Bunlar ders kitabı, uygulamaya yönelik değil. İçtihatları derleyen kitaplardan alırsanız uygulamaya yönelik faydası olur.

merhabalar,

ders kitabı dışında olan kitaplar aradığınız alanda fazla yok diye biliyorum. bir platform var hukuk market diye oradan bakmanızı tavsiye ederim. ben arattırdım bunları buldum:

www.hukukmarket.com

yanlış ise buradan daha çok yayına ulaşabilirsiniz.

ders kitabı olmasın derken, sınava hazırlık kitapları olmasın demek istedim aslında. hani onlar daha sınav taktiğiyle anlatılıyor ya o yüzden dedim. ben bunları beğendim gibi, alacağım sanırım. :)

Ben içindekiler kısımlarını incelediğimde gayet detaylı konu anlatımları olduğu kanısına vardım. Siz bilirsiniz tabi ki. Kolay gelsin. :)

Buyuk baliksin. Kucukler gibi aga takilmiyosun. Aynen devam.

onlar kafayı yemişler, tuhaf olan onlar. bu haline uygun hayatını idame ettirecek bişeyler bulsan kanımca üstteki satırların yazarı için daha iyi olur. illa bitirdiğin bölümle ilgili olacak diye bişey de yoktur herhalde sonuçta.

sen doğrusun doğru düşünüyorsun. yazdıklarının aynısını kendimde görüyorum fakat maalesef ki doğru düşünen insanlar az sayıda oldukları için topluluğa ayak uydurup 'acaba bende mi tuhaflık var' diyorlar.

eğri olsam yay gibi,
elde tutarlar beni.
doğru olsam ok gibi,
yabana atarlar beni demiş.

Ya bilmiyorum, geçen gün okulda bi elemana bana okulu 4 yılda bitirmenin 6 yılda bitirmekten daha iyi olduğunu somutlayan tek bi örnek ver dedim, iş dönüp dolaşıp yaş mevzusuna geliyo. ben 91liyim o 93lü, ben 2 yıl uzattığım için aynı yıl mezun oluyoruz, aramızdaki fark ne diyorum, diyo ki ben senden 2 yaş önce kıdem almış olacam. ulan sanki futbolcusun da iş hayatın 35 yaşında bitecek o zaman kadar ne kadar erken başlarsam kardır diyon. aynı la işte, ımm 7 dil biliyosunuz ama arkadaş 23 siz 25 yasındasınız o yüzden onu seçiyoruz. atız sanki biz, yaş aldıkça performanstan düşüyoruz.

emeklilik desen, türkiye şartlarında emekli olmak için çalışmak bence en büyük aptallık, en büyük ilüzyon.

herkes bu kafada resmen. tamam ben dünyanın en rahat insanıyımdır eyvallah ama insanlar bana ısrarla yanlış bi durumda olduğumu ima etme meylinde olunca bi süre sonra la hakikaten bende mi saçmalık var diyorum ara ara, hoş çok sürmüyo bu durum ama diyorum yine de, bi fikir de burdan alayım dedim :)

(bkz: akmina limonlu)

etle ayran, diğerleriyle çay.

bence sade soda al, limonu kendin sık içine. bu 1.si

2. seçenek, mesela elma al 3-4 tanesini( dilimleyip çekirdeklerini ayıklayıp) şeker ile kaynat. soğuyunca buzdolabına koy, mis gibi elma suyu. bunu kuru üzüm ile yap, armut ile yap ayva ile yap. hoşaf, komposto yapmış oluyorsun yani. zor değil ki, oranlarını internette bulursun. doğal meyve suyun olmuş olur.

edit: ayran da seçenek ama hazır ayranlar yoğurttan yapılmıyor söyleyeyim. ayran içince oh çok sağlıklı oldu demeyin.

smoothieee!

cola içmeyip icetea içmek hiçte faydalı bir iş değil, kalitesiz karbonhidrat yüklüyorsunuz vücuda, yağ olarak depolanıyor.

çilekli veya muzlu süt yapabilirsiniz, aroma demiyorum gerçek çilek ve süt ile evde kendiniz yapın, gayet lezzetli oluyor.

Ayrıca sürekli bir şeyler içmek zorunda değilsiniz, boş su içmeyi öğrenin.

ekmek arası seylerin yanında ayran içiniz.
maden suyu içiniz.
kebabın yanında içilen acı birşey var ondan da olur. heh, şalgam

bende kola icetea bıraktım hem fazla tüketiyordum hem çok fazla cal. var bunların yerine öğün başına 200 ml meyveli sodaları tüketmeye başladım hem cola gibi uzun sure kapağı açık beklediğinden asiti kaçmıyor hemde kontrollu tüketiyorsun.(akmina kırmızı meyve veya portagal-mango)

ice tea ile kolanın arasında hiçbir fark yok. ha kola içmişsin ha icetea biri diğerinden daha iyi, daha az zararlı değil.

Hamburgeri bile çayla içerim. onun üstüne hiç bir içecek iyi gelmiyor.

100de yüz elma suyu pek zararlı değil gibi geliyor bana. hem de ucuz diğer meyve sularından

bu arayış yerine içeceksiz yemeye alıştırsan kendini, daha iyi değilmi? başta illa ki zorlanırsın da alışınca bu kez içeceğe tahammül edemeyeceksin yemeğin yanında, kendimden biliyorum.

kendin ice tea yap aga alışınca süper oluyor.

kefir, şalgam suyu, soda

E serisinin zararlı olduğunu biliyorum. Neredeyse hazır gıda ve içeceklerde (genelde) var maalesef. Tatlandırıcılar ve renklendirici içerenler genelde E kodlarından en az birkaç tanesini içerir. www.kimyaturk.net bu da ek bilgi:

E102 : Sarı renkli olan gıda boyası, renkli içecek, tatlı, reçel, tahıl,çerez, konserve balık ve hazır çorbalarda kullanılır. Çocuklarda hiperaktiviteye neden olabilir. Aspirine duyarlı kişiler kullandığında alerjik reaksiyonlar gözlenmiştir. Norveç ve Avusturya’da kullanımı yasaklanmıştır.

E110 : Sarı renkli gıda boyasıdır. Pasta, tatlı, dondurma, içecek, konserve, balık ve şuruplarda kullanılır. Karın ağrısı, alerji ve hazımsızlık sorunlarına neden olabilir. Norveç ve Fillandiya’da yasaklanmıştır.

E122: Kırmızı renkli gıda boyasıdır. Şekerleme, jöle ve pastalarda kullanılan bu madde, astım hastalarında alerjik reaksiyonlara neden olabilir. İsveç, Avusturya ve Norveç’te yasaklanmıştır.

E123 : Kırmızı renk veren gıda boyasıdır. Pasta, hazır çorba, jöle, dondurma ve ketçaplarda kullanılan bu katkı maddesi astım, hiperaktivite ve egzamaya neden olabilir. Avusturya, Rusya ve Norveç’te yasaklanmıştır.

E129 : Kırmız renk veren gıda boyasıdır. Tatlılar, içecekler ve garnitürlerde kullanılır. Farelerde yapılan deneylerde kansere rastlanmıştır. Danimarka, Belçika, Fransa, Almanya, İsviçre, İsveç, Avusturya ve Norveç’te yasaklanmıştır.

E210, 211, 212, 213, 214, 215, 216, 217, 218, 219 (Benzoatlar) : Sos, ketçap, mayonez, reçel, peynir, meyve suları ve pek çok üründe koruyucu olarak kullanılan maddelerdir. Astım, sinirsel bozukluk, deri döküntüleri ve hiperaktiviteye neden olduğu iddia edilmektedir.

E220, 221, 222, 223, 224, 226, 227, 228 (Sülfitler) : Bira, kurutulmuş meyveler, meyve suları ve sirkede koruyucu olarak kullanılır. B1 vitamini yok eder. Astım ve alerjik hastalıklara neden olabilir.

E250, 251 (Nitratlar) : Salam, sucuk, sosis gibi et ürünlerinde koruyucu olarak kullanılır. Katkı maddelerinin en çok tartışılanlarıdır. Kanın oksijen taşıma yeteneğini azaltırlar.

E320 : Gıdalardaki istenmeyen koku, aroma, tat değişiklikleri, enzimatik kararma ve renk kaybını önlemek, ayrıca besinlerin raf ömürlerini artırmak için özellikle yağlarda ve yağlı besinlerde kullanılır. Japonya’da kullanımı yasaklanmıştır.

E621 : Bir çok restoranda ve gıda imalathanelerinde lezzet artırıcı olarak kullanılır. Kanser, mide rahatsızlıkları, kronik hepatit, sinir sistemi enfeksiyonları gibi hastalıklarla ilişkilendirilmektedir. Daha çok Çin ve Türk mutfağında tüketilir.

E951 (Aspartam) : Yapay tatlandırıcı olarak kullanılır. Baş ağrısı, kanser, migren ve hiperaktivite ile bağlantısı olduğu ileri sürülmüştür.

E 954 (Sakarin) : Diyet şekeri olarak bilinir. Mesane kanserine neden olduğu ve böbreklere zarar verdiği ileri sürülmektedir.

dimesin yüzde yüz serisinden içebilirsin. şeker veya herhangi bir koruyucu, katkı maddesi vs koymuyorlar. ben en çok kırmızı meyveleri seviyorum. tabii meyve sularının meyveden gelen şeker oranı yüksek oluyor fazla abartmamak lazım, soda, az tuzlu ayran içebilirsin en basiti.
www.dimes.com.tr

%100 meyve suları diyecem ama onlarda da aşırı miktarda şeker var. hem alacağın şekeri düşürüp hem gazlı bir şeyler istersen maden suyuna ağız tadına gore meyve suyu ekle, çok güzel oluyor. benim favorim maden suyu+vişne suyu ve maden suyu+portakal suyu.

ayrıca ayrandan şaşma

ek olarak ha icetea ha cola ha Fanta, içindeki aromaları dışındapek bi farkı yok

Kolejden. (Bi arkadaşım)

dizi+ film+ müzik+ hazırlık okulu

hazırlık + dizi + bolca wikipedia makalesi okumak. (günlük ingilizce'nin gelişimi için encyclopedia dramatica makaleleri okumak daha kullanışlı, ama içerik biraz şey sdfşgj)

Öğrenmenin sonu yok malesef :) ama senın ne kadar ingilizce kullanmaya ihtiyacın var o onemli ona görede öğrenme sürecinde uzuyor.ben ingiltere ve iskoçya ya dil kurslarına gıttım aylarca.suanda amerikada okuyorum üniversitede hala da öğreniyorum .Öğrenmenın sonu yok.Ama en iyisi imkanın varsa ingilterede dil kurslarından bırıne kayıt olman ingilizce öğrenmek için

tarih dersi dahil butun derslerin ingilizce oldugu bir universite + bol bol okuma. yurtdisi tecrubeleri de onemli.

selim the third, mahmut the second. hala aklima.

bol bol oyun + dizi + film + müzik

TOEFL notum 92 ha. hayatımda asla da ingilizce eğitim almadım sayılabilir.

ingilizceyi kullanmaya ihtiyac duyman lazım. yabancı serverler uzerinden oyun oyna ki onlarla iletisime gecebilmek için ingilizce kullanma ihtiyacı duy.once turkce altyazılı sonra cift alt yazılı film izle. biri ingilizce biri turkce. turkceyi bir sure sonra uste al ingilizceyi alta kalsın ki ingilizceye odaklan. anlamaya basladıktan sonra turkceyi kaldır. kulak alıstıktan sonra da altyazı kullanma. imkanın varsa turistlerin cok oldugu yerde ise gir para kazanmaya calis. para kazanabilmek icin yabancı dil ogrenmek zorunda kalırsın.

kısaca, kendini ne kadar mecbur hissedersen o kadar azimli olursun ve o derece akılda kalır.

%10 lisede. %70 oyundan. üni hazırlıkta da akademik eksiklikler için bi rütuş attılar işte.

Çok geniş bir soru ama burada yanıtını bulabilirsin. eksisozluk.com

oyun+film+dizi+müzik+kitap (sıralama da bu)

Kolej + üniversite hazırlık

Yazı dilime en çok etkiyi The Economist okumak, makalelerini ders gibi çalışmaktan aldım.

İşimde de çok kullanıyorum. Her gün yabancılarla en az 2 saatlik conference call'lar yapıyorum.İngilizce mailler yazıyorum, raporlar hazırlıyorum. Expat çalışma arkadaşlarımla konuşuyorum. Yurtdışı projelere gidiyorum. Hollanda'da 7 ay çalıştım.

Lanet olası filmlerden tamam mı dostum!
Bir ara da elektronik sözlük ile oynadım.

Kolej/hazırlık/dil bölümü - dizi/film/internet/oyun/kitap

çok hevesli olduğum ve gerçekten sevdiğim için temelden çok üstüne gittim, her gün öğrenileni tekrar etme, bir sonrakine bakma şeklinde. buna okul dışındaki olan dizi,film vb. eklenince de işte şu an tercümanım.

annem ing. öğretmeni, ted, bilkent, ingilterede master derken toefl 111 yds 91 :)

temeli öğrenip bol bol okumak en iyisi.

okudugun bölüm ?
hangi departmanlar ??

Ford

ford

bölümün nedir? sonuçta ford dünya markası, aygaz değil...

@taha1907 @theunforguven bölümüm işletme. yapacağım departman insan kaynakları ya da halkla ilişkiler.

ford

ford o zaman..

ford tabiki de

ford

ford: eskişehire uzak gibi olsa da ortalama 1 saatte fabrikaya ulaşım var, yemekleri fena değil, light menüsü var, IK departmanı motor ve aktarma organları tarafında. cargo tarafı diğer kısım. her gün devlet dairesinden daha koyu bir yer görmek istiyorsan ford.

ayrıca, orada stajer olarak bulunmadım.

www.youtube.com
www.youtube.com

www.youtube.com

aklima bi tek bu geldi.

www.youtube.com

hemen veterinere başvurun. 1 günlük yavru kediye kedi değilseniz bakamazsınız.
süt için de kitty milk işinizi görür. ama dediğim gibi mutlaka veterinere başvurun.

@tururo çok teşekkür ediyorum. komşu yana döne yavru anne arıyor. neden bilmiyorum. bu konu hakkında açıkçası bir şey bilmiyorum. aracıyım yani. dediklerinizi ilettim.
başka önerileri olanları bekliyorum.

Öncelikle ısıtın lütfen, sıcak su torbalarından destek alın, vücut ısısı düşmemeli.

eskişehir kalbim veteriner kliniğinde bir süt anne var, kendi yavrusu olmayan yavruları da kabul edip emziriyor. yarın kliniğe ulaşsınlar mutlaka, turgay bey'in yardımcı olacağını düşünüyorum.

en iyi bakacak olan o yavrunun annesidir. ama anneyi bulamazsa bir süt annede asıl annesi kadar iyi bakabilir.
neyse önemli olan ufaklık kurtulsun.

mesleğin gereği ihtiyaç olanlar dışında word, excel. başka da ihtiyaç olmaz.

evet farkındayım genel olmuş bayağı.

okuduğum bölüm - işletme. dolayısıyla bu alanda ilerleyeceğim. fakat bunun üzerinde olmasına da gerek yok aslında tabii olsa daha daha iyi olur. şöyle söyleyeyim 'bana artı katacak'tan kastım başka şeylere de artı katsa da olabilir. mesela: photoshop, photoscape gibi örnekler istiyorum. araştırmasını ben yaparım. tekrar teşekkür ediyorum.

Meslekle ilgili programlar mülakatta artı katar. Ama işletmeci adam ne kullanır bilmiyorum.
Excel'de makro yazabilir seviyesinde bir kullanıcıyım derseniz sizi anlarlar. Bence tek ihtiyacınız da odur yani.
Mimar olsaydınız Autocad, haritacı olsaydınız netcad, statikçi olsaydınız sta4cad-idecad, inşaat mühendisi olsaydınız primavera-ms project vb programları önerebilirdim. photoshop bilin tabi ama bizim sektörde pek artı değil sizde de değildir sanırım? Sahte diploma mı yapacaksınız PS ile? Açıkçası sketch-up kullanabilen birine ben saygı duyuyorum çünkü yetenek gerektiriyor.

orjinale çok benziyor.

geçenlerde 1v1y de de bu fiyata düşmüştü bazı renkteki converse ler. orjinal olabilir gibi.

merhaba, öncelikle internetten kıyafet sipariş etmek biraz tehlikeli bir durum. nam salmış internet siteleri haricinde almak daha daha tehlikeli olduğunu düşünüyorum. mesela: www.asos.com güvenilir bir site ve asla sahte ürün barındırmaz. konumuza geri dönersek:

bulunan ürünün fotoğrafları kendisine ait olduğunu bilmiyoruz. daha doğrusu bence değil. hemen buldum bir fotoğrafını:
gorsel.yandex.com.tr
ki o diğer fotoğraflarda kendisine ait olmadığı apaçık ortada. bence almadan önce iki kere daha düşünün.

değil. çok net.

satıcı yorumlarını da okuyun isterseniz.

yorumlar pek hoş değil.

teşekkürler cevap için. birkaç arkadaş öyle şey olmaz hesap da açman lazım dedi. Daha genele sorayım dedim. herkesten cevapları bekliyorum...

birinci ağızdan yardım edemeyeceğim ama bizzat babam başka bankadan çekti. x bankasından maaş alıyordu fakat y bankasından kredi çekti.

ihtimal olarak %99 çekiliyor. elbette bankaya gidip danışmak/sormak en doğrusudur.

yalnız kredi demedim, kredi kartı :)

çalıştığım için şubelere gidemiyorum. neyse aynı bankanınkini alırız artık.

eft'ye bile gerek yok. y-bank'ın atm cihazından kartını takar ödemeni yaparsın. kredi kartı almak için hesabının olması şartı yok.

teknik olarak hesap açma zorunluluğu olmayabilir fakat bankalar bu fırsatı kaçırmayıp vadesiz hesap da açıyorlar. yoksa sadece kredi kartı kullanılabilir. bunu ttnetin telefon bağlanmadan internet bağlayamayız taktiğine benzetebiliriz. neyseki artık öyle değil..

teşekkürler. bankamatikten ödemeyle uğraşmiyim diyorum. maaş hesabı olunca eft de ücretsiz oluyo. zorunluluk olmaması iyiymiş.

bir günü uykusuz geçir, sonraki gün kalkmak istediğin saatten 10 saat önce yat. bende işe yaradı hep.

bence hayat tarzını değiştir. yaptığın hiç sağlıklı değil. en güzel alınacak uyku saat 11:00-03:00 arasıdır. enerjik olman seni yanıltmasın. uyku düzenini bir günlüğüne değiştiremezsin. uykun yokken zorla uyuyamazsın. uykun varken de ayık kalmaya çalışırsan zombi gibi dolaşırsın bütün gün.

bu saatte sana bu mesajı yazmamam gerekiyor aslında. yatmadan önceki son mesaj :)

uyku problemine ufak giriş yapmadan önce:
uyku düzeninizin bozulmasına neden olan etmenler var mı?
uyku düzeninizi gerçekten düzeltmek istiyor musunuz?
yoksa o saatler arası ayakta kalmak bir şeyler yapmak mı istiyorsunuz? (yani o saatleri seviyor musunuz?)
...
gibi soruları kendinize sorun. eğer ki:

'uyku düzeninizin bozulmasına neden olan etmenler var mı?'
bunların başında bilgisayar geliyor. bende dahil olmak üzere bilgisayarın başında vaktin nasıl geçtiğini anlayamıyoruz. dolayısıyla şu gibi durumlar doğuruyor "bir film daha izleyeyim yatacağım" "şuna da baktıktan sonra tamamdır" "yarım saat daha durup yatarım" gibi düşüncelerle boğuşmak, saatleri bir bir ileriye atmaktır. böyle bir sorununuz varsa ilk olarak onu düzeltin ya da onları düzeltin.

'uyku düzeninizi gerçekten düzeltmek istiyor musunuz?
yoksa o saatler arası ayakta kalmak bir şeyler yapmak mı istiyorsunuz?'

gerçekten derken kastettiğim olay, sizin asıl saatinizin o olması, o vakitleri seviyor olmanız, öyle yaşamak istemeniz, sizi rahatsız etmemesi... özellikle tekrar ediyorum bu olay 'gerçek' anlamda/içinizden gelen arzuyla sizi 'rahatsız' etmiyorsa, bilerek/kasti uyumuyorsunuz anlamı taşır. yani aslında aklınız/düşünceleriniz uykuya ters bakıyor, uyumanızı engelliyor... da diyebiliriz. hangisinin gerçek olduğunu -bu durumdan rahat mısınız? yoksa rahat değil misiniz?- düşündükten sonra, cevabınız eğer ki 'rahatsız oluyorum tabii ki, bir çok olumsuz yanı var' diyorsanız:

giriş:

uykuyu düzeltmek seviye seviyedir. yani bir anlamda zamanla olacak bir şeydir. elbette bir hafta ya da bir ay boyunca uyku düzeninizi istediğiniz şekle sokabilirsiniz fakat kalıcı/sürekli olması konusunda imkanlı mıdır orası meçhul. bu yüzden yukarıdakileri ve uyku için yaptığınız/yapabileceğiniz olumlu şeyleri de birleştirerek sürekliliği elde edersiniz, diyorum.

gelişme:
ben genelde, uyuma saatini devrediyorum. yani bir gün uyanık kalıp hiç uyumadan duruyorum. daha sonra istediğim saat hangisiyse -günün yorgunluğu, çok uyuma, bünye konularında değişir- ondan 8-9 saat önce yatıyorum. mesela iki gün önce yaptım. vizelerimden dolayı uyku düzenim perişan olmuştu. düzelttim, iki gündür sabah 6-7 arasında uyanıyorum. hiç alarm kurmadan ya da herhangi bir uyandırma sistemi olmadan tak diye gözlerimi açıyorum.
yaptığım şey: bir gün devir -dışarıda vakit geçir eve gitme uyursun, hep güdülenirsin alimallah- etmek, saat akşam 9-10 gibi yatmak, sabah 6:00'da kalkmak. buydu. ikinci gün ise akşam 9 çok erken olduğu için uzatarak 11'de yattım sabah 7'de kalktım, şimdi üçüncü gün tahmini olarak 8'de kalkacağım. bu da tam istediğim bir düzen. fakat dediğim gibi yatmanı engelleyen/engelleyecek şeylerden uzak dur ve direk yatağa gir. uykunun kaçmasını sağlama. bak bunu unutuyordum. uykun kaçınca bir daha uyku hormonunun salgılanması çok zor oluyor. (bunlar hakkında makaleler var oku.)

sonuç:
uyku düzenine, sen nasıl istiyorsan ona göre şekil ver. sen kendi vücudunu kontrol et vücudun seni etmesin.
saat, alarm ilk başlarda kur. fakat sadece prosedür olsun. sadece kur ve yat. zaten kendin çalmadan uyanacaksın.
saat aralıklarını belirle ve ona göre zaman geçir. saat geldiğinde hemen yat.
uyumanı engelleyecek şeylerden uzak dur.
uykunun kaçmasını sağlama.
sabah uyandığında ılık duş al. (bugün yaptım mükemmel oluyor. esneme, uyuklama, gözlerinin acımasını yok ediyor.)
kahvaltını yap çayını demle. eh hayata erken başla.
eksiduyu.ru burada yaptığım yorum umarım işine yarar.

ek: uyku düzenini düzenlemenin başka yolu yok gibi görünüyor. devir etmek, en güzel yöntem. tabii sadece bir yöntem, tıbbi destek elbette başka. yıllarca uyku düzeni problemi çekmiş bir insan olarak bu yazdıklarıma kulak asarsan bir işe yarar diye düşünüyorum. özel mesajdan da bir sorununuz olursa elimden geldiğince yardım etmeye çalışırım.
kalın sağlıcakla.

Aynısını dün DeFacto'da gördüm.
Tamam çok tırt marka ama siz de uzun vadeli değil de yazı geçireyim gözüyle bakarsanız, idare eder bence.

mango outlet.

şöyle birşey buldum ama mangoymuş :)www.fashiolista.com
bir de ultra alakasız olacak ama keten elbiselere bakarken denk gelmiştim lookbook.nu

çok bakındım ama tam anlamıyla dediğiniz şeyin türevlerini buldum. kısa ve elbise olmayan (trençkot) uzun ve içine bir şey ile giyilen bu tarz ürünler ile keten elbiseler dahil. buyrun:
www.defacto.com.tr
www.defacto.com.tr
www.defacto.com.tr
www.defacto.com.tr
www.defacto.com.tr
www.defacto.com.tr
www.defacto.com.tr
www.defacto.com.tr

ayrıca:

www.stradivarius.com
www.pullandbear.com
www.pullandbear.com
shop.mango.com

anekdot: keten elbise alacaksanız şöyle söyleyeyim sade olan, fazla cebi olmayan, kuşaksız(elbiseye yakışıyorsa iyidir) düz renk bir şey alın ya da eskiyi yansıtan vintage tarzı da denilebilir. yani daha şık ve hoş durur. örnekler verecek olursam:
lookbook.nu
lookbook.nu
lookbook.nu
lookbook.nu
lookbook.nu
lookbook.nu
lookbook.nu
lookbook.nu

Şimdi Fransız Edebiyatı sevmeyen birisine normalde tavsiye vermez idim ancak sen sevebilirsin bence, o nedenle paylaşıyorum. Fransız Edebiyatı'nın babalarına zaten google üzerinden ulaşabilirsin ama bunlar dışında benim için özel olan iki isim var ki;
Patrick Modiano
Andre Maurois

yabancı - camus

dişi biriyseniz ve feminist duygular meyliniz varsa, colette nin avare kadın ını okuyabilirsiniz.. fransayı sarsmış bir kadındır ve okunması bilinmesi bence insanlık için çok şey ifade ediyor..

Üç silahşör, monte kristo kontu

stendhal - kızıl ile kara (halit ziya uşaklıgil 'mai ve siyah'ı bu romandan etkilenerek yazmıştır)
jean-paul sartre - bulantı

ek: kültlere zaten internetten ulaşabilirsiniz. victor hugo, balzac, flaubert... okunması gerekenlerden olarak görüyorum.

nasıl biri olduğuna göre değişir bu tavsiyeler, değişmeli de.
victor hugo ile rousseau ya da zola bambaşka fransızlardır..

bulantı jean paul sartre değil miydi?...

raymond queneau
ne bulursan.

www.imdb.com

birileri yazmadan ben yazayım:

(bkz: le fabuleux destin d'amelie poulain)
(bkz: The Notebook)

@darkredanger teşekkürler ikisini de izledim. mesela 'amelie' sakin ve durağan. elbette duyguyu verebilmiş ama belirttiğim gibi çok etki yaratanlar neler? yazacak olanlar dikkate alırsa çok sevinirim. teşekkür

One Day +1
The Notebook +1
Ayrica The Vow

in the mood for love.
ya da şu adamın filmler.
www.imdb.com

before sunrise
before sunset
before midnight

(bkz: varolmayanlar)

monte cristo kontu

harry potter'lar.

dan brown kitapları da öyle.

sarmaşık - şebnem işigüzel

(bkz: patasana)

herkesin gerilim, heyecan kavramı farklı.

buralardan yardımcı olmak isterim:
www.birazoku.com üst sekmede "kitaplar" vardır. oradan da bakın.
www.vikitap.com

bendeniz önerecek olsam:

khaled hosseini - uçurtma avcısı sürükleyici.
suyu arayan adam - şevket süreyya aydemir

alamut kalesi - v.bartol

Sakkara'nin kumlari

Kar kurdu

Seytanin muridi

Grange iyidir. Sisden gelen adam

Supernatural

not:duygusal yaklaşıyorum, belki en iyisi değildir. ama en iyilerinden biri olduğu tartışılmaz.

çok daha fazla bölümde çok daha fazla karakter oynadı bu dizide. her bölüm büyük rollerde oynayan yüzlerce konuk oyuncunun neredeyse hepsi mükemmeldi. çocuk oyuncular bile yapmacıklık hissettirmiyorsa olmuştur.

Sopranos.

ben oz u begenmedim

game of thrones.

yabancı dizileri arkadaşlar belirtmiş. fakat türk dizilerinden örnek verilmezse olmaz diye düşünüyorum.

leyla ile mecnun (absürt komedi)

yönetmen: onur ünlü
senaryoda: burak aksak
baş oyuncular: ali atay, serkan keskin, ahmet mümtaz taylan, cengiz bozkurt, osman sonant...

konu: onlara göre insanın içinde bulunan çocuklukları dışarıya vurması. birisinin başına kötü bir olay geldiğinde, herkesin gelir gibi. herkes ağlar, herkes güler, korkar, aşık olur, sever, umursamaz...
başımıza gelen büyük olayların aslında ne kadar küçük olduğunu küçük olayların ise ne denli büyük olduğunu anlatır. kültürümüze değinir, değinir, değinir. çayı, sigarayı, bakkalı, döneri, nargileyi sıklıkla işler.
ayrıca şu müzikler de süper, bu da ali atay:
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

mükemmel oyuncular, mükemmel anlatılar, mükemmel senarist/yönetmen ile atılmaması gereken bir dizidir.
absürttür, komedidir ama içinden zenginlik fışkırır.

ek: kendi açıklamaları/anlatımlarını buradan izleyebilirsiniz:
www.youtube.com

@erenbey kaç yaşındasın sen? gerçekten merak ettim

The Sopranos en iyisidir bence. Çünkü neredeyse gerçek gibi. dizi değil o bir sanat eseri, adamlar resmen bir dünya kurmuşlar kendilerine. her karakter ayrıntılı, her mekan çok gerçekçi, oyuncuların çoğu gerçekten italyan, bazıları gerçekten çeteciymiş hatta, geçmişinde suç işlemiş kişileri yardımcı rollerde kullanmışlar. oyunculuklar çok çok iyi. daha ne diyim sana. en keyif aldığım dizi değil ama en gerçekçi ve en iyi prodüksiyon.

benim için en ön sırada the wire ile oz geliyor. bunlar kadar gerçekçi, hikayenin içine adamı dibine dek sokan bir dizi daha yoktur. sonra sons of anarchy, californication, parenthood geliyor aklıma.


bu saydığım diziler hayatıma cidden çentik atmış olmaları, gerçeklerle bağlantısı, karakterlerin sahiciliği ve onlarda kendimden birşey bulabilmem hasebiyle bence en iyi prodüksiyonlar. hepsinde tanıdık bildik biri, özdeşleşecek bir durum mutlaka var. ilk ikisinde daha çok özellikle. bu anlamda belki araya shameless amerika versiyonu da ekleyebilirim; milletin gülmek için seyrettiği diziyi her bölümde ağlanacak birşey bularak izlediğim için, sahici olduğu için.

bunların dışında spartacus'u bir başkaldırıyı ve efendilerin yazdığı tarihten sıyrılıp bu zamana kadar anlatılagelmiş bir köleyi anlattığı için sevdim. o başkaldırının bugün yapılabilmesi ihtimalini sevdim.

film olarak yüzüklerin efendisi neyse game of thrones da öyle bir özenle çekiliyor. adamlar nefes efekti bile yapmıyor. dizide gördüğümüz nefes buharı bile gerçek. cgi ile sahne yaratmıyor gidip günde 4-6 saat gün ışığı olan yerlerde çekim yapıyorlar. kostümler, ortamlar, proplar saymıyorum bile.
şimdi böyle bir yapım olduğu bilgisi varken leyla ile mecnun neymiş.. spartacus de belki bununla yarışırdı ama onda tam tersi herşey cgi ile oluşturuluyordu. dönemden dolayı falan biraz da gereklilik tabi. yine de kendisine saygım sonsuz. özellikle dövüş sahneleri falan son sezonda coştu gitti. tadı damağımda kalmış bir yapım olarak hatırlayacağım hep kendisini.

six feet under +1

carnivale

keinlikle açık ara farkla gelmiş geçmiş en iyi dizi oz du..

alma. hiç güzel değil.

uww beybi.
idare eder.
uzun boylu bir hatun isen al.

layk e kezo

ben de pek beğenemedim

gayet güzel gömlek ama bi düğme daha açmak lazım, böyle kapatırsan pek hoş gözükmüyo. kötü gibi gözüküyo olmasının sebebi altına giydiği tayt bence ya da pantolon mu her neyse.

Iyy.

ben beğenmedim, mankende bile çirkin durmuş bunu alacağına tamamen kot olan gömlek al bence

kötü.

ben çok beğendim. fakat fotoğrafta gördüğümüz şekilde altına renkli/baskılı bir şey giyme. bu tarza gömleklere daha klasik daha sade şeyler yakışır. ayrıca etek ile daha güzel olacağını düşünüyorum. elbette pantolonla da gündelik giyebilirsin. örnekler ile zenginleştirelim:
lookbook.nu bu tarz etek ve o renkte bir çorap ile güzel duracağını düşünüyorum. ayakkabı gönlünüz bilir
lookbook.nu deri sort değil de siyah bir sort o renkte bir çorap
lookbook.nu pantolon-gömlek-çanta tabii tercihler güzel olursa iyi duracaktır. yeşil pantolon elbette olmaz o gömleğe
lookbook.nu eteğin rengine tam oturacaktır. var ise böyle renkte eteğiniz alın, derim.
lookbook.nu
lookbook.nu
lookbook.nu

verdiğim örnekler o gömlek altına giyileceklerden oluşuyor. gömleği tamı tamına aynısın bulamadım. dolayısıyla örneklerden bir fikir üretebilirsiniz. etek ile çok güzel duracağını düşünüyorum. düğmesini sonuna kadar kapattığınızda sempatik bir hava katacaktır.

ek: kezban işi/çingene işi diyen arkadaşlar mükemmel bilgilere sahipler sanırım. kötü kıyafet yoktur. kıyafeti nasıl değerlendireceğinize bağlı 'iyi' veya 'kötü' vardır.

bir kere kollarda dantel detay varsa dar ve kolu tamamen saran bir model olmak zorunda moda rules, ki bunun 2 yerde birden kullanılması çok göz yorucu olmuş bizimla değılsın

bir çok nedeni olabilir. zamanında güvenip de anlattığın insanlar sana karşı koz olarak kullanmış olabilir. ya da sır olarak söylediğin şeyleri ulu orta anlatmış olabilir. ya da prensibidir kimseye derdini anlatmaz. ya da güçlü görünmek istiyordur. ya da kendini anlayabilecek birileri yoktur etrafında. ya da en yakın arkadaşı da olsa anlattığında anlamayacağını biliyordur. ya da çözümsüz derdi vardır. vs.

kendim için konuşursam dışarıda göründüğümle olan arasında ki farktan ve nedense çocukluğumdan gelen kendi cinslerimle dalga geçilme korkusu bir de tabi bazen sorunun olduğunda seninle aynı düşünebilecek insanlar arıyorum en azından ben ve etrafımda ki insanlar benimle aynı düşünemiyor bazen burada illa ki buluyorsun. hatta benim ki abartılıp anonimliğin anonimliği şeklinde bile gidiyor.
ki aslında paylaşsam gerçekten destek çıkacak insanlarım da var.
düşündüm de seviyorum la burayı.

bu konuya uzun uzadıya bir tartışma biçiminde cevap vermek isterdim. ama kısaca ana hatlarıyla değinmek daha mantıklı olacağını düşünüyorum. verdiğim cevaplar kişiseldir karşı da olabilirsiniz kabul de edebilirsiniz. şimdiden yanlış bir şey yazıp aktarırsam affola.

"çözüm üretmek için paylaşmak/paylaşmak için paylaşmak"

insan duygusal yapıları çözümlenmemiş bir varlık. böyle şaşalı konuşmadan anlatmak gerekirse: yani biz karakterimizi asla ve asla karşı tarafa/arkadaşlarımıza/ailemize/dostlarımıza tam göstermeden hafiften değindirerek anlatan, saptırarak anlatanlarız. 'içimizde kalanlar' 'dışa vurduklarımız' ben böyle düşünüyorum.
'içimizde kalanlar' bölmesi var oraya saklıyoruz. bazen çıkarabiliyoruz da bazen ömür boyunca kalabiliyor da.

"çevremize neden anlatamıyoruz? kendimizi güçsüz göstermekten mi utanıyoruz/kaçıyoruz yoksa anlatacak çevre mi bulamıyoruz?"

arkadaştan ziyade 'dost'ları ele alacağım. tabii bu kişiden kişiye de değişebilir. kendimden yola çıkarak anlatmaya çalışacağım.
örneğin: kendimi bir masa olarak görsem, dostlarım o masayı tutanlardan, dengesini sağlayanlardan oluşur, diyorum. bu ne lan? derseniz: yani her biri her konu için bana yardımcı olmaya çalışır. biri eksik olsa -örneğin eksik olan şu olsun: aile konusunda bana yardımcı olacak, paylaşabileceğim biri- o konuyu o paylaşamadıklarımı 'içime atacağım' orada saklı kalacak.

kısacası: dostla her şey konuşulmaz ancak dostlarla konuşulabilir. eksik olabilir tam da olabilir. güçsüz göstermek ile bir alakası yoktur. eh burada da kişilik/düşünce/kafa yapısı araya giriyor.
ek: aile konusunda paylaşabileceğim birisi yok hayatımda 'dışa vurumu'mu nasıl gerçekleştireceğim? işte burada da sizin birkaç verdiğiniz örneklerle. sözlük, duyuru, sosyal medya, blog, günlük, duada dile getirme, kendi kendine konuşma...vs daha sürü ile aklıma gelmeyen yollarla. nedeni budur, diye düşünüyorum.

"yanlış mı düşünüyorum?"

'kesin olan bir şey var: bir şeyin doğruluğundan şüphe etmek.
şüphe etmek düşünmektir.
düşünmekse var olmaktır.
öyleyse var olduğum şüphesizdir' descates

hayır aksine olanı yapıyorsun. duyurunuzu görünce sorunuza canı gönülden cevap vermek istedim.

"dışardan çok mu mutlu görünüyoruz başkalarına ya da gerekli cevabı, ilgiyi alamamaktan mı korkuyoruz?"

evet dışarıdan mutlu görünüyoruz. görünmek istemek/istememek bizim elimizde ama bunu yapmıyoruz.
sebebi bariz: olumsuz tepkiler ve dışlanmak. dışlanmaktan kastım öyle 'kimse seninle konuşmaz' falan değil. çok daha genel bir kavram olarak düşünürsek doğru demiş olurum.

bir şeyler anlatmayı başarabildiysem ne mutlu bana.

bazi seylerin yakinlarimiza anlatamayacak seyler olmasi. cunku sorgu sual e donusebilir belki. bu sefer sosyal kabul hatasi denen bise var, kendini oldugu gibi anlatmak yerine kendini hakli gosterme seklinde davranma. bu da soruna yanli bakmaya neden olabilir. diyelim benim bi sorunum oldu anneme anlattim annem el e mi hak verir bana mi. buyuk olasilikla bana, hakli da halsiz da olsam. burda daha icten daha oldugu gibi anlatabiliyoruz, kismadan eklemeden, biri bize bise diyecek kaygisi gutmeden. burda her turden insan var, bi suru dusunce var, bakis acisi var,cesitlilik tecrube var. daha fazla cevap var.

'bunu bir daha gösterme'ye tik atın, evete basın, olmaz mı?

öyle bir seçenek çıkmıyor. www.chip.com.tr şurdaki resimdeki gibi çıkıyor. güvenlik seviyesini düşürmek istemiyorum, sadece bu program için sorulmasın istiyorum.

kullanıcı hesaplarından 'kullanıcı hesabı denetim ayarlarını değiştir'den her zaman uyar ile hiçbir zman uyarma arasında 4 kademeli bıdıyı en alta çekince o tür şeyler sormuyor.önerilmez falan diyor ama tamamen traş.

merak edip neredeyse -bende ilgili olduğumdan- bir saat bakındım. fakat güzel bir yazı, fikir ancak; www.sagliktanabiz.com tarihsel olarak, kapsam olarak güzel bir yazı bunu bulabildim. (genelde yazılanlar kopyala-yapıştır-alıntı yapma şeklinde)

www.youtube.com Aşık Veysel
www.youtube.com Tamburi Cemil Bey
www.youtube.com Abdullah Meragi

fakat ıtri ile ilgili ne yazık ki bir belgesel bulamadım.

ek: osmanlı döneminde biliyorsunuz ki musikiye önem veriliyor. bir fuzuli'nin bir nedim'in şiiri bestelenip söylenilebiliyor. yani şiir, şarkıya/müziğe/musikiye dönüşüyor. bu nedenle osmanlı döneminde bulunan şairlerimizin/ozanlarımızın hepsi tarih içine 'müzik tarihi' içine giriyor.

osmanlı döneminden öncesi de elbet var diye düşünüyorum. bir karacaoğlan da bu tarihin içine girer. kopuzu ile nice yerler gezmiş nice koşmalar -biyografisini okudum- yazmış. karacaoğlan 17. yy da yaşamış birisi. daha eskiye gidersek; yunus emre 12-13 yy. arasında yaşamış bir başka şair. başka bir dalda -ilahi- müzikler yapmış. tamamen osmanlı boy iken, yunus emre'nin ilahileri ağızdan ağza geziyormuş...ve daha birbiriyle bağlantılı birçok karmaşık tarihsel gelişim ve bilinmeyen bilgiler var türk müziği ile ilgili. kabaca attığım yazıda baştan sona kadar kısaca verilmeye çalışılmış.

server tanilli - uygarlık tarihi. kitabın 1000'de biri ama güzel özetlemiş.

sabaha kadar 9dakine çalış
gel 3 saat uyu.
akşam 6ya kadar diğerine çalış
gel maça kadar uyu.

ben degil sen muhendis olmayi hak ediyosun valla.

sabaha kadar 9'dakine calis
sinavdan sonra da uyumayip 6'dakine calis,
sinavlar bitince uykun acilir zaten.
mactan sonra gelir uyursun.

not: mezun muhendis hehe

son dönem olmasına güvenip bırakma.

- sabaha kadar çalış. eve git. hemen -4 saat- uyu. saat öğlen 1 en fazla 2 gibi kalk.
- akşamkine 5 saatin kalıyor. 5 saat çalış. 'yapacağımı yaptım' de.

yat. cumaya kadar uyu.

ek: benimde sınavım var ve sabahlıyorum. herkes sabahlıyor. vicdanın rahat olacaksa 'siktir et yat uyu.'

cinsiyet-yaş?
kızarıklık var mı?

26 erkek. kizariklik falan yok.

vücudunda baska hiçbir yerde yoksa,( kasık, diğer koltuk altı, boyun vb ), baska bi şikayetin de yoksa, en azından halsizlik gibi, yasın ve cinsiyetin itibari ile bişey çıkacagını sanmıyorum, elbette göstr doktora

lenf bezi şişmiştir yahu. grip falan olduysanız yakın zamanda. yada o bölgede sivilce falan varsa yakınlarda. bir şey değildir.

peki bekleyeyim birkac gün. kendiliginden gecerse doktora gitmeme gerek kalmaz o zaman degil mi?

yağ bezesidir dostum stres yapma..

@charlotte blanc siktin adamın birkaç gününü afedersin...

kas ve yağ bezleri şişer. yorgunluktan, el bileklerinde -çok ağırlık kaldırmak, bileklerin sürekli hareket etmesi- çıkar. bu sizin dediğiniz gibi bakınca pek fark edilmiyor. bende olmuştu. elimi aşağı -bilekten kırarak- indirdiğimde lap diye ortaya çıkardı. şimdi kayboldu.

kol kanatlarınızı çok yordunuz mu? yorduysanız ondandır. geçici bir şeydir. bekleyin hele.

bir de halk dilinde 'ur' denilen bir şey var. tıpta ismini bilmiyorum. belki de odur. hiç bir zararı yoktur. ama kaybolmaz. kasıkta, ayakta, bileklerde, traşladığımız (en çok rahatsız olunan yer, mahrem) bölgede ...vs çıkar o da. ameliyat ile alıyorlar. yeğenim de olmuştu çok rahatsız oluyordu aldırdı.

ikisinden biridir. ama koltuk altını ilk defa duyuyorum. bence büyük ihtimalle birinci anlattığım olaydır.

bilgisayar başında çok duruyosan hareketsizlikten de oluyo. gün içinde biraz egzersiz, sabah ve gece yatmadan da yaparsan 1 aya geçebilir

bu aralar gereginden fazla b.sayar basinda kaldim. kol kanatlarimi cok yormadim ama sanki gecenlerde roll-on sürmek icin kolumu kaldirdigimda biraz canim acidi, orda zorlamis olabilirim. en iyisi bekleyeyim birkac gün, baktim ayni gidip göstereyim icim rahatlasin.

Gürgenci apart otel diye bir yer vardı. Güzel bir apart otel. Yuruyerek her yere gidersiniz. Aynı odada 3-4 kişi kalmaya uygun. Bir yatak odası ve çekyat olan bir salon vardı bizim kaldığımız odada. Baya kullanışlı bir mutfagı da var, işte canı çay kahve isteyene fena olmuyor.

iyi akşamlar,

eskişehir tren garının bulunduğu caddede oteller vardır. geçen gün rastladım 'bir gece -2 kişi- 70tl artı sabah kahvaltısı' yanılmıyorsam böyleydi. otelin ismini hatırlamıyorum. eskişehir tren garı bulunmayacak bir yer de değil. rahatlıkla bulabilirsiniz. ayrıca tam merkez ve istediğiniz şekilde.

eksiduyu.ru burada bir arkadaşa nerede gezecekleri/görecekleri konusunda yardımcı olmuştum. siz de bir göz gezdirin umarım işinize yarar.

eğlence konusuna gelir isek: vize haftasındayız şuan da. kalabalık gece kulüplerinin kalabalık olacağını/aktif olacağını zannetmiyorum. onlar vizelerin ne zaman olduğunu bizden daha iyi biliyorlar. fakat sınavları umursamayan, yerli halk...vd orada olurlar kesin. ama elbet dediğim kadar kalabalık olmayacaktır. bunlar: 222 park, buda, level, up&down... kalite açısından sıraladım. zaten ilk üçü aynı cadde üzerinde bulunuyor. rahatça bulabilirsiniz.

gece kulübü düşünmüyorsanız: barlar sokağında herhangi gözünüze çarpan güzel ve kalabalık bir yer. mesela benim önereceğim: varuna gezgin ve peyote... ayrıca adalar'da -adalar porsuk çayının geçtiği ve kafelerle donatılmış olan yer, halk öyle diyor, bizde alıştık- bulunan cafeler.

sakin bir mekan arıyorsanız: leman kültür. 222'inin -gerisinde- karşı caddesinde. nezih ve sakin bir yer.

ek: ibis, albatros... gibi otellerin fiyatları cep yakar. saydığım gece kulüplerinde, onların tabiriyle 'damsız alamayız' diyorlar. kötü bir tabir biliyorum.

başka sorucağınız/yardım edebileceğim bir şey olursa. lütfen mesaj atınız, elimden geldiğince cevap vermeye çalışırım.
iyi eğlenceler...

tekinoğulları otel var gardan çıkınca sola doğru caddeyi takip et 150 200m ilerde sağda. en son 2 kişilik fiyatı kahvaltı dahil 85tl idi ama bu geçen sene(lerde)

yedekli mi acaba. tamamen erkeğim ve tamamen bilmiyorum ve tamamen fikir yürüttümi.

ikili paket = iki çift çorap. muhtemelen 1 tane fazla koymuşlar.

o kadar ince düşüneceğini sanmam pentinin de mantıklı tabi. yalnız, kaçacak türden bir çorap değil, dediğim gibi penye.

ikili paket -normal şartlarda- çoraplarda 4 tane tek çorap olması gerekir. herhangi bir mağazadan -giyim üzerine bir marka- tekli çorap asla satılmaz. ya 4 çift çorap satılır ya da sizin dediğiniz gibi kampanyalı ürünler satılır. 3 veya 5 gibi tek rakamlarla satılan ürün pek nadirdir. paketli ürünlerde yalnız. tecrübelerime dayanarak söylüyorum, yanılıyor da olabilirim.

www.penti.com

bu mudur aldığınız?

evet 3'lü konusunda yanılmışım. www.penti.com hanımefendiler işte. rakamlarda bile şaşırtıyorlar.

bir fazla koymuşlardır. gidin mağazaya bir sorun en mantıklısı budur.

eski vectra +1.

opel corsa. yakmıyor, kokluyor. alman arabası. 2013 teknolojisine göre rahat, kullanışlı, ne kadar da tatlı bir o kadar farklı.

Renault 19 Kesinlikle. 1.6 olması ve RNE veya ALİZE modeli olması şartı ile.
Parçası ucuz.
Masrafı az.
Sanayide anlamayan usta yoktur.
Kullanışlıdır. Az yakar.
Piyasası çok iyidir.

Pardon ama eski kasa dedikleriniz kaç model olur?

1999-2002 arası opel corsa. kokluyor benzini

hyundai accent.
o fiyata lpg li klimalı hidrolik direksiyonlu bir araba bulabilirsin. lpg ile km de 20-23 kuruş arası yakıyor

saçıyla çok ilgilenmeyi sevmeyen ve duştan çıkınca kurutmaya dahi mesafeli olan, ben internetten hindistan cevizi yağı almıştım katı olanlardan. 10 tl mi ne, çıkınca azıcığını uçlarına yediriyorum çok da yumuşak ve güzel oluyo. en temel onu önerebilirim.

www.doakozmetik.com

buradakiler hem de %100 doğal oluyor.

İyi beslenmek, saça uygun kaliteli bir şampuan, olmadı saç kremi deyorum.

@yarmasimo @fannstmer teşekkür ediyorum. fakat detaylı olarak: hangi şampuan? kullandığınız en iyi verim aldığınız -bu konuda- hangi marka? aynı şekilde hangi saç kremi?

bir sürü marka var. geçen baktım. bir sürü saç kremleri/şampuanlar var. kafam karışıyor, sıkılıyorum bakarken, gidiyorum.
önerilerinizi tekrar bekliyorum.

Valla herkesin ideal şampuanı farklı bence. Ben Ricoysçuyum şahsen. İlk yıkamada fark eder. Deneme yanılma yöntemiyle öğreneceksin.
Yıllar önce İpek'in saç kremini kullanırdım, hala var mıdır bilmiyorum. Ama kaymak gibi olurdu saçlarım.
Bol su içmek de tenin olduğu kadar saçın da nemini arttırır bir de. İyi beslen, elinde suyla gez.
Ayrıca kestir saçlarını, sonra bakıma başla.

bana şampuan olarak en iyi gelen gliss, krem de aynı şekilde.

şuraya bir bak derim;
www.lightinthebox.com

Ama gümrüğe takılır mı, kargosu ne kadar olur bilemem...

Kadıköy'ün ara sokaklarında böyle kıyafetler satan minik minik butikler bulabilirsin, şimdiden tebrikler:)))

merhabalar elimden geldiğince yardım etmeye çalışacağım. ben baktım sizin dediğiniz tarza yakın buldum ama tam istediğiniz tarzda bulamadım. bir de siz bakın diye:
www.zara.com
shop.mango.com
shop.mango.com
www.hm.com
www.hm.com
www.hm.com
www.pullandbear.com
www.bershka.com:false,page:0,cat:0,price:0:129,special,size,color
bu sekmeleri belki aradığınızı bulursunuz belki istersiniz diye verdim. fiyatlar uygun ve 'söz' için pek şaşalı da değil. genelde böylesi olması da mantıklıdır.

vereceğim yeri bilmediğinizi düşünerek hem adresini hemde facebook adresini yolluyorum. bir vintage shop:

www.facebook.com

www.facebook.com
sentetik sezar. mağazasına gidin gerçekten belki aradığınızı burada bulabilirsiniz.

adres :Cihangir mahallesi (KAZANCI YOKUŞU) pürtelaş sokak no:1/A Taksim/İstanbul

www.lookbook.nu bu sekmede 'arama' yerine 'vintage dresses' 'dresses' 'vintage' gibi şeyler yazarsanız tıkladığınız kullanıcının fotoğrafının altında elbisesini nereden aldığı yazıyor. belki bir internet sitesine denk gelebilirsiniz.
lookbook.nu
lookbook.nu
lookbook.nu

sag elle kullaniyorum fareyi. galiba alismakla alakali o mevzu. bir de yazi yazmak gibi kivraklik gerektiren bi mevzu olmadigi icin cok sorun olmaz bence. istesem solla da kullanirim yani.

baska bir örnek, eskiden hic sol el makasi diye bir sey görüp duymamistim, kendimi bildim bileli de sag elle kullanirim. sol el makasini kullanmayi denedim sonralari bi hevesle ama yok, solla olmuyor.

sağ elle. aslında ilk fareyi int. kafede değil de kendi evimdeki bilgisayarda tecrübe etseydim muhtemelen şu anda sol elle kullanıyor olacaktım. ama kafelerde sağa koydukları için öyle alıştım.

sol elle kullaniyorum ancak tuslar normal. (bazilari tuslarinda yerini degistiriyor aslinda daha mantikli)

Genellik sağ el ile kullanıyorum ama klavye ile işim olmadığı zaman sol elle aynı rahatlıkta kullanabiliyorum. İki şekilde de fare klavyenin sağında duruyor.

Sağ elimle kullanıyorum. Sol elime aldığımda da kullanmakta sıkıntı yaşamıyorum fakat sağa alıştığım için öyle devam ediyorum. Zaten dünya sağlaklara göre düzenlendiği için yazı yazmak hariç her şeyde sağa alışmış durumdayım.

solağım , sağ el ile kullanıyorum.
topa sağ ayakla vuruyorum. kaşığı ve kalemi sol elle tutuyorum ağır yükleri sağ elimle taşıyorum bi dengesizlik var ben de.

sağ ile kullanıyorum.

normalde sağ kullanıyorum
ama aynı anda solla da laptop klavyesi kullanabiliyorum mesela

ben değilim ama annem solak, sol eliyle kullanıyor, sağ eliyle mümkün değil kullanamıyor.

lisede müdür yardımcımız solaktı, faresi sağda dururdu. tuşları da ters çevirmez, normal(sağlak) şeklinde sol eliyle kullanırdı.
*cevaba normal-anormal eleştirisi yapmayın. anladınız siz.

bir solak olarak
fareyi de sağ elimle kullanırım, gitarı da sağ elle çalarım

cevaplari okuyunca, zaten azinligin icindeyken daha da azinlikta oldugumu fark ettim. solagim ve hemen hemen her seyi sol elle yapiyorum.

cok kucukken, o malum sacma sapan sebeplerden oturu sag elimle yemek yedirmeye calismislar. bakmislar yemiyorum, sol elimi baglamislar, karnim cilgin gibi ac iken oturtmuslar, yemek onumde, kasik onumde, oyle beklemisim 15 dakka kadar. denemek icin sol elimi cozmusler, tabagi bikac saniye icinde yok etmisim. halen de gundelik islerde sag elimi kullanmiyorum.

14 yıl kadar sol elimle, tuşları sağ ele ayarlı şekilde kullandım. Geçtiğimiz ay tuşların yerlerini değiştirdim artık tamamen solak şekilde kullanıyorum.

sağ elimle. zaten sağ elimle yapabildiğim tek şeydir.

ben de solağım,ama fareyi sağ elle kullanıyorum.çantamı sağ elimle tutuyorum.ama başka şeyleri sağ elle yapamıyorum,sadece bu ikisi.

sağ elle elbette..sol elle mouse mu kullanılırmış? vites kullanmak için sağdan direksiyonlu araç almadığımıza göre solaklar olarak rahatlıkla sağ elimizle mouse kullanaibliriz..

solağım, sağ elimle kullanıyorum. kesin ve kesin alışkanlıktan. topa sol vururum, sol yemek yerim, sol kafa vururum, soldan yürürüm, ilk adımım genelde soldur...vs
hayatımın genel işlerini/hareketlerini sol kolumla/elimle yaparım. fakat birkaç tane şeyi ancak sağ ile yaparım. o da bunların arasındadır:
- mouse kullanmak, sağ
- sağ kaşımı kaldırabilmek. sol hiç yapamam çünkü solak olanlar sağı, sağ olanlar ise solu kaldırabilirmiş kaşlarında.
- sağ elimle tutup kitap okurum.
- saçlarımı sağa doğru tararım.

solak olarak sag elle kullaniyorum. hatta sag elimle yapabildigim tek sey bile olabilir.

Yorumlar doğruysa satıcının esnaflığını bayağı övmüşler. Çelikhan tütünü meşhurdur, tabi orjinali bulunursa..
Alıp denemek lazım yarım kilo..

tabii alabilirsiniz. yani artık internette öyle üç kağıtçılık pek dönmüyor.
size önerim; ben golden virginia içiyorum onu tavsiye edebilirim. old holborn -sarı- gibi tütünler alırsanız inanın memnun olursunuz, diyorum. ama çelikhan hiç içmedim bunu da belirtmek isterim.

oradan alinir mi bilmem de benim damak tadima uygun degil mesela adiyaman tutunu. hatta hayatimda ictigim en igrenc sey diyebilirim. 13 senedir sigara iciyorum.

memleketi o taraflar olan bir arkadasin varsa once bir dene, tadina bak derim.

alacağınız tütünü sarmak için ise
(git:www.sonteklif.com)linkindeki ürünü kullanabilirsiniz.

sonuncusu.

edit: s'den sonra gelen ekte sertleşme olur. dolayısıyla sonuncusu doğru.

game of thrones dizisinde de şekline getirip kaçsan daha kolay olmaz mı ? ben bilemediğim zaman öyle yapıom. (nitekim bilmiyorum şu anda)

dil bilgime güvenmiyorum.

bana göre bu;
game of thrones'ta da rol almıştı.

@hissi kablel
senin mantıkla o zaman "okunuşta olur" değil "okunuşda olur" olması lazım.

Sonuncusu. Kelimenin okunusuna göre ek getirilecegi icin ünsüz benzesmesine uydurmak lazim -de ekini.

Yorkshire'de degil Yorkshire'da gibi.

sonuncusu. cok net.

Birincisi. özel isimlerde yumuşama olmaz. Burağ'a değil Burak'a gibi.

@mr. spock

Özel isim yumusamiyor ki. Özel isme gelen ekte ünsüz benzesmesi var sadece.

sonuncusu.

zaten tırons diye okuyorsun ; haliyle sesin sertleşmesi lazım.

aynı mantık diye düşündüm.emin değilim.

edit:sonuncusu doğruymuş.
kısaca :(git: www.turkcebilgi.org)

Surada da incelenmis:
blog.milliyet.com.tr

Isin özü demisler ki, bu durumla ilgili yazili bir kural yok ama özgün okunusa göre ek getirmek daha uygun olur.

Yani sonuncusu dogru. Fransizca kelimeler falan oldugunda okunusunu bilmedigim icin Türkce gibi okuyup ona göre ek getirirdim ben benzer bir durumda.

ingilizce bir yapı olduğu için ayırmada da akıl karışabilir. arkadaşlar sertleşme ve yumuşamadan bahsetmiş ona açıklama getirmek isterim:
yumuşama, özel ismin son harfi p,ç,t,k ise olur. örnek: gaziantep'i = gaziantebi(okunuş) ses yumuşatılarak söylenir. verdiğiniz örnekte zaten bunlar mevcut değil 's' ile bitmiş.

benzeşme: fıstıkçışahap ile biten ki 's' ile bitiyor özel adlar dahil uygulanır. örnek: sinop'tan = dan eki burada benzeşiyor.

yukarıda verdiğim bilgilere dayanarak:
game of thrones'da yanlış (tirons'da)
game of thrones'de yanlış (tirons'de)
game of thrones'te yanlış (tirons'te)
game of thrones'ta doğru (tirons'ta)

demişler zaten ama ben de ekleyeyim, sonuncusu olacak.

@a different dimension, rica ederim.

elbette ingilizce okuyarak gelen eke benzeşme uygulanacak. örneğin:
thomas, yazın bir çeviri sitesine ve okutun. 'tamıs' diye okuyacaktır. -da eki geirelim. thomas'ta olacaktır. okunuşu ise 'tamısta' kabul görecektir.

dikkat ederseniz örnek 's' ile bitsin istedim. fakat sizin anlatmak istediğinize uygun bir örnek gelmedi aklıma. ama sizi anladım böylelikle cevabım kesinlikle ingilizce okuyup türkçe eke benzeşme uygulamak olacak.

game of thrones'te de rol almıştı.

kimse söylememiş sanırım ama budur. türkçe ek kelimenin türkçe okunuşuna göre getirilir. zaten durumu buradan çözüyorsun. teherones şeklinde okuduğun için -te eki gelir. -de zaten dahi anlamında ayrı yazılır.

bundan başka bir şık olduğunu iddia eden varsa da kusura bakmasın bunca sene boşa okumuş.

ek: okunuşu değişir ama. okurken tıronsta diye okursun. ama yazarken kesinlikle dediğim gibi.

@de souza

gereksiz bir cikis olmus. dediginiz kurali gösterebileceginiz bir kaynak varsa seve seve paylasin, biz de ögrenelim.

@alexsandro de souza, iyi geceler öncelikle.

the beatles'te de aynısından var. oluyor sizin dediğinize göre. %100 doğru olan
the beatles'ta da aynısından var. okunuş ile ilgilidir. doğru olan budur.
game of thrones'ta da...

ek: sizin dediğinize göre o zaman bütün özel adlara 'te' eki gelecek. 'ta' eki kullanılmayacak. ama biz onu 'ta' veya 'te' okuyacağız gibi bir şey dediniz. okunuşa göre değiştiği için 'ta' ve 'te' ekleri de okunuşa göre değişecektir. yazılışı da öyle. aksi takdirde sizin dediğinize göre yazımda hep 'te' kullanacağız ama okunuşta 'te' ya da 'ta' kullanacağız. yanlış oluyor doğru olan dediğimdir.

@biseysorcaktim

kismen katiliyorum dediginize, böyle bir kural var kismi haric.
orijinal okunusa göre veya türkce okunusa göre ek getirilir diye bir kural yok.
tdk baskaninin yazdigi mailde de öyle diyor zaten.

yani tercihe bagli bir durum. nacizane tercihim su sekilde; okunusu bilinen bir kelimeyse eger okunusa göre ek getirilebilir, ingilizce kelimelerin okunusu fransizcaya göre daha cok kisi tarafindan bilindigi icin özgün okunusa göre, fransizca okunuslar daha zor oldugu icin de türkce okunusa göre ek getirilir. yani sorudaki cümlelerden sonuncusu dogru.

bakın güzel kardeşim, yazılışına göre eklenir neden; bir insan okuduğu kelimenin gerçekten doğru telaffuz olduğundan asla emin olamaz. örneğin bir yanardağ ismi vardı, uzuncaydı. ona getirilen ekin ne olacağına nasıl karar vereceğiz? okunuşuna göre mi? peki nasıl okunduğuna nasıl karar vereceğiz?

benim söylemeye çalıştığım, -mesela söylemeğe de yazabilirdim, keza ikisi de kaynaştırma harfidir- her insan her dildeki kelimenin telaffuzunu bilmek zorunda değildir bilemez de zaten.

bir de eğer tıronz diye okuyorsanız -da eki gelir, tırons diye okuyorsanız -te eki gelir. nasıl okuyorsunuz?

bunun haricinde bir de yabancı kelimelerin türkçe telaffuzuna göre yazılması gerektiği rivayeti de var ortalarda ama bu bana öğretilen bir bilgi değil.

türkce okunusuna göre ek getirmek yanlistir diyen olmadi ki, ama israrla böyle bir kural var deyip özgün okunusa göre ek getirmek yanlistir diyorsunuz.
ayni linki yolluyorum tekrar:

blog.milliyet.com.tr

bence bir yere varmayacak bunu sonu. neyin cogunluk tarafindan bilinecegini kestirmek imkansiz oldugu icin kesin bir kural yok iste, yoruma acik tamamen.

benim itirazim astigim astik, kestigim kestik ahkam kesilmesine. böyle bir kural var diyen varsa buyursun kaynak göstersin.

sorunuza cevaben; ben "tirons" diye okurum ve ona göre ek koyarim, anadili türkce olan insanlarin büyük cogunlugu da sanirim üc asagi bes yukari böyle okur, dogru veya yanlis olmasindan ziyade nasil kullanildigina bakarim yani.

şu ''sonuncusu çok net'' diyenlerden biri arkadaşım olsa ilişiğimi keserdim.

ulan hem bilgisizsiniz hem çok net deyip bok sanıyosunuz kendinizi.

cevap üçüncüsü.

Hangi kafadasiniz olm ya? Yabanci kelimenin ozgun okunusuna gore ek getirilir. Apple'nin degil apple'in olur mesela.

"Trons'ta da" olur bu yuzden.

Cahil diyorlar bir de.

Yanlis kullanmaya devam edin. Dogruyu soyleyenlere de bok atin. Hey allahim..

Edit: siz internet kafede knight online'ı (bak ı geldi dikkat edersen) kınayt diye okuyan insanlardan mısınız?

Soruyu ilk başlarda "Okunuşuna uygun ekler getirilir" şeklinde cevaplasam da, bugün ekşiduyuru fikrimi değiştirdi.

Öncelikle birbirine sayıp sövenler bir soluklanın.


Okunuşuna göre cevaplanır diyen sevgili romalılar, nasıl okuduğunuzu karşı tarafa nasıl aktaracaksınız yazılı bir metinde? Ayrıca sizin doğru okuduğunuz ne malum? Üstte belirtilmiş zaten doğru okunuşu(fonetik) z ile bitiyor, s ile bitmiyor.(Çoğunluk bence böyle okur diyen arkadaşa : İki dakika genelleme yapmayın yahu!)

Şimdi önümüzde iki seçenek var. Ya doğru olduğuna emin olamayacağımız bir şekilde okunuşuna göre ek getireceğiz ya da Türkçe okunuşuna göre ek getireceğiz. Bence ikincisi daha genel geçer bir kural olarak görünüyor. Üstelik ikinci kuralı benimsersek bırakın yanlış seslendirdiğim sözcükleri, hiç seslendiremeyeceğim ( bilmediğimden ya da o sese sahip olmamamdan) bir sözcüğe bile genel geçer bir şekilde ek getirebileceğim.

Ben alacağın muhtemel ve haklı cevabı söyleyeyim de: "Öf amma edebiyat parçaladın be!"

not: görüleceği gibi hala seviyorum. Ama bir yandan da veda etmek istiyorum.

6 senedir bir kez bile konuşmadık.

hayır.

az önce ben de eski eski sevgilime bişi yazdım, ancak sildim. sen de sil yazma hiç.

not: bizim de altı sene oldu.

insan kendini yıllarda geçse tutamıyor, anlıyorum. birçok kişi gördüm böyle mesajlar atan/arayan soran. fakat hepsi 'geçmiş.' geçmişi canlandırmak bilmiyorum ama sizin için çok da iyi olmaz. kimseye de sanırım olmadı. yanlış anlamayın, bir beklentiniz, gelmeyecek bir cevabınız var demiyorum. sadece daha kötü ve daha üzücü ve daha, daha... insanlar hayatlarına hiç bakmadan devam ediyorlar. eh arkalarına desek daha doğru olur. siz de arkanıza bakmadan:
atmayın.

aynen öyle. geçmiş adı üstünde geçmiş ve bitmiştir. benim de yok mu söylemek istediklerim, bir kez olsun görmek istediklerim? tek bir gülüşüne bir çok şeyi feda edebileceklerim? var ama artık bitti ve gitti. asla eskisi gibi de olmayacak. o nedenle atma. ne kendini ne onu üz.

Erkek olan sensin, ve çok daha duygusalsın.
Emin ol kız bunu küçümsemeyle karşılayacaktır. Duygusal konularda kızlar severlerse başka oluyor sevmezlerse tamamen duygusuz ve acımasız oluyorlar. Deneme derim

gönder kardeş. ama bunu gönderme. çok cins bir üslubun var. leyla ile mecnun setinden mi yazıyorsun?
yalın bır bıcımde soyle boyle boyle ıste senı ozledım ve askere gıdıyorum.

ama mutlaka yolla. yoksa bitiremeyecek gibisin.

Ben olsam böyle bir sey göndermem ama ben bu tip bir sey yazamam da, öyle bir insan degilim. Yazdigin sey seni yansitiyor, zamaninda o da seni-böyle bir mektup yazacak birini- sevmis, demek ki göndermek istiyorsan göndermelisin. Ama yane 5-6 yil ne demek tahayyül edebiliyor musun? Insanlar biraktigin noktada kalmazlar. Kafanda sevdigin kisi yok artik, biraraya gelseniz bu kim la dersin.

İlla göndereceksende öptüm sezenin dediğini yap. çok kısa ve öz olsun.

Yollamaman her daim iyidir tabii

bunu gonderme.

ya bu cumartsi gecelerinin amk. yapma abim yapmaa.

benim bile içim cız etti. bir de siz o kadar şeyler paylaşmışsınızdır illa ki hoşuna gider duygulanır o da. bir şey olsun umuduyla yazmadığını düşünüyorum bunu. çok da güzel olmuş, helal olsun. yalnız "sevdiceğinden" değil de "sevdiğinden" yapsana orayı :)

bir kağıda yaz ama yollama.

"ben senden ağız tadıyla ayrılamamıştım,şimdi ayrılayım askere de gidiorum duygusallaştım da bilio musun" yaz daha iyi.

gönder, çünkü göndermezsen rahat edemeyeceksin.
ama büyük ihtimalle cevap alamayacaksın onu da bil.

yorumlarınız sayesinde biraz daha düşünme kararı aldım, biraz daha sadeleştireceğim. belki daha net olacağım.

günaydın,
wrap.warwick.ac.uk
2000'den fazla doktora tezinin tam metni. kullanmadım alıntıdır. umarım işinizi görür.

www.sciencedirect.com

scholar.google.com bazı makalelerin sağında direk indirebileceğin kısımlar çıkıyor.

@zgrydn, hocam bu bir makaleye $31 biçti, paralı yani bu?

paralı da değil de. makalelere ulaşman için üniversite veri tabanı kullanman lazım. ulaşamadığım makale için (bkz: makale aranıyor duyuruları)

www.freefullpdf.com

Unisom Tablet
İlaç Etken Maddesi: Doksilamin süksinat

Doksilamin kullanımı sırasında alkol kullanmaktan kaçınınız. Alkol Doksilamin’in sebep olduğu uyuşukluk halini daha da arttırabilir.
buyrun:
www.ilacpedia.com

onu okudum ama bu durumu tecrübe eden var mıdır diye sormuştum. miktar da az sonuçta, yarım tablet.. deneyen oldu mu? @erenbey sağol bu arada..

Antibiyotikle içmiştim ambulans gelip zor diriltti beni ona göre düşün ne olur ne olmaz şuanda da sigara bıraktırıcı champix ile içiyorum bşy olmadı ama o halimi bildiğimden tırsıyorum

alma. alma. alma.

bu soruyu başkasına sormanın bir manası yok. onda bir şey yapmayan şey sende yapar. milyon tane farklı parametre var sonuçta, bilemezsin.

çıkmamış mı? = çıkmış mı? manasında olmuş, hiç(have you ''ever'') de destek verince hayırla cevaba başlanmış. Yani kullanım doğru bence.

ben burada soruda sorun görüyorum.

o hiç yurtdışına çıkmamış mı? olumsuz bir soru cümlesi.
evet, hiç çıkmamış.
hayır, hiç çıkmamış.
cevaplarda bir problem yoktur. ikisi de -türkçe'de- kullanılır. oysa soruyu değiştirdiğimizde:

o hiç yurtdışına çıkmış mı?

evet, çıkmış.

evet, çıkmamış. olmaz yerine:

hayır, hiç çıkmamış. koyulmak zorunludur.

olumsuz sorulan cümleye
(sen yemeğini yememezlik etmedin mi?)
evet derseniz cümleyi tekrarlayarak onaylamış olursunuz.
(evet, yememezlik ettim.)
hayır derseniz cümlenin soru kökündeki olumsuzluğa karşı gelirsiniz.
(hayır tabi ki yememezlik etmedim.)

eğer evet/hayırdan sonra cümle kuruyorsanız cümlenin olumlu ya da olumsuz kullanımları sorun teşkil etmez. (hayır yememezlik ettim demeniz de evet, yememezlik etmedim demeniz de kullanım açısından yanlış değil. ikisi de yaygın)

almanlar çözmüş işi olumsuz soruya olumlu cevaba doch diyorsunuz, evet ya da hayır derseniz olumsuz cevaplamış oluyorsunuz.

türkçede ise böyle bir kural vs bulunmuyor. bense +x+ artıdır, -x+ eksidir, -x- artıdır diye bakarım. ama anlam karmaşası oluşur mu? cevap evet.

bu kural türkçe ile ingilizce'de birbirinin tam tersi imiş. (ingiliz kültürde bir ingiliz hoca söylemişti).

türkçe: gitmiyor musun?
cevap: evet (gitmiyorum) / hayır (gidiyorum)

ingilizce: are you not leaving?
answer: no (I am not leaving) / yes (I am leaving)

gerçi şimdi yazarken kafam karıştı, öneklerim ters olmamıştır umarım.

Hatta son derece başarılı olan Harry Potter çevirilerinde bu anlamda evet/hayırların hatalı çevrildiği bir kaç yer vardı.

SAP ta iyi para avr ama danıoşmanlı khayatı bir gün orada bir gün burada uyar mı
ilk başlangıçta şartları düşük ama ciddi eğitim alıyorsun e bu sektörü düşünüyorsan kesinlikşle danışmanlıktan başla


javada da iyi para var en azından arkdaşım güzel ekmke yiyor

detaylı olarak teker teker cevaplamaya çalışacağım:
1) asla ve asla böyle bir durum olamaz. para her sektörde makuldür. evet SAP danışmanlığı ölmedi. sanırım hocalarımdan duyduğum kadarıyla 20 ila 30 bin kadar istihdamı var. böylece yaygın değil diyebiliriz.
2) buyrun bir konuşma örneği:

'merhaba,
bu sene bi sap şirketinde staj yapıyorum ve 5. günüm..
endüstri mühendisliği okuyorum ve 3e geçtm bu sene..
ilerde bu mesleği yapmak istediğimden, bi modül seçip, ona erkenden yoğunlaşmak istiyorum. fakat karar veremiyorum modül seçmek konusunda.
fabrika ortamlarına asla girmek istemiyorum.
SD, MM ve PP arasında kararsız kaldım.. umarım yardımcı olursunuz'

'Merhaba arkadaşım,
siz staja başlamışsınız, çok şanslısınız.Ben henüz eğitim imkanlarımı oluşturamadım.Fabrika ortamlarında çalışacaksınız diye bir şart yok.İşinizi ayarlarsanız şirketlerde ofis ortamında çalışabilirsiniz.Zaten şu anda SAP'ın değeri büyük şirketler tarafından keşfedilmiş durumda.Bana kalırsa hangi alanda mutlu olacaksan ve hangisi seni hangi alan daha çok tatmin edecekse onu seçmelisin.Mesela ben işletme mezunuyum; ama muhasebeyi sevmiyorum.Hedefim İnsan Kaynakları Uzmanlığı.İş ilanları olan büyük internet sitelerine bakarsan orada SAP alanında güzel ilanlar var, kolayca iş bulabileceğini düşünüyorum.Gerisi senin kararına kalmış.Umarım yardımcı olabilmişimdir.'

okuduğunuz gibi bir cümle kesiyorum oradan hemen ve aktarıyorum. 'Bana kalırsa hangi alanda mutlu olacaksan ve hangisi seni hangi alan daha çok tatmin edecekse onu seçmelisin.'

3) bunu sen detaylı olarak araştıracaksın. aklından parayı çıkarman gerekiyor ilk olarak. böyle devam edersen sanırım sevdiğin işi yapmayacağına yemin edebilirim. senin özelliğin ne ise, hangi konularda üstün isen onlara yönelmeni, onlar için koşturmanı dilerim.

bölümünüzü sabah-akşam araştırın. ne olmak ya da olmamak istiyorsanız belirleyin. yaş mühim değildir lütfen yaşım gidiyor diye kendinizi sıkmayın.

hazırlık sınıfında bunları fark etmeniz/farkına varmanız, başarılı olmanızı getirecektir, eminim. daha sonra zaten para gelecektir, diye düşünüyorum.

derkenar:

SAP Eğitim Türleri:

SAP FI (Finans) Financial Accounting

SAP BC (Basis=Sistem) NetWeaver-Core Technology

SAP BI-BW (İş Zekası) Business Warehouse

SAP MM (Malzeme Yönetimi) Materials Management

SAP PP (Üretim Planlama) Production Planning

SAP ABAP (Yazılım) SAP Development - ABAP Academy

SAP SD (Satış ve Dağıtım) Sales&Distribution

SAP HRC (İnsan Kaynakları) Human Resource Management Systems

evet, hangisi size yatıyorsa, hangisi sizin özelliklerinize yatkınsa. mesela: yazılım/bilgisayar kullanmak/kodlar gibi kavramları seviyorsanız ABAP; danışmanlık/organizasyon/işe alım/planlama gibi kavramlar sizin özellikleriniz ise HRC...

birkaç SAP örnekleri ve sekmeleri:
ibss.com.tr
ibss.com.tr
ibss.com.tr
www.eksisozluk.com

Karanlığa kapatılıp sıra beklemesi söyleniyorsa oturup beklemesi normal de odaya zorla kapatılınca kuzu kuzu beklemesi normal değil

peki sıra beklerken karanlıkta yalnız bırakılmasına tepki vermemesi normal mi?

Sıra beklerken karanlıkta yalnız bırakılması nasıl gerçekleşiyor? Işıklar mı gidiyor birden?

hayır karanlık odaya sokulup beklemeleri söyleniyor.

tepki vermesi elbette normal. bir iki dakikalığına beyin olup şöyle düşünelim:
sıra beklemek-karanlıkta durmak ile yapılmaz.
neden ses yok-kimse yok.
ayakta durmaktan yoruldum.
...vs
gibi cümlelerle yorulmadan tepki arkasından gelecektir kesinlikle ve kesinlikle.

'bir psikolojik bozukluk sinyali olabilir mi?' mükemmel bir soru:

psikolojik bir sorundur, diyemeyiz. böyle bir genelleme ile asla kapatamam konuyu. fakat açabilirim. bir sorun vardır kesinlikle ama bu duygusal mı yani duygularla ilgili mi? yoksa psikolojik bir bozukluk mu? bilemeyiz.

o anda korku, çekingenlik, içine kapanıklık, kompleksler, takıntı, sürekli düşünme, içine cevap verme, tedirginlik, aldırmama gibi sorunlar bulunabilir diye düşünüyorum. ya da sizin dediğiniz gibi bir psikolojik bozukluğu bulunabilir.
cevap: bir sorun var ama...?

anekdot: kitabı bulabilirseniz, sizin bahsettiğiniz gibi örnekler ve deneyler barındırıyor.
prof.dr.enver özkalp - sosyolojiye giriş

denek rastgele bir kişi ise deneyin sonuçlarının önceden kestirilebilmesi güç.

herkese çok teşekkürler; kitaba bakacağım. ben bir bakıma kontrollü küçük etkili travmatik durumların insanın sakladığı yüzünü çıkarmada çok etkili olduğu kanısındayım.

rusya ve uzakdoğu gibi biraz "alternatif" psikolojik yaklaşımların bulunduğu yerde kontrollü bu tarz deneyler yapılarak hastaların derinine inilmeye çalışılıyor ama işte sorun da tam burada; kimisi karanlıkta gerçekten içindekileri döküverir. peki karanlıkta bir saat boyunca ses etmeden sakince oturanlar?

Şöyle anlatayım, karanlıkta bekle deseler bana sıram geleceği için tembelliğimden yayılır uyur beklerim. Yok oraya kilit vururlarsa işte o anda çıldırırım.

banka çalışanlarının durumlarını anlatabilirsin,
garanti bankasında en son öğle izni resmi olarak yoktu,bu da çalışanlar için epey sıkıntılı bir durumdu.hiçbirinde mesai saatleri yok,yada benim bildiğim bankalarda yok en azından.iş isterse 10 da bitsin mesai diye bir kavram yok.
sadece bir örnek bu.
ilginç bir konu olabilir sana

buyrun. teb bankası'nın yaptığı sosyal bir fikir. bence güzel ve de ilginç. bir işinize yarar umarım.
mustafaijaz.wordpress.com

arkadaş banka çalışanlarının durumunu anlatabilirsin demiş. ilginç bir örnek olarak:

en.vidivodo.com

belki sizi güldürür belki kullanırsınız.
diğer vereceğim sekmeler ise:

morfikirler.com
mobil bankacılık. şuan da akıllı telefonlarda, android ve iphone sistemlerinde devrede. parladı diyebilirim. bundan faydalanabilirsiniz.

www.fikiravcisi.com

bu da bankaların acısıyla tatlısıyla:
isfikri.org

tabi türkiye iş bankası reklamlarının çekiciliği üzerine de durmadan yapamayacağım:
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
...ve diğerleri

ve bir belgesel sunuyorum size:
www.youtube.com buyrun. iş bankası işlemleri 2. bölümün ilk saniyesinde başlıyor.

bu güzel ve ilgi çekici bir konu olabilir. bütün belgeseli dinlemeniz dileğiyle kolay gelsin.

arkadaşım yazın sultanahmete gidip dolanıyordu, yalnız gezen turistlere yaklaşıp durumunu açıklayıp, şehri beraber geziyorlardı muhabbet ediyolardı vs.

Couchsurfing ve InterNations aktiviteleri olabilir.

sanal ortamda bulunan birkaç site var. zaten önemlileri siz yazmışsınız. burada dili çalışarak/alıştırma yaparak öğreniyorsunuz dediğiniz gibi.
www.omegle.com direk bu siteye girdiğinizde kameralı/sesli sohbet etme olanağınız var. fakat olumsuz -gece saatlerinde- görüntülerle karşılaşabilirsiniz. bu sizi ilgilendirmiyorsa fevkalade. ben ingiltere'den bir arkadaş edindim hala da sohbet ediyorum. bulursunuz elbet diyorum. ve bir de;
www.interpals.net kullanırsanız; burada sorduğunuz soruların çoğunu cevaplayacaktır.

@jedilance

oha o nasıl bir özgüven?

mobese den görüp napıyo lan bu buralarda devamlı diye çevirmemişler allahtan...

As if teacher would have asked me a question and I would have felt I was not able to do it.

yapamayacakmış gibi hissediyorum.
doğru olanıdır. burada yanlış düşündüğünüz fiilimsiye 1.tekil kişiyi getirmeniz. asıl olan yükleme 1.tekil getirdiğinizde sorun ortadan kalkacaktır.

'gibime' diye bir şey yoktur. şöyle ki; konuşma dilinde yanlış ek yerleştirmeleriyle oluşmuş kelimelerden biridir 'gibime'.

evet öyle ayrılıyor.

Gelecek zamanın rivayeti işte.

thracian nasıl çeviri yapmış öyle ya? o ne abi öyle?

@hiko: Sen neyin kafasındasın arkadaş sana mı soracağım ne yapıp yapmayacağımı? Ben vereceğim cevabı vermişim, çevirisini yapmak istiyor olsam yaparım.

I feel like the teacher might ask me a question and I could fail.

thracian 'ın çevirisi geçmiş zaman olmuş.

@Sade: doğrusunun thracian 'ın çevirisi olmadığını düşünüyorsanız, daha iyi bir çeviriyi siz yapın. sadece eleştirmek ile yardımcı olmuyorsunuz.

I think like that the teacher will ask a question and i wont be able to answer it.
thracian'ın ki olmamış... hiko'nun ki olmuş...

mışları falan fazla abartıp full geçmiş zamana odaklanmışım :) hiko haklı.

Gelecek zamanın rivayeti değil, aman dikkat. "Ben bunu yapamayacakmışım." deseydin gelecek zamanın rivayeti oluyordu. "Yapamayacak" orda çekimli fiil değil, sıfat. "Yapamayacakmışım gibi hissediyorum" cümlesi, "Hastaymışım gibi hissediyorum" ile aynı ayarda."Yapamayacak gibi hissediyorum" da diyebilirsin, "Hasta gibi hissediyorum" diyebileceğin gibi. İki set arasındaki fark, "-mış"lı olanlarda; bir şaşırma, açığa çıkma falan bekliyor oluşun.

Pepee.

film yeşik sokak holiganları 1 ve 2.
dizi prison break.

dizi : suits

film: The Illusionist

dizi: Rome

Supernatural

madem @cecilia the illusionist demiş, ben de the prestige diyorum filme. dizi ise battlestar galactica, doctor who, how i met your mother, house, the big bang theory.

edit: aman tanrım mağaradan çıkmıştın dimi :D o zaman cheers, seinfeld, coupling, dexter, sherlock(bunu %1000 izle kesin izle), spartacus serisi. şimdilik aklıma gelenler bunlar.

arada baya kaçırdıklarım var mış hakkaten teşekürler

the man from earth

@ekaterina; ben de burda bi tane daha vardı yaa neydi diye kıvranıyorum, hay sen yaşa "prestige"di. :)

film: x-man diyesim geliyor da değildi, :D hani bi tetikçi vardı rustu, erkekti, keldi. ismi yoktu numarası vardı. istanbula neyim de geliyorlardı. bi hatun vardı. sonra aşık oluyorlardı. neydi bu film bak bu da çok güzeldi.

ps. biliyorum ebleh gibiyim. ama zihnimden bir bilgi bulmak bazen çok zor olabiliyor.

Oğlum ayıp değil mi lan kızlara tik atıyorsun bana atmıyorsun! Hiç izledin mi sen pepee? Önyargılı pislik!

ben sadece dizi önereyim.

Lost (ne kadar bozdu derlerse de aldırma), Oz, Game of Thrones, The Walking Dead, Prison Break, Person of Interest

behzat ç. tabiki de

kemal sunal hanzo

unutulmazfilmler.com

buradaki filmleri baştan başlayarak izle. tabii izlemeden önce araştırman daha iyi olur. mesela: Schindler's List siyah-beyaz kült bir film sıkabilir seni. bana göre gayet güzel bir filmdi onu da daha sonra izlemeyi unutma. site içerisindeki puanlara dikkat et/filme yapılan yorumları pas geçme. 'memento' mesela. alt sıralarda olsa da mükemmel bir filmdir. 'the pianist' vs... ilk beğenilen filmlere yoğunlaş sonra kültleri izle. daha zevk alacaksın. altlarında oyuncuları, yönetmeni yazıyor. onları hafızanda tutmaya çalış. verdiğim site 720p kalitesinde mükemmel bir sitedir. karşılaştığım en güzel film sitesidir.

dizi:
lost, prison break, behzat ç, leyla ile mecnun, The Walking Dead ve arkadaşların önerdiği diziler...

OZ kesinlikle.

Film olarak Goodfellas, American History X

bi ara araştırmıştım.hediyelik eşyacılarda(bunlar 2. el değil yarım yumalak üretiliyor sağda solda çinde falan) ve eskicilerde(radyo tarzı şeyler satan) görmüştüm.fiyatlar 100-300 arası değişiyor.eskilerin öyle pek bir antika değeri yok.bozuldu boulacak modundalar.benim bildiğim budur.

şöyle söyleyeyim kazıklamak amaçlı yüksek fiyat verebiliyorlar. biraz uyanık olursan güzel bir fiyata bağlarsın. bildiğiniz gibi fiyat; büyüklüklerine/kullanım yılına veyahut hasarlı olup olmamasına göre değişiyor.
eğer ankara'da oturuyorsanız itfaye meydanı'nda bulursunuz. pazarlık etmeyi unutmayın. miktarları benim baktığım 80-150 idi. mükemmel renkleri, canlı, iğnesi sağlam ve çiziksiz olanlar genelde 100 tl üzeri diyorlar. diğerlerine 70-80 tl çekiyorlar. tabi çok güvenilmez.

benim kisisel görüsüme göre ögrenci olarak soruyosan yok.

söyle var, dil egitimi alirsin, toefl, ielts, sprachdiplom etc alirsin fayda saglar dilini kanitlamanda.

ögrencilikte yapilan projeler filan kanitlar neler yapabilecegini, basardiklarin, notlarin etc.

calisma hayatindaysan salliyorum insan kaynaklari uzmanlik sertifikan varsa, büyük kurumlar sallamazlar, zaten herhangi bi ise girdiginde adamlar seni istedigi gibi egitip, istedigi uygun kivama getircek.

sap kurslari efendim proje yönetim kurslari filan hep sirket verdigi takdirde degerli ve güzeldir, aksi takdirde ben cok bos ve yeni umut odakli para tuzaklari olduklarini düsünüyorum.

@serabetan teşekkür ediyorum yorumun için. www.kariyer.net'ten aldığım birkaç maddeyi gösterip ilgili sorumu tekrar sormak isterim:
•Mülakat, sunum ve raporlama becerilerine sahip olmak
•planlama ve organizasyon yeteneği gelişmiş olmak
•Çözüme yönelik ve sonuç odaklı olmak
•MS Office programlarını aktif olarak kullanabilen...vs

www.bemarkariyer.net

burada 'içerik'te bulunan başlıkları görerek hiçbir ilerleme kaydedemez miyiz? yani üsteki istenilen maddelere cevap olarak verilen sertifikayı göstererek bir cevap veremez miyiz? bir işe yaramaz mı? başınızdan böyle bir şey geçti mi de böyle söylüyorsunuz? eğer geçtiyse lütfen açıklayın.

aynen @mavijojobatanecigi demis zaten, bazi kurslar, sertifikalar resmidir onlari alirsan avantaj saglar ama bunlar hem az hemde zaman zaman parlayip sönüyorlar cünkü is arayan herkes avantaj saglar diye bunlara kosuyo.

benim düsüncem para tuzagi bu sirketler. o yazdiklari göz boyama olaylari birazda.yoksa uzman oluncaksa 80 saatlik egitimle!! :) ben üniversitede 70 tane ders aliyorum 80 er saatlik 80 uzmanligim yok, gerci ben arada varmis gibi davraniyorum :))

neyse, bu sirketlere para vermek yerine güzel yerlerde stajlar yap, cok zor degil aslinda bu, biraz istek olunca illaki bulunuyor, birazda fedakarlik lazim elbette.

dinde reform hareketlerinde heykellerin burnunun kırılması sembolü doğmalara karşı çıkmanın aydınlık düşüncenin simgesiymiş.
resimlerde de kişilerin burunları (azizlerin burunları ve karga burun neredeyse) onların dini yetkinliklerini gösterirmiş.

ben sormuştum bu soruyu, the tudors bölümlerinde reform hareketleri sırasında ayaklanmalarda köylüler kilisedeki heykellerin burnunu neden özellikle kırıyor diye.

belki de sorduğum en önemli soruydu.

en çok bilgilendiren ufuk açan ise tartışmasız compadrito.(bkz: compadrito) (bkz: neredesin)

en çok bilgilendiren: ermanen

soru ve cevap olarak çok net bişey söyleyemem ama kişi olarak senin çoğu konuya katkının oldukça fazla olduğunu söyleyebilirim.

en çok bilgilendiren/düşündüren söyledikleri ve verdiği örnekleri depolamak üzere yararlı bulduğum compadrito'nun cevaplarıdır.
mesela:
eksiduyu.ru ingilizce -dil- konusunda bana yol gösterici olmuştur.

www.hurriyet.com.tr
www.hurriyet.com.tr
ekonomi.milliyet.com.tr

böyle bir dökümanı duyuru entry'sinden almıştım ve hala saklamaktayım. daha bakmadığım birçok yardımlarıyla...

@mahsunkul'u da atmamak lazım. eksiduyu.ru

ermanen, compadrito, tdl

tabi ki ben. ama bazen cok usengec oluyorum. bildigim sorulara cevap yazmaya useniyorum :(

@rotten head

ilk cevabinizda, "compadrito'yu cok ukala buluyorum" yazdiginizi gordum ve size tesekkur etmek icin bu soruya cevap yazmak istedim. ama ilk yazdiginizi edit edip, o kismi silmissiniz, keske silmeseydiniz. cunku ben de kendimi cok ukala buluyorum ve bu durumdan son derece rahatsizim. ama zaman icerisinde, bu konuda kendimi ve nefsimi terbiye etmeye kararliyim. kendime ornek aldigim kisi ise, cosmicstring hocamiz. insallah ben de bi gun, onun gibi kibar ve zarif olabilirim.

@cecilia ne diyceemi bilmiyom. veriyon gazi, sonra bunnar oluyo. sagol, varol...

@erenbey ve Idonthaveausername - cok tesekkur ederim...

@ermanen - sizin kadar arastirmaci ve kulturlu olabilmeyi isterdim ben de... bu soru icin ayrica tesekkurler.

Firefox+(video)DownloadHelper

www.mozilla.org
www.downloadhelper.net

tabi ki; (bkz: internet download manager)

Internet download manager kullanıyorum. çok memnunum. sebepleri:
- çok hızlı indirme gücüne sahip. başka indirme programlarında 300kb ile indirirken bunun sayesinde 800-900kb ile -8mb internet kullanıyorum- indiriyorum.
- video gördüğü anda hiç bir şey yapılmadan sadece video indir başlığına tıklamam yetiyor.
- ayrıca 720p bir filmi tamı tamına 15dk da indiriyorum. tabii filmlerin süresine göre değişiyor.

dipnot: şöyle bir şey var kullanımı ücretli diyorlar. oysa ben bir crack dosya buldum onu içine atarak 40 gün süreyle o crack'i tekrar yeniliyorum ve tekrar devreye giriyor. yaptığım işlem saniyeler kadar aldığım haz paha biçilemez. isterseniz bu 'crack' dosyayı da size atabilirim

Tatil Sepeti'nden baktığıma göre, konaklamalı falan bir tur var, ben onu eskişehirli olarak biraz düzenledim.

Çiğbörek
Sazova Bilim ve Kültür Parkı
Tülomsaş (Devrim arabası için)
Hava Müzesi
Şahin Tepesi (Şelale Park)(çok ters tarafta, gidilmese de olur)
Haller
Otel

2. gün :

Cumhuriyet Tarihi Müzesi (gerekli değil, isteğe göre odunpazarı mevkii'nde olduğundan dolayı gidilebilir)
Odunpazarı
Adalar

öncelikle ne kadar kalacağınızı, bütçenizi ve kaç kişi olduğunuzu yazsaydınız daha çok yardım ederdim. eskişehir otelleri hakkında şöyle söyleyeyim lüks otelleri de orta seviye otelleri de genelde şehrin içerisinde -elbette 'meşelik' tarafında da oteller vardır- merak etmeyin. yani burada siz şehrin içerisinden bir otel ayarlayın demek istiyorum. mesela: 'ismet inönü caddesi, üniversite caddesi, aytaç caddesi, şair fuzuli caddesi...vs' gibi.
ben şahsi bir program yapacağım. umarım işinizi görür:


yürüyüp gezilecek -3.madde hariçtir- yerler:

1.gün/ilk gün/gezmek için adım atılan gün

1) anadolu üniversitesi -eğer öğrenciyseniz, merak ediyorsanız- kampüsüne bir göz atın. oradan çıktıktan sonra üniversite caddesinden 'espark' alışveriş merkezinde biraz vakit geçirip acıktıysanız yemek ihtiyacınızı giderin.
2) espark yolundan ismet inönü caddesine bağlantılı köprüden geçin ve 'adalar' ikinci durak. adalar halk dilinde deniliyor. porsuk çayında kayıkla gezinti kış döneminde pek yapılmıyor diye biliyorum. ama yaparsanız hayatınıza artı katmış olursunuz. güzel bir gezinti olacaktır. adalar'da bir kafede çay içmeyi sakın ihmal etmeyin.
3) üçüncü durak olarak 'odunpazarı evleri'ne gitmenizi tercih ederim. elbette yanınızda bir fotoğraf makinesi bulundurmayı unutmayın. odunpazarı evleri'nde dolaşırken kesinlikle evlerin içine girin tabi müsaitse. hediyelik eşyalar, insanlarla/yaşlılarla/yerlilerle muhabbet şevkinizi kat be kat artıracaktır. odunpazarı evleri'nin orada iki müze var. biri 'lületaşı müzesi' öteki de yanlış hatırlamıyorsam cam müzesi ya da cumhuriyet müzesi idi. sorun orada zaten söylerler müzeleri. bunları da gezdikten sonra artık; eve/kalacak yere/otele/motele dönüş, güzel duş, uyuyuş, hayal ile düş... derken

2.gün/gezmek için adım atılan günden sonra gelen gün


giriş yapmadan önce yukarıda bahsedilen yerler, kesinlikle yaya olarak dolaşılması tercih edilir. bu bahsedeceğim yerler ise kesinlikle tramvay ile gidilmesi gereken yerler olacaktır.

tramvay ile gezilecek -kesinlikle ulaşım için tramvay kullanın- yerler:

meşelik semti/osmangazi üniversitesi'nin bulunduğu bölge
1) 'sazova parkı' bkz:
galeri.uludagsozluk.com
www.google.com.tr
www.google.com.tr
www.google.com.tr
www.google.com.tr
www.google.com.tr

2) kentpark (güzelliği görecelidir. çok fazla gezilecek yere sahip değildir. sadece yapay plajı ile dikkatleri üzerine toplar.)

3) hava müzesi (uçaklara ve çeşitlerine ilginiz var ise anadolu üniversitesinin sağ tarafında kalır. tramvay durağı olarak 'anadolu üniversitesi durağından sonraki durak hava müzesi'dir.)

4) şelale park (mevki olarak uzaktır ama güzelliğiyle ilgili birçok olumlu eleştiri vardır.)

son olarak bu gezileri tamamladıktan sonra/son gün akşamı/saat akşam sekiz civarı/felekten bir gece

avm, yemek yerleri, restoranlar, eğlenme mekanları:

222 park
eskişehir hayal (fabric)
buda
up&down
ve kesin gidilmesi gereken -son gece- yer 'barlar sokağı' yani neyzen tevfik sokağıdır. bkz:
www.google.com.tr
www.google.com.tr
www.google.com.tr
www.google.com.tr
www.google.com.tr

yemek -üniversite caddesi- yerleri:
osmanlı kebap
sağlık pide
osmanlı kebap
bool köfte

avmler:
espark
kanatlı avm

umarım yardımcı olmuşumdur. aklıma gelenlerdir bunlar. siz de tasarlayıp derlerseniz güzel bir gezme planı oluşturursunuz. soracağınız bir soru olursa özelden ulaşabilirsiniz.
keyifle kalın.

kişiden kişiye değişir ama internetten videolu konu anlatımlar benim için tüm kitaplara bedel. teknofem ve körfez bu konuda iyiler ama ücretsiz olanlarda güzeldir dergi konusuna gelince dergileri alıp daha zorlu bulduğun derslerde konu anlatımlı kitaplar alabilirsin dergiler de fena değildir.

güzel bir noktaya değinmişsiniz. elimden geldikçe cevaplamaya çalışacağım.

'şimdi fem in ygs, lys hazırlık dergileri var. adamlar tüm konuları 20 küsür dergiye bölmüş. hem ne zaman neyi çalışacağını bilmen daha kolay olmuş. ama içeriğine bakmadım.'
- dergiler konu bölünmesini 'ayrıntılı' ve 'ayrıntısız' olarak böler. burada anlatmak istediğim 'en ayrıntılı' yayını bulmanız. mesela ygs matematikte 'mantık' konusu son iki senedir soruluyor. yani 2010 yılı yayınından öncekiler 'mantık' konusunu kitaplarında ve dergilerinde bulundurmazlar. o yüzden yeni yayın ve ayrıntılı konuları barındıran yayınlar şart.

'şimdi üniversite sınavının konu anlatım bölümlerine bu dergilerle mi hazırlanmak daha iyidir?'
-evet konu anlatımlı ve bol alıştırmalı dergilerle hazırlanmak sizi kat be kat ileri atar. bana göre; sınav dergisi dershanelerinin yayınları, final, fem, karekök, celal aydın yayınları zorluk derecesine göre ilerler ve o kadar zorlar ki terlersiniz. özellikle karekök yayınları -matematikte- tercihimdir.

'test illa ki her yayından çözülecek. onu ayrı tutalım. sorduğum nokta: konu anlatımı.'
- yukarıda anekdot olarak yazdım umarım işinize yarar. zaten bilincindesiniz her yayından çözüleceğinin. toparlamak gerekirse:
konu anlatımlı kitaplar edinmek veyahut çok bulundurmak önemli değil. önemli olan güncel konuları barındıran ygs-lys'ye ayarlı konu anlatımlı özgün dergiler bulmak işinizi çok kolaylaştıracaktır. bununla ilgili bir örnek vereyim: lys edebiyatta 2010 yılından önce tamamen bilindik sorular soruluyordu. yani tanzimat, servet-i fünun...vs şimdi ise 1980 sonrası edebiyat soruluyor. zor ve güncel sorular karşımıza çıkıyor. eğer elinizdeki konu anlatımlı yayın güncel değilse muhtemelen 10-15 soru edebiyattan kaybedersiniz. mesela: ygs matematiği ele alalım. konumuz taban aritmetiği olsun. bunu eski yayınlar üstünde durmadan bir iki örnekle geçer. oysa yanlış hatırlamıyorsam 2010-2011'de bir soru gelmişti. rasyonel sayılar her kitapta tonlarca soru barındırır fakat o sene taban aritmetiğinden gelip rasyonel sayılardan gelmemişti. demek istediğimi anladınız mı? şimdi ise konu anlatımlı kitaplar ila dergileri karşılaştıralım:
konu anlatımlı kitaplar konuları sıkıştırır, dergiler ise açar/yayar.
konu anlatımlı kitaplar konuların üstünde durmaz, dergiler ise alıştırmalar, bol çözümlü sorularla, soru kalıplarını öğretir/çözdürür.
konu anlatımlı kitaplar özettir, dergiler ise baştan aşağı konuyu ele alır.
iyi çalışmalar diliyorum. yolun açık olur umarım.

o bahsettiğin dergilerden çalış. ama it gibi çalış. ezberler gibi. sonra da hiç bi şeyden korkma.

dergilere it gibi +1

tsk'ya dava açmak? ahahahahahahahah.

oluyor öyle şeyler arada, ben de bitirdiğim okullardan hala mezun olmadığımı görüyorum mesela. sıkıntılı dönemlerde ortaya çıkıyor daha çok bu kabuslar, bilinçaltı meseleleri işte. geçer.

Napiyorlar diskoda? Gercekten, bu bir muamma, aydinlatsaniz ne guzel olur.

Bir cocuk olmustu orada gordugu muamele yuzunden. Bir iki sene onceydi, hatta Cuneyt Ozdemir'in 5N 1K'sina cikmisti babasi...

ihm ye basvurup tazminat alanlari okudum ordan da biraz gaza geldim acikcasi :)

benimki sorunsuz geçmesine rağmen hala rüyama giriyor. askerlik bir travma maalesef.

noluyor bu diskoda biri anlatsa ya. merak ediyoruz.

ne mi yapiyorlar? basinda bir izbandut gibi uzun dönem asker. tam yetki ile! isterse seni öldürür orda bir kaliba oturturlar diyim neler yapabileceklerini sen düsün. kamerali yerler var kamerasi olmayan yerler var.günde 3 dal sigara. 9 kez tüm koguslara ayak bilegine kadar su basilip yerler kuruyana kadar cekersin sulari. giydirirler eski kirli iki parca kiyafet. delilerde görmüssünüzdür yirtik pirtik oran buran görünür. botlar bagciksiz. bir bagciginla verdikleri cuvaldan hallice pantolonu tutturursun götünden düsmesin diye o halde heryerin bok püsür islerine seni götürürler.bok temizlersin, tuvalet cöp. ziyaretci parklarini temizlersin. sora seni kitlerler odaya yatmak yasak oturacaksin kameranin önünde. gecenin bir yarisi kaldirir is verir. anlat anlat bitmez. aklima geldikce gene cöktü tepeme hüznü amk

asker haklari
twitter adresi @askerhaklari

Zorunlu askerlik sırasında kötü muameleye uğrayn kişilere şikayetçi olmaları için yardımcı olmak üzere kurulmuş bir site [email protected]
www.askerhaklari.com

dostum ceza demişsin ama bu bildiğin işkence.amına koyim ayrıca böyle düzenin.

dava konusunda yardımcı olamam fakat rüyaların çoğu bilinçaltından meydana geldiği için siz de bilinçaltınıza çok etkilendiğiniz bu olayı atmışsınız. yani kısacası sizde yara açmış.
bu olayı düşünmeyin asla. ha aklınıza geldiğinde hemen başka bir şey düşünün. mesela: ailenizi, arkadaşlarınızı, çok güldüğünüz anılarınızı...vd gibi şeyler getirin bilhassa üstünü örtün.
yatmadan önce kaç sayfa olursa olsun kitap okuyun. o kitapta okuduğunuz -geçen olayları- olayları kitabı kapattıktan sonra kafanızda düşünün. 'allah allah neden acaba oraya gitmiş, neden öyle olmuş' vesaire gibi şeyler söyleyerek uykuya dalın. bilinç altınız yönlenecektir. işinize büyük ölçüde yarar.
ayrıca kaygılanacak bir şey yoktur. psikolojiniz bozulmadı yani. içinizi ferah tutun. bilinçaltı meselesidir.

hacı sakat bırakılan mı dersin, öldürülen mi kendini duvarlara çarpa çarpa öldü diye ölüm raporu yazan mı,ölü adama parmak bastıranı mı.. sana mı bakacaklar. bunu söylediğim için üzgünüm ama adaleti pek arayamazsın bu gibi durumlarda, sen yıpranırsın sadece.

bilinçaltı yaralanması, en kötü yaralanmalardan biridir.
geçmiş olsun. kolaylıklar diliyorum. pes etme sakın hakkını ara!

ben başka yönüne bakacağım (disko'yu hakettin demiyorum ve orada yapılanları da haklı görmüyorum)

"bir cep telefonu yüzünden" yıllar önce cep telefonu konusunda bir erin ailesiz tsk'ya dava açtı. ve kaybetti. daha doğrusu o güne kadar çok belirgin olmayan cep telefonu bulundurma yasağı belirginleştirildi. bu yasak size askeriyede tebliği ediliyor. buna rağmen neden cep telefonu kullandınız peki? ben bu kısmını merak ediyorum.

bunun yanında psikiyatriste gidin. anksiyete ilacı ile 1-2 ayda geçer.

shutter sayısı yani perde ömrünü sorun. 100-150 bine kadar ömrü oluyor bunların. genel olarak çalışmayan kırık dökük bir yerinin olmamasına bakarsınız, zira parçalar hem çok pahalı oluyor hem de hoş bir görüntü olmuyor. onun dışında elinize alınca anlarsınız zaten genel çalışmasından. almadan önce de internette forumlarda teknik özelliklerini piyasasını vs. iyice araştırmanınızı öneririm. ve tabiki ihtiyaçlarınızı neyse ona göre bir model belirlemenizi.

aklım da d90 var ama buna muadil olabilecek başka ne makina vardır sizin diyebileceğiniz. Peki shutter sayısı ölmüş yeniletebiliyor muyuz onu. yedeği var mıdır ?

@diss0640 +1

evet perde ömrü önemli ama shutter sayısına çok aldanmamak lazım. sıfırlanması çok zor bir olay değil. kasa durumuna dikkat etmek, aşınma yıpranma oranına göre bir fikir edinebilirsiniz. alacağınız marka-modeli tanıyorsanız örtücü sesinden bile anlayabilirsiniz kondisyonunu. ayrıca lens klavuzları ve bağlantı noktaları da fikir verebilir yıpranma konusunda.

diğer bir önemli konuysa görüntü algılayıcı sensörün hasarlı olup olmadığı, problem varsa zaten çektiğiniz görüntülere yansıyacaktır. toz varsa temizletin. darbe, çizik varsa uzak durun zaten kullanılmaz halde olacaktır. bir de özellikle video çekim modu olan makinelerde lazer ışığına maruz kalmışsa sensör çekim esnasında sürekli açık kaldığı için hasar görebiliyor. bu şekilde hasar gören makineleri de elden çıkarmaya çalışıyorlar genelde. bilginize.

merhabalar.
artık herkes önüne ne geliyorsa alıyor lakin siz öyle yapmayın.
- dslr makinelerde bakılacak ilk ana madde çekim sayısıdır. buna ekleme olarak 'eski makinelerin çekim sayısı da fazladır.' dememektir. 'kullanım şekli'ne bağlıdır. eski bir makinenin çekim sayısı düşük de olabilir bunu göz önünde bulundurun.
- sanırım sizin ilk makineniz olacak. d90 profesyonel fonksiyondadır. canon 500d 1000d 1100d 550d gibi değildir. kıyaslar d60 d70'ın üst modeli gibidir. bunu bilmenizi isterim giriş için biraz üsttür bana göre. elbet bu kullanılamayacağı anlamına gelmez. iş çekim açıları, ışık, gölge, lens ve sizde bitecektir. bu yorumlar ışınğında mutlak olarak lensinde çizik bulunmamasıdır. vizörden bakınca yapışmış toz parçaları sizi rahatsız etmeyecek olmasına dikkat ediniz.
- diğer önerim lütfen nerede ikamet ediyorsanız oradan alınız. gidin ve makineyi görün. manuel'e alarak bütün ıso'larda bütün enstantanelerde deneyin. çekimler yapın. odaklamasında bir problem var mı bir bakın.
- başka önerim ise modelin bir öneminin olmamasıdır. önemli olan yukarıda belirttiğim lens ve sizin işleviniz. canon 400d'ye 80mm f 1.4 takmak makineyi d90 (18-55mm) üstün yapmak demektir. tabi dediğiniz makine (d90) düşünmeden alınacak bir sürümdür.
başka sorunlarınız varsa özelden ulaşabilirsiniz.

diğerlerini beğenmedim ben bence fred güzel.

1.

fred diyecektim ancak şu sonuncunun kumaşı inanılmaz hoşuma gitti. dokusu yani. ama tipini sevmedim. fred'e çok alışmadık mı artık?

kullanmadaki amacını ele alırsak: askılı çanta olması daha makul. okul eşyalarını -kitap, kalem, defter...vs- rahatça koyabilir yanında gezdirebilirsin. o yüzden 3.yü eliyorum kafadan.
gösteriş açısından ele alırsak: 2. çantadaki renkleri uydurmak ve renk uyumsuzluğu gibi sorunlarla karşılaşabilirsiniz. şahsi olarak bunu da elemek isterim.siyahın üzerine beyaz olmuş ama diğer renk abes olarak değerlendiriyorum.
1 ve 4 kalıyor. ben 1.yi tercih ederdim. bu ikisi arasında tercih yapsanız sanırım hiç de pişman olmazsınız diye düşünüyorum.