her gün mü böyle? poşette ne var? bunların cevabına göre değişir.

en nefret ettiğim insan tipi. kesin kavga çıkardı komşum olsaydı. yönetici falan işe yaramıyor mu? laftan anlamaz. bi gece alın atın hepsini çöpe.

ne hayvanlar var.

sormayın.. ne desem kifayetsiz kalır. her gün böyle değil tabii ama bir gün boyunca böyle tutabiliyor. ayakkabılar ayrı mesele. adamın kendisi iletişim kurulucak türden normal bir insan değil.

poşette ne var ben de merak ettim :) görgüsüzlük, bunu site içinde yapan sığırlar var.

Herkese poşete takmış ama asıl sorun ayakkabılık. Poşet bugün var yarın yok ama o ayakkabılar sürekli orada, hem görüntü kötü hem de kokar eder.

Yönetime söylenmesi lazım, binada komple yasaklansın, yasak değil demek ki.

evim birinci katta haliyle merdiveni kullanıyorum. daireme doğru her geçerken ayakkabıların kokusunu alıyorum zaten. kadının ayakkabıları kokuyor özellikle en çok onun ayakkabısı var. işin kötüsü o ayakkablığıda ben aldırdım ondan önce kapının önünde bir ayakkabı havuzu vardı. ben bu duruma alışmak istemiyorum ama bir şeyde yapamıyorum o yüzden bunun medeniyet karşısında nası gözüktüğünü merak ettim. bu arada apartman toplantısı yapılmıyor.

girşite kamera yoksa birkaç çift alıp çöpe atacaksınız. çalındı diye kaldıracaklar içeri laftan anlamayan çomarlarsa düşünmeye gerek yok.

a) madem ayakkabi kokuyor, o zaman "kapakli" dolap aldirin
b) apartmana giren kedi filan varsa bir guzel isesin ayakkabilarin uzerine

çöpe attıktan sonra ne oldu? işin ilginci daha önce ayakkabı hırsızı girdi apartmana ama onunkileri çalmadı asansör kısmında olmadığı için

Ev alırken, ya da kiralarken öncelikle bakılması gereken yerdir merdiven boşlukları. Temizliğiyle, evden taşan eşyaların olup olmamasıyla, sessizliğiyle komşular hakkında çok şey söyler. Sonuçta 'Ev alma komşu al.' diyen bir atasözümüz var.

aynı boyutta bir poşet de sen alacaksın ve ayakkabılığı içindekilerle bir gece ansızın çöpe atacaksın akılları başlarına gelecek.

ahaha ulan! :d
paco'nun dediği gibi yapmak gelirdi benim içimden çünküm çok sinir bozucu.
ama öyle yaparsan kesin kavga çıkarır bunlar yüzde yüz eminim. çomarlar bence. ite bulaşacağına çalıyı dolaş. :d

Poset disinda karismam ben.
Onumu engellemiyorsa cop suyu akmiyorsa istedigini koysun.

köylü lümpen amk. kasabadan getirir aha bura ev dersen böle olur işte. gerçi okumuşu apartmanda büyüyenide her gün bokunu pislini kapısının önüne koyuyor. ama 1 kuşak öncesi köyde büyüdüğü için toplu yaşama kültürünü atadan bilmiyoruz.

ya hoşuma gitmiyor böyle kapı önünde eşya ıvır zıvır olan daireler ama ne diyebilirsin ki adamın kendi hayatı, kendi tercihi. ayrıca o poşette ne var öyle ceset gibi atılmış? beni rahatsız eden tek şey poşet olurdu.

Her hafta bi çift ayakkabılarını çal 3 4 hafta sonra ayakkabı kalmaz..son seçenek

Valla ben de ayakkabıları çal demeye geldim, demek ki aklın yolu bir. Kamera yoksa koyun çöp poşetine atın gitsin.

Ayakkabılar çalınıyor diye bir daha koymazlar.

aynısı vardı, işten izin aldım eve kitledim kendimi. gündüz vakti, biraz tiner döktüm azcık. fişnikledim cigarayı üstüne. cigara dediğim de içtiğim marka değil. duvar muvar hepsi yanmıştı. 1 ay sonra gene aynı manzara, gene yaktım. kafayı yediler resmen. biz de evde yokuz. daha da koymadılar.

ya da metal bir ayakkabılık alın kapısının önüne koyun

devir uyarma, kibarlık, nezaket devri değil. eski apartmanımızda vardı, her gelip geçişimde tekmelerdim ayakkabıları. koridor da upuzun olduğundan 10 metre öteye giderdi, hatta merdivenlerden alt katlara kadar atmışlığım da var. gene olsa gene yaparım.
sizin yapabilecekleriniz:
1. ayakkabılığı devirin, bütün ayakkabıları dağıtın bütün merdiven boşluğuna. poşetin içinde ne varsa onları da sağa sola saçın. siz her gün dağıtın, onlar her gün toplayıp temizlesinler. bunu ya çok sessiz yapmanız lazım, ya da hızla kaçmanız. beş on seferden sonra ya yakalanırsınız ya anlarlar.
2. her gün birer birer ayakkabıları yok edin. çift olarak değil tek tek alırsanız daha sinir bozucu olur.
3. tam kapılarının önünde paldır küldür gürültü çıkarın. bütün bina ayağa kalksın. sonra zillerini çalıp, kapının önündekilere takılıp düştüm, ya kolum bacağım kırıldı hastaneye gidiyorum, mahkemeye vericem sizi diyin. bütün apartmanın gürültüyü duyması önemli. tabi az biraz da üstünüzün dağılmış olması lazım. asansör varsa bile elektirikler kesik olsa, asansör arızalı olsa, çoluk çocuk var, yaşlısı gözü görmeyeni var, ya yangın çıksa acil durumda kullanmak zorunda kalsak ya da sırf spor için merdiven kullananlar var gibi ekstra ajitasyonlarla desteklenebilir.
4. yöneticiniz varsa ona söyleyin, yoksa daire daire dolaşın imza toplayın apartman kararı aldırın. bizim binada öyle bir kural var mesela. kapı önlerinde olan şeyleri kapıcı toplayıp atıyor. hatta değil kapı önlerine, balkonlara bile balkon korkuluğundan daha yüksek bir şey koymak yasak. lakin siz önce bunu yaparsanız ve işe yaramazsa diğerlerini sizin yaptığınız anlaşılabilir. diğerleri olduktan sonra bunu gündeme getirirseniz, tüm apartmanda desteklenme ihtimaliniz daha fazla. sonuçta merdiven boşlukları ortak alan ve tüm bina sakinlerini ilgilendiriyor. koku, pislik, görüntü kirliliği bir sürü sebep var.

bu koyluluk degil. medeniyetsizlik.

benim koylu olmayan, ingiltere'de yasamis, tv spikeri, izmirli, univ. mezunu kadin karsi komsum (bakiniz bir cok genellemeyi yikarcasina) evde temizlik yaptigi icin disari ceset kokan les bir poset koyup butun gun o kokuya maruz birakmisti beni. soyleyince de cemkirmisti.

iletisimle cozulmuyorsa butun ayakkabilari posete koyup cope atmak en guzel cozum.

ayrica istedigini koyar ne demek canim? tam gecis yeri bir de. goruntu kirliligi digerlerinden geri kalabilecek bir sey degil. bosluk ortak alandir, kisisel esya koyulmaz. rafta ust uste durmasi bir seyi degistirmez. o zaman kapimin onu diye ben de kirli camasir sepeti koyayim mesela?

ayrica ya karanlikta o torbaya takilip dusup kafanizi kirsaniz?

yapmıyor knk, kırılasın varmış.

ucuz şarap içilir mi ya. en işe yaramaz üzümden yapılıyor.

Bana kalsa viski içerim zaten ama durumları biliyorsunuz beyler.

E hiç içmesen?

Alkolizm kötü biri, alkol değil. Sizin dikkat etmeniz gereken şey başka gibi görünüyor.

şarap içenler:

ya aslan gibi cesur, (bu sebepten ‘heyttt ‘naraları atarak her şeye gözü kapalı, balıklama atlar..)

ya kaplan gibi yırtıcı, (bu sebepten sevgilinin, ya da yakınındakilerin gömleklerini çekiştirirken yırtar..)

ya ayı gibi kuvvetli, (bu sebepten vurdu mu devirir..)

ya köpek kadar kavgacı, (bu sebepten her daim bodyguardlarla kapıda birbirine girer..)

ya horoz gibi gürültücü, (bu sebepten tüm mahalleliyi ayağa diker..)

ya tilki gibi kurnaz, (bu sebepten cep telefonları ile sevgilileri akla hayale gelmeyecek yöntemler kullanarak takip eder..)

ya da saksağan kadar geveze olurlar:)))” (bu sebepten kahkaha atıp, habire konuşarak insanların bizden uzaklaşmasına neden olur..)

sende beklenen etkiyi pek yapmamış anlaşılan :)

dostum üzülme sen daha iyilerine layıksın.

kendi biranızı kendiniz yapın. şaraptan bile daha ucuza mal edersiniz hem de istediğiniz tarzda biranız olur. yapımı öyle abartıldığı gibi zor değil, üzerine de mis gibi hobiniz olmuş olur.

Az iç.
Ayrıca sopiro +1

Kadro acilmasi bekleniyor. Universitelerde akademik ozerklik nedeniyle tayin hakki bulunmuyor. OYP icin bir istisna saglamislardi ama ona bakabilirsiniz, ayrintilari hatirlamiyorum.

evlilik dolayısıyla üniversite değişikliği akademik personel için mümkün değil.
ya gidip o okulla konuşup sizin için kadro açılmasını isteyip bekleyeceksiniz ya da açılan ilanlara başvurup kazanmayı umut edeceksiniz. her halükarda da sıfırdan müraacat olacak, kazandığınız takdirde eski okulunuz lütfederse muvakkaffat verecek ve kazanılmış memuriyet haklarınızla gideceksiniz, eğer vermezse de istifa edip sil baştan memuriyete başlamş olacaksınız.

Koşturulacak kapalı alan kriterinize uymuyor ama 2 yaşındaki yeğenim kitapçılarda çok eğleniyor, kimi günler etkinlik de oluyor. İstanbul'da harika çocuk kitapları dükkanları var. Bir kısmını şurada bulabilirsiniz: www.petit-mag.com

hiç bir kriterinize uymuyor ama ilerisi için aklınızda olsun: Forestanbul Macera Parkı

--tamamen kişisel baakış açısı--

konya'ya gitme etli ekmek yer kilo alırsın.

Ankara sosyal rulez. Ankara köklüdür.

yls+phd en az 6-7 yıl, çok uzun süre, şimdiden o kadar uzun vadeli ileriyi görebilmek pek mümkün değil ama hem şehir bazında hem üniversite bazında düşünmek gerekir bence.
konya ve sakaryaları kafadan elerdim ben, şimdiki halleriyle bile pek bir numaraları yok, o kadar süre yurtdışında yaşadıktan sonra buralara dönmek ve uyum sağlayabilmek çok çok zor olacaktır. geriye ankara, istanbul ve izmir illeri kalıyor zaten.

bu norm kadro işleri akademik kadroları bayağı sıkıştıracak ileride. o yüzden doktoranızı aldıktan sonra bile norm kadro sebebiyle yard doç ve doçentlikler dolu olursa sizin de ilerlemeniz zor olacaktır. bu yüzden zaten hali hazırda şişik kadrolu üniversiteler yerine şu an kadrosu olmayan yeni kurulmuş üniversiteleri düşünmek daha mantıklı olacaktır. ayrıca şu an benim alanım yok diye düşünmeyin, siz geri dönene kadar kimbilir ne bölümler açılacak kapanacak, kadrolarda koltuklarda kimler olacak. hatta döndüğünüzde saçma sapan (kimlerin nasıl koltuk sahibi olduğu ortada sonuçta) bir bölüm başkanı ve anabilim dalı başkanı altında çalışmak yerine, yurt dışında eğitim almış biri olarak daha prestijli bir konumda olacaksınız ve belki de kendi bölümüzü kurma şansınız olacak. hadi hiç biri olmadı diyelim ki, bütün hesaplar yanlış çıktı, zorunlu hizmet bitene kadar ki yurt dışı zorunlu hizmet borcu 1*2 şeklinde hesaplanıyor, kendi işinize bakıp akademik çalışmalarınıza ve derslerinize yoğunlaşabileceğiniz bir ortamda çalışmak gene de daha iyi olacaktır. bu durumda da az öğrenci gene daha avantajlı olur. dolayısıyla ben gene izmir üniversitelerinden birini tercih ederdim. hem de üzerine yurtdışından döndükten sonra kültür şoku minimuma inmiş olur.

sonuçta izmir seçenekler arasında bana en cazip gelen demokrasi oldu. demokrasi için de yanlış hatırlamıyorsam gaziemir/karabağlar tarafında (yeni fuarın oralarda bir yerde) devasa bir kampüs yapıyorlar. yani siz geldiğinizde bambaşka bir demokrasi üniversitesi bulacaksınız. katip çelebiyi içeriden de biliyorum şu an kampüsün her yerinde "yol yabıyorlar" ama en azından akademik anlamda herkes işinde gücünde. sadece -tüm devlet kurumlarında olduğu gibi- genel politik ortama ayak uydurmak ve fazla "muhalif olmamak" zorundasınız doğal olarak. bu memleketin konjontürü, nereye giderseniz gidin değişmeyecek tek şey bu. sadece kıvamı artar ya da azalır. ama bakırçay gene de sakat. taaa sasalı da bir avm havasında kampüsü var ki ulaşım da konaklama da çok zor orada.
benim sıralamam demokrasi, katip çelebi ve bakırçay olurdu.
tabi herkesin ankara, istanbul ,izmir tercih edeceğini de hesaba katmak gerekir.

The Departed

Departed demeye gelmiştim içimde kalmasın.
The departed.

m.imdb.com

A Perfect World

oz ve six feet under tabiki.

ikisi de efsane dizilerdir ayrıca.

oz +1

kimi sevdiysem öldü asdfgsd

agora

Vikings

oz tabii ki. kimseye acımıyolar (=

leonardonun butun filmleri..

illa printed ve illa 2018 olması şart değilse biyroooon
gen.lib.rus.ec

indirdikten sonra telefondan da açabilirsiniz.

all you need is high motivation and this:

www.youtube.com

(bkz: effortless english)

issizim odeyemem dedim %10'a anlastik.

Kontratta %10 yaziyor. Temmuzda %6 yaptik. Duzenli oduyorsun, problem yok dedi.

kontratta yüzde 10 yazıyor. yüzde on yaptık ama hanfendi icraya verdi.

%300

Ev sahibi denen yavşaktan bıkıp ev aldık.

Bana zam yapmadi. Zaten ciksam ev 1 ay bos kalsa pisman olurdu. Aylik kiram 1000 lira 350 de aidat var. Ayrica 350 aidat da odemek zorunda kalirdi.

%5. düzenli ödüyoruz, eve iyi bakıyoruz, onun da işine geliyor.

%15 yaptık biz de. Bizim kontratta da %10 yazıyor aslında ama o kadar cahil ve o kadar iğrenç bir insan vardı ki karşımızda, %10 diye diretmeden kendimiz yatırdık direkt %15 fazlasını.

Kontratta TefeTufe yaziyor ama %13te anlaştık

Yüzde 3 yaptı.

Nereden bulacak benim gibi kiracıyı:)

Eylülde %11 istedi, %9.5'ta anlaştık.

facebook açılmıyor bilemedim o yüzden aynı şeyden mi bahsediyoruz ama instagramda gıdadedektifi hesabı bununla alakalı çok şeyler karalamıştı. youtube hesaplarında da olması lazım hatta.

daha önce sek sütte de aynısı olmuştu. gıdadedektifi isimli hesap üzerine gitmişti ve aynı serideki bir kaç sütü denemişti. Hepsinde de süt patlamıştı. Bununla ilgili gıda dedektifinin sosyal medya ve youtube hesaplarına bakabilirsiniz. Bir tane gıda mühendisi arkadaşda neden kaynaklanabileceğini açıklayan yazı yazmıştı.

Dün biz başka marka süt aldık soğuk içelim dedik içemedim çok iğrenç tadı vardı
Acaba benzer bir olay mı diye düşünüyorum.

üstünde kaymak tabakası oluşuyor, buhar dışarı çıkamıyor. tencerede olsa süt taşardı, cezvede olunca patlamış. mantıken yorumum bu

gıdadedektifine baktım şimdi ama mantıklı bir açıklama yok. hatta neredeyse hiç açıklama yapılmamış. firma sütteki ani ısı değişiminden kaynaklı, olur öyle demiş toplayabildiğini toplamış, toplayamadığı %50 indirimle satılmaya devam etmiş.

40 yaşımdayım yıllardır süt içerim ısıtırım kaynatırım, hatta çabuk olsun diye buzdolabından çıkarıp en harlı ocakta ısıtırım. daha bir kere sütün patladığını görmedim duymadım. yani ani ısı değişimi açıklaması bana mantıklı gelmedi. çoğu zaman kahvaltıda soğuk süt içiyoruz, yani hadi ısıtırken patladı, bu sütte bişey var demek mümkünken aynı sütü soğuk içtiğimizde bir sorun fark edebilmek mümkün değil anlaşılan. kim bilir ne içiyoruz.

işin ilginç tarafı gıdadedektifindeki sek süt olayı eylül 2018 tarihli. bu videoda da skt 29.11.2018 olduğuna göre çok da eski değil. yani tarihler birbirine çok yakın ama firmalar apayrı. iyice anlamsızlaşıyor durum.

yanlis hatirlamiyorsam gidadedektifinin gundeme getirdigi sek sut olayi icin, takipcilerden birisi olayi kutu ambalaja baglamisti. bu tip ambalajlarda dezenfekte icin hidrojen peroksit kullanildigi ve sonrasinda yuzeyden temizlendigini ancak bir ihtimal bir parti ambalajda bir sebepten hidrojen peroksitin temizlenmemis olabileceginden bahsetmisti. tabi bu ihtimalin cok dusuk oldugunu da belirtmislerdi.

sorunun esas kaynaginin ne oldugu belli degil. hatta yapilan denemelerde ayni ureticinin farkli bir markaya urettigi, ayni marketten alinmis sut yine ayni cezvede denenmis ve o patlamamisti. patlama olayi ayni parti numarasina sahip sek marka sutlerdeydi. ayni markanin farkli partilerinde patlama olmuyordu.

Ben şöyle yorumladım:

Süt ısınmaya başlayınca üstte bir katman oluşuyor, yağ vs ısıyla üste çıkıp kaymağı oluşturuyor. Bir yandan da alttaki kısımdaki su buharlaşmaya başlıyor. Cezve dar ağızlı ise üst katman kalın oluyor ve alttan gelen buhar kabarcıkları bu katmanı aşamıyor ısıyla genleşen gaz sonunda patlayıp bu olaya sebep oluyor. Yani bence ne içiyoruz denilecek bir durum değil, fiziksel bir olay.

Aynısı mikrodalgada ısıtırken de olur. Öyle olmasının sebebi bir sıvı ısıtılırken, kaynama noktasını geçtiğinde ısıtılan kabın üzerindeki belli noktalardan kaynamaya başlar. Eğer sıvı karıştırılmazsa bazen bu kaynama başlayamaz (sebebi kabın yüzeyinin çok düz olmasından felan kaynaklanıyor) ve sıvı gereğinden fazla ısınır. Sıvı fazla ısındığında dengeyi bozacak herhangi birşey, sıvıya düşen bir toz parçası bile içerideki fazla enerjiden dolayı bir anda sıvının şiddetle kaynamasına sebep olur ve patlama gerçekleşir.

Bunu engellemek için mikrodalgada süt gibi sıvılar ısıtılırken bardağın içine mutlaka bir kaşık konulması gerekir. Bardaktaki kaşık sıvının düzenini bozarak ekstra kaynama noktaları oluşturur ve fazla enerji birikimi önlenerek patlamanın önüne geçilir.

Videoları izlemedim ama tahmin ediyorum ki bütün patlayan süt videolarında sütü direkt cezveye koyup hiç karıştırmadan veya rahatsız etmeden, patlayana kadar ateş üzerinde bekletiyorlar.

Gayet normal.

Yüzlerce yıldır karşılaştığımız bir sorun. Bu yüzden Fransızlar, süt kaynarken kendiliğinden karıştırsın diye süt taşı tabir ettiğimiz naneyi buldular. Sebebi kabaca sütün nispeten bir kapta çok hızlı ısıtılması.

Yağlı sıvılar bu kadar hızlı ısıtılmaz, heterojen sıvılar hiç ısıtılmaz. Dünyanın her yerinden örnekleri için Youtube’a bakabilirsiniz.

Nedeni ve detaylı fiziksel açıklaması için superheating fenomeni etrafından serbest salınım yapabilirsiniz.

orayı biliyorum da bölümün kitapları yok

www.dildefotokopi.com

burayla iletişime geçebilirsiniz.

ben de aynı sebepten gitmiştim, regl olmadığım için yapmadılar, ultrasondan baktı sadece. sonra tekrar gittim reglin 2 ya da 3. günü prolaktinim yüksek çıktı falan. yani kısacası regl olmadan olmuyor..

şöyle olur. yani aklıma başka yöntem gelmiyor. şimdi kanı doktorun kendisi almıyor, laboratuvar alıyor. doktor sadece istem yapıyor. kanı da hemen gidip vermek zorunda değilsin. yani bir zamanaşımı var mı onu bilmiyorum ama randevu bulduğun gün doktora gidersin, o hormon testlerini ister. gidip kanı hemen vermezsin, eğer zamanaşımına falan uğramıyorsa istem orada durur, reglin 2. gününde de doğrudan laboratuvara gider kanı verirsin.

mesela bizim oğlana kaka tahlili yapılması için giriş yapıyor, ama çocuğun kakası yok. veriyor kabı elimize, yaptığı zaman koyup yarım saat içinde getirin diyor. yani doktor ziyaretinden sonra, tahlil istemi yapıldıktan 1-2 gün sonra da numuneyi versek oluyor. burada neden olmasın?

regl olmadan olmuyor maalesef.
siz randevu aldığınız şekilde doktorunuza gidin, o istek yapsın. bir normal kan tahlili yapılıyor bir de reglin ya 3 ya da 5. günü yapılması gereken bir hormon tahlili isteniyor. normal kanı aynı gün orada yaptırırsınız, hormonu sonra ya gene orada ya da size uygun olan başka yerde yaptırırsınız. hormonu ben aile hekimliğinde yaptırdım mesela. asıl doktorumun verdiği istek kağıdını gösterdim, bunları yaptırıcam dedim, tamam dedi aile hekimi. direkt orada kan alındı, sonuçları aldım gene kendi doktoruma gösterdim.
bu arada bende erken menapoz şüphesi vardı ve düzensiz regl olduğum ve ilk kan tahlilinde prolaktin çok yüksek çıktığı için ilaç vermişti. o da regl olmayı sağlayan bir ilaç olduğu için zaten az çok ne zaman regl olacağınız da belirlenmiş oluyor. muhtemelen size de benzer bir ilaç verilir.

3-4 ayda bir olanı bilmem de ben 20li yaşlarımda 7-8 ay hiç regl olmadığım için gittiğimde yapmışlardı.

Ben saklamıyorum. Materyal şeylere bağlanmadan yaşamaya çalışıyorum.
Fotoğraflarını çekip bilgisayarınızda saklayın diyorlar yeni dönemin popüler minimalizm guruları.

ben saklıyorum. hatta bizim evde herkesin ki saklanıyor. benim şahsi kutumda karnelerim, barbie bebeklerim ve aksesurları (aksesuar dediğim de kocaman bir ev, araba havuz falan), bir kaç oyuncağım, içinde adım geçen her türlü belge, evrak, günlük ve anı defteri, bir kaç mektup ve kart postal var.
abim sadece karne ve evraklarını saklıyor.
yeğenimin çeşitli yaş dönemlerine ait kıyafetleri, bazı oyuncakları, karneleri, çizdiği resimler, bir kaç defteri falan saklanıyor.
eskiden çocuğum olursa ona veririm diye saklıyordum ama şimdi vermeye kıyamadığım için saklıyorum. bundan sonra da, atmam da vermem de. ben ölünce mirasçılarım düşünsün.

@halanne, benimkiler de tam olarak oyle. peki asil sorun, bunca esyayi nerde sakliyorsunuz? evim o kadar buyul degil buncacik sey icin depo da tutulmaz ;( bir de saklayip ne olacak onu bilemiyorum ama dedigin gibi kiyamiyorum da.

babaevinde saklayamazmısın?

oyuncaklarımın tamamını verdim, annem benim kızım olursa diye bana ait bir eteği saklıyor, ekoseli. günlüklerim,karnelerim,belgelerim hatta peçete,pul koleksiyonlarım falan duruyor sadece. kıyafet ve oyuncakları vermenizi öneririm. çünkü ileride kullanılma vakti geldiğinde çok olacakları için değersizleşecekler,üzülürsünüz. o günleri yansıtan bir parça ayırıp,kalanını elden çıkarmak hafifletici olur. Hem tek bir şeye anlam yüklemek daha kolay.

@sarlatan, maalesef o secenek mumkun degil :(

@denef, ben de o sekilde yaptim, kiyafetlerden kasit giyilebilecek seyler degil cogunlukla ilkokul onlugu, forma gibi kiyafetler, baska kiyafet yok. oyuncak da ufacik bir iki tane sey oynanabileceginden cok kucuk ve saklamaya musait oldugundan saklaniyor. eleye eleye bir kutuya sigacak hale getirdim ama kutuyu napacagim bilemiyorum.

Bence o kadarcık şeyi saklayabilirsiniz. Ahşap bir sandık alıp, üstüne 2 minder atıp, cam kenarına koyabilirsiniz. Hem koltuk, hem de kutu görevi görür.

valla 3 ayrı evde parça parça duruyorlar. evrak, kağıt kısmı kendi evimde, oyuncaklar yazlıkta, diğerleri annemin evinde. gerçi hepsini bir araya getirmeye çalışsam ki üşeniyorum ne zaman var ne de enerjim, güzelce paketleyip kutulayıp bir yatak altına, bazaya falan koyardım kendi evimde. öyle devasa yer kaplayacak boyutta değiller. evde de yer var allahtan.
kıyafet ve ezilmeyecek, buruşmayacak tarzdaki şeyleri, vakumlu hurçlara koyup yatak altına, dekoratif sandıklara falan atabilirsiniz. evrak kağıt tarzı şeyleri de güzelce dosyalayarak kitaplıkta hatta işyerinde bile muhafaza edebilirsiniz.

boş yer yoksa at. benim annem de istifçigillerden olduğu için kendi evindeki bodrumda bir sürü ıvır zıvır var. 40 sene önceki çeyiz sandığı bile duruyor, içinde benim ablamların bebeklik kıyafetleri falan filan var. benim eskilerim de orada duruyor, arada gittikçe bakıyorum, istediğim bir oyuncak bişey olursa alıyorum.

yaşadığım evde koyacak yerim olsa getirirdim ama koyacak yerim yok. senin de yoksa benim gibi baba evinde bırakabilir ya da 1-2 bişey seçip kalanı atabilirsin.
edit: baba evi seçeneği yokmuş, o halde kutudan çıkart ve dekor olarak kullanabilecekleri eve serpiştir. kağıt vs olanları da koyarsın elbet bir klasöre bir yere.

hepsi evle beraber yandı :)

Tam popcornluk mevzu.

Sevgilinize hiçbir şey anlatmayın. Sadece ne yapın edin şeytana uymayın. Gerekirse kaçın, koşarak kaçın ama öyle bir üçgene dahil olmayın.

Kız niye durduk yere buna kalkıştı? Muhtemelen kalkıştığının kendisi de farkında değil. Bilinçli olarak yapmıyor. Karşılık verseniz sizi rezil ederek ilişkinizi de bitirebilir, misliyle mukabele de edebilir; altından her şey çıkar bu durumun.

sessiz kalmaya devam et. elinde daha aleni veriler olursa kız arkadaşına söyleyebilirsin.

işin aldatma boyutu aklına bile gelmesin. zaten asla gizli kalmaz. her türlü ortaya çıkar ve bilmem kaç dakikalık zevk için evlilige giden ilişkinin içine edersin. ayık ol.

1- bitmiş ilişki sonrasında yeni heyecan arıyordur, belki de aralarında yataktaki performansın konuşulmuştur. ilgisini çekmişsindir (ki kızlar senin cinsel uzuv boyutundan en sevdiğin pozisyona kadar konuşur genelde). ama şu noktada sebep önemli değil. sadece uzak dur.

2- sevgilin agresif ya da nevrotik bi tipse kesinlikle sessiz kal. soğukkanlı bir insansa bilmesinde fayda olabilir. bilemedim ya boktan bi durum.

kadın olarak dusunuyorum. ben mutlaka bilmek isterdim. kız belli ki 1.şıktaki hali yasıyor ama sevgilinle arana guvensizlik sokamaz. sadece emin olmak adına bir veri daha bekle, gorursen direk sevgiline anlat. tabi arkadaslıkları bitecek:/

bence kiz arkadasinin istegi uzerine yapiyor. evlilik yoluna girmissiniz, kiz arkadasin senden emin olmak istiyor gibi algiladim ben.

Kız arkadaşının isteği üzerine yapma ihtimali bana zayıf geldi. Hiçbir kadın erkek arkadaşına, eşine vs. başka bir kadının bu derece yakın temasta bulunmasını istemez. Minimum kıskançlık hissine sahip olsa da.
Evlilik yoluna girmeniz ve kızın ilişkisinin bitmesiyle beraber kız kıskançlığa kapılmış olabilir, sizi ayırmak istiyor olabilir, sizinle beraber olmak istiyor olabilir ki bazı insanlar da başkasının sevgilisi, eşine karşı nedendir bilinmez bir zaaf olabiliyor.
Olmaz demeyin neler gördü bu gözler, neler duydu bu kulaklar.
Sevgilinize söyleme kısmı size kalmış, onu en iyi siz tanıyorsunuz. Söyleseniz ne yapar, söylememe durumunda sonradan öğrendiğinde ne yapar bunları hesap edin. Ama ne yaparsanız yapın diğer kızla bu konuda konuşmayın, uyarı yapmayın bir anda işler tersine dönebilir.
Kolay gelsin.

Söyleme. Araya mesafe koy. Kendini taciz ettirtme. Yanınıza bi erkek daha alıp 4’lü takılın ya da. İlgisi ona kaysın. Kızgınlık dönemindedir belki de

Söylememekten ziyade bir de farkında değildim pozisyonunu kaybetme bence. Yani tepki de verme.

valla bu kadın milleti acayip bir millet bir bakmışsın sen tacizci konumuna düşmüşsün. sevgiline bahsetme o kızdan da olabildiğince uzak dur.

bu kabak dönecek sana patlayacak söyleyeyim. bir şey yapmadığın için kızla yatmış kadar suçlu olacaksan kız arkadaşının gözünde. bir şey yapsan da o kız zeytin yağı gibi üste çıkacak ve gene sen suçlu olacaksın.

bi kere kız arkadaşın seni test etmek istese seni böyle şüphede bırakacak bir yöntem yerine, hiç tanımadığın bir kız üzerinden test ederdi ki o zaman zaten şu an bambaşka bir duyurunu okuyor oluyorduk.

eğer kızın sana yürüdüğünden yüzde iki bin eminsen önce kızı bir uyar, dünya ahret bacımsın mesajını ver. ama bunu öyle bir şekilde yap ki, yarın bir gün kız, kız arkadaşını fişteklemeye kalktığında hoop birader işin aslı burada diyeceğin kanıtların olsun. artık ses kaydı mı alırsın, video mu çekersin, şahit mi tutarsın onu sen ayarla. yalnız muhtemelen kız böyle bir şeyi kabul etmeyip üste çıkacağı için çok çok dikkatli olmalısın seçtiğin kelimelerde. kızı bir intikam savaşına sokmadan, kırmadan, incitmeden halledebilirsen ne ala.

eğer ki bu uyarıyı dikkate almazsa ve asılmaya devam ederse, o zaman kız arkadaşına hafifçe ispiyonla. çok açık ve bütün çıplaklığıyla değil de o kızdan hoşlanmıyorum, hareketleri hoşuma gitmiyor gibilerinden imalı sözlerle arana mesafe koymak istediğini belli et. yoksa kız arkadaşın kıza gider sorar, o da üste çıkar, o bana asıldı ben yüz vermedim der, buyrun size pimi çekilmiş el bombası. unutma ki kızların hele ki bu kadar eski arkadaşların birbirini manipule etme kapasitesi seninkinden çok çok fazladır. ha senin kız arkadaşın her halükarda şüpheye kapılacak, sürekli gözü üzerinizde olacak, seni de onu da sıkıştıracak, hatta ilk etapta ondan değil senden şüphelenecek ama, bundan sonraki süreçteki tavrınla, sorunun kızda olduğunu yavaş yavaş belli edeceksin sen. tabi bu durumda diğer kızın bir şeyden şüphelenmeden eskisi gibi sana asılmaya devam ediyor olması gerek ki senin kız arkadaşın kendi gözüyle görüp anlasın işin aslını.

her türlü durumda o bomba senin kucağına düşecek de işte o zaman elindeki kanıtları ortaya serip kim ak kim kara göstereceksin. sonra gelsin chick fight.

Salağa yatmaya devam et, fark ettiğini belli etme, asla dillendirme. Kimse buna kolay kolay inanmaz sonuçta sana patlar.

Kızın karakter analizini iyi yapıp bir kaçamak yapsanız hiç renk vermeyeceğinden emin olsanız bi kurcalayın denebilir :)

olayı kız arkadaşımın planladığına pek ihtimal vermiyorum, vermek de istemiyorum açıkçası. çünkü bu ona bakışımı değiştirir. olayı kafamda canlandırınca, amacı başta test yapmaksa bile cinsel istekle hareket ettiği netleşiyor. beraber olduğum kişiler beni böyle avuçlamadı ya...

kız arkadaşım normalde soğukkanlıdır ama yine de öğrenirse vereceği tepkiyi tahmin edemiyorum. şimdilik sessiz kalacağım. olay daha da pisleşirse ona göre hareket ederim.

cevap veren herkeşe teşekkürler.

Olayın kız arkadaşınla ilgisi olduğunu sanmıyorum. Yakın kız arkadaşlardan biri evlilik yoluna girmişken diğeri yalnızsa bu davranışı gösterebiliyorlar. Neden? Bilemem fakat örneğini birkaç kere gördüm. Evrimsel psikoloji konusu. Sen salağa yat +1

Tacize uğruyorsun çok çok üzüldüm.
Yapanı sert bir dille tek başınızayken uyar.
Eğer ben bir şey yapmıyoruma gelirse yaptığını ikimizde biliyoruz de.
Tacize sessiz kalmamalısın hoşlanmadığın bir insan senin bedenini elleyemez.
Açık ve net söyle”benim hoşlanmayacağım şekilde bana dokunuyorsun bunun adı taciz. Bunu yapmaya devam edersen sonuçları olacaktır” de
Herkesin bu kadar sessiz kalma yanlısı olması beni çok üzdü.
Burada hatalı değilsin erkek olduğun için susmak zorunda da değilsin.

halanne +1

Bi dunya sey gitti iyi mi!,
Neyse ozet geceyim. Sevgilinize soyleyin! Ama bunu salaga yatarak yapin. Senin bu arkadasina ayrilik iyi gelmedi galiba biraz tuhaf davraniyor sanki yanlis anliyorumdur umarim ama ben biraz rahatsiz oluyorum diyin. Bi de sen baksana davranislarina falan diye salaga yatin ama mutlaka soyleyin. Ilk sizden duysun. Olurda kiz abuk bir sey yaparken sevgiliniz gorurse ya da kiz abuk bir seyler soylerse sevgilinize, kabak size cok fena patlar, kendinizi aklayamazsiniz.
Mutlaka ilk sizden duysun.

araplar yapti bunu, baya zarar etmislerdi en son.

astarı yüzünden pahalıya gelir

uluslararasi sularda yapamazsin muhtemelen. kendi sularinda istedigin boku yiyebilirsin. dendigi gibi araplar yapti zaten. reklam meklam guzel ama o paraya okuz aliriz

Hafriyatcılar bunu beğendi :)

Sadece bir küçük hava alanı için yapılan deniz dolgularının maliyetini araştırmadan başlayabilirsin.

ekosistem noldu? hem dağda bayırdaki flora ve faunayı bozdun hem denizdekini, kuşlar yuvasız, balıklar yumurtasız kaldı. değdi mi ha değdi mi???

ciddili cevap: uluslararası sularda yapay ada yapamazsın ama kendi karasularında ve münhasır ekonomik bölgende yapabilirsin amma velakin bunlar sana doğal adaların verdiği egemenlik hakkını vermez. yani doğal adaların kendine ait karasuları ve münhasır ekonomik bölgeleri varken yapay adaların yoktur. bkz.1982 deniz hukuku sözleşmesi, bölüm 5.
uluslararası sularda yapacağın tek şey platform benzeri yapılar olabilir. ada demiyorum bak, hani petrol çıkarma veya bilimsel araştırma için kazık üstüne oturtulan yapılar ya da yarı yüzer şeylerden ki onun için de Uluslararası Denizyatağı Otoritesi'nin belirlemiş olduğu kurallara uymak zorundasın. buna elde ettiğin bilgi ve karı tüm diğer devletlerle paylaşmak da dahil.

ayrıca uluslararası hukuk sana kendi sularında bu yetkiyi vermiş olsa bile, karşı kıyı ülkesi ya da komşu ülkelerin itiraz edecektir. bkz. çin ve güney denizinde yaptığı yapay adalar. ister egeye yap ister akdenize, yunanistan %99,9 ihtimalle bunu "casus belli" yani savaş sebebi sayacaktır.

ekosisteme vereceğin zarardan dolayı dünya çevre örgütü, wwf ve greenpeace'in falan tepkisini saymıyorum bile.

ayrıca bkz okuma listesi:
A.M.J. Heijmans, Artificial Islands and the law of Nations
Donald R. Rothwell, Artificial Islands and International Law
HUY DUONG, MASSIVE ISLAND-BUILDING AND INTERNATIONAL LAW

yeni açılan bir yer yok ama kapatılanları sayalım bence:(

İzmir'de iki/üç yapı biliyorum. diğer şehirler muamma.

Akm sanirim ayni isimle devam edecek

Akm aynı isimle devam etse ne olur. Akm kültürünü bitirdiler. sanıyor muyuz ki eskisi gibi olacak:(

daha geçenlerde bir yere verilmişti, ancak haberi bulamadım.

Bildiğim kadarıyla yok.
Keşke hepimizin, bütün mahallelerimizin, apartmanlarımızın, kamu binalarımızın ve caddelerimizin ön adı Mustafa Kemal ya da Atatürk olsaydı! <3 <3

Balıkesir Atatürk Şehir Hastanesi ben de şaşaırdım

ben de öyle aman aman reklamlarla bangır bangır duyurulduğunu görmedim.
zaten kaç sene sonra Atatürk demişken.

aydın'da atatürk kent meydanı -2014 yılı chpli belediye

Takipteyim. Kafa dengi insanlarla ibadet dahi etmek isterim kamp yaparak :p

türk mitolojisi - bahattin ögel

bahattin ögel +1
ama baya kallavi bir kitap(lar). 3 cilt. sıfırdan başlayacak için ağır gelse de türk mitolojisi hakkında okumaya değecek tek kitap da budur.

edit: bilimsel ve tarafsız demişsiniz o yüzden Mircae Eliade'nin kitaplarına bakın.

www.google.com.tr

kadim türklerin mitolojik hikayeleri-fuzuli bayat,henüz okumadım ancak işe yarar,diye tahmin ediyorum.bahattin ögel biraz kalın ve eskidir, zorlayabilir.

En güzel okulu kazandın. Keyfini çıkart sadece. Iyi calis. Başarılar.

tebrikler!
cem deveci diye bir hoca vardı o bölümde, hala var mı bilmiyorum, ondan ders alırsan sınavlarda liberalizmi bol bol öv. oda arkadaşım öyle yapıyordu, ordan biliyorum.
odtü'nün tatil köyü olmadığı aklının bir köşesinde olsun hep. ilk sınavlardan sonra farketmek acı oluyor.
hava güzel olduğu zaman fizik çimlerine veya çarşının çimlerine yayıl. kar yağdığı (ve tabi tuttuğu) zaman kalın çöp poşetini alıp fizik çimlerinden kay (en çok bunu özlüyorum). bunları yaparken kulaklarımı çınlat. havuz var, yüzmeyi seviyorsan havuzdan bol bol yararlan. yaz okuluna kalırsan açık havuz da var. kütüphaneden de yararlan, kütüphane çok iyidir. ders arası bir saatlik boşluğun olursa kütüphanenin kırmızı koltuklarında uyu.
onun dışında modern diller bölümü var, seçmeli ders olarak yabancı dil alabiliyorsun 2. sınıftan itibaren, ikinci dil öğrenmek istersen güzel bir fırsat.
yurtta kalacaksan yurtla ilgili de önerilerim olur.
çok özledim odtü'yü..
tekrar tebrik ederim :) tadını çıkarmaya bak!

ilk sene kolay gibi gelse de önemlidir. üniversite liseye benzemez hele odtüde. okulu uzatanların çoğu ilk sene alta kalan dersler yüzünden uzatıyor. alışma sürecini kısa tutup işi baştan sıkı tutmak lazım.

ilk sene eve çıkma, en az bir yıl yurtta kal. öevre edin. yol yordam öğren sonra eve çıkarsın.

kariyer planına şimdiden başla. seçmeli derslerini, ikinci yabancı dili ona göre seç.

erasmus kovala.

staj zorunlu olmasa da yap.

ihtiyacın yoksa da iş bul, çalış.

odtüyü kazanarak genelden farklı olduğunu, daha iyi olduğunu göstermişsin. şimdi odtülüler arasında da farklı ve daha iyi olduğunu gösterme zamanı.

üniversite okurken zor ve uuuuupuzun geliyor ama bitince kıymetini anlıyorsun. keyfini çıkar. sırf inek olma. sosyalleş. kız arkadaşın erkek arkadaşın olsun bol bol. sevgilin olsun. (ama hemen evlilik planları yapmaya kalkmayın.)

üniversite sadece bina, ders, hoca, sınav, ödev değildir. sana eğitim dışında da bir şeyler katsın. sosyal, kültürel, sanatsal, sportif olarak da kendini geliştir.

kütüphaneye git, orada çalış.

sadece derste istenenleri değil hep bir fazlasını yap. hocanın istediğini yapmak not ortalamanı arttırır, daha fazlasını yapmak ise kaliteni.

hiç bir şey için geç değildir. okulu, bölümü beğenmezsen zorlama bırak. 40 yaşında mutsuz olduğun bir işi yapmak, şimdiden yeniden başlamaktan çok daha zor olacak.

hazırlık ve 1. sınıf üni nin en kötü senesidir. hazırlıkta ders çalışma disiplini kaybedilir, 1. sınıfta nasıl olsa lisede görmüştük, sınavdan önce 2 gün çalışırsak yaparız moduna geçilir. ama 2. sınıf başladığında insanlar çok tökezler, işin ciddiyetini kavrayamazlar boş geçen 2 seneden sonra... en kolay dersler 1.sınıfta, notlarını yüksek tutsan ii olur.

bi de boş beleş tiplerle takılmak sana hiç bir şey katmaz aksine vaktini alır. odtü güzel bir okul birçok tanıdığım okuyor. dikkatli bi eğitim hayatı geçirirsen iş hayatında çok rahat edersin.

Cati cafede benim yerime kahvalti yap. Ortamin fotosunu cek burada paylas. Tebrik ederim.

Hic anlamam ama bana normal geldi.

bedava

Asortik olduğumdan mıdır bilmem bana da çok gelmedi.

Seramik kırmak kadar karın ağrısı bir iş yok. Bana 10 bin versen kırmam mesela.

biz sırf banyo için çok tanıdık bir yerden fiyattan aldık. a'dan z'ye herşey yenilenecek banyoda. işçilik+tüm malzemeler onlardan 8 bin dediler.
sizinki iyi geldi bana.

Normal.

Yeni tadilattan çıktım. Normal.

Bence normal. Bu işle uğraşıyorum.

bizim makine iki aşamada su alıyor. ben çalıştırmadan önce hazneye çamaşır suyu koyuyorum, çalıştırıyorum. ilk su alışında çamaşır suyunu da almış oluyor. bir iki döndükten sonra makineyi durduruyorum. çamaşır suyuyla ıslatmış gibi oluyor yani. vaktime göre gece boyu ya da yarım-bir saat böyle bekledikten sonra, aynı hazneye deterjan koyup bir daha çalıştırıyorum. ikinci su aldığında deterjanı da almış oluyor.

sonda koyarsan durulanmaz.

sahilde yuruyus, sonrasi brunch. sonra da p.tesi sunumuna hazirlik. yarin benim bildigim bi etkinlik yok. varsa takipteyim.

aliağada bugün cem adrian yarın derya uluğ konseri var. bu aralar aliağada hemen her gün konser ya da tiyatro var, takip edin. fuara da az kaldı dişinizi sıkın, çim konserleri nazan öncel ile başlıyor.

Varıyorum anca

bu gece çeşme'de beachlerin birinde teknolu partilerden var. sabaha kadar sürecekmiş, 70 lira mıydı neydi biletler. o civarlarda dj'li etkinlikler oluyor. ben tabii evimde oturup takılmayı tercih edenlerdenim. yani hiçbir şey yapmayacağım özetle.

@gebere jackson

ya valla benim arkadaşlar onlara gidiyorlar. fakat benim de hiç gidesim yok. çeşme yada alaçatıya birşeyler yemek içmek için giderim en kötü. o taraflarda partilere katılıp eğlenmek bana göre değil gibi hissediyorum :))

etkinlik insanı değilim hiç o yüzden bilmiyorum ama bi şey yapacak olsam arkadaşlarla gider alsancakta kordon çimlerde ya da pub gibi bi yerde sohbet muhabbet, bira vs yapardım. Daha iyi bi etkinlik bence yok..

boyalar ağır metal içerir ve ömür boyu solursunuz.
ağır metal içermesin mümkünse.

sıçtın mavisini cok severim. gercekten.

evini ve zevkini bilmediğim için (bir de şu an elimin altında kartela olmadığı için) renk öneremeyeceğim. ama kartelalar oluyor, boyayı alacağın yerde karteladan bakıp seçebilirsin. tabi boyadığında o karteladaki renkten biraz farklı çıkacak, özellikle duvarların mevcut rengine ve uygulama kalınlığına göre fark olur ama seni çok bozmaz diye düşünüyorum.
ağır metal konusuna gelince, boyalar ağır metal içerebilir veya içermeyebilir. ağır metal içeriyorsa bile (ki genelde kurşunlu pigment olur bu) boyanın içindeki pigment havaya karışmaz, solumazsın, gidip boyalı duvarı masayı vb. yalamazsan zehirlenmezsin. zaten mavi istemişsin, muhtemelen açık mavi düşünürsün, kurşunlu pigment pastası tinti olsa da çok az miktarda olur (büyük ölçüde TiO2 ve ftalosiyanin mavisi pigment içerir, bir de istediğin tona göre azıcık tint edilir). Filli'yi bilmiyorum ama AkzoNobel kurşunlu pigment kullanmıyor, hassasiyetin varsa Marshall'a bakabilirsin.
Not: boyacıyım

KOZMIK 305

turkuaz serisinden efsun

mümkün olduğunca açık ve mat bir renk olsun. şunun gibi:

bitmeerut.club

bir keresinde "iletişimin rengi" geyiğine oturma odasını maviye boyatma hatasına düşmüştük. (daha koyu, şöyle bir mavi: parsito.com ) 3 ay sonra o kadar içimiz şişti ki bir daha boyattık. baya şirinler gibi olmuştu.

oğlanın odasını geçen sene renxmatik iç cephe kartelasındaki "yıldız"a boyadık, güzel oldu.

www.filliboya.com

3 gün diye biliyorum.

3 gun gecerli

3

3 İŞ günü. tatiller sayılmıyor.

Yani alabilir miyim yarın? 3 iş günü ise, resmi tatil olan günler hangileriydi?

???

Tam kapalı duşakabin olduğunu varsayarsak, lavabo önünde bölgesel seramik şart diyebiliriz.

Suya neme ve bakteriye dayanıklı boyalar var. Onları dahi kullansan en fazla 1 sene dayanır. Sonrasında soyulmalar ve kararmalar olur.

sorun olmaz. duş kısmına fayans yapın yeterli. biz duvar kağıdı yaptık sorun olmadı.

Bizde fayans yok garip bir yer ve duvar kaplaması var onun yerine. Soğuk memleket olduğu için seramikten daha iyi oluyor.

Yalnız yırtıkları kapatmak için iğrenç bir sarı kaplaması var bir noktada kullanılmış çok kötü duruyor.

olmaz nem su vs bozar hasarın daha büyük olur

mermer daha iyi bence.

amerikanyada adamlar sadece duş içine fayans koyuyorlar, onun dışında isteyen duvar kağıdı kaplayan var isteyen sadece boyayıp bırakıyor. ama mükemmel izalosyon malzemeleri var. türkiyede bu tarz malzemeler var mı, varsa ne kadar sağlamdır, yoksa aliexpresten falan getirilebilir mi, bulunduğunda bunu yapacak usta ne kadar becerebilir, bizimkiler daha giderin eğimini bile ayarlamayı beceremiyorlar.

su izolasyonu nasıl olur bilmiyorum ama fayansa alternatif olarak epoksi olabilir belki?

Corian kullanılıyor sanırım banyoda da, daha uygun bir alternatif olabilir taşa mermere

Flaş haber

Kaz dağlarında kaybolan turistleri arama çalışması sürüyor.

Bak kaz dağı değil. Dağları.o açıdan büyük bir alan. Nereden çıkılacağını inilecegini bilmezsen ya da acil bir durum olursa fena kalırsınız.

rehbersiz olarak sütüven şelalesi'ne kadar çıkabilirsiniz.
çoğu turun çıktığı son nokta orasıdır.
görmeye değer, şelale küçük ama hasan boğuldu göleti denen yere yürüş keyifli.
çok özel bir ilginiz yoksa daha üstteki köylere çıkmasanız da olur.

teşekkür ediyorum.

Biz arabayla rehbersiz girdik, yolu takip ederek yaklaşık 45 dakika gittik, ana yoldan 2-3 km dışına kadar dolandık. benim gördüğüm rehberlerde aynı yoldan götürüyordu insanları mutlaka vardır arada derede girdikleri yerler. Radar noktasına kadar gitmiştik biz araçla

önce git bi duş al

Neden düzenli olmak istiyorsunuz? Bu sorunun yanıtı önemli.

Bardaki pisim demedim daginigim dedim.

kullandığınız eşyayı işiniz biter bitmez yerine koyun.
eşyalarınızı organize edin. kutular, dosyalar, çekmeceler, dolaplar. pinterestte ve youtubeda çok güzel organizasyon fikirleri var.
fazla her eşyanızı atın.
sürekli kullandığınız, ara sıra kullandığınız, mevsimsel kullandığınız, ayrıca iş/okul eşyalarınız ile özel eşyalarınızı birbirinden ayırın.
10 dakikadan kısa sürecek hiç bir işi ertelemeyin.
mutlaka uymanız gereken bir iş planı hazırlayın. sabah kalkınca yatağı toplamak, yemekten sonra bulaşıkları yıkamak, haftada bir evi toparlayıp elektirikli süpürge tutmak gibi. eviniz odanız derli toplu ve temiz olduğunda onu öyle tutmak daha kolay olur.

dans jazz roots ama müzik daha slav bişey sanki.

Yapma
Kolay diyorsan hele hiç yapma o çim ile de ığraşmak gerek
Gelip kedilerin bahçene sürekli sıçması drmek beton en temizi oluyor maaşesef
Ayrıca bir kamyon toprak getirip döktürecek misin bahçene?

Hiltiyle merkezine kadar delip içine dinamit koyup patlatırsan işin kolaylaşır ev dağ başındaysa yap değilse izin al

Beton donatılı mı? Donatısız mı? Yükseklik nedir vs.

Cevap yukarıda verilmiş Hilti ama donatılı ise Hilti bile kurtarmıyor bazen.

3.bp.blogspot.com

Nerden bulurum dersen de:

makinakiralama.blogspot.com

hilti olmaz yahu 40 metrekare diyor adam. adamın anasını ağlatır. hem o hafriyatı da kürekle kaldıramazsınız. betonun kalınlığına göre size mini ekstavatör veya beko loder (back hoe/loader) falan lazım. önce beton kırma ucuyla parçalayıp sonra da kepçeyi takıp hafriyatı kaldırıp atacak. bi de hafriyatı yükleyecek kamyon lazım. sonra boşalan yeri temizleyip toprak sermek lazım.

Çok iş var hocam çok...

En güzeli cidden kazıcı-yükleyiciyle kırıp kamyona yüklemek. 40 metrekare hayvani bi alan.

hocam kalınlığını belirtmemişsiniz. kalınlık 15cm ve üzeriyse hiltiyle o betonu kırmak günler, haftalar alır. en temizi iş makinesi (jcb ve hafriyatçı) kiralayıp 1 günde hallettirmek. 2-3 temiz alırlar en az. jcb maliyeti çok değil saati 150 tl falandır. 4-5 saatte hiç eder orayı.

en kolayı beton kısmın üstünü 1 sıra tuğla ile çevirip içine toprak döktürmek. hem daha güzel olur hem daha kolay.

arkadaşlar betonu aşamasnı yazmışlar ben sonraki aşamayı yazayım. betonu söktükten sonra o alanı çimlendirmek çok zor oluyor. beton bir şekilde toprağı öldürüyor ve oraya ekdip diktiğiniz hiç bir şeyden doğru düzgün verim alamıyorsunuz. ya saraıyor ya kel kel oluyor. dolayısıyla kepçe vs tarzı bir şeyle betonu kaldırıp altan öıkan toprağı da yice ters yüz etmeniz gerekir.

kırmızı s*çmaya başlarsan edişelenmeye başlayabilirsin.

bunlar çok genel semptomlar, baş dönmesi, halsizlik ve belki ateş. önemsemeyin demiyorum tabii de google'a sorarsanız neredeyse hey şey olabilir. sivrisinek aracılığıyla bulaşan önemli hastalıklardan bazıları 2 gün civarı sürede baş gösteriyormuş, belki başka birşeyden kaynaklanıyordur, güneş bile çarpmış olabilir. siz endişeleniyorsanız doktora görünün, geçmiş olsun.

sivrisinek ısırığından kapılan bir hastalık olsa sadece sizde değil tüm selçukta salgın olurdu. sizinki sinekten ziyade güneş çarpması ya da klima çarpması sanki.

Git hastaneye icin rahatlar

Haksizsin. 30 yil once 3 gun su kesiliyordu diye simdi su kesilmesini cok normal bir sekilde neden karsiliyoruz? 3 gun su kesilmeyecek tabi. Yemek yapmayi bilmiyor olabilir ben yapmazsam kimse yapmayacak degil ben yapmazsam siparis veririm gelir.

Sen buz ustunde okula gittin diye niye islanacagimi bile bile disariya cikayim?

Ben yaptim onlar da yapsin bakis acisini cok hastalikli buluyorum.

1. suların 3 gün kesilmesi normal bir şey değil.
2. her sağlıklı insan günün en az 1 öğününde et yemelidir.
3. kampçılık, avcılık vs. gibi şeyler yapmak hayatın default akışında yer almıyor.

Eski kafalısın. Bunun şımarıklıkla alakası yok. Çağa ayak uyduruyorlar hepsi bu. Tamir, bakım, temizlik, yemek yapmak gibi beceriler olmadan da insanlar hayatta kalabiliyor. aklın alalmayacağı bir durum yok.

Dostum 21.yuzyilda dedigin beceriler gereksiz. Kas gucu degil beyin gucu gerekli insanlara. Canli tavugu kesmek yerine kod yazmayi ogrensinler. Avcilik yapmasalar da olur, yabanci dil ogrensinler.

Bu nedenle elestirilerinde genelde haksizsin cunku verdigin ornekler cok uc olmus. Yemek yapabilmek ile canli tavugu kesip oldurmek arasinda ucurum var. Ufak tefek tamir yapabilme becerisi ile kirik kaburgayla camasir yikamak arasinda cok buyuk fark var.

Orneklerini yemegini pisirmek, camasirini yikayabilmek, bir gun internetsiz eglenebilmek seklinde verseydin sana katilacaktim ancak cocuklardan ve genclerden avcilik, kirik kaburgayla bulasik yikama, 3 gun susuz kalma gibi seyler bekledigin icin cok abartmissin.

Bence haklısın, çok şımarık tipler de var, fakat algıda seçicilik ediyorsun.

Bu durumun nedenleriyse çok çeşitli.

Bir yandan önceki nesil çok zorluk görmüş. Bu yüzden kendi evladına en mükemmel ve korunaklı bir yaşam sunmuş. Buna rağmen aklı başında gençler de az değil.

Şımarık insan her nesilde, her dönemde var, fakat nüfus katlanarak artmış durumda, dolayısıyla oranlar aynı kalsa bile şımarık insan sayıca artmıştır.

Nesillerin olgunlaşma yaşı gittikçe yükseliyor. Bu kaçınılmaz olarak böyle çünkü hayata atılma yaşları, hayat deneyimi kazanmaya başlamaları gecikiyor.

Kalitenin düşmesi bir yana, eskiden lüks olan bazı şeyler artık harcıalem olmıuş. Bilgisayar, fast food, araba, internet, telefon...

Benim dedem 1926 doğumluydu, ilkokuldan sonra şapkası önlüğü yok diye müdür orta okula kaydetmek istemeyince gururu kırılmış. Annesi, 3 kuruşu bir araya getiremiyor, müdüre yalvarmış. (Babası o sıralarda askerde) Bu da 'anne ben okumak istemiyorum, çalışacam' demiş. Başlamış sezercik gibi tablada simit, şeker kamışı vs satmaya. Babası ikinci dünya savaşı sırasında tekrar askere gitmiş, ekmeği karneyle almışlar, fakat karne var para yok.

Derken derken bir yerlerde işçi olmuş, sonra askere gidip gelmiş, bir fabrika sahibinin yanında özel şoförlük dahil her işi yapmış, bir yandan istanbul'dan kamyon getirmiş, derken taksicilik yapmış, derken birikim yapıp bir dükkan açmış... Küçük yaşta hem annesine kardeşine bakmaya başlamış, hem de bu arada evlenip(3'ü hayırsız olmak üzere) 4 çocuk büyütmüş.

Hayatta her şeyi görmüş geçirmiş, her ortama girmiş çıkmış.

Benim neslime kadar gelince ortam çok başkaydı. 90'ları aile olarak derinden yaşadık, fakat ben çalışmak zorunda kalmadım. Hobi olarak çalıştım, hayatın içine soktu ailem beni, ama aile olarak lüks de tüketmedik.

Durumunun bizden çok daha vahim olduğunu bildiğim ailelerin çocukları bile o dönem çalışmadılar. Lüks tüketimden vazgeçmediler, özel okullarda okudular ve nihayet battılar. Şimdi çalışmak zorundalar, belli bir yaşa kadar hayatı da öğrenmeden yetiştikleri için adaptasyonları çok zor oldu.

Ben hâlâ çalışmak zorunda değilim, buna rağmen bir nevi hobi olarak çalışıyorum.

Bence algıda seçicilik etmemek lazım. Görmek istersen şımarık olmayanları da görürsün. Zaten bir zaman gelecek bu şımarıklar da hayata atılacaklar.

Söylemek istediğimi de özetle ekleyeyim. Benim hayatta öğrendiğim önemli derslerden biri şuydu: Hayat herkese ihtiyacı olanı verir, istediğini vermez.

Bir sürü farklı sebepten dolayı görece daha rahat ve konforlu bir dünyaya gelen insanlardan bahsediyoruz, böyle olmaları normal. Yoksa benim köyde doğan, büyüyen yeğenlerim 6-7 yaşından beri çobanlık yapıp bir yandan okula gidip bir yandan köy hayatının gerektirdiği bütün o emek ve el becerisi isteyen şeyleri yapabiliyorlar; şartlar ile alakalı. Aslında tek başına insanların konfora alışmış olmaları bir sorun değil ancak Türkiye gibi ekonomik ve siyasi anlamda 20 sene öncesine dönme olasılığı olan bir ülkede hiç zorluk, yokluk görmemiş olmak bir kriz yaşanırsa sıkıntıya dönüşebilir. Tabi bunlar zaten yaşanılarak öğrenilen şeyler.

Emek konusu ise farklı. İnsan emeği hala dünyadaki en önemli girdi; yediğimiz, içtiğimiz, aldığımız, sattığımız her şeyin arkasında onlar olsun diye kimi zaman kitap başında, kimi zaman laboratuvarda, kimi zaman fabrikalarda uğraşan, çaba sarfeden, amiyane tabirle kıçını yırtan insanların emeği var. Bu emek döngüsünün para karşılığında dönmesi hatta bazı zamanlarda da çok ucuz olması onun kıymetsiz olduğu anlamına gelmiyor. Hiçbir şeyi kendin yapmak zorunda değilsin, yeterli kaynakların varsa her şeyi hazır al; bence sorun yok ancak aldıklarının arkasındaki bu döngüyü bilmeyen, umursamayan insanlar en basit tabiriyle tırt oluyorlar.

Muhtemelen son 15 bin yıldır falan her nesil bir sonraki nesli ise yaramaz, şımarık, beceriksiz buluyor. Her neslin bir sonrakinden daha keyif düşkünü olması kadar normal bir şey yok. Sorsan senin babanların nesli de seni aynı şekilde tariflerdi.

Şehirde köy hayatı yaşamadıkları için insanlara mı kızıyorsunuz? hahahaa herkes sizin gibi herkese açık alanı tarlaya çevirmek için uğraşmıyor. ben de sizin gibi insanlara gıcık oluyorum ve sürekli tartışıyorum. adam köyden gelmiş ailesiyle, boyna balkon yıkıyor, halısını silkeliyor, apartmanın/sitenin suyuyla arabasını, kilimini, halısını yıkıyor, bahçeyi tarlaya çevirmeye çalışıyor, o alana da kimseyi sokmuyor vs vs.

hayatımda ne köye gittim ne bir şey, işim olmaz. doğada hayatta kalma becerisi için tavuk mu boğmam gerekiyor akdkdkdd allah'ım şaka mısınız? ne doğada hayatta kalması, karanlık çağlardan mı geldiniz, neyce konuşuyorsunuz?

zevkine hayvan öldürmek (avcılık) ayrı, vücudunun ihtiyacı için hayvansal protein almak ayrı. gidip de amele gibi avlanmayacağım elbette.

Gebere Jackson
Ben köylüyüm, insanlar neden köy hayatı yaşamıyor, açık alanı tarlaya çevirmiyor mu demişim. Bence sen Türkçe bilmiyorsun ya da daha kötüsü okuduğunu anlamıyorsun.

Benim gibi insan ne? Beni ne kadar tanıyorsun? Balkon yıkamakla ilgili bir şey mi yazmışım. Niyet okuyup salakça yorumlar yapmadan evvel bir oku yazılanı rezil etme kendini.

Doğada hayatta kalmak için avlanmak da gerekebilir(ki buna balık tutmak da kuş vurmak da dahil) yeri gelir tavuk kesmen de gerekebilir.

Zevkine hayvan öldürmeye karşıyım ki zaten veganım ama gerekirse öldürürüm olay survival duruma gelirse bundan gocunmam.

Götünüzün dibinde Suriye örneği var. Venezuela'nın altından petrol fışkırdığı halde anası ağlamış durumda kıtlık halindeler. 2018'de yaşıyoruz da olmuyor mu bunlar? Neyinize güveniyorsunuz? Sorun şu ki hiçbir şeye hazır değilsiniz. Bunları sizin bilmemeniz, yapamamanız benden bir şey kaybettirmez kendi kişisel kaybınızdır. Daha 2 sene evvel üstünde f16'lar uçarken de yemeksepeti'nden yemek söyleyebildiniz mi?

Askere gitme, silah kullanmayı bilme, yemek yapmayı bilme, ulan nevresime yorgan geçirmek diye bir başlık var sözlükte ağlıyor bebeler. Bu kadar acziyetin üstüne bir de üstten üste konuşuyorsunuz komik. Sorsan ne işe yararsın diye zart firmasında zürt müdürüyüm. Bir bok üretmek var mı? Yok. İnsan yönetimi bilmek var mı? Yok. İki satır kod yazıyorsan onu ben de yazıyorum. Elektronikten anlamaksa ben de anlıyorum. Mesele bu değil ki. 2018'de yaşıyoruz da ülke sanki Twitter'ın Minecraft'ın falan üretildiği yer.

Bizim millet hele hele yeni nesil kadar tembel, gerizekalı, üretimden bihaber, hayatta kalmaktan bihaber, zayıf bir nesil, insan grubu falan görmedim.

Politik bir görüşü yok, sanatsal üretimi yok, tekniği kendinden önceki nesilden beter, eğitim anlamamışlar zaten, askeri kültür militarizm desen o da yok. Ne var? Kod yazıyoruz. Kodu 45 yaşındaki amcalarınız da yazıyor. Kod yazdın da dünyada elle gösteriliyoruz sanki götü boklu(literally) Hindistan'ın bebeleri bin basar yazılımda bize.

İnsanlar şehirde şehir hayatı yaşayacaklar elbette. kimse sizin içi boş komplo teorileriniz yüzünden hakarete uğramak zorunda değil. çok mu distopik kitap okuyorsunuz veya film izliyorsunuz, biraz azaltın lütfen, zira komik görünüyor buradan.

60 yaşında orta yaşlı amcamın facebook iletileri gibi ya, hangisine ne cevap vereyim bilemedim. herhangi bir sörvayvıl durumunda tavuk boğarsınız işte, biz de eleniriz. sevinsenize...

Kankacim agir sacmalamissin.

canlilar kendi habitatlarina uyum saglarlar ve ona gore yasarlar.senin gelistirdigin tavuk kesme,arazide kalma becerisi o adamda metrobuse tek seferde binebiliyor,vapurdan dusmeden karaya atlamayi,bonus toplamaya calisan arabalarin arasindan yolun karsisina gecmeyi becerebiliyor.adamin memleketinde buz yoksa napsin,zaten buzda neden bisiklete binsin.sen kolayi odul mekanizmasi olarak ogrenmissin,o adam zararli oldugunun bilincinde.
benim kalp krizi gecirdikten sonra arabaya binip hastaneye gitmem gibi,olm herosun hero cekiyorum kendime ,madalya takmalarini bekliyorum.doktor salak misin ambulans neden cagirmadin dedi.hakli adam.
Herkes kendine dogru,bana gorede iyi yuzemeyen adami anlamak mumkun degil,virajda onceligin kimde oldugunu bildigi halde kendi dalan koca bir ulke dolusu vizigot insanina akil sir erdirmek mumkun degil.arabasi cizldi diye kendini kaybeden malatapan abilerinde buharlasarak yok olmalari gerektigini dusunuyorum.selpak alirken f/p pesine dusen arkadaslarin halice atilmasi taraftariyim

kafa karışıklığı yaşıyorsun.

öncelikle bunun sonu yok. sen dersin ki; "bu yeni şehirli gençler karınca ısırınca doktora gidiyor." 100 yıl önce yaşamış birisi de der ki; "lan bu 1970'den sonra doğanlar diş çektirecekleri zaman iğneyle uyuşturuyorlar. insan bu kadar da acıya dayanıksız olmamalı." ondan 300 yıl önce yaşamış birisi bir şey der, aklımız çıkar. o yüzden yeni nesil şöyle böyle vs. diye saymanın sınırı yok.

ayrıyetten, insan daima zorunda kaldığında yaşamak için yapması gerekeni yapar zaten. bahsettiğin şehirli genç nesil ete doyamıyor ve hayatında hiç tavuk kesip yememiş olabilir. ama koy onu da bir ormanın derinliğine ver eline sadece bıçak. bak nasıl 15 gün sonra bulduğu ilk hayvanı öldürüp ateş yakıp üstünde pişiriyor. insan veya hayvan, yaşamak için her şeyi yapar. her ortama adapte olur. o yüzden şu an bozulan bir şeyi tamir etmemeleri, et yemeye doyamamaları falan alakasız şeyler.

genel itibariyle dediğin şeyler konforla alakalı. gerektiğinde bütün insanlar o konforun içinden çıkabilir. 2 damla yağmur yağınca evden çıkmıyorlar evet, ama deprem olsa bir şey olsa günlerce haftalarca yağmurun altında yaşamanın yolunu bulurlar. insanoğlu mağarada yaşarken "ay yağmur yağıyor, ben bu akşam avlanmayayım." deme şansı yoktu ki. ne yiyecek? çocuğuna ne yedirecek? ama bugün buzdolabı var. marketten zaten haftalık alışveriş yapıyoruz. kombi var, doğalgaz var, ev sıcak. evde uğraşabileceğimiz şeyler var. tv, bilgisayar, kitap, müzik vs. hava kötüyse çıkmak için önemli bir sebep yoksa çıkılmıyor. çünkü evde gayet imkan var.

ki herkes ve her şey açıkçası bana hizmet ediyor. ben de başkalarına hizmet ediyorum. para diye bir şey icat ettik, çok sevdik, çok faydalı bulduk. ve globalleştik. modernleştik. şimdi fırın bana ekmek yapıyor, öğretmen çocuğuma bir şeyler öğretiyor, doktor beni iyileştiriyor, belediye evime yol-su-elektrik vs. dağıtıyor, polis beni koruyor, şoför beni götürüyor, mimar yaşayacağım binayı tasarlıyor ve ben de kendi mesleğimle milyonlarca insana hizmet ediyorum. herkes alın teri döküyor. herkes uğraşıyor, aşırı zengin %1'lik kısım dışında dünya'daki herkes hayatının çok önemli bir kısmını hizmet vererek para kazanmaya ayırıyor ve haliyle 3 gün su kesilmemesini, internetin gitmemesini, ambulansı aradığımda pizzacıdan hızlı gelmesini bekliyor.

anlatabildim mi kafamdakini?

Dedem gibisin :) Dedem beni tam senin istediğin tarz yetiştirdi :P

Tezek taşıttı, odun kırdırdı, evine lambiri çakmayı öğretti, fidan diktirdi, amcamın oğluyla köyün bütün hayvanları toplatıp 2 saatlik yola onları otlatmak için yolladı falan. Ve bunları niye yaptığını ise ''Oğlum, ileride insanın başına ne geleceği belli olmaz. İstanbul'a bir şey olur yine gelir burada yaşarsın'' diyerek açıkladı.

O yüzden dayanma damarım çok serttir benim. Dayanırım ama su ve elektrik kesintisi normal bir şey değil abi :) Ağlamam ama saçma gelir, küfür ederim. Dedemin ağlaçlarıyla ilgilenilmesi gerekiyor ama artık kendim gidip yapmıyorum, orada bir aile var onlara para veriyorum, onlar bakıyor. Ortama ayak uydurup evrimleşiyoruz. Böyle şeyler biz evrimleştikçe zor gelmeye başlıyor. Ama bunlar orada yaşayan-büyüyen insanlar için geçerli ya da benim gibi bir dedeleri olacak bunları öğretecek.

Adam istanbul'da yaşayıp büyüyünce her şey elinin altında oluyor, her şeye kolayca erişebiliyor ve dayanma damarları yumuşak oluyor. Niye yapayım, niye ıslanayım, niye tavuk keseyim. Zaten her şeye 5 dakika için ulaşabiliyorum diyor.

Haklısın. Ama şöyle de bi şey var, insan zorda kalınca her şeyi öğreniyo. Gerektiğinde o duruma da çok kolay adapte olurlar. Şu ortamda her şeye ağladıklarına bakmamak gerek yani

haklısın ama parametlerin yanlış. ben eski nesilim hatta muhtemelen senden de eskiyim. lakin et yerim ama tavuk boğazlayamam. balık severim ama avlayamam hatta çiğ et türevlerie elimi bile süremem. ama bir surviver durumunda anamı bile keser yerim.
şehirli nesildeki aşırı şımarıklık diyince enim de aklıma armut piş ağzıma düş şeklinde bir yaşam geliyor. akşama kadar bilgisayar başında hepsi ama excel veya word kullanmayı bimiyor çoğu. myedikleri önünde yemedikleri arkalarındadır buzdolabı ağzına kadar doludur evde ama bir sandviç yapmayı bilmez, sandiviç malzemesini markete gidip almayı hiç bilmez. köylerde kış soğuğunda ayağı terlikle gezer çocuklar, şehirdekiler hapşursa özel doktoruna götürülür. ama bunlar çocuktan değil anne-babadan kaynaklanıyor. o yüzden bence başlık şehirli nesildeki aşırı şımarıklık değil, yeni nesli ebeveynlerdeki çocuk yetiştirememe sorunu olmalıydı.

kolon kiriş priz yerleri? kapı nerede, hangi tarafa açılıyor?
tek kişilik masa mı yoksa yeri geldiğinde birden fazla kişi kullanacak kadar büyük bir şey mi?
masa ve kitaplık dışında misafir ağırlama yeri olacak mı?
relax çalışma için lounge tarzı bir koltuk ya da ufak bir kanape olsun mu?

drive.google.com

Kolon kiriş yok.

Şimdilik tek kişilik bir masa. Belki sonra bir tane daha eklenir.

Cam önüne birer sandalye koymayı düşünüyorum aslında. :)

Misafir ağırlama olmayacak.

15x20 devasa bir ofis olur. ben uzun kenarların ikisini de boydan boya komple kitaplık yapardım. bir tarafın önüne de çalışma masasını ortalayarak yerleştirirdim. şunun gibi: www.google.com.hk

ya da bir tarafı kitaplık diğer tarafı alçak konsol yapar, masayı buranın önüne koyardım. arkadaki duvar ve konsol da mesleğinizle ya da hobilerinizle ilgili şeyler, hatta sizi çalışmaya motive edecek şeyler için bir sergileme alanı olurdu: encrypted-tbn0.gstatic.com

kısa kenara bir oturma köşesi yapardım. hem daha bir ofis havası versin hem de gerektiğinde yayıla yayıla okuma yapılabilsin diye deri koltuk koyardım.

cam önüne gelen kısma da güzel bir lounge koltuk ve aydınlatma koyardım: [houzz=www.houzz.com]

kitaplıkların altlarını üst raflara kıyasla biraz daha derin ve kapaklı yaptırın. hem görsel olarak daha zengin görünüyor hem de gereksiz şeyleri ya da çirkin gözükecek dosya vs tarzı şeyleri göz önünden kaldırmış oluyorsunuz. şunun gibi yani: surripui.net

kitaplıkların üstüne mutlaka aydınlatma takın, özellikle akşamları çok hoş oluyor: corktownseedco.com

ayrıca vaktiniz varsa hazır da boş bir odanız varken, kendiniz çizin ve kendiniz yapın. ölçü ve model çıkartın, kestirin birleştirin, bitti bile. kendi yaptığınız bir şeyin karşısında oturmak çok daha keyifli olacaktır. ve maliyeti de çok daha uygun olur. izmirdeyseniz yardımcı oluruz.

son derece kaliteli cevabınız içi çok teşekkürler. sağolun.

Gezmek icin gunubirlik prieneye gidilebilir. Milli park icindeki Doganbey koyu ziyaret edilebilir. Kusadasina bodruma falan gecilebilir. Didim icinde polis egitim kampi var. Oraya gidilebilir. Ruzgarli ama denize falan girilebilir, lokantasinda balik yiyilebilir. (Altinkumdakini demiyorum.) Ayrica Bodruma gecilebilir. Yine gunubirlik Çamlibele gidilebilir. Aydin karacasu yaylasina gidilebilir. Orada oglak cevirme yiyilebilir. Yunan adalarina gidilebilir vs

Kuşadası, bodrum.

Kusadasi bodrum yazilmiz zaten.
Sirinceye de gidebilirsin 1 saat

1 gün Bafa Gölü ve Heraklia, deniz olmasa da keyiflidir.
1 gün Didim, Milet ve Priene
1 gün Kuşadası, Şirince
1 gün Bodrum

deniz olarak manastır koyu güzeldir. araba yolu biraz bozuk ama denizi hoş. yüzmek için oralara gidebilirsiniz.

ayrıca akbük taraflarında daha sakin koylar var. yerel birilerine sorarsanız yardımcı olurlar.

altınkum'un bayramda sakin olacağını düşünmek çoook büyük bir yanılgı olmuş :(

online ders + test

online derslerle hem gramer hem de kelime ogrenmek mumkun.

online derslere baktığımda çok uzun dersler mevcut bildiğiniz iyi online ders varsa paylaşabilirseniz sevinirim.

www.youtube.com

daha çok konusma uzerine ama işe yarayacaktır.

Polonya?
Yunanistan?
Çin?
Rusya?

google'a göre

100 lira = 14.52 euro
100 lira = 16.63 dollar
100 lira = 1114.02 ruble
100 lira = 114.31 yuan
100 lira = 62.43 zloty

Örnek olarak Varşova'da yaşam masrafları: www.numbeo.com

Tayland.

gidiş maliyetini de düşünerek Ukrayna diyorum, Kharkiv, Kiev vb

tayland mevsimi degil
ukraynada odessa-kiev-lviv gittim

o halde Belgrad, genel kural euro zone'dan uzak durun.

birincisinde sucuk ikincisinde pastırma yazıyor baya baya. bulgarca bilmiyorum ama kiril alfabesini okuyabiliyorum.

@klakie, görseli de öyle ama bunlar sanırım çiğ tüketiliyor.

soldaki sucuk. biraz yağlıdır mangala gider, çiğ de yenebilir. diğeri ise geleneksel pastırma, bulgaristana özgü baharatlar içerebilir.

ikiside çiğ yenir. tabi ki pişirilebilir ama kötü oluyor.

soldaki sucuk, sağdaki pastırma.
bu markayı tam olarak bilmemekle beraber ikisi de çiğ yenir, pişirip yiyeni hiç görmedim. rakı ve bira mezesi olarak süper olur.

bizden farklı olarak bolca kekik olabilir sucukta. damak tadınıza uymayabilir.

muhtemelen domuz eti vardır, bilinçli tüketiniz. yemeyecekseniz mundar etmeyin, meraklısı çoktur satabilirsiniz.

Aşurenin ingilizcesi zaten Noah's Pudding. Bizim kültürümüzde olay şu, aşure ve oruç birdir.

Bunun sebebi de alevilik, Muharrem ayı orucundaki amaç kötülükleri anmak ve unutmamak. Bu nedenle 12 günlük oruç için 12 değişik malzeme ile aşure yapılır ve yenir.

Yani aynı tufanda olduğu gibi. Kötü günlerin ardından nuh kalan son malzemeler ile bu tatlıyı yapar.

Ve bütün yabancı kaynaklarda da aşure anadolu geleneği, türk tatlısı diye lanse edilir. Diğer dinlere bunun bir etkisi olmadı.

sünnet var.

tam hatırlamıyorum hikayeyi ama kibele tapınaklarındaki erkek rahiplerin sünnet olmasıyla başlıyor. attis, onu aldattığı için pişmanlıkla cinsel organını kesiyor ve kan kaybından ölüyor. kibele onu bir çam ağacına çeviriyor. bundan sonra tapınaklardaki erkek rahipler bağlılıklarının sembolü olarak kendilerini sünnet ediyorlar vs.

aslında dinler tarihi okursanız mevcut bütün dinlerdeki rituellerin bir şekilde birbirini takip ettiğini ve taaaa gılgamışa kadar dayandığını görürsünüz.

Türk tatlısı diye geçmesi kafamı karıştırdı çünkü kelime kökeni itibarıyla Farsça. “ Hindistan veya Zerdüştlük ile bir ilgisi olabilir mi? “ diye düşünmüştüm. Farsça olmasından yola çıkarsak Orta Asya Türk geleneği değil gibi.

Bu arada sorum tam olarak bu olmasa da (aşurenin tarihi ile ilgili bilgi sahibi olmak istemiştim) sünnetin ilk olarak Antik Mısır’da ortaya çıktığını daha sonra da İbrahimi dinlere geçtiğini okumuştum, oradan Anadolu’ya gelmiş olması daha olası.

Katkılarınız için teşekkürler.

çay demir emilmini düşürüyordu çok içiyorsan bu da sebep olabilir

Çay değil de kahve çok içiyorum. Günde ortalama 3 Türk kahvesi diyelim :/ Tek başına beslenme tarzıyla açıklanabilir mi?

Ciğer yiyin biraz. 50 gramında sadece 3-4 mg demir var. Yiyemiyorsanız sonrasıyla Et haliyle ıspanak, lahana ve pekmez en yüksek demir kaynakları.

vücut genetiği neden oluyor demek ki kötü beslenme ile de daha kötü oluyor olabilir yada kan ile ilgili bir durum olabilir(bilmediğin kılcal damarlarda hissedilmeyen iç kanama gibi) doktor en doğrusunu bilir.
Bu arada benzerini babamda yaşadık iç kanama çıktı.

Benim yeme içmeyle yükselmiyor, çay içmem, kahve içmem, ilaçla bile ittire kaktıra yükseliyor çok uzun zamanda.

Bir kaçak olabilir, araştırılması gerek deniyor genelde ama araştırınca bulunuyor mu ondan da emin değilim, zaten kadınlarda bu durumun olması çok da anormal değil.

merhaba,

yıllardır demiri yükseltemeyen bir şahıs olarak artık demir ilaçlarını çöpe atmaya başladığım sırada bunların hep bağırsaklardan kaynaklı emilim probleminden kaynaklandığını öğrendim. doktorum süt ürünlerini tamamen kesti. bu biraz kompleks bir mevzu. eğer başka bir hastalığınız yoksa beslenmenizi düzeltip bağırsaklarınızı iyileştirmenin yollarını aramalısınız.

aynı ben. o kadar demirsizim ki şu an battaniyeyle oturuyorum. çayla, ciğerle, pekmezle olacak şey değil. benim doktorum pekmezle demiri bir puan yükseltmek için bir yıl her gün litre içmen lazım demişti. ama gene de beslenme tabi ki önemli. kan yapıcı şeylerden sonra çay ve süt ürünleri tüketmemek, ciğer, dalak, böbrek sakatatları ve bakliyatları bolca tüketmek gerek. en azından plasebo etkisi yapar.

size sadece kan tahlili mi yapıldı? bu tarz demir anemilerinde kolonoskopi ve endoskopi ile mide ve bağırsaklarda kaçak olup olmadığına bakılıyor.

size tavsiyem bir üniversitenin ya da araştırma hastanesinin hematoloji bölümüne gidin. bütün testlerinizi orada yaptırın, akdeniz anemisi için de test yaptırın. kolonoskopi ve endoskopi de yaptırın.

ha ben 3 yıl boyunca gittim, noldu, sonunda sadece kansız çıktım. gerçi şükür tabi.

www.ncbi.nlm.nih.gov
buradaki araştırmaya göre eğer durum anemi boyutuna ulaşmamışsa üzüm pekmezi etkili bir demir kaynağı. yani demir seviyeniz ilaçla normale yükseldikten sonra tekrar düşmesini önlemek için pekmez içebilirsiniz.
onun dışında yukarıda da bahsedildiği gibi, demir kaynaklarıyla (et, yumurta, baklagil vb) süt ürünlerini bir arada tüketmemek gerekiyor. örneğin ben dikkat ettiğim dönemlerde kahvaltıda yumurta yiyorsam yanında peynir, ya da öğle yemeğinde fasülye yiyorsam yanında yoğurt yemiyorum.

Kötü beslenmek eşittik yetersiz beslenmek değil. Babam cay/kahve icmeyen ve saglık ve spor delisi bir insan. Doktor asırı süt ürünü tüketmesine bagladı demir eksikligini. Demir emilimini yavaslattıgından, mesela demir ilacı alımında da önerilmiyor süt ürünü tüketmek.

Düzenli test yaptırıp takip edin derim. Demirce zengin besinleri sürekli eklemeye çalışın öğünlerinize uzun vadede.

Hiç fiziki bir sıkıntınızdan bahsetmemişsiniz. Bir sorununuz yoksa, panik haline düşmeyin gereksiz yere.

Ben de kansizsizim. Su haplardan kullaniyorum alti ayda bir.

Yukaridaki arkadaslar sut urublerini hic mi tuketmiyorsunuz? Yogurt, peynir? Tuketmiyorsaniz zararli degil mi kemiklere? Bana annem neredeyse su gibi icirecek.

@geçerkenugradım ben ayrı öğünlerde tüketmeye çalışıyorum her zaman mümkün olmasa da. mesela yumurta yedikten sonra 2-3 saat bekliyorum süt ürünü tüketmek için. bunu düzgün uyguladığım dönemlerde demirim hiç düşmedi. ne zaman ki bozuyorum tekrar ilaç kullanmam gerekiyor.

Ben de ayni dertten muzdaribim. Ferritin degerim 2, daha once de 1.8e kadar dusmustu.
Doktor regl kaynakli olabilecegini soyledi ama ona ben ihtimal vermedigim icin beslenme tek sebep olamaz arastirilmali nereye gittigi diyor. Tabii ben useniyorum ama siz arastirin.

Bir de, kuzenim de boyleydi, yillarca arastirdilar çölyakli oldugu ortaya cikti ama diyete uymasina ragmen devam ediyor ara ara dususler. Ben de o sebeple sulalede genetik anemi olduguna inanmaya basladim.

Belki saçma gelecek ama benim ferritin duşuktu. Dr ilaçsıcz asla yükselmez dedi. Kereviz yedim birde o sıralarda oruç tuttum. Ya ondan ya ondan bilmiyorum. Normalin üzerinde. İsteyene tahlilimi gösteririm.

B vitamini yetersizse (et yemediğiniz için) ya da b vitamini emilimi bozuksa demir de düşer çünkü demirin vücutta tutulmasını b vitamini sağlar. Tedavi ile depolarsınız tedaviyi kesince tekrar eksiklik oluşur.

Kadınsan adete bağlı olabilir.

@geçerkenugradım Tüketiyorum, sadece demir hapı aldığım zamanlarda iki saat aralık bırakıyorum.

(bkz: pal nostalji)

pal nostalji en güzeli

daha geniş bir tarih aralığı isterseniz ve izmirde iseniz "merhaba izmir" var. 102.5 olması lazım.

kent fm

arabada pal nostalji
internet uzerinde radfyo dejavu www.radyodejavu.com
radyonom mazi kanali www.radyonom.com uygulamasi da var

amacı ne bunun ki? ileride karşınıza çıkmasından endişe duyacağınız çalışmaları neden yapıyorsunuz? ya da tam tersi ileride sahiplenecekseniz, niye şimdi saklamaya çalışıyorsunuz? ha çalışmalar politiktir ya da muhaliftir ya da eleştireldir. onu anlarım da, o zaman da iltica için size ortam sağlar işte.

ileride nasıl ispatlayacaksınız o mahlasın size ait olduğunu? benim iki adım var, evlilik sonrası soyadım da değişti. şimdi bir cv hazırlıyorum, elli farklı isimle çalışmam var ve bunları bile ispatlamakta sıkıntı çekiyorum. atama yükseltme dosyalarında hepsi sorun oluyor. ki benim elimde hiç değilse nüfus kayıt örneği var, sizde o da olmayacak muhtemelen.

ayrıca bu bildiriler sayesinde isim yapacaksınız alanda zaten. kongrelerin amacı sadece bildiriyi sunmak değil, alana kendinizi tanıtmak. olmayan bir şahıs üzerinden nasıl isim yapacaksınız.

başka isimle gittiğiniz yerde sizi ahmet olarak bilen, öğrenen biri daha sonra çalışmalarınız hakkında size ulaşmak istediğinde nasıl bulacak sizi? ya da çalışmalarınızı nasıl takip edecek?

uluslararası alanda her akademisyenden bir orcid nosu olması, yoksis'te de bir araştırmacı nosu olması isteniyor. bu numaraları nasıl alacaksınız?

kongrelerde sizden bilgi de istenmiyor ki zaten, kurumunuz ve unvanınız yetiyor.

etik midir bence değildir, kanunen yasak mı, kanunda hiç böyle bir şey duymadım muhtemelen yazanın da aklına gelmemiştir.

birkaç sene sonra sahiplenebilir misin emin değilim ama gerçek isim kullanmak zorunda değilsin.

ya da etik olarak istediğin ismi seçebilirsin ancak sürekli farklı bir isim kullanmak çok uygun değil (bunu kısıtlayan yazılı bir kural elbette yok).

eğer kostümle gitmeyeceksen o ortaya çıkar, sonra da rezillik çıkar. daha doğrusu kafalarda soru işareti oluşur niye böyle yapıyor diye. niye anonimlik istiyorsun bu arada, ben de merak ettim şimdi :)

Hocam dr olana kadar tek başıma çalışma yapmama etik değil bahanesiyle izin vermiyor, başkalarıyla çalışmama doğrudan etik değil diyemediği için mırın kırın ediyor. Derdi beleşe adını yazdırmak. Bana çok iyi fikirmiş gibi gelen bazı taslak çalışmalarım var, bunları kongrelerde sunmak istiyorum. İlerde karşıma çıkacak bi şey yok. Amacım isim yapmak değil, konuşulması yazılması gereken şeyleri konuşmak yazmak. Bunu yaparken hocamın tek cümle katkıda bulunmadığı çalışmalarımdan nemalanmasını istemiyorum.
Dr olmama çok kalmadı, yıllardır da araştırma görevlisiyim, yayınlanan çalışmalarımı hep kendim yazdım (tabii ki yanımdaki isimlerden çok değerli feedbackler alarak, danışmanım hariç). Kendimi tek başına çalışma yapmak için yetkin görüyorum. Ayrıca buna kongrenin bilim kurulu da karar verebilir.
Dr olduktan sonra bu çalışmaları cv’me yazarım, kanıtları mailimde vs duruyor olacak zaten. Doçentliğe de sayılmazsa sayılmasın, derdim o değil. Şu an için takma isim kullanmam sahtekarlığa girmiyorsa sorun yok gibi..

bu doktora danışmanlarının allah belasını versin zaten. benim tezime zerre faydası olmayan malın önde gideni kadının adını yazmak zorundayım ssci çalışmaya. neymiş etik kurulmuş.

size tavsiyem şu, yayını bırakın bir an önce tezi bitirin. savunmak için bir tek yayın yapmanız yeter. tez bittikten sonra zaten tünelin ucu bombok bir yere çıkıyor. o zaman lanet olsun atomuna da profesorlüğüne diyeceksiniz. ama o zaman o kafanızdaki şeyleri yazmak için çok daha rahat olacaksınız. en azınızdan üzerinizde baskı olmayacak, avutmanız gereken bir danışman olmayacak.

ikincisi türkiye gerçeği doktorasını almamış akademisyenleri henüz akademisyen kabul etmiyorlar. bu çalışamları doktora öncesi olarak sınıflayıp yazık etmeyin.

üçüncüsü bir türkiye gerçeği daha. etik kurul denen bela. siz maillerim var o var bu var deseniz de , onlar kabul etmezse silerler cağnım dosyadan o çalışmalarınızı. sonra idari mahkemelerde sürünürsünüz ispatlamak için. uğraşmayın bunlarla hiç.

dördüncüsü. bir türkiye gerçeği daha. yarın kanun değişir, mevzuat değişir, 2547 değişir. her an her şey olur. derler ki saymıyoruz doktora öncesini ya da isim değişikliğini ya da tez döneminde yapılan ama danışman adı yazmayan çalışmaları. elinizde patlar.

doçentliğe saylmasın demekle olmuyor işte. bu devir o devir değil. ne insanlar doçent prof oluyor, açın bakın bi tvyi. ya da zaten gittiğiniz kongrelerde hatta okulunuzda görüyorsunuzdur. sayılmazsa sayılmasın diyip ortalığı bunlara bırakmasın kafası çalışan insanlar lütfen.

@cuma günü gidiyorum zaten . Tanışma şerefine nail olamadım:)

Araba kıralayip gidebilirim aslında. Yalnız da
gitmek istemiyorum

nazilliye gel ne kadar daha sıcak olabilir dersin. o incirler nasıl olucak nasıl kuruyacak öbür türlü? kuşadası didim daha serindir.

yenipazar'da pide ye.

@acemi, teessüf ederim, ne gıcıklığımı gördün.

kanser ya da alerji yapan incir değil, germencik'te usulune uygun kurulmayan jeotermal enerji tesisleri. artık ne incirimiz kaldı, ne zeytinimiz, toprak da ölüyor, insan da. evliya çelebinin "dağlarından yağ, ovalarından bal akan şehir" dediği, homerosun "dünyanın en güzel gökyüzünün altındaki en güzel topraklar" dediği yeri, elimizle kurutuyoruz maalesef, diğer her yer gibi.

opitseri; sen Aydınlı kızlarla tanışmazsın zaten. eğer tanışmaya layık görürlerse onlar gelip seninle tanışır. sonra paranı yer, kendini arabayla gezdirir (asla toplu taşıma kullanmaz), bugün kuşadasına yarın çeşmeye gidelim der, asla jade beachten aşağı yerde denize girmez, cebindeki son paraya kadar harcatır ve sonra gider. sen de arkasından ağlarsın. o yüzden tanışmaman isabet olmuş.

aydında rekor 57 derece, birkaç yıl önce meydandaki o büyük panoda. eğer sıcaklık 45'i geçmediyse sıcak değildir, hiç kimse sıcaktan şikayet etmez. siz yabancılara sıcak geliyor sadece.

kuşadasına gidecekseniz ASLA AMA ASLA, haftasonu ya da bayramda gitmeyiniz. imkanınız varsa hafta içi gidin. şehir merkezinde bişey yoktur klasik beton çukuruna dönmüş tatil beldesi. ama milli parka ya da Türkiyenin ve hatta Avrupanın en büyük aquaparkına gidebilirsiniz. galiba 100 tl civarı bir giriş ücreti vardı.

aydın-izmir arası arabayla 1 saat, otobüsle 1.5 saat, trenle 2-2.5 saat. izmire gidip gezmek daha mantıklı.

tarih vs meraklı iseniz, forumun hemen yanında arkeoloji müzesi var. güzel bir yer oldu. daha da meraklı iseniz, efes 1 saattir.

çivi çiviyi söker uygulaması da sıcağa bir çözüm olur. yağcılar içinde hamam, germencik'te termal otel var. dışarı çıkınca nisbi bir serinlik hissedersiniz. ayrıca terlemezsiniz ve teriniz kokmaz. ama aydınlılar sıcak havayı sevmekle birlikte sıcak suyu hiç sevmezler, çok enterasan. buralarda hep yabancılar, ya da aydınlıların deyimi ile doğulular olur. aydın için afyonla bitlis arasında doğulu veya kürt olmak arasında fark yoktur. denizlinin öte tarafında kalan her yer onlar için doğu ve-veya kürttür. ve onlar doğuluları sevmezler.

cuma dönecekseniz, muhtemelen yaz okulundasınız. üniversitenin devasa bir spor kompleksi var. havuza girin ve çıkmayın.

bulvarın sonuna doğru menderes parkın hemen dibinde incir satan bir amca olur. tazesi de kurusu da güzeldir. dönüşte memlekettekilere kuru incir götürmeyi unutmayın.

sorunuz varsa sormaya çekinmeyin.

bence öğretme tanımı sadece eğitim fakültesi mezunlarına değil öğretme yetisi olan herkese verilebilir. ki bu yeti bir çok eğitim fakültesi mezununda bulunmuyor maalesef.
benim için yanında staj yaptığım mühendis benim en iyi öğretmenimdi misal.

tekniker veya mühendis ünvanlarıyla dışarıda çalışan teknik öğretmenler.

(bkz: tef )

ehliyeti olanlara pratik yaptıran sürücü şeyleri oluyor ya adları neydi onların

yabancı dilde konuşma pratiği yapıldığında yabancı olan karşı taraf

turist rehberleri. gidilen yer hakkında zibilyon şey anlatıyolar.

@bulunsun kenarda Tüle konması çok daha rahat. konduktan sonra girmenin bir yolunu buluyor zaten. Poşet geçici olarak bantladım ama bu da kitaplık. İstediğim zaman kitap alıp koyamayacaksam kolileyeyim zaten

yapacağınız kapakların ölçüsünü alın.

istediğiniz renk ve desende bir plaka mdf alın. (eğer çok küçük bir alan kapatacaksanız marangozlarda artık parçalar da vardır ama fazla renk-desen seçeneğiniz olmaz. plaka aldığnızda artan parçadan ekstra mobilyalar falan da çıkarabilirsiniz)

belirlediğiniz ölçülerde kestirin bir marangoza ya da ebatlamacıya. kenarlarına bant çektirin. (ütü bant yaptırmayın. makinalı olanları tercih edin ama çok da şart değil.)

nalburdan stopperli ya da normal menteşe alın. üste doğru açılanlar biraz daha pahalıdır. yaylı mekinazmaları olur ve, biraz daha yer kaplar işleyebilmek için vs vs.

güle güle kullanın.

paraya kıyarım ama daha estetik görünsün derseniz, koçtaş, bauhaus, ikea tarzı yerlerde yarı şeffaf ya da cam kapaklar oluyor. kitaplık olduğu için içini göstermesi daha hoş durabilir.

edit: kulp almayı unutmayın tabi:)

www.youtube.com

1- Zor ve masraflı olur, örnek foto atıcam buna.

2- Normal kapak boyunda ince ve hafif bir şeyden kapak yapmaya kalktığında eğrilir büzüşür kafası gözü yamulur. Normal kapak yapmak daha kolay ve ucuz olabilir.

Bir foto atıp ölçü verirsen yardımcı olabilirim.

@john bloor olur atayım ancak şu an hastanede refakatçiyim eve dönünce atarım

bu sıcakta, hem de cumartesi akşamı aydında kimse kalmış mıdır yaw. herkes akmıştır adaya falan. bi yaz okulu öğrecileri vardır, onların da sınavları başlıyor, inekliyorlardır son gece.

bi dahakine inşallah.

ps: osmanlı kahvecisi yerine az aşagıda çok güzel biraları olan yerler vardı.

Sormazlar

Sormazlar

Sormazlar

Sormazlar

sorabilirler

yemekli ise sorabilirler. daha önceden isminizi yazdırmış olmanız gerekebilir. yazdirmasaniz da dugun sahibini cagirirsiniz en kotu. sikinti yok.

sormazlar

yemekli ise sorabilirler

hiç bir düğüne davetiye ile gitmedim. 5 yıldızlılar da dahil. kimin düğününe gelmiştiniz diye sorarak isim soyisminizi sorarak davetli listesini kontrol ederler. en fazla düğün sahibi ailelerden birini bulup onay verdirirsiniz.

fiyatları bilmemek hatta hala durup durmadıklarından da emin olmamakla birlikte, çınarlı-mersinli civarlarında devasa çiçekçiler vardı. bir bakın derim.

Yapay çiçek kemeraltı ve pınarbaşı fincancılar çarşısında bulunur.

Pazar açık mı peki bu dükkanlar :/

Pınarbaşı büyük ihtimal kapalı olur. Ama kemeraltında bazıları açık oluyor.

normalde boya yapılırken tinerle seyreltilir farklı bir renk falan karıştırılır. bide duvarınızın renginin zamanla solduğunu var sayarsak birebir tutturmak çok zor. ama sıradan bir boyacı bile çok yakın tonlarını bulur, pek anlaşılmaz.

fotoğraf çekmek olmaz. çünkü çektiğiniz fotoğrafta renk muhtemelen gözle gördüğünüzden farklı tonda olacaktır.
en basiti boyacıyı getirip ben bu rengi istiyorum usta demek.

boyayı ben yapacağım dolayısıla usta falan gelmeyecek eve :) nalbura gidip şu renkten istiyorum deyip gelip başlayacağım boyaya. sorun o zaten :) evin rengi toz pembemsi bi şey ama tam olarak kodu falan nedir bilemiyorum. :/

Kullanacağın boya markasının renk kataloğuna bakarak bulabilirsin.

www.google.ru

renk kartelasını al evdeki duvarla yan yana tut. hangisi en yakınsa onu yap. kartela vermiyorlarsa bulunsun kenarda'nın dediği gibi sıvasıyla bir miktar kırıp git.

burty +1
teritori +1

o duvarlarda kimbilir kaç yıllık toz, is, sigara ve güneş solgunluğu var. boyanın orjinal rengi ile şimdiki hali arasında dağlar vardır. ve foto çektiğinizde de odadaki ışık durumu, sizin kameranızın özellikleri, çektiğiniz açı rengi bambaşka yapar. fotoda havana çıkan renk duvarda dağ kristalidir. online renk kartelalarına da %100 güvenmeyin aynı sebepten.

boya satan yerlerde renk kartelaları var. onlardan 3-5 farklı markanınkini alıp duvarınızın üstüne koyup karşılaştırabilirsiniz. birebir tutturabilirsiniz böylece.

ayrıca malum sebeplerden ötürü filli boyayı tercih ediniz.

izmirdeyseniz de şemikler tarafında erman ticaret var. hem ucuz, hem adamlar sorduğunuz her abuk soruya bile yardımcı oluyorlar.

kesinlikle filli boya zaten. onun dışında marka almayacağım.

kartela vermezler sanırım fakat bi parça koparıp nalbura gitmek daha mantıklı.

Telefona bir Color Picker tarzı program yükleyerek duvardaki boya renginin renk kodunu tespit edebilir, bu kodu satıcıya iletebilirsin.

Örnek:
play.google.com

Aga makinalar var. Hangi renk istiyorsan o rengi döküyor alet...

Kartela verirler, kartelanın amacı bu zaten. Fakat birebir aynısı asla olmayacak, bunu bilin. Aynı markanın aynı isimle ürettiği boyalar bile her sene birbirini tutmaz. Çok benzeri olur ama birebir asla.

mahalle marangozu.

bunun hemen hemen aynısının komple ayna kapaklısını (5 kapaklı), 2.5x2.39x55 cm ölçülerindekini kendimize yaptık. sıfır işçilik masrafı, sırf malzemesiyle 1500 tl'ye mal oldu yaklaşık 2 sene evvel. kapaklar ve dolayısıyla menteşeler olmadan size bugün gene yaklaşık bu fiyata gelir. malum dolar oldu comolokko.

en ucuzunu koçtaştan bir matkap, sanayiden iki plaka mdf alıp, istediğiniz ölçüleri çıkartıp ebatlamacıya kestirerek yaparsınız. minifix deliklerini açtırırsanız gerisi puzzle yapmak gibi.

marangoza yaptıracaksanız da gene bu fiyata göre kıyas yapın. marangozlar çoğunlukla maliyet kadar işçilik alır. yani 3 bin diyelim.

Ahşap değil yonga kullan en ucuzu o
Ben de giyinme odası yapıyorum kendime bir de kitaplık yapacağım.
İkeadan mulig aldım 3 adet direk duvara monte edeceğim
Koçtaşta dolap içine monte edllen hafelle marka borular var ama ahşalpa uğraşmak istemesim
3 adet asklı olacak ikisi altlı üstlü diğeri de çekmecemin üstünde olacak en üste de birer metrelik iki tane raf yapacağım.
Muligler 32x3 96
Raf ayağı 12x4 48
Raf 60₺ (bauhaustam ham ahşap 40cm e 2 metre) 60₺
Şeklinde çözdüm 210₺ olsun (ikeadan 4lü komidini ikinci el 50 tl almıştım)
todayis.de
Bunun ahşap beyaz karışık renklisi olacak

İlla ahşap yapacağım dersen
Bauhaus a gidip istediğin gibi ahşap kestirebiliyorsun hatta zamanın vatsa direk ikitelli ya da gebzeye git.
Bir arkadaşımın atölyesini mdf kitaplıkla kapladık 80mt 2 bir yeri 500₺ malletmişti.
1500₺ çok geldi bana
Ya da ben artık usta oldum bilemiyoeum :)))

mobilya üretimi konusunda tecrübeliyim. kendim de hafif marangozum.
mahalle marangozu 3000 e yaparsa iyi. 2500 ü zorlayın derim :)

Şöyle de yapabilirsiniz, internette satılan ikea gibi hazır modüler 2 ya da 3 kapaklı ucuz dolaplardan bir kaç tane alıp yan yana koyabilir birbirine vidalayabilirsiniz.

Atıyorum 2 tane 3 kapak, bir tane 2 kapak, bir tane de tek kapak alıp üste yan atabilirsiniz vs.

daha uzununu ve kapaklısını(bunda göremedim) tanıdık marangoza 3000'e yaptırdı ailem.

kapak bence önemli yalnız, sadece giyim odası bile olsa toz çöküyor kıyafetin üstüne. gerek yok diyorsanız john bloor +1, ikea raflarından bir şeyler yapılabilir.

önce bir odanın ölçülerini al. ölçülere göre ve istediğin tarzda çiz. sonra koçtaş. bauhaus'ta falan tahta kesiyorlar. git kestir yapmak istediğin boyutlarda sonrası biraz becerine kalıyor. ya da becerikli bir arkadaşından yardım isteyeceksin.

teorik olarak olabilir. ama;
1. okul ilan ettiği kontenjanı doldurmak zorunda değil. yani kontenjan 3 açıklandı, kazananlar ve yedekler kayıt yaptığı halde 3 kişi dolmadı. illa tamamlayacak diye bir durum yok.
2. listede asil ve yedek olarak ilan edilmemiş olsalar da illa ki başvuran başkaları da vardır. sizin arkadaşınızın puanlarının diğer başvuranlardan yüksek olması lazım ki boş kalan kontenjana farklı listede olsa bile onu kaydedebilsinler. çünkü bu sonuçlar ilan ediliyor ve hiç bi okul "aa benim yerime daha düşük puanlı bir torpilliyi almışlar" dedirtmek riskine girmez.
3. bence arkadaşınızın şansı %100 için değil, %30 için daha fazla. ikisini birden kazananlar bence %100'e kayıt yaptırırlar ve arkadaşınız %30'da asil listeye çıkar.

@halanne

Öncelikle yardımınız için çok teşekkür ederim. Eğer %100 ingilizceye 3. bir yedek alınacaksa bu çok büyük ihtimalle benim arkadaşım olacak çünkü arkadaşımın 3. yedek olduğu listede hemen bir üstündeki kişi ingilizcenin son yedeği. Arada başka kişi yok. Eğer sizi doğru anladıysam eğer ingilizcenin kontenjanı dolmaz ise bir şansımız var sanırım. Dilekçe mi yazmamız gerekir bu durumda?

asil kayıtları bitip yedek kayıtları başladığında, dilekçe ile fakülte dekanlığına başvurun. ama bunun öncesinde gidip dekanlıkla ve ilgili bölüm başkanlığıyla görüşün, durumu açıklayın. çünkü dilekçeler fakülte kurulunda görüşülür. eğer ayak divanı yapılmıyorsa ki yaz döneminde yapılsa bile uzun sürer dönmesi, dilekçenin görüşülüp karara bağlanması geç olur sizin için. o yüzden önceden görüşmüş olmanız sizin için daha iyi olacaktır.

doktorunun yazdigi migren ilacin, karanlik, sessizlik.

doktor ilaç vermedi, sürekli olan bişey değil 2-3 yılda bir geliyor.

2-3 yılda bir geliyorsa migren değildir.

random bir ağrı kesici al, dinlen biraz karanlıkta geçer.

Karanlık ve sessiz bir ortamda uyumaya çalış. Önlem amaçlı basit bir ağrı kesici alabilirsin uyumaya geçmeden önce

Kahve çikolata sarımsak gibi migreni tetikleyebilecek şeylerden uzak durun. Aç kalmayın. Loş ve sakin ortamda dinlenin.

çok fazla bir şey yok. bu noktada sessiz ve karanlık oda, serin bir yer gibi önlemler işe yaramaz (onlar aura başında işe yarar. şakakta zonklama ağrı başladı demektir). ağrı başladığı için klasik ağrı kesicilerde (majezik v.b.) iş görmeyecektir. yapılacak en doğru hareket doktorun verdiği ilacı içmek ya da acile başvurmaktır.
bir de migrenle karıştırılan küme baş ağrısı var. bu yüzden öncelikle doktorla konuşup ağrının tipini öğrenmek sonra ilaç kullanmak gerekir.

muhtemelen ter tuzu evet, yikaninca cikar. bu mevsimde disarida bir seyi 1 kereden fazla giymek pek mumkun degil zaten. hem bu sebeple hem de hijyenik degil.

ikincisi yikandiktan "sonra" o haldeyse muhtemelen baska bir seydir ama.

kotun deseninin tshirtlere geçme ihtimali var mı? kotta bi beyazlık vardı cep kısmında. otururken tshirtin o bölgesine değip falan ne bileyim :D god dammit gitti yepiz yeni tshirt

+hep
Roll on vs tarzi seylerin giyerken degmesinden kaynaklı leke

roll-on +1

kolonyalı mendille çıkar yahu

roll on zararli bir urun. koltuk altlari icin karbonat h.cevizi yagi karisimi surunuz, hem mis gibi kokar hem hic ter kokusu olmaz, hem saglikli.

roll on +1

deotak krem deodorant sürüyorum duştan 5 dk sonra teke gibi koktuğum için. ter kokumu tek o engelleyiordu. karbonata döneyim madem :D

Roll on +1