Birçok sitedeki parola aynı olduğunda uyarı veriyor bununla alakalı olabilir

bana son güncellemeden sonra gelmeye başladı bu uyarı

aynı uyarıları chrome tarayıcı üzerinden google, firefox tarayıcıda veriyor. internet parolalarını onların sunucularında saklıyorsanız ve kendi deyimleriyle veri sızıntısı ilan edilen internet sitelerinde hesabının varsa değiştirilmesi için uyarı veriyor.

Sabah 10 ile akşam 6-7 arası hiç de anormal değil. Laf eden olursa ben kavga ederim

Anormal olan ne? Hafta içi herkes çalışıyor, haftasonu da temizlik yapılıyor. Annem ev hanımı o bile pazar yapıyor temizliği. En ufak sesten nem kapan da müstakil eve gitsin. Tabi 11-12’den sonra temizlik yapılmalı falan uyku durumundan dolayı ama gerisi boş tantana.

Bunu sorun yapan da, dert eden de görmedim. Bizim üst kat fix pazar 11 civarı yapıyor ben de 12’de haha

Ben bu işi pazar günü yine 12den sonra yaparım

pazar günü bu dediğin saatler gayet normal, pazar akşam 9'da yapılsa da ben rahatsız olmam gerçi

Pazar dediğin zamanlarda temizlik oldukça normal.

Temizliğin vakti olmaz arkadaş. İstersem gecenin 2’sinde yaparım kimseyi ilgilendirmez.

Sen yine de 12den sonra yap, ust komsu supurgeliklere carptikca yerimden zipliyorum.
Zaten hafta ici uyumuyoruz bari pazar oglene kadar uyuyalim.

Oglen 12den sonra yapilan gurultuye kizmam.

merhaba

bu konu benim bildiğim kadarıyla il belediyelerinin tasarrufuna bırakılıyor, ancak hepsinin belirlemiş olduğu ortak gürültü yapmama saatleri hemen hemen aynı. 2021 yılında değişikliğe gidildi mi bilmiyorum, ancak 2020 yılında hafta içi ve hafta sonu 19:00-07:00 saatleri arasında yüksek ses ile müzik dinlemek, matkap vb. gibi gürültülü el aleti çalıştırmak, ya da ev süpürmek yasak olarak belirtiliyordu. tadilat gibi daha ağır işler ile ilgili izin verilen çalışma saatleri ise daha farklı. tabi ki pazar günü saat 7'yi geçer geçmez süpürge çalıştırmak çok makul bir hareket değil, ancak 12-1 gibi çalıştırılan elektrik süpürgesinin kimseyi rahatsız edeceğini zannetmiyorum. ayrıca düzenlenmiş olan yönetmeliklere göre buna hakkınız var.

yönetmeliklerde açıkça belirtildiği üzere tadilat, temizlik gibi işlerin de önceden ayarlanmış olan bir vakti var. belirlenmiş saat aralıklarının dışına çıkılması durumunda, şikayete bağlı olarak 2872 sayılı çevre kanunu uyarınca 1594 TL'den başlayan para cezası uygulanıldığı ifade edilmiş. gece uyurken üst katımdan gelen süpürge sesinin beni ilgilendirmediğini de düşünmüyorum. bu cezayı ödemeyi göze alıyorsanız ve komşularınızdan da nefret ediyorsanız, tabi ki gecenin 2'sinde de temizlik yapabilirsiniz.

ben de orta zekalı bir insan olarak insanların bir pazar günlerinin olduğunu düşünerek sabahın köründe değil, saat 1 gibi süpürgeyi çalıştırdım ama altımdaki neandertal, mızrağıyla tavana vurmaya başlayınca kapattım. evlerinde huzur olmayan karı-koca sürekli bağrış çağrış kavga eden bir tip. muhatap olmak istemiyorum.

Tabiki değil ama ben 12-1'in de erken olabileceğini düşünerek 2-3 civarını tercih ederim.

Haftaici ölü gibi yorulup pazar 1'e 2'ye kadar uyuyarak anca dinlenebilen insanlar olabilir

bence normal değil. ama insanımızın büyük çoğunluğu bunu normal bulur.

Çalışan ve tek başına yaşayan birisinin evini temizlemesi için hangi zaman aralığını normal görürsünüz sayın burya?

az daireli mütevazi bir apartman dairesinde yaşadığımız zamanlar, komşularımızın çalışma saatlerini bilirdik ve ona göre hareket ederdik. vardiyalı çalışanlar olurdu. gececiler olurdu. onlarda 2-3 gibi uyanırlardı. eğer komşularınızdan bir uyarı almazsanız bu yönde bahsettiğiniz saatlerde kimsenin rahatsız olacağını düşünmüyorum. kaldı ki elektrik süpürgesi bu sorun yaşamazsınız.

gürültü çezasını ödeyen birine denk gelmedim. en fazla uyarıp giderler. bunu da üst katı 4 kere şikayet eden biri olarak söyliyorum. değil 1500, 150 tl bile ceza kesmiyorlar. Boşuna takmayın.

Öğleden sonra yapılabilir bence. Ki artık haftasonu haftaiçi diye bir şey de tam kalmadı, hatta haftaiçi yapanlara daha çok kızabilirim çünkü evde görüntülü görüşmelerim oluyor sürekli bi matkap sesi vardı mesela geçen ay :D Artık haftaiçi iş saatlerinde milletin evde iş yapıyor olabileceğini de düşünmek lazım bence.

Ben daha çok 1-2 saate takıldım. Ben 80m2 evin yerlerini 20dkda falan süpürüyorumdur herhalde. Üst kattakinin süpürgesi de öyle çok sürmüyor. Ben daha çok gece 1-2'de gelen gıcırdamalara falan (sandalye koltuk sesi) gıcık oluyorum ama bir şey demiyorum.

alıyorum, çok sevimli oluyorlar
almak yanlış değil, zaten günlük kullanım için veriliyor onlar. ücrete dahil olduğunu düşünüyorum.
alınabileceğini otel yönetimi de biliyor bence her türlü.

Şampuan sabun vs dandik oluyor genelde. Sabunları güzel olanları alıyorum ama. Dikiş seti duymamıştım hiç.

Teknik olarak, evet onların hepsi senin ister alabilirsin ister bırakabilirsin.

Eski otelciyim. tv, 12 takım çarşaf, her şey dahil diye çay saatinde topladığı 200e yakın poşet çay, masaya vidalı olan deri sümeni(baya sökmüş masadan) vesaire almaya yeltenen müşteriler gördüm pek çok defa. Sabun dediğiniz nedir ki :). Bütçe hesaplamasında belli bir oran eklenir bu sabun, şampuan vb. kalemlere müşterinin alacağı varsayılarak.

Bence almazsan housekeeping şaşırır. Ama ben dandik oldukları için almıyorum.

Şampuan şişesini alıyorum, sonra içine kendi düzgün şampuanımı, saç kremimi, yüz yıkama jelimi vs koyup seyahat şişesi olarak kullanıyorum. Dikiş setini kesin alıyorum, çantada taşıyınca hayat kurtardığı zamanlar oluyor. Sabunu sadece sevimliyse alıyorum :D

otellere sabun sampuan ureten siseleyen bir fabrikada calisiyordum bundan 15 yil once. cok kalitesiz oluyorlar. robinson club'i sabununun sekli cok tatlisti ama mesela (golf topu) orada calisirken almistim bir tane :)

ilk defa yurtdisinda kaldigim oteldekini hatira olsun diye aldim hala durur. o kadar. kullanmayi dusunmuyorum.

onun disinda hic almam. paraya dahil olup olmamasi degil mesele. yani sabunluktan sabun bosaltmadigimiz gibi siseli olani da almasak olmeyiz bence. bossa sisesini al, kimsenin umrunda olmaz zate.

havlu da almam, carsaf da. 10 yil once filan bir kere odada tarak vardi onu kullandik. asagida 5 lira kestiler. cok cirkin bir hareketti. yani tarak da muhtemelen 50 kurusluk bir tarak... taksimde unlu bir otel bir de burasi.

sorunun cevabi, siselenmis minyatur urunleri alirsaniz kimsenin umurunda olmaz.

Biraz daha spesifik sorayım o zaman :)
Odadaki dolapta çamaşır torbası, ayakkabı torbası, ayakkabı çekeceği vs oluyor. Onlar da alınır mı?

Alınır tabi neden alınmasın
Bir keresinde bir otelde bir kadın kooperatifinin üretimi olan zeytinyağlı kekikli sabun vardı onu aldım
Bir başka seferde kaldığım hotelde bulgarinin tester parfüm ve sabunlarını koymuşlardı onlarıda aldım
Poşet, dikiş kutusu, çekecek vs kaliteli ve şık ise alınır, diğer türlü benim gibi haftanın 3 günü hotellerde geçiyor ise artık ev sabundan geçilmiyor, almıyorum.

Ortadoğu otellerinden falan alıyorum onlar güzel oluyor. Türkiye’de dokunmam bile kalitesi leştir.

Bazen alirim vileda icin falan kullaniyorum.

Saydiklarinizin hepsine ek olarak tuvalet kağıdını da almişligim var :D

Hatıra olarak alinabilir ama o kadar ucret odenen yerden 20 liralik kalitesiz urun alarak kendince hesaplasma yapma kafasini pek kaliteli bulmuyorum.

Alırım işyeri vs gibi yerlere acil lazım olursa diye koyarım ama içine kendi şampuanınmı koyarım şişeleri kullanırım

Amsterdam’da kaldığımız otelde Türkiye’de görmediğim çeşit çeşit çay ve kahve bırakmışlardı odaya. Orda içemeyince onları almıştım yanıma evde denemek için. Bunun dışında herhangi bir otelden bir şey aldığımı hatırlayamadım hiç. En fazla şişesini falan beğendiğim bir şey olmuşsa sonra kullanmak için almışımdır. Otellerdeki şampuan, sabun vs dandik geliyor çünkü.

Ayakkabı çekeceği, tuvalet kağıdı almak falan asla aklıma gelmezdi. Okuyunca şaşırdım.

dikiş seti, tek kullanımlık terlikler, çekecekler alınabilir. sürekli de kullanılır.
traş seti mesela olmaz, kalitesiz bıçak ve köpük vardır. ama alırım, misafirim gelirse veririm ona. diş fırçası da öyle misafirlik alınır.
sabun şampuanlar olmaz, kalitesizler. ancak küçük şampuan şişelerine kendi şampuan ve duş jelimi koyar, seyahatlerde yanımda taşırım. dışarıdan satın almak yerine mevcudu kullanmak mantıklı.
bunun haricindekiler abartıdır bence.

sabunlara pek dokunmam ama tek kullanımlık terlikler, ihtiyaç torbası, elbise çantası vs.. yolda lazım oluyor :) bir de bazen çok güzel kurşun kalemlere rastlıyorum onu da alıyorum.

Almıyorum. Seyehat süresince de kullanmıyorum. Yanımda taşırım kendiminkileri. Cay, kahve ve ikramlık içki, yemekleri yerim.
Yanımıza alalım doye değil, kullanalım diye olduklarını düşünüyorum.

çok kalitesizler almaya değmezler.

matkapla delik açılıp dübelle çengel takılabilir. tabi tavan içined kablolara ednk getirmemek gerekli, yapmışlığım var. balkon lambası çalışmıyor bu yüzden.

Sakın gerçek dişlerinizi kestirip de sırf beyaz dursun diye kaplama filan yaptırmayın, insanın kendi dişi gibi var mı?

Diş bembeyaz olmaz zaten, kemik doğası gereği beyazla krem arası renklerde. Bazı insanlarda daha koyu renk oluyor.

Sabah öğle akşam düzenli fırçalasan da sararıyor mu? Kahveyi azalt, çayı açık iç, sigarayı azalt/bırak. Sadece diş salığın için de değil, genel sağlık için sigarayı bırak zaten.

dişe zarar vermeyen kalıcı bir iş beyazlatma yöntemi yok. (diş doktorum söyledi)
zaten dişlerin süt beyaz olması doğasına aykırı. diin kendi doğal rengi vardır ve kişiden kişiye değişir. bu renkte beyaz olmaz. zenci birisinin derisini beyaz yapmaya uğraşması gibi birşey.
yapacağınız sadece periyodik diş taşı temizliği ve sigara çayı bırakmak.

Dişlere birşey yaptıracağınıza
sigara, kahve ve çaydan vazgeçseniz?

kaplama da sararır sigara içerseniz.

Her gün günde 2 kere kaliteli diş macunuyla, 3 dakika dişleri fırçalayın.
Hafta 2 kere olacak şekilde diş fırçasının üstüne macunu sürüp, macunlu fırçayı karbonata batırın. Macuna yapışan karbonat yeterli gelir. Onunla fırçalayın. İyi gelir.
Kömürle fırçalamayı öneriyorlar ancak pratikte nasıl oluyor bilmiyorum.

çilekle fırçalamak beyazlatıyor. denedim onayladım gerçekten büyük fark yaratıyor.

Baştan yola hukuki olarak hakkınızı savunmak amacıyla yola çıkmışsınız. Dolayısıyla gözünüz korkmasın. Yargılama ve vekalet ücreti konusu standarttır. Başınıza gelebilir. Ancak haklı olduğunuza inanıyorsanız, tüketici hakem heyetine olayı doğru ve eksiksiz aktarıp onlardan olumlu bir yanıt aldıysanız bence devam edin.

Evet ama sorun olacak bir şey değil.

www.webtekno.com

Yapacak bir şey yok, en fazla faiz artırımı olur o da yapıldı zaten. Pazartesi Allah kerim büyük bi gösteri olur.

Dovizi baskilamak icin faiz artirdilr zaten iki gun once. 7,5 den 7,20 lere geldi, bu sefer faiz artirdilar diye eleman gorevden alindi. Faizle bir tik gerileyen doviz bu hamleyle eski yerine dondu. Kisir dongu, sahsim her seyin en iyisini bilir, yapar o bir seyler. (Sahsim derken kendimden bahsediyorum, baska bir sey gelmesin akliniza)

Dövizi baskıda tutmak için daha ne yapılabilir bilmiyorum. Bildiğim tek şey, ‘yapısal reformlar’ lafta kalmamalı, sağlam bir reform listesinin acilen uygulanması lazım. Ha o iş olacak gibi değil, istanbul sözleşmesinin feshedilmesi mevzusu, reformların sadece sözde kalacağını, mevcut hükümetin gerçekleştirmeyeceğinin kanıtı niteliğinde. Seçimlere kadar ekonomik olarak daralmanın artacağını düşünüyorum. Hane harcamalarının azaltılması gerek ki zaten mecbur kalacağız.

Kredi kartı hizmet sözleşmesini inceleyin.
Orada genelde derki “işlem yapılan tarihte .... satış kuru dikkate alınır”
Bazı bankalar tcmb satış kurunu alır, bazıları şube satış kurunu. Sözleşmeyi inceleyin mutlaka.

kurutma makinesi cok guzel bir sey. bir kere yaz kis, istedigin kiyafet birkac saatte temizlenip giymeye hazir oluyor. camasir asmamak da buyuk luks. zaten katlamakla ugrasiyorsun, yeri geliyor utu yapiyorsun. as, bekle, asacak yer derdi falan kalmiyor.

ama bir de kotu yanlari var; bazi kiyafetler birazcik cekebiliyor, biraz da erken yipraniyor.

robot supurge mi kurutma makinesi mi deseler kurutma makinesini secerim. ikisi de var su an.

Şahane bir şey

Zorunlu ihtiyaç değil belki ama bence çok büyük rahatlık. Benim iki kedim var. O yüzden belki de benim açımdan olmazsa olmaz ama illa kedi tüyünden muzdarip olmaya gerek yok. Çamaşırları yıkandıktan hemen sonra atıyorum kurutmaya. Kuruyunca da beklemeden çıkarıp hemen katlıyorum. Bu sayede kot pantolonları falan ütülemeye gerek kalmıyor. Kurutma yokken her şey buruş buruş oluyordu.

Nevresim battaniye paspas havlu ve çoraplar için süper . Ama diğer kıymetli kıyafetlerimi atmıyorum birkaç acı tecrübe sonrasında.

Askerde çamaşırlarımı yıkattığım yer kurutup veriyordu. Kurutma makinesi inanılmaz yıpratıyor kıyafetleri. Bir süre sonra kıyafetlerin renkleri solar. Hatta uzun süreli kullanımda kıyafetler zayıflar, yırtılır.

Kurutma makinesi kadar sevdiğim başka bir beyaz eşya yok.
Kıyafetin üstündeki havı, kılı, tüyü, saçı, her şeyi mü-kem-mel topluyor. Yünlüler hariç her şeyi de atıyorum. Kedim yokken kullanmaya başladım, memnundum. Artık kedim de var, daha da memnunum.

cok buyuk ihtiyac. kiyafetleri mahvetti diyenler buyuk ihtimalle yanlis kullaniyor. cogu durumda en dusuk sicaklikta kurutmak yeterli. Bir de kiyafet varsin biraz eskisin, mezara mi goturucem.

bulasik makinesiz yapabilirim ama kurutma makinesiz yapamam.

Bulaşık makinesi kadar

Yaklasik 15 yildir kullaniyorum. Gecenlerde bozuldu. Camasir asmak, kurutmak zulum geliyor. Oyle diyim...

kurutma makinesi çamaşırları çok kırıştırıyor. çamaşırları asarken harcadığınız zahmet ütüye ekleniyor yani. bende 10 yıldır var, çamaşır acele lazım değilse kullanmıyorum

Kurutma makinesi robot süpürgeden daha büyük ihtiyaç.

sahip olduktan sonra önemi anlaşılan bir ihtiyaçtır.

benim çamaşır asma yerim olmasına rağmen yine de kurutucuya atıyorum. dışarının isli,pis havası çamaşırı mahvediyor. olmamasını düşünemezdim şahsen. yaktığı her watt helal olsun.

Robot süpürgeden daha büyük ihtiyaç

1+1 balkonsuz evde yasiyoruz, zorunlu ihtiyac.

Bunları yazdıktan sonra gidip sarılacağım kadar büyük bir ihtiyaç benim için. Bayılıyorum ona. Nevresim, bazı battaniyeler, havlular, ev kıyafetleri ve iç çamaşıları gibi insanı yoran şeyler için çok büyük rahatlık. Ama pahalı ya da narin kıyafetlerimi atmıyorum. Dışarıda giydiğim hiçbir şeyi atmıyorum.
Çamaşırların ömrünü gerçekten kısaltıyor.

büyük ihtiyaçtır. spor kıyafetleri ve çok hassas + yünlü çekecek şeyler hariç her şeyi atıyoruz. markası modeli de en dandik en ucuz modeldir, yalnız yaşarken almıştım. evlendim hala aynısını kullanıyoruz gayet memnunuz.

İhtiyaç olup olmadığı gelir durumuna göre değişir.

Aman aman para kazanmıyorsanız varsın kalsın, aman aman para kazanınca alırsınız.

Duyuruda ne kadar kurutma makinesi sorusu varsa altında hemen benim cevabımi bulabilirsiniz; öyle çok seviyorum. Bence bir evin olmazsa olmaz ihtiyaci. Ben çok hassas giysiler hariç her şeyi de atıyorum; şimdiye kadar bir sıkıntı yaşamadım.

Hem yıkayan hem kurutan model var bende. Onaylayanların hepsine katılıyorum. Çamaşırlar dışarıda kuruduğunda toz topluyor, is kokuyor. Evde kuruduğunda nem yapıyor, toz akarını artırıyor. alerji var bende, kurumuş çamaşırları toplamak, katlamak, ütülemek ızdırap benim için. Kurutma makinesi önemli icat.
Elektriği çok fazla tüketiyor. Bu nedenle çamaşırları yıkamak için makinenin kurutma kapasitesi kadar biriktiriyorum. Her kurutma 5-7 lira arasında elektrik tüketiyor, şantiye elektriği olduğu için. Konut tarifesinde de 2-3 lira tüketiyordur. Kullanma kılavuzunda yazan değeri kontrol edin.
Her şeyi kurutuyorum hassas kurutmada. Birde top var onu önerdiler. Kurutma süresini kısaltıp kırışıklığı azaltıyormuş. Faydasını gördüm. www.hepsiburada.com

Bizde de ikililerden var. Evet kurutuyor ama evimiz güneş alan bir ev olduğu için zaten çamaşırların kuruma sıkıntısı olmuyor, birkaç saate kurumuş oluyor. O yüzden kurutma fonksiyonunu kullanmıyoruz bile, çamaşırları aşırı eskitiyor yapısı gereği. Madem yeni başladın çalışmaya bence çok acele etme.

biz de yaklaşık 9-10 aydır kullanıyoruz ve gayet memnunuz. çamaşır makinası gibi deterjanı koyup başlatmalı bir makine değil tabi; ek olarak temizliği, su boşaltması, filtre temizliği gibi konuları oluyor ama yine de rahatlığın yanında bunlara alışıyorsunuz.

Alana kadar değerini anlayamadık aldık en sevdiğimiz makine oldu

data hattı + cihaz.

Komsulara faturasini ben ödeyeceğim internetinizi kullanmak istiyorum deyin.

Aynı durumdaydım. Mevcut cep telefonuma paket alıp bilgisayarımla paylaştım 6-7 ay boyunca. En mantıklı böyle oldu. Netflix dizilerini işyeri internetiyle netflix windows uygulamasında bilgisayara yükleyip evde izliyordum.
Windows bilgisayarda bağlantıyı kurduktan sonra ağ ayarlarından cep telefonunu ‘tarifeli ağ’ olarak seçmeyi sakın unutmayın, farketmeden 5 gb güncelleme indirir kalakalırsınız.

5 yıl içerisinde satarsan rant vergisini yüksek ödersin.
vergi denetimi olursa onda da yıllar sonra "abi sen bu evi bu paraya aldım diyorsun ama yalan bu, ev şu kadardı vergisini öde" diye de patlatabilirler.
kredi çekeceksen de kredi daha düşük çıkabilir.

merhaba

tapudaki satışların büyük çoğunluğunda düşük vergi ödemek için satış bedeli düşük gösteriliyor. bu tutarın alt limiti de, satıcı tarafın satış öncesi ilgili belediyeden alınması gereken rayiç bedel evrağındaki tutar. satış değerini bu tutarın altında gösterdiğinizde otomatik olarak vergi dairesinin takibine takılıyorsunuz.

ev için kredi tutarı rayiç bedelden ziyade, banka tarafından gönderilen eksper tarafından belirleniyor. geçtiğimiz hafta alımını yaptığım dairenin rayiç bedel evrağındaki ederi 120.000tl iken, banka tarafından yapılan değerleme sonucunda 300.000tl olarak belirlendi. değerleme tutarının %70-80’ine kadar kredi kullanabiliyorsunuz diye biliyorum.

vergi tutarları gerçekten yüksek, ancak satış tutarını düşük göstermenizi tavsiye etmem. eskiden çalıştığım bir firmada aynısını yapan bir arkadaşım, evi aldıktan sonra bu durum yüzünden büyük bir ceza ile karşılaştı. eski ev sahibi evi satarken dışarıya ciddi anlamda borçlu olduğu için, yapılan satış yıllar sonra mahkeme tarafından mal kaçırma olarak algılandı. evin internet üzerindeki eski ilanına, banka hesapları arasında yapılan para transferine kadar araştırıldıktan sonra düşürdükleri tutar+yüklü bir miktarda para cezası ödemek zorunda kaldı. alışveriş nakit yapılırsa bu durum tespit edilebilir mi bilemem, ancak söylediğim gibi pek tavsiye ettiğim bir yöntem değil.

umarım sorunsuz bir şekilde, istediğiniz fiyattan alımı gerçekleştirebilirsiniz.

edit: belirttiğim durumun hemen hemen aynısını ifade eden bir habere denk geldim. bunu da incelemenizi tavsiye ederim.

www.hurriyet.com.tr

tutarı prşin ödeme yaparsanız düşük gösterebilirsiniz ama kredi çekip düşük gösterirseniz maliye yakanıza yabışıyor.

Bence O evi o paraya almadığını kanıtlayamadıkları sürece sana hiçbir ceza kesemezler. Kesseler de mahkemeye verir geri alırsın diye düşünüyorum. Bu yüzden O eve belirttiğim paradan fazla verdiğini kanıtlayamayacakları şekilde ödeme yap

Fetöcü mallar gibi rayiç bedeli 120 bin olan evi 120 bine alırsan bence enselenirsin. Cevaplarını aldıkları kpssden 500 malın full çekmesi gibi.

120 rayiçi vardır, piyasası 200 bindir. 160-170 e alırsınız kağıt üzerinde. Bunu izah etmeniz her zaman mümkün.

Hukuki olarak da tasarrufun iptali davasına konu olabilir ve taşınmaz elinizden gidebilir (düşük bir ihtimal ama olası).

Malı satın aldığınız kişinin borçlarından dolayı hakkında icra takibi varsa ya da başlatılırsa borcun doğumundan itibaren geriye dönük 5 yıl içerisinde devredilen taşınmazlar için bu dava açılabiliyor. Maksat borçlunun mal kaçırdığı iddiası ile yaptığı devri iptal ettirmek. Bu ihtimalde sizin bunun gerçek bir satış olduğunu, mal kaçırma amacıyla olmadığını ispatlamanız lazım. Burda da en önemli kıstas taşınmaz değerinde satılmış mı ve para banka yoluyla mı ödenmiş onun tespitidir. Siz rayiçten gösterirseniz o davadaki en önemli delilinizi kaybetmiş olursunuz.

Dediğim gibi düşük ihtimaldir ama olasıdır. Önceden bu dava çok bilinmezdi ama artık çoğu avukat açar bu davayı. Ben de bir dükkan almıştım geçen sene ama rayiçten gösterdim. Piyasada %90 böyledir.

Herkes yapıyor bunu, olağanüstü bir fark olmadığı sürece sorun olmaz.
Krediyle satılan evlerde çekilecek kredi tutarına göre bir hesaplama yapılıyor zaten. Bankacılar da öğrendiler yönlendiriyorlar.
Devlet, Ev satış bedelinin %4’üne ortak olmaya devam ederse, vatandaş kendi yöntemini belirlemeye devam eder.

www.hurriyet.com.tr

yapı kredi.

Her bankanın aidatsiz kredi kartları var.aidatliya göre avantajları az sadece.bonusun da var iş bankasının da.

ben iş bankası ve encard kullanıyorum memnunum.

maaş müşterisi olup bankanın sunduğu bir kart varsa onu kullanabilirsiniz.
onun dışında enpara kredi kartı iyi. aidatsız kartlarda kampanyalardan faydalanamıyorsun, enpara istisna.
ziraatbanka geçti bizim maaş anlaşması, ziraat bankkart kredi kartı çok fazla kampanya yapıyor tutundurma için. 1 yılda 500 lira puan kazandım. klasik kart ücreti 33 lira.
iş bankası ve garanti kartları artık hiç puan vermiyor.

Birkaç hafta önce debe'ye giren şöyle bir entry vardı: eksisozluk.com

Geçen hafta tarafımca bizzat denenmiş ve olumlu sonuç alınmıştır. Yardımcı olacağını umuyorum.

Aidat kesen bonusu iptal edip aidatsız flexi istemiştim bankadan, uzun süredir aidat derdim yok. Diğer kartları da iptal etmiştim aidat yüzünden.

Her bankanın aidat alan bol özellikli, ve aidatsız kredi kartı var. Kanunen olmak zorunda.

Her banka kanuni zorunluluk olarak "aidatsız kart" sunmak zorunda.
İstediğiniz bankadan alın. Hepsi aynı nasıl olsa.
Hesabınız hangi bankadaysa oradan alın ki hesaplar karışmasın,

cepteteb ya da enpara'nın kredi kartlarında kart ücreti kesilmiyor. ayrıyetten farklı avantajları da oluyor. bende ikisi de var. netflix, spotify ödemelerinin bir kısmını geri alıyorum ama bazı şartları yerine getirmeniz lazım bunlar için. sitelerinden mevcut avantajlarına bakabilirsiniz.

kapatma işlemi için aradıysanız size teklif sunmuşlardır. "9 ay açık kalma sözüne iade edelim veya puan sunalım". puan sunduysa hayır deyip para istemek lazım.
eğer sunmadıysa ve kart kapatma onayladıysa 7 gün içinde tekrar arayıp teklif sunablirler.
kart ücretini iade için diretirseniz iade edebilirler.
şu ana kadar hiç aidat ödemedim. 2-3 kere kestiler. hep geri aldım.ücretli kartlara ücret vermemek lazım.
her banka aynı ama öneri olarak akbank yapıkredi iş bankası olabilir.tabi puan/mil gibi tercihleri de önemli. her alışverişte mil biriktiren kartlar var. business platinum kartları var otellerde vs indirim yapan.

enparanın avantajı yok. 3000 liraya kadar taksit yapıyor ücretsiz. puan birikmez kampanya gelmez.

Enpara nokta kom bankadan güzeli...

Enpara ya da aidatsız işbank kredi kartı

şöyle bir yöntem uygulanabilir;
online işlemlerde endeks girerek fatura oluşturma bölümü vardır. sayaç üstündeki verileri girerek fatura oluşturup ödeme ekranına gelmeden çıkış yapılırsa, güncel borç görülebilir diye düşünüyorum.

Benim de tam 2 gün önce başladı ard ardarda 5 kere hapşurma vs şeklinde. Şu an gözlerde sıkıntı yok ama

benim de başladı fena halde. Bilaxten'i keşfettim geçen sene zyrtec gibi uyku da yapmıyor, tavsiye ederim

Henüz teşrif etmedi

başladı, çok ciddi bir şekilde. konum marmara. yağmur yağsa normalleşiriz diye umuyorum. Diğer alerjiler ve astım sebebiyle aerius ve zespirayı düzenli kullanıyorum. Ona rağmen zorluyor. günde ikinci doz aerius'u almaya başlayacağım sanırım.

artık yaz kış ilaç kullandığım için farketmedim:)

Levmont beni aşırı depresif yapıyor ve kabuslarla uyanıyorum. Yeni bir şey deniyorum henüz 2 ay oldu ve ilk defa alerjimden tık yok. Spirulina'ya bir şans verebilirsiniz belki.

Henüz başlamadı nisan ortasını bekliyoruz :)

2-3 gündür berbat durumdayım

Dün bir arkadaşımla buluştum onda başlamıştı, gözler yaşlı ve hapşuruyordu

İstanbul'dayım, başlamadı benim daha ama evden hiç çıkmıyorum neredeyse.

1 haftadır perişanım. Aerius kullanmaya başladım. Hafiflettiği biraz.

Başladı

Guvenmistir olabilir bence ayni durumu freelance islerde yapiyoruz. once para sonra is seklinde

90 lira için dolandırılacağını düşünmeyip güvenmeyi tercih etmiştir.
sonuçta yüzlerce ya da binlerce liradan bahsetmiyoruz.

Kucuk meblag, ilan detayi ve fotolarini da durust bulmustur.

Cok da ekstrem bir durum degil.

nasıl da zehirlemiş dimi canım ülkem bizi. hocam merak etmeyin arada böyle normal şeyler de yaşanabiliyor. herkes herkese dolandırıcı diye bakmıyor. şaşırtıcı ama bakmayan da var işte. güvenilir bir imaj çizmişsinizdir.

valla gayet haklısın. beni liseli kız dolandırdı. görsen ailesiyle falan gelmiş heyecanlı şirin kız çaktı geçti.

Bence de normal, 200 tl’ye kadar forumdan falan çekinmeden attığjm alışveriş yaptığım çok oldu

90 lira giderse en fazla küfür eder adam o kafada biraz bence

ben de iki tane ekran kartı sattım, ikisi de şehir dışına, üstelik epey epey eskiler. Biri 60 tl, biri 120 tl. -"Çalışıyor mu" "Evet hocam çalışıyor". Sırf bu kadar diyalogla ikisini de sattım. Ha dolandırabilir miydim evet. Güvenmeyi tercih ettiler sağolsunlar, bir sorun çıkmadı. Ama yoğurdu üflemekte her zaman yarar var. Ben hayatta letgodan öyle bir şey almam ama blatta hiberna'nın dediği gibi "o kadar para için dolandırılacğını düşünmeyip güvenmeyi tercih etmiştir."

Gayet normal. Yapmışlığım var.

Ben de bir mutfak aleti satmıştım. Alıcı 650 lirayı direkt gönderdi. Ben de para hesabıma geçtikten sonra kargoya verdim

Bana da ilginç gelmişti ama insanlar güvenebiliyor

Ölçü olmaz belki ama ben duyurudan daha önce tek satır yazışmadığım birinden 1000 tl'lik ürünü sizin şartlarla almıştım. Sağolsun ürünü gönderdi, hala canavar gibi kullanıyorum :)

Ben satış yapıyorum önce parayı alıyorum sonra kargoya veriyorum. Olması gereken bu. Ayrıca ilk satış değilse letgo da müşteri satıcıyı değerlendiriyor bu da alıcıya fikir verir

Normali bilmem ama parayı yolladıktan sonra arkadaşına aldırtıp ben almadım ayağı çekip dolandırmaya çalışabilir. Parayı geri ver falan diye...başınız ağırır saçma durumun içine düşmekten.

Aklıma gibi dizisinin 10. Bölümü geldi:)

ben ürüne göre davranıyorum. örnegin ekran kartı, laptop vs hiçbir sekilde buyuk para yollamam. ama arada ozel test cihazları, dart oku falan alıyorum. o kadar özel urunler ki bunlarla dolandırıcılık yapmak için ihtisas gerek bir de aylarca satılmayabilir. bu durumda 2k-3k kadar parayı yolluyorum bu gune kadar da bir sorun çıkmadı. zaten satıcının tavrı neyin pesinde oldugunu hissettiriyor.

geçenlerde 3000 tl'ye bir kumandalı araba sattım şehir dışına. öncesinde alıcı ile oldukça uzun sohbet ettik.

paketlemeden önce kapora istedim. düzgünce paketleyeceğim ama almayacaksan beni uğraştırma 300 tl gönder paketleyim dedim. tamam dedi gönderdi.

sonra kargo şubesine gittim, oradan bir fotoğraf attım. kalan 2700'ü gönderdi para hesabıma geçti ben de kargoyu yolladım.

@rapisa aslında doğru olmakla birlikte bir açık var o kısımda.
Satıcı, alıcıyı engellerse olumlu olumsuz hiçbir yorum yapamıyorsun.
Bir ürün aldım, satıcı tanıdık çıktı. İlanı oğlu açmış. Tanımamış üstelik. Biz sözleştik ve ürünü sohbet muhabbetle aldım. Evden çıktım tam puan vericem, engellenmişim. Oğlu tedbirli olmak için yapmış.

daha önce soruldu. malesef siz muaf değilsiniz. çevirme olursa ceza yersiniz. online başvuru yapıp izin talep edebilrsiniz. (edevlet ten diye duydum)

Taksiye yanda otobüsü tercih edebilir. Bileti göstermesi yeterli. Olağanüstü şartlardayız bu nedenle fazladan maliyetlere katlanmak zorunda kalıyoruz.

maceracıysanız arkadaşınızın biletini internet tarayıcısı ekranında görüntüleyip adınızı soyadınızı vs. yazabilirsiniz. ama dönüş için de bir bilet ayarlamanız gerekir tabi. gerçi onu da aynı biletteki uçuş saati ve gidiş geliş i değiştirerek yapabilisiniz. çıktı alır gösterirsiniz çevirme olursa

evet sorulmuştu bu daha önce. soran kişi kaymakamlığa gidip izin belgesi istemişti, verdiler.

kısıtlamalar içindeki en saçma uygulama bu.
cumartesi günü havaalanına bırakılmam gerekiyor. ancak sadece benim biletim olduğu için benim sokağa çıkma şansım var. bırakacak kişiye ise izin çıkmıyor.

bu saçmalığı çözebilen bi yeşillendirsin lütfen.

lipbalm ı sizden başka biri kullanıyor mu?
kullanmıyorsa üreticisiyle iletişime geçin. çok ilginç bi olay.

Bildiğim kadarıyla uçuk için bağışıklık sisteminin düşmesi, susuz kalmak, ateşlenmek vs gerekiyor. Diğer sebepleri ekledikten sonra sonra lipbalm uçuk çıkardı denilebilir. Virütik bir hastalık uçuk. sttc dediği gibi imalatçıyla da görüşülebilir. Başkalarının aldığı Kozmetik ürünleri kullanmayın!

Ürünü sadece ben kullanıyorum.
Blistex, Nivea, Dermoskin markalar, hepsinde aynı.

Sağlığıma çok dikkat ediyorum, uçuk çıkacak bir durum olmadı aslında.

Tamamen tesadüf de olabilir. Ama bu ürünleri kullandıkça dudaklarımda bir kuruluk hissediyorum ve ertesi gün uçuk çıkıyor.

kkız arkadaşın sana vermeden önce bi deneyip veriyordur. ondan da sana gçiyordur

Ben de lipbalm sürdüğümde dudaklarım kısa süre sonra bi ısınıyor, bi kuruyor :/ Resmen çorak topraklar gibi oluyor, bu yüzden uzun süredir zeytinyağı falan sürüyorum balm yerine.
Sizin de öyle bir kuruma varsa onunla birlikte mi geliyor uçuk acaba?

standard bir sex sahnesinden farklı hissettirmiyor.

Adını duyardim izlemek anca nasip oluyor, 2001 çıkışlı six feet under her bölümde var neredeyse, 2. Sezonda baymaya başladı artık ama sardirmiyorum, öyle içten oynuyorlar ki gercek hayatta cinsel tercihleri bu şekilde mı para ya da sanat için bu kadarıni yapamazlar gibi geliyor.

Herhangi bir seks sahnesinden farklı hissettirmiyor. +1

Çok uzun değilse izlerim. Çok uzunsa heteroseksüel seksi de atlayabilirim.

Türk dizilerinde aşık kişilerin öpüşememesi de bununla aynı sebepten. İzleyici kitlesi kimse ona göre dizi yapılır. Parayı veren düdüğü çalıyor aslında.

Dijital platformlar veya Amerika'da bu dizileri izleyenlerin bir çoğu liberal politikaları destekliyor ki böyle diziler yapılıyor. Bir de eşit düzeyde temsil gibi şeyler çıktı Hollywood'da, o yüzden sadece eşcinsellik değil, karakterlerin biri uzak doğulu göçmeni Amerikan, biri Afrikan-Amerikan vs. oluyor. Dünya böyle bir süreçten geçiyor işler dengelenince bence isteyen istediğini yapar hale gelecek.

niye drğiştireyim, bir homofobiklik seziyorum...

Tarihin gerisinde kalmak istemem. 100 yil once bir beyazla bir siyahin evlenmesi yasakti ve seks yapmasi irkcilara gore "igrencti". Zaman degisiyor, toplumlar gelistikca baskalarinin seks yasantisina karismak gecmisin bir ozelligi oluyor. Siyah beyazla mi, bir erkek baska bir erkekle mi, kadinla mi iliski yasiyormus modern insanin surekli kafasini kurcalayan konular degildir. Egitimli modern insanin daha gelismis dertleri vardir.

Hic seks olmazsa olmaz mi? O ayri bir soru. Ama olacaksa kim oldugu dedigim gibi egitimli insanin ilgi alani degildir.

Atlamıyorum. Ama... hetero cinsellik sahneleri de alakasız bir şekilde ve gereksiz uzun olunca atlıyorum.
Normal bir şey bence.
Göze sokulmak için değil de, normal olduğunu göstermek için yapılıyor bana göre.
Eşcinseller var ve eşcinsel karakterlerin de dizi ve filmlerde olması çok normal.

Senaristler için straight karakter eklemek zorunluluk değilse, bu da değil.

Zorunluluk değil. Siz farkında olmasanızda çevrenizde bir sürü lgbt insan yaşıyor. Bu insanlar ab-abd gibi ülkelerde daha görünür ve rahat bir şekilde yaşayabiliyor. Toplumda varolan bu insanlar elbette dizi/film'lere de yansıyor.

Straight sahneleri de lgbt içerikli sahneleri de keyifle izliyorum.

İzlemeye devam. Got gibi 40 dakikanın 45’i sevişme sahnesi olunca fenalık geliyor bana sadece, homo hetero fark etmez. Netflix’in zorunlulukmuş gibi eşcinsel karakter eklemesini de saçma buluyorum ayrıca, fazla duyar kasmaya da insanları ötekileştirmeye de gerek yok.

Neden geçeyim ki. Kadın erkek sevişmesinden ne farkı var? Eşcinsel karakter eklemek zorunda çünkü normalleştirilmesi lazım. Çünkü hayatımızın içindeler ve ötekileştirilmemeliler.

Sense8 deki sahneyi geçmiştim, six feet under daki çifti severek izledim, orada sadece cinsellik değil, günlük hayat, duygusal hayat, çatışmalar, anlaşmazlıklar, hatalar, kabuller, çok yönlü derinlikli yazılmış karakterler vardı

Straight bir izleyicinin gay cinselliği içeren sahnelerini atlamasına kesin homofobi denebilir mi emin değilim, neticede arzular örtüşmüyor

Bu sahneyi izlemek istemiyorum demekle bu sahneler asla çekilmesin insanlar toplumdan dışlansın aynı işte çalışmam aynı okulda okumam yanyana oturmam demek arasında fark var bence

Bana göre sokakta el ele de tutuşsunlar, parkta sarılıp öpüşsünler love is love :) görmek istemeyen diğer yöne yürür kafasını çevirir

Cevaplar güzel gelmiş. Dedim ''Acaba herkes homofobiksin diye çıldırır mı'' ama bir şey diyen çıkmamış ki ne alakası var yazdıklarımla. Sadece 1 kişi homofobik olduğumu sezmiş :d Eğer ben homofobiksem umarım dünyadaki herkes benim kadar 'homofobik' olur. Sadece bu tarz sahneleri izlemeyip ileri sarıyorum ve dizinin türü fark etmez neredeyse her dizide görünce bunu sorgulamak istedim. Bıkkınlık geliyor.

Ha şunu da söyleyeyim. Straight sahneleri de atlıyorum. Ne bileyim işte bir savaş, korku filminde/dizisinde sevişme sahnesi görünce onu izlemek zaman kaybı gibi geliyor.

Geçmiyorum ama bazen bazı sahnelerde eşcinsel olmasa dahi o sevişme sahnesinin orada veya o kadar uzun olmasını gereksiz buluyorum.

@nhk +1

Her kesime şirin gözükelim linç yemeyelim diye her yapımda en az bir Asyalı, Afro-Amerikan veya başka azınlık olma zorunluluğu göze batıyor. Politik doğrucular da en az yobazlar kadar can sıkıcı olacak yakın gelecekte görürsünüz.

Bana çekici gelmiyor. Normal sex sahnesinden farklı bulmayana saygı duyarım ama hetero ilişki bana çekici geldiği için izlerken garip gelmiyor. Gay homo ilişki bana çekici gelmediği için, hatta itici geldiği için atlıyorum. Lezbiyen sahne olsa atlamam çünkü o çekici geliyor.

Homofobik değilim. Lez sahnelerini atlamıyosun gayleri atlıyosun diye laf eden de olur da napıyim zorla kendime beğendirtcek halim yok. Homo yaşama saygı duyuyorum ama izlememeyi tercih ediyorum

Atlamıyorum. Daha fazla dizide ve filmde olması beni çok mutlu ediyor.

standart bir sahneden farklı görmüyorum açıkcası

Erkek hetero olduğum için erkek erkek ilişkileri çekici gelmiyor. Atlıyorum. İtici gelmesi de normal bence. Nefret etmiyorum ama.

Kadın kadın olunca izliyorum :)

Diziyi filmi sardırıp bölmeyi sevmediğimden denk gelirse izliyorum ama netflix’im olsaydı da sürekli maruz kalsaydım ileri sarardım herhalde. Gay ilişki benim gözlerime de hitap etmiyor lezbiyenler her dizide olsun lol.

Sahneleri atlamıyorum, iyi çekilmiş, duyguları yansıtan, inandırıcı sahnelerse zevkle izliyorum, sırf dizilerde eşcinselliğe yer vermeliyiz, şu sahneyi de ekleyelim şeklinde formüllere dayandırılmış bir sahne ise sıkılıyorum, aynısı heteroseksüel sahneler için de geçerli. Mesela örnek verilmiş, Six Feet Under'da Keith ve David'in ilişkilerini, arkadaşlarımmış ya da kendim yaşıyomuşum gibi içselleştirerek izlerdim.

Atlamıyorum. Benim tercih etmediğim bir ilişki türü olabilir ama bu ilişki türünü tercih eden insanlar var. dizi ve filmlerde birer sanat eseridir. Sanat insanlara duyguları yansıtır. İzlerken sadece dövüş ya da korku olarak izlemiyorum. Olayın içindeki dram kısmını da anlamaya çalışıyorum. o sahnede hikayenin bir parçası. (dram derken hüzün, acı olarak demiyorum.)

Filmlerde tecavüz sahneleri de oluyor ya da aşırı vahşet içeren cinayet sahneleri de oluyor. Bunlarda aşırı rahatsız edici olabiliyor ama hiç kimse atlamıyor. Atlayanlara da hiç kimse vay efendim senin içinde gizli tecavüzcü var ya da içinde bastırdığın bir katil var demiyor.

Ben eğer böyle bir sahneyi (erotik, hetero ya da homo farketmez) aile büyüklerimin de içinde bulunduğu bir ortamda izliyorsam rahatsız hissediyorum ama geçmem, izlemek isteyen başkası olabilir. Hikayede varsa vardır. Adam laf olsun diye o akışa o sahneyi koymuyor diye düşünüyorum. sahnenin anlattığını anlayamıyor olmam ya da hissedemiyor olmam sahneyi gereksiz yapmıyor.

Eğer arkadaş ortamında ya da tek başıma izliyorsam geçmiyorum. Rahatsız hissettirmiyor.

Geçmiyorum tabi ki. Benim anlamadigim korku dizisinde neden olmasin :D ayrica bly manor yonetmenin dedigi gibi bir korku hikayesinden cok bir ask hikayesi. Bir ask hikayesinde cinsellik olmadan olur mu? Iki kadin birbirine asik olabilir. Zorunluluk olarak degil dizi bunu anlatiyor zaten.

Geçiyor muyum? Evet. Genç kız sahneleri genç kızlar için. Hangi cinsiyet ya da cinsel yönelim olduğu fark etmez, bütün seks sahnelerini diyalog veya filmin devamını etkileyecek bir sahne var mı diye kontrol ederek atlaya atlaya izlerim. Beni hikaye ilgilendiriyor, başroldeki seksi adamlar/kadınlar değil.

Senaristler için eşcinsel karakter eklemek bir zorunluluk mu? Hayır ama modaya uymak, eğer senaryonuz çekilsin istiyorsanız, neredeyse bir zorunluluk. Moda da güçlü kadın imgesi ve lgbt friendly filmler/diziler şu anda. Bu da gayet doğal, bu insanlar çok uzun süre sanat eserlerinde yok sayıldılar. Spot ışıklarının onların üzerinde olacağı bir gün muhakkak gelecekti, şu anda da o günleri yaşıyoruz.

Normalleştirilmesi diyenler olmuş. Zaten normal!
İzlediğim içeriğin kalitesine göre her tür cinsel ilişki sahnesini izleyebilir ya da değiştirebilirim. Sırf olsun diye eklenmiş sahneler oluyor. İki kat hızda dizi izlemek gibi birşey!

Baş rolünde çocuk olan dizide bile var. Anne with an e. Neden her disiye eşcinsellik serpiştirildiğini ben de anlamıyorum. Rahatsız olmuyorum ama neden ki? Rahatsız olanlar böyle olunca daha çok rahatsız oluyor. Sırf bu yüzden nerflix aboneliğini iptal edenler var.

Şahsen hiç deneyimleme arzusu içinde olmadığımdan ve hiçbir şekilde bana erotik ya da tahrik edici gelmediğinden meraktan izliyorum. Heteroseksüel ve lezbiyen ilişkiler zaten göze sokuluyor ve estetik veriliyor. Homoseksüel ilişkinin ekrana aktarımı bana göre pek estetik değil. Shameless sahneleri rahatsız edici çiğlikte. Sense8 zaten işin suyunu çıkardığı için estetik gelmiyor. Gözümüze sokuyorlar resmen. Çekmek için çekilmiş yani. Ama mesela hayatım boyunca şu ana kadar izlediğim tüm seks sahneleri arasında en erotiklerinden biri Spartacus'teydi. İki erkeğin bu kadar estetik olabileceğini hiç düşünmemiştim. Sahne bitince başa alıp bir daha izledim. O kadar güzeldi.

Kirk yilda bir. İyi derken şık demek istiyorum yoksa eski yipranmis kiyafetle falan zaten disari cikmam

Her zaman her yerde. Hiç acımam. Acıyıpta dolapta eskiyenlerden sonra üstümde eskimesini tercih ediyorum.

çalıştığım dönemde giyerdim. tüm hayatım orası olduğu için güzel giyinmeyi de bari böyle yapiyim diyodum

Bir yıldır giymiyorum. Daha önceden kullanırdım.
Corona virüsü bulaşma olasılığı nedeniyle tişört, kot pantolon giyiyorum. Yıkaması kolay oluyor.
Hastane ortamı.

Tabii ki giyiyorum. hatta aldığımın ertesi günü yada sonraki ilk fırsatta muhakkak bir kez giyerim özel-iş farketmeden. Yarını göreceğimiz bile muallakken, neden saklayayım ki? Giymek için alıyorum sonuçta.

Planlı ve özel bir gün için aldığım birşey ise o güne kadar beklerim, sonrasında muhakkak onu da ara ara giyerim.

Markete, doktora giderken bile güzel giyinmeye özen gösteriyorum. Kıyafetlerimizi giymeyeceksek ne yapacağız ki?

abiye haric evet :d esofman da giyiyorum $ik buldugum
elbiselerimi de

Abiye hariç zaten iyi elbiseleri işte giymek için satın alıyorum ki.

Eskiden bende de vardı bu sorun. Sebebi peteklerde değil de kombide çıktı. O peteklere giden suyun ne kadar ısınması gerektiğini algılayan ısı sensörü bozukmuş. Değiştirdiler düzelmişti

sorun peteklerın tamamında aynı ise kombiye bir baktırın. hepsinin aynı şekilde arızalanması pek mümkün değil.

kombi bakımı dedikleri olay çok başarılı, peteklerin içi temizleniyor, ateşleyici mekanizmaları, vanaları kontrol ediyorlar. kesinlikle tavsiye ederim. 250 lira bir maliyet söylüyorlar genelde. başka bir önerim yok.
ha geçen gün türkiye sigortadan mail geldi. konut kredisi kapsamında yaptırdığım konut sigortası ile kombi ve klima bakımını ücretsiz sunacaklarını bildirmişler. böyle bir sigortanız vardır belki, kontrol edebilirsiniz.

biri yüzde 80 verimle çalışıyor diyelim, diğerleri yüzde 60'a yakın verimle çalışıyor.
@cliq 250 ise uygunmuş

Peteklerin kireç ve pislik tutmuştur, o temizleme makinesi basınçtan çok kimyasal ile işe yarıyor. Banyoda giriş bırakılmışsa ordan, bırakılmamışsa havlupan sökülerek sisteme kimyasal verilip o makine ile dolaştırılır ve peteklerin iç cidarı temizlenmeye çalışılır.

Büyük ihtimal ile bu işlem ile kurtulur, kurtulmazsa en kötü senaryo petek değişimi olur. Elinden iş gelen insan rahatça eskileri söküp yeni petekleri takabilir.

çok tabi.
bulaşık mak. çamaşırdan daha ucuz.
eski makine için A+a falan gerek yok. boşver garantiyi.. 500 falan iyidir, o civarda bişey denk gelirse arasın seni. veya başka birinden al. taşımayı dert etmiyorsan letgoya bak falan..

www.sahibinden.com sıfırdan farksız olduğunu iddia ediyor. En azından bir 50 tl daha iner gibime geliyor. Makine hakkında fikrim yok ama :)

1400 liradan başlıyor sıfır bulaşık makineleri. en azından servis getiriyor, kuruyor, belgeleri imzalayıp teslim ediyor. arıza olduğunda da müdahale ediyor. 1400 ile 900 arasındaki fark çok görünmese de devir hesap devri. diğer yandan arızalanan ikinci el makinenin satın alınması, nakliyesi, kurulumu, tamiri daha pahalıya gelebilir. karar sizin.
Birde; ikinci el mağazaları vardır, özellikle öğrencilerin yoğun yaşadığı semtlerde. oralardan da görüp alabilirsiniz.

millet kafayı yemiş. çok tabii. hele hele bulaşık makinesi dediğin alette 1200 liralık olanla 3000 liralık arasındaki farkı dikkatli biri değilsen fark etmezsin bile.

bu hiç sporda kullanmalık bir kulaklık değil, seçiminiz çok uygun olmamış. sonuçta zamanında iphonelarla gönderilen bir kulaklık bu, süper kulaklık olma amacı yoktur. telefonla konuşabilelim, telefondan bir şeyler dinleyebilelim diye sıradan bir kulaklık. benim kulağımdan da sık kayar, çok iyi durmaz, bir de kablolu kulaklık zaten, her türlü düşmeye müsait.

sorun sizde değil ama kulaklıkta da değil. amacınıza uygun bir tercih yapmamışsınız, problem orada.

apple kulaklıkları çok iyi. kutu içinden çıkanlar bile oldukça kaliteli. bu nedenle kulaklık tercihi bence doğru.
Diğer yandan kulakta durmuyor bunlar, yalnız değilsiniz.
www.gittigidiyor.com
Bundan alın, kulaklığı temizlemek kolay oluyor. kulaktan düşmüyor.

nefret ediyorum bu kulaklıktan. hareket etmene gerek yok, ben telekonferans yaparken bile düşüyor bi süre sonra. düşmesin diye iyice oturtmaya çalışıyorum dayandığı kulak kemiğim acıyor. nasıl bi ergonomi, ne düşünüyorlardı tasarlarken bilmiyorum. yani silikon falan tamam da, şekli uymuyor ki kulağın girintisine çıkıntısına. 5 dakkadan fazla takamadığım için müzik performansı, basları, tizleri, midleri beni zerrrrre ilgilendirmiyor.

www.enuygun.com

ucuz isterseniz türk telekom. tarifelerine bakın.
bimcell var orası da uygun.

Model bilmem ama hibrit akıllı saat diye ararsanız bir şeyler bulursunuz muhtemelen.

şöyle bir şey olabilir.

www.tissotwatches.com

sayfada video var. onu izle. muhtemelen gördüğün şey bunun gibi bir şey.

Garmin Vivomore Hr

Ekran olmadığına emin misiniz? Huawei gt serisi olabilir

Cevaplar için teşekkürler. Hepsi aradığıma yakın modeller ancak tamamen ekransız değil. Bu nedenle atom karıncanın torunu önerine göre arama yapacağım.

gördüğün kişi ultra zengin biri miydi? değilse muhtemelen şunu görmüşsündür www.hepsiburada.com

saatin akrep yelkovanından nasıl arama anlaşılacak yahu? helenart'ın attığı gibi saat 5-6-7 civarlarındayken akrep yelkovan yukarı kalkıp orada ekran görünümü kolaylaşıyordur sadece.

fossilin var

ikeanınki sadece tavanı aydınlatır. lambader ise tüm çevreye loş ışık verir etrafı sarılı olduğu için ama lambaderi tercih ederim yani
videoda yerde minik lamba var bu arada. adamın arkasında olduğu için rahatsız etmiyor ama gözünü alır o insanın.

estetik kaygı güdülüyorsa vivense olan iş görecektir. ucuz ve güzel. benzerleri var daha da ucuz. araştırılabilir.
ben çıkıp alışveriş yapamadığım için, malum pandemi, evde yatak başındaki abajurlardan birini oturma odasına aldım, köşeye koydum, güzel bir ışık yaydı.
www.ikea.com.tr zamlamışlar bu arada.
özetle bu tarz bir ışık kaynağı varsa kullanılabilir.

Üç ayaklılar çok kaliteli olmazsa bir ayağı sürekli çıkıyor ve lamba baaaam diye düşüyor.

şafak salda armağan amcaların yakın arkadaşı.

bunu neden dedim. armağan amcalar da yayın yapıyor aynı şekilde... ve de inanmayacaksın filtre var :) bence şafak salda da filtre kullanıyor. yani o ürünleri alsan da aynı ortamı yakalayamayabilirsin.

youtu.be

youtu.be

youtu.be

youtu.be

sözlükten iletşime geçip sorabilirsin.

eksisozluk.com

bence senin derdine derman olacak sey duvardan yansiyan isik.

kafasini duvara cevirbilecegin bir (veya birkac) lamba al derim ben.

İibf mezunu adamın çokta bir şansı olmuyor. Ben iş bulamadığım için teknisyen oldum. Sizin durumunuzu bilemem. Ama imkanınız varsa para ve zaman ayırın .

2017 yılında da aynı soruyu sormuşsun:) O zaman sınava girmiş olsaydın şimdi stajın bitmişti.

Muhasebeyi seviyorsan açtır. Konuya çok uzaksan mart ayında çok şansın olmayabilir. Planlarını smmm üzerine yapacaksan. Gerekirse daha az para da olsa bir smmm bürosunda çalış. Olayın içinde ol. Zaten stajdan sonra da sınavlar olacağı için, bu süre içinde mükellef ve tecrübe kazanmaya çalış.

geç kalmışsın ama açtır yine de.

staj başlatma aşırı kolay bir sınav. 2007 yılında sıfır ders çalışmayla girip kazanmıştım. staj başlatmayı rahat geçemeyen staj bitirmeyi hiç geçemez ya da çok zorlanır.

kesinlikle bulasma; yapan cogaldi, ucretler zaten komedi bir de tahsilat surunuyor

Tamamlama sınavının klasik olduğunu biliyor musunuz? Ben bunu öğrenince vazgeçtim gibi bir şey.

mali müşavir olmak sanıldığı gibi sadece defterlere bakıp esnaflık anlamına gelmiyor. kurumsal firmalarda görev alan, ymm'ye hazırlanan çok arkadaşım var. staj süreci çok sancılı. 20'li yaşlarda evet diyebileceğin işleri 30'lu yaşlarda diyemeyebilirsin. tamamen çalışma/staj koşullarına bağlı. senin durumunda iki arkadaşım var. ikiside işlerinden istifa ettiler. evlendiler, çocukları oldu. eşleri çalıştı, bu arkadaşlara baktı, sonuçta aile bir arada kalarak belgelerini aldılar.
kendinizi bilirsiniz. karar sizin.

Sınavı aşırı çok detaylı ama ezber bilginin sorulduğu bir sınav olarak biliyorum.

Şimdi yandığım birkaç ymm var, hepsi çok iyi paralar kazanıyor ama hepsi yaşını başını almış insanlar. Lisede babası Ankara/ümitköydeki yerleri kendine bağlayan bir ymm olan bir kız arkadaşım vardı, Bilkent hukuk okuduktan sonra 80li bir puanla bir kuruma uzman yardımcısı olarak girdi, arkası çok sağlam, iyi referansları(torpili) var.

İkincisi annemin ortaklarının ymmsi. Memleketlimiz, eniştemin akrabası aynı zamanda, çayyolunu bağlamış durumda, koru da çok güzel villası var.

En yakın olanı yengem, Kayseri’de, ticaret odasında yöneticilik de yapıyor, dayım ihracata dayalı bir üretim fabrikasına sahip, dayımdan daha fazla kazanıyor.

Bunlar dediğim gibi eski örnekler, buradan bakınca bir zamanlar kendime de sordum denese miydim acaba diye. Ama arkadaşlar demişler, çok kişi artık bu piyasaya girmeye çalışıyor ve yaşlılar bunu bırakmaya niyetli değil.

Ama ben size başarılar dilerim, yol çetrefilli ama sonu güzel olabilir kolay gelsin.

@isteğe bağlı sigortasız şaşırttın beni hocam :) evet 2017’de de sormuşum yıllar su gibi geçmiş!
Hepinize cevaplarınız için teşekkür ederim. Açtıracağım dosyayı. Ne kaybederim ki zaten şuan asgari ücret gibi bir şey kazanıyorum. Tek handikap cliquot’un dediği gibi yaş aldıkça tahammül seviyen düşüyor. Ama ona da elden bir şey gelmez, sabredeceğiz.

sitedekine gidiyorum. max 2-3 kişi oluyoruz. dışarıda olsa gitmezdim.

Ben de mart gibi bırakmıştım bir sene gitmem diye düşünmüştüm muhtemelen nisan mayıs ayına kadar gitmem, ondan sonrasına duruma göre bakarım.

Gidiyorum. Muhtemelen bu hafta kapanacaklar zaten.

Gidiyorum+1

gidiyorum

Hayir gitmiyorum. Kendi sagligimi ve baskalarinin sagligini onemsiyorum ve kalabalik ortamlara girmiyorum

Gidiyorum ama evde yalnız yaşıyorum. Fakat; bu akşam ya da haftaya kapatacaklar.

Hayır, bir ay oldu bırakalı.

"Ben ne yapıyorum aq" diye kendimi sorguladım ve bıraktım. Sağlık daha önemli.

ben gidiyordum ama bıraktım. hem hava soğuk hem nasıl olsa kapanır diye yoksa bizim salonda çok dikkat ediliyordu.

gitmiyorum. riske atacak bir konu değil bu.
bizim arkadaş gidiyordu, antikoru pozitif çıktı. başka hiç sosyal hayatı yok yani akla başka bir adres gelmiyor.

Pandemi başlamadan birkaç ay önce yıllık üyelik almıştım, dondurmak da aydan aya yapılıyor ve ücretli. Şimdilik donduruyorum sürekli ama gelecek yazdan önce gitmem sanırım aşı falan iyice yaygınlaşsın da bi önce.

Çünkü virüs yaymaya/kapmaya en müsait ortamlardan biri spor salonları istenildiği kadar önlem alınsın.

subattan beri gitmedik, gectigimiz kasim ayinda bir bucuk yillik uye olmustuk. iptal edemiyoruz da, gitmeden odemeye devam.

bir daha da gidecegimizi dusunmuyorum.

kasım ayı boyunca hiç gitmedim. Ortalık düzene girene kadar gitmeyi düşünmüyorum.

Mart ayından beri gitmiyorum, ne kendimi ne başkalarını riske atmak istemiyorum. Evde yeterli bir sistem kurdum.

Spor salonu yasağı kalktığından beri pilatese gidiyorum. Henüz birşey kapmadım.

doktora başvurduğunda sana bu ağrıların yanında başka birden fazla semptom soracak. kronik hastalığını soracak. özetle alakalı olup olmayacağına doktor karar verir.

Sırtınız tutulmuş olabilir uyuma şeklinden.

blackspade var 350 liraya takımı.
onun dışında lcwaikiki, defacto gibi mağazaların sattıkları takımlar sanıldığı kadar kötü değiller.

+ Başka bir ilçeden alsam randevuyu olur mu?
- evet olur.

Bazı nüfus müdürlükleri randevusuz da kabul ediyor olabilir bu arada. Değişiyor sanırım müdürlüğe göre.

Adınıza bir fatura istiyorlar ilginç bir şekilde. Yanınızda bulunsun.

Evde şu fırından var: www.hepsiburada.com

Diğer evde ise şu an fiyatı 7.000 lira civarı olan full digital siemens vardı.

Yemekleri ben pişirmiyorum ama annem fırını hep bana ayarlatır. İki fırında da pizza, ekmek falan da yaptı. İkisi için de bunda herhangi bir şey iyi olmuyor demedi. Digital fırının sadece biraz daha esnek programlama/ısıtma ayarları vardı, o kadar. Ama 4 katı para vermeye değer mi bütçenize bağlı...

Fanlı/fansız ayarı olduğu sürece hepsiyle pizza, ekmek, kek vs vs yapabilirsiniz. Buharlı olmasına gerek yok bence de.

www.siemens-home.bsh-group.com Şunu kullanıyoruz, memnunuz.

bu düğmeleri içe geçenler çok önemli bi ayrıntı mı sizce?

Kumtel fırınlar güzel. Ancak ne olursa olsun, zaman ayarı mutlaka olsun. 3 düğme olur genelde. Çok memnunum.
Arçelik'in en ucuz saatli modelini anneme aldım o da memnun. Arçelik'te reziztanslar gizli. Bu temizlikte çok avantaj sağlıyor.
Daha pahalıları vardır ancak bunlar yeterli.

Birde eğer ankastre almanız şart değilse ve balkonunuz varsa, kumtelin fanlı midi fırını var Çok işe yarıyor. Arkadaşa ediye aldık. Balkonda, ev kokmadan hızla pişiriyor.

evet tadı berbat, mideye inerken ortalığı yakarak gidiyor ama biz sabah akşam 10’ar damla alıyoruz. yutup hemen üstüne azıcık bal, nutella falan yiyoruz.

suda çözünebilen cinsinden alın, mavi bantlı.
Her 10 kg vücut ağırlığı için 1 damla diye duymuştum. Kutuda 80 damlaya kadar alabilirsiniz diyor. yarım bardak suya 15 damla damlatıyorum.

Suda çözüneni arada meyve suyuna damlatıp içiyorum, anlaşılmıyor öyle tadı

Suyla veya kefirle tuketiyorum ben

spreyini aldım sabah akşam sıkıyorum. portakal aromalısı falan da vardı sanırım spreylerin.

bunu almış oldum keşke dediğiniz gibi suda çözüneni alsaymışım.

Bal gibi kıvamı olandan var. Nefesimi tutup bir çırpıda yutarak kullanıyorum.

evden de calismamak olabilir. rapor sadece is yeriyle mi alakali ya karantinada kalmasi gerekiyor cikmasi yasaksa da raporunu yazarlar. idk:)

@1917: ben çalışanın işgüzarlığı olark düşünüyorum zaten. ortada rapor alınması için gerekli bir durum yok.

@ala09: evden çalışmayı engelleyen bir durum yok. zaten evden çalışıyoruz ve kişinin de yapması gereken evden çıkmamak zaten temaslı olduğu için.

Var. Temaslı demek corona olması yüksek ihtimalli insan demek. Dolayısıyla işe gelirse ve pozitifse sizin de korona olma ihtimaliniz olur. Ve virüs bu şekilde yayılıyor. İşverenler bu zamanda izin vermeye yakın olmalı diğer vicdansızlık ve katil adayı olmalık.

@Hallegadola yanlış mı anladım ben acaba?
zaten evden çalışıyor. yani işe gelmesi gibi bir talep yok. ama çalışan raporlu olunca evden de çalışmıyor, hasta olduğunu gösteren bir belirti de yok.

zaten temasli olmasa da suram agriyor buram agriyor diye doktora gidip yine rapor yazdirabilirdi, hamilelerin durumunu sorgulamiyorlar rapor isterse yaziyor doktorlar. bence calisanin isguzarligi olmayabilir tamamen. ayrica gercekten garip bir psikoloji, hormonlar filan cilgin atiyor. belki cok etkilenmistir durumundan, korkuyordur, rapor isteyip is dusunmeden uzanmak dinlenmek istemistir bu da olasi. su anda hamileyim diye diyorum bunlari, insan gercekten garip bir donem geciriyor ve biz gercekten bu virusten normalde olacagindan cok daha fazla korkuyoruz.

raporda ne yazıyor acaba?_

sistemde çalışan olarak yani atıyorum 4a sgk'lı olarak görünen birine temaslı olması ve zorunlu karantinada kalması gerektiği durumda otomatik olarak rapor yazıyor olabilirler en baştan, böyle bir kural duymuştum.
sonuçta devletin sisteminde sizin iş yeri olarak home office çalıştığınız yazmıyor veya yasal açıdan raporlu olmayan bir çalışanı işveren olarak yarın ofise çağırma hakkınız da var.
çalışan ben home office çalışıyorum, rapora gerek yok dese bile doktor prosedürü takip etmek, risk ve inisiyatif almak istememiş de olabilir.
veya böyle bir prosedür yok ise de rapor yazayım mı diye sorduğunda çalışan kendini hamile de olduğu için garantiye almak istemiş olabilir.

çalıştığım yerde mart'tan beri home çalışıyoruz. bazı arkadaşlar bırakın temaslı olmayı direkt covid olmalarına rağmen çalışmaya devam ettiler. evden çalışılıyor sonuçta. bana manasız geldi.

benzer bir durum yaşadım,
sağlık ocaklarından aile hekimleri temaslı kişilerle iletişime geçiyorlar. her çalışan rapor istiyormuş. kimi sağlık ocağı covidli kişilere direkt rapor veriyor, kimisi de talep gelirse yazıyor rapor. sebebi de karantinada olunca işe gidilememe sebebiyle işverenlerin maaş yatırmaması aslında.
sizin personelinize de direkt sağlık ocağı yazmış olabilir, mümkün.
karantinada olduğu dönem evden de olsa çalışmak istememiş de olabilir, bu da mümkün ve normal, ben de böyle bir şey tercih edebilirdim, sonuçta insan tedirgin de hissediyor.

@hallegadola: yahu zaten evden çalışıyoruz. kaldı ki hamile olduğu için ofise girmesi kesinlikle yasak. işi olan bazı arkadşlar bir kaç saatliğine ofise uğruyor ama hamile olan arkadaşları asla almıyoruz. konu da bu zaten.

@makarnavodka: evet bizde de pozitif ama evden çalışmaya devam eden semptomsuz arkadaşlar var.

@diğer tüm arkadaşlar: sanırım hamile olduğu için kendisi talep etti ama zaten kendisine bütün kolaylıkları sağlayan oldukça kurumsal bir yapıyız.

istirahat raporu yazıyor raporda. aile hekimi temaslı takibinin ardından arıyor ve çalışıyor musunuz diye soruyor. Evet yanıtını verirseniz "raporu yazdım işyerinize SGK üzerinden gönderiliyor" diyor.
temaslı olması negatif olması anlamına gelmiyor. 3. gün ateşlense kim verecek hesabını? Bende temaslı takibindeydim. 3. gün ateşim çıktı. Filyasyonun testiyle pozitif olduğum ortaya çıktı. Raporu ben istemedim. Aile hekimim yazdı. SGK'lı değilim. Edevletten PDF formatında işyeri İK müdürüne yolladım.
Siz yine personeliniz ile görüşüp iş konusunda destek alabilirsiniz. Bunda bir sakınca yok. Kimse işinden olmak, işine mani olmak istemez. Sağlığı kötüyse zaten yapacak bir şeyiniz yok.

Kusura bakmayın yanlış anlamışım, hamile olduğu için vermişlerdir,

evden çalışmakla çalışmamak aynı şey değil çünkü.
temaslı kişilere ev karantinası verilirken tek düşünülen sizin sağlığınız değil takdir edersiniz ki, aynı zamanda onların da sağlıkları. dolayısıyla temaslı durumunun ilerleyen zamanda ne göstereceği de belli olmadığından biraz dinlenmesi yani daha anlaşılır bir dille "çalışmaması" daha iyi olabilir.
manası bu.

durumun suistimal edildiği şüphesine sahipseniz covid dışında başka bir sebeple de çalışanların gayet rahat rapor alabileceğini unutmayın derim.

Hamile olduğu için doktor yazmış, çalışanın da işine gelmiş olabilir. Bana yazsalar ben de ses etmem mis gibi iki hafta yatış. Doktorlar da risk almak istemiyor bu durumlarda eskiden rapor yazmaya çekinirlerken şimdi bol keseden veriyorlar.

Neyin peşindesiniz hocam? İnsanlar home ofis olarak çalışıyor diye canını mı almak istiyorsunuz? Adı üstünde "EVDEN ÇALIŞMA" yani evden de olsa kişiler çalışıyor? Çevrenizde çok yakınınız da covid 19 hastalığı geçiren ya da şüphenilen birisi var mı bilmiyorum ama bu hastalığı geçirmiş birisi olarak insanın o süreçte psikolojisi alt üst oluyor, bırak işi gücü eline telefon alası bile gelmiyor. Temaslı olması zaten şüpheyi güçlendiren bir durumken, üzerine kişi hamile iken "yav canım biz zaten home ofis çalışıyoruz, ne gerek vardı rapora" demek en hafif tabirle Türk tipi işveren ve yöneticilerin iş güzarlığıdır. Kusura bakmayın ama bu düşünce de olduğu müddetçe Türkiye dünya ile yarışacağı hiç bir alan yaratamayacak kendine. Durum çok basit, evden de olsa bir mesai, emek, zaman ayırma durumu söz konusuyken neden rapor aldı diye sorgulamak zihbiyetinizi yansıtıyor. İnsanlar evde olduğu zaman 24 saat yatmıyorlar, kaldı ki kişi hamile olması sebebiyle de ekstra ağır psikolojik bunalımına girmiş olabilir bu süreçte de gayet istediği gibi yan gelip yatabilir. Yönetici ya da işveren olarak sizin bu durumu sorgulama hakkınız yok.

Notumu da ekleyeyim: Ben kendimi bildim bileli babam yöneticilik yapıyor, abim bir çok büyük projede gmy pozisyonunda ve gm pozisyonunda çalıştı. Ben bir günden bir güne onların çalışanlara yönelik böyle acımasız sorgulamalar yaptığını ne gördüm ne işittim.

Unutmuşum hastalıklar insanlar üzerinde sadece fiziksel zorluklar yaşatmaz. İnsan hastayken ya da şüpheli iken (kaldı ki söz konusu hastalık Covid 19) psikolojik olarak da kendini iyi hissetmeyebilir, dünya yansa umurunda olmayabilir. Tüm bu perspektifden bakınca kendi kendinize tekrar düşünün derim hocam. Bir insanın (ki hamile birisiymiş çalışan) fiziki ve mental olarak dinlenip çalışması mı şirketinize daha çok performans sağlar yoksa psikolojik olarak etkilenmiş bir şekilde çalışması mı?

SGK kişinin evden çalışıp çalışmadığı bilmeden vermiştir raporu, çalışanın da işine gelmiştir. Kurumsal olmayan bir yerde gayet rahat personele telefon edilir "nedir senin derdin" diye sorulur. Sadece temaslı diye evden çalışmamak bence iyi niyeti kötüye kullanmaktır. Konuşurken "yani bu süre içinde çalışmayacak mısın" diye net olarak sorun bence. Olayın nereye doğru gittiğini anlaması için.

Gelebilecek her türlü hakarete karşı peşinen not: Pek çok işveren işini kapatma noktasında daralan piyasa yüzünden. Kurumsal şirketler bile zar zor ayakta duruyor. Yazılım şirketlerinde çalışanlardan çok duyuyorum böyle olayları. Ne işi tam gaz gidiyorken kısa çalışma ödeneğine baş vurup çalışanını zor durumda bırakan işyeri sahibini ne de aslında çalışabilecekken böyle sebeplerle raporun arkasına sığınıp çalışmayan elemanı etik buluyorum.

@ teritori

hem aile işimiz olduğu için işveren gözünden bakıyorum, hem home office beyaz yakalı gözünden, hem de beyaz yaka ekip yöneticisi gözünden:

bence bu durumda şu önemli:
1-raporu olduğunu nasıl söyledi, hangi cümlelerle ifade etti kendini, direkt olarak çalışmama talebini söyledi mi yoksa çalışıp çalışmayacağı muallakta mı kaldı?
2-çalışan nasıl biri genelde, nasıl bir performansı var, dürüstlüğüne güvendiğiniz biri mi, aranızda açık iletişim var mı, son zamanlarda hayatında yaşadığı kötü bir olay vb durum var mı vs?

ben işveren olarak normal şartlar altında home office çalışandan şuna benzer bir açıklamayı beklerim açıkçası, kendim beyaz yaka olarak da bu durum başıma gelse şuna benzer açıklamayı yöneticime kesinlikle yaparım:

abim pozitif çıkmış, bana da pozitif olmamama rağmen prosedür gereği rapor yazmışlar ancak ben de kendimi çok iyi hissetmiyorum, birkaç gün dinlenmem mümkün mü? acil ve süreli olan işlerim bunlardı, ekipten bu konuda nasıl destek alabiliriz gibi gibi.

yani yöneticime sağlığım benim için kesinlikle ön plandadır ama bakın işime karşı da sorumluluğumu göz ardı etmiyorum mesajı verirdim.

sonuçta testlerin yanlış çıkma olasılığı da var. belki gerçekten pozitif, kişi kendini gerçekten iyi hissetmiyor olabilir vs. ama işte bu durumun çalışan-yönetici arasında şeffaf bir şekilde konuşulması lazım.

o size hiçbir açıklama yapmadıysa bence uygun bir dil ile siz sorun.

ben güvendiğim astıma şöyle sorardım:

xx zaten hamile olduğun için ofis çalışması planlamamız kesinlikle mümkün değil, sağlığın her şeyden önemli, bunu öncelikle bilmeni isterim. kendini nasıl hissediyorsun, covid ile ilgili bir belirtin var mı, hamileliğin ile ilgili doktorunla konuştun mu? home office düzeninde de olsa kendini çalışabilecek gibi hissediyor musun? hissediyorsan bu süreçte benden beklediğin birşey var mı, ben sana bu süreçte nasıl destek olabilirim, iş planlarını yeniden gözden geçirelim mi? vs

ama işte burada normaldeki ilişkiniz nasıldı o ön plana çıkıyor, bu zamana kadar güvene dayalı bir ilişkiniz var mıydı, memnun olduğunuz, güvendiğiniz bir çalışan mı?

Doktorun “çalışamaz” diye rapor verdiği bir insanın hangi tıbbi bilginizle “kapris yaptığını” söylüyorsunuz ben de bunu merak ettim. Gerek var veya yok, doktoru getekli görmüş. Ayrıca gebelik sebepli başka sıkıntıları da olabilir ve bunlar için dinleniyor olmak da isteyebilir. Doktoru uygun görmüş, raporunu vermiş. Hamile olduğu için pozitif çıkarsa ilaç kullanamayacak mesela. Bu süreçte kendine dikkat etsin, dinlensin, bol bol uyusun istemiş olabilir mesela doktoru.

yasal olarak uygun mu? evet uygun, fakat ben yöneticisi olsam çalışan sağlıklı olduğu halde sırf kağıt üzerinde raporu var diye çalışmıyorsa hanesine eksi olarak yazarım.

@nuisanc kendinizi doktor yerine koyduğunuz için yasalar önünde haksız duruma düşersiniz. ahlaki yönünden bahsetmiyorum bile.
"çalışan sağlıklı olduğu halde" demişsiniz. olayın ciddiyetini kavrayamamışsınız. COVID-19 sağlıklı görünün bireylerce bulaşılığı olan bir hastalık. Hamile olması, evden çalışıyor olması, rapor almasını haksız göstermez.

@la lykia: editte nasıl söylediğini yazdım duyuruda. benim hiç hoşlanmadığım, burada atıp tutan insanların da duysalar "bu nasıl bir üslup" diyeceği bir tarzda bilgi verdi bana. kızdığım nokta bu.

bununla beraber rapor almış birisine çaışma planı, hastalığı ile alakalı soru sorma hakkım olmaz. babamın oğlu olsa dahi bunu ileride aleyhimde delil olarak kullanmayacağına güvenemem.

@teritori, tam olarak bunu kastetmiştim işte, üslup ve tavır her şeydir. özellikle böyle yoruma açık olabilecek konularda.

ve tabii haklısınız endişenizde.

bu durumda sizin iyi niyetinize karşın çalışanın üslubunun ve yaklaşımının etik olmadığını düşünürüm.

eğer gerçekten iyi, çalışabilir durumda olmasına rağmen çalışmayacak ise belki çok daha fazla sıkışarak, fazla mesai yaparak onun işlerini başka bir ekip arkadaşı yapacak.

ki bu tavırda biri gizli iş yavaşlatma, gereksiz rapor alma gibi işlere de girebilir. sonuçta midem çok kötü, bütün gece kustum deyip aile hekiminden 2 gün rapor alıp evde film keyfi yapmamızın önünde hiçbir yasal engel yok. eğer yapmıyorsak bizi bundan alıkoyan 2 şey var: işverenin sağladığı adil güven ortamı ile etik ve sorumluluk duygumuz.

eğer gerçekten -az ya da çok- kötü hissediyorsa, endişeleri varsa da ona bu güven ortamını sunmuş yöneticisine bunu şeffaf bir şekilde anlatması, kendini ifade etmesi lazım diye düşünürüm.

hangi ildesin? mng, agt ve kolay gelsin olmayan yerlerde var sadece. bir sorun yaşamazsın, yaşasan bile güzelce seçerler. ben sırf bu yüzden daha pahalı olmasına rağmen amazondan aldım.

iki kere amazon.com.tr üzerinden satıcısı amazon olan telefon aldım. ikisi de "kolay gelsin" kargo firması tarafından 1 günden kısa süre içerisinde elime ulaştı. şimdiye kadar telefonlarla ilgili bir sorun olmadı.

iphone 11 aldım herhangi bir sorun yaşamadım. büyük şehirlerde kargo işi zor tabi. küçük şehirlerde daha sakin olduğundan kargolar daha iyi çalışıyor

Satıcı amazon ise alınır. Verdiğim siparişlerin hepsi kolay gelsin ile geldi.

Değil ise, kargo şirketi değişikliği talep edilir bence satıcıdan. Bir de ürünün amazon garantisi altında olup olmadığına bakın. Satıcı ve gönderici bilgisinin altında yazıyor garanti altında diye.

Bu garanti ürünün sağlam gelmesini falan garanti ediyor, yoksa 2-3 senelik ürün garantisi değil diye biliyorum.

1 ay önce sipariş etmiştim ertesi gün iptal etmislerdi. Paramı hemen yatirmislardi.

Çok teşekkürler öncelikle.

@Jelly bear, İzmir'deyim, şurada gördüğüm kadarıyla İzmir'de varmış kolaygelsin ve agt.

www.amazon.com.tr

ikisinden (kolaygelsin ve agt) birini seçebiliyor muyuz, hangisi daha iyi acaba?

Şu telefona bakıyorum:

www.amazon.com.tr

"Amazon tarafından satılır ve gönderilir." ibaresi var.

@Novice, dediğiniz ibare bu mu acaba?

@bepicolombo, neden iptal etmişlerdi?

ben geçen aldım bir sorun olmadı

iPhone XS aldım. Çok memnunum.
Sadece alışveriş yaparken kredi kartını kabul etmedi güvenlik için. 2 tane birden alacaktım. Sonra hesabı kapattı. Sonra açmaya çalıştım müşteri temsilcisiyle. Açıldı. Sinir bozucu bir deneyimdi ancak fiyatı çok uygundu. Razı oldum. Teslimat çok hızlıydı.

Bana bir kere agt geldi. İzlenimim, kolay gelsin daha iyi fakat agt ile de sorun yaşamadım.

Evet, bahsettiğim buydu. Amazon kendisi satıyorsa muhatap belli olur.

Satıcısı Amazon olan pahalı elektronik eşya aldım. Kargo da zaten Kolaygelsin

www.sozcu.com.tr

www.icisleri.gov.tr

Bu doğrultuda ilk uygulama olarak 21 Kasım Cumartesi günü saat 20:00 den 22 Kasım Pazar günü saat 10:00 a kadar ve 22 Kasım Pazar günü saat 20:00 den 23 Kasım Pazartesi 05:00 saatine kadar sokağa çıkma kısıtlaması uygulanacak.

Kimse, ama kimse okumadı şu genelgeyi. Anlamıyorum.

-------------------------
Cumartesi günü saat 20:00 den itibaren başlıyor.

Pazar günü 10:00 da bitiyor.
------------------------------------------
--------------------------------------
Pazar günü 20:00 da başlıyor.

Pazartesi 05:00 da bitiyor.
----------------------------

www.icisleri.gov.tr


Okumaya üşenenler için;

"Yeni bir karar alınıncaya kadar hafta sonları 10:00-20:00 saatleri "dışında" sokağa çıkma kısıtlaması uygulanacaktır.

Üretim, imalat ve tedarik zincirleri bu kısıtlamadan muaftır.

Bu doğrultuda ilk uygulama olarak "21 Kasım Cumartesi günü saat 20:00'den 22 Kasım Pazar günü saat 10:00'a kadar ve 22 Kasım Pazar günü saat 20:00'den 23 Kasım Pazartesi 05:00 saatine" kadar sokağa çıkma kısıtlaması uygulanacaktır."


***Uygulamanın süresi belli değildir, konuyla ilgili olarak alınacak ikinci bir karara kadar her haftasonu bu şekilde devam edecektir.

o halde 20 Kasım Cuma akşam 8 ile 12 arası dışarıda olmak serbest. Bundan burasını doğru mu anlıyorum? Gerçekten akıl tutulması yaşıyorum bu açıklamalar ile.

Sokağa çıkma yasağı Cumartesi akşamı saat 20.00'de başlıyor, o saate kadar bir kısıtlama yok. Cuma günü istediğiniz saatte dışarıda olabilirsiniz.

Kafa karışıklığına neden olan;

"Ülkemizde de içerisinde bulunduğumuz kontrollü sosyal hayat döneminin temel prensipleri olan temizlik, maske ve mesafe kurallarının yanı sıra salgının seyri ve olası riskler göz önünde bulundurularak hayatın her alanına yönelik uyulması gereken kurallar ve önlemler belirlenmektedir. Bu çerçevede 17.11.2020 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanımızın başkanlığında toplanan Cumhurbaşkanlığı Kabinesinde alınan kararlar doğrultusunda 20.11.2020 Cuma günü saat 20:00'den itibaren geçerli olacak şekilde;" diye devam eden bölüm.

Burada Cuma akşamı saatte 20.00'den itibaren diyor ama bu sokağa çıkma yasağıyla ilgili bir madde değil, bu diğer tedbirlerin başlangıç tarihi.

Sokağa çıkma yasağı 5. maddede belirtiliyor;

"Bu doğrultuda ilk uygulama olarak "21 Kasım Cumartesi günü saat 20:00'den 22 Kasım Pazar günü saat 10:00'a kadar ve 22 Kasım Pazar günü saat 20:00'den 23 Kasım Pazartesi 05:00 saatine" kadar sokağa çıkma kısıtlaması uygulanacaktır."

Aslında çok net yazdım ama tekrar edeyim; yasak CUMARTESİ AKŞAMI SAAT 20.00'DE başlıyor. Cumartesi sabahı gönül rahatlığıyla ekmek alabilirsin.

Duyurunun sonu böyle olacak gibi; www.youtube.com

Bu da YAŞ KISITLAMASIYLA ilgili madde:

"Tüm illerimizde; 65 yaş ve üzeri vatandaşlarımız gün içerisinde 10:00 ile 13:00 saatleri, 20 yaş altı vatandaşlarımız (01.01.2001 tarihi ve sonrasında doğanlar) ise gün içerisinde 13:00 ile 16:00 saatleri arasında sokağa çıkabilecek olup (işyerleri ile illiyetlerini gösteren çalışma/SGK kaydı vb. belgeyi ibraz eden çalışanlar hariç), bu saatler dışında ise belirtilen yaş gruplarındaki vatandaşlarımızın sokağa çıkmaları kısıtlanacaktır."

Yani diyor ki;

20 Kasım Cuma günü saat 20.00'den itibaren;

65 yaş ve üzeri vatandaşlar gün içinde 10.00 ile 13.00 saatleri arasında dışarıya çıkabilir.

20 yaş altı vatandaşlar ise 13.00 ile 16.00 saatleri arasında dışarıya çıkabilir.

Koronavirüs Salgını Yeni Tedbirleri ile İlgili
Sıkça Sorulan Sorular ve Cevapları

www.icisleri.gov.tr

Uzun yola çıktığımızda ne olacak peki?

@fusha seyahat izin belgesi alıyorsunuz edevletten

Temaslı olunca karantina kararı bildiriliyor. O durumda eve geliyorlar ancak henüz teşhis konmamış ya da temaslı olmayan birine geliyorlar mı bilmiyorum ama sanmıyorum. Öyle olsa kimse hastaneye gidip 4 saat kuyruk beklemez.

Baai Ozel hastanelerin evde bakim servisleri yapiyor evde test. Onun disinda 112 ile giderse sira bekleme ihtimali daha dusuk olur devlette

peki sağlık ocağında test yapıyorlar mı acaba?

Test yaptırmanız gerekiyor, test sonucuna göre eve geliyorlar

Özel veya devlet, testi yaptırın bekletmeden.
Çok geçmiş olsun

Saglik ocaklari yapmiyor malesef

Sağlık ocağı yapmaz, Testler genelde devlet yada araştırma hastanelerinde yapılıyor. Özel hastanelerde yapıyor ayrıca.

3 seçeneğin var;

1- 112 yi arayıp ikna etmeye çalışmak (çoook zor ihtimal belki durumu yi değil filan denirse ikna edilebilir.)
2- En yakın test yapan hastaneye gidip test yaptırmak. (pozitiflerle uzun kuyruklarda bekleme sıkıntısı)
3- Özel hastaneye gidip test yaptırmak (Para kaybı, ayrıca pcr testi sadece 250 TL iken bu çakallar bir çok test ekleyip 1000 TL ye kadar hesap çıkarabiliyormuş.)

Geçmiş olsun

geçmiş olsun.
siz gideceksiniz ya da 112'yi arayacaksınız.

özel hastanede yaptırdık biz ofis olarak, gündüz gidince covid için çok sıra oluyor, 6 dan sonra gittik, hiç beklemeden hallettik. en başta kayıt yaptırırken ödedik, fiyatı teyid ettik, kişi başı 250 tl ödedik.

çift maske taktık, hiç oturmadık, kayıt deskine yaslanmadık, temas etmedik. yanınızda kalem götürün formları imzalamak için, yoksa herkesin dokunduğu kalemlere dokunmak zorunda kalırsınız.

strese ve riske girmeyin, gidin yaptırın.

her özel hastane devlette geçerli olan testi yapmıyor bu arada aklınızda olsun. özellikle sorun bu durumu sonucu e devlette görebiliyor muyum diye.

ticaret ve sanayi odalarının bu konuda araştırmaları vardır. ülkeler ile ilgili raporları. sektör raporları. ihracat servisleri vardır. onlardan veri anlamında bilgi alabilirsiniz. URGE projeleri de var. Desteklerden faydalanabilirsiniz. Ticaret bakanlığının destekleri var.

www.tradeatlas.com
www.iib.org.tr
www.ihracatpusulasi.org.tr

tüm dünyada şu gerçekleşiyor
firmalar büyüyüp rekabeti bitiriyor: düşük ücretle personel çalıştırıp, ham malzeme avantajı ve sürümden kazançla çok uygun fiyatlara istedikleri kalite ve tasarımda ürün sunuyorlar

yeni ürün veya pazar bulman gerekir
işini uzun süre zarar yazarak finanse etmen

öncelikle hayırlı olsun, umarım başarılı olursunuz ancak size kötü bir haberim var. ihracat - ithalat işlerinde ürünü üreten değil, o işi/ticareti bilen kazanıyor. yani çok iyi mobilya yapıyor olabilirsiniz ancak gana'da mobilya ihtiyacı olduğunu bilen, gana'da kime mobilya satacağını bilen adam her zaman daha çok para kazanır.

covid19 öncesinde "gana ile ticaret günleri" gibisinden etkinlikler yapılıyordu. gana'dan ekipler geliyordu, siz de gidip ganalılar'la konuşuyordunuz. onlar gana'da ne ihtiyaçları olduğunu anlatıyordu, siz de bu malı üretip üretemeyeceğinize bakıyordunuz ya da siz adamlara neler üretebileceğinizi anlatıyordunuz, adamlar da gidip gana'da bunu satıp satamayacaklarını araştırıyordu. tahminim bunların sanal olanları yapılıyor olabilir ama yine de :

1 - düzgün bir websitesi
2 - linkedin üzerinden bir network

size yardımcı olabilecektir diye tahmin ediyorum.

Eger bina ici tesisatinizda sorun varsa bunda turk telekom'un sucu ne? Yollar bozuk oldugu icin gidip araba markasina kizmak gibi olmus.

Turk telekomun dedigi sey dogruysa bir elektrikci ayarlayip ankastreden eve kadar gelen kabloyu degistirmeniz gerekiyor.

Evet ben de aynısını yaşadım. Bina içindeki kablolarda problem var dediler. Sonra yeni binaya taşındık aynı problem devam etti yine kablolarda problem vardır bizden dolayı değil dediler. Kablonete geçtim bütün problemler bitti ne hikmetse.

Ekip gelip olcsun, bina icine gelen baglanti hizi yuksekse elektrikci cagirip kablolamanizi yeniletin

modemle alakalı olabilir farklı bir modemden denesene. %90 modemle alakası var.

ödenecek ceza miktarı çok fazla.
taahhütten cayma koşulları;
en fazla bir yıldır.
caydığınız aya kadar sağlanan indirimleri ödemeniz beklenir. Eğer taahhütün bitmesine az zaman kaldıysa (6 ay maksimum) sağlanacak indirimleri ödemeniz beklenir. hangisi lehinize ise.
1500 lira cayma bedeli alamazlar gibi geliyor.
ha tabi modemi satın mı aldınız? kiraladınız mı?
ekstra ücretler mi var.
bilmiyorum bana mantıksız geldi.

bu yüzden en çekindiğim şey taahüt. ne olursa olsun taahhütsüz hizmetten yanayım. türknet kullanıyorum şimdilik memnunum. memnun olmazsam 1 hata içinde hiçbi ceza ödemeden çıkara başkasına geçerim.

almanyada türkleri dışlayanlara küfrediyor işte, hem bu hem de rap müzik yaptıkları ve o zamanlar anlaşılmadıkları için. hala 60'lar ve 70'lerdeki gibi ayrımcılık yapılıyormuş gibi konuşuyor orası problemli. ama bir killa böyle, mesela fuat da alamancı ama bu kadar dem vurmuyor.

türkleri dışlayanlara küfür ediyor ama kendisi gibi gelen suriyeli, afgan ve arap göçmenlere it kopuk serseri diyor. kısada ne dediğini bilmeyen meczup un teki bu herif.

mültecilere sallayan adam silahlı soygundan ceza yatmış birisi. bunu da türkleri savunmak için yaptığını falan iddia ediyor.

bir yerde yabancı olmak çok zordur. ne kadar entegrasyona yatkın olsanız, hatta asimile olsanız, siz yabancısınız.
çok yakın zamanda Türkiye'de Suriyeliler bu tarzda bir yaşamı benimseyecekler. Adli olaylar olmamasını umuyorum ama polyanna değilim.

ilk dönemlerinde sosyal çevre ve ilk kuşak göçmen işçilerin yaşadığı zorluk nedeniyle kendince bir hayatta kalma mücadelesi var. bunun için hızlı para derdinde herkes illegal peşinde. ki söylediği gibi kurşun atmışlığı, soygun gibi pis işlere bulaşmışlığı da var. "dazlak" mücadelesi ile de saflarını güçlendiriyor hem para hem güç kazanıyor. uzun süre hapislerde falan da kalıyor bu dönemde.

sonrasında asıl mücadele başlıyor. bu işlerden elini kolunu çekip temiz iş yapma derdi. illegalin içindeki bir insan için bu süreç çok sıkıntılı. kolay parayı itmek, arada kalmışlık, temiz çevre kurabilmek vs çok çok daha zor. ki boe b'den sonra buna niyetlense de uzun süre yine başı dertten kurtulmuyor.
üstü kapalı bahsedilen diğer birçok yabancı ve türk çete de hala bu tayfaya bilenmiş durumda. 36 boys'un ağır abilerinin çoğu hala temiz değil. diğer çeteler de bu ağır abilere ve tabii ki killa'ya karşı hala.

ki berlin'in yeraltı dünyası öyle berbat ki Türkiye'den ya da dünyadan başka bir örnek veremedim şu an. adana hürriyet mahallesinin en az 100 kat belalı çevreleri içinde "temiz iş" yapabilmeyi hayal edebilirsiniz. bugün bile Hürriyet'te efendi takılıp helal para kazamaya çalışsanız ilk ara sokakta ezerler sizi.


ek: @ada meltemi'ne cevap olarak, bu adamın siyaseti tipik alamancı siyaseti. bugün sorsak türkler iyi de bu afganlar bulgarlar her yeri kirletiyor diye ağlar.
ek olarak bunlara öfkeli olmasının diğer sebebi de şu. türkler çeteleşmeyi bırakmış topluma artık adapte olacakken berlin deli gibi yeni dalga göçmen nüfus kazandı. gerçekten de şu an Berlin'de içtiğiniz ottan park yerine ödediğiniz paraya kadar her şey afgan, rus, bulgar, suriyeli mafyalara gidiyor. bu da massaka gibi yurdum alamancı tiplerini tekrar illegale itmeye başladı. onlar yapıyorsa biz de yaparız gibisinden.

tabi şu an suçlu aramıyoruz ama bu olaylarda asıl suçlu evi alman marka tanklarla yıkılan suriyeliler, natonun elinde büyüyen taliban yüzünden kaçan afganlar, Merkel'in almanya refahı için aç bıraktığı yunanlar ve bulgar değil.
deli gibi büyük coğrafyada topraksız bırakılıp 60'lardan sonra Almanya'ya satılmış türk köylüler de değil.

Duvar yıkıldıktan sonra diğer taraftan bu tarafa geçen almanlar "buraların ekmeğini bu göçmenler yiyor, bunalrı kovmamız lazım" mantığında hareket ediyor. Bir paylaşım savaşı başlıyor böylece, duvar yıkılana kadar dazlak problemi yok bildiğim kadarıyla.

Tek tek gezip dayak yememek, şiddete maruz kalmamak için de göçmenler gruplaşıyor ve çeteleşiyor mecburen, o sırada bu 36 boys vs kuruluyor.

Özetle zamanında ciddi bir mücadele verdikleri ve "harbi ghetto" oldukları doğru, ama şu an hala o zamanları anlatıp ekmeğine bakıyor adamlar. Nihayetinde "gangsta rap" yapıyorlar, napsınlar bu zamanda berlinde silahlı suça mı karışsınlar müziklerini ve kültürlerini beslemek için? Mecburen geçmişi anlatıp duruyorlar.

Killa adamdır, uzun yıllardır severek dinlerim.

Bu Almancı muhabettleri , İnternetin çıkışıyla bitmeliydi.
Youtube var . Yaz Kreuzberg walk . Bak Videolara. İnanmayın bu Alamancılara.
Kreuzbergle kıyasla Kadıköy, Beşiktaş daha tehlikelidir.

Not: Yanlış anlamayın. Eskiden Kreuzberg tehlikeliymiş. Demiyorum. Kreuzberg her zaman İstanbul'un/ Ankara'nın / Diyarbakır'ın o zamanına göre güvenlidir.

daikin hitachi york mitsubishi her zamanki gibi
mitsubishi love ben :)
hangi tip istiyorsunuz onu diyin de. samsungtan da uzak durun.

salona alacağım için duvar tipi alacağım.

12000 BTu yeterli olacaktır diye düşünüyorum. Ev çok soğuk ısıtmak ilk amacım.

daikin f/p olarak çok iyi
çok araştırdım (1 yıl kadar) daikin aldım.

@turbo sadık +1
arçelik ürünlerini öneririm. yıllardır sorunsuz kullanıyoruz.

klima almadan önce keşif ekibi isteyin. gelsinler. söyledikleri ölçüde alışverişinizi yapın. söylediklerini dinleyin. mesela tek bir odaya 18bin btu koyup tüm evi ısıtıp soğutamazsınız. kapılar, kirişler çok şeyi değiştiriyor. bunun gibi senaryolar var.
dış ünitenin nereye takılacağı çok önemli. baştan keşif ekibiyle belirleyin. koyacakları yer işinize gelmeyebilir.
birde alacaksanız kış mevsiminde alın. yazın gelmeleri haftalar sürebiliyor.

daikin'e f/p'si iyi diyen de ne bileyim??

daikin fiyat olarak yüksektir, ama canavar gibidir. vestel beko arçelik gibi markalar için f/b oranı yüksek diyebiliriz

merhaba teşekkürler.

ben zaten soğuıtmadan çok ısıtma için istiyorum. evim bahçe katı ve ev verimli ısınmıyor. yaklaşık 35-40m2'lik bir salonum var. 9000 - 12000 BTU yeterli olacaktır sanırım diye düşünüyorum.

Ben de alırken epey araştırmıştım, fiyat - performans olarak vestel önerdiler, gayet memnunum. Genel olarak arkadaşların yazdığına ek olarak bilinmeyen markalardan uzak durmanı öneririm, servis çağırdığında yaygın olması önemli diyorlar.

arçelik diyorum. türkiye'de LG ortaklığıyla üretim yapıyorlar. ürün çok iyi. faturayı da göçertmiyor. servisi de başarılı, fiyatı da uygun.

35-40 metrekare için, 12bin'den daha düşük olmaz bu arada. 3 kuruş tasarruf için sakın ola 9bine filan yönelmeyin.

son olarak, cevapları tikleseniz ne güzel olur. insanlar emek emek yazmış :)

Arçelik +1

mitsubishi fujitsu daikin
toshiba greee

ve diğerleri... vestele yanaşma.

arabanın sıcaklık göstergesi 4 derece ve altına düşünce otomatik olarak buzlanma uyarısı verir.

Reanarch +1. Herhangi bi sensör, ekstra bi özellik falan arama yani. 4 ve altındaki derecelerde otomatik çıkar o uyarı.

Skodalarda da var o uyarı. Yukardakilere +1

hanim arabada da sabah erken saatlerde buzlanma riski diyormus; servise sorduk 3 derece ve altinda o uyari olur demisler

fiat otomobillerde de var ve 3 derece ve altina dustugunde otomatik cikan bir uyari

belirli bir sıcaklık altına düştüğünde çıkan standart bir uyarı olabileceği bizim de aklımıza geldi. lakin araç bu uyarıyı yaparken biip biip biip diye ötüyor.

giderken bir araba biip biip biip diye ötüyorsa bence bir şey olmuştur da o yüzden ötüyordur diye düşünüyorum. yani benim mantığım, ötmek bir acil durum ikazıdır, bir şey olmuştur da o yüzden ötüyordur diyor. sıcaklık düştü diye araba öterek uyarı verir mi yahu? sıcaklık düşünce uyarması değil ama uyarırken önemli bir şey olmuş gibi ötmesi saçma değil mi? yakıt biterken bile bile sadece görsel uyarı verip ötmeyen araba, sıcaklık düştü diye niye çok önemli bir şey olmuş gibi çıldırıyor?

başka standart uyarıları da var, örneğin araba ilk çalıştırıldığında orta ekranda "sürüş güvenliği için arabayı sürerken ekranla oynamayın" gibi bir şey de yazıyor ama biplemiyor. belli yani standart uyarı olduğu.

skoda ötüyor.

VW'de de yanlış hatırlamıyorsam hava 4 derecenin altına düşerse bipleyip ekranda uyarı işareti çıkıyor.

seat'ta vardı bu, anlık değişimlere de tepki verebiliyor. sorun değilmiş gibi görünüyor.

şurada rav4 için aynısından bahsetmişler.
www.rav4world.com

bu arada dediğinize katılıyorum, başka hiçbir şeyde biplemeyen arabanın sıcaklık düşünce çıldırması ilginç tabii. hibrit araçların pillerinin aşırı soğukta daha kötü performans gösterebildiğini okumuştum, belki bununla alakası da olabilir.

Sesli uyarı vermesi de standart zaten.

Hastaneye yatmasi hasta icin dezavantaj, tekrar COVID olabiliyorsun kendini iyi izole edemezsen, hastaneler malesef COVID yuvasi.

test birden negatife dönmüyor zaten. şikayetler bittiyse ve kendinizi iyi hissediyorsanız iyileşmişsinizdir, teste gerek yok demişlerdi bize. iyileştikten sonra bile test sonucu pozitif çıkabiliyor ama bulaştırıcılığı kalmıyor diye biliyorum ben. pozitiftik 1 aya kadar sürebilir, ona o kadar takılmayın. önemli olan semptomların bitmesi, kendini iyi hissetmesi ve tahlillerin temiz olması.

@miranda +1

O iş kara düzen, takipli yapanı var, takipli yapıldığı zaman kimlik numaraları kayıt altına alınıyor. Takip yoksa kimse sormuyor.

Paranızı anında iade ettirecek bir yöntem yok, bir dahaki iletişimde bankanıza ters ibraz dilekçesi vereceğinizi, MEsafeli Satışlar Sözleşmesine göre 30 günlük teslimat sürelerini doldurdukları için paranızın hemen iadesini istediğinizi söyleyin.

chargeback diye bir olay var, bankanın müşteri hizmetlerini arayıp kendiniz kartınızdan iptal ediyorsunuz. hizmet alamadığınızı söyleyip.

nasıl oluyor bilmiyorum ama denemeye değer bence.

Google’a bankanızın adını ve “kart harcama itirazı” yazın. Dilekçeyi doldurun, ya da bankanın yönlendirmesiyle ilgili talebinizi ayrıntılarıyla bankanıza iletin.

chargeback çok uzun süren bir işlem, öncelikle satıcı ve hepsiburada ile durumu çözmeye çalışın.

hepsiburada tuhaf, dun trendyol dan 1 urun aldim, 3 saat sonra fiyati dustu; iptal ettim, 5 saniye sonra geri gelmisti kredi kartina tutar, yenisini 40 tl daha ucuz aldim :) 400 liralik urun ustelik

1 günde kargo diyorlar lakin o son aşamada okumadan kabul ettiğimiz satış sözleşmeleri var ya heh onun içinde diyor ki "satıcı bu malı en geç 30 günde (bazen 45) gönderecektir"

İşte HB bu açığı kullanıyor maalesef ve paranızı işletiyor, eninde sonunda iade alacaklar ama işte uğraştığınızla kalacaksınız maalesef

arayüz fırçası genelde diş teli takanlar için, bazen de ayrık dişleri olanlarda işe yarıyor.

Diş ipinin girebildiği yerlere arayüz fırçası giremez, en incesi bile (bana göre)

doktor yeni tavsiye etti, siparişi bekliyorum.
diş ipi azı dişlerimin arasını kanatıyor diye önerdi. deneyip göreceğim.

bu konuya takip bir kac bilimsel makale okumustum, sonra da okuduklarimi uc ayri dis hekimine sordum.

Dis ipini cogu zaman dogru kullanmadigimiz icin yemek artiklarini asagiya dogru itiyoruz. O yuzden (bugunku bilgiyle), dis ipi yerine arayuz fircasi kullanmak gerekiyor(mus).

fakat bu uc dis hekimi de arayuz fircasi degil de sundan onerdi imgcdn.farmaline.be

iki gun kullanmasam, ucuncu gunde dislerimin arasini temizledigimde bu fircacik les gibi 'agiz' kokuyor. hatta millet maskedeki kokudan sikayet ederken ben kendi agiz kokumu cekmeden mutlu mesut yasayip gidiyorum.

Ben bir disim covid zamani çürük sebebiyle baya kötü gidince ve oraya seramik inlay yapilinca o iki dis icin arayuz fircasi kullanmaya basladim.
Ama geri kalani icin hala dis ipi kullanıyorum.
Bana gore firca dis ipinin yerini alamaz.
Fircayi kullanmamin tek sebebi inlay ve diger dis arasi cok dar ve doktor orayi açmaya calismanin riskli olmasi sebebiyle bunu kullan dedi.
Yoksa kullanmam.

Birbirine ikame eden ürünler değil.

İki sene oradan iş bulmuştum. Dediğiniz gibi site bilgi falan hiçbir şey yoktu. Sıkıntı çıkmamıştı.
Firma olmayanlar oradan ilan açamıyor zaten.

İŞKUR'un güvenilir olduğunu düşünüyorum.
içinize sinmiyorsa hala, işyerinin bulunduğu şehrin/ilçenin ticaret ve sanayi odasının (ayrı da olabiliyor bunlar) internet sitesine girin ve kayıtlı üyrllrt kısmına bir bakın. Adresi, iletişim bilgileri yer alır.
Ticaret Sicil Gazetesine online ortamdan ulaşılabiliyor. Adresini, ortaklarını, faaliyet alanlarını görürsünüz.
MERSİS, ticaret bakanlığının merkezi sicil sistemi, edevlet şifresiyle Türkiye'de ki her firmanın verilerine erişebilirsiniz.
Firmalar internet sitesi kurmamış, tanınmamış olabilirler, resmi kayıtlarda verileri bulabilirsiniz.

İş yeri X bir şubeden olacak demiyorsa hesap numaranı bildir iş yerine, o hesabın direkt maaş hesabı olur.

İş yerim x bir şubeden olacak diyor ama zaten benim hesabımda o x şubeden tesadüfe bak, bu durumda hangi yolu izleyeceğim.

İşletmeler maaş müşterisi olmak için şube bazında anlaşmalar yaparlar. bu yüzden şube şartı söylenebilir. onun dışında @himmet dayı +1
hesap açma çok kolay, bankanın çalıştığı şubeyi öğren, internet bankacılığından o şubeden hesap aç, ve numarayı bildir.
diğer hesabını da kullanmak istemezsen yine internetten kapatırsın.
sadece, bireysel müşteri sözleşmesi güncel olmayabilir, onu imzalanı isteyebilir sistem, randevuyla şubeye gidebilirsin.

edit: ikinci soruyu yeni gördüm, işletme şubesiyle hesap şuben aynıysa mevcut numaranı ver. ilk maaşın yattığında hesabın maaş hesabı olarak tanımlanır.

işyeri bankayla anlaşmışsa oradan açmanı ister. bazı yöneticiler gerek olmasa da zorunlu olarak o şubeden açmanı isterler, bir miktar nemalandıkları için.

Hocam hesap numaranı bi kağıda yazıp vereceksin :)

Daha resmi olsun diyorsan o şubeye gidip bi hesap cüzdanı al. Onun fotokopisini çekip sana geri versinler.

Kat sayısı artınca genelde o düşme olmuyor zaten.
Kaba hesap,
Yüzde 50 ile verdiğinizi düşünün inşaatı müteahhite.
Toplam bina 100m2 den 5 kat olsa 500 metre kare
YuDe 50 ile verseniz 250m2 ye inmesi gerekir daire sahiplerine kalan alanın.
Aynı kalması için de inşaat alanının iki katına çıkması gerekir.
Kaba hesap yöntemi bu

Müteahhit olarak cevaplayayım;

120 m2 10 daireli bir binanız olsun, toplam 1200 m2 kapalı oturum alanı diyelim kabaca.

Benim burayı yıkıp yeniden inşa ettikten sonra maliyeti ve karımı çıkaracak kadar bana daire kalması lazım. Yani size 10 daire veriyorsam piyasaya göre aşağı yukarı 10 daire de benim almam lazım ki aldığım 10 daireyi satınca maliyeti ve karımı çıkarabileyim.

Şimdi zurnanın zırt dediği yer;

Sizin binanızın olduğu arsanın şu anki imar izni toplamda 1200 m2 ise 10 daire size 10 daire bana çıkması için daireleri 60 m2 yapmak zorundayız.

Bu her bina ve her arsa için eşit bir durum değil, kimi arsalar var zamanında onlarca daire yapılmış üzerine ama şimdi yıkıp yapsak 8 daireden fazla olmuyor mesela, e ama hali hazırda 10-12 hatta bazen de daha fazla daire sahibi olunca yıkıp yeniden inşa etmek müteahhitin ticareti ile mümkün değil.

Bu gibi durumlarda daire sahipleri ceplerinden müteahhite para vererek bir yol bulmaya çalışılır.

Bazı daire sahipleri de var ki 1 dairesi varken kentsel dönüşümden sonra birden fazla daire alıyor karşılığında.

Tamamen arsanın şu anki üzerindeki daire sayısı ve yeni yapılabilecek daire sayısıı ile alakalı bir konu.

@john bloor +1
bursa büyükşehir belediyesi bu gibi durumlarda anlaşmazlık yaşanmaması, kentsel dönüşümde müteahhitleri teşvik gibi amaçlarla belediye meclisinde 0.50 emsal artışı hakkı verdi mesela. john bloor'un aynı örneğinden gidersen toplam kapalı alan 1200 iken 1800 m2 inşaat hakkı verildi.

bunu fırsat bilen müteahhitler, kentin çöküntü alanlarından ziyade gittiler, yeni yapılanmış, imarı planı düzgün olan nilüfer ilçesinin ataevler semtindeki güzelim sitelere göz diktiler. bir şekilde depreme dayanıksızdır diyerek sitelerin yıkılmasını sağladılar. yer sahipleri dünden razıydı çünkü 30 yıllık binada oturmak yerine, sosyal tesisleri, havuzu olan yepyeni dairelerine kavulacaklardı.

imar planı hazırlanırken, konut yoğunluğuna göre okul, sağlık ocağı, park gibi kamusal alanlar planlanır. yolların sokak mı ya da cadde mi olacağı, bu planlamaya göre belirlenir.

bu yepisyeni projeler, ilçe belediyesinin (chp) itirazlarına rağmen büyükşehirde (akp) kolayca onaylandı. ilçe belediyesinin derdi, projelerin yaratacağı yoğunluğun hesaplanmaması, gelecekte büyük sorunlar yaratacak ve bu sorunlar için ne yer sahipleri, ne de müteahhitler tek bir çaba göstermeyeceklerdi. bu işin maliyeti ise ilçe belediyesi tarafından karşılanması mümkün değildi.

yüze yakın site başvurdu. pek çoğu yıkıldı. bir kısmı depreme dayanıksız iyerek boşaltıldı. bursa içinde binlerce aile güzelim evlerinden olup kiraya çıktılar. varan 1: bursa konut piyasası satılıkta da kiralıkta da altüst oldu.

derken meslek odaları bu saçma sapan, emrivaki, geleceği düşünmeyen vizyonsuz planları dava etti. çok doğal olarak kazandılar. peki site sakinlerine ne oldu? büyük bir kaos. çoğu kira yardımı bitmesine rağmen varoşlarda dahi olsa zar zor bulduklar evde kiracı durumuna düştüler. evleri yıkıldı, yenisi yapılmıyor. yıkılmadıysa eğer içine giremiyorlar.

dava sürecinde tamamlanan projelerin hak sahipleri evlerine yerleştiler bu arada. fakat sorunlar şimdiden başladı. Bursa'nın en nezih semtlerinden ataevlerde, özellikle pik saatlerde yoğun trafik oluşuyor. market sayısı iki kat arttı, otopark sorunları başladı. mahalle parklarında bile hissediliyor yoğunluk, çocuk sesi arttı, parklarda gece berduşlar çoğaldı.

bu kadar uzun anlatmak istemezdim, alakalı mı konuyla siz karar verin ancak paylaşmak istedim. özetle; kentsel dönüşüm bedavaya olmuyor. ya para vereceksiniz, metrekareniz korunacak. ya mevcut hayat tarzınızdan feragat ederek, kura sonrası istinat duvarı göreceksiniz, arabanızı park etmekte zorlanacak hatta belki evinize daha geç ulaşacaksınız. ya da ilk depremde yıkılan binanın altında kalacaksınız.

depremde deprem değil, bina da değil, yoksulluk ve yolsuzluk öldürüyor.

çay tiryakisi değilim.
şekersiz içebildiğim ve lezzetli bulduğum tek çay champion.

ahmad tea. migroslarda var. bir de kooperatif satis yerlerinde hopa cayı satiliyor. onlar da güzel.

tirebolu 42, çaykur altınbaş, organik hemşin, lipton ilk hasat falan...

ama ben rastgele çaylar alıp karışım yapıyorum. bazıları yukarıdakilerden oluyor. son çay karışımım 200 gramlık paketlerde satılanlardan oldu.

eskiden düz sarı çaykur bile lezzetliydi.

şimdi ara ki bulasın.