama kenarlarını pahlatmalarını vs isteyin temiz versinler parasını da verirsiniz.

Alttaki biraz daha ufak olsa on numara olur, ellerinde iş yoksa ufaltmalarını isteyebiliriniz.

Gerisi bir delik, rulman, mil ve hayal gücü. Deliği mermerci delmeli siz yapamazsınız.

ikea’nınki vardı bende ama artık yok sanırım. sunun gibi bir şey, üst kısmı sabit bir hızda dönüyor. ama tabii yavaş dönüyor.

www.amazon.com.trıcı-paslanmaz/dp/B004TXJ640

3d foto çekmek için döner tablalar var aklında olsun, motorlu, telefonla falan kontrol edilebiliyor devri vb

@johnbloor müthiş hayal gücü. uzun ömürlü ve kolay temizlenir olabilir. ama çok ağır olur ve onu sanırım döndürecek bir şey zor bulurum ya da pahalı olur.

@orient ikeada gördüm evet sağlam baya 199 liraya vardı çapı büyük o da pahalı geldi zaten emsallerini 60 liraya buldum.

@killerbee bu güzel öneri oldu telefonla idare edilecek kadar profesyonel olmasına gerek yok ama bir bakayım..

teşekkürler.

en uygun çözümüm eline uygun bi rulman almak, ki rulmanlar çok ucuz şeyler değil, en yakın marangozdan istediğin ölçüde bir tabla kestirmek. tablaya da rulman ölçüsünde yatak açtırman lazım marangozdan çıkmadan. ve büyük rulmanlar pahalı

araba tamircisinden rulman bul, yeni rulmanlar çok rahat dönmez zaten. tornacıdan da bulabilirsin.

sonra en yakın tornacıya gidip rulmana göre mil ve altına ayak olacak şekilde ahşaba tutturmak için düzenek yaptırmak olacaktır.

eğer elinde freze yoksa, uygun ölçülerde kavela vb ulaşabileceğin bişey yoksa evfde yapamazsın.

fotoğraf veya video için istiyorsan beyaz veya siyah plexiglass alıp bu yaptıracağın standın üstünde de kullanabilirsin, çok hafif tatlı bir yansıma verir ama çizdirmemen lazım kesinlikle.

@killerbee
urun.n11.com

şöyle bir şey de işimi çözecek sanki. üzerine mermer kestirsem ya da culsam yuvarlak çıkma falan bu iş olacak gibi.

bunu sonra kendi kendine döndürmek istesem acaba şu yarış arabalarından çıkma motorlar işimi görür mü ki ? denemek lazım ona da çözüm bulunur sankisi

misket ile en ucuz şekilde yapabilirsiniz: youtu.be

@halane evet mutfakta olabilirmiş ama benim daha çok video çekerken ve seramik hamurla oynarken ihtiyacım olacak

250 kg taşır diyor, pek rahat dönen bişey olmayabilir, istediğini kestir üzerine olur ama sabitlemen lazım.

mesela ahşap bi support yaparsan ya da yaptırırsan onun üzerine ne istersen koyarsın ama oyuncak araba motoruyla , teyp motoruyla falan zor.

buna tekerlek takıyolar endüstriyel yük arabaları için, fabrikalarda falan olan.

n11 linkindeki tabla bilyası müthiş birşeymiş, tam senlik işte. Bunun üstüne ahşap kesersen eğer, çok daha kolay döndürürsün ufak motorlarla.

Ama mermer şartsa ağır olacağı için biraz güçlü motor lazım, bir motor miline yumuşak küçük bir tekerlek takıp altan tablaya sürterek döndürmek en uygunu olur.

Dişli mişli işine girersen tutunca, takılınca ya da zorlayınca dişli sıyırır.

Eski bozuk bir yazıcıdan çıkacak motorlar iş görebilir. Hatta yazıcı içindeki miller, kağıt çekici tekerlekler vs işe yarayabilir.

vize tabii ki, kalkacak gibi de durmuyor hiç

biz 2020 basinda pandemi oncesi st. petersburg'a vizesiz gitmistik. gitmeden once online bir basvuru yapiliyordu sadece. ve sadece at. petersburg sinirlari icinde gecerliydi (moskova'ya girilemiyor o sekilde mesela). ama simdi ne oldu bilmiyorum. pandemi yoktu henuz ve st. petersburg'un deneme bolgesi oldugu, sonrasinda tum rusya'da bu uygulamanin baslamasinin dusunuldugu konusuluyordu o zaman.

türklerin tabi olduğu vize uygulamaları hakkında mutlaka dışişleri bakanlığı sayfasından teyit alın: www.mfa.gov.tr

Rusya Federasyonu:Umuma mahsus pasaport hamilleri vizeye tabidir. Hususî ve hizmet pasaportu hamilleri her 180 günde 90 günü aşmamak şartıyla 30 gün süreyle vizeden muaftır. Diplomatik pasaport hamilleri 90 gün süreyle vizeden muaftır.

benim bahsettigim vizenin detaylari bu sekildeymis, ustteki cevaptaki linkte bu belirtilmemis ama gecerli bir uygulama idi (sure kisiti goremedim benim linkteki aciklamada)

turkey.mid.ru

çok üzülüyorum aşırı pahalı olmasına :(

üniversiteler ilan veriyorlar, koşullarınız uyuyorsa hepsine ayrı ayrı başvuru yapıyorsunuz. www.ilan.gov.tr şu sitede güncel ilanları ve istenilen şartları görebilirsiniz.

www.ilan.gov.tr
linkteki ilanları takip ediyorsunuz. koşulları uyan yere başvuruyorsunuz.
kpss yok ama ales ve yds var. eğer ilandaki koşullar tutuyorsa direkt üniversiteye başvurup diğer adaylarla birlikte, yüksek lisanstaki gibi bir bilim sınavına giriyorsunuz.
sadece yds ve ales için standart bir taban puan şartı vardır, bunu dışındaki özel şartları her üniversite, her fakülte, her bölüm kendi belirler. örneğin başvuru koşulları arasında yüksek lisans yapma şartı olabilir de olmayabilir de, ya da yüksek lisans yapıyor olmak şartı da olabilir.
verdiğim linkteki bir kaç ilanı inceleyin, anlarsınız.

%90 torpille döndüğü için çok da araştırmaya gerek yok aslında :)
başvuracağınız kadroya hocanın/rektörün/dekanın istediği kişi alınacaktır büyük ihtimalle.

okula ve bölüme göre değişiyor ama genelde ales ve yabancı dil puanı gerekiyor. minimum kaç olacağı da şartlara göre değişiyor. genelde yl ya da doktora "yapıyor olmak" şartı aranıyor. yani çoğu zaman yl yaparken girmeniz lazım, mezun olunca zor.

nasıl takip edeceğim derseniz de ilan.gov.tr sitesinde her okulun hangi bölümlere kaç kişi alınacağı, şartları vs. yazıyor. siz de size uyanlara gerekli belgeleri ileterek başvuruyorsunuz.

daha sonra sözlü/yazılı sınav yapılıyor. ales, mülakat, yabancı dil, mezuniyet ortalaması vs. hepsinin belli bir oranda yüzdesi alınarak ortaya nihai bir puan çıkartılıyor ve yüksekten düşüğe doğru sıralanıyor. en tepede kim varsa o giriyor falan filan.

torpilin döndüğü nokta da mülakat aşaması. genelde normal adaylara çok zor ya da saçma sapan alakasız sorular sorulur ve düşük puan verilir. torpilliye ise naber nasılsın denilerek 90-100 puan verilerek birinci sıraya çıkması sağlanır.

muhtemelen perde farkıyla iskandinavlığı ucundan kaçırıyorsunuz.

alanım değil ancak aile mahalle baskısı mevcut. evimizi az eşyayla döşedik eşimin teyzesi eviniz çok boş dedi.
bence evlerimiz uygun değil galiba. iskandinav evleri müstakil ve büyük pencereli evler.bizde dışı gösterişli ismi elit içi lümpen siteler mevcut.

ikea nın reklam fotografları başarılı. reklam ne kadar yanıltıcıysa o kadar başarılı maalesef. yanii isveçlilerin evi de o havayı vermiyor.

tavan yüksekliği ile alakalı olabilir. bizde çok basık.

gayet oluyor. sizin olmuyordur : )
halı perde gibi detaylar.
renk ve minimalizim önemli.

1. desenli, karışık/çoklu veya uyumsuz renkli kumaşlar tercih ediliyordur. aynı şey duvar boyaları ve yer döşemeleri, kapılar için de geçerli.
2. kesin çok ve gereksiz eşya vardır. biblolar, süslemeler, örtüler, kılıflar, masa süsleri, çerçevede fotoğraflar, kumaş içeren ürünler, kalabalık yaratan detaylar ve aksesuarlar...
3. ev aydınlık değildir.
4. yeşil bitki sayısı azdır. saksılar sade ve düz renk değildir.
5. duvarlarda çerçeveler gelişgüzel yerleştirilmiş ve içindekiler de rastgele seçilmiştir.

işin sırrı sadelikte. "arındırılmış" bir atmosfer yaratabilmekte. ikeadan beyaz ektrop almak var, allı güllü cafcaf çiçek desenli kılıflı bi ektrop almak var.

tavan yüksekliği ve eski tip pencere boyutları yüzünden o his oluşmaz. galerili müstakil bir evin olsun bak neler oluyor. :)

ışıktan dolayı, katalog ya da internetteki fotoğraflarda ortamın konseptine göre sıcak ya da soğuk ışıklandırma ile çekim yapılıyor haliyle çok güzel fotoğraflar görüyoruz, fotoğraftaki köşe lambanın aynısını alıp evimize koyunca aynı etkiyi vermiyor çünkü görünmeyen aydınlatmalar pencereden yine özel olarak ayarlanmış içeri vuran gün ışığı vs

minimalizm ve minimalist felsefeyi yiyip bitirmemiz lazım o hissi alabilmek için. olay sadece eşyalarda değil yani :)

olmasin ya birak, ben de seviyorum ama yurtdisinda kaldigim yer ikeadan dösenmis, cok özendigim birsey olmasina ragmen biktim.
+instagramda taglardan aratip insanlarin evlerine bakabilirsin, ikea fotolari yerine

Çünkü böyle şeylerde özgün değiliz. Bize ait özgün bir şey ortaya konammadıpı zaman, dışarıdan ithal taklitçilikle his almaya çalışıyoruz. Cilt, dış görünüm, konsept, tema değişiyor. değişiyor ama tarihsel bir süreç içinde kültür ve alışkanlıklarla bu topraklarla arada istenmese de bir bağ var.
Kişi evinde Feng Şui'ye varana dışarıdan ithal uygulamalar ve nesnelerle nasıl değişim yaparsa yapsın uymuyor.

Cem yılmaz buna benzer bir konuda skecinde bahsetmişti:
Evlilik töreninde damat elinde ışın kılıcıyla içeri giriyor ama kayınbaba ve validenin ellerini öpüyor. Dolayısıyla olmuyor, tutmuyor.

İskadinavyayı yakından bilmem tanımam merkezi yerlerden çok kıyıya yakın yerlerdeki evler yer şekileri nedeniyle birbirinden uzaktır. Bu evler arası uzaklık insanlar arası ilişkilerde de çoğunlukla soğukluk, yabancılaşma olarak etki eder.

Bu psikoloji ve kültür mimariye veya diğer eserlere de etki eder.
Klasik eski türk evleri dendiğinde görselleri bile insanda kendine yakın sıcak bir etki oluşturur.
Oysa iskandinav mimarisi daha soğuktur .
Kıyas yapmak isteyenler için :
i.hizliresim.com

Dış görünüm böyle ise içerisi ne bakmaya da çok gerek yok .
Gerçekte bizden olmayan belli markalar üzerinden his ve heyacan yaşamakta sanırım çok normal bir şey olmasa gerek.

Cunku yasamaya uygun degil. Yan sehpa koyuyorlar ustune de kocaman bi vazo e kahveyi nereye koycaz?

Basık tavanlı, yamuk duvarlı, pimapenli küçük pencereli evlere ne yapsanız sırıtır. Türkiye'deki evler çok çirkin ne yazık ki. Yetmezmiş gibi bir de son 10 yılda peydahlanan AKP mimarisi sayesinde her şey iyice göz kanatır hale geldi.

çünkü:
1. türk evlerinin mimarisi iskandinav tipi değil, türk tipi. odaların birbirine konumu, büyüklüğü küçüklüğü, pencerelerin büyüklüğü küçüklüğü, konumu, kapıların yeri çok farklı. örneğin ikeada hiç bir model evde kalorifer peteği yok, petek oldu mu bütün yerleşim planını ona göre yapman lazım. hatta iskandinav evlerinde her 1,5 metrede bir priz olma zorunluluğu var, türkiyede koca salonda bir tane priz var. ordan oraya uzatmalarla kablo taşıyorsun. ikeada bir model evde hiç uzatma kablosu gördünüz mü?? prizler de bizdeki gibi göz hizasında değil yerden 30-40 cm yüksekliğinde, kolayca bir eşya arkasına saklayabiliyorsun. duvarın ortasından yere kadar uzanan bir kablo düşün, al sana bütün iskandinav büyüsü gitti.
2. ışıklandırma. ikeada sadece model evlerin ışıklandırması değil mağazanın genel aydınlatma sistemi, örneğin tavan spotları vs de bir ilüzyon yaratıyor. bu sadece ikea değil tüm mobilyacılar için geçerli. en varaklısı bile evde teşhirde durduğu gibi durmaz.
3. kombinler. her şeyi ikedadan alsanız bile parçalar arasında renk, desen, model, tarz uyumu olmadıkça o hava da olmuyor. parçalar tek tek güzel olabilir ama birlikte kullanıldığında o ambiyansı vermeyebilir.
4. evler türk tipi olduğu gibi yaşam da türk tipi. ben şahsen iskandinav tarzının türk yaşam tarzına uygun olduğunu düşünmüyorum. ha bayılıyorum o ayrı.
5. aksesuarlar. sadece eşyalar değil aksesuarlar da yaşam tarzını yansıtıyor. geyik figürü mesela. iskandinav toplumlarında geyik etinden, sütünden, derisinden, kürkünden faydalanılan neredeyse tapınılan bir hayvan. türkiyede geyik diyince akla sadece muhabbet gelir. evin her yerine geyik desenli aksesuar koysan dalga geçerler. sadece yakışmaz da, sırıtır.
6. yapay da olsa güneş ışığına ihtiyaç. adamların memleketinde 6-7 ay güneş yok, geriye kalanda da güneş en tepede olsa bile bizdeki gibi cayır cayır bir ısı ve ışı kaynağı değil. bu yüzden evlerinde renk skalası hep beyaz ve toprak tonlarda olsa da, güneşin eksikliğini hissettirmeyecek sarı-sıcak tonlamaları ve ışığı yansıtacak şeyleri kullanıyorlar. bizim 5 ay çöl sıcağında kavrulan memlekette bu tür yapay şeylere ihtiyaç yok.
7. evin genetiği iskandinav tarzına göre değilse, eşyanın iskandinav olması iğreti duruyor, doku uyuşmazlığı oluyor. evi sıfırdan o tarza uygun inşaa edersen anca bir nebze olur.
8. neden bir nebze çünkü bizim kültürel ve etnik genetiğimiz de iskandinav değil, göze estetik gelse de kodlarımızda olmadığı için bişeyler eksik kalıyor.

evler az ışık alıyor, pencereler ufak
perdeler genelde 50 kat, perdeleri de ikea'dan alınmıyor
odada mutlaka imajı bozan eşyalar oluyor, ayı gibi halılar gibi
çok fazla ıvır zıvır eşya oluyor mutlaka sağda solda
versaire vesaire.

Perde,duvar boyası, halı ve duvardaki raflar vs farkı var.

cam manzarası ağaçlık olmuyor
yer döşemeleri onlarda gerçek tahta oluyor ve cilasız oluyor
en çok da cam şekli belirliyor evin durumunu. onların camları daha farklı bizde pimapen :)

küçük detaylı aksesuarları atlıyorsunuzdur. tabi ki renk uyumu önemli. arada patlatan rengi de iyi seçmeniz gerekiyor. mesela benim gri koltuğumun üstünde turuncu bir yastık var. gibi.

Cevaplar cok uzundu kardes okuyamadim, durumum yoktu.

Bence en onemli sebep tavan yuksekligi ile pencere.

kataloglarda gordugun evler ne kadar sade gorunseler de fonksiyonel degiller.

babam 3 ameliyat geçirdi, 2 kere kanser atlattı şu an ayakta zor duruyor ama bırakmadı da sigarayı. ben başaramadım. umarım siz başarırsınız. sigara insanı mahvediyor. yakınları da mahvediyor uğraşan siz oluyorsunuz.

eşim iki kere bıraktı. birinde 5 yıl içmedi, sonra askerde başlayıp 3 yıl içip tekrar bıraktı. 2 yıl içmedi, pandeminin ortalarında günde bi tane keyif sigarası sadece diye başlayıp şimdi neredeyse bir paket içiyor.
son bir haftası kaldı, ihtarı verdim ya sigara içecek ya da pazartesi adliyedeyiz. bakalım hayırlısı...

Babam kalp krizi geçirdi, ağır koah'ı var. Bu hastalıklar ilk çıktığında sigarayı bırakması için teşvik etmeye başladım, hem annemi hem babamı. 3 defa anjiyo oldu, 2 kere stent takıldı. Doktoru stentle fayda görmeyen nadir hasta grubundan olduğunu, 1-2 seneye bypassa gideceğini söyledi, eğer o arada ölümcül bir kriz geçirmezse. Öksürmekten ciğerleri çıkar, yine de bırakmaz. En son 4 ay önce bypass oldu, kemikleri ayrılmasın diye korkusundan 1 ay içmedi ama ilk fırsatta tekrar başladı. Bu süreçte benim sigarayı bırakma yolunda teşviklerim baskıya kızmaya dönüştü. Ama hepsi nafile. Adam sigarayı,sigara sebepli bir ölüm ihtimaline rağmen çok seviyor. Artık ben de vazgeçtim. Kendi hayatı,kendi kararı. Ben ne dersem diyeyim içecek ve ben kendimi yıprattığımla kalacağım. Sadece sigara konusunda değil,sağlığı ile ilgili her konuda ihmalkar. Bazıları böyle oluyor. İnşallah siz başarılı olursunuz.

Yeşilay DANIŞMANLIK Merkezi ücretsiz destek sağlıyor ve çok minnoşlar

Benim babam da bırakmadı. Siroz oldu. Nakil oldu. Mide kanaması geçirdi. Covid bile oldu. Sigarayı bırakmadı. Bırakmıyorlar.

onlar istemeden tekrar bırakmalarına imkan yok gibi. Belki ajitasyon yapabilirsiniz. sizi bu durumun ne kadar üzdüğünü, hastalanmalarından, ölmelerinden n kadar korktuğunuzu falan anlatabilirsiniz.

Sağlıklı yaşamla alakalı başka alternatifler hayatlarına sokarsanız sigaradan uzaklaşabilirler.

benim annem de yeniden başladı bir yıl aradan sonra. dedem bile 20 yıl aradan sonra yeniden başladı 85 yaşında falan. zaten öleceğim yakında bırakın diyor. hiç ölecekmiş gibi de değil aslında.

Eğer yatay geçişle gitmiyorsanız muafiyetin yılla bir ilgisi yok.

Muafiyet ders bazlı oluyor, siz yine 1. sınıf 1. dönemden başlıyorsunuz. Harç, erasmus şu bu hepsi ona göre.

Kaynak: ben, tekrar sınava girip ikinci üniversiteye başladığımda böyle oldu. Ama 10 küsür yıl önceydi bu. Yine de çok değişeceğini zannetmiyorum.

Ben marmara'ya geçen yılsizin gibi yatay geçişle kayıt oldum. Muafiyet işlemleri yapılmadan önce 1. sınıftım ama muafiyetlerim tamamlanıp, ders kredileri sisteme girilince aynı dönem 2. Sınıf öğrencisi oldum.

Yatay geçişe başvurmama gibi bir şey söz konusu değil.

ygs ile kazandıysanız birinci sınıf olursunuz çünkü yatay ya da dikey geçiş yapmıyorsunuz sonuçta, sıfırdan kazanıyorsunuz. geçiş yapıyor olsaydınız denk sayılan akts sayısına göre yönetmelikte belli bir sınıfa intibak yapılırdınız.
ayrıca yatay geçiş 1 ve 3 te yapılmaz, 1 ve 3 arasında yapılır. daha doğrusu 2 ve 6. dönemler arasında yapılır.

Usb ethernet adapter

www.hepsiburada.com

@yuskek gerilim, bu dönüştürücü internet kalitesinde ve/veya hızında bozulmaya sebep olur mu?

@bana kedicik derdi, link için teşekkürler. özellikle bu marka, modeli mi öneriyorsunuz?

markalara göre baya fiyat farkı görünüyor. daha iyi marka, daha sorunsuz bağlantı mı demek yoksa hava parası mı?

Eğer online rekabetçi oyun oynamayacaksanız, internet bağlantınız cihazın aktarım hızını aşmıyorsa ucuz modellere yönelmenizde sakınca yok.

bana kedicik derdi: online oyun değil ama online ders anlatmam gerekecek.

internetten trt 1 açın?

maalesef, yurtdışına kapalı.

vpn kurun türkiye için o halde.

hangi vpni tavsiye edersiniz, en kolay en hızlı, n sorunsuz?

tv plus

Çiğli aynı bostanlı gibi bataklık üzerine inşa edilmiş bir bölge. Ne kadar sağlamdır bilemem. Evka5 tarafı komple çöp kokuyor. Yukarıda çöplük var TOKİ arkasında. Aşağılarda ise arıtma tesisinin kokusu geliyor zaman zaman. Yani bok kokuyor.

Çiğli bana hep pis gelen bir bölgedir nedense. Hep bir varoş gelir. Çok fazla bölgeden insan var. Özellikle doğudan, suriyeden vs. Ana caddede hissedersiniz zaten o rahatsızlık hissini.

Cafe falan yok. Kışın 10da falan açık cafe bulmak zor. En azından belediye civarında yok gibi bir sey. Üniversite öğrencileri geliyor işte katip çelebi açıldığından beri.

İzban'nın alt tarafı (denizden tarafı) muhit olarak daha düzgün çiğli izban için konusuyorum. En düzgün yeri herhalde Çiğli'nin.

Evkalar genelde köysel yerleşme. Alt gelir grubu.

İZBAN devamına yapılan lüks! Havuzlu rezidans, güvenlikli daireler falan var. Onlar hakkında fikir sahibi değilim. Ama bok kokuyor. Evet.

çiğli/balatçık'ta oturuyoruz.
çiğli kocaman. dediğiniz gibi harmandalı tarafında hem koku hem de karasinek çok oluyor, çöp kamyonları harmandalının içinden geçip çöplüğe gidip geldiği için onların da ayrı pisliği, kokusu, gürültüsü ve trafiği oluyor. evler yeni ve güzel olsa da harmandalıda oturmayı pek tavsiye etmem.
evka-5 westblack'in dediği gibi.westblack'in izbanın alt tarafı dediği yer istasyon altı falan oluyor galiba, evet oralar karşıyaka'yı andırır, daha nezih yerlerdir.
küçük çiğli tarafı da eski evler, ara, dar sokaklar.
balatçık tarafı üniversite sayesinde yeni yeni gelişip canlanıyor. bir taraf köy bir taraf şehir gibi. çöp kokusu hiç almadık şimdiye kadar. ama sokak köpekleri insanı çıldırtabilir.
son büyük depremde çiğlide evler baya sallandı ama hasar alan olmadı. hatta biz eve dönerken pek çok şeyden umudu kesmiştik kesin dolaplar devrildi, raftakiler tv vs düştü kırıldı diye düşünüyorduk ama çok uçta duran dengesiz 1-2 şey dışında her şey sağlamdı.

koku sadece harmandalı ve evka 5 in belli bölgelerinde olur. bütçeye göre çiğlide çok güzel yerler var, ataşehir tarafına bakın mesela mavişehir sayılır zaten neredeyse oralar. bütçe daha azsa evka-5 de yeni yapılan evler de hiç fena değil ama biraz yokuş tabi. balatçık üni sayesinde canlandı o tarafı da güzel.

köpek +1 bu arada.

Ataşehir +1 bence Çiğli'de oturulacak tek yer ama iki sene öncesine kadar 500-600 arasında mis gibi geniş, site evler vardı. Şimdi hepsi bir milyonun üstünde orada. Mavişehirden bir tık ucuz olduğu için yine de tercih edilebilir.

glaburu mu ne onu mu diyorsun

bence saçma bisi

İşe yaramiyor mu o ?

tas kaç mm

onun çözümü yok.
gilaburu falan hikaye, maksat sıvı alımı olsun böbrekler çalışsın böylece taş tortu vs varsa idrar yoluyla atılsın.
o yüzden su içsen de aynı şey. Dr lar bira veriyordu bi de eskiden, o da çabuk çiş yaptırıyor diye.

Sozlukte rowatinex diye bir baslik var. Etkilerini bilmiyorum ama millet yazmis birseyler. Geçmiş olsun

Muş iline bağlı Gümüşali köyünde su vardı, bölge tektonik olduğu için araştırma yapılıyordu ama insan sağlığına yararı / zararı nedir bilmiyorum.

edit: geçmiş olsun.

Tam cm sini bilmiyorum doktor yüksek ihtimal böbrek taşı dedi. Birazdan röntgen vs. Çekilecek. Böbreklerde iltihap varmış idrar sonuçlarına göre. Yarın üroloji de görsün diyecek muhtemelen.

Gilaburu suyu kesinlikle rahatlatıyor, halinizi anlayabiliyorum geçmiş olsun. Geçen sene çok çektim acısını gilaburu baya yardımcı oldu

çeşit çeşit taş var. taşın karakteri önemli, idrarınızın karakteri önemli, taş analizi için mta'ya taşınızı yollamayı teklif edebilirsiniz doktorunuza. glaburu evet bazılarına iyi gelirken bazılarına gelmiyor. bol su tüketin, özetle de idrar asidikse bazikleştirin bazikse asidikleştirin bunu ama doktorunuzdan tahlil sonuçlarınıza göre dinlemek daha iyi olur.

Valla hic bir ağrı kesici işe yaramadı maalesef. Doktor en son morfin verdi eve yolladı. Yarın ürolojiye görüneceğiz

Dikloron, voltaren tarzi agri kesiciler agrinizi hafifletebilir. Ancak oncesinde mide koruyucu nexium, lansor tarzi ilac kullanabilirsiniz. Ancak kesin cozum tabi ki uroloji doktoruna gorunmek, ultrason yaptirmak, tasin boyutuna gore ses dalgalariyla kirmak, operasyon vb yontemlerdir. Gecmis olsun.

Bol su iç, gilaburu suyu kullan ve lütfen yürü. Yürüyüş çok iyi gelir, ağrı olacak ama yürü. Dayanabildiğin yere kadar. Geçmişler olsun.

Ayni sureci yasadik biz de valide hanim icin yeni, 1 eylulde bobrek tasi kirma operasyonu var genel anestezi ile. 2 tas varmis. Urolojiden acilen randevu alin. Tomografi cekilecek. Bol su icin.

sizin sorduğunuzu bilmiyorum ama genel olarak idrar söktürücü şeyler önerilir. ıhlamur da olur mesela. bizim buralarda da salatalık tohumu kaynatılmış su veya iğde kaynatılmış su içirilir.

8mm lik böbrek taşı için babam avokado yaprağını kaynatıp içti ve sonrasında taş 3 mm ve 5 mm olarak düştü. Avokado yaprağından mı yoksa düşeceği mi vardı da düştü bilemiyorum. Avokado yaprağından önce de altınbaş otu içmiş.

yalnız bu bahsettiğiniz gilaburu'yu annemin böbrek taşı için gittiği doktor önermişti. ama hazır olmayacak yani meyvesini alıp suyunu kendin yapacaksın demişti.

tabi burada taşın boyutu da önemli.

annem daha önce taş düşürdüğü için düşürmekten de kırdırmaktan da çok korktu ve bir sene civarı erteledi müdahaleyi. zamanla da taş büyüyüp böbreğe yapışmış, ameliyatla böbreğin bir kısmını almak zorunda kaldılar.

yani eğer ki kendiliğinden düşemeyecek durumda ise ota bel bağlamadan müdahale etmekte fayda var.

geçmiş olsun.

Geçmiş olsun dilekleri için cok teşekkür ederim.

2 ay önce doktor 3 taş var. Sizi etkileyecek boyutta değil demisti. İlaç vs. Vermemisti.


Acaba düşme aşamasında o yüzden mi bu sekilde ?

Su an üniversite hastanesinden docentten randevu almaya çalışıyoruz. Bütün tavsiyeleri inceleyeceğim. Hatta alacağım deneyeceğim. Çok teşekkürler

geçmiş olsun. 19 yıldır bitmeyen sorunum böbrek taşı. denemedik antin kuntin bitki vs kalmadı. hepsinin ortak özelliği idrar artırıcı olmaları. yani iç birayı geç, hiç değilse keyif alırsın. diğer koca karı ilaçlarının farkı yok.

artık çözümü taşları kırdırtmakta buldum. ses dalgası ile kırıyorlar. acı oranını senin dayanıklılığına göre ayarlanabiliyor. ben 8/10' şiddetinde ağrı yapan vuruşa 3-4 kere dayanıp tekrar seviyeyi düşürtmüştüm.

bir başka yol ise idrar yolundan girip taşı kırdırmak. devlet hastanelerinde yapıyorlar. hakkında hem iyi hem kötü şeyler duydum. o yüzden yorum yapmıyorum.

gencaystar ve academic tour'un programlarına bakın.

10 kmde bir antik kent var. efes selçuk afrodisias karacasu pamukkale hierapolis. antalyada olimpos var. burdurda yeni bulunan yerler var.

lustral icin recete gerekiyor mu ki? eczaneye gidip isteseniz verirler. yesil / kirmizi receteli degil.

vermedi, emanet aldık.

Uzman degilim derken uzman aile hekimi degilim degil, psikiyatri uzmani degilim demek istemis kendisi. Uzman aile hekimi de yazmaz, uzman psikiyatrist yazar onu. Psikiyatristiniz rapor cikarirsa aile hekiminden yazdirip alabilirsiniz.

E-nabızda aile hekimi değiştirme butonu var. Oraya aile hekimini değiştirecekmiş gibi girince seçtiğiniz şehirdeki asm'lerin listesi ve oradaki doktorların adı-unvanı-doluluk oranı vs çıkıyor. oradan doktorları gözünüze kestirip gidip sorabilirisiniz.

@gibicibicis, 6 aydan kısa süredir kullanıldığında uzman aile hakimi yazabiliyormuş ki ilkini de uzman aile hekimi yazmıştı zaten. bizim aile hekimi uzman değilmiş, o yüzden yazamamazmış.
@japon balığı, onu denedim ama uzman aile hekimi mi yoksa değil mi unvan belli olmuyor e-nabızda. artık en yakındakinden başlayıp deneye deneye bulucaz.

Yakındaki ya da uygun gördüğünüz telefonla arayıp sormak olabilir galiba.

Internette bunlari paylasan siteler var. Vakıflar basvurulari actiklarinda basvurursunuz. Muhtemelen universite tercihlerinden sonra agustos sonuna dogru hepsini gorebilirsiniz. Burs veren kurumlar. Burs haberler vb diye googleda aratabilirsiniz

okuduğu üniversite İKÇÜ veya ikametgahının olduğu semt İzmir-Çiğli ise Çiğli belediyesi burs veriyor.

apowersoft

Cyberlink

ShareX siddetle tavsiye ederim, yalniz karsilikli konusma olcaksa kayit programlari sadece tek bandi kaydeder, siz de konuscaksaniz ses icin ikinci bir yazilim calistirip mikrofonu secmeniz lazim. sonra elinizde iki dosya olacak, birisi video+karsi tarafin sesi, digeri sadece sizin sesiniz. sonrasinda birlestirmek gerekir tam olsun istiyorsaniz.

Obs Studio. Öyle alıştım ki her şeyi kaydetmeye, artık ders/seminer/toplantı farketmeksizin zoom'a gireceğim zaman otomatik olarak elim obs'i de açmaya gidiyor. Ücretsiz yazılım. Sesleri de çift taraflı kaydediyor.

Obs +

obs +1

foto olsa daha rahat anlaşılır. ağaç dalına falan sürtmüş olunabilir.

Bizim arabada benzer bişey oldu. Otoparkta küçük çocuklar bisiklet sürtmüş kameradan gördük. Bisikletleri çok küçük olduğu için baya bi alt kısımlar çizikti. Böyle bir şey olabilir mi?

Bisiklet olabilir, kartoncuların el arabası olabilir, çocuklar çizmiş olabilir, çok hafifçe başka bir araç sürtmüş olabilir.

araç sürtmüş olabilir, dar bir yerden geçerken ağaç ya da çalı dalları olabilir.
Bisiklet sürtmüştür. Kağıt toplayanlar sürtmüştür. Olur öyle yani. Ufak rotuşla düzelir.

alt komşunun çocuğu, resim yapmış (!) bizim arabaya. eğer aracınız müstakil kapalı garajda değilse başına her şey gelmiş olabilir.

araç dışarıda durunca mutlaka çiziliyor malesef korumak imkansız

çizilmesinin doğal olduğunu biliyorum. zaten endişelenmedim de. sadece bir merak aldı beni :) araba yol üzerinde değil yani kuytu bir yerde. çocuklar bisiklet ile giremez mesela. ağaç dalı çizmesi mantıklı geldi, sanki bir ara girdim böyle bir ağaçlı yere.

bence bulmayın :d

candide +1

:( , bende güzel dururdu ya :(

Bence de bulmayın.

Pijama gibi. Bulmayın.

buyrun: www.instagram.com
ama bulmayın

Teşekkürler.

Esyali ev, esyali apart, residance.

eşyalı ev ya da eşyalı apart. ya da eşyalı evi olan birinin yanına çıkmak.

eşyalı eve çıkıp 3-5 ay keşke şöyle bir koltuk, masa olsaydı diyeceksiniz muhtemelen. bence elinizin altında internet verin gitsin tüm ev eşyalarını siparişini. doğalgaz elektrik vs. abonelikleri için de yarım gün ayırsanız yetiyor. bence çok daha mutlu olabilirsiniz her şeyi kendiniz yaparsanız.

uzun vadeli bir düşünceyse eşyalı eve verilen farkın maliyeti yüksek olur.

çok büyük bir iş değil aslında içine girince. hepsi 2 günde halledilir.

farklı bir bakış açısı getireyim. eğer toplasan yarım gün sürmeyecek ve sadece bir sefere mahsus yapılacak elektrik su bağlatmak bile gözünüzde büyüyorsa, yalnız yaşadığınız evin faturalarını takip etmek, alışverişini yapmak, temizliğini yapmak, çamaşırını bulaşığını yıkamak da gözünüzde büyüyecektir. o yüzden oturun oturduğunuz yerde.

aboneliklerin hepsi e devletten yapılabiliyor. asıl eşya perde vs sorun bitmiyor incik cıncık

şu an ev döşüyorum aileyle yaşayan erkek birey olarak, çok zahmetli ama geçen aldığım birkaç eşya gelirken evdeydim, boş evden çıkasım gelmedi öyle diyeyim, çok güzel bir his.

Bütçen çok sınırlı değilse güzel bir önerim olabilir. #1492029
bir yıl boyunca kullanmayacağım evimi, tüm eşyalar ve fatura abonelikleri ile birlikte -bir yıllığına- kiralıyorum.

kaşkaloğlu.
katarakt değil ama üç lazer yaptırdık, sıfır sorun, %100 müşteri memnuniyeti.

Karagöl de güzel izlenir sanırım. Işık kirliliği etkilemiyor sanırım orayı pek. Hangi gece en yoğun olacakmış belli mi. Ay durumu falan nasıl hiç bakmadım daha. Güzel bir noktaya hamak kurup izlemesi keyifli olur orada bence. Ertesi gün için izin alıp yapabilirim böyle

11'i 12'ye bağlayan gece en yoğun olacakmış.

biraz alakasiz olaraktan, orda siselemiyorlar artik. bildigin bandrollu market sarabi olarak satiliyor. gitmenin de bi anlami kalmadi.

@do you remember me'e katılıyorum. Şirince şaraplarının eskisi gibi özelliği kalmadı.
Bunun yerine Urla'daki şarap üreticilerini öneririm. Çok kaliteli bağ evleri var.

ben de bunu demeye gelmiştim. Şirinceden şarap alma bence. Orada bir çok şarapçı olsa da şarap kültürü yok. market şaraplarını satan bir çok yer var o kadar.

şirinceden şarap almayın, gidin marketten alın.
şirincede kavunlu dondurma yemeyin. gidin marketten alın.

sirince saraplarinda bir numara yok, meyveli filan olanlar her yerde satiliyor; sadece ticari olarak bakiyorlar olaya oradakiler... biz gezerken muhabbetini sevdigimiz bir yerden 1-2 sise almistik sadece, ama tadim yaptik cogu yerde hemen hemen hepsi ayni pek bir farklari yok

mekan hatırlamıyorum, meyveli şarabı her yerden alabilirsiniz.

şirincenin şekerli bir şarabı var, iç piyasaya sürmedikleri, meyve aromalı değil, şekerli, onu sorabilirsiniz, ödüllü bir şekerli şarap varmış diye..

su meyve saraplari kadar berbat bir sarap yok sanirim. onun yerine bolgedeki winery'lere gitmenin tavsiye ederim, urla'da vardi mesela cok meshur.

şirince şarabı tamamen prdır. şaraplara meyve şurubu katıyor adamlar. şarap alacaksanız. ünlü türk firmalarını deneyin derim. kavaklıdere pamukkale suvla vb.

Harika öneriler gelmis, katiliyorum, agiz tadiniz icin meyve sulu icecegi almayin, bosuna para vermeyin.

Urla baglari dogru bir oneri.

şarapla alakası yok ama asıl mutmutmutmutlaka nişanyan evlerine gidip hem gezin hemde müjde hanımın muhteşemmmm mürver çiçeği şerbetini için. şirincede her yerde şarap tadımı yapılır hatta şirince şarapları her yerden alınır (marketlerde daha bile ucuza satılıyor üstelik) ama o şerbeti ve müjde hanımın hoş sohbetini başka yerde bulamazsınız.