okunmaz. cevirileri kotu ya da calinti.

Uzak dururdum ben olsam

kaliteli yayınevlerinden baskısı varken okumayı tercih etmem. iyinin altı biliorum ama antik yayın gibi kötü de değil.

izmir çıkışlı bildiğim kadarıyla, üniversitede okurken setini almıştım. kötü sayılmaz. ama ilk tercihim de olmaz can varken, iletişim varken, payel varken.

cemaat yayınevi. vaktiyle burada bi stand mı açmışlardı bir şey olmuştu, öyle gördüm. bir takım 'kaygı'lar ile çeviri yaparken aslına sadık kalabileceklerini düşünmüyorum.

Berlinde 700 euro kira ile standart bir ev, 1200 euro kira ile bahceli güzel bir ev. (bunlara isitma dahail) Mutfak 250-400 euro arasi. Elektrik, internet ekstra masraflar 150 euro. cesitli sigortalar icin 200 euro(ekstra saglik, avukat, araba vs.) Yani kisaca temel giderlerin 1500 ile 2000 euro arasinda degisecektir. Bunun üzerinde kazanilan her para tatil, araba, daha iyi bir ev, daha iyi bir sosyal yasam olarak eklenecektir.

yaşam standartlarına dair hiçbir bilgi vermemişsin. verilecek cevap yukardaki her şehir için farklı. berlin için 3000e eh işte bi hayat yaşarsın. net tabi brüt değil. nürnberg için bunu 2500e indirebilirsin. kalcağın ev vs çok farkettirecek.

1000 Euro kira +evin yan masrafları + faturalar olur aşağı yukarı
400 euro mutfak masrafı en fazla tabii evde yemek yapıyorsan ayda 100 Euro da araba için yakıt + sigorta desek

Hesabı sen yap işte

Net 3000e bence güzel bir hayat yaşarsın. Her gün lokantaya gitmiyorsan tabii

Haklisin aynisini ben de yasadim ama bilgisayar kullanimi serbestti hukukcu oldugum halde ceviremedm hatta shsjaj

kendi alanımı düşündüğümde elime bilimsel makale vs verdiklerinde çok rahat çeviririm bilgisayar vs olmadan.

babam bi kere bana sözleşme verdi ingilizce, onu da epey çevirdim. takıldığım yerler oldu gerçi ama bence iyiydim yani :D

hukuk büroları başvurularda bunu genellikle yapıyor, ama onun haricinde çevirmenlik görüşmesi değil ise direkt ingilizce sınavı veya konuşma mülakatıyla geçiştiriyorlar

o jargonun oturması için biraz çeviri yapmanız gerek. tabii genel bir siyaset ve hukuk bilginiz varsa ingilizceniz de iyiyse daha iyi olursunuz. zira çoğu hukuk terimi osmanlıca oluyor.

Basbayağı cahilmiş o insanlar, o bakımdan normal değil. Çevirmenlik mesleği işte bu gibi tipler yüzünden kıymet görmüyor memlekette. Ben olsam reddederdim.

ben olsam ben de vermezdim. dükkan batsa borç adama kalacak onunla mı uğraşsın. babasının oğlu musun niye sana kredi çeksin?
bir de arabayı 1 sene sonra al ne olacak demişin, komiksin hakkaten :)

bence a ve b haklı sen haksızsın. kimse başkası için kredi çekmek zorunda değil.

abi sen yurtdışında yaşıyorsan zaten tuzun kuru, iş batsa a ve b banka borçlarıyla uğraşacaklar, ki türkiyede 30-40 bin krediyi ben anam, babam ve kardeşlerim dışında kimse için çekmem. ona 30-40 bin kredi çekmedim diye arkadaşlığımın bozulacağı arkadaşım varsa, ucuz atlatmışım diye düşünür şükrederdim. hele bir de yurtdışında yaşıyorsa, beni enayi yerine koyduğunu düşünür ekstradan laflar söylerdim.

a ve b yüzde bir milyon haklı. senin haklı bir yönünü göremedim.

doğruya doğru.

kredi çekmezdim ben de, +1

istediğiniz kadar samimi olun, az buz para değil ki bu miktarlar. insanların kendi ihtiyaçları, hayatları var, nasıl kolayca riske girsinler?

Bu konular zor konular. Benim çok yakınım da aynı şekilde çok uzun süredir tanıdığı ve güvendiği birisine 150 bin lira verdi, adam dükkanını kurtardı onun sayesinde. Ama borcun üzerinden yıllar geçti hala "ödeyeceğim" deyip geçiştiriyor. Ve şimdi borç kayıtlarının bilgisayardan silindiğini filan söylüyor. Ee nolcak şimdi onlar da yakın arkadaşlardı. Tamam arkadaşlık dostluk ama yarın ne olacağını kim bilir ki? Yani az buz bir para da değil 40 bin lira çekecek sırf sen araba al diye koca bir sorumluluğun altına girecek ve Ödeyemeyecek olursan bir sıkıntı çıkacak olursa ki dunyanın binbir turlu hali var yarın kime ne olacağı belli olmaz, uğraşacak olan yine o olur.

"ama ben ticaretin böyle bir sey olmadigini elimden geldigince anlatmaya calistim o anda."
işte ticaret aslında senin düşündüğün gibi bir şey değil, adam haklı. acı ama gerçek. a ve b haklı.

Dükkan battigi an zarari benim cebimden cikan paraya olacakti, ben onlardan sadece depozito ve alinacak mallar icin para istedim, yani dükkani kapatinca depozitomu alacak mallari iade edecek, paralarini iade edecektim, bunu onlara anlattim. Ki o dükkandan bagimsiz kendi isim var ve cektikleri krediyi su an o dükkan acilmasa dahi ödeyebilecek durumdayim. Ben borcu kimsenin üzerine birakmazdim yani, siz bilmiyorsunuzdur, böyle dostluklardan haberiniz yoktur o ayri ama böyle baska arkadaslara sahibim yani.

Bu arada araba alacak olan sen değilsin ok yanlış yazmışım editleyemiyorum şuan.

a ve b akıllı adamlarmış, hani işini kurarsın arada 2-3 ay bi sıkıntın olur çek çük işleri falan vardır utana sıkıla istersin de daha işi kurmak için parası olmayan adama kredi çekip borç verecek insan ben tanımıyorum, öyle enayi bulursan bana da haber ver

@cekilmis gayfe'nin dediği gibi, batarsan beceremezsen döndüremezsen kim ödeyecek krediyi?

edit: zaten işinin olduğunu krediyi bu yeni dükkan açılmasa da ödeyebileceğini yazmışsın, şimdi gördüm.
abi o zaman arkadaşına "arabayı 1 sene ertele" aklını verirken utanmıyor musun? madem o krediyi her türlü ödeyebilecek durumdasın işini 1 sene ertele paranı biriktir öyle kalkış bu işe.

evet gerçekten çok başka arkadaşların varmış anladık bunu.

Hanimlar beyler yoldan gecen adamdan istemiyorum ben bu parayi, biraz empati kurun öyle düsünün istiyorum sadece. Hakikaten böyle bir cercevde iliskileriniz yok mu yani, babam istese cekmem diyen adama degil ayrica zaten sorum. Babam istese ben cekerim, ödeyemezse de cani sag olsun. Ama isin icinde cakallik ve sinsilik olmadigini bilirim. Yani o arkadaslarim isteseler ceker ve kendim ödeyecekmis gibi hesap ederdim ben bugün. 40 bin lira dediginiz en fazla 3-4 senede ödenecek bir para, ki bu adamlar asgari ücrete falan calismiyorlar gayet ortalama üstü maaslari var ve dedigim gibi arkadasligimizin seviyesi güvenilmeyecek bir düzeyde degil. Ayrica Bu dükkan o gün acilacakti, o mevkii de o kosullarda bir ay sonra dahi dükkan bulamazdik, o yüzden aceleci davrandik. Ki bu moral bozukluguyla baslarim dükkanina dedim biraktim olayi.

sen seneye bekle seneye ac isini? cok yuzsuzce gorundu bana bu yaklasim.

girişimci sensin riski başkası alıyor? mantıklı mı? böyle konularda hassas isen bu muhabbeti ta en başında açmaman gerekirdi.

Hocam haklısın alınmakla gücenmekle ama o adamlar da haklı. Sen borcuna sağdık birisi olabilirsin, güvenilir de olabilirsin ama söz konusu ticaret ve para az biz para değil. Adamlar ülkeye, ekonomiye güvenmiyor olabilir

Allah benim belami versin valla. Biriniz de, sen haksizsin ama onlar da arkadasligin hatrina söyle deseymis böyle deseymis demedi. Dostluk arkadaslik niye var o zaman beyler, ne farki var yani yoldan gecen adamin sizin dostlarinizdan? aman neyse ya, onlar haklilardir belki ama sizin su söyledikleriniz kadar manasizca savunulmayi hak ettiklerini düsünmüyorum.

adamların vermemesi çok normal, anormal olan senin nolcak olm arabayı seneye alırsın gibi salakça bir bahaneyle tekrar para istemeye calisman olmus. ben olsam ben de cekmezdim en yakin arkadasima bile kredi.

nakit param olur kenarda onu verebilirim belki ama kredi cekmem.

o arkadaşların vermemekte haklı bence.
ama cevap verme biçimlerinin çirkin olmasında da sen haklısın.

yüzelli yıldır arkadaşız, süper insanlarız diyorsunuz ama daha insan gibi açıkça konuşamıyorsunuz.

a da b de sana "çekemem bro, sorry" demeliydi.

ilk arkadaşının telefonlarına çıkmıyor oluşu ayıp aslında geri kalanında sorun yok, o kadar büyük miktar para kolay kazanılmıyor ki.

işin içine para girince tek kriter arkadaşlık olmuyor.

1- adamın daha önce bu konulardan ağzı yanmış olabilir. bir daha babama bile güvenmem diyordur. (başıma geldi)

2- eşi/sevgilisi varsa o mani olmuştur. yani siz 20 senelik arkadaşsınız ama adamın karısı arkadaşlık falan dinlemez.

3- daha önce (geri ödeseniz bile) çok borç istemişsinizdir. bundan sıkılmış olabilir arkadaşınız.

Borç isteyen arkadaşım-ne kadar yakın olursa olsun, babam bile olsa- "ne olacak arabayı seneye al" dese telefonu o an kapatır bir daha yüzüne de bakmam. Kimsenin bütçesini veya borç ilişkisi sebebiyle başına gelenleri bilemezsiniz, para vermediği için yargılayamazsınız. Son derece haksızsınız kanaatimce.

Not: 20 yıldan fazladır dosttan ötesi olduğum arkadaşım var. Samimi arkadaşlığı bilmiyor değilim.

çok akıllıca olmadığı söylenmiş. ben de aynı kanaatteyim. bu iş akıl işi değil gönül işidir zira.

yaklaşık 10 yıl önce ev için yüklü miktarda kredi çekmesi gerekiyordu çok sevdiğim bir insanın. ben memurdum o vakitler. benden kefil olmamı rica etti. gözümü kararttım kefil oldum. uzun vadede borç bitecekti. ona güvenmiştim. ama batacaksam da batışım senin yüzünden olsun be dedim. içimden dedim tabii bunu. badireli bir dönemden sonra borcunu aksatmadan, bana zarar vermeden ödedi. yıllar sonra, hiç aklımda yokken kredi çekelim senin şu işin olsun dedi. şu iş dediği benim için hayati bir şeydi neredeyse. ben de nasıl olacak ki işim yok gücüm yok, hem boşver ya olmayıversin dedim. olur mu dedi, ben çekerim, sen nasılsa ödersin dedi. bana bir heyecan ve cesaret geldi. yani normal şartlar altında, benim kredi çekme imkânım olsaydı bile hayatta girmeyeceğim, cesaret edemeyeceğim bir işti bu. sürüncemede bırakmayayım diye konuştuğumuz gün şartları falan hepsini araştırmış, krediyi çekmek için atladı geldi ta uzak bir şehirden. krediyi birlikte çektik. 6 yıl ödemesi sürecekti. ilk sene sorunsuz bir şekilde geçti. sonra bir fırsat doğdu, krediyi tamamen kapatma şansı elime geçti. işsiz olduğum hâlde, düzenli gelirim olmadığı hâlde hemen kapattım bütün borcu. tam anlamıyla allah'ın lütfuydu bu. sevdiğin bir insan için inisiyatif alma erdemi. cesareti. fedakârlığı. adına ne dersen de, buna karşılık tarif edilmez bir manevi haz. mutluluk hissi. bana, lütfen sonra ödeyemem falan diye panik yapıp da ceza ödemek zorunda kalma dedi defalarca. ben de kendimi böyle daha rahat hissedeceğim dedim. ve erken hesap kapatma cezası vs umursamadan bitirdim borcu. kuş gibi hafifledim. ama hepsinden de önemlisi güvenmenin tadını, lezzetini dibine kadar yaşadım. her iki olayda da birbirimize karşı mahcup olmadık. adım kadar eminim, benim ona söylemediğimi o da bana söylememişti: "ödeyemezse de canı sağ olsun." zaten bunu diyemiyorsan baban da olsa, eşin de olsa, çocuğun da olsa kim olursa olsun o borcun altına giremezsin. girmemelisin de.

neden insanların senin için kredi çekmesi gerektiğine inandırdın kendini?

kimse kimse için banka ile muhattap olmak zorunda değil.
istersen annen baban olsun.
kendin neden çekmeyip sağdan soldan istiyorsun bu da ilginç hani.

ben de borcuma sadık biriyim. yakınıma ve borcuna sadık olacağına güvendiğim kişiye de borç veririm. ama ne kadar borç veririm? kazanmamın ayları bulmadığı miktarda. araba alamamış bir adamdan 40 bin lira kredi çekmesini istemem. araba almamın zor olduğu( 40 bin çekince 1 yıl gibi bir süre uzayabileceği) bir durumum varsa ve çok sevdiğim biri benden senin istediğin şekilde kredi çekmemi isterse arkadaşlığımı bitiririm. çünkü kendi hayatını benim hayatımdan daha değerli görüyor. benim ekonomik olarak nerede durduğuma bakma ihtiyacı bile duymuyor. üstüne zor zanaat yapabildiğim şeyi sırf kendi istediğini yapabilsin diye duraksamadan 1 sene ertele diyecek kadar da yüzsüz ve empati yoksunu. yani senin için kredi çekebilirdi ama çekmemesi onu hiçbir şekilde haksız yapmaz. senin arkadaşından kredi çekmesini istemen de seni haksız yapmaz. ama isteme şeklin, durumu iyi olmamasına rağmen ısrarın ve onun hayatı hakkında onun adına karar verme isteğin arkadaşlık bitirir.

Bu şekilde para isteme ancak ölüm-kalım meselesi varsa, ne bileyim acil ameliyat olman lazımdır ama beş kuruşun yoktur vs. meşrudur.

İş kuracağım diye arkadaşlarından kredi çekmesini istemen bence çok kötü bir davranış.

Borcunu ödeyeceğin garanti olsa bile kimse bunun stresini yaşamak zorunda değil.
Bunu bu sene akrabalarına 16-17 milyar borç veren biri olarak söylüyorum.İstemeyin abicim borç para. Alırken herkes süper.En kısa sürede vereceğim vs. vs. Sonra da ölü numarası

bir adet arkadaşıma yardım etmeye kalkmıştım ben zamanında bir restoran almak istiyordu fakat alamıyordu benim durumum uygundu, abi al ben senden iki ay sonra devralırım dedi, ulan dedim kaç senelik arkadaşım, yardım edeyim, zaten dükkanı alıyoruz bir şey olursa dükkan bizde kalır, bir şekilde işletiriz, oğlanda restoran tecrübesi de var tabi, en azından ben gene kendi işimle uğraşırken o da işini yapar, çoluğu çocuğu rahat eder.

neyse biz dükkanı aldık, oğlan ertesi hafta ortadan kayboldu, sıfır restoran tecrübesi ve devam eden aşırı yoğun işim ile birlikte bir yılda iki yüz bin dolar battım. zar zor kapattım.

bunlar olurken, etrafımda olan sürekli para aldı verdi ilişkilerim olan insanların nasıl benden uzaklaştığını, şunu yapalım edelim diye arayanlardan susmayan telefonumun nasıl sessizleştiğini gördüm.

dolayısı ile arkadaş dediğini para mevzuna sokmayacaksın, para mevzu yüzünden arkadaşını kaybetmek aşırı standart bir durumdur.

bu olayda da a ve b haklı, senin ya dünyanın nasıl işlediğinden haberin yok, ya da aşırı derecede rahat bir insansın. sözünün eri olmanın da hiç önemi yok, işin içine bin lira para gidi mi on sene boyunca sözünü tutan adamların nasıl bir anda fırıldak osmana bağladığını çok iyi biliyorum. aklı olan başkası adına kredi çekmez, adamın cebindeki parayı istemiyorsun bir de üstüne, gitsin bankaya borç yapıp sana versin istiyorsun, ayıptır yahu.

kardeş şöyle bir laf var. para verip kötü olacağına para vermeden kötü olayım. arkadaşların mantıklı olan şıkkı tercih etmişler.

abi ben babam için kredi çekmem, o da benim için çekmez. bu istediklerini kimse yapmaz ki zaten milyonlarla oynamıyorsa?

erzincan tulum
kars eski kaşar olmazsa olmaz.

(bkz: ünal çiftliği)

otlu ve örgü peynir

Umarim almanya'ya giriste problem cikmaz. Bunu dusunun derim. Yakalarlarsa atmanizi isteyebilirler.
Sucuk yakalandi mi imha ediliyor, garanti. Peyniri siz kontrol edin, pahali bir sey hazirlayacaksaniz yarar var.

Kars eski kasar yaninda bir de kars gravyer peyniri var bildigim. (Yanlis yazmis olabilirim de cok meshur)

hangi şehirdesiniz? Yeri ters deyince...

Tabii şehri belirtmemişim, İstanbul'dayım ama Beykoz biraz ters kalıyor.
@kuehles blonde çok doğru bir noktayı hatırlatmışsınız, araştırmakta fayda var.Erkek arkadaşım sucuğu sıkıntısız götürdü geçen ay ama şans işi biraz.

Sucuk ben de kac kez sikintisiz goturdum. Ve peynir de. Hic yakalanmadim. En son 2 kalip beyaz peynir, 3 poset de keci loru goturmustum. Yakalanmazsa sorun yok zaten.
Ama bir arkadasim yakalandi, tum sucuklari gozunun onunde cope attilar.

-yakalandi derken random bavul kontrolu iste-
Manti da vardi bavulunda, soya var diyip yirtti.
Peynirden emin degilim, arastirin. Sikinti olmaz zannetmem hele goturecek olan almansa. Ama cok pahali bir sey olacaksa diye dedim ben :)

blond hakli, peynir sokmak yasak. ama denildigi gibi yakalanirsa.

bu aralar almanya havaalanlarında kontroller daha sıkı diye duydum.

erzincan tulum
izmir tulum
kars grevyer peyniri
erzurum gögermis civil

et ürünlerinin yasak oldugunu biliyorum. hatta bir de 30 euro gibi ufak capli ceza kesiyorlar. denetimler rastgele yapiliyor. lufthansa ile almanya ici aktarmali ucuyorsaniz yirtma sansiniz daha fazla. ben gumrukten gecerken biriyle cep telefonuyla konusuyormus gibi yapiyorum, goz temasindan kaciyorum.

Bence en güzeli Bilgi Yayınları'ndan çıkan, bir kısmı 2 kitap şeklinde derlenmiş olan seri. Hatta bir ara 3-5 liraya satılıyordu büyük marketlerde, ilk kez böyle bir yerden yüklü kitap aldığım olmuştur.

Şiirleri ve bir romanı da Bilgi'den çıkan külliyatın içinde idi.

Eğer onların içinde hangisi derseniz de, "Semaver/Sarnıç".

Ben Sait Faik'e deliler gibi bağlı ve her kitabını okumuş biri olarak Havuz Başı, Lüzumsuz Adam, Sarnıç, Alemdağ'da Var Bir Yılan, Mahalle Kahvesi diyorum. İlk 5'im böyle daha doğrusu. Yoksa hiçbir kitabını, hiçbir kelimesini ayıramam birbirinden.

@sevgi'ye de katılıyorum. Bilgi Yayınları'nı da çok çok severim. Elimdeki Sait Faik külliyatının hepsi Bilgi'den. (Bilgi'den çıkmayan Karganı Bağışla ve Büyüyen Eller hariç). YKY'yi geçiniz.

Enfestir hepsi ayırmam

sadece trafikte değil heryerdeler. kaldırımda, çarşıda, iş yerinde..

çünkü insanlar tahammülsüz ve hazımsız.

trafikte değil toplum böyle

toplum değişti bozuldu
herkes birbirinden nefret ediyor kimse kimseye saygı göstermiyor ve herkes her şeye karışıyor.

daha beter günler gelecek
bu toplum kendini yiyerek bitirecek.

yaptiklari sadece kucuk seyler, zaten kucuk seyleri kovaladiklarindan dolayi kucuk insanlar. ciddiye almaya degmez. bosuna sinirlenme, arac kameran varsa veya yaninda biri varsa video, fotograf al whatsapp'dan sikayet et.

www.sabah.com.tr

hem bir amaca hizmet etmenin huzuru doluyor insana.

Bizim her gün lanet yağdırdığım servis şoförümüz böyle. Yol boyunca ayrana çeviriyor, bir şey söyleyince de pişkin pişkin "Sen de hem çabuk gidelim istiyorsun, hem de kurallara uy istiyorsun" diyor. "Çabuk gitmeyelim, kurallara uy" deyince de "Bir ben mi uyayım, enayi miyim" dye soruyor. O sırada önünr girmeye çalıştığımız adamı gösterip "Bı adam enayi mi. O da aynısını yapmayı bilmiyor mu" diyorum, "İstanbul'da işini bileceksin, öyle olmaz" diyor. İçinde bulunduğum arabayı götürmese boğacağım, bir kere de şikayet ettim ama servis içindekiler kızdı "Bizi çabuk götürüyor, diğer şoförler böyle değildi" diye. Ben de içimden "Allah topumuzun belasını versin, ki bu vermiş hali galiba" diye mırıldanıyorum.

Sadece trafikten değil, bu şark kurnazlığı her yanımızda; bu sadece onun trafikteki yansıması.

Araba kamerası görüntüleri whatsapp ile ispiyonlanabiliyormuş, bu durumlarda ihbar edebiliyor muyuz ki?

@aychovsky

whatsapp'a aktarabilirsen gonderebilirsin ya da emniyet'in sitesinden de ihbar hatti var oradan da gonderebilirsin. sayfanin linkini verecektim ama acilmiyor. aplikasyon marketlerde uygulamasi varmis bilginiz olsun.

-trafikte herhangi bir denetim yok
-cehalet, kuralsızlık, güce tapanlık o kadar övülüyor ve yayılıyor ki önüne geçmek imkansız
-sadece cinsellikten ibaret bir ahlak/namus anlayışı var. hırsızlık o kadar içselleşmiş normalleşmiş ki yapmamak tuhaf sayılıyor. market kuyruğunda bile adam geliyor arkamda değil yanımda duruyor sıra bana geldiğinde bir kaç saniye duraklarsam hemen sırayı çalmak için hamle ediyor. bu ona da çok normal geliyor. trafikte de aynı şekilde. önündekinin hakkını çalmak çok normal. emniyet şeridine girip kırmızı ışıkta bekleyen yirmi arabanın önüne geçmek çomarlar için çok normal. toplum ahlaksız yani kısaca.ben de mümkün olduğu kadar araba kullanmıyorum. 5 dk lık mesafede bile trafikteki iğrençliklerden midem bulanıyor.
- bu boktan ülkede milletvekilleri trafik kurallarından yasa ile muaf. yani çok bişi beklememek lazım. bu işin kolay bir çözümü yok.

o dediğiniz whatsapp hattına daha önce 2 kere saatli tarihli fotoğraflı bildirimde bulundum, okuyup okumadıklarını bile anlayamadım ve cevap da vermediler. kullanıp onaylayan var mı o servisi?

@croswell aynen de öyle. ne kadar acı. olan bize oluyor. yavuz çetin gibi bir gün intihar edivericez diye korkuyorum. tek çare ülkeden gitmek mi?

sırf bu yüzden havanın yağmurlu olmadığı her zaman motorla ulaşım sağlıyorum. motorda da görsünler diye çakarlar falan her şeyi taktırdım, koskoca motor yani. Yine de kurallara uygun hareket ettiğim halde elinde telefonla en solun solundaki şeride kıranlar oluyor. yanında durup ulan daha fazla görülmek için ne yapmam lazım diyorum, kusura bakma diyor. Ne diyeceksin bu adama şimdi? Hadi bu özür diledi, ama ölüyordum be abi? Öldükten sonra özür dilesen nolur?

Başka birisi gelmiş diyo ki o yasak değil mi? Polis sandım ben seni diyor. Polisin ışığını hiç görmemişsin galiba onlar mavi kırmızı oluyor dedim. Yani ters bir şey söylesem kavga çıkaracak bir tipti.

Ya anlamıyorum küfürden kornadan da anlamıyorlar, onu da geçtim birine ters yapsan adamın arabadan neyle ineceği, ne yapacağı belli değil ki. Kaç sefer trafik tartışmasından ölenlerin haberini duyduk, okuduk.. Ülkede yaşanacak hal kalmadı yemin ediyorum. Tamamen izole olman gerek. Yoksa olmayacak.. Offfff Çok dertliyim.

ben de yolluyorum, cevap vermiyorlar. normal zaten ki gunde kac tane ihbar yapiliyor. siz gondermeye devam edin. adamlar hepsini inceliyor.

sarı ışıkta kornaya deli gibi basanları yazmayı unutmuşsun:) sarıda kornaya bastıklarında arabadan inip kavga edesim geliyor, yapamadım tabii hiç. sıkıştırıyorlar, önüme kırıyorlar, bazıları salak salak sırıtıyor. sinir oluyorum sonra kendimi sakinleştirmeye çalışıyorum filan.

hiç bir konuda olmadığı gibi denetim, kuralları uygulama ve ceza mekanizması yok. insanları başı boş bırakırsan ciddi kurallar çerçevesinde işlemesi gereken trafik mekanizması çöker.

geçen avustralyadan gelen bir akrabamla konuşuyorduk. 20 yıldır falan orada. dedi ki türkler avustralyaya ilk göç ettiğinde trafikte aynı buradaki gibiydi, yayalar ve sürücüler. bunu gören avustralyalılar cezai uygulamaları sıklaştırdı. kavşaklara vs polis yerleştirdi. kırmızı ışıkta geçmeye çalışan yayalara 40-50 dolar kitledi. şimdi herkes avustralyalılar gibi kurallara uyuyor. avustralyada şehir merkezine kirli araçla inemezsin diyor adam daha ne diyim.

zamanında almanyadan türkiyeye tatile gelen gurbetçiler ülkeye geldiklerinde kornaya basa basa dolaşırlarmış. neden? çünkü almanyada basamıyor adam, cezası var. türkiye de de var da siz hiç gereksiz korna çalmaktan dolayı ceza yiyen birini gördünüz mü

bakın buna kendimi de dahil edeyim. 1 haftalığına ispanyaya gitmiştim. hani türkiye ayarında orta seviyeli bir ülke. bi kanada bi avustralya değil. şakayla karışık arada anlatırım; 2 kere korna sesi duydum, ikisini de bize çaldılar. mal mal yolun ortasında yürüyoruz diye :)

bizim halka cezai yaptırımla birlikte trafik kuralları aşılanmamış. halkın ahlak yapısı da türlü kokuşmuşluğa müsait olunca..

Denetim sıfır da ondan. Akşamları Mahmutbey'de bir birine makas atan hafriyat kamyonları görüyorum. Polis sallamıyor. Aynı polis yasak olmayan cam filminden kafasına göre ceza da kesebiliyor.

Ben kavga etmeyi bilmem, bugüne kadar hiçbir insana vurmuşluğum yok. Gözlüklü bir insanım, kafayı yesem önümü göremem..

Trafikte cam açıp el kol çıkartıp bağırıp çağırıyorum. Önüme kırıyorlar, ışıkta kırmızı yanarken korna çalıyorlar, tek şerit yolda sağdan sıkıştırıp önüme geçiyorlar, emniyet şeridinden önüme kırıyorlar, telefonla konuşurken yola bile bakmadan aracımı sıkıştırıyorlar..

Sonunda bir gün arabadan indirecekler beni, evire çevire dövecekler.
Ben de rahatlayacam, onlarda..

Kuralsızlık
Oto kontrol eksikliği
Cehalet

En önemlisi cezaların caydırıcı olmaması ya da hiç ceza olmaması

Kesinlikle anlamlandıramıyorum. Trafik oç dolu. O yüzden (ailenin) arabayı 40 yılda bir çok gerekliyse kullanıyorum. Onun dışında toplu taşıma candır. Mis gibi. Kafan rahat.

Dün bin saat sol şeride geçmek için sinyal verdim. Bir kişi bile iki saniye beklemedi. Aksine hızlandı ki geçemeyeyim. Tam ara açıldı geçeceğim. Biri hızlandı geçmeyeyim diye fakat geç kaldı. Üstüne geldi selektör yakıp, korna falan çaldı.

Herkesin işi acele. En acele kendi işleri ve de saygı, trafik kuralları vs. gibi bir şey yok.

biz gidecektik prag'a yüz kişiye sorduk burda da sordum herkes donarsınız dedi. gidin diyenler de oldu ama kışın gidip gören herkes gezilmez diyor. en sonunda ocakta gitmiş birilerini bulduk kardan sokağa çıkamamışlar, anlattıklarıyla bizi gitmemeye ikna ettiler

www.eksiduyuru.com

eylül ortasında amsterdam'daydım yağan yağmur yere düşerken donup tanecik olarak iniyodu. eylülde ya.

prag ve viyana arasına hallstatt'ı eklemezseniz gönül koyarım.

@uuth, hayaller zaten hep hallstat da, gerçekler istanbulda kalacak gibi. herkes cok soguk demiş:/

kardeş yanlış anlama da soğuk olursa ne olacak ki? o saydığın yerleri soğukken de gezmek ayrı bir zevk verir. hele de kar yağıyorsa.. yok açık havada fotoğraf çekeceğim kafelerde açık havada güneşin altında bira içeceğim derdin özellikle varsa o ayrı tabii

@burya, cok paramız olmadıgı icin daha cok acık alanda vakit geçirmeyi seven turist tipiyiz. sokaklarda sürterken götümüz donmasın diye sordum ne kadar soguk diye. hiç orta avrupa'da bulunmadım bi fikrim yok, gugıllasam ocak sıcaklık ortalaması 5 derece cıksa onu da anlamam. zira nem oranı ıvır zıvır var. sorumun özeti sokakta dolanmaya uygun olur m?

ya o sıra hava durumuna bağlı. ocak ayı genelde karlı geçiyor. hallstat da kar olur muhtemelen de.. sonuçta duruma uygun giyindikten sonra sıkıntı olmaz. ocak ayı ortalaması 0 derece görünüyor mesela viyana için.uygun kıyafetle gitmezseniz her yeriniz donabilir gerçekten de. ancak dediğim gibi kıyafet uygun olduktan sonra sıkıntı olmaz bence

Semester:Donem

Semester tatili: Iki donem arasi tatil

Turkcelesmis: Sömestr

Yanit: Hava soguk olunca pek eglencesi kalmiyor.

Türkiye'den daha soğuk olmaz bir kere, bence gidin kışın gezmek, görmek daha güzel olur; her yer daha az kalabalık, daha gezilesi, görülesi olur. Tabi burada sizin toleransınız önemli, grubunuzda her zor durumda mızmızlanacak tipler varsa çok sorun yaşarsınız fakat herkes sizinle aynı kafada ise hava durumu çok etken değil, insanların çoğu her şey rahat, hazır olsun istiyor, 10 metre yürümeye üşeniyor, tabii güzel şeyler görmek, hissetmek için bazı dezavantajları yaşamak gerekiyor, siz bu modda iseniz ve arkadaşlarınız da bu modda ise gidin ama değilse sıkıntılar yaşamanız olası.

donmuyor ben yaptım oldu.

Soguk korkulacak bir sey degil. Iyice giyiniyorsun, geciyor.
Ayrica avrupa cok asiri pahali bir yer de degil soncuta, butceniz azsa ona gore arastirma yapip pahali yerlere oturmayacaksiniz demek ki.

Subat aylarinda su ana kadar moskova, new york, stockholm, oslo vb sehirlere gitmis bir insanim. Cok iyi oldu cok da guzel oldu cunku kendimi korur sekilde giymistim.

Kar olup olmamasiysa belli olmaz, yazin geldiginizde de 10 derece olabilir mesela viyana. Ama 35 de olabilir. Sans isi. Hem karlar altinda bir yeri gormekten guzeli mi var?

turkiyeden daha soguk olmaz mi :D
arkadasa harita gonderelim, avrupali dedigin gunes gormeye turkiyeye geliyor.

@baldur2 turkiye guneyden ya da istanbuldan ibaret degil.
Dogu -kars&erzurum- iskandinavyayla yarisir. Edirne-ankara vb orta avrupayla yarisir.
He yazin daha sicak ve gunesli bolge avrupayla karsilastirildiginda. Ama soguklari karsilastiriyoruz.

@kuehles
sehirleri kiyasladim haci ben, normal rakimdaki. yoksa 4000 metre rakim ile deniz kenarindaki bir avrupa sehrini zaten kiyaslayamazsin

eger spesifik bir banka soylemedilerse olur.

olur.

hacı enpara banka değil mi? elbette olur

şubesi falan yokya ondan şeyettim. cüzdan gibi bir kart olacak falan dediler ondan sordum.

benim sık sık gittiğim bir kitapçı(sahaf gibi ama tam değil) iki kitap alıp bir kitap veriyordu. büyük ihtimalle diğerleride benzer şekilde davranıyorlardır.

çok satan kitaplar değilse takasa girmezler. sahaflar kitapları kilo işi satın alıyor hurdacılardan. sana 10 liraya sattığı kitabın maliyeti adama 1 lira bile olmuyor bazen. kafa kafaya takasa asla girmezler. ama senin kitaplarının değeri yüksekse sana daha ucuzunu verir belki. yani bir kitap veririm bir kitap alırım mantığı yoktur :)

Dediğin gibi oldukça çıkarcılar o yüzden yok pahasına vermek istemiyorsan ukitap'ı denemeni tavsiye ederim.

@o my god; ukitap'ı severek kullanıyorum ama parali sisteme gececekleri için soğudum, o yüzden alternatif arıyorum :)

Birkac tane gercekten iyi kitaba bir tane belki verirler. Benim paketi acilmamis IELTS setim icin tanesini 2 liraya alacaklarini soylemislerdi Kadikoy Akmar'da.

Çikolata şeker gibi ürünlerin getirilmesi yasak değil. 75 Euro'nun üstünde bir tutarı varsa vergi alınıyor.

tabiki yasak izin alman gerekiyor.
gıda ithali değil eşya ithali için geçerli @angelus.

cenkertem.afc haklı. Gıda ile ilgili mevzuat sporcu gıdalarıyla aynı maddede işlenmiş, ben atlamışım onu.

nasıl bir izin?nerden?

tabii ki yasak derken daha önce denediniz mi böyle bir şeyi?
Ticaret yapmak için 100 tane getirseniz izin olayını anlayacağım da, diğer türlü böyle bir durum olduğunu sanmıyorum.
En azından Japonya'dan 2 kutu kitkat aldım, hiç sorun falan çıkmadan geldiler.

Var mı yok mu?

gıda ürünlerini göndermezler zaten türkiye'ye.

bunun bi mantığı yok, yurtdışından sık sık alışveriş yapıyorum ve bunu öğrendim. bazı şeyler geçmiyor bazı şeyler yasak olmasına rağmen geçiyor. şansa bağlı.

porşe
çünkü okunuşu böyledir.
lamborgini okunması gibi lamborcini değil.

ingilizce konuşulan ülkelerde "porş" veya "pooğş" derler.

ancak ana dilinde porşe, bizim dilimize yerleşmiş olanı da bu zaten.

porsche alman malıdır. porşe diye okunuyor. ama r'yi biraz daha değişik okuyorlar tabii..

www.youtube.com

buyrun burada söylenmişi var :)

ana dilinde okunuşu porşe. ben de porşe derim. ama anadilinde öyle okunduğu için değil. zaten "anadilinde nasıl okunuyorsa öyle okunması lazım" diyorsa vosvagen değil foksfaagın (ya da hadi o kadar alman aksanı yapmıyorsak bile fosfagın) dememiz lazım. daha çok nasıl yerleşmişse öyle okunması uygun. porsche pek yerleşmiş değil, o yüzden koy poposuna.

bildiğim kadarıyla bmw'nin de alamanca (orijinal) okunuşu beğemve şeklinde. ama ingilizi amarigalısı biyemdabılyu diyor. ben de çocukluğumdan beri beğemve derim, ilk öyle duydum ama bemeve diyen bir çoğunluk da var memlekette.

Porsche ye porş diyen adama, iphone a aypon diyen adama baktığım gözle bakarım :))

Aslında almanlar aksanıyla birlikte Poğşı gibi bir şekilde okuyor ama porşe olsun o da olumlu.

poğrşe gibi. porş asla degil

porşee

horşe

Dil almanca. Almancada sch yanyana gelnce ş diye okunur. R harfi de girtlaktan soylenir ve ğ olur. Cevap poğşe. Yalniz ğ girtlaktan.

bütün tokat hakkımı "kardo" diyende kullanırım.

kardeş diyene acımasızca girerim. kardeşşiiiğm derse çocuklarını yetim kadınlarını dul bırakırım.
kardo hacit diyeni itlaf ederim.
hacı kanka kanki son derece nötral.
canım ve aşkım diyenle gaybara gider yiyişirim.
pampa diyen kraldır, her tür durumlara çağırabilir beni.
bakayım boş bırakmış mıyım, hayır. bu kadar.

tokat:
kardo
kanki
kanka
askim
canim
__
donup bakma:
pampa
haci

kardeş, kardo, hacı, hacıt, pampa tokatlık.

panpa diyeni sever pampa diyene soverdim.

kardo canim askim da hemcinsim olarak sovmelik.

digerlerine donup bakardim.

hiç birine dönmezdim

hepsini sıralayamam da hacı ve hacıt çok kötü.

en rahatsız eden aşkım, kardoyu da hiç duymamıştım çok gereksizmiş. kankanın çeşitli varyasyonlarını kullanıyor insanlar bana seslenmek için ama hemcinslerim değil, onlar canım diyor en fazla. o yüzden alışkınım. diğerlerini de kullanırlarsa garipsemem o kadar.

aşkım
canım
kardo
kanki
pampa
kanka
haci
kardeş


yahu makine mühendisliği okuyorum, koca koca sakallı adamlar bana aşkım, canım diyecek he. kardodan nefret ediyorum keza kankiden de, çok yılışık. genelde isim ile hitap ederim ama aralarında en çok kulladığım kardeştir, yakın gördüklerime kardeş derim, zaten öyle davranırım.

bunların arasında tartışmasız en itici kardo. onu aşkım, canım ve kardeş takip eder. öbürleri çok sorun değil, pampayla hacı ve hacıtı kullanıyorum zaten. panqi ve panquş ise listede bulunmayan, sevdiğim hitaplardandır.

canım dışındakilerin hepsi itici. canım da hani sık kullanmadığım, bana da sık kullanılmadığı (sık kullanımdan kastım her cümlenin sonunda kullanmak: ay öyle mi canım, anladım canım, tamam canım, görüşürüz canım) için itici gelmiyor.

hitap için böyle kelimeler yerine isme "-ciğim"eklemeyi (her zaman ve herkese değil tabi) tercih ediyorum çoğunlukla.

ismimin söylenmesini tercih ederim ya da hiçbi şey demesinler, hitaplardan hiç hoşlanmam.

kardo bir numara bence de.

Aşkım ı hiç sevmem

Not: kadınım

hepsi çok güzel niye itici olsun ki

karşim eksik olmuş

koskoca hava yolu taşımacılık şirketi kurmuşsunuz, company falan demişsiniz bi tane inglizce bilen adam yok mu:D neyse hayrına çevireyim.

Airline services in this way we come out with a service motto is today no longer need to take advantage of all the transport is not a luxury and quality continues to be indispensable for us.

PHC services and 19 helicopters in the Company carries out its operations with 8 aircraft flight operations.

Average 10000 hours experienced pilots and licensed experts in the field on flight took flight when the flight crew consists of Operations Specialist, aircraft technical management and trained according to the instructions for care in this area specialist engineers, technical and maintenance team consisting of technicians and assistant technician, experienced authorized by the relevant authorities instructor pilot and training team consisting of doctors, crime scene interfere with intensive care in physician experienced in patient transfer and treatment, paramedics and emergency medical technicians medical team consisting of high-quality services, customer satisfaction and honest work adopted the principles of PHC Company across the country contracted service points with their customers 7X24 guaranteed and provides uninterrupted service.

PHC Company in the aviation sector with its specialized administrative staff; helicopter charter, private jet charter, air ambulance, off-shore, photo-filming. In the car rental business continues to the operational fleet leasing and car rental service with daily operations.

Time, privacy and security is aware of the importance for you PHC Company with the family as an expert administrative staff and our operations teams in every corner of Turkey and to offer the most suitable solutions for your every need that aviation for the world and are glad to serve you.

@bobinhoo bi birayı haketmiş bence. :)

@bobinhoo Yok be dostum benim ingilizce yetmedi çok teşekkür ederim..Şirket kurduğumuz falan yok sadece deneme aşamasındayız :)) Hata yapacağım diye korktum senin kadar hızlı çeviremezdim benim belki saatlerimi alabilirdi teşekkür ederim.Şirket büyürsesana ihtiyaç olabilir :))

@otonom haklısın bir bira değil bir kasa birayı haketmiş işler düzgün giderse neden olmasın :)

sajgdfhgashd kullanma lan bunu google translate'le çevirdim kjsdalska

pis küfürler duyulacak birazdan :)

millet gelip 2 hafta kalıp gidiyor. senin gibi iş çıkışı trafiği, bayram trafiği, yol çalışması trafiği, köprü trafiği çekmiyor ki.

bence türk hava yolları'nın yükselmesi ve buna bağlı istanbul reklamlarının çok daha geniş kitlelerce izlenmesi ve ciddiye alınmasıyla alakalı.

avrupada nası oldtownlar varsa istanbul'da da aynı şekilde, belli yerlerin dışına çıkmıyorlar. sultanahmet, karaköy, bebek falan gittikleri yerler. çok güzel aslında yaşadığımız şehir.

burada geçinmeye çalışmak ile eğlenmek arasında çok fark var.
eğlenmek istersen ve paran varsa çok güzel şehirdir.
yaşamaya çalışanlar nefret eder.

Fakirsen zor da zenginsen şahane bir şehir.

istanbul (tarihi) bir turist için sayılı şehirlerden.

yani size bir roma, bir şam, bir kudüs var şu cihanda bir de istanbul diyeyim.

cünkü istanbul'da sokakta hayat var, haftanin hangi günü olursa olsun, saat kac olursa olsun.

Erasmus ile gelen Fransa'nın köyünde büyümüş genç Cihangir'de ev tutuyor, okula ya GS Üni ya Boğaziçi'ne falan gidiyor, akşamları Beyoğlu, nadiren Kadıköy'e geçiyor. Sabah 6'da kalkıp Ümraniye'ye gitmeye çalışmıyor ki. Metrobüs'le bile nadiren işi oluyor. Bir sürü zamanı var, vapura biniyor manzara izliyor mis gibi, Kapalı Çarşı'da geziyor, doğma büyüme buralıyım, benim daha önce adını duymadığım manzaralı tepelerde en az haftada bir kez bira içiyor falan. Sonra gidiyor arkadaşlarına anlatıyor. Normal bence.

Shi aila ve r_u_h çok net açıklamış.

Mesela şehrin ortasından geçen büyük nehir orada deniz taşıtı ile ulaşım tuna boyunca birçok şehirde var fakat boğaz kadar geniş ve de sonunda kıta değiştiren yok.

Mesela ışıklarda karşıya geçmesinden, esnafına her yerde kaos var, kalabalık var, hareketlilik var. Bu onlara çekici geliyor çünkü genellikle çok sakin şehirler.

evet kur farkını da eklemek lazım. 1000 euro ile gelen bir kişinin 2 haftada bunu harcadığını düşünün. 3200 lira yapıyor şu an ve iyi para yani ):)

ben de erasmus yaparken almanyada, alman gençleri de istanbulda erasmus yapmak istiyordu. istanbul deyince, herkes bir oww woowww şöyle şahane böyle güzel. bunun ilk nedeni, bu insanların avrupa zaten ayaklarının altında, 3 saat amsterdam 2 saat belçika vs ve şehirler birbirine benziyor. ama uçakla aynı mesafedeki istanbul a geldiklerinde afallıyorlar, sonuçta kültür birden değişiyor. yani ilk denen farklılık istemeleri. avrupanın küçük şehirlerinde zaten sosyal hayat çok fazla yok, özellikle hafta içi.. ama istiklal caddesindeki hareketlilik acaip hoşlarına gidiyor...

tatil için gelenler de zaten ya taksimde ya sultanahmette kalıyor. e her yer yakın. yürümeyi seven insanlar. dolayısyla istanbul çekici geliyor...

tabi şöyle durumlar da var. bi portekizli arkadaşımın babası istanbul'a toplantıya gelmiş. 2 gün de extra gezmek için kalıcakmış ama adam toplantı biter bitmez atlayıp uçağa dönmüş. az kalsın deliriyormuş trafikten kalabalıktan vs :)

İstanbul'un old town'ını Avrupada belli başlı yerler dışında geçecek yoktur.
Kültürel çeşitlilik çok ilgi çekici.Mesela sadece 2-3 Alman şehrini gezseniz kalanlarını gezmeye değmez.Hepsi birbirinin aynı ama İstanbul'a kültürel olarak eşdeğer bir Avrupa şehri yok.

Avrupada refahın en yüksek olduğu İsviçre'de Basel ve Zürih gibi şehirler benim gördüğüm en sıkıcı yerler arasındadır.

Konfor ve hayat kalitesi başka şey,gezip görmelik yer olması başka şey.

dediğini yapan şey türkiyede de var yalnız haberin olsun.

www.photoshoter.com

ben türkiye'de değilim, yaşadığım ülkede yok. söylediklerin de zamanında yurtdışındakilerden alıyordu. tüm araştırmalarımı yaptım.

Açıkçası istediğin özellikler zor değil hatta basit ama nasıl istediğine bağlı, şimdi web uygulamasında text, link ve image'lardan oluşan öğrenci ödevi gibi de yapabilirsin uygulamayı; minimalist bir tasarımda insanı cezbeden bir arayüz de sunabilirsin, bunlar maliyeti değiştirir yapılan iş miktarı aynı olsa da değiştirir.

Şirketler yapar bunu fakat çok para isterler(her bir uygulama için en az 5000-10000 dolar), freelance yazılımcılar da 2000-5000 dolar arası isterler her uygulama için. Bu fiyatların altında da yapanlar olur fakat dediğim gibi öğrenci ödevi kalitesinde olur o zaman da.

Tavsiyem uygulamalardan elde edilecek ticari gelire ortak edebileceğiniz yazılımcılar bulun, daha ucuza ve verimli sonuçlar çıkar, yazılımcı aynı zamanda kendisi için çalışacağını bildiği için daha üzerine düşerek iş yapar.

@gezegen olan pluton

haklisin. gelir modeli olarak etkinlikten gelen gelir değil de, işte 3-4 farklı kullanıcıya kadar subscription usülü kullanıma açılabilir. oradan gelecek gelir paylaşılabilir.

@acemi

cicili tasarımdan kasıt nedir? UI'nin tasarımı mı? ne tasarım var ki yahu? basitlikten kırılıyor resmen.

Keza web kısmı da, bir tane template yapılır. Fotoğrafların sıralanacağı yer bellidir, social share butonlarının yeri bellidir. 2-3 tane de belki banner alanı yapılır.

biraz daha bilgi verir misin?

sen yetkili bi abiye benziyon, bütçe ve zaman ile de ilgili bir tahminini almak isterim.

abi simdi soyle bir sey var,

bir antik eksi sozluk var, bir de eksi sozluk beta var. biri cok daha modernken, digeri tek kisinin yapabildigi alelade gorselligi onde olmayan bir tasarim.

bunu senin fotografin olarak dusun, ustune paintle 1. GELENEKSEL ASURE FESTIVALI yazmak var, bir de gidip super bir tasarimla insanlarin donup bakabilecegi sekilde o yaziyi yazmak var.

analytics sayfasini ucan kacan grafiklerle cok guzel bir sekilde tasarlamak var, bir de duz arial metinle X PAYLASIM FACEBOOK, Y PAYLASIM TWITTER yazmak.

anket ekraninin tasarimi da ayni sekilde. bunlari hep ui/ux designerlar tasarlar duzgun applerde. cogu yazilimcinin adam gibi nasil yapilacagindan haberi olsa da, yapamaz.

not: yazilimciyim.

gençler tekrar soruyorum affınıza sığınarak (kodlamayla hiç alakam yoktur ama kendi sitemi kendim yaparım wordpress'de, o yüzden mazur görün, html, css anlarız az biraz):

örnek analytics: i.hizliresim.com

bunda nasıl bir tasarım var ki zor olsun, aklım almıyor, bir aydınlatın allahınızı seversiniz. harbiden zor mu bunu yapmak? ben yapayım abi? logomu, sosyal medya kapaklarımı kendim yaptım (öyle osuruktan da değil ha: www.facebook.com/instantika). yani şu tasarımda ne var ki? hakkaten anlamadığım için soruyorum ha, sakın ukalalık olarak almayın (hatta size mal bir soru olarak bile görülebilir, bi boktan anlamiyor konuşuyor diye, normaldir.)

uygulama UI: toplam 3, taş çatlasın 4 sayfa var zaten. başka bir şey var mı? fiverr'da yaptırayım taş çatlasın 10 dolara hepsini?

web gallery: ilk mesajımda caps var. dümdüz sayfa? ben yapayım?

fotoğrafın üstüne gelecek overlay: burada bir yanlış anlama var sanırım. bunu zaten her etkinlik için etkinlik sahibi firma bana yollayacak ya da ben kendim yapacağım. hali hazırda da öyle yapıyorum zaten. uygulamanın bununla hiç bir alakası yok. sadece hazırlanan görsel belli özellikleri haiz olacak (1350px x 900px örneğin, ya da instagram tarzı ise fotoğraflar -ki ben öyle istiyorum- 1000px x 1000px).

şu cahili bir aydınlatıverin, ona göre hazırlayayım kendimi. yani ya ben anlatamadım ya da yanlış anlaşılmalar var. tasarımda bi mok yok ki ya :/

p.s: 0'dan web sitesi yapılmayacak. web sitem var zaten. menüsüne bi link koyarız, login olunup event ayarlanır, overlay yüklenir. analytics için de müşteriye verilir bir credential, login olup bakarlar.

attigin gibi bisi istiyosan cok zor degil. ama cok zor olmasa bile az paraya kimse kilini kipirdatmiyo freelancerlardan bile. ne ugrascam ya bana ne diyorlar. tasarimcilarin gotu iyice kalkik acaip paralar soyluyorlar dedigin gibi basit bir seye.

anlattiklarina gore zor bisey yok aslinda. ama dedigim gibi, herkes ne ugrascam ya bana ne diyo geciyor. bi sektor olusmus aslinda is 500 tl'lik olsa bile piyasayi dusurmemek adina 1500 tl diyosun mesela (salladim rakamlari) mobil uygulama kisimlari icin konustum.

arka planda donecek isler biraz daha zor kismi.

@eksiyen adam

ya orası öyle, ben de iş yapıyorum başka sektörde, insan anlayabiliyor bu durumu. kiosk yaptırdım, demircide kendim uğraşsam 1000 liraya kasasını yaptırırdım ama kimse o işin üstüne 1000 tl koyup da yapmıyor, dediğin gibi ne uğraşıcam diyor. onlar dert değil. sonuçta parasıyla değil mi abi? (değil hmnskym, kiosk'u yapacak firma bulana kadar götüm çıktı).

harbiden millerin göt kalkmış. kıçının başkasına bağlı olması zor iş.

son olarak bana tecrübenize dayanarak bu işin tamamı için gereken zaman ve yine kabataslak bir bütçe atarsanız mevzuyu kapatalım. gözlerinizden öperim bilgiler için.

Kimsenin götünün kalktığı falan yok. Size göre küçük bir rica, iş bedava olunca tekrar tekrar revizyon istemeniz yüzünden dağ gibi iş oluyor.
Çok kişiyle arkadaşlığım bozuldu bu yüzden. Adam "abi şuna bi el atsana, 2 sayfacık birşey" dedi mesela. Attım el, ondan sonra şurasını şöyle değiştirelim burasını böyle değiştirelim diye başta konuşmadığımız bir ton iş kitlemeye kalktı. "Yok kardeşim, git başkasına yaptır" deyince de küstü lavuk. Bu basit bir websayfası için üstelik. Wordpress pluginleri ücretsiz yayınlıyorum ama gelen isteklerin haddi hesabı yok. Herkes kendi sayfası için ayrı tasarım istiyor mesela =)

İşin özü: Madem birşey bedava olmasına rağmen kendini patron sanıyor; madem öyle parasını versin.

Ben uygulamayi anlamadim, daha yeni uyandim belki ondandir. Photoshooter in sitesinden de bir sey anlamadim. Bunun gelir modeli nedir?



Android/iphone/web uygulamasi 3 u bir arada, grafikler de o verdigin duzeyde basit ya da flat/material olacak sekilde 25bin-30bin arasinda bir sey olur, dedigim gibi tam anlayamadim hala. Bu fiyat da bence olu fiyattir, piyasada da daha asagi bulabilecegini zannetmiyorum (vergi vs. Filan dahil degil, uygulamanin tanitimi sana kalmis)

Dedigim gibi uygulamadan bir sey anlamadim, saglam kafayla tekrar okumaliyim ( bunun sonucunda belki ortaklik usulu de calisilabilir ama ben yine pesin bir miktar lara alirim 15-20 bin gibi)

@scars don't fade

dostum sen anla öyle konuşuruz. yok ebesinin diyesi geliyor insanın çünkü. söylediğin rakam ortalama olarak aldığım cevaplarin 3 katı.

@no christ requires, bunu 20 bine filan yaptirabilirsen bence iyi fiyat vermisler, yaptir derim. Benim dedigimde uygulama iphone/ipad/android/tablet hepsinde calisacak, belki onlar sadece ipad icin fiyat vermistir?

Edit/0 dan web sitesi yapilmayacak demissin en son postunda da, iyice kafam karisti. Sen sace ipad uygulamasi mi istiyorsun?

ipad + web uygulaması (web de uygulama yok ya, sadece Login olup etkinlikte kullanılacak overlayi yukluyorsun. istersen oradan da yükleme, direk iTunes dan at dosya olarak. o şekil çalışanlar da var.

Web kismisi sadece galeri oluşturmak için olsun (çekilen tüm fotolar eş zamanlı yuklensin). bir de etkili sahibi firma (müşteri yani) Login olup girerek gerçek zamanlı Analytics gorebilsin.

benim yazdıklarımı anlamadıysan direk snappie.co dan bakabilirsin örnek uygulamaya.

@no christ requires, web kismi yok diyorsun ama yine de elindeki web sayfasinin uygulamaya entegre edilecek sekilde uyarlanmasini istiyorsun. Burayi anlayamadim. Belki elindeki mevcut sayfanin programlama dilini bilmiyorum, diyelim ki php ile yapildi, ben ise baska bir dil kullaniyorum, bu sorun ne olacak? Bu durum mevcut sitendeki javascript frameworku/veri tabani/load balancer/reverse proxy vs. si icin de gecerli.

Yani, web kismini eger sen ayarlayip( ya da birisine ayarlatip), ipad uygulamasi icin sadece api verecek sekilde duzenlersen, sadece ipad uygulamasi 6-10 bin tl arasinda olur. Ama sadece ipad app, tasarimi da gayet sade olacak, begenmezsen ilgili assetleri/dosyalari sen verirsin.

TL. sagdan soldan tanidigin tanidiklarindan aldigim fiyatlar bunlar.

sen mevzuyu tam anlayamiyorsun (ben de karisik anlatmis olabilirim), orada bir kopukluk var sanirim. son derece basit (kompleks degil anlaminda basit yani), straightforward bir mevzu. ne tasarimi tasarim (UI, UX) ne de uygulamada çok karmaşık mevzular var.

en komplike kısım analytics, işin esprisi de o zaten. geri kalan bildiğin hazırlanan overlay'i çekip, fotoğrafın üstüne bindirme, mail olarak atma. bunları yaparken kullanıcı datasını (mail, ve sorulduysa diger soruların cevapları) csv olarak kaydetme.

web kisminda; belli bir template hazırlayıp, her etkinlik için çekilen fotoğrafları oluşturulan microsite'a atmak var. fotoğrafların boyutları zaten standart (instagram boyutu).

şuraya da bakabilirsin, bu da bir başkası.

www.pixtasocial.com/wp-content/uploads/2014/06/PIXTA-MEDIAKIT.pdf

Birisi çıksın bu işi bedava yaparım desin de uzamasın bu muhabbet

Takip.

Hayatta gri diye bir renk de var.

kim özeniyo olm avrupa medeniyetine?
bizim konyada suriyeli döven denyolarımız var, avrupanın varoşundaki faşolar da arada çingene döver, faslı döver, ortamlar video dolu, daha yeni mi fark ettin avrupada metrekareye düşen faşist piç sayısını?
sırf ateist olduğu için öldürülmeyiz (evet canısı 15 senedir ateistim) çünkü her şeyi geçtim kanun var. ama nefes de aldırılmayız.

videonun altına yorum yapan da white trash, bible belt sakini, siyonist, altın şafakçı, gümüş başakçı. faşist her yerde faşist. her yerde akılsız. yeni mi fark ettik?

liveleak'de oldukça fazla ırkçı var. yani incisözlüğe bakıp türkiye'de herkes küfür ediyor demek gibi bir şey oldu. gerçi ediyoruz o ayrı da :)

www.youtube.com

al. alalalalalal.radikal islamciyi siktir ettim isid'i dogrudan destekleyen bir %8 var turkiye'de.

ayrica medeni ulkelerden bahsederken amerika'dan bahsetmeyi dogru bulmuyorum. hukuk az-cok isler, yasam kosullari cogu ortadogu ulkesinden iyidir evet ama bati ulkeleri arasinda son siralarda cogu alanda (egitim, saglik, sosyal devlet vs.).

müslümanlardan hayır gelmeyeceğini, müslümanın gittiği yere yalnızca bela, az gelişmişlik, yobazlık ve kendinden olmayanı öldürme içgüdüsü götüreceğini artık öğrendiklerinden dolayı, kendilerini koruma amaçlı bu çeşit hareketlerde bulunuyorlar.

mağduriyetiniz bitmedi gitti. ne skime avrupaya kaçıyorsunuz? mis gibi dininizi doyasıya yaşayacağınız, babalar gibi kafa kesebileceğiniz arabistan varken, avrupa neden? madem avrupa, işte artık karşılaşacağınız tavır bu. tüm dünya anladı ne olduğunuzu. öyle başa böyle tarak. hiç bir yerde istenmiyorsunuz artık. kendi kendinizi patlatırsınız bundan böyle.

şimdi eksik kalan tek bir şey var, o da müslümanlara karşı örgütlenmek. o da olunca görün siz müslümanın halini. körler sağırlar birbirini oyarlar artık.

Yaşasın Avrupa Medeniyeti!

Bir videodan da koskoca kıtanın analizi yapılır zaten(!)

Siz o videoları izledikçe İsrail çılgına dönüyormuş, kesin bilgi

yurtdışından türkiye'ye gelenler için mevzuat nedir bilmiyorum ama türkiye'den gidenler için uluslararası sürücü belgesi yetiyor. o da türkiye'den alınıyor zaten.

muhtemelen onlar için de aynısı geçerlidir.

Yurtdisi ehliyeti kullaniliyor

Esim ne olur ne olmaz diye ispnya'dan uluslararasi ehliyet belgesi de aldi ama daha soran eden yok

@la noix; mesela türk ehliyeti de yurtdışında 6 ay geçerli ama ondan sonra kullanılamıyor. aynı kural turkiye'de de vardır belki, çevirmeye falan yakalandınız mı hiç?

Bi cevirmeye girmistik polis anlamadigi ehliyeti gorunce morarmisti agahaha hee iyi dikkatli surun falan dedi gitti

Ama dedigim gibi nolur nolmaz diye o uluslararasi sey de var. soran olmadi daha :)

6 aydan uzun süreli ikamet durumlarında çevirmek gerekiyormuş. googla amca öyle söyledi. çeviri için birkaç prosedür varmış. belgeleri verince oluyormuş yani.

Birlikte yasiyoruz. Sanirim azaliyor. Onu istiyorum ama isten yorgun geliyoruz. Genelde benim iki katim calisiyor doktora da yaptigindan. Hep yorgun...

Bilmem de evlenirsem, ya bir zaman sonra karimla birlikte olmak istememeye baslarsam, o da bu yuzden benden nefret etmeye baslarsa ve boylelikle birbirimizden iyice sogmaya baslarsak diye korkarim hep:)

2 ayda bir felan oluyormus.

Birlikte yaşayınca bile giderek azalıyor, maalesef... durduramıyoruz.

5 aylık ilişkide ilk haftalar haftada 4-5ken yoğun tempodayız şu an baya azaldı eskiye göre dyebilirim. Tamamen birlikte yaşamıyoruz, ikimizin de ayrı evleri var ama çoğunlukla ya ben ondayım, ya o bende.

Evet birlikte yasayinca bile azaliyor. Sogumaktan veya cekici gelmemekten ziyade, surekli beraber olmanin, her an sevismeye musait bir ev olmasinin da getirdigi tembellik olabilir.

iki insan bir arada iken yapacaklari en zevkli sey seks olmayabiliyor.

Kebap yemek de zevkli ama her gün yesen bıkkınlık gelir

ya bıkkınlık gelmesi tamam da sevişmek yerine masturbasyon yapmaya kayınca olay sıkıntı bence.

fantezi şart.

Cümle başındaki için "hey", geri kalanı için de " ya / yea" uygun düşer sanırım.

Yo, what's up yo? = hey n'aber napiyosun yea?

peki, "lan" diye çevirmek çok mu yanlış olur? Sonuçta biri Amerikan İngilizcesi argosu, diğeri de Türkçe argosu...

(whats'up, yo? = n'aber lan?) ?

Evet hey = yo denebilir ancak olmaz. Sokakta kimse hey li konusmaz. "Şşş" bence daha sokak agzi.

lan değil de la daha iyi bir çeviri olur sanki :) naber la?

Evet, "lan" da gayet güzel olur bence.

Lan daha iyi valla lan hic aklima gelmemisti. Bence super karsiliyor lan.

çevirmeden de kullanılabilir. sonuçta hey gibi bir ünlem.

lan değil "la" olur ama.

Arkadaşlar, "-la, -ma" olmaz, tdk'da karşılığı olan bir kelime olması lazım. ben "lan" diyorum ama acaba daha iyi bir karşılığı var mıdır ki diye size de sorayım dedim.

yazı dili derken neyi kast ediyorsun anlamadım. lan tdk sözlüğünde olabilir ancak oraya pat diye girmedi sonuçta. bizim tdk da zaten argo sözcükler fazla yer almıyor. la ile lan arasında nasıl bir fark var sence yani? sokak ağzı yazı dilinde olmaz diye bir kural mı var?

lan oluyorsa la da olur. bence lan biraz daha sert bir anlam katıyor duruma göre. ancak yo daha bir ahbap çavuş ilişkisini barındırıyor. daha samimi

Breaking bad'i bilmem ama yo denilen sey 'you all'dan gelir. Cogul anlami var yani.

şunu demek istiyorum; örneğin yabancı bir romanın çevirisini yaparken, bazı diyaloglarda oldu da karşımıza bu "yo" tabiri çıktı diyelim. Açıkçası -la, biraz daha bölgesel bir argo ve eğer ki bölgesel argoları da kullanmayı tercih edersem, örneğin karadenizlilerin ehr cümlesinin sonuna eklediği "daa!" tabirini de kullanmamda pek bir sakınca yok gibi olur ama ben bunu istemyorum. "lan", biraz da ulusal bir argo ve en azından tdk'nın kabul gördüğü bir kelime.

demek istediğim buydu... yani yabancı bir adamın kurmuş olduğu cümlesinini türkçeleştirirken "lan" tabirini kullanmak da biraz tuhaf geliyor belki kulağa ama "la" tabiri, tamamen tuhaf kaçıyor. tam bir iç anadolu delikanlısı gibi yapamam yani elin zencisini.

Dostum koy o zaman yerine, tam zenci uyarlaması olur.

o zenci lan dediğinde de zencilikten çıkıyor bence. ben karadenizliyim. kendimi bildim bileli la'yı kullanırım. la ille de iç anadolu diye düşünmemek lazım

edit: çeviri işinde olduğunuza göre bazı şeyleri ram olarak çevirmenin nerdeyse imkansız olduğunu biliyorsunuzdur zaten

olduğu gibi bıraksanız? breaking bad'de taşkano yanlış hatırlamıyorsam yo olarak bırakmıştı mesela, gayet de güzel durmuştu. çevrilecek şey var, çevrilmeyecek şey var. bence yo çevrilmese de olur.

yahu ben de doğma büyüme karadenizliyim, 18 sene orada yaşadım ama ankara'Ya taşınmadan önce "la" nedir, bilmezdik biz. "bebe" tabiri nedir, bilmezdik. "la" yerine "daa" derdik, "bebe" yerine de "uşak" derdik. tabii şimdi behzat ç. gibi popüler kültür ürünlerinine etkisiyle de ulusallaşmaya başladı "la"lar, "lu"lar...

neyse yahu, konu nerelere geldi.
çeviri işinde değilim, arkadaşım. orada "örneğin," diye başladım cümleye. ama evet, bazı kelimelerin tam karşılıkları yoktur ve ben de zaten bu yüzden birçok farklı fikir almak için sormak istedim bu "yo" meselesini sizlere.

nabaysın laaa lafını duymadın mı hiç karadeniz'de? nabaysın daaa denilmez sonuçta :)

=)
vallahi duymadım. şive ve söylem farklılıkları demek ki.
biz "nabaysın laa" yerine "ne yaptuy daa?" derdik.

yahu dur, konu iç anadolulu zencilerden nerelere geldi.

evet konu değişti biraz. ama sanırım sen trabzon'un batısında büyüdün. beşikdüzü vakfıkebir falan mı?

"yo"'nun karşılığı "lan" değil, ama yerine göre olabilir de.

mesela, jesse kankalarına "whast'up yo?" dediği zaman "n'aber lan?" diye çevirmek yanlış olmaz, hatta çok da güzel olur.

jesse kankalarına değil de yeni tanıştığı birine "whats'up yo?" dediğinde "naber lan?" çevirisi bayağı kaba kaçar, onun yerine "nabıyon dayı?" filan diye çevrilebilir o durumda.

"n'aber kardo" diye de çevrilse tuhaf olmaz. önemli olan o sokak ağzının avamlığını ve samimiyetini yansıtması çevirinin. bizde her her türlü ilişki için ayrı bir hitap, ayrı bir sıfat, ayrı bir soru olduğundan binbir türlü karşılığı var.

aynen söylediğin gibi oluyor. Amerikada 3 ay boyunca kredi kartıyla yaşadım. İş bankası ekstra ücret falan almadı. Sadece o andaki kur ile çarpıyorlar harcamanı.

şimdiye kadar ziraat ve halkbank kartlarını kullandım (biri visa diğeri master) ikisinde de komisyon gibi ekstra bir ücret alınmadı ama ziraat kuru bariz şekilde yüksek aldı. halkbank daha insaflı davranmıştı..

ekstra komisyon alinmaz ama kur carpani normal degerden yuksek olur, icinde yani komisyonlari :D

internet ile restorandaki kullanim arasinda fark yok.

gittigin ulkenin kuru eur yada dolar degilse once yerel kurdan bu kurlara daha sonra tl'ye cevriliyor olabilir ekstrede, bu da daha fazla fark cikaracaktir.

ayrica her yerde visa/mastercard gecmiyor olabiliyor sacma sekilde, yaninda yeterli nakti bulundur

kuru cok yuksek donuyorlar kk kullaninca. Eger illa kk kullanicam diyorsan ekstreni hangi ulkeye gideceksen ona gore euro ya da dolar yap gelinxe o sekilde ode

kur fiyatları türkiye saati ile 9 ve 17:00 arasında biraz daha normal oluyor. ama onun dışında kur uçuk hesaplanıyor.

Garanti müşteri hizmetlerini aradım kredi kartı kurunu hesap kesim günündeki kura göre hesaplıyorlarmış. 100 euro * hesap kesim kuru şeklinde. Başka ücret almıyoruz biz dediler ancak master card komisyonu mu ne varmış. Master Card komisyonlarını kendi sitesinde bulabilrisin dediler. Müşteri hizmetleri mi tam bilmiyor acaba? Çünkü ben internetten aldığımda ekstra bir komisyon ödemedim.

Gideceğim ülke İspanya. Bu durumda ben sadece kullandığım euro yu hesap kesim tarihinde ki kur ile TL bazında ödeyeceğimi düşünüyorum.

İspanya ya 5 günlük gidicem. Kartın ödeme şeklini euro yaparsam bu sefer burada harcadığım TL ler euro ya çevrilecek. Bu sanki daha zarara uğratır beni :)

Yine de garanti bankası kullanan birisi varsa buna kendi deneyimlerini paylaşırsa sevinirim.

Şöyle bir şey var bir de. Aslında tl için çift çevrim yapıyor Kart. Önce dolara sonra oradan euroya çeviriyor bu da fark ediyor biraz. Ama miktar fazla değilse salla gitsin üçün beşin hesabını yapma

euro, dolar ve tl için ayrı ekste talep edebiliyorsun, bu şekilde kur farkı hiç vermiyorsun.

EUR ekstre talep edebilirsin evet

Hiçbir şey anlamadım bu cümleden. Türkçe çok değişmiş(metnin ingilizcesi varsa oradan daha rahat anlaşılır) :) Ancak sanırım şunu kast ediyor: Plato'ya göre idea önce gelir. Yani bir şeyin ideası vardır ve o ideayı bilerek gördüğümüz, dünyaya ait nesneyi adlandırırız. Aristotle'da ise bu ayrım form/madde ayrımıyla açıklanıyor. Bu doğaüstü bir öze bağlanmıyor; şeye içkin. O halde Plato'da dilden önce(harflerin rastgele dizilişi) ona tamamen dışsal bir fikir(idea) varken, Aristotle'da dilin içinde yer alan bir öz(potansiyel) vardır.

Bir örnek verelim: Plato'ya göre kırmızı sözcüğünün doğuş kaynağı, doğaüstü bir Kırmızı İdeası olması. Aristotle'a göre ise kırmızılık gökyüzünde ya da başka bir yerde değil, kırmızı olan şeyin içinde.

Şu meşhur resimde Plato gökyüzünü, öteki de yeryüzünü işaret ediyor: upload.wikimedia.org

Bana nedense acik geldi. Aristo dili itibari, yani insan kabulune dayali, yani beseri ve insan adlandirmasi olarak goruyormus. Cunku dil dogal nesneleri adlandirmak icin kullaniliyormus. Dilin kendisi dogal degilmis, nominalmis. (ayni seyleri dondurup dondurup yazdim)
Epikur ise dili dogal/nesnel buluyormus. Ama madem dogal neden farkli diller var sorusuna ise kendince cevap uydurmus.

şair burda bayrağa seslenmiş deyip sıkıyorum ben de:

platon demiş ki "varlığından haberin olmadığı bir nesneye ad veremezsin." hayatında hiç yılan görmemiş biri yılan kelimesini kullanamaz.

aristo demiş ki "hayır dil doğal değil, dil uydurmacadır. yılan diye bir varlık olmasa bile birisi sürünen birşey hayal etse ona yılan diyebilir."

epikür'de demiş ki dil doğamızın bir bütündür. yılanı da biliriz kaplanı da. sen kaplan dersin ingiliz tiger der. bunlar hep psikanaliz :D

epikür sen haksızsın ibne. aristo ve platon ikisi de haklılar. platon'un dediğine göre eski çağa cep telefonu götürsek bir ad veremezdi. ama aynı şekilde aristo'ya göre de ejderha diye bir kelimenin dilimizde var olması hayal gücünün de dile etkisinin kanıtı.

TDK'ya göre itibari: Gerçekten öyle olmadığı hâlde öyle sayılan, saymaca, fiktif
"Kâğıt paranın değeri itibaridir."

fotoğrafını çekip resmini buraya koyarsan bilen herkes yardımcı olabilir.

fotoğrafı yükledim, umarım bilen birileri çıkar. :) teşekkürler şimdiden.

edebi olmasın yahu en azından içeriği hakkında fikir edinsem yeter :)

Yangın söylemek tereddüt söyleyerek
Güneş hava charter cesaret,
ve tüm diyerek ölmek


goggle translate

Google translate yapsana

Ateşin söylemeye cekindigi şeyi söyle,
Havanın güneşini, cesaretin berrakligini,
Ve hepimiz için söylemiş olan ölüleri.
İlkokuldan kalma fransizcamla bu kadar. Dalga geçmeyin lutfen

söyle ateşin söylemeye tereddüt ettiğini
havadaki güneşi, cüretli parlaklığı
ve öl, bunu herkese söylediğinden.

edit:
"ve öl, bunu herkes adına söylediğinden" de olabilir. biraz çevirmene kalmış gibi. pour orada iki anlama da gelebilir gibime geldi. gelmeyebilir de.

alice'inki biraz hatalı bence :)

oyuncak densin

handheld device

Ingilizce'de artik baya baya kullanilan smartphone tabiri var. Ha ama illa phone olması istiyosanız bilemem

Bence zamanında kullanılan PDA ismi iyiydir. Personal handheld device.

Ay açılımı yanlış oldu weeping'in cevaba kafam gitti.

Personal Digital Assistant

akilli cihaz
smart device

konuşma özelliği olmadığı zaman telefon olmuyor zaten. her ne kadar az kullanılıyor olsa da telefonu telefon yapan sesli görüşme özelliği değil mi?

new york'a gitmedim o yüzden londra diyorum.

paris'e de gitmediğim için new york'a gitseydim de paris değil de londra diyeceğimi düşünüyorum. eğer sadece parise gitmemiş olsaydım yine paris demezdim. ama hem paris'e gitmediğim hem de londraya gittiğim için new york asla diyemem.

Londra'ya gitmedim o yüzden Paris demiyorum.
Londra demek istiyorum. Gezip görülecek daha çok yer olduğunu düşünüyorum.

yaşamak içinse londra, gezmek içinse new york..

new york'a gittim, o yüzden new york diyorum. paris bu aralar karışık zaten. gerçi ne zaman gidileceğine de bağlı bu söylediğim. londra'ya karşı şimdilik gidene kadar nötrüm.

Hiçbirine gitmeeim ama aöıkarq paris

new York ile londra karsilastirilir da Paris ne alaka. arada 20 boy fark var diğer ikisiyle.

üçüne de gittim, paris. çünkü paris dünyada en çok sevdiğim şehir. onun yerinde başka bir avrupa şehri olsa new york derdim, ki mesleğim açısından imkanları hep cezbetmiştir. londra da güzel ama bu iki şehrin yanında sönük kalıyor biraz benim için.

birkaç seneliğine yaşayacak olsam new york, hayatım boyunca olsa paris derdim.

çalışmak için new york
gezmek için paris
çok zenginsen yaşamak için londra

Ben de hepsine gittim. Yerlesmeli yasam icin londra diyorum.

Hepsinde bulundum. Londra ve new york arasinda kalip son karar olarak londra derdim.

Paris iiyi guzel ama overrated.

redeath +1

londra'ya gittim diğerlerine gitmedim. alaska diyorum :) ciddiyim ya büyük şehirler bana göre değil

hepsine gittim kesinlikle new york diyorum otesi yok.

Paris cunku hem diger ikisine gore daha ucuz hem de cok guzel bir sehir. Tabi ne yapmak istediginle alakali da cevaplanabilir.

@diable, bunca zaman sonra bu duyuruyu nereden buldun

amaç ne?
ona göre cevap verelim

yaşamak ve gezi olarak birlikte @basond

hiçbirine gitmedim ama imkanım olsa londra'yı tercih ederdim. new york'u görmeye dair en ufak bir isteğim yok, hiçbir zaman da olmadı. chicago'ya gitmeyi çok isterdim mesela ama ny zerre ilgimi çekmiyor. fransa'nın da sadece provence dedikleri kısmını ilgi çekici buluyorum. benim gözümde nice > paris. londra iyi bence. hiçbi şey yapmazsam yumurtalı sosisli sandviç yiyip i'll bash yer fookin head deyip premier lig maçı falan izlerim, dalarım pub'a let's go fuckin mental deyu zıp zıp zıplarım. evropa > amariga,

hiçbirine gitmedim. new york ya da paris. new york pahalı da olsa amerika'da alım gücü yüksek. ingilizleri sevmiyorum.

akp ye oy verenler mesela

acımak?
pek acımıyorum
göremeyen insanların çektiği zorlukları düşünüp nasıl zor bir hayat yaşadıklarını düşünüyorum beceremiyorum, zorlukları aşamıyorum, üzülüyorum buruluyorum

Gerçek anlamda kimseye acımak bana düşmez.

mutlu olmayıp mutlu gibi davrananlar. genelde olmadığı gibi davrananlar.

acımak değil de üzülmek diyelim, hasta

acımanın anlamı epey bir değişmeye başladı, kültür değişmeye başladı o nedenle nasıl cevap versem bilemedim.

empati kurarak acıdığım/durumuna üzüldüğüm insan tipi bu dünyaya her şeylerini verenler. elbette burada saygı var her şeyden önce, saygı duymak acımaya neden oluyor. dalı koparılan ağaca, sevdiğin bir şeye acır gibi bu.

ek olarak saydıklarınız, savaşta büyüyen, kimi yaralanan çocuklar vs.

yani başkasını mağdur etmezken mağdur olanlar/edilenler - kendi türünden ihanet gören ve yamyam gibi yenenler.


zavallı bulduklarım var bir de. yukarıdaki tanımın dışındaki çoğu kimse. hariçten gazel atanlar, dünyası küçük beklentisi büyükler, test edilmeden etmeye kalkanlar, bizzat sorumlular kadar zavallı ve bu grupta. geriye kalan ve şansa mağdur etmeyen/olmayan (henüz) grubu zavallı bulmuyorum tabii.

prensip olarak kimseye acımıyorum.

sadece hüzünlendiren şeyler var. kendince mutlu olduğu küçük şeylerden hayal kırıklığına uğrayan insanları görünce böyle bi hüzünleniyorum. mesela hevesle aldığı dondurmayı tam ağzına götürecekken dondurması külahından düşen insanın o hevesinin yarıda kalması üzer beni. ne bileyim böyle bi içim sıkılır ama o kadar.

Çeşitli sebeplerden dolayı hayatını gıcık olduğu biriyle geçirmek zorunda kalanlar.
Dolandırılanlara acıyorum galiba. Telefonda hesabınız teröristlerin eline geçti şeylerine inananlara yazık diyesim geliyor.

Karaktersizler, yancılar, onursuzlar, benciller.

Zalime, içinde intikam olana, güç eline geçtiğinde çekinmeden kullanana, keskin sirke olana, sinirliye çok acırım, çok üzülürüm. İnsanlar ondan bir gün kurtulur ama o kişi kendinden kurtulamaz. (Bir kişi özelinde yazmadım ama istediğinize yakıştırabilirsiniz)

Acima duygum yok.

TDK'nin şu "acımak" tanımından gidersek:
2. Başkasının uğradığı veya uğrayacağı kötü bir duruma üzülmek

Evlatları tarafından aranmayan, sorulmayan yalnız yaşlılar için çok üzülüyorum. Artık elden ayaktan düşmüş veya düşmek üzere oluyorlar ve on yıllarca baktıkları çocukları kendilerini artık bir "yük" olarak görmeye başlıyor.

Hiçbir evlat anne ve babasını yük olarak görmemeli. Dünyanın en acı şeyi budur çünkü.

Yalnıza ve yalnızlığa üzülürüm...

cahiller. net.

karaktersizler,benciller vs... gibi kötü sıfata sahip olan insanlar.

birde kendisini işi ve şirketi için feda etmiş, 18-24 saat ofiste çalışan insanlar. açıkçası bunlar gibi olmak istemiyorum. dünyaya daha fazla zaman ayırmak istiyorum. o yüzden üzülürüm bu tiplere. biraz kendimden de kaynaklı.

O saydığın şeyler büyük dert olabilir ama insanın kendi seçimi değil. Acımayı öfkeyle karışık üzülme hali olarak düşünürsek daha çok insanların bilerek ve isteyerek yaptıkları seçimler acıma hissi uyandırıyor bende. Birinci sıraya maddi değerleri koyanlar, hayatlarını yalan üzerine kuranlar, kişisel çıkarları dışında hiçbir kaygı duymayanlar, diğerlerinin haklarını kendi haklarından daha az değerli bulanlar vb. insanlar acınasıdır.

Acımak değil. Üzülmek daha çok. acımak ne haddime diye düşünürüm.

Tedavisi mümkün olmayan ya da çok zor olan hastalıklara sahip olan insanlara üzülürüm.

Ya da belki gerçekten yalnız olanlara. Ciddi anlamda bir yalnızlıktan bahsediyorum.

1- cehaletini erdem sanan öküzler
2- kendini çıkar için satan aydınlar. burada çıkar derken ille de maddi çıkardan bahsetmiyorum. hata yaptığını kabul etmeyip iyice köpekleşenleri var.

not: bu mesajda hiçbir "öküz" ve "köpek" hayvanına hakaret edilmek istenmemiştir.

merhametsiz ve sevgisiz kişilere.

yere (evde değil) düşen sigarayı, alıp içmeye devam edenler.
trip atan, sürekli sıkıntısı olan sevgiliye ya da aile üyesine sahip olanlar.
ailesi dindar olan, deist, ateist, agnostik, başka din mensubu vb. kişiler.

yılmaz morgül

terkedilmiş yaşlılar

ukala; herşeyi düşündüğünü sanan insanlar.
yazık hiç bir şeyin farkında değil.

olmadığı kişi oldugunu sanan kişiler icin üzülüyorum. allah herkese kendini bilmeyi nasip etsin.

Derim. Kesin derim.

Eğer kaskını dizliğini falan yakıp "bisikletçi" gibi davranıyorsa bakarım bi tuhaf gelir ama mal demem banane yani sonuçta.

geçen caddebostan sahilde kotla süren birini gördük, bisiklet lobisi olarak gidip hemen müdahale ederek altından aldık bisikletini. adamı da linç ettik..

(bkz: elalem ne der)

Neyle surmek gerekiyor? Özel kıyafeti mi var asfdg

Demem.

demem ama çok uzun süreler boyunca sürme. rahatsız edebilir

Yazları şortla, havalar serinleyince de kotla, kanvas pantolonla, eşofmanla sürüyorum.

Giydiğin pantolonun paçaları zincirin olduğu çarklara takılmıyorsa sorun yok.

Kaskımı takıyorum, dizliğimi takıyorum.

Gerekli önlemleri alıyorum.

Beni görüp napıyor bu mal derse biri ona defolup gitmesini söylerim.

Filmin girişinde de Meg ablamızın işe bisikletle gittiğini unutmayalım. www.youtube.com

niye diyelim en fazla adamın bacakları tahriş olur. hem banane

şimdi siz ortadoğu çomarları bilmez ama biz gibi avrupa medeniyetinin ortasında yaşayan batı görmüş adamlar şehirde ulaşım olarak bisiklet kullanıyoruz tamam mı. işte o bisikletimizi kotla da kullanıyoruz. ne ile kullanacaktık oglum şehir bisikletini? taytla mı?

şaka bir yana, kullanılır tabi. yol bisikleti zor ve komik olur tabi de, şehir bisikleti için neresi anormal abi anlamadım.

ya mal mısınız harbiden.

tüm hollanda halkı mal evet. hatta önde gidenleri. tarz, moda ise bizde...

Niye diyem yav, günlük hayatta neyle sürülecek?

ulaşım amaçlı kullanıyorsam zaten mecbur pantolon ile sürüyorum. her yere tayt veya eşofmanla gidemiyorum. o yüzden mallık değil.

ama eğer haftasonları keyif amaçlı kullanıyorsam pantolon giymiyorum tabii, rahatsız ediyor.

Simdi dusundum de bisiklet surenler ne giyiyor diye hic bakmiyormusum. O yuzdrn fark etmem bile.

ısıyı atamazsın, kolay yorulursun, az terlersen cilde yapışır, daha da yorulursun, çocuğun olmaz.
ama bunlar hep seni ilgilendiren şeyler.
kaynak: mitpress.mit.edu

Demem. Paca için insanların berberde boynuna takılan şeyler gibi şeyler var. Onlardan alırsan zincir rahatsız etmez.

eksisozluk.com

Hiç 1 şey olmaz rahat ol.

son duanı et. iki rekat namaz kıl.
şaka şaka bir şey olmaz yahu :) bozuk balığın üstüne yoğurt yenilirse bazen öyle şeyler oluyor diye duymuştum

Tonbalığını ayranla birlikte yiyen bir insanım... Hala yaşıyorum.

1 ay boyuna fransadan alınmamış vize ile fransaya hiç bir şekilde girilemeyecekmiş.

az önce okudum fransa 1 aylığına schengen vizesinden çıkmış sadece kendi verdiği vizeleri kabul edecekmiş.

ORtaya bir soru sorayim o zaman:
Herhangi bir sengen ulkesinden giris yaparken kontrol yok normalde, o nasil olacak?

su an schengenden cikti fransa, butun sinirlarda kimlik ve pasaport kontrolund basladi

kısaca diyor ki: uçakla veya gemiyle geliyorsanız fransa'dan vize almış olmanız gerek. yok sınır kapısından girecekseniz o zaman da ben kontrol ederim kapıda.

soruya cevap: bu anlatılanlara göre fransa'ya türkiye'den direkt gidince geri çevrilir evet.

burya bunun kaynağı neresi? link verebilir misin.
"fransa başka schengenleri kabul etmeyecek" diye bir yerde haber bulabildim sadece. fransa dışişlerinin sitesinde de böyle bir bilgi yok, açıklamalarda da sadece sınırda kontrolden bahsediliyor.

kimse oraya dahil olmasın derken dahil olmak istemedi, baktı dinleyen yok herkes girişiyor, dayanamadı.

İran'ın nükleer anlaşmayı imzalaması da önemli

esad talep etmiş olabilir?

rusyanın suriyede askeri üsleri zaten vardı ama saldıracak düzeyde değildi sanırım.

burada asıl soru esad neden daha önce talep etmedi?

sovyetler dağıtılmadan önce özellikle ırak ve suriye sovyetler desteğiyle ayakta duruyordu.

yardım istemesi garip kaçmazdı.

tabii her yardım istediği an rusya gelip vuracak diye bi şey söz konusu olamaz.

bence bir sürü arkaplan olayı var.

bu işler santranç gibi.

bence.

HMMM....

bende şundan var. silikon kayış swatch 120 tl ye almıştım iki sene evvel. www.saatmodellerim.com

aliexpess, onar lira :D

tr.aliexpress.com
tr.aliexpress.com
tr.aliexpress.com

teşekkür ederim. ama dünyanın en çirkin saatleri sanırım :)

fotoğraflardaki saatler dandik olabilir ama çirkin olduklarına katılmıyorum

Iste bunlar hep irkcilik. Mantikli bir sebebi yok.

kötü değil.

www.sorularlaislamiyet.com

la niye kötü olsun. değil tabi.

farklı olana nefret işte.

bizim toplumumuz öteden beri fakir, sefil, aç yaşıyor. dün de aynı bugün de. e bu ezilmişlikten oluşan nefreti bir yere kanalize etmek lazım. önüne kim gelirse...

yav sen uçmaya doyamadın heralde böyle provokatif sorular açıp duruyorsun.

www.sorularlaislamiyet.com

Asıl kötü olan İslam olduğu için öyle sanmaları normal

KEndinden üstünü çekememe.

bunun sebebinin din olduğunu düşünüyorum. yahudi olmak kötü değil. meksikalı ya da polonyalı olmak da kötü değil. yobazların yahudiler hakkında ciddi ciddi inandıkları birtakım şeyler var. azımsanmayacak bir kesim yahudilerin asla cennete giremeyeceğine ve allah tarafından lanetlendiklerine inanıyor. e bu yobazlar atatürkü de sevmiyor. akit bunu bir kez daha kanıtladı yakın zamanda. durum böyle olunca ikisi bir şekilde bağdaşlaştırılmış. duyanlar da körü körüne inanmış.

yahudi olmak kötü değil de siyonizm kötü. yahudi : siyonist kafası var türkiye'de. ondan bu önyargı.

İşte bunlar biraz islamofaşizm, biraz nazilik ve zenofobi.

Mesela bence asıl israil ve yahudi sempatizanı olmamız lazımdı ama ülkede pek mantık yok.

Laisistsen, demokratsan, özgürlükçüysen islam ile yoğrulan bu coğrafyada tek dostun israil.

Ülkeye etkisi olan pkk'sından dhkp-c sine asala'sına bütün terör örgütlerine karşısan, bunların zamanında eğitim aldığı fkö ile savaşan yine israil.

Deniz gezmiş ve yoldaşlarının düşmanıysan kısmını da ek olarak koyalım yine fkö.

Kapitalistsen israil.

O kadar ticaret yapıyorsun, israil

Teknolojik ilerleme kovalıyor ve yakın coğrafyada ortak arıyorsan yine israil.

Coğrafyada islami terör örgütlerine karşıysan yine israil.

Yani ülkedeki hemen herkesimin ayrı ayrı sebeplerden israil dostu olması lazım gibi sanki. Tabii ırkçılığın her türlüsü kötü. İsraillilerin ve yahudilerin ırkçıları da haliyle.

yahudilik= siyonizm midir? bu sorunun cevabını da vermek lazım aslında. yahudi olup özgürlükçü olan çok insan var. ancak yahudilerin büyük çoğunluğu da ırkçı ve aşırı dincidir. bizdeki yahudi düşmanlığının benzeri islam düşmanlığı onlarda da vardır. sonuçta yahudilik bir millet dini değil mi?

kötü olduğundan değil, insanlar kafasız olunca bok attıklarını sanıyorlar böyle şeylerle, ne olursa olsun yaptıklarına minnet duymak yerine öyle mi böyle mi diye irdelemeye çalışmak işte. keşke boş boş konuşanlar da sadece insan olabilseler, bu ara bunu ne kadar çok diliyorum bi bilseniz.

Alırım tabeee lan

Almazsan nolacak sence?

200 tllik banknotlar yeni çıktığında lüks bir sitenin otopark kapısının önünde 200 tl bulmuştum. hemen almıştım.

adam geri döner bulur belki ne bileyim. o parayı alıp harcamak başkasının emeğine yatmak gibi geliyor

hayatında hiç para bulmadın mı lan? hadi canım..

kargn bi sefer 3 arkadaş 50 lira bulduk da harcamıştık sonra pişman oldum. arada görüyorum yerde 5 10 ama almadım hiç

owww yis. çok buldum aldım ^^ faturalarımı ödediğimi bilirim :)

bi süre önce sokaklara sahte 20 lira atıyodum makarasına geçen bi tanesini atarken arkamdan gelen eleman gördü, atıyorum değil de böyle cebimden bişey çıkarırken yere düşürüyomuşum gibi yapıyom. çaktırmadan baktım aldı yerden hiç demedi paranı düşürdün diye.

masa penisi böyle ibnelik olur mu lan alksdjlads

almam. batıl inançlarım var.

bir kere küçükken aldım; o para sonra misliyle bir şekilde yok yere çıktı ailemden.

üstüne yazıyom hayaller 20 tl gerçekler sahte para, bi deste duruyo hala bi gün suriyelilere vericem

yerde olan parayı alıyorum ama enayi gibi harcamıyorum diyen adamın mentalitesinden çözebiliriz neden akp'nin hala çatır çatır çalıp seçildiğini. Muhalif olan adam bile kendisine ait olmayan bir parayı harcamamatı "enayilik" olarak görüyor.

ben almıyorum, bir kere almışdım onda da hayra verdim.

ama enterasan geliyor iş politikaya gelince hırsızlıktan dem vuranların yere düşen parayı mal bulmuş mağribi gibi sahiplenip harcamaları.

nerde bulduğuma bağlı. sokakta filansa hiç affetmem alırım. okulda veya kapalı bir mekanda ise güvenliğe veririm.

Ben almiyorum

2009 yılında, kampüsün girişinde yerde 20 lira buldum ve aldım. sanırım ilk ve sondu. o günden bir hafta önce minibüsçüye, 20 lira verdim, para üstü gelmedi bir süre, ineceğim yer yaklaşınca istedim para üstünü, adam da "gönderdim ya almadın mı" falan dedi, ben de " ne diyorsun sen kaptan, tırnakçı mıyım ben" falan diye söylendim. neticede alamadım paramın üstünü... üstelik ineceğim yeri de geçtim tartışırken...

neyse bir hafta sonra kampüsün önünde minibüs durağı vardı, orada minibüsten indim, baktım 20 lira. dedim bu benim yirmi lira bence :D affetmedim aldım :)

bu da böyle bir anımdır.

Bende pek değerli bir arkadaşımın evinde minnacık bir kumbarası var, içinde sokakta bulduğu bozuk paralar. Asla harcamaz onları, bulduğunu kumbaraya atar. Sebebini sorduğumda "Karşıma çıkan para benim kısmetimdir, onu yerde bırakır, almaz isem kısmetime burun kıvırmış olur, karşıma çıkartılan şeyi küçümsemiş olurum. Evime koyup harcamıyorum ki evimin bereketi bol olsun." demişti.

Yine bir başka arkadaşım, yerde para mevzuu açıldığında " O benim kısmetimdir, alır, ihtiyacım yok ise evime alıp kabul ettikten sonra bırakırım ki, yüz çevirmiş olmayayım." demişti.

Ben bulursam bakarım sağa sola, yanımda yöremde sahibini göremez isem, helal eder umarım der ve alırım. Benim hediyemdir o, bu gözle bakıyorum. Düşüren insandan gideceği varmış o paranın, ben düşürdüğüm zaman da aynını düşünürüm.

@masa penisi, üstat meslek nedir? kalpazanlık mı :)

bi tomar sahte 20 tl yi nerden bulur insan :) ?

Hayir, asla almam.

havada para buldum. şahitlerim var.

ve aldım, mis gibi 100 tl.

1 kere buldum 1000 lıra zarfın ıcınde. Buldugum yerdeki bakkala bıraktım. Ertesı gun bakkala gıttım sahıbı geldı mı dıye. Bakkal geldı bırde telefon numarası bıraktı zarfı kım bulduysa arasın dıye dedı. Adamı aradım yanına cagırdı yemek ısmarladı ve 100 lırada harclık verdi.
Ufak para bulsam alırım dılencıye verırım.

Üniversitedeyken yerde 5 lira görmüştük arkadaşlar tırstı almadı ben aldım. Sonra "ee artık bizi görürsün" demişlerdi.

@buffy de vampir sayılır arkadaşın baskı vs yapan bi dükkanı var orda basmıştım bi ara duruyo bi deste, üstünde gerçek değildir yazıyo :d

Ara sıra denk geliyor. Almam, "Umarım mendil satan veya o kadar geliri olan biri bulur da alır" diye içimden dilekte bulunup paraya baka baka geçer giderim. Yakınlarda böyle biri varsa, taşımacılık işlemi yaparım en fazla. Eskiden bozuk para falan düşmüşse "Uğurdur" deyip alırdım, annem öyle derdi; uzun bir süredir ona da inanmadığım için almıyorum.

Tabi alırım, kısmete yüz çevirmem ama tek başıma yemem, birisi ile çay çorba içerim

bulmadım hiç öyle büyük bir para ama almam herhalde ya.

küçükken yerde 25 kuruş bulup çok sevinmiştim sokakta oynarken. annem at onu günah başkasının parası demişti, atmadım. bisiklet sürüyordum o gün, bisikletle bir düşmüşüm.. savruldum resmen. parayı da baya aradım merakımdan ama bulamadım. böyle bi korku kaldı bende, batıl biraz ama olsun :(

şimdi hatırladım lisede kantinde 5 lira bulmuştum. gittim kantinciye verdim yerde buldum bunu diye.

Bi kere 90 tl bulmustum 50 ve yirmilikler ust uste.almadim.bi kere de sevdicekle cok kalabalik bi caddede 40 tl bulduk.alsak mi almasak mi diye dusunduk ama cok hareketli bi caddeydi dusuren bulamaz zaten diyip aldik.20tl sini sokak calgicisi genclere dilencilere falan dagittik.geri kalaniyla da oyun salonuna girip ne varsa oynayip dondurma yedik.ama yine de cok miktarda para bulursam alamam.

Asla almam, yerde bulduğum parayla zengin olmayacağım gibi almasam da fakir kalmam, benim param değil niyahetinde.

Hareketli bir para değilse (ucunda ip ile çeken bir şakacı yoksa) alırım ama kendim için harcamam.

prensip olarak almıyorum.

müslüman ya da allaha inanan biriysen almazsın, çok şükür öyleyim ve almıyorum. müslüman olmana rağmen alıp kendin için harcıyosan malsın. allah inancın yoksa al harca amk, kim soracak?

almıyom. hatta kendimden yere düştüğünden %99 emin olduğum parayı bile zorla alabiliyorum bazen, ya benim değildiyse diye.

Alıyorum, alırım. Zaten sahibinin bulma ihtimali çok düşük.
Küçükken annem ekmek ve yumurta almaya gönderdi, markete girdim yumurta almaya tezgahın hemen önündeki sakızların üstünde şu an 5 lira kadar para gördüm, aldım cebe attım, dışarı çıktım fırına doğru yürümeye başladım yerde bozuk para buldum aldım, fırının önüne geldim yerde 1 bozuk para daha buldum şimdinin 1 lirası kadar onu da aldım eve döndüm. Sonra bunların hepsini anneme verdim para üstü diye, giderken verdiğinden daha çok para vermişim, nerden buldun bu paraları diye sordu, yoldan buldum dedim, yoldan bu kadar parça parça çok para mı bulunur diye dövdü :D .

bu sabah gördüm, acıbadem'deki badem tat'ın orada, bir kol saati ve bir tomar para, almadım.

havada uçuşsaydı alırdım.

Bu olay bende takıntıdır, çanta ile de bulsam almıyorum!
Olay dini, vicdani vs. boyutları ile alakalı bir durum değil, kendimi öyle alıştırdım. Bulunan parayı sinsice cebe atmak tamamen değerlerime ters bir durum. Rahatsız olurum. Sanırım bu duygu şöyle gelişti; ergenlik dönemlerimdeyken yanımdaki zibidi tayfası kendine ait olmayan para veya farklı bir objeyi lap! diye "aha bunu ben buldum, bu artık benim!" diyerek cukka yaptığında bu durumun beni rahatsız ettiğini gördüm. Zamanla da bana rahatsızlık veren her şey gibi onun da üstesinden gelmeyi başardım. O konuda nötr bir haldeyim. Birkaç kez karşılaştım yerdeki cüzdan, para ile. Bildiğin görmezlikten geldim. Bu durumdan da hiç rahatız olmadım.

sahibi çıkmayacak gibiyse alırım; sokak hayvanlarını doyururum. hiç de vicdanım sızlamaz, paranın sahibine de hayır duası ederim.

prensip olarak alıyorum.

almam, öğrenciyken yerde 5 tl buldum aldım, o gün ailemden hiç kimseye ulaşamadım telefonla. aklımdan bir sürü kötü şey geldi o gün, bir daha bulduğum parayı almamaya karar verdim.

alıyorum, loto oynuyorum, tutarsa misliyle yardım edeceğime inandırıyorum kendimi.

bir kere 50tl buldum aldım, etrafa bi bakınırım parasını arayan var mı diye. sokakta kimse yoktu. mendil satan yaşlı bir amcayadan mendil aldım 50tlye.

tanesinin fiyatı 10-15 lira falandır. gerisi sen hesapla :)

edit:
www.online-yedekparca.com

çifti 12 tl

kömürler 15er tl olsa 50 tl işçiliğe almış. allah bereket versin.

prosedür olarak hiçbir şey yapmadığı halde dahi servis ücreti olarak 50 lira alırlar. hizmet sektörü böyle işte azizim. ben de ciddi ciddi işimi bırakıp tesisatçı olmayı düşünüyorum açıkçası.

beko servisi sonuçta. bence normal. türkiye'deki piyasayı tam bilemiyorum ama bir servis için 10 lira da alınmaz sonuçta

avustralya.
plajda kutlarsınız mis gibi

nasıl bir yılbaşı kutlama anlayışınız var ki? çılgın kalabalıklar mı romantik yalnızlık mı ne bilelim :p

kutup isiklarini gormeye svalbard'a gidin:)

Orta Avrupa öneririm biraz soğuk olsa da

doğru valla ya tarz yazmamışım kusura bakmayın. lapland kuzey ışıkları baktık mesela. biraz tuzlu gerçi 2200 eu kişibaşı. avustralya pek tercih etmeyiz sanırım, antalya'da plajdan bıktık :) kar, soğuk, şarap, romantizm tercih sebebi.

i2.wp.com

Avusturya'da bir kasaba mesela. Ben yeni yıla burada girmek isterim

Avusturya - Hallstatt

öncesinde Viyana gezisi yapılıp buraya geçilebilir

svalbard'da cadir kampta kaldim, ortak mutfak dus olan yer var ve cok ucuz. oslo'dan ucak cok pahali da degildi. ama ocak'ta o cadir kampta ne kadar soguga dayanilir bilmiyorum, agustos'ta epey kufrettim soguk sevmeme ragmen.

@burya:araştıracağım teşekkürler. buraya tur var mıdır?
@bir varmış bir yokmuş: ilginç bir öneri. ama biz biraz daha klasik taddayız :) genelde daha önce ziyaret etmediğimiz yerleri rehber eşliğinde gezelim isteğindeyiz. (eşim ingilizce bilmiyor bir de, o sıkıntımız var)

riga,talin turu bulamadım. pronto, ets, vs. klasik tur firmalarına baktım.

tur olduğunu sanmıyorum. viyana turuna katılıp buraya geçebilirsiniz belki. bu kış kısmetse ben buraya uğramayı düşünüyorum. :)

yılbaşında lapland sadece burası var :www.tatilsepeti.com

ama helsinki->Rovaniemi arası 14 saat tren yolculuğu var (gidiş-dönüş) bir de buzdan igloda kalma yok :) neresi var başka?

sta herkese yilbasi icin Avustralya oneriyor da allahaskina yilbasi tatili dedigin 3-4 gunluk tatil. Ekstra izin almadigin surece tatil suren bu. Nasil olacak Avustralya tatili??

laponya ya karar verdik ama şimdi de alınabilir bir fiyat bulamıyorum.
yeni bir başlık açayım.

@stavro ekstra izin alırsın sen de ?