Marketing harikası yani bir anlamda dolandırıcılık benzeri bir ürün değil, faydalı bir ürün ama elzem bir ürün değil.Fiyatı uygun olsa neyse ama o kadar paraya değmez. Kimse su jeti kullanmadı diye diş sağlığından olmaz. Fırçanın ulaşamadığı yerlere ulaşabilir ama diş ipinin yerini tutmaz. Günde iki kez elektrikli fırça ve listerine gayet iyi gibi. Diş ipi de olsa iyi olur ama sizin bileceğiniz iş.

ben uzun süre kullandım sonra alışkanlığımı kaybettim.
düzenli fırçalama herkes için önemli + listerine iyi ikili. su jeti daha ziyade önler pek dert değil ama özellikle arkalara doğru dişlerin arasında boşluk olan kişilere tavsiye ediliyor. üç beş dolgu yaptırmışsındır haliyle muhteşem oranda dolmuyor orası, yani bir diş ipi boşluğu olmalı idealde...
dişçi değilim.

diş hekimi değilim ama diş ipi kullanamayanlardan biri olarak aquapick aldım.
sorduğunuz soruların hepsine evet diyebilirim ama elzem mi?
bilemiyorum, tercih meselesi.

fırçanın çıkaramadığı şeyleri çözüyor, ferahlık yaratıyor, her gün kullanılıyor ve üstelik gerçekten rahatlatıyor da.
diş taşları konusunda etkisi gözle görülür.
ayrıca diş ipinin yerini tutmaz fikrine katılmıyorum, kesinlikle tutuyor yerini.

ben "iyi ki almışım" diyorum ve her gün kullanıyorum.
ama almanız şart mı? değil çünkü pahalı bir alet sonuçta.
alıp bir kenara koyacaksanız almayın.

6 ayda bir tartar temizliği öneriliyor. onun yerine bu daha mı karlı olur sizce ve sağlıklı?

Listerine’i her gün kullanmayın. Zararlı bakterilerin yanında yararlıları da öldürüyor. Ağız florasını bozuyor. Ben sadece ağzımda yara, kesik vs varsa kullanıyorum, onun dışında çok nadir. Her gün kullanmanın faydadan çok zararı var.

Ben de merak edip dişçiye sormuştum. Diş ipinin yerine geçmez, ağız gargarasi olur anca demişti..

Turkcell e hangi bayiden taşıma işlemi olmuş diye sorup orayı arasanız?

buradan baktın mı
www.turkiye.gov.tr

vodafone bilirmiş. orayı aradım. mersinde bir bayiden yapılmış. mersine hayatım boyunca gitmedim. yarın orayı aramayı planlıyorum.

@esref
baktım. numara üzerime gözüküyor. orada sıkıntı yok.

bayide sisteme girerken 1 rakamı yanlış girmiş eleman, ve adam mağdur olmuş numarası değişmiş, taahhüt bozmuş ceza ödemiş vs diye haber okumuştum bi ara

@efruz
korkarım öyle olacak :/

btk ile görüşün

Vodafone'un çözmesi gereken bir konu. İptal edemiyoruz diye bir şey yok mecbur iptal edecekler. Sizin bu konuda bir talebiniz olmadan taşıma yapamazlar. Gerekirse tehditvari konuşup iptalini sağlayın. Yasal yollara başvursanız her türlü hakkınızı alırsınız ama umarım iş oralara varmaz.

Şuan bulunduğunuz yerden dilekçe verebilirsiniz hatta elektronik ya da mobil imzanız varsa internetten de gönderebilirsiniz. 7 günlük itiraz süreniz var. Mart ayının dekontunu bulamazsanız sıkıntı olabilir. Ödendiğinizdem eminseniz bir araştırın belki başka şekilde ödediniz. bir bakın belki Mart ayı gözden kaçmıştır. Eğer ödemediğinize karar verirseniz icraya kısmi olarak itiraz edebilirsiniz. Ocak ve Şubat'ı ödedim diyebilirsiniz.

Çok geçmiş olsun. ttnet ve telekom kapama talimatı veren abonelerden, işi kitabına uydurup intikam almadan asla bırakmıyor. Sayısız örnek duydum ve ben de yaşadım. Ne yazık ki açık kapı bırakmadan hazırlanan ustaca bir dolandırıcılık bu. Kapatma talimatı verildiği anda aboneliği kapatmıyor, bir hafta 10 gün daha hizmet veriyor gibi gösteriyorlar. Bu durumu da size haber vermiyorlar. Böylece geciken, faiz binen, ceza ödemeniz gereken ve hatta itiraz süresi sona ermiş büyük bir borç oluşuyor.

Mobil işlemler uygulamasında ödemeler başlığında hangi ayların ödendiği görülüyor. O sisteme girip hemen ekran görüntüsü alın. Üçünü de birleştirip ilgili birime iletin.

görünür

İşveren sigorta girişini yaparsa ve prim yatırırsa görünür.

@nahtoderfahrung ben işe başlamadan sadece giriş yapınca yani 1 gün bile yatırmayınca göründüğüne emin misiniz?

@himmetdayi prim yatırmak derken hiç çalışmadığım halde nasıl prim yaptırabilirler?

Sigortaya ne zaman bildirim yapılırsa o zaman görünür. Geleceğe yönelik bildirim yapıldığını hiç duymadım. O yüzden muhtemelen çalışmaya başladığınız zaman sigortaya bildirim yapılacak. Şimdiden gözükeceğini sanmıyorum.

Hiç çalışmayacağın için prim yatırmazlar. Ayrıca hiç çalışmayacağın için sigorta girişini de yapmazlar.

@himmetdayi filmde ya kanatları koparsa diyen çocuk gibi olacak ama şunu da sorayım: ya sigorta girişi yapılır ama prim yatırılmazsa?

lape

Yanlız psikiyatristiniz hem gerekli tanı testlerini isteyecek hem de başlanacak tedavinin takibine yetecek miktarda ilaç yazacaktır. tek seans olmaz yani. erişkin adhd tanısı ve takibi basit bir süreç değil.

Lape de ucuz değil maalesef. 3-5 ay takip ettikten sonra rapor da verilebiliyor, maalesef paraya kıymak gerekiyor :(

Madalyon psikiyatri'ye bakabilirsiniz. SGK anlaşması da vardı ama şimdi ne durumda bilmiyorum. 2013-2014 yıllarında 80-100 TL ödediğimi hatırlıyorum ama öyle uzun bir seans beklemeyin. 15-20 dakika sürüyordu, sonrasında ilaç yazıp takip ediyordu, yeterli geliyordu. O zamanlar doktorlar iyiydi. 1-2 ayda bir seans yeterli olur sanırım. Onun dışında zaten terapiye devam edeceksiniz.

Çok şey derdim de parmaklarımı yormayayım şimdi. Umarım memleketteki avukatların hepsi böyle değildir. İyilerle karşılaştırmayı nasip etsin allah....

davayı kim açacak? küfür edilen mi? isim sahte. adamın gerçek adı ahmet, fake adı mehmet. müşteki diyecek ki ben mehmete sövdüm, sana noluyor.

Küfür edilen açacak. İsim sahte olmayacak. Kendi adıyla açtığı hesaptan işi yürütecek.

Arkadaşlar tepkinizi bana değil sisteme gösterin. Ben ekmeğimi böyle kazanmıyorum çok şükür. Sadece bu işin teorik olarak mümkün olduğunu ama pratikte nasıl olacağını öğrenmek istiyorum.

Ben bu işi paraya döken televizyonun ünlü simaları olduğunu biliyorum. Kendilerine gelen yüzlerce hakareti şikayet ediyorlar. Ve ciddi gelir kapısı yapmış durumdalar.

mahallenin camcısının, gençelere para verip camları kırdırmasına benziyor. etik kısmına girmiyorum onu sormamışsın zaten ama neden olmasın?

Etik olmasa da mümkün. Zaten bu veya buna benzer yöntemlerle iş yapan bir sürü avukat vardır.

erkan tan yapti bunu. yapiliyor yani. ama buyuk ahlaksizlik tabii o kismina girmiyorum. bu ulkede normal.

Yapılabilir. Ama dileğim böyle Adalet temelli düşünmeyerek kendi maddi hırsı adına bu işlere girişenin kısa zamanda o paralarla birlikte belasını bulmasıdır.
Hatta o paralarla yenilediği arabası takla atsa umrumda olmaz.

Mahkemedeki hakime savcının katibin haline acırım doğrusu böyle gereksiz kimselerin işleriyle uğraştıkları için. Harcanan zamana yazık.
Hatta bu konuda dava dosyası içindeki a4 kağıtlara acırım böyle art niyetli davalarda kullanıldıkları için .

Baz doktorlar da böyle nefslerine yenik düşmüşlerdir bazı ilaç şirketlerinin ellerinde .
Geçmişte çıkan haberlere bakın.

yapılabilir. bence de etik değil, insanları suça teşvik edip bundan para kazanmak söz konusu. ama şunu da göz önüne almakta fayda var, küfür eden adamın hiç mi suçu yok?

sosyal medyada umarsızca küfür eden, sayıp söven tayfadan rahatsız değil misiniz?

Hukuki sureci baslat

6 ay icinde kesin olarak bosaltmasini istiyorsan simdiden baslat sureci.

Evet taahhüt alabilirsiniz yok vermem diyorsa süreci şimdiden başlatın mayıstan önce çıkarma şansınız olur. Mahkeme ve icra masrafları ve vekâlet ücreti de onun üzerine kalsın da görsün böyle tehditvari konuşmak nasıl oluyormuş.

Tabi taahhüt almak öncelik olsun. Taahhüt vermezsen süreci başlatıyorum mahkeme masrafları ve avukat masrafı da sana kalır diyebilirsin.

Daha tercihler sonuçlanmadı bildiğim kadarıyla nasıl kazanmış anlamadım. Her neyse hayırlı olsun. Devlet yurduna başvuru yapsın vezneciler yurdu çıkarsa onun için iyi olur. Özel yurt olarak pek bilgim yok üniversite çevresinde özel yurtlar var ama dikkatlice araştırmak lazım.

Daha tercihler baslamadi bile, neyi kazanmis?

Ben de detayını bilmiyorum gerçekten. Evden arayıp söylediler bana da ama oldu ki kazandı diyelim, o zaman yurt için yerleştirmeler nasıl yapılıyor hiçbir fikrim yok. Bunu öğrenmek için yazdım zaten.

Çevrede Vezneciler Kız Yurdu vardı eskiden, onun dışında Çemberlitaş ve Kadırga da var. Ben Kadırga'da kalırken sadece erkek yurdu idi, şu an karma imiş sanırım. Vezmeciler hep kız yurdu idi yakındır epey oraya. Çemberlitaş da çok uzak değil

Kyk nin sitesine girecek, orada basvuru tarihleri vs her sey aciklanir zaten. Oraya gore hareket edecek devlet yurdu icin. Ozel yurtlari da kendi arastiracak.

Satıcı net haklı

Halici hakli. Kapora almasi gerekirken musteriye guvenip almamis, hata etmis.

Satici hakli, adam soze guvenmis kapora bile almamis belli, ona gore kesim yaptirmis.

Satıcı (halıcı) haklı. Bu örnekteki müşteriye keşke toplumun birbirine güvenini sarsmaktan ceza verilse, taksim meydanında işlem yapılsa.

Satıcı haklı. Borçlar kanununda akit, sözlü de olabilir. Hatalı olduğu taraf Kapora ya da ödemenin tamamını (kendini zarar ettirmeyecek şey neyse) almamak olmuş.

Vazgeçme sebebi nedir? Satıcının kusurlu yada orijinal olmayan bir ürün satması falan mı yoksa keyfi mi?

Satıcı hatalı; ancak haklı.
Kapora almalı, fatura vermeliydi.

Kisiye ozel ebat ayarlanmis, desen degil.
Oyle bi satiyorlar ki o parcalari hic de zarar etmeden.
Kagit alsaymis madem oncesinde.
Hali ne kadar bilmiyorum da paranin beste birini ver direkt susar o dakka

Satıcı haklı. Özel kesim ürün için ödemeyi alıp fatura kesmesi gerekirdi ama size güvenmiş ve ne yazık ki güvenini suistimal etmişsiniz.

Sözleşme yazılı dışında sözlü olarak da yapılabilir. Sözleşme yapmışsınız ve sözleşmeye uymamışsınız o yüzden satıcı haklı. WhatsApp mesajları varsa iddiasını da ispat edebilir belki. Bundan sonra kapora alıp fatura verir artık.

bir yere oturup yiyorsa normal karşılıyorum yaymıyorlar diyorum. birde ağzımızdaki maske bizi dışarıdaki mikrobu yutmaktan çok da fazla korumuyor sadece yaymamızı engelliyor diye biliyorum yanlışım varsa düzeltin.

Restoran derken restoranın dışarı kısmında yani daha kapalı alanda restorana gitmedim :)

Restoranın açık alanında çıkarman ile açık havada yürürken çıkarmak arasındaki farkı anlamadım ben. Açık havada dondurma yemesinde bence sakınca yok.

cok evhamlisiniz.

Dışarıda sinek ilacı gibi havaya virüs sıkan araçlar mı var nedir bu korku.

Senin gibi bir sürü tip var merak etme tek değilsin.

Size garip geliyor, bana disarida dondurma yemek garip gelmedi.

Acik alanda virusu kapmak ve bunu yiyecek uzerinden kapmak cok cok dusuk bir risk.

Siz takiyorsaniz maskenizi, iyi yapiyorsunuz. Kendinizi guvende hissetmeniz, baskalarini dusunup bu konuya dikkat etmeniz onemli.

Ben de aşırı titizlenenlerdenim. Dışarıda yemek yemekten ziyade. Mesafenin korunmaması en büyük tehlike diye düşünüyorum.
Yani ağzı açık insanlar bomboş alanda çok küçük bir tehditken sıkış tepiş halde yemek yiyip içmeleri çok çok daha tehlikeli.

Dışarıda dondurma yemek değil aptal gibi etrafında onlarca insan dururken maskeyi indirip bişey yemek vs tehlikeli.

Yani mesafe varken bir dondurma yemelerini çok da garip karşılamıyorum ben. Yukarıda biri yazmış 'virüs yayan araçlar yok' diye, hakikaten öyle. Siz açık terasta yemek yiyorsaniz onlar da etrafında insan yoksa yiyebilir diye düşünüyorum. He dip dibe yerlerden geçerken yemesinler tabii bir zahmet, kendileri için de tehlikeli. Hatta direkt kalabalik yerlerden uzak durulmalı zaten.


Bu arada Avrupa ülkelerinin şu anki durumlarını görseniz sanırım histeri atağı geçirebilirsiniz zira burda açık havada dondurma da yiyorlar, bir şeyler de içiyorlar. Yan yana da oturuyorlar. Gol kenarları vs hep dip dibe ve kalabalık.

Son derece haklısınız
Yabancı makaleleri takip ediyorsanız virüsün havadan da bulaşabildiğini biliyorsunuzdur.
Dondurma yalarken havaya bulaşır + maskesini çıkaran biri de o havayı solur

Bu cinayetin ta kendisi

Yanılıyorsunuz virüs havada asılı kalmıyor. Gereksiz evham yapıyorsunuz.

www.sozcu.com.tr

Ben dışarıda hiçbirşey yemedim 3 ay sonra Antalya da gördüm dondurma yalayanları. Sadece su içiyorum onu da şişeden. Sıcak içecekler neyse 60 derece üstü yıkanırsa bardak sorun olmuyor yazıları var. Ama soğuk su verse komşum elinden içmem. Çinden abd ye.dönen kadın aynı apartmanda ki 71 kişiyi enfekte etmiş hiç yüz yüze görüşme yok. Asansörden kaynaklı olduğunu bulmuşlar

neyi yiyeceğini bilmek büyük bi bilinç. bu bilince ve bilgiye sahipsen zor değil. çünkü seçeneklerin azalıyor. herzaman yediğin veya yiyebileceğin şeyler daha az.

ben vegan değilim ama sebze yemeyi artırmaya çalışıyorum. ama dönüp dolaşıp aynı şeyleri yiyorum. yeni tarifler öğrenmek gerek.

Vegan olmamak etik dışı mı şimdi? Tam anlamadım.

Bence değil. Kendimi standart bir hayvandan çok daha üstün görmüyorum. Sindirim sistemim hem etçil hem otçul olarak gelişmiş buna göre besleniyorum.

Neyi yemek isteyip istemediğin beni ilgilendirmez ama yeşillerim yüzünden etik değil dersen haklı bulamam seni.

Vegan olmamak ne kadar güzel ve etik ise vegan olmakta o kadar güzel ve etik, Et yemek ne kadar zor ise vegan beslenmek te o kadar zor.

Allah beni nur içine yatırsın, toprağım bol olsun. Vegan mafyası is coming

evet öyle. iki ev arkadaşım ve kız arkadaşım vegan. bir önceki kız arkadaşım da vegandı. birbirleriyle alakaları olmamalarına rağmen böyle bilinçli insanlar arasında bulunduğum için şanslı hissediyorum çünkü tüm ömrümce bunun en etik beslenme tarzı olduğunu düşündüm. hepsine insani olarak saygı duyuyorum. ben de et tüketimimi son zamanlarda bayağı azalttım.

Güzel ve etik değil.

Zor degil, ben olali 7 sene olacak yakinda.

Abartilip daha ulasilamaz yapilmasini sevmiyorum. Herkesin cok kolayca adapte olabilecegi bir yasam tarzi cünkü.

ben bir süre boyunca vejetaryandım, hatta kendimi vegan olarak görmesem de bir süre vegan besleniyordum. sakin ve huzurluydum. sanırım bu sözcükle ifade etmek yanlış olmaz: dinginlik.

ama zordu. bulunduğum şehirde dışarıda bir şey yiyemiyordum mesela.
öğrenci olduğum için evde beslenmek de zordu.

sırf çevresel faktörler elverişli olmadığı için önce veganlıktan, hatta sonra vejeteryanlıktan vazgeçtim.

eğer şartlar farklı olsaydı vegan kalmaya devam edebilirdim.

etik olup olmaması hakkında yorum yapmak istemiyorum ancak yediğim eti asla ziyan etmem. süt, peynir ve yoğurt ziyan olursa çok üzülürüm.

Veganlıkla etik olmanın ne alakası var? Yemek tercihine göre insanları nasıl etik ya da değil diye sınıflandırıbailiyorsunuz?

Vegan olmayı etik bulanları ben de "proteinsizlikten sağlıklı düşünmeyenler" olarak nitelendirsem, olur mu?

Et girmeyen yere.... Şaka şaka
Vegan değilim hiçbir zaman da olacağımı düşünmüyorum. Eti severek yiyorum. Hatta et yemediğimde doymuyorum.
Ama veganlara büyük saygıyla bakıyorum. Sırf ben et yiyeyim diye milyonlarca canlı işkenceli bir hayat sürüp, benim için vahşice öldürülüyor. Hatta daha yumurtasındayken antibiyotiklerle canlı başka bir varlığa dönüştürülüyor. Üretim çiftliklerini gören bir insanın hala et yiyebiliyor olması etik demeyelim de vicdansızlık olarak görüyorum. Evet vicdansızım.
Bu arada ben güzel güzel arabalara binip, güzel evlerde oturup, 8 saat pembe g.tlü gibi narin işlerde çalışıp, açlık ve ölüm korkusu yaşamadan, 3 öğün en azında basit bir ekmek yiyebilirken, tüm ulaşım ve iletişim araçlarına sahip olup, en azından temiz suya erişebileyim diye Çin, Hindistan, Myanmar ve bilumum fakir ülkedeki insanlar işkence benzeri bir hayat sürüyor ve o durumdan kurtulmaları için ben hiçbir şey yapmıyorum.
Vicdansızlık konusunda yalnız mıyım?

Belli vitaminlerin besin dışında takviye olarak alınması gerekiyormuş, bu kısmı bana veganligin söylendiği gibi doğal bir beslenme tarzı olmadığını düşündürüyor. Endustriyel çiftliklerin azalması, hatta kapatılması ve hayvanlarin özgürlüklerine kavuşma hedeflerine diyebileceğim bir şey yok ama vegan beslenme bizi nereye kadar götürür? Bu kısım muallak bende ve yıllarca et yemiş biri olarak birkaç yıllık veganliktan sonra kendimi nasıl hissederim, bilemiyorum. Tartışmaları bayağı merakla takip ediyorum ama, bakalım bu iş nereye varacak.

isa'dan sonra 2020 yılında, sömürüden uzak bir hayat yaşama hayali gercekci degil bana göre, bir burjuva avuntusu. hayvanları sömürmeyeyim diye vegan oluyor insanlar ama singapurda cocuk iscilerin ürettigi nike ayakkabilari giyiyor, sendikasiz calistirilan kadınların ürettigi giysileri giyiyor, karbon salinimi konusunda hicbir önlem alınmamis toplu tasima araclarini kullaniyor, emegi sömürülen basın emekcilerinin cikardigi gazeteyi okuyor, televizyonu seyrediyorlar.

eger veganlik etik ve politik bir secim ise, sadece yemek ile alakali bir durum degilse, bu etik ve politik bir tavri her alanda sürdürmedigi sürece iki yüzlüdür.

veganlıkla etiğin şöyle alakası var, hayvanlara işkence edip bir kafese tıkılmalarına neden olmuyorsun. ölecekleri zamana karar veren bir mekanizmanın devam etmesini sağlamıyorsun. yavrularıyla geçirecekleri zamana başkalarının karar vermesini, yürüyecekleri, duracakları, yiyecekleri içecekleri zamana cellatlarının karar vermesini istemiyor oluyorsun.

etik kısmı bu. yoksa bir yiyeceği başka yiyeceğe tercih etmek değil olay. veganlık da öyle basitçe et yemiyorum çünkü sevmiyorum değil. etin tadını seviyorum ama vicdanım el vermediği için yemiyorumdur. bu herkes kırmızı giymelidir çünkü kırmızıyı çok seviyorum gibi bir şey değil.

tecil ettirdiğinde yüksek lisansa başlayıp başlamadığını sorgulamıyor kimse, istersen yüksek lisans yapmayabilirsin.
derslere girip girmemen de bir şeyi değiştirmez, okulda yüksek lisans öğrencisi olarak kaydın olduğu sürece kimse arayıp sormaz.

Evet 2 yıl+3 yıl şeklinde tecil ettirmiş olursun. 2 yıl için zaten bir şart yok. 2 yıl bitmek üzereyken de yüksek lisansa başladın mı tamamdır. Ancak 2 yılın sonuna dikkat et bakaya kalma, tarihleri iyi ayarla. Yüksek lisansta da kaydını silmezler sanırım azami süre kadar öğrenci kalırsın diye tahmin ediyorum bundan çok emin değilim.

"Evin birden fazla kişiye miras kalması durumunda mirasçılar eve elbirliği ile sahip olur. Eğer intikal işlemi yapılırken tüm mirasçılar tapuda hazır bulunuyorsa ve intikalin paylı mülkiyet esası ile yapılmasını talep ediyorsa mirasçılar eve paylı mülkiyet esası ile sahip olur. Bu durumda mirasçılar kendi paylarını üçüncü kişiye satabilir. Mirasçılar eve elbirliği halinde sahipse tüm mirasçıların rızası olmadan herhangi biri payını üçüncü kişilere satamaz. Böyle durumlarda izale-i şüyu diye adlandırılan ortaklığın giderilmesi davası ile ev, icra dairesi kanalıyla açık artırma usulü ile satılır."

paylı mülkiyet mi alınmış, el birliği ile mi sahip olunmuş bunu öğrenmek lazım. elbirliği ile sahip olunmuşsa dava hakkınız bulunmakta.

www.hurriyet.com.tr

her iki durumda da dava hakkınız bulunmakta.

E devletten girip tapuyu bir sogulayın, hisseniz hala duruyorsa kendi hisselerini satmışlardır.

Bu durumda satış hakkı ilk önce ortaklara, yani size sorulmalıydı. İlk alım hakkı sizin çünkü.

Ama bence yasal olarak bir şey yapmadılar, tapu hala herkesin kendi adına. Size dümen yapıyolar bir sebepten dolayı.

En kötü durum da sizin bile hisseniz üzerinize değilse tapuda sizin adınıza imza atılmış ve bir dolandırıcılık yapılmış demektir.

Her türlü durumda dava hakkınız var, fakat sonuç olarak diğer hisseleri satın alma gücünüz yoksa siz de hissenizi satmak zorunda kalırsınız.

Bağışta sağlam vergi çıkıyor ödememişlerse ihbar edin maliye ye

Bizimkilerden daha tuhafi varmidir diyordum, varmis.
Ya altinda baska birsey olmasin? Ev anneannenin ustuneyse tapuda ve teyzenin ustune falan yaptilarsa satmak icin, size pay vermemek icin falan, sormayin diye de yalan uydurmus olabilirler.

dava edebilirsiniz. ama önce kesin bir bağış durumu var mı yoksa icraat sadece lafta mı kontrol edin derim.

Onlar imza attıysa da alelade bir kâğıda imza atmışlardır diye tahmin ediyorum. Ya da yalan söylüyorlar. Hiçbir şey yapamazlar korkmayın. Ama öncelikle annenizin tapu kaydını net olarak öğrenmek gerekiyor. E-devlette var mı böyle bir şey? Varsa girsin taşınmaz bilgilerine baksın ona göre tekrar bir şey düşünülür.

Hangi firma hocam? Firmanın çağrı merkezini arayıp teyit edebilirsiniz bence. Sıkıntılı bir durum yok gibi geldi bana, gelen kişinin hödük olması gibi bir durum var sanırım.

Hocam çağrı merkezi telefonlara asla yanıt vermiyor, 5 iş gününde teslim edeceklerdi güya etmedikleri için defalarca aradım ne bir açan var ne geri dönüş yapan. Acelem olmadığı için çok umursamadım ben. Bugün bilgisayardaki bildirimleri gördükten sonra da firmayı aradım 6 dakika telefonda bekledim yine açan yok. Çocuğun şahsi telefonundan da aramak istemedim.

Firma adı ismiyle müsemma (!) E-Güven.

Edit: Kurulum yapılırken firmadan PIN kodu geldi telefonuma, yani veri kopyalama yoluyla nitelikli dolandırıcılık tarzı bir durum olabilir mi diye düşündüm başta (güven duygum yalama oldu; mesleki deformasyon), sonra firmadan kod geldiğini hatırlayınca o ihtimali sildim kafamdan ama şu bilgisayarıma gelen bildirimlerin anlamını çözemedim işte. Keşke yetkili bir abi gelip anlatsa.

kredi kartindan cektirdikten sonra hemen odeyip borcu kapayabilirsin

kullanabilirsin, kredi kartına bloke koyacaklar, masrafı da çekecekler. ekstren gelirken fazla bakiye varsa ona göre eksik gelecek borcun.

@fistik: bu dediklerini talep mi etmem gerek?

Herhangi bir şey talep etmenize gerek yok. Kartınızdan para çekildiğinde o miktarda ödeme yapın. Hatta hemen ödemezseniz hesap özeti kesildiğinde ödeseniz de aynı sonuç olur. Tek seferlik kullanacakanız bir zararınız olmaz işiniz bitince bir kenara ayırırsınız.

Teknik olarak bu mümkün değil, çünkü kredi kartı bir yatırım hesabına birebir bağlı çalışmaz. Her bankamatik kartının bağlı olduğu bir hesap numarası vardır ama kredi kartı buna bağlı çalışmamakta. Direkt banka kartı gibi değil de şöyle yapabilirsiniz; kendi hesaplarınıza para yatırarak değil de, “kredi kartı borcu ödeme—> “kendi belirlediğim tutar” ya da başka bankanın hesabından benzer yöntemle.

Kredi kartı şu yüzden hesaba bağlı değildir, ilişkili bir iban’a sahip değildir; siz talimat vermediğiniz sürece banka haczedene kadar kredi kartı borcunuz için banka hesabınızdaki parayı ellemez.
Ama dediğim yöntemi kullanırsanız o meblağı kart borcuna sayacaktır, sizin ödemekle uğraşma işiniz peşinen olacaktır.

Aylık, limitinin maksiumum iki katı ödeme yapabilirsin, ekstre kesilmeden limit açma amacı dışında ödeme yapmak pek mantıklı değil.

Kredi kartına para yatırdığınız zaman + bakiyeye geçecektir. (5 sene önce denemiştim en son oluyordu)
Bi bankacı bana o yaptığın yasak demişti.

Ön ödemeli kart diye araştırın.

mahsuplaşma diye bir şey yok. ihbar süresi tarafları korumak için olan bir durum. eğer üzerinizdeki işlerin devredilmesi gerekmiyorsa bu dediğiniz işverenin işine gelen bir durum.

edit: ben işin teorisini yazdım. sizin niyetiniz mahsuplaşmak ise işveren çok aksi bir durum yok ise bunu seve seve kabul edecektir.

Bakiye ücretli yıllık izinlerin işten çıkarken ücret olarak ödenmesi lazım size. İhbar tazminatıyla yıllık ücretli izin ücretini mahsup edebilirsiniz. Miktarları farklı çıkabilir hesaplamada, dolayısıyla tamamen götürmeyebilir.

Şirket size alacak davası açabilir tabii ki.

anlaşırsanız götürür, anlaşmanıza bağlı. tabii öncesinde seni ihbar boyunca tutmak isteyip istemeyeceklerini öğren. ben işveren olsam ve senin ihbarda durmak istemediğini bilsem 6 haftalık yıllık izin paranı ödememek için(normalde ödemeleri gerekiyor çünkü) ihbara zorlarım. yok ben illa gidicem diyorsan da "ehh madem öyle yıllık iznine karşışık salalım seni" derim. o yüzden tok satıcı ol biraz, yaklaşımlarına göre hareket et.

İşten ayrılma sebebiniz nedir? İşveren tüm yükümlülüklerini yerine getiriyor mu? Teoride bahsedildiği gibi bir işverenin işçidin ihbar tazminatı alması çok zordur. Size dava açacak da haklılığını ispat edecek de sizden ihbar tazminatı alacak... Çok zor.

Bana kalırsa işten ayrılmak için makul gerekçeleriniz varsa hiç işverenin ihbar hakkından bahsetmeyin. Böyle bir hak yokmuş gibi davranın. Yıllık izin ücretini talep edip ayrılın. Eğer amacınız yıllık izinlerin yanmaması ise ihbar süresinde çalıştıktan sonra da o ücreti ödemeyebilirler boş yere ihbarda çalışmış olursunuz.

Yok benim amacım sadece kötü olmadan alacaklı borçlu olmadan ayrılmak diyorsanız direk olarak ayrılın yıllık izin talep etmezziniz onlar da ihbar talep etmez. Olur da dava açma saçmalığına girerlerse kendinizi savunursunuz zaten.

Bunlar kabaca önerilerdir. İşin durumuna göre işverene göre değişebilir. Herhangi bir kesinliği ve bağlayıcılığı yoktur :)

Valla on numara espri işte kız ne olduğunu bilmediği için boş boş konuşmuş. Bence sen uza yavaştan bu kızla vakit geçmez.

gereksiz bozmuş bence. ben bazen espri kötü olsa bile karşıdakine ayıp olmasın diye gülüyorum. en fazla hürgeneral mi öff :) falan yazıp gülebilirdi şakaya vurup.
ben olsam bi daha yazmazdım. o yazarsa da başlarda biraz mesafeli konuşurdum.

Burda bozulma yok bana göre, "hee zeka düzeyi düşükmüş" derdim, geçerdim.


Daha da cevap yazasım gelmezdi.
Ama nispeten uzun süre konuşulduysa kibarca, incitmeden konuyu kapatır,iyi dileklerle hoşçakal derdim.

"Canım bir sus" çok rahatsız edici bir cevap, karşınızda kaba bir insan var. Ben yerinizde olsam gerçekten de susardım.

abi esprinin iyi veya kötü olmasıyla ilgisi yok, kız direkt orgeneral korgeneral kavramlarına hakim olmadığı için ne dediğini cidden anlamamış ve kompleksli de biri belli ki. Bomboş. Bırak gitsin +1

@olive+1
Ayrıca @masseter'in dediği gibi kibarca konuyu kapatir, hoşçakal derdim.

Valla biz kizlar espri kötü olsa bile sirf gönlü olsun diye guleriz adama. Tabi eger onu umursuyor, deger veriyor veya hoslaniyorsak.Ennnn azindan ya cinim soguk bi espriydi hehehe falan yaparsin. Bu kızla işin zor bence seninle vakit geciriyor sadece. Samaroglani mevzusuna da katılıyorum. Kac kac.

Belki askerlik terimlerine yabancı. Hürgeneral'in ne olduğunu çoğu kadın bilmez. Diğer esprilerine de böyle tepkiler verirse sıkıntı.

Başta anlamamış, sen açıklamak zorunda kalınca da ezik miyim ben diye saldırıya geçmiş “canım bi sus” diyerek.
Sevmedim kızı.
Ben ne salak esprilere ne kahkahalar attım... Ve ne esprilerimi bilale anlatır gibi uzun uzun açıklamak zorunda kaldım... insan sevdiğini tersleyemez hele susmasını asla istemez.

AHAHAHAHAHAHA bence kız senden hoşlanmıyor. hoşlansa komik bulurdu ya da bu kadar bozmazdı.

"Canım bir sus" çok kaba bir laf. Ne o öyle azarlar gibi. Ben uğraşmazdım her seferinde böyle azarlayacak mı?

Tanışma aşamasında böyle davranan kızdan sana fayda gelmez. Tam bir tripli kezban. Karşındakine ilgi duyan biri bu şekilde tepki vermez. Yersiz espriler yapıyormuş da anlayamıyormuş sinir oluyormuş. Kızımıza bak hele. Bırak gitsin bence yazma bir daha.

Bir kere yaptigin espri degil karsidaki kahkaha atsin amaci yok. Oylesine soylenmis geyik bir deyiş. Bu laftan buraya gelmek cok sacmaymis.

Gönder bu kızı Ramazan Ali. Güzelliği on para etmez eğer anlayışsız ve şımarık biriyse. Dert sahibi olmadan yolla...

Kızla tinderdan tanıştık alımlı bi hanım kızımızdı hoşlantıyı belli edince demek ki olay buraya geliyor.

Bence kız senden hoşlanmıyor. O yüzden bu kaba tarzını göstermekten çekinmemiş. Hiç uğraşma abuk sabuk biri belli ki.

Flörtleştiğin birine bi sus diyemezsin çünkü bu bariz kabalıktır. Espiriyi beğenmezsen yalandan güler geçersin en fazla. (Ne rahat insanlar var. Biri incinir kırılır diye şöyle bi rahat olamadım ya)

internette senden daha komiklerini bulabiliyor bir kaç saniye içerisinde
artık en ufak problemde next diyorlar kızdan daha güzel değilsen

serengeti

Bu ne biçim konuşma şekli yahu, bana çok saygısızca ve kaba geldi. Kadın veya erkek fark etmez, birisi benimle bu seviyede konuşsa ilişkimi keserdim açıkçası.

o ne la öyle? bunda büyütecek ne var? bi de kurşuna dizseydi amk :)))

kanka istenmiyorsun orada.. SENİ İSTEMİYOR. hemen terk et orayı.. hemen.. bir saniye durma.
daha fazla durup ezdirme kendini!

yeni tanıştığın insana bi sus denmez. popolarını kaldırmayın böyle kişilerin.

Bende uzarim, kaba insanlara tahammülüm yok. Bu cevap evet kaba.

azcik onurun varsa bu laftan sonra mesaj atmazsın

Kıza asker arkadaşı nuhabbeti yapmışsın resmen.

Neyse muhabbetiniz iç açıcı değil ve buraya gelip yazdığına göre biraz da zoraki gidiyor gibi görünüyor.

Yasin küçük olabilir ama benden tavsiye ne yazayım diye kimseden tavsiye isteme, zaten taktik yapman gerekecekse bı hayır gelmeyecektir oradan.

yersiz espriler yapıyorsun diyen birine ayarı verip ortamdan uzaklaşırdım ben olsam. bu ne samimiyetsiz cümle yav. evlat olsa sevilmez. espriyi beğenmiyorsan komik değil dersin ki bu da görece absürd bir yanıt olduğundan karşı bir komiklik olmuş olur.
bu kadınla hayat geçmez.

yaptıklarımdan pişman değilim, akılım hala yapmadıklarımda. Gelmiyor.

Utanç verici anı yaşadığım günün akşamı hariç hiç gelmedi, normalde de gece de.

Yok. Çünk değiştiremeyeceğim şeyleri tekrar tekrar düşünüp kendime eziyet etmek istemiyorum artık.

Salgından dolayı sosyallik azalınca sık sık gelmeye başladı. Hatta bazen yaptığım yanlışlar aklıma geliyor kendi kendime üzülüyorum. Yanlış dediğim de beş yıl önce olan bir şey mesela. Yeniden sosyalleşince geçer umarım.

arada bir geliyor. üzerinde çok düşünmem gelince de.

gün içinde de geliyor bazen

eskiden sürekli aklıma gelirdi ve tekrar tekrar utanırdım. artık olmuyor

geliyor. bazen hiç bazen aşırı.

kitap; derinlemesine olan gerekli bir kaynak. diğerleri yan kaynak sayılabilir. gereksiz değil.

çıkmıyor.

kurgu kitaplar, belli bir olay örgüsü, bir akışı olan zihninizi belli edebi tekniklerle yer yer zorlayan yer yer çalıştıran, başlı başına zihninize yararlı bir aktivite.

kurgu dışı kitaplar, zaten malum, belli başlı bir araştırmayı mantıksal bir çerçevede argüman argüman sunan yazılar.

bir kere tweet : çöp, yarı-cahil hapı.

ekşi sözlük entrysi :eğer yararlı bir entry ise anca yol gösterici olabilir. yetersiz.

blog:kalmadı. varsa da ekşi sözlük entrysi gibi anca kapı açar daha başka derinlemesine okumalar için

makale : tamam bu yararlı işte ama sadece makale oku nereye kadar. akademik uğraşlar dışında kaç kişi yayın takip ediyor.

valla tweet gibi 10dklık youtube videosu gibi hap bilgilerle her konuda yarı cahil olacağıma; bizzat araştırıp zaman geçirdiğim, okuduklarımdan öğrendiklerimle yetinmeyi ve kalan diğer konularda da yarı cahil olacağıma, cahil kalmayı tercih ederim sanırım.




edit: Hocam sen kitap okuma boşver. tweet falan takıl devam.

roman okumakla eksi sozluk okumanin ayni sey oldugunu dusunuyorsan bosver zaten eksi'ye devam et.

ben ekşi ye ilk yazmaya başladığımda 12 yaşındaydım. ekşi dışında hiçbir şey de okumuyordum o sıralar. hocalar da ısrarla kitap okumayan güzel yazı yazamaz demesine rağmen ciddi manada iyi bir yazı yazma yeteneğim vardı. hala da bunu ekşi ye bağlıyorum çünkü gerçekten çok okuyordum.

kitabın insana kattığı ufuk bence uzun vadeli. kitap insana uzun vadede çok katkı sağlayan, düşünce sistemini şekillendiren, ki özellikle biyografiler, müthiş kaynaklar. eksi artık ne yazık ki kısa vadede bile ufuk açıcı değil, ama uluslararası haber sitelerinde mesele opinion yazılarını okumak bence kısa vadede çok ciddi kazanımlar getirebilir.

ben artık kitap okumanın öneminin eskiye nazaran çok çok düştüğünü düşünüyorum. mesela en basitinden reddit te tanıştığım dil arkadaşlarım sayesinde öğrendiğim şeyleri sanmıyorum ki bana kitaplar ogretebilisin. hani çok gezen mi çok uyan mi derler ya, ben hep çok gezen tarafında olduğun için de böyle düşünüyor olabilirim. çünkü bu gezmek gibi. farklı kültürler, milletler ve ülkeler hakkında derin bilgiler edinme şansınız var.

makale bence kitapların da üstü. hiç şüphesiz faydalı zaten. ama tweet, forum vs bunlar COP. saymaya gerek bile duymam. çöp.

AlsterWasser:
bilgi açısından bakarsak youtube, okumaktan daha etkili
hem görsel hem işitsel
zaten not alıp çalışmadıktan sonra ikisi de akılda kalmaz

olay örgüsünden bahsedersek, dizi izlerken de aynı mekanizma çalışıyor
ancak hayal kurmayı kısıtlıyor

der meister: tek bir kaynaktan beslenmekten bahsetmiyorum
ayrıca roman metinleri edebi açıdan çok mu zengin

bir diğer nokta kendi yorumunu yazabilmek
zihni bu daha çok geliştiriyor

"tweet, forum vs bunlar COP"

tam aksine nitelikli insanları takip edersen çok faydalı

burada teknik araştırmadan, deney yapmaktan, bir şey icad etmekten bahsetmiyorum

düşünme yeteneğini geliştirmek, farklı fikirler edinmek açısından daha etkili
tabi gerçek hayatta bu fikirleri kelimelere döküp beyni çalıştırmak gerekli

Zweig ve İş Bankası'nın diğer kısa klasiklerini okuyun, internetle farkı göreceksiniz:)

Aynı kapıya çıkar bence. Hatta bence sadece tweet okunmalı. romanların da diziye ya da filme uyarlanmış halini izlersin. Kitap falan boş iş. Twitter'a devam.

hala kitap okumak klişesini kullanıyorsunuz
bahsettiğim kaynaklar bir kitaptan çok daha fazlasını sunuyor doğru içerikleri seçince

bir şey üretmek için okumaktan bahsediyorsak çok yönlü düşünmek gerekir

şu da var bazı insanlar okuyarak daha kolay öğrenir bazıları dinleyerek/izleyerek
youtube videosunu küçümsemek de ilginç gerçekten, üniversitelerde hocalar farklı bir içerik sunuyor gibi

şu açıdan düşünün önce masal okursunuz sonra hikaye sonra roman zihinsel gelişiminiz bir olgunluğa erişir farklı bilgi kaynaklarından beslenmeye devam edersiniz

açıkçası roman okumaktan zevk almıyorum skor olsun diye de okuyacak değilim
insanların edebiyata ilgi duymama hakkı da var

Çok ilginç aynı türlerin en güncel bilgilerini internette özet olarak okuyabiliyorsun Üstelik interaktif olarak düşüncelerini paylaşıp geri dönüş alıyorsun

Gerekli cevaplari almissin. Bunlara ek olarak tek kitapla tum videoari karsilastiriyorsun. Videoya erisiminin daha cok olmasi seni yaniltiyor. Once inanip sonra bunu savunmaya calistigin icin videonun istedigin gibi en iyisini ve dogrusunu secerken, karsilastirmak icin karsisina zevk almadigin kitabi seciyorsun. Karsilastirma yapacaksan bugun icerisinde kac saat video izledin neler ogrendin, kac saat blog okudun neler ogrendin, kac saat kitap okudun neler ogrendin, bunlarin karsilastirmasini yapman sana daha iyi bir fikir verir. O zaman goreceksin ki hepsinden farkli farkli seyler ogreniyorsun ve youtube videosu aktif ogrenmek icin hic de verimli bir yontem degil.

mahkeme 2 veya 3 ay sonrasına ertelenir. size zorla getirme kararı çıkar. yine gitmezseniz savcılık tarafından tr geneli arantınız çıkar. herhangi bir yerde işe giderken gezerken vs. gbt kontrolünde arantınız olduğu ankaşılır ve sizi mıntıka karakoluna götürürler. bu işleme sabah erken saatler de denk gelirseniz öğlen savcılığa çıkarsınız. yok eğer gbt ye öğlen veya akşam saatlerinde yakalanırsanız o geceyi nezarette geçirirsiniz ertesi gün sabah savcılığa götürülürsünüz. bu işin en kötü tarafı uçakla veya otobüsle şehir değiştirmek istediğiniz de başınıza gelenidir. tatile giderken veya bir sebepten şehir değiştirmeniz gerektiğin de şehir merkezleri girişinde ve havalimanlarında arantınız olduğu için polis tarafından alıkonulursunuz ve tatil planınız falan zehir olur.

arkadaşlar sakin. adam müşteki/davacı. ayrıca savcılık bir durum da yok. "kovuşturma aşaması"

dilekçe yazın durumu bildirin. şahısla karşılaşmak istemediğinizi, şikayetçi olduğunuzu cezalandırılmasını istediğinizi bildirin. ayrıca işinizden de bahsedin. yokluğunuzda karar verilmesini talep edin. mahkemenin duruşmada alacağı ara karara göre aksiyon alırsınız.

"ben garantici adamım" derseniz bir avukata vekalet verin, halleder.

arkadaşa mahkeme tebligatı gelmiş. mahkeme açıldığına göre kovuşturma aşaması tamamlanmış. öyle şahısla karşılaşmak istemiyorum diye bir durum söz konusu değil.şikayetçi oluyorsanız mahkemeye de gitmeyi bileceksiniz. gitmediğiniz taktirde savcılık arantınızı çıkartır. ancak bu ilk sefer de olmaz. önce zorla getirme kararı çıkarılır ve bağlı olduğunuz ilçe emniyete ihzar evrakı gönderilir. mahkeme gününü ve saati belirten evraktır bu. bu süreç bir kaç kez tekrar edebilir. hiç bir mahkemeye gitmezseniz en sonunda arantınız çıkartılır ve sonucunda haklı olduğunuzu düşündüğünüz bir durumdan dolayı da olsa 1 gece nezarette kalma ihtimaliniz ortaya çıkar. karşılıklı şikayet olması durumunda zaten müşteki veya şüpheli fark etmez. o mahkemeye gidilecek. ''şikayetçi olayım karşı taraf ceza alsın ne ben mahkemeye gideyim ne bir şeye karışayım'' durumu söz konusu değil. yine de gidip gitmemek size kalmış bir şey ben olacaklardan bahsediyorum ve bu dediklerimi bence dikkate alın. sonra nezarette hırsızıyla gaspçısıyla bir arada uyumak zorunda kalmayın.

tugi1 + 11111111

Soruşturma aşaması ne zaman tamamlanır, kovuşturma aşaması ne zaman tamamlanır öncelikle bunu bilmek lazım.
Akabinde sanık, tanık, müşteki celb durumları bilinmeli.
Şikayet ettim duruşmaya gelmiyorum değil konu. Ara karara göre aksiyon alma kısmı tekrar okunmalı cevabımın.

Mahkeme celbi gelmiş ise nasıl kovuşturma aşaması tamamlanmış oluyor, halen bu kısmı anlamamakla birlikte, nisan ayı için dilekçe verebilirsiniz.

Arantı nedir ya Allah'ınızı severseniz? Ayrıca kovuşturma aşamasına geçilmiş savcılık "arantı" falan çıkaramaz. Bilip bilmeden insanları yanlış yönlendirmeyin.

arkadaşlar kimin dediği doğru hiçbir şey anlamadım.

okuduklarımdan özet geçiyorum:

gitmesen de olur ama gitsen daha iyi olur.. :)

Müşteki Mahkemeye Gitmezse Ne Olur? Zorla Getirme Nedir?
Kural olarak, müştekinin mahkemeye gitmesi ve beyanda bulunması gerekir. Ceza mahkemesi, mağdur veya şikayetçinin şikayet dilekçesinde belirttiği adresine davaya katılması için tebligat gönderir (CMK md. 235). Tebligata rağmen gelmeyen mağdur veya müştekiye yeniden tebligat çıkartılmaz. Özellikle şikayet dilekçesinde mağdur veya müştekinin adresi yanlış bildirilmişse mahkeme adres araştırması da yapmak zorunda değildir.

Ancak, müştekinin mahkemede dinlenmesi olayın aydınlatılması veya ortaya çıkması açısından zorunluluk ise veya müşteki olayın tek görgü tanığı ise bu durumda müşteki mutlaka mahkemede dinlenmelidir. Davetiyeye rağmen duruşmalara katılmayan müşteki, polis marifetiyle zorla mahkemeye getirilir. Davetiye posta yoluyla müştekiye tebliğ edilir, ancak zorla getirme kararı polis veya jandarma vasıtasıyla yerine getirilir. Uygulamada çoğu zaman zorla getirme kararı, polis tarafından sadece müştekiye bir mahkeme yazısı bırakılarak duruşmaya gitmesi gerektiği bildirilmektedir. Zorla getirmenin aciliyet kesbetmesi nedeniyle fiilen uygulanması gerekiyorsa, mahkemeden zorla getirme müzekkeresinin fiilen uygulanmasına dair bir şerh düşülmesi talep edilmelidir.

mahkemeye gitmek istemiyorsan ne demeye şikayetçi oldun?
anlamıyorum bu kafayı.
mahkemeye gitmeyeceksen nasıl işleyecek süreç?
hakimin önünde sihirlü küre var oradan mı görecek ne olup bitmiş?
bir gitmezsin iki gitmezsin üçüncüde gbtde takılırsın, tatile gidersin odandan alır olacağı bu.

bilader allah senin yardımcın olsun sen ölmüşün toprak atanın yok vesselam...

Bu aciz halinden allaha sığın töbe ve tevekkül et

son paragrafta cevabi vermişsin zaten. sürekli benzer kültüre sahip ülkelerde gezmek bir süre sonra 'eee ne ki yani' duygusu oluşturabiliyor. sosyalleşerek bunu aşabiliyorsun ama sen onu yapmak istemediğin için dediklerinde haklısın.

senin çözümün amerika'da da değil mesela. orada da bu duyguları yaşarsın. asya-afrika-güney amerika senin ilacın :)

boşver kanka seyahat meyahat bozar adamı. hem düşünsene havaalanına gidiş gelişi, uzun pasaport ve bagaj kuyruklarını, rötarları aksilikleri soğuğu yağmuru..çağır hatununu eve mis gibi takılın!

geçmiş olsun, ruhun ölmüş. bence de evde otur hocam, boşa masrafa giriyor seninki. sen bu tavırla aya gitsen "ee zaten görüyoduk bunu dünyadan dümdüz gri yer" der mekikte beklersin.

instagrama fotoğraf ekliyorsun işte başka bir olayı yok gezmenin
3 gün bir şehre gittin diye fazla beklentiye girmeye gerek yok

Yazdiklariniza bakilirsa seyahat etmeyi pek sevmiyorsunuz, sevmek zorunda da diilsiniz, nedense son yillarda herkes seyahati sevmeli gibi bir kanun var (bu arada ben cok seviyorum, seyahat etmediğim zamanlarda bir sonraki seyahatimi dusunuyorum ve hayal ediyorum)

Kendi adima sehirlerde sokaklari, insanlari izlemeyi seviyorum en cok, farkli bir yerde olmak bile basli basina ruhumu tatmin ediyor.

Dogasi guzel yerlerde dogayi izlemek ve fotograf cekmek hosuma gidiyor, yazin seyahati hic sevmem (anca golgede yatmali) kisin da yagmur camur olmadikca cok usume problemim yok,o nedenle park bahce, cicek bocek beni mutlu eder.

Tipik turist aktivitelerini de seviyorum, aptalca oldugunu bile bile bir duvarda elimi 360 derece dondurmeye calismak, bi cesmeye bozuk para atmak bana eglenceli geliyor.

Daha once kitaplarda okudugum, filmlerde dizilerde izledigim yerlerde bulunmak bana zevk veriyor.

Yolda olma halini seviyorum, ozellikle tren yolculuguna bayilirim.

Aslinda bakinca yukarida yazdiklarinizdan cok da farkli bir sey yapmıyorum ama bu dediklerin bana zevk veriyor.

Bence sorun bahsettigim dayatmada, herkes seyahati sevmek zorunda degil. Eksikligini de hissetmiyorsan evde otur ne sakincasi var.

vizyon dediğimiz şey tam da bu işte. sende yok ondan baboli.

evde çekirdek kola akıt gitsin.

Bu kafayla, her boka bir kulp bularak hiçbir şeyden keyif alabileceğini sanmıyorum. Güney Amerika ya da Asya da farklı olmayacak. Yine müze, manzara, eğlence mekanları falan olacak.
Madem aksiyon istiyorsun, safariye falan git dicem ama belli ki sen ona da 2 saat sonra "ya anladık işte aslan kaplan amk" diyeceksin. Boşver otur çayını iç.

Ben tarihi yerleri gezerken zevkten dört köşe oluyorum mesela. Bambaşka kültürler, yaşantılar varmış lan bizim gördüklerimizden diyorum ve aşırı ilgimi çekiyor. Müze falan gezerken bu tarz düşünürsen belki biraz daha ilgi çekici olabilir.

millet de bir şey yapmıyor pek. dediklerini veya azını yapıyor.

ben mesela farklı yerde olmayı seviyorum. bir şey yapmasam bile 2 gün paris'te olsam önümüzdeki günden itibaren bana iyi gelir. ama herkes sevmek zorunda değil.

enerjin düşük bence senin, tempolu yürüyüş yap ya da kapalı havuzda bol bol yüz bol bol taze meyve suyu içi kelle paça karışık çorba falan iç. sonra gezersin önce enerjini yükselt.

aslinda gezmek zorundaymisiz gibi bir algi olustu sosyal medya etkisiyle. keyif almiyorsaniz gezmeyin. bir anlami yok ki oyle.

ote yandan bahsettiginiz durumlardan keyif almiyorsaniz neden keyif aliyorsunuz? cunku bu durumda yasadiginiz yerde de cok keyifli bir hayatiniz olmaz. yani durup beni ne mutlu ediyor diye dusunmek lazim cerceveyi genisletip.

bana yurtdisinda gordugum her sey muazzam geliyor. farkli insan yuzleri, farkli diller, bambaska yemekler, aliskanliklar, gormedigim meyveler, agaclar...

bir de bir hobiniz varsa, atiyorum ata binmek, onu farkli ulkelerde gerceklestirmek keyif verebilir.

avrupa hep aynı evet. tokyo'ya falan git belki seversin. seyahat etmeyi sevmiyorsan da kendini zorlama.

surekli benzer yerlere gitmissin anlasilan ama o bile keyif verici aslinda... dedigin gibi baska yerlere gitme vaktin gelmis senin ama onlar da cok mutlu etmeyebilir seni; hayata karsi tutumunu degistir bence :)

genelde 5-8 gun arasi ayni sehirde kaliyorum ben. hem cok bilindik yerlerini geziyorum, hem de sehrin icinde kayboluyorum; sehir ici yuruyorum bol bol ve kesif yapiyorum. yemekleri bilindik ve turistik yerlerde degil halkla konusup ya da yuruken kesfettigim local yerlerde yiyorum, iciyorum. ayrica sehre yakin guzel yerler varsa da sabah erkenden cikip tren,otobus ile tum gun pass alip, gezip dolasip geliyorum merkeze.

her seferinde de cok keyif aliyorum seyahatlerimden :) asya tarafini deneyebilirsin, doga olarak cok daha muazzam

"bilader allah senin yardımcın olsun sen ölmüşün toprak atanın yok vesselam...
Bu aciz halinden allaha sığın töbe ve tevekkül et" +1

anaaa :D
kız vizyonsuz musun?

müze geziyorum, her şeyi anlamak zorunda değilim bir sanat eserine bakınca tarihinden estetikten etkilenmem de yeter. ayrıca böyle şeyler zamanla gelişir. hiç gitmeyip hiç ilgilenmezsen nasıl bakış açısı kazanacaksın sevmezsin müze falan tabi.

bit pazarlarını, sahafları geziyorum.

özel yemeklerini/içeceklerini/tatlılarını falan deniyorum.

o şehre özel bütçemin el verdiği cafeleri deniyorum.

ilgi alanımın olduğu bir etkinlik varsa; konser tiyatro falan onlara bilet bakıyorum önceden.

online platformlardan birileriyle tanışıp buluşuyorum, bişiler içiyoruz, geziyoruz falan.

hediyelik eşya bakmıyorum, onun yerine türkiyede olmayan ya da pahalı olan yiyecek/içecek alışverişi yapıyorum marketlerden ve kapanış.

Duyuru komik cevaplar ondan da komik, gülmekten okuyamıyorum. :))

Hakikaten kendinizi bir kontrol edin ölmüş olabilirsiniz.
Ben bu kadar hayattan zerre zevk almayan ve memnuniyetsiz birini görmedim.:)

Ben olsam yeni bir yer görüyorum diye sevinçle gezerdim ki yurtdışına çıkma ihtimal ve imkanım yok.
Dediğiniz yerlere gitmeyin tamam kafe, müze vs sıkıcı diyelim.

Çıkın sokaklarında kaybolun, insanlarının içine girin vakit geçirin bazen dil bilmek gerekmiyor insanları tanımak için, yemeklerini keşfedin.
Çocuklarını görün onlarla vakit geçirin. Aslında yapılacak o kadar çok şey var ki.
Starbaksa gidip tabii ki mutlu olamazsınız.

sevişmek de belki bu anlarda ilaç gibi gelebilir.

Sevmiyorsanız seyahat etmeyi, etmeyin. Bence insanları bu konuda “itelemek”, seyahati övmek etmek çok saçma. Instagram’da havalı dursun diye gezeceğinize evinizde istediğinizi yapın. Aptalca bir zorbalık yapılıyor bu konuda. Herkes gezmeyi, yeni yerlerden zevk almayı “görev” ediniyor. Saçmalık.

Sorunuza gelince, merak ettiğim yerleri geziyorum, orayla ilgili planlarım oluyor gitmeden önce. Spontane bir geziyse, en güzel barlarına giderim, daha turistik olmayan yerleri de keşfetmeye çalışırım. Gidip sokaklarında aylaklık da yaparım, insan izlemek hoşuma gider. Bit pazarlarına giderim. Varsa ilgilendiğim bir müzesi, oraya kesinlikle gitmeye çalışırım. Müze gezmeyi severim zaten, arkadaşlarımla buluşup da gezerim kendi yaşadığım şehirde.

Dağ-taş, tırmanma beni zorladığı için ayrı bir zevk alıp gezerim. Bisiklet sürerim. İnsanlarla iletişime çok kapalı gözükmemeye çalışırım. Zaten yalnız seyahat ediyorsam, kesin oradakilerle uzun-kısa muhabbete girerim. Tavsiye alırım. Bunlar bana yük değil.

Sırtımda çantayla epeyce dolaştığım bir vakit, yatağımı özlediğimden bir iki ay seyahat etmemiştim. O sırada bana spontane gelen bir teklifi kabul edip Amsterdam’a gittim ve çok da zevk alamadım oradaki gezimden mesela. Yük geldi bana, modum düşüktü. O günden beri asla istemediğim yola çıkmam, belki evde oturup film izlemek daha iyi gelecektir bana. Gezmek için gezmem.

walmarta git şişko arabalarına bin gezin, tam senlik aktivite.

www.youtube.com

bu video geldi aklıma :)

çok bir beklentiye girmeye gerek yok, çok abartılacak büyülenecek bir durum yok, oralar da yaşanılan yerler, insanlar normal olarak yaşıyor.
Farklı şeyler görmek ilgi çekicidir. Mesela yolda yürürken sıra dışı bir insan görürsen ilgini çeker, aynı mantık, sıra dışı şeyler görüyorsun ve ilgini çekiyor. Nerede olduğunu sorguluyor kafa, kendini sorguluyor, insanları sorguluyor, memleketini sorguluyor, karşılaştırıyor, yeni fikirler ediniyorsun. Ne kadar sıra dışı ise gördüğün gittiğin yer o kadar derin bir şekilde yaşıyorsun bu tecrübeyi.
Herkesin gittiği yerlere gitmekte korkulacak bir şey yok.
Mesela endonezya ya gittim, motosiklet kiraladım ve rastgele dağlara köylere kökledim 5-6 ay kadar önce. Çok sıra dışı bir tecrübe, çok değişik kafası var. İnsanlar gidiyorlar, atıyorum bilmem ne dağında gün doğumunu izliyorlar bali adasında, bunu yaşamak çok sıra dışı, insanın kafasını açar, farklı bir tecrübe.

Tabi seyehatin %100 ünde bu kafada olmayı beklemeyin. Seyehat etmek aktif olmak demek, gidip otel odalarında bol keseden karın şişirmek içmek sıçmak falan bunu seyehat etmek olarak değerlendirmiyorum, o farklı bir şey. Ne kadar yorulursanız o kadar çok experience yaşarsınız.

Özet geçmek gerekir ise ilgini çeken bir coğrafya / toplum da ilgini çeken tecrübe ( experience) ler kovalayacaksın ve oralara gideceksin ki bu hoşuna gitsin.

Sizin gibi biriyle kazara gezmeye çıkmam umarım.

İlgimi çeken konularda ne varsa onu yapıyorum. Gitmiş olmak için müzeye ya da tarihi bir yere gitmem. Sıkılıyorum. Genelde doğa ile ilgili yerleri seviyorum. Park bahçe köy kasaba gezmek gibi.

Club cafe gitmem. Sevgilimle gezerken yemek yemeyi vakit kaybı olarak görürdük. En hızlı şekilde halledip yola devam ederdik.

Alışveriş çok yapıyorum. Paramı bitirmeden gelmeyi sevmiyorum. Sadece bardak altlığı gibi standart şeyler değil gittiğim yerin butiklerini çok gezerim.

Birde çıkıp rastgele gezmeyi seviyorum. Çok kayboldum ama çok güzel yerler buldum.

Genel olarak depresif ve mutsuz bir ruh haliniz olabilir. Bazen bir yerden sonra insan her şeyden sıkılabiliyor. "Ee ne oldu ki şimdi?" moduna girebiliyor. Eğer sizde bu durum yoksa gezmeyi sevmiyorsunuz demektir. Sevmek zorunda değilsiniz zaten. Sevmiyorsanız yapmayın, sevebileceğiniz farklı şeyler bulun kendinize. Burada size laf sokan tiplere de takılmayın.

Bu saydiklarindan keyif almiyorsan deniz tatili yap. Plaji, denizi güzel olan ülkelere gidip denize girer, yemegini yer uyursun.

Ona da "Ee noldu suya girdik ciktik simdi!" diyorsan gercekten ölmüssün dostum :D
O zaman seyahat etmemelisin.

Sorun olaya tersten yaklaşıyor olmanız, herkes x ülkesine gidiyor ben de gideyim diyorsunuz, gidince de rutine düşüyorsunuz. Önce ilginizi çeken bir şey bulun, bu ilginç bir yeri görmek olabilir, adrenalin aktivitesi olabilir, çok istisnai yöresel bir aktivite olabilir, belli bir yemek olabilir, karşı cins olabilir, bir şeyin eğitimini almak olabilir, sevdiğiniz bir muzisyenin konserine katılmak olabilir vs. vs. o şeyi bulunca da hangi ülkedeyse oraya gidin. Bu yer belki küçük bir kasaba da olabilir. Aklınızda şu an bir şey yoksa keşfedene kadar gitmeyin zaten. Seyahat etmek Paris'e gidip fotoğraf çekilip instagrama koymak demek değil, hatta bundan daha berbat bir seyahat düşünemiyorum.
Yazılmış zaten herkes seyahat etmeyi sevmeyebilir, tatilde seyahat dışında aktiviteler de yapılabilir.

herkes seyahat etmeyi sevmiyor, siz de sevmek zorunda değilsiniz. bir kenara gidiş dönüş bileti diğer yana 20-30 kitap koysam, hiç düşünmeden kitaplara sarılacak bir arkadaşım var benim. yemeğe düşkün, tüm seyahat planlarını buna göre yapan tanıdığım da var. insanlar çeşit çeşit, zevkler de öyle. biri diğerinden iyi demek anlamsız.

ben ne yapıyoruma gelirsem, farklı yerler görmeyi seviyorum. aklımda kalan bir müze için ikinci kez seyahat ettiğim şehir de var, gidip en ünlü müzesine gitmediğim şehir de. gitmeden vaktim varsa blogları okurum ama genelde kafama göre takılıyorum. hava çok soğuk değilse yürüyerek gezmeyi, ilgimi çeken sokaklara dalmayı, yerellerin takıldığı kafelerde oturmayı seviyorum.

"merhaba" sondayken azıcık daha informal geliyor kulağa. fakat bir farkları yok.

merhabayi basa yazip gecmek yeterli

isimden sonra uygun olabilir

recep bey merhaba,

merkel hanim merhaba,

...saygilarimla

seklinde bitirirsen guzel olur

Cevap verme alışkanlığından olabilir. Size de böyle yazılsa belki böyle cevap verirsiniz. X bey/hanım merhaba. Cevap olarak merhaba y bey/hanım. Bana da mantıklı geliyor. X bey/hanım merhaba cümlesine y bey/hanım merhaba diye cevap verince bence uyumsuz oluyor.

nickinizi okuyun, cevap orda.

E nabızda bu işlem bana ait değil gibi bir buton vardı. Belki işe yarar.

Azıcık bürokrasi gören biri olarak diyebilirim ki hiç uğraşmayın. Çözmesi bu kadar basit bir sorunu bile çözememişler bu saatten sonra da ancak sizin psikolojinizi bozarlar. Sgk falan çıldırtır sizi. Sizin içim sorun yoksa uğraşmaya değmez sadece muayene ücreti çıkmıştır size. Ama bu bakış açısı doğru olmayabilir olmaz, uğraşırım derseniz de saygı duyarım.

9pm football indirdim simdi yilmaz vural'li mobil app. guzel ama telefondan transfer, taktik ayarlama falan sikici oluyomus. hattrick, goalunited tarzi daha iyi olabilir. onlari oynayan yok mu hic? ortam nasi, insan var mi?

Top eleven oynuyorum. Ama baska bulamadim. Bulursaniz bana da soyleyin.

Top eleven mezarlik bu arada.

Hattrick bir zamanlar çok güzel ve aktifti, ben di oynardım. Bir bakın hala aktifse deneyebilirsiniz ben çok keyif alıyordum forum ortamı da çok güzeldi.

Pdf'ten epub'a cevrildiklerinden muhtemelen. Duzgunu için birinin proofreading yapmasi lazım.

Ocr la tarandığı için.
"arı" an yapar falan.
Ocr da taratıyosun kitabı metin haline kendisi çeviriyor. Öyle bir şey işte.

Pdf'den dönüştürüldüğü içindir evet. Bazen dönüştürürken hata oluyor. Kitapların adı ne acaba belki bulma şansım olur? Ya da pdf varsa gönder düzgün bir programla dönüştürelim.

Tanımadığın kişileri listenden çıkarmak ve sonra arkadaşlık isteği gönderebilecek kişileri "arkadaşların arkadaşları" olarak ayarlamak.

Sanıyorum size kimlerin istek gönderebileceğiyle ilgili bir ayar vardı.

Bayansan çok normal.

Yorum yapmak için kişileri tanımak gerekiyor, her şeye yaşa bağlı değil. 25 yaşında çocuk gibi olan da var, 18 yaşında olgun olan da. Ayrıca çevre, yetiştirilme tarzı, ortak ilgi alanları vb. unsurlar da etkili. Buradan bu kadar az bilgiyle sağlıklı bir cevap alabileceğini düşünmüyorum.

Normal bence yaşlar.

23 yaşındaki arkadaş kafa olarak da 23 yaşındaysa olmaz. 18 yaşında bi kızın çocuksu olmama ihtimali yok bence, ne kadar kafa olarak olgun olursa olsun. Sonuç: olmaz.

olmaz. kızlar o yaşta olgun görünüyorlar ama çok çocuksu oluyorlar. hele hele özgüvenizse abov.

21-18 yaşadım hiç çekilmiyordu. twitter'da bilmem ne ne yapan erkek bilmem nedir tweetlerini görüyordu gelip bana sende böylesin de mi aldatacaksın de mi diye ağlıyordu. gayette olgundu birde. uzun vadede olmuyor maalesef boşa kürek çekmeyin. yada çekip kendiniz yaşayın

olur gayet uygun

beraber büyürsünüz işte ne güzel. önce büyütmeniz gerekecek tabi.

18 yaşında olgun kız hiç görmedim. yine de sen bilirsin, bir dene.

18 yaş küçük olsa da 23 yaş da çok büyük sayılmaz. Sadece 23 yayında insan kendisini olgun zanneder. Bence bu ilişkinin oluru yok en fazla 1-2 sene sevgili olup yollar ayrılır. Geleceğe yönelik ciddi bir beklenti yoksa devam edilebilir varsa uğraşmaya değmez. Böyle ilişki yaşayan çok kişi gördüm devam eden kişi sayısı neredeyse yok.

size bağlı... çünkü 18 33 yaş ilişkisinde de mutlu olan oluyor.

Bence kadınlarda 20-21 eşiği var. Bu yaşları geçtikten sonra olgun düşünebiliyorlar.
23 yaş bi erkek en azından üniversitesini bitirmiş çalışma hayatına girmişse zor.

Yaşlar normal.

bence bu sosyal statünüzle alakalı. yıl olarak 5 sene çok değil, ama hayattan aynı anda aynı şeyleri aynı enerjiyle bekliyor olmalısınız.

misal:

18 yeni üniversteye başlamış heyecanlı eğlenceli ergen üniversiteli yaşı.
23 mezun olmuş işe başlamış yetişkin olmaya ramak kalmış yaş (bence günümüz yetişkinlik yaşı 25). 18 olan her hafta sonu partilere gitmek isteyecek, hafta içi alakasız saatlerde plan yapmak isteyecek, erasmusa gitmek isteyecek vs, bahsettiğim 23 bunlardan sıkılabilir, ayak uyduramayabilir. 23 daha derinlikli şeyler yapmak isteyebilir, 18 de bunlardan sıkılabilir. ya da mesela 23 çalışıyor diye para kazanıyor olması 18'e çekici gelebilir, bu sömürüye dönüşebilir (ayyyy sevgilim bna çntaa alıyoooo yhaaaaa tatlış şey <3 <3 diye diye harcamalarının tamamını ona yapıyor olduğunu fark edebilir 23 bir gün)

tabi ama mesela her iki taraf da öğrenicyse olur gayet, kafalar daha yakın olur çünkü çalışan-öğrenci ilişkisine göre.

birbirinize ne kadar uyum sağlamaya ve desteklemeye hazırsanız o ölçüde yürür ilişki.

s sport veriyor onları, 85. kanal

tabletten izleyemezmiyim. benim sadece digiturkplay uyeliğim var. çanak yok.

Digiturk play uygulaması ile tabletten izleyebilirsin. Bilgisayardan da aynı şekilde tarayıcıdan izleyebilirsin.

tamam da izleyemedim tabletten o gun. maçı vermediler tablette.

Twitter da selcukports HD var. HD olarak izleyebilirsin. Türkçe spiker oluyor gebeldry

öyle para vermelik reklam değil de ürün ve hizmet desteği verenlere, yani küçük büyük tüm sponsorlara teşekkür amaçlı.

sondaki kutu kutu reklamlar sponsorlara ait, "bak oyuncularimizi bunlar giydiriyor, sette bu icecegi iciyoruz, yemegimizi bunlar veriyor, kuru temizlememizi bunlar yapiyor" temali reklamlar

İşte onu soruyorum, bu yemeği içeceği kurU temizlemeyi yapanın ne kazancı oluyor

Bu insanlara biz hizmet veriyoruz,iyi bir firma olduğumuz için bizi tercih ettiler siz de bizi tercih edin demek oluyor. Bildiğin reklam işte. Para verip reklam yaptırmak yerine bedava hizmet verip reklam yapıyor.

Sağda solda anlatıyorlardır işte “bu dizide kullanılan pipetleri biz verdik” diye.

yasal mevzuat açık. senelik izin hakedebilmek için 1 yılını tam anlamıyla doldurman gerekiyor.

3. Yılın iznine hak kazanamaz.18 mayısa kadar çalışması gerekirdi.

İflas kapanmadıysa bir şekilde iflas memurlarını bulup onlara söyle şirket kayıtlarından çıkar belki. Ciddi bir zararsa belki yardımcı olurlar. Çok mu zorlama oldu bilmiyorum ama aklıma bu geldi.

avukatı azledin, başka avukat tutun. avukat mı yok

Ortaklığın getirilmesi davası kişi sayısı fazla kolay bitmiyor. Taraf teşkilini sağlayamayan kişi avukat değildir. Siz sağlamaya çalışsanız da aynı şeyler olacaktır. Bunun dışında öyle çok çok zor bir dava da değildir avukatın özel bir yeteneğine gerek yok. Elinde olmayan sebeplerle taraf teşkili sağlanamıyorsa yapacak bir şey yok. Genel olarak durum budur ancak bilmediğimiz başka şeylerden dolayı ilgisiz olabilir. Avukatınız olsa da mahkemeye dilekçe verebilirsiniz, duruşmaya katılabilirsiniz. Azletmenize gerek yok. Ancak avukattan memnun değilseniz azletseniz daha iyi olur. Ama şöyle bir şey de var, avukatın ciddi bir ihmali yoksa sebepsiz yere azlederseniz vekalet ücretinin tamamını sizden isteyebilir, bunun için dava açabilir. Bütün bunları düşünerek karar vermenizi tavsiyi ederim. Avukatın bir kabahati yok demiyorum ayrıntı bilmiyorum ama genel olarak bu davalarda gördüğüm durum bu.

Cevaplar için teşekkür ederim arkadaşla.

Olmaz

Olmaz merak etme

Değil takipsizlik kararı, HAGB bile atanmaya engel olmaz.

MEB de canımlar.

GBT'de gözüken şeyler;
Hakkınızda çıkmış arama/yakalama kararı (Askerlik de dahil)
Devam eden davanız, davanızın tarihi ve nerede olduğu.
ve kimlik bilgileriniz.

Herhangi bir suçtan hüküm giymediğiniz takdirde, ki bazı ufak tefek suçlarda giyseniz bile sorun olmuyor, memur olmanıza engel olmaz.

(bkz: Hükmün açıklanmasının geri bırakılması)

Bu memuriyete engel oluyor. Yani belli bir sebepten dolayı ceza aldıysanız, ve bu ceza 2 seneden az ise hagb kararı veriliyor. 5 sene içerisinde bir suç işlerseniz açıklanması geri bırakılan o cezayı da alıyorsunuz, suç işlemezseniz 5 sene içerisinde siliniyor. Hagb adli sicilinize işlenmez. Bu bilgi de şurada dursun.

Takipsizlik olsa da poliste kaydın oluyor diye biliyorum. Ama öyle olsa da bir şey olmaz. Baksalar bile hakaretten takipsizliği var diyecekler. Zaten olay dandik bir olay. Bir şey olmaz dert etme.

Biri ferrari diğeri polo

Bu benzetmeyi neye göre yaptın?

Ikisinde kullanıyorum mach 3 daha rahat

@all girls dream kullandığın mach3'de titreşim özelliği var mı?

Titreşimli mach 3 hiç görmedim varsa da ben bilmiyorum. Kişiye göre değişir ama mach 3 daha iyi. Fusion'da 5 bıçak var o kadarı da fazla bence. Bir de çok çok pahalı fiyatlara satıyorlar. Bence mach 3 daha iyi ama fusion daha iyi olsa bile yine mach 3 alırdım o fiyat farkını hak edecek bir şey yok fusion'da. Tercih sizin tabi.

Kadinlarin durumu ulkemizde o kadar kotu ki bir iki ayrimcilik gerekli.

Kadinlar once anne olmak zorundaymis gibi once baskici aile ya da kocalari tarafindan okul ve is hayatindan uzaklastiriliyorlar.

Sonra is yerinde is verenler cekici kadin ariyor erkekler 100 kilo olsa da.

Bunun gibi binlerce neden yazilabilir. O nedenle kadinlara pozitif ayrim gerekiyor.

evet, üstelik firmalar son dönemde daha çok kadın çalışan işe aldık diye reklamlarında ve iş ilanlarında bunu bir pazarlama ürünü olarak kullanıyorlar.

erkekler her alanda eziliyor, iş hayatı da bunlardan birisi

hayır pozitif ayrımcılığa hiç rastlamadım. fazlası eksik kalsın normal şartlarda çalışsak yeterli.

edit: ben hiç bir erkek adayın mülakatlarda özel hayatının didiklendiğini düşünmüyorum ama kadınlara "bekar mısın?", "sevgilin var mı?", "evlenecek misin?", "çocuk düşünüyor musunuz?" gibi insanın cevaplamak istemeyeceği sorular soruluyor. bir tanesi bile evet yanıtıysa geçmiş olsun işe kabul edilmediniz.

Bizim sirket de yapiyor. Departmana baski yapiyor kiz alin diye.

Sonra hamile kalip kaciyorlar. Yine aliyoruz yine dogum.

Bir kere kadinsaniz, evlilik hayaliniz olmasa bile yarin evlenir, cocuk yapar birakir gider diye kimse ise alinmiyor.

Sizin gozunuze bu kadar battigina gore biraz oynak biri olmali. Boyle biri varsa 9 aday kadin olsa bile yine kaybederdi.

@gelmeistemem, sadece listede gördüm ve bu kesin girer dedim, oynaklıkla alakası yok.

@acemi hangi kuluçka fabrikasında çalışıyordunuz hocam?

iş bulma sitelerinde 10 dakika gezinsen bunu görürsün zaten. özellikle 'bayan' çalışan arayan bir çok firma var.

Eğer elindeki veriler bu kadarsa yaptığın çıkarımın sonucu ne yazık ki sağlıklı değil. Gıybetten öteye gitmez.

Benim bugüne kadar çalıştığım yerlerde öyle pozitif bir ayrıma denk gelmedim. Aksine kadınların hala yeterince yer almadığını ve alanlarında yüksek oranda küçük de olsa mobinge uğradığını düşünüyorum. Bizim toplumda kadının yeri çok sağlıksız.

Genelde kadınlar tercih edilmiyor, evlenir doğum yapar 1 yıl gider vs diye. Askerliği yapmış prezentabl erkek ilk tercih.

bu hadise yurtdisinda da var, sirketler belli bir erkek/Kadin oranini koruma zorunda. acik acik Kadin ariyoruz diyemezler ama kadin ariyorlar ise sen erkek olarak ne olursan ol pozisyonu kapamazsin.

bizim bolumden 20 kisi mezun olduk, 3 tane bayan vardi. bir tanesi haric notlari pek parlak degildi bu arkadaslarin ama daha mezun olmandan hepsi ise girdi cunku bolum bayan mezun pek vermiyor dolayisiyla fazla zorlanmadan ise girerler, kolay kolay da islerini kaybetmezler.

@Techsavvy son 2 yilda 20 kisi icinde en az 7 dogum gormusumdur bi tanesi dogurdu geldi hemen tekrar hamile kaldi kacti tekrar(2 kere bebek primi aldi, toplam 1 sene sut izni patlatti). Evlenip ev hanimi olmaya gidenler de oldu.

Erkeklerden 1 kisi askere gitti geri gelip basladi.
Digerleri asker kacagiydi bedelli yaptilar.

Kadın 9 tane erkeğin arasından çıkıp işe alınmış, pozitif ayrımcılık diyorsunuz, kendisinden daha nitelikli 9 kadın olmasına rağmen işe alınan bir erkek yokmuş gibi. Özellikle özel sektörde görmediği baskı yok ama bir kaç kez avantajlı duruma düşmesinler hemen laf ediliyor.

Cok sacma bir yorum. Dunyanin en buyuk 500 sirketinin ceo'larinin 21'i kadin. %4. Habire pozitif ayrimcilik uygulaniyor olsaydi bu sayinin 250'den fazla olmasi gerekirdi. Elindeki veriden kesinlikle vardigin sonuc cikmaz.

Isi kadin kapti diye hemen pozitif ayrimcilik degil mi? Bir kadinin bir erkekten daha iyi olmasinin hele bir de 9 erkekten daha iyi olmasinin imkani yok.

Kadinin is hayatinda pozitif ayrimciliga ihtiyaci yok. Golge edilmesin yeterli.

mulakata katilanlardan 9unun erkek olmasini “pozitif ayrimcilik” olarak gormemissin

kaptan maydonoz +1

bakin burada bile konusu edilirken kadin sut izni "patlatmis" oluyor. ya da hamile kalan kaciyor...

hic kimse bebegin 2 yasina kadar anne sutu almaya hakki oldugunu, anne bebek guvenli baglanma suresinin en az 6 ay oldugunu, kadin dogum izninden donup 2 yasina kadar emzirse bile gecede defalarca yatip kalkmaktan helak olacagini ve hem kendisi hem bebegi icin bu kadar normal ve dogal bir durumun izin alamadigi hayatina ne zorluklar getirdigini dusunmuyor...

kadinim. defalarca is gorusmesine girdim. size ne sordular bilmiyorum ama bama meslegim ve deneyimlerimden ziyade her gorusmede istisnasiz bekar misin, evlilik dusunuyor musun, -evliyken- neden cocuk yapmadin? ne zaman cocuk yapacaksin? (istemiyorum dedigimde de ileride istersin diyen bile oldu. evet ancak 36 yasimda istedim) sorulari soruldu. hatta acik acik bu sebeplerden ise almak istemiyoruz bayan calisan ya da sizi tercih etmiyoruz dediler. (madem istemiyorsun neden gorusmeye cagirdin???)bir de gorusmeye cagirip kadinlar bizim isi yapamaz sartlari cok agir diyenler var. onlara deginmeyeyim bile...

euteamo+1

hayır.

@balik kraker ben izin almasina falan bisey demiyorum. Sadece arka arkaya 2 cocuk yapip suistimal etti sirketi.
Proje icin hanfendinin sut iznini bekledik, geldi yine hamile kaldi.

Bunlarin yuzunden sirket batti, onu degil beni kovdular asjdkdl cunku mahkemeye gidince hamile kovmak buyuk olay.

Kimi alirlarsa alsinlar da ise alimda haksizlik yapmasinlar yeter.

eğer hoca ciddiye alıyorsa ve dersten geçmek istiyorsanız mümkün değil. dört sayfa alıntı yapamazsınız.

:D aslında yazdıkları yorum değil salt bilgi ama yapacak bir şey yok artık..

4 sayfa intihalsiz olmaz, makalenin toplam sayfa sayısına oranla belli bir yüzdenin üzerinde direkt alıntı yapamazsın yazdığın şeye. yorum değilse o kaynağın dipnotlarındaki kaynakları oku ve onlara dipnot ver.

Diğer alıntıların içinde eritmen lazım. 4 sayfayı kopyala yapıştır yapamazsın. Genel geçer bilgi veriyorsa da yapamazsın atıf yaparsın ama madem genel bilgi, aynı bilgiyi veren başka yazarlar da vardır onlardan da alıntı yapıp harmanlaman lazım. Yoksa dediğin gibi çok dikkat çeker. Yukarıdaki yazarın dediğini de yapabilirsin.

sabah ereksiyonunun hormonal bi durum olduğunu kim söyledi ki? eğer yanlışım varsa düzeltin, sabah ereksiyonu dolu idrar torbasının yaptığı basınçla alakalı değil mi?

@silah taciri, öyle olsa her gün olmam lazım :) Tabi ki testosteron ile alakası var, ergenlikten önce (sürekli) olan bir şey değil mesela sabah ereksiyonu.

Bi dönem olmuştu. O zamanlar yorgunluk ve strestendir diye düşünmüştüm. Hala yorgunluk ve stres var ama epeydir o durumu yaşamıyorum.

gider gelir onlar çok kafana takma.

27 yaşında sabah ereksiyonlarım gitti diye endişeleniyorsan 50 li yaşlarında andropoza girdiğinde ne yapacaksın :))

@issiz karga, gidip gelse iyi. Gitti, geri gelmiyo :(

Sevgili kardeşim, bir doktor olarak yukarıda yazanları CİDDİYE ALMAMANIZI tavsiye ediyorum. Sabah ereksiyonu olmamanızı mutlak surette üroloji (ve gerekirse psikiyatri) polikliniklerine başvurarak uzmanına danışmanızı öneriyorum.

Dostum doktora git bu işler şakaya gelmez. İdrar torbası falan değil mevzu

@noluyo yaa abicim o zaman hemen doktora git, gittikten sonra da bizimle paylaş doktorla aranda geçen diyaloğu ki olur da aynı dertten mudarip birileri okursa yol göstermiş olursun.

Evet başkan bir doktora görün ve gelişmeleri buraya yaz.

Benim testesteron tam sinirda dusuk sayilabilir, sabah ereksiyonu falan hic yasamadim. Ama hepinizden libidom yuksektir cok takilma ::p

Ürolojiye gidin. Söylenenleri de ciddiye almayın yukarıda doktor açıklama yapmış zaten. Herkes de her şeyi biliyor. Tamamen idrar torbasıyla ilgiliymiş de yok öyleymiş. Hastayım bu kentinden emin tavırlara. Geçmiş olsun. Ürolojiye git ama kafaya takma dönemsel bir şey olabilir.

(git: www.haberturk.com)

@bayc doktor olduğumu iddia etmedim zaten. geçmiş olsun

Yaşınız ve cinsiyetiniz ne bilmiyoruz ama provizyonunuz bitince belki anne veya babanızdan faydalanmaya başlayabulirsiniz. Onun dışında öyle bir durum yoksa gelir testi yaptırıp ödemeniz gereken primi tespit ettirebilirsiniz, yoksa en yüksek primden borçlandırır sizi. Yine de ne olursa olsun primi ödedikten sonra sorun olmaz diye düşünüyorum sonuçta gss'niz var oluyor.

Sadece GSS primi ödeyerek provizyon alabilirsiniz. Sabit prime geçildiğinden şu an aylık 60 TL(?) ödeyerek yararlanabiliyorsunuz. Sabit primden yararlanmak için gelir testi yaptırmanız gerekmiyor.

gözlükçüler bi ayar çekip farka yediriyorlar diye biliyorum.

Devlet toplamda 50-100₺ gibi bir kısmını karşılıyor. Bu meblağlarda alırsan hiç ödeme yapmıyorsun. Daha kaliteli cam çerçeve istersen onun fiyatından o 50-100₺’yı düşüyor, üstüne de pazarlık falan yapıyorsun işte satın aldığın yerin keyfine bağlı olarak.

@bişeysorcaktım 10 gün diye biliyorum. Bir kaç yıl önce gözlükçüyü arayıp sormuştum 10 gün demişlerdi.

Eksperden rapor alsaydınız işiniz daha kolaydı. Yine de deneyebilirsiniz. Son gittiğiniz servisten rapor alsanız işe yarar mı bilmiyorum. Eksperden rapor almamışsınız ki sorumlu olsun. 12 bin diyorsunuz kaybetseniz de masraflar çok çıkmaz sanıyorum. Siz bilirsiniz.

Exper fren balatasina bakmak zorunda degil.

Sanziman yagi bir sebep olmadikca degistirilmez.

Birkac kez sanziman indirtmeniz isi bilmemelerinden dolayi. Basta tespit etmelilerdi arizayi.

Salincak fisekleri experlik durum degil.

Ayipli mal degil gibi gozukuyor arac.

Satan kişinin asıl niyetini bilmiyoruz ama satıcı, araçtaki problemleri bilmese dahi sorumludur kanısına bakılırsa, her araç sahibinin aynı zamanda çok iyi araç uzmanı olması anlamına geliyor bu. araçtan iyi anlayan biri zaten servis falan çok uğraşmaz ve bir çok tamir işini bizzat kendisi görür. neden dışarıya bakım için ücret ödeme zorunda kalsın ki? Bir de ne kadar araçtan anlayan biri olsa da her aracın marka ve modelleri aynı tür donanıma sahip değil. Yine bir çok ünlü markaya ait modellerde üretim aşamasına bağlı 'kronik' sorunlar mevcut. Satıcının ancak bu kusurlara doğrudan bir etkisi olmasa bile elden çıkarma aşamasında en azindan alıcıyı bilgilendirmesi gerek. Alıcı da tabi bir bu işten anlayan bir yakınıyla araştırma yapmalı. Yetkili servis kaydı isterse 2018 olsun bu aracın iyi bakım gördüğü anlamına gelmiyor. En son gidişimde stajyer bir öğrenci bakım yaptı :) yaklaşık 1 saatlık bir operasyon, ardından normal bir bakım ücretinin sanırım iki katından fazla bir tutar ödeme. Parçalar orjinal diye seviniyoruz bir de.

tiss.gtb.gov.tr

servissaglayici.com
şöyle bir yazı buldum ilgili linkler verilmiş yazıda.

İlk cevaptaki ekrandan şikayet edebilirsin ben 2015'te birini şikayet etmiştim geçenlerde ceza verilmiştir yazıyordu :D 3 sene çok makul hemen hallediyorlar sağolsunlar. Ama şikayet etmek iki dakika ve bedava yaz gitsin :)

Kafadan eleme sebebi değil. Ama kafadan puan kazandırmıyor nötr olarak düşün. Uzun olmak kafadan puan kazandırır.

tipin güzel olsun boy kurtarır. tipten kastım dümdüz yakışıklılık değil, fit olmak.

%90. Ekstrem özelliklerin varlığı haricinde. Yıllarımı almış bir insan vardı, boyu bu civarda mesela

+ puan alamazsın ama - değil.
Pastörizesüt +1

kafadan elemiyorum, hayir.

adam yaygin ama cok sevmedigim tabirle boy sebebiyle "ezik" degilse 1.71 dezavantaj degil.

done done "bir 10 cm daha uzun olsaydim model olurdum... / cok yapili degilim ama cok kuvvetliyimdir... / bu ayakkabiyla cok uzun oluyorsun..." filan diyecekse gidip kendini oldurebilir.

Sırf boyuna bakıp birinden hoşlanan kızlar kezbanz denilince alınmasın. 170 boyu beğenmiyorlar prensesler. Kendileri 150 ama 190 adam istiyor. Böyle sorular sorma hacı boyun ortalamanın biraz altında o kadar sen keyfine bak :)

Cidden boydan dolayı adam mı eliyorsunuz? Ha, sizin boyunuz çok uzun dolayısı ile uzun boylu ararsınız eyvallah da ortalama ya da altındaysanız ve boya takıyorsanız durum çok tuhaf

173 boyundayım ve topuklu giymeyi çok seviyorum. Bu yüzden kendimden kısa ya da benimle aynı boyda erkekleri çekici bulmuyorum.

Ha ama bir kez kendimden kısa bi adama aşık olmuştum sjfjkdks.
Onun dışında tercihim 185+ oluyor genelde.

Paran varsa bit kadar olsan da sıkıntı olmaz

kanka 165 boyundayim ve aktif bir seks hayatim var icini rahatlatacaksa

Hayır çünkü zaten ben de kısayım.

önemli olan boy değil soy soy.

ben demiyorum, kim demişti lan bunu. google yapmaya üşendim şimdi.

Karşı tarafın boyu da önemli, 175 biri için (hele de zayıfsa daha uzun gösterir) dezavantaj olabilir ama karakterin çok iyidir boy önemsizleşir.

Dezavantaj
Bi arkadaşım var yanımda baya kısa kalır. Bir ortama girince ona değil bana bakıyorlar agshsj

Memlekette boy ortalaması kadınlarda 162,5, erkeklerde 172,5.

Kendinden uzun kadın bulma/karşılaşma ihtimalin zaten çok düşük, senden uzun bir kadının da kendinden uzun bir erkek istemesi ve seni ilk başta elemesi çok normal.

Fakat bu kesin bir sonuç değil, bir sürü uzun kadın kısa erkek örneği var.

oturup saatlerce sohbet edebileceğim güzel vakit geçirdiğim ve 171'lik erkeği 2 lafı bira araya getiremeyen karşısındakine mal gibi davranıp çok afedersin "odun" 191'liğe her zaman tercih ederim. Ettim de.

Yalan söylemeyeceğim, boydan bayağı etkileniyorum ben. Bende bu konuda biraz takıntı var, göz dolduruyor. Görsel anlamda çok hoşuma gidiyor. Kısa erkekleri kafadan elemiyorum ama uzun erkekler 1-0 önde benim gözümde. Kusura bakma, içimden gelenleri söyledim. Tek kriterim tabii ki bu değil ama, önemli yani.

Yani eger celimsizse, zayifsa evet. Hic boya dikkat etmem ama biraz yapili omuzlu hafif gobekli fln olmasi lazim. Nasil bir igrenc insanmisim yazinca midem bulandi, zevke bak.

Hem 172 im hem de inceciğim dün bir kadının bana yazdığı şiiri okudum ki kadının peşinde bir kas torbası bir de 190 lık adam var. Her ay başka bir kadına da onunla olmak istemediğimi söylüyorum ki sevgilisi var 180 cm. İkisi de güzel, entelektüel ve yetenekli kadınlar. Çok güzel tasarımcı bir sevgilim oldu eski sevgilisi 180 lerde fotoğrafçı bir tipti aynı zamanda 180 küsürlerde yapılı Cihangir’de yaşayan bir tipi benim için reddetti. Boya takılan tipler yanında süs köpeği dolaştırmaktan keyif alıyor olabilir bir insanı sevmek için boy, tip, kilo arayanlar için bu vasıfları kanıksadıktan sonra sevmediklerini farkedecekler. Ne kadar sığ bir bakış açısı ve çok üzgünüm kardeşim seni böyle kamçıladıkları için. Ben de uzun süre göndüm kendimi ama barış kendinle ve devam et.

1.75 olduğum için pek uygun değil bana ama seversem neden olmasın?

Kadınlar asla "yaa ben boya çok önem veriyorum" demez, böyle bi sığ cümleyi söyletemezsin. Ama etrafına bak, kaç çiftin arasında 3-5 santim fark var veya kız daha uzun. Bence cevabını anlarsın.

Ayrıca bütün kadınlar kaslı, mavi gözlü, sarışın erkekleri de sevmezler yersen.

Boyla pek ilgilenmedim. 162’lik sevgilim de oldu, 190 da.
Bilgi olarak, boyum 160 (159-162 arası çıkıyor farklı yerlerde)

kadının içindeki boşluğu doldurabiliyorsa boy önemli değil fakat ilk intibada malesef boy ve fizik önemli.

Yoo elemiyoruz. Tipsiz değilse, huyu güzel bir insansa niye eleyelim.

Birsürü sevgilim olmuştu bu boyda olan. Hiç de şikayet etmedim.

doktor değilim. söylediklerim saçma sapan olabilir.

bazen bu hastalık ilaçsız geçmez. henüz yeni başlıyorsa bence bir ilaç takviyesi ile daha hızlı atlatabilirsiniz. doktora gitmekten çekinmeyin. belki bir yakınınıza bahsederseniz o da kaldırıp götürür sizi. geçmiş olsun.

Tam tersine evden çıkmalısın.
İnsan ne kadar evde olursa kendiyle başa başa kalıyor. Ve yüzyıl daha çıkmasam çıkmam gibi geliyor. Mümkün olduğunca dışarı çık, temiz hava & güneş ışığı al.
Kafandakiler dışarda da benle deme. Dediklerimi yap, sorunların devam edecek ama sana zararlarını minimize etmeye baslayacaksın.
Acil şifalar.

Ben seni tanıyorum 2011den beri. Senin böyle olman normal zamanla yolunu bulursun ne demişler yağmur akar yolunu bulur

oblomov kitabini oku. onerim bu.

Sürekli evde kalırsan çıkasın gelmez, sürekli dışarıda takılırsan da eve uğramaz olursun bu iş böyle. Buraya bunu sorduğuna göre düzelme umudun var demektir. Kendini zorlayıp psikiyatra gitmeni tavsiye ederim. Çok zor geliyorsa taksiyle git muayene ol hemen dön. Umarım iyi olursun.

Az karbonhidrat tüketin. Probiyotik tüketin

Yazma.

buraya yaz, kitap yazarsan çok dalga geçilir

o kadar mı kötü intiba bıraktım sizde ya ?
@@

bir şeyler yazıp kendin lazer yazıcından bastırsan seni daha çok tatmin eder bence.

@alster
lazerden cktı alıcam bitince o allahın emri.

Bence o kadar da ilginç bir hayatın yok. Daha ne hayatlar var be. Bence demişim,yani tahmin içerir.:)

@ırene

sana hayatımı anlattıgımı hatırlamıyorum.

@maleficent

benimkisi öyle bir durum değil. cidden filmlik. abartmıyorum-ego da yapmıyorum.

ingilizce biliyorsan, ingilizce yaz. bilmiyorsan turkce.

kesinlikle yazmalisin.

Önce kısa bir öykü yaz, paylaş. Bakalım beğenilecek mi? Sonra kitap yazarsın

nasıl bir soru bu yav?

abicim kitap yazmak içinden geliyorsa, yani içindekileri yazarak anlatmak gibi bir arzu varsa içinde zaten bunu sormazsın.

ayrıca bir romanı güzel yapan şey kurgu değildir sadece. dili kullanış şekli, üslup... bu ne özgüven yiğidim, zartadanak "kitap mı yazsam yea?" diye giriyon işin içine? bu yüzden ego dan bahsediyor buradakiler. evvela bir hikaye yaz, bunu gönder dergi,site bir yerlere bir eleştiri al bu işle uğraşanlardan.

bir de o nasıl bir dil yav? "modernizması fiktifist bir roman olup zaman zaman spiralli barebacklerle okuyucuyu şeyedecek..." romanın dili ne olacak? türkilizce mi?

neyse yazma sen roman falan, 90 lar pop müziğine çevirmeyin edebiyatı :D

şaka şaka yaz da ağırdan al yada sözlükte yazar ol orada kısa uzun hikayeler şeklinde anlat başından geçenleri. elemanın biri bunu yaptı sonra hatta kitabı basıldı falan. hatırlamıyorum kullanıcı adını.

Bence bilgisayarda yazıp lazer yazıcında bi yazdır bakalım. Hemen matbaalara oara kaptırma. Kendi lazer yazıcınla bi yazdır ama önce.

yaz bence.

hikayenin ilgi çekici olması için sadece olayların ilgi çekici olmasına gerek yok zaten.
dili ve kurgusu da ilgi çekici olmalı.
yoksa bugüne kadar okuyup hayran olduğumuz kitaplar, izleyip bayıldığımız filmler genelde basit hikayelerdir aslında.

ama elindeki hikaye de ilginçse, o zaman iyice şanslısın demektir.

Bence yazmalısın. Ticari başarı sağlayamasan bile en azından yazmış olursun ve çocuklarına bir anı olur. Kim bilir belki de kitap patlar ve hayal edemeyeceğin yerlere gelirsin.

Yazacaksan ingilizce yaz. Türkçe olursa kimse anlamayacak belli ki.

Ortalık romandan geçilmiyor. Yaz da başka türlü yaz ne otobiyografi ne de roman olmasın. ismi de "yazsam roman olurdu ama başka bişey oldu" olur ^^

sırf "avukat" diye "doktor" diye "mühendis" diye saygı gösterilmez. saygı kazanılan bir şey bana göre. sen işinde iyi olursan dürüst olursan saygı da gelir tatmin de maddiyat da.

2500 liraya İstanbum'da geçinmek çok zor. Büro açmaya kalksan o da riskli ve masrafı var. Nerden tutsan çıkmaza giriyor. Bir süre maaşla çalışıp büro açmanın yollarını ara. Biraz aile desteği de gerekiyor, sermaye lazım. Bir de interneti iyi kullan reklamını iyi yap. Cmk alabilirsin biraz katkı sağlar. Dediğin gibi maddiyi çöz maneviye sonra bakarsın.

bak ne avukatlar var memlekette: ertugrulharman.com

Gidip bi dosyaya bakman iyi olur eve kağıt gelmiş haberin olmamış olabilir. İstinaf yoluna gidersin.

Aidattan hem kiracı, hem de ev sahibi mesul de ondan. Aidatı sizden alamazlarsa, ev sahibinden alırlar, tabii bu da ev sahibiyle aranızın açılmasına neden olur. 6 ay çok uzun bir süre ve bildiğim kadarıyla, site aidatlarında gecikme olunca, aylık faiz de biniyor. Keşke ödememek yerine, daha farklı bir yaptırım uygulasaydınız. Ben olsam, site yönetimiyle anlaşma yoluna giderdim.

Aidatların düşürülmesi için karar aldırmanız gerekiyordu öyle ben yaptım oldu deyip ödemiyorum deme hakkınız yok. Ev sahibi ile beraber sorumlusunuz ev sahibi ödemek zorunda kalırsa sizden ister. Şuan ödemeniz yararınıza ancak dediğiniz gibi hizmetler azaldıysa yönetimin üzerine gidip dava açabilirsiniz illa mi açıkları vardır.

Kredi çekip iş kuracaksın yaratıcı olup yeni şeyler yapacak iyi reklam yapacaksın aynı başarıyı devam ettirirsen iş alır başını gider. Aklıma başka bir ihtimal gelmiyor. Kısacası ticaret dışında zengin olma ihtimali yok. Ayda 50bin maaşın olsa da bu seni zengin yapmaz.

Zengin olmayı iste tabii ki lafımız yok; ama onun yerine finansal bağımsızlığını kazanıp hayatını idame ettirecek bir paranın her ay düzenli akışını sağlamaya çalışmak ilk etapta daha gerçekçi. Yani bir anda 2 milyon tl istemektense her ay 3-5 bin gelir sağlayacak bir iş modeli oluşturabilirsin.

sana hiçbir şey yetmez.

doyurulamazsın gibi geliyor.

Tek hedefin gerçekten para ise zengin koca bulmayı deneyebilirsin.

zengin koca şansını zorla

10 üzerinden 8.5 ve üzeriysen abime alalım seni :D

Zengin koca olayını direkt eliyorum diyorum,yorumlar hep bu yönde.Para sırf bana ait olsun istiyorum dostlar,baskasının parasını harcamak istemiyorum. İlk bastaki gibi yaratıcı fikirleri beklerim.

oncelikle "kisa yoldan koseyi donmek" degli de, uzun vadeli duzgun bir plan yaparak gerceklestirme ihtimali var.

oncelikle buyuk para kazanmak icin, buyuk para kazanma firsatlarina yakin olmak gerekiyor. bunu sans oyunlari veya alti bos hayallerle degil de gercek yoldan yapmak istiyorsan; dogru alanda kendine yatirim yapman gerekiyor: egitim ve sosyal cevre.

kendi egitimine yatiracagin para, dogru yerlerde ve dogru egitimlerde bulunursan; oldukca hizli bir sekilde ilk girisi yapmana yardimci olacaktir. meslegini veya yasini bilmiyorum ama hemen her meslekte yeterince kendine yatirim yaparsan kendi ismini marka haline getirmen mumkun olabilir. uzun vadeli olan bu plan, surekli cok calisarak isinde en iyi olmani ve is disinda da cevreni genisleterek yeni firsatlara yakin bulunmani gerektiriyor.

universiteden 22 yasinda mezun olup, okul boyunca kendini ilgi alaninda surekli gelistiren ve mezun oldugunda iyi bir yerde sadece kurumsal bir sirkette masa basi oturmayip da cesitli sirket disi iliskiler de gelistiren birisi aldigi is tekliflerini de dogru degerlendirdiginde takriben 30 yasinda 10-15k arasi maas alarak kendi uzmanliginda disaridan proje gelistirme imkani sahip olabilir. buradaki 10-15k zengin edecek olan rakam degil, belirli bir hayat standardini korumasini saglayacak olan rakamdir. bunun yani sira disarida kendi gelistirdigi isleri (bir nevi ticaret) yaparak (ornegin disaridan bir projeye danismanlik, bir yazilim gelistirme, mimari bir projenin bir cizimi, benzer isi yapan arkadaslariyla ortak bir projeye giris vb.) yaparak 50-100-200k is basina para toplamaya baslayabilir. bunlari da duzgun ve istikrarli bir sekilde yaparak, birikimi dogru yatirim araclarinda koruyarak(katlamaya calismak kaybetmeye sebep olabilir) takriben 35-40 yasinda 2m para biriktirmesi muhtemel. burada onemli olan, firsatlari dogru degerlendirip risk yonetimini kusursuz yapmasi gerekiyor.

bu hedefe kisa yoldan ulasmaya calismanin yollari da mevcut elbette, gercek olanlar da oluyor; lakin bir cogu ne kadar kisa vadeli ise gerceklik ihtimali de o kadar dusuktur. zira para kazanma hirsi guzel ama bunun icin "ne gerekiyorsa yaparim" diyen insanlar cogunlukla dolandiricilarin aradigi kisiler oluyor.

kisisel tavsiyem, dogru bir isi seviyorsan ve tutkuyla bagliysan o is alaninda en iyisi olmayi hedeflemek parayi hedeflemekten daha dogru bir yol. en iyisi oldugunda zaten oldukca fazla para kazanmaya basliyorsun. dogru sekilde kendine yatirim yaparak hem mesleki bilgi ve tecrubeni hem de cevreni gelistirip nihayi olarak kendi markani olusturman.

ps. bu arada ayda 50k ile zengin olunmaz denmis, cok daha aziyla dahi dogru birikim ve yatirimla mumkun. para yonetmeyi ve para cevirmeyi bilmek para kazanmayi becermek kadar zor ve ayri bir is.

is kuracaksin. bu baskalarini da calistirdigin zamanla buyuyen bir is de olabilir, revacta bir yetenegin varsa bireysel is alip sonuna erdirdigin isler de olabilir. ortaklik da olabilir. ne kadar revacta ve az kiside bulunan bir bilgi birikimin varsa sansin o kadar fazla. donerci acabilecek birikimi olan binlerce kisi var. ama atiyorum finansin belli bir dar alaninda tecrube sahibi yetkin bilgisayar programcisi cok cok az var. sende ikincisinden varsa, dogru cevre ve baglantilari kurup once kucuk sonra buyuk sonra da tecrubeyle dev projeler alabilirsin.

is kurmak risklidir. cogu is belli bir miktar kapital ister. o kapitali banka sana vermezse calisip biriktirmek zorundasin (veya sana guvenen biri yatirim yapabilir projene, karsiligini da ister haliyle). isini dogrultamazsan o para batar. uzun sureler de kar edemeyebilirsin o yuzden basini sokacak ev karnini doyuracak yemek olayini cozmen lazim hepsinin yaninda.

basarili bir is kurmak da yaraticilik ve bir kac farkli alanda bilgi birikimi ve belli bir kisilik istiyor.

2 milyon TL ile yapıp 1 milyon TL yapamayacağın ne var mesela.

Le Casa de papel izleyip o parayı nasıl kazanacağını öğrenebilirsin bence.

aslında zor değil. kendine bir hedef seç. kim nasıl zengin olduysa aynısını yap sen de olursun. ama 1. bu hedefi seçmek zor 2. nasıl yapıldığını öğrenmek. 3. olarak şu var ki bu yapmak istediğin sınıf atlamak aslında. bu da gerçekten zor. ama yine de imkansız değil.

bence zenginleri örnek al. mesela abin bankacıysa atıyorum bir bankanın üst düzey yöneticisi nasıl olunur bunu araştır. bu yolda ilerle. zengin olmak aslında planlı bir şekilde çok çalışmayla elde edilebilir bir yere kadar. diğer türlü gelişi güzel çok zor.

kendi isini kur. bir yerde calisarak olmaz bu isler. tabii kendi isin derken, gece gunduz calisacaksin demek oluyor. bir yerde calismak kolay.

ayrica hedefin para ise bence cok yanlis bir hedef. para bir yerden sonra hicbir anlam ifade etmiyor. onemli olan yaptigin isin anlami ve felsefesidir. topluma kattigi seydir.

@tomcruise

En iyi ihtimalle 50-60 yıl daha buralardayız.Yaptğım işi sevmem tabi önemli ama topluma kattıkları pek umrumda değil açıkcası.İşimi seveyim;karsılıgını alayım ve illegal olmasın yeter.

koca (pref. müteahhit)

kocam demen, evlilik cüzdanınızın olması şart değil metreslik daha kârlı göte tekmeyi yiyene kadar.

@Sour

ifşa olmak istemediğim için bilgi vermedim ama haklısın bu bilgiler ışıgında yere basan tavsiyeler almak biraz zor.Yine de cevaplar yardımcı oldu.

Millet alibaba'dan telefon kabı alıp satıyor instagram'da. Bok gibi de para yapıyolar sanki yani. 5 cent'ten daha ucuzua aldığı kabı 20₺'ye satsa ohoooo. Ama çok uğraşlı bir iş ıncıklı cıncıklı. Zengin etmez ama kısa vadede eğer aldıklarının tamamına yakının satmayı başarabilirsen -konteyner'ın yarısından fazlasının elinde kalıp zarar etmen %90 falan- biraz para kazanabilirsin.

Kendi işini kurman lazım, o da sermaye gerektirdiği için böyle ufak oturduğun yerden yapabileceğin şeyler yapabilirsin ancak gibime geliyor başlangıç olarak. Daha sonra ne yapacağın senin uzmanlığına kalmış.

yurtdışında, düzgün bir ülkede (almanya-abd-fransa-kanada vs. gidip çek cumhuriyetinde çalışırsan çok önemi olacağını sanmıyorum) 5-10 yıl çalışırsan buraya dönüşte alacağın paralar baya ciddi.
ya da expatlık. geçen günlerde bir şirket expat arıyordu tr için. 5 yıl deneyimli adama tr için şartları ev, araba, sigorta, yıllık 40bin euro.

kısacası yurtdışına yaşamınızı taşırsanız bırakın 5-10 yılı, 3-4 yıl bile çalışıp dönseniz burada 10 yıl kariyer önde olursunuz. 2 milyon tl vs çok bilemem ama izmir'de bir firmada expat olarak yurtdışından getirilen türk bir müdür var. 10 bin euro+ her şey. mercedes, villa, kredi kartı, bütün masrafları. eli cebine gitmiyor.

ben bu iş kurma vs olaylarından anlayan biri değilim. beyaz yakayım. bu kafayla önerebileceğim tek şey bu.

saglik ozellikle ruh sağlığı çok önemli bir kere, bir de o dediğin 60 senelik hayatın neresinde olduğun.

bence sen hiç bir zaman zengin olamayacaksin fakat asıl istediğinin zenginlik olmadığını 5 bilemedin 10 seneye anlayacaksın :)

Ticaret yapmaktan başka şansın yok, ya da tüm dünyaya satabileceğin bir fikir/icat.

Şunu da unutma, zengin olmak mutlu etmiyor insanı. Huzurlu ve mutlu olmak çok daha ucuz aslında.

Ha bir de 2 milyon lira ile zengin olunmaz, düzenli gelir yoksa o 2 milyon bir iki sene içinde erir.

akıl.dll bulunamadı çünkü