Ayakkabıcı halleder bunu. Benim spor ayakkabılarim da böyle. Ama üç ay erken bir süre.

Ayakkabiyi cekecekle giyiyorsaniz oluyor, kullanici hatasi.

Ve ayakkabiyi elbette her gun giymemek lazim, bazi noktalar digerlerinden daha hassas sonucta.

Benim ayakkabılarımın ilk gittiği yer. Ama benimki biraz daha iç alt kısımda kalıyor. Bir ayakkabı satıcısı bağlarını sıkı bağlamıyorsan ayakkabı büyük geliyorsa oluyordur tipi şeyler söylemişti.

Ne yapıyorum kısmına gelirsem bir tamircim var, ona götürüyorum, o kısmı en belli olmayacak şekilde bir ince deriyle falan kaplayıp hallediyor, çünkü benimkilerde artık süngerler falan dışarı çıkmış oluyor. Yani harika olmuyor ama yine de yıpranmış halinden biraz daha iyi oluyor. Ve ilginçtir onun yaptıklarında aynı durum oluşmuyor, şu an fark ettim.

çekecekle giymediğiniz için oluyor +1.
eşim parmakla kancalayıp giyer, ben çekecekle/keratayla giyerim. onun ayakkabıları 2 ayda bu hale gelir, benimkiler yılarca sapasağlam durur.

Çekecekle giyince de oluyor.

Ayakkabının kalıbı sana uygun değil ve biraz büyük olduğu için bu olur

Freebird haklı, benimkiler de biraz büyük oluyor, ama bir ufağı da ayağıma olmuyor. Büyük geldiği için sürtünmeyle aşınıyor herhalde.

Sol ayağım diğerine göre daha hacimli diye düşünüyorum (küçük bir sakatlanmadan dolayı). Bu yüzden de sol ayakkabı daha az aşınmış olabilir (ayakkabı daha sıkı olduğu için).

Bu arada, geçen hafta yürüyüş analizi yaptırdım (uzman tavsiyesi sonrası) ve sol ayağıma daha çok yüklendiğim ve bazı basış sorunlarım olduğu ortaya çıktı. Tabanlık önerildi ve birkaç gün içinde kullanmaya başlayacağım. "Şimdilik" size de test yaptırmanızı ve tabanlık kullanmayı öneriyorum.

(git: au.finance.yahoo.com)

haberlerde gördüm bende. geleneklerde askerlerin first lady lere refakat etmesi var ama bu gibi durumlar da değil. kadın yıllardır modern külkedisi gibi. sırf başkanlık prestiji düşmesin diye zorla evli tutuyorlar kadını. beyaz sarayda köle gibi. habere göre trump ile arasına sosyal mesafe koyduğu söyleniyor.

başkanlık olayı bitince direk boşar zaten.

yağmurda şemsiye tutarken askerlerin, ladylerin yürüyüş şekli odur belki.

Veterans Day idi amerikada. Anma toreni oldugu icin belki protokol icabidir.

Özel anlamı olan bir şey değil yav. Davetlerde, balolarda, törenlerde hanımefendilere eşlik edilir. İlla eşi olmak zorunda değil. Mesela bu törende kocasının koluna girmesi abes kaçardı.

aynı videoda hemen arkalarında trump'ın yardımcısının eşi de başka bir askerin koluna girmiş görünüyor. muhtemelen protokol böyle.

çünkü yağmurda şemsiye tutan bir asker eşlik etmek zorunda ve o zaman da koluna giriyorlar. michelle de öyle yapıyordu. koluna girmeyip askerle dip dibe dursalar komik durur.
www.defense.gov

pergamona çık eser sıkı giyin.

Çok iyi bir kahvaltıcı var Bereket diye, mutlaka tavsiye ederim. Yukarıda Pergamon aşağıda Asklepion var, ikisini de görün.

pergamon
kızıl avlu
asklepion
altın kepçede köfte, çığırtma ve yoğurt

internet şifrelerini değiştirmek?

zamanında kendi telefonundan giriş yapmıştır, ibanı da güvenli olarak kaydetmiştir.

internet hesabı şifresini değiştirin ya da internet şubeyi komple kapatın.

onay gelmeden yapamaz telefona, kendi no'sunu vermistir; sifre degistirmeniz lazim

@jelly bear çok mantıklı, teşekkürler!

sosyal medya değilki bu kendi telefonundan bir kere girince sonrasında bağlandığında otomatik girsin. ibanı güvenli listesine ekleme kısmına katılıyorum.

Annenizin telefonunda açarsan uygulamayı muhtemelen kopar bağlantısı.

Sonra tarayıcıdan girip güvenlik sekmesinde ciddi ayarlamalar yapabiliyor olmanız lazım, saat kaç ile kaç arasından girilebilir, ip limitlemeleri falan fişman.

Hayir olay su mesela kuveytturkte eger kayitli hesaplara eklersen sms gelmiyor. O tarz bir sey yapilmistir. Internet sube sifresini degistirin.

izmir için konuşuyorum. depremden sonra balıkçıların bir kısmı tsunami korkusuyla denize açılmıyormuş. bir kısmının da teknesi ya da evi hasar gördüğü için çıkamıyor. arz az olunca fiyat da yükseliyor tabi.

uygun fiyat için balık mezatlarını takip edin. izmirde çiğlide var mesela.

Bence de yüksek ve elimde satın alabileceğim tek alternatif market macro. Orası da uçmuş durumda.

Geçen hafta pazardan kilosunu 20 liraya aldığım hamsi bu hafta 35 lira olmuş. Dondurulmuş norveç yemeye devam.

Hamsi Ankara'da 50 lira :(

kuru fasulye, bulgur pilavı

yok öyle bir yemek.

Yok

patates salatası

pide. arkadaslara selam ;)

döner, ıslak hamburger, kokoreç

Zeytinyağlı yaprak sarmasi

ton balık, mısır, kaşar, kekik ve mayonezli makarna.
iyice kızarmış salça ya da sucuklu yumurta. bildiğin sahanda yumurta işte.
közde patlıcan salatası.

bıkmadım, bıkacak gibi de değilim bunlardan.

Patates kizartmasi, Hollanda usulü. Cifte kizartilmis.

Menemen, lahmacun.

İskender, pizza.

Haşlanmış mısır.
Konserve mısır ustu tuz
Patates kizartmasi, tavada tereyagli patates
Sarma
Dolapta bir gün beklemiş kizartma
Dolapta beklemis biber dolmasi
Döner
Hamburger
Sushi

Zeytinyağlı yaprak sarması +10
Lahmacun
Mantı
Patates kızartması
Kremalı mantar çorbası

çok var aslında ama en efsanesi

yaprak sarması

Valla hayatımda bu sözü ilk kez Sinop'a gittiğimde Sinop Mantı yerken demiştim.

Sonuç: 2 gün üst üste 2 öğün yiyince baydı :) Ağır çünkü.

Şimdi düşününce neredeyse her sabah menemen yiyorum, sıkılmadım.

yok ama en yakını: az şekerli fıstık sarma

Patates kızartması (ev usulü) , denizden ne çıkarsa. Günün hangi öğünü olacağı ve o gün kaç kere yemiş olursam olayım. Bıkmam , bıkılması teklif dahi edilemez :)

Suşi

Patates kızartması, simit ve makarna.

Hepsini düşündüm. Tüm cevaplara baktım. Patates kızartması diyorum. Hem yemek sayılmaz. Hem de her öğün gideri var.

Peynir ekmek, cok sevdigim yemekler var ama surekli yiyemeyebilirim cogunu, mesela bazen canim et istemez, sevdiğim sebzeler var, bazen fazla hafif gelebilir, kimi zaman yumurtayla aram olmaz ama peynir ekmegi her daim yiyebilirim.

yulaf lapası. olm. kendime çok üzüldüm şu an :( Sıkılamam bundan, hergüb yiyorum. Lanet olsun sporculuk.

Ben de peynir ekmek diyeceğim, çünkü gerçekten her gün yiyorum ve hiç sıkılmadım. Bir de halamın yaptığı sarımsaklı yoğurtlu Arnavut mantısı.

tereyağlı ekmek, közlenmiş mısır, nohut + pilav ve de güveç

depremde bizim tv gitti. güzel bir tv kampanyası varsa takipteyim.

reklama giriyor diye başlık kaldırılabilir.
onun dışında 3aylık cambly indirim kodu arıyorum ben de.
thanks.

@halanne, bütçe, boyut veya özellik belirtirseniz denk geldiğimde paylaşırım tabii ki herhangi bir siteden.

dahiliye (iç hastalıkları)
o kan testi yapıp duruma göre ilaç verir veya kbb, endokrinolojiye yönlendirir.

benim ağızdaki metal tadının sebebi sinüzit iltihabı akıntısı çıkmıştı. o yüzden kbb diyorum.

komunist rejimden gelme ülke. görece geri kalmış bir ülkeydi. zaten şu anda bizden daha iyi duruma geldiklerinden, en azından para değeri açısından, onların üzerinden aslında kendimizi vuruyoruz.

Cem Yılmaz’ın “Ali Baba ve Yedi Cüceler” filmi hep eleştirilir ama Bulgaristan’ı ve soğuk savaş sonrası AB ve demokrasileşme süreci arasında kalan Doğu Avrupa ülkelerini çok iyi anlatır, bana kalırsa siyasi mizah filmidir. Filmi izlerseniz anlarsınız Bulgaristan’ın neden kötü olduğunu.

gittim, gördüm, yedim. gömülecek kadar kötü değil ama türkiyeden iyi olduğunu da söylemeyiz. ha iyi olduğu yönler de var elbette. ama moda, teknoloji, inşaat vs anlamında bir 10-20 yıl belki bizden geriler.
ülkede genç yok, hepsi almanyaya hollandaya kaçmış. kalanlar 50 yaş üstü. dolayısıyla o eski kafayı yaşamaya devam diyorlar. bürokrasi çok ağır ve hantal. çoğu yerde kural, müdürün ya da o an karşına çıkacak memurun kafasına göre işliyor.
üretim yok, sadece tarım o da, buğday, mısır, gül, lavanta. bizde de yok tabi de, katma değer yaratan hiç bir sanayi üretimleri yok.
yollar çok bozuk, hakkaten gittiğinizde, bizim yollara kurban oluyorsunuz. yol olmadığı gibi, inşaat da yok. hala komünizm döneminde yapılmış olan o eski rus filmlerindeki binalarda oturuluyor. inşaat ustası yok ve hatta tamirci de yok.
ha ama şu var, trafikte kurallara uyuluyor, kavşakta kimin geçiş üstünlüğü var, yayalara ne zaman yol verilir herkes biliyor ve uyuyor. sokaklarda bir tane dahi çöp yok, tüküren aksıran hayvan gibi bağıran yok, egzozu patlak araba ya da tekerlekli disko gibi dolaşan apaçi yok. istersen çıplak gez, dönen bakan, laf atan, sarkıntılık yapan yok. beyin s.ken çocuk bağırtısı yok.
ayrıca yasaklar ülkesi ne yazık ki. biz ordayken sofyada gösteriler vardı tam da bu konuda. hık diyeni alıyorlar içeri. zaten onların reis bizim reise hayranmış demokrasi konusunda. halk şikayetçi ama yapacak bir şey yok diyorlar. gençlerin kaçmasının bir sebebi de zaten bu kafa ve işsizlik.
ayrıca paraları bizimki kadar değersiz derseniz onlara ayıp etmiş olursunu. 4 sene önce gittiğimizde 1 leva 2 tl idi. şimdi 1 leva 4.5 tl.
zaten leva, euroya sabitlenmiş durumda. 2 euro eşittir 1 leva. dolayısıyla bizim tl euro karşısında değer kaybettikçe, leva karşısında da değer kaybediyor.

Büyük ihtimal kıskançlık. Adamlar AB üyesi.
-Sen ben turistik vize alacaz diye uğraşıyoruz. Bulgar gençleri çalışacak ülke seçiyorlar.
-Sen ben araba alacaz diye kasıyoruz. Adamlar telefon alir gibi 2. El alman arabası alıyor.
- Eğitim sistemi bizdeki kadar bozuk değil.
- Türkiye kadar kadına şiddet sorun değil.
- Evet Türkiye de fabrika var . Usta var . Yollar güzel. Genc nüfus var. Ama şuan AB kimliği verseler Türkiye'de kaç kişi kalır ?

son on yılda bizim ekonomi dibe doğru çöküşe geçmeseydi bulgaristan'ı kimse eleştirmeye bile zahmet etmezdi. sırf ab üyesi diye neyi bizden çok iyi?

ayrıca ülkeleri "gençleri istediği zaman almanya'da fransa'da çalışabilir" diye iyi kötü şeklinde sınıflandırmak çok üzücü. koskoca türkiye cumhuriyeti'nin vatandaşları ab'ye girmeyi bu ülkelere kapağı atma fırsatı olarak görmesi benim için hayalkırıklığı. istanbul'da ankara'da yönetim nasıl el değiştirdi ve her şey yavaş yavaş avrupa standartlarna getiriliyorsa ülkenin yönetimi de el değiştirdiğinde kısa sürede benzer bir süreçten geçip hak ettiği yere ulaşacaktır diye umuyorum.

Bulgaristan bizden çok daha iyi durumda falan değil, iyi durumda bile değil.Kim uyduruyor bunları. Bulgaristan, Romanya falan gibi AB üyesi bazı ülkeler var, hala bizden her yönden çok geride. Gittim gördüm.

"ab'ye girmeyi bu ülkelere kapağı atma fırsatı olarak görmesi benim için hayalkırıklığı"

Normalde kimseye cevap vermek istemem . Ama Rüyalar gerçek olmuyor.
Öğretmen, Mühendis , Teknisyen vs Türkiye'de ne kadar kazanabiliyor ? 1000 euro alabiliyor mu ? Yeni mezunu sormuyorum deneyimliler. C-level olup .maaşı 2000 euro olmayan kaç kişi var.

Türkiye'de ortalama üstü maaş dediğiniz şey . AB'nin işsizlik maaşıdan az kardeşim.

WWOOF?

değil ama öğrendiğim iyi oldu, tikini verdim kardeş.

Workaway.info olabilir mi? Sadece ABD değil neredeyse her ülkede aktif.

Çok pahalı olmayan bir yıllık üyelik sistemi ile yürütüyorlar işi. Üyelik aldıktan sonra hostlar ile iletişime geçip gönüllülük yapacağınız yeri ayarlamak size kalıyor.

Eğer kayıt olmayı düşünürseniz iki kişi kayıt olunca daha uyguna geliyor.

helpx

Workaway

İki taraftan silindirler kapıyla beraber hareket ediyor ama kapının açılıp kapanmasını da biraz zorlaştırıyor sürtünmeden ötürü.

Eğer mutlak bir izolasyon gerekmiyorsa şu tarz bişey işinizi görür: www.trendyol.com

müteahhiti eşek sudan gelinceye kadar dövmek :-) en iyi çözüm

Eşik yapsanız?

sanırım bahsettiğiniz bu: www.trendyol.com
bu marka değil ama bizde de bundan var. tekzen ya da koçtaştan almıştık.
gayet iş görüyor. kapının açılıp kapanmasına engel değil. süngerin üstünde kılıf var, cırt cırtlı. çıkarılıp yıkanabiliyor. eğer uzun gelirse süngeri kesilebilir.

ayrıca bunun mantığını referans alarak kendiniz de yapabilirsiniz. görümcem mesela eski bir eşortmanın bacaklarını kırpık kumaşlarla ve süngerlerle doldurdu. paça kısmını ufak bir dikişle tutturunca aynı bu modeldeki gibi kapının altına giriyor, kapıyla birlikte açılıp kapanıyor. internette eski çoraplardan vs yapan diy fikirler de var.
tr.pinterest.com
kapilardiyari.com
www.google.com

Kapıyı menteşesinden çıkarıp yere alıp, altına alttan sünger monte ederseniz dışardan gözükmez, oldukca da estetik olur.

Youtube’da videolar var. Bende işe yaramamıştı. Kötü bir bıçak alıp ısıtıp o plastiği eriterek çıkartmıştım.

Yankeski ya da pense varsa parçala nasıl ötmedi çıkarken peki

bir bıçakçının elektrikli zımparasına yedirerek çok kolay çıkarmışlığım var.

Icinde murekkep olabilir, o yuzden magazada cikarttirin bence

Mağaza +1

Kuvvetli bir mıknatısla da çıkar, mürekkepli tip değil ise penseyle kırın geçin.

tam şunu dinliyordum:
www.youtube.com

bu da tanıma uyuyor:
www.youtube.com

onları seven bunu da sevdi:
www.youtube.com

post rock şarkılarının çoğu böyle ama olaylar biraz farklı gelişiyor tabii.

youtu.be

Herhalde tekstil ürünleri daha ucuzdur oraya göre, bol bol ve çeşitli boyutlarda kıyafet en başta gelir listenin bence.

Yeni anne baba olanlar listeyi genişletir mutlaka.

turkce cocuk kitaplari

allah analı babalı büyütsün. anan baban senin aklına gelebilecek her şeyi sen istemeden getirirler zaten. bebek için değil de kendin için bi şeyler isteyebilirsin doğumdan bağımsız.

tekstil. kıyafet, zıbın ve nevresim seti vs her türlü tekstil ürünü türkiye'de daha ucuz. onun dışındaki her şey bence abd'de daha ucuzdur.

Turkce cocuk kitaplari +1. Geri kalan herseyi hatta daha fazlasini amerikada bulursunuz zaten, orda da cocuklar buyuyor neticede.

Bi de ben olsam zeytin, salca, manti, icli kofte neyin isterdim.

bostanlı temiz mandıra güzel.
bir çok yerde yedim ama bana en uyan burasıydı.
salaş bir yer ararsanız konya mandırası.
edit: alsancak moresi fena sayılmaz.

guzelbahce seferihisar yolunda, yelki'yi gectikten sonra sagda simsek tepe kahvalti var. bence moresi'den daha guzel.

şahaneden kastınız lezzetse konya mandırası. ama öyle ortam vs aranmasın. esnaf lokantası tadında bir yer.

temiz mandıra el değiştirdi yeni işletmeci aynı özeni gösterir mi bilmem.

mavişehir moresi yeni açıldı kahvaltılarına çok özeniyorlar.

karşıyaka çarşıda sd bilgisayar var. sağlam adamlar. yapamayacakları şeye yaparız demiyorlar, en azından doğru yere yönlendirirler.
sdbilgisayar.com

Piknik alani da olur

kemalpasa. kanyonu var, yuruyusu keyiflidir. ayrica kazak obasi vardi-hala duruyorsa- pikniginizi yapip gercek kımız icebilirsiniz.

buca kaynaklar

Karabağlar'da radarlar var.

Kaynaklar +1 terapiden daha kolay bir rota.

Cevaplar icin sagolun ama hepsi cok uzak karabaglar radarlari bulamadim kavacik koyu mu

O kadar yakın istiyorsan, Sasalı Kent Ormanı'na gidip piknik yapacaksın. Doğal yaşam Parkını da gezersin.

En yüksek Galata Kulesi ne çıkmıştım zamanında.
Onun dışında 4 kattan daha yüksek binalarda asansörsüz bina görmedim.

ben öğrenciyken ankarada sabancı kız yurdunda kalırdım. 26-27 katlıydı. asansörler sürekli bozuk olduğu için, çalıştığı zamanlarda da hayvanın bir içine kustuğu için, merdivenden inip çıkardık. yani bence asansörsüz bina sınıfına girer.

google'a yazınca çıkıyor ama benim ankara'da halamın asansörü bozuk değil, hiç olmayan 14 katlı binanın en üst katında bir evi vardı. orada bir kaç ay kalmıştım çocukken. bakkala çakkala beni gönderiyorlardı :((

Stewie "...bozuk değil, hiç olmayan..." Dil uzmanları çözümlesin ya da açıkla bence, ben 14 katlı ve hiç asansör yok olarak anladım.

yukarıda asansörün bozuk olduğu 26-27 katlı apartmandan bahsedilmiş. sen sorunda asansörü olmayan apartman sormuşsun. ben de asansörü gerçekten de olmayan (bozuk asansör değil) 14 katlı apartmandan bahsettim.

Stewie, aradığım cevap bu yönde ve şimdilik rekor sende, Ankara'da hangi semt ya da mahalle?

keçiören diye hatırlıyorum ama çocuktum o zamanlar. şimdi halam sizlere ömür, o evden de taşınmışlardı sonrasında.

afyon kalesi sayılır mı, 550 basamaklı merdiven :)

Kapsamı daraltmayinca böyle ilginç yapılar da cevap veriliyor ama ben daha çok mesken olarak kullanılan yapıları kastetmiştim

1. elidorun bukle belirginleştiricisi. yılların kıvırcığıyım böyle güzel ürün görmedim.

2. Banyodan çıktıktan sonra saçınızı hafifçe kurutup örün, bu haliyle tam kurutun. bunu bi de duş sonrası kremle desteklerseniz çok daha uzun süreli bir verim alırsınız.
sabah örgüü açıyorsunuz ve ta-daaa artık siz de bir birkan sokullusunuz!!

Elidor bukle belirginlestirici +1

gerilerden gelen cevap. peki bu saç tipi için berbere gittiğimizde ne diyelim? makine hiç vurmasın arkaya veya yana dimi? ya da berbere hiç gitmeyelim mi?

biz direkt birkan sokullu saçı dedik :)
fotosunu gösterip bundan istiyoruz dedik

Sapının ucundan azcık kesip pişiriyorum. Şapkasının kenarlarına falan bıçak sürmüyorum. Zaten pişince yumuşuyor o kısımlar da ama herkes hoşlanmayabilir. Bu şekilde hiç salyalanma olmuyor.

Koni şeklinde keseceksiniz kafalarıni yani yukarıdan çekirdekli kısmı görünmeyecek ve limon ekleyecekseniz pişirirken.

bamya saplarını çok kesme, limon suyuna konulur bamya, pişirirken de limon suyu eklenir ve bir de en önemlisi parçalanacak kadar pişirme.

Cevaplar için teşekkürler:)
Peki kurutunca da sonra pişirince salyalanır mı?

açılın bamya ustası geldi:
1. bamyaları çok zedelemeden, ovuşturmadan, mıncırmadan yıkayın. süzün, yayvan bir kaba alıp 20-30 dk güneşte kurutun.
2. uç kısımlarını dümdüz değil, konik bir şekilde ve çok derinleştirmeden temizleyin. bamyanın yeşil tüylü kısmına dokunmayıp şapka gibi kısmını alın sadece.
3. bamyaları kenara koyun. tencerenizde soğan, salça, domates, baharat, su vs vs yani yemeğin her şeyini yapın hazır edin.
4. her şey hazır olunca en en en son bamyaları içine atın, daha da ne karıştırın ne dokunun. pişti mi falan diye de karıştıracaksanız metal değil tahta kaşık kullanın ve çok yumuşak hareket edin.

not: en hiper süper lezzetli bamya için limon değil koruk suyu kullanın.
afiyet olsun.

bamyaları yıkayın, limon suyu sıkın üzerine, ardından kurumaya bırakın, sonrasında tepesini konik şekilde soyun hafifçe, gerisini normal pişireceksinizişte. bi de çok iri bamya daha çabuk dağılır küçük tercih edin

Romadaysan pompi tiramusuyu öneririm. hemen ispanyol merdivenlerinin orada.

franco'nun yerinde yiyceksin abi.

east fifth avenue'da ilk ışıktan sola gir. Otobüs durağını geçince hemen solda görürsün.

bim'de de satılıyor çok güzel.

italya tabi ki. ama oraya gitme durumunuz yoksa, new york'ta little italy'de ferrera bakery, mulberry St & Mott St köşesinde. dondurması da pardon gelatto'su da çok güzel oluyor ama rezervasyonsuz gitmeyin.

pompi'ye gidecekseniz, ptesileri kapali.

pompi diye trollemeye geldim, adam new york falan yazmış hahahaha. tabii ki pompi en iyisi.

teşrinisani
eksisozluk.com

www.islamicity.org

Verdiğiniz 1341 tarihi Rumi mi Hicri mi?

Rumi olsa gerek, çünkü Cumhuriyet dönemine ait bir belgenin tarihi.

Verdiğiniz tarih Rumi ise 8 Ocak 1925.

Bu linkten kendiniz de bakabilirsiniz:
www.ttk.gov.tr

4. yokatlas.yok.gov.tr

Osmangazi'de tezsiz yüksek lisans programı ile mümkün diye biliyorum. Emin değilim yine de Osmangazi'yi arsşrırmanızı tavsiye ederim.

sizin için şu anda en kestirme yol yüksek lisans yapıp eski kpds yeni yds ile 70 puan barajını geçip kokart almanız. daha sonrasında ikinci diliniz için de tureb'in açacağı dil ekletme sınavlarını bekleyeceksiniz.

tureb'in sertifika programları ile kokart alma durumları sanırım 10-15 sene önce bitti, muhakkak lisans ya da yüksek lisans yapmanız gerekecek.

ayvansaray üniversitesi, plato myo' da da o bölüm mevcut. (uzaktan eğitim)

2. artık tureb kurs açmıyor, o yol kapalı. üniversiteler dışında rehber olmak mümkün değil.

3. yüksek lisansla kokart almak için az buçuk ilgili bölümlerden lisans mezunu olmak veya bir dil bölümünden mezun olmak gerekiyor. koşullar üniversiteden üniversiteye de göre değişebilir tabi. hem tezsiz ve tezli yüksek lisans ile kokart alabilirsiniz. çalışma hayatınız varsa tezsiz sizin için daha uygun olabilir. gerçi zaten bir çok okul bu sene uzaktan yapacak.
örneğin izmir katip çelebi başvuruları 11 eylüle kadar devam ediyor.
tezsiz: sosyalbilimler.ikcu.edu.tr
tezli: sosyalbilimler.ikcu.edu.tr

4. sanat güneşi +1

özetle: 2 yıllık veya 4 yıllık üniversite okuyarak ya da tezli ve tezsiz yüksek lisans okuyarak kokart sahibi olabilirsiniz.

bonus moral bozma: "yabancı öğrenci statüsü" demenizden türk vatandaşlığınız olmadığı sonucu çıkadımç. türk vatandaşı olmayanlar kokartlı turist rehberi olamazlar.

TC vatandaşı değilsen olamazsın.

En kısa yol Osmangazi ünde 1 senelik tezsiz yüksek lisans yaparak olmak.

tc sıkıntı değil. onu okuldan sonra hallederiz

randevu yok. hastaneye gidip ben geldim diyorsunuz. onlar sizi yönlendiriyor. uçuş ne zaman diye soruluyor sadece.

randevu yok, pasaport fotokopisi (orjinali de yanınızda olsun tabi) ve orada verilen bir dilekçe dolduruyorsunuz.

yazara değil, dergiye sövmek lazım. derginin yöntemi buysa mecbur uyulacak.
ben sayfa numarası yazılmayana bile sövüyorum. işime yarayan bilgi var, sayfa no olsa nokta atışı bulacam ama yok, 500 sayfalık kitabı taramam lazım yerini bulmak için.

bu işin okuyucu kısmı, bir de yazar kısmı var ki o da ayrı sinir, nokta mıydı virgül müydü derken gözüm şaşı olacak bir gün. dipnotta ayrı usul, kaynakçada ayrı usul, bir dergi olmak başkasına gönderirken komple değiştir.

dipnotun "soyad, a.g.e." şeklinde olması kadar salak bir şey var mı ya, a.g.e. yazmayınca anlamıyor mu okuyan onun kaynakçada adı geçen o eser olduğunu!! anlamıyorsa zaten okumasın benim yazdığım makaleyi. ha bir de "soyad, makalenin kıslatılmış adı" yöntemi var ki o evlere şenlik. zaten kelime sınırına zor sığdırabiliyorum 1000 kelimesini zaten makalenin bir kaç kelimelik kısa adı yiyor.

çok dertliyim be fezagezgini bu referanslardan. bütün cumartesi bir dergiye göre hazırladığım alıntı yöntemini, o dergiden vaz geçince pazar günü diğer dergininkine çevirmekle uğraştım. endnote bilgisayarda çalışmadı, mendeley endnote'tan aktardığım kaynakları k.çına göre kaydetti. hiç bir şeye benzemedi referanslar. oturdum iki dergi için de elle sil baştan yaptım. zaten ilk defa kullanacaktım, ikisine de lanet ettim, daha da kullanmam. ne varsa eski karakucak yöntemlerde var.

sana da ayrı kızgınım ulakbim. 2-3 standart belirle bari de tüm türk dergileri onlardan birini kullansın. apa 6 mı, chicago mu, vancouver mı neyse ne. her biri kendi kafasından stil belirliyor. stil dediğime de bakma, belli bir mantığı olsa yanmayacağım. everything but little little, into the middle yöntemiyle kaynakça.

ohhh içimi döktüm rahatladım valla.

Bir seçenek olarak, makalenin online formatına baktınız mı? Çok eski bir makale değilse online formatında makalelere link olabiliyor. Tıklayınca adı sanı yan tarafta çıkıyor. Springer'de falan var bu özellik sanırım. Makalenin adını gönderirseniz bende bakıp nasıl bir şeyden bahsettiğimi daha iyi anlatabilirim.

Edit: Başka makale üzerinden niye anlatmadıysam -_-

Mesela şu:
www.sciencedirect.com

Referans kısmına bakarsanız Scopus, Google Akademik gibi linkleri var makalenin.

@evrim halkası çok teşekkürler iyi fikirmiş gerçekten. anladım dediğinizi. genelde science directte görüyordum ben de. daha pratik diye hep sci-hubdan açıyordum makaleleri

üni kütüphanesi üzerinden girip buldum yayını direk referansların ismi çıktı.

flyordie
renkler, sesler, site kullanim acisindan harika, 10 yil oldu galiba benim orda, cizgisini hic bozmadi

Lichess. İlk başta sistemi çözmek için kardeşim göstermişti. Kullanışlı geliyor. Belki de başka uygulama denemediğim için de olabilir.

Edit: Şimdi aklıma geldi, güzel bir özelliği daha var, uygulamayı indirip profil oluşturduktan sonra uygulama sizi 1500 puandan başlatıyor. Oynamaya başladıktan sonra yendiğini/yenildiğiniz oyunlar derecesinde bu puan yükselip düşüyor. Ama sonrasında uygulama, tamam bu kullanıcının seviyesi atiyorum 600 civarındadir diye kodluyor. Ve yeni oyunlarinizda genelde sizin puaniniza yakın kişiler karşınıza çıkarıyor. Tabii yendikçe puanınız ve karşılaştığınız rakiplerin puanları yükseliyor.

chess.com kullaniyorum arayuzu cok guzel

ios icin uygulamasi da var. android de vardir herhalde essek degilseler yapmislardir

www.chess.com

Plato diye bir mobil uygulama var. İçinde envai çeşit oyun var satranç da dahil. Online olarak oynuyorsun, sıralamaya da giriyorsun istersen.

Ben LiChess kullaniyorum.

Nedeni de varmis:d hem tek basina oynanabiliyor hem de telefon ekranini direkt tahta olarak kullandiriyor. 2 arkadas karsi karsiya oturup bormal satranc tahtasinda oynar gibi ayni ekrandan oynuyorsunuz. Onu seviyorum.

Lichess. Pratik, tum site/uygulama ozellikleri bedava ve online oyuncu sayisi cok fazla.

Cok iddiali degilim. 5+3 oynamak isteyen kullanici adini mesaj atabilir.

Lichees reklamsız, arayüzü çok güzel. Yeni kullanıcılar için öğrenme ve alıştırma ayrıca bulmaca özellikleri var. Oyunların analiz bölümünde ustaların ve yüksek puanlıların yaptığı oyunları görüntüleyip hamle karşılaştırması yapılabiliyor. Yayıncıları grupları komuniteleri var. Tavsiye ederim.

Lichess +1
tv'sinden dolayı.

bildiğim kadarıyla türk mitolojisinde öyle şeyler yok. belki sümerde vardır, yunan mitolojisinin kökenlerini oradan alır zaten ama ordan da aklıma gelen yok.

Geçen hafta bel mr çekildim. Saat, telefon, kemer olmayacak. Kot pantolon ve tişört vardı, çıkarmaya gerek kalmadı. Düğmesini indirip pantolonu biraz aşağı indirdim. Telli maske vardı, çıkarmaya gerek yokmuş.

Sonuç istediğiniz gibi çıkar umarım, geçmiş olsun.

Üstünü altını çıkarman gerekmiyor fakat şortunun fermuarı, eşofmanının fermuarlı cebi gibi şeyler de olmasın

Pijama gibi dümdüz bir şey giyip git

en büyük tavsiyem, eczanelerde satılan kulak tıkaçlarından alıp gitmeniz. sesi bir haylı rahatsız edici olabiliyor.

pantalonu çıkarttırıp önlük verdiler.

altındaki giysilerde, eşofman, pantolon vb, kot düğmesi, perçin, eşofmanlarda iplerin içinden geçtiği metal halka hiç bişey olmayacak.

Banka kartlarını da çıkarın bozulur.

üç yılda aletler mi değişti ne oldu yahu?

ben lomber mr için (bel mr'ı) don atlet kalacak şekilde soyunup üstüme önlük, ayağıma kağıt terlik giydim.

pantolonu, hem de metal düğmeli, metal çıtçıtlı, fermuarlı falan kot pantolonu bile çıkarmadan açıp sıyırmak mı?

sesi çok dert etmeyin. kulak tırmalayan iç gıcıklayan bir ses değil. dardardardar doooot zaaat zaaat zaaat falan yapıyor. anlamsız bir gürültü. 20 dakika için çekilmeyecek dert değil.

bir de kontrastlı çekeceklerse damar yolu açabilirler.

soyunup önlük giyeceksiniz +1.

metal düğme ve fermuarlı pantolonu düşünemiyorum: (git: www.youtube.com )

geçmiş olsun.

Öncelikle çok geçmiş olsun. Sene başında tüm batın mr çekirdim.
Sütyen dahil metal bulunabilecek her şeyi çıkartmışlardı. Pantolonum metalsizdi sıyırmıştık. Tişörtümü de sıyırmışlardı görüntülenecek yer sınırları dahilince.
Gürültü dayanılmayacak bir gürültü değil, çok kasmayın kendinizi. Mümkün olduğuca bir şeye odaklanmaya çalışın bu süre boyunca. Nefesinize odaklanabilirsiniz, dua edebilirsiniz, şarkı vs söyleyebilirsiniz.

Hayırlı bir sonuç diliyorum.

Daha 10 gün öncesinde ilaçlı çekim yaptırdım yaklaşık 90 dk sürdü. Evet 90 dk bütün sinir sistemin MR ı çekildi. Sizlerin çekimi daha kısa sürecektir. Benden önceki hastanın 30 dk sürmüştü. Üzerinizde metal hiç bir şey olmayacak. Hatta görevli maskenizde tel varsa onu da keselim demişti. Eşorfman giyip gidin metal içerik barındırmasın üzerinize de tişört olursa tamamdır.

ustumu cıkartmadım tshırt ve esoftmanla gırdım ama en ufak metal yoktu. sorun cıkmadan hallettım 10 dk da bıttı iş.

karadeniz'de sınırlar belli, antlaşma var. o yüzden hak iddia edecek bir şey yok.
sınırları görmek için: www.marineregions.org

rusya nasıl olmuş da bu kadar az yere razı olmuş :)

az değil aslında fifti fifti. eğer çok istisnai bir durum yoksa deniz paylaşım alanları ortadan ikiye bölünür normalde, karadenizde de öyle. (tabi iki kıyının birbirinden kaç mil uzakta olduğu gibi her bir deniz alanı için paylaşım sınırlarını belirleyen limitler var, o detaylara girmiyorum)
bir de bu harita güncel değil, daha doğrusu geçerliliği hakkında tartışmalar var. Rusya, Kırımı ilhak ettiğinden beri,normalde ukrayna'ya ait olan deniz alanlarının da kırıma kıyısı olan yerlerini almış oldu, yani payını zorla büyüttü. Ama ABD, NATO, AB, Ukrayna bu ilhakı tanımadıkları için bu haritadaki paylaşımın hala geçerli olduğunu iddia ediyorlar.
her halükarda bulunduğu yer itibariyle rusya'yı ilgilendiren bir durum yok. bizim deniz yetki alanlarımız içinde kalıyor ama romanya, bulgaristan ve ukrayna ile komşu bir alanda. her hangi bir itiraz hakları yoksa da hık mık ederse bir tek onlar eder.

aslında rezerv büyüklüğü de o kadar matah bir rakam değil, haberleri izlemedim ne kadar derinlikte, çıkarılması ekonomik mi, asıl tartışılması gereken şeyler onlar. her yıl petrol ve doğal gaz buluruz zaten bir yerlerde, bu da millete gaz vermek için bulunmuş bir gaza benziyor.

Edemezler .
Denge siyaseti bitti artık .
Ukrayna'yı da Rusya tehlikesine karşı biz destekliyoruz zaten .

Dünyadaki tüm ticaret Dolar üzerinden dönüyor. Peki Dolar'ın sahibi kim ? Hangi ülkeyle hangi ülkenin ticaret yaptığı önemsiz aslında. Adamların parasını kullanıyorsun neticede.

"Biz borcumuzu bile kendi paramızlda ödediğimiz için paramızın değeri düşmez" diyen bir ülke Amerika.

Not Cevabım neden tiklenmemiş anlamadım. Diğer tiklenenlerinkinden bir farkı yoktu oysa ki.

mastercard / visa / swift. Bu sistemlerin hepsi amerikada. Yani sen simdi evinden cikip bakkaldan bir sakiz aliyorsun ya, hah o sakizi kredi karti ile alirsan amerika ustunden donuyor islemler. swift yani tum uluslararasi para transferi sistemi de adamlarin elinde.

Simdi bu durumda adam at kosturuyor tabii

Olay adamların parasından ziyade ürünü.


Şöyle anlatayım; eğer sen bi şey üretiyorsan ve bu ürettiğin ürün içeriğinde Amerikan malı varsa Amerika sana karışır. Bunu da en başından Amerika’dan o malı alırken onaylıyorsun.

Yazılımsal olur donanımsal olur, fark etmez Amerika malının takibini yapar.


Her üründeki Amerikan malı oranı değişik, bunun da belli başlı oranları aralıkları var. Eğer o alan için belirlenenden daha az Amerikan ürünü varsa, amerikan takibine takılmaz eğer aynı ya da fazla orandaysa takılır. Takip dediğim ise düşündüğünüzden çok daha ciddi.

Amerika’da bu işleri takip eden üç ayrı kurum var.

Takip derken ne oluyor derseniz. Amerikan mallarını içeren malınızı satamayacağınız yerleri belirtir Amerika. Mesela bazı malları Rusya’ya satamazsınız, hiçbir malını Kuzey Kore’ye satamazsınız.

Diyelim satarsanız ne olur. Önceden yaptığınız anlaşmaya aykırı olur ve dava açılır hakkınızda. Çok ciddi bi tazminat ödersiniz, genelde şirketi batırcak kadar okuyor bu. Diyelim ki batmadınız, ödediğinizin en az bikaç katı bi parayı ipotek edersiniz ticarete devam için ve söz verirsiniz uyacağınıza.


Diyelim ki siz a şirketine sattınız malı, o da dedi ki şurda kullanıyorum ve şu taşeron firması bu işi yapıyor benim için. O taşeron firması alıp onu İran’ a götürürse siz yine ceza alıyorsunuz malın takibi yapmadığınız için.


Tim dünya işte böyle Amerika’ya domalıyor. Gücü ürününün çokluğundan ve onu koruyabilmesinden geliyor.

Sadece ABD değil tüm dünya uyguluyor. Birleşmiş Milletler'in İran'a yaptırım uygulanması yönünde bağlayıcı bir kararı var, yani BM'ye üye tüm devletler bu karara uymak, dolyısıyla ambargo uygulamak zorunda. Bunu en sıkı yapabilen ve denetleyebilen ülke de ABD çünkü banka ve finans ssistemi onun kontolünde.

Herkes banka ve finans diyor ancak ürün olmadan bunların bir anlamı yok. Amerika ürünlerimi vermem verdirtmem dediğinde piyasada kaç ürün kalacak. Kaç firma Amerika’dan donanım yazılım satın alıyor, kaç firmanın çipleri ya da küçük parçaları Amerikan üretimi. Karşısında belki Almanya ve Japonya ürünleri olabilir ama onların da belki Amerikan deneyimine tabi noktaları vardır. Sizin Amerika’yı üretim zincirinden komple çıkardığınızı düşünelim, dünyada ne kadar ürün kalır?


Onların elindeki en büyük güç bu. Finanstaki gücünü de bu veriyor onlara zaten. Çünkü her üründen para kazanıyorlar.

İzmirli olarak şu videodaki her yerin altına imzamı atarım, aşağıda mekanların lokasyonlarını da paylaşmış: youtu.be (Güzelyalı'da bahsettiğiniz yer Aco'dur sanıyorum)

Kokoreçte Asım çok iyi olsa da Baki çok çok daha iyi. Bostanlı'ya geçecek olursanız aklınızda olsun: kokoreccibaki.com.tr

Ek: Alsancak'ta Zeynel Ergin'de gevrek yiyebilirsiniz, goo.gl

4. illa söğüş yenecekse, alsancaktan vapurla karşıya geçip, çarşıda söğüş yiyebilirsin. adını bilmiyorum, çarşıya girince sağdan ikinci sokakta, hemen soldaki dükkan (köşede dürüm dönerci, bir yanında kuruyemişçi, diğer yanında ekmek arası balıkçı var)

bu plan bugün için değilse, her ikisi de pazarları kapalı çünkü: kemeraltında konak tarafında cimbom var. bir de eşrefpaşa çıkışına doğru bir söğüşçü daha var diyorlar ama biz de hiç gitmedik. yerini adını bilen varsa yazsın da biz de gidelim bir ara. .

5. güzelyalı parkının ordaki neymiş ki, yolumuz düşerse biz de yiyelim.

@halanne, bana tarif edilen yer güzelyalı parkından, konak a değil de ters istikamette 200 metre kadar yürüyünce mithatoasa caddesi üzerindeki yer.
1 kere yemiştim güzeldi.
Ayrıca program Malesef bugün için :(

Yerin adı aco gibi bir şeydi.

@fotrsapka, vidyoyu hemen izliyorum. Teşekkürler

Fötrsapka yazmış zaten, evet aco :)

Gaza geldim,
Planım şu,
Şimdi çıkıp bir gevrek alayım. Zaten otelin dibinde. Belki sevinç Pastanesine yürüyüp kazandibi yerim :)
Peşine araba ile aco ya da kokoreçci baki arasında kalırım. Sonra da İstanbul..
Tekrar teşekkürler.

sevinç pastanesine yürümüşken kıbrıs şehitlerinde bomba da yiyin bari.

Doğrusu pek sevemedim kendisini.
Gözümde nutellali ekmek (şimdi linç yiyebilirim ama ne yapayım :))
Bir de vakit az ya, daha çok özlediğim şeylere yerim olsun istiyorum.
Teşekkürler.

o zaman neden reyhan değil de sevinç? dur şimdi böyle yazarsam silinir.

2. hobi olarak sevince git ye tabi ama reyhan'da vişneli sükse de ye.

@halenne, teşekkürler :)

Söğüş'ü Pınarbaşında ye.

Sabah erken saat olsaydı Akhisar'a git derdim doğrama pideli paça yemeye ama o kalmamıştır çoktan bitmiştir bu saate. Çok obursan yine git Akhisar'a. Gürlüoğluna otur. Duble porsiyon köfteni ye.

Alsancakta da cok guzel bir soguscu var demeye geldim ama gec kaldim sanirim.Sevinc pastanesinden kibris sehitlerine girince soldaki ikinci sokakti sanirim.Balikcilarin oldugu sokak

Teşekkür ederim. Bursaya geldim bile :)

kazisi dolgusu betonu iletisim agi mekanigi elektrigi incesi. tavanlari 25 metre olan yerin mesela her hamle.icin manlift atarsin ya iskele kurarsin bunlar hep maliyet isi.
daha ucuza yapmak mumkun ama mimarisi cok uyduruk olur. ahira benzer. havalimaninda en en en kotu 120/60 seramik kullanirsin mesela. bu hep normalden pahali hem isciligi pahali hem de altindaki yapistiricinin fazla gitmesine neden olur vs vs vs.

havaalani, hastane, okul vs gibi yapilar onem arzeder, dayanikli olmalari, deprem, tufan falan gibi doga olaylarindan etkilenmeden ayakta kalmalari gerekir. bu da maliyeti oldukca arttirir. Mesela ayni buyuklukteki bir hastane yerine 2-3 tane ofis binasi yapabilirsin, penceresinden elektrik dugmesine kadar cok daha dayanikli, kalite malzemeler kullanilmasi gerekir. Tabii eli yuzu duzgun ulkelerde bu boyle..

pist için dökülen beton özel. üzerinden tonlarca ağırlığı olan araçlar geçiyor, üstelik her türlü koşula yıllarca dayanması lazım. zemin biraz yumuşak olsa pistte çatlaklar oluşur ya da göçebilir. ayrıca devasa arazilerin kapatılması gerekiyor.

Hiç 2,4 metre tavan yüksekliğine sahip terminal binası gördünüz mü? Libya’nın yakılan havaalanları bile bundan yüksekti. Hacim inşa ediyoruz. Kullanılan her malzeme özel, boyutlar devasa. O yüzden konut gibi olmuyor tabi. Elektrik elektronik sistemleri de özel elbette.

Daha önce 2-3 havaalanı inşaatında bulundum üzerlerinde nedense hep de bir zaman baskısı vardır. Bu yüzden maliyetler şişer. Pist inşaatı bile başlı başına strestir. O sistemler ne yazık ki 1-2 baskın firma tarafından üretilir ve alternatifi bile pahalıdır. Bazen alternatif şartnamede bile olmaz. Bir dünya devinin kucağına düşersiniz.

Ama baggage handling Sistemini ya da passenger bridgeleri bağladığınız günden itibaren olaylar güzelleşmeye başlar.

Havaalanı yapan ekipler bile özeldir. Normal şartlarda aralarına giremezsiniz.

pist özel bir malzemeden yapılıyor. o yüzden atatürk havalimanının pistlerinin sökülmesi bu kadar olay oldu ya.

öncelikle bir havalimanının uçuş iniş-kalkış için düzenlenen pistinin altyapısının doğru yapılması gerekir. herhangi bir sorun havalimanının işleyişini etkileyebilir. ayrıca uçakların iniş ve kalkışında katetmesi gereken belirli standartları vardır. bu uzunluğun sahaya tatbik edilmesi normal inşaat çalışmasından çok daha özel ve detaylıdır. uzunluklar kilometrekare cinsinden hesap edilir. sonrasında peronların, apronların standartlarını harfiyen uygulamak, yolcuların bekleme salonları, dükkanların ve gişelerin konumlandırması ve buna özel altyapı ve üstyapıların dizayn edilmesi hem mimari hem elektrik hem mekanik hem de statik açıdan özenle ve detaylıca hazırlanması çok önemlidir. aynı zamanda sadece havalimanı değil bu mevkiye yapılacak olan ulaşım ağının da dizayn edilmesi gerekir. karayolu ve raylı sistemler vs. baraj, köprü, havalimanı gibi mega projeler bu kıstasta belli standartların üzerinde hata payının sıfıra yakınsak değerlerle oluşturulması bakımından dikkat edilmesi gereken projelerdir.

ayrıca bu masraflara ek olarak şantiyede çalışan yaklaşık 2500-3000 işçinin maaşları, sigortaları, yemek, barınma ve ulaşım masrafları, yine bu projede çalışan 350-500 arası tekniker, mühendis, şef ve müdürlerin giderleri, müşavir firma, yaptırıcı firma ve taşeron firmaların gider kalemleri de dahildir.

not: sadece pistin maliyetli olmasıyla açıklanamaz.

Çünkü bizim kafamızın alamayacağı kadar hassas teknik konular var, bu yüzden. Havacılık düz pist, bi kule ile olan bir şey değil ki.

kuşadası için tura vereceğiniz paraya yazık. milli parka safariye götürürler en fazla, kendiniz bedavaya yaparsınız, artan parayla da kazım ustada balık yiyin. kuşadasından efes, meryem ana, şirince turları olur. onlar için de tura para vermeye değmez. araç kiralayıp kendiniz gezin. audio guide alırsınız efesten. şirince'de serbest zaman verir turlar, gene kendi başınıza gezeceksiniz demektir.
çeşme için de aynı şey geçerli.
pamukkale belki.

araba kirala kardeşim çok yakın izmire in. çeşme 1 gün alaçatı vs. kuşadasında selçuk efes şirince 2 gün bile fazla, pamukkale termalli kal 2 gün 5 gün yeter artar. gerek yok tura.

@mikahakkinen araba kiralasak pahalıya gelir. şu tura bak sürekli navigasyondan yer ararız heralde. www.prontotour.com

Pamukkale matah bi yer değil.

sıkıntı olmaz.
hatta buzluğa attım bir kısmını. daha sonra pişiricem.

cumartesi buzluktan çıkmış kıymayı, salı pişirmek bana sakat geldi. bence pişirip öyle kaldırın, ısıtıp yiyin.

Cumartesi buzluktan cikmis, sali gunu pisireceksiniz. 4 gun var arada. Bir sey olmayabilir ama bozulma ihtimali de var. Zaten buzluktan cozdurdugunuz eti cok bekletmemek lazim. Ben olsam garanti olmasi adina bugun pisirirdim. Isitinca da ayni oluyor.

Pisiriyorum o zaman teşekkürler.

Isitirken suyu ile birlikte isitin, kuru isitirsaniz yakabilirsiniz dolmalari. Afiyet olsun.

neden gir-çık yapmanız gerekiyor?

Son zamanlarda gidenlerden duyduğum; 14 gün karantina uygulaması devam ediyormuş. Karantinaya girmemek için burada test yaptırıp negatif test sonucuyla gittiğinde karantinaya girmeden devam edebiliyormuşsun.

neden gir çık yapmak gerekiyor ben de anlamadım, 2006’da liçna kartı alıp 13 sene gitmedim, geçen sene lazım olur bi avrupa vs gezelim belki yerleşirim diye gittim 5 günde vatandaşlığı aldım pasaportumla döndüm.

yanlış biliyor olabilirsiniz.

Oturumi iznim var hiç öyle gir çık yapmak gerekmiyor. Eşim ve oğlum da vatandaş onlar da girip çıkmak zorunda değil. Ben geçen hafta gittim. Burda test yaptırdım. Negatif sonucumla karantinaya girmeden 1 gün kalıp döndüm. Test yaptırmazsanız 14 gün karantina var.

çünkü bizimki liçna kart ama postoyanno prebivavane. yani oturma izni sınırsız, fakat 364 günden fazlasını yurt dışında (bulgaristan dışında yani) geçirmemek gerekiyor, bunun için de yılda bir kere Bulgaristan'a girişi çıkışı yapmamız lazım. bunu da beş yıl boyunca yapmamız gerekiyor, ancak bundan sonra vatandaşlık hak edebiliyoruz.
sizler sanırım 89 göçmenisiniz, ondan işlemlerimiz farklı.

Ben göçmen değilim. Eşim vatandaş, onun üzerinden oturma iznim var.

duyuruyu silmeyin, oralarda oturuyoruz konu komşudan soruşturalım.

hocam milyon tane seçenek var. kolay bakılsın ve renkli renkli çok çok olsun isterseniz petunya alın. dayanlıklı olsun derseniz menekşe alın. biraz güzel görünsün derseniz küpe çiçeği alın.

evde bakacaksanız zaten niye böcek gelsin. en kötü toprağını değiştirirsiniz bişey olmaz.

Çiçekleri muhafaza edeceğiniz yere göre almanız gerek. Çiçekçiye sorun bunu. Güneşli mi, gölge mi, iç mekan mı, balkon mu, kuzey cephe mi, güney cephe mi, rüzgarı nasıl falan bunlar önemli detaylar.

çiçeklerin çoğu senede bikaç gün çiçek açıp geride yaprak bırakacak, onun yerine yaprağını falan beğendiğim yeşil bitki alabilirsin. örnek monstera, areka, kensia, sterilizia (çiçekimsi şeyler de açıyor), alocasia, pothos ya da kuşkonmaz bitkisi... türkçeleri böyle olmayabilir ama internette aratırsan çıkar.

difenbahya alın, hem ilk kez çiçek bakacaklar için bakımı kolay dayanıklı bir bitkidir, hem şekli şemali güzeldir, hem de zaten böcekleri uzak tutma özelliği olduğundan bocuk çekmez.

yalnız özsuyu zehirlidir, evde ufak çocuk veya evcil hayvan varsa önerilmez.

Üniversite’nin iyi olması ve ortalamanın yüksek olması her zaman para kazandırmayabilir. Belki de buna çok güvenmemen gerektiğini anlatmaya çalışıyorlardır.

Ama şu da bir gerçek ki başkasının hayatını sorgulama fetişisti neandertallerden uzak durmak bir insanın kendine yapabileceği en büyük iyiliklerden biri.

İngilizce öğretmeni geldi. Üniversitelerin hazırlık programları her yıl öğretim elemanı alımı yapar. Önce part-time olarak alinirsiniz belki, hemen yüksek lisansa başlayın. Yüksek lisansınız bitince full-time olarak işe başlarsınız. Yüksek lisansınızın son yılında doktoraya başvurursunuz. Haziran'da mezun olur, Eylül'de doktoraya başlarsınız. Aynı yılın Eylül ayında full-time devlet ya da özel universitenin hazırlığında İngilizce ders vermeye başlarsınız. Bölümde ders vermek icinse mezun olduktan sonra 6 yılınız var. O kadar da kolay değil. Ben de doktorada 3.yilimi geride bıraktım. Bu yollardan geçtim. Ama mezun olur olmaz iyi bir üniversite sizi part-time da olsa işe almayabilir. Bir dil okulu ya da kolejde yüksek lisansınız bitinceye kadar çalışmanız gerekebilir. Formasyon da kalktığı için (sanirim) kolej de olmayabilir. Dil okulunda çalışırsınız sanırım.

Öncelikle "enerji vampiri" kavramını araştır ve öğren ve enerjini korumak için önlem al.
Belli ki başarılı birisin. İnsanlar seni aşağı çekmek için ellerinden geleni artlarına koymayacaklardır.
Yüreğinin sesini dinle ve neye ilgi duyuyorsan, zevk alıyorsan onun üzerine git. Akademik alan ise Yüksek lisans için şimdiden araştır ve hazırlan ufaktan. Özel sektör ise staja odaklan. Mezun olunca deneyimin olsun ve daha kolay iş bul.
Sen bilgiye, tecrübeye, eğitime değer ver ve seni ileriye götürecek olan bir araç olan parayı da her halükârda bir şekilde kazanmaya çalış.
Hedeflerini herkesle konuşma, bunu kaldırabilecek doyumlu ve güvendiğin insanlarla paylaş sadece. Boş boş konuşan insanlarla muhatap olma, onlardan -iyi niyetli değillerse- uzaklaş.

Turkiyede ozellikle sosyal bolumlerde akademide kalabilmek ciddi bir sikinti artik.

En tepe vakiflar ve devletler kendileriden mezun olana bile burun kiviriyorlar, yurt disindan ve/veya daha iyi universiteden master/doktora almadiysan isin zor.

Kalan devletlerin buyuk cogunlugu ciftlige donmus vaziyette, torpilin varsa, gercek ve mecazi manada iyi yaliyorsan varsin yoksa yoksun. Ogrenciyken borusu oten bir hocaya yanlayip onunla yuksek lisans yapmak da ise yarayabiliyor. Hersey iyi giderken bile biri sana kil olup akademik hayatini yakabiliyor.

Tepe 5 icinde olmayan vakiflarda da devletle benzerlikler var + bir cesit kolej ogretmeni gibi goruluyorsun.

Yapma demiyorum ama dalacagin cukura a b c d planlariyla gir.

1- Moralinizi bozmayın. Tanıdığım çoğu üniversite öğrencisi bile çeviri işi yapıyor ek gelir için, bu doğru. Hatta trollüğe vurmak işi en güzeli; bana benzer yaklaşanların kendi mesleklerine gömmeye başladım ben, size de tavsiye ederim. Bu eleştirileri size çekinmeden yapanların mesleklerine, yaptıkları işlere siz de tepki verin. "Senin gibi X okuyup Y olmaktansa dil okudum." deyip suratlarını izleyin.

2- Doğrudan akademiye girmenin insanı tecrübesiz kılacağı eleştirisi bir parça doğru. Akademik de olsa araştırma görevliliği de bir iş; hiç çalışma hayatını yaşamamış kişiler bir işin getireceği sorumluluklarla başa çıkmada biraz daha bocalayabiliyor. Ayrıca ilerisi için de bahsettiğiniz ek gelir imkanı olmaması insana mali açıdan sorun yaşatabilir. Akademide sabit bir maaş alırsınız, eski tabirle "ne uzar ne kısalırsınız". Sizin alanınızda bu iş nasıl olur bilmiyorum ama kendi alanımda çoğu akademisyenin dışarıya da ek iş de yaptığını biliyorum. Hele ki İstanbul'daysanız işin bu mali yönü göz ardı edilemez olabiliyor; İStanbul çok pahalı bir şehir. Araştırma görevlisi maaşı Anadolu'da bir şehirde çok iyi bir maaş olabilir, ama İstanbul'da çok ucu ucuna yetecek bir miktar. İleride kendi evinizi alabilmeniz, istediğiniz yere tatile gidebilmeniz pek mümkün değil.

3- Herkesin torpille işe girdiği doğru değil, torpille işe giren vasıfsızın çok olduğu doğru. Şöyle düşünebilirsiniz: "FETÖ soruları çaldı hep onlar üniversitelere yerleşti" de diyorlar ama o dönemde her iyi okulda okuyan soruları çalıp da mı kazandı? Biraz kendi başarısızlıklarına kılıf bulmayı sevenler bu tür bahanelerin ardına saklanıyor. Bir yerlere hakkıyla gelenler değil de, haksızlıkla gelenler de haberlere çıktığından örnek olarak da bol bol bunları kullanıyorlar. Ama akademiye girmeyi düşünüyorsanız şunu da unutmayın: Hoca tanıdığı, bildiği adamı almak ister. Diyelim ki iki adaydan biri sizsiniz, ALES ve dil puanınız da daha yüksek; diğeri de her alanda sizden daha düşük puanlı hocanın eski öğrencisi. Bu olasılıkta sizin seçileceğinizin garantisi yoktur; jüriyi çok etkilemiş olma olasılığınız dışında eski öğrenci (tabii boş beleş bir tip olmadığı varsayımıyla yazıyorum) size göre avantajlı konumdadır. Bu yüzden bilim sınavlarında geride bırakılmak için 0 alan arkadaşlarım oldu, çok sinirlendim, ama içten içe hocaları haksız da bulamıyorum. Huyunu suyunu bilmediği birisi yerine nasıl çalışacağı hakkında bilgisi olan adayı seçmelerini yadırgayamıyorum. Asistan alımında bir sürü değişken olabiliyor, kesin bir dille şöyle olur/böyle olur demek zor.

Siz Boğaziçi'nde yüksek lisansınıza başlayın, kadro açılırsa da başvurun. Zaten çat diye kadro çıkmıyor, her şey YÖK'ün ve ilgili fakültenin elinde. İlginizi çeken bir kadro ilanı çıkana kadar da ufaktan çalışırsınız. Bu mahalle teyzesi vizyonlu insanlardan da uzak durun.

wish i could find a way to disappear +1

3. şimdiden akademisyen olmak istediğiniz okulda lafı sözü dinlenen bir hocayla irtibata geçin. mümkünse kendi okulunuzda değil o okulda yls yapın.

2. akademide kalırsan tecrübesiz olmak eğer uygulamalı bilimlerde çalışmıyorsanız çok geçerli bir eleştiri değil. akademisyenlik kendi başına bir meslek ve kendine özgü tecrübeleri gerektiyor, bunlar dışarıda edinebileceğiniz tecrübeler değil. ama okuduğu bölümden ya da ileride yapacağı işten bağımsız olarak, sırf iş hayatı tecrübesi açısından staj ya da part time tecrübesi edinmesi her öğrencinin faydasınadır. şu an zor ama bir fırsat bulup bir iş/staj yapın derim.
uygulamalı blimlerde ise sektör tecrübesi şart, adam hayatında inşaata adım atmamış inşaat mühendisliği anlatıyor ya da bir sınıfta 5 dakika durmamış öğretmen olmayı anlatıyor. sizi edebiyat bölümü mezunu olarak nasıl bir sektör tecrübenizin olması gerekiyormuş ki? zaten akademide çalışmaya başlarsanız da büyük ihtimalle orada kalacaksınız. 3 yıl 5 yıl akademisyen olayım sonra özel sektöre geçeyim diyen görmedim hiç. (çok büyük sorunlarla ve talihsizliklerle karşılaşmadıkça) yani kısaca başka bir sektörde tecrübenizin olmaması akademisyen olunca sizi niye rahatsız etsin ki.

betonu sağlam atılmışsa zor, ideali keski ve balyoz gibi duruyor..

şarjlı matkapla falan olmaz o iş. deneme bile, ya ucunu kırrsın ya da cihaza fiziksel zarar verirsin.

Elektrik yoksa balyoz tek çözüm.

makitanın şarjlı kırıcıları var ancak öyle bişeyle olur.
şarjlı matkap diye satılan vidalama aletleriyle ancak betonda ufak izler açarsın.

niye delik açıyorsunuz ki anlamadım. onlar zaten hazır geliyor. delik açmak için herhangi bir şarjlı pnomatik matkap işinizi görür. belki de altı açıktır sonrada doldurmuşlardır.

kaliteli (pahalı) sarjlı maktap delebilir ama yedek pil kullanman gerekebilir.

avrupa, ikinci dünya savaşında yerle bir oldu. hepsi değil elbette ama bugün gördüğün pek çok yapı aslına uygun olarak yeniden inşa edildi.

dubrovnik ise yugoslavyanın dağılma sürecinde sırplar tarafından yerle bir edildi. sonrasında avrupa birliğinin fonlaması ile yeniden yapıldı.

Bravo son cümlen çok güzel .olsaydı harika olurdu.kalanı bile harika.neden yok sorusuna tek cavap var çünkü biz ahmağız.

Surların önemli hasarları şehrin batısında bunların önemli hasarı 1453 ten.sonrasında tadilatlar var ama çokta gerekli değil,saldırabilecek kimse yok o dönemde.sonrasında depremler ve bakımsızlıktan parça parça dökülüyor.bir kısmı tehlike oluşturduğu için bilerek yıkılıyor.en büyük hasar son yüzyılda geliyor.

Yoğun yapılaşmaya kurban gidiyor bir kısmı,en önemli hasarda menderes döneminde veriliyor.lykos deresinin olduğu kısım ve bir sürü tarihi eser vatan caddesinin yapımında,topkapıdaki bir kısım millet caddesinin yapımında,en çok yıkımda sahilde kennedy caddesinin yapımında yıkılıyor.bunların yapıldığı tarihler 1950 ler.sonrasında bakım yok.turgut özal zamanında büyük bir tadilat başladı.bugünkü topkapı daki temiz gözüken kısım ve yedikuleye doğru belli yerler tamir edilmeye başlandı.hızlıda başladı ama dönemin politikaları yüzünden ehil olmayan insanlar doğru düzgün yapamadılar ve geri kalanıda öyle kaldı.

Sonrasında da hep lafta kaldı.hiç bir yerel yönetim veya hükümet bu konuya el atmadı,

Sadece bunlar değil.karaköy surlarıda son yüzyılda yok oldu.kalan parçası metro köprüsünün altında,diğerleri dükkan duvarı oldu.çatalca surlarından çatalcada yaşayanın bile haberi yok.bir sürü asalak altın bulacağım diye patlatıp duruyor.

Üzücü.

teselli olmaz tabii ama viyana'nın surları da vaktinde yerine tramvay yapılmak için yıkılmış: en.wikipedia.org

Bizim millettin ekseriyetinde tarih, kültür , estetik , arkeoloji bilinci yok

Örnegin;
Truva hazinelerini, Bergama tapinagini almanlar padisahin izni ve turlu dalaverelerle yürütmusler
Bodrum halikarna mozolesine ingilizler çokmus

Bunun gibi onlarca vaka var

Cok yer gezdim ama dunyada bizim ulkemiz kadar tarihe saygisiz kayitsiz bi ulke cok nadir bulunur

Bakımsızlıktan yıkılır. Normal bir şey bu. Korumak lazım. Ama Bizans eserleri pek korunmaz.

zett mobilyadan öyle bahsettiğiniz birşey almıştık 6 senedir severek kullanıyoruz. ham ahşap değil kaplama bu. bunun dışında n design da güzeldi

bizim masa öyle, 2.5 metreye yakın, özellikle kalabalıkta filmlerdeki masalar gibi cıvıl cıvıl oluyo, normal zamanda ama bi ucu kullanıyoruz sadece, iki uca oturulup ortaya şamdanlarla ortaçağ atmosferi de yakalanabilir ama :)
ayaklardan sonra devam eden bir kısım var orası alttan destek olmasına rağmen boşlukta gibi kaldığından kılcal çatlama oldu ama onun dışında bir sorun yok. sıcaktan etkilenip kabarabilir tabi dikkat edilmesi gereken bir şey. bir de çizikler olabiliyor. ben daha geçenlerde iyice zımparalayıp renksiz yarı mat vernikle vernikledim yeni gibi oldu ki bu bence birazcık emekle ulaşılan büyük bir artı. bu yüzden kaplama yerine masif tavsiye ederim.
instagramdaki ölçüye göre yapan marangozlara bakılabilir. ikeada da var bi iki tane. eskiden crate and barrel’da da vardı, orası kapandı tabi şimdi ama onun gibi yerlerde de olabilir.

4-5 e zor
2.200 masa, iyi masifse 15,20,25 devam eder gider

Ankara olsa yardımcı olurdum. 2-4 bin lira arasına çok güzel ahşap masa yaptırabilirsiniz.

övmeyen parası olmadığı için bok atıyordur. ağaç lan bu AĞAÇ!!!! götü boklu mdf, sunta ya da yeni akım masif kaplama değil. AĞAÇ!!! yok canlıymış, yok iz kalırmış yok bilmem ne. o yüzden 100 yıllık ahşap evler var (o da ham ahşap) . bana 5 yıl sonunda aktif kullanımda olan orası burası şişmeyen sunta/mdf yemek masası gösterin.

sunta/mdf/masip kaplama gibi ürünlerin ahşaba göre hareket/eğilme özelliği daha fazladır.

geçen sene aşağıdaki masayı (100x 230) 3.250 tl ye yaptırdım (yanında birkaç şey daha aldığım için ucuza geldi biraz). sandalyeler de ortalama 300 tl civarına bulanabilir. gidip afrika cevizi, tanzanya kızıl ağacı alırsanız 10-15 binden aşağı olmaz.

NOT: baktınız masa bok oldu kirlendi eskidi, basın zımparayı. istediğiniz renk yağ ile rengini değiştirin. alın size yeni masa

prntscr.com

hurdahane'ye bakın bir instagram'dan. çok güzel modelleri var.

önce marangozlar sanayisinin yerini bulun, gerçek ağaçla çalışan bir marangoz bulun fiyat alın.
sonra keresteciler çarşısı diye bir yer vardır illa ki, marangozunuz da söyler zaten. gidin istediğiniz ağacı beğenin. ben budaklı ve damarlı bir ağaç tavsiye derim çam gibi, ya da padok diye bir ağaç var mesela ortası kendinden kırmızı/bordo.
sonra marangoza, tablasını istediğiniz kalınlıkta planyadan geçirtin. altına instagramdan ayak modeli bulun. yapsın. alın size muhteşem bir gerçek ağaç masa. hatta boyamasını verniklemesini kendiniz yapın ki daha özel olsun.
biz kendimiz bu masayı yaptık, çıkma çam kerestesi, üstünde delikler ve çatlaklar var, tek sıkıntısı üstünde yemek yemeye kıyamıyoruz. onun içinde masa örtüsü yerine kalın 3 mmlik şeffaf plastik kestirdik: sc02.alicdn.com

@halanne bu masadan bir yerde görmüştüm ya çok güzel. elinize sağlık

Masif olsun. Evet agac zordur ama cok guzeldir. Biz 6 yildir kullaniyoruz. Bu sene zimparalayip (vernigini degistirmek icin) yagladik mis gibi oldu.
İnstagramda Woodenworkz diye bir hesap var. Yatak odasini onlara yaptirdik ve cok memnun kaldik. Tavsiye ederim.

ahmet beyli koyu ve baradan koyu var selçuk yolundaki virajlı yol güzergahında. araçtan inip biraz yürümek gerekiyor.
viraji bitirip kavşağa geldiğinizde sağa değil sola dönerseniz pamucak sahili var, bilinir ama çok büyük olduğundan tenha olur. hatta geçen sene bile gittiğimizde koca sahilde kimsecikler yoktu.
tekne turu milli parkın karadan ulaşımı olmayan koylarına gidenler vardı, bir de kos adasına giden tekneler de boşa çıktığı için tekne turu olmalı. hatta biz de nazilli sitesine komşuyuz. +2 kişi katılabiliriz turunuza tarihlerimiz uyarsa.

allah yardımcınız olsun, bizim ev sahibi de avukat. o da bize %50'ye yakın zam yapmaya kalktı, kabul etmedik. sonra bir sabah posta ilmuhaberi geldi bir baktık ki emlakçıların zorla imzalattıkları tahliye taahhütnamesi ile icradan tahliye emri göndertmiş. hem onun avukatına para ödedik, hem icraya dosya masrafları ödedik hem de %50 zamlı oturuyoruz şimdi. her kira transferinde küfür ve beddua ediyorum.

soruya cevabım yok, bilginiz olsun, her şeye hazırlıklı olun demeye geldim.

zam tefe-tüfeyi geçemez. rayiç olayı 3 değil 5 diye biliyorum ama imzaladığınız sözleşmede yazan madde de önemli. bu tip durumlarda sulh hukuktan kira tespit komisyonu istenebilir.

her 3 senede bir rayiç düzeltmesi yapılacaksa, siz de 3üncü seneye yeni girecekseniz; o halde henüz zamanı gelmemiş? rayiç düzeltmesini önümüzdeki sene yapmalı.

Öncelikle avukat değilim, bir avukata danışmanız daha doğru olur ama;

1) Kira sözleşmesinde ne yazıldığından bağımsız olarak, ev sahibinin kira miktarını son 12 aylık tüfe oranından fazla artırmaya hakkı yoktur.

2) Ev sahibi kafasına göre kiracıyı evden çıkartamaz.

3) Kendisine kirayı tüfe oranında artırabileceğinizi, rayicinin 3.000 TL olduğunu düşünmediğinizi, dilerse 'kira tespit davası' açabileceğini söyleyin.

4) Kiranızı 12 aylık tüfe oranında artırarak yatırmaya devam edin.

@fever

2017 ağustos'ta girdik eve. 3.seneyi dolduruyoruz yani.

Anladığım kadarıyla yasal olarak hakkı var. Ömrüm boyunca kirada oturdum her ev sahibimizle anlaşıp uygun zamlar yapıyorduk. Çevremdeki herkes 100-150 TL zamla devam ediyor. Rayice yükseltmeye çalışanı ilk kez görüyorum. Eski kiracı kavramını ortadan kaldırmaya ant içmiş sanırım. Ben ev sahibinin profesyoneline ve duyguya yer bırakmayanına denk geldim çıkardığım sonuç bu.

Pandemi sürecinde işlerim bozulduğu için kendisiyle anlaşmıştım. 4 ay kira ödemeyip temmuz ayında kredi çekip toplu borcumu kapatmıştım. Maddi olarak zorda olduğumu bilmesine rağmen ya 2.750 TL ver ya git dediğine göre olay profesyonellikten ibaret.

Güzel kardeşim geçmiş olsun.

1) Kira sözleşmesinde ne yazıldığından bağımsız olarak, ev sahibinin kira miktarını son 12 aylık tüfe oranından fazla artırmaya hakkı yoktur.

Size bunu yapan ev sahibinin evinden de çıkın.
Ben buradan sinirlendim.

bir avukata başvurmanızda fayda var ancak bende kira tespit olayının 5 yılda bir dava ile yapılabileceğini biliyorum. kira tespit davası ile.

avukata avukatla cevap verin.

kral sözleşme nüshası sizde yok mu? rayiç meselesi yazması lazım orada. genelde standart şablon kira sözleşmesi kullanılıyor öyleyse de rayiç meselesi orada yazmıyor diye biliyorum. bi kontrol edin efenim.

@zoque

sözleşme elimde kontrol ettim öyle bir madde var maalesef. benim sorum böyle bir madde konmuş fakat hukuki olarak uygulanabilir mi?

@mr rosebud: sözleşmeler kanunlara aykırı maddeler içeremez.

Sozlesmeler kanuna aykiri olamaz, kanundaki maddeleri ezemez, baska bir avukata danisin ancak ben yasal olarak hakki olmadigini dusunuyorum, yasada uc yilda rayic gibi birsey oldugunu sanmiyorum.

kardeşim kanun hükmü çok açık, "MADDE 344 - Tarafların yenilenen kira dönemlerinde uygulanacak kira bedeline ilişkin anlaşmaları, bir önceki kira yılında tüketici fiyat endeksindeki oniki aylık ortalamalara göre değişim oranını geçmemek koşuluyla geçerlidir. Bu kural, bir yıldan daha uzun süreli kira sözleşmelerinde de uygulanır."

bu madde aleyhine yapılan artışlar geçersizdir. bu maddede yazılı hükmü kiracı aleyhine düzenlenmiş her türlü sözleşme maddesi geçersizdir. gönül rahatlığıyla "ben kanunda yazılı olan neyse onu uygulayıp o oranda artırıyorum" diyebilirsin. kiralayan kim olursa olsun, tahliye vb. hiçbir şey yapamaz.

not: avukatım.

Bu konuyla ilgil yasa Borçlar kanunu 344. madde ve bu konuyu net şekilde açıklıyor. Evsahibi tüfe üstünde artış yapamaz, rayice göre düzeltme de ancak 5. yıl dolduğunda yapılabilir. Sözleşmeler yasanın üzerine çıkamayacağı için sözleşmede böyle bir madde olsa bile geçersiz olması gerekir. Yasal orandan artış yapıp geçin, sorarlarsa yasaya göre 5 yıl dolmadan rayiç düzeltmesi yapamayacaklarını söyleyin. Tahliyeden bahsetmeleri komik, önce kira tespit davası açıp kazanmaları ve sizin karara uymamanız falan lazım ki tahliye süreci başlayabilsin. Bence bilginizin az olmasına güvenip şansını deniyor ve muhtemelen daha da korkutmaya çalışacaklardır çünkü işleri bu. Hatta dava açarsak dava masraflarını da öderseniz vs. diyecekler. Aslında yapabilecekleri hiçbir şey yok.

bu profesyonellik değil dolandırıcılık. ona göre önleminizi alın.

Evsahibiniz berbat bir avukat.

selamlar. istanbuldan avukatım.

buna dava açarak hakkınızı savunma şansınız mevcut.

mesaj atıyorum.

Fasulye

biraz önce aynı şeyi sormayı düşünüyordum.
son zamanlarda hiç güzel komedi filmi çıkmadı. en son beğendiklerim due date ve date night oldu.
pineapple express çok tavsiye ediyorlar ama fazla bel altı esprili gibi sanki.

Bu çok göreceli bir durum. Örneğin Recep İvedik size komik geliyorsa onerebilecegim bir şey yok. Daha entelektüel film arıyorsanız Idiocracy

azıcık amerikan popüler kültürüne aşinaysan ted serisi yarar.

american pie (1999)

m.imdb.com

ölümlü dünya. izlemiş olabilirsiniz ama ilk aklıma o geldi

Kolonya Cumhuriyeti

köstence'ye gidip mamaia'ya gitmemek olmaz.

zamanınız varsa varna'ya da gidin bence. varna'da golden sands denen yerde denize girilebilir.

Restaurant diye geçiyor.her çeşit restaurant bulabilirsin.

Yollarda dikkat etmen gereken türkiye deki alışkanlıkları bırakmak.düz gideceksen aa sağ taraf boşmuş dalayım demeyin çizginizi takip edin.özellikle bulgarda çok fazla döner kavşak görürsünüz.türkiyedeki gibi dalmayın.geride bile olsa virajın içerisindekinin dönmesini bekleyin ve onun peşi sıra devam edin.bulgaristanda türklerin en çok kaza yaptığı yerler döner kavşaklar bu yüzden söylüyorum.kurallara uyun,polis çevirirse komşu çorba olayına dikkat edin kendinizi bir anda bir kaç aylık cezaevinde bulabilirsiniz.vignetinizi alın.

Köstence sahil güzeldir.peşine varna golden sands,sonra burgas güzel denize girilecek yerlerdir.

@duptıs +1

Varna golden sands'te deniz güzel ama sadece deniz var orada, başka yapacak bişey yok. Kumarhaneler var işte bi de.

golden sands'a gelmeden bir yarım saat önce balcık var, meşhur bir saray, botanik parkı ve güzel bir sahili var. golden sands biraz daha oteller bölgesi gibi geliyor bana, balcık daha kaş-kalkan gibi.
gene yol üzerinde kaliakra burnu var. denize girmelik yeri var mı hatırlamıyorum ama görülmesi gerek bence.

köstence falan şu an korona dolu. ben pek tavsiye etmiyorum. cluj'dan selam.

ülkemizdeki ustaların durumu göz önüne alındığında gayet mantıklı bir yaklaşım. niye görgüsüzlük olsun.

niye görgüsüzlük olsun, evine sarılmaya gitmiyorsun ki işler yürüyor mu bakmaya gidiyorsun. ayrıca deseler bile kim diyecek usta mı? ustanın size görgüsüz demesi neden umrunuzda olsun:)

O kadar parw vermissiniz tabi gidin bakin. Usta ne dusunur diye zarara mi gireceksinuz

@Scudman1 +1, ben olsam 1 gunde 2 kere bakardim. Bos birakmaya gelmez bizim ustalar.

O kadar yükün altına girip evi aldınız mı? Evet
Evin istediğiniz gibi dekore edilmesini istiyor musunuz? Evet
Ev sizin mi? Evet

O halde ustaların size "görgüsüz" demeye ne hakkı var? Orası sizin eviniz. Tabiki de başlarında durup işlerin istediğiniz gibi gittiğini denetlemek sizin hakkınız. Esas başlarında durmazsanız hata etmiş olursunuz. Kimseyi iki dakika yalnız bırakmaya gelmiyor, hemen kaytarıyorlar çünkü.

bence değil, hatta ben olsam heyecandan uyuyamazdım.

değil iki günde bir, günde iki kere bakarım. hatta mümkünse günü işçilerin başında geçiririm. yapılmış bir şeyi sonradan değiştirmekle uğraşırken ya da değiştirtemediğim için içime sinmediğinden her gün kendime sövmektense her an kontrol ve müdahale iyidir.

Ben de yakında ev alacağım, daha şimdiden heyecanlanıyorum :)

Günde bir bakarım büyük ihtimalle. Görgüsüzlük değil ki, işini takip ediyorsun.

yooo usta milletini boşladın mı her haltı kafasına göre yapar. çok da başına ekşimeden gördüğünü söyleyeceksin.

Sabahtan akşama kadar bekleyip ustaları denetlemek daha iyi bir alternatif bence.

ben olsam koltuk atar başlarında dururum

ustalara arada çay çorba bir şey götür daha da güzel yaparlar

iki katlı müstakil evin üstüne çatı yaptırıyorduk, çatı katı gibi değilse de, çatının içinde kullanılabilecek alan olmasını istemiştik. biz evde yokken çatı yapıldı ve çatının içinde depolamak için hiç bir alan yok.

yatak odası için özel bir gardrop yaptırmıştık. uzun zaman boyunca gelmedi, siparişi artık istemediğimizi söyledik ama biz evde yokken (evde başkası var o sırada) gelip dolabı monte etmişler saçma sapan.
---

sanırım başka bir şey söylemeye gerek yok, iki günde bir değil her gün gitsen bile yeri. bir şey diyecek olursa da olsun.

Ortami bilmiyorum ama zirt pirt santiyeye sokmayabilirler. Hem is guvenligi acisindan sakincali hem de her evine bakmak isteyenin dolustugu bir ortamda isler duzgun yurumez. Zirt pirt ustaya "ya surasi boyle burasi boyle" derseniz de fircayi firlatip gidebilir :)

Hayirli olsun, gule gule oturun.

Hayırlı uğurlu olsun.

Görgüsüzlükle alakası yok,ne mutlu evini almışsın,gidip battaniye atıp uyursunda.

Ustalar sonuçta müteahhitle ne anlaştılarsa onu yapacaklar.sizin başlarında durmanız onlar için bir şey değiştirmez.koy termosa kahveni git otur keyfini çıkar.eksik varsada hallolur.

burdaki gençlere bakma. eşin haklı. net görgüsüzlük bu.

Görgüsüzlük değil, içi yapılan zamanda vaktin varsa her gün git.

Vay anasını cevaplara gel :) Görgüsüzlük değil.başka bir adı var ama bilemedim. Görgüsüzlük de var bu işin içinde ama öncesinde konu farklı aslında.

Hocam bu evi siz mi yaptırıyorsunuz? Yani kendi arsanıza, herşeyi kendiniz tuutup, betoncusuna, mütahitşne, projesine, iskanına, belediyesine... Kendi zevkinize göre sıfırdan ev mi inşa ettiriyorsunuz?

Siz hazır bir evi görüp beğenip almışsınız. Evin bitmesini beklemekten başka yapacağınız bir şey yok.

Mesela siz inşaat işimden anlar mısınız? Fayans, mermer, parke dölemesen vs. Elektrik ya da su tesisatı dan. Boyadan kartonpiyerden vs. Ustaya "orası olmadı" diyebilecek bir yetkimliğinşz vsr mı? İnşaattaki işçiye müdahale ettiğinizde, işçi "al kardeş sen yap" diyip elinize aleti verdiğinde alıp yapacak mısınız? :)

Şantiye alanına kafanıza göre girip, çay içerek daireinizde çalışan işçileri seyredip müdahale edilebileceğini sananlar, böyle sanal ortamlarda bilip bilmeden yorum yapabiliyor. Bu da benim yorumum olsun.
Eviniz hayırlı olsun iyi günlerde oturun.

Gorgusuzluk degil. Goz gore gore yalan yanlis isler yapan ustalar var.

Bizim evdeki banyoya fayanslari tamamen kafalarina gore dosemislerdi. 2 cesit fayans, bir de ortalarinda serit olacakti. Seridi kafalarina gore ustte bi yere cekmisler, iki cesit fayansi random dosemislerdi.

Feyk hesap haksiz degil, ama ustalara mudahale etmek icin ille de insaat isinden anlamaya gerek yok, bazen sorunlar tesisat dosemekten ziyade estetikten cikiyor. Mutfak dolaplarini yamuk yapiyorlar, dolarlar duvara tezgaha fln surtuyor. Firin koyulacak yeri yamuk yapiyorlar firin sigmiyor. Panjur yapiyorlar, kalkmiyor, kalksa inmiyor. Dolaplarin icine isik koyuyorlar, calismiyor vs. Hepsi yasanmis seyler, daha bir suru var da aklima bu kadari geldi bir cirpida.

Boyle seyleri fark edip mudahale etmek icin gidin tabi, ev sizin, parasini verip aldiniz, hediye etmediler neticede, gezip gormek hakkiniz. Giderken de cay corba vs goturun ustalara, islerini duzgun yapmiyor olabilirler ama hayat onlara daha da zor.

sorularimicinfeykhesap +1
bunu yapmak ne senin görevin ne de hakkın. iş biter, bakarsın fayans istediğin ya da sipariş ettiğin gibi olmamış, çağırırsın ustayı, paşa paşa yenisini yapar. işlerini iyi yapacaklarına dair harici somut bir şüphen yoksa başlarında durman hem adamların canını sıkar hem de bir fayda sağlamaz konuya hakim olmadığın için.
ama işlerini düzgün yapmamaları için elinde somut bir kanıt yoksa, sırf görmüş olmak için gidiyor olmak net görmemişliktir.
ha, görmemişlik olması ne bizi ne de başkalarını ilgilendirir, sen istiyorsan yine gider bakarsın. ama cidden gereği var mı onu düşün. o kontrolü yapmak senin görevin değil neticede.

daha iş güvenliğini ihlal sebebiyle başına gelebilecek kazalardan falan bahsetmedik bi de.

hayirli olsun, mudahale etme sansiniz varsa firsat buldukca basinda olmaniz faydali olur cunku ustalar her zaman nasil kolayina gelirse oyle davraniyor sonradan kirip dokmemek icin bastan bakmaniz daha iyi

Biz ufak tefek tadilat ve boya için anahtarı bırakıp eve hiç ugramamistik; öyle yaptığımıza sonradan çok pişman olduk zira üstünkoru yapılmıştı çoğu şey. İş bittikten sonra tekrar yaptirirsiniz argümanı da pek geçerli değil. Her odada
parkelerin tozluklarina göze carpacak kadar boya damlamisti mesela, bunun geri duzeltmesi ugrastirici. Bunun dışında iki üç günde düzelecek şeyleri aksatıp aksatip 2-3 haftada ancak düzelttiler, ulaşmakta zorlandik.

Referansli ustalardi bunlar bir de. Isterse görgüsüzlük olarak algılansın, ben bundan sonraki tadilatlarda mutlaka bir ugrarim.

ben olsam 2 günde bir gitmem, her gün giderim. hatta prizler takıldı mesela prizleri kontrol ederim, borular takıldı boruları kontrol ederim. yerlerin fayanslar yapıldığında yerleri kontrol ederim. (şunla :www.amazon.com.tr

parasıyla priz hattı çektirdik, içinin kablosunu koymamış adam. boşa duvarda priz yuvası açılmış oldu. böyle iş bilmez adamlar ustayım ben diye geziyor.

ülkemizdeki ustaların durumu göz önüne alındığında gayet mantıksız bir yaklaşım. çünkü o saçma tavrınızla eşeğin aklına karpuz kabuğunu siz sokacaksınız.

2 günde bir gidilen şantiyenin gitmediğiniz 2 gününde kazıklanma ihtimalinizi arttıracaksınız ki ben işten anlamadığınızı da varsayıyorum.

olur da illa ki kontrol maiyetinde giderim derseniz, eliniz boş gitmeyin, müdahale etmeyin, hoş sohbet takılın.

nacizane önerim bunlar.

ev senin tabi kontrol edicen, belki ufak tefek farklılıklar istiycen ücretini ödeyerek. kafana göre git.

Is bittikteb sonra hicbir usta gelip pasa pasa duzeltmez.
Her gun gidin, takip edin. Ben evin icini yaptirirken her gun baslarindaydim, hem bazi sorulari olabiliyor hem de bir seyi yanlis yapmadan direkt mudahale edebiliyorsunuz.
Tabi ki tesisati iyi mi yapti vs bilemezsiniz ama atiyorum musluklarin yeri degisecekse dogru yerde olup olmadigina bakabilirsiniz.
Parkelerin doseme yonune siz karar vereceksiniz mesela, ona bakabilirsiniz.

Usta milleti kendisini cok ugrastiracak isten yirtmak icin bi suru bahane one surer “abi duvar yamuk, olmaz buraya bundan” vs der, orada durup “o zaman duzle kocum su duvari da olsun bari” filan de :D benim ustalarim cok cok iyiydi ama mesela farkettim ki sirf usendikleri icin walk-in dus fikrime karsi cikmislar. “Mustakil ev olmayinca sikinti oluyo walk-in dus” diyip yemislerdi beni, niye sikinti olsun halbuki, butun otellerde var. neyse oyle yani.

Yaninizda simit, lahmacun vs seyler goturun ama, ben her gun ogle yemegi goturuyodum (sandvic filan)

Hayırlı olsun.

Neden görgüsüzlük olsun ustaların başında durulur. Biz de yeni ev aldık içini baştan yaptırıyoruz her gün ustaların başındayız. Kaç tane yanlışı düzelttik bu şekilde. Gidin içiniz rahat etsin

git bak hacı para vermişsin o kadar. ev senin sonuçta.

Kesinlikle gidin ,oraya kamp kurun.Emin olun isten anliyorsaniz mudahale edeceginiz cok sey cikacak

net gorgusuzluk demeye geldim, cevaplari gorunce acayip sasirdim.

ben gitmezdim 2 gunde 1.

edit: biraz daha dusundum de gorgusuzluk olmasa bile bari haftada 1 git.

sen istedigin kadar git, sunu soyle yap vb. de usta ya da calisanlar bildigi gibi yapmaya devam ederler. hatta cok karisirsan islerine sana gicik olurlar, daha da kotu yaparlar. cunku maalesef ustalar usta degil.

Kesinlikle gidip bakın.
Ustalar nasıl olsa ev sahibiyle muhatap olmuyoruz diyemezler, daha temiz çalışırlar.

okulu izin verirse evet.

erasmus öğrencilik bağlantılı bir şey olduğundan teknik olarak öğrenci değilseniz erasmus yapamazsınız sanki. öğretim görevlisi değilseniz onun hareketliliğine de katılamayabilirsiniz.

araştırma görevliliğiyle aynı zamanda yüksek lisans ya da doktora öğrencisiyseniz (ki genelde öyle olunuyor zaten) o zaman öğrencilik statünüzle gidebilirsiniz.

ama tabii sizi ücretsiz izne falan çıkarmaları gerekebilir, oraları karışık biraz. okulun izin vermesi önemli halanne'nin dediği gibi.

Maaş alarak max 89 gün görevlendirme olabilir, yapabilirsiniz.

öğretim elemanlarının da katıldığı değişim programları var yine erasmus kapsamında. kontenjanlar, anlaşmalar üniversiteden üniversiteye değişebiliyor. uluslararası ilişkiler bürosu varsa orayla görüşün bi.

nimberjack'in uyardığı iyi olmuş. ben direkt sizin yls veya phd öğrencisi olduğunuz varsayımıyla evet dedim.
öğrenci değilseniz de farklı alternatifler var ama sizin okulunuzun uygulamasını bilemk lazım, benim bir okulum her sene birimin erasmus işleriyle ilgilenen akademik ve idari personelden birer kişiyi başlarında yönetim kadrosundan biriyle birlikte erasmus eğitimine gönderiyordu (erasmus programının kendisi hakkında eğitim).
şimdiki okulum öğretim üyesi hareketliliği kapsamında sınav puanı en yüksek olan başvurulardan 2-3 kişiyi gönderiyor ve araştırma görevlileri de başvuru yapabiliyor. ama max 3 günlüğüne+2 gün yol izni, haftasonuyla 9 güne denk geliyor işte.

Babam da taş düşürürken böyle acı çektiğinde gidip iğne yaptırıyordu.

iğne yaptır geçiyor.

o taş düşene kadar o acı çekilecek başka çözümü yok. iğne yaptırsanız da 3-4 saat sonra aynı şey olacak. ha o kadarcık bile bana yeter derseniz novalgine ya da buscopan+emedur iğne yaptırın.
siz en iyisi ağrıyı geçirmenin değil taşı düşürmenin yollarını arayın. örneğin babam sıcak su dolu küvete girip bira içerdi. bana maydanoz, salatalık tohumu, iğde gibi şeyleri kaynattıkları suyu içirirlerdi. yani amaç aslında idrar yollarını çalıştırıp idrarla birlikte taşı da atmak tabi bunu da kanalları da mümkün olduğu kadar genişleterek yapmak. ama siz yolu değil varacağınız yeri düşünün. erkekseniz daha zor olacak tabi, yol daha uzun :) güldüğüme bakmayın 2 gündür benim de sol taraf hafiften yokluyor ve taş düşürme korkusundan kendimi balkondan atacağım neredeyse.

gilaburu meyvesini biraz araştırın. bi tanıdığım böbrek taşı düşürene bunu öner sana 50 sene dua eder demişti. (onun yalancısıyım)

gecmis olsun, hic kullanmadim ama sozlukte boyle bir basliga denk gelmistim, millet ovmus de ovmus

eksisozluk.com

düşebilecek boyuttaki milimleri hatırlamıyorum ama ilacı düşürmesi için verdiğini varsayıyorum. yani düşebilecek taş için. 2 defa çektim. ilkinde doktoru dinlemedim günler sürdü. ikincisinde doktorun dediklerini uyguladım 1 günde düştü.

o ağrı düşene kadar çekilecek kaçış yok. ağrı geçsin yine yatmayın. bu pozisyonda ağrımıyor diye yatmayın. amacımız taşı en kısa sürede düşürmek. bunun için bol su ile baskı yapacağız. sıcak ya da ilaç ile kanalları genişleteceğiz. ve hareketle düşüreceğiz.

1. bu yüzden öncelikle bol bol kusana kadar su için. 2.5 litrelik şişeyi doldurun için.
2. ilaç büyük ihtimal kas gevşeticidir. küvet varsa sıcak suyu doldurun içinde durun. ya da sıcak su torbasını tutun.
3. sürekli hareket edin. ağrısın önemli değil. basketbol oynar gibi hareket yapın. parmak uçlarınıza dikilin ve kendinizi yere serbest bırakın. bıraktığınızda topuğunuz yere vurduğunda vücudunuz sarsılsın.

Antik yunan heykellerine ilgili ise. afrodisias Gidip görmeni tavsiye ederim. Aydın- karacasu

antik yunan için şöyle oldu:

MÖ 750'lerden itibaren karanlık çağlardan çıkmaya başladılar. Doğu ile ticarete başladılar. Bunun etkisi ilk olarak çömlekçilikte görüldü. Çömlekler üzerine doğuluların hoşlanacağı ya da yunan düşüncesindeki oriental bakış açısına uygun resimler çizmeye başladılar. (Googla “Orientalizan pottery” yazarak görselleri inceleyebilirsiniz.) Demek ki ilk olarak, bugün bizim batıya özendiğimiz gibi onlar da doğuya özendiler ve bu etki kendisini çömlekçilik snatında gösterdi.

Bu etkinin kendini gösterdiği ikinci alan heykelcilik oldu. Bu dönemlerde Mısırdan devasa heykel yapmayı öğrendiler. Heykeller başlangıçta son derece basitti, baston yutmuş gibi duran kasıntı heykeller yapabiliyorlardı. (googla "arkaik heykel" yazarak görsellee bakabilirsiniz.).

Yunan kültürünün "ben daha iyisini yapabilirim" inancı nedeniyle bundan sonra her alanda hızlı bir gelişme var. Bu gelişmenin heykeldeki karşılığı "hareket arayışı". yani kazık yutmuş heykelden hareket halindeki heykele geçiş için arayışlar. Büyük heykeller yapmaya yunanlılardan 1000 sene önce başlayan mısırlılar hala aynı tarz hareketsiz heykeller yapadursun, yunanlılar MÖ 450'lere gelindiğinde hemen her türlü hareket ve duyguyu taşa yansıtabilmeye başlamışlardı. (googla "Discobolus")

Bundan sonraki sanatsal akımın adı "idealizm"dir. Çünkü yine yunan düşüncesine göre olimpos tanrıları evrendeki kaosa son vererek başa geçmişlerdir. O yuzden insanın da araması gereken "düzen"dir. Mimaride "dor düzeni" "korint düzeni" "ion düzeni" gibi stillerin düzen adıyla anılması bu yüzdendir. İşte böylesi bir anlayış içinde heykeller de idealize edilerek yapılırdı. İdealize heykellerde kusur bulunmaz, olduğu gibi değil, olması gerektiği gibi yapılırdı.

İdealizm anlayışı kabaca Hadriana (MS 2. Yy’a) kadar sürdü. Hadrian heykelinin aslına uygun biçimde tasvirini yaptıran ilk roma imparatordudur. Ondan sonra başlayan akım ise realizm olarak anılır. Artık güzelliğine çirkinliğine bakılmaksızın herkes olduğu gibi tasvir edilmeye başlanmıştır.

Özetle, toplumları etkileyen önemli olaylar ve kişiler sanatsal akımlara yön verir.

Savaşlar, ganimetler, ticaret. Şimdiki kadar olmasa da dünya globaldi yine kısmen.

Gercekten seviyorsam özellikle bile severim. Kusur ne ki, kusurmuş, peh

"güzelliğin beş para etmez, şu bendeki aşk olmasa" demiş şair. halt etmiş. benimkinde kusur musur yok, ben de zaten dönyanın en gözel garısıyam

çarpık dişler, geniş kalça, fazla kilo gibi kusurlar mı? eğer rahatsız ediyorsa, görmezden gelinemiyorsa bence ilişkiye devam etmemek karşındaki kişinin ruh sağlığı için daha iyi.

Sevgilim özel antrenör, lisansli yüzücü. Bedeni sahiden sen de Yunan heykeli ben diyeyim Roma savaşçısı. Yüzü d ebir ayrı güzel sahiden. Ama kulakları biraz kepçe gibi, görmezden gelemiyorum. hep dalga geçerim. Rahatsız etmiyor, eğlendiriyor. O da olmasa halim fenaydı (._.)

Kusuruna göre kişisine göre değişir. Çok parametrik. Kalıplara sokulacak gibi bir şey yok.

Bazı majör kusurlar var mesela karşımdaki kilolu olunca olmuyor. Sonradan kilo almışsa farklı tabii ama kiloluysa daha baştan kaybediyor. Ben de kelim mesela. Benim de baştan kaybettiğim flörtler oluyor. Çok kısaysa da yapamıyorum. Ayrıca tip önemli. Bazı tip modellerine direkt kapalıyım. Ama çok parametrik şeyler. Dört dörtlük biri çıkar, saçını yıkamıyordur, ayağı kokuyordur, ağzı kokuyordur, sigara içiyordur, burç muhabbeti yapıyordur vs. direkt kapsam dışı benim için.

kilo. bence kilo önemli. en baştan kilolu değild de sonradan sonradan alıyorsa güzel değil.itici hatta.

valla gormezden gelebilmek cok zor durust olmak gerekise...
baska alanlarda asiri uyumlu olmamiz/cok buyuk artilarinin olmasi lazim. O sartlada bile zor.

kusurlar "yeni normal"in oluyor.