bugüne kadar hiç böyle bir şey başıma gelmedi

Dukkanlar oduyor onu. Evlerde kiraci karismiyor.

Valla istanbul için konuşuyorum. Çevre temizlik vergisi zaten su faturasıyla geliyor. ( eskiden ayrıca gelirdi kiracı öderdi, belki diğer şehirlerde hala öyledir) ama emlak vergisi tamamen ev sahibine ait. Orada sizlik birşey yok. Zaten kira beyannamesinde ev sahibi ödediği emlak vergisini gider olarak düşecek (tabi beyan ediyorsa)

haha çakala bak. sana düşen kısmını nasıl hesaplamış acaba?

odemeden once kibarca vergi borcunu belirten faturayi ve odendigine dair makbuzun bir kopyasini arsivlemek icin isteyin bakalim ne olacak. Neden olarak da o tutarlari vergiden duseceginizi iddia edebilirsiniz..

dükkan değil bu arada ev için bahsediyorum.

Ev sahibi cahilse bişey demem, ama bilerek yapıyorsa insan bu kadar orsbu çocuğu olabilir mi ya?

ev sahibi öder tabii ki. itiraz edin.

şu an düşündüm bence emlak vergisi ev sahibine çevre vergisi kiracıya düşer.

yuh çakala bah hele. 5 yıldır kiradayım ilk defa duyuyorum emlak vergisini isteyen ev sahibini. sanki haspam bedavaya oturtuyor seni de verigisi sana düşecek. bak sinirlendim şimdi.

sakın ha ödeme, bu vergiler size ait beyefendi de kapat.

Emlak vergisini ev sahibi,
Çevre Temizlik Vergisini kiracı öder.
Attığın çöpten ev sahibin sorumlu değil.
Birçok Belediye'de su faturasına eklerler. Tahsilatı kolaylaştırmak için.
Su faturasına bak. Ödeniyorsa orada yazar. O zaman ödeme.
Yazmıyorsa eğer, belediyeyi ara. Tutarı öğren. Sadece Çevre ve Temizlik Vergisini öde.
Ev sahibin bence güzel bir jest yapmış. Fakat güvenmiyorsan teyit et.

makbuz istedim şimdi ev sahibinden. yolladı. yanlış bakmışmış. 18 liraymış.

şimdi de şöyle diyor, kültür ve tvkp (kültür ve tabiat varlıklarını koruma vergisi) varmış, 18 lira, onu bizim ödememiz lazımmış. Apartmanda artezyen var bu arada, ondan dolayıymış, bu doğru mudur?

@veritaslibertas bu son mesajdan sonra sizi yolmaya çalışıyor gibi geldi bana nedense :)

Hayır. Onu da evsahibi öder. O vergi de her evden alınıyor. Artezyenle alakası yok, sallamış. Çevre temizlik vergisi yoksa size birşey düşmüyor. Eminim bundan.

Çok yakıyorsun değil, çok az tüketiyorsun demek.
Beslenmeni çeşitlendir. Takviyeye dayalı yaşama. Bunu yaparsan eksikliğin olmaz.
Kefir iç mesela, salata yaparken sadece marul değil, ıspanak semizotu kullan. Nane, Maydanoz, dereotu, karıştır. Meyve ye. Çeşit çeşit olsun. Marketten pazardan alırken tüketemiyorsan eğer birer ikişer al.
Dengeli beslenir ve egzersiz yaparsan eksiklik yaşamazsın. Besin takviyelerinden gerekli maddeleri almak ile besinden almak arasında büyük fark var.

B12 depolanıyor. Bir insanın deposu ortalama 2 sene gidiyor. Ders çalışırken B12 almak ekstra bir işe yaramaz. Depon var zaten.

Olur. Bankayla gorusup karini zararini hesap ettirin. Erken kapama cezasi var cunku. Diger bankanin dosya masraflari vs de olacak.

Hesap kurdu diye bi site var, ordan oranlari girip ustun koru gitmeden kendi hesabinizi da yapin.

Muhtemelen değmeyecektir.
Kredi çektiğiniz bankanın internet bankacılığına girip kredi ödeme planınızı excel tablosuna aktarın.
Takip eden aylarda ödenecek taksitlerin anapara faiz vergi gibi sütunlarını ayrı ayrı toplayın.
Kalan anapara toplamı kadar kredi çekeceksiniz.
Yeni bankaya kredi hesaplattırın.
Toplam ödemelerini karşılaştırın.
Muhtemelen değmeyecektir.

kalan taksit sayınız ve kalan anapara tutarı belli değilken bu durumda yorum yapmak zor. anapara turarı yüksekse (30.000 üzeri) kalan vade de 2 yıl üzeri ise anlamlı bir avantajdan söz edebiliriz (500-1000 arası).

ayrıca erken kapama cezası varsa şayet ve yeni kredinin şartları da göz önüne alındığında (dosya masrafı, sigorta, erken kapama cezası var mı mesela) aradaki farka ve uğraştığınıza değer mi bir değerlendirin.

800 tl anca eder. tertemizini 4 ay önce 900 zor bela sattım

hepsiburada iadesi vardı 6plus64gb için 999 vermişti.
telefonculara sor...

1100 çok fazla. 64 GB 6s'i 1100'e sattım daha geçen. Bence max ederi 500-600 falan.

1000 liraya sattım :)

yeşil sigorta yaptırman lazım

www.turing.org.tr

Bunu sinir kapisinda yaptirmak mumkun mudur? Habur kapisindan irak a gecmek icin soruyorum bu arada

Yesil sigorta lazim ama irak icin sirf yesil sigorta mi bilmiyorum. Mesela kosova riskli bi bolge oldugu icin yesil sigorta ustune ekstra sigorta satin aliyorsun kapida.

Kasko sirketine sorabilirsin.

muayenelerin tam olsun, bakımın yapılmış olsun. yeşil sigorta şart, herhangi bir sigorta acentesinden yaptırırsın. fiyatı sabittir. yeşil bir belge verirler. @kahramanikarus paylaşmış. birde aracın içerisinde ilk yardım seti, yangın söndürücü, tekerlek tamir kiti gibi her zaman olması gereken şeylerin olmasına dikkat et. eksikse tamamla, varsa kontrol et, çalışır olsunlar. başka yapman gereken hiçbir şey yok.

bu tur derneklerin amaci, uyeleri arasinda isbirliklerini artirmaktir. ayrica, uyelerin sorunlarini ilgili birimlere iletmek ve cozum bulunmasi icin baski olusturmaktir.

ayrica, bir baska neden de uyelerin birbirlerini kontrol etmeleridir. dostu yakin, dusmani daha da yakin tut gibi bir sey yani.

bir kere bu tip derneklere kişiler üye olmaz, şirketler üye olur.

büyük şirketler toplu olarak çeşitli yerlere temsilci gönderirler (mesela Brüksel'de Avrupa Parlementosu, Ankara'da TBMM ve çeşitli yerlerde ortak temsilcilik açarlar. Mesela her şirket New York'a bir temsilcilik açmaz da Tüsiad temsilciliğini kullanır.

bunun dışında taleplerini tek tek değil toplu olarak dile getirirler, böylelikle karşısında kolay kolay kimse duramaz.

bir diğer avantajı da sivil toplum ayağına daha güçlü temsil. yani Boyner ceo'su olarak oturamayacağın bazı masalara Tüsiad başkanı olarak oturursun. Güler Sabancı'nın siyasi konularda söz söylemesi hoş olmaz, ama Tüsiad söyleyince durum değişir.

Müsiad'ın olayı bambaşka, ona çok girmek istemiyorum.

Standart dernekler gibi, bunların da amacı üyelerinin menfaatini korumak için bir araya gelmektir. Daha evvel gençlik temalı derneklerde gönüllü oldum. Uzun yıllar gönüllü çalıştım. Kazandıklarım; çevre, tecrübe, bilgi edindim. İş hayatına atılırken, hiç tecrübem yok demek yerine dernek faaliyetlerini, kongreleri, deneyimlerimi anlattım. Kaybettiğim bir şey olduğuna inanmıyorum. Belki zaman, emek, biraz da para. Bunlara da acımıyorum açıkçası.

Bahsettiğin dernekler patron dernekleri. Bunların da amacı iş dünyasının çıkarlarının korunmasıdır. Tüsiad'ın yanında Müsiad'ın kurulması mesela, muhafazakar çevrelerin kendilerini Tüsiad içerisinde ifade edememelerinin ardından kurulmuştur. Başka sebepleri vardır ya da olabilir. Bu dernekler kuruluş amaçlarının yanı sıra ellerinde ki gücü lobicilikte kullanabilirler. Siyasi amaçlar güdebilirler. Hukuk kuralları çerçevesinde kuruluş amaçlarına ulaşabilmek için her şeyi yapabilirler.

En yaygın olanlar Ticaret ve Sanayi Odalarıdır. Bunlarda sektörlerin çıkarlarının korunması için kanun ile kurulmuş bir nevi dernek, sivil toplum örgütleridir. Popüler olanları ise patron dernekleri...

Çok faydalıdır bu kurumlar. Her kurumda olduğu gibi doğru yönetildiklerinde büyük işler başarırlar. örnek: www.dunya.com yılların sorunu. ihracatın önündeki en büyük engel. çalıştılar, lobi yaptılar, hukuka uygun hareket ederek haklılıklarını dünyaya duyurdular.

Sen diyelim ki metal sektöründe bir KOBİ işletmesi ile faaliyet gösteriyorsun. Kendi yapında kavrulup müşteri kovalayıp çarkı çevirmeye çalışıyorsun. Bu tarz dernekler ile önce piyasayı tanırsın. Kendi sektöründe ki firmalar neler yapıyorlar onları öğrenirsin. Dernekler vasıtasıyla bir kaç metal firması bir araya gelerek proje yazıp ulusal ya da uluslararası fonlarda faydalanıp işlerini büyütürsün. derneklerin ulusal ağlarının yaptığı anlaşmaları kullanarak ihracat alanını genişletirsin. sektörde tanıdığın metalci firmalarla belki anlaşıp KOBİ olmak yerine bir şirkete dönüşürsün. Kapasiteyi birlikte artırırsın. Aklına gelebilecek her şeyi bağlantılar sayesinde gerçekleştirirsin.

Sivil Toplum Faaliyetleri çok önemlidir. Herkesin her şekilde dahil olması fayda sağlar. Günlük siyasi tartışmalara bile çözüm olur.

iş sicili ne ya? kamu kuruluşu değilse nereden bakacaklar çalışanın siciline?

çok bilgili değilim ama bana uydurmuş gibi geldi.

kamu kuruluşu değil, 20 kişilik bir patron şirketi. umarım uydurmuştur.

ben bu kisimlardan pek anlamam ama isten cikis kodu gibi bir sey oluyor onu kastedmis olabilir. yeni isverenlerin bu bilgiye senden izinsiz ulasabilir mi bilmiyorum

Sözleşmelerde ilk iki ay, iki taraf için de deneme süresidir. Deneme süresinde, işin size uygun olmadığını anlamışsınız, yol yakınken ayrılmışsınız. Bence etik olarak gayet düzgün bir davranış.

iş kodları var ama eğer sizi çıkarma kodu girer ise, koz da sizin elinize geçer. çünkü işe iade davası açma şansınız olur. ancak zaten 1 hafta çalışmışsınız öyle bir şeyde olmaz

kısacası patron şirketinde patronun çömez elemanı sindirme olayı yapmış. içiniz ferak olsun bir şey olmaz

@agluna +1

Sadece kişisel bir eleştiri, umarım yanlış anlamazsın; Türkiye gibi bencil insanlar ülkesinde çok yakınında ki insanlar hariç kimseye kendi eksikliğini söyleme.

'iş yerinden, işi beceremediğim ve aşırı stres yaptığım için' demek yerine,
'koşullarınızın bana uygun olmadığını düşünüyorum. 1 haftalık süreçte koşulların değişeceğine dair bir umut göremedim.' gibi cümleler kurabilirsin. aynı cümleyi farklı söylemelisin. yalan değil. kendini asla ezdirme.

Empati yaparsan, işveren için en büyük sıkıntı seni bulana kadar çok çile çekmesi. Seni işe abul ettikten sonra aynı süreci yeniden yaşamak ona zor gelecektir. Diğer yandan kişiliğinin ve iş yapma kabiliyetinin tartışmaya açılmaması daha önemlidir. Geçmiş olsun. Hakkında hayırlısı olsun.

bence telefonla arayıp istifa etme hiç etik bir davranış değil.

Geçen gün bir çalışanım da aynı şekilde, whatsapp üzerinden istifa etti.

Yahu tamam olmamış olabilir, uymamıştır. Kişilik ve iş çatışmış, ağır gelmiş ve iş tanımı, gelecek adına kendi hayalleriyle örtüşmemiştir.

Ama şu telefon üzerinden istifa nedir ? Bu kadar mı öz güven eksikliği olur. İstifa mektubunu hazırlarsın, çekip gidersin. Hatta arkanda açık bir kapı bile bırakmış olabilirsin.

Şimdi bir iş veren aynı şekilde telefon üzerinden iş çıkışı verse, hasan şaş'a yapılan tepki gibi, ses gelir.

Ayrıca iş sicili denen bir şey de yok özel sektörde.İş davası açacak da değil, sadece cümleleri yetersiz kalmış ve böyle bir şey saçmalamış.

Hepinize çok teşekkür ederim.

yahu 1 haftalık çalışmada neyin sicilinden bahsediyor acaba? cv'ne yazmaya bile değmez.

Gecen hafta iki bisiklet ve buzdolabı aldim. Bisikletler de küçük iki soorun var ama halolacak gibi. Sonuc itibariyle ben çok şey alıyorum.

Hepsiburada'dan satıcısı hepsiburada olan birçok ürün aldım. Elektronik de dahil. Kendi kargo sistemlerini hayata geçirdikten sonra çok daha iyi gelmeye başladı her şey. Hiçbir sıkıntı yaşamadım bugüne kadar aldığım ürünlerde. En son monitör aldım. Cayır cayır çalışıyor, sapasağlam elime geçti.

Satıcısı hepsiburada olmayan ürünler farklı kargo şirketiyle geliyor. O zaman kargonun ne durumda olacağı tamamen meçhul. Buna dikkat etmekte fayda var.

klimada şöyle bir olay var. alıyorsun, eve geliyor. sonra markanın yetkili servisini arıyorsun ve kurulum randevusu alıyorsun. işte o zaman yetkili servisin önemi ortaya çıkıyor.

daha önce migrostan klima almıştık ucuz diye. demirdöküm marka. servisi aradık geldi, klimanın kapasitesinin yüksek olduğunu söyledi. arabaya yükledik gittik değiştirdik. sonra tekrar servis randevusu aldık. servis bu sefer ikinci katta pencerenin altına dış üniteyi takamam diyerek gitti. sonra tekrar arabaya yükledik klimayı ve dış üniteyi migrosa iade ettik. yaşadığımız çileyi tarif edemem. kaç defa taşındı klima, 3-4 hafta evin ortasında kaldı koskoca kutular.

sonra arçelik'e gittik, yetkili servisi yönlendirdiler, keşif yapıldı. uygun klima belirlendikten sonra mağazaya bir kere daha gidip satın alma işlemini tamamladık. satın alırken servis randevusu ayarlandı. kuruluma gelenler keşife gelenlerdi. çay kahve içip sohbet ederek işleri tamamladık.

aradaki farkı görüyorsunuz.

bu arada mağazaları gidin ziyaret edin. arçelik mesela, liste fiyatıyla mağaza fiyatının arasında büyük farklar var. internete yakın fiyat veriyorlar. gidip konuşun farkı yüne göreceksiniz. internet size özellikler hakkında fikir versin, ticareti eski usul yapın.

bağışıklığını güçlendir. iyi beslen. ağız içi temizliğini yap ama abarmadan. günde 2-3 kere fırçalama kafi. gece yatmadan fırçala birde. zamanla geçecek.

dil yarası çabuk geçer, panik yapma.

en iyisi.

ben de Ak parti'liyim ama karı kız ortamlarında solcu gibi takılıyorum.

İşinde gücünde mutlu biri derim.
Susmak özellikle kasıyorsa pragmatist derim, ilgisini çekmiyorsa öyle şeyler aferin derim.
Apolitik olmak kötü bir şey değil.

ne şiş yansın ne kebap şiarını benimseyen, bir orta yolcu olduğunu düşünürüm. insanı, insan kılan en önemli şey karakteridir. bir karakter sahibiysen, herkes seni sevmez bu olağan bir durumdur,kötü bir şey değildir. fakat hal,hatır,çıkar,istek doğrultusunda susuyorsan,bulunduğun kabın şeklini alıyorsan diyecek pek bir şey kalmıyor.


ak partili olup karı kız ortamlarında solcu gibi takılanlardan da olabilir. yalnız sol ne desek onu da açıklayamaz, üzücü. kavramsal olarak ''sol'', devrim öncesi 16.louis'in meclisinde, kralın veto yetkisinin kaldırılmasını isteyen ilerici kesimin mecliste sol kanada oturmasından geliyor.

kazayla veya bilerek bilgece bir sey yaptigini dusunurum.

din ve politika oyle herkesle tartisilmaz. gerek yok, sadece zarar getirir.

"sağcıyla sağcı, solcuyla solcu gibi" davranmak omurgasızlığı gerektirir.

lüzumsuz yere slogan atmamak başka şey.

her duruma uymaya çalışan, her devrin adamı olan yavşak bir omurgasız diye düşünürüm. insanın herkesle tartışmak istememesi başka bir şey, siyasi bir tarafı olmaması başka bir şey, nabza göre şerbet vermesi başka bir şey.

Apolitik değil, omurgasız o. Apolitik olsa duramazsın.

Kimsenin kimseye politik olmak gibi bir ödevi yok. Umurunda değildir sağ sol belki de.

Sağcının yanında sağcı, solcunun yanında solcu olmak baya karaktersizliktir. Anlattığın kadarıyla bahsettiğin insan baya bulunduğu kabın şeklini alan biri.

Öteki taraftan bilmediği konuda fikir belirtmemek, karşısındakinin görüşünü düzgünce dinlemek erdemdir. Siyasete bulaşmamak, siyasi bir fikre sahip olmamak ayıp değildir.

sanat seks sinema doğa yemek gibi şeyler varken "ahparti çoheyi, kınıyorum doğru bulmuyorum, vatanım begaaası, selöcan zımmey zımmey" gibi tırı vırı şeyler sallamıyor. aynı ben.

Bu apolitik olmak degil. Rüzgar nereye eserse o yöne gitmek.

Ben görüsmezdim böyle biriyle.

Popüler siyasi gündemi takip etmemek, siyasilerin görüşlerini takip etmemek, gündelik hayatında siyasi konuları konuşmaktan hoşlanmamak gayet doğaldır.
Bu futboldan hoşlanmayan erkek muhabbetine benzemiş. Zorunda mı? Elbette değil. Faka ülkede öyle bir hal var ki, politik olmak zorundasın. Yeni tanıştığın insanla edecek muhabbetin kalmadığında "bilmemne partisi çok sorunlu" diye muhabbeti devam ettirmek zorundasın. Akraba buluşmalarında, akşam yemeğinde seni dolduran, sinirlendiren tüm haberleri izledikten sonra, konuları tekrar açarak akrabalarınla kavga etmek zorundasın.
Değilim arkadaşım, hoşlanmıyorum! Seçimde gider oyumu veririm. Geri kalan ömrümde siyasetle bizzat ilgilenmediğim, siyasi kurumlarda rol almadığım sürece, popüler siyasi konuları konuşmaktan kaçınırım.

çok sevişgen bir hayatım olmadığından yırtık,pırtık olmadığı sürece giyerim.lastiği falan çok gevşeyince,kıçımdan düşmeye başlayınca atıyorum.
bi de halı sahaya giderken düzngün olanlardan giymeye çalışıyorum.

Don dediğin rengiyle, dokusuyla, kokusuyla temiz ve canlı olmalı. Eskimiş donları direkt çöpe atarım. Hiç acımam.

prensip olarak don giymiyorum.

güzel don giymekten mutlu oluyorum. o yüzden rengi solan eski don giymem çöpe atarım.

Ev donumla dışarı donum ayrı benim o konuda hassasim (:

Don jilet gibi olmali

benim donları hanım alıyor, eskiyenleri de o atıyor. atmayınca da kavga çıkıyor. o sebep bizde son sözü ben söylüyorum: "tamam karıcım" :))

eskidigini dusunursem atarim. don bu ya ne aciyacagim.

Temiz olduğu sürece eskimiş, pörsümüş vs olmasına pek aldırmam ama alabula olmuş donu da giymem muhtemelen. Belli olmuyor zira, nadir de olsa akşam eve gideyim yatayım diye düşünüp de akşam yatakta iki kişi yatarken bulabiliyor insan kendini. Önceden planlı bir durum varsa daha güzellerini seçerim tabii.

donun tanesine servet veriyorsam, yırtılana kadar giyerim. soluk moluk farketmez. konforu asla bitmez.

benzeri başıma geldi. boxer ile donları aynı makineye attım. beyaz donlar oldu mu kırmızımsı turuncumsu donlar :D

sporda giyiyorum onları rahat oluyor :)))

güzel don rahat dondur.
eskimiş donlarımı da tozbezi yapıyorum.
hatta bir tanesini ayakkabı silmek için su saatinin yanına koydum.
inşalla sayaç okuyan kişi bundan bir meşaz çıkarmaz.
gerçi erkeğim, sıkıntı yok.

yav don bu. erimediği, götten düşmediği müddetçe giyerim.

kumaşı esnek penye olacak, ama giydikten sonra gevşemeyecek, esnek dediysem de öyle lastik gibi fazla sünmeyecek.

bu şartları sağladıktan sonra rengine bakmam, eriyip yırtılana kadar giyerim.

i.hizliresim.com

şurda adamın üstündeki gibi olan donlarımı sadece gece yatarken giyerim, dışarı giymem. ama atmaya da kıyamam.

Altin alin siz. Arada bir altin alin. Koyun kenara.

sepet paket riski dagitmak icin kullanilabilir. %40 dolar %30euro %30digerleri gibi

1. uygunu zamanı yok. her ay 50 EUR atıyorum. 15 şubatta 4,67'den almıştım. şimdiki fiyatına bakarsın.
2. dolar olur, euro olur, sana kalmış. ben avrupa tatiline çıkarım her sene, bu yüzden ara ara attığım euroları kullanıyorum ve euro biriktirmek avantajlı geliyor. burada önemli olan lira dışında herhangi bir para birimine birikimleri yönlendirerek enflasyondan korunmak.

sen siyasilere bakma. döviz dahi olsa birikimlerini sistem içerisinde (banka hesabı) tutarsan ülke ekonomisi dahil herkesin işine yarar. milyarlarca dolar döviz borcunu hem devlet hem de özel sektör, senin bankada sakladığın döviz birikiminle ödüyor.

bir acenteden destek alabilirsin.

Acentadan 15 20 gun sonraya ucretsiz rezerve yapilabiliyor sonrasinda iptal de edilebiliyor hicbir sorun olmadan.

Vize icin bankada para ve maas bordrosu aslinda yeterli. Kalan rezervasyonlari gostermeseniz de olur ama insanlar isi garantiye almak icin onceden bilet otel paralarini verip vizeye basvuruyor. Sonra bir aksilik olup cikmayinca onlar da yaniyor.

(bkz: trek turizm)

THY web sitesinden ücretsiz rezervasyon yapabilirsin.

ekobilet.com dostum, ordan yap rezi para istemez

bence burgaz. hem diğerlerine nazaran daha sakin, hem de piknik alanı da var.

Burgazadası güzel, Sait Faik müzesini de gezebilirsiniz.

ben heybeliadacıyım. değirmende piknik yapın. iskele civarında yemeğinizi yiyin. adayı tam tur yürüyün. bisiklete gerek yok.

burgaza gidin. diğer adalar çok kalabalık. en güzeli burgaz. pygorsta da rakı için ooh mis

* Otogarın içinde sarı belediye otobüs durakları var. Bukart alıp bunlarla en yakın Osmangazi metro durağına (kent meydanı aynı zamanda) gelebilirsiniz.

* Otogardan 200 metre yürüyüp ana yola çıkınca mavi minibüsler geçer yoldan. Hepsi de kent meydanına gider.

Ücret min. 2,5 tl. maks. 5 tl.

38 numaraya binip kent meydanında ineceksin. biraz yürüyüp osmangazi istasyonuna gidebilirsin.

Nilüfer, Uludağ üniversitesi tarafına gideceğim,

Nilüfer'in her yerine ve Uludağ Üniversitesine Terminal'den sarı otobüsler var. 20 dk'da bir kalkar.

english home'un bornozları güzel. ayrıca decathlonda satılan havlular da güzel, sporda onlardan kullanıyorum, az yer kaplıyor çabuk kuruyor.

iç piyasada en iyi üretim özdilek. english home falan fason mal kullanıyor. kaliteli istiyorsan taç'a bak.

Özdilek iyidir ;)

havluyu kullanmadan önce yıkamadıysanız yıkayıp bir de öyle deneyin.

www.decathlon.com.tr

bursa havlusundan şaşma...
öyle yabancı markaları, ithal malları almayın boşuna.

Özdilek in havluları iyi bence.aldiginiz havlularda naylon karışımı varsa kurulanamazsin.%100 Pamuk olsun.

Yeni havlular hep öyle olur birkaç kez yıka

buldan bezi bornoz deneyebilirsiniz.

ben iş yerinde canımı sıkan bir şey olduğunda yumruklarımı sıkıyorum, bar bölümüne gidip tezgah arkasına geçerek derin nefes alıyorum, 10'a kadar sayıyorum. bunlar, acil kendime dönüp işe dönmem gerektiği an yaptıklarım.

işe yarıyormuş gibi yapıyorum.

konuşuyoruz canımızı sıkan durumla ilgili insanla .

insan değilse siktir ediyoruz işi falan bırakıyoruz.

konuşulabilecek bir konuysa o konuyu arkadaşlarla konuşup eskitiyoruz, olağan hale getiriyoruz. sivrilikleri gidiyor nurtopu gibi yusyuvarlak dert kalıyor.

dizi izliyoruz, kafa dağıtıyoruz.

müzik dinleyip uzun yürüyüşlere çıkıyoruz.

iş çıkışı sahile gidiyoruz deniz havası alıp dönüyoruz.
deniz yoksa dağ, göl, manzara,... çeşitlendiriyoruz.
odaklanabildiğin kadar uzağa odaklanarak bakarsan, rahatlıyormuşsun. kendine ferah bir alan bul.

Bütün gün onu kafaya takıp gece uyuyamıyoruz.

Ben mesela kitap okuduğumda veya film izlediğimde düşünmeyi bırakıyorum o yüzden düşünmememi sağlayacak aktivitelere yöneliyorum. Sana özel böyle bir aktivite varsa onu yap, bir de sıkma canını geçer be.

seks, lahmacun, bira, seks, uyku.

Ben kafama takıyorum, çözüm yolları arıyorum, paranoyaya bağlıyorum ve evet içimden sen bunu da atlatirsin ve çözersin diyorum. Tabi hayatın iğrençligine ve acımasızlıgina karşı sitem de ediyorum hem de her an.

dostla konuşuyoruz, içimiz ferahlıyor.

hobilerimize odaklanip, olayi dusunmemeye calisiyoruz.

banka hesabımı kontrol ediyorum.

Çerezlik bir film izlemek kafanızı boşaltmanıza yardımcı olabilir.

apple türkiyede mağaza açtıktan sonra yurtdışından alınan cihazlara verdiği 1 yıl uluslararası garantiyi türkiye için kaldırdı. dolayısı ile cihazın garantisizdir.
genpa'da problem yok.

@cliquot mail attım genpaya durumu ve düzeltildi. yurtdışında satılan tr'ye uyumlu modellerin 1 yıllık garantisi zorlu ve akasya haricinde devam ediyor. diğerleri için garanti yok.

belki faydasi olur snapleri gormenin
map.snapchat.com

Sezon bitti. Erimeye yüz tutan kar görürsün. Telesiyejler çalışırsa yukarı pistlerin üst kısmına çıkarsın. Soğuk hava ve güneşin tadını çıkarırsın. Bol oksijen iyi gelir.
Ancak haftasonu ya da sezon canlılığı olmaz. Bol bol arap turist vardır.

Sağdan kırmızı soldan mavi ışık var

En uygun ve ucuza led ile yapılır gibi.

Basit görünüyor.

Elektrik malzemesi satanlarda hazır bulma ihtimalin de var. Öyle bir yere gidip danış

beyaz spot ışığına mavi ve kırmızı filtrelerle de yapılabilir.

filtre dediğime bakma. şu plastiklerden yani.
tr.aliexpress.com

beyaz ışığın önüne koy ortamı istersen ankara pavyonuna bile çevirir. sarı filtre kullanırsan ortama sarı tutku da eklemiş olursun.

Xiaomi yeelight renkli LED ampul alın 1-2 tane. Oldu bitti :)

bence noktasal ışık kaynağından bu efekt bu kadar güçlü ortaya çıkmaz, bunun için renkli dikey floresanlar ya da şerit ledler iş görebilir.

edit: youtu.be ve www.youtube.com fotoğraf video film çekimiyle uğraşanlar için şöyle taşınabilir dikey ledler çıkarmışlar fakat dediğim gibi bunu daha ekonomik olarak şerit ledlerle yapabilirsin

şerit led dediğim tr.aliexpress.com

Önerilere ek olarak duvar renginin siyah olması da etki ediyor bu rengin parlaklığına. Şampanya rengi duvarla olmaz yani!

yolları bilmiyorum ancak kar lastiği olmalı. dağ yolundan dümdüz çıkın yukarı. milli park girişinde cüzi bir ücret ödüyorsunuz. ondan sonra istediğiniz yerde durun, devam edin. park edip pistlerin oraya gidin, hatta konuşun telesiejle en yukarı çıkın, manzarayı görün (bunun için bir ücret isteyecekler tabi ama oradaki adam söyler, çok bir şey değildir)
kar vardır yukarıda

istanbul'dan geleceğinizi varsayıyorum. uludağ'a inip çıkmak zaten bi gününüzü alır.
pistlere gitmenize gerek yok. cafelerde ya da otel restoranlarında oturabilirsiniz.
kar muhakkak vardır.
kar lastiği kullansanız olur tabiki ama bence kış lastiği de yeterli olur.
açık havada vakit geçirilecek kadar sıcak olduğunu zannetmiyorum şu an. belki yürüyüş yapabilirsiniz ama sıcak bi çorba ya da çay içmek için yine kapalı mekanlara yönelmeniz gerekecektir.

Araçla gidecekseniz çekirge'den millipark'a gideceksiniz. yaklaşık 45 dakika tırmanışın ardından 1. oteller bölgesine varacaksınız. millipark girişleri HGS ile ödenebiliyor.
1. oteller bölgesinde beceren ve yazıcının kafeleri var. oturup çay kahve sıcak şarap içebilirsiniz. eğer açıksa karkay'ın telesiyeji var, pistin üst kısmına çıkabilir, kafede manzara eşliğinde takılabilirsiniz.
2. oteller bölgesinde de bof hotelin piste bakan arka cephesinde kafe var, orası 1. bölgeye nazaran daha sakindir.

diğer ulaşım yöntemi teleferik. onu yazacağım...

bende işten dolayı arkadaş gibi besleniyordum özellikle çok seyahat edince tek öğüne düşüyordu benimde ve genelde arada atıştırıyordum ama dışarıda da az çok düzgün beslenebilir. her restorantta- otelde en azından et-tavuk oluyor veya bakliyat-zeytinyağlı yemekler yapan her ilde restorantlar var :)

kahvaltı etmeye çalışsın bence böylelikle 2 öğün olur. otellerde kaldığında kahvaltı kolay iş.

şekeri bırakma tavsiyesi olan varsa bana da lazım :)

Sağlıklı beslenmek iyi şeyler yemek değil aslında. Kötü şeyler yememek de bir çeşit sağlıklı beslenme oluyor. Poğaça, bisküvi, cips gibi şeyleri yemeyi tamamen bırakacaksınız. Günde tek öğün yemek yenecekse hamburger yerine pilav, makarna, köfte, kuru fasulye, nohut gibi ev yemekleri tercih etmek daha iyi. Bunları nereden bulacağım diyorsanız ev yemekleri yapan bir yere gideceksiniz. Kısaca hem karbonhidrat, hem protein, hem de yağ içerikli bir yemek tercih etmeniz gerekiyor. Ton balığı falan gibi şeyleri salata ile yiyebilirsiniz. Şekeri şekerli ürün almayarak bırakabilirsiniz. Ben de kola içmemeye çalışıyorum. Eve kola almamaya çalışıyoruz genelde. Evde olmayınca içmiyorsun. Bu da öyle.

iki öğüne çıkarmaya çalışmanız lazım ve paketli bütün gıdaları bir kenara koyup et, tavuk, balık ızgara vs yemeye başlamanız lazım acilen. paketli hiçbir gıda sağlıklı olamaz.(diyet bisküviler dahil)

şekeri bırakmada en en en en iyi yardımcı et suyu haberiniz olsun.(denendi kanıtlandı) Evde yapmaya gerek yok, yeni yeni ülkemizde de hazır et suları satılamaya başlandı.(limon sıkıp tuz atıp lük lük içebilirsiniz)

ayrıca fed up, that sugar film gibi belgeseller izleyerek mental iradeyi sağlamlaştırmanız yararınıza olacaktır.

ha bu arada illa ben bir şey atıştırıcam diyorsanız, fındık,fıstık, ceviz vs. gibi kuruyemişler elinizin altında dursun ama onları da çok yemeyin biraz fazla kalorililer.

bir de ton balığı yerken haftada 2 kezden fazla yemeyin çünkü ton balığı maalesef cıva içeriyor.

Mutlaka kahvalti yap icinde yumurta olan. Oglen corba- salata veya sulu yemek vs. gibi birsey yiyeceksin abicim maksimum 1 dilim ekmekle. Aksama kadar da 8-10 adet kuruyemis atistirabilirsin. Aksam da diyelim disarda yiyeceksen tavuk sis vs. soyle. yemegi de 7, en gec 8'de ye. Calisma duzenin nasil bilmiyorum ama 11-11:30 gibi yatarsan gece acikmasi diye birsey olmaz. Zaten isin gerektirmiyorsa gece 2'lere kadar durmanin manasi yok. Bir de zaten o yedigin paketli ivir zivir seni aciktiriyor. Sigarayi birakir gibi birakacaksin. 1 hafta dayan, bak nasil kurtuluyorsun. Hem canin cekmiyor, hem de her seyin tadi cok asiri sekerli geliyor

Bence kilo sorunun yok. O eser miktarda gobek gitmiyor hocam. Bak ben mesela 1.88 boy 107 kiloyum oradan obezmisim gibi gorunuyor ama alakasi yok ben de dahil herkes sasiriyor, kemiklerim mi iri nedir. doktora gittim o da sasirdi soyle bana bakti, elindeki vki listesine bakti "gayet iyisin bosver bu metrik seyleri" dedi :)))

Sabahları poğaça aldığı pastanelere sorsun, mutlaka haşlanmış yumurta satarlar. simit, peynir ve haşlanmış yumurta hayatını değiştirecek... sabah güzel başlarsa günün devamı daha kaliteli geçiyor.
190, 82 birisi olarak söylüyorum ki bir ayda hem spor yaptım (haftada 1-2, salonda fitness), hem de sabahları yumurta yedim. başka hiç bir değişiklik yok. ölçümlerde kas oranı 1 kg artmış, 200 gr yağ vermişim, hafif göbek yerli yerinde duruyor.

podyumpark fena değil. pek de bi bok yok bursada, içki haram zate boşverin.

Ayni soruyu ben de sormustum. Podyumpark demislerdi. Begenmistim yani ben. Adi cok komik ama. Podyumpark sjsksk

eğridereliler lokali vardı yamulmuyorsam. güzel mezeleri ve kırnaçesi vardır. ha fiyat olarak arap şükrü'yü de geçmiştir. uyarayım.

eğridereliler lokali enteresanmış, podyumparkı da deneyeceğim galiba mecburen.
çok teşekkürler.

Podyumpark şu anda en gözde bölge. Nilüfer'de Fatih Sultan Mehmet Bulvarının havası Podyumpark'a, 500 mt aşağıya kaydı. Bar, Restoran, Pub'lardan oluşan AVM konsepti tuttu, güzel iş yapıyor. Orada numnum'ın yemekleri güzel. Bood'un konsepti daha resmi, solistleri canlı müziği güzel. Numnum'ın altında bir açıkhava koridoru var. Offline, Green Fairy ve adın değişen bir mekan ile birlikte cıvık cıvık, göt göte bir eğlence alanı oluştu. Gece elektronik müzikçiler dolduruyordu ama adın değişen mekanın konsepti değişmiş olabilir.
Yok oturayım dersen eğer 4-5 tane daha tercih edilebilir yerler var.

Arapşükrü hala popüler. Eğer kalacağınız yere yakınsa ve alaturka eğlenceden hoşlanıyorsanız gidin.

Nilüfer Özlüce'de Ahmet Taner Kışlalı bulvarı var. Mekanları iyi bilmem ama gittiklerimi sevemedim. Harvel Coffee var orası şirin minik bi mekan.

bursa bölge devlet senfoni orkestrası

www.bursasenfoni.gov.tr

podyumpark +1 jolly joker de var bu hafta bülent ersoy'da geliyormuş. sdfghjkl
arap şükrü yazın çok güzel oluyor.
orhaneli yolunda kıyı alaturka var. orayı da tavsiye ederim. sanat müziği seviyorsanız.
her perşembe bursa bölge devlet senfoni orkestrası konserleri oluyor rutin. +1
fsm cadde üstünde bir çok mekan var.
hayal kahvesi hem fsm'de hem de görükle'de var.
ertuğrul'da neyzen var rakı-balık için ama ben beyaz kayaları tavsiye ederim. manzara süper.

çok güzel cevaplar gelmiş, çok teşekkürler.

öncelikle
imar planı nedir? ne işe yarar?
evet devlet çakacağınız çivide bile söz hakkına sahiptir. öyle kafanıza göre proje yapamazsınız. mimari açıdan onay alsanız bile kat yüksekliği sınırına takılabilirsiniz. ayrıca parselin yapılaşmaya uygun olan bölümleri, kafanızdaki inşaat alanına yetmeyebilir.

chuck palahniuk'un "kurgudan da garip" kitabında bir bölümde bu hayalini gerçekleştirmiş insanların öyküleri var. fikir verebilir.

digiturk kanallarından birinde bu tarz mimari özellikleri olan evlerin tanıtıldığı büyük tasarımlar adında bir program vardı. bu programda, londra'da bir adam, su kulesini satın alıp konuta dönüştürmüştü. onu bi izlemelisiniz. tavsiye ederim.
bunun dışında yapabileceğinizi düşünüyorum fakat iki ayrı çekincem var. birincisi tip imar yönetmeliği kapsamında yapacağınız konutun şehrin mimarisine aykırı olabileceği düşünülerek çevre ve şehircilik il müdürlüğünden gerekli yapı iznini alamamanız. araştırılmalı. muhtemel risklerden.
ikincisi ise, bu tarz özel mimari yapıların pahalıya mal olması. dün bi belgesel izledim. kadın dağ başında uçak kanatlarından çatısı olan bir ev yaptırıyor. işin sonunda söylediği cümle hoşuma gitti; bebek karında 3 aylık olmuşken geri dönemezsin. başta hesaplanılan bütçe sonlara doğru olağanüstü derecede yükseliyor. geçen sene ev tadilatına 20bin bütçe ile başlayıp 35bin ile tamamlamıştım.
diyeceklerim bu kadar.
hayallere devam. bir şeyi çok istersen olur.umarım bir gün evini televizyonlarda dergilerde görürüz.

Bir arsaya nasıl "yapı" yapılırı cevaplayalım;

Öncelikle elinizde tapusu olan arsanın belirli bir imarı vardır, bu imar ya emsal oran ile (belirli bir çarpan kat sayısı) belirlenir ya da çekme mesafeli olup belirli bir kat yüksekliğe izin verilir.

Yükseklik bazı bölgelerde net bir şekilde belirli iken bazı emsalli bölgelerde emsal oranını kadar serbesttir.

Diyelim ki arsamız yapı yapmaya uygun bir imara sahip, bu seferde yapılaşmak için gerekli teknik şartlara uygun bir yapı yapmanız lazım.

Eğer değişmediyse minimum yapılaşma 6x7 metre idi, yani yapacağınız binanın bir tarafı en az 7 metre diğer tarafı da en az 6 metre olmalı. (büyüklükte de bir limit var konumuz değil)

Yuvarlak yapmak için de mutlaka yukarıdaki örnek gibi bir limit vardır, en az şu kadar çap olmalı vs gibi.

Arsanızın konumu ve imar planı çok önemli, gerektiğinden küçük olduğu için yapılaşamayan çok arsa var.

Muhtemelen şehir dışında, kendi arsanda vs. yaparsın, belki onu da yapamazsın arkadaşların dediği gibi. He bunun gibi bir şeyi yaparken epey bi paran olacağı için imar izni de çok dert olmaz, belediyedeki abileri görürsün onlar da seni görmez. Şatona hoş geldin sonrasında.

Benim takıldığım ise mevcut yapılaşmada dahi kentsel dönüşüm kapsamında yapılan yarrak kürek binaların, gökdelenlerin şehrin imajını darmadağın etmesine rağmen imar izni alabilmesi ve biraz standart dışı olanın göze batması.

Hayal bile kurdurtmuyorlar insana ya! Neyse sakinim.

bi arkadas kutu kadar balkonunun demirlerini ve pencere cercevesini maviye boyamisti. zirt diye yazi geldi kapisina, yasakmis. geri beyaza boyadi.

Eğer telefonun uyumluysa, turkcell ve vodafone kullanıyorsan, vo-wifi diye bişi var. Ücretsiz. Hemen ayarlayıp hemen kullanabiliyorsun. Telefonun, bağlı olduğu modemi baz istasyonu olarak görüyor ve sol üstte şebeke adı değişiyor (benimli turkcell wifi oluyor mesela). Sonra sanki türkiyede gibi arama yapıyorum. Dakikalarımdan düşüyor. Başka ücret ödemiyorum.
m.turkcell.com.tr
www.vodafone.com.tr

Ortalama 1 ay öncesinden yapılır Türkiye^de. bence de gereksiz bir harekette bulunuyor. hele ki senin gibi yurt dışından davetlileri varsa.

arkadaşın gayet haklı bu talebinde.
ekonomik durumunu şimdiden netleştir, biletini al. şimdi alamazsan 6 ay sonra nasıl alacaksın. ben olsam gideceksem eğer taksitle olsa alırdım.
işi çıkar kısmı çok çetrefilli ancak her zaman iş yerin sana bu konuda baskı kurabilir. direnebildiğin ölçüde direnirsin.
hasta olmak çok ayrı konu en geçerli bahane ki grip olsan bile gidebilirsin bence...

kasım ayında fransa'da düğüne katıldım. Biletini haziranda aldım, otelini temmuzda ayarladım. parasını ayrıca biriktirdim. hediyesini de öncesinde aldım ve yola çıktım. iş yerine 6 ay önceden yıllık izin talebimi bildirdim ve konunun çok önemli olduğunu ifade ettim. iş yeri aynı dönemde beni sıkıştırmadı.

yapabilirsin. gitmek istemiyorsan direk gelemeyeceğim de...

Yukarıda yazanlar doğru ama 6 ay çok erken. Programı çok önceden belli olan çok popüler bir yere rezervasyon yaptıysalar erkenden sayı belirtmeleri gerekli olmuş olabilir.

Macera olması açısından denenebilir ama şahsen görselini beğenmedim. Ben bu büyüklerden "Dünyevi Zevkler Bahçesi"ni beğeniyorum ama pahalı ve nasıl asılır konusu aklımı kurcalıyor. Sizinki çok daha pahalıdır muhtemelen bir de tabii :) bir de ruh hastassı oluo iki gün sonra bırakma riski de büyük bu sayıda parçada sanki.

@whoosie onu da gormustum ama bunun gorselini cok begendim, accaip hosuma gitti :)

fiyati 1500 civarinda (kur farkindan dolayi yurtdisinda daha pahali ilginc bi sekilde).

asma konusunu dusunemiyorum, dusunmek dahi istemiyorum :D 4.000 parcayi 5 kisi tasiyoduk ahaha (videolardan izledigim kadariyla buyukleri parca parca tasiyip birlestiriyorlar)

7 buçuk metre mi...

bence bu duvarda baya güzel durur ama yapılış aşaması baya uzun sürer diye tahmin ediyorum.

42000 parça tek paketse gözüm almaz ama 1000lik veya 2000lik küçük paketlerdeyse deneyebilirim.

@inheritance

6000 parcalik 7 poset

bunu yapacak bir zemininiz var mi ki evde? bir odayi bosaltmak gerekmiyor mu bunun icin?

* enerji sömürür ama yaparken değil, insanlara 42 bin parça birleştirmek için 1.500 lira verdiğini anlatırken. sen? 42 bin? 1.500 milyor? gibi sorular havada uçuşur.
* bu kadar büyük oldu mu çok daha müthiş bişey olmalı sanki. evi akvaryuma çeviren, duvarda balıkların gezdiği vardı bi tane mesela, nette bayağı fotoları olması lazım yapan aileyle birlikte.
* 2.000 parça için yaklaşık 35 liralık yapıştırıcı alsan, 700 küsür liralık da oradan masraf olabilir. Litrelik yapıştırıcı var mıdır, ucuza gelir mi bilmem.
* yapboz bittiğinde atıyorum; 40%'ını senin, geri kalanı en az 5 kişinin yapmış olması lazım ki yapbozun bitmesi süresi - ömür denklemi kurulmasın, yazıktır günahtır.

@jimicik
6binlik parcalar halinde yapilirsa oda problemi olmaz, ayarlanir. ama tabi bitirip hepsini tek parca birlestirecek bir yerimiz yok. ya biz evden tasinacaz ya da puzzle :D

@onemoremile
hevesimi sondurdun hocam ya. bana matematikle degil, gazla, coskuyla gelin ahaha

çorba gibi ya az ancak öz bir şeyler seçebilirsin.

42000 parça ciddi macera. 7,5metre olması da cabası. iki duvara yaparsan aynı tadı verir mi bilemem.

ne desem gg. çok geçmiş olsun. belli ki vücudunun bağışıklık sistemi çökmek üzere. güçlendirmeye çalış. iyi beslen, meyve ye, güzel uyu, uyuduğun odada telefon bilgisayar televizyon olmasın.
ama en güzeli doktora git!

inşallah yenecek... Maça gidemiyorum dilersen kombineyi aktarayım.

En iyi ihtimal beraberlik.

beraberlik olur. alt biter.

Kayseri alır rahat bi şekilde.

Mercimek. Tavuk suyu. Kafam güzelse tuzlama.

Lokantalarda mercimegi hic begenmiyorum. Varsa ezogelin aliyorum.

ezo, beyran, merco.

çorbacılara gitmeyi seviyorum, özellikle gittiğim çorbacılar var.
gttiğimde de tavuk suyu veya varsa kara lahana çorbasını denerim.

Ezogelin, dugun, beyran, bazen tarhana.

Genelde mercimek. Eğer soğuk algınlığı ya da grip varsa bol sarımsak limonlu kelle paça.

beyran, bal kabağı, brokoli, balık çorbası. başkası içiyorsa ve tadına bakıp beğendiysem tuzlama.

öğlen mesai arası ev yemekçisinde ne varsa, genelde yayla, mercimek, tavuk.
gece dışarı çıkarsam ayak paça ya da kelle paça.
evde mevsim sebzeleri ile sebze çorbası, tarhana, brokoli.

mercimek, ezogelin. kışın bulabilirsem balık çorbası da içmeye çalışıyorum.

beyran, sebze, mantar.

dışarıda sadece kelle paça çorbası içiyorum. serin havada uzun bir hafta sonu koşusunun ardından ya da gece eğlenceden sonra bol sarımsaklı bir kelle paça gibisi yok. bunun dışında tercih etmiyorum.

Mercimek,tavuk suyuna corba vs. evde kolaylikla yaptigim icin disarda genelde kelle paca,iskembe, tuzlama ya da balik corbasi iciyorum.

Domates

yerine göre ezo ya da işkembe

mercimek, tavuk suyu

Elbette ki beyran, ezogelin ve balık çorbaları :)

Güzelini bulmak çok zor olsa da süzme mercimek.

Nadiren işkembe, kelle paça.

hiçbir zarar görmedim.
türk köylüsü neyse onlar da o işte.

not: şimdi buraya ırkçılar gelecek.

sputniknews.com

Czech PM: By No Means Will We Accept Any Migrants Within EU Quotas

ağacın dibine soluklanayım diye oturmuştum birinde, bulunduğum ilin meydanındaki bir parktaki ağaçlar. orta yaşlı, kelli felli herifler sırnaşık bir şekilde bana bakarak geçtiler yanımdan. üzerime işemediler ama.

kendilerinden değil ama fırsatçı vatandaşımız yüzünden evlerde kiralık/satılık fiyatların aşırının aşırısı artması.

bağırarak arapça konuşmaları, benle türkçe konuşup aralarında arapça bir şeyler deyip türkçe'ye dönmeleri, çevreyi kirletmeleri, halı saha gibi yerleri sadece oturmak için işgal etmeleri...

olm lan, ottan boktan şeyler söylemeyin.

gidin bakın bir devlet hastanesine.

adamlar hiç sıra beklemeden, hiç para ödemeden tedavi oluyor.

biz bu ülkenin vatandaşı olarak para ödemeden, sıra beklemeden olamıyoruz.

daha ne?

alayanın ....

ortamın içine etmeleri, ekonominin içine etmeleri, fare sürüsü gibi üremeleri, değnekçilik, mafyalaşmaya başlamaları, malum partiye seçmen olmaları. daha ne diyeyim ben.

insanlarin ikiyuzlulugunu gosterdiler. sahile vurmus cocuk cesedi modayken facebook profillerinde dram ve duyarlilik sovu yapip arkadas bulusmalarinda ay canim cihangire gidilmiyor artik suriyeli doldu her taraf muhabbeti yapmalarina sebep oldular.

en bos tiplerin bile kendinden asagi gordugu bu insanlar uzerinden kendilerini sanki bir deger iceriyormus gibi ustun gormelerine sahit olduk suriyeliler yuzunden. turkiye'nin cakma elitlerinin ne kadar da cok oldugunu anladik.

Gürültü, kabalık, güvensizlik hissi sayılıyorsa bunlardan oldukça rahatsız oldum, oluyorum.

Bize bizden daha fazla zararları olduğunu düşünmüyorum.

bir kere arkadaımla bir otele arabayı parkediyorduk. iki tane suriyeli çocuk kendilerine öyle bir görev verilmemesine rağmen parkeden araçlara gel gel yapıyorlardı. sonra da araç sahibinden para talep ediyorlardı. biz de parkettik ama çocuklar sonra yanımıza para diye gelince sinir olduk vermek istemedik çünkü yaptıkları hareket emrivaki gibiydi. hatta arabanın yerine bozuk para düşmüş çocuğun biri arabanın içine atlayıp parayı almaya çalıştı fln. normalde küçük çocuyklara çok acırım ama bu saldırgan hareketlere sinir olmuştuk. neyse onları uzaklaştırdık arabayı parkettik gittik. geri döndüğümüzde arkadaşımın arabası boydan boya derin bir şekilde çizilmişti :/ otele şikayet ettiğimizde çocuklara sürekli dayak attıklarını ama engel olamadıklarını söylemişlerdi. dayak yiyen çocuklara üzülsek mi arabayı mahvetmelerine sinir mi olsak otele mi bilemedik. galiba bu işin tek suçlusu belliydi.

Hiç zararlarını görmedim.

Bana olmadı ama gözümün önünde yaşandı: tayt giymiş bir kadının poposuna tükürdüler, iğrenç bir balgam attılar, sonra gülerek gittiler, bir şeyler dediler ama anlamadım. Balgamı ben peçeteyle temizledim, kadına yardımcı oldum, sinirden ağlamamak için kendimi zor tutmuştum.
Bunları Türkler de yapıyor gerçi, Suriyelilere özgü durumlar değil. Ama Trdeki barzo oranı yükselmiş oldu sonuç olarak. Keşke biraz seçerek alsaydık, serserileri değil de efendi insanları alaydık bizim için yararlı bile olurdu.

Neredeyse soluduğu havaya bile vergi ödeyecek durumdaki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından daha imtiyazlı konumda olmalarını eleştiren, karşı çıkan kim varsa ırkçılıkla yaftalayan geri zekalıların peydahlanmış olması. En büyük zararları bu oldu.

en sinir edeni eli ayağı tutan tipte erkeklerin hala dilenmesi, karısını çocugunu da dilendirmesi.

ilk başlarda empati yapıp üzülüyordum para mara da veriyordum ama şu anda öyle bir durum yok.

Kültürel ve ahlaki olarak suriye sınırındaki bölgelerimizde yaşayan ve TC. vatandaşı olan farklı ırklardaki insanlarımızdan pek bir fark yok.

Hani her gün makaraya aldığımız bazı bölgelerdeki malum olayları çıkaran vatandaşlarımız TC. kimliği taşımıyor mu?

Kaldı ki milyonlarcasını misafir ediyoruz, 3.5 milyon muydu? Bazılarının ahlaksız veya suça meyilli olması hepsini karalamamız için sebep olamaz.

Bir adli vaka olunca "suriyeli" diye medyada yer alıyorlar, ama her gün binlerce adli vaka yapan vatandaşımızı "Türkiyeli" diye haber ediyor muyuz?

Bugün 2 suriyeli bir suça karışınca haber oluyor, ama "bugün 3.499.997 Suriyeli hiç suç işlemedi" diye haber oluyor mu?

Sonra mesela anadili Arapça olan ama vatandaşımız olup da suriyeli numarası yapıp dilenenleri ne yapacağız?

Son günlerde aklıma gelenleri yazayım;

Köpeğe tecavüz (birden fazla)
Küçük çocuğa taciz (birden fazla)
Küçük çocuğa tecavüz
Yurttan kaçan küçük kızları çiftliğe kapatıp zorla video çekimi

Hergün olan hırsızlık, uyuşturucu, gasp, mafya/çete olayları sıradanlaştığı için yazmıyorum bile.

E bunları yapan hep Türk Vatandaşlarıydı!

suriyeli veletlerin metrobüste yılışmaları ve bazen bağırarak konuşmaları.

çocukların istedikleri verilmeyince tükürüp vurmaları. yetişkinler tarafından hiç rahatsız edilmedim.

www.google.com.tr

www.google.com.tr

Yaşadığım semte yerleşmeye başladılar. Ardından önce boş olan evlere ve dükkanlara yerleştiler. Bir kaç yıl içerisinde semtte yaşayan insanların çoğunluğu Suriyeli oldu.
Türklerin semti terk etmelerinin başlıca sebebi uyum sorunlarıydı. Gelenlerin ağırlıklı olarak kırsal kesimden göçtüklerini tahmin ediyorum. Tabi bununla ilgili bir veri yok elimde. Semtimiz ise yıllardır şehir kültürünü temsil ediyor. Dolayısıyla çok katlı evlerde yaşama kültürlerinin olmadığını geldiklerinde anladık. Bu durum toplu yaşam alanlarında nasıl davranacaklarını bilmemelerinden ve mali imkansızlıklarından dolayı yerleşik olanları rahatsız edecek davranışlara sebep olmaya başladı. Başta gürültü, ardından koku sorunları. Kültürleri bizlerden farklı. Türklerin yaşam tarzından farklılar. Türkler saat 10-11 gibi sokakları boşaltırken, onların hayatı gece 1-2'ye kadar sürüyor.
Bulunduğum semtte gelir durumu iyi olanlar çocuklarını özel okullara vermeye ve yaşam standartlarını daha alt gelir seviyesinde yaşamaya başladılar. Birinci sebebi Milli eğitim politikasının imam hatiplere odaklanarak geliştirilmeye! çalışılması. Etrafımda kimse çocuğunun imam hatip mezunu olmasını istemiyor. Diğer bir sebep ise devlet okullarında öğrenci olan Suriyeli çocuklar. Dil bilmiyorlar ancak Türklerle aynı sınıfta Türkçe bilen öğrenciler gibi eğitim görüyorlar. Bu okullarda Türk Suriyeli öğrenci çatışmasına sebep oluyor. İlkokula giden komşu kızı geçenlerde 'okuldan nefret ediyorum çünkü her yerde Suriyeli çocuklar var. Onları anlamıyorum' dedi. Diğer açıdan bakarsak, Türk berberde çalışan Suriyeli bir çocukla konuştum. O da okula gitmek istemediğini, Türk çocukların onu dövdüğünü, anlaşamadığını, belirli bir ücretle sadece Suriyelilere eğitim veren bir okulun olduğunu (10 km uzakta), ancak paralarının yetmemesi sebebiyle kardeşini bu okula gönderdiklerini, kendisinin okulu bıraktığını öğrendim. Çocuklar istemeden çatışma ortamında kalıyorlar. Kendi aralarında anlaşamamalarının en büyük sebeplerinden bir tanesi de ailelerinden duydukları. Çocuklar evlerinden kendilerinin ya da diğerlerinin istenmediğini duyarak, ya da bizzat deneyimleyerek büyüyorlar.
Suriyeli işletmeler Suriyelilere hitap ediyorlar. Yine bizim semtte 7 tane Suriyeli Kuyumcu açılmış. Bu işletmelerin açılışında problem yok elbette, iyi bile oldu. Sadece uyum sorunları oluştu. Bir tane kasap, dükkanın önünde et doğramaya başlamıştı. Gazetelerde haber oldu. Gıda işletmelerinin durumu içler acısı. Kendilerine, müşterilerine ve çevreye zararları var. Açılış kapanış saatleri uygun değil. Bu işletmeler şehir merkezinde, şehirleşmiş bir semtte ve konut alanları ile iç içe. Dolayısıyla sürekli şikayet ediliyorlar. Polis, Zabıta nedense oldukça ılımlı. Zabıta gerekli denetlemeleri yapmıyor. İlgilenmiyor hatta. İlgilenmek istese dil büyük problem. Zaten bir konuda denetleme yapsa, ceza kesmeye kalksa can güvenliğinden korkar malum semt getto oldu. Zabıta teşkilatının güvencesi olmadığından Türk işportacılar ile mücadele edemezken, Suriyeliler ile nasıl mücadele etsin.
Emlakçılar, günden güne değeri düşen semtte en çok kazananlar durumundalar. Boşalan ve 30 yıllık daireleri kiralamakta zorluk çekerken, Suriyeliler imdatlarına yetişti. Düşünün, 40 yıllık bir apartmanın bodrum katı var. Eski müteahhit kafası, ön cephede 50 cm kaldırım hizasında camı var. Arka cephede ise apartmanın bahçesi, ancak bu bahçe tüm apartmanların oluşturduğu bloğa bakıyor. Yani her yer kapalı. Bu rutubetli bodrum dairesinde 10 tane genç Suriyeli delikanlı yaşamaya çalışıyorlar. Kapılarının önünde bir ayakkabı mezarlığı, içerisini görme şansım oldu kısmen, pislik içinde. Evin içine ranzaları koymuşlar. Zaten tüm gün çalışıyorlar. Akşam uyumaya geliyorlar. Aralarından bir tanesi, belli titiz, apartmanın arka bahçesini ıslah ederek çiçekler ekmeye çalıştı. Gün ışığını görme şansları olan tek alanı güzelleştirmeye çalışıyor. Çoğu kez gürültü problemi yaşanıyor. Hem kendi sesleri, hem de evde yapmak istedikleri işlerin gürültüsü. Tüm bu yaşananlara rağmen evlerin değeri gün be gün artıyor. Emlak Balonunun etkisi olabilir elbette ancak gözden düşen, değeri yitirilen semte ekonomik olarak büyük katkıları oldu. Geçen sene 80bin liraya satılmaya çalışılan evler bu sene 130bin lira civarında.
Asayiş sorunu var diyemem, ancak yok ta diyemem. Sadece Suriyeli gençleri grup olarak sokaklarda gezmeleri, bazen korkutucu oluyor. Kendi adıma söylemiyorum. Yaşlılar ve kadınlar korktuğunu söyleyebilirim. Farklı dil ve kültürden geliyor olmalarını bir sorun olarak görüyorlar ve endişe ediyorlar. Bu konuda kapalı ve muhafazakar olmalarını sorun olarak görmüyorum aksine bazen hak veriyorum. Üzülerek. Bizlerden önceki nesiller, bizler kadar dünya vatandaşlığı kavramına yakın değiller. Bu onların suçu değil.

sourceforge.net

Üstüne tanımam. Ayrıca PDF solist online şeklinde Google bakmak gerekir.

Geçen aklıma geldi yaptım. Kulağı tersten tutmak gibi ama işe yaradı.
PDF dosyasını sağ tıkla Chrome İnternet Tarayıcıda aç.
Ctrl+P ile yazdırma sayfasına gel.
Yazıcı seçme kısmında PDF olarak kaydet de.
Yazdırılacak sayfa kısmına kaydedilecek sayfaları yaz.
Kaydet.

pdf split diye aratirsan online olarak bunu yapan siteler var, program indirmene gerek yok.

çok yaşayın emi!

stres ya, başka bir şey değil. farkında olmadan kasıyo insan sanırım kendini. manuel terapi gibi bi şeyler belki işe yarayabilir. tayland'da ablalar boynumu sağlam bi kütürdettikten sonra baya bi yumuşamıştı. öyle özel masajlar denenebilir. ama stres unsuru ortadan kalkınca pamuk gibi oldum ben. yapabileceğin bi şey varsa ona odaklan.

stres çok fena yapıyor. bir de benim gibi masa başında oturup tüm gün bilgisayar kullanıyorsan istediğin kadar dikkat et eninde sonunda yamuk oturuyorsun.

pilates iyi bir çözüm, eğer paran ve vaktin varsa reformer çok iyi geliyor.

başka bir sıkıntı olabilir. mesela boyun düzleşmesi.

Spor yapmıyordur.

Strese prim verme, hemen düzelir.

Strese prim vermemek için önce bütüne bakman lazım. Bütünü gördüğünde olumlu olumsuz olguların aynı anda gerçekleştiğini göreceksin. Hayatımın en kötü dönemlerine şimdi geriye dönüp baktığımda aslında ne kadar çok olumlu olgunun da olduğunu ama başımı olumsuzlara gömdüğüm için olumluları göremediğimi farkettim.
Biz niyeyse acı odaklı yaşıyoruz, derdi sıkıntıyı fazla abartıyoruz. Sevinçli bi olaya günlerce sevinmiyoruz da sıkıntılı duruma günlerce haftalarca hatta yıllarca sıkılıyoruz.
Ben biraz geç de olsa sevinçli durumla sıkıntılı durumlara olan tepkilerimin yerlerini değiştirdim. Kolaymış, çok zorlanmadım. Keşke anlamam bu kadar uzun sürmeseymiş :)
Artık hayat çok daha güzel akıyor.

Kendinize yatırım tavsiyesidir :)

Boyun için, kulunç için bu esnetme

www.instagram.com

sürekli tutuluyordu benim de. yastık yüksek olduğu zaman da yapıyor.

İp atlamak gördündüğü kadar kolay değildir.
Aşağıdakilere dikkat ederek 5, 10, 15, 20 şeklinde aralıksız atlamayı deneyin.

1- dizleriniz hafif kırık olacak
2- parmak ucunda olacaksınız
3- ip çok uzun veya kısa olmayacak
4- ipi arkanızdan önünüze doğru salladığınızda, ipi ilk sallama anında değil de, ipin yere değme sesini duydugunuz anda zıplamalısınız.

Yutuptan izleyip denedigim halde ben de ogrenemedim yontemini. El, ayak, kulak koordinasyonu gerek. O da calismayla olur sanirim.

geçen bi sağlık seminerinde ünlü bi doktor demiş ki;
90 sonrası şehirde doğan çocuklar sokakta büyümediler. sokakta büyüyen çocuklar oyunlarla, yarışlarla fiziksel gelişimlerini tamamlıyorlardı. bu çocuklar o fırsatı elde edemediler. bu sebeple başta denge merkezi olmak üzere bir çok fiziksel rahatsızlıklara yakalanmaları daha kolay.

Sabun+ fırça oncesinde sıcak duş
Bazen mach3 bazen de wilkonson classic
Bazen şap tercih ediyorum
Mutlaka balsam

Duş sonrası traş kesinlikle kolaylaşıyor.
Ayrıca her gün traş olmak zorundaysan elektrikli traş makinalarına bir bakmanı öneririm. Makina ile kesilen sakal daha az batar.

www.razorus.com

vaselin sert krem al herşeyi çözer.

traş öncesi sıcak suyla sakalları yumuşat.
gillette'in 5 bıçaklı olanını kullanıyorum.
kayganlaştırıcı olarak sabun, köpük değil, jele alıştım. nivea'nın hassas ciltlere uygun olanı.
tıraş sonrası mutlaka ama mutlaka soğuk suyla yüzü yıkıyorum. yüzümü en çok bu rahatlatıyor.
ardından nivea hassas cilt balsam'ı.

Bunun için her ürünü denemen lazım hangisi sende iyi sonuç verir bilemeyiz. Ben fırça+sabun+yaprak jilet, fırça+sabun+mach 3, jel+yaprak jilet vs gibi her türlü kombinasyonu denememe rağmen tahriş sorunu çözülmedi. Derim de ince olduğu için siyahlık kalıyor biraz bi de tersten almayınca sinek kaydı olmak zor. Son olarak herkes sıcak su tavsiye eder ama bu her zaman iyi değildir bazı kişilere sıcak iyi gelmez bi de ılık veya soğuk tıraşı dene. Somut olarak tavsiye istersen bi wilkinson classic ve yaprak jilet bi de arko veya wilkinson sabun ya da nivea tıraş kremi de olabilir alıp dene istersen başta ucuz olur baktın hoşuna gitti elin de yatkın gidip güzel bir edwin jagger alabilirsin. Yaprak jilet kullanmak gillette'e göre çok çok daha ucuz oluyor.

Elekli tıraş makinesi.

Elektrik değil, elek.

Üstteki 4 adet soruya verilecek en uygun cevap: Gitme kal bu şehirde..

3 gece çok. bi braşov'a gidip gelebilirsin. bükreş'te village museum'a ve onun yanındaki parka da git bence.

3 gece çok. ne arıyorsun bilmiyorum ama ben aradığımı bulamadım. sadece caddelerinde yürüdüm. güzel yemek bulamadım. Romanya'nın çok ilginçtir ki kırsalı daha güzel. İnsanı daha sevecen. Alkolü daha lezzetli. Doğal güzellikleri zengin. Bükreş, sıradan bir şehir.

direk haksızsınız. adamın belli işleri bozuk, sizdee piyasa nasıl demiş. maaşınızı sormamış bir şey yapmamış. esas sorun bunu takmak ve buraya yazacak hala gelmek

Sizin durum iyidir derken çalıştığınız piyasayı veya mesleği işaret etmiş gibi geldi bana, bana da haksızsınız gibi geldi.

bizde de kötü demeni bekliyor. teselli edecek kendini

Pek haklı görmedim seni

yahu lokantacı geyiği yapmış işte ne var.

stresli olmayın derim

Haklısınız. Keşke çekip vursaydınız orada. Bu ne pişkinlik? Bu ülkede kimse haddini bilmiyor, ona üzülüyorum. Bir de keşke lokantadan çıktıktan sonra arkanıza baksaydınız geliyor mu diye. Maaşınızın peşine düşmüş adamdan her şey beklenir.

Gelirinden memnun değilsen sinirlenmen anlaşılır ama herif boş muhabbet açmış işte. Senin sektördeki durumu sormuş, aylık gelirini değil.

Başka bir şeye sinirlenip, sinirini adama mı odakladın acaba?

cdn0.woolworths.media

Her boka bu kadar kafayi takiyorsunuz ya. Ben mi manyagim yoksa tersi mi diye dusunmeden duramiyorum.

haksızsın. adam ayaküstü muhabbet ediyormuş işte. sonuçta önünde menü var; milyarder de olsan on kat kilitleyecek hali yok. pireyi deve yapıyorsun.

Hayatta hic derdiniz yok galiba. Olsa boyle sacma seyleri dert edinmezdiniz.

Aynen utanmasa maasini soracak, ne kadar da buyuk ayip.

adam bir şey dememiş abartmışsın.

Nasıl bir ülke olduk bilmiyorum. Adamın teki gelip size ülkenin yerle bir ekonomisinden dert yanarak, en azından sizin kendinizi kurtarmış olma ihtimalinizi merak etme cürretinde bulunup teselli arayışında olabiliyor resmen.

hah işte bunun kadın versiyonu da "ay selam verdi kesin s*kecek" diye dolanır ortalarda.

he amk adamın işi gücü yok tek merakı senin kaç para aldığın, eve girerken de bayıltacak seni, bankamatik kartıyla da tüm mayışını çekecek.

bende bu maaş olayına bu kadar takılanları anlamıyorum, ben yakın çevreme çat diye küsüratına kadar söylerim, daha mesafeli olduğum kişilere de aralık veririm. hiç tanımıyorsam aralık genişler.


devlet sırrı değil ki maaşa göre mi muamele yapılıyor insanlara

esnaf geyiği +1

birde esnaf lokantalarına özel bir durum vardır. ilk kez gittiğinizde muhteşem bir yemek ve hizmet sunarlar. yemekler bol kepçedir. çorbalar lezzetli. fiyat inanılmaz uygundur.
bu arada esnaf arkadaş sohbet eder sizinle. mesleğinizi, çalıştığınız yeri öğrenmeye çalışır. ödeme yaparken cüzdanınızı, ticket kullanıyorsanız ticket bakiyesini, fiş koçanını gözler. sizin gelirinize dair tahminlerde bulunur.

sonra ki ziyaretlerinizde porsiyon gramı azalır. ikramlar biter. fiyat ilginç bir şekilde her gün azar azar artar. bahşiş bırakır ya da çok yerseniz sorun yok ama az yerseniz, bahşiş yoksa bir daha yüzünüze bakmazlar.

öğle yemeklerinde yemek yediğim restoranları genelde 3-4 haftada bir değiştirirdim bu yüzden.

bence sen hiç evden çıkma

uçakla direkt ürgüp var mı bilmiyorum oradan.

kayseri'ye git. araba kirala. kapadokya'ya geç. 45 dk sürüyor kayseri havaalanından kapadokya. araç kiralamak çok mantıklı hem de.

otel konusunda aramayı kullan. duyuru içinde de çok konuşuldu.

turla gezmiyorsan araç kiralamak gerekir. zira arazi oldukça büyük.
otel için de cave oteller farklı ve güzel. konak konseptliler de var ama ben sevmiyorum.

direkt kapadokya havaalanı var. kapalıydı kısa süre önce açıldı. eğer kullanabilirseniz atv kiralayın. at binin. kaya otellerde kalın. dolunayı tuturursanız dolunay atlı safari yapın. çanak çömlek yapın :) yeraltı şehirleri gezin. kapadokya dolu dolu 2 3 verir.

bizzat gidecekseniz arabayla gidip ürgüp'te kalın.
bunun dışında ille de tur firmalarıyla gidin.
festival vardı onu bekleyebilirsiniz. ilkbaharda. gece dolunay yürüyüşü yapılır. katılın çok keyiflidir.

haftasonu iki yerden fiyat aldım. biri kurumsal bir şirket. 250 TL artı KDV dedi.
diğeri sanayide işinin ehli bir esnaf. 250 TL artı KDV dedi.
fatura almazsan 250, ama seni tanıdık gönderdi 200'e yaparım dedi.

Ben şu koyuluğu belirleyen numaralara karar veremediğimden yaptırmadım. Numaraları nasıl düşünüyorsun?

en kaliteli markalardan biri olan llumar için hatchbacklere 350 sedanlara 450 ye çekiliyordu 6 ay önce istanbulda işinin ehli bir ustada. daha ucuza bir sürü alternatif bulunur ama işçilik önemli.

valla son düzenlemeden sonra en koyu nasıl olabiliyorsa öyle yaptıracağım ben.

Sen masrafları cebinden yapıyorsun, dönüşte sigortaya evrakları sunuyorsun. Onlar sana ödemesini yapıyor.

Yatarak mı ayakta mı tedaviyi kapsadığını kontrol etmeni tavsiye ederim ek bilgi olarak.

peki seyahat iptali 500 euro teminat var . bu ne demek oluyor. kişiye mi bağlı. iptal edeyim gidip uçak para mı otel paramı mı alayım nedir bu?

her türlü teminatın kapsamında sorun yaşadığında sen ödemeyi yapıp belgeleri topluyorsun. sonra bir ön yazı ile mümkünse belgeleri ekleyip zararının karşılanmasını talep ediyorsun. sigorta kabul ederse ödüyor. etmeme olasılıkları yüksek. yurt dışı seyahat sigortasını genelde ölürsem kalırsam cenazemi getirsinler diye yaptırıyorum.
Bi kere ispanya'da çok feci ateşlendim. hastaneye gittim. doktor karşıladı. meğerse özel bir hastaneymiş ve vizite ücreti 250 euro imiş. doktor dedi ki hiç kayıt açmayalım, sigortanız ödemeyecek genelde böyle yaparlar. dilerseniz 3 blok aşağıda kamu hastanesi var dedi. gittim ve kamu farkını gördüm. kuyruk bitmiyordu. memurlar asık suratlıydı ve ingilizce bilmiyorlardı. hastaneden çıktım, yolun karşısında ki eczaneye gidip "parasetamol" dedim. boşuna dolaştım onca yolu.

gece buzluktan çıkarıp buzdolabının altına koyuyorum. akşam 8-9 gibi pişiriyorum. bir problem olmuyor.

dondurulmuş gıdayı buzdolabında çözdürün...

Buzdolabının menteşelerini makine yagıyla yağlamak gerekir lastik yağlanmaz

metabolizmanizda belki gerçekten de bir sorun/farklılık vardir uykuyla ilgili olarak. bununla ilgili bir uzmanla gorusmeyi deneyebilirsiniz. belki hayatinizi geceleri yasayabilecek/calisabilecek bir hale getirmeniz sizin metabolizmaniz acisindan daha verimli olabilir.

buzdolabı menteşelerini yağlayabilirsiniz makine yagiyla ama ayrica gerek menteşelerin gerekse lastik contanin temizliğini de iyi yapmaniz gerekir.

uyku düzenini değiştirmek için gündüz kendini yormayı dene. uzun yürüyüşler yap spor yap çok aç ya da çok tok olma tamamen sessiz karanlık bir odada bütün gece uyumaya alıştır kendini .
belki evin ve odan dışında bir yerde deneyebilirsin .şehir dışına git gez dolaş deli gibi yorul gece olmadan dinlenme oturma hatta gece 23 -24 gibi güzel temiz bir otelde yalnız ve karanlık ortamda derin bir uykuya dal ve her gece mışıl mışıl uyuyan bizlerin nasıl bir keyif aldığımızı gör.
inşallah işe yarar.

diğer sorun için buzdolapçı çağırabilirsin .

Her sabah 7 de uyanirsan o kendini ayarlar. Duzen kalkma saatiyle kurulur. 1 gun olmaz 2 gun olmaz 3. gun duzen alir o. Gerekli ozveriyle sabahlari uyanarak duzen kurabilirsin. Hirmon mormon bilmemne diye ozveriden kacan sebepler aramaya gerek yok. O hormonlar kendini ayarlar sen rahat ol.

Buzdolabı eski ise, kapağını aç, kapağın altına kalın bir havlu koy, altında halı olmasın. çaydanlıkta suyu kaynat ve kaynak suyu kapağın kenarında lastiğe dök.yukarıdan aşağı. yağını kirini pasını akıt. lastiği yumuşat. çözüm olabilir.

Zeugma Müzesi (burası önceliklidir mutlaka görünüz)
İmam Çağdaş (yiyiniz içiniz)
Bayazhan (akşam vakti içmeye güzel mekan)

Metanet - beyran
Zekeriya usta - katmer
Halil usta - kusleme
Almaci pazari gulluoglu - mihrimah

Oyuncak müzesine de git. Eğlenebileceğin bi yer.

İmam çağdaştan baklava aldık kötüydü
Safari park vs var gezilebilir
Cam müzesi mutfak müzesi hamam müzesi zeugma görülmeli
Antep kalesine zaten çıkarsınız diye düşünüyorum kalede hediyelik eşya satan bir dükkan var orada bir amca var ona mutlaka uğrayın size turist rehberi verip anlatıyor her yeri gezi dönüşü ugramıstık söylediği yerleri gezemedik çok üzüldük
Halfetide tekne turu yapabilirsiniz birde

Önce yapılmaması gerekenleri sıralayayım.

İmam Çağdaş2ta yemeyin veya oradan baklava almayın.
Küşleme için Halil ustaya gitmeyin.

Baklavayı son yıllarda (bence) en iyisi olan Çelebioğlu'dan alın.(merkez şube)
Küşleme yiyecekseniz Halil ustanın kardeşi olan, Küşlemeci Mehmet ustada yiyin. onun kadar reklam yapmadığından o kadar meşhur olmasa da daha lezzetli ve daha uygun fiyatlıdır.
Bakırcılar çarşısını görün.
Tahmis Kahvesinde menengiç kahvesi tadın.
Sakıp Usta'da beyran için.
Katmerci Zekeriya Usta'da sabah erken saatlerde Katmer yiyin. (tatlıyla aranız iyiyse)
Nohut dürümü yiyin. (en iyi diyebileceğim biryer yok.)

Halil ustaya gitmeyin demeye geldim. Halfeti için de zaman ayıracaksanız araba kiralamanızı öneririm taksiden ucuza den geliyor. Taş evler bölgesini görün.

eksisozluk.com

ben tatmin oldum açıkçası.

99'da falan internet cafede Collin Macrae oynuyorum. oyun açılırken loading ekranındaki loading barı/çubuğu çabuk dolsun diye klavyede enter, spacebar Allah ne verdiyse çatır çutur basıyorum seri şekilde. orada çalışmaya yeni başlamış bi üniversite öğrencisi tahminimce kafe sahibine yaranma amaçlı yanıma geldi ve yaptığım şeyin yanlış olduğunu söyledi, sonra geçen diyalog;

ben:b yalaka:y

b: çat çat çat çat...
y: dostum eğer o tuşlara öyle basmazsan oyunun daha hızlı açılacağını sana kanıtlayabilirim.
b: yok böyle iyi.
y: bak mesela evde telefon çaldığında kapanmasın diye ilk çalışta açmıyorsunuz di mi?
b: bilmiyom yaa öyledir.
y: aynı şekilde burda da sabredersen işlemci yorulmaz ve oyun kapanmaz, hızlı açılır.
b: çat çat çat çat...
y: deneyelim mi?
b: yea bi dur abi ya, zaten yarım saatlik açtırtdım o da oyuna girmiyor yaa.

Bana telefonun başında çalmasını bekliyormuşuz gibi olmasın diye yapılıyor gibi geldi sadece fikir yürüttüm. İşin komik yani bu alışkanlığı çoğu insan devam ettiriyor ben de dahil biraz çalmasını bekliyorum :) bi de çalar çalmaz açınca karşıdaki de şoka giriyor zaten afallıyor:)

tembelliktendir. eski telefonlar sabitti, evin girisinde holde dururdu genelde. iki kere calinca gercekten birinin seni aradigina emin olursun, bos yere kalkmamis olursun.

ebeveyinlerin cocuklarini uzaktan kumanda olarak kullandigi yillar bunlar.

Hattın düşmesini önlemek için.

Bir diğer sebep arayan kişi aradığına emin olsun diye. yanlışlıkla aramışsa, kapatmasına fırsat verilsin. Telefon açıldığında kontör düşer, yanlışlıkla aranmışsa boşa düşmesin diye. Malum pahalıydı bir zamanlar.

Kablelvuku'nun paylaştığı entrydeki gibi. Hat düşmesi konusu.

@sadakatsiz nerden alinmali peki peynirciden alsak olur mu?

pizza, makarna yapacaksan al yoksa çöp.

etrafta migros, macro, metro, carrefour varsa oralardan bak. bimdekinin menşei italya diyor ama pek bilemedim.

Eğer toz halinde falansa al kalıp şeklindeyse hiiiç bulaşam, zaten bim ürünü parmesan pek iyi olmaz.

O peynir öyle dilimlenip yenmez. Az miktar alırsın rendelersin çok ince ve keskin bir rendede pizzaya makarnaya topping olur.

üzerinde dop sertifikası varsa rahatlıkla alabilirsin

migrostan ya da macrocenterdan da alabilirsin. çoğu zaman kampanya oluyor ithal peynirlerde 1 alana 1 bedava kampanyası. ben o zamanlar alıp stokluyorum. normalde yanlış hatırlamıyorsam 250 gr'lık parmesan 40 liraysa, kampanyayla 20ye geliyor işte 2 tane alınca.

makarnaya, salataya kullanıyorum. çok güzeldir.

www.bim.com.tr

bu arada penir buymuş baktım şimdi. türkiyede üretiliyor muhtemelen. berbattır kesin alma bence.

grana padano parmesandan farklı bir peynir aslında

yabancı yemek programlarında toz olanını önermiyorlardı. alın, kendiniz rendeleyin diyorlardı.
Metro marketlerde, MacroCenter ve Migroslarda bulursun.

Al fettuccine alfredo yaparsın.

ben de şarabın yanında gelen peynir tabağındaki tadı bulamadım hiçbir yerde. abi onlar nerden alıyorsa biz de oralardan alalım bi deyiverin bilenler...

italya'da bile bu kadar ucuz değil. almayın.

macrocenter'a baktım da toz olanının 100 gramı 21 lira.
parmesan aromalı süt ürünü olabilir o.

Barış ismi şahane bir isim bence. (iki isime karşı değilseniz, X Barış tarzı bir çok isim çok iyi oluyor.)
Ferman'ı da beğeniyorum.
Güven de güzel isim.
Azerice "Elad" diye bir isim var. O da hoş. Ama dini içerikli bir anlamı var yanılmıyorsam, her aileye uymayabilir.

Umurbey.

Erkek çocuğa çok daha zor evet isim koymak.

Tercihim kendi oğluma Oğuzhan oldu.
Tuğrahan da erkek kardeşimin adı.
Ayrıca ismin çocuğun yaşantısını etkileyeceğine inandığımdan,
Önder
Barış
Onur gibi isimleri de severim.

Aile büyüklerinin isimlerini de bir düşünün. Geçenlerde arkadaşımın oğlu dünyaya geldiği gün, arkadaşımın babasının birinci ölüm yıl dönümüydü. İsmi gerçekten güzel ve anlamlı oldu.
Bunun dışında eşiniz ile geçmişte ki sohbetleriniz, yazışmalarınız, varsa mektuplarınız, anılarınız, her şeyi bi elden geçirin. Ortak dostlarınız, sohbetleriniz, seyahatleriniz,... Bunları konuşurken hem biraz eğlenirsiniz, hem de fikir edinirsiniz.

ozan
ediz
evrim
reha
merih
şener
tamer
yaman

ps: lütfen oğlunuza yarış atlarına konacak türden ucubik isimler koymayın.

Baris, Deniz, Ahmet, Melih

Kayra çok güzel isim bence.
Bi de deniz.

Yıllardır erkek olursa Erdem, kız olursa Nilüfer koyacam diyorum. Kismet.

ali, ahmet, uras, utku, buğra.

batu

Levent
Tuna
Serkan
Gökdeniz
Deniz
Bulut
Kaan
Batuhan
İlber
Alp
Çağatay
Ozan
Rauf
Tarık
Yalçın

Bunlar da benim favorilerim.

Edit: Atilla’yı ben de çok severim yazmayı unutmuşum.

Günün birinde oğlum olursa koyacagim isim hiç düşünmeden Barış olur. İkinci favori ismim de Deniz ama kardeşimin ismi.

Ablamızın oğlu oluyor yakın zamanda; onun için isim bakarken Sarp ismi de fena gelmedi bize.

aziz arif
nazım hikmet
borahan

ben çocuk ismi söz konusu olduğunda erkek isimlerine daha kolay adapte oluyorum. erkek ismi olarak;

halit
mahir
ali
gibi klasik isimleri daha çok seviyorum :/ çocuğum olursa hiç öyle farklı bir isim arayışına gireceğimi de sanmıyorum.

Ege

Ali, Efe, Deniz, Barış, Can

Mehmet

Asil

Oğlum olsaydı Zafer koyacaktım adını, göbek adı da Süleyman olurdu ama muhtemelen nüfus kağıdına Süleyman yazdırmazdım.

Öte yandan diğer beğendiğim erkek isimleri:
Sina
Yekta
Selçuk
Yavuz
Kemal

aren ismini buradan benzer bir duyurudan okumuştum . yeğenim hamile kalırsa bebek erkek olursa bu isim için ısrarcı olacağım . hem değişik hem de kulağa hoş geliyor
Aren: "Hititlerden geldiği yani Sanskritçe Güneş Tanrısının Oğulları anlamına geldiği düşünülmektedir.
Her Hititliye Aren denirmiş.(Işığın Oğulları).
Avesta dilinde ise soylu demektir.
Farsça ise çöldeki en parlak kum tanesi anlamında kullanılmaktadır.

oğluma Ediz ismini koydum.

öz türkçe bir isim. çok bulunmuyor. hem havalı hem ağır. güzel bence.

Can

süt daha kıtır yaparken, yoğurt daha yumuşak ve dolgun yapar.

bizde genelde sütü ve yoğurdu karıştırarak koyarlar. ikisinin vereceği tat ayrıdır ve yemeği zenginleştirir.

Görür.

görebilir. arasında duvar varsa görmeyebilir. ya da mini usb randımanlı değildir, sinyal alamayabilir. Bilgisayarın performansı yeterli gelmeyebilir. en güzel çözüm kablo kullanmak. ben bi ürün alıp, 5 metrede çalıştıramamıştım. Bilgisayar eskiydi. Bağlantı sürekli kopuyordu. Kasaya taktığımız yeri değiştirdim. ayak altında kaldı kırıldı. Onca masraf çöpe gitti.

bu siteyi biraz karıştırsanız bazı öneriler yayınlıyorlar. www.dijitalajanslar.com

freepik'ten görseli çekip kendin oluştur.

www.canva.com

bende hala borç görünüyor. talep ettim, göndereceğiz dediler, hala göndermediler. 1 yılı aşkın süredir orada.