oyum uyandıktan sonradan yana

geceden duş alırsam akşama doğru saçlarım yağlanıyor.

Bünye terlemeyi seviyorsa ikisi de. Pek işi yoksa da bence yatmadan önce. Üşümemek adına.

Sabah ancak dus beni uyandiriyor, tazelenmis hissediyorum. Ustelik gece terliyorsam, terli terli disari cikmamis oluyorum.

saçlarım 1 günde 1 hafta yıkanmamışım gibi yağlanmasaydı gece yatmadan önce derdim.

Cildim ve saçlarım kurumaya meyilli ve saçlarım 3-4 günde yağlanıyor. Bir de yıkanıp çıkınca üşüyorum ve krem seansı sabah uzun turuyor. Saçım da gür ve kalın telli, iyice uzadığında kurutması yarım saatimi alıyor; o yüzden benim için gece. Kısa sürede yağlanan saçlar ve saç kurutma derdi az olanlar için sanah daha mantıklı.

sabah en güzeli ama uyku tatlı geliyor bazen işte o zaman rezillik oluyor. garanticilik için akşam alıyorum kendime güvenirsem sabaha bırakıyorum.

Kadınalrın sabah erkeklerin akşam girmesi iyidir

özellikle yaz gecelerinde ılık suyla duş alıp yatmak harika bir şey. nasıl olur da uyanınca dersiniz :D ben saçlarım sabah bozulduğunda bile tekrar kafamı küçük bi yıkama işleminden geçiriyorum. sırf gece yatmadan duş almanın güzelliğini yitirmemek için :D

sabah candır. yatağa girince gene terliyorsun ediyorsun kirlenmiş oluyorsun.

ben her sabah duş almayan insanları görünce çok şaşırıyorum.

benim için o kadar normal ve doğal bir aktivite gibi ki.

gece duş aldıktan sonra yatıp sabah duş almayanları da anlayamıyorum. çok saçma.

he bu benim subjektif görüşüm. kısaca cevap: sabah.

Gece duştan çıkıp da yeni değiştirilmiş nevresim takımına yatmak çok güzel bir his de saçlarım çabuk yağlandığı ve geceden sabaha şekli çok çabuk bozulduğu için sabah almayı tercih ederim vaktim varsa.

ikisi de berbat bence. sadece öğlenleri duş alırım.

yatmadan once!

hem kaslar gevsiyor, hem de uzun sure sabah dus alinca okula girderken paso olan biri olarak, sabah duslari pek iyi gelmiyor. dusta gecirecegin 15 20 dk. yerine az daha uyu kalk git, dusunu da aksam trastan sonra alirsin.

su hayat icin ideallik sartim sabah uyanip tuvalete gidip ardindan dusa girmek. hergun. hergun robotik bir sekilde soyle bir sey yasasam cok mutlu olurum. ama sinuzit zaman ivir zivir

özellikle yazın sabah duş mükemmel oluyor. gerçi yazın akşam da duş alıyoruz ama sabah duşu ayrı tatlı. kışın da sabah duş alıyorum gerçi, benim için ideali sabah duşu.

Gece. Çünkü duş beni uyandırmıyo tam tersi uykum geliyor. Kurumakta zorlanan saçlar ve sinuzit de çabası. Yaz ayı olsa hadi neyse de kış aylarında duş alıp çıksam hasta olurum.

Sabah olsa; ayiltir, gune temiz baslarsin
aksam olsa yataga temiz girersin, tatli uyursun, Sabah ayagin dolasmaz, daha gec kalkabilirsin, bir de yeni temizlenmis surati direct sogukla carpistirmamis olursun.

belki ideali aksam sacli basil banyo yapip Sabah saclari islatmadan 3dakikalik bir duj alip cikmak olabilir.

yazın sabah alıyorum
kışın yatmadan önce alıyorum duşumu.

Ben ikisini de yapıyorum. Akşam spor yapmıyorsan da en kötü sadece sabah.

Sabah uykum çok değerli olduğundan akşamları:p Sabah duş için uykumdan feragat edemem, 15dk da olsa.
Bir de akşam yatağa temizlenmiş paklanmış şekilde girmek daha rahat uyumamı sağlıyor, uyku öncesi sıcak su da rahatlatıyor, gevşetiyor. Sporumu da akşam yaptığım için isabet oluyor.

gece uyumadan alıp yatmayı severim. sinüzit için de duş alıp sokağa çıkmak zararlı. sabah kim uğraşacak bir de..

ben de duş almak için sabah daha erken kalkamam ama güne daha enerjik başlamayı sağladığını da inkâr edemem.

sabah güzel olur. uyurken vücüdun ölü deri döküyor minik minik pul pul. gece de kirleniyorsun. ben sabah duş alıp gün boyu fresh gezmeyi seviyorum.

naberabi + 1

ikisini de yaptığım olur ama gece girmeyi daha çok severim.
duş beni mayıştırıyor.

@aklımdaki sorular: kadınların sabah, erkeklerın aksam dusa gırmesının ıyı olmasının sebebı nedir?

ben hep gece yatmadan girerim. sabah uğraşamam valla

yatmadan önce duş benim için keyif pezevenkliğidir, huzurdur. amaç temizlenmek değildir yani, rahatlamaktır. öte yandan sabah alınan duşun/yapılan banyonun temizlik ve güne başlangıç açısından önemi vardır. ben banyoya temizlenmek amacıyla giren biri olduğum için, ihtiyaç halinde tercihimi sabahtan yana kullanırım. yani gündüz dışarı çıkacaksam, geceden duş almam. öyle şey olmaz.

gece duş almışsam keyiftendir o, pamuk gibi uyumak için falandır. yoksa geceden sabaha kadar zaten su içidne kalıyorum, saç baş desen leş. gece duş alınmaz. yani temizlenmek için alınmaz. gece keyif için duş alınır.

vay be gelmiş geçmiş en popüler sorumu sormuşum.

sabah aldım gençler. keh keh.

Kuruyemiş.

kuruyemişten ziyade karbonhidrat öneririm. karbonhidrat sporcunun mazotudur :D

bulgur pilavıdır, kepekli/tam buğday/tahıllı ekmektir, bakliyattır filan

not: yanımda taşıyacak kısmını okumamışım :(

badem, fındık, fıstık, kuru üzum vs. tuzsuz olanlarını tercih et. kutu süt de taşıyabilirsin.

Bkz. Tadimca

şahsen en güzel verimi kuruyemişten alıyorum ben. hem midede çok yer kaplamıyor, böylece spor yaparken midede o doluluk hissi olmuyor, hem de güzel enerji veriyor namussuz.

yer fıstığı <3

Kuruyemiş bulamazsan antrenmandan "hemen önce" meyve suyu.

yapacağın şu idmandan 1 saat 1.5 saat önce öğününü tüketiyorsun, artık senin makroların neler bilemem. daha sonrasında idmandan 20-30 dk önce sade bir kahve iç. hem vücuduna fazla kalori ve yağ girmez hem yağ yakımını hızlandırır hem de enerji verir. sade kahve inanılmaz doğal bir pre-workout'tur. kendimde etkisini fazlasıyla görüyorum.

Süt fıstık ezmesi ikilisi ve kuruyemiş, bir iki dilim de kepekli tarzında ekmek derim.

Silikonlar artık öyle eskisi gibi yapay değil gayet doğal görünen silikonlar da var bence en kolayı o olur.
Bir şey daha var da arkadaşım yapardı sorayım şimdi yazınca mesaj atarım. Onun yaptığı daha çok senin istediğin türden bir öneri lakin pek işe yaradığını söylemeyeceğim :)

@LeadingMan ya biliyorum tabii ki ama kilo da alamam şu anki görünüşümden memnunum.
üstelik sporsuz kalori ve makro sayarak kilo verdim şu an spora başlamayı düşünüyorum ve onu da yapacak olursam sırtımdan çıkacaklar korkarım ki. deli gibi çözüm arayışım bundan

Silikon yaptirin bence, bence cok da guzel duruyor yeni silikonlar.

görmeden bir şey diyemeyeceğim. hatta dokunmadan yorum yapmak falan...
bence o kadar da problem yapma. önemli olan memenin diri ve biçimli olması. sönmüş balon gibi değilse sıkıntı yapılacak bir durum yok. benim eski kız arkadaşımın da memeleri ufacıktı. o kadar küçüktü ki komple ağzıma alabiliyordum o derece.

seviştikçe irileşiyor bu arada, bilgin olsun.

4 senelik bir ilişkim var ve şu an mecburen aile evlerinde olduğumuzdan aktif bir seks hayatımız yok fakat geçen sene birlikte yaşıyorduk hevesle "MEMELERİM BÜYÜYECEK VUHUU" desem de herhangi bir değişiklik olmadı. hatta ilk seksten sonra da beklemiştim, hormonlar değişiyor ayağına ama yok yani nasıllarsa hala öyleler.

caps?

ya doğum yapacaksın ya damla silikon. Diğer yöntemler pek de işe yaramaz.

Merhaba, ben otçu memed.

Buzağı dili, keçi pisliği, davul tozu, minare gölgesi, dut yiyen yarasa kanadı kemiği, ökse otu, su kabağı çekirdeği vb şeylerle meme büyütme iksirleri hazırlıyorum. Tıpta da bu tip durumlar için çareler var fakat genelde insanlar buçak altına yatmaya korkuyor ve malumunuz iyileşme süreci uzun olduğu için ekstra bir çekince oluyor. Biz bu işi daha doğal yollarla, dışarıdan müdahale ile çözüyoruz. Dolayısıyla hem iyileşme süreci gibi bir süreçten geçmiyor hemde milyonların korkusu olan neşter-anestezi vb şeylerden sizi kurtarıyorum. Ama bi görmek lazım :( yani caps or didnt meme...

Şaka bir yana pek mümkün değil, meme dediğiniz şey büyük oranda yağ dokusuyla bezeli olduğu için genel oranı artırmadan "sırf mememde yağ olsun ama totişim büyümesin" durumu nahvayt :( biraz kilo almayı göze alıp spora ağırlık verebilirseniz bir ihtimal sadece o bölgenin bir nebze yağlı kalması kısmen mümkün.

keten tohumu da biraz kitle kazandırıyor ama pek de manalı değil.
silikon yerine vücudunuzun kendi yağının enjeksiyonu daha mantıklı. lipoyla alıp enjekte ediyorlar.

Ya doktora gitmeye param yok arkadaşlar...

büyük memeli bir insan olarak yazıyorum, meme yükten başka bir şey değildir.

10 kilo kaybettim bir gramı ordan gitmedi. geri 10 kilo aldım bir gramı oraya gitmedi.

rahmetli babannem onca torunu içinden beni seçip bırakmış geni ve emin ol küçük meme kadar kıskandığım hiçbir şey yok. her şeyi giyebilirsin, giyim endüstrisi size çalışıyor. istediğin kadar dekolte verebilirsin, insanlar yiyecekmiş gibi bakmaz.

bu rahatlık bırakılmaz arkadaşım. sen beni dinle, sakın bununla uğraşma.

@senialanaglasinalsinsikinicaliyabaglasin_yine yahu biraz büyüsün istiyorum ben de zaten. dekolte verecek memem yok anlıyor musun!!! keşke meme transferi yapabilseydik aramızda :(

ostorjen alirsaniz meme buyur mu bilmiyorum ama benim bildigim daha cok kalca basen bolgesinden yag birikimine ve hatta daha beteri bu bolgelerde selulite yol aciyor, zaten yedigimiz ictigimiz herseyde ostrojen var, bu yuzden etrafta uzun boylu ucgen vucutlu adam yok gibi birsey, ozellikle bizimkisi gibi bilincsiz tavuk tuketiminin oldugu toplumlarda genclikte ortaasya genleriyle bidik, daha sonra yas ilerleyince bingil bingil adamlar goruyoruz, yani inanin siz yeterince tavuk yemissinizdir, bu arada istemediginiz kadar ostrojen almissinizdir, gidin bir endokrin uzmaniyla gorusun eger hormon degerlerinizde bir sorun yoksa hic kendinizin orasiyla burasiyla ugrasmayin, inanin kucuk meme iyidir, istediginiz sporu yaparsiniz, istediginiz kiyafeti giyersiniz, cok dekolte vermek istiyorsaniz keira knightley in sozlerine kulak verin, karayip korsanlarinda dekolte vermesi gereken sahnelerde makyaj hilesi kullanmislar, siz de ozel gunler icin boyle yapabilirsiniz. diger gunlerde de rahat rahat yasarsiniz. ego sorunu yasiyorsaniz bir iki yurtdisi gezisi sizi paklar, gorceksiniz ki memenin buyuklugu onemli degil, turkiye gibi baski gormedikleri yerlerde kadinlar nasil vucutlari olursa olsun dekolte giyiyor ve kendilerini seviyorlar.

Hormonal bir problemin hali hazırda yoksa dışarıdan alınan östrojen sana sadece problem olarak döner. Küçük meme her zaman düşük östrojen değil, meme çevresinde az sayıda reseptör anlamına da gelebilir. Bu durumda senin dışarıdan östrojen salgına yapacağın müdahale sana ancak ödem, şişmanlama vs. gibi yan etkiler olarak dönecektir. Kontrolsüz kilo alımı da kadınlarda geri dönüşü olmayan hasarlar bırakabilir.

Eksik su tüketimi ile alakalı olabilir ama aminoasit vb. sebepli olduğunu sanmam.

Bu arada, kreatin aslında post-workout takviyesidir. Yerinde olsam antrenman sonrası alırım.

su ile ilgili olabilir o gün az su içmiştim ve üstüne hayvan gibi terlemiştim.

kreatin için herkes farklı birşey söylüyor. spor öncesi de sonrası da kullandım. öncesinde kullanmam daha iyi geldi bana.

Supplementler nedeniyle olmaz böyle bir şey fazla yüklenmişsindir antrenmanda glikojenler azalmıştır vs. Aminoasit kreatin dediğin şey üç beş gram protein işte tavuk göğsü yerken başın ağrımıyorsa bunlar yüzünden de ağrımaz.

Neticede ATP vs vs yani enerji ile alakalı olduğu için tabii ki daha enerjik hissedebilirsin ama kas inşası üzerine daha pozitif etki için antrenman sonrası kullanmak daha verimlidir. Ha, boy kiloya göre ölçüyü arttırıp hem önce hem sonra da içebilirsin ama ara vererek kullan ve böbreklere dikkat, bol su.

Kreatin su çektiğinden kan basıncını arttırabilir. Antrenmanda da sağlam yüklendiysen belki. Daha çok su tüket.

runtastic kullanıyorum her türlü aktivite için uygulaması var ama şarj için karşılaştırma yapamadığımdan bir şey diyemeyeceğim.

Endomondo güzel. Nike fena değil.

1) ücretli
2) orda mangal yapılabiliyor ama yapanlara iyi gözle bakılmıyor
3) civarda atatürk arberetumu var çok güzeldir
4) belgrad ormanı koşu yürüyüş tarzı spor aktiviteleri için uygun bi yer.

Parkurda yürüyüş, sonra kahvaltı. Mangalla uğraşmayın sabah için.

aslinda tam bahcekoyun ordan gecerken bir borekci var. meshur gibi. hep dolu. enteresan enteresan borekler yapiyorlar. orda kahvalti edebilirsiniz.

bilice borekcisi

65 çok fazla 59 bile fazla 55 idealdir

@esinsin

Dostum naptin ya? 55 cok az olur, coker her bi yer.Iri kemikli biri zaten.

174 e 55 diyen var.

normal tabi, 59 da çok zayıf olur.

@benaslinda 59 çok mu zayıf olur ? bizim toplum şişmanlığı ne çok seviyor ya.

@basubadelmevt çökmez çökmez kilo iyi bişey değil

65 çok fazla. 60 falan iyidir(tabi yağ/kas oranının ideal olduğunu düşünürsek)

Vücut tipine bağlı biraz ama kas yok diyorsun, dediğiniz gibi çökmüş görünebilir.
Bu durumu takıntı yapmış sanırım, bu hırsla sağlıksız bir şekilde kilo vermeye çalışacak, dikkat etmek lazım.
Şu an kaç kilo? 62'ye kadar versin, sonra tekrar düşünsün.

@esinsin, ben 167 boy, 55kgyim, zayıf görünüyorum.

Kas oranı azsa 65 normal.

peggy +1

@peggy sen kendini zayıf görüyor olabilirsin belki de benim zayıf anlayışım farklıdır :)

öncelikle trolleri beslemeyin.

ikinci olarak, kilodan çok yağ-kas oranı önemli. yani kas oranı yüksek, yağ oranı minimum olması gerekenin üzerinde olursa çökme, aşırı zayıf vb görüntüler oluşmaz. o nedenle kilo bazında değerlendirilmemeli bu husus, yağ-kas bazında değerlendirilmeli.

@peggy +1. ben de 1.60'a 55 kiloyum :D Bugüne kadar da fazla kilom olduğuna dair görüş almadım hiç. Vücut yapısı, kilonun nerede toplandığı, kas oranı, kişinin nasıl bir form istediği vs. çok değiştirir bu sorunun cevabını.

171 boyum var, 56 kilo yağsız ağırlığım. Yani 55 kilo olabilme ihtimalim %0. Arkadaşınız benden 3 cm uzun bir de.

Vücut analizini yaptırsın, normalin zayıf sınırı kaç kiloysa onu hedeflesin bari.

Biz düşsün dersek mi düşecek?
Diyelim ki düşmeye karar verdi, hemen ertesi gün o kiloya inmeyecek sonuçta. Kilo vermek bir süreç, kendini mutlu hissetmiyorsa bu süreçte müdahale edebilir bir şekilde.

60'lı kilolarda şişman görünmeye başlar ortalama bir kız.

bir arkadaşım (kadın) öğlen arası yüzmeye gidiyor. gelince yoğurt vs yiyor.

Sabah kahvaltasini cok iyi yaparsa(karbonhidratsiz) ve spor sonrasi recovery icin sekersiz protein shakelerden icip ustune biraz da saglikli yag iceren ceviz vs alirsa, aksam 17-18 gibi aksam yemegi yiyebilir. Intermittent fasting gibi yapabilir ama bunu yaparken protein ve yag alimini cok iyi dengelemeli yoksa hem acikir hem de kas kaybina ugrar. Duzgun yaparsa hem acikmaz hem de iyi yag yakar.

Olur, neden olmasın. Önemli olan günlük gıda ihtiyacını karşılamak. Karbonhidratı yüklü alıyorsan o saate kadar acıkabilirsin tabi, o ayrı.

bazı şirketler spor alanları yaratıyor çalışanlarına. öğle arası zumba öğretmeni geliyor filan.
bunları talep edin bence. gerçekleştirecek şartlar olmasa bile talep edin. bunun bir ihtiyaç olarak algılanmasını sağlar adım adım.

spor salonu var. ben sabahları spor yapıp sonrasında kahvaltı ediyorum ama öğlen arasında spor yapıp sonrasında yemekhanede yemek yiyenler var.

bizde spor salonu var, pilates dersi de koydular 12-12:45 arası gibi. 1de çıkıyorum öğlen yemeğe gidiyorum yemekhanede.farklı yerde olmadığım için sıkıntı olmuyor, 20 dk filan sonra da yerime geçiyorum. şirket rahat saat tam 1'de yerinde ol demiyor.

var ben. işyerinde yapıyoruz. öğle paydosu 12:30-13:30 arası. ben 12 gibi iniyorum spora tam 1'de bitiyorum. 1:10 geçe yemekhanede oluyorum. 13:30'da yerimde oluyorum :)

kahvaltı işine gelirsek saat 9:00da mesai baslıyor. ben işyerinde yapıyorum kahvaltıyı. iyice doyuruyorum kendimi. spora inmeden de bi meyve falan yiyorum canım isterse. (yeşil elma yada muz)

Günde en az 3-4 paket çikolata ve yanında çeşitli başka tatlılar ve sık sık cips yerdim. 2.5 ay önce bir anda bunları daha fazla yememeye karar verdim ve ağzıma sürmedim hiçbirini 2.5 aydır. Paketli saçma sapan ürünleri bırakmaktan başka da bir başarım yok bu konularda ama benim için önemli bir adımdı gerçekten.

Karatede kahverengi kuşak 1. kyu (seviye) oldum geçen hafta. Önümde bir tek siyah kuşak sınavı kaldı. Küçüklükten beri lisanslı sporcu olarak devam ettiğim en uzun spor bu oldu. Basketbola başlayıp bırakmıştım ilkokulda. Yaşım küçüktü, her hafta sonu spor salonuna gitmek zor oluyordu. Lisede zaten pek vaktim yoktu. Bir dönem tenis kursuna bile gittim. Kurs bitince devam ettirmedim. Pek parlak değildim. Ama karateye tamamen doğal bir istekle gittim. Hatta siyah kuşak olayım judoya da başlayacağım. Belki de yapman gereken doğru sporu bulmaktır. Alkol ve sigara kullanmıyorum. Kilo sorunum kendimi bildim bileli hiç olmadı. Sporu tamamen zevk aldığım için yapıyorum. Bence en çok motivasyon sağlayan şey de bu.

@legolas içiyo musun yine? :) fiziğiniz ya da alışkanlıklarınızla ilgili demiştim, ama olsun. Sen de bildiğim kadarıyla 5-6 aydır abarttın içkiyi, umarım bırakırız ne diyim.

110 kilodan 80 kiloya düzenli beslenerek düştüm. Bundan çok sonra kola ve benzeri içerisinde doğal veya yapay tatlandırıcı olan içeceklere olan bağımlılığımı bitirdim, 2 yıldır içmiyorum.

Sırada cips var, onu da ayda 1-2'ye indirdim gibi, onu da bırakacağım günler gelecek.

şeker ve tuz tüketmeyi bıraktım.
junk food tüketimini minimuma indirdim.

sevdiğim alışkanlıklarım:

kıyamet de kopsa kahvaltımı yapmadan güne başlamam.
her gün minimum 1-2 saat kafa dinlerim, bu sırada kimseyle görüşmem.

Hayatım boyunca hiç alkol kullanmadım, bir yudum bile, sigarayı denemedim. Ağzıma bile sürmedim. En son ne zaman çaya şeker attığımı hatırlamıyorum, çocukken açık çay içerkendi herhalde. Her gece yatmadan büyük bir su bardağı su içerim, cildi güzelleştiriyormuş. Ergenliğimden beri aynı kilodayım, kilo alıp vermedim, taş çatlasa 2-3 kilo oynamıştır. paketli gıda maalesef seviyorum, ama az tüketmeye çalışıyorum haftada 2 defa çikolata, 2 haftada bir cips gibi. Yemek düzenim kötü, öğlen yemeğim verimsiz, akşam yemeğini işten dolayı çok geç yiyebiliyorum. Spor yapmak için vakit ayırmak işime gelmiyor, onun yerine film filan izliyorum, ama yürümeyi çok severim. Yürünecek mesafelerde araç kullanmamaya dikkat ederim, sporu düzene sokmam, biraz da beslenmeme dikkat etmem şart.

önceden hemen hemen her gün kola gibi iğrenç içecekleri içerdim. hamile kalınca tamamen bıraktım. şimdi bebeğim 2 yaşıda ve o zamandan beri bir kere bile içmedim.

Çay şekerini alkolü ve sigarayı boşadım. Ama bunlardan daha önemlisi kendimi ahlaken eğitebiliyorum. Bu anlamda ne kadar mutlu olsam az.

Geçen sene Antalya'da 108 kiloluk vücutla durmadan yarı maraton bitirdim. Kağnı gibiydi gerçi.

Ben bir dönem ayak bileğimdeki saglık sorunum nedeniyle hımbıllaşmıştım ve beslenmem de bozulmuştu şimdi tekrar eski düzenime kavuştum. Erkek arkadasimla evde beslenme rutinimiz hic bozulmuyor ve şeker/un/tahıl/gluten vs hepsi çıktı hayatımdan. Ara ogun yapmadan ve ikram edilen hicbir seyi yemeden is gunumu tamamliyorum en fazla yesil cay/turk kahvesi filan. Hic icemem dediģim kahve+hindistan cevizi yagi+tereyagi karisimini her sabah iciyorum ve cok iyi geliyor. En zirve noktam ise yag alimimin az oldugu gun kasikla zeytinyagi icmistik o benim icin zirveydi galiba adfsda. Onceden bu kadar tahila karsi degildim simdi komple koklu degisiklik yaptik evde bayagi iyi oldu ve uzun süredir hiç bozmadığım için bayagı mutluyum.

"Tahıl Beyin" adinda bir norologun yazdigi bir kitap var meraklisina tavsiye ederim.

- 5 senedir içtiğim ve ara ara bıraktığım sigarayı son 2.5 senedir ağzıma sürmüyorum. bir daha da süreceğimi sanmıyorum.
- 9 ay önce şu anki halimden 25 kilo daha fazlaydım, dış görünüşüm epey değişti. Hala 10 kilo kadar daha vermem lazım.
- Hayatımda hep hareketi aktif tutacak Spor yapıyorum, iş sonrası eve yürüyerek gidiyorum ve bunu hayat tarzına dönüştürmeye çalışıyorum.

Hayatımda en azından bunu değiştirebilirim ve değiştirmeliyim diyip 120 kilodan 70 kiloya indim (hatta 69'u da gördüm ama 1 günlüktü sadece, ehe). O zamandan beridir spora devam ediyorum. Ha, zaman zaman fazla kısıtlaması yok mu böyle bir hayat tarzının? Bence var ama öbür türlüsü daha iyi değildi. Başka da adamakıllı hayatıma etki eden veya değiştiren bir sonuca götüren başarım da yok sanırım...

26 yaşında, günde iki paket sigara içen ve daha önce hayatında sporun s'si var olmamış biri olarak kendime öylesine bir bisiklet aldım. (o tarihten öncesi çok daha karanlık ama sabah sabah oralara giresim yok) amacım dışarıda bir iki tur atmak, bakkala, parka filan gidip hava almak ve kendimi biraz daha enerjik hissetmekti.

şu anda dört senedir sigara dâhi kullanmayan, bir olimpik triatlonu rahatlıkla çıkarabilecek ve kendine ironman triatlonunu hedef koyabilecek kadar özgüven kazanmış bir amatör sporcuyum. fiziksel olarak da yaklaşık olarak şu görünümdeyim:

redaction.triathlete.fr

spora başlarken bu noktaya varacağım aklımın ucundan bile geçmemişti. en çılgın düşlerimde bile 200 km'nin üzerinde bisiklet sürebileceğimi, kilometrelerce yüzebileceğimi ve koşabileceğimi düşünemezdim. dolayısıyla, kendi hikâyemi (bu cevapta yeterince ayrıntısıyla aktarmamış olsam da) spora başlayacak insanlar için bir ilham kaynağı olarak görüyorum.

siz olmasını isterseniz olur. önce emeği verip sonra karşılığını beklemek imkânsızı istemek değil, gerçekçi olmaktır.

Rafine şeker ve abur cuburu bıraktım, cok sağlıklı yiyorum. Alkol nadiren alıyorum ama zaten cok içmezdim önceden de.
Son iki yıldır düzenli spor yapıyorum, haftada üç kez spor salonuna gidiyorum. Resmen güçlendim, six pack yaptım, çok mutluyum.

3 sene evvel vejetaryen olmuştum. 2 sene evvel de hayvansal ürün tüketimini tümden bıraktım. bunu başarı olarak görmüyorum gerçi. hayvanseverim diye geçiniyordum. kendime yalan söylemeyi kesmiş oldum ve artık kafamdaki soyut aynaya daha rahat bakabiliyorum. bunun dışında 1 sene evvel 7 ay evden çıkmadığım bir dönem olmuştu. bunun sonucunda hayatında 65'i geçmemiş biri olarak 13 kilo kadar almıştım. 3-4 aylık bir sürede bu kiloyu verdim. ve neredeyse emekleyerek başlamak durumunda kalmıştım 7 aylık hareketsizliğin getirdiği hamlıktan ötürü. evde yürüyerek, duvara tenis topu atıp tutarak filan başladım hareket etmeye. ilk dışarı çıktığımda git-gel 50 dakikalık yürüyüş sonunda başım dönmüştü. bir de 1 buçuk sene kadar sigara içtim. onu da evden çıkmama döneminin sonunda bıraktım. gerçi günde 1-1.5 paket tüketmeme rağmen kendimi hiç bağımlı olarak hissetmemiştim. bir umutla belki ömrümü kısaltır diye içiyordum. o yüzden büyük bir irade ortaya koyduğumu söyleyemem o konuda. bir de bu kış hiç soba yakmadım. ve neredeyse her gün 1 öğün yemek yiyorum uzun süredir. bunlar da tam olarak başarı mı bilmiyorum ama çok az bir parayla geçinmek zorundayım ve bunlara para harcamak yerine içkiye para harcamayı tercih ediyorum.

Yüz yüze görüşmediğiniz biriyle flörtleşmeyin.

@limonlu cola

Birini güzel bulmamak sığlık mı? Karakteri süper olabilir bu tamam ama fiziksel çekimde lazım.Ayrıca kendi begenilmeme durumlarımı da kattım olaya dikkat edersen, olabilir bu da.

Sen niye kaçtın cola?

klasik insan beklentileri tuzağına düşüyorsun. fikirleri veya yazdığı birşey ilgini çektiği için fiziksel olarak da güzel-çekici olacağına inanıyorsun. buna göre yatırım yapıyorsun-beklentiye giriyorsun. çünkü böyle olmasını ümit ediyorsun. ama hayat gerçekleri bu tavırla örtüşmüyor.

Görmedigin insanla flörtleşmeyeceksin +1 bunun sığlıkla falan alakası yok.

bana kalsa uzun konusma süreçli internet tanışmaları güzel, daha iyi tanışılabiliyor. fakat insanların beklentiye giriyor olması, kafalarında bir şey çizmeleri ve onla uyusmayabilme düşüncesi bende fobimsi bir şey olusturdu. ve bu sığlıkla yüzleşmek. bu yüzden internet üzerinden flörtleşmiyorum.

Çok normal bi durum, kırar mıyım acaba düşüncesiyle ekstra bi çaba göstermene gerek yok. Karşındaki iletişim kurmadıkça başlatan sen olma o iletişim kurduğunda da birkaç kelamdan sonra karşı tarafı cevap vermek durumunda bırakacak şekilde yazma zamanla soğur muhabbet. Baktın uzuyor bahaneyle sen uza er ya da geç o da uzaklaşır. Uzaklaşmazsa da demek ki yalnızca görsel olarak uyumsuz değilmişsiniz o zaman kırma korkusu olmadan muhabbeti sonlandırabilirsin.

etkilenmek için nasıl bir cümleden fazlasına ihtiyaç varsa, fiziksel olarak beğenmek için de bir fotoğraftan biraz fazlasına ihtiyaç var.

beklentileri çok olan ve acelesi olan için internet uygun bir mecra değil bence de.

valla aynen insanın bir anda yazası konuşası gidiyor :D benim 2 güne muhabbeti kestiğim oldu öyle durumlarda. karşı tarafı eminim çok üzmüştür bu ama benim de buluştuğumuz an bir anda yüzünde acı bir ifade çöken tinder eşlerim oldu. internet pişmanlık ya.

Falza uzatmadan fotoğraflarınızı görün birbirinizin.

Siglikla da uzaktan yakından alakasi yok. Realist olalim biraz.
Fikirleri yasam, yasam tsrzi, hayata bakis acisi hosuna gidiyor diye tipini begenmedgin kisiye katlanmak zorunda misin? Ne kadaer da erdemli yahu insanlar.. Gercekten bu kadar erdemli misiniz yasarken de?
Güzellik/yakisiklilik son derece onemlo bir kriterdir, kabul etsek de etmesek de. Biz insanlar buna gore birini begenen ya da begenmeyen yarstiklariz ama nedense bunu kabul etmek istemeyiz, inkar etmeye calisiriz, secimini yaparken bu kriteri hesaba katani ayiplariz.
Guzellige onem vermiyormus gibi yaparak prim yapmaya calisiriz. Kendimizi bile guzellige onem vermeme konusunda kandirmaya calisiriz.

Gercekten merak ediyorum, sigliktan bahseden insanlar konustuklari kadar erdemli mi gercekten diye.

Fotoğrafını göstermeyi geciktirenlerle iletişimi kısa kesiyorum baştan.

"Ben seni arkadaş olarak görüyorum"

Tamam siz erdemlisiniz o zaman, ama digerleri sig falan degil, Bildigin normal insanlar. Sadece kriterleri sizinkinden farkli.

Şu fotoğraf yollama mevzusu hala varmış ona şaşırdım ben asıl. Normalde iletişim çok iyiyse bir şekilde buluşuyorsun zaten ya da bana hep böyle denk geldi bilmiyorum. Gerçi iyi bir iletişim esnasında birisi fotoğrafımı istese gülüp geçerdim, yollamazdım da. Çünkü bahsettiğimiz iletişim karşımızdakini görmeden başlamış ve seyri de beklenenden iyi gittiği için, yeri geliyor bu İLETİŞİMİ "daha" gerçek bir ortama taşımak isteyebiliyorsunuz. Olduğu yerde bırakmak da mümkün, zira her güzel iletişim daha gerçek olmak zorunda da değil.

Buluştuğunuzda zaten cinsel bir çekim olacaksa olur. Hazırda iyi bir iletişim de var. Hileli açılar, üzerinde oynanmış veya tarihi belirsiz fotoğraflar ile birisini değerlendirip, güzel olan kısmı pek umursamıyor insanlar anlaşılan. Fotoğrafta iyi görünenin gerçekte karşılaşılan ile pek alakası olmadığı gibi, zıttı da pekala olabilir. Ellerinin, kokusunun, gülüşünün veya sesinin bizi etkilemeyeceğinden emin olmak çok mu kolay, bilemedim.

evde tabii ki yapılır. aletsiz spor aplikeyşınları da var. ama çevresel motivasyon da isteyebiliyor insan psikolojisi. onun için de forumlar, gruplar, siteler filan var. Gerçekten iletişim, paylaşım, destek etkisi fark ediyor bazıları için, öyle bi örnek vidyo izlemiştim geçen. Bulunca atarım.
Görev görev hareketleri listeleyen bi çalışma programı faydalı olabilir.

bahsettiğim vidyo: www.youtube.com

bunu da @otonomo paylaşmıştı, orda görmüştüm.

evde yapmanin tek sikintisi motivasyon. yoksa cok rahat yapilir. bir bedel odemeyeceginiz icin evde yapmaya baslayin. motivasyonunuza gore yeni bir care bakarsiniz.

Yutupta Walking at home vb videoları izleyip eşlik et. body weight Workout at home for women

Yaz seç beğen işte. Isınmayı unutma

Gram altın, 12 aydır gidiyorum. Sıkıntım sadece program değil. Adamlarin bilgili olduklarına inanmıyorum. Burada özet geçtim. Ayrıca alet sırası vs durumundan da sıkıldım. Etraftaki düzgün tek spor salonu (en azından hijyenik, lüks sayılabilir) orası olduğu için insan sayısi da fazla. Kesinlikle gitmeyeceğim o salona.

koşu parkurunuz zaten varmış. bir kondisyon bisikleti, ağırlık seti ve müzik sistemiyle bence olur.

deneyin, belki de evde daha iyi motive olacaksınız.

Ben bir tane rack 100 kilo ağırlık plakası ve bir olimpik barla ömrümün sonuna kadar hiç salona gitmeden salona giden herkesten daha çok verim alabilirim evde. Yani evde spor yapılır ama gerekli ekipmanlarla yapılır, yetersiz ekipman ya da sadece vücut ağırlığıyla yapılan antrenmanlar illa ki bir yerden sonra gelişimi durdurur olduğun yerde saymaya başlarsın. Yani gerekli ekipmanın varsa evde de yapabilirsin, salon zaten sana oradaki ekipmanı kullanma olanağı veriyor, ekstra bir olayı yok. Ben motivasyon olayını çok doğru bulmuyorum, bir işi yapmak için motivasyona ihtiyaç duyan insanlar dünyanın en tırt insanlarıdır bana göre. Bir şeyi yapacaksan yaparsın, bunun için motivasyona ihtiyacın olmaz.

Benim de üyeliğim bitti.
parkta yapmaya başladım.Ağırlıkları fln da götürüyorum hatta :D

Evde hoplama zıplama kısmını çok rahat yapamadıgım için dışarda daha iyi oluyor,şu aralar havalar da güzelken.

Şu an işe yarayıp yaramadıgını bilmiyorum 2. haftam henüz ama p90x3'e başladım program olarak.
Eskiden beachbody egzersizlerini yapamadığım için bırakmıştım ama bu sefer yapıyorum, o yüzden devam ederim diye düşünüyorum.Sıkıcı değil her gün ayrı bir çalışma prog. var zaten.

dört aydır evde yapıyorum kedim ile beraber. ip atlarken sekronize sorunu yaşıyoruz sadece. onun dışında her şey çok güzel :)

ben burada her zaman diyorum evde spor yapılmaz.

teoride evet olur. koşu bandı, kondüsyon bisikleti, en az 3 farklı dambıl ağırlık, bench, halter etc. bunları sağlayabilirseniz olur fakat bunların sadece koşu bandı bile 1 yıllık spor salonu üyeliği maliyeti. totalde en az 3-4 yıllık üyelik yatırımını eve yapabilecekseniz olur. motivasyon sağlayacaksanız daha da güzel olur.

aletsiz spor geyiklerini ben pek desteklemiyorum. ciddi hatalar yapıyor insanlar sonra bilmem ne bağını zedeleyebilirsiniz. kaslarınızı geliştirirken sıkıntılar çıakbilir etc.

komşulara ama hayvan gibi ses gidiyor bu aletlerin kullanımında. özellikle bisiklet ve koşu bandı. halteri, dambılı yere çok çok hafif bırakmanız gerek. diğer pistonlu ya da bantlı/zincirli aletlerde vibrasyon yaratıyor çok rahatsız olabilir komşularınız.

o alet gereksiz, bunu aletsiz yapayım moduna girerseniz çok saçma işler olur, tüm gerekli aletleri alırsanız daha güzel olur spor salonuna göre.

Tamamen sana bağlı aslında. İlla spor salonundaki aletler gerekmez. Programını da hali hazırdaki programlardan belirleyebilirsin ama ben rastgele çalışmayı sevmiyorum misal, belli hedeflerim var. Nike'ın bahsettiğin programı hangisi bilmiyorum ama genel amaç fitleşmekse, böyle ortaya yazılmış programlar da işini belli ölçüde görür elbet.

Salondaki hocalar başlarda herkese aynı programı yazıyor evet, ama zaman geçtikçe diğerlerinden ayrılıyorsun. Aslında 12 ay geçmiş, az değil, salonun sorumsuzluğu sanırım.

Dediğin gibi kalabalık sorunu bizde de var. Hele ki yaz gelmeye başladı ya of, son 2 haftadır normalin iki katı kalabalık. Akşam 6-7 badını pas geçip, 8'den sonra gitmeye başladım ben de. Daha sakin oluyor.

Sonuç olarak, ben evde spor yapmayacağımı bildiğim için kendimi bir şekilde salona uyduruyorum. Salona gitmemin nedenlerinden biri de evden çıkmış olmak, evde sıkılıyorum. O yüzden ne kadar spor aleti de alsam ben evde yapamam:) Sen yaparım, evde olmayı severim diyorsan yaparsın. İmkansız değil, yapan bir sürü insan var. Bir de kendi başına fitness yapabilmek ve sonuç almak sağlam bilgi gerektiriyor bana göre, programını seçerken iyice bir araştırma yap derim.

fitnessblender.com

Devamlılık problemi yaşamayacağını düşünüyorsan olur.

Bana sorarsan imkansiz ama 1.5 yildir evde yapani biliyorum. Vucudu da gayet iyi durumda.

bir dene kendini. bir ay mesela evde takil oyle karar ver. olur aslinda ama salondaki alternatifler evde zor. sonucta evde de kimse seni duzeltmeyecek. salonda en azindan sagda solda insanlara bakarak duzeltebilirsin kendini. programini degistirmek istiyorsan burden danis mesela. ya da agirliklari-tekrarlari degistir. kalabaliktan kacmak istiyorsan 8'i bekle. evine yakinmis nasil olsa.

ben evde yapıyorum, sonuç alıyorum.

bir dumbbell ağırlık seti, barbell ve barfix bar işini görür. bende ekstradan koşu bandı da var ama dışarıda imkanın varsa ona gerek yok.

yapılacak bir sürü egzersiz ve program var yukarıdaki saydıklarımla. sırf barfix barda bile birçok hareket var karın kaslarını çalıştıran omza yönelik vb.

takıldığın bir yer olursa yaz, yardımcı olmaya çalışırım.

İyi de benim dusuncem 'beni destekleyenleri dinleyeyim, diğerlerine hiç kulak asmayayım' degil ki. Sadece o spor salonuna devam et demişsiniz, ben devam etmek istemediğimi açıkladım düzgünce. Ayrıca profesyonel sporcu ya da işin ehli filan değilim, daha sağlıklı yaşam için spor yapanlardanim. Bu sebepten duyuru açtım, yapabileceğime %100 emin olsam sormazdim. 2 ayda vücut alışacak demişsiniz mesela, ben 4 aydır programımı degistirtemiyorum hocalara. Başka spor salonu da aradım, bulamadım.


Şu aşamada birkaç alet alıp denemeyi uygun buluyorum. Yapamazsam, devam edemezsem başka bir arayışa gecerm.

Herkese cevapları için çok teşekkür ederim.

hala mezun olamadım.
ilk hayalimdi bu benim, mühendis olucam demiştim, olamıyorum.
ilk hayal gerçekleşmeyince ikincisine yeltenemedim bile.

huzurlu olamadım.
milli piyango çıkmıyor. :D

evet, para ve saadet ilişkisi.

pilot olmak, güneşin doğuşunu kokpitte izlemek.
sağlık testini geçemediğim için olmadı.

Gemici olacaktım lan ben. Gittim mal gibi jeodezi okudum. Birkaç sene çalıştım, baktım olmuyor sevmedim yapmadım mesleğimi. Sonra başka sektöre geçtim. Gemici olamadım yani. Hala içimde uktedir.

Pilot +1.

Araştırma görevlisi olmak.
Çok güvendiğim hocam beni almadı. Kazık yedim.

yok mu bi fikri olan :/

Kas ve yağ kütleni ölçtürdün mü? Önceki ile bir kıyaslama yapmak için sağlıklı olur diye düşünüyorum

@domates yiyom
En son 21-22 idi ama salon uyeligim yok şu an,o yüzden ölçüm yapamıyorum.

Yağ olmasından korktuğunuz 1 kg su da olabilir. Bu kadar küçük değişiklikler sebebiyle umudunuz kırılmasın, stresli bir dönemdeyseniz ya da uyku düzeniniz bozuksa vücut ödem toplayabilir. Ve bunun daha birçok sebebi var.

Ancak amacınız kilo vermekse ve salona gitmek istemiyorsanız en azından haftada 5 gün 30-45 dakika yüksek tempolu yürüyüş ardından diğer hareketlerinizi yaparsanız yağ takımınız hızlanacaktır. Önemli olan kalp atışını hızlandırmak, ter atmak, bol nefes alıp vermek. Yağ yaktıran asıl unsurlar bunlar, gerisi işin ekstrası. O yüzden bence biraz kardiyoya ağırlık verip bir iki hafta gozlemleyin vücudunuzu.

Kadınlarda 1 kiloluk değişiklikler çok bir şey ifade etmez.

Ben ikisinide seviyorum belli bir kalitenin üzerinde araçlar sonuçta. Sadece eski model bmwleri apaçiler daha çok tercih ettiği için mersedes biraz daha iyi geliyor.

benim de bmw hayranlığım var. bir f30'um olmadı gitti yav.

merso çöp. performans bekleme fazla.

bmw, mercedes ve audi kıstas alarak söylüyorum, en sport görünen bmw'dir. bu senin tercihinle alakalı tabi. içlerinde sıralama yap desen, ortak bir kanıya varması çok zor bir durum çıkar ortaya. lise yıllarımda bmw>mercedes>audi şeklinde düşünürken, 30 yaşıma adım atarken mercedes>bmw>audi diye düşünüyorum. herhangi bir kıstasım yok. tamamen ön yargı.

Ben de beğenmiyorum kesinlikle merso rulez. bi de Türkiye'deki kullanıcı kitlesi, 3 serisi için konuşacak olursak gerçekten hoş değil.

Arabadan ne bekledigine bagli. Bi begenmeyen sen degilsindir.
Clio kullanicilarindan katil cikiyor. Clio katil arabasi. Boyle sacma sapan genellemelere de guluyorum.

Spor gorunum dersen bmw daha on plandadir. Prestij gorunum icin de mercedes. Ama sen a, cla, gla, c serisi ile prestiji yakalayamazsin. Tabii sokaktaki yayayi etkilersin.

Bmw icin de 1,3 serileri ile prestiji yakalamak cok mumkun degil. Ama sinif ici kiyasla mercedesten daha spor gorunumu var.

Ic dizayn olarak bmw sinifta kalir.

1600 cc motorlu araclarla zaten performanstan soz etmek cok mumkun degil. Linea da bugun 170 basiyor iyi kotu.

M serisi ile amg serilerini kapistirmak haddim degil ikisine de fitim. Paket degil seri diyorum.

Not. 1.6 f30 kullanicisi

dönemine göre çok çirkin bmw'ler de var, çok güzel bmw'ler de. ama genel olarak güzeller, hatta 2001'de tanıtılmış 7 serisi ve subaru impreza arka farını andıran bmw 5 serisi de gayet hoşlar.

--------

güzel mercedes ve çirkin mercedes'ler de var ama mercedes'lerin de geneli güzel tasarım olarak.

-------------

ha ben mercedes mi bmw mi dersen, ilk tercihim mercedes olur. audi asla düşünmem.

BMW daha ruhlu geliyor bana. Daha sıkmaz gibi geliyor. Bı 520d sahibi olsam ömür boyu sıkılmadan binebilirmişim gibi geliyor. Sıkılmama garantisi dişinda merso e180 ı de çok seviyorum ama dediğim gibi BMW bi adım önde bence.

bir ileti paylastim, genellemelere gülüyorum demişsin de. Kaç clio kullanıcısı katil, kaç bmw kullanıcısı takip mesafesini hiçe sayarak öndeki arabanın dibine girip uzunlarını açıyor buna bi bakalım. Yoksa bunu yapan tek bir bmw var ben de hep ona mı denk geliyorum. bmw'lere yol vermek diye bi şey var ya bunu kabul etmiyor musun şimdi :D evet kullanıcıları yüzünden ben bu arabadan soğudum so what?

hayde bre'ye de katıldım, i3 ve i8'in yeri çok başka.

Bmw i8 ya da m760li olmadıktan sonra alt segmentteki araçlarını bende sevmiyorum. Bunlar olmadıktan sonra üçü, beşi, xi ilgimi çekmiyor.

Mercedes-benz gibi bir markaya "çöp" denmiş ya, ben hiçbir şey söylemiyorum. Hem de komple tüm markadan performans beklemeyecekmişiz. :)

Bmw'yi genelde beğenmem ben de. Tasarımları sportif göründüğü için bana hitap etmiyor, ben biraz daha oturaklı, ağır görünen arabalardan hoşlanıyorum. Bmw'nin 2015 yılında (emin değilim) 5 serisine yaptığı makyajı beğenmiştim, o kasa Apaçi görünümünden sıyrılmıştı biraz.

Yalnız değilsiniz, BMW'nin tasarımlarını beğenmeyen çok insan var. Ancak BMW ya da Mercedes-Benz fark etmez, model yılına ve modele bağlı olarak her markanın iyi- kötü, güzel- çirkin arabaları vardır. Beğenmiyor olmak çöp, teneke gibi yakıştırmalar yapmayı mantıklı kılmaz. Çünkü genellemeci yaklaşılırsa bir markaya biri de çıkıp Mercedes-Benz CL 63 AMG'den de mi performans beklemeyelim yani diyebilir. :)

bmw iyi de piç müteahhit çocugu arabası gibi bir imajı var bende de. bilemedim şimdi.

"3.20 alacak param olsa baska araba bakarim."

Budur.

O araba da arazi aracı olmayacaksa Mercedes olur.

Konsol janjanlı olsun isteyenler sevmiyor genelde BMW'yi. Ben severim ama.

Babamda ezelden beri mercedes var, hep e serisi 190e,200e,e200k şeklinde. Belki de bundan dolayı ben de hiç bmw'lere ilgi duymadım. Hea benim o kadar param olsa ne Mercedes alırım ne Bmw bakabileceğim bir sürü egzotik araç var.

edit: Mercedes övücülüğü yapmak istemem ama bu markaya çöp diyen arkadaşın '92 modellerinde yokuş kalkış desteği gibi özelliklerin standart oldugunu bilmesini isterim.

Ben varim, evliyim. Bir handikap yok

5 yaş nedir yav? Niye sorun olsun? Hatta ben erkeğin biraz küçük olması taraftarıyım. Tersinden çok daha tatlı geliyor kulağıma gözüme gönlüme. ''Ergeggghh didiğinnn böyühh olacakhhhh'' diyen kezbanuslar, geri kafalı teyzeler ve utangaç sübyancı çakal amcalardır, net.

En ciddi uyumsuzluk çıksa çıksa verilen yaşlarda çıkar. Şimdi uyuşuyorsanız, ötesinde yani mesela 35-30 olduğunuzda o kadar önemli görünmeyecek.

Yaş her zaman olgunlukla paralel gitmiyor ama yine de bi kriter olarak alınabilir. Max. 3 yaş küçük bi sevgilim oldu. Seçme şansım olan bi durum olsa özellikle tercih etmezdim şahsen.

var ama 2 yaş

8 yas vardi. 25 ken ben. Ve evet, sorun oluyordu. Sadece biz degiliz.

gencler sunu bi acsanıza ya, 2 kelam muhabbet edicez. sorun cıkar diyenler ne cıkıyordu bi anlatsa ya:/

kadın tarafı rakamlar üzerinden hastalık yaratıp kompleksli olmadığı sürece sorun olmaz.

insanlarla "selam 80'li naber?" diye konuşmuyoruz. önemli olan insanların içi, ruh hali, seviyesi, hayata bakış açısı.

hepimiz robot olsaydık saniye bile bizim için deneyim olurdu ve kendimizden 1 sn bile geride olanlara karşı deneyimli olurduk. biz insanız ve kimin kimden daha olgun ve deneyim sahibi olduğunu bilemeyiz.

bundan dolayı "yaşı büyük erkekler daha tecrübeli, daha olgun olur anacım" diyen şaziye'lere aldanmamak lazım. (adı şaziye olanlar alınmasın)


başa dönecek olursak; haliyle rakamlar üzerinden partnerine "sen küçüksün ama ya" diye sorun yaratacak tipler her konuda da sorun çıkarmaya meyillidirler.

ileriyi düşünme. şimdiye bak ve devam et.

aynı yaş aralığında kadın büyük erkek küçük şeklinde geçen sene kuzenim evlendi benim, şimdilik iyi gözüküyor. bence bu kişiye göre değişir hadikap değil avantaj da olabilir kişiye göre

ya galandar, sen erkek misin kadın mı? eğer erkeksen ve acaba ilerde sorun olur mu diye düşünüp buraya soruyorsan; EVET ÇIKAR, AYRIL.

kadınsan; sana problem çıkar diyeceklerin sebeplerini yazıyorum. bin yıllık mevzu zaten.

-kadın bir yaştan sonra çocuk yapamaz, menopoz falan fistan, zaman kısıtı.
-erkek kadını aldatır, gözü genç kadınlara kayar, kadın erken çöküyoeee.
-erkek geç olgunlaşır
-çevreden baskı görürler

şimdi bunlara cevap vermek istiyorum müsadenizle.

-kadının ortalama menopoz yaşı 48, o yaştan sonra zaten ne kadın ne erkek üremesin. doğa güzel sınır koymuş, çocuğa da yazık. hem yumurta dondurma diye bir şey var, kadının da her yaşta çocuğu olabilir bu şekilde, yetheer diyorum bu cahilliğe artık. erken çökme meselesinde de o kadınlar çilekeş bakımsız teyzeler ayrıca. bir de erkeğin ortalama ömrü kadından daha kısa, şimdi soruyorum o mantıkla: kadın dul mu kalsın o yaşında ya :(

-aldatacak olan erkek 10-20 yaş genç karısını da aldatıyor. neticede evlendiği kadın illa ki 30'lu 40'lı yaşlara gelecek ama o tip bir erkek kendine bakmadan hala 20'liklere ağız suyu akıtacak.

-erkek geç olgunlaşır, höff. yetti bu babaanne klişeleri ya. kişiler arasında uyum varsa gerisi boş.

-çevre baskısı; bu konuda buna takan adam/kadın mesela sakın muhaliflik oynamasın bu ülkede. kurtulmak en iyisi olur. ömrünü tüketir vallahi insanın.

oh döktüm içimi.

erkekler olgun olmuyorlar, 30'una kadar yolu var (genetik de olabilir, yetişme tarzı da). o yüzden problem yaşanabilir. ha benim kafamda, keyfi yerinde bir kadın 30-35 yaşında olsa, beni isterse denerim de. macera maceradır.

Ben varım, aramızda 3 yaş vardı, yok yani olmuyor. 27 yaşında ama kafası 22 gibiydi, çocuk çocuk şeyler, annesi gibi oldum en son. Sürekli ağırbaşlı durmak zorunda kalmak zorunda kaldım, bu da beni yordu. Olmadı özetle.

@shin çok tatlısın :) +1

@shin kesinlikle +1

Ciddiye bindirmeyi kafaya çok takmazsan problem olmaz.

üni'deykene kendimden 4 yaş büyük kız arkadaşım vardı gayet güzel anlaşıyorduk ayrılma sebebimizin yaş ile ilgisi yok okul bitince farklı şehirlere döndük. Ara ara hala konuşuruz, kendimden yaşça büyük kızlarla flört ettiğimde yaşımın küçüklüğünü sorun edenlerde oldu.

erkek tarafı sıkıldıkça sen büyüksün , yaşın büyük gibi şeyler söylemezse durumu kadının gözüne sokmaya çalışmazsa sorun olmaz . iki tarafın da yaşı unutması lazım . 10 yaş fark olan bir çift arkadaşım vardı evlendiler çocukları oldu . kadın nufustaki yaşını küçültmüştü kendi rahatsız oluyordu adam birşey demiyordu aslında .
benim de 7 yaş farkla kendimden küçük sevgilim olmuştu .yaş konusunda bir tek cümlemiz dahi geçmedi ilişki boyunca . biz kimseye yaşlarımızı söylememiştik kimse de farketmemişti.
çok sonra beni aldattı farkedince bıraktım .

Boyum uzun olduğu için ve business uçmadığım için genelde dizlerim ağrıyor oturmaktan. onun dışında bir rahatsızlık duymuyorum hiç.

ben hostesim uçakta yolcuların en çok şikayet ettikleri şey kulak tıkanması oluyor, malum basınç olayı. mide bulantısı çok değil, nadiren çocuklarda oluyor.

kalkış ve inişi bir uçak yolculuğu sayacak olursak, sanırım 8-9 kez uçağa bindim. indiğim şehirler istanbul, kiev, lviv, harkiv. bu yolculuklarımda SADECE istanbul'a inerken basınçtan kulaklarım patlayacak gibi oldu, son dönüşümde iki gün boyunca kulağım ağrıdı ve doğru dürüst duyamadım. sonra geçti. hiç abartmıyorum, sakız çiğnediğim halde kulağımın ağrısından ağlayacaktım artık. bu sadece istanbul'a dönerken ve ilginç bir şekilde her dönüşte oluyor. diğer şehirlerde hiç olmadı ama ne zaman pilot istanbul'a alçalıyoruz deyip denizin üstünde dönmeye başlasa kafam patlıyor. nasıl iş anlamadım.

bunun dışında rahatsızlık yaşamıyorum ama çok canım sıkılıyor. otobüste 10 saat gözümü kırpmadan giderim mesela ama uçak havalandıktan sonra bir uyku bastırıyor ki sorma gitsin. yol 1 saat olsa bile dalıyorum direkt. koltuk desen minicik, ne rahat rahat bulmaca çözülüyo ne kitap okunuyo sinir oluyorum, bunalıyorum.

Uçak bence koltuk dar da olsa otobüsten daha rahat. Çok daha rahat uyunuyor titreme vs olmadığından çok fazla. Müzik dinleyerek uyuyorum ben genelde. Ya da cam kenarindan etrafı izliyorum hava kapali ya da cok bulutlu değilse. O da benim coğrafi merakım olabilir.

küçük uçaklarla büyük uçaklar arasında nasıl fark görüyosunuz?

A380 le ucuyorum is icin, haliyle is oldugu icin business ucabiliyorum. Emirates Cok cok iyi zaten. Iste ust katta oturuyorsunuz, bar var icinde, istediginiz gibi gidip oturup sosyallesiyorsunuz vs. business icin herkesin bir de kendi koltugunda alkolsuz icecek bari var. yemekleri cok guzel. Gece ucusu ise Bulgari set veriyorlar, oyle minik seyleri pek severim ben. Fist class'ta spa -daha dogrusu dus alma yeri- vs varmis, fist class kullanamiyoruz. Baska sorun olursa cevaplarim. Oyle ani olacak birsey yok benim icin, giderken stres icinde ucakta calisiyor oluyorum donerken de bol icki film.

suan piyasada olan boeing 787 haric her ucakla ucmusumdur. a380 diger ucaklara gore oldukca buyuk oldugu icin, cok fazla ani manevra vs hissetmiyorsun. en son a380 ile uctugumda british airways los angeles-londra ucusuydu. biraz uzun, lakin rahat bir yolculuktu.

bas agrisinin nedenlerinden biri yeterince sivi tuketmemek. ucus sirasinda dusuk basinctan dolayi vucut fazlasiyla sivi kaybediyor, bunu dengelemek icin ucus sirasinda sivi tuketmeniz lazim.

rahat bir ucus icin, rahat koltuklar olmasi; cocuk aglamasinin olmamasi lazim. bir de bir zahmet koltuk arkasindaki ekranlar calissin. ayrica amerikalilarin asirili yagli igrenc ucak yemeklerinden nefret ediyorum. american airlines bu konuda en dipte. yalniz en kafa hostesler de onlarda.

kulak tikanmasinin min olmasi icin, agzinizi acmaniz lazim.

Midem bulanmıyor, başım ağrımıyor.

Özellikle uçak kalkarken bi kafa oluyorsun ya, o müthiş bir şey:)

Rahatsız hissetmemek için ön koltukları (motor sesi daha az) ve koridor koltuğu (ayağı koridora uzatma, tuvalete fırt diye kaçma, uçaktan daha rahat çıkma) tercih ederdim

A380'e bindim. Uçak işte, öyle "Vay anasını" diyeceğim bir özelliğini görmedim; çok dikkat de etmedim. 747 gibi bu da bana nispeten sessiz geldi; sanırım büyük olduklarından dolayı 737, A320 gibi küçük uçaklara göre sesi belki daha iyi emiyorlardır.

(bkz: uçak yolculuğu sonrası başlayan kulak ağrısı)

Ucak pistte hizlanirken eylemsizlik kanununa kendimi birakarak koltuga yapismayi, indikten sonra da ucak fran yaparken yine eylemsizlik ilkesi geregince koltukta one gitmeyi seviyorum. Buna hic direnc gostermemeyi :)

Onun disinda kulak tikanmasi olayi oldu mu nefret ediyorum :/
Ha bir de ilginc bir sekilde surekli yaptigim yol (viyana-istanbul) kalkar kalkmaz uyuyakaliyorum, thydeysem tam yemek servisinde uyaniyorum. Hic sasmadi su ana kadar :D

Tam olarak the wade'in şurada anlattığı gibi:
eksisozluk.com

Onun dışında, bir de inince kulak ağrısı oluyor.

A380 değil de, onun Boeing karşılığı olan 747'ye bindim. İlk kattaydım, 50 sıra vardı. 49.da idim. Çok dardı. Önümdeki koltuğa sarılarak yerimden kalkabiliyordum. Frankfurt'tan aktarma sırasında binmiştim. Yanımdakine 'Bu balina uçmaz bence' demiştim. Normalde uçak koşar koşar, tırmanış hızını alınca kalkar ya; haliyle büyük uçak daha çok koşmalı. Koştuk, koştuk, koştuk (adına ne deniyorsa o hız almanın). O süreç o kadar uzun sürdü ki, 'Yolun kalanı karadan herhalde' diyesim geldi. Frankfurt'u falan geçtik sanırım bayağı bir :)

Yine de büyük uçaklarda rahatım, çünkü büyük uçaklar hem cüsse büyüklüğünden, hem de genelde uluslararası uçuşlar nedeniyle daha yükseğe çıktığından sanırım; daha az sallanıyor ve sarsılıyor. Küçük uçaklar yaprak gibi sallanıyor yukarıda. Kalkışı çok kolay değildir belki rüzgarda ama yukarıda daha rahat. Büyük uçakla manevralar yavaş yapıldığı için bir 'Amanın, ne biçim döndük' hissi de olmuyor.

2015 ağustos bodruma beraber tatile gittiğim sevgilimden tatilin daha 2. gününde ayrılmışım, ayrılmak zorunda kaldım her neyse yani kısmet olmadı diyelim acil dönmem lazım tabi istanbula orda kalmaya devam edemem. hemen dönüş uçağını değiştirdim en yakın bugün saat kaçta varsa ona verin döneyim dedim. neyse vardım havalimanına ama ben insanlıktan çıkmışım tabi açlık, sinir bozukluğu, stres inanılmaz kötüyüm. uçağın kalkmasına 2 saat var daha dedim şurda bari bişey yiyim kendime gelirim. o kafayla hamburger patatesi gömdüm 5 dk içinde falan 2şer de bira içtim yanına biraz gevşetsin diye. neyse bindim uçağa inanki kalktığımızı bile hatırlamıyorum biner binmez uyumuşum snra bi tuhaf hisle uyandım. sağa sola bakıyorum derken bi içim kaydı bi fenalık geldi yanımda oturan kıza ben bayılıyorum dediğimi hatırlıyorum gerisi yok. gitmişim. sonra gözümü açtım başımda hostes ve uçakta tesadüfen bulunan bir doktor hanım. meğer ben bayıldığımda tam inişe geçmek üzereymişz. neyse beni ayılttılar sağolsunlar 3lü koltukta yatarak iniş yaptım. hayatımda yaşadığım en kötü yolculuktu. o yüzden artık uçuştan önce kesinlikle ağır şeyler yemiyorum ve içki içmiyorum. çünkü gerçekten hayatımın en kötü deneyimiydi.

Bende hem yükseklik korkusu var hem de kapalı alanlarda çok kötü olurum, çoğu zaman nefesim sıkışır.

İlk defa uçağa bineceğim zaman günlerce düşünüp korkmuştum. Uçak kalkana kadar sürekli diken üstündeydim. Resmen o gün öleceğime inandırmıştım kendimi. Olsijen maskelerinin kullanımı anlatılırken falan nefesim daralmaya başlamıştı yine. Ama sonra nedense bir rahatlama geldi bana uçak havadayken. Diğer insanları çok rahat görünce ben de gevşedim. Kulaklarımda falan da hiç sorun yaşamadım.

Sonra pek binmedim zaten uçağa ama daha rahattım binerken. Ama şimdi aylar sonra tekrar binecek olsam yine o ilk günkü stresi yaşarım muhtemelen, sonradan alışırım. Diğer insanların rahatlığını görene kadar bana rahatlık yok uçakta.

Sığmadığımdan darlanıyorum. Bazen çok sıcak oluyor.

otobüsten bin kat daha konforlu. zaten acil çıkış koltuğu almak için kırk takla atıyorum. acil çıkıştaysam dünyayı dolaşabilirim uçakla inanılmaz rahat. diğer koltuklar benim için dar evet ama yine de otobüsten iyi.

2+2 koltuklu emberar'la da uçtum, boeing ve airbus'ın çift kat modelleri hariç jumbolarıyla uçtum. boeing 777-300ER güzel uçaktı. benim koltuk kuyruktaydı, körükten bindim yarım saat yol yürüdüm yaklaşık :)
pegasus'un yeni airbus'ları güzel modelini bilmiyorum da 3+3 düzeninde olan işte. koltukları çok rahat.

mesela geçen sene 1 hafta içinde ankara-istanbul-atina-roma-atina-istanbul-ankara gittim hiç sorun çıkmadı. baş dönmesi, bulantı hiç olmaz. kulak tıkanması çok nadir olur o zaman da sakız çiğniyorum geçiyor.

Easyjetin ekonomik ucaklariyla ucmayanlar ucaklardan sikayet etmesin bence:) hele de 4 saatlik bir yolculuksa. Kulaklarimda kalici hasara neden oldugu dogrudur. 2 senede bir orta kulak iltihabiyla acillik oluyorum. Kulaklarim artik daha az duyuyor falan. Kulak en buyuk sikinti bence

Ağır hastaydım, ağzım burnum tıkalıydı, kulaklarım o kadar acıdı ki ağlama limitlerine geldim. Şimdi hastayken ..ler binmem uçağa.

spor yab.

yeni insanlar arasına karışmaya çalış. el elden, insan insandan üstündür :) yaş kaç bu arada?

Bazen öyle hisseder insan. Özler, eskileri düşünür. Ve inanın sizi de özleyen, düşünen insanlar vardır. Sadece siz bilmiyorsunuz bunu. Onlar da sizi unutmuş, geride bırakmış, mutlu görüyorlar.

bu yapısal bir şey zannedersem. yani hani bazı insanlar inanılmaz derecede gamsız, aşırı umursamaz bazıları da aşırı pimpirikli vs oluyor ya, onun gibi.
insan kendini seçemiyor ki. yani sen böyleysen böylesin, karakteristik özellikler öyle çat diye değişmiyor.

her ne kadar acı verse de bu böyle geldi, böyle gidecek zannedersem.
bundan ben de muzdaribim. ben de aşırı özlüyor, "onlardan koparım" korkusuyla geleceğimi belki de köklü şekilde değiştirebilecek fırsatları göz göre göre kaçırıyordum. evet, onlar bunun farkına bile varmıyor. "sen ne yaptın ki sanki bizim için?" diyip en derinden de yaralayabiliyorlar. hala eski anılara bakmak, beraber söylenen şarkıları dinlemek, komik bir şey gördüğünde "kesin x şu şekilde tepki verirdi." diyip kendi kendine gülmek ve daha bir sürü şey. yaralıyor adamı işte...

özetle, çözümü yok gibi geliyor bana.

Herkese yetecek kadar büyük o kalbinde kendine bir yer ayırma nezaketini göstermemişsin.
Bu da sorunun, naifliğinden değil ihmalinden kaynaklandığını gösteriyor.
Özgüven eksikliği. Sorunlarının temelinde yatan bu evet.
Kendine, hayata olan sevgini artırmanın yollarını ara bir an önce.
Elini çabuk tut, çünkü spor yapcılar gelmek üzere.

Her şey beyinde bitiyor pampa. Zihin dediğimiz varlik ile binlerce düşünce geciriyoruz kafamizdan. Bunun neler olacağını da siz belirlersiniz. Bos beles insansaniz insanlara fazlaca bel bagliyor mutluluğu onlarda aeiyorsaniz ne yazik ki bos beles ve beyninize hukmedemeyen bu hayattan nasil tat alinacagini ogrenemeyen kendi hislerinden cok karşıdakini memnun etmeye çalışan bir asalak olursunuz. Hayat bunun için cok kısa. Hakkini böyle veremezsiniz. Gecmise takılıp kalırsınız. Hep ileri istikamette yol alın kendinizi taniyarak. Ne istediğinizi bilerek. Geçmiş sadece ders çıkarmak ve söyle tatli bir tebessüm oluşturmak icin vardır. Fazlasi degil.

Hayatta herkesin bir alternatifi bir ikamesi olmaliymis gibi dusunme. Evet x arkadasin gibi olmayacak hic kimse, normali de bu zaten ama daha farkli olacak. Belki daha iyi belki daha kotu ama hayatina giren herkesten yeni bir şey ogrenecek yeni bir tat, hatta yeni bir yara alacaksin. Kimseyi kimsenin yerine koymaya, kimsenin eksigini baskasiyla tamamlamaya calisma yani. Bırak onlar geride kalsın, tamamen unutmak zorunda da degilsin. Hislerini törpülesen yeter. olduklari gibi kalsınlar ama yeni insanlara da yer aç. Kıyas yapma.

Ben de senin gibiyim bu konularda. Bakıyorum adam beni zerre kadar umursamıyor, olmasa da olur bir insanım onun için ama ben konuşmayı bile özlüyorum onunla.

Bazen çok enayi hissediyorum kendimi ama ben de bunun yapısal bir şey olduğunu, değişmeyeceğini düşünüyorum maalesef. En iyisi bir şeylerle meşgul olup üzülecek fazla fırsat bırakmamak kendimize çünkü birden kesip atamayacağımız kesin bu kafayla. Düşünmesi gereken başka şeyler de olunca biraz daha az üzülüyor bari insan.

Daha başarılı bir hayata ihtiyacın var. Sen mutluluğu başkalarına endekslemişsin.

Sivilcenin nedeni kuruyemiş olamaz, kuruyemişle birlikte tükettiğin diğer gıdalar nedeniyle olabilir. Şimdiki rutinin çoğunlukla kuruyemiş olduğundan yanında ekstra tırt ürün tüketmiyorsundur muhtemelen, olayın yeni dozla ilgisi yok yani.

kuruyemiş sağlıklıdır sıkıntı olmaz. @angelus +1 cipsi kola şekerli gıda vb bıraktıysan onları bıraktığın için rahatsındır

Bu arada 200 gram kuruyemişte günlük kalori ihtiyacının yarısı var. Eminsin di mi günlük ihtiyacının "sadece" yarısını aldığını?

@harzem

haklısınız.

evden sadece fitness'a gitmek için çıktığım saçma sapan bir yaşam tarzım var. ikisi birbirini dengelese işte normal insan ortalaması olur 2000-2300 kcal diye düşündüm

bugün kabak çekirdeği ve antep fıstığı dışında sadece 1 öğün yedim. 2 tane de muz yedim ama onu bırakmaya çalışıyorum.
2/3 'ü falan kuruyemiş galiba

yakında %100 kuruyemişe geçmeyi düşünüyorum. bu diyetle ölmeyip antreman/tv/yatış sistemiyle steroidli gibi vücut geliştirmeyi planlıyorum. tutarsa it, paleo falan gibi yeni bir diyet keşfedip kitabıyla milyoner olmak istiyorum. inş yani temennim o yönde. ya da sivilce içerde çıkıp içimde patlayacak bilmiyorum. zaman gösterecek

Dediğin gibi içinde patlaması olasılığı daha fazla. Yemek denen şey sadece kaloriden ibaret değil. Kuruyemişin de bir gıda değeri var ama diğer gıdalarda bulunan pek çok şeyi içermeyecek. Bunların eksikliğini de vücut bir süre tolere edecek, sonrasında sana yol, su ve elektrik olarak geri dönecek.

Aşırı kuruyemiş Omega-6 patlaması demek. Abartma sen yine de.

çok ekstreme bir durum yok ise normalde zamanında düzgün beslenme ile çözülüyor bu hastalıklar.

şeker, tansiyon, kalp gibi olanlar. bunu göz önünde bulundurup ona göre bir diyet yapmak gerekli eğer gerekli önlemleri alırsanız çıkmayabiliyor. ama illa çıkmaycak anlamına da gelmeyebilir bu, olasılığı düşürebilirdiniz belki.

ben bizim ailede olabilecek hastalıklardan kaçınmak için, yediğime içtiğime dikkat ediyorum.

bizde bağırsakla ilgili hastalıklar var genetik
@kurnaz
sürekli ev yemeği yapan/yiyen, tuz şeker tüketmeyen, içki sigara kullanmayan, eve ekmek almayan, vb. bir kişiyim daha ne yapayım :) babam 40 senedir diyet ve spor yapıyor gene de genetikten kaçış yok -ha ama doktorun dediği gibi, bunları yapmasa muhtemelen çok kötü şeyler yaşardı, hiç olmadı öyle büyük bir sorunu, çok şükür. bu sayede aslında gayet düzgün şekilde hayatına devam edebiliyor.

genetik olarak kalp hastalığı varsa kilo almayıp, sağlıklı beslenip vb. evet, kendimize iyi bakabiliyoruz -ki bunu yapıyorum zaten- ama yapısal bir sorun varsa ne yapsak olmuyor. yoksa 15 yaşında kalp kası/kapakçığı vs. kusurlarından ölenler ölmezdi.

yaşlanmak böyle mi oluyor dediğin kısımda kıstas ise benim için şu: ne zaman oturduğun yerde yoruluyorsun, kolun bacağın boynun belin hatta popon ağrımaya başlıyor :P o zaman yaşlanmışsındır bana göre.

@devil yazmıştım, sonra devil uyardı ben yazmadım diye :)

@niye ama

e bizde onu dedik zaten. çıkabilir, ama bu oranı çok azaltabilirsiniz, ya da insanlar azaltabilir. sadece spor ve diyette değil, stresssiz yaşam, temiz hava su gibi şeylerde çok önemli.

illa kaçamayabilirsiniz ama bunların büyük çoğunluğu önlenebiliyor. kimse sizi suçlamıyor zaten belirtiyoruz. bizim ailede de varolan hastalıklardan ötürü ben dikkat ediyorum.

geçmiş olsun
taktıkça artıyor sorunlar.
yaşlanmaya başlıyor bedenin.

işte bunlar hep bel çevresi yağı. az ye az.

Çoğu hastalık beslenme bozukluklarıyla alakalı. Genetik yatkınlık şartları çok zorlamazsan her zaman yeterli olmuyor.

Bugün 30 oldum ve her tarafım agrıyo :')

bence kendini dinleme , hastalık düşünme konuşma arama . ne demişler arayan bulur.
kendini sağlıklı ve genç taze hisset yaşa takılma. mimar sinan 90 yaşında en güzel eserlerini üretti . 30 da hayat bitmez ya da yavaşlamaz .
yaşlılık konuşmak için henüz çok erken.

benim bir iş arkadaşım yanında ne ağrı sızı konuşulsa ertesi gün kendinde de o belirtiler gerçekten oluyordu. mesela 3. kişinin dişi ağırsa o ertesi gün yanağı şiş geliyordu dişinde apse olmuş şişmiş oluyordu. biri belim ağrıyor dese onun böbrekleri tutuyordu .hatta en çok güldüğüm de bir arkadaşı kalmaya gelmişti ona gece basurum var şöyle ağrıyor böyle ağrıyor anlatırken susturmuş bana söyleme nolur diye .
ertesi sabah basur olarak uyandı oturamadı tuvalete gidemedi günlerce sürdü. unutunca ya da yeni bir hastalık duyuncaya kadar .

ergenken siktigimiz parfumden rahatsiz olurdu annem. alerjik bir tip cunku. ben de onun parfum kokusu gibi guzel bir kokudan rahatsiz olmasina sinir olurdum. simdi yanimda sikilinca genzim yaniyor, sinir oluyorum parfum bulutuyla gezenlere. hayat..

sevgili basond, daha kısa ve öz söylenemezdi vallahi, kelimesi kelimesine katılıyorum.

yaşlanmak deyince yaşlılığa aranızda en yakın olanlardan biri olarak iki kelam da ben diyeyim.

yaşlanmanın iki boyutu var. biri doğa yasaları, entropi dediğimiz olgu. bundan kaçış yok. daha doğduğumuz andan başlayan bi süreç bu. mesele bu süreci akıllıca yönetebilmek yani akıllı yaşlanmakta.
diğeri de mentalitemiz, davranış ve tutumlarımızı yöneten düşünce tarzımız. akıl yaşlanması denilen şey.

fiziki yapımızın kaptan-ı deryası mentalitemiz. mental alanda ne oluyorsa fizik de onu izliyor, iyi olma, bozulma, yaşlanma...
hayat akışımı en çok etkileyen bilgi, bilinçaltının çalışma mekanizmasını anlamak oldu. bilinçaltımız en en aptal olgu ve elinde müthiş yetkiler var. asıp kesebilir de ihya da edebilir. ne yapacağı bizim mentalitemize bağlı.
bunu anladığımda 34 yaşımdaydım. denemeden olmaz, bazı denemeler yaptım. ilki zemheri soğuğunda ıslak kafayla dışarı çıkmaktı. duşumu alıp giyinip çıktım. çıkarken "en fazla üşütürüm n'olcek ki" demedim. "hastalanmayacağım" dedim. bilinçaltı aptalım söylediğimi yaptı. aptal ama iyi çalışıyor kerata. oldukça organize :)

genetik yatkınlık da potansiyelin varlığı demek daha ötesi değil. mentaliteyi doğru raya oturttuğunda potansiyel risk oranını sıfıra yakınsamak mümkün bence.

mesela; bizim aileden genetik kodlarla bizim kuşağa geçme olasılığı olan kanser var. bende de bir çoğunuzun bildiği gibi 6 yıl önce yüksek dereceli ama erken teşhis bir tümör tespit edildi.
ilk kontrolümde temiz çıkınca doktoruma " size bu hastalıktan ölmeyeceğimi söylemiştim" dedim. anne, baba, babanın biri hariç kardeşlerinin hepsi, üst kuşaktan dedeler, onların kardeşleri, kardeşlerinin çocukları kuzen taifesi vs. oldukça yaygın bizde kanserden ölüm. ama herkes değil. kanser olmayanlar da var, olup atlatanlar da. işte püf noktası burada; olmayanların da olması. benim seçimim dikkatimi olmayanlara yöneltmek olmalıydı ve ben de öyle yaptım. o zamandan bu yana temizim. 90 yaşımı göreceğimi düşünüyorum çünkü uzun ömür de genetik kodlarımda kayıtlı :P

7.5-8.5 lt/100 km
1.6 manuel

@eant2die hep 50 tl lik alıyorum :)

11-12 lt/100 km

60 litre depo var, ortalama 500-550 km gidebiliyorum. Sıkıştırırsam daha az. Zaten bu hayvan gibi yaktığı için bunu fazla kullanmıyoruz.
İkinci araba 1,6 dizel, o da Ankara trafiğinde 5 litre civarında yakıyor, uzun yolda 4 litre civarında.

6,5-8 lt arası değişiyor / 100 km şehir içi. Otomatik bir de...

1.6 manuel, 10 litre civarı.

5.5 gösteriyor. depoyu doldurdum, 200 lira ile 700 kilometre menzil gösteriyor. bakalım ne çıkacak, ben de merak ediyorum.

1.2 vti motorlu citröen c-elyesse.

Kardeşim 93 doğumlu. Ona yapıyolardı bu muhabbeti. Ama anadoluda durumun değiştiğini sanmam.

uzun zamandır görmedim ama uzun zamandır akraba/insan içine karışmadım da. yine de çagılı çengili sünnet düğünü de aynı b.kun laciverti ki hala yaygın.

Yöresel bir olay muhtemelen. Balıkesir'de büyüdüm. Ne kendi dönemimde, ne sonrasında böyle bir olay görmedim.

baya eskilerde kaldı, hala yapıldığını sanmıyorum.
hala yapanlar da "erkekliği insanlığın en üst seviyesi olarak gören" tiplerdir, hayatta tek başarısı ve övüneceği şey pipisidir. pipili bir çocuğu olduğu için de gurur duyar sığ bir şekilde.

bu sadece erkeklere mi özgü ki?
benim annem de hadi göster kukunu diyordu ben de indirip gösteriyordum asdfggh

Bizim buralar Paris. Öyle bir şeyi hiç görmedim.

elo+1 erkek çocuğunun donsuz rahat rahat dolaşabilmesi olayından kaynaklanıyor küçüklükten beri.
zaten sünnet düğünü mentalitesi devam ediyorsa zihinler çok da değişmemiş

Normalde şikayet eden biriyim,işsiz olduğumda ya da iş ortamından memnun olmadığımda yapıyorum bunu.

Bir arkadaşım var, o her şeye sahip olmasına rağmen her şeyden şikayetçi. Çalışma şartlarına göre gayet iyi para kazanıyor, üstüne param yok modunda geziyor (ailesiyle yaşıyor) bi üstüne ders verdiği oğrencilerinin ailelerinden para alıyor.

inanılmaz etkileniyorum. sürekli çok önemli bi işi olan insanları da eklemeli bence bu listeye. muhakkak yapmaları gereken çok önemli ve kritik bi şey vardır ve sonsuz o konudan bahsederler ve bizim hayatımızdaki her şey sinek büyüklüğünde gelir onlara.

ben sürekli hasta olduğum için (yani, gerçekten, sürekli) normal hayatımı hastalığa göre ayarladım ne kendi ne çevremdekilerin modunu sağlık durumumla belirlememek için düzenli çaba sarf ediyorum. hiç istemem yav freya da ne enerji emdi denmesini :')

hayır.

Uzak durmakta fayda var. Enerji tasarrufu ^^

Valla böyle insanlardan uzak durmayı tercih ediyorum. Şikayet etmem, neşeliyimdir, yoluma bakarım. Zor olan kişilerle de arkadaşlığıma bi mesafe koyarım, kafam rahat eder.

Uzak duruyorum benimde canımı sıkıyorlar

Dert dinleme huyum yok.

her yerdeler. seni etkilemelerine izin verme. direkt söyle. arkadaşlar moral bozmayalım, yeri değil vs gibi.

Surekli sikayet eden mutsuz insanlara uyuz oluyorum:D

yaşam tarzı şikayet etmek olan insanlar enerjimi düşürür, uzak dururum ya da kendi enerjimi korumaya çalışırım.

her şeye sahip olduğunuzda şikayet etme hakkınız yok, ama sorunlarınız varsa şikayet etmeye hakkınız var diye bir şey de yok.
bu zaten öyle de gelişmiyor.
düşük frekanslar bunlar, dolayısıyla onun gereğini yapıyorlar.
hangi durum içinde olduğunun önemi yok.

hatta enerji vampiri denen bir şey vardır, kendini yükseltip, sizi çökertir.
onlar daha da tehlikeli.

ama bir dostumun derdi varsa, günlerce bile dertleşir, çözüm bulmasına yardımcı olurum.
ya da sevdiklerimin arada bir bana deşarj olmasına izin veririm.
bunlar farklı şeyler.

sürekli şikayet eden insanlardan şikayet ederek etrafına negatiflik saçan insanlar modumu çok düşürüyor :)

kısırdöngü çok ilginç bir şey. aslında kendinden şikayetçi insanların sürekli şikayet edecek başka şeyler bulabilmeleri çok ilginç. kısır da çok ilginç bir yemek. mideyi ekşitiyor ama sonra. allah belasını versin kısırın :(

not: burada demek istediğim aslında siz, negatif insanlardan kolayca etkilenmenizden şikayet ediyorsunuz. bunu da kabullenemediğiniz için suçu bu insanlara atıyorsunuz. kendinizle yüzleşmeye davet edilirseniz tik vermeyerek cezalandırırsınız.

şikayet ettiğiniz negatif insanların yaptıkları şey de aynen bu. sadece onlar belki daha sık yapıyorlar.

sorun sizde değil yani, bazı insanlar çok rererö :))

Off yarama tuz bastin. Etrafimda her gun ayni seylere surekli ve yuksek tonda soylenen/sinirlenen hatta ofkelenen insanlar var. Bazen nefes alamayacak gibi oluyorum, bazen de hic sallamiyorum, galiba benim moduma gore de degisiyor uzerimdeki etkisi. Guzel bir dille soylemeye calisiyorum bazen de, "ya neden bu kadar takiyorsunuz, size yazik kendinizi yoruyorsunuz vs." Ama boyle gelmis boyle gider yani

Ben gercekten keyifliysem enerjim yüksekse hiç umrumda olmuyor açıkcasi. Dogrudan bana yönelik negatif bir tutum gormedigim surece baskalarinin kendi mutsuzluklarindan, şikayetlerinden kolay kolay etkilenmiyorum.

en güzeli umursamamayı öğrenmek. gamsız adam mutlu adam derim hep. takmadan devam et. ned demek gülümseyince kendimi suçlu hissediyorum? moralini yüksek tutmaya devam et, gülümse. tek geldik tek gideceğiz. gülmeden olmaz.

50 binlik arabaya binmeye devam eder,
birikim ve krediyle gider ev alırım.

1 yıllık maaşa kadar verilir bence.

Araba dediğin en azından 10 yıllık çok önemli bir ihtiyacı kapatıyor.

almam. önce evimi alırım kardeşim. araba nedir, hele lüks arabayı hiç kafam almıyor.

50 lik arabaya devam eve birikim yap
Uygun şartlarda 1 yıllık gelirimi arabaya veririm

füt +1.

füt+1
evin akarı olmaz kokarı olmaz. arabanın vergisi+sigortası+bakımı+benzini de 110binlik arabanınkiyle 50bininki aynı olmuyor. bunları da göz önüne almak lazım.

Ben toplam birikimin ℅10dan fazlasını arabaya yatırmayı doğru bulmuyorum. Ama hiçbir mantıklı sebebim yok sadece şahsi bir tercih.

ayağımı yerden kesen araba en iyi arabadır.geçti arabayla hava atma devirleri.
eve yoğunlaş.

gerçi yapılan işe göre değişir. kendi işin olsa benim dediğim geçerli. bugün ortalama bir d sınıfı araç 100-120 bine alınıyor zaten.

Başarı ve gelişim.

ben ve sevdiklerim sağlıklı ve tam oldugu müddetçe mutluyum.

sağlam dostluk, anlayışlı sevgili, kafa ağrıtmayacak miktarda para

özellikle zevk aldığım şeyleri yaptıkça yaşamaktan tatmin oluyorum. bi de dolu dolu koşarken, yorulma hissi gelmeden hemen önceki adrenalin tatmin ediyor beni. hayat dolu hissediyorum asşldlk

sağlık
aile
sağlam dostluk
hobilerim

Sevdigim kisilerle vakit gecirmek
Birine bilmedigi ve ilerde cok isine yarayacagi bir sey ogretmek
Herhangi bir eylemim sonucunda ovgu almak (samimi olanindan)
Arada bos muhabbet (goygoy olanindan)
Bir de film, dizi ve oyunlarda beklemedigim olaylarin gerceklesmesi
Ve tabiki bana zor gelen bir isi eninde sonunda yapabilmek

Alev topu
Siddetli patlama
Jet motoru sesi
Tufekle hedefe tam isabet yapmak
Meme (kimse de dememis)
Guzel bir yagli boya tablo (Hepsi degil, bazilari)
Bu: youtu.be
Hatta burasi: youtu.be
Bu da: www.youtube.com
Gunlerin uzun olmasi
Devasa bir yapinin bir anda yikilmasi
Roket firlatma ani. Uzay roketi
Direk dansi
Simsek cakmasi
Ucagin kusursuzca inisi (disaridan gorunusu)
Cok acken karnimin full+full doymasi.
Gerisini yazmiyorum:)

insanı beklentilerine kavuşmak tatmin ediyor. (aforizma gibin oldu ^^)
benim için mutlu olmak kolay, mutlu olacak şey çok. hele şimdi bahar da geldi, ben her kelebeğin uçuşundan, her yeni filizden, güneşin altına sereserpe uzanan her kediden, kulaklarını dikip ne dediğimi anlamaya çalışan her köpekten, karşı damda oynaşan kumrulardan, komşudan gelen müzik sesinden, bir dağ köyünde öğretmenin yaptığı çalışmalarla çocuklara ve ailelere nasıl da dokunabildiğinin haberinden, alınan her doğru karardan vb. kendi payıma düşen mutluluğu yaşarım.
tatmin ise uzun zamandır ardından bakakaldığım kaçan bi tren gibi. ya da ismail ağbinin kıyıda el sallayışı gibi.

Başarı ve aşk.

İyi çekilmiş Katil Balina belgeseseli.

seks. bu kadar prezervatifi kim tüketiyo arkadaş. tatmin olmadan mı sevişiyosunuz.

Para tabii ki.

Para varsa sağlık var, iyi beslenme var, hobiler var, gezmek-görmek var, arkadaşlarla vakit geçirmek var, başarı var, insanlara yardım etmek var, hayvanlara yardım etmek var, var da var:) Aşk bile var:p

güçlü olma hissiyatı (maddi-manevi)

Başarı Ve sevilmek

birçok şeyi denedim daha bulamadım. tatminsizim

kedi köpek sevmekten, sokakta gördüklerimle konuşmaktan, hal hatır sormaktan(hala kedi köpek için bu)
çok güzel bir film izlemek, kitap okumak ya da muhteşem bir şarkı keşfetmek
ananemin hiç beklenmedik anca muhteşem zekice laf soktuğunu görmek
ailecek bir şeylere gülmek ve annemin gülme krizine girmesine tekrardan ailecek kopmak
en yakın arkadaşımla aynı anda aynı cümleyi kurmak

fiziksel en büyük hazzımsa arka verandada ayağıma güneş gelene kadar tatlı rüzgarla sallanan koltukta uyuklamak
çok sevdiğim akbük koyunda sırt üstü yüzmek biraz da uyuklamak, gözümü açınca her yerde çam görmek
bir de ören-akyaka arasındaki sahil yolunda yolculuk yapmak, inanılmaz güzel.


aklıma geldikçe eklerim

(Erkek okduğunu varsayıyorum) Benim gibi çöp adamlardan hiç hoşlanmayan, "şöyle biraz ele gelecek, insana güven verecek" tarzındaki kadınlara göre çok iyi durumdasın.

Bu kadar çok proteinli beslenme seni hasta etmesin dikkat et. Önemli olan sağlıklı yeterli ve dengeli beslenmeyi sevmek, bunu hayat tarzı ve beslenme alışkanlığı haline getirmek. Eh, sen de şimdiye kadar haydi haydi irade kullanıp proteinlerle bol bol muhatap olmuş bir adam olarak bence bu dengeli beslenme işini çok sevebilirsin ve harekete de devam ederek, belki haziranda değil ama 2018 başında 75'i bulabilirsin. Önemli olan o kiloya sağlıklı olarak ulaşmak.

Haftanın 5 günü 2 saate yakın spor yapıp 1000/1400 arası kalori almayla hazirana kadar hayatta kalman mucize olur.

Angelus +1

2800 kalori yakıp 1000 calori alarak haftada 5 gün 2 saat spor yapman imkansız abi yataktan kalkmazsın o kalan enerji ile, hesaplamalarda bir sıkıntı var bence.

2000 kaloriye çık en az.

kilodan ziyade yağ oranı önemli. yağ yaktıktan sonra zayıflayacaksın. sonra yine bu kiloya ulaşacaksın ancak kas olarak.

Ya tamam rakamlar yanlış olsun. Haziran sonuna kadar 75 76 hadi 77kg . Bu rakamlar bi sekilde yakalanır mı. Imkansiz mı

Annem sıkı diyetisyen takibiyle, arada yürüyüşler yaparak, 15 günde 4.5 kilo veriyor. Yarın tekrar gidecek. 9 kiloya ulaşmış olmasını hedefliyoruz.

Protein ağırlıklı beslenmeyle alakası yok işin. Ultra sağlıklı ve dengeli beslenmeyle alakası var. ve tabii ki spor...

İmkansız değil bence.

Ben 100 kiloyken 0 spor sadece kardiyoyla 2 ayda 10kg vermistim kac sene önce. Kas kaybederek kilo vermek kolay bu sefer kaslar kalsın istiyorum bakalım . Karbonhidratı arttirim diosunuz o zaman anladım

Her şey istediğin gibi olduysa şanslısın demektir. Buradaki şans kelimesinin tesadüfi olarak başarı elde etmek anlamına geldiğini düşünmüyorum. Birçok başarılı insan sırf siyasi görüşleri nedeniyle üniversitelerden atılıyor. Onlar başarılı olabilirler ama böyle bir yönetimle karşı karşıya kalmaları onların şanssızlığı. Biri bana çok şanslısın dese "aynen, işler iyi gidiyor, sıkıntı yok şimdilik" derdim.

azımle osuran kayayı deler ...

sen objektif olamıyor olabilirsin kendine karşı.

şöyle bir gerçek var. ister inan ister inanma, bana söv.

Diyelim mimarlık okuyorsun, o mimarlık okuma sürecinde ailenden full destek görüp, okumuş bir ailede yaşayıp az problem ve az karışma ile okuyan birinin yaptıklarını yapması bana çok garip gelmiyor. ben başardım, ben yaptım etc. elbette ben adamın başarılarına tek laf etmem ama bu noktada onun olduğu kadar ailesinin bir hediyesi ona.

umarım anlatabilmişimdir.

bir holding sahibinin oğlu harvardda okuyup bitiriyorsa bu çocuğun başarısı kadar aileninde başarısıdır, o ortamda olmayıp becerebilmek çok daha fantastik bir şey.

o adam o portfolyoyu hazırlayacak ortam bile bulamamış olabilir. o tembellik dediklerin bazen bilgisizlik, ailenin vizyonsuz olması, çevresinde yol gösterebilecek tek bir insan olmaması gibi durumlarında nedeni olabiliyor.

bende senin gibi yargılardım insanları eskiden ama bu doğru değilmiş.

@kurnaz dediğini anlıyorum tabii ki, saydıklarımı zaten birçok ortalama insanın başarabileceğini yazımda belirttim. hatta bu nitelikte olduğu için insanların şans olarak adlandırdığını garipsediğimi ifade etmeye çalıştım. ancak ben kimseye istediği bir şeyi elde ettikten sonra "çok şanslısın" dediğimi hatırlamıyorum.

@dissendium eninde sonunda oldu ancak aynı kadroya iki buçuk sene önce de başvurdum ve başka birisi alındı. o zaman şanssızdım, şimdi şanslı mı oldum yani? her şey istediğim gibi olsaydı o zaman alırdım kadroyu.

@gmzo, en son gelinen noktaya bakacaksın. Şu anda o kadroya girmiş olduğun için şanslısın. Arkadaşların bunu bildikleri için sana şanslısın diyorlar. Bu konuşma o zaman yapılsaydı arkadaşların belki de sana "ne kadar şanssızsın" diyeceklerdi.

@dissendium bu denli kaderci yaklaşımla hayat çok zor olur bence. kısmet deyip geçiyor muyuz o zaman? bana sorarsan o zaman yetersizdim kadro için.

bir de yalnızca kariyer açısından düşünmemek lazım. sağlık açısından ele alacak olursak, pcos ve buna bağlı insülin direncim var. düzenli spor, sağlıklı beslenme gibi şeylerle ikisinin de üstesinden gelmem mümkün. ancak yeterli irade gösteremediğim için kurtulamıyorum ikisinden de. şimdi insanlar bu rahatsızlıklarımın olmasına şanssızlık diyecek, bence değil. bu konuda iradem yok ve gerekli çabayı göstermiyorum, o kadar. yoksa herkesin karşısında fırsatlar da çıkıyor, sıkıntılar da. bunlar karşısındaki tutumumuz bence hayatımızın yolunu çiziyor.

@gmzo, kadercilikten bahsetmiyorum. Şans diye bir şeyin gerçekten var olduğunu ve dikkate alınması gerektiğini söylüyorum. Kadro için mülakat yapan hocalardan birinin o gün mutlu olması bir şanstır. Mülakatta söylediğin her şeye olumlu yaklaşır. Bir hocanın günü kötü geçmiştir. Tek bir yanlış lafında seni gözden çıkarır. O gün hava güneşlidir. Enerjin yerindedir ve mülakatta hiç takılmadan kendini açıklarsın ve sorulara yanıt verirsin. Çok komik geliyor ama sırf boş vaktinden dolayı keyif almak için izlediğin filmden bile bir şey öğrenirsin ve bu şey seni kararlı yapar. Diğer bir aday vakit bulup film izleyemediği için, kitap okuyamadığı için yeterli motivasyona sahip olamaz. Her şeyi şansa tabii ki bağlayamayız ama bu hayattaki tüm değişkenleri kontrol edemeyeceğimiz de açık. Bunun kaderle hiç ilgisi yok. Bunlar tamamen yaşadığımız dünyanın bize sunduğu doğal sonuçlardır. Sen diyorsan ki ben böyle şeylerden nefret ederim, şans diye bir şey yok, o zaman sana şanslı diyenlere güler geçersin.

@dissendium zaten biraz da bunları tartışmak adına açtım duyuruyu ve bence çok da iyi oldu, kendi düşüncelerimi de toparlayabiliyorum. neyi nasıl tanımladığımızla alakalı işte, bahsettiğin değişkenler elbette var ama bunlar yalnızca birtakım tesadüfler. milli piyangoyu kazanmak bir tesadüftür örneğin, parayı nasıl kullanacağın ve bu tesadüfü olumlu bir yöne çevirip çevirmeyeceğin sana bağlıdır. haberlerde sokakta yaşayan eski kazananlar gösterildiğinde insanların aşırı şaşırması çok fazla şans diye tanımlanan şeye inanmalarından dolayı diye düşünüyorum örneğin.

Bahaneciler her zaman başkalarının başarılarına bok atar. Sayısal üstünlük de onlarda olduğundan bir birlerini pohpohlayarak huzura ererler. Takmayacaksın, işine bakacaksın. Neticede harekete geçecek özgüven ve azme sahip olmadıklarını kendileri de gayet iyi biliyor.

konuyu biraz araştırdım ve denetim odağı olarak adlandırılan bir konuya denk geldim. kabaca yaşamları üzerinde kontrolü olduğuna inananlar ve başarı/başarısızlık durumlarını kendilerine bağlayanlar içsel denetimli, bu tür durumları dış etkenlere bağlayan ve şansa inananlar dışsal denetimli olarak adlandırılıyormuş.

ilgisini çeken varsa okuyabilir: www.tavsiyeediyorum.com

@gmzo

ortalama imkanlara sahip turk insani kendi tembelligini ve yapmamak icin buldugu bahaneleri bir kenara atip bu 'sans' isini cok kullaniyor bence. ben katiliyorum.
sans diye bir sey gercekten var, ona kimse bir sey diyemez ancak o sansi bir anlamda 'yaratabilmek' onemli. yoksa kimse kimseye - hele de ortalama imkanlara sahip insanlara - altin tepside bir sey sunmuyor.

sen o mulakatta yetkin oldugunu gostermeseydin, o mulakata yetkin olarak gitmeseydin, hoca istedigi kadar 'iyi gununde' olsun alinmazdin. ancak insanlarin, yeterli zamani ve emegi vermedikleri icin yapamadiklarini gormemek adina, senin yetkin oldugunu degil, hocanin o gun iyi gununde oldugunu dusunmek islerine geliyor.

ayrica, benim gordugum ve hoslanmadigim, asagi yukari benim kadar imkani oldugu halde yapmayanlar 'cok sanslisin' diye bahane uretiyor esasinda.

@dissendium sana laf carpmak icin soylemedim, cevaplara goz gezdirdigimde en son o ornek verildigi icin soyledim. yanlis anlasilma olmasin.

yav he he - boyle demen gerekiyor.

ev arkadasin seni hem sevip hem kiskaniyor olabilir. ama bir sure sonra zaten ayiracaksiniz yasamlarinizi. tartisip gerilmeye gerek yok. cok canini sikiyorsa bir kere daha sert bir uslupla biraz laf sokarak bunun senin emeginin sonucu oldugunu ifade edebilirsin. insanlar gozlerine sokulmazsa anlamiyor bazi seyleri. sen mutevazi takiliyorsun belki ama obur tarafta daha az calisiyor olmasina ragmen surekli ay cok calisiyorum, ay cok yoruldum, ay nasil bitecek bu isler deyip duran biri daha cok calisiyor saniliyor. yani bir yandan aldigin bu yorumlar biraz da senin davranislarinin, yarattigin alginin sonucu. insanlar senin duymalarini istedigin seyi duymayacak. ya hic umursamamayi ogrenmelisin, ya da illa ki bu sans konusunun kapanmasini istiyorsan davranislarini, sozlerini, yorumlarini vs. degistirmelisin. cok calisiyorum, cok yoruluyorum tarsi soylemleri artirman gerek.

Ortalama insanlardan farklısın, çalışkansin,fedakarsin, daha zekisin ve bunun farkındasın. Başarılar elde etmişsin ve bunun diğerleri tarafından da farkedilip takdir edilmesini istiyorsun.

Maalesef insanların %90i başkalarının mutluluğu ile mutlu olmuyor. Başına kötü bir şey gelince herkesin dikkatini çekiyorsun. Ve belki diğerleri iyi ki onlara değil de senin başına geldi diye seviniyorlar. O yüzden asla başarın ya da mutluluğun nedeniyle başkalarının seni tebrik edeceğini sanma. Ben iş hayatına yeni girdim ve son zamanlarda bu konuda farkındalığım çok arttı. Herkes yüzüne gülüp arkandan birbirinin dedikodusunu yapıyor. Kimse senin iyiliğini istemiyor buna emin olabilirsin. Sadece ailen ve çok yakın arkadaşların haricinde. Ben de artık savunma geliştirdim. Gerçek dostlarım ve ailem dışında kimseyle başarilarim ya da mutluluklarım hakkında konuşmuyorum. Çünkü uzerine negatif dusunceler toplamaktan başka bir işe yaramıyor.

"Şans değil, alın teri" diyebilirsin. İlla açıklama yapmak zorunda değilsin, yaptığın şeylerin görmezden gelinmesini takıntı etmemeye bak.

Buradaki şans kelimesi hala ısrarla yanlış anlaşılıyor. @gmzo'nun arkadaşları onun yanında olduklarını belirtmek için ne kadar şanslısın diyor. Kötü bir durumda ona ne kadar şanssızsın deselerdi bu da bir desteği belirtecekti.

@kassiopeia, birilerinin hocanın iyi gününde olduğunu düşünmeleri neden onların işlerine gelsin ki? O kişilerin bundan ne kazançları var? Kaldı ki @gmzo'nun arkadaşları onun akademik yeterliğini ölçecek bilgi birikimine sahip olmayabilir. Bu durumda ne desinler ki? Arkadaş sohbeti sırasında şanslısın demişler. Laf çarpmadım diyorsun ama her cümlemi yorumlamışsın kendine göre.

Gercekten bu kadar onemli mi?

"he şans. çok şanslıyım valla" de.

merhaba. teflon tavada mı pişiriyorsunuz ? döküm tavada pişirirseniz kupkuru olmayacaktır.

Kuşbaşı doğrayıp, kavurduktan sonra bir de tereyağı ve baharatla çevirirsen biraz daha yenebilir hale gelir.

sosla değil pişirme tekniği ile alakalı. mühürleme diye aratabilirsiniz.
ayrıca göğüs değil de but kısmını kasabınızdan kemiğini ayırmasını isteyebilirsiniz.
onun haricinde yumurta un galeta ile kaplayabilirsiniz. galeta içine istediğiniz baharatı koyabilirsiniz.

Ben Portekiz usulü tavuk diye bi şey denemiştim. En başında tavuk göğsünü kesip zeytinyağı tuz ve karabiberde bi on dakika bekletiyorum ardından onları pisirmeye bırakıyorum. Ve sosa geçiyorum. Rendelenmiş havuçu bir tavada kavuruyorum ardından bir başka tavada julyen biçimde doğranmış biberleri yağda kizdiriyorum. Bir cezvede besamel sos hazırlayıp bu biber ve kavrulmuş havuçla karıştırıyorum. Tavuk sosumuz hazır. Cidden çok lezzetli oluyor.

Önce suyla beyazlaşana kadar pişiriyorum. Sonra üzerine öğütülmüş sarımsak ve tuz döküp tavada erittiğim tereyağında pişiriyorum. Barbekü sosuyla lezzeti süper oluyor.

tavuk göğsünü fileto haline getir, yoğurt, zeytinyağı, tuz, karabiber.baharat katmak istersen de bi tutam kekik.burada fileto haline gelecek şekilde ince olması önemli, yoksa içi pişmemiş diye ateşte fazla tutarsın yine kupkuru olur.

Tavuğun göğüsten başka kısmını yiyemem,o yüzden şimdiye kadar onlarca yöntem denemişimdir. Tavuk göğsünü küp küp kesip, yoğurt+salça+zeytinyağı+çeşitli baharatlardan (kekik, kara biber, kırmızı biber, kişniş) yaptığım karışımda birkaç saat beklettiğim bir tarifim var, en çok onu seviyorum. Döküm tavada pişiriyorum, normal tava da olur aslında. Yumuşacık oluyor.

Bir de şinitzel yapmayı seviyorum.

Gogus fileto yiyorum ici sulu sulu oluyor.

Yuksek ateste hizli pisirmek gerek.

öncelikle göğüs tavuktan uzak duracaksınız. onun yerine saman tüketin daha iyi.

sonralıkla;

1. tavuk en güzel kremayla olur. tarif: tavukları jülyen doğrayın, jülyen renkl biberler atın. tavukların kenarları kahverengileşsin, öyle güzel pişsin. ardından kremayı boca edin. krema köpürmeye başlayınca soya sosu ve bol karabiber dökün. 2 dakika daha pişirip ister tabağa alın parmak patatesle birlikte yiyin. isterseniz makarnanın içine boca edin bütün hepsini ve tavuklu makarnanız olmuş olsun.

2. başemal sosla da güzel olur. hatta patlıcan beğendi ile birlikte harika olur.

Un, seker, yumurta, soya sosu, zeytinyag icinde 2-3 saat bekletiyor(d)um. Yumusacik oluyor

Tchuck, uzak durmam pek mümkün değil, notta da belirttim zaten. Yiyemiyorum başka bir yerini.

kendisini başkasına dokundurttuğu için içimde bir öfke var ama böyle hissetmemem gerekir. sonuçta benim malım değil ve ayrılmıştık. yine de insan çok tuhaf hissediyor

yat geç hocam. farklı bakış açısı falan yok. taktik maktik de yok. kötü mötü de davranma, yat geç sıradakine.

Vur geç.

ortadaki duruma göre hala ona karşı duygusal zaafın var. fuckbuddy tadında birlikte olmaya devam etmek sana sadece sıkıntı verecek. kızı başka şeylerden darlayacaksın kavga çıkacak vs. aklında yer etmiş biri daha da yer edecek. kendine zorluk çıkarmak istiyorsan deneyebilirsin.

hayatının fırsatını yakalamışsın hala soruyorsun ya ne adamlar var. vur geç+1

bakış açın buysa neye üzülüyosun anlamadım. siz işte modernim diye geçinip hala kalıplarını kıramayan erkeklerdensiniz. üzgünüm. kıza karşı hala bi hissin varsa fb olayını filan geç. görüşme. ama başkasıyla yatmış huhuhuhu ağlaklığını bırak.

benim anladığım farklı bakış açısından çok sevişme fikri zaten kafanda var ve bunu kendine normal gösterebilmek ihtiyacındasın.

kırk yıllık gavatım böyle leşlik görmedim. sevgilim "eski" olduktan sonra ne yapıyorsa yapsın orası beni ilgilendirmez de, ben ilişkime saygı duyduğum için en azından belirli bir süre nadasa bırakırım kendimi ve aynısını ondan da beklerim. ha yapmıyorsa, benden ayrıldığı gibi küskü şenlendirici olmak istiyorsa canı sağolsun, kendi bilir ama tüm bunların üzerine "muhabbeti cinsel anlamda devam ettirmek istemesi" iğrenç. bunu yapmasın.

ben eski sevgilim bana böyle bir teklifle gelse "bana duyduğun saygı bu kadar mı?" diye sorar ve arkama bakmadan kaçardım. her şey seks değil. seks için bu kadar küçülmem gerekiyorsa, seks yapmam kardeşim. ağlayarak osbir çekerim. ha sen diyorsan ki benim tek derdim bu kızı çitilemek, o zaman buyur seviş yani bize bir şey demek düşmez.

amma ben eski sevgilimden böyle bir teklif alsam çok kötü hissederdim. ben seni sevmişim, sevgilim demişim. sen gelip diyorsun ki ben başkasıyla seviştim ama yine de senin kamaşullahı istiyorum, no strings attached. sen kimsin yaa.

Gecen bir makale okudum; saglikli beslendigini sanan ancak hatali beslenenlerin hepsi spor yapsa da yapmasa da 1 sene icinde verdigi kilolarin hepsini geri almislar. Beslenme duzeninizde bir sorun var buyuk ihtimalle.

durum şu ki yaklaşık son 5 yıldır dönemsel olarak 15 kilo verdim toplamda. yani birkaç ayda bu kilolar gitmedi. hareketli bir yaşamım vardı zaten ben ona bağladım. derdim beslenme düzenim pek değişmediği halde kilo alıyor oluşum.

Beslenmen kötü muhtemelen, gerekli kalorileri uygun yerden almıyorsun. Misal tavuğu yağsız yiyorum tabii ki demişsin; niye? Yani tavuktan gelen yağın ne gibi bir zararı olduğunu düşünüyorsun? Halbuki canlıların en değerli yeri yağlarıdır, tüm hormonal sistemin tüm hücrelerin tüm bağışıklık sistemin, o yağlara muhtaç. O yağlar olmayınca, yani beslenmen kötüyse, vücut yağ yakmak yerine dışarıdan gelen kalorileri depolama eğilimi içine girer. Vücudun yağını yakması için tüm besin maddelerinin, yani proteinlerin yağların ve karbonhidratların doğru kaynaklardan doğru miktarda geldiğine emin olması rahatlaması bir risk durumunun sözkonusu olmadığına ikna olması lazım. Yağ yakmaya ancak o zaman başlar. Yani sen spora abandığında, vücut bunu olumlu bir şeymiş gibi algılamıyor beslenmen kötü olduğunda.

yağ yemezsen yağ yakamazsın. sağlıklı yağlardan alman lazım

Çok yediğini düşündüğünde o kadar çok yemiyor, az yediğini sandığında da gömüyorsun muhtemelen.

O zaman mantiken ben o donem hergun kebaplari götürürken almam gereken yağları ordan aliyomusum ;) cunku evde yedigim zaman ki issiz oldugum donemde genelde evde olduğum icin yaptığım yemeklerde yag yok. Yag almam gerekiyo demek.

sıradan bir dünya vatandaşının böyle bir programı düzgün bir şekilde çıkarması olanaksız.

deneyiminiz ne kadar , benim programa benziyor biraz

bench press, cable crossover , barfiks ,latpulldown , 1 önkol, 1 arka kol ,2 bacak, karın

bel sorunları nedeniyle squat deadlift yapmıyorum ama full body de yapıyorlar bu hareketleri ,

tekrarlarda da haftada 3 gun gelip 5x5 4x10 3x12 seklinde degiştirerek yapmayı öneriyolardı öyle yapıyorum

Hareketleri düzgün yapıyorsan, orta siklette ağırlıklarla yapılabilir.

''full body workout'' demek vücudun ırzına geçmek demek değildir :) bu programdaki egzersizler güzel, fakat aşırı. bunların hepsi aynı gün yapılmaz. şu şekilde bölebilirsiniz:

1. gün
squat
bench press
barfix

2. gün
squat
overhead press
deadlift (1 x 5 tekrar)

3. gün
squat
dips
seated row
dumbell curl (bu opsiyonel, çok lazım değil)

pro değilseniz incline'ı boşverin. İlk birkaç ay 4x10, 3x12 gibi çok tekrar yapın. Daha sonra tekrarları azaltıp ağırlıklıkları arttırmaya odaklanın. Her günün arasında en az 1 gün dinlenin

Bence normal aşırı bir şey göremedim Full body için 8 hareket fazla değil.

sıralama birçok kişinin söylediği üzere büyük kas gruplarından küçüğe doğru gidiş şeklinde olmalı.

bence aşırı bir şey yok. mesela ben bir yıl boyunca bu programı uyguladım;

-Leg press
-dumbell press
-butterfly
-One-Arm Cable Lateral Raise
-Bent-Over Dumbbell Lateral Raise
-2 biceps, 2 triceps
-1-2 kanat, sırt hareketi.

bir gün ara vererek yaptım. diğer gün hareketlerin alternatiflerini çalıştım.

Tirmalandiginda bira icerek hastaliga yakalanmama ihtimalin varsa asi olduğunda da bira icerek hsjfekfks off olmaz bişey.

kuduz şu anda bildiğim kadarıyla Türkiye'de yok.
olduğunda da genelde ücra köy ve/veya kasabalarda çıkıyor.
çıktığında da, kuduz görülen yer karantinaya alınıyor.
öyle bir yerde değilseniz, korkmanız son derece yersiz ve hatta yanlış anlamayın, ama saçma.

ayrıca köpek tırmalaması derken, herhalde oyun isterken tırnağıyla bir yerinizi çizmesinden bahsediyorsunuz?
onun "tırmalamasından" bir şey olmayacağı gibi, kuduz köpek görseniz anlarsınız zaten, emin olun.

bira da aşının etkisini yok etmez muhtemelen.
aşı olurken sorsaydınız keşke alkolle olan ilişkisini.

ama yani artık 2017 yılında "havadan kuduz kapar mıyım?" diye sormayın yahu.
her köşe başında kuduz hayvan beklemiyor.
üstelik kendi köpeğinizmiş.
hayvan şimdiye kadar ölürdü zaten.

Ben ormanda bir dolu köpek tarafından tırmalandım. Benimki risk belki ama senin ev köpeğinden başına bir şey gelmesi çok düşük ihtimal. Kasma kendini o kadar.

78000 tl verip 140000km de araba almak bence mantıksız ama yaşına göre çok anormal değil kmsi

Araba çok güzel. Ama nucleona katılmamak elde değil. Ama araba çok güzel. Güzel araba.

140.000 çok yüksek bir kilometre değil. Ama yaşına göre biraz fazla kullanılmış. Servise göstermeden alma.

ilk sahibi olsaydı alın derdim ama galeri söz konusu olunca ben güvenemezdim.

Km'si öyle çok çok değil. Adam ortalama yılda 20000 km sürmüş, ortalama sayılır. Ayrıca @gram altin haklı, bu Mercedes. Diğer herhangi bir arabayla kıyaslayacaksak (atıyorum fiat, vw, peugeot) km'sini 140 değil 70bin gibi değerlendirin. Ekspertizi temizse alınabilir ama yine @gram altin'in dediği gibi çok yakar. Bir arkadaş aldı aynısından, yakıtına yetişemedi ve sattı.

bir de suna bakin o zaman:
SAHİBİNDEN, KAPALI GARAJLI, ORJİNAL 58.000 KM. TİTİZ BİNİLMİŞ
İlan No: 399657760
www.sahibinden.com

direksiyonu bu kadar mı çirkin olur bir arabanın

Sağlığa zararlı değildir merak etme. Rahatlıkla yiyebilirsin ama tadını bilmiyorum hiç yemedim daha önce.

çok kötü o kavurma. migros'ta ve karfur'dakiler daha iyi. bim'deki yenmiyor.

onu alacağına git kıyma al. eminim gramaj başına aynı fiyattır hatta bence kıyma daha ucuzdur. kıymayı kavur içine tuz tozbiber karabiber kimyon at istersen soğan biber falan da doğra üzerine 2-3 yumurta kır. efsane protein yemeği işte sana. afiyedolsun.

kiyma kavurmak ftw. her turlusu alayina gider. bi gun sade, bi gun yumurtali, bi gun mantarli derken hafta bile biter.

Kıyma diyenlere +1
Yalnız kıyma yağsız olsun.
Kavurmada yağ, oran olarak yüksek olmasının yanı sıra, sporcular tarafından tercih edilir cinsten de değildir.

Kavurma da yenir farklılık olur haftaya da kıyma yaparsın yumurta ile göm gitsin

İlla işi sağlama almak için ekstra koruyucu bir şeyler ekleniyordur diye tahmin ediyorum. Diğer işlenmiş et ürünlerinden çok daha iyi tabi.

Sorun olmaz, dolu mideyle sorun olur.

ac karna dogru olandir.

aç karnına daha iyi olur.

aç karna daha iyi sonuç alıyordum ben ama alışık değilsen abartma koşuyu başlarda, yavaş yavaş arttır temponu ve mesafeni.

Bi acı kave iç

Süper olur.

İyi bir dinleyiciyim.

Savaşçıyım. Stresli anlarda pes etmem.

iyi dota oynarım.

disiplinliyimdir.

çok uzun süreler çişimi tutabiliyorum.

soğukkanlılığımı korurum. Olaylara, iddialara, verilere karşı her zaman soğukkanlıyımdır.
şüphe ve resmin bütününü görme arzusu benim en büyük sermayem. İnsanlar buna analitik düşünme falan diyorlarmış. Gerçekçi bir insanım. Bir plan veya analiz yaparken bunu felsefeyi, psikolojiyi, sosyolojiyi,zamanı ve matematiği bir araya getirerek yaparım.
Sevmek üzerine kafa yorarım. Sevmek zeka ve emek isteyen bir eylemdir, güdü değildir.
Tanısan sen de çok seversin beni tatlım.
müzik olmazsa olmazımdır. Müziksiz kalınca rahatsız olurum.

Çok güzel susarım, konuşmam manasında yani

İstediğim an uyuyabiliyorum, uyku kaçması gibi şeyler yaşamıyorum.

acayip çakal bi insanım. anında her türlü stratejiyi kurarım, baba oğulu birbirine düşman ederim, listeme giren kimse ciddi zarar görmeden çıkamaz. tam bi beyaz yakalıyım aq

Sabirli ve planliyimdir.

Bir de iyi pes ve guitar hero oynarim :)

el işlerinde iyiyim.

genel olarak tamirat, ıvır zıvır işlerini iyi yaparım. gidip de elektrik tesisatı döşeyemem ama fayans döşerim, duvar örerim, derz doldururum, parke silerim (cam cila yani :), lastik değiştiririm, lastik yamalarım, fren balatası değiştiririm; yani kısaca "handyman" dedikleri insanlar ne yaparsa hepsini yaparım.

hayalimdeki meslek araba tamirciliği veya marangozluk(tu).

şimdi ne yaptığımı sorarsanız, kuantum kimyası ve nanofizik alanında doktora yaptim :D

5 sene içinde kendimi kendi kendine yeten koyunlu, kuzulu, tavşanlı, kedili, köpekli bir çiftlikte yaşarken görüyorum. umarım bu hayalimi gerçekleştirebilirim.

baya tatlı ve samimi bi insanım. yeni tanıstıgım insanlarla yakınlaşmaya başlayınca beni sevip vakit geçirmek istiyorlar. ben de bunu seviyorum.

Sağol canım siz hiç bozmayın yeni övdüm de geldim :))

Güvenilir biriyim. (öyle diyolar)

Günaşırı çalışmalar ciddi anlamda ağır girilen çalışmalarda gerekli. Misal 5*5 ya da benzeri güç çalışmaları yapıldığında araya dinlenme günü koymak gerekli. Tabii dinlenme derken tüm gün yatıp uyuma şeklinde değil. Dinlenme deyince böyle anlaşılıyor ama kardiyo yapılır ya da daha düşük ağırlıklarla çalışılır vs. Yine aynı kas grupları çalışılır ama daha düşük ağırlıklarla çalışıldığı için bir sıkıntı olmaz, kaslar da dinlenir. Bu şekilde yapıldığında, bir sonraki çalışma gününde ağırlık artırımı yaparken problem çıkmaz. Yani senin sabah yapacağın 7 dakikalık egzersiz zaten çok hafif olacaktır, akşam yapacağın çalışmada aynı kas gruplarının çalışması problem olmaz senin için.

İkincisi; bir hareketi ne kadar iyi yaparsan yap, asla ısınmadan yapma. Aylarca hiçbir şey olmaz, sonra bi bakmışsın durduk yere lifin yırtılmış. Bunlar hep dikkat isteyen konular.

Off günlerde put gibi duracak değilsin.

Antrenmaların üstüne vücut hazır sıcakken esneme rutinleri ekleyebilirsin.

haftada 3 gün yeter
hayvansal protein alman şart. etin yüzde 30'u protein, süzme yoğurdun yüzde 10'u, normal yoğurdun yüzde 4'ü, günlük sütün yüzde 3'ü protein. buradan hesap et. kilo başına 0,75-1 gram arası protein alsan iyi olur. 50 kiloysan diyelim günde 40-50 gram kaliteli hayvansal protein iyi olur kanaatindeyim.

Et yemem seçenekler arasında yok. Vegan strongman ve ironman var. Ama bu adamlar e yiyip ne içiyor acaba.

o zaman peynir-yoğurta aban. yağsız olursa daha iyi

Süt ürünlerinden lor çok işine yarar.sadece süt ve süt ürünlerini tüketmek de bir zamandan sonra bayacaktir ve efektif değildir. Bu yüzden beslenme planına baklagilleri kesinlikle eklemenizi öneririm. Dediğiniz vegan atletlerin diyetlerinin büyük bölümünü bunlar oluşturuyor. Hem iyi protein hem de kaliteli karbonhidrat kaynağı.

Ayrıca yağ tüketmeden yağ yakamazsiniz. Yağdan kastım "iyi" yağ. Avokado , Hindistan cevizi yağı , balık yağı , doğal bitki tohumları vs..

Body Space adli uygulamayi tavsiye ederim. Android icin var mi bilmiyorum ama.

Altı ayda zor. İlk altı ayda ancak dayanıklılığı, düzgün formu falan oturtursun. Yani haftada üç-dört gün çalışacağını varsayıyorum.

Et ve yumurta en iyi iki dostun olsun.

Bahsettiğin strongmanler ironmanler 20 sene boyunca her gün bir oturuşta bi danayı yiyip 40 yaşına gelince vegan olmuş insanlar, yani o kas kütlelerine mercimek yiyerek ulaşmadılar. Ayrıca onlar yılın en az 5 ayı testosteron kürü yapıyorlar, o kadar testosteronla et yemeyi bırak ağaç kabuğu kemirseler onunla bile kas inşa ederler. Bu insanlar sporcu değiller profesyonel meslek sahipleri, bundan para kazanıyorlar senin için emsal olacak kişiler değiller. Soruna gelecek olursak, 6 ayda hiçbir şey olmaz ama kendine sınır koymaz gerektiği gibi çalışır beslenir dinlenirsen bi şeyler olabilir.

6 ayda hedefe ulaşmak istiyorsan haftada 4 gün gitmelisin. böylece haftanın çoğunluğunda spor yaparak bunu rutinin haline getirmiş olursun.

ancak kendinle ilgili daha fazla bilgi vermen gerek- halihazırda vücut yapın nasıl, kilolu musun, yağ oranın vb. buna göre birşeyler söylenir, bunları bilmeden direkt şunu yap bunu yap diyenlere aldırma.

kas yapmak için yırtılan kasları beslemen, protein alman şart. et yemiyorsan yumurta, bitkisel protein ve protein tozuyla ikame edebilirsin. peynir de olur ancak yağsız olmak şartıyla. ek olarak lifli gıdaları da bolca tüket.

Süre belirleyerek olmaz, hayat tarzı haline getireceksin.