Ruhsata işletmen gerekiyor

normalde işletmen gerekiyor ama polisler pek sallamıyor. İşletmeden muayeneden bile geçebiliyorsun. Şirketteki araçarın hiçbirisi işlenmedi daha ceza yiyen olmadı.

cama gelmiyorsa bişeycikler olmaz.

reklam ve tabelacılar da ticker olarak yaptırabilirsin

yasal olarak bir engel yok. tarla bile olsa konteyner koyulabilir.
ama elektrik su bağlatamazsınız diye biliyorum.

elektriği kendimiz üreticez, suyu da temin ediyoruz. Taşınır bile olsa, imar kirliliği vs. gibi nedenlerle ceza ve yıkım kararı çıktığına dair yorumlar okudum.

konteyneri beton üzerine yere sabitlemez kaldırılabilir olarak koyarsanız herhangi bir sıkıntı olmaz. kural yapı tekniğine ilişkin değil, yapının sabit olup olmaması ile ilgili. takozlar üzerine oturtup yaparsanız herhangi bir sıkıntı olmaz. (biz yaptık olmadı)

gitmelisin. beyin cerrahiye git durumu anlat. doktor ihtiytaç duyarsa tekrar mr ister zaten.

Bilmediğim için soruyorum:

Ahmet Necdet Sezer, seçimlerde 397. olan rektör adayını rektörtörlüğe getirmiş mi? Üyelerin %90'ının oyunu alan adayı es geçmiş mi?

Rte, seçime bile girmemiş kişiyi rektör olarak atamıştır

önceden usulen bile olsa bir seçim oluyordu. devamında belli bir teamüle göre atama yapılıyordu. şimdi o da yok. şimdi özerk olması gereken kurumların başına kişileri atamak için yök adayları filtreliyor, ardından bir kişinin iki dudağı arasına bakılıyor.

Ben de chpli cumhuryetçi filan değilim. sezer diyelim öyle bir şey yaptı. ne işine yarayacak, hükümette gücü mü var, bir sonraki seçimde tekrar mı seçilecek. Gücü yok zaten, üniversitede sözü geçmesi imkansız. Atadığı kişiler de ne yapbilir ki, üniversitede en fazla içkiyi serbest yapar. ama tabi imkansız bu gibi şeyler. Yani ikiyüzlülük değil. GÜç nerdeyse, muhalefet ordadır.

Filistin bir atom bombası atıp israil ordu binasını vs yok etse, filstine ses çıkarmıyoruz dye ikiyüzlü olmayız.

en yüksek oyu alan kimse o atanıyordu önceden, şimdi seçime girmemiş (gerek görmemiş de olabilir) girse bile en az oyu almış kişi veya kişiler atanıyor son zamanlarda. sorun bu.

Bu kayyum atamasını eleştirenler YÖK'ü ve 12 Eylül sonrası uygulamaları savunmuyorlar zaten. Savunuyorsa bile "en azından böyle daha iyiydi, şimdi hepten boka sarmış" diyerek söylüyordur bunu.

Ama üniversitelere "bir devlet kurumu, o zaman devlet (yani şu noktada hükümet) istediğini yapar, ne yani yapmasın mı" dersek akademik özgürlüğü zedelemiş oluruz. Akademi itaat kültüründen uzaktır, bilime ve tartışma kültürüne dayalıdır. Kayyum ataması bilimsel üretime ipotek koymaktır.

ODTÜ'de 2. sıradan rektör olarak atanan ve "görevi kabul etmeyeceğim" dediği halde eden kişinin 1,5 sene önce kapanmış, YÖK'ün ve Danıştay'ın bile "usulsüzdür, kanıtlar yetersizdir, yanlış yapmışsınız" diyerek kapattığı soruşturmaları yeniden açtığını duymuş muydunuz? İktidar, makam, mevki bozuyor. Akademik başarısı ne olursa olsun, göeve getiriliş usulü sebebiyle AKP vekilinin kardeşini de bozacaktır.

Göreceksiniz, o okulun uluslararası başarısı ya ciddi anlamda düşecek ya da düşmemesi için çalışanlar "hiçbir başarı cezasız kalmaz" düsturu ile ağır bedeller ödetilerek pişman edilecek.

birazcik tarih icin: odatv.com

rte'nin yaptigi suregelen bir seyi devam ettirmek degil, bilakis suregelen demokratik bir kulturu otoriterlik kaygilari ile yok etmek. secime girmemis olmasi da saptirma degil gercek.

"Hasan Tan'ın ODTÜ'ye rektör olarak atanmasını basit bir uygulama yanlışı olarak görmek büyük hata olur. Bu atama, siyasi nitelikliydi ve hedefi ODTÜ'deki özgür düşünce ve tartışma ortamını yoketmekti."

Tarihten ilgili bir sahne: www.odtumd.org.tr

Hayır değil. Şimdiye kadarki hiçbir Cumhurbaşkanı, rektör atamalarını gece yarısı KHK'sı ile kaldırıp kafasına göre atama yapmamıştı.

İkiyüzlülük arıyorsan örneklerini destan gibi yazabilirim.

@acemi; tamam, diyelim ki pkk anmasına izin veren rektör yeniden atanmayarak makamdan uzaklaştırılıyor. peki terör örgütü olan ypg'nin silahlı konvoyunun ülkeden davul zurna ile geçişine izin verenler ne zaman o makamlardan uzaklaştırılacak? saygılar.

bu eski ve ucuz bir çakallık örneği. senin elinde sözleşme olmadığında, karşı taraf sözleşme hükümlerini tek taraflı kullanır ve sen elinde belge olmadığından hiçbir şey yapamazsın.

sözleşme ile ilgili tavrın doğru, eğer güvene dayalı iş yapmak istersen tercih elbette senin. ama sonunun hüsran olması neredeyse kesin.

Başka yayıncı bakın. Basılı yayın yapan bir yerde günde yüzlerce baskı mektup işi olur. Bişeyden dolayı kıvırıyorlar.

Yakın zamanda arkaşın bastırdığı kitapta ekstra paralar istediker, vermezsen toplarız kitapları dediler.

1 yaşından sonra yaşadım. sevdiği çorbaya katıyorum eti. sebze, bakliyat zaten seviyor ama kıymayı kesinlikle yemiyor. iyi pişmiş eti daha kolay yiyor. bazen çorbasına katıyorum, bazen komple püre haline getiriyorum blenderda. katı gıdalara alışmayı da ekmek, meyve falan şeklinde yapıyorum. bi de patates havuç oldu mu gayet çiğneyerek yiyor köftehor.

şu aşamada hedefim tadını alması, ve az da olsa yemesi

Ben kuzu kol alıp sebzelerle(patates,kabak,havuç,patlıcan vs.) düdüklüde haşlıyorum.kuzu eti hem yumuşak oluyor hem de bizim ufaklık bayıla bayıla yiyor. kendimiz de yiyoruz aynı yemekten. Bebeğiniz etinden yine de yemezse sebzesini püre yapabilirsiniz. Ya da yemeğin suyuna pirinç,irmik,yulaf vs. salıp yoğurtla terbiyeleyip güzel bir çorba da yapabilirsiniz. Böylece etin ve sebzenin vitamininden suyunu yiyerek faydalanır.

cukkalambo +1 kuzuyu daha rahat yiyor

dişler olmadan zor çiğnenenlere tepki normal. haşlayıp suyu ile çeşitli aksiyonlar (muhallebi vb.) yapabilirsin. dişleri çıkınca kıkırdak bile yer. şu ara çok üstüne gidip tepki oluşturmamak sonra çok işe yarıyor.

@babil damagiyla da cigneyebilir. Bizim oglanin ilk disi 10 aylik cikti, ondan once de elma bile yiyodu

bekarım ve hep bekar kalacağım lafı şu an için kesin olan bişey değil. 80 yaşnda filan değilsen tabi.

hadi öyle oldu diyelim hiç mi eve arkadaşın eşin dostun akraban gelmeyecek.

1+1 olsun bence.

eksileri bikaç oda bence sdkhjs.

bence de 1+1, bayarsın 1+0'da.

bence sıkıntı bir süre sonra sana kafes gibi gelmeye başlayabilir sürekli aynı yerde vakit geçirmek. arkadaşın gelirse kalması sıkıntı, evlen yada evlenme kısa süreliğine kalmak için tamam derim ama alıp ömür boyu yaşamak beni biraz gerer gibi geliyor.

artıları ısınma problemin az olur
dağınıklık problemin az olur, az öz eşyaya sahip olursan ve akıllı mobilya alırsan yeteri kadar alanın olabilir.

eksileri ise mutfakta yaptığın yemek kokusu sürekli olur
arkadaş misafir edemezsin
alanın dar ve eşyan çok ise zindana dönüşebilir.

1+0 olmasi gerekirken sans eseri 1+1 olmus bir evde kaldim 6 ay kadar. gercekten cok zor bir sey, olurmus gibi geliyor ama bir sure sonra patlayacak gibi oluyorsun, gidecek baska bir oda yok, bir farkli koltuk koyayim sunda kitap okurken bayarsam ona gecerim diyemiyorsun, biraz fazla esyan olsun koyacak yer yok, bogulacak gibi oluyorsun. ve biri gelse ozel alan yok, o da zorlayici oluyor. dogru duzgun 1+1 bulun bence ve mumkunse banyo falan dogrudan salona acilmasin (varsa oyle bir imkan).

1+0 da da 1+1 dede kaldım, mümkünse her zamaan 1+1 şimdi ki evim 1 + mutfak, yeterli ama bazen sıkıyor.uyunulan oda ile yaşanan oda faklı olmalı.

Ucuzsa al, her türlü kiraya verirsin kullanmazsan.

şimdi canıms yıllardır çiziyorum bu evleri
bahsettiğin şeyin de otel odasından çarpılmış stüdyo daire olduğunu varsayıyorum
1.ortalama alanı 30-35m2 yi geçmeyen iş bu bağımsız bölümlerde şahsen ilk dikkat ettiğim husus yatağın pozisyonudur. yatak odanın ortasında ise bence sıkıntılı; bir bölme ile ayırmak tercihimdir esasen
2.mutfak ve diğer ekipmanların bağlandığı duvar odadan neyle ayrılıyor, ada ya da amerikan bar tercih edilir fekat çalışma alanı da olması hasebiyle ben olmaması, onun yerine masif büyük bir masa konmasından yanayım, ya da ada dediğimiz kısım bu anlamda da kullanılabilecek tarzda olmalı
3.gerçek anlamda mutfakta çamaşır makinasından hazzetmiyorum, mümkünse banyoya yakın bir nişe üstüne kurutma makinası da konabilecek yer ayarlanması gerekiyor

istersen özelden konum at bakalım ne olduğuna

edit:4. dolapların yeterliliğine de bakmak lazım

1+0 alacağına 1+0+0+0+0+0+0+0 al, havan olsun bari. bana inşaat şirketlerinin kurnazlığı gibi geliyor, pek sıcak bakmıyorum. ama pek eşyan falan yoksa olur neden olmasın.

1+1 evde bile iki sene sonunda boğulacak gibi hissetmeye başlamıştım ben kendimi. Çok eşyam olmamasına rağmen her şey üst üste tıkış tıkış oluyor. Arkadaş gelse uyuyacak yeri sıkıntı.

Şimdi 3+1 evdeyim uzun zamandır bu kadar ferah hissetmemistim. Oturuyorum geniş geniş, mis gibi. Dağınıklık da 1+1 e göre daha az zira üst üste tikisiklik yok. Her şey yerli yerinde.

1+0 evi düşünemedim. 1 aydan daha fazla kalamam herhalde. Bence ideali 2+1 tek kişi için.

Odanin büyüklüğüne bağlı biraz. 80 m2 üzeri falansa ilerde gömme dolap ile bölebilir, 1+1 e cevirebilirsin.

bir şey daha ekleyeyim, türkiyede evler normalde oldukça büyük, yurt dışında ise tam tersi olabildiğince küçük.

30-40 metrekare arası iyidir altı zor oldukça, ben 17 metrekare olanda gördüm.

bunlar haricinde en önemli bakman egreken şey ise tavan yüksekliği. şimdiki evimde 3,20 tavan yüksekliği, en optimali bu, daha yükseği kabul her zaman.

Çinlilerle bu konuda yarışamayız. Çin malı ürünler de kötüdür ama hep satın alınır. Dediğiniz durumun tersi de mümkün. Çok sağlam makine yapmış adamlar da diyebilirler.

marka adına Türk eklemek zaten bakanlar kurulu kararıyla mümkün olduğundan cart curt herkes alamıyor.

apple urunleri cin'de uretiliyor ama imaji oyle degil. dolayisiyla "made in china" olduktan sonra bir kere fark etmez.

ancak "made in turkey" urunler icin bu sozkonusu olabilir.

kulaklığın çalışmayan teki+1 türk, milli vs gibi kelimeleri ticari firma adından kullanmak isterseniz bakanlar kurulu kararı gerekir, önüne gelen kullanamaz. Bildiğim kadarıyla böyle Türk Traktör diye bir firma var Ankara'da. Soyadında Türk vs. gibi bir isim varsa bakanlar kurulu onayına gerek yok, kullanılabilir. Bildiğim kadarıyla böyle, yanlışım varsa hukukçu arkadaşlar düzeltip uyarabilir.

@kulakligin calismayan teki+1. öyle kafana göre yapamazsın bu bir.

ikincisi, yurtdışında içinde "türk" olan bir markayı tescillemek için 40 takla atman gerekir. bu özel sektör için pek mümkün değil zaten. geçenlerde abd'de "mersin" adını tescillemek isteyen birine izin vermediler (buraya kaynak gelebilir).

coğrafi isimlerde en yaygın olanı, kamu tarafından konulması (türk traktör, erdemir demir çelik, samsun sigarası, vb). devlet eliyle yapılan bir üretim kötüyse zaten ülkenin/bölgenin kötülenmesi normal gibi bir mantıkla yapılıyor.

gelende "türk" ifadesi içeren ticaret unvanları/markalar kamu kuruluşlarına aittir veya kamu tarafından satılarak özel sektöre geçmiştir.

Bataryayı telefondan çıkarıp gönderebilirsiniz? Belki siz arkadaşınıza hediye aldınız, fatura neden şart olsun ki?

batarya olayını duymadım, kargocular da hiç söylemedi. ben birkaç deneme yaptım, hiçbirine sigortalı göndertemedim. faturası elimdeyken bile bu sefer müşterisine fatura kesen bir şirket olmam gerektiğini, faturalıdan kasıtlarının o olduğunu söylediler. sonuçta güvenemedim göndermedim çünkü sigortasız istediler.

çok kere telefon gönderdim, herhangi bir sıkıntı olmadı. mümkünse baloncuklu zarfa koy, yolla gitsin. batarya falan hiçbir şey olmaz.

fransa'da kaldım 1 sene.

terörü yaratanlar zaten kendileri onun için tuhaf değil.
erdoğan'ın önünde fazla seçenek yok. ya 60 yıllık avrupa serüvenine resti çekip noktayı koyacak yada bu şekilde ikili oynayarak gidecek.
her topluluk kendinden aşağı gördüğünü ezmek ister. aynı türkiye'de çingenlere ve romanlar yapıldığı gibi. avrupa'da doğuluları öyle görüyor.

senin terör örgütü olarak tanımladığın şeyi, bir başkası hakkını arayan mazlum olarak görebilir. avrupa yıllardır, sen bu insanlara bir devlet olarak büyüklük göster, onları öldürüp hapsetmek dışında onlara bir yol göster, bunlar senin de vatandaşın diyor. bu insanlar için, bir devlet olarak elinden geleni yap ve bu toplulukla silah dışında iletişim kur diyor. biz bunun yerine savaşmayı tercih ediyoruz. hal böyle olunca da, avrupalılar için bu, iki denk gücün savaşı haline geliyor. bu da pkk'yı onların terör anlayışının dışında bırakıyor.

devletlerle ilgili yorum yapmayı saçma buluyorum, zira bilgim yok. devlet devlettir, birisinin diğerinden iç işleri dışında pek farkı yok. önemli olan toplumlar.

ben ırkçılık yaşamadım ya da maymun gibi görülmedim açıkçası. tam aksine baya da memnunum.

bu arada bugün ufak alman veletler suriyeliler için düzenlenen bir etkinlikle alakalı bağış topluyorlardı, her mağazaya giriyorlar falan. sarı sarı, öyle de şekerler ki. aşırı da heyecanlı ve heveslilerdi. yani diyorum ki benim gördüğüm kadarıyla çocuklara sevmeyi öğretiyor toplum. gerisi bireye kalmış. her toplumda bir bölüm kaçık olabilir. önemli olan toplumların genel tutumu. ancak biz insanlar olarak genelde olumsuzu görmeye programlanmışız.

edit: yalnız erdoğan hakkında yorum yapayım. erdoğan haklı diye bir şey yok, zira erdoğan'ın savunduğu bir şey yok. kendi çıkarına bakıyor adam. bugün böyle bir tavır takınması gerekiyor demek ki. yarın tam zıttını da yapabilir. bu hemen hemen her siyasetçi için geçerli.

cevap basit, sen bir IRA veya ETA filmi izlediginde, adamlarin 'kendi topraklarimizda ozgur olmak, bizi somuren devletten kurtulmak istiyoruz' tarz ozgurluk goygoyuna hic destek vermiyor musun ? dogru yada yanlis, 'ozgurluk isteyen halklar' kendine dokunmadigi surece insanlarin sempatik buldugu bir kavram.

turkiye'ye ozel bir sey yok ortada, zaten avrupa bu hale getirdi denilecek bir durum da yok. en onceleri sscb'nin destegi var en basta, avrupa neden desteklesin sscb destekli orgutu ?

Avrupa'nın Pkk militanlarını sahiplenmesi normal değil, Pkk AB tarafından terör örgütleri listesine alınmış bir örgüt. Eğer kanıt varsa, adil yargılama kesinse kolay kolay barındırmaz.

Ama başka bir terör örgütü liderinin (Fetullah GÜlen) ayağına kadar gidip el etek öğen milletvekillerini parlementodan uzaklaştıramıyorsan, Fetö sahnesinde dansöz gibi kıvıran bakanları yargı önüne çıkaramıyorsan, belediye başkanlarına "höt" diyeniyorsan, senin terör tanımınla kimse -afedersin- götünü bile silmez.

Herkes önce kendi kapısının önünü temizlesin.

P.s. Daha üniversite hastanelerinde tedavi edilen Işid yöneticilerine gelmedim bile.

Mustafa'nın kurtuluş harekatını dönemin padişahının bilgisi ve isteği dahilinde başlattığını söylüyordu film. Bullshit işte.

Bende filmi izlemedim ama pasa'yi karanliktan korkan ve icine kapanik vs gibi kotu huylarla andigi icin diye yorumlar okumustum, can dundarin bu elestirilere cevabi ise "insan ataturku anlattim" vs olmustu..

Kritik ve ince noktalarda Atatürk'e duyduğumuz sevgiyi zedeleyen şeyler vardı. Üstelik bunu entelektüel olarak objektif olmaya çalışır bir şekilde sunuyordu ama sunduğu şey gerçeğe uygun değildi. (Yalan konuşmayayım şimdi filmi izlemedim ama bu entel bakış açısını bildiğimden ne şekilde hata yapmış olabileceğini tahmin ediyorum).

yücelttiğimiz kişilerin, insanlaştırılmasına tahammül edemediğimiz için.
insan doğası işte; madem benden yükseklerde, o zaman ona tanrısal atıflarda bulunayım da, ona karşı hasetim uyanmasın...
birisi de, "ya bak, o tanrı katındaki adam da yeri gelir yellenir!" dediğinde de hasetimizin içinde olduğu odanın kapısını açmaya zorladığı için, ona hiddetleniriz.
"sen ne yapmnaya çalışıyorsun? otur, oturduğun yerde! açmaya çalışma bilmediğin kapıları" deriz.

@herp'im söylediklerinin yanında atatürk'ü aciz göstermeye çalıştığı, böyle bi profil yarattığı filmimsi bir şeydi. "ben normal insan mustafa'yı anlattım" demişti, bazıları da bu lafın arkasına çok sığındı, evet insandı ama filmde özenle seçilmiş kelimeler vardı.
can dündar'ın belli, sabit bir görüşü olsa ya da böyle bir iş yapmak istese neyse de kendisinin ne kadar dönek bi insan olduğunu gördüğümüz için eleştiriler geldi, hoş balık hafızalı dostlar unuttu o zamanları.
bu arada okuduğum yorumlardan öğrendiğim şeyleri yazmadım, izlemiştim.

Farklı kesimler farklı tepkiler vermişlerdi, ama tarihi 2-3 hata içerdiği için (o dönemde olmayan şeyler filmde gösterildiği vb.) baya tepki çekmişti. Hataları vardı elbette, ama bence gayet güzel belgeseldi. Sinemada da izlemiştim, sonra tekrar da izledim. Gayet etkileyiciydi.

Bazıları tartışmalı konulara değinmemekle (şapka devrimi, istiklal mahkemeleri, vb.) bazıları Atatürk'ü basit bir ayyaş gibi göstermekle, bazıları da başka sebeplerle.

1 hafta ile 4 ay arası değişir diyebilirim.
Kendin zorlamadan kimseden bir şey öğrenemezsin muhtemelen.
Biraz hevesli ve takipçi olman lazım yoksa sancılı gider.

Yeni mezun genelde ar-ge'de ilk sene hiçbir işe yaramıyor. İşlerin nasıl yürüdüğünü öğrenmesi, mevcut durumu kavraması, raporlama standartlarına alışması, görevleri anlayıp yerine getirebilmesi, ar-ge yapılan konuya tam anlamıyla hakim olup üzerine koyması, ar-ge süreçlerini biraz anlaması, ödev formatından kurtulup rapor formatına dönmesi falan derken bir sene geçiyor.

Öğrenen için sancılı olmaz genelde, ama öğreten için sancılardan sancı beğendirir. Ekibi genişler, beklenti yükselir, ama eldeki adam hiçbir işe yaramaz.

Halen darbenin akp tiyatrosu olduğunu düşünen biri olarak, böyle bir ihtimal görmüyorum.

Hadi oldu da başarılı oldu, gülen gelmezdi. Bizzat yönetme hevesi olsaydı tayyipi bu kadar beslemeden, 2002'de kendi gelirdi. Ya da 2006'da tayyipe sen in ben geliyorum derdi.

tamam adam meczup falan da bu kadar da gerizekalı değildir herhalde. halkın yarısının delicesine sevdiği bir kişiyi indirip de ülkeye gelmek intihardan farksız olurdu.

büyük ihtimalle daha ılımlı bir merkez sağ çıkartır bu sefer onlarla iş güderlerdi. ülke 2002-2006 aralığında olduğu gibi olurdu.

hayır basmazdı. zaten gülen devlete yüzbine yakın insan ile sızmışken, general rütbelilerin üçte ikisini mobilize edebilecek güce ulaştırılmışken, 14 yıldır mgk kararları dahil her tür tehtide karşı korunup kollanmışken neden darbe yapmaya ihtiyaç duysun?

gelip daha ne yapacak? yapacağı daha ne kalmış?

2-3 sene önce türkiye'ye dönüyorum dese zaten yere göğe sığdıramayacakları bir adam, neden bunları alaşağı etmeye tenezül etsin.

harzem o kadar haklı ki anlatamam.

Ben inanıyorum geleceğine, herifin planı kanlı kansız hızlı bir darbe oldubittisi, %90'ı koyun olan ülkenin de buna ses çıkarmaması üzerine kuruluydu. Kesin Humeyni tarzı bir şey olacaktı.

bence de alakasızlar.
ama nedenlerini yazarsam içeri atılabilirim, o yüzden detaya girmek istemiyorum.

mutlaka ortak yanları da vardır, ama benzetme için yeterli olduğunu düşünmüyorum.

ağzı olan konuşuyor boşver. hiç alakaları yok. mal mal yorum kasan çok sen takma onları.

embesil clinton'cı tayfanın pr çalışmaları.

trump'ın clinton sapığından daha kötü olma ihtimali yok

Sosyal medyada bu kadar çok nefret edilmesine rağmen seçimi kazandı. Amerika'nın eğitimsiz kesimi Trump'a oy verdi. Cinsiyetçi konuşmaları var vs. Bazı yönlerden benziyor. Bazı yönlerden alakası yok. Tek bir söyleme bakarak karşılaştırma yapmak yanlış.

ortak noktaları ikisinin de kendisini elit kabul eden kesim tarafından sevilmemesi. rte kaybedince bizim elitler türkiye'den ayrılacağım diye ağlıyor, trump kazanınca amerikalı elitler kanada göçmenlik sitesini göçürüyor. bence çok komik.

ayrıca trump hillary'den iyidir. umarım nato'yu bitirir.

- eğitimsiz kesimden oy aldı
- dindar kesimden oy aldı
- ırkçı kesimden oy aldı
- zenginlere vergi affından bahsediyor (hillary zenginlere vergileri arttıracaktı)
- kadınlara değer vermediğini kendi belli etti
- yol köprü yapacaz dedi
- inşaatla zengin oldu
- @cekilmis gayfe isimli arkadaş bir hristiyan, kendisi tayyip düşmanı, trump hayranı. o yüzden onu takma sen zaten.
- trump, göçmenle evli, eski karısı da göçmen. ama kendisi göçmen karşıtı. yani işine gelirse göçmen seviyor, tayyip gibi.

tayyipten tek farkı, başkan olmadan önce de zengindi. şimdi kendi gibilerinin vergilerini daha da azaltmayı konuşuyor. tayyip önce başbakan oldu sonra zengin oldu.

şu "elit kesim" düşmanlığı kadar saçma bir şey yok. "allah okumuşların şerrinden korusun" demek kadar saçma. cahil cühelanın fikrine değer verip, kendini geliştirmeye çalışan kişilerin fikrini beğenmemek de yeni cahil modası.

Bu arada Trump konuşmalarında defalarca islam karşıtı olduğunu söyledi, yetmedi konuşmasına gelen başörtülü müslüman bacımızı salondan attırdı.
edition.cnn.com

Tayyip bile bu adamın açılışını yapmakla (Trump Towers) hata ettim dedi.
Bizim ak'lar da hangi mantıkla bu adamı destekliyorlar bilmiyorum:D (Bence diğer aday kadın olduğundan) Zaten değişen bir şey olmayacak, iki aday da aynı bok.

erdogan = sjw(magdur edebiyati)
clinton = sjw(magdur edebiyati)

trump, bu gune kadar siyasete girmedi, deneyimsiz diye elestiriliyor...

erdogan, siyasetten baska bir hayatiyla one cikmamis.

trump = aileden ve kendi calismalariyla zengin bir is adamidir.

erdogan = siyasete erken yasta girmis, yukselmek icin firsatlar kollamis bir siyasetcidir.

ayrica: heavy.com

edit: benzer yonlerini bulmaya gayret edersek hepisi insandir. ama geldikleri arkaplan ve dusunce yapilari itibariyle siyah beyaz gibi ayiramayacagimiz gibi gridir deyip ayni da kabul edemeyiz. biri is adami biri siyasetci. bu kadar basit dusunmek gerek.

is adamligi ve siyasetcilik genelde birbirine karistirilmaz. birbirlerini etkilerler, yalniz genelde birbirlerini desteklerler. erdogan arkasinda duran milyon dolarlik adamlar olmadan bir hictir. halk onu duymaz bile bu milyon dolarlik adamlar onu reklam etmese. ote yandan milyon dolarlik adamlar da halkin destegini almak icin siyasetcilere ihtiyac duyuyorlar. falan filan.

ikisi de rakiplerinden daha eğitimsiz, birikimsiz, tecrübesiz.
ikisi de dindar,
ikisi de kadın düşmanı, ikisi de kadınları aşağııyor,
ikisi de sanayi falan sallamıyor, ikisi de beton seviyor.
ikisi de tek adam olma yolunda,
ikisi de vergi ve kural tanımaz, ikisi de hesap vermemek ile övünüyor. mal beyanları, vergi beynaları ikisinde de şaibeli.
ikisi de hiçbir somut vaadi olmadan seçildi,
ikisinin de yarın ne yapacağını kestirmek mümkün değil.

yetmez mi?

Sadece konusma tarzlari benziyor.

abd nin ali ağaoğlu.

@sour clinton'un ana fikri magdur olmakti. trump'in ana fikri amerika'yi welfare state'ten cikarmak ve "yine super guc yapmak"

oysa clinton'in izledigi ayristirici siyaset ortada, mailleri ortada. kadinin para kaynagi olan katar ve suudi arabistan ayni zamanda isid'i fonlayan ulkeler. simdi bu mailler ortaya cikinca clinton magdur degil yalanci ve suclu oluyor.

ote yandan "trump algisi" hakkinda oyle seyler cikardilar ki piyasaya: adamin ciplak heykelini yaptilar dalga gectiler meydanlarda. simdi bu adam magdurum diye cikmadi fakat "character assasination" yani bir cesit kimlik siyasetinin hedefi haline geldi.

bak clinton hakkinda obama 2008'de neler diyor:

www.youtube.com

ayrica bak:

www.youtube.com

simdi bu kadin 2008'de obama'nin soyledigi gibi yalanciysa, koltugunu baskalarina lobi faaliyetleri yoluyla satiyorsa. o gunku yalanci hakkinda bugun ne degisti? ogunku yalanlar oldugu gibi duruyor. bugun aynisi gecerli degil mi? bunlar bu kadinin o gune kadar yaptiklariyken bugun ortadogu'nun geldigi halden hillary sorumludur.

neyse. goren gozler icin apacik ortada. clinton sadece "kadin" oldugu icin oy almaya calisan bir robot. bu trump'i muhtesem bir insan yapmaz elbette fakat o kadar asagilik bir duzende ki amerika su anda. bernie gibi adamlari ezip, koltugu trump'a hediye etti clintonlar.

son tahlilde clinton gelseydi yapacaklari su anki amerikayi bir 4 yil daha devam ettirmek ki amerika'nin ekonomisi dunyadaki belirsizlikte pek de saglam degil. ani dalgalanmalara sebep olmamak icin cok dikkatli oluyorlar. dolar yukseliyor ama paranin degerli olmasi bazilari icin(ihracatcilar) oldukca kotudur. bir anda kimse amerika'dan mal alamaz olabilir. gibi...

neyse sonuc olarak amerika'nin basina gecen trump basindan beri rusya ile catismaktansa "iyi bir pazarlik" yapabilecegini soyluyor. amerika'nin cikarlarini gozeteceginden bahsediyor. bunu yaparken de politik dogrucu olmadigi icin sosyal medyada ve diger yayin kuruluslarinda kolay hedef olup eziliyor. hic adil olmayan bir karsilasma verdiler birbirlerine karsi.

sunu da bonus olarak bir izle: www.youtube.com

vidyonun basindaki adam hillary'nin sag kolunun kocasiymis. denilene gore bu kadinin kocasi teenager kizlarla amerikalilarin "sexting" dedigi fotografli sanal seks olaylarindan beri gelmiyormus. hillary hayranlarinin trump hakkindaki saf nefreti bunlarin haber yapilmasini engelliyor. nasil turkiye'de hukumet aleyhinde konusmak yasaksa amerika medyasi da hillary aleyhinde konusmuyor.

ayrica sunlara bakmani tavsiye ederim: clinton milleniallerin duygularini somurdu, trump "taxpayer" denen, yani vergi veren nufusun mantigina hitap etti. sonucta bagimli nufusun dedigi olsaydi emin ol amerikanin ekonomisi ve dis iliskileri su andakinden daha kotu olacakti amerika icin.

taxpayer oy haritasi: thestatesxyz.files.wordpress.com

millenial oy haritasi: thumbs.mic.com

sonuc "hillary destekcileri bir avuc coluk cocuktur" demeye calismiyorum. vergi veren adamin soz sahibi olmasinin onemli oldugunu vurgulamaya calisiyorum.

edit: demeye calistigim turkiye'deki "corruption" ya da yolsuzluk ve amerika'daki yolsuzluk ya da "corruption" goz onune alindiginda clintonlar amerika'nin akp'si ve erdogan'idir.

isid'e bir grup ofkeli genc diyenler'e bakarsan ve amerika'daki katar ve suudi arabistan lobisinin kimi destekledigine bakarsan daha iyi anlarsin.

alttaki yorumlari okudum editi: demeyim diyorum duramiyorum yav adamlara cahil deyip duruyorsunuz ama amerikanin vergi veren kesimi bu adama veriyor oyunu. mutlaka birilerine cahil diyecekseniz clinton'un pesindeki sjw'ler daha cahildir. nasil saldirgan olduklarina bakin. ne kadar duygu ile hareket ettiklerine bakin. ne kadar medya manipulasyonunun kurbani olduklarina bakin.

trump abd'nin erdoğan'ı falan değil. dünyayı kadın haklarından ve otun serbest olmasından ibaret sanan dangalaklar kuduruyor işte. gereken cevabı amariga halkı sandıkta verdi, burada da söylenmesi gerekenler söylenmiş zaten. clinton denen vahşi ruh hastasından her türlü evladır trump. ayrıca adamın karşı olduğu şey illegal göçmenler. hala "GÖÇMENLİK KARŞITI AMA KARISI GÖÇMEN :((" diyebilmek için ya art niyetli ya da gerizekalı olmak lazım. ağzını açanın ırkçı veya seksist olduğu dünyada trump reis amerikan halkının haklı tepkisinin sonucudur. insanar bunaldı, bıktı artık bu aptal, içi boş duyar ve hassasiyetten. ayrıca clinton başarısız bir siyasetçi olmasının yanında ağır ruh hastası, eli kanlı biri. trump'a cahil, bilgisiz, rererö diyenler clinton'ın başarılarla dolu muazzam geçmişinden (!) hiç bahsetmiyor niyeyse. insanlar abd'den önce dünya polisi olmayı öncelik haline getirmiş, her yeri kan gölüne çevirip şirketleri zengin eden vampirlerden bıktı artık. trump gibi inşaatçı bir zengine bile sempati duyup bu adamı seçiyorlarsa ortada gerçekten büyük yanlışlar var demektir.

trump, tayyip'in abd versiyonu falan değil. kudurun.

(bkz: öcü gibi korkuyorlar donald trump yoldaşımdan)

sadece abd'nin dinci, ırkçı ve cahil kesiminden oy olması nedeniyle benzetiliyor. onun dışında bir benzerlikleri olduğunu sanmıyorum. abd'de yaşasaydım yeşiller'e oy verirdim <3

trump çok zeki birisi. amerikada sıfırdan milyarder olmak, hem de yahudi olmadan, hiç kolay iş değil. biryerlerde anılarını okumuştum, gençken çok da çapkınmış. mal bir zengin de değil.
trump'ın aksine bizim ki çoğunlukla duygusal hareket ediyor. sık sık da dönüş yapmak zorunda kalıyor.

trump, sıfırdan milyarder falan değil. aksine gayet süper zengin bir aileden geliyor. direk babasının işini devam ettiriyor sonrasında iflasın eşiğine geliyor da trump adının marka değeri var diye herife destek çıkılıyor. ağaoğlu version 2 yani.

The tours to Chernobyl are safe. In what concerns the radiation, the levels of radition in major parts of restricted zone are at levels that would not influence human health even for one month stay.

The route goes through this safe places and approaches the former nuclear plant to distance of few hundred meters.

You can not take anything from the restricted zone, as longterm proximity of radioactive objects from there could cause you health problems.

Currently there are several dozens, mainly elderly, people living pernamently in the zone despite prohibition from the authorities.

Anya from tour operator KievStag

Kazadan 30 yıl sonra ve birkaç saat/1-2 gün ile sınırlıysa oldukça güvenli.

Ama zevkli olacağını sanmam. İstersen aynısının bir benzeri Sakarya'da var (nükleer kaza evet) sadece çapı az daha ufak. Yakında Akkuyu'da da olur maalesef.

Benim de görmek istediğim yerlerden biri, tezimi bununla ilgili yazmıştım, o gün bugündür aklımdadır oraya gitmek.
Tamamen güvenli değildir tabii ki ama eskisi kadar yüksek bir radyasyon da yok. Orada yaşayanlar insanlar da mevcut. Riski azaltmak için gitmeden önce alınacak önlemler var. Sonuç olarak radyason her an hayatımızda mevcut zaten, oradaki değeri yüksek sadece. Her giden kanser olup ölecek diye bir şey yok. Risk alan gider.
(Hala çaylarımızda yüksek oranda radyasyon mevcut)

Orkun Işıtmak gitmişti, youtube'den araştırabilirsiniz. "Hayalet Şehir Çernobil" Yardımcı olabilir.

yandex ile gezmek daha mantıklı gibi.

yandex.com.tr

yorgan, battaniye falan yıkarken büyük olan daha avantajlı olur, bu.

evde 8 kilo kullanıyoruz, yıkayamadığımzı birşey yok. yorgan, battaniye, bebek döşeği, kilim, paspas falan ne varsa yapıştırıyoruz. yine de ben olsam 100 lira fazla verir büyük olanı alırdım.

kilosu yerine tambur hacmine bakın. kilo olayı hikaye. bazen aynı tambur hacminde daha yüksek kg yazan makineler oluyor.

Bizdeki de 8 kilo çift kişilik elyaf yorgan yıkandığını biliyorum.

9 kilo var bizde. 8 olsa da olurmuş

9 alırdım

yıkayabileceğin en büyük şey çift kişilik yorgan. 8 kiloda da rahat rahat yıkanıyor. çamaşırhane işletmeyeceksen 9 kilo gereksiz.

Bu iki makine de 63 lt tambur varmış. Peki nasıl oluyor ? Bu bilgi üzerine 9kg almak mantıklı mı ?

8 var bende, yatak yorgan her sey yikaniyor. tambur hacmi olayini bilemiyorum.

9 kg kapasiteli bir tamburda yatak döşek yıkanır da eğer aile çok geniş değilse veya her hafta dağlar gibi çamaşır çıkmıyorsa, almaya gerek yok bence. 9 kg'de
4-5 kg'lik yük yıkanmamalı, tambur kayışına zarar verebilir. Boş tambur dönerken daha çok sarsılır ve makinenin çeperine çarpar :S. Fakat diğer yandan da 7 kg üzerinde yatak tutak var ise, ve 8 kg' kapasiteli makine var ise, burada da sürekli yıkanmamalı. Zira içinde hareket edecek yer bulamayan çamaşırlar makinenin bir tarafında yığıntı oluşturacak ve ağırlık merkezi bozulan tambur yine zarar görecektir. Özetle, 7 kg üzerinde ağır eşyalar için 9 kg kapasiteli makine iyidir. -şahsi fikir.. :D

Yorgan için şart.

bazı markalarda hacim aynı olup rulmanları değişik oluyor. yani gözle baktığınızda fark göremeyebilirsiniz.

su ve elektrik tüketim oranlarına bakın. 8 kiloluk makinede 4 kilo yıkarsan ziyan olur.

limited şirket olması lazım, aracın dizel olması lazım. eyyorlamam bu kadar.

Alınır. Şirketlerde prosedür neyse aynısı geçerli oluyor. Kdv, yakıt, bakım giderlerini düşüyorsun. Normal kendi adına alıp muhasebeye şirket için aldığını bildireceksin.

Şahıs=şirket. Kendi üzerinize olan her şeyin giderini gösterebilirsiniz. Kişisel motosikletim dahi bu şekilde işlem görüyor. Hangi araç olduğu hiç fark etmez.

her tür araç (dizel benzinli lpgli falan fark etmez) gider yazılabilir. iki nokta önemli;

1- kdv mahsubuna izin yok: arabanın kdv tutarını sen ödediğin kdv'den düşemiyorsun.
2- kdv ve ötv doğrudan, geri kalan tutar ise amortisman ayrılarak gider yazılabilir.

limited şirket gibi bir şart falan da yok.

belli bir doygunluğa ulaşmış olurlar. sen nasıl doyunca daha fazla yiyemezsin. aynısı işte. daha fazla yiyebilmen için göbeğin büyümesi gerekir yani ya yeni pazarlar ya da popülasyonun artması gerekiyor. onlarda yeni pazarlara çok hızlı açılamayabiliyorlar.

Nasil olsa yeterince büyümüşlerdir.

diğer yandan da pazar büyüklükleri, gdp'leri zaten çok yüksek olduğu için, bunları büyütmek zorlaşıyor. bizim için çok büyük yatırımlar, adamlar için genelde devede kulak kalabilyor.
bir de, gelişmiş ülkelerdeki şirketler genelde karlarını saçma sapan ülkelere taşıyıp vergiden yırttıkları için karsız çalışıyor görünüyorlar. en güzel örnek, apple'ın abd'de hiç kar bildirmemesi, ama irlanda'da çılgınca kar bildirmesi. ama gerçek hayatta öyle olmuyor tabi.

(bkz: teröristlerle pazarlık yapmayız)

Sorunun cevabını biliyorsun. Mesele pkk karşıtlığı, terör falan değil. İnsanlar Kürtlerin 2. sınıf kalmasını, haklarının olmamasını, acı çekmelerini istiyor. Normal bunu gördükleri için eşitlik onlara aşağılayıcı geliyor. Temelinde ötekine duyulan nefret var.

Korkma solcu olmak o***pu çocukluğu değil. "ya ben solcu değilim ehehe" diye günah çıkartmaya da lüzum yok.

yok sağcı da değilim. kendimi sağcı, solcu vs. diye tanımlamıyorum ve hiçbir partiyi desteklemiyorum. sadece hdp'li olduğum için böyle düşünülsün istemedim.

Bu konuda benim de kafam karışık. Bir yandan adı ne olursa olsun bir siyasi partinin terör örgütü ile organik bağı olması işin doğasına aykırı geliyor diğer yandan o coğrafyadan 30 yıldır faal olan PKK ile öyle ya da böyle herhangi bir bağı olmayacak bir Kürt siyasi hareketi çıkması imkansız gibi geliyor. Dolayısıyla olay iki konuya indirgeniyor:
a) Kimlik siyaseti yapan parti kuramazsın, mevcut partilerden birini seç oradan devam et (Şu anki durum bu)
b) Terör örgütü ile bağın olduğunu biliyorum ama bu yolun sonu örgütün tasviyesi ve katılımcı demokrasi olacak diye göz yumuyorum hatta bizzat diyaloğa yardım ediyorum (Bu da önceki açılım, Öcalan ile diyalog vb. süreci)

Benim aklıma bu ikisi dışında bir şey gelmiyor hatta herhalde kimsenin aklına gelmiyor ki bugüne kadar yaşanan süreçler hep bunun varyasyonları.

dağdan insinler ama dağdaki gibi davranmasınlar diye meclise gelin dendi. dağın borazanlığını yaparsan sana gerek kalmaz. zaten dağ onları direk söylüyor aracıya gerek yok. hdp'den istenenler belliydi. ama onlar bunları elinin tersiyle itti. ankara otogar bombacısından şikayet edip başka bir ankara bombacısının taziyesine gidersen kusura bakma senin ağzına çaputu bağlayıp sustururlar.

hdp'nin muhattap alınması pkk'yı engelliyor. biri konuştuğu zaman diğeri susuyor. bu benim görüşüm, bununla ilgili detaylı araştırma yapmadım, gündemden takip ettiğim kadarıyla diyelim.

araya mesafe koymakla ne denmek istiyor bilmiyorum ama özellikle sivillere yönelik eylemlerini hdp kınıyordu zaten. ayrıca organik bir bağ olmasını da normal karşılamak gerekiyor. iyi kötü o düşüncenin içinden çıkmış insanlar.
burada kilit nokta, bu insanlar insin siyaset yapsın deniyor mu? deniyor. ee gelip siyaset yapanları hapise atarsan bir şekilde, sonuçta bu mücadeleyi yapanlar yine silaha sarılacaklar.

şimdi sayın cumhurbaşkanı hdp diye bir parti yokken bir tanecik adamı, kara kutusu hakan fidan eliyle hdp'yi geç pkk'lılarla görüşme yapmadı mı? yaptı, anormal mi? değildi, ülkede normalleşme kuzey ırak'taki petrol hesapları vs. yakınlaşma oldu.
ne oldu şimdi? ırak, suriye her taraf yanıyor, petrol işi de bitti. ee hdp de parti kurdu akp'nin vekillerden çaldı. adamlar 330'u bulamıyor. 400 istiyorlardı, 330 olsun o da olumlu ama o da olmadı, ee hükümeti ikinciye ancak kurabildiler.

hesap belli, hdp dışarıda kalacak, 28 kişinin vekilliği düşerse ara seçim yapılması gerekiyormuş. bir şekilde kapatırlarsa da akp 330'a yaklaşabilir, mhp ile falan uğraşmadan başkanlık da yaparlar anayasa da yazarlar.
bütün yaygara vekil hesabı, başka bir şey değil. bu adamlar dün mü çıktı piyasaya?

hukuk işlesin falan, tamam işlesin de yargının sallanan kılıcı altında siyaset yapılamaz. bir de bu hukuk nedense hep muhalefete işliyor ya o da çok enteresan. mesela gıyabında yaparsın yargılamayı, açık kanıtları koyarsan ortaya, kimse bir şey demez, yargıya güven olmamasına rağmen.
bu demek değil ki belediye araçlarını falan teröre destekte kullanabilirsin, ama açıkçası böyle bir kanıt da ben göremiyorum. varsa çıkarın, mesela diyarbakır belediyesi falan. kayyım atamakla falan olmaz bu işler, o insanları da ateşe atıyorlar, zaten bırakanlar da oluyor.

benim bu konuda görüşüm, normalleşme, huzur, barış adına ne dersen de ancak hdp'nin siyaset yapmasıyla olabilir. zaten pkk'nın da istediği barış marış değil, adam 20 yıldır dağda ve barıştan ne kazancı olacak, karayılan mesela ne yapacak? bunu da düşünün. ben pkk'nın da hpd'den memnun olduğunu düşünmüyorum. provokatif hareketlerini de buna bağlıyorum.

şöyle öldürürüz, böyle keseriz, hapse atarız zihniyetiyle 100 sene daha aynı şeyleri konuşuruz ya, ya da suriye, ırak gibi bir ucube devlet ortaya çıkar.

suq +1, düşüncelerimin hepsini özetlemiş. insanlar geceden sabaha değişiklik bekliyor ve her şeyi ak ve kara olarak ayırmaya çalışıyor. örgütle bağları olması kadar doğal bir şey olamaz, öte yandan pkk da hdp'nin varlığından memnun değil. ekşi'de biri yazmıştı, sivil siyasetin önünü kapatırsan, asıl o zaman terör destekçiliği yapmış olursun diye. kesinlikle doğru.

Cozum sureci denen( ki benim samimiyetine hic inanmadigim) bir donem yasadik... Daga cikma siyaset yap diye.. Bu surecte noldu pkk carsi iznine cikan askeri esinin yaninda pazara giden askeri evinde polisi öldürdü bi sureci fırsat bilip patlayici dosedi hrmdek kazdi vs vs. Hdp nin tavri noldu peki cevap : hicbirsey. Pkk ve hdp ayni seylerdir. Hdp nin amaci bir kesmi temsil etmek değil teror örgütüne yardimci olmaktir. Iste bu yuzden icerideler..Yani ortada bi tutarsizlik yok.

bu hdp'nin tüm yanlışlarını "ama kürtlerin hakkını savunuyorlar/ama seçimle geldiler/ama iyi kötü haklı ya da haksız talepleri var/ama onlar dağa çıkmaya zorlanıyor/ama onların örgütle ilgisi yok/ama onların pkk ile ilişkili olması kadar doğal bir şey olamaz." gibi karşısavlarla(?) örtmeye çalışanlar neden bu kadar toleransı akp'nin yanlışları veya yanlışlarını savunanlar için göstermiyorlar mesela? elinden gelse tüm akp'leri bir kaşık suda boğacak olan tiplerin burada "ama hdp'yi hiçbir yerde istemiyorlar yea :((( kürtleri hala ikinci sınıf insan olarak kalmalarını istiyorlar yeaaa :((" diye ağlaması ne kadar da komik.


hdp'ye her türlü şans verilmedi mi zaten? çözüm süreci başladığında hükümet "pkk'ya göz yumuyor ama" diye suçlanmadı mı hatta? "sürecin önüne set vurulacak diye, kürtlerden de oy toplamak için pkk'nın silahlanmasına ses etmeyen hükümet" diye eleştirilmedi mi her ortamda yoksa hafızam beni mi yanıltıyor? sen git, hem "mecliste tüm halkların sesi olacağız :)))" de, ama sadece kürtlerin sorunlarını(?) dile getir, hatta seçim sonraları "sayın öcalan'a özel teşekkür ediyoruz.", "pkk sizi tükürüğüyle boğar." de. hem terörist cenazelerinde bulun, canlı bombanın taziye çadırına git, halkı sürekli provoke et, can damarına bas, hem de "bizi istemiyorlar :(" diye ağla.


bu durum, seçmeninin sosyolojik talepleri ile gayet paralel aslında:
"2 karım, 15 çocuğum var. devlet bana baksın."


"kürtlerin ikinci sınıf insan kalmasını istiyorlar." hahahah. sanki tece geçmişten günümüze kürtleri türklere köle yapmış gibi bir anlam ihtiva ediyor, değil mi? valla ne güldüm.

yahu hdp'yi istemeyen oy vermez, olur biter. ama şu bir gerçek ki, hdp bu memlekette 5 milyondan fazla insanın oyunu aldı ve ülkenin üçüncü büyük partisi. bu 5 milyon insanı istememe gibi bir lüksünüz olmadığına göre isteseniz de istemeseniz de hdp olacak.

adı hdp olmazsa başka bir şey olacak.

şimdi ben pkk'lı değilim, ankara'da yaşayan, ülkesini bayrağını seven, işi gereği ülkemizin haklarını yurtdışında korumak için gece gündüz çalışan bir insanım. seçimlerden önce her birini dinledim ve aklım yattığı için hdp'ye oy verdim.

hdp'ye terörist denmesi beni zerre kadar ilgilendirmiyor; mhp'li alan paşa'ya da terörist denmiyor muydu? chp'lilere yıllarca terörist muamelesi yapılmadı mı? terör örgütü lideri ile görüşmeye giden milletvekilleri hala akp sıralarında oturmuyor mu? fetö sahnesinde dansöz gibi kıvıran adamlar hala bakan, mv, belediye başkanı koltuklarında oturmuyor mu?

gücünüz yetiyorsa terör örgütü üyelerini kendi partisinden milletvekili yapanı alın, ben mi yazdım hakan şükür adını mv listesine?

bunların derdi "seni başkan yaptırmayacağız" sloganı ile başladı. chp'nin mıymıy muhalefet anlayışına, mhp'nin stepne siyasetine karşı karşı alanlara inen, her dedliğe girip herkesle konuşabilen, açık açık ve üst perdeden muhalefet eden birilerinin meclise baraj engeline rağmen girmesi zıvanadan çıkardı.

yoksa daha 1-2 yıl önce hdp ile de pkk ile de masaya oturanlar aynı adamlar. "serok barzani" diye gezinen, şiwan perwer ile el ele "megri megri" söyleyen adamlar aynı adamlar.

şiwan perwer'in hangi örgüte yakın olduğunu şimdi mi öğrendiler barzani'nin kürdistan'ın başbakanı olduğu şimdi mi akıllarına geldi?

terör örgütü üyelerine seyyar mahkeme kurarken terörle aralarına yastık mı koydular? oslo'da terör örgütü üyeleri ile görüşürken aralarına perde mi çekmişler? "terör örgütüne operasyon yapmayın emrini ben verdim" diyen kim?

bunların istemediği hdp falan değil, kendilerine karşı delikanlı gibi muhalefet. başkan olamama korkusu sardı içini.

gerisi hikaye.

ben kendi evimi 2006 yılında aldım. o zaman 40 asgari ücret karşılığı almışım oturduğum evi. hala da ailece oturuyoruz, gayet de memnunuz. 3+1, site içinde, parkı basket sahası falan olan, sessiz sakin bir ev. bodrum ya da giriş falan da değil.

şimdi 40 asgari ücret ediyor 52.ooo lira. sen bu paraya bu semtte artık 1+1 bile alamıyorsun.

ben ilk arabamı 2009'da aldığımda maaşım 2500 liraydı, 23 bin liraya sıfır fiat marka araba almıştım. 10 aylık maaşım etmiyordu o zaman.

şimdi işe yeni başlayan bir insan, 10 aylık maaşıyla ancak 10 yaşında bir araba alıyor.

e fakirliğe vuracağına entelliğe vuruyor, ne yapsın?

seyler.eksisozluk.com

ben bu yüzden almayacağım.

ayrıca doğru tespit yapmışsın. ikisi de dahil. hem aileden kalıyor hemde embesiller.

bide türk aile yapısı var. mesela herkes asgari ücret alıyor ya, kişinin bu parayla yalnız başına yaşama ihtimali yok, herkes eve getiriyor birikenle de ev geçiniyor. türk aile yapısı olmasa ülkenin %80i açlıktan kırılırdı. şu an bile kırılıyoruz gerçi ama bizi ayakta tutan şey bu bence. yani almamalarının sebebi aynı zamanda bunu yapamayacak olmaları. yapacak güçte olmamaları.

Ev almak icin kredi cekmek gerekli degil mi? Mortgage kredileri de10 yil gibi bir sure. Ben gelecek 10yilimi ipotek altina almak istemiyorum. Seneye ne olacak bu ulkede bilemiyorsun, isten ciktin diyelim nasil odeyecegim o krediyi.
Ya da kafayi kirdin yurtdisinda bi ise girdin ama sadece oyle cok parasi olmayan, sadece gecinmeye yetecek kadar. Bu sene boyle giden insanlar oldu. Ben de birseye bagli kalmaksizin (insan haric) gidebilme luksum olmasi icin almiyorum ev

yeni nesil bencil oldugu icin. tabii bu dedigim sadece egitimli kisim icin gecerli. ev almaya para biriktirmek yerine savuruyolar. cocuk yapmayi dusunmuyo bile cogu, dusunen de cocuguma bisey kalsin demiyor. yok 20 yil sonra satacak bisey kalmiyomus vs, 20 yil sonra satsan parasini napacaksin ki, genclik bittikten sonra savurup eglenemezsin bile. sadece zamanin dusunce sekline uyuyorlar, yoksa bizim nesil de harbi embesil, bizden oncekiler de embesil.

Ya o yazıyı paylaşıp kendini çok süper, hayatınyaşamayı en iyi bilen, özgür ruhlu maceraperestler gibi tanıtmaya çalışan bütün facebook arkadaşlarımı yazının çıktısını rulo yaparak tokatlamak istiyorum. Macera dedikleri de erasmus'a gitmek amk, sanki bana avusturayla steplerinde çadır kurup doğada yaşadı.

Yeni nesilin ev araba almama sebebi paramızın olmaması. Bu kadar basit. Beyaz yaka maaşları 2bin hatta altından başlıyor, biraz şanslıysan 3'e 5"e çıkıyor. İstanbul'da en ucuz 2+1 eve 500-600bin istiyorlar, araba fiyatları ötvyle olmuş bir servet. Bu dangozlar da sanki 3 sene sonra düğün altınlarını ankastre beyaz eşya ve koltuk takımına gömmeyecekmiş gibi facebook'ta maceraperest özgür ruhlu dünya vatandaşı pozları keserek ego tatmin ediyorlar. Valla tüylerim diken diken oluyor ya.

Ben istanbul gibi deprem bölgesinde yaşadığım için, turkiye yeterince karisik oldugu icin, hayatımın geri kalanını turkiye'de devam ettirip ettirmeyeceğim belli olmadigi için almıyorum. Bir de şu var; o kadar parayı istanbul'daki bir eve gomecegime aynı parayla gider fransa'dan ev alirim (ki yapabiliyorum), onun kırasiyla istanbul'da gayet güzel bir evde yaşarım. En azından yıkılma riski yok.

Bir iki arkadaşım bankada ev alacak paraları olmasına rağmen tüm parayı eve vermek yerine yatırım yapmayı tercih ettiler. Geçen sene dolar alanların cuma günü itibarıyle elde ettikleri kar da yüksek olmuştur. bence 10 sene kredi ödemek ya da kiraciyla uğraşmaktan daha mantıklı.

Gördüğünüz gibi herkes embesil ya da fakir değil. Ev tek yatirim aracı da değil.

Bunlar kendilerini İsviçre'de yaşayan her şekilde geliri gelen ne bileyim sosyal hakların sonuna kadar verildiği bir yerde zannediyor olabilirler. Ne bileyim 45 yaşında hala kirada otururken tık diye işten çıkarıldığında ne s*k yiyeceksin mesela, o da var. Ha o yaşta hala ben götümü anama babama dayarım diyorlarsa o ayrı.

www.youtube.com

FAKİRİZ.

Bi de yeni nesil zorluk görmedi. Yani darbe, savaş, kıtlık gibi toplumsal travma yaratan olaylar sonunda kendilerini güvene almaya meyilli bir ruh haline bürünüyor.

Tarihin ortanca çocukları olmak da bizi tüketim anlayışımızla kimlik kazanmaya itiyor.

direkt yeni nesilden biri olarak cevaplayayim.

bunun fakirlikle bir ilgisi yok, mantikli gelmiyor 30 40 yil calisip karsiliginda bir ev bir araba alip olup gitmekten daha kaliteli yasamak istiyorum.

zamanimi kendimi tanimaya, dunyayi, insanlari kesfetmeye ayiriyorum mesela.

2 sene dunyayi gezdim neredeyse parasiz pulsuz bir sekilde yolda calisarak kendi parami kazanarak

www.facebook.com

su an da kendime bir parca toprak alip kendi evimi kerpicten kendim yapip dogada hayvanlarla, bitkilerle, agaclarla beraber huzurlu tatli bir hayat surmeyi planliyorum.

neden ev alip yillarca bankalara borclu olup calismak zorunda kalayim ki.
ustelik mutlu da olmuyorum 4 duvar arasinda, daraliyorum, bunaliyorum, hayvanlari agaclari bitkileri gormek gunesin altinda gelisen olgunlasan meyveleri yemek ve mevsimlerin donusunu bizzat doganin icinde yasarken gozlemlemek istiyorum.

para tabii ki lazim hayatta,parasiz yasamak zor ama gercekte neye ihtiyacim olup olmadigini cok sordum kendime ve istedigim hayati inceledim ve orta bir yol bulup buna karar kildim.

Ben evi 2010 da aldım. 3 yıl boyunca Maaşımın üçte ikisi buna gidecek şeklinde plan yapmıştım zaten. Şimdi sıra araba da. Yeni nesil gençken pek götünü sıkmak (masraflarını kısmak) istemiyor. Herkes yurtdışlarına gidiyor falan diyip parasını gezmeye harcıyor. Tercih meselesi. Belki yaşlanınc borçlanıp ev alıcaklar. Bence saçma bir haber olmuş. Herkesi böyle değil

yeni neslin ana babaları her boku yedikleri için dünya çapındaki kriz nedeniyle paramız yok paramız.

ayrıca gelecek kaygılarımız daima var. ev satın almak uzun vadelidir. bizim bir üst neslin başımıza ördüklerinden ötürü ne yazık ki uzun vadeli plan yapamaz olduk.

Uzun uzun yazardım ama gerek yok.şu anda ev alacak param yok, olsa da almam, saçma çünkü şuanda oturduğum ev hayat boyu benim. Satış kira oranı 400/1 filan. Saçma.

Ev alacak olsam kesinlikle türkiyeden almam, almanya, avusturya, ingiltereden alırım. Türkiyede deprem olacak yakın zamanda, kriz kapıda, deprrem sonrası dünyanın gördüğü en büyük afetlerden biri olacak kesin. Ekonomi sıfırlanacak, yaşam sıfırlanacak... Sonrası belirsiz.

Almanyadan ev alsam iyi ihtimalle 300/1 gibi oran olur. Ama eve yatırım sonraki önceliğim her zaman.

Ben varim. Genetikciyim, antropolojide baslamistim. Bitirmedim ama duruyor oyle simdilik.

@kakao yapilabildigini biliyorum. Çeşitliligi merak ediyorum.

arkadasm iktisat mezunu,karsilastirmali edebiyat yuksegini bitirdi.

bir tanıdığım fizik lisans bitirip işletme yl yapmış. şu an bankada çalışıyor. fiizkten işletme yl ye nasıl kabul ediliyor onu bilen varsa yazıversin bi zahmet. herhangi bir koşul vs yok mu? ben işletme okdum. psikolojide yl yapabilir miyim?

Cesitlilik konusunda su arkadasin uzerine tanimiyorum: www.popecol.org

@mahone: Bazi bolumler kosul koyuyor, bazilari koymuyor. Bazilari bilimsel hazirlik okutuyor. Ornegin, bizim genetige biyologlar direkt aliniyor. Antropologlara bilimsel hazirlik okutuluyor. Insaat Muhendisleri alinmiyor.

Ben değil de bir öğrencim öğretmenlik mezunu ama sosyolojide yl yapıyor.
Bir arkadaşım edebiyat mezunu ama uzaktan eğitimde yaptı.
Tıp okuyup işletmede yl yapan arkadaşlarım da var.

fizik mezunuyum, işletmede yüksek lisans yaptım.

ben varim. kimyaciyim ama pazarlamaya baslamistim. bitirmedim duruyor oyle. keyfimin gelmesini bekliyoruz. bilimsel hazirlik okuyorsun 1 sene.

Yanlış hatırlamıyorsam googledrive a aktararak çözüyordum ben. En garantisi ofis yüklü bir bilgisayardan pages formatında kaydetmekti.

preview biçimlemelerin çoğunu yok sayar. office kurabilirsin, veya diğer arkadaşın dediği gibi drive'a upload edip en yakın sonucu alabilirsin.

office 365 üzerinden word'ün kendisini native olarak kullanabilirsin. platform bağımsız.

Lise fizik bilgime dayanarak. Normal şartlar altında, 1 atm basınçta iki ev ve dış ortamlar özdeş olmak kaydıyla. 20-15 ve 30-25 arasındaki ısı kayıplar eşit olmalı, Q = m.c.Δt filan yani. (Umarım g*t olmam)

daha sıcak olan evin sıcaklığı daha hızlı düşer. belli bir süre sonra aynı sıcaklıkta olur evler ama daha sıcak evin bu sıcaklığa gelme süresi daha uzun olur tabi.

Kombi suyu ısıttığı için suyun kaybedeceği ısı hesaplanabilir. Ortamın sıcaklığı ile suyun sıcaklığı farklı şeyler. Ortamın sıcaklığı o şekilde sabit olarak azalmaz diye düşünüyorum.

ısı transferi formülü formülü alan*ısı transfer katsayısı*sıcaklık farkı. sıcaklık farkı azaldıkça içerdeki sıcaklığın düşme hızı azalıyor. 20C 15C'ye düşerse 30C 25C'den kesinlikle daha aşağı düşer. ısı transferinin grafiği de e^-x gibi olur.

hayır kaybettiği ısı miktarı aynı değildir. daha sıcak olan daha fazla ısı kaybeder.

sen bu ölçeklerde yaklaşık doğrusal kabul edebilirsin. yani 20 derecedeyken 5 dereceye karşılık gelen miktarda ısı kaybediyorsa, 30 derecedeyken 7,5 dereceye karşılık gelen miktarda ısı kaybediyor dersen hata payın %10 civarında olur.

hayır, böyle bir doğru orantıdan bahsedemeyiz. yorumlara ek olarak:
ısı yüksek sıcaklıktan düşük sıcaklıktaki ortama gitmek ister. bu fark ne kadar yüksek olursa o kadar hevesle gider. ve ısı üç yolla bu transferi gerçekleştirir: iletim, taşınım, ışınım.
1) iletimle ısı transferi basitçe=(ısı iletim katsayısı)*(alan)*(sıcaklık farkı)/(kalınlık):
ilk durumda delta T=20°C; ikinci durumda 30°C. dolayısıyla ikinci durumdaki iletimle ısı transferi daha yüksek olacak. ek olarak gazlarda (hava) ısı iletim katsayısı sıcaklıkla artıyor (kare kökü ile orantılı), dolayısıyla az da olsa buradan da bir etki söz konusu olacak. Sonuçta ısı kaybı artacak, böylece 6 saat sonunda Q=mC(deltaT)’yi de kullanarak son sıcaklığın daha düşük olacağı söylenebilir (m ve C'nin de sıcaklıkla değiştiğini unutmamak lazım)
2) taşınım: biraz daha karmaşık olsa da basitçe sıcaklık farkı arttıkça ısı kaybı artar diyebiliriz.
3) Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta da ışınım (pencerelerden bahsediyorum). Zira ışınımla ısı transferi, sıcaklığın dördüncü kuvveti ile orantılı (burada kelvin ölçeği kullanılır). Yani ilk durumda 293^4 ile orantılı bir ısı kaybı varken, ikinci durumda 303^4 ile orantılı bir ısı kaybı olacak.

Cevabım 407 peugeot.

Uzun yolda araba 15-20 kuruş arası yakıyor ve konforu çok iyi bu paraya. Bagaj hacmi de hatırı sayılır derecede güzel. Araba uzun yol için yaratılmış bence. 50 bine çok temiz 40 bine temiz bulun bir adet alın.

yahudi haksız, senin derdinin ilacı pejo 508. 407'nin bir büyüğü. araba uzun yolda muhteşem, içi özellik dolu. gerçi motor, şanzuman falan hep aynı, ama uzun yol için büyük araba faydalı oluyor.

bunların dışında, citröen c5, citröen c4, pejo 308 aslında mekanik olarak aynı arabalar. beğendiğini al geç.

Peki sayın hocamlar, Skoda Rapid için ne dersiniz?

o hayvanın yediği yemin üretimi için harcanan su da dahil bu hesaba.

inek günde 20-30 litre su içermiş şimdi araştırdım, ort 25 lt desek, yılda 10 ton su yapar. 5 yılda kesildiğini hesaplasak, 50 ton su yapar.

inek 400 kg desek, 250si yenebilir olsa, kg başına 200 litre yapar, buda mantıklı olan.

kuyruklu sallamışlar ya da sadece 3 kg lik özel bir kısmı yazıp algı çarpıtmışlar.

Ayrıca kullanılıyor da tekrar kullanılamaz mı oluyor bu su? Neyin algı çarpıtması şimdi bu? Eğer yem vesair için kullanılıyorsa toprağa gidiyor, hayvan içiyorsa zaten içip çıkarıyor. Tamamen ilginizi sayının yüksekliğine çekmişler. Gerçekten bilgi vermek istesen kaç litre suyun artık kirli suya dönüştüğünü içilemez kullanılamaz olduğunu yazsana kardeşim. Karbon emisyonunu yazsana. İ*nekar.

bu arada herp doğru demiş.

o inek çişini yapıyor. süt veriyor içip sen çişini yapıyorsun bu toprakta süzülüp %99 geri su olarak kullanılabiliyor, o kalan %1 gübre oluyor. etc.

Yahu 15 ton suyun tamamı dönüp toprağa karışacak zaten. kimse o su plutonyuma dönüşüyor demiyor.

Ama sen işedikten sonra süzülen su ile bitkisel besin yetiştirmek varken hayvansal besin yetiştirmeye harcamış oluyorsun.

Ona bakarsan markette harcadığın para da boşa gitmiyor, fabrikalara çalışanlara gidiyor. ama sen o parayı başka yere harcamış olabilecekken markete harcamış oluyorsun.

Su da öyle, o suyu envai çeşit yere harcayabilecekken hayvansal yeme, üretime, paketlemeye vs harcıyorsun.

Sadece dananın kilo başına içtiği su değil o 15 ton. Yemlerin yetiştirilmesi, taşınması, hayvanın ve yaşadığı mezbaanın temizliği, hayvan kesildikten sonraki ortamın ve etlerin temizlenmesi, paketleme malzemelerinin üretilmesi, taşınması vs vs derken kilo başına 15 ton su harcarsın.

Bu arada sebzelerin yetiştirilmesi temizliği taşınması derken de kilo başına yüz kilo su harcayabilirsin, ancak hayvansal üretim, bitkisel üretimden çok daha fazla zarar veriyor doğaya, ya da doğal kaynakların tüketilmesine sebep oluyor.

Mesela bir inek, yediği kalorinin binde birini falan et olarak depolayabiliyor. Yani 1000 kişiyi besleyebilecek bir tarla, bir ineği besliyor, o inek de 10 insanı anca doyuruyor aynı sürede ve daha çok su harcayarak.

Ayrıca besi hayvanlarının osurukları (evet dogru okudunuz) dünyadaki en büyük ikinci karbon salınım sebebi.

suyun harcandığı adımları arkadaşlar az çok açıklamış zaten. bu adımlarda harcanan su, normalde, arıtıldıktan sonra denize deşarj edilir ya da park - bahçe sulamalarında kullanılır. yani su döngüsüne bir şekilde katılır. mesele dengeyi bulmak. kaynak suları da uzaydan gelmiyor sonuçta.

et - bitki kıyaslaması yapacaksak ele alacağımız parametre kilodan ziyade enerji olmalı. 1 kg etin vereceği x caş enerjiyi belki 50 - 100 kg bitkisel ürünle karşılayabiliyorsun. yani tasarruflu sulama sistemleri geliştirilmesine rağmen yine x cal enerjiye denk tarımsal ürün elde etmek için ciddi miktarda su sarfiyatı gerekiyor.

ayrıca doğaya zarar açısından tarım ile hayvancılığı kıyaslayacaksak, o kısımda da uçurum yok. tarım alanı açmak için tahrip edilen onca doğal ortam, değişen ekosistem... kimyasal içerikli gübreler, böcek önleyici ilaç kullanımı, tarım işleri için kullanılan araçlar da direkt olarak su kaynaklarını kirletiyor. mevzu sadece su da değil, kanımca tarımda hayvancılığa göre daha çeşitli alanlarda kirlilik ortaya çıkıyor ve bununla baş etmek biraz daha zor (en azından çevre mühendisleri için).

bu açıdan bakarsak, çevreye en az zararla üretilen gıda türü bitki değil, böcek. neredeyse sıfır gıdayla, tamamen artıklar ile üretiliyor. su tüketimi de sıfır. enerji değeri de muazzam.

çekirge olsun, hamamböceği olsun kompost yiyerek dahi yetiştirilebiliyor. sebze kabuğu, mezbaha artığı falan bunlar için lüks gıda kategorisinde.

bitki yetiştirip doğanın ırzına geçmeye gerek yok, dünyadaki ormanların büyük kısmı bu bitkilerin yetiştirilmesi için kesiliyor. yarattığı kirlilik de ortada. üstelik zavallı buğğdaylar, arpalar ve soyalar doğada özgürce büyüyecekken tarlada sıkışık düzende dipdibe yetiştiriliyor ve daha serpilip büyümeden vahşi bir biçimde kesilip alınıyorlar.

duyarlı arkadaşları çevreye en saygılı gıdaya davet eder, saygılarımı sunarım.

cevaplar için teşekkürler.

merak edenler için bilginin yer aldığı videoyu paylaşayım.
www.facebook.com

Başlığı "Dünya vejetaryen olsa ne olurdu?" bir de sayfaya link vermişler, bitkilerin üretimi için harcanan su falan da tartışılıyor.

babilbaliği +1
dünyanın kurtuluşu insectivore diyette.

15 ton ineğin içtiği su değil ineğin yediği otların yetişmesi için gerekli olan su. yani inek günde 30 kg ot yiyorsa bu otların büyümesi için gereken miktar 15 ton.

bu 15 tonun %94'ü yağmurun meraların üzerine düşmesinden meydana geliyor. yani 15 ton sulama yapmıyorlar, sulama sadece küçük bir kısım. geri kalan doğrudan otların üzerine düşen yağmurun miktarı.

öyle çok da vejetaryenlik argümanı olarak kullanılabilecek bir yanı yok yani.

ayrıca bir kg çikolata tüketimi için 17 ton su gerekiyormuş. bu da bir yan bilgi.

Verdikleri servis numarasını değil arçeliğin genel çağrı merkezini arayın ve yetkili servisi şikayet edin.

twitter açılırsa durumu arçelik hesabına bildir, servis kulun köpeğin olur.

mikro patlamanın dediği gibi yaptım o gün geldiler.

Hocam 30 yasında aileyle yasıyan er bireyim.

fazla uzatmıcam, o aydea 1500 lira ile neler neler yaparsın. bir dusun sadece.

çıkma eve falan.

kız arkadaş falan gibi şeyler yoksa tek başına çıkıp napıcan... ama şahsen o yaşa kadar hayatta yaşayamazdım.

@bohr
Kız arkadaş yok hocam.

bence çıkabilirsin. ufak bi evin olur. kendi kendini idare etmeyi yemeği çamaşırını ayarlamayı öğrenirsin.

"hem onların artık evde sabit olması hemde yaşıma rağmen annemin yoğun ilgisi,kişisel alan konusunda beni bunaltmaya başladı."

Şu satırı yazdıysan çıkman lazım,kesinlikle.

Valla ben insanların (elbette imkanları varsa) 25 yaşından sonra kendi evlerinde yaşamaları gerektiğini düşünüyorum. Kendini idare etme, finansal durumları düzenlemeyi öğrenme, kişisel bağımsızlık sınırlarını tanımlama, kendini tanıma, sorumluluk yüklenme gibi noktalarda insanın kendini geliştirebilmesi ve tam bir birey olabilmesi için aileden kopması lazım. Ayrıca özellikle erkek için kendi yemeğini yapmayı, kendi evini temizlemeyi, kendi arkasını toplamayı öğrenmesinin çok önemli olduğuna inanıyorum.

Para biriktirmek her şey değil, hayatta yaşanılması gereken farklı deneyimler, öğrenilmesi gereken başka şeyler de var. 29 yaş artık koca adam yaşıdır. Bence kendi evine çıkmalısın.

gunumuz turkiyesinde ayri eve cikmak luks bence. biriktirin biraz paranizi yarin obur gun ulkenin ne olacagi belli degil.

eğer maddi olarak karşılayacak durumdaysanız çıkın derim. Yarın bir gün sevgili olunca ne olucak? Yaşam tarzınızla da alakalı tabi.

Ailenin yanında nereye kadar? 29 yaş..

Kendin yaşamak varken..Tabii maddi olarak karşılayabilecek durumda olunca.

Dostlar yazan herkesin cevabını değerli buluyorum teşekkür ederim,buradaki 2 ana akım ayrı görüş çevremdeki insalarda da var , tabi bende de aynı şekilde benzer ikilem devam etmeye Devam ediyor :)

hocam işten fırsat bulup gezme şansınız çok oluyorsa çıkmayın. o 1500 lira ile her ay 3-4 gün bir ülkeyi gezin. he eğer böyle bir fırsatınız yoksa çıkın gitsin. yaş 30'a dayanmış ekonomik olarak da problem olmuyorsa bunu yapmak için geç kaldınız bence. çekin krediyi 1+1 veya 2+1 ev alın. ilerisi için de düşününce mantıklı olur bence.

@golgi aygıtı

Hocam başka bir şehirde yatırım amaçlı aldığım kirada olan bir evim var aslında ,ankarada onu satıp almak direk mümkün olmayacaktır ama düşünülebilir teşekkür ederim.

bu biraz fedakarlık işi. yani konforun bozulacak elbette, maddi durumdan da zarar göreceksin. ama diğer ihtimal nedir? evlenene kadar aileleyle yaşamak mı? evlenince de yemek ve çamaşır işini eşinden bekleyeceksin.

oysa ayrı yaşama tecrüben olursa rutin işler gözünde büyümez, alışırsın. çünkü bi evin sorumluluğu, yemek, temizlik, fatura, vergi vs hepsi dert. alışana kadar tabi.

kişisel gelişim için ayrı evde yaşamalı diyorum.

bi de aile ile olan tarafı var, 29 senedir gördüğün insanlar bazen çekilmez hale geliyor. çünkü seni hep çocukmuşsun gibi görebilirler. hala 1 de ayaktaysan gelip hadi oğlum yatmıyo musun diyebiliyorlar. bu seni de etkiliyor, kendin için değil aman ailem bişey demesinciliğe oynuyosun.

yalnız da olsan aile ile de olsan zor ama bence yalnız eve çıkmak özgüven, kendine yeterlilik için çok daha faydalı.

benim de hiç niyetim yoktu ailenin yanından ayrılmaya, sonra iş sebebiyle yapmak zorunda kaldım. gayet de güzelmiş. aradan seneler geçti, şuan mesela oda (ayrı oda, ortak mutfak) değil apartman tutmak için maaşımın üçte birinden fazlasını vermeyi göze alıyorum.

bu yaşta durumu elvermesine rağmen ailesiyle yaşayan biriyle sevgili olmazdım.

@slalom

Sakin ol şampiyon vur dediysek öldür demedik , proveke etmeyelim annemi babamı evden attırma bu soğukta :)

Evlenmeyi düşünmesen bile bu yaşta artık ayrı yaşaman gerekir, 1 saniye bile düşünme.

Aileyle yaşamak, hele ki o yaşta yaşamak korkunç bir şey. Bence hemen taşın ama daha ucuz bir ev bul. Toplu taşımaya yakın olduğu sürece nerede olduğunun çok da bir önemi yok.

Annen baban yasini basini almis bireyler tabii, hem onlarin gonullerini hos edersin, hayir dualarini alirsin ne guzel, hem de 1500 tl yanina kar kalir. bu yastan sonra dunyaya boyle guzel katki yapacagin daha baskal kaynagin var mi? muhtesem firsat eger boyle dusunursen. Ben annesinin babasinin hayir duasini alacak diye, bu yasta annesiyle babasiyle yasayan biriyle evlenirdim, bu da baska bir bakis acisi olsun.

slalom +1 kesin olmazdım demeyeyim de bu adam niye ailesiyle yaşıyo ya hala derdim. şimdi yok ama yarın bir gün sevgilin olsa öğrenci gibi sinemaya mı gideceksin :) eline kalan 1500 le ne yapıyorsun ki şu anda?

ya sen bakma bekara karı boşamak kolay tabi. hemen yazmışlar 29 yaşında aileyle mi yaşanır yiaa. yaşanır tabi. bizim kültürümüzde böyle işte. sanki çevrenizde herkes 18inden sonra dünyayı geziyo. bu ne saçma bişey ya. bende ünideyken öğrenci evindeydim ama sonra okul bitince ailemin yanına geldim. e ne dicem sabah geç uyandığımda bıdı bıdı ettiğinde benim özgürlüğüm sınırlanıyo o yüzden ayrı eve mi çıkıyorum diycem. olmuyo işte. yeri geliyo bişey oluyo hayatında ailene anlatamadığın oturup ağlıyosun kapı duvar tekmeleyesin geliyo ama sonra hanım hanım odanın kapısından çıkıyosun e annen karşında noldu kızım ağladın mı sen diyo. 29 yaşında bende böyle kaçak göçek yaşamak istemem ama olan bu.
şahsen ailesiyle yaşıyo olmasına diil 29 yaşında işi evi ailesi falan herşeyi normal olan ve "ortamcı" olmayan bi adam olmasına daha çok şaşırdım.

Öncelikle tek başına ayrı eve çıkmak gerçekten karakter geliştirmede çok faklı deneyimler yaşatıyor. Evet maddi bir yükü var ama kafa olarak değişiyor olgunlaşıyor getirdiği sorumluluk sonrasında resmen farklı bir insan oluyorsunuz. Yalnızlığıda seviyorsanız gerçekten çok güzel bişey tavsiye ederim. Kişisel alan/aile sıkıntıları doğduysa beklemeniz hata. çıkın valla mis gibi

@slalom +1

Kötü bir şey dememiş, önemli böyle şeyler. Liseli gibi soğukta titreye titreye kafelerde falan mı buluşacağız? :) gidilmez çünkü aile olan eve zırt pırt.

maddi gücün de varmış, eve çık bence. belki de kısmetini kapatıyorsun. :)

zira büyük rahatlık.

yerinde olduğum dönemde ayrı eve çıktım, bi faydasını görmedim. keşke o parayla çılgınca gezseydim diyorum.

1500-2000 lira az para değil, sevgiliyle eve gitmek yerine haftasonu sapanca'da spa'ya ya da bodrum'a, mikonos'a falan gitmek daha güzel değil mi sence de? yerinde olsam parayı yatırıma ve gezmeye gömerdim.

ayri evin sana katacagi seylerle para ve konforun senin hayatindaki onemini karsilastir. herkesin cevabi farkli cunku herkesin hayatindaki oncelikleri ve deger yargilari vs. farkli. seninkiler ne durumda?

ayri eve cikmak bence guzeldir. ev yonetmeyi ogrenirsin. yarin evlenmeye kalksan esine bir asalak gibi yapismamis olursun. belki uc bes tamir isi ogrenirsin. komsu iliskileri ogrenirsin. daha basit yasamayi, idare edebilmeyi ogrenirsin. evinde ozgur olur kendi kurallarinla yasarsin. ama;

ailenle de her gun kavga gurultu seklinde gecmiyorsa ayda 1500tl kenara atabiliyor olmak guzel birsey. dusunuyorum da istanbulda kiraya, esyaya, tasinmaya, faturaya vs. verdigim paralarla cok rahat bir ev alabilirdim. o kisim uzucu. senden kucuk bir arkadasim var. ozgurlugune cok duskun. surekli aksiyon halinde. eve cikmis olsa simdi yaptiklarinin hicbirini yapamaz. simdi bile surekli borc kredi oduyor. ama ote yandan bir sevgilin olunca ne yapiyorsun? o kisim biraz komigime gidiyor. liseli gibi odana mi goturuyorsun kizi :(

Cidden aileden ayrı eve çıkmamışların fikrini alma derim. Sosyal hayatı çok olan biri değilsen işine yakın uygun fiyatlı ev tut derim. Ayda bir defa eğlenmeye gidiceksin diye.
Kız arkadaşının olmama sebeplerinde biri aile evinde kalman olabilir. :D
*** Asıl önemli maddeye geldik. Bizim kültürümüzde erkeklerin yasayış biçiminden dolayı talihsiz bir durumu var o da evden hep dışlanıyor olmak. Annen şimdi sana evi kirleten umursamaz evin işleyine ters bir parça gibi mi davranıyor bilmiyorum ama genellikle böyle oluyor. Böyle yaşamaya alışıyoruz maalesef. Hiç evin olmadan evlenirsen ilerde karının da sana böyle davranma olasığı artar. Evle ilgi hiç düşünmediğinden ev kurulurken pasif olursun. Evin düzeni otururken de pasif olursun. Sonra farkedersin ki ev hayatında senin varlığının önemi yok aksine senin varlığın olumsuz bir şey. Kirleten ev düzenini bozan... Ben aile ile yaşarken kendimi o eve ait hissetmiyordum bu yüzden. 40 yaşlara gelen abilerimden hep aynı şeyi duyuyorum. Hiç hayatında kendilerine ait bir evleri olmadan yaşayıp gidiyorlar.
Eğer kendi evine çıkarsan bir evin nasıl işlediğini görürsün. Senin asla düşünmediğin şeylerin aslında sürekli zaman alan yapılması gereken şeyler olduğunu farkedersin. En önemlisi kendine ait bir evinin olmasın ne demek olduğunu ne kadar değerli olduğunu deneyimlersin.
Bir kadın himayesinden başka bir kadının himayesine geçme bence.
Ayrıca ben de kendi evine temizlik vs konuları yüzünden çıkmayan bunu da gururla söyleyen bir erkekle birlikte olmazdım. Kendine bakamamak, kendine yetememek ne zamadır övünç konusu haline geldi bilmiyorum.
Not: bu son cümleler senin içinde değil çevrede böyle bir sürü adam var.

Dostlar demek istiyorum, yorumlarınız için çok sağolun paylaşımlarınıza sevindim.Her bakış açısı ayrı değerli, bende karar aşamasında hala değerlendirmeye devam ediyorum tam netleştiremedim malesef :)

Özgürlükçü ve kendi gelir kalemlerini oluşturmuş bir bireysen,dağlar kadar param olsun birikim yapayım düşüncesinde değilsen elbette ki çıkmalasın.Bunun kararını vermek için çok da zamanın olduğu söylenemez.Annen ve Baban iyice yaşlandığında istesen bile bu adımı atmana maneviyatın el vermeyecek.Hayatı biraz da kendinle başbaşa kalarak yaşamalısın bence :)

evlen bence

slalom +1
direk olmaz demesem de ciddi suphe ile yaklasirim. ayrica bir de kendi evin varmis baska bir yerde, onun kirasiyla bir seyler yapabilirsin hocam, illa ev almak zorunda da degilsin, onun kirasinin ustune koy daha ucuz yollu bir sekilde hallet, 1+1 olsun kafan rahat olsun. turkiye'de ayri evde yasamadan birey olabilme, kendi kendini idame ettirebilme ne yazik ki ogrenilmiyor (istisnalar haric), 100 kilo agirliginda minik bir bebek olarak kaliniyor.

Türkiye sınırlı içerisinde yaşamıma devam edersem buradan bir arkadaşında tavsiye ettiği gibi evimi satıp üzerine denkleştirip ankaradan bir ev alma yolunu seçeceğim gibi,diğer durumsa malum yurtdışına gitmek/kaçmak fikri ile gün içersinde bir kaç kez fikir değiştirip sarmalda ilerliyorum bakalım nolcak.

biz yapmayız diyoduk ama yaptık. o ruh hali seni ona itiyor zaten, akışına bırak.

olmaz.
hatta katıldığım gayet elit sayılabilecek bir düğünde herkes son anda halaya dönmüştü de ortam şenlenmişti. meğer herkesin içinde biraz oğuz yılmaz, biraz halay müziği duyma isteği varmış.

olmaz.

namümkün

Olmaz.

Turk-alman dugununde sapsari almanlarin gobekli turk akrabalarla halay cektiginivgordu bu gozler.

şu ana kadar gittiğim hiçbi düğünde halay yoktu çünkü karadenizliyiz ve gittiğimiz düğünlerde de iki taraf da karadenizliydi düğün boyu gıy gıy kemençeyle durmaksızın horon oynandı(önemli not: horon tepilmez oynanır).

ha dersen horon da olmasın bi kere bi akrabanın kızının düğününe gittik ki bu akrabamız türkiyenin önemli özel ünilerden birinin tıp fakültesi dekanı. babam hemşerisi diye horon oynar isteğiyle gitti ama düğün boyu aryalar fransız müzikler çaldı kokteyl havasında geçti

baya oluyo. kuzenimin öyle oldu. düğünde türkiyede oldu. sahnede bi grup vardı. bunların istediği türden şarkılar söylediler hep. i found my love in portofinodan girdi solist, get luckyden çıktı. yani diil halay bi çiftetelli bi çalmadı o derece.

Bende dire straits çalan gitarist bi abi vardı. 1 yıl sonra ayrıldık tabii.

Halayli dugun mu olur? Dugunde eglenirilir normalde. Ben de halayla eglenemem, disko dansiyla eglenirim. O yuzden dugunde disko dansi yapilmasindan yanayim. Ama kimse benim yanimda degil bu konuda.

son gittiğim düğünlerin hiçbirinde halay yoktu- aileler izmirli ve istanbulluydu hepsinde. halay biraz orta anadolu düğünlerinde oluyor galiba.

Olmaz. Damat halayı diye bişey var, hiç olmazsa damat halayı olur.

hocam
1300 liraya samsung s5 alın gecin
cok dusuklerde sıkıntı yasar
bunla video da izler face e de girer sd kart takar fotograf da ceker

General mobile 4G misler gibin.

ram de önemli.
ben de anneme aynı mantıkla telefon aldim. sadece whatsapp ve facebook ve messenger yüklü. ama bunların güncellemeleri bile o kadar yer kaplıyor ki fotoğrafları sürekli bilgisayara aktarmasına rağmen video izlemek için kırk takla atıyor. whatsapp elimiz değdikçe silip baştan yüklüyoruz güncellemeler az yer kaplasın diye.
zaten efektif kullanmayı bilmiyorlar. çerez temizleme vb yapamıyorlar. hafıza az olunca da şişiyor telefon. bizimki şimdi mutsuz... yeni telefon bakmaya başladım. daha bunun taksidi bile bitmedi.

s5 de ram iyi
arti samsung varsa internetsiz goruntulu arama yapılabiliyor

@balık telefon ne ozelden yazarsan basitce bir bakalım.

iphone demeye geldim. android'de detay daha fazla oldugu icin annelerimizin kafasi karisabiliyor, daha fazla secenek daha fazla soru isareti demek olabiliyor. iphone da daha sade olunca kullanimi daha kolay oluyor, negatif sonuclu islemler daha azaliyor.

bütçe limiti: 1000 tl

general mobile alıcam sanırım. f/p oranı bayaa iyi gibi dueuyor.

Gm android one kullanıyorum memnunum.

Lenovo vibe p1 de düşünün limitin az üstüne çıkarsınız ama.

Çok altına da inebilirsiniz vibe p1m ile de.

anneye alacaksan su geçirmeyen darbeye dayanıklı sony'lerden bak derim. model falan önemli değil, ama su geçirmemesi ve darbe dayanımı annede önemli.

yok değil dersen, lenovo +1.

Çok normal adamların türkiye ile ciddi ticareti var. Hem ithalatta hem ihracatta önemli türkiye. Bunun yanında belkide 5 milyon türk var, tr de olan her şey direkt etkiliyor adamları.

Bu haberlerin büyük çoğunluğu modern olan türkiyenin garip biçimde bu yoldan geriye doğru gitmesi.

Bu arada adamlar bir bir çekiyorlar yatırımları, varolan milyarlarca dolarlık yatırımları var.

kendi ülkelerinde doğru düzgün haber yok.

kendi ulkelerinde de haber var ancak bir anda binlerce kisinin gorevden alinmasi, iki ay sonra 10.000 kisinin daha gorevden alinmasi, binlerce yargicin gorevden alinmasi bu ulkeler icin inanilmaz haberler. avusturya'da da bunlar surekli haber oluyor, insanlar olan biteni algilayamiyor. ayrica turkiye'de yurtdisina iliskin dogru duzgun haber yok ancak yurtdisinda orta ve ustu gelir seviyesindeki bir cok insan diger ulkeleri gayet guzel takip de ediyor kendi capinda analiz de ediyor. turkiye'de cok bilgiliyiz, amerikalilar cok salak, almanlar cok bilmem ne diye goygoyu sadece kendi kendimize yapiyoruz.

Türkiye almanlar icin bir tatil ülkesiydi. özellikle gencler arasinda istanbul cok popülerdi. alman arkadaslar hep istanbulu sorarlardi, cok canli bir sehirmis, harika yemekler varmis gibi sorular geliyordu. antalya malum zaten. bazen de önyargilarla karisik sorular gelir biz de önyargilari degistirmeye calisridik.

Suriyedeki karisikliklar, türkiyenin giderek "anti-demokratiklesme" yolunda oldugu düsüncesi, israil ve yahudilerle ilgili sert cikislar, baskilanan toplum ve bunun sonucunda gezi olaylarinin cikmasi düsüncesi türkiye hakkinda alginin degismesine neden oldu. bir taraftanda suriye ve göcmen krizi nedeniyle degisimin almanyaya dogrudan etki etmesi ve türkiyenin tehtid tutumu almanyada algiyi cok yönlendirdi. ayrica sultanahmet de terör saldirisi sonucunda ölen almanlar, atatürk havalimani patlamasi ile olaylar bir sekilde almanyaya da ucu dokundu. bir de "fetö" terörü nedeniyle algi daha da oynandi, bilindigi gibi bu grubun abd ve avrupada güclü lobi ve basin gücü var ve türkiyedeki her türlü anti demokratik uygulama bunlarin ekmegine yag sürüyor ve bunu kullaniyorlar, basina etki ediyorlar.

artik güzel vatanimiza yönelik bazen basinin, bazen irkci kafalarin yarattigi, bazen de bati toplumununun hastaligi kücük görmeden gelen insanlarin kafalarindaki önyargilari düzeltmeyi biraktik. cünkü söyleyecek cevabimiz kalmadi, neresinden tutsak elimizde kaliyor. orta yas üstü insanlarda degismez ön yargilar vardi ama gencler türkleri ve türkiyemizi seven kitle vardi, artik o da yok.

almanyada gündem simdi can dündar, bununla beraber yine en büyük gündem suriye dolayisi ile türkiyenin suriye politikasi da önemli. artik her haber bülteninde ilk haberiz ama maalesef kötü yönde.

peki almanyanin gündeminde ne var, klasik ekonmi gündeminin disinda gecen radyoda bir habere rasladim. yerel yönetimler karar almis, bazi insanlar sokaklarda korkunc maske takip insanlari, özellikle cocuklari korkutuyorlarmis, bu maske takip korkutmayi yasaklamislar. yani yerel gündem ile dünya(türkiye) gündemleri arasindaki ne kadar büyük ucurum var.

bir de n. hablemitoğlunun, turkiyedeki alman vakiflari ve bergama dosyasi adli kitabini okursan ufkun biraz daha acilir. türkiyeyi sevmezler ama türkiyesiz de yapamazlar.

Alman şirketinde çalıştığım için Almanya ile çok içli dışlıyız. Muhattap olduğumuz kişiler Almanya'nın şef-müdür düzeyindeki adamları.Bunlar geçmişte sadece tatil için Belek, EMinönü vs. gelirlerdi ve Türkiye hakkında çok olumlu yorumları vardı.Hatta birkaç defa gelenleri bile biliyorum geçmişte,hepsi art niyetsiz normal insanlar.Bunların tamamı son 2 senedir Türkiye'ye tatil için gelmeyi kesti.
Alman basınında sistematik olarak Erdoğana yönelik muhalefet pompalanıyor son 2-3 senedir. Patlayan bombaları çok yakından takip ediyorlar.Anlayamadıkalrı en önemli konu da Türk halkı'nın nasıl Erdoğan gibi birini sürekli seçtiği.

@Turkuaz in karsilasitigi benzer soru yani "türk halki niye erdogani destekliyor" sorusu bana da cok geliyor. Artik filmlesmis ve hikayelesmis, yani artik günlük hayattaki etkisini kaybetmis, daha cok onlara masal gibi gelen kendi öz tarihlerinden örnekler verince ve benzerlikleri görünce cok sasiriyorlar. bircogunun dedigi "toplumlar niye tekrar tekrar ayni hatalara düsüyor" oluyor. almanlar genel olarak milliyetci bir toplum bunun yaninda bircogu özü sözü bir dürüst insanlar. peki alman devletinin manupilasyon yapan derin devleti var mi? elbette var ve cok masum degil. belki abd nin uydusunda belki de eknomik amaclar güdüyor. bu nedenle toplumdaki bireylerle devletleri ayirmak lazim, bireyler ne kadar düzgün isler yapsa da devletler masum olmayabiliyor. zaten almanyada da olan, türkiyede de olan hersey devletlerin kendi hatalarina temsil ettikleri toplumlari ortak etme cabasi, yani alacaklari üzücü kararlar icin halki ikna etmek, bu belki savas, belki zulüm, belki de silah satisi. almanya da silahtan cok para kazanan bir ülke sonucta, halka gösterilen ise sadece sattiklari arabalar.

hiçbir şey.

antfiriz ölçtür. gerçi araç 10000km'de ise gerek yok .

lastiklere baktır. kış geldi, değişecekse değiştir. havasını kontrol et, soğuk etkileyebilir.

Polen filitresi.
Lastik basinclari. Baska biseye gerek yok.

ben çok kabus görürüm de hiç yeğenimle ilgili görmedim. aşırı pimpirikli misin? rahat ol biraz.

3 yeğen var. Kabus görmem ama onlarla yanyana olduğum er an onların canı için acayip endişelenirim. Sürekli bir kontrol freak durumu. Anne babaları rahattır ama ben o an tüm sorumluluğu (kimse bana vermese bile) üstüme alır korumaktan oynamaya zaman bulamam.

Senin rüyada gördüklerini ben doğalda yapıyorum. Belki sen yapmıyor kendini tutuyorsan gece rüyanda patlıyordur.

Kaygılı insanlarız sonuç olarak dostum, bu iyi bir şey değil. Kaygıyı ilk duygu olmaktan alıp arka sıralara yerleştirmek lazım.

çocuk var. kabus yok.

yegenim var ama hic boyle bir kabus gormedim su gune kadar :)

bir tane yegenim var. 15 aylık falan. yazın bir dönem birlikte kaldık. ben de çocuk konularında biraz ' evhamliyim' . çünkü her şey tehlike arz ediyor onlar için. o dönem ruyalarimda falan çok görüyordum ona kötü biseyler olduğunu.

Adalet icin adalet bakanligi
Egitim icin milli egitim bakanligi
Saglk icin. Saglik.bakanlgi

15 yildir bi kere duzgun hizmet almadim
Bunlarda bir nevi sirket oldu. Ondan yazdim.

Metro,aras, akdeniz elektirik, manavgat ve antalya belediyeleride sahanedirler.

sürat kargo ve efe tur. ilki zaten batıyor gibi de ikincisi de umarım batar.

Citroen yetkili servisleri. Düşmanımın başına gelmesin.

Digiturk
Metro Turizm
Yurtiçi Kargo

dsmart
dsmart
dsmart

ttnet internet

istanbul üni öğrenci işleri

aras kargo
smile adsl
lidyana

Kargo: yurtiçi kargo ve sürat kargo
Otomobil: citroen
İnternet: ttnet
Bilgisayar: HP
İzmir Belediyesi: uçuk atık su bedelleri
Türkiye Cumhuriyeti: aldığım hiçbir hizmet yok ama sürekli vergi ödüyorum.
beyaz eşya: vestel, arçelik
Teknoloji market: vatan bilgisayar
e-ticaret: gitti gidiyor
hava yolları: pegasus

ttnet internet +1
beter olsunlar.

bmw alıp da lpg taktırmak ayrı bir kafaymış.
günde 60km yapılacaksa otomatik diyorum ben.

günde 60 km, ayda 1800, yılda 21bin kilometre eder. benzin+lpg otomatik diyorum ben.

Benzin lpg oto diyorum düz çekilmez İstanbul da

dizel manuel al kafan rahat etsin. lpg ile falan ugrasılmaz, garantisi bitene kadar da o kadar para vermene değmez benzine yazık yani.

Mazda 3, golf, astra, focus vs dizel otomatik bakardim ben olsam.

İlla iki secenekten biri olacaksa dizel manuel. 100 bin lira verip lpg taktirmak pek mantikli degil.

otomatik + benzin

var, odtü ve bilkent kütüphanelerinde online arama var.

bıçaklar (en son) getiriyordu, 15 dolarlık bir kitabı 17 dolara falan getiriyor, ama biraz uzun sürüyor.

odtü'de tanıdık varsa, kütüphaneye kitap önerisinde bulununca alıyorlardı, sonra fotokopi falan gibi şeyler de yapabilirsin.

22 dolara filan gelir amazon'dan

kitabın ismini söylersen belki pdf i bulunabilir. Tabii satın almak veya elde baskısını bulundurmak istiyorsan başka.

@harry tuttle,
PDF de olabilir. Ben biraz baktım bulamadım ama iyi bir araştırma ile belki ulaşılabilir. Gerçi doğru değil karşılıksız kullanmak ama PDF acil işimi halleder, yurt dışına çıkınca kitabı alarak ödemiş olurum diye düşündüm.
E-book olsa ve satın alması mümkünse o da olabilir.

İstersen kitabın adını yaz, bir de ben bakayım ya da mesaj atabilirsin.

bookdepository
abebooks
amazon.co.uk

google play veya apple books'a bir baksana, belki vardır.

Unutmuşum yazmayı.
Maria Callas Sacred Monster
www.amazon.com

Panda al. Fiat.

Sektör onemli o konuda. Hizmet sektöründe (gida giyim vb.) 50 bin ile anca arabada nohut pilav satarsın.

Risksiz is kurmak diye bir sey yoktur deli misin... Gomdugun butun parayi batirma olasiligiyla girebilirsin bir ise ancak. Ya az rekabetli ama ihtiyac olan kimsenin gormedigi bir niche bulup ona yuruyeceksin (ama isin tutarsa rakiplerin pitir pitir ortaya cikacaktir o yuzden cebi senden dolu kisilerin isin tuttugunu gorduklerinde parayla seni ezemeyecekleri bir niche olmak zorunda) ya da halihazirda rekabet ortami olan bir sektoru inceleyeceksin ve herkesten daha iyi hizmeti daha iyi kar marjiyla verebilecegin bir aralik bulursan oraya gireceksin. Tabii surekli bir rekabet ortami olacak fiyat kiranlar adini kotuleyenler, bir sekilde ayakta kalmaya calisacaksin. Sectigin is koluna gore sermaye ihtiyaci 0 liradan baslar milyonlarca dolara kadar gider gercekten tamamen ne sectigine bagli. Kimi is var evinden yapabilirsin, kimi is var buyuk dukkan acman gerekir... Hepsinin gerektirdigi sermaye farkli.

ben kahve makinesi olarak www.vatanbilgisayar.com , öğütücü olarak ise www.vatanbilgisayar.com kullanıyorum. anında öğütüp içmek gibi bi durum söz konusu değilse benim makinemde saat ayarlaması yapılabiliyor. sabah 7 de kahvem olsun dediğimde oluyor yani. her ikisinden de çok memnunum.

Espresso hazırlamasına gerek yok. O özelliğe para vermek istemiyorum.

Gözüme şunu kestirdim: www.homend.com.tr

Mumkunse ayrı al. Saat kurmalı makina birsürü var.

Hem çekip hem demleyen makinalar kahveyi çok nemlendiriyor.

Ben de öyle düşünüp saatli aldım ama o özelliğe hiç gerek duymadım.Tuvalete girerken basıyorsun, çıkarken kahven hazır. Üç dakkada yapıyor kahveni, alarma o kadar da gerek olmuyor yani.

Hayır. Terör örgütü elebaşını ziyaret için 10 bin kilometre yol gidenler hala Meclis'te. Dert terör örgütü olsa onları almak lazım önce.

Bunlar malum partiden olmayan herkesi atmak derdinde. Yoksa gitsinler terör örgütüne operasyon yapmayın talimatını kim verdiyse onu atsınlar devletten.

Nişan en doğrusu sonra da çok uzatmadan evlenin :)

Ahahah

Kimsecikler tanışmadan hemen nişan :D

Kız isteme etkinliği adı altında topluca yemeğe çıkıp tanışmak en iyi geliyor bana. Ben de nasıl olsa diye düşününce aklıma böyle uygun diye gelmişti.

Ne kadar detaylı katılım olacağı sana bağlı ama çekirdek aile daha iyi bence ilk aşamada.

Kız isteme olayı farklı bir şey şimdi ondan önce bir tanışma falan gerekli.

Keşke hiç isteme durumları da olmasa.

telefon ile konuşmak en iyisi.

biz isteme ile nişanı beraber yapmıştık. öncesinde sadece anneler telefon üzerinden konuşmuştu. iki tarafta da "böyle olur mu" durumu olmadı hiç

Kız isteme olayından önce tanışma şart değil. Isterken tanışıyor işte herkes.

Mümkün olduğu kadar az bir araya gelmelerini sağlamak en iyi tercihtir. Ne kadar görüşme, o kadar risk demek.

ortami sekillendiren anneler oluyor kalabalik bulusmada. sayet cins insanlar degillerse once anneler tanissin, sonra disarida toplu tanisma yemegi, sonra kiz isteme, sonra erkek tarafinin evinde yemek guzel bir yol.

biz de çift olarak ailelerle tanışmıştık. aile tanışma kısmı bir akşam bize (biz kız tarafıyız) çaya oturmaya gelmeleri şeklinde oldu. orada aşağı yukarı nişan/söz/isteme tarihi belirlendi. bir ay sonra da yine bizim evde yakın akrabaların da dahil olduğu bir nişan-söz-isteme töreni oldu. 6 ay sonra da düğün. nişan düğün arası mecburen görüşüyor ve o sürede kaynaşıyor zaten aileler.
bence de bir kerede tanışmaları ve bu tantanaları geçip, kısa sürede nihai noktaya gelmek en iyisi. mutluluklar;)

korna dedigimiz sey duz bi hoparlor aslinda. onun da 2 baglantisi olur, sinyal ve canli uc. muhtemelen o baglantilarda temassizlik var. internetten bakip kornaya giden kabloyu takip edip baglanti noktasini saglamlastirmayi deneyin.

@icim urperiyor cevap için tesekkurler. Ama biz hiç anlamıyoruz bu işten. ilk arabamız. Servise, ustaya yada bir tanıdığa mi soralım sizce?

Su kaçmış olabilir mi? Geçen bizim dükkanın kamyonetin kornası değişik çalıyor su kaçmış nasıl oluyor bilmiyorum ama yavaş yavaş sesi düzeliyor.

su kaçmış +1.

korna dediğiniz şu huni şeklindeki hoparlörlere benzer. şöyle: images.hepsiburada.net

o huninin içine su dolunca osuruk gibi ses çıkıyor. haliyle kuruyunca da normal ötüyor.

lakin direksiyondan sesi açılabilen kornayı da ilk sizde duydum, belki farklı teknolojiye sahip bir kornanız da olabilir.

bir tek babamın arabada muayenede söktürülene kadar bir havalı korna vardı, onun düğmesi vardı, arabanın kendi kornası ve havalı korna arasında geçiş yaptıran.

bi de dolmuşçular falan çatçat tabir edilen bi işlem yaptırır kornaya. bobinine fazla tel mi ne sardırıyorlar, daha yüksek ses çıkarıyor. hani sizde bu iş düğmeyle falan ayarlanıyorsa bilemedim.

once makine-elektronik konusunda az bucuk bilgisi olan bi tanidik varsa ona soyleyin. kornanin soketi cikmis veya icine su dolmus bi bakiver diye. sanayiye giderseniz muhtemelen o kornayi degistirirler, 3 haneli bi fatura cikarirlar.

bu arada babamda da 2005 fiesta var, direksiyonda korna ayari yok sanirim. direksiyonun solundaki konsol kisminda far ayari var.

Su kaçmış olması muhtemel. En son 60 lira gibi bişey hatırlıyorum. Taktır yan sanayiyi geç.

Direksiyonda korna işaretinin altında bildiğimiz volume sembolü var dik üçgen şeklinde.ben onu ses acma diye algiladim ama yanlış anladim demekki. Bir de acaba kalın ve ince olarak iki korna mi var ve o nasıl değişiyor? Yoksa aynı ses bozukken düt saglamken dat diye mi geliyor?

radyonun ses açma düğmesi olabilir mi acaba? direksiyonda genellikle radyonun uzaktan kumanda düğmeleri de bulunur.

@kibritsuyu hayır radyo ve hız sabitleyici düğmeler ayrı blok halinde:)

Link vermeyi bilmiyorum ama ford fiesta direksiyon yazınca çıkan fotolarda az çok belli oluyor. Klakson simgesi ve hemen altında ucgenimsi şekil.

(bkz: ay hadi inşallah)

Bunu diyen tarih bilmiyor herhalde. On iki ada Trablusgarp Savaşı sonrasında yapılan Ouchy Antlaşması sonucunda İtalya'ya bırakıldı. Daha sonra İtalya adaları Yunanistan'a bıraktı. Yani adaları teorik olarak biz vermedik kimseye. Adalar bizim elimizden çoktan çıkmıştı. Bunlar koskoca Anadoluyu kazanç olarak görmezler de üzerinde hayvan bile yaşamayan kıç kadar toprak parçalarını kayıp olarak görürler. Bunların hiçbirini ciddiye almayacaksın.

dissendium açıklamış zaten.

onun dışında da 7 yıl sonra geçerliliğini yitireceği için almaya hakkımız olacak sanırım.

edit: komik olmayan şekilde dalga geçiyorum, evet.

@bir ileti paylaatim
Lozan'in geçerliliği nerede yazıyor 7 yıl sonea bitecek diye? yok öyle bir şey.

aslında teknik olarak 12 adaları italya'ya bırakmadık, emanet ettik. sonra alacaktık güya ama italya dedi ki; vermiyorum, hadi al bakayım. alamadık, öyle kaldı.

12 adaları kaybetmemizin başlıca sebebi uşi'ye imza atanlardır. onlar kim? ecdad diye övündüğü. cıkcık, insan ecdadına laf atar mı?

"ne olacak simdi?": erdogan saflari belirleyip siklastirmaya calisiyor, yol yapiyor, kamplastiriyor, kutuplastiriyor... hangisini begenirsen.

akli basinda adamin soyleyecegi laf degil kabul ama bu tarz "yem"leri yutmamak cahilin seviyesine inmeden karsilamak gerek. mesela uygun bir tarih kitabi hediye edersiniz. o da ozetini cikarttirir okur, ogrenir. olur biter.

not: adamlarin suriye politikasi hala sikintili. ABD turkiye'nin hicbir istegini goz onune almiyor. amerika goz gore gore "kurt ve arap argadaslarla takiliyoruz" dedi. turkiye "biz de variz" diye bagiriyor ama duyan yok. "dost ulke" dedigin senin ulkende teror estirenlere silah ve para yardimi yapiyor, bunlari besliyor. bu kadar ezik bir dis politika olabilir mi? bu nasil saklanir? esasen saklanmaz da iste milletin agzina sakiz verirsen. mesele sicakken konusulmaz, gundem degisir olur biter...

bop esbaskani olarak biraz kirgin sanirim amerikalilara.

Akp tabanı Atatürk'ün başarısız olduğunu sansın istiyor. Yoksa bi halt edeceği yok.

Izmir Aydın Manisa Afyon Balıkesir Kütahya Yunan işgalindeyken adalar nasıl bizim oluyor diyecek zekaya sahip olanlar değil zaten kitlesi. Doğru yanlış konuşuyor işte.

1750 lira
700 kira + 50 ile 300 lira arası yakıt + 30 aidat + 100 elektrik su + 60 internet + 50 cep telefonu = 940+ (dönemine göre 50 veya 300 lira yakıt masrafı) = 1000 veya 1240 lira.

geriye 500 lira harçlık kalıyo.
ben evden çıkalı çok uzun olduğu için fazla veya az yazmış olabilirim.
az teklif etmişler bence.

yanlış anlamadıysam sonraki 4 ay da 1750.
haftada 6 gün çalışmalı, çıkış saatleri belli olmayan bu yoğunlukta bir iş için az bence.
tahsilat performansına göre yükselecek ama ne kadar? bunun şartları ne?

Az teklif etmisler.bu arada Ismi ne merkezin acaba.

@senolll

ilk 4 ay 1750 lira sonraki süreçte devam edersem 2200 lira maaş teklif edildi taban olarak. biz çok yoğunuz o yüzden veliler ödeme yaptı mı günü geçti mi takip edemiyoruz bunun takibini sağlayacaksın, tüm velileri tanıyacaksın isim isim yabancılık çekmesinler senden dediler. ben de ilk 4 ay için 2000 lira sonraki süreç için de 2500 lira istedim taban maaş.

sanırım performansa göre maaş artırımı biraz kafalarına göre çünkü belli bi şey söylenmedi. sen iyi performans gösterirsin maaşın 3000 lira olur dedi mesela.

@eclipsed moon

reklama girmesin :)

Vasıfsız pozisyonsa gayet normal. Yani herhangi bi konuda uzmanlık, hatırı sayılır tecrübe aranmıyorsa, ki belli ki öyle, gayet normal. Başlangıç pozisyonu bu yani, az diyen arkadaşlar piyasadan habersiz heralde. Tabii onun üç katını veren şirketler var başlangıç pozisyonuna ama bu işe bu para denmiş.
Bana normal geldi

Sana ne kadar iyi bir hayat vaat ediyoru tartışmadım bu arada. Cebine ne kadar kalır vs.
O açıdan tabii ki az. Hatta çok az

Ama iş için normal yani.
Mobilde editleyemedim

@naberabi

vasıfsız değilim ya maliye+adalet myo mezunuyum :) hatta 4 senelik geçmişim var kurumsal firmalarda referanslarım falan mevcut. hatta hatta iş teklifini de farklı bi firmadan bi arkadaşının kariyer.net şifresinden aratması sonucu direkt mailime attılar. zaten orada bi şaşırdım. :)

doktorun söylediği hem genç olsun hem muhasebe bilsin az biraz hem de askerliğini yapmış olsun hem de trakya kökenli biri olsun demiş filtrelemişler kariyer.net'te öyle ulaşmışlar. ilginç geldi bana.

Bence az bir maaş teklif edilen. Sömürülmeye müsait olanı 1500 e işe alacak görürsün bak.

Maaş yapılacak işe göre düşük. O paraya yeni mezun bulurlar ancak.

O maaşın nasıl ve ne zaman yükseleceği belli değilse yükselmez. Demedi deme.

4 ay deneme suresi. he.

dert etmeyin.

doktor serefsizin tekiymis. maas o yapacaginiz islere gore az,

smart bizim gibi avrupanın guzel şehirlerinde oturanlar için yapılmış bir city car. siz pis varoşlar istanbulda maşesef kullanamazsınız.

saka bir yana, istanbulda olmaz. milanoda her yer smart ama sehir dedigin de zaten besiktas ilçe sınırı kadar. otoyola çıkması yasak. normalde istanbulun smart ve scooter dolu olması gerekir trafikten ve park sorunundan oturu fakat bizim kıymetli kıçımız jipten asagisini kaldiramiyor,

ozet: istte olmaz. carptılar mı araba dağılır

yokuslarda uzer, istedigin verimi alamazsin, yedek parca konusunda cok uzulmezsin - sanayide ustalari var.

ikinci el alacaksan, 90-100binden sonra araclarin motor nanay oluyor, saglam masraf istiyor.

Ufak motor yokuslarda aglatir. Yolu cok hissettirir ve konfor dusuk olur. Buna ragmen yakıtı bakımı falan diger arabalardan asagi kalmaz.
Uzun yolda surundurur.

Ufak araba ustiyorsan ford ka ya da twingo bak derim en azından.

Bu arkadaş net askerlik yapmamış yaptıysa da bir bok öğrenmemiş bir denyo. İnsanları hor görmek ve böyle bir entry ile debeyi işgal etmek harbiden utanç verici.

Gerçi sözlükte artık bkz veren debe oluyor çok da takma.

"fakire haksızlık oluyor, bedelli çıkmasın" diyenlere cevap vermiş anladığım kadarıyla, durup dururken fakirler ölsün demek istese böyle kısa ve öz bir şekilde, cevap verir gibi yazmazdı.

entry editlenmeden önce hatırladığım kadarıyla şunları anlatmak istiyordu.

fakire haksızlık olmuyor. ben o fakir dediklerinizin verdiği oy yüzünden böyle bir iktidarla yaşamak ve savaşın içine girmek zorunda kalıyorsam parayı vermem ve bu duruma düşmem.. fakirler oy verip destekliyorsa para da veremeyip gitsin askere ölsün vs vs vs.

entry'de bir sıkıntı yok.

sözlükte bedelliyi bekleyen çoğunluk var. onlar oylamıştır muhtemelen.

ilk hali bu muydu ki?
"beni yöneteni seçen fakire...." gibi birşey hatırlıyorum.

eğer hatırladığım gibiyse bence tam debe'lik.

ayrca "salak" derken, entry sahibine hakaret anlamında kullanıyorsun değil mi?
yani "20 yillik sap" adlı kullanıcıya, halka açık bir platformdan hakaret ettiğini anlıyorum. doğru değil mi?

şimdi çok tuhaf bir genelleme olacak ama:
(bkz: komünist parayı feminist kocayı görene kadar)

ekşi sözlük genelde halkın yanında olduğunu, haksızlığa ve her türlü adaletsizliğe karşı çıktığını iddia eden tiplerle dolu. ama böyle konularda bu tür, halkı(ın belli bir kesimini) aşağılayıcı entry'leri debe'ye sokmakta da üstlerine yok. bu ilk değildi, son da değil. çünkü adamlarda ciddi ciddi "benden sonrası tufan" kafası var.

bu entry de "iphone alamayan fakire kafam girsin" demekle eşdeğer, ikisi de aynı ölçüde sığlık gösteriyor.

Fakiri falan bilmem de, bedelli askerlik 30 undan önce yapılmıyor değil mi? O yaşa gelen adam da çalışsın koysun kenara kardeşim bedelli parasını. Benim eşim, çalışıp kendi ödemiş, baba parası falan da değil yani. O dönem 28 gün mü ne yapmış askerliği. Hem nitelikli, MBA, doktora filan yapmış adamın ne işi var askerde? Büyük iş gücü kaybı yaratıyor, bence gönüllü olmalı, profesyonel orduya geçilmeli, askerlik yapmak istemeyen, sivil hizmet yapmalı.

fakirlere kafam girsin diyen adam hakaret etmiş oluyor mu?
evet.

benim fakirlere kafam girsin diyen adama salak deme hakkım var mı?
evet.

peki o adama mı salak demişim? bilmem. belki de başkasına demişimdir.

hakaret davası açmak isteyen açabilir.

ayrıca bedeli son çıktığında 1 ocak 88'e kadar doğumlu olanlara çıkmıştı. yani 30 yaş sınırı diye bir şey yok zira 88'lilerin 30 olmasına şu an bile daha iki yıl var.

bedelli yaparsın eyvallah. ben şahsen niye yaptın demem. yalnız senin karşı olduğun şey zorunlu askerlik mi, yoksa bunun parayla yapılamaması mı burası önemli. adamlar bedellinin çıkmasını askerliğin kalkmasından daha çok istiyorlar. bu çok saçma geliyor bana. kısa yoldan parayı vermek yerine neden bütün halk için askerlik kalksın gibi bir düşünceyi yaymaya çalışmıyorlar?

çok bencilce bana kalırsa. zaten konumuz da bu değildi.

Garibanın garibana ettiği zulüm gibisi yoktur. Bu gariban da kendini yükseltmek için diğer garibanları hakir görüyor.

Tersi de var. Kendini yukseltemeyince diğerini alcaltmaya çalışıyor.

Ben olsam B segmenti dizel alirim. Vergi daha ucuz daha az yakacagindan oturu. Tabiki senin beklentine bagli gucu hissetmek istersen c segmenti :)

ben o yaşta olsam C seçeneğini işaretlerdim, hayatın bu yönüne dair alternatif uzun fikri çıkarımlarım var çünkü. Nuevo haklı, senin beklentinle ilgili birşey sonuçta.

kardeşim audi a4 2008 model
git al
hemen al

o paraya temiz 2011 pejo 508 ya da 2012 citröen c4 alabilirsin. 2008 audi alayım dersen 200bin kilometrede komple boyalı hasar kayıtlı audi ancak bulursun.

5-6 yıllık alfa falan en güzeli.

delonghi ya da fakir. en az 9 dilimli olsun. yalıtım yoksa ya da kötüyse bu aletlerle ısınmak biraz zor yalnız.

ben bebekli mekan için konveksiyonlu ısıtıcı kullandım, iyi ki de onu kullandım. tasarruflu, termostatlı ve zaman saatli (tercihe göre). doğrudan havayı ısıttığı için 2-3 dakika içinde istediğin sıcaklığa getiriyor. sürekli açık tutmak zorunda kalmıyorsun falan filan. havayı kurutmadığı için de sağlıklı gibi.

delonghi öneririm.

abi satmiyosun ki. bastirip hediye vereceksin, bir sey yok ki bunda. soyle bir beyoglu'nda dolas da gor kac milyonluk tablolar basilmis, sokaklarda satiliyor.

evde asılı olduktan sonra kimse de gelip aha burda sahte tablo var diye evi basmaz ya da sizi tutuklamaz :) ayrıca öyle kötü davranışı ben görmüş olsam şu anda duvarıma bile asmıştım o tabloyu.

Eger telif hakkiyla korunan bir eserse elbette suctur. Satmak icin basmiyor olsaniz bile bir eserin cogaltim hakki telif sahibine aittir ve onun rizasi olmadan cogaltamazsiniz.
Gidip bir yerde sergilemeyeceginize gore cikti alip eve asarsaniz basinizin derde girme olasiligi yok gibi bir seydir. Ancak bu illegal oldugunu degistirmez.

Not: hukukcu degilim.

Sanatcinin ölümünden 70 yil sonra telif hakki kalkiyordu diye hatirliyorum. Surda kalmis 30 yil riske girmeye gerek yok:) Ticari amacla kullanilmadigi surece bence de sikinti olmaz.

Ticari amacla kullanilmadigi surece sorun yok, kisisel kullanim icin olmali ki sizinki oyle.
Mesela kanvasa bastirdiginiz yer cok begenir, gider basip dukkaninda satmaya baslar.. iste o suc.

Ps. Telif hukuku bilgisi olan biriyim, derslerimden biriydi. ama turk yasalarini bilmiyorum, avusturya yasalarini biliyorum. Ama turkiyede farkli oldugunu sanmiyorum.

Korkma bastır . Ben bir milyon tane , kaplumbağa terbiyecisi , gördüm.

@dunyatuhaf, sen gördüğün için yasal olmuyor. Osman Hamdi Bey öleli asır olduğu için oluyor.

Adil kullanım (fair use) kapsamında değerlendirilir, bastır as evine.

Ama ticari faaliyete konu bir işyerine asarsan, herhangi bir biçimde kazanç elde ettiğin anlaşılırsa, o zaman sıkıntı büyük.

Çocuğum olmamasına rağmen takip ettiğim 2 blog şunlar

dogalanneyim.blogspot.com.tr
yesilanneyim.blogspot.com.tr

Bir de şurayı takip ediyorum facebook üzerinden
www.kampagidelimmibaba.com
Biraz daha yaşça büyük çocuklara hitap ediyor etkinlikleri ama ilerleyen dönemler için aklınızda bulunsun.

kadınlar kulübü bu konuda yeganedir. kezbanı bol olup çok komik olaylar olmasına rağmen tavsiyeler bakımından çeşitliliği bol bir sitedir.

showtv'deki gelin evi programı. youtube'da var.

Facebook'ta babywearing grubu

çok teşekkürler arkadaşlar.

bir de takipçi sayısı bakımından en yoğun (bu kategorilerde) sayfaları bilen var mı acaba?

en bilinen hassas anne sanırım, bir tanesine girince takip ettiklerinden diğer sayfalara erişebilirsin 1baba1bebe.com

cocugumlabenblog.blogspot.com.tr

@tchuck yahu buradakiler nasıl karşılaştırıp sayı baksın, biraz girip baksan bulacaksın dediğim gibi:)

bebek bakım yapım onarım
bebek mutfağı

blog ve vloggerların çoğu hayatlarını olduğu gibi yansıtmıyor. bakıcıları oluyor, söylemiyorlar, evde x yemeyiz diyorlar yedikleri ortaya çıkıyor falan; mükemmel görünme/harika annelik çabaları... verilen linklerde yazılanlara inanmazdım ben.

çok sıkı takip etmeniz lazım. bizim kooperatifte çalmış çırpmışlar. 10 yıl oldu bitmedi... bir de sözleşme olması lazım. hem de sizden vekalet almaları lazım. üyelerin yatırdığı paraları kullanmak için...

Benim annemi şeker ve tansiyon hastası yaptı kooperatif olayı yıllar önce.

Kooperatif olaylarında 120 ay sabit taksit olmaz. Her yıl genel kurul yapılır, yönetim seçimle belirlenir ve genel kurullar ödenecek taksitleri belirler.

Kooperatif ortağı olduğunuz için kooperatif ile sizin aranızda bir sözleşme olması saçma olur.

İstediğiniz zaman istifa edip ödediğiniz parayı geri alabilirsiniz [bilgi güncel değildir].

Genelde böyle olur. Kooperatifler arsa almak ve inşaattan anlayan birilerine yaptırmak için iyi, inşaatı kendi yapmak için kötüdür.

Kooperatiflere girerken yöneticilerin %10 yemesini kabul ederek girin, kafanız rahat olsun.

Ben çok sayıda kooperatife girdim, şimdiye kadar bir sıkıntı olmadı. Ama çok kötü olaylar yaşayanlar da var...