Bütçeniz ne ise onu alın. Yalnızca dediğiniz şeyler yapılacaksa piyasadaki en ucuz notebook da bu işleri rahat rahat yaparlar.

tablet al tablet.

bütçe?

valla bütçenizi filan belirtmeden biraz zor; ama şöyle bir tavsiye vereyim.

1) bizimkiler için de aynı soruyu düşünmüştük. sonra ipad aldık. çok rahat ettiler.
2) anne-baba için ucuz laptop bakarken atom işlemcili, celeron'lu filan saçma bilgisayarlar görüyorum. anne-baba zaten kullanmaz diye düşünmeyin, en azından i serisi (i3-i5-i7) bir işlemcisi ve 8 gb rami olsun.

Bütçe max 2k

Tablet +1

laptopla falan hiç uğraşmayın, o bütçeye işinizi rahat görecek bir ipad alırsınız.
derdi tasası yok, kullanımı kolay, ömrü nispeten uzun. iyi bir kılıf alırsanız film/dizi izlemek falan da kolay olur.

ipad'den şaşmayın bence. diğer tabletler sıkıntı yaratabiliyor özellikle güvenlik konusunda( anne baba tıkladığı reklamlar vs çok fazla dolduruyor tableti)

www.apple.com

@lifeframe: kendi sitesi dışında alacak bir yer var mı? Çok fark ediyor mu fiyatları?

@nobody: çok teşekkürler.
2017 mi alayım, 2018 mi? anlamadım. 350 liraya değer mi?

@nobody: hakikaten sorarken bu kadar tatminkar bir yanıt beklemiyordum. teşekkür ederim.

hadi diyelim motoru ilk günkü haline getirdi. peki bu arabanın turbosu, elektronik aksamı, şanzumanı falan da mı sıfır? sade motor mu araba?

galerici çakallığı, başka bir anlamı yok...

sıfır motor takılmadıkça motor sıfırlanmaz. ayrıca fabrikada onlarca kalite kontrol adımı ile toplanan o motoru sanayideki usta geri topladığında ne olacağı gerçekten meçhul.

Sanayide rektifiye yapılınca km'yi sıfırlarlar. Aracın değil motorun km'si olmuş oluyor.

Piston gömlekleri vb. de değiştiyse motoru ilk günküne yakın hale geliyor.

1) www.youtube.com

2) www.youtube.com

3) www.youtube.com

4) www.youtube.com

5) www.youtube.com

6) www.youtube.com

Beğendiğiniz bir oyuncu varsa onun en iyi skeçlerini de yazabilirim.

Sadece Doğu Demirkol' unkileri izledim. Uzun zamandan sonra ilk defa bir skece gülmüştüm.

Carkifelek parodisi cok iyi.

www.youtube.com


www.youtube.com

www.youtube.com

plaza dili.

www.youtube.com

Bu bilimsel skeçlerin hastasıyım.

güldürcük belediyesi

hatırlanmayan akraba: (git:www.youtube.com )

daha bu sabah baktığımda 97 bin kusurdu, tüm türkiye'yi düşünürsen 110 bine ulaşmak o kadar uzak bir ihtimal değil.

Mümkün olduğunu düşünüyorum.

kendisine imza veren chplielr çok pişman olacak. hala millet ittifakına fetönün, pkknın ittifakı falan diyor. (az önce canlı yayında dedi) üstelik havuz medyası seçime kadar hep perinçek'i gösterecek ve "bakın muhalefeti de gösteriyoruz" diyecekler. 100.000 imzanın altında kalıp silinip gitmesi türkiye için çok daha hayırlı olurdu.

Türkiye'deki seçmen sayısının %0,2'si. Bence çok da zor değil.

aklı olan kendisine oy vermez. ama seçime katılması iyi oldu.

alacağı da zaten 300 bin oy, çok şeetmemek gerek. tek kötü yanı tv'lerde bu herif de olacak.

vatan partisine üye olanlar son 3-5 gündür seferber olup tüm tanıdıklarını tek tek aradılar. eş dost rica minnetle arayıp imza atmalarını istediler. demek ki işe yaramış.

CHP'den imza için çağrı geldi. Demokrasi adına seçime katılabilmesi için.

Yoksa zaten oy alamaz.

erkeğin ilk takım elbisesi Altınyıldız'dır.

acity outlet, karaca'da takımlar 250 - 400 bandında

sarar'da bulunabiliyor o fiyata tabi kumaşı çok kaliteli değil. Gordion AVM mağazasını tavsiye ederim. Oldukça ilgililer.

Boynerin kendi mağazalarına ve acity deki outletine bakabilirsiniz.

acity outlet, Altınyıldız.

igs outlet, acity karşısı

kilolu değilsen altınyıldız. hatemoğluna yaklaşma.

afedersin ama mal değillerse gül gibi yaşarlar.

ben tek basıma aylık 500 den fazla harcıyorum mutfak market vs ye.. 1000 falan diyin ona bence. ama 6000 e yasanır tabiki orta şekerli.

(birazdan buraya ayda 15000 tl kazanıp zar zor yaşadığını yazan sıfatsız insanlar gelecek)

mis gibi yaşanır.

Cesario cuğum sormuşuz işte, net bilsek seni yorarmıyız hiç. en son ne zaman gitmişiz, soğanmış, brokoliymiş. bıdı bıdı

bunlar haric temel gider bi tek yol masrafi olur herhalde. onun disindaki parayi cok fazla sokakta harcamazlarsa gayet rahat gecinirler fakat birikimleri olmaz. en ufak bi saglik sorununda patlarlar. yok her hafta sonu partilere akarlar sokaklarda yer icerlerse mumkun degil gecinemezler.

Pazar masrafı konusunda çok iyimser davranmışsınız, sebze ve meyve çok pahalı. Bu ikili dışındaki her şeyi marketten alacaklarını düşünürsek market harcaması asla 300 tl olamaz. Geçinirler geçinmesine ama rakamlar gerçekçi değil.

+1 Mahone :)

pazar + market 500den fazla tutar. ayrıca evi nerede tuttular da aidatlar+fatura 450 geliyor?

@sutlu neskafe Bakırköy dedik öyle ortanın bir tık altı bir ev 100 lira da aidat . Çokmu az yazmışız

Rahat goreceli simdi.
Ama yasanir.
Yalniz pazar ve market masrafo konusunda fazla iyisersiniz bence. Bazen isyerinde ekmek arasi yaparim diye bir seyler alip goturuyorum, tek kisi icin aldigim ufak tefek birkac sey 70-80 tl tutuyor ve 10gun ya gidiyor ya gitmiyor. Sadece isyerinde kahvalti icin atistirmalik diyorum bak tek kisilik. 2 kisi icin diyorsun, hem de aylik diyorsun. 200-300 bence iyimser. Makarna-pilav-corba forever diyorsaniz bir sey diyemem tabii.

Ama 6bine yasanir, yasanmaz falan degil. Ayagini yorganina gore uzatirsan yasarsin.

site falan değilse 100 lira aidat olabilir. yine faturada sıkıntı çıkabilir. cep telefonları, su, elektrik, kış ise gaz, tv, internet... tv olmayabilir belki.
100 lira telefonlar
100-150 elektrik
50-60 su
150-200 gaz ( yazın 15-20)
internet 60-70 vs vs.

Ben yeni evliyim. Evin butun alisverisini cuma gunu kipadan yapiyorum. Ortalama haftalik 300 tutuyor. Aylik market pazar masrafi etinden sebzesine pisen evde 1000 lirayi bulur İstanbul’da.
Aidat da biz 350 veriyoruz ama 500 lira verip cikmaz sokakta iki bloklu sitede oturan arkadasim var. Ev aidati ile 80 liradan telefon faturalarimizi toplayinca senin hesabi geciyor. Bunun daha elektirigi suyu dogalgazi var.
6000 liraya karnin doyar ac acikta kalmadan ama gezip tozamadan gecinirsin benim gozumden. Ancak annen aylik erzagi memleketten yollar, ise bisikletle gider, kampanya takip eder 20 liralik hat kullanirsan ev pesinati bile biriktirisin. Bu sebeple adamina bagli biraz da.

çocuk yok, araba yok. borç da yok. rahat rahat yaşarlar merak etmeyin. yılda güzel bir tatil de yaparlar. gezerler tozarlar da.
bunları yapmayıp ev taksidine bile girerler. girecekler hatta bak görürsün.

pazar masrafı market masrafı düşük. kafadan 1000 lira girer ordan. bi de yeni evlilerin sıfır ev tribi olduğu için esenyurt'ta falan oturulmayacaksa kirayı 2000'e çekebilirsek sevinirim.

ha bi de yol giderleri var. otomobilse bakımı vergisi boku püsürü ile ortalama aylık 1000 lirası var, akbilin aylığı 150 lira mı ne emin değilim.

aylık pazar masrafı 200 olmaz, 300-400 olur. market de 400-500 olur.

yeni evli dediğin insanlara sürüyle misafir geliyor, taş mı yiyecek o kadar misafir?

pazar +market aylık 500 tl mi? şaka mı yapıyorsunuz ya

biraz daha azına gayet rahat yaşıyoruz. istanbul’dayız, kira 1.750, faturalar ortalama 250 (kışın 500’ü buluyor), mutfak 400 civari. çocuk, araba yok.
eşim servisle gidip geliyor, ben şu ara işsizim, kursa gidiyorum yürüyerek.
illaki her ay bir masraf çıkıyor, 600-700 civarı da kredi kartı harcamamız oluyor.
elimize kalan parayı tasarruf ediyoruz, harcasak harcarız ama, illa tasarruf modumuz yok.
ikimiz de ev kuşuyuz ama, dışarı parka bahçeye yeşilliğe gidiyoruz sadece, bazen kahvaltıya ya da çay kahve içmeye, çoğu zaman termosumuzla oturmaya ya da pikniğe. sinemaya pek gitmiyoruz, tiyatroya daha sık gidiyoruz.
dışarıdan da çok nadir bir şey sipariş ederiz, ben aynısı evde var modundayım biraz, her öğün evde pişiyor, pizza pasta börek de dahil hepsini evde yapıyorum..
yani yetiyor, yetmez diyenlerin yaşam tarzlarını gözden geçirmesi lazım.. mutfak da 1000 lira tutmaz, market artı pazar değil de her gün dışarıdan söylerseniz tutar da geçer tabi..

6000 net girerse demişsin gayet rahat yaşanır. soru işareti bile olmaz kafada, hesaplamaya bile gerek yok o derece.

yaşanmaz mı gül gibi yaşanılır, yeter ki gönüller bir olsun.

araba ve çocuk yoksa rahat yaşanır, tatile v.s. de gidilir.
fakat araba ve cocuktan sonra ancak yaşarsınız.

Bana kira düşük geldi bu hesapta, onu da zaten siz belirliyorsunuz. Arkadaşlar da yazmış, market + pazar da yaklaşık 1000 TL tutar. Bu rakam iki kişinin rahat ama açılmadan yaşayacağı rakamdır. Misafir vs. kabul ettiğinizde değişir. Ben iki kişi 4.000 TL'ye yaşar, üzerini de biriktirir veya tatile / giysiye harcar diyorum.

adam başı 3 bin tele, 2 si ayrı evlerde kendi kendine yaşasalar bile gayet düzgün ve rahat yaşanır.

@The_Lollok; bu ikisi aynı evde yaşarsa daha güzel para biriktirirler.

yahu bu iki kişi ne yiyecek içecek ben merak ediyorum. sıkı bir rejim mi uygulayacaklar? muzun kilosu 10 kilo. etin kilosu 40-50 lira aralığında. ha insan su içerek de hayatta kalabilir ama evde inziva hayatı yaşamayacaklarsa 500 lira market + pazarı benim aklım almıyor. bunda çay kahve şeker yağ süt yumurta temizlik malzemeleri deterjan çamaşır suyu peçete vs vs vs bir hesap yapın bakalım kaç lira çıkıyor acaba

@füt

evet biliyorum, görüyorum ve arttırıyorum işte. Ayrı ayrı yaşasalar dahi yine rahat yaşayabilirler diyorum.

6000 alan adam kendini market+pazar olarak 500tl ile avutuyorsa 450tl faturalar da sadece devletin getirdiği hizmetin bedeli olur. umarım anlatabildim.

Bu arada bu gelirle bir cocuklu ve arabali 3 kisi yasayan tanidigim var. Ev taksidine girdiler gecen ay. Nasil yaptilar ben de bilmiyorum ama yaptilar.

Bakırköy'de 2000tl'ye ev bulamazsın. Ancak arsa payı olan oda bulursun. ya da bakırköy değildir orası osmaniye falandır.

ya cidden ben nasıl yaşayacaklar diyen insanları anlamıyorum. kira hariç lüks içinde aylık toplam masrafım max 3000 lira. lüks derken neler mesela açıklayım;

- her haftasonu migros'a gider fiyatına BAKMADAN kafama göre istediğimi alırım.
- iphone x'im var.
- 10.000+ tl değerinde bilgisayarım var.
- 1800 liralık kulaklığım var.
- insanlar evindeki ocağı yemek yaparken yağ sıçradı falan diye temizler ben toz birikince temizliyorum. yemek yaptığım yok. hep dışardan yiyorum.
- haftada 2-3 gün dışardayım illaki.
- üsküdar'da oturuyorum. evden manzaram yok belki ama sokağa çıktığım gibi boğazı görüyorum.
- kira derdim yok. 2000 lira da kira olsun hadi.
- isteyip de alamadığım bir şey yok.
- pazara gidip de bişi almam. meyve sebze vs de migros'tan istersem alırım. dediğim gibi market alışverişinde fiyatına bakmadan alırım. almak istediğim başka bir şeyi gerçekten istiyorsam da fiyatını düşünmem alırım.

2 kişi olunca 6000 lira ile haftanın 3-4 günü evde yemek yapılıp yense krallar gibi yaşanır.

ilk cevapta da dediğim gibi 6000 lirayla istanbul'da yaşayamayan çift cidden maldır.

Gayet iyi yaşarsın yaşanmaz diyenlere bakma, eşşek gibi para harcanırsa 20.000 lira da alsa geçinemez bu tipler...

1500 ev kirası ( site olmayan, örn, Küçükyalı Maltepe vs.)
500 faturalar desen ( telefon konuşman çok olsa internet vs. ıvır zıvır )
1000 lira mutfak masrafı ıvırın zıvırın, ( dışardan söylemece, 30 günün 10 günü evden yapsan yine kardasın )
1000 lira kredi kartın ( her ay ıvır, zıvır, ayakkabı elbise parası saçma sapan şeyler satın almaca vs )

2000 tl sırf cebinize kalan. yukarıda her ay kredi kartı 1000 tl yazdım farkettiysen o da dost meclisidir fasılıdır, birasıdır, kadıköyüdür, gece dönüşünde uber taksisidir vs.. onları da hesabına katarak nasıl hesap çıkardığımı anla. bu kalan parayı biriktirip araba da alabilirsin, içkiye sigaraya da başlayabilirsin. )

kira:1600 (maltepe - aidat 25 tl aylık)
pazar masrafı: 300
market: 400
faturalar: 550(kış) - 400 yaz
kredi kartı harcamaları: 1500 (tiyatro, sinema, kıyafet, gece dışarı çıkma vs.)

bunların üstüne 1450 tl araç kredim var uzun bi süre bu şekilde yaşadık ortalama 6300 maaş ile.

ama dışarda yemeği ve gereksiz kıyafet vb. şeylerin alımını sınırlandırmıştık, çoğunlukla evde yemek yiyorduk.

ben 6000 tl gelirle tek başıma rahat yaşıyorum. çalışmayan bir eşim ya da evde bakmam gereken biri daha olsa mutfak masrafı dışında değişen fazla bir şey olmayacağı için rahat yaşarlar diyorum.
dipnot: "rahat yaşam" sosyalleşme beklentisine göre çok değişir.

MacBook Air al. 50 sekme açıyorum, bana mısın demiyor.

oyun olayını hiç bilmiyorum yalnız.

1. SSD takılabilir değil direkt takılı olsun. HDD olmasın.
2. RAM max yap bütçene göre. 16 gb ideal.
3. İlk maddeden geriye kalana göre işlemcini seç. en az i5. para varsa i7. başka yok.

ssd kesin olsun hızlı açılmasını falan istiyosan.
ram 16 gb, işlemci de i7 al derim ama 3bin tl'ye alamazsın.

şu aşağıdaki işini görür bence, hem de hantal bi bilgisayar değil, hafif.

www.hepsiburada.com

seninle aynı kriterlerde+ uzun pil süresi + taşınabilirlik olarak 6 ay önce arayıştaydım ben de. tek yol macbook air'e çıkıyor eğer gaming tarzı bir şey düşünmezseniz. ben macbook air aldım ve memnunum

her ne kadar oyun oynamayacak olsan da, bence oyun kaldırabilen bir bilgisayar her daim tercih edilebilir. daha önce aldığım tüm pc ve laptopları "oyun da kaldırabilsin" diye aldım ve en az 4-5 yıl kullandım. monster'ın abra serisi fena değil. en düşük modeli bu bahsettiklerini rahatça yapar. www.monsternotebook.com.tr bahsettiğin bütçeye de yakın.

ha bu arada, tip olarak bir macbook değil ama o ışıklı pavyon gibi klavyenin ışık ayarı var, yani aslında tip olarak da düzgün.

bunun dışında, HP ve lenovo'dan uzak dur derim. asus fena değil. diğerleri hakkında yorum yapamayacağım.

www.hepsiburada.com

Gtx 1050 ekran karti, 256gb ssd 8 gb ram 3399 100 lira da bonus var. Bunu indirimle kuponla filan yapıştır gitsin n11 gittigidiyor filan takip et. işini görür.
Ben bunun gtx1050ti ekran kartlı gl502ve dm032 versiyonunu subatta 3200e almistim ama kur filan 4000e satılıyor.

ben kesinlikle bunu tavsiye ederim:

www.hepsiburada.com

> 8 GB Ram var. (Aynı anda 20 sekme için önemli ve yeterli bir RAM)
> 8. nesil Core i7 (Yeter de artar bile)
> Ekran Full HD (Daha kaliteli ve geniş görüntü)
> Bu ekran için de 4GB Radeon 530 ekrtan kartı var (Ekrandan yüksek performans alırsınız)

ssd bir arti degil, zaruret.

4 yillik bilgisayarimda ssd taktiktan sonra 20 sekme aciyorum bana misin demiyor.

MacBook air +1. ramden ziyade SSD cok onemli.

foça acar kamping. aile mekanı, geniş, ferah.

Assos neverland veya son gemi
kaz dağları akaleos camping

ben genel mantık açısından bakıyorum, yüzlerce milyon dolar bir uçak. En başta havayolu şirketleri hastalık derecesinde bakımları konusunda dikkat edeceklerdir.

uçak kazası raporlarından izlediğim kadarıyla, firma ne kadar büyük olursa olsun, eğer ihmal yüzünden bir uçağı düşüyorsa, o firmayı komple kapatıyolar.

yani o bakımdan bakınca büyük firmalarda herhangi bir ihmal olma olasılığı bence çok düşük.

küçük çartır tabir edilenler nasıldır bilmem ama.

Youtube'a falan bakın, bir yazar vardı, daha doğrusu bir pilot vardı kitap yazan bu konuda. Uydurma hakkımı kullanarak ismi "Fly without fear" mı neydi demek istiyorum. Onunla yapılan röportajlar var, sakin sakin anlatıyor. Çoğu insanın panik olduğu şeyler uçmanın normal bir parçası falan diyor.

Birisi de videonun altına yorum yazmıştı, "bir insanın amerika başkanı olma ihtimali uçak kazasında ölme ihtimalinden daha yüksek" diye. Araba kazasına maruz kalma ihtimaliniz %25 mi ne daha yüksekmiş uçak kazasından.

bakimlar zaten duzenli olarak yapilir. fakat bakimi gec zaten her kalkistan once pilot ve yardimci pilotun bir listesi vardir. nerdeyse her seyin kontrolunu saglarlar. hatirladigim kadariyla bu liste 100 maddeden uzun.

ya da icini daha da rahatlatman icin soyle diyeyim. bir havayolu sirketinin kaza sonucu dusecegi marka prestijini dusun, hicbir firma bunu istemez. daha da onemlisi o ucagin dusmesinin firmaya getirecegi maddi zarari dusun. bu sadece ucak maaliyeti olmaz. o ucagin yapamayacagi seferler de olacaktir. bunuhicbir firma istemez.

icini rahat tut havayolu sektoru ihamlkarligi onleyen/onune gecmeye cabalayan en buyuk sektorlerdendir.

en güvenli uçak operasyon uçağıdır. Her uçuştan sonra bakım yapılmaz sadece preflight check denen bir kontrol yapılır. Uçağın tipine göre ya pilot yapar anormal bir durum görürse teknisyeni çağırır yada yetkili teknisyen gelip yapar ve uçağın seyir defterine gerekli kontroller yapıldı diye imzalar.

bunun dışında planlanan rutin bakımları var elbette ancak sorunuzu karşılar mı bilemem.

Hız göstergesi öyle kolayca arızalanacak bir şey değil ihmal vs gerektirir arızalanması için. Havada arızalansa bile uçağı düşürecek diye bir şey yok düşen örnekler var ancak bunlar pilotaj ve mühendislik hatası olarak nitelendiriliyor.

Her uçuştan önce detaylı bakıma girse uçacak uçak bulamazsınız. Yok öyle bir şey. Günlük kontrol var o da 48 saat geçerli.

Hız göstergesinden üç tane var. Çok saçma bir korku olmuş.

sözlük havacı kaynıyor. teknisyeni pilotu kabin görevlisi hepsi var. ilgili başlıklara bakarsanız mutlaka merakınızı tatmin edecek entryler görürsünüz :)

ben de uçaktan inanılmaz korkarım.
uluslararası bir firmanın teknik bakım falan filan ekibinde çalışan bir arkadaşım var. ona sormuştum bakım mevzusunu ve çok net cevaplamıştı
"şirketler için uçaklar insan hayatından daha değerli. o yüzden merak etme bakımları en ufak detayına kadar yapılıyor" demişti. tabi bu dediğim genel bakımları. her uçuştan önce uçağı komple söküp takmıyorlar :)

konu çok komplike, ancak basitçe anlatayım; bakımları aksatmak gibi bir şey ıcao, yani ülkemizin de bağlı olduğu "international civil aviation organization" bünyesindeki ülkeler içinde faaliyet gösteren havayollarının bakımları aksatmayı bırakın, anlık çıkan teknik sorunları bile anında çözmesi ve uçağı uçuşa elverişli (airworthy) hale getirmesi gerekir. Uçakların kondüsyonları safa, saca, sana diye adlandırılan (safety assesment of foreign/national/company aircraft) teftişlerle sürekli takip halindedir, duruma göre tek bir perçin eksik olsa uçak kalkamaz örneğin.

demem o ki, uçak bakımı konusunda içiniz çok rahat olsun. her uçuştan önce uçak teknik olarak denetlenir, 48 saatte bir detaylı incelenir, her parçanın ömrü izlenir. hiçbir firma birkaç bin dolarlık hatta milyonluk parça yüzünden selahiyetini tehlikeye atmaz.

hız göstergesi demişsiniz, ondan uçakta en az 3 adet var. hepsi arızalanmadıkça uçak bir şekilde iner, geçmişteki kazalardan sonra o konular tamamen çözüldü.

ha teknik olarak çözülse de emergency durumu doğru tahlil edip yöneten pilotlar her zaman kilit rol oynuyor. o nedenle pilot eğitimleri zor, işe girmek zor, işte kalmak için sürekli kendini geliştirmek ve 6 ayda bir sınavlarda kendini kanıtlamak şart pilotlar için. bu yüzden pilotlar alıyor bu yüksek maaşları.

İstedikleri kadar iyi baksınlar sonuçta dizayn sırasında öngörülmeyen sorunlar yaşadıkça ortaya çıkıyor..

Uçak güvenlik teknolojisinde en tepe noktaya geldik artık daha fazla gelişim olanağı yok diyebilen var mı? Makina ve insan faktörü varsa arıza her zaman olasıdır

şöyle anlatayım her nokta için sensör ve sensör arızası için de uyarı sistemi bulunuyor. uyarı sistemi analog olduğu için de çalışmama şansı yok.

hız göstergesi yolcu uçağında bozulması en zor parçalardan biri. bozulma ihtimaline karşı çift yedeği var, uçaklarda gps var, var oğlu var.

korkacaksanız küçük uçaklardan korkun, ama ticari havayollarında kolay kolay bir durum olmaz.

Korkacaksan uçaktan değil kafayı bozup uçağı yere çakabilecek pilottan kork, uçağa bir şey olması zor.

yanlışınız var. birgen air kazasında hız göstergesi kendi kendine arızalanmıyor ihmal var tüp gerekli örtülerle kapatılmıyor. Üretici bu tip olayların önüne geçmek için bunu yazmış zaten ama sen bunu yapmazsan kaza geliyorum der.

Sen arabanın suyuna bakma sonra hararet yaptı diye veryansın et.

Dubai'de bir süre yatıp pitot tüpleri kapatılmadı ise içine rüzgarlarla kum kaçması tıkanması işten bile değildir. Tüm raporu okuyup daha net bir şey söylemek mümkün olabilir ancak.

detaylı düşünmeye gerek yok.
istatistiklere göre en güvenli ulaşım aracı uçak.

www.washingtonpost.com

Dell xps 13

ASUS UX305FA.

Fani yok, m serisi islemcisi var. Uc yili gecti alali, hala 4-5 saat arasi pil omru gorebiliyorum orta agirlikli kullanimda. Bu olmasa bile asus'un bu model serisinden tavsiye ederim.

www.asus.com

Zenbook 3 Tam aradığın cihazdır bence, Dell XPS ise bana daha çok güven veriyor ama daha pahalı idi sanırım.

hp 430 g5

www.hepsiburada.com

hizliresim.com

metal kasa ısınma sorunu yok.

dell xps serisi iyidir, lakin batarya olayini cozmedilerse 1-1.5 yili gectikten sonra bataryasi cop. cok kufredersiniz.

isterseniz lenovo t ve x serisine bakabilirsiniz. Fiyatlari nedir bilmiyorum. yurtdisinda 700-800 dolara cok rahat cikartirsiniz. ayrica, microsoft surface da bir secenek olabilir sizin icin.

eger 15 inc civari bir sey arasaydiniz, bendeki sifir lenovo p50'yi size onerebilirdim.

Bulabilirsen yeni thinkpadler şahane.

MacBook Air. çok daha ucuza alırınız, şarjı hayvan gibi gidiyor.

hem ucuz, hem havalı, hem dayanıklı.

xps'i 3 yıldır kullanıyorum, bataryada hiç bir sıkıntı yokk

Benjamin

en kolay bakılanı
paşa kılıçı

Barış çiçeği

gunes alan bir uere koyabileceksen sukulentlerle kaktusler uygun gayet.

Dracena diye arama yaparsanız guzel ve dayanıklı bir salon bitkisiyle karşılaşacaksınız.

aloe vera. yara bere olunca iyi oluyor.

Benjamin, pasa kilici, difenbahya, seflera, monster en bilindik salon bitkileri.

sahibinden veya letgo'dan bulabilirsiniz.

öğretmenevi lokalinde çay içiyorduk

Kuşadası’nda gençlik festivalindeydim. Sahnede pilli bebek vardı haberi aldığımda . Tabii hiç ciddiye almamıştım, başka bir ülkeden bahsediyorlar sandım. Sonra gece piç oldu tabii, panik hali falan.

cuma gecesi olduğundan mütevellit evde içiyordum. telefon trafiği ve jet sesleri yüzünden içki faslı yarım kaldı.

İzmir'de balkondaydım. Gövdemin üstü balkon dışında dumanı dışarı üflüyor, altı içerde üstü tutuyordu. O an aklımdan şu geçiyodu: "kalkışma ney la?"

Nöbetten daha o gün düşmüş, 3 gün çarşı izni almış ve atarsa 3 diyen bir askerdim. Silahım, şarjörüm, çelik yeleğim ve kompozit başlığımla gelecek emirleri bekledim. Allah'tan komutanlarımız bizi kışlanın dışına çıkarmamıştı da ucuz kurtulmuştuk.

Yalnız öyle böyle tırsmamıştık. O sabah 9'da uyumuştum. 1 saat sonra kaldırdılar nöbet tutturdular. 3 gün sonra terhis ettiler bizi.

362 kd.

Koreli misafirlere kore gecesi düzenliyorduk. Kimçimi kemirirken "ne darbesi amuğagoyim bu saatte darbe mi olur" dediğimi hatırlıyorum.

Istanbul ev. Kulakligi takmis bangir bangır muzik dinliyodum. Telefonum sarjda uzakti. O sirada annem darbee oluyoo diye evi inletmis duymamisim. Telefonum calmis gormemisim. Sevgilim falan ulasamamis tirsmis. Sonra bi baktim annem gel gel yapiyo odanin kapisinda. Tv de koprude tanklar.

o günü çok iyi hatırlıyorum. geç kalkmıştım. saat 12 13 gibi haberlerde ilginç birşey gördüm. tayyip erdoğan marmarise tatile gitmiş. bunda anormal birşey yok. asıl anormal gelen tatile geldiği otel ve etrafındaki her yeri boşalttırmıştı. içimden "milleti tatilinden etmiş" demiştim. 100lerce koruma ordusuyla gezdiğini biliyorum da neden etrafındaki yerleri boşalttırır ki diye içimden geçirdim ama fazla takılmadım.

akşam saatlerinde tankların köprüye doğru gittiğini duydum. sözlükten mi yoksa haber sitelerinden mi hatırlamıyorum. twitter da olabilir. sonra köprünün kapatıldığını televizyondan gördüm. o sıra babamın hasta bakıcısı geldi. konuşuyoruz. aklımızdan darbe geçmedi bile. direk aklıma "işid köprünün altına bomba falan yerleştirdi" geldi. geçtiğimiz saatlerde "bu askerler neden tek taraftan kapatmışlar polisler nerde" dedim. normalde iki taraflı kapatılması gerekmez mi diye içimden geçiriyorum. anlamsız geldi. sonraki saatlerde bildiri okutulması, meclisin bombalanmasını canlı izledim. darbe olduğu kesinleşti. cnntürk'te olan biteni de canlı izledim.

dışarı baktım kimseler yoktu. o gece sabah 7'ye kadar uyumadım. stresten hasta oldum ne olacak diye. başımın çok kötü ağrıdığını hatırlıyorum. olm bu adamlar kimyasal bomba falan atarlar diye evdeki bütün panjurları kapadım, camları kontrol ettim. mantıklı düşünemedim uykusuzluktan sanırım. niye böyle birşey düşündüm bilmiyorum.

Gündüz arkadaşlarımla dışarıdaydım. Bir gün önce Işid'in Nice saldırısı olmuştu, onun üzerine konuştuğumuzu hatırlıyorum. Akşam da ablamdaydım, spiker darbe konuşmasını yaptığında baklava yiyorduk.

ofiste işler uzamıştı. o nedenle geç çıktım. genel kurmay'da operasyon olduğu sırada oradaki kavsaktan otobüs ile geçiyordum. tabi o zaman olayın daha ne olduğu belli değildi. deli'nin bir genel kurmay'a ateş etti galiba diye düşündüm. daha önce de öyle bir olay nedeni ile orası karışmıştı. 15 dakika sonra evde anladım mevzuyu.

Sabah istanbula dönmüştüm.
Erkek arkadaşımla Bağdat caddeainde yürüyüş yaptık beni eve bıraktı o bursaya yola çıktı. Eve girmemle son dakikaları gördüm. Caddede tankları kaçırmışım maalesef asdfg

14 temmuzda hayatımda ilk defa günübirlik seyahat dışında istanbul'a gitmiştim yaz okuluna. ertesi gün darbe oldu, yurtta kalıyordum. yol iz bilmiyorum tabi, yurtta da kimseyi tanımıyorum, yurt beşiktaş'ta. sokağa çıkma yasağını duyunca arkadaşımın evine gitme kararı aldım, zaten istanbul'da 1 tane arkadaşım vardı, evine de daha önce hiç gitmemiştim. gece 2 gibi çıktım sanırım, herkes telaş içinde koşuyordu, para çekiyordu, marketlere yüklenmişti vs. beşiktaş'tayken insanlara 'abi mecidiyeköy ne tarafta?' diye sorduğumdaki yüz ifadelerini hala unutamıyorum asdfgh. içecek suyum bile yoktu yanımda, şarjım bitti bi de. çatışma ve bomba sesleri arasında zar zor aklımda kaldığı kadarıyla arkadaşımın evine yaklaştım. yollar falan kapanmıştı hep. otostoplara kimse durmadı, 1 taksici sağolsun yine yolun kapandığı yere kadar götürdü, gerisini tarif etti para da almadı. vardığımda tekrar açtım telefonu, %1 şarjla arkadaşa mesaj atabildim. o da geldi beni aldı. asdfghjk efsaneydi ya.

yaz okulundaydik ve arkadaslarla menemen yiyorduk.

Ankara'da teyzemlerde idim. Diğer teyzemlerden dönüyorduk. Benzinciye uğradık benzin almak için. Sonra teyzemin eşi telaşlı telaşlı arabaya bindi "m e b, darbe mi oldu İstanbul'da?" dedi. Ben de "Yav darbe olsa burada, Ankara'da olur herhalde. Hem darbe basit bir şey değil ki böyle." dedim. O da "Benzincide televizyonda spiker bildirge okuyordu. Diğer kanallar da altyazı geçiyordu köprüde askerler, tanklar varmış." dedi. Anlam veremedim. Eve döndük ve haber kanalları böyle şeyler diyordu yine. İstanbul'u aradım, babam "Yok, ne ilgisi var?" dedi. Meğer uyuyakalmış da haberi yokmuş. O gece sürekli Ankara'da selalar susmadı, jetler vs camları gümbür gümbür sallıyordu. Uyuyamamıştım. Sonraki birkaç gün işe filan gidemedi kimse. Millet hep sokaklardaydı. İstanbul'da da aynısı olmuş tabii.

pokemon avlıyordum.

lokasyon: kütahya.

Eskiden yaşadığım Foça'da tatildeydim, eski bir tanıdıkla dışarıda dolaştıktan sonra onların evine döndük ve tv'de gördüm olayı.

o gün ankara'daydım ben. ukrayna için öğrenci vizemi almıştım. hayatımın en değişik, en yoğun günlerinden biriydi duygu açısından. haberi çoğu kişiden önce aldım, dışişleri ya da ona benzer bir yerde çalışıyordu arkadaşlarımdan biri. otobüsteydim ve sakarya'da falandık sanırım. neyse ki kocaeli'ye gidiyordum da köprüyle işim yoktu. ben otobüsten eve geçtiğimde gölcük'te daha çoğu kişinin haberi bile yoktu sanırım, hatta taksici "darbe oluyomuş abi galiba" dediğimde (bu da ne demekse) "yok la bi şey yapamazlar" demişti jsfjsjsk. eve gittim ve yarım saat sonra falan tijen abla bildiriyi okumaya başladı. ben çıldırdım tabii, ülkeden kurtuluyorum dediğim gün darbe oluyor deyip ağlamaya başladım. sonra silah sesleri, korna sesleri, donanma vs. bizim orası da karıştı. öyle yani. sonra gittim ukrayna'ya ama bu ne biçim ülke aq deyip geri döndüm.

Benim için çok zor bir gündü;

O gün bir ortak arkadaşımızın en yakın arkadaşı 3 kattan atlayarak intihar etmişti, ama ölmedi.. Karaköy de özel bir gümrük firmasında ihracat bölümünde çalışıyordum, genelde cuma günü ihracat aşırı yoğun olur hatta cumartesi işe gelmek zorunda kalırsın, biz de bir arkadaş ile beraber cumartesi günü gelmemek için mesaiye kaldık yemek falan yedik tam çıkacağımız zaman güvenlik bizim yanımıza gelip darbe oluyor sizi dışarı bırakmam diye geldi. belinde silah vardı çok korkmuştum, şirketin en üst katından boğaz içi köprüsü gözüküyordu tanklar vs falan, tam üstümüzden f16'lar geçiyordu. sabah 4 gibi eve gitmeye çalıştık ama gidemedik yolda kaldık saat 4den sonra sabaha kadar sokaklardaydık beşiktaşa doğru yürüdük sela veriliyordu ailem memlekette tatildeydi bir daha onları göremeceğim diye çok korkmuştum. saat 6 gibi eve geldim televizyonu açtığımda polisler köprüye müdahale etmişti haberleri izledim yine uyumadım. evimiz ataköy de uçaklar atatürk h. limanına üstümüzden iniş yapıyor ve ve nerdeyse her akşam helikopter oluyor sonrasında 5-6 ay boyunca her helikopter geçtiği zaman korkuyorum. benim için çok endişeli korkutucu bir geceydi...

Ayrıca ben de o gün pokemon oynuyordum ve o gün pikachu yakalamıştım.

evde balkonda tavla oynuyordum, darbe oldu diye telefon gelmeye başladı.

kütahya'da memleketimde ziyaretteydim sabaha istanbula dönüş uçağımız vardı yalan oldu hepsi tabi. Tam uyusam mı falan diye düşünürken olaylar oldu. Kütahya'da asker falan yoktu hiç halk dışarıdaydı.

Napoli'de şarabımı yudumluyordum

İşimden birkaç gün önce istifa etmiştim. Ev sahibiyle bir ay kadar önce 16'sında evi boşaltacağım konusunda anlaşmıştık. Eşyaları bir gün önce memlekete gönderdim, 16 temmuz sabahı için otobüs bileti aldım. Boş dairede 1.5 lt su ve bir paket bisküvi ile bilgisayar karşısında oturuyordum.

hmm web siteleri / internet kullaniliyor. ancak okunan, izlenen, bakilan, dinlenen, oynanan, karaoke bir sey degil.

o zaman chat / mesajlasma icerikli bir sey olmali, baska bir opsiyon kalmiyor?

chatrubate falan? ama o da herkesin yapacagi bir sey degil bence. C ile baslayan baska bir chat meselesi varsa o da olur...

Cyberdating

baş harfine gerek olmaksızın chat olduğu çok belli. yabancı erkeklerle ingilizce chat yapmış.

@sopiro +9999

cyberdating/cybersex
konu kilit.

cevaplarınız üzerinden tahminleri kendisine ilettim. sonuçları bildiririm. :)

couchsurfing.

cevap: chat imiş arkadaşlar. :/ hile yapmış bence. sapyoseksüelliğimi sarstı bu durum biraz.

kandirilmissin bence de.

-sizin ailede başka biri var mı onunla ilgilenen, bilen vs?
-Varsa da bilemem bana soylemez

-tüm dünyada herkesin doğal ve normal kabul ettiği bir şey mi?
-Himm sanirim cok kabul gormez

-eğer bunu bana söylemek istemesen, sebebi seni yargılayabileceğimi ya da utandırabileceğimi mi düşünmen olur muydu?
-Yok utanmam herhalde ya. Yargilamazsin ona da eminim. Sadece yaparsin ve kimseye soylemezsin ya oyle bir sey.

chat bunlara uymuyor bence, bu konusma internet uzerinden gectiyse zaten chat yapiyordunuz.

cybersex falan olsa hadi neyse

hadi len ordan. ailede biri chat yapsa niye bize söylemiyo olm. seni yiyor bu hanım...

chat olabilir, neden olmasın? içeriği başka ama. chatroulette olabilir ya da sexting olabilir. değilse de arkadaşın birazzz..

Bizim isyerinde biri var bunu yapan. Galerici arkadasi var, onun uzerinden yapiyor al-sat.

galerici olmayanlar yilda en fazla uc (3) aracti sanirim

www.google.com.tr

Ceza yememek için aile üyelerinden vekalet alıp onlar üstünden alıp satmalısın. O zaman bile 3 kişiden vekalet alsan 9+3 de kendin 12 araba yapar senelik. Her ay 1 araç. Araba başına karın yüksekse ek gelir olabilir.

Bu arada düşük bütçeyle yaptım ben çok kar edemedim, en son araçta 14 yaşında bir Bmw idi, zarar ettim bir kaç yüz lira, çok başım ağrıdı uğraşmadım bir daha.

Lüks araç olur, sıfıra yakın araç olur o zaman daha problemsiz olur diye düşünüyorum. 10-15 yaşında ucuz arabalarda nispeten sürpriz arızalar çok oluyor.

olur. sınırı yılda ikiye çektiler, iki arabadan fazla al-sat yaparsan vergi kaydı lazım, açarsın sorun değil.

bu işlerden para kazanmak biraz zor yalnız, aklınızda bulunsun...

Hatırlıyorum maalesef. Ciddi ciddi haber yapmışlardı. Konu inanıp inanmama meselesi değil aslında. Gözlem meselesi. Bir bisiklet tekerleğini elimizle döndürdüğümüz zaman bir süre sonra sürtünme kuvvetlerinin etkisiyle tamamen duruyor. Tekerlek sonsuza kadar dönmeye devam etmiyor. Bu yüzden sonsuz enerji yok diyebiliyoruz. Ama evrenin oluşumunu benzer şekilde gözlemleme şansımız yok. Bu yüzden insanlar bilinmezliği kabul ederek evrenin yoktan var olduğuna inanabiliyorlar.

söz konusu yasa evrendeki enerji miktarının sabit olduğunu söyler, evrenin yoktan var olmasının bununla alakası yok. var olduktan sonra enerji miktarı değişmiyor.

enerjiyi yoktan var etmeye izin vermeyen termodinamik değil, içinde yaşadığımız evren ve bunlara ait kurallar (bilebildiğimiz kadarıyla). termodinamik sadece bu durumu ve daha pek çoğunu bizim anlayabileceğimiz dilde açıklayan bir araç, bir bilim dalı. Mesela 'zaman' hiçbir zaman durmuyor veya zamanda geriye gidemiyoruz. neden? belki gelecekte bir update gelir, bazı şeyler değişir ama 2018 itibari ile kurallar bunlar. enerji yoktan var edilememekle kalmaz ayrıca doğada gerçekleşen tüm hal değişimleri, tüm olaylar, enerjinin işe dönüştürülebilir bölümünün azaldığı yönde meydana gelir. böylece enerji bir formdan başka bir forma dönüşürken aslında iş yapabilme kapasitesini yitirir.

"Evrenin yoktan var olduğuna inanan adam"

Ooo kendince "karşı tarafa" ateş etmişsin ama bunlar hep bilgisizlik.

Bugün elimizde olan gözlemler bize büyük patlamanın pikosaniye sonrasından itibaren olan olaylarla ilgili bilgi sunuyor. Büyük patlama anı ve öncesinde neler olduğuna dair eldeki bilgiler adece spekülasyon yapmaya izin veriyor.

Öteki taraftan termodinamik kanunları deneyler ve gözlemler ile desteklenmiş şeyler. Şu noktaya kadar enerjinin korunumunu bozan bir şey gözlemleyemedik ve zaten gözlemlediğimiz şeyler hep bulunan formüllere uygun.

Bunun dışında puc + 1

(bkz: enerjinin korunumu)

:) ciddisiniz sanırım. internetinizden harcamadan kullanabilirsiniz demesi fizy kullanımları genel kotanızdan düşülmeyecek anlamına geliyor.

çevrimdışı dinleyebilmeniz için de öncelikle internetiniz varken istediğiniz müzikleri indirmeniz gerekiyor.

internet açıkken kullanacaksınız, kota hesaplanırken hesaba katılmayacak.

Hahshah gayet ciddiydim, mazur görün...

Teşekkür ederim.

hehe yıllarca 3ü bir arada paketi toplayıp araba çıkmasını bekleyen arkadaş sensin sanırım.

magnum çubuklarındanda porşe çıkıyordu di mi?

@ufuk +1

@Photographer hocam, ayıboluyo.

jjr +1

belki icine süt tozu döktün, ama o sade kahve seviyor? veya tam tersi?

yani teoride cantasinda cakmak arayan birine cakmak uzatmaktan farki yok ama pratikte oyle degil, damak zevki iceren bir olay oldugu icin gereksiz olmus.

filtre kahve seviyordur ve sen granül kahve ile hayallerini yıkmışsındır.

Haklısınız, işte nezaket göstereyim derken düşüncesizlik gibi oldu.

Ben sade kahve severim şekersiz sütsüz. Ona da sadece kahve koyup verdim. Kendi bardağına süt tozu da koyuyordu.

@kompisko, seçeneklerimiz çay ya da granül kahveydi. Opsiyon yoktu.

onun yaptığı nezaketsizlik asıl. sen insanlık etmişsin. ben sütlü seviyorum ya da ben bunu sevmiyorum teşekkürler demek bu kadar mı zor?

yazar yazmaz yazan yazar +1, yüz buruşturmak ne demek 5 yaşında mısın; istemiyorsan söylersin, en kötü teşekkür ederim almıyım dersin.

sonrasında muhabbete onun isteğiyle devam ettiğinize göre o da bilinçli olarak tepki vermemiş muhtemelen, saygı görgü bilmeyen bir tip olabilir. teşekkür etmeyi bile bilmeyen çok insan var.

böyle şeyler bence yapmalısın ama duruma insana göre o kadar değişiyor ki hep yap ya da hep yapma demek doğru olmaz. mümkün olduğunca yapardım ben olsam ki yapıyorum zaten, kimseden de yavvşşşak tepkisi almadım, arkamdan konuşulsa da duyardım.

yavşadığını sanmıştır, yavşamadığını anlayınca rahatlamıştır. kahve ile ilgili olduğunu sanmıyorum. "hayırdır bu nezaket" gibi bir tavırdır.

çok da haksız değil, başlangıçta mesafenizi koruyun, iş aleminde yanlış anlamalar kötü sonuçlar doğurabilir.

ya anlamamış bence. kahve verince yazdığını düşünmesi çok saçma. öyle olsa kahve teklifine hayır derdi zaten. ben burada kendime kahve koyuyorum görmüyon mu aq demek istemiş sana o bakışıyla.

kahve tadını sevmiyorsa sana değil kahveye yüz buruşturmuştur farkında olmadan. bazen bi şeyleri kafada canlandırınca gerçekmiş gibi reaksiyon verebilir insan. o kahveden nefret ettiyse ve onu içtiğini düşündüyse o an içmiş gibi reaksiyon vermiştir. yüzü buruşmuştur kendisi farkında değildir.

arkadaşlar çok teşekkür ediyorum hepinize verdiğiniz cevaplar için.
dediğiniz gibi; nezaket olayını yanlış anlamış da olabilir, hiç anlamamış da olabilir.
damak tadından dolayı suratını buruşturmadığına eminim ama.
kendisine kahve koyamazdı, önce ben elime aldım kahve kavanozunu; dedim ki içimden alsın hızlıca doldursun suyunu. çünkü dediğim gibi dayılardan rahatsız olabilme durumu olabilir??

neyse ben yine de yerine ve kişisine göre hareket edeyim bundan kelli. teşekkür ediyorum tekrardan hepinize.

vatan'dan proforma fatura isteyeceksin, senin hazırlayacağın bir şey değil.

herhangi bir şubesine gidip istersen 10 dakikada veriyorlar.

hacı buraya yazana kadar 500k$'ı atacağın hesabın temsilcisine sorsana?

derler. doğrudan masak'a takılır.

nakit para getirmek denince cebine koyup getirmek anlaşılır. bunun adı bankadan para transferi, öyle ararsanız çıkar. masak fatura falan sorar, sonra bir yamuk yoksa verir paranızı.

hocam
şirketseniz alabilirsiniz o parayı cok sorgulamazlar

şahıs iseniz de gerekli izinleri alarak swift yaptirabilirsiniz
buradan paranın gelecegi bankaya yurtdısından paramı buraya getirecegim derseniz size proseduru anlatırlar

@babilbaligi

nakit getirsek sorarlar mı?

Kripto para seçeneğini düşündünüz mü?

nakit olarak getirirsen sıkıntı olur tabii. ab içinde 10.000 euro sanırım max miktar. bundan fazlasını bildirmen gerekiyor.


If you plan to enter or leave the EU with € 10 000 or more in cash, you must declare it to customs.



tr'ye sokarken sıkıntı yok sanırım. gelsin de nasıl gelirse gelsin diyorlar.

Soru: Yolcu beraberinde Türk Parası veya döviz getirilmesi/götürülmesi mümkün müdür?

Cevap: Yolcular, herhangi bir miktarda sınırlaması olmadan Türk Parasını ve dövizi üzerlerinde, bagajlarında veya taşıtlarında Türkiye'ye getirebilirler. Ancak; yolcuların, 32 sayılı Kararın 17 nci maddesi kapsamında yurt dışından alınan bir krediyi veya 14 üncü maddesi kapsamında; kişisel sermaye niteliğindeki kişisel borçlar, armağan, hediye, bağış, çeyiz, gelin ve güveyin karşı tarafa verdiği para, miras, veraset veya kalan mal ve göçmen işçilerin kendi ülkesindeki borçlarını tasfiyesine yönelik ödemeler ve göçmenlerin varlıkları gibi nakdi gümrük giriş noktalarından yurda getirmesi mümkün değildir. Bu nakit ancak bankacılık sistemi vasıtasıyla yurda getirilebilir.

nakit getirirsen iki yol var;

1- valizde getirirsen x-ray'de çıkıyor diyorlar. bilemiyorum, hiç denemedim.
2- üzerinde getirirsen, hiçbir sorun olmuyor fakat kaybolmadan gümrükte yakalanmaya bir ton risk taşıyor.

hocam sakın kripto yapma o parayı donusturdugun anda masak biner tepene
getirme sebebini bankacıya acıklayarak kendine swift yapacaksin

Daha önce benim de yüzük parmağıma olmuştu. Doktora git 5 dk lık bi işlem. Tertemiz.

işten çıkınca antibiyotikli krem al, iki güne geçer.

kara merhem diye bilinen bir krem var bende işe yaramıştı

işte o merhem: im0-tub-tr.yandex.net

buzlukta beklet biraz parmağını, rahatlatır.
...
kocakarı ilacı tarifi geldi cevap yazarken: "mısır unundan hamur yap, gece sar en az 6 saat kalsın, iltihabı atıyor" dediler.

İhtiyol'u -nam-ı değer kara merhem- dün akşam yatmadan evvel sürdüm.eskiden çekiçle vurmuş gibi acıyordu.şimdi hiç acı yok. irin duruyor ama şişlikte inmiş :)

yoo, olmuyorum.

Hayır olmuyom

Eniği ilkokuldan beri cümle içinde görmemiştim kullanırken. Manık nedir? Bu arada hayır, olmuyorum.

Saçma geliyor daha çok yavru deniyor galiba.

nawar + 1
Eniği görmyeli çok oldu, manığı hiç duymamıştım.
Özetle, sinir olmuyorum, kulağımı tırmalamıyor.

Panter emel kimmis peki?

enik yavru köpek sanırım, manık ne bilmiyorum da bunlara bebek denmesi niye rahatsız ediyor ki? bebekler sonuçta.

Manik duymadim da sacma geliyor, cok da rahatsiz etmez. Ben bebek demem.

yaşlı köpek denince neden sinir olmuyorsam, bebek köpek denince de o yüzden sinir olmuyorum. enik dense daha çok hoşuma gider ama.

etimolojisini bilmemekle birlikte baby'den geldiğini farzetsek, sonunda bi inceltme, narinleştirme, kıymetleştirme edası var gibi. bunda hemfikirizdir. e her canlının küçükken mıncırarak sevmekten yorgun düşeceğimiz kadar sevimli olduğunu düşünücek olursak? bence sorun yok. sinir olmadığım gibi duyduğumda gülürüm.

genelde suyu serin oluyor benim bildiğim.

Gökçeada yolları kötü. alkollü araç zaten kullanmayın, ama gökçeada'da hiç kullanmayın. merkeze yakın yerlerde kalın, denize çeşit çeşit yere gidersiniz.

Travesti diye okudum ya la!

gökçeada'nın hemen her yerinde denize girmiş biri olarak favorim uğurlu tarafı, su ılık ve inanılmaz temiz.

ayrıca uğurlu tarafı sesiz sakin oluyor, diğer yerlere gezme, alış veriş araçla gidip gelmek çok kolay. alkollü araç kullanmanın yolla pek bir ilişkisi olduğunu sanmıyorum, hiçbir zaman kullanmamak gerek. Uğurlu tarafında milli eğitim, adalet, sağlık bakanlığı tesisleri var, buralarda çok az fark ödeyip dışarıdan da kalabiliyorsunuz, ayırca bir de kamp alanı var, kamp ilginiz varsa burası ya da sörf okulu çevresi güzel.

merkezde kalıp araçla denize girme fikri hep bana saçma gelmiştir, denizden çıkınca yürüyerek evine gitmek çok önemli bence.

bu otomatik olarak gelmiyor. web ya da mobilde secenegi var.
sirket adina da fatura alabiliyorsunuz.
ayrica bilet uzerinde tutar yaziyor. o da olabilir mi diye kontrol edin sirket ile. olmaz ise faturayi sirket uzerine mi istiyorlar onu iyice ogrenin bence.

ebiletfatura.turkishairlines.com

buradan bilgileri girmen lazım. şirket adına da şahıs adına da girebilirsin. mailine gelir daha sonra.

aerobilet üzerinden aldım, e-fatura doğrudan e-mail adresime geldi.

kaliteli marka ve ürün bu. beymen bussiness indirime girdiğinde alıyorum. ha 2k veremem şimdilik bir takıma ama %75 indirime girdiğinde 500 TL verilebilir seviyelerde

halka arz sebebi de tam tersi o paraları hak ediyor olması.

beymen business ve bildiğimiz BEYMEN aynı şeyler değil yalnız.

beymen verdiğin paraya değmiyor. yani o paraya beklediğin kaliteye ulaşamıyorsun. bussiness daha iyi tabi. ama her ikisi de her durumda kalitesine göre pahalı.

Beymen annemin gençliğindeki Beymen değil, o kesin.
ama zamanında çok daha kaliteli olduğu için elde ettiği prestij de boş değil.
hak edilmemiş bir şöhreti yok yani.

@acemi, o iş öyle olsa köşedeki bakkal da halka arz ederdi :) bu işin bir limiti var. Beymen business ve brothers <3 bu arada. Beymenin kendisi tırt.

Beymen, Beymen Club, Beymen business en sevdiklerim. takım elbisede başka marka tanımam.

özellikle belli bir çizginin üzerinde takım elbise arıyorsan neredeyse tekel haline geldi. Vakko ile pazarı öyle bir kapattılar ki, yabancı markalar bile giremiyor. bakanlar bile Beymen mağazası açmak için bayilik kovalıyordu, unutmayın.

Vergisi ve resmiyeti olmayan her dükkan oradan kar edildiği anda hukuki olarak cezalı duruma düşer..

E yani.

olmasa o kadar esnaf karşılığında hiç bir hizmet almadığını bilerek vergi öder mi?

bir şey denemek istiyorsanız bir iki ay idare edebilirsiniz, gelen olursa "bi hafta oldu açalı başvuru işlemlerini yapması için muhasebeciye yetki verdik" dersiniz.

Ama uzun süremez, bir an önce belediye olmasa da maliyeye başvurmanız lazım.

Yok. Dayım 14 ay sonra ruhsat aldı. 14 ay boyu hiçbir şey olmadı. O kadar korktuk

bilkent civarı diye bakar mısın google'dan. sitelerde çıkıyor bir şeyler.

Yök bilkent'de galiba. O civarda 100 liraya otel bulunmasi imkansiz.

Sizin icin en mantiklisi misafirhane ve konukevleri. Her anlamda isinizi gorur.

Edit: (git: stm.metu.edu.tr )

airbnb'ye de bakabilirsiniz. ilk rezervasyonunuz için indirim de veriyor üstelik.

öğretmenevi

Bir suru misafirhane var ankarada hemen hepsi de 100 tl alti. 3 sene once bir misafirhanede kaldim bir gece 65 tl idi. Belediyenin miydi neydi tam bilmiyorum da boyle cok var.

odtü misafirhane demeye gelmiştim, denmiş. bir de Aysel sabuncu tarafını deneyin, boş yer olunca zaman zaman yardımcı oluyorlar.

beytepe misafirhanesi günlük 80 lira, ona bakabilirsiniz bir de. en olmadı Bilkent misafirhanesini sorun.

çok bir farkları yok. 0 alıcaksan egea ikinci else elysee

1.6 dizel olmayacaksa ve boş paket olacaksa egea asla alınmamalı. hatta 1.6 dizel otomatik, full paket olmalı. o zaman canavar.

fakat dediğim gibi 1.3 egea yerine c-elysee, peugeot 301 çok daha mantıklı seçenek.

egea daha iyi. elysee, 301 ve symbol (bildiğimiz dacia logan) ayarında.

Egea alırım ben olsam.
Yerli üretim sonuçta. Spesifik parçaları ucuz olur citroen’e göre.

egea daha iyi.

boş alacaksa Elize, dolu alacaksa egea.

ikisinin birbirinden pek farkı yok. sadece 301-elize ikilisinin en boşu bile o kadar da boş değil. ama egea'nın boşu hakikaten bomboş. bunun yanında Elize daha az yakıyor, ama fiat servisi daha yaygın.

şirkete alacaksanız bayileri birbirine kırdırın, en uygun fiyatı veren hangisi olursa onu alın derim.

ikisini de kullandım.

egea iyidir.

celise ve301 kadar kalas bir arac kullanmadım egea bile daha iyi bunlardan

Daha önce iş yerinde 1.3 dizel Linea vardı. Yakıt tüketimi yüksek. Kullanan herkeste aynı sikayet vardı. O yüzden 1.3 versiyonundan ben olsam uzak dururdum. Motor aynı motor neticede. Şimdiyse c-elysee var. Yakıt olarak çok daha ekonomik.

yazı işi derken tam anlamadım ama ölçülebilir bir iş olduğunu varsayıyorum. günlük değil sayfa ya da çevirmenler gibi kelime hesabı götürü iş vermenizi tavsiye ederim. işin kalitesini onayladıktan sonra ödemesini alabilir. günde 10 sayfa yazabiliyorsanız tahmini günlük ücret 100 tl ise sayfası 10 tl diyebilirsiniz.

@ ozdek: yapılacak işin esası yazıyı yazmak değil, olayın özünü anlamak. bu yüzden sayfa başı ücret biraz haksızlık olur. kaç sayfa olduğundan bağımsız, ben yarım günde bitiriyorum mesela.

günlük 100 lira mantıklı mı bu durumda?

Bana çok mantıklı bir teklif gibi geldi.

Sağ arka cüzdan. Sol arka telefon. Sol ön zippo. Sağ ön bozuk para.

Sağ arka. Çalınmasın diye kalabalıklarda (metro vb) götünle de kontrol edersin mis gibi, kimse çalamaz. Bu özellik tüm erkeklerde içgüdüsel bu arada. Yapamayan varsa sıkıntı büyük.

Cep sıkıntıları yüzünden yazı biraz daha az seviyorum.

Ben cüzdanı sağ ön cebimde taşıyorum. Sol öne anahtar ve kulaklık koyuyorum. Telefon da genelde elimde, cebe gireceği vakit de sol arka cepte oluyor. Göt cebinde cüzdan cidden çirkin duruyor, emmi gibi gösteriyor, otururken de rahatsız ediyor, çalınma ihtimali çok daha yüksek oluyor.

cüzdan küçümen bir şeyse sol arka cep.

ama kabarık bir şey ise onunla oturmak falan zulüm. o nedenle çanta.

ben sağ arkaya telefon. önlere de bir şey koymuyorum çünkü yürüdükçe batıyor oraya koyduğum şeyler. evet arka cepte bu kadar değerli şeyler olunca yürürken tedirgin oluyorsun.

sol önde cüzdan, sağ önde telefon, arka cepte bozukluklar. yıllardır böyle, tamamen alışkanlık.

Sağ ön cep: Cüzdan + Anahtar
Sol ön cep: Telefon + Kulaklık

sağ arka. alması rahat olsun diye.

hesap öderken geleneksel ön-yana doğru gerinme hareketi de yaparsın, iyi olur.

arka cebe koyulan cüzdan göt baskısıyla eziliyor piç oluyor, ayrıca oturması da rahatsız edici. bu yüzden sol öne cüzdan, sağ öne telefon koyuyorum. dikine duran ve kalın olmayan cüzdan kullandığım için, içine de gereksiz şeyler koymayınca kalın olmuyor. arka ceplere kağıt mendil koyarım genelde 1-2 tane ya da o anda elime gelen fuzuli şeyleri.

Ben yazın kullanmıyordum. Sonra kış ne güzel yaa montun cebinde rahat rahat cüzdan taşınıyor derken bir anda kendimi kışın da kullanmazken buldum. Alışınca çok rahat çünkü. Bi kere her şeyden önce arka cebe konan cüzdana oturunca çok büyük sağlık problemleri peydah oluyor, araştırırsanız çıkar, kalça kemiğinin yapısını bozuyor. Sonrasında, başlı başına stres bana göre. Yok çalındı mı, unuttum mu, üstüne oturdun kalk çıkar, kalkarken tekrar kontrol et cüzdanı aldım mı diye... Oysa cüzdansız yaşamda, bi cebinizde ehliyet, banka kartı, bi cebinizde telefon mis gibi geziyorsunuz. Ev anahtarını tekli olarak çakmak cebine, araba anahtarını kartın olduğu cebe koyuyorum onlar da yer kaplamıyor.

Daha da cüzdan taşıyabileceğimi zannetmiyorum.

Cüzdan - sağ arka cep.

İnce bir cüzdan kullanıyorum, içine sadece kağıt para ve iki üç tane kart koyuyorum, bu yüzden rahatsız etmiyor oturunca.

Sol ön: telefon.
Sağ ön: sigara ve çakmak (eskiden buraya kulaklık ve bozuk para koyardım).
Sol arka: çoğunlukla boş kalıyor ya da cüzdandan çıkardığım kartı koymaya üşendiğim için kart & dekont & fiş & kağıt vs. koyuyorum.

kalın cüzdan kullanıyorsan 2.05'e kadar izle

www.youtube.com

Ben ceketin cebinde taşırım.

bu tarz tartışmaların hiç "haa doğru ya haklıymışsın hiç o açıdan bakmamıştım" şeklinde bittiğini gören oldu mu? hayır. o yüzden tartışmaya girmeye hiç gerek yok.

biz insanlar yönlendirilmeye çok müsait varlıklarız. sürekli dolduruşa getiriliyoruz. bir tarafı a haber dolduruyorsa diğer tarafı da halk tv-cumhuriyet gazetesi tetikliyor... biz de halk olarak bunların oyununa geliyoruz.

ayrıştıra ayrıştıra bitiremediler. ;)

he he deyip geçiyorum.

çok sinirimi bozduysa ve yaşlı vs değilse sinir bozucu birkaç sey söyleyip hemen ardından konusmayı bitiriyorum.

ben ayar manyağı yapıyorum. kendi dilleri ile, kendi üslupları ile ne teröristligini bırakıyorum, ne vatan hainliğini.

genelde başarılı oluyor...

Annem babam söz konusu şekildeler. Konuşmanın başında onların tarafta gözüküp sonlarına doğru alttan alta sokuşturuyorum. Dikkatli ve yavaşça yapmazsam kavga çıkabiliyor yine.

pek o konulara girmiyorum meraba meraba

o tapındıkları putları ayaklarımın altına alıyorum, dalga geçiyorum. bozuluyorlar, kilitleniyorlar.

allah kahretsin, tüh be gibi seyler...

Olmuşa ölmüşe çare yok.

Şu nasıl:

Başını öne eğip bu durumdan memnun olmamış gibi iki dudağini birleştirerek dişlerinin üzerine bastirdi. Bunu yaparken kaşları da kabullenmiş olmanin teslimiyeti ile aşağı çökmüştü.

öyle değil yahu, ciddi ciddi tasvir etmekten bahsediyorum. "dudaklarını aşağı büküp kaşlarını çatmak" falan gibi.

:/ anlatamadım. bu yüz ifadesini yapan bir insanı tasvir etmeniz gerekiyor mesela. adamı dile getirin demiyorum.

s.çtı cafer bez getir.

sıvadım.

Ağız kapalı, dudaklar içe doğru, gözler yarı açık, kafa eğik.

@tabirimekruh

evet, böyle bir şeyi kastetmiştim. allah razı olsun. azıcık daha edebi de olabilir. anlatmam lazım, aklıma bir şey gelmiyor.

Dudaklarını sıkıca birbirine bastırarak yüzünde üzgün bir ifadeyle başını öne eğdi.

Ağzı kapalıydı, Dişlerini sıktı, sağ yanağının gamzesini azı dişlerine değdirerek dudaklarını hafif dışarı büzdü ve burnundan derin bir nefes verdi.

“suratında donuk ve umutsuz bir ifade vardı. dudağının alt kısmını iyice bükmüş, onu sanki ağzından bir şeyler dökülmesini engellercesine kapalı tutuyordu. dilinden dökülemeyen kelimelerini ise bu buruşuk ağızlı yüz ifadesine yansıtmış, resmen “konuşsam faydası yok ama sussam da gönlüm razı değil” mesajı veriyordu. mutsuzluğu gözlerinden değil belki ama çenesinden ve sıkıca kapattığı dudaklarından okunabiliyordu.”

maltepe pazari mi ne vardi sihhiye koprusunun orada. 8-9 sene olmustur gideli sanki elektronikciler, telefoncular vardi. olu fiyatina alirlar ama eger hala duruyorsa.

eger calisan seylerse bir koy okuluna falan bagislamayi dusunmez misiniz. somuruculerin elinde kaybolup gidecegine insanimiza faydasi olur. bazi topluluklar var ihtiyac listeleri falan paylasiyorlar, siteleri ve adlari simdi aklima gelmedi

200 lira vereyim cash :D

@yahudi: tanesine 200 ver, bu iş huzur içinde çözülsün...

daha fazla masraf etmek için yüksek faizli borç almayı düşünüyorsun. yapma.

Sana, bunu yapma diyecegiz ama sen sanki bunu bilip bizi ikna etmeye calisiyorsun gibi. Yapma boyle seyler. Bosuna gidiyor paran.

Anlamiyorum, Iki daha sscenegin var. Birinin digerinden daha fazla avantaji yok, hemen hemen ayni urun-servis. Neden daha fazla para odemek istiyosun ki?

ya senin çocukluğuna mı insek bi ara ne yapsak. çocukluğunu yazdır.

isotropic.org

@prolateiere : çocuhluğum işte ha böyle : ¯\_(ツ)_/¯

pi sayısını yazdır. arkalı önlü.

Ogrenmeye calistigin bir dil ya da girecegin bir sinav yok mu? Bunlara iliskin ozet tablolari bul ve yazdir.
Google'a "motivational quotes" yaz, sonuclardan begendiklerini yazdir. Sonra da odanin cesitli yerlerine, defterlerine yapistir.

Bende bir suru teknik kitap dokuman var, onlari yazdir bana:)

Dostum gir libgen'den akademik falan alabildigine indir bas yazicidan al oku.

wikipedia'yı yazdır.

Değil...

Şarabın kendisi zararlı değil mi?

allerjin varsa baş ağrısı yapar

50 ppm üzeri başağrısı veya alerjiye sebep olabiliyor diyorlar. ama ürünün korunması için bunun ilave edilmesi gerek yoksa bozulmaya karşı riski artıyor. ben şarap yaptığımda kullanmamıştım çünkü az miktarda yaptım, bi sene içinde tükettim.

zararlı. o yüzden şarabı kendimiz yapıyoruz, sağlıklı probiyotik bir şarap içmiş oluyoruz.

@1adam: binlerce yıldır tüketilen bir içecek nasıl zararlı olabilir? elbette değil.

hocam kusura bakma ama güldüm biraz.

doktora gittiğinde fermuarını açıp içeri dalmayacaksın heralde? doktorla önce bir konuş. o sana tavsiyede bulunacaktır. Muhtemelen "bir süre 31 çekme" diyecektir.

Cildiyeci, ürolog ve jinekologların gördüklerinin haddi hesabı olmadığından dert etmene gerek yok. Derdini efendi bir biçimde anlatırsan ve yeni nesil akp tipi doktor değilse sorun olmaz.

ayıp falan olmaz.

doktor doktordur, kadını erkeği olmaz.

Soyle dusun. Daha once pis orman gibi killi adamlar gidip gostermistir sen niye cekinesin? Banyonu yap pudrani sur ve goster doktora.

çıkarıp masaya koymadığın sürece sıkıntı olmaz.

Yani benimde liken planus hastalığım vardi. Bilerek kadin doktordan kacindim ama doktorlar bu tip konukarda kesinlikle sıkıntı etmiyor diye düşünüyorum. Erkeğe gösterirken dahi rahatsiz oldum ama o muayene bitince onlar icin ne kadar sıradan olduğunu anliyorsun

Sen absürt bir olaymış gibi davranırsan karşındaki kadın doktoru da afallatabilirsin.Normalmiş gibi git ve davran.Çünkü normal

daha neler, ya... siz sakin olursaniz hekim de sakin olur. tahrisin yaraya donusmesi cok da normal degil bence; gidin gorunun.

ya hocam geçmiş olsun ama ''hep iyileşme noktasındayken tekrar kılcal yırtılmalarla süreç uzadı'' kısmında kahkaha attım.
onun dışında kadının işi bu yani. niye ayıp olsun.

Eski derin devletci

yani tabi sağ kanat siyasetçilerin genel bir şey durumu oluyor, nasıl desem bilemedim. ama akşener ile rte arasında ciddi farklar var;

1- akşener uyanık bir kadın. yeri geldiğinde rest çekmeyi biliyor, diretmeyi biliyor. eğilip bükülmüyor. kaset dedikodusu çıktığında lafı çaktığı gibi yedirdi o iftirayı çomar takımına.

2- akşener o kadar sancılı dönemlerde içişleri bakanlığı yaptı, bir kere kandırılmadı. avanak değil.

3- lafı dolandırmadan direk söylüyor, her konuşması gol dolu. mesela "Şimdi bakıyoruz FETÖ operasyonları yapılıyor ama soru çalmalarla ilgili tek bir söz, tek bir adım yok. Çünkü bunlar cürüm ortağı. Beraber çaldılar o soruları." İtirazı olan?

burda da mı algı operasyonu kardeşim?
kadın rest çekmiş işte, hile hurda olursa karşında dikilirim demiş.
karakter olarak mukayese kabul etmezler.

Uslup olarak diyorsan olabilir ki bu iyi bir sey. Tayip hitabetle goturdu zaten, bizim millet vurdulu kirdili hitabet seviyor ve tayipe rakip olabilmesi adina iyi bir sey bence bu uslup.

Bence Mayıs&Haziran iyi bir taşınma dönemi hele ki bu sene hazır seçim telaşına kimse kıpırdayamazken filan iyi olur.

okullar kapandıktan eylül soyuna kadar ev kiraları her daim +300 tldir. özellikle mecidiyeköy, osmanbey, beşiktaş.

ayi onemli degil, ev sahibi bosalan evi icin her zaman daha fazla ister

zaten enflasyon çift haneli, 2000 lira olan kira zaten 2200 civarı olacak. arada boş kaldığı zamana, uğraştığına değmez.

antik roma da ve antik mısırda 1 er gün orta seviye yaşamı görmek isterdim. yaşamam önemli değil, gözlem de olurdu.

Türklerin Anadolu'ya girişi
Mısır piramitlerinin inşası
İskenderiye Kütüphanesi'ndeki kitapların içerikleri
İslam, Hristiyanlık gibi büyük dinlerin ortaya çıkış dönemi
Konuşan ilk insan
Ortaya çıkan ilk diller
Galileo'nun engizisyon mahkemesindeki savunması
Leonardo da Vinci'nin Mona Lisa tablosunu çizmesi
Önemli bazı kiliselerin inşası, fresklerin çizimi

Mümkün olsa en gereksiz ayrıntıları bile izlerim.

dünyanın en fedakar insanlarını görmek isterdim. insanlar ne için nelerden vazgeçmişler, bilmek isterdim.

bir de dünyanın en üşengeç insanlarını...

beğenilen lezzetlerini
huzurlu köylerini, kasabalarını..
arkadaş canlısı insanları

en değil ama ben tayyip erdoğanı merak ediyorum. narsist midir, ne yaşamış da böyle olmuş, geçmişte ne tür ruhsal rahatsızlıklar yaşamış. gençliğinde cinsel yaşamı nasıldı? nasıl bir insan bu kadar gaddarlaşabilir, buna neden olan süreçler ve yaşam deneyimleri neydi? vs vs

ben daha da geçmişe gitmek, dinozorlar çağında bir gün geçirmek isterdim.

en zeki veya zekasını en üst seviyede kullanan insanıyla tanışıp birkaç hafta vakit geçirmek isterdim.

Öncelikle araba fırçalanmaz. Onlar muhtemelen zift parçacıklarıdır. Ufak taşlar boyayı kaldırıyor, alttaki astarı da görüyor olabilirsiniz.

Ziebart, Sonax gibi düzgün bir yere gidin, onlar kil ile o siyah noktaları temizlerler. Yüzeysel çizikleri de (ki aracınız çizik dolu muhtemelen) pasta ile azaltıp üstüne kat kat cila atarlar. Sonrasında arabayı sadece mikrofiber eldivenlerle ya da sünger ile yıkayın.

Kil.

mazotla sil.

mazot +1

gaz yağı

benzin

bunlardan biri ile çıkartabilirsin. sonrasında aracı yıkamalısın.

Kil bu iş için en uygun malzeme bence. Clay bar ya da mavi kil diye aratırsanız bulabilirsiniz. Uygulaması da çok kolay, sabunlu su yardımıyla kendiniz uygulayabilirsiniz. Benzin, mazot, selulozik tiner gibi maddeler de temizleyebilir ama cila tabakasına ya da verniğe zarar verebilir.

bu tur derneklerin amaci, uyeleri arasinda isbirliklerini artirmaktir. ayrica, uyelerin sorunlarini ilgili birimlere iletmek ve cozum bulunmasi icin baski olusturmaktir.

ayrica, bir baska neden de uyelerin birbirlerini kontrol etmeleridir. dostu yakin, dusmani daha da yakin tut gibi bir sey yani.

bir kere bu tip derneklere kişiler üye olmaz, şirketler üye olur.

büyük şirketler toplu olarak çeşitli yerlere temsilci gönderirler (mesela Brüksel'de Avrupa Parlementosu, Ankara'da TBMM ve çeşitli yerlerde ortak temsilcilik açarlar. Mesela her şirket New York'a bir temsilcilik açmaz da Tüsiad temsilciliğini kullanır.

bunun dışında taleplerini tek tek değil toplu olarak dile getirirler, böylelikle karşısında kolay kolay kimse duramaz.

bir diğer avantajı da sivil toplum ayağına daha güçlü temsil. yani Boyner ceo'su olarak oturamayacağın bazı masalara Tüsiad başkanı olarak oturursun. Güler Sabancı'nın siyasi konularda söz söylemesi hoş olmaz, ama Tüsiad söyleyince durum değişir.

Müsiad'ın olayı bambaşka, ona çok girmek istemiyorum.

Standart dernekler gibi, bunların da amacı üyelerinin menfaatini korumak için bir araya gelmektir. Daha evvel gençlik temalı derneklerde gönüllü oldum. Uzun yıllar gönüllü çalıştım. Kazandıklarım; çevre, tecrübe, bilgi edindim. İş hayatına atılırken, hiç tecrübem yok demek yerine dernek faaliyetlerini, kongreleri, deneyimlerimi anlattım. Kaybettiğim bir şey olduğuna inanmıyorum. Belki zaman, emek, biraz da para. Bunlara da acımıyorum açıkçası.

Bahsettiğin dernekler patron dernekleri. Bunların da amacı iş dünyasının çıkarlarının korunmasıdır. Tüsiad'ın yanında Müsiad'ın kurulması mesela, muhafazakar çevrelerin kendilerini Tüsiad içerisinde ifade edememelerinin ardından kurulmuştur. Başka sebepleri vardır ya da olabilir. Bu dernekler kuruluş amaçlarının yanı sıra ellerinde ki gücü lobicilikte kullanabilirler. Siyasi amaçlar güdebilirler. Hukuk kuralları çerçevesinde kuruluş amaçlarına ulaşabilmek için her şeyi yapabilirler.

En yaygın olanlar Ticaret ve Sanayi Odalarıdır. Bunlarda sektörlerin çıkarlarının korunması için kanun ile kurulmuş bir nevi dernek, sivil toplum örgütleridir. Popüler olanları ise patron dernekleri...

Çok faydalıdır bu kurumlar. Her kurumda olduğu gibi doğru yönetildiklerinde büyük işler başarırlar. örnek: www.dunya.com yılların sorunu. ihracatın önündeki en büyük engel. çalıştılar, lobi yaptılar, hukuka uygun hareket ederek haklılıklarını dünyaya duyurdular.

Sen diyelim ki metal sektöründe bir KOBİ işletmesi ile faaliyet gösteriyorsun. Kendi yapında kavrulup müşteri kovalayıp çarkı çevirmeye çalışıyorsun. Bu tarz dernekler ile önce piyasayı tanırsın. Kendi sektöründe ki firmalar neler yapıyorlar onları öğrenirsin. Dernekler vasıtasıyla bir kaç metal firması bir araya gelerek proje yazıp ulusal ya da uluslararası fonlarda faydalanıp işlerini büyütürsün. derneklerin ulusal ağlarının yaptığı anlaşmaları kullanarak ihracat alanını genişletirsin. sektörde tanıdığın metalci firmalarla belki anlaşıp KOBİ olmak yerine bir şirkete dönüşürsün. Kapasiteyi birlikte artırırsın. Aklına gelebilecek her şeyi bağlantılar sayesinde gerçekleştirirsin.

Sivil Toplum Faaliyetleri çok önemlidir. Herkesin her şekilde dahil olması fayda sağlar. Günlük siyasi tartışmalara bile çözüm olur.

eşinin üstüne açan çok memur etrafımda, açılır bir şey olmaz
da MEB'den onay almak için 3 dersten kurs veriyor olmak filan gerekiyor sanırım dersaneler kapatıldıktan sonra böyle bir şey getirmişlerdi, bir de aslında MEB onayı için binanın fiziksel şartları filan önemli -yani en azından kağıt üzerinde bin tane kural var ama kim nerede ne kadar bakıyor, bilmiyorum.
bir muhasebeciyle filan konuşup başınızı en az ağrıtacak şekilde bir şirket unvanıyla açarsanız olur.

Meb olayı falan cok kapsamlı biz biraz daha ufak bir sey dusunuyoruz acıkcası. Yani matematik uzerine ozel ders merkezi gibi bisey. O diger bina sartları falan daha cok ozel kurs merkezleri icin gecerli bildigim kadarı ile.

Cuzi miktarla baslamayin. Kucuk yermis, x in ogluna 5ten yapmisin bize niye 8den yapiysoun olur.

bir hizmetin fiyatını satıcısı belirler. sizin 20.000 nüfuslu bir ilçede bir dersi kaça sattığınız hemen meydana çıkar. bu durumda da bir sonraki müşteri aynı, hatta biraz altında bir fiyatla almak ister. 15 kilometre ilerideki kurum neye veriyorsa, siz de ona verin işte.

çok göze batmayın, izin almaya falan gerek yok. kimse takip etmiyor, etse de verir ruşvetini geçersiniz.

vadeli tl her zaman uzun vadede kaybettirir. ytd.

yari yariya yapin en temizi

türk lirası değil. gerisini bilmiyorum.

en iyisi.

ben de Ak parti'liyim ama karı kız ortamlarında solcu gibi takılıyorum.

İşinde gücünde mutlu biri derim.
Susmak özellikle kasıyorsa pragmatist derim, ilgisini çekmiyorsa öyle şeyler aferin derim.
Apolitik olmak kötü bir şey değil.

ne şiş yansın ne kebap şiarını benimseyen, bir orta yolcu olduğunu düşünürüm. insanı, insan kılan en önemli şey karakteridir. bir karakter sahibiysen, herkes seni sevmez bu olağan bir durumdur,kötü bir şey değildir. fakat hal,hatır,çıkar,istek doğrultusunda susuyorsan,bulunduğun kabın şeklini alıyorsan diyecek pek bir şey kalmıyor.


ak partili olup karı kız ortamlarında solcu gibi takılanlardan da olabilir. yalnız sol ne desek onu da açıklayamaz, üzücü. kavramsal olarak ''sol'', devrim öncesi 16.louis'in meclisinde, kralın veto yetkisinin kaldırılmasını isteyen ilerici kesimin mecliste sol kanada oturmasından geliyor.

kazayla veya bilerek bilgece bir sey yaptigini dusunurum.

din ve politika oyle herkesle tartisilmaz. gerek yok, sadece zarar getirir.

"sağcıyla sağcı, solcuyla solcu gibi" davranmak omurgasızlığı gerektirir.

lüzumsuz yere slogan atmamak başka şey.

her duruma uymaya çalışan, her devrin adamı olan yavşak bir omurgasız diye düşünürüm. insanın herkesle tartışmak istememesi başka bir şey, siyasi bir tarafı olmaması başka bir şey, nabza göre şerbet vermesi başka bir şey.

Apolitik değil, omurgasız o. Apolitik olsa duramazsın.

Kimsenin kimseye politik olmak gibi bir ödevi yok. Umurunda değildir sağ sol belki de.

Sağcının yanında sağcı, solcunun yanında solcu olmak baya karaktersizliktir. Anlattığın kadarıyla bahsettiğin insan baya bulunduğu kabın şeklini alan biri.

Öteki taraftan bilmediği konuda fikir belirtmemek, karşısındakinin görüşünü düzgünce dinlemek erdemdir. Siyasete bulaşmamak, siyasi bir fikre sahip olmamak ayıp değildir.

sanat seks sinema doğa yemek gibi şeyler varken "ahparti çoheyi, kınıyorum doğru bulmuyorum, vatanım begaaası, selöcan zımmey zımmey" gibi tırı vırı şeyler sallamıyor. aynı ben.

Bu apolitik olmak degil. Rüzgar nereye eserse o yöne gitmek.

Ben görüsmezdim böyle biriyle.

Popüler siyasi gündemi takip etmemek, siyasilerin görüşlerini takip etmemek, gündelik hayatında siyasi konuları konuşmaktan hoşlanmamak gayet doğaldır.
Bu futboldan hoşlanmayan erkek muhabbetine benzemiş. Zorunda mı? Elbette değil. Faka ülkede öyle bir hal var ki, politik olmak zorundasın. Yeni tanıştığın insanla edecek muhabbetin kalmadığında "bilmemne partisi çok sorunlu" diye muhabbeti devam ettirmek zorundasın. Akraba buluşmalarında, akşam yemeğinde seni dolduran, sinirlendiren tüm haberleri izledikten sonra, konuları tekrar açarak akrabalarınla kavga etmek zorundasın.
Değilim arkadaşım, hoşlanmıyorum! Seçimde gider oyumu veririm. Geri kalan ömrümde siyasetle bizzat ilgilenmediğim, siyasi kurumlarda rol almadığım sürece, popüler siyasi konuları konuşmaktan kaçınırım.

L200 için söylüyorum. dönmüyor araç.

Isuzu dmax kullandım bir ara, ful ve otomatik olmasina rağmen konfor filan yok. Evvelinde mitsubishi l200 vardı o da aynı. Yoruyor adamı. Trim sesi filan yok da gereksiz bence.
Navara'nin arka süspansiyonu çok
noktadan bağlantılı, 5 kollu daha konforlu ve arka koltuklari daha eğilimli bakacaksanız ona bakın.

Bu kategoride Amarok, Ranger ve Navara haricinde arabaya yakın konfor sunan yok zaten. Bunu tahmin ediyordum. Testlerde de Isuzu için bu saydığım üç modele en yakını ama ona rağmen çok fark var diyorlardı.

Bu üçlüden kullanan yok mu :( Ben hafif araziye gireceğim için bakıyorum bunlara.

Amacım hafif arazi. Crossover'larin girebileceği yerlere, belki birazcık daha kötü yerlere girmek istiyorum. Taşlı yerlerde crossover'lar biraz "narin" kalıyor. Halihazırda crossover kullanıyorum. İşimi görüyor ama bazı zeminlerde insanın içi acıyor. Lastik ve jantlar araziye uygun değil. 2 çeker olduğu için zemin biraz gevşek ise sıkıntı çıkarabiliyor.

Neyse, merak ettiğim husus sesli çalışan alt takım, trim sesleri vs.

ben ranger, toyota hilux ve l200 kullandım. böyle zulüm olmaz.

bir kere arabanın arkası boş, en ufak bir manevrada atıyor. konfor yok, şaft tüneli yok (olsa da çok alçak) dizini bükemiyorsun. kabin konforu kötü, süspansiyonlar modele göre, trim sesi duymadım.

çok işin yoksa önermem. üçü de iyi yakıyordu.

Notebook bakımından yanlış bilmiyorsam firmalar maliyet sebepli kolay kolay her cihazı yollayamıyorlar artık mağazalara. Mesela Dell hiç bir mağazada bulunamıyor sanırım sadece online satışta var olmalılar.
Mağaza tavsiye edemesem de durumu bilmeniz iyi olur dedim.

Kentpark'ta mı ne devasa bir Teknosa vardı.

Edit: Evet Mediamarkt. Teknosa galiba Cepa'da var, karşı karşıyalar karıştırmışım, o da bayağı büyük.

Bu arada bütçe çoksa Macbook al hiç uğraşma, değilse de internetten büyük ihtimalle daha ucuza alırsın, mağazaları boş ver derim.

kentpark'da mediamarkt var 2 katlı. Yukarıdaki arkadaşın dediği yer muhtemelen mediamarkt, teknosa yok Kentpark'da.

kentpark'takinden çok daha büyüklerini gördüm. ankamall'da vardı bir tane ama adını hatırlamıyorum.

Ankamallde büyük bir bimeks vardı ama kapandı, dechatlon oldu şimdi.

@i was made for you
Macbooka alışamadım. Bir de mağazada görüp almak istiyorum. İnternet fiyatını gösterince mağazalara o indirimi yaptırabiliyorsun çoğu zaman.

bana kalırsa armada'nın karşısındaki vatan.

Open Office işinizi görmez mi? Ücretsiz. www.openoffice.org

Program bile indirmeyeyim derseniz de ucretsiz olarak (bkz: Google Docs) isinizi gorebilir.

onedrive ile hem bulut sistemine entegre olursunuz hem de tüm office uygulamalarını direk microsoft sayesinde browser üzerinden ücretsiz kullanabilirsiniz.

Mac'in kendi programları gayet güzel. Pages, Numbers, Keynote.

uni ogrencisiyseniz office 365 indirebilirsiniz.
Ayrica mac in kendi programlari da baya iyi aslinda.

Libre kullaniyorum ben.

Notelad++ muadili olarak da sublime

mactorrents :))

office 365 gayet güzel çalışıyor. bazı işler için pages yeterli değil (satır numarası, mail&merge, vb. tırt şeyler).

ortaklık zor bence. bir gelir modeli nasıl olacak? batmaz bence ama geliri paylaşması zor. sonuçta bu emek üzerinden elde edilen bir kazanç. diyelim sen 100 bin ateşledin. sen o parayı kazanınca ortalık bitecek mi? hayatı boyunca kazancını paylaşmak istemez kimse. borç ver istersen.

Bankalar kredi vermiyorsa sen niye veriyorsun?

uzun vaadede senin açından kötü plan. çünkü bir yer açmak için çok büyük bir sermaye gerekmiyor, bir yerden sonra arkadaşın sana kar payı vermek istemez.