The fall. <3

(bkz: donnie darko)
hiç bi sik anlamadım.

Fantastic Planet
www.imdb.com

Primer,tam anladim derken hicbir sey anlamamis oluyorsun :)

the skin i live in. şok şok şok.

www.imdb.com

www.youtube.com

"film" sayılır mı ondan bile emin değilim,

philosophy of a knife
men behind the sun (bu ikisi, birim 731'le ilgili)
begotten

Primer +1

dr.strangelove

Bir film izlemistim, basrolde bir otomobil lastigi vardi. Bildigimiz otomobil lastigi.
Neden yapt bilmiyorum ama oturup bastan sona izledim filmi. Fena degildi aslinda.

(bkz: vinyan)
(bkz: otesanek)
(bkz: fear and loathing in las vegas)

bijita q (visitor q)

human centipede
dogtooth

Srpski Film.

www.imdb.com
www.youtube.com

Srpski film+1

ExistenZ.

Human centipede + 1.

@stavro, film bu muydu? m.imdb.com

dog tooth
www.imdb.com

gummo
daisies

Pink Flamingos - Komple tuhaf
Freaks - Oyuncuları sebebiyle tuhaf
El Topo - Western olmasına rağmen tuhaf
Lost Highway - David Lynch tarzı tuhaf

Blue Velvet (Belirli sahnelerin amacı doğrultusunda rahatsız edici olan tuhaflığından ötürü)

Night on Earth (Koyun seven karakterden ötürü (spoiler vermemeye çalıştım))

After Hours (Filmin tamamı tuhaflık üzerine kurulu zaten ve de çok sevdiğim bir film)

g.i. joe izledim. allah cezami verdi. ne diye izledim diye kendime sorarim. hatirladim arkadas dvd'sini vermisti "al bunu izle, cok guzel" diye. ben onun sinema zevkine sicayyim. izleme

(bkz: der siebente kontinent)

not: canınız sıkkın ise izlemeniz tavsiye edilmez.

little athens diye bi filmdi bi odayı basıp birbirlerini vuruyolar sonra oturup konuşuyolar o kadar durgun saçma anlamsız mantıksız olup bittikten sonra acayip de etkilendiğim başka film olmadı. gençlerin umutsuz geleceklerini hayatlarını falan anlatıyo amerikadaki.

Salò o le 120 giornate di Sodoma
tuhaf olduğu kadar rahatsız edici de. sonuna kadar da izledim lan üstelik.

Existenz, videorome

(bkz: ingilizcenizden ana dilinizi tespit eden test)

www.gameswithwords.org

Bu testi biraz önce denedim. Siteye girmeden önce vpn değiştirdim ki algılayıp söylemesin. Gerçekten de işe yarıyor, ikinci sırada Türk çıktı.

hamam da ölen padişah vardı bitane (: bi bak derim

ertuğrul fırkateyni ile ilgili yazabilirsin. Önem derecesi göreceli biraz.

Lagari hasan çelebi, ilk kademeli fuze ile ucan adamdir. Hezarfen kadar bilinmez.

tr.wikipedia.org

Çok enteresan bir hayatı var. Türk Halk Müziği'nin atalarındandır. Tehcir ile birlikte tutuklanıyor ve bu sırada binlerce eseri yok ediliyor. Halide Edip ve bazı aydınlar araya girince serbest bırakılıyor. Döndüğünde ise hiçbir eserini bulamayınca deliriyor. Ondan sonra da ölene kadar yani 20 yıl boyunca hiç eser vermiyor, hastanede yaşıyor.

yakın tarih (:

(bkz: ali dibo)

bunu reşat ekrem koçu'ya sorsana delikanlı.

resatekremkocu.blogspot.com.tr (linkteki istanbul ansiklopedisi'ne bakın)

1000 yıl öncesi değil ama ailesi nereden gelmiş gitmiş biliyor. tutulan kilise kayıtları baya sağlam.

soyadı olayını pek bilemeyeceğim..

Soyadı olmasa bile ben 1800'lerin başlarına kadar gidebildim. Bu iş için arşivler açtırıldı. Daha öncesi için ise Ankara'ya yazmam gerektiği söylendi. Yazdım ama cevap alamadım, oraya gidip uğraşmak gerekiyor. Ben buradaki memur zihniyetinden ötürü arşivlere bile kendim girmek zorunda kaldım. Ötesi ise tamamen aile büyüklerinin görüşleri ve varsayımlar üzerine oluyor. Bizde birkaç on yıla kadar ne doğum ne ölüm deklare edilirdi. Tamamen kültürel olduğunu düşünüyorum. Tabii kiliseyi de unutmamak gerekiyor. Vaftiz edilen herkes kiliseye kayıtlanıyor. Bu sayede onlarda geçmişe ulaşmak çok daha kolay.

Soyadı o kadar eski değilse de osmanlıda da nüfus kütüğü var. Bizim erişememek sıkıntımız yıllarca bu arşivlere atık kağıt muamelesi yapmamız ve osmanlıca okuyacak araştırmacı yoksunluğundan ileri gelir.osmanlıyı bir dönem yok saymış bir kültürüz. Dolsyısıyla ne arşivlere sahip çıkılmış ne bu arşivler türkçeleştirilmiş ne de bu alanda çalışma yapılmış. Savaşın etkisi de cabası.

soyadlarıyla alakası yok ama dünyada hiç kimse bizim gibi soysuz değil. en azından hristiyanlar kilise kayıtlarıyla geçmişlerine ulaşırken yahudilerde bu kayıt tutma olayı daha psikopatça adam 1000 yıl öncesine gidiyor. ailesini, kökünü tanıyor. araplar da aşiret sistemi olduğu için biliyorlar mesela sülalesi yemen'in kuzeyinden ırak'a göçmüş. biz türklerin çoğu etnik kökeninden emin değil. o biz bla bla türkmenlerinden geliyoruz diyen adamların %90'ı sallamadır emin ol. ben çok palavracı yakalım öyle.

dios +1 10-15 yıl önce gazeteden soyağacı programı çıkmıştı ananı babanı enişteni yaz böyle bişi oluştur diye. Babam oradan heves etti, 5 nesil geriye gidince zevk çığlıklarıyla dolaşmıştı adam evde.

@kalte sterne diyince aklıma geldi benim de. Alamancı halamdan duymuştum, Münih'te 900 senedir aynı evde yaşayan elemanlar varmış. 900 sene ne lan.

ismi alakasız ama şu olabilir mi ? imdb.com/title/tt0085809

the barakaymış şimdi buldum. saol çok.

Bu belgesel üçlemenin 2. filmidir.

Chronos (1985)
Baraka (1992)
Samsara (2011)

www.youtube.com

poulopoulos, poly panou, tzeni vanou, kazantzakis, grigoris bithikotsis,

www.youtube.com

www.youtube.com

en temizi surda radyosu var. simdi müthis sarkilar caliyor misal ben dinliyorum:)

live24.gr

Rembetiko olmasa da; www.youtube.com

moodymann, theo parrish, kerri chandler, chez damier, ron trent, 90'larda strictly rhythm ve nervous records'dan çıkmış çoğu isim, dj sprinkles...vs.

beatport denilen sitenin son 4-5 senedir neredeyse her müziğe deep house etiketi yapıştırmasıyla boku çıkmış apayrı bir müzik türünden ziyade gerçekten deep house yapan isimler olarak aklıma ilk bunlar geliyor.

jaar,solomun,adriatique,kollektiv falan sevmez misin ?

jaar dışındakileri bilmiyordum. şimdi baktım da deep house yapmıyorlar ki zaten.

kygo

Tube & Berger www.youtube.com

@elitist az kişinin bildiği güzel şarkılar olmuş bu.

rezervasyon yapayım ben bu duyuruya :)

bu dediklerin balkanlarda mümkün. karadağ'a gidebilirsin sanırım. vizesiz hem.

bütçe kısıtlı olduğundan ya tek bir şehir seçip (Amsterdam derim şu haliyle) orada takıl ya da Balkanlar'da dolaş. Avrupa içi aşar bütçeyi.

balkanlardan çıkarsan para biter.

bir de konaklama, gıda tercihlerin çok fazla değiştirir maliyeti.

@sen git ben geliyorum tek bir şehre gideceğim zaten. ülke turu tarzında bir şey düşünmüyorum.

budapeste-prag

amsterdam zaten pahalı bir şehir bence düşünmeyin bile. pasaport masrafı olmayacağını varsayarak ben olsam budapeşteye bakardım. ya da oradaki masraflarınızda (yeme içme vs.) aşırı lükse kaçmazsanız 2 gün roma 2 gün floransa yapabilirsiniz. çokta güzel olur. ben olsam bunu tercih ederdim:D eğer italya seçeneğini düşünecek olursanız konaklama vs. konularda tavsiye verebilirim. iyi tatiller şimdiden:)

3-4 gün tek bir şehirde 2000-3000 balkanlar için fazla olur. hem gün açısından hem para açısından. ama o dönemlerde balkanlar da sıcak oluyor. belgrad derdim belki ama işte yine de sıcak ve 3-4 gün fazla gelebilir. daha kuzeye çıksan oralarda neler var uygun bilmiyorum. belki prag ya da varşova da olabilir ama oralarda su durumları nedir bilmem.

edit: evet budapeşte de olabilir gibi.

@köstebek kurabiye

başlamalı yazınca sandım ki tura başlamak gibi. yani gerisi gelecek sandım. valla bu haliyle para İngiltere dışında her yere yeter. Roma ya da Amsterdam iyi seçenekler. Ben her halükarda Amsterdam diyorum. Sakın Kuzey Avrupa'ya gitme ama. Para anında yok olur gider.

Budapeşte çok uygun bir seçim olur gibi duruyor. Bütçe uygun, nehir ve yeşil alanı var, ucuz ve güzel yerler mevcut, mimari ise her telden var. Aklına takılan veya özel olarak sormak istediğin bir şey varsa özelden sorabilirsin.

rotterdam, prag, viyana ve floransa'dan biri.

polonya: krakow+varşova

amsterdam
roma
milano
frankfurt
berlin
krakow
budapeşte
prag
viyana
venedik
paris
kopenhag
oslo

şehirlerine gitmiş biri olarak. budapeşte diyorum.

bütçe yazıldı diye neden ucuz yer önerildi anlamadım.

vize: 300 tl
uçak bileti: 700 tl

olsa 1000-1500 lira kalır. 400 euro ile gittik diyelim. 4 günlük bir tatilde her gün için 100 euro harcayacağız demek. 30-40 euroluk bir hostelde kalsanız (ki daha ucuzunu rahat bulursunuz) günlük elinize 60 euro kalır kahvaltıyı da hostelde yaparsanız (yapmasanız bile) pek çok avrupa şehrinde çok rahat gezersiniz bu parayla.

tüm istediklerinizi kapsayan barselona ve amsterdam var benim bulunduğum.

barcelona bence.

Karadağ: Vizesiz, Aşırı sıcak, deniz, kum, güneş, kalabalık, bol yabancı turist, old town, taştan kale. herceq novi, kotor, budva
Budapeşte: vizeli, Orta derece mimari, çakal halk, kısmen dil sorunu, tuna nehri, fena değil,
İtalya: vizeli, harika mimari, kibar ve şık insanlar, dil sorunu yok, yeşillik bol, dondurma, kahve, sanatsal faaliyetler.
Sonuç: İtalyada 2 şehir.

amsterdamda 3-4 gün için 3000 lira neyinize yetmiyor sevgili ekşiciler, naptınız hepiniz 5 yıldızlı otellerde mi kaldınız?

amsterdam beklentilerini fazlasıyla karşılar.

avrupa'da doruk bence roma'dır. ama ucuzluk da kriterin oldugu için budapeşte+1

balkanlara gidersen o parayla 10 gün bile geçirebilirsin. fakat 3-4 günün varsa mutlaka prag-budapeşte yap. gidişi budapeşte al dönüşü prag al.

Elindeki para luks otelde kalmayacaksan hayli yeterli.

Benim ilk tavsiyem:

Roma venedik floransa roma

Ikinci tavsiyem

Malaga cordoba granada sevilla

Aradiklarinizin hepsi buralarda var.

Ya da nice-monaco-cannes olabilir.

Dort gunluk paris turu olabilir.

Ilk ikisi kadar ruya aleminde dolastirmasa da cok guzeldir.

Hepsine gittim sorunuz olursa da cevaplarim

atina'ya git tabi ki de aradığın her şey var.

www.eksiduyuru.com

@himmet dayı'nın cevabına bir bakın. Bu telefonu tamamen sıfırlamak içindir. Yani tüm verileriniz kaybolur, telefon yeni alınmış gibi olur. Telefonunuz kaçak filansa denemeyin.

support.apple.com
Apple der ki. Bilgisayarınızdaki güvenlik uygulamaları bu duruma engel olabilirmiş. Yukarıda verdiğim linkte 27 numaralı hata kodunu bir de siz okuyun isterseniz.
Virüs programını devre dışı bırakıp dener misiniz?

arkadaşlar ikinizin de cevabına teşekkürler fakat ikisi de değil maalesef. dfu moda alıp da restore edemiyorum - yine hata 27 veriyor. bilgisayarımda virüs programı da yok, başka bilgisayarla bile denedim :/

oluyorum

Olmuyorum ama bu hesabimla fetis meselesi haline getirdim tik verilmeyen cevaplari siliyorum.

beklediği cevaba tik atmayanların allah cezasını versin. gördüğüm yerde gebertebilirim. hiçbirine tik koymamışsa sorun etmiyorum ama.

Can sıkıntılık bir şey yok. Sadece site kuralları vs.
Küçük uyuz olunacak hareketlerden biri gibi geliyor. Apartmanlarda çöpleri zamanında koymayan insanlar, kapıların önünde bulunan ayakkabılar, camdan silkilen halı, garaj önüne bırakılan araç vs.
Emekli oldum da ben, o yüzden bu huysuzluğum. :)

Hayır olmuyorum.

Edit: Tikin ne işe yaradığını ve tiklere bağlı olan yüzdenin ne işe yaradığını biri açıklayabilir mi?

olmuyorum.

valla tikimde değil böyle mevzular :) inceden bi ulen.. diyorum ama.

Ben cevabımı uzun/kısa uğraşıp yazıyorum bir süre sonra tik gelmezse cevap doğru bile olsa işe yaramamış gibi düşünüp siliyorum..

Edit: Bazıları da var hiçbir cevaba tik atmaz onlar da ayrı bir cins..

tik atılması bana bir şey kazandırmadığı gibi atılmamasıda hiçbir şey kaybettirmediği için umrumda olmuyor. umursayanıda anlamıyorum.

tik kullanma olayına hiç hakim değilim. 'gördüm' anlamına geliyor sanıyordum. tik konulmayınca uyuz olmuyordum; ama olmalıymışım gibi hissettim. :)

hemde nasıl.. yüzdemi düşürüyorlar arkadaş!

bir şey diyeyim mi; ben hiç tik koymadığımı fark ettim. bir anlamı olduğunu bilmiyordum bu kadar.

ben bazen siliyorum bile cevabımı. beğenmediyse kalmasın orada.

Daha önceki mesajlarına bakıp cevap vermemek gerekli belki de. Bir de bunların cevap istediği gibi olmayınca tik atmayanı var, daha fena.

olmuyorum. boşver sen de olma. sen cevabını yazmışsın, o kutuda tik olmuş olmamış çok önemli değil.

www.reactiongifs.us

Pek umrumda olmuyo açıkçası.

inciswf.com

Bilmiyorlar ki. Ben ilk duyuruya üye oldugumda bilmiyordum. Daha sonra tesadüfen fark ettim. Boş kutucuğa imleç gelince şekli değişiyordu tikladim öyle öğrendim. Bildiği halde yapmayanlara kafam girsin

Hos bir sey degil, cevap hosuna gitmedigi ya da duymak istedigi cevap olmadigi icin tik atmayanlar oluyor. Oldurecek degiliz ama iyi degil tabi.

sanırım duyurunun ısıtılıp ısıtılıp önümüze getirilen sorularından biridir bu. hiçbir cevapta tik yoksa sıkıntı yok. tik olayından haberi yoktur diyip geçiyorum. kimisi vardır -bende zaman zaman bu gruba dahilim- yalnızca doğru cevaba tik atar. uyuzluk olduğundan değildir bu. mesela "şöyle bi film vardı neydi ismi" diye sorarsın. a, b ve c cevapları gelir. doğru cevap b ise yalnızca b'ye tik atarsın. bu normal. ama sorduğu sorunun içinden cevap seçip istediğine tik atıp istediğine atmayan kişi evlat olsa sevilmez. bunları benim de boğasım geliyor.

edit: tik koyma da göreyim :) www.youtube.com

Uyuz olmuyorum, boğasım da gelmiyor ama rahatsız oluyorum emeğe saygı gösterilmediği için. Tartışılacak ya da cevaplanacak bir sorun olabilir verilen cevapta, o durumda ben tiki veriyorum ve de ya ben açıklık getiriyorum/ya da cevaplayandan açıklık getirmesini istiyorum.

Bunu yapmak varken tik vermeyerek pasif agresif tepki gösterenler aslında oldukça komikler.

uyuz oluyorum

ben cevabımı siliyorum.

hayatta karşılıksız birşey yoktur derler tamam ama ben bu platforumda insanların ne kadar birbirlerini tanımadan yardımcı olduklarını gördüm derdi tik olanlar tik almak için yardımcı olanlar zaten verdikleri cevaplar sadece yanıt olsun diye yazdıklarından alamıyorlar dır yada çoğu bu olayın farkında değil ondan hem ne gerek var bunlara kaldırsınlar bu tiki miki

tt-history.appspot.com

www.whatthetrend.com

Şehir?

İstanbul ama orada olmaz su sehirde bulursunuz derseniz ona da raziyim.

Coşkun çok iyidir. Fakat marketlerde satılanlardan değil, onlar gerçekten çok kötü oluyor. Kendi yerlerinden alman gerekiyor. Ben Fatih'teki Malta Çarşısı'ndan alıyorum.

Coskun iyi. Marketten aliyoruz. Ama senin istedigin sucuk mu bilemem.

kayseri'den şahin sucuğu, ama kayseri'den olacak. bi de beğendik'in kendi yapımı parmak sucuğu.

Ben her sene afyonda hayvan kestirip kendi akrabama yaptırıyorum sucuk, bu sene geçti seneye yaptırırken haber vereyim size. katkı maddesi falan yok, eski usul sucuk. Satıcı değilim :)

ege turk vardi alamancilarin getirdigi.hala var mi tr.ye nasil getirtilir bilmiyorum ama cok iydi.

kadıköy'de ecevitler'den yanturalı alıyorum bi süredir
www.eksiduyuru.com

(bkz: beğendik sucuğu)

bulursanız almanyadan getirilen egetürk. alman normlarına göre yapılıyor ve çok sıkı denetleniyor.

kasap sucuk al, beklet biraz güzel oluyor kasap sucuğu.

www.pastirmacihayrullah.com

dene.

www.cumhuriyetsucuklari.com.tr

Bizim kasaba yaptırdığımız tabii ki. Satayım sana.

Kasap sucuk yenilirmi yahu? İçinde meme kıkırdak kulak sakatat herşey var olm onun! Hele çift çekilmiş diyosa hiç alınmaz kemik bile atmıştır.

burgazada'nın sakinliğine hasta bir insan olarak burgazada diyorum

Büyükada'da atların bok kokusuna nasıl dayanıyorsunuz. Diğer adalarda da koku durumu aynı mı bilen var mı?

Burgazada'da hiç apaçiye rastlamadım. Ama Büyükada gibi büyük değil. Yani eğer sınırlı mekanla tatmin olacaksanız kesinlikle Burgazada derim. Bütün adaları da gezdim daha iyisini görmedim :)

buyuada cok kalabalik sakinlik ariyorsan burgazada hatta kalpazankaya restaurantta yemek de yersiniz. Heybeliadayi da severim alternatif olabilir. Kavurmali tostu icin gidilir:)

Bol bol gezmek istiyoruz, büyük ada diyorlar gezmek için ama baya bir olumsuz yorum var :/

Söylenenlere aldanmayın, evet Büyükada çok çirkinleşti, at boku kokusu çok fena, merkezi çok kalabalık bunlar doğru ama daha önce gitmediyseniz memnun kalacağınızı düşünüyorum, aynı İstanbul gibi Büyükada da, ne kadar çirkinleştirilirse çirkinleştirilsin hala güzel yerleri kalabiliyor. Eğer bisiklet kiralama imkanınız varsa, Nakibey Plajı'na doğru gidin, Fayton Parkı'na kadar biraz koku çekersiniz ama sonrası yol ve manzara çok güzel, Eskibağ, Viran Bağı buralar çok güzel, sağa sola dönmeden devam ederseniz o yol sizi Aya Yorgi yokuşunun başladığı meydana çıkaracak, buradan sonrası Dilburnu ve yakınları ve dönüş yolu biraz kalabalık olabilir gideceğiniz güne göre.

Heybeliada ve Burgazada da çok güzel, Heybeliada'nın iyi tarafı ormanın meydana yakın olması, vaktiniz az olduğunda kısa sürede Değirmenburnu'na ulaşabilirsiniz iskeleden. Burgazada gerçekten çok sakin ve güzel, Kalpazankaya'yı ben de tavsiye ederim. Kınalıada'yı pek bilmiyorum.

Özetle en fazla apaçi Büyükada'da olur, sonra Heybeliada ve tatil günüyse ve hava güzelse Burgazada da kalabalıktan nasibini alır ama hangi adaya giderseniz gidin mutlu olursunuz tabi kalabalıktan kaçabildiğiniz sürece.

Herkese teşekkürler :)

Kınalıada falan da var ora gezilecek gibi degil mi?

Bisiklet sürmek ve gezmek için Büyükada güzel fakat, kalabalığı, insan profili ve at arabaları pek çekilecek gibi değil. Sakinlik arıyorsanız en iyisi Kınalı.

sorun sen de değil, çok komik bir tarafı yok bence de. ortalama altı.

ben de kaç kere yarıda bıraktım beğenmedim.en son 4.sezonda kaldım ama sırf ha gülerim diye bekliyordum.

o kadar abartı komik değil zaten.

Genellikle ilişkiler üzerine yaptıkları gözlemler, ordan değindiği noktalar çok hoşuma gidiyor o sebeble keyif alarak izliyorum. Kahkaharla bende gülmüyorum kahkalarla güldüğünü söyleyenlerin de ortamlarda abarttığını düşünüyorum. Gülümsetmesi beni tatmin ediyor. Sempatik dizi velhasıl.

Senin bünyen Friends'i izlemiş ama sen farkında değilsin o yüzden gülmüyorsun. Friends'i dene bir de.

Marshallın aptal mimiklerine gülüyodum ben biraz, onun dışında aşırı komik değil ama keyifli. Moral bozukken iyi gidiyodu

Friends'de HIMY'da katıla katıla gülünecek diziler değil ki zaten. Romantik komedi olduğundan sıcak diziler. Yani tebessüm ettiriyor, bazen güldürüyor, bazen mutluluk veriyor.

popüler kültür olayı işte, üniversite hazırlıktan itibaren milletin giriyor.

ben de gülmüyorum buna, ama scrubs vardı, o komikti bak

Espriler Friends'den arak ve genel olarak da sıkıcıydı bence.

Scrubs güzel + 1

sende sorun yok.

gülmek istiyorsan black books'u izle.

son sezonları izlerken ben de senin gibiydim, yarıda bırakmamak adına bir şekilde bitirdim.
ben de modern family diyeyim o zaman, sesli güldüren nadir dizilerden

bence de komik değil himym. Friends komikti bence.

güzel dizi himym. komedi dizisi değil. keyifle izlersini şte. her sezon 5-6 6-7 bölüm baya komik olur gülersin, diğer bölümler sadece keyif alırsın. ben memnunum.

bitti ama internetten izlersen,
sultan makamı
kayıp şehir
çemberimde gül oya

ezel'den başka adam gibi türk dizisi çekilmedi bence (senaryo anlamında). iki sezon zaten öneririm.

leyla ile mecnun
behzat ç
kayıp şehir
kayıp
işler güçler

şu sıralar da poyraz karayel

çemberimde gül oya +1

100'ün üzerinde yabancı dizi izlemiş biri olarak Karadayı diyorum. Önceki bölümler vs pek bilmiyorum. Tipik bir türlü gerçeğin ortaya çıkamadığı ayarda gidiyordu bıraktım. Tekrar izlemeye başladım son 5 bölümdür şu an bayılıyorum. Keşke tr dizileri 40 dk olsa serzenişin geçersiz olduğu dizidir kendisi :) izle izlet

kesinlikle çemberimde gül oya + 1

ayrıca,
yedi numara
yeditepe istanbul
kanıt

çemberimde gül oya +1111111111

cemberimde gul oya +1000


hatirla sevgili de vardi ama ahmet'le yasemin'in miy miy sahnelerini atlayarak izlemen gerekebilir, bir sure sonra 'ehhh yeter be!' tepkisi verdiriyor zira.

Şaşıfelek çıkmazı

Karanlıkta Koşanlar. eksisozluk.com

şaşıfelek çıkmazı +1

çemberimde gül oya. bence çağan ırmak'ın en iyi işiydi bu dizi.

ezel. özellikle birinci sezonu bu ülkede yazılmış en iyi senaryo olabilir. bizde diziler 45-50 dakika olsa çok büyük efsane olurdu.

ikinci bahar. dizinin çömezleri ozan güven ile nurgül yeşilçay ; başrolde şener şen ile türkan şoray.

behzat ç de +1

behzat ç. tabii ki.

Şehnaz Tango
Şubat
Süper Baba

şu anda yayınlananlardan aşk yeniden.

Acayip Hikayeler

ezel ve behzat ç.

Behzat Ç +99999999

Alacakaranlık

Karanlıkta Koşanlar

Acayip Hikayeler

Leyla ile Mecnun

ezel + behzat ç
ezel kadar şiirsel behzat ç kadar da hepimizin hayatının içinden geçen bir dizi çekilmedi şimdiye kadar

fare çıkar, kesin bilgi

Yaşadım.

Yaşıyorum.

yaşayacağım.
bir gün mutlaka.

Arada yaşıyorum.

10 sene yaşadım, tek başıma, 20-30 yıllık eski tek katlı bir evdi, bahçesi vardı, domates biber filan ekerdim.
iki önemli zorluğu ısınma ve güvenlikti.
gençtim o zamanlar, soğuğa dayanabiliyordum. sobam vardı ve kışın çok keyifliydi.
kışın çok soğuk olduğunda musluklarım donardı. önce mutfağı kaybederdim, sonra banyoyu, ve eğer gerçekten çok soğuksa en sonunda da tuvalet giderdi.

şehrin biraz dışındaydı, çok gürültü olmazdı, iş yerime çok yakındı, kirası çok uzuzdu. şans eseri güvenlik ile ilgili bir problem yaşamadım.

bahçede daima kediler olduğundan fare problemi de yaşamadım hiç.

yaşadım. soruları alalım.

Arada yaşıyorum.Faresiz ama kedili köpekli egede oldugundan sert kış geçmiyor yani ısınma da pek bir problem değil.

harikaydı. ama şehirde değildi evimiz.

çocukluğum geçti böyle müstakil iki ev arasında (aynı bahçedeydi ikisi de araları da 50 metre falandı sanırım) çok güzeldir müstakil ev, istediğin kadar gürültü yap gitar çal kimse karışmaz bişi demez. meyve ağaçlarından taze meyve yersin, tavukların olur, ufak bi kaç meyve/sebze ekersin yazın yersin domatesini biberini salatalığını falan. canım çekti..

sorularını buraya sorsan da herkes faydalansa daha bir güzel olur.

tâkip

çok yer kaplar gibi geliyor. bende elektronik olanlardan var, daha az yer kaplıyor, hem de dara ayarını yapmak daha kolay.

gereksiz
mutfak tartısı gerekli, ama bu gereksiz. tchibo'dan hem tartılı hem hacim ölçerli bi tartı almıştım zamanında. baya sık kullanıyorum onu

Dijital tartılar her zaman daha iyidir, hassas ölçümlerde bu tartılar işe yaramıyor.

çok retro bir ürün görüntüsü vs çok hoş ama kesinlikle güvenilir değil bu yaylı sistemler. hava sıcaklığından, nemden vs etkilenip yanlış ölçmene sebep oluyorlar. yani %10 %20 arası bir +- payı olması mümkün bana kalırsa. ben geçen tchibo denilen kahve dükkanından aldım 50 liraya dijital bir tartı, gayet işimi görüyor, piano black renkli bir ürün.

bence de çok kaba. bakkal tartısı gibi.

şöyle birşey işini görür www.hepsiburada.com

bi de şunlar var :) www.topragizbiz.com

tartıyı (hem de hassas) napıyosunuz arkadaşlar gerçekten çok merak ediyorum.. bardak, kaşık ya da göz kararıyla ölçüm yapamıyo musunuz?

gereksiz

Bence hiç pratik değil. Ticari işletmen varsa alınır. Ama ev için gereksiz.

reso aga, anlayamazsınız.

Gelen yorumlardan sonra almaktan vazgeçtim, çok teşekkürler <3

belki anlayamadım ama seni ikna edebildim? alsdkfs

ayrıca mutfakta eline ...öhm su dökerim *_*

@reso

kahve yapıyorum, ml ve gr ölçülerinin çok net olması lazım.

afiyet olsun o zaman, ne diyim :)

şundan var bende www.kliksa.com
memnunum. ne işe yarıyor diyenler için likör yaparken kullanıyorum ben,bardakla kaşıkla olmuyor.

ben yıllar önce çizdirmiştim, yanında çalıştığım bir ressam vardı bir gün oturttu beni sandalye, dur bakalım bir şey denicem diyip 10 dakikada resmimi çizip arkasından yarım saat falan üzerinde oynamalar yaptı. sonuç olarak güzel bir şey çıktı ortaya, resme bakıp bakıp düşüncelere dalıyordum öyle, çocukluk işte. sonra resmimi atölyenin camına yapıştırıp "canlı portre çizilir 15 tl" yazmıştı.

çizim yapacak kişi gerçek sanatçıysa, stilize edecektir görünümünüzü biraz. doğrudan birebir çizen kişiler fotorealistik çalışanlardır. o yüzden tarza, stile, kişiye göre değişebilir görünümünüz.

Ben yaptırdım. Fakat şunu söyleyebilirim ki tahmin ettiğimle aynı gözüküyorum. Yani fotoğraflarda gördüğüm, aynada gördüğümle aynı :)

Tavsiyede bulunamam çünkü bir arkadaşım çizmişti ve şu an burada yaşamıyor.

aynadan farklı görünürsünüz zaten, görüntü ters yansıdığı için. ben çizdirmedim de, çizmişliğim var eheh

bi gün bi araya gelirsek sizle de deneriz öyle bişey.

"henüz" çizdirmedim.

annesinin ilk soyadını almıştır sonra da babasının soyadını yanına.Var öyle tanıdıklarım

Örneğin Batuhan Piatti Zeynioğlu. www.google.com.tr

Hem annesinin hem babasının soyadını kullanıyor. Tercih meselesidir :)

ailesi boşanmıştır. sadece babasının değil annesinin de soyadını eklemek istemiştir.

Ispanyol olabilir. Onlar hem annesini hem babasinin soyadini aliyorlar.

Yarın bi ara yenersin, kasma bu kadar.

Bu sefer ama sanki cok isim varmis gibi hissediyorum. Kafam zaten dolu bi de erteledigimden dolayi iyice doluyor.

Sigmiyor ki her sey. Bazen hesapliyorum, yapmak istediklerime omur yetecek gibi degil, ogrenmek istediklerim %10'unu ogrenebilirsem ne ala. Gun 30 saat olsa yetecek gibi. Hepsinden biraz yapiyorum ben de. Acil gunlerde ise daha fazla verip, diger gunlerde de kendimle ilgileniyorum kendimle.

@kullaniciadi Evet ya işte istediğim aciklamalar bu tarzda. Yol-yontem

O tarz aciklamaya geldim ben de o halde. Pazar aksamlari 3-4 cesit yemek yapiyorum. Hepsini bir iki saatte yapiyorum, paralel paralel. Haftaici gelir gelmez onlari isitiyoruz ve yiyoruz. Bazen Persembe gunu bitiyor, Cuma gunleri disariya gidiyoruz veya evde kahvalti yapiyoruz.

Camasir ve utuyu haftasonu tikip yapiyoruz, haftaici aksamlari birkac parca utu derken bitiveriyor. Ayda bir gundelikci geliyor. Kalan temizligi kahvaltilardan biraz sonra biz yapiyoruz.

Yolda kitap dinlemek de evde kitap okuma suremi cok kisaltti. Evde hemen hemen hicbir sey okumuyorum.

Agdayi agdaciya taseron verdim, iki haftada bir yarim saat suruyor.

ev temizliğini kardesimle bölüsüyoruz.
aksamları meyve yıyoruz yemek yapmıyoruz hafta ici.
hafta sonu kek ve fırında yemek yapıyoruz + kahvaltı.
bulasıgı yemegı yapmayan yıkıyor.
bunun dısında bazı spesıfık durumlar var. mesela faturaları hep ben yatırıyorum her ay maası alınca dırekt oglen arası fatura merkezınden.
coplerı kardesım atıyor.
kedılere mama ben verıyorum. ben yoksa kardesım verıyor.
her sey duzenlı yanı. her seyın bır zamanı var.
kendıme zaman da haftada ıkı aksam tv ızlıyoruz en fazla, o da yarısma falan.
her aksam yatarken kıtap okuyoruz.
haftada bıkac kez arkadaslarla bulusuyorum.
başka ne yapmak lazım ki? her sey tamam ıste. bır ıkı ayda bır de aılemı gormeye gıtsem kı cok gayet yakındalar..
alısverısı v yolundakı ucuz market ve manavdan yapıyoruz.
tek derdım yıkanan camasırlarımın katlanıp yerıne konması, ona cok usenıyorum :)

yanı cozumu: program, her seyın zamanında yapılması, ertelenmemesı vs. zaten bır sure sonra alıskanlık oluyor.

Şunu yapmakta da sıkıntı yasiyorum. İşte hani hep yapılması gerekenler vardır, keyfiyet yok. O yuzden eve gelince "yapmıyorum len" diyip yapmıyorum. Koyduğum sey yerinde kaliyor, bulasik mulasik bazen olsa bile yikamiyorum. Cunku oturmak istiyorum, erkenden uykum geliyor. Oglan cocugu gibiyim ya:)

demir eksıklıgı olabılır :P
arada olur yle ama hep olmasın.
bulasık yıkamaya baslayana kadar zordur.

Ayıramıyorum.

24 saat kesinlikle yetmiyor. Zaman az yapacak şey çok.

bana da olmuştu. aynı bu şekilde. tüm yazılımı siktiğimi söyledi telefoncu ve bir günde anca toparladı. yeni yazılım mı ne yüklemiş.

edit: Hayır kendi kendine düzelmedi. O yüzden telefoncuya gittim zaten.

Yaklaşık bir gece açık kaldı ve bir şey değişmedi.

Peki kendi kendine düzeldi mi?

Dfu mode'a aldınız mı?

Dfu moda almadım. Olur umuduyla şu an bekliyorum. Ekranda elma var ama telefon ara ara açılıp kapanıyor. Heralde yazılım yükleyip güncelliyor ve reset atıyor diyerek kendimi avutuyorum.

Dfu'ya aldıktan sonra sanırım pc üzerinden itunes'dan yapmam gerekiyor değil mi? Sistem geri yükelem gibi bir şey?

edit: DFU modu biliyorsanız direk alın. Sıfırlanacak cihaz için niye DFU modu kullanmaktan çekiniyorsunuz?

Telefonu sıfırladığına göre içindekilerin tamamının silinmesi bir problem yaratmaz diye düşünüyorum. JailBreak nedir? diye sorduğun için cihazın JB'li olmadığını da anlayabiliyoruz. Aşağıdaki yöntemi takip edersen problem çözülecektir büyük ihtimalle.

1) Önce iTunes'u güncel değil ise güncelleyin.
2) Telefon ve iTunes kapalı iken telefonu kablo ile bilgisayara bağlayın. iTunes'u açmayın. Telefonu bilgisayara bağladığınızda elma logosu geliyorsa tleefonu tekrar kapatın. Ekran tamamen siyah olduğunda 3. adıma devam edin.
3) Telefon kablo ile bağlıyken önce açma/kapama tuşuna basın ve basılı tutarken Home tuşuna basın ve her ikisini de 12 saniye basılı tutun. Daha sonra Home tuşunu bırakmadan sadece açma kapama tuşunu bırakın ve home tuşunu yaklaşık 6 saniye kadar daha basılı tutun. Buradaki 6 saniye aslında telefonun Recovery Mode'da (kurtarma modu) bilgisayara bağlanana kadar geçen süre olacak. Yani home tuşuna basılı tutarken bilgisayardan tekrar bir aygıt bağlandı sesi gelecek ve sağ altta baloncuk içinde yeni bir aygıt yüklemesi yaptığını yazacak. Bu ses gelince home tuşunu da bırakın.
4) Eğer iTunes otomatik açılmaz ise iTunes'u başlatın. iTunes açıldığında 'iTunes kurtarma modunda bir iPhone buldu' diye uyarı verecek. Oradan Recover (Geri Yükle) işlemini yapın. Telefon açılana kadar bekleyin.

Müzik + kitap

kindle var. kindle'dan kitap okuyorum. sevdiğim sitelerdeki yazıları cihaza mail atıyorum. toplu taşımada o 3 4 dakikalık yazıları okuyorum.

kindle mindle alamam dersen telefonuna da kitap okuyucu yükleyebilirsin.

oyun oynayacaksan yok candy crush mış, yok top yollamacaymış falan gibi şeylere meyletme. satranç, sudoku ya da cognifit'teki oyunlarda oyna (brain training games diye geçiyor)

telefona e kitap yükle, onu oku.

e-kitap. istediğin bi kitabın pdf versiyonunu yükle telefonuna. + müzik.

İş saatleri olduğundan telefon elinde oyun oynamak bile imkansız. Bu nedenle sadece müzik malesef.

Ayakta o sıkışıklık arasında kitap okumayı tavsiye eden arkadaşlar iş giriş-çıkış saatlerinde metro/metrobüs yoğunluğunda bunu nasıl başardıklarını anlatırsa, ben de aydınlanacağım.

istanbul trafiği için 20 dk'ya da "az değil yani" diyen bi insan da gördüm ya, ölsem de gam yemem artık?!

ben zincirlikuyu-osmanbey hattında, yani 2 durak gidiyorum ve cuma günleri hariç (çünkü çok kalabalık oluyor ve ayakta oluyorum) oturuyor ve 3-4 sayfa da olsa kitap okuyorum.

kindle ulaan

ya bu duyurucular ne düzgün insanlar. kinaye değil harbiden.

10 dk. napıcağını bilmeyen adama bile güzel güzel cevap yazmışlar.

2048 ve 1010 oynayacaksın tabii ki.

Her gün 10 dk. az değil diyorsunuz ama 10dk' da kitap okumak veya müzik dinlemekten başka nasıl bir fayda sağlayabilirsiniz ki? Oyun oynamak zamanı verimli kullanmak mıdır? :)

Oynayacaksanız da satranç, kelime oyunu filan oynayın.

Ben düşünüyorum.

10 dk az oncelikle.

Potacast k kural, o colakoglu dinliyorum.

Kitaboku.
Ben kitabokuyorum.

Oturuyorsan sağa baksan yüz, sola baksan yüz. KArşıya baksan yüz. Metro çok tuhaf. Öylece duran insanlar, suratlarında bezmişlik filan. Sırf o suratları görmemek için bile yapılır. Bulmaca da olabilir, sudokuyla ben uğraşıyorum. Ya da kitap.

ben o yüzleri inceliyorum,
hikayelerini merak ediyorum,
tabi fon'um da her zaman bir entsrümantal çalmak zorunda.
güzel oluyor
hikaye yazıyorsun bazen

-çok sıkıcıymışım yazınca fark ettim-

chrome ve diğer tarayıcılarda, tüm akıllı telefonlarda çalışan pocket adından bir uygulama var, bilgisayar başındayken bu araç vasıtası ile web sitesini kaydediyorsun sonra telefondan okuyorsun.

getpocket.com

müzik ve kitap. kindle ile çok rahat okursun. cep telefonundan e-kitap okumaya kalkma, gözlerini yorar.

Makale indir her gün 2-3 tane, onları oku.

Ben öyle yapıyorum genelde.

Gelmiyor zira her okulun her bolumu ingilizce degil ya da adam meslek hayati boyunca ingilizce gereksinim duymayacagini dusunuyor ve kendini ilerletmiyor.

Evet, en basiti genel kultur icin belirli seviyede ingilizce öğrenmek gerek belki ama cok gereksinim duymuyorsa neden ogrenmedin demem acikcasi.kendi tercihi.

ingilizce hazırlık ne demek, öğretmenler bile bilmiyor ki ingilizce bir de öğreticekler ? ama şunu farkettim akdeniz ülkelerinin gevşek insanları yabancı dil konusunda kötü. italyanlar, ispanyollar, türkler ... türkiye'de kaç kişi yurt dışına çıkıyor ya da ingilizcenin eksikliğini hissediyor?

ingilizce ilk okul, orta okul ve lise hayatım boyunca doğru düzgün ingilizce bilmeyen ama harike bildiğini iddia eden ve harike öğrettiğini savunan insalarla geçti.
bir ne zaman bu öğretmeler konuşsa çabalamıuorsunuz, isteğiniz yok, yeteneğiniz yok diye diye hevesim kırıldı.
üniversite de hazırlık okumak zorunda kaldım ve şu an b1 belki zorlarsak b2 seviyesinde ingilizcem var diyebilirim. (derslerime genelde native hocalar girdi bunun çok büyük katkısı var, hatta tek etmen diyebilirim)
türk hocalarla öğrenilmiyor dil. açıkçası bana hiç garip gelmiyor, ingilizce bilmeyen ingilizce öğretmeni gördü bu gözler, öğrencisi bilmemiş çok mu?

ben bilmiyorum ve 4.sınıftan lise sona kadar tahtaya hep aynı şeyler yazıldı.S+V+O vb.Ben nasıl öğreneyim abi şimdi ingilizceyi?:D

Türk hocalarla öğrenilemeyen ingilizceden mi bahsediyoruz?
İlk orta ve lise de gördüğün tense lerden ve if clause type 0 ve belki zorlarsak type 1 den ileri gitmeyen her sınıfta aynı şeyleri tekrarlayan ingilizce öğretmenleri ile öğrenilmeyen dimi bahsedilen ingilizce?

İngilizce öğretmenlerimiz başlı başına yeteri kadar iyi ve donanımlı değil iken daha bacak kadar boy ile ingilizceye hakim olmamızı beklerken " yeteri kadar istemiyorsunuz çalışmıyorsunuz " diyen bi öğretim sistemine sahipler.

Üniversiteler (!) Vasat kere vasat! En azindan kendi okulum için diyorum. Muafiyet sınavına girmedim diye seviye belirleme sınavımı iptal ettiler halbuki sınav parasini da yatırmıştım ve ben zorla bildiğin abc den başlayan seviyenin rastgele bi şubesine atıldım. Bildiğin lise 1 tekrarı oldu!!!

Bu gibi sebepler başta insanı herhangi bir dilden soğutur.

Onun haricinde pratik yapacak herhangi bi insanı bulmak daha zor. Kafadan aksan yok bilgi zaten yok kime gitsen diziden üç beş replik ve aksan kapmış gelmiş konuşuyorum ayağı.


Her neyse çok uzattım okuldaki eğitimle öğrenilmemesinin sebebi yabancı dil öğretmenleri ve onlara dayatılan sistemdir. Bu sistem bildiğin boşluk doldurma soruları gibi sıfır pratik içeren saçma sapan bi eğitim paketi.!



Ha yetenek vardır bunlara rağmen Advanced konuşur tebrik ederim ama bi arkadaşım var 7 8 yıl da anca Advanced seviyeye geldi bi de beni ezmeye çalışıyor. Komedi gibi. Sadece diziler ve şarkılarla yapmıştı aman ufak detay.

8 sene ingilizce dersi görüp, yine de gram bilmemek. Eğer hevesin yoksa öğrenmen imkansıza yakın.

Eğer, belirli bir liseye/üniversiteye başlarken İngilizce bilgisi seviyesi aynı olan (başlangıç seviyesi diyelim) öğrencilerden çoğunun İngilizce bilgisi seviyesi o lisede/üniversitede aldığı İngilizce eğitim sayesinde acayip iyileşirken bazılarınınki aynı seviyede (başlangıç seviyesinde) kalıyorsa o zaman garip geliyor bana da.

Böyle bir durum söz konusu değilse o zaman kişiyi garipsemiyorum. O zaman okulu garipsiyorum doğru düzgün dil öğretmediği için.

Ha ama İngilizce'yi değil de başka bir dili sular seller gibi konuşuyordur belki de İngilizce'yi iyi bilmiyor diye garipsediğimiz kişiler.

ulkemiz ogrencilerinin %99'unun muzdarip oldugu durum. 98 yazmistim, dusuk olduguna karar verip degistirdim.

ozel bi anadolu lisesinde okudum, lisede ingilizce hocamdan daha iyi ingilizce biliyodum, sınav kağıdıma düşük not vermişti. kağıdıma baktım, neresi yanlış göster amk dedim. "bu benim senden istedigim cevap degil cnm" dedi. lan at kafasi, matematik problemi mi cozuyoruz ki her seyin bi cevabı olsun? dil bu dil. neyse "he tamam" deyip gectim. bu adamlardan ne ogrenicen ki?

Dostum üniversite okuyup Türkçe bilmeyenlerimiz varken bence çok da garipsenmemeli bu konu :)

evet garip geliyor. burada da yine öğretmenlere bok atılmış. eğitim sistemimizin genel olarak çok kötü olduğunun farkındayım, bu düşünceye katılıyorum. genel olarak öğretmenlerimiz kalitesiz, ona da eyvallah.

ben tekirdağ'ın bir ilçesinde, anadolu lisesinde okudum. normal bir lise yani işte ilçenin anadolu liseleri olur ya onlardan. sanırım okuldaki tüm ingilizce öğretmenleri dersimize girdi çünkü yabancı dil bölümündeydim. haftada toplam nerdeyse 30 saat geçiriyorduk. diğer bölümlerdeki arkadaşlar ödev mödev olunca bize soruyordu, hangi konular işlenmiş hoca ne anlatmış ne yapılmış vs. görüyorduk yani. hem öğretmenlerle, hem diğer bölümlerdeki kişilerle yakın ilişki halindeydik.

ve rahatlıkla söyleyebilirim ki anadolu lisesinde sayısal öğrencileri bile "ingilizce biliyorum" demeye yetecek kadar ingilizce öğreniyor. ama ilgilenmiyorlar. istemiyorlar. külfet olarak görüyorlar. onlara da kızamazsın gerçi, adamlara sabahtan akşama kadar fizik-matematik çözün diyorlar, sınavda ondan sorumlu çünkü. oturup ingilizce dersini dinlemiyor ya da ingilizce cümle kurmak için uğraşmıyor. önceliği o değil. ingilizcenin ona bir şey kazandıracağını düşünmüyor.

o açıdan yani kimse "öğrenilmiyor pfff çok kötü" demesin. öğrenen öğreniyor. dediğim gibi eğitim sisteminin saçmalığı dolayısıyla fizik çözmeniz daha faydalı olabiliyor, ingilizce öğrenmek için ekstra çaba sarf etmeniz gerekebiliyor ama öğretmenler size yetecek ingilizceyi öğretiyor abi lisede. kimse şaapmasın.

ben hayatımda ne yurtdışına çıktım ne de kursa gittim. filmin, dizinin, şarkının %80-90'ını anlarım, çok akıcı olmasa da her istediğimi söyleyebilecek kadar konuşabiliyorum. sayısal öğrencisinden bunu beklemem çünkü ben 35 saat görüyorum adam 5 saat görüyor. ama o 5 saatte anlatılan konuları biliyorum. onları dinlesen, çalışsan ingilizce bilirsin. advanced olmaz belki ama ingilizce bilirsin yani.

o yüzden geçiniz bu öğretmenler çok rererö muhabbetini. ha kişisel bir sorununuz olmuştur hocayla, gerçekten çok kötüdür ya da ruh hastasıdır sizi soğutmuştur öğrenememişsinizdir eyvallah. ama genellemeyin.

Net Limit'i de unutmamak gerekir.

Bir öğrenci doktora tezine başlık olarak "Net Limit" yazmıştır. Kurul öğrenciyi başlığı Türkçe yazmakla suçlamıştır. Böyle garip bir ülkede yaşıyoruz :)

çok güzel dekor yapılır uğraşırsanız.

maalesef ki ansiklopedi devri bundan bir beş sene önce kapandı, okullar dahi istemiyor dediğin gibi. kağıt toplayıcısı tek çözüm.

yok abi evdeki fazlalıkları boşaltmaya çalışıyoruz. bi de dekor yapıp iyice kalabalık edemem. birilerinin hala işine yararsa diye bir umudum var ama yaramazsa mecburen geri dönüşüme gidip tuvalet kağıdı falan olacak.

Halk kütüphanelerine veya üniversite kütüphanelerine bağışlayabilirsiniz. Onlar kabul eder herhalde.

geri dönüşüm kutularına atın, başka işe yaramıyor maalesef.

kütüphaneler bile almıyor artık.

doğudaki öğretmenler belki çocuklara verir

köy okulları

ne olursa olsun internetteki o tanınmış siteler ,google aradığınız her şeyi göstermiyor. bunların da kıymetini bilmek lazım. bence atmayın.kaldıki netteki bilgiler her an ulaşılamaz yada değişikliğe uğrayabiliyor.geçen yaşanan elektrik kesintisinin bir kaç gün yada hafta sürdüğünü düşünün...
zamanında istanbul'dayken geri dönüşüme bırakılan bazı ciltleri noksan ana britannicayı hatay 'a getirdim.bilgi edinmenin yanı sıra büyük larousse ile uslüp farkı dikkatimi çekti.sanki sizle konuşuyor ,yorum yapıyor kavram tanımlarında.sadece bu sebepten hala bulundururum .

ulan aynı durumdayım ben de. kaç defa evdekilerin elinden kurtardım çöpe atarlarken. çocukluğumuz var o ansiklopedilerde. hayatta attırmam. hem yarın ne olacağı da belli olmaz. dursun yerinde. bakarsın nükleer savaş olur, buz devri olur, ölümcül virüs yayılır falan. o zaman altın gibi değerli olur o ansiklopediler:D

Verilir mi ansiklopedi, o kadar bilgi internette yok. Ben verdim pişman oldum. Açsan bi sayfasını okusan bile kardır. Hem de tarafsız bilgiyi internette bulmak çok zor. Kağıttan okumak ayrı bi keyif zaten. Yerin varsa dursun. Evet ansiklopedi okumayı seviyorum.

Ansiklopediler maalesef güncel bilgiler içermiyor artık. İyilik yapayım derken başkalarının yanlış öğrenmesine de vesile olabilirsiniz. Zaten hiçbir okul kabul etmiyor. En iyi kullanılabilirlik, geri dönüşüm.

benim de çok fazla ansiklopedim var, biz de biraz ev rahatlasın istiyoruz. bir yerlere gönderelim diyor evdekiler bu ansiklopedileri. ama verdirmiyorum kimseye. kitaplarımı ansiklopedilerimi vermek istemiyorum. hatta bazılarından 2 tane var, onları ayırdım semt kütüphanemize soracağım kabul edilirse oraya vereceğim olmazsa duracak. ben kitap ansiklopedi gibi şeylere kıyamıyorum.

Geçen gün duyuruda bir okul için kitap istiyorlardı. Gönen miydi neydi hatırlayamadım. Ona bir bakabilirsiniz.

Ya da duyuru açın ve modlardan sabitlemesini isteyin. Bir ihtiyacı olan çıkabilir.

@elitist

yalnız soran adamın kendisi mod ahahaha.

Isimleri neler? Benim hala isime yarayanlar var. gelip alabilirim.

@devilred O zaman işi çok daha kolay :)

Bu arada Gönen'e kitap yardımı istenen duyuru; www.eksiduyuru.com

reserved (2 gün sonra oradayım.)

Ben pazara kadar buradayim:))

hamam

St. Istvan Katedrali'ni, Balıkçı Tabyası'nı, Büyük Sinagog'u, Parlamento Binası'nı görmeden dönme!

Langosh, Palascinta, Kurtoskalacs(Sokakta satılır) yemeden, Palinka içmeden dönme!

Morrison's 2, Instant, Szimpla(cafe,bar) turlamadan dönme!

Kalabalıksanız Hamama girmeden, Beer Bike'a binmeden dönme! www.partybikebudapest.hu

nedense aklıma lacrimosa ile sarabande geliyor

Pink Floyd - Set the Controls for the Heart of the Sun

desem?

www.youtube.com

:))

app - mammagamma

x files theme
robot song filan
evet yüzeyselim.

o işlerde para olmadıgına inanıyorlar. haksız da sayılmazlar.

garanticiler.

çünkü girişimci değil, rantçılar. dolayısıyla ar-ge'ye para yatırmadıkları için güzel bir çalışma ortamı yok; ortam olmadığı için de yetişecek girişimci yok. yani burada yok, çünkü hepsi amerikaya gidiyor.

bir türk görmüştüm internette. adam girişimci bir eleman. ota boka yatırım yapıyor; bitcoin işine giriyor, yıldız falan satın alıyor. düşünsene, adam hayatında milyon kilometre yakınından geçemeyeceği ve her gün gökyüzüne baktığında gördüğün 10-15 tane yıldızı satın almış. ha çok da sağlam bir örnek değil ama adam o kadar ileriye dönük düşünüp yatırım yapıyor. ama tabi amerika'da yaşıyor. gibi gibi.


edit:


adamın biri de yıldız satma işine girmiş :D
al sana girişimcilik örneği:

www.yildizal.com (yıldızlar indirimdeymiş. paketi 170 tl. kaçırmayın)

yildiz mi satin aliyor? kim satiyor o yildizlari :D marstan arsa alalim bari biz de ilerde degerlenir.

teşvik eden de yok ki. cumhuriyet döneminde kaldı o yerli sanayi için teşvikler falam.

aslında inşaatta olmamız iyi bişey de onu da bence beceremiyoruz. öyle büyük çapta projelerin müteahitliğini daha yeni yeni yapmaya başladık. şuan dünyayı biz inşaa ediyoruz. bu da ekonomik açıdan iyi bişey olması gerekir heralde.

icat denilen şeyin ortaya çıkması en az 3 yıl..pazara alışması falan 4 yıl..tutacağı tutmayacağı garanti değil.. tutsa bile ne kadar getireceği muallak.. çok getirse bile bir başkasının (çin) onu kopyalaması %85 ihtimal..onu koruyacağım vs derken harcayacağın para ve elde edeceğin başarı muallak.

bu türklerde cidden felsefe, düşünme mantığı diye bir şey yok..sokağa çıksan herkes aynı soruyu sorar niye çıkmıyor falan diye..aynı soruyu avrupalıya sor derki lan ar-ge senin neyine? senin ülkene giren para ne? gsmh ne kadar?

şu listeye bir bakın arkadaşlar..
tr.wikipedia.org

türkiye'den sonraki devletlere bir bakın..
Estonya, Slovakya, Hırvatistan, Polonya, Letonya, Litvanya, Seyşel Adaları'dan biri gelse dese ki 'hacı bizden neden bi musk çıkmıyor' dese dersin sen kimsin amk..
ama biz kendimizi devler aynasında görüyoruz..japonya,ingiltere,amerika ile aynı paraları kazanıyoruz ya bizden niye çıkmıyor diye hayıflanıyoruz..

20-30 yaş arası neslin 'çok paraya rahat iş' aradığı iki konuşmasından birinde 'çekip gideceksin aslında bu ülkeden' dediği bir dönemdeyiz arkadaşlar.. başka ülkeye gitse zaten ne arge yapacak ne bir düşünce geliştirecek ne de başka bir şey yapacak..ingiltere'de asgari ücret 1.244 euro lan yaşarım ben onla diyecek..

Ülkemizdeki zengin adamlar neden üretmiyor diyecek yerine 'ben neden üretmiyorum amk' dediğimiz an değişir bu gidişat..ki tüm dünya dursa 300 yıl sadece türkiye ilerlese anca yakalarız o çizgiyi..

imza
ar-ge firması olan bir yazar..

Inovasyon yapan adam parasızlıktan ölür

çünkü eğitimde, bilim ve teknikte geriyiz. akılcı bir toplum da değiliz. tembeliz.

ek olarak gsmh'den ar ge'ye ayrılan yüzde olarak da batılı devletlerin gerisindeyiz. "zengin değiliz, para yok."u geçerli bir bahane olarak kabul etsek bile buna göre olmamız gereken noktanın da gerisindeyiz.

beyin yok.

Bunu sözlükte de yazmıştım. Çılgın projelerin büyük çoğunluğu bize ait değil. Yüksek hızlı tren, Marmaray vb. sadece parasını veriyoruz ve adamlar(yabancılar) gelip yapıyor. Parasını verdikten sonra bir uzay istasyonu da kurarsın, uzaya da çıkarsın.

innovasyon için akıl, zeka, bilgi birikimi, organizasyon gerekir.

neden 3 tane inşaat yapıp hiç risk almadan milyon dolarları götürmek varken. teknolojiyle bilimle uğraşsın adamlar.

çünkü bilim, teknik, eğitimde gerideyiz (-1) (eksi bir)

öyle bir dünya yok..bilim, teknik, eğitimde geride falan değiliz..bugün türkiye'nin herhangi bir bölümünde top 5 üniversitesinde oku..dünyanın her yerinde yapılan icatı, makaleyi, bilimsel çalışmayı anlarsın..amerika'da ki japonya'daki ingiltere'deki adam sana daha dün çıkan teknolojiyi anlatsa hemen kavrarsın..cern'de nasa'da çalışan türk bilim adamlarına bakın yurtdışına giden türk öğrenci sayısına bakın..

olay tamamiyle maddi..parasal..senin yeni şeyler yapabilecek, fabrikalarını kurabilecek paran yok..bu kadar basit..

şuradan nasa'nın bütçe rakamlarını türkiye'de herhangi bir kurumla karşılaştırın..
www.nasa.gov(1).pdf
www.hurriyet.com.tr

yani senin icat vs yapabilmen için yeterli paraya, belirli koşullarda yaşama standardına ihtiyacın var..arada bir şansa bala bir iki tane adam çıkar elbet ama süreklilik ekonomik istikrar ile olur..

birden zengin olan adam hükümetlerin desteği ile olur. (bkz acun ılıcalı, ali ağaoğlu, vs) hükümet desteği ile her türlü pis işe yolsuzluğa bulaşırlar.

bu hükümet gidince veya ..ktiri çekince ne yapacak bu adamlar? yatırım yapsa parasını ülkeden kaçıramayacak. onun yerine kısa vadeli girişimler yapıyor ki en fazla 3-5 bina maliyeti olsun. bak uzan'lara hükümetle ters düştü mallarının %80'i belki de tmsf'ye devroldu.

bu konuda devlet desteği sıfır. desteği geçtim devlet yerli markaları bile bir şekilde reklamlarla popüler hala getirip yerli ürünlere özendireceğine dış pazar mallarının borazanlığını yapıyor. yerli ürün olsa kimse kullanmaz bizde.

abi gözünüzü seveyim nasıl devlet desteği falan sıfır diyebiliyorsunuz ya?

türkiye'de kaç tane kalkınma ajansı var?
kaç tane ilde kosgeb destek veriyor?
tübitak kaç tane destek yayınlıyor yılda?
kaç tane avrupa birliği projesi çıkıyor yılda?
sanayi bakanlığının kaç tane destek projesini biliyorsunuz?

ya araştırmadan etmeden hemen herşeyi nasıl böyle yazıp çiziyorsunuz?

sanayi bakanlığının yayınladığı teknogirişim sermaye desteğine 1000 başvuru oldu bu yıl 300 tanesi onay alıcak..100.000tl %100 destek var..üniversite bitirme şartı bile istemiyor adamlar.. adamlar bile diyor ki ulan neden bu kadar az başvuru oldu..300.000 başvuru ve üstü olması gerekirken sayı 1000..

biraz da kendinizi suçlayın babuşlar..biraz kendinizi..

Destek, zeka vs. sebepler bunlar degil. Hatta o kadar ki destek verilmesin, yeter ki kostek olunmasin cok super girisimciler cikar. Ancak ozel bir teknoloji girisimcisinin hic sansi yok, cunku devletin tepesi bulut bilisim kafayi yedirir diyor, ben kitap okumadim kitap okuyanlar sefil oldu diyor. Teknoloji nosyonu yok tepedeki adamlarda, sen nereye uzaya cikiyorsun?

Umarim ulkedeki teknoloji kulturunun, is ahlakinin, siyasi yoneticilerin bu kafasi nedeniyle nasil bicildigini anliyorsunuzdur. Teknoloji isi, kultur isidir, tartisma isidir, ifade ozgurlugu isidir.

Ha uretime gelirsek orasi da cok fena. Teknoloji uretimine gelmeden sanayici ve tarim ureticisi de bicilmis durumda. Bu da plansizliktan, rantciliktan ve yine uretime deger vermeyen o yonetim kafasindan kaynaklaniyor.

ek: Devletin destek konusunda iyi oldugunu, sucu girisimcide aramak lazim geldigini iddia edenler olmus. Son zamanlarda ar-ge desteklerinde rakamsal artis var, ancak ne bu destekler gitmesi gereken kurumlara gider, ne miktar diger ulkelere gore yeterlidir, ne de bu is sadece parayi acarak olur. Once yolu acacaksin, para daha sonra bulunur.

Cunku bizdeki zenginlerin cogu egitimli degil, bu konuda belli bir vizyonlari yok, ne yazik ki bir cogunda da kiroyum ama para bende gibi bir yaklasim var, hele ki ben bunu antepte fazlasiyla goruyorum, bu zihniyetteki bir adamin boyle bir bilince sahip olmasini tabi ki bekleyemezsiniz

bilim, teknik, eğitimde gerideyiz demek ayrı bir şey..
üretimde gerideyiz demek ayrı bir şey..

ben onu zaten yazdım.. üretimde elbette gerideyiz.. çünkü çok basit para yok..

ama bilim, teknik, eğitimde gerideyiz demek çok çok yanlış olur..bugün sen herhangi bir dal da mezun olan öğrencilerin yeni çıkan bir makaleyi okuduklarında yorum getirebiliyorlar mı? anlayabiliyorlar mı? yurtdışında y.lisans yaparken biz bunları hiç görmedik gibi sorunlarla karşılaşıyorlar mı? karşılaşmıyorlar ise okudukları makale, çalışmları vs anlayabiliyorlar devamını getiremiyorlar ise bu %60'da öğrencilerin ayıbıdır..

konu başka bir yere gidiyor ama cevap vereyim..

Celâl Şengör hocanın öz geçmişine bakalım..
Robert Koleji yıl
State University of New York at Albany'den jeolog
State University of New York at Albany'den y.l.
State University of New York at Albany'den doktora

şimdi bu adamın zaten nereden baksan 12 yılı NY'da geçmiş..adam elbette türkiye'de üni yok diyecek..adamın standartları yüksek..bugün gidin istediğiniz üniversite kütüphanesine çok değil 2013 yılında çıkmış teknik kitapları sorun.. diyin ki araştırma yapacağım.. kaçında vardır sizce ? sonuç çok acı işte.. o yüzden adam üniversite yok diyor.. kitapsız üniversite mi olur?

ama bunların hiç biri mazeret değil..yani bu tür konuşmaların insanları gaza getirmesi gerekirken millet iyice salıyor kendini..sanki amerika'ya japonya'ya kore'ye o kitaplar gökten indi..

çalıştığım bir şirket ayda 1.5 milyon $ ciro yapıyordu, bi gün patronla (sahibi ile) konuşuyoruz dedim ki ya bişi yapalım büyük bişi yapalım vs. dedi ki sen teknik adamsın youtube yapmak istersin ama ben youtube'dan para kazanmak istiyorum. (yani hazır yapılmış bişiyden) mantıkları böyle yani.

"üretim az çünkü para yok" cümlesi niye "para yok çünkü üretmiyoruz"un yerine kuruluyor onu anlamıyorum.

bak ne diyorum..

''üretimde elbette gerideyiz.. çünkü çok basit para yok..''

örnekleyeyim.. bilgisayar işlemcileri mesela? 2 tane büyük firma var benim bildiğim intel ve amd..

biz türkiye'de işlemci üreteceğiz..inanılmaz bir nanoteknoloji bilgisi gerekiyor.. teker teker türkiye'de ki hocaları, mühendisleri dolaştık olumlu cevap alır mıyız? bence alırız.. ama o tesisi kurup en az 15 yıl yürütecek para var mı hem devlette hem özel sektörde? yada bu risk alınır mı? yok..

Gencler burasi somurge bir ulke lan?

Abd de iki uc donemdir demokratlar iktidarda diye emperyalizmin cilginligini unuttunuz sanirim?

Uretim ekonomisine gectiginde ithalata dayali ekonomiyi sonlandirmis olursun. Dolayisiyla emperyalistlerin acik pazari olmaktan cikarsin. Bu durum sana savas, isgal veya iyi ihtimalle ambargo olarak geri doner.

1950 lerden bu yana agir sanayi ve turevleri bu topraklarda yasaklanmistir.

En fazla disardan hammadde getirip burda montajlarsin ve buna uretim dersin. Ornegin otomobil sanayi gibi veya birtakim beyaz esya ve sonadan akilli telefon urettigini iddia eden sirketler falan gibi.

Bu kadar yani.

sanırım olay eninde sonunda gelip kalitesizliğe bağlanıyor. yöneticilerdeki ve akademisyenlerdeki kalitesizlikten dolayı doğru kanallara harcama yapılamıyor. onca kosgeb, tübitak, zırtpırt hibesi heba oluyor. gerçekten güzel ve nitelikli bir projesi olan kişi bunu uygulayacak maddi kaynak bulamıyor, bulmak isterse de maddi kaynak sağlayacak paravan bir proje daha üretmek zorunda kalıyor.

5 üniversiteyi bir kenara koyarsak tr. ortalamasını incelediğimiz zaman ortalık okuduğunu anlamaktan aciz, mühendis olacağım diyerek hesap makinesi bile kullanamayan, basit bir dilekçeyi yazarak kendi işini bile göremeyen bir yığın insan yetişiyor. akademisyenler de zaten intihallerle yalan dolan makalelerle bir yerlere gelebiliyor.

olayın sanayi boyutunda üretim var fakat katma değer yok. vestel bile, yeni ve başarılı bir teknoloji ortaya çıkarmak bir yana, türkiye genelinde ürünlerinin kalitesizliğiyle konuşuluyor.

dedim dedim kime dedim

cok basit para yok diyorsun da uretmeden para nasil gelecek acaba gokten mi?

para nasıl gelicek?

işte başımızda adam akıllı insanlar olsaydı bu çoğrafyada bu soruyu sormazdık..

şimdi genel bir politika izleniyor..türkiye üretim yeri..asgari ücret 420 euro civarı avrupa'dan ucuz..yer ucuz..yabancıya teşvik var..döviz değerli..(ingiltere 1200 euro asgari ücret) türkiye işçi olsun..türkiye işçi olur.. harıl harıl çalışır.. titizdir işini yapar.. buradan zaten faydalanıyoruz..

şimdi yeni bir akım ar-ge yapalım diyorlar..aslında bu mantıklı.türk kafası sonuç odaklıdır..direk sonuca gider..yani türkler ar-ge yapsa kralını yapar..ama düşünce sistemimiz çok yanlış bizim..bir şeyi düşünürken bütün önemli ayrıntıları atlıyoruz.. sistematik bir düşünce biçimimiz yok..bu avrupalılarda çok sağlam işte..bize çok sağlam 5-6 felsefeci lazım aslında ülke olarak..onun dışında birde çok ar-ge yapmak için para yok..

şimdi yine mesela yazılım furyası çıktı..türkiye yazılım ülkesi olur mu? olum nasıl olsun? gezmeyi tozmayı pikniği cartı curtu bu kadar seven bir toplum nasıl günde 16 saat bilgisayar başında kodlama yapsın? yılın genelde 9 ayı güneşli ılıman geçen bir iklimdeyiz.. kuzey avrupa yapar bunu.. mantıklı.. hindistan yapar.. ama biz? yani elbette yapılacak ama bunda üst seviyelere çıkılabilinir mi? bence zor.. amerika vs yıllarca hindistan'a kodlama yaptırtmadı mı zaten?

bana kalırsa bu çoğrafyanın türkün yapısına en uygun şey..satış ve pazarlamadır..bir çok kez aksini görsekte aslında türk firmaları çoğu yurt dışı firmalara göre çok daha güvenilirdir.. açılan iş davaları türkiye'de avrupa ülkelerine göre oldukça azdır..biz sıcakkanlıyız hemen samimi oluruz kolay kolayda hemen ayrılmayız.. türkiye'deki insanları eğit, ver ücretsiz dil eğitimlerini, ver ithalat ihracat bilgilerini destekle biraz insanları ülke dışına çıkarmayı.. millet depolasın burada ister avrupaya satsın ister asyaya ister rusyaya göndersin ister kuzey avrupaya yada göndersin afrikaya..

bana kalırsa türkiye kendini satış ve pazarlamaya kaydırmalıdır..bir mühendis olarak bunu söylemem garip ama..bence türkiye'nin kazanacağı para böyle bir model oluşturulur ise logaritmik artar..aynı zamanda yürüt yazılım, ar-ge, üretim-imalat çalışmalarını bak o zaman ne oluyor..

(biraz hastayım kafa dumanlı fazla çoşmuş olabilirim kusura bakmayın..)

mühendisler ekonomi hakkında konuşunca böyle oluyor demek ki...

arkadaşlar diyoruz ki; burada KRALI gelse üretim yapamaz.

çünkü YASSAH.

arabların analayacağı şekilde yazılmış işte. vicdan azabı yaşayacaksın deselerdi sallamazlardı ama yanacan orada deyince tırstılar.

tasavvufi bir ortamda şunlar anlatılmıştı. bal börek huri değil en güzel şey allahın suretine bakacak olmamızmış. yani aklımıza yemek içmek dahi gelmeyecekmiş. hurilerin farkında bile olmadan saatler değil seneler yüzyıllar boyunca sadece allahın cemaline bakarak mest olacakmışız. o günden sonra dinle falan ilgim alakam bitmişti gerçekten.

@ground
işte ben de orada takılıyorum.. tamam güzel, allahın suretine bakacak olmak muazzam bir şey olabilir, belki gerçekten kelimelerle de ifade edilecek bir şey olmayabilir; fakat kişi-ruh vs. onun üzerindeki yansımasını dile getirebilmesi gerekmez mi mevcut kitabın? yani sen maddi şeyleri ballandıra ballandıra anlat ama iş allaha gelince bunların hepsinden üstün de ve kes at orada (eğer bildiğim kadarıyla ise).. iyi de bal akan ırmaklar benim umrumda değil ki, sevmem zaten ben bal.. ee noldu, o zaman allahın kıymeti azaldı mı?

anlayamıyorum..

Bence dini kitaplar son derece somut yazılmış. Bu yüzden düşünceyi de fazla basite indirgiyor. Yoksa kim, nasıl anlayacak orada yazanları? Yaratan ile ilgili şeyleri anlamlandırabilmek için Kabala'yı tavsiye ederim.

kutsal kitaplarda freud psikanalizi ya da sartre varolusculugu mu ariyorsun :)
yeme icme ve seks odulu vaad ediliyor iste. biraz daha temel ustu insanlar icin de hic cailsmama, iyi insanlarla komsu olma, surekli keyif yapma filan var.

@cigerdelen

bence kendisi çok iyi biri olabilir ya da gerçekten çok ayarsız bir sistem kuran sakar biri de olabilir ama herhangi bir dine kısıtlamıyorum da kendisini.. yani onun varlığını illa bir din temeline oturtmak bana mantıklı gelmiyor ve dediğim gibi kendisinin de nasıl bir mantıka sahip yaratıcı olduğuna da emin değilim.. bu durumda benim zannım tederrüt barındırıyorken kendisini nasıl tahayyül edebilirim ki?

her yerde bir çelişki mi olmak zorunda ya da görmek zorundayım?

"Andolsun ki sen bundan gaflet içindeydin. İşte senin üzerindeki (gaflet) perdeni kaldırdık. Artık bugün görüş-gücün keskindir." kaf 22.

yani dünyadaki gibi bir göz ve görmeye sahip olmayacağından bahsediyor.

@hzben

o zaman neden maddi tasvirler yapılmaya çalışılıyor, neden ballar, ırmaklar anlatılıyor da manevi boyut hiç paylaşılmıyor.. veya maneviyat bu kadar önemliyse niçin maddi tasvirler yapılıyor..

tamam şunu kabul ediyorum, sevdiğin bir insanın sana hissettirdiklerini anlat desen birine, ne anlatırsa anlatsın o kafaya erişemezsin, kabul.. fakat onu anlatma gayesi içinde olan insan da araya "bu arada havuzlu evi falan var, şaraplar gırla zaten, altta mahzeni var.. adeta küçük bir saray yavrusu" falan da demez, diyorsa da sevgisinin samimiyetinden ben şüphe ederim şahsen..

bilmiyorum ama her ne kadar tarafsız bir gözle bakayım da desem biraz eşeledikçe bir öğretinin, bir dinin samimiyetine inanamıyorum.. muhtemelen kendi inançsızlığımdandır, kimsenin düşüncesine bir şey dediğim yok tabii.. neyse..

bak şimdi kuran gönderildiği dönemin en seviyen yaşam şekillerine göre tasvir yapmış. yüksek döşeklerde oturmaktan bahsediyor mesela, sen şu an yüksek döşekte oturmak ister misin? burada yaratıcı insanların dünyada peşinde koştukları şeylerin ancak kendisi tarafından verilebileceğini vurgulamış. yani eğer iman ediyorsan senin dünya hayatında görebileceğin, ya da hayal edebileceğin her şeyi yapabilecek bir yaratıcı olduğuna inanmanı istiyor.

bugün sütten akan ırmak sana nasıl saçma geliyorsa o gün o insana ferrari ile gezeceksiniz demek te o kadar saçma olurdu.

hep genç kalmak, istediğin her şeyi elde edebilmek, bunun için çaba sarf etmemek, en güzel eşlere sahip olmak, gibi temel insan dürtülerine hitap etmiş. yani imanın asıl amacı 1400 yıl önce sana en iyi atı vereceğim diyen yaratıcının 2000 yılında ferrari verebileceğine inanmaktan geçiyor.

Jigsaw

bana göre the tourist.

öyle bişey yok ama sanki knives out'u başka seviyorum gibi ben.

Creep tabiki buda soru mu :)

anket var dediler geldik.
paranoid android, no surprises, creep falan daha efsaneyken bana göre "lurgee" hepsini döver.

Let Down bana göre en efsane ve underrated parçasıdır.

Lucky

www.youtube.com

Idioteque

All i need...
Ama nude'un bende bi versiyonu var(başkasında olmadığına eminim zamanında beemp3'ten indirmiştim sonra yok oldu) konser kaydı, o çalınca içim daha çok parçalanıyor

lucky ve touriste +1'imi veriyor, anketi genişletmek adına subterranean homesick alien, fade out(street spirit) (eheh ters yazdım) ve exit music diyorum.

street spirit ve paranoid android başı çeker bana kalırsa, hadi creep'le 3 olsun.

ben uc tane underratedlardan soyleyip kacayim.

polyethylene (ozellikle part 1)
sail to the moon
banana co.

talk show host

street spirit! istisnasız her dinlediğimde süper depresyona girerim :(

fake plastic trees
plase: no surprises

Packt like sardines in a crushd tin box

no surprises,

One ''Where I end you begin'' to rule them all.

Nicki kest.

hiç düşünmeden talk show host.

ikincisi tabii ki lucky.

how to disappear completely

all i need ,karma police, fade out, creep, there there. ayiramam.

Ben de lucky diyorum.

translate.google.com.tr

Cumle içinde kelimeye takıldı isem zarGan

google + babylon

Erkek arkadasinla erasmus yapmak icin secilebilecek en kotu yeri secmissin. Adami cennete goturuyorsun. Temkini elden birakma sakin. Maksimum 3 aya terk edilirsin yoksa.

günlerdir erasmus'la ilgili sorular soruyorsun, kaunas ve vilnius'un iki farklı şehir olduğunu yeni mi fark ettin? ayrıca sorularının neredeyse tamamı erkek arkadaşınla ilgili. askerliğe gitmiyorsunuz oraya, biraz rahat bırakın birbirinizi. hafta sonları görüşürsünüz. bir o gelir, bir sen gidersin halledersiniz. bilet 4-6€'ysa çok sorun olmaz. gidince daha ucuz yollar da bulabilirsiniz. ne bileyim giden biri bırakır falan.

ama aynı yerde kalma olayı daha önce de söylendiği gibi zor. litvanya zaten küçücük ülke, kaunas'la vilnius'un ortasında ikinize de yakın mesafede hostel falan bulabileceğini zannetmiyorum. ayrıca aylık gelirimiz 500€ diyorsun, sonra hostelde birlikte kalacağız diyorsun. nasıl para yetiştireceksiniz ona?

ikiniz de kendi şehrinizde ayrı olarak yaşamınıza bakın. imkanınız oldukça birbirinizi görürsünüz. kasmayın bu kadar. yetişkin insansınız. yok biz her gün görüşmek zorundayız diyorsanız ayrılın zaten çekilecek çile mi bu yav ömür böyle geçmez ki, askere maskere gitmeyecek mi o çocuk, sen de mi onunla gideceksin o zaman?

ara ara görüşmekte bir sakınca yok. ilk mesajı da görmezden gel kızlar sevgilini acmıs beklemiyor.

@der meister hayir yeni farketmedim iki kampusu varmis okulunun birisi vilniustayken otekisi kaunustaymis ve kaunusta oldugunu gev farkettik. en azindan 5ay birlikte yasamak istiyoruz. Askerlik vs karistirman o kadar manasiz ki... oyrolon o zomon

@fransizkalanadam farkindayim zaten cok gereksiz boyle soylenmesi -_-

askerlik karıştırmam çok mantıksız değil. ben oyrolon o zomon demedim ayrıca. 5 ay ayrı kalamayacaksanız ayrılın dedim. olgunluktan bu kadar uzaksanız allah kolaylık versin ne diyeyim. sana ne diyorum, haftada bir sen gelsen sonra o gelse yol masrafınız adam başı ayda 10 euro olacak nerdeyse. ve her hafta sonu görüşebilecekseniz. hepsini birlikte geçirseniz ayda 8 gün eder.

bu kadar seviyorsanız birbirinizi gitmeyin kızım erasmus'a alla alla. öneri getiriyoruz onu da beğenmiyosunuz.

ayrıca dikkatli ol, sevgilini baskılama çok sıkma ama gözün de açık olsun. litvanya'da değil türkiye'de de kaptırabilirsin. ama litvanya'da kaptırman daha kolay. fransız'a bakma asıl. joy luck club doğru söylüyor.

Yahu mevzu 5ay ayri kalamamak degil. Burda yasayamiyoruz birlikte ama orda hibemiz olursa bu mümkün.

Ayrica yaptigin hesaba göre kisi basi 20€a geliyo sanırım. Evet normal insanlar icin cok olmayabilir de durum ortada

Hicbi seyine de karismam be sevgilimin kimseyi kaptiracagim yok cidden son dusundugum sey bu

@kuyu suyu Litvanya Euro Zone'a girdi. Artık Litas'a veda ettiler.

@kuyu suyu hem duyuru açtım hem forumlara baktım euro kullanıyorlar artık. 'o'lu şeyapmamın sebebi bana yaramayacak bir 'ayrılın o zaman' önerisiydi -_-

sevgilin bana zalgiris kaunas forması getirmez mi

@der meister gidersek getirir -_- olmayacak ama ;_;

Bence gidin. Gelecek senelerde o sevdiğiniz derslere almasanız da katılırsınız.

Sizin yerinizde olsaydım giderdim. Erasmus kaçırılmayacak bir fırsat. Gerekirse bir yıl uzatın yine de gidin. Size katacağı şeylere daha makro bir çerçeveden bakarsanız anlarsınız.

Ya git aq git. GİT. Allaaam bi de düşünüyorsunuz ya. Yap bir dönem yap. Sorun değil. Git.

okumaya üşendim, ama erasmus görünce cevap vermek istedim. Kesinlikle gitmelisin.

fırsat varsa gidin. küçük şehir/ülke olursa olsun kaçırmayın.

kavırlar asıllarını yaşatır.

dinledim ve kültürlendim kardiş. tşk

birde ne diyo bunlaa, cvp vermeni salık veriyorum

Hoş olmamış. Belki de asıllarına alışık olduğum içindir.
Beğenmeyenler buradan devam edebilir;

www.youtube.com
www.youtube.com

eğer sorun eklediğin foto için geçerliyse en arka 24F.
online seçilmiyor evet.

24 A - 24 F
25 A - 25 F

Arka kapı açılırsa, oradan da iniverirsin.

duyurucular bilir ki ucaktaki en iyi koltuk 10F'dir ama o da kapilmis :/

(git: 715074)

Online seciliyor bazen. Mesela yazin cesmeden donerken sisman bi abi almis online cekinle gorduk aaa dedik ama neyse ki biz de karsisindaki exitte oturuyorduk am sagolsun thyde ilk defa normal boyutlardan farki olmayan bir exit tecrubesi yasamistik. Bu da boyle bir animdir

uçan koltuk seçimi diye okuyup bir heyecanlandım :/

olmuyor malesef.

acil çıkış yeri candır. biraz daha geniş hem :)

Acil çıkış her zaman tercihimdir. Önünde koltuk olmadığı için çok rahat ediyorum. İkincisi bir şey olursa ilk ben çıkarım, çıktıktan sonra da kapıyı kaparım :P

10F efsandir :)

senin gibi düşünen var elbette, ama onlardan biri değilim.

Özenti ve kimliğin yavaş yavaş kaybolması... Her ne kadar bunlar "modern" ve "globalleşen" dünyanın getirileri de olsa, ben de doğru bulmuyorum

size hitap eden mekanlara gideceksiniz o zaman işte , shake shacker da var bu ülkede kardeşler kebap salonu da .
Berlinde çok lüks alman restorantları olduğu gibi kreuzberg iskenderciside var, her yerde olan durumlar bunlar bence şikayetiniz çok anlamsız.

Senin gibi düşünüyorum ve bunları çok saçma buluyorum. İngilizce bilip bilmemekle alakası da yok. İngilizcem gayet iyidir fakat bu tarz şeyler insanları yozlaştırıyor gibime geliyor. Fakat Starbucks'daki çoğu şeyi çeviremezsin onları ayrı tutuyorum.

hiç kafama takmadım bu durumu hatta sen yazana kadar düşünmemiştim bile. eğer gerçek adını yazıyorlarsa sıkıntı yok ama lahmacunu "türkiş pizza" diye yazıyorlarsa gülerim.

ayrıca neden starbucks'da stres oluyorsun. ben hiç tall olsun, venti olsun demedim bardak için adamlar orta, küçük, büyük dediğinde de anlıyor. vayt çaklıt moka demek beyaz çilokatalı moka demekten daha samimi geliyor en azından yarısa başka diğer yarısı başka yarabet bir konuşma olmuyor.

animal kardeş, onion'a falan ne diycen hani adamlar soğanın da patentini almamıştır ki. patentli ürünleri için eyvallah da kırk yıllık suvana bile onion dedirtmesinler müşterilerine bi zahmet. bunun sebebi burasının türkiye olması değil müşteri memnuniyeti olmalı bence.

edit: hah ya da advo'nun dediği daha mantıklı türkçe açıklama da olsun?

shake skack de hem türkçe hem ingilizce menü var. konu bu değil evet menülerin yeterince açıklayıcı olmaması bence daha kötü türkçe menü ama bi bok anlamıyorsun. adam şinitzel demiş geçmiş. yemek bir geliyor şinitzeli doritosa bulamış felan sikko sikko işler.

aslında bu işi çözecek şey dışarıda yemek yememek yoksa bir çözümü yok.

shake shack, starbucks uluslararası firmalar. bütün dünyada standardı olan firmalar. Yani sen venezuela'da starbucks'a gittiğinde ispanyolca sipariş vermek zorunda değilsin. Kahvenin adını söylüyorsun, boyunu söylüyorsun alıyorsun. Bir çinli de türkiye'ye geldiğinde starbucks'ta sipariş verebilmek için türkçe kursuna gitmek zorunda kalmıyor. Bu firmaların böyle yapmasının sebeplerinden biri bu.

Ha küresel olmayan bir türk firmasının menülerini ısrarla ingilizce yapması elbette saçma olurdu. Fakat tabii gözlemeyi falan ingilizce yazıyorsa saçma olurdu. Yoksa kahvenin adını moccha değil de türkçe yazacak hali yok. Moccha'yı sen başka yerde moccha diye görüp beğendiysen menüye baktığında sipariş verebilmen için yine moccha görmen lazım. Oraya moccha yerine abuzer yazarsa abuzer ne lan moccha bile yok dersin.

özel isim olmadığı sürece ben de çok aptalca olduğunu düşünüyorum. ingilizcem de gayet iyidir şükür. ama dili korumamız lazım. ingilizceyi de, türkçeyi de, almancayı da. ben bir dil öğrencisi olarak böyle düşünüyorum. türkiye'de, %90'ı türk müşterilere servis yapan bir işletmenin özel isim olmayan şeyleri ingilizce yazması bence özentilikten, mallıktan başka bir şey değil.

özel isim olsa neyse de roasted, creamed with gibi ifadelerin türkçede gayet sık kullanılan ve kimsenin yadırgamayacağı, rahatlıkla anlayacağı karşılıkları var. şekliniz, artistiğiniz kime yani. mal mal işler. ağzını yayarak creamed with diyen sikiklerin çoğu iki kelime ingilizce konuşmaktan acizdir eminim.

(bu tarz mekanlara gidenlere demiyorum sikik diye, bunu "cool" olduğunu düşünerek yapan tiplere diyorum. yoksa biz de börgır king'e gidip vupır yiyen adamız sonuçta)

senin gibi düşünen var elbette, ama onlardan biri değilim.

@ucan spagetticanavari
bu nasıl cevaptır yaw :D

latte, cappuccino, moccha daha sürer gider hepsi sütlü. ve hepsinin tadı farklı. alt tarafı sütlü kahve olmuyor o yüzden.

Senin gibi düşünüyorum.

Ben oturmuyorum, oturduysam da kalkıyorum. Ne satarsa satsın isterse dünyanın bir numarası olsun hiiç umurumda değil. Bana saygısı olmayana benim de saygım olmaz.

Bazı ürünler var ki bizim dilimizde söylense bir anlamı olmayacak, marka olmuş. O hoş görülebilir. Tüm menü benim bilmek zorunda olmadığım bir dilde olmamalı. Biliyorum, bilmiyorum ayrı konu.

Yahu bir de bu kadar okumuş etmiş adam neden bu saçmalığa prim veriyor anlamıyorum. Şu yabancı hayranlığını bi kıramadık yahu şu topraklarda. Yabancı deyince dibimiz düşüyor, ağzımızın suyu akıyor hala. Yetmedi mi, hala mı?

"Globalleşme gereğii" diyenler az kenara çekilsin, sakin bir yerde küreselleşme nedir ne değildir inceleyiversinler bi zahmet.

Ekleme: Saygı demişken menülerine görme ve işitme engelliler için de ek bölüm koyan firmalar varsa ayakta alkışlarım, sıkı müşterileri olurum, bedava reklamlarını bile yaparım.

Ahahah çok eğlenceli bir hal aldı tartışma.

Şöyle düşün. Mumbai'de türk tatlıcısı açıyorsun. Baklava, laz böreği, bülbül yuvası, vezir parmağı satacaksın. Adam menüyü eline bir alıyor bir sürü tatlı var. Bu nasıl iş lan diyor hepsi şerbetli tatlı bunların ben hepsini bilmek zorunda mıyım?Nasıl sipariş vereyim ben bunları?

Aynı bunun gibi. Adam capuccino yerine ne yazsın arkadaş? Moccha yerine ne yazsın? Kahve kelimesi bile başlı başına yabancı kelimenin yamultulmuşu. Biz daha içeceğin türüne bir isim uyduramamışız.

kürselleşme gereği değil ama starbucks'ın kürsel bir firma olmasının gereğidir türkçe isim koymaması. Dediğim gibi sen çin'de gidip sırf çince menüsü olan bir yerde ıkınır ıkınır sipariş veremezsin ama starbucks'a gittiğinde çok rahat sipariş verebilirsin. Starbucks'ı koruduğum ya da sevdiğim için demiyorum bunu. Bu bir gerçek olduğu için diyorum.

Hadi hayırlı traşlar.

ben menüde ne olduğunu bilmediğim bir şey olursa (sadece iyi derecede ingilizce biliyorum ama bir sürü fransız ve italyan yemeği var benim de adından ne olduğunu anlayamadığım ama menülerde hep o şekilde var olan) ya teknolojiyi kullanıp google'a soruyorum (restorandayken yemek foto.su çekip paylaşmaya yaramıyor sadece akıllı telefonlar) ya da garsona soruyorum. bilmemek ayıp değil ki.

shake shack'te ben ne sipariş vereyim diye düşünürken kaç defa sipariş alanlar siparişleri anlamadığım için düşündüğümü sanıp seçim yapmama yardımcı olmayı dahi teklif ettiler nazikçe.

ingiliz çaylarının adları da standart. starbucks'ın kahveleri de standart.

ürünlerin türkçe açıklamaları da yazar genellikle ürün adları yabancı dilde yazılmış olsa da.

evet, bence şikayet etmekte haklısınız, bence de herkes ingilizce bilmek zorunda değil ve menüde türkçe açıklamalara yer vermek de gerekir çünkü burası türkiye; ama starbucks gibi yerlerde sipariş verirken zorlanmak, tedirgin olmak, ateş üstünde oturuyor gibi hissetmek biraz abartılı değil mi? herkesin bu şekilde hissettiğini sanmıyorum.

@advocatusdiaboli, fransız bizim ülkeye gelince bile bildiği halde ingilizce konuşmuyor. resepsiyondaki adam fransızca bilmiyor diyelim, konuşmuyor adam. kendi dilini konuşuyor. "fransız müşteri aldıysan fransızca bilen adam koyacaksın oraya kardeşim" diyor. (kardeşim anlam için kullanıldı. o demiyor, kessen demez bize kardeşim)

@minik donut canavarı + @trumanshow + @palve + @der maister + @advocatusdiabol + @hayat aklini konusacak bir filozof uret: cidden ne demek istediğimi anladığınız için teşekkür ediyorum.


@anima + @m e l t e m + @godspartical: yahu, duyurada açıkça belirtemedim mi bilmiyorum ama neden ısrarla "mocha'ya adamlar mahmut mu desin?" tarzında yaklaşıyorsunuz ki? yerli karşılığı olmayan ürünleri istedikleri gibi satsınlar. asıl sorun, bunların yapılış şekillerini ve içeriklerini bile ingilizce yazmaları. "fırında pişmiş soğan/peynir", "x kremalı" demek yerine "roasted onion/cheese", "creamed with x" demelerine, "beyaz çikolatalı mocha" yerine "white chocolate mocha grande" demelerinden bahsediyorum. bunun kafası normal midir? "portakallı çay" yerine "orange flavored tea" demelerinin neresi doğru?
ayrıca "starbucks gibi yerler" dedim, salt starbucks'tan bahsetmiyorum.

not: ingilizce ile derdim yok benim. aynı şey italyanca olsa yine itiraz ederdim.

@m e b

Siz kendinize yandaş arıyorsanız sadece gönlünüz olsun diye "he yahu haklısın süper düşünmüşsün" diyeyim.

Ama yok istediğiniz şey fikir alışverişiyse 2 defa yazdım tekrar yazmak içimden gelmiyor açıkcası aynı şeyleri.


kilit kısım bence "ben neden starbucks gibi yerlerde sipariş verirken zorlanayım, tedirgin olayım, ateş üstünden oturuyor gibi hissedeyim ki?"

Bu cümle. Şimdi siz starbucks gibi yerlerden kastınız nedir bilemiyoruz tabii beyninizi okuyamadığımız için. Kusura bakmayın. Siz starbucks dediniz diye starbucks dedik.

Kaldı ki bir çok kere yazıldığı gibi starbucksta türkçe konuşanın ağzına kürekle vurma servisi görmedim. Çok gitmem starbucks'a ama muhtemelen hala yoktur.

Siz diyorsunuz ki "tamam ama orada da çay aromaları, içecekleri tamamen ingilizce yazılmıştı". Bu cümleden kastınız ne olabilir insan çok anlam veremiyor. Misal english breakfast tea mi yazmışlar? Bu onun evrensel adı. earl grey mi demişler? Bu da onun evrensel adı. Bunları değiştiremezler. moccha örneği de buna benzer örnekler çoğalsın diye ortada dolaştı.

Earl grey veya english breakfast gibi yazılar varsa neden ateş üstünde duruyorsunuz onu anlamadım. Sanırım bir aşağılı kompleksi falan var sizde. Garson da mı ingilizce konuşuyordu? Toefl ibt puanı mı istediler sipariş öncesi. Eğer öyleyse ayıp etmişler. Eğer öyle değilse soramadınız mı?


Hadi soramadınız diyelim ki menüde de tek kelime açıklama yok. bakın şimdi örnek menü.

Caffè mocha (çikolata espresso ve süt)
capuccino (espresso süt)
Caffè macchiato (espresso süt)


Kahve kültürünüz hiç yoksa size tarfini falan vermeliler ki kahveler arasındaki farkı menüden bakarak görün. Bu üç kahvenin üçü de birbirinden farklı. Yanına türkçe isimlerini de yazsanız açıklamasını da yazsanız bu bir şey ifade etmez.

Sizin için o içeceğin bir anlam ifade etmesi için ismini bilmeniz lazım. Macchiato mesela.


Aynı şeyi bir türk lokantasında tamamen türkçe bir menüyle de yaşayabilirsiniz.

Ben 10 tane tavuklu yemek ismi yazarım oraya. Hepsinin içinde tavuk var.

tuzda tavuk
çıtır tavuk
pane tavuk
ızgara tavuk
tava tavuk
barbekülü tavuk
körili tavuk

siz hayatınızda ilk defa tavuk eti yiyecekseniz yukarıdakiler size çince gelir.


Bu durumda da kal krizi geçirip terlemeye gerek yok.

Garsonu çağırırsınız. Yahu bu tavukların hiçbirini bilmiyorum ben nedir bunlar anlat dersiniz anlatır.

Onun dışında bir insanın neden sipariş verirken ateş üstünde oturuyor gibi olduğunu pek aklımda canlandıramıyorum açıkcası.