lan sevgili benim/senin oda benim/senin kime ne deli olmayın sevgilisi olan herkes tek başına mı yaşıycak

ben oluyorum şahsen.oda benim diye bişey yok aga,oda onun olsa da kızla gürültüsü patırtısı ile beni rahatsız etmeye kimsenin hakkı yok.ha gelir sevişir gider ona tabi bişey diyemem.

ben sevişmeyi dinleyen taraf olarak değil de sevişen taraf olanlara soruyorum yalnız bu soruyu, sonuçta pek tanımadığı etmediği adam yani evdeki, insan rahatsız olmaz mı ya ?

Bir erkek olarak, eğer ev arkadaşım yıllardır tanıdığım bir insan değilse kızı getirmekten rahatsızlık duyarım evet. Diğer adam da getirse rahat edemem, evde tanımadığın bir kadın. Bu konularda en iyisi yalnız yaşamak.

once +1. o yüzden eve çıkamadım ben de 2 yıldır burdan falan birini bulup.

valla sevindim ben gibi aynı dertten muzdarip başkaları da varmış.

ünide 2 yıl aynı odada yakın arkadaşımla kaldım. her ikimizin de kız arkadaşı geldiğinde diğerimiz salonda ikamet ediyordu. hiçte sorun olmadı. biraz anlayış lazım aga.

ben karma yurtta kaliyorum, 6 kisiyiz yurtta. banyo, wc, mutfak ortak. kiz arkadasimla birbirimize gidip geliyoruz haftada birkac kez, ev arkadaslarimi taniyor. bazen beraber yiyip iciyoruz. diger oturanlarin da cogunun sevgilisi var, sikinti olmadi simdiye kadar.

diger sorunun cevabi yazdigin gibi. ilana cevap yazip odaya bakiyorsun, cok talip varsa hepsini bi günde cagirdiklari da oluyor. orda anlatiyorsun iste kimsin, nesin, ne yaparsin vesaire. sonra karar veriyor evde oturanlar.

ögrencisin sanirim, bence gayet rahat davran ev bakmaya gittiginde. ilani veren oturan degil de ev sahibiyse zaten ögrenci olarak isin zor baya, oluruna birak en güzeli.

biraz anlayis lazim +1

kiz arkadasin gelmesi problem olmadi simdiye kadar. ne benimkinin ne ev arkadasiminkinin

@ben de ev bakmaya gitmiycem ben, ev arkadaşı arıyorum da nasıl bulunur düzgün insan, nerden anlaşılır hiç bilmiyorum bu konuları, birini evine almak zor bir karar ya.

şöyle izah edeyim, sevgilim yok. ev arkadaşım da yok. ama tam klozetin sağında kalan duvar, orada apartmanın girişi var. ve ben çatııııır çatır s.çyorum. oysa yarım metre yanımdan en az dakikada bir kişi giriyor apartmana.

ne onlar rahatsız ne ben. çünkü arada duvar var. ha evde cıbıl manitayı kovalama fantazisi zor olur. o ayrı.

bunları önceden konuşacaksın.kardeş benim sevgilim gelir rahatsız olur musun diyeceksin.adam kabul etmezse başka birini arayacaksın.

şu an kız arkadaşımla yaşıyorum ama önceden öyle bir durum vardı.
şöyle özetleyeyim, sikimde bile olmuyordu. ev arkadaşlarım da eve biriyle geldiğinde sorun olmuyordu. yani aslında, bunun sorun olacağı filan aklıma bile gelmiyordu. hatta güzel sohbet-muhabbetler dönüyordu. bir arkadaşımla kız arkadaşı terli terli sevişmenin üzerine odama geldilerdi. (kafalar da biraz güzeldi.) şeker gibi tipleri vardı ikisinin de. ha böyle yazıyorum, dağınık biri gibi gözükebilirim ama tam aksine çok da düzenliyim. kaldığım evler de hep öyle oluyordu. bu noktada ev arkadaşının kim olduğu çok önemli pek tabii... ayrıca biraz deneyimle birlikte, açılma ve alışma da önemli sanırım. ilk cinsel deneyimimin olduğu dönemlerde seks hakkında konuşmaktan çekinirdim; ancak şu anki arkadaş grubumun hepsinde cinsel yaşamla ilgili sohbetler hep var.

ikincisi ise, yazışıyorsun. (nereden yazıştığına bağlı olarak kişinin profilini filan inceliyorsun. şahsen, serdar ortaç paylaşmışsa, profilinde milyon tane vatan millet fotoğrafı varsa mesajlaşmayı kesiyorsun filan mesela. bunlar ön yargı gibi duruyor ama uzun vadede hayat kurtarıcı ön yargılar. kötü deneyimlerle sabit.) sonra doğrudan eve gidiyorsun. kiralayacağın odayı görüyorsun. evi gördüğün esnada hem sohbet muhabbet ilerliyor, hem evdeki düzeni, yaşayışı anlıyorsun aslında. ona göre yerleşiyorsun. gayet basit bir yöntem.
bu kadar uzun ne yazmışım amk.

iki taraf da rahatsiz oluyor.

2 kiz ayni evde kaliyorlar: dinleyen taraf muzdarip genelde. sikayetci olma tavir alma veya napiyorsunuz siz lan diye uyarmaca vs oluyor. dinleten kisim ise bu baskilardan sikayetci. bir de apartman vs ufak yerse sikinti yaratirlar.

2 erkek kaliyor ise: kiz arkadasini getirene satasiliyor. muhabbet vesaire degisiyor olgun adam gibi biri degilse. kiz arkadasini tartan vs dahi cikabiliyor. genelde b.ku cikartiliyor.

1 erkek bir kiz ayni yerde kaliyorsa: bu durumda zaten direkt sevgili kismi olay cikardigindan misafir kalmaca olmuyor.

yasadiklarim ve gözlemlediklerim bu sekilde. tamamen olgun akli basinda muhabbeti düzgün seviyeli insanlarsa güveniyorsaniz taniyorsaniz hicbiri gerceklesmez. ama genelde insanlar cacik cikiyor. hiyar cikiyor.

1) siz veya sevgiliniz rahatsız olmuyor mu?

şu anki durumu düşünecek olursak, ben kendi odamda sevişirken rahatsız olurdum evet. istediğin kadar kapat sağı solu, ses gidebilir. gitmese de rahat edemem. sevişemeyik. ev arkadaşlarımın sevişmesinden rahatsız olmam bağırmadıkları sürece, "hmm yan odada seks yapılıyor, hmmm" diyecek değilim, yapsınlar istediklerini bana ne.

2) ev arkadaşı bulma işleri nasıl yürüyor?

herkesin tarzı farklıdır bence ama genel olarak ilan verme, mail veya telefon yoluyla görüşme, sonra da buluşma şeklinde oluyordur herhalde. ben şimdiki ev arkadaşımı duyurudan buldum, şöyle oldu,

* burda ilan verdim
* adam kendisiyle, genel yaşantılarıyla, diğer arkadaşla ilgili özet geçti bilgileri verdi (mail yoluyla)
* kafama yattı, istanbul'da direkt eve gittim, oturup 1-2 saat muhabbet ettik evi odayı falan gördüm
* "tamam o zaman 15'inde geliyom" deyip çıktım
* 15'inde bavullarla geldim zile bastım anahtar attılar yukardan, girdik tanıştık konuştuk.

ev değiştirecek olursam benim ilk tercihim yine duyuru olacak. iyi kötü yazıp eden, huyunu suyunu bildiğim, hiç değilse böbreğimi çalmayacağını bildiğim insanlarla eve çıkma ihtimalim doğal olarak daha yüksek... o yüzden dandik dunduk ne idüğü belirsiz sitelere ilan vermeden önce duyuruya yazıyorum.

yıllardır manyak gibi internette takıldığım, sosyal hayatımı da internette tanıştığım insanlarla sağladığım için artık çoğunlukla milletin yazısından bile anlıyorum çoğu şeyi. bu tip "kardeşlik" ortamları ev arkadaşı aramak için güzel. ben mesela ev arkadaşı ararsam buradaki herhangi bir duyurucu karşısına çıkacak tipin ne olduğunu az çok bilir. hatta açıp duyurularıma bakarsa çook fazla bilir.

amma uzun yazdım allah belamı versin ya gece gece

edit: çok uzun değilmiş ya kafam yavaşladığı için bana öyle gelmiş

(eve çıkacaksan fiberi olan bi' yerde mümkünse az ev arkadaşlı bi yerde çık hacıt, dota oynuycaz)

benim bi ev arkadaşı odaya iki kızı aynı anda atmıştı. vay amk bile dememiştim lan. ne kadar fesatlık var millette. zaten çok iyi çocuktu, gel beraber ava çıkalım derdi. fukara babasıydı. kullanılmış kaputlarını etrafa bırakırdı. bi olumsuz tarafı oydu ibnenin.

benzer şeyleri ben de yaşadım hocam, aynen dediğin gibi. 6-7 sene öncesiydi işte, lise bitmişti ve artık bende üniversiteli olabilecektim. okulumu şehir dışında okumak istiyordum; antalya’da. şans yüzüme güldü ve akdeniz üniversitesi’ni kazandım. hiç vakit kaybetmeden istanbul’dan antalya’ya geldim.

ancak bir sorun vardı; hiç düşünmeden antalya’ya gelmiştim fakat benim kalacak yerim yoktu. yapacak birşey yok, otobüsten indim artık. bari sahile inip iki bira içeyim dedim.

kendime sakin bir yer bulup güzel deniz manzarası karşısında biramı yudumlarken, 15 – 20 metre ilerde güzel bir kızın tek başına oturduğunu gördüm. yanına oturup hiç birşey söylemeden diğer birayı ona uzattım, o da hiç birşey söylmeden aldı. bir – iki dakika sessizce oturduk ve ben “tanışalım mı” dedim. “olur” dedi; “ben dilara“. ben de “devran, memnun oldum” diye ekledim. “ben de” dedi.

havadan sudan sohbet ettik birkaç saat boyunca. hava kararmaya başladıkça kalacak yerimin olmadığı aklıma geliyordu ve tedirgin oluyordum. sohbet muhabbet derken başıma gelenleri de anlattım. “bir planın var mı peki” dedi. “hayır, sahilde yatarım büyük ihtimal” dedim. “ayy, durum vahim” dedi ince bir sesle. ben de duygusal bir ses tonuyla “keşke, güvenebileceğim insanlar olsaydı” dedim. bir – iki saniye sustu, yavaşça “bana güvenebilirsin mesela” dedi. “güvensem ne olur ki? bu, kalacak yer bulana kadar sahilde yatacağım gerçeğini değiştirmez” dedim. bir sessizlik oldu, biralar yarıya gelene kadar hiç konuşmadık.

havanın rengi iyice kızıla dönmüştü, çok romantik bir ortam vardı. yaklaşık 100 metre ileride bir barda canlı müzik vardı ve bende hafifçe mırıldanarak çalan parçaya eşlik ediyordum. “biliyor musun, benim erkek arkadaşım yok” dedi. ben sormadan böyle birşey söylemesi hoşuma gitmişti, “benim de kız arkadaşım yok” dedim ve “ne kadar çok ortak yönümüz var değil mi” dedim. tebessüm ederek kıkırdadı ve “evet, haklısın” dedi.

biraz daha sohbet edip birbirimizi tanımaya devam ettik, sanırım muhabbet koyulaştıkça bana daha çok ısındı ve güvenmeye başladı, “istersen bir süre bende kalabilirsin” dedi. ben de nedense gurur yapıp, “hayır canım olurmu öyle şey” dedim. “bal gibi olur” dedi. gülümsedim. gülümsedi.

biraların sonu geldiğinde hava çoktan kararmıştı, saatime baktım; 21:43. “istersen kalkalım saat geç oldu sizinkiler sorun yapmasın” dedim. kafasını sağa sola sallayıp, “yok hayır, ailem istanbul’da. ben buraya üniversite dolayısıyla geldim” dedi. nedense içimde bir sevinç oluştu; “neden daha önce söylemedin ki” dedim. “sormadın ki” deyip hafifçe güldü ve ekledi; “hadi kalkalım“.

evi yakınmış, yürüyerek gittik ve bu süre içinde biraz daha sohbet ettik. ev arkadaşının olup olmadığını sordum. “tek kalıyorum” dedi. “ne güzel” dedim. “istersen bir süre değil de, sürekli bende kalabilirsin” dedi. “evet çok iyi olur ama masraflara ortak oluruz” dedim ve güldüm. “evet, tabi ama ben yemek yapmasını bilmem, sen anlar mısın” dedi. “sadece makarna ve hazır çorba” dedim. “olsun seninle ne olsa yerim” dedi. şaşırmıştım, ne diyeceğimi bilemedim, durup birkaç saniye bakıştık. gözlerinin içi gülüyordu, bakışları kalbimin derinliklerini ısıtıyordu. ne yapacağımı bilemedim, istemdışı dudaklarım dudaklarına gitti…

birkaç saniye sonra dudaklarımız ayrıldığında hala ağzımda yarrak tadı vardı. “noluyor lan” dedim. meğer kaşla göz arası ağzıma vermiş travesti pezevenk. “napıyosun lan sen” dedim; “bu yarrak nerden geldi“. sırıttı; “ne bekliyodun ki? neden yalnız olduğumu sanıyorsun? bu kadar güzel bir kızı sahilde yalnız bırakırlar mı” dedi. hiç birşey demedim, nedense ona kızamamıştım. “ev arkadaşı olma teklifin hala geçerli mi” dedim. böyle dedim, çünkü başka seçeneğim yoktu. tüm üniversite boyunca sahilde yatamazdım. “evet, tabi hala aynı evde kalmak istiyorsan” dedi ve beraber eve girdik. eşyalarımı falan yerleştirirken çok yoruldum, zaten saat geç olmuştu. “ben yatıyorum izninle” dedim. “iyi geceler yarın görüşürüz” dedi.

sessizce yatağıma uzandım, ona neden kızamadığımı anlamaya çalışıyordum. güzel gülüşü gözümün önünden gitmiyordu, bir yandanda bi travestinin nasıl bu kadar güzel olabileceğine şaşırıyordum.

saat ilerliyordu fakat uykum gelmiyordu. onu düşünmeye devam ediyordum, içimdeki hisse anlam veremiyordum. aman tanrım! galiba ona aşık olmuştum. “hayır olamaz” dedim neredeyse bağırarak. “birşey mi oldu” diye seslendi diğer odadan. “yok hayır, sana iyi geceler” dedim.

bu düşünceyi kafamdan atmaya çalışarak kendimi müziğin yatıştırıcı etkisine bıraktım. gözkapaklarım ağırlaşıyordu, içime huzur doluyor ve duyularım kayboluyordu. ve sonunda uyuyup kaldım.

sabah uyandığımda gece yattığımdan çok daha üşüdüğümü fark ettim. üzerimde battaniye yoktu, yüzüstü yatmıştım ve boynum tutulmuştu. doğrulayım derken, bir serinlik hisettim. kıçımda bir ıslaklık vardı. elimi attığımda”lanet olsun” dedim. orospu çocuğu beni sikmiş!

derken, elinde keyif sigarasıyla kapıdan içeri girdi; “ne oldu gülüm? ava giderken avlanmak nasıl bir duygu” dedi. gözlerim doldu. 19 sene koruduğum kolladığım götümü, anasını siktiğimin bir travestisi sikmişti. ne yapacağımı bilemedim. sırt çantamdaki 14'lü tabancayı alıp götüme sokup patlatarak intihar ettim.

gurur duyarım. istediği gibi sevişebilirler.
sabah kahvaltıyı hazırlasınlar ama... en fazla çay koyarım!

sevişmekten ne korkuyoruz valla, her anlamda cinsel konularda tabularımızı yıkamıyoruz! yenge ulan o! eskiden ataerkil evlerimizde geniş aile yaşarmışız ya, o rahatlık ne zaman gitti amk!

@ hulki bey
amk sonuna kadar okudum lan ben bunu
araya troyu sokmasaydın ne guzel senaryoydu be

@hulki sadece "ben dilara"ya kadarını ve bi de son paragrafını okudum. güzel hikaye birader. sonu çok vurucu.

insanlar o kadar sikko ki kimin ne olduğu, ne yapacağı hiç belli olmuyor.

bu biraz benim yaşadıklarımla alakalı olabilir fakat gayet sağlam zeminlere oturttuğum bi doğru bu, sokakta saatin kaç olduğunu soran adam bile bir şey koparmanın peşinde, insan ırkı kesinlikle güvenilemez bir yapıda.

kaldı ki ben böyle bir ortamda sevgilimin uyuduğu odanın bitişiğinde bir 'tehdit unsuru'nun uyumasına izin vereceğim.

istisnalar yok mu var, tertemiz insanlar da var, lakin tek gecelik ilişki peşinde koşmuş/koşan, bakışlarında garip bir çakallık sezebileceğim(ki ben bunu çok rahat algılayabilirim), laflarının altında küçücük bile olsa, şaka yollu bile olsa bir ima sezdiğim insanı evimde bulundurmam, gece 3de donuyla kapının önüne koyarım.

hepsini geçtim internetten, daha önce hiç tanımadığım ve ölçemediğim bir insanı kaldırıp evime yerleştireceğim.

ben bunu tek başıma yaşasam bile yapmam, hep bi gözüm açık uyumama sebep olacak bi hareket bu.

öte yandan tanıdığın güvendiğin insan olsa bile yine hiç belli olmaz, geri dönüşü olmayan şeylere sebep olabilir.

tabii bunların hepsi benim abartılı, çarpık doğrularım sonucu ortaya çıkan şeyler, bi adam çıkar burda 'biz gayet yaşıyoruz bi sorun da yok' der bi cevap veremem yani.

yapabilen insanlar neye güveniyor, nasıl içleri rahat ediyor hayatım boyunca da anlayamayacağım, türkiye lan burası?

merak ettim şimdi. diyelim ki ev arkadaşınız lgbt. bilmiyordunuz. belki o da bilmiyordu. belki de öyleydi. ev arkadaşı kabul edermiydiniz?
diyelim ki kabul ettiniz.
odasında partneriyle hunharca şevişmesi sizi rahatsız eder miydi? hardcore ya da gangbang ve benzeri faaliyetlerine izin verir miydiniz? ya da siz sevişseniz hetero ev arkadaşınız ne derdi?
merak ettim!!!

@cliquot etmezdi.

belli bir ses yüksekliği olması lazım, belediyeye haber ver gelip ölçsünler

belediye ve müftülüğe şikayet dilekçesi vereceksin. Gelip desibel ölçümü yapacaklar. Daha sonra azaltırılır.

laik bir ülkede yaşamıyoruz.

imamla konuşmayı deneyebilirsiniz, bazıları çok anlayışlı oluyor, sizi şaşırtabilirler.

arayabileceğiniz bir numara da vardı sanırım ama onu hatırlayamadım.

camiyle aranızda o kadar az bir mesafe varsa buna çözüm bulabileceğinizi sanmıyorum, zira ne kadar kısarlarsa kıssınlar fısıladayarak da okusalar yine duyulacak gibi.

@freebird5406_2 Sesi azaltsalar bile öyle bir konumdayız ki minare tam balkonun karşısında kalıyor. Rahatsız olmamam elde değil. Minareye en yakın ev bizimki oturduğumuz muhitte.

Onun çözümünü daha yapılırken aramanız lazımdı. Şu saatten sonra taşınmaktan başka çözüm bulabileceğinizi sanmıyorum. Ya da inançlıysanız sabah namazına kalkın ailecek. Namazı kılar yatarsınız tekrar.

soyadin koc degilse zor :) beykoz sahil yoluncaki villalarinin yanindaki camide sabah ezani mikrofondan okunmuyor. bizzat o caminin gorevlisi demisti bana.

@iorveth 1 seneliğine evden ayrılmıştım geldiğimde yapılmış durumdaydı. Müdahale edemedim hiç bir şekilde. Ben değilim ama ailem inançlı olduğu için bir şeyler yapabilme şansım çok düşük galiba.

ben de benzer bir durumu yaşıyorum. çıkmaz sokağı olan bir yere taşındım, sokağın ortasında cami var. ses o kadar yüksek ki, ezan okuduğunda evimin içindeki kimseyi duyamıyorum. üstelik evim o kadar da yakın değil. mahalleli de memnun gözüküyor. çoğunluğu her vakit camiye gidip gelen yaşlı kimseler. mahallenin delikanlıları da sadece cuma günü camiye gidiyor. (onlar da hep son anda koşuyorlar nedense.)

ben eskiden müslümandım; ancak şu an sadece o değilim. (inancım bana kalmış bir şey.) ezanın bu denli bu kadar yüksek okunmasından ben de çok rahatsızım. ancak şikayet edersem başıma iş geleceğimi biliyorum. (mahalle baskısı diyelim ki farklı boyutlarıyla zaten yaşıyorum.) buraya yeni taşındım, yl öğrencisiyim, mahalleliye göre dış görünüşümden ötürü itin kopuğun tekiyim. (ev ararken bunun çıkarımını yapabildim.) buyurunuz esasında, bir ayrımcılık yaşıyorum.

laik, demokratik bir ülkede filan asla değiliz.

Uygun bir dille söylerseniz halletmeye çalışırlar ama ne kadar kısarlar bilemiyorum sonuçta mahalleye duyulması lazım.

laik bir ülkede yaşamıyoruz. buradaki hayalperest arkadaşları fantazi dünyalarının derinliğinden ötürü kutlayarak hiçbir şey yapamayacağınızın altını çizmek istiyorum. yıllarca bahsettiğiniz şekilde yaşadım. arada en fazla 40 metre vardı.

haklısın ve duyuruyu favorilerime ekliyorum. aynı dertten çeşitli zamanlarda muzdarip olmuş biri olarak önerebileceğim çözümün ev değiştirmek olması da kötü tabii. veya komşularınız da aynı sorundan şikayetçiyse topluca, mahallece filan bir dilekçeler yazıp ilgili belediyeye gidebilirsiniz.

hiçbir şey yapamazsınız. ne yazık ki. mevzuyu "ezana gıcık olmak" diye yorumlayıp size bakışlarını bile değiştirecekler. böyle saçma bir ülkede yaşıyoruz çünkü. üç adımda bir cami yaptılar zaten, çok lazım ya.

sadece ezan için değil. evinizin yakınında müzikli çay bahçesi, düğün salonu, bar, pavyon(müzikli turistik tesis diyelim ) yine aynı şeyler olacaktı.

@evrenos gazi İhlas sitelerinde oturuyorum. Ciddi anlamda rahatsız olduğumu ilettiğimde neler olabileceğinin farkında mısın? İmam da sitede oturuyor. Ve herkes ezanın bu durumundan memnun(ailem de dahil) Şimdi ben ciddi anlamda rahatsız olduğumu söylesem neler olur neler. Din düşmanı diye mimleyip apartmanın önünde eylem bile yapar bunlar.

Su an ulke gundemi o konu olur, butun aksam programlarinda bu konu konusuluyor olurdu. Bir de herkes bu konuyla alakali bir degil onlarca twit atardi sosyal medyada.

insanın adı çıkacağına canı çıksın diyorum.

+1

(git: www.haberhit.net)

bugun bi kopek afedersin kedi sikse ulkenin gundemi o olur..cunku birilerinin korunmaya ihtiyaci var...birseylerin ustunun ortulmesi gerekiyor...

tabi ki aynı kalmazdı. Bazı humanist geçinen arkadaşlar nedense öldürülen bir mhp'li olunca gıkını çıkarmıyor. ikiyüzlüler.

bende aynı düşünüyorum.

hatta bak" for day to break" tarzı insanlar varken cok basit.
ağ tutmuş bı yerleriniz ya. onlar tarzı değiştirir sizde fikir değiştirin.
he onlar ayrıca çek senet mafyasıydı,onu unutmuşsunuz.

sadece 1 gün konuşulurdu.

ayrıca mhp denilince benim de aklıma safi şiddet geliyor, şu dakikadan sonra isterlerse lgbtt eylemlerinde gökkuşağı bayrağı açsınlar, benim kafamda bu değişmez.

mhp denince benimde aklıma şiddet geliyor. artık o şiddeti yükselen kürt faşizmine karşı görmek istiyoruz aslında.. bahçeli çok pasif davranıyor , sıkı tutuyor tasmasından kurtların.. keşke bıraksa..

bir kaç arkadaşım için alabilecek potansiyeli olanlara msj attım. ancak en kötü ihtimalle 10 gün sonra ben kesin olarak kediyi alabilirim. lütfen ya siz alın ya da 10 gün daha bakıversinler.

Nasıl ya gerçekten var mı böyle biri? Hayvan öyle sokağa mı atılırmış? Hayvan bakmak sorumluluktur her koşulda bakımına devam edilmesi gerekir. Hayvanı sokağa atmak ölüme terk etmekten başka bir şey değildir.
Tabi uzaktan konuşmak kolay diyenler için belirteyim kedim eve geldiğinde alerjim olduğunu bilmiyordum. İki yıldır beraber yaşıyoruz gayet mutluyuz. Alerji başlı başına bir dert çok arttığı dönemler olabiliyor ama ne yapabilirim hayvanı evime aldım artık bilsem ki ölücem yine de bırakmam.
Arkadaşınız lütfen sokağa bırakmasın evinde bakmaya çalışsın çok zor durumdaysa da en azından yuva bulsun.

Duyuru biraz yukarıda kalsa iyi olurmuş. Acil bir durum.

Yalnız alerji sahibi kişiyi ve detayları bilmiyorum ama çok da üzerine gitmemek gerekiyor.

Benim de bu dostlarımızı evde beslemem yasak, arkadaşlarımın hayvanlarını, sokağımdaki ve okuldaki kedileri severek özlem gidermeye çalışıyorum. Kedili duyuru olduğundan kedi örneği olsun madem, kedili evlerde henüz bir etki hissetmedim ben ama uzun vadede ne olacağını bilmiyorum. Diğer yandan birkaç dakika/saat içerisinde ambulansla evden alınacak kadar kötü hale gelen vakalar da olabiliyor. O yüzden kişiyi çok da suçlamamak lazım detayları bilmeden.

Keşke ben alabilsem, ama tek başıma da yaşamadığım için onu da yapamıyorum. Sahibini de kötü niyetli değilmiş gibi kabul ederek yazdım cevabımı. Arkadaşlarıma mesaj atayım belki almak isteyen birisi çıkar. Semti de yazabilirseniz sevinirim.

Edit: 7-8 aylık olduğunu yeni gördüm, onu fark etmeden yazmıştım ben.

7-8 ay evde yaşamış o kadar da küçük kedi sokağa mı bırakılır yahu? bir zahmet edip pansiyona koysun bari geçici ev yahut kalıcı ev bulunana kadar.

heyecanla telefon açıp yarın kedisini sokağa atacağını söyleyen kedi sahibine hayran kaldım, elini sıkmak istedim.

duyurudan bu kadar kısa sürede dönüş alamayabilirsiniz, bence pansiyon gibisinden bir yer ayarlayıp, farklı oluşumlara detaylı ilanlar bırakın.

hayvana 8 ay bak, sonra bir gün alerjiden dolayı heyecanlanıp arkadaşını ara, kediyi yarın sokağa atacağını söyle, ne güzel lan valla bak, tam dayaklıkmış.

arkadaşlar bana kedinin sokağa atılacağını söyleyen iyi bir arkadaşım, kediyi atan değil. ilginiz için teşekkür ederim çok. hemen ilgileniyorum yazanlara dönüyorum. ayrıca hepiniz çok haklısınız. uçağa kedisini almadılar diye kediyi havaalanında terkedip giden kadın vb. hikayelerden sonra artık şaşırmıyorum

kisin ortasinda hayvani sokaga atan bir insanla bu olay hallolduktan sonra arkadasliginizi kesmenizi oneriyorum. yuvalanmasi icin de iyi sanslar diliyorum.

Tüy konusunda çok sıkıntısı olmazsa ben sahiplenebilirim bu kediyi. Eşyalı evde kalıyorum, bütün zemin halıfleks, tüyü de bu sebeple sordum (Ev sahibine mahcup olmamak açısından). Şöyle de bir ilanım var haftalar öncesinden.

eksiduyu.ru

lanet olsun dostum bu bildiğin kedi. biraz mika hakkinen'i andırdığı doğru ama.
erkek galiba, pençeler oduncu pençesi.
tüy bırakır bu yevru. halıdaki tüyler ayrı bi katman olunca toplaması kolay aslında ama.. tırnakları düzenli kesilmezse mobilya da bırakmaz evde.
alacak kişinin kendi evinde kendi mobilyasına sahip olması iyi olur gibime geliyor.

@namus ninjası anladım :/ Teşekkür ederim bilgi için, ama yine de sahibi "bu kedi usludur, sakindir" güvenini veriyorsa yardımcı olmak isterim.

@timburton her kedi tüy döker ama tararsan oldukça az dökecektir. eğer ki tırmalama tahtasına da alıştırırsan gidip mobilyalara birşey yapmaz.

her kedinin riski var mobilya konusunda ama uslu-sakin diye belirtiliyor ise çok daha azdır elbette risk. düşün bence bir; hem akıllı da cinstir norveç ormanlar.

@bojack barınağa götürmek yerine pansiyona koysa olmuyor muymuş? bir de, ataşehir barınağını hiç görmedim ama, barınaklardan bildiğim üzere söylemek isterim ki, sokağa bıraksa daha iyi yahu hayvancağızı.

kulkke +1 teşekkür ederim bilgi için. Sahibi ile iletişime geçtik, güzel bir konuşma oldu. Umarım bu kedicikle karşılaştığımızda benden güzel bir enerji alır :)

@timburton

hayırlı olsun. sıpayla ilk tanıştığınız dönemde pek üzerine varma. kediler de hatunlar gibidir. az az ilgi göster sonra çok sıkıştırma, ilgisiz davran. onun seni merak etmesini, seni tanımak istemesini sağla. yanına geldikçe ilgi göster, giderse çağırma-peşinden gitme. ayrıca eve alışması için zaman tanı, 1 ayı bulabilir evde tamamen rahat etmesi.

bu şekilde kısa zamanda aranızda güzel bir iletişim kurulacaktır bence.

kanka gözünü seveyim şu başlığı değiştir. her gördüğümde kanım donuyor şerefsizim. hayır astım yüzünden eve hayvan da alamıyoruz amına koyim, bildiğin acı çekiyorum, tarumar oluyorum.

tüy sorun olursa, diğer talip ben olurum :)

hatta çok özendim ya :) keşke birinci ben olsaymışım :)

'alerji yüzünden kedi sokağa mı atılırmış' diyenleri, yakın bir arkadaşımla tanıştırmak isterim. Zira kendisi alerjisini, evinde kedi beslediğinde keşfetti ve benim üzerimdeki kedi tüyleri yüzünden bile astım da olduğundan, tıkanabiliyor. Aşı falan ile çözülecek bir tip de değil. Bazı insanlar bunu bahane olarak kullanabilir alerjileri olmadıkları halde, onlara lafım yok; lakin, yakinen şahit olunca gerçekten alerji sahibi olanları da kurunun yanında yakmayalım derim.
Tişikkirlir ırkıdışlır

alerjisine rağmen hayvanın sorumluluğunu terk etmeyi reddedecek kadar duyarlı ve fedakâr insanlar gördükten sonra, böylesi vakalar çok acayip geliyor...

talipler çıkmış ama olur ya taliplerle işler ters gider, sahiplenecek birini bulamazsanız, bana da haber verin.

keşke daha yavruyken 2 gözü de yuvalarından çıkmış kediye de bu kadar ilgi gösterilse, bu kedi 4 tane sahip bulmuş kendine, diğerinden bir ses yok daha.

şunla alakalı sanırım, bir oyun karakteri
en.wikipedia.org

bu yeşil arkadaşın adı 'link', oyun karakteri kendisi.

(bkz: legend of zelda)

oyun karakteri, türlü türlü maceralar zorluklar atlatıp kızın "zelda" götünü kurtarıyor sonra son kare işte.

ücretini ödemeyerek temin etmek istediğin oldu mu?

şaka bir yana.. yok vala hocam bilmiyom ben :(

Gece 1, bilemedin 2 dedim mi kapatıyorlar. Nöbetçisi de yok ki bu meretin. Açık olsa zaten tipimden anlar ilk adımımla birayı açıp acil müdahale eder adamcağız da açık yer yok aga.

eryaman civarları deseydin açardım dolaptaki şarabı, derdin ne kuzum?

Dip not: İşe yarar biri çıkarsa bi paket de sigara. Allahınızı seviyosanız lan, ben sevmiyorum da siz seviyorsunuzdur; bi şişe bi şey, bi paket sigara. Bak ödeme nakit, geçen bana bok atan duyuru sakininin dediği gibi dolandırıcı değilim ya, valla bak, nefes alamıyorum! :(

Tamamdir, duyuru disi buldum, kiymet verdigim bi arkadasima geciyorum, taksideyim su an da sabah 7-8 gibi kalkip eve gitmem lazim, bi arkadasima cok bidi bidi ettim, hatun gelip bana kahvalti hazirlayacak, beni mis gibi kokularla uyandiracak da buraya yazarsam bi cevap gelmis mi diye gozumu actiginda "Kalk lan, kahvalti var evinde" diyecek olursa ziplarim. Saygilar.

merhaba. ben kendi durumumu yazayım, daha iyi koşullar sunacak birisi olursa alsın, yoksa alırım ben kediyi -şimdikinden daha iyi olacaksa-

evde hali hazırda bir tane sokak kedimiz var, ara ara gelip gidiyor. geldiğinde bu minik kediyle anlaşma durumları önemli.
her zaman evde olmuyorum, akşam 6ya kadar genellikle yokum, bazen istanbulda bile değilim. evde tek başına kalabilir mi ki kısa sürelerde?
daha önce kör bir kediye bakmadım.
eve alışma süresinde de yanında pek olamam.

valla ben ne zaman sevmek icin elimi uzatsam goruyormus gibi tipis tipis geliyor. benim de kor kediyle yasama tecrubem olmadi hic ama evin duzeni olunca kolayca alistigini ve goruyormus gibi yasadigini soyluyor bakanlar hep.

diger kediyle de alisinca birlikte kalabilirler bence.

bizimki norvec kedisi degil tabi /:

bu durumda ki hayvanlar için neden ötenazi uygulamıyorsunuz ?
doğada anne hayvanlar öleceğini / survive edemeyeceğini düşündüğü / hissettiği hayvanları ölüme terk eder. bu bir açıdan türün sağlıklı bireyler üstünden devam etmesi için gerekli olan bir durumdur.
şu kör kedi yaşasa ne yaşamasa ne ? hani anlıyorum çok merhamet dolusunuz içiniz iyilik yapmak arzusu ile dolmuş taşmış durumda ama bu derece zayıf hayvanı da yaşatmaya çalışmak hem enerji hem de maddi açıdan verimli , mantıklı değil.

siz ne kadar zayif oldugunu ya da sagliksiz oldugunu nereden bilebilirsiniz ki? kedinin durumunu veteriner hekimlerine mi sordunuz? kedi hakkinda bilmedigimiz bir seyler mi biliyorsunuz? oyuncu, gorme engeli disinda saglik sorunu olmayan bir kedi. ozel bakim da istemiyor. sanki acilar icinde kivraniyor da aci cekmesi icin yasatmaya calisiyoruz.

dogal yasamda tabi ki guclu olan hayatta kalir. kediler icin sehirlerin dogal yasam alani oldugunu dusunuyorsaniz yaniliyorsunuz. 9 bin yil once evcillestirilmis turler zaten bugun dogasindan koparilmis insanla yasayacak sekilde sosyal olarak evrilmistir. dolayisiyla insanin kendine bagimli hale getirdigi bir ture keyfi olarak otenazi uygulatamazsiniz. insan olarak evcil turlerin yasam hakkini savunmuyorsaniz bile olum secenegini gozunuz kapali sunamazsiniz.

bir de nesli tukenmekte olan bir turden olsa kor de olsa yasatilmasi savunulurdu. buradaki kriter bu turden cok canli olmasi saniyorum.

siz umursayin ya da umursamayin; o kedi kendi yasaminin oznesi.

fotografta ki kedi için konuşmak gerekirse KÖR yani doğuştan sağlıksız. acılar içinde kıvranmıyorsa bile karanlıklar içinde kıvranıyor ! üstelik fotoğraftaki görüntüsü oldukça zayıf.
fotoğrafta ki köpek için konuşmak gerekirse bildiğin sokak köpeği 1000'lercesinin turkiye üzerindeki 1000'lerce sokakta yaşadığını göz önüne alırsak neden bu köpeğe böyle bir ayrımcılık yapılıyor ? büyüdüğü zaman nasıl sosyalleşecek bu köpek ? herhangi bir büyükşehirde parkta bahcede diğer köpek sahipleri ne kadar yakınına sokmak isteyecekler bu hayvanı ? yürüyüşe cıkarttıgında sahibi sokakta ki insanların % 80 kafalarında ki sokak köpeği algısından dolayı bu hayvandan korkacak yada panik tepkiler verecek.
bu tarz köpeklerin turkiyede olabileceği en iyi yer malesef inşaatlarda bekçilik..
9000 yıllık insan hayvan birlikteliğinin 8950 yılı insanların hayvan haklarını pek gözetmemesine onlara bu kadar aşırı obsesif sevgi göstermemesine rağmen artarak süregelmiş bir birliktelik. yani kedilere-köpeklere ekstra su veya barınma veya yemek yemek pek fazla değişiklik yaratmıyor kedilerin yada köpeklerin hayatlarında.
vicdan masturbasyonu yapmak için iyi bir yöntem ama

the imp nickli arkadaşın haklı olduğu bir takım noktalar var, her ne kadar yapmaya çalıştığınız şey çok güzel bir davranış gibi görünse ve size kendinizi çok iyi hissettirecek sonuçlar verecek olsa da daha yavruyken 2 gözü de yuvalarından çıkmış bir kediyi sahiplendirmeniz çok zor ötesi, kör olduğu için de muhtemelen hayatı boyunca bir dünya zorluk yaşayacak.

ben bunları evinde 2 yıl sokak köpeği besleyip, yavruladığı zaman 6 tane sokak köpeği yavrusunu sahiplendirmiş biri olarak söylüyorum, henüz daha insanlar için böyle bir seçenek olmasa da hayvanlar için var, birazcık insiyatif kullanıp o hayvanlığı bu dünyadan kurtarabilirsiniz.

fikrinize saygı duyarım, çok yanlış düşündüğümü söyleyebilirsiniz fakat bu sizin vicdanınıza kalmış bir şey, o kediyi yaşatmanız, vicdanınızın rahat kalmasını sağlamayacak bence.

köpek konusunda ise bir sokak köpeği sahibi olarak 'herhangi bir büyükşehirde parkta bahcede diğer köpek sahipleri ne kadar yakınına sokmak isteyecekler bu hayvanı ? yürüyüşe cıkarttıgında sahibi sokakta ki insanların % 80 kafalarında ki sokak köpeği algısından dolayı bu hayvandan korkacak yada panik tepkiler verecek.' şu cümlelerin ne kadar doğru ve ne kadar acı olduğunu biliyorum, malesef sanal alemde kendini 'yeryüzünün bütün primatlarının temsilcisi' ilan edebilecek kadar egoist olan insanlar, sizdeki sokak köpeği yavrusunu goldenlarıyla oynatmayacaklar, parklarda vs aralarına girip tanışmak istediğiniz zaman dönüp suratınıza bakmayacaklar, 'barzo' muamelesi göreceksiniz sokak köpeği sahibi olduğunuz için, kimse gelip de elinizi sıkıp konfeti patlatmayacak.

o açıdan bu tür sahiplendirmeler yaparken biraz iyi düşünmek gerekli bence, zira 'yuva bulayım 3 gün 5 gün ne kadar kalırlarsa kardır' mantığıyla düşünüp hayvanı iyice perişan etmenin hiç bir mantığı yok.

acımasız bir insan gibi konuşuyor olabilirim fakat kesinlikle öyle değilim, eğer bu hayvanları azıcık düşünüyorsanız, onların normal birer kedi ve köpek olmadıklarını da belirtmelisiniz ki alan insan 3 gün sonra 'tipini beğenmediği' için yavru köpeği götürüp çöpe atmasın.

kesinlikle size veya yapmaya çalıştığınız davranışa karşı bir kasıt içerisinde değilim, iyi niyetinizi takdir ediyorum, derdim canınızı sıkmak da değil sadece buz dağının görünmeyen kısmından biraz bahsetmek durumunda kaldım.

iyi şanslar dilerim.

arkadaşlar hayvancağızları ölümle cezalandırmayın hemen. Ben bir firmaya gittiğimde firmanın ofisinde 5 tane kedi yaşıyordu 2 tanesi kördü ve hiç bir zorluk yaşamıyorlardı. Koca hayvan olmuşlar yani, gözleri yerlerinde yoktu ve ayakkabı bağcıklarımla oyun bile oynadı. Hayvanı böyle zevklerden mahrum etmeyin. Çok kısa sürede yaşadığı ortamı öğrenir (ki bunu kokuyla çok rahat yapabiliyor) ve rahatlıkla mama kabını da tuvalet kumunun yerini de bulabilir.

Hatta kör kedilerin sahibi, oynamak için arkalarından kovaladığında kör kedi hafifçe kapıya çarptı hiç bir şey olmadı. Koşup oynuyorlar evde. Sıkıntı yapmayın.

Bu hayvanlarin aci cektigini dusunuyorsaniz bile, tanri'yi sizin oynamaniza gerek yok.
Arkadaslarin hakli olduğu noktalar var ama hiçbir sebep bu hayvanlarin canini almaya yetmemeli.

Varsın köpeğim golden'larla oynamasın, millet barzo muamelesi yapsın. Hayvanın canından değerli mi yahu?

doğada kalsa ölmesi kesin olan hayvanı alıp tedavi ettirmek tanrıcılık oynamak değil.. ama ötenazi uygulatma fikri önermek tanrıcılık.. hmmm iyiymiş ben bu ikiyüzlü kafaya baya drug kullansamda ulaşamıyorum :/
kör de olsa topal da olsa yaşamak sadece nefes almak değil. engelli insanlar bile hayatlarının büyük kısmını depresyon içinde geçirirken ... esas bir kediye ömür boyu hiç sosyalleşemeyeceği , kendi türünden bireylerle iletişim kuramayacağı , daima sahibine bağımlı yaşayacağı bir hayat vermek ZALİMLİK.
bu canlılar hayvan , pet değil . gün geçtikçe insanlara daha bagımlı olmalarını nedeni de onlara pet muamelesi yapılması.

o sokak köpeğine gelince.. evet o hayvan % 95 ihtimalle hiç sosyalleşemeyecek.. yürüyüşe çıkartmak istenildiğinde insanlar ondan kaçıcak . apartman hayatında golden a labradora setter e cok sıcak bakan komşularınız sırf göze hitap etmediği ve cins olmadığı için o köpekten kurtulmak isteyecek asla kendi türünden hayvanlarla ( köpeklerle ) rahat rahat oynayamayacak.

kediler köpekler şehir hayatına alışkın insanlarla yaşamaya alışkın okey buna diyecek hiç bir laf yok . peki insanların şehir hayatının bu hayata adepte olmuş sokak canlıları için ormanlardan , insanların ise doğada avlanıp , avın bir kısmını yiyip sonrada kalanını leşçi köpek - çakal vs gibi hayvanlara bırakıp giden predatorlerden ne farkı var ? hiç .. ormanı kesmişsin hayvan soğukta korunacak yer bulamıyor , napıyor adapte oluyor senin arabanın sıcak motor boşluğuna giriyor ısınıyor. onun için değişen bir şey yok x soguktan koruyucu yerine y soğuktan koruyucu var.

hayvanlar özgürdür. petler ise size bağımlıdır. siz hayvan sevginiz adı altında kendinize bağımlı petler yaratıyorsunuz ve bunun adı tanrıcılık olmuyor..
evet süper

Kendi yazdigim yazi sadece bir canı alıp almamakla ilgili. sahiplenmek ya da beslenip buyutulmesi ile ilgili değil. hayvan sevgisiyle ilgili de değil. bu hayvanlar ölecekse bile araci olmaya gerek yok, bunu demeye calismistim ama nereye gitmiş muhabbet.

hala hayat "vermekten" bahsediyorsunuz, enteresan.
neyse, buradan tartismanin anlami yok hayirlisi olsun.

@the imp,

ilan altinda niyet okuyuculugu yapmayi ve golge etmeyi birakirsaniz sevinirim.

evet, insan disindaki hayvanlara karsi cok kotu davranan, hayvan irklarina marka gozuyle bakan insanlar var, tamam. bazi hayvanlar da cok magdur, bazi insanlar cok sevgisiz, bazi insanlar otenazi diye bik bik ediyor, bazilari uyutma karsiti falan filan.

ama rica ederim topunuzu alip baska yerde oynayin.

yazılanların bir kısmını okudum ama bundan yıllar önce doğada kalıp ölecek hasta/yaralı pek çok insan günümüzde yaşatılıyorken bir kedi niye yaşamasın?
bu argüman kesinlikle çok saçma.
veterinelik ve tıbbi bilimler denen bir şey var, köyde mi yaşıyorsunuz?

kaldı ki kediler normalde de bulanık görürler ve görüşleri çok güçlü değildir, hafif uzağına çok minik peynir atsanız koklama yeteneği ile bulur ilk başta göremez.koku ve sestir kedilerin esas gözü

dolasıyla yardım etmiyorsanız bari susun.

''doğada olsa ölecek'' başka bir hayvana neler yapılıyor siz bunları derken sadece birkaçı:

www.huffingtonpost.com&title=Elephant_with_Prosthetic

www.youtube.com

biraz ingilizce bilseniz yada okudugunuzu anlama yeteneğiniz olsa, o filin ÇALIŞTIRILDIĞINI ve çalışırken mayına bastığını okurdunuz..
yük hayvanı olarak çalıştırdıgım , kamyon olarak kullandığım filin bacağı / lastiği kesilirse / patlarsa onu değiştirir hayatıma devam ederim mantığı var sanki haber de.. bu arada sanırım fillerin yük hayvanı olarak kullanılmasını onaylıyorsunuz ?

insanlar tarafından yaralandıysa kurtarılmalı yok doğal şartlardan ötürü yaralandıysa doğa gereğini yapmalı mantığı gördüm bravo.

rebound effect diye bir gerçek var. antidepresanı küt!!! diye bırakınca, depresyon katlanarak, şeddeli geliyo bu defa!

Antidepresanı ani olmayan şekilde bırakmak nasıl oluyor onu da anlamıyormuş ki arkadaş. Günde bir kapsül alıyodu işte. Nasıl azaltarak bırakıcaktı? Onu da hiç anlamıyoruz :(

düşük dozu varsa düşük dozuna düşürerek, ya da yarım alarak, daha sonra da iki günde bir üçgünde bir şeklinde alarak bırakmak gerekiyor. bu süre toplamda 3 ay filan olmalı.

doz düşürerek bırakmalıydı fakat bu doktor kontrolünde yapılacak bir şey, doz düşürme diyince direk türk mantığı 'şunu ortasından böleyim de yarım içeyim' diye bir şey yapmamalı, zira ilaçlar kırıldıkları zaman emilim dengeleri bozulur ve çok ağır şeylere yol açabilirler.

sakın ola ki ağrı kesiciyi bile kırıp yutmayın, her ilaç bütün yutulması gereken şekilde tasarlanıyor.

edit: bazıları kırılıp içilebiliyormuş fakat bu yine de kaideyi bozmaz, kapsüllü ilaçları da kapsülünden çıkarıp içmeyin mesela, yapmayın böyle şeyler.

prozacta azaltarak bırakmaya gerek yok diyenler var gerçi ama bilmiyorum

@Mackinaw yanlışın var. Bazı ilaçlar ortasında çentikli olarak üretiliyor. Bunlar başlama ve bırakma dozu olarak yarım kullanılabilmesi için çentikli ilaçlar.

kötü değil, eksik dersen daha doğru olur. sonuçta bu iş genel kültür ile alakalı ve hepsini belli bir seviyede tutmak lazım. yarın öbür gün hangi ortamda kimlerle karşılaşacağını bilemez insan.

Kitapların okuyucuyla daha özel bir bağı var. Ve çok sağlam öyküler/durumlar var henüz filmleşmemiş ya da tiyatrolaştırılmamış.

Çok kötü bir şey mi? Yooo, dünya bunca kötülükle doluyken.
Ama kitap okumak zihni eğitiyor, konsantrasyonunuzu, o süreçte daha derin düşünmenizi sağlıyor. Artıları fazla.

önce neden sevmediğine bakmak lazım. kitap okumak maalesef küçüklükten kazanılan bir alışkanlıktır.

yazıları aklında görsel birer imgeye dönüştürme kısmında insanlar sıkıntı yaşar. bunun nedeni ise hayal kurmamalarından kaynaklanır. ayrıca okumak için meraklı olmak gerekir. kitap sevmek herkesin edinebileceği bir duygu değildir evet, ama kitap okumayı sevmemek çok iyi olmayan bir düşüncedir ve üzerine gidilmelidir.

(bkz: kitap okumak/@compadrito)

@sharon and hope
Peki bu dediklerinizi filmle, tiyatro ile yapamaz mıyız? Yani filmle zihnimizi eğitemez miyiz, konsantrasyonumuzu, derin düşenmemizi sağlayamaz mıyız?

gün gelir, kendinizi yüzeysel hissedersiniz. sizi rahatsız eder bu yüzeyselliğiniz. bi türlü sebebini de bulamazsınız, bilemezsiniz. kendiniz üzerinde bi deney yapın. bir kaç kütüphane gezin. biraz zaman geçirin kütüphanelerde. ne hissedeceğinize bi bakalım. sonra gene konuşuruz.

@Barbaros kitap filmden çok daha yavaş ilerliyor. O sebeple daha derinleştiriyor düşüncelerinizi, sindire sindire. Film size sunulan bir şey, zihinde anlamlandırmanız gereken şeyler kitapta olduğu kadar fazla değil.

Ayrıca kitaptan kastedilen sadece roman mıdır? Ben en son Sartre'ın biyografisini okumuştum, yaptığım sadece kitabı okumak değildi tabii ki, metinler arası gezinip durmuştum. Arada ilgili belgesel bulmuştum, arada bağlantı kurduğum bir film olmuşsa onunla ilgili araştırmalar yapmış ve filmi tekrar izlemiştim.

Kotu oldugunu dusunuyorum epey. Dah dogrusu keske hemen sevmiyorum diyip kapatmasaniz da okusaniz diye temenni ediyorum.

Kelime hazmesi kisitlayan, genel kulturu setleyen ve kendini dogru ifade edebilme yetisini bastiran bir durum kitap okumamak. Bir de kacirdiginiz oyle dunyalar var ki, izlemekle olacak gibi degil yani asla esdeger olmaz zihninizdeki insaa ettiginize benzemez.

Zamanla eksikligini hissedersinir muhakkak bir de, sevmemeniz de ilgi duydugunuz bir konuda bir kitap okumamisliginizdandir diyorum. Zorunluluk da degil elbette ama okusaniz iyiydi.

kitap okumak kötü veya iyi bir şey olarak adlandırılamaz, kitap okumadan kendini geliştirebiliyorsan eğer ya da kültür seviyeni artırabiliyorsan, düşünebiliyorsan çok da büyük bir eksiklik değil.

ama sadece kitaplardan öğrenebileceğin çok fazla şey var, onları nasıl edinirsin bilemiyorum.

mutlaka ilgini çeken bir tür vardır, emin ol kitap okuyan çoğu kişinin derdi 'oturayım kendi kendime psikoloji konusunda eğitim vereyim, felsefenin dibine vurayım' değil, sevdiğin bir tür olur mesela fantastik kurgu, açar okursun bu senin iç dünyana bir renk katar, misal ben post apokaliptik şeyleri seviyorum, bunu okumak da bana bir yükümlülükten ziyade bir zevk gibi geliyor, açıyorum okuyorum bu kadar basit yani.

elime örneğin bir das kapital versen 'bu ne lan benim ne işim var ekonomiyle filan' der atarım bi kenara.

ama işte das kapital okuduğun zaman harbiden çok şeyi anlarsın, en azından dünyanın niye böyle olduğunu ve bu dünyanın alternatifinin nasıl olabileceği gibi şeyleri.

şöyle genel bir örnek vereyim, trainspotting'i çok yüksek bir ihtimal izlemişsindir, ben de izledim, sonra açtım kitabını okudum ve şunu farkettim ki filmi, kitabının trailerı gibi bir şey, çok kısa ve bir çok şey atlanmış, gösterilmemiş.

kitap kısıtlamaların dışında sunar her şeyi, film ve tiyatro hiç bir kısıtlamaya takılmasa bile zaman kısıtlamasına takılır ve kitap kadar güzel yansıtamayabilir.

bir de kitap insanın zihnine daha çok işler ama bir film bu kadar kalıcı olmaz, uçar gider kafandan.

@Machinaw
Ben de onun gibi birşey söylüyordum. Yani insan kitap okumadan da kendini geliştiremez mi? Konunun dışına çıkmak gibi birşey olacak ama yani mesleğiyle ilgili bir kitap okuyorsa aynı bilgiyi görsel yayınla elde edemez mi?

abi işte elde edersin etmesine de, bi kitaptan elde edebileceğin kadar elde edemezsin.

sonuçta derinlik açısından dağlar kadar fark var bi film ve bi kitap arasında, kitap daha sağlam anlatır derdini ama aynı kitabın filmi bu kadar güzel anlatamayabilir, yüzeysel kalabilir, konudan uzaklaşabilir, ticari çıkarlar doğrultusunda hareket edebilir vs vs daha bir çok etken var.

kitap daha bozulmamış bir şey, ama bir film öyle değil.

tiyatro bile kitap kadar verimli olamaz, bir hayvan çiftliğini izlemekle, okumak harbiden çok farklı şeyler.

okumadan izlersen eğer anladığını sanıyorsun, çok güzel icra edildiğini sanıyorsun ama okuyup da izlediğin zaman yanlış replikleri, kötü oyunculukları, konudaki sapmaları görebiliyorsun, en basitinden bunu katıyor sana.

Kötü bir şey. Çok okuyan bilir güzel kardeşim. Film, tiyatro bunlar güzel şeyler ama günlük hayatta işe yarayacak bilgiler sunan film ve tiyatro oyunu sayısı kaç tanedir?

ben kötü bir şey diyemezdim ancak kitap okumakla kitaptan edineceklerini film/tiyatro gibi görsel kaynaklardan edinme arasında şöyle bir fark var: kitapta sen kendi hayal dünyanı, tecrübelerinden ve karakterinden de yararlanarak oluşturuyorsun. kitapla sana sunulan bir cümle senin zihninde milyonlarca renk, ses, koku, dokunuş olarak canlanıyor. ve sen bundan keyif alıyorsun çünkü senin zihninde oluşan artık senin dünyan oluyor, yazarın dünyası değil. halbuki görsel sanatlarda senin zihninde herhangi bir şey canlandırmana gerek kalmıyor, yönetmen sana kendi dünyasını dayatmış oluyor. sen de "ben bu sahneyi zihnimde nasıl canlandırırdım" diye düşünmüyorsun. ya da hiç düşünmüyorsun. sırf bu nedenle, yani acaba önümdeki bir metni ben kendi hayal dünyamda nasıl var ederdim sorusuna cevap vermek için bile, kitap okumak çok değerli benim gözümde.

Sinemaya asigimdir ancak soyle bi gercek var ki filmde gozunden kacan seyler veya sure kisitlamasindan derinine inilememis seyler cok daha fazladir eger bi kitap filmi izliyosan ozellikle bu yuzden kitap okumak da sinema da tiyatro da hepsi cok onemlidir. Borges abimizin dedigi gibi bi kitabi begenmediysen birak okuma ama baska kitaplarda sansini denemekten de cekinme o kitabi sevmedin diye. Herkese hitap edecek kitap vardir emin ol sadece baslangici yakalaman lazim bitanesiyle

aştinin önünde "yavrup param çıkışmadı dolmuşa binip gidemiyorum bana bir iki lira verir misin" diyen temiz giyimli teyze ile aynı mantık. teyzem Ankara'nın eşitli yerlerinde sürekli evine gitmek istiyor ama bir türlü gidemiyor..

bir an; "peki diyip satın aldım" diyeceksin diye ödüm koptu.

zengin görünümlü dilenci bunlar, aman diyeyim.

Bizde de her sene bahar senliklerine gelen takim elbiseli, iyi gorunumlu bir adam vardi. "Bir arkadasim trafik kazasi gecirdi, onu hastaneden cikartmak icin kalem satiyorum" derdi.

O adami her sene gorurduk, yani yillarca arkadasi hastaneden cikamadi bir turlu :)

dilenciliğin dilencilikten çıkmış hali bu, dolandırıcılık.

boyleleri var. hatta birisi is yerine gelmisti. thy calisaniyim vs vs bir suru hatirlmadigim laflar. sonra bizim kotamiz var parfum duty free'den 50 tl(tam hatirlamiyorum) satiyorum demisti. sonra 3-4 tane parfumu hepsini birden 25tl ile 30 tl arasi pazarlik yaparken gordum .

alanlar vardi, parfumler sahte ama sahteninde bir siniri vardir ya (misal acik parfumculer) bunlar hic acik parfumun bile yanina yaklasamiyordu o derece sahteydiler yani.

bence, kadinlari daha kolay kandiririz mantigi var. onun icin sana rast geliyor.

@1917

erkeğim dostum :) Bir önceki arkadaşta thy çalışanıyım diye kandırmaya çalışmıştı. Dolandırıcılık çeşidi sanırım.

istanbulda ana arterlerde bolca rastlanır bu tiplere. yolunda gidersin, arabayla yanaşır karşıdan, adres soracak gibi aynı, bi kısa hayat hikayesi anlatır, ön yolcu koltuğunun üstündeki, ambalajı çekici ama içinde ne olduğu bilinmeyen şeyleri parfüm diye satızlamaya çalışır.
buna benzer mesela fatihte iki teyze var, yaşlı olanı ölüyorum ayağı yaparken genç olanı "bize para verin taksiye atalım götürelim anamı" diye dahiyane bir fikirle yanaşır, inlemeler oflamalar. "inanmadım" dersen direkt derdini tasasını unutur sana bela okumaya başlar. eğlencelidir. sonra düşününce doğru olma ihtimali de doğru olmama ihtimali de can sıkar zira insanlara güvenmemeyi öğrenmek vicdansızlığa ilk adımdır.

bi de boyacı çocuk tiyatrosu var, ne hikmetse veledin boya kutusu üstünden tır geçmiş gibi paramparça oluyor. böyle ağlıyor gibi duruyor. yiyen var mı bilmem. bilen bilir bu velet istanbulun her yerinde sandık parçalamıştır. tabii yanında abisiyle işbaşı yapar aslında, abinin boya kavanozlarını yere atıp kırdığı, tahta parçalarını özenle etrafa saçtığı halleri sahne tasarımı öğrencilerine ders niyetine okutulacak cinstendir.

Adam gibi sinyalciliğini yapan, şarap parası isteyenlere can feda ama bunlar ucuz dolandırıcılar. Sattıkları parfüm bile değil.

Benimde basima geldi, harem yolu uzerindeki shell de benzin aldim sonra lastiklere hava basarken biri seslendi golf icinde yakisiklida bir cocuk , kiz arkadasimla bulusucam para lazim , free shoptan aldigim seyler var sana birakayim dedi. Yok falan dedim israr etti bakayim dedim, iste one million, bvlgari parfumler falan baya ambalajinda , sonra saat cikardi markasini su an hatirlamiyorum ama o da kutulu etiketli falan hepsine 200 ver dedi, oha dedim gidiyordum tamam 50 lira ver deyince , bir bakayim dedim, isin cinliginide surdan cozdum, hepsinin uzerinde fiyat etiketi var duty free den alinmis gibi bandrol tarzi birsry var ama tum urunlerin seri numarasi ayni, gerizekali adam hepsine guzel ambalaj yapmis ama seri numaralarini degistirmeyi akil edememis, sen kendini akilli zannediyorsun dimi deyip pic gibi biraktim ibneyi, muhendis adama yediremezler bu numarayi, sen de almamakla iyi yapmissin.

iki sene önce maltepe carrefour otopark çıkışında iki tane kadın biri hamile. ama nasıl feryat figan kopuyor ortalık. her arabanın önüne atlayıp "doğurucam taksi parası verin" diyor. bize de geldi aynısını dedi. "atla abla götüreyim hastaneye" deyince kaçtı. kanan var mıdır bilmem.

yeme düzeninde bir değişiklik var mı? eğer varsa doğal bir sonuç. yoksa, veterinerin görmesinde fayda var. ama pazar günü veteriniz açık olur mu o da ayrı bir sorun tabi.

veterinere götürene kadar eğer varsa haşlama tavuk ve pirinç lapası yapıp verebilirsin yerse eğer. ben benimki için bakmıştım internetten.
suyunu da eksik etmeyin.

piriç lapası fazla arsenik birikmesine sebep olabilir, her tür köpek kaldıramıyor onu. ama o da çok geçici bir çözüm. tavuk da bazı türlerde alerjiye sebep olabiliyor, kaş yapayım derken göz çıkarmaya gitmesin olay.

Besin alerjisinden kaynaklı oldugunu dusunuyorm.köpek alerjik olduğu bir besin maddesini yediğinde gerçekleşir genelde.hastalıgı besinsel oldugu için kendiliğinden gecicektir veterinerlik bi durum yok ama ot, yaprak, toprak, halı, paspas, kendi ve diğer hayvanların dışkıları ve çocuk oyuncakları gibi şeyler yememesini engelleyin

daha önce köpeği ishal olan arkadaşa dediğim gibi, muhtemelen yememesi gereken bir şey yedi, önünden suyunu eksik etmeyin, kuru mama yedirin, sabah da veterinere götürün, köpekte ishal çok ciddi sorunlara yol açabiliyor.

eger mama degisikligi yoksa, yememesi gereken bir sey yemistir cok buyuk ihtimal siz farkinda olmadan. ishalinde kan var miydi? eger varsa en acilinden veterinere goturun, sabahi beklemeden. kan yoksa pilav lapasinin uzerine biraz yogurt dokun ve bulamac haline getirin. yogurt yararli bakteri uretecektir bagirsaginda ve faydali. bunun haricinde yagsiz ve tuzsuz peynir verin. sacma geliyor olabilir ama bunlar benim kendi veterinerimden daha once aldigim tavsiyeler ve kendi kopegimde ise yaradi. eger sabah hala ishalse veterinere goturun. bir de su icmesini saglayin. gecmis olsun!

çok teşekkürler tavsiyeleriniz için.

Aman, benim kopegim ishal oldu, tavuk yedigi icin ustelik. Tavugun derisi ozellikle cok fena.
Yapacaginiz sey, veterinerimin tavsiyesi;

Bol sulu pirinc lapasi + tavuk gogsu + haslanmis patates

Pirinc lapasi, bagirsagin mukozasini toparlamaya yardimci mi oluyor oyle bir seydi. Cise her zamankinden daha sık cikarin ama, idrar kesesini cabuk dolduruyor pirinc lapasi.

rom konusunda pek bir bilgim yok fakat ben sert içkileri hafif soğutup içme taraftarıyım, zira oda sıcaklığında beklemiş bir viskiyi içmeye kalkarsan cidden canını yaktığını hissediyorsun.

at buzdolabına, 1-2 saat dursun orda, tadı da daha bi oturaklı olur hem de içerken daha çok keyif verir.

afiyet olsun :)

rom+ananas suyu ve rom+schweppes bitter lemon favorilerimdir. rom+kola da güzeldir. Sek içmedim pek.

edit: captain morgan olduğunu atladım. sek için evet, buzla. Olmadı kola ile.

buzdolabında soğutulmuş ve tek buzlu.

evde bir de icetea gibi olan lipton green tea varmış, buzluğa attım onu şimdi, sek içicem baktım hoşuma gitmezse lipton green tea buzla içerim artık, mojito gibi birşey olur, teşekkürler, görüp de romu olmayan, canı çekenler de kusura bakmayın :)

sanırsam aştiden direk acity'e gidemezsin fakat etimesgut-eryaman taraflarından 540 gidiyor bi tek bildiğim.

2012de yazılmış fakat belki hala geçerliliği vardır, bi bakın:

wowturkey.com

aslında aştiden metroya binip sıhhıyede inip, sonra ordan 540a binip gidebilirsin, en kısa yol bu geldi aklıma.

aştiden metroya binip, ivedik'te inip istanbul yoluna geçip, herhangi bir araca binebilirsin.

kanıksanmışlık bir toplumu içten içe yiyip bitiren bir kene gibidir. sence niye? çünkü hiçkimse şaşırmıyor. herkes kanıksadı.

Abi çıldıracam bu ne saçmalıktır ya

azerbaycan da intihar eden çocuğun ardında bıraktığı nota bakıp, ahuhahah çohhh gomik şu azerice diyen adamlar var sen ne derdindesin ki..

sol frame deki gündemde kaç tane adam akıllı şey var ki zaten..

sözlüğün geldiği noktanın göstergesi bu. kaliteli ve duyarlı, bir şeylerin farkında olan adamların koyacağı içeriği umursamayıp, ortalamanın altında bir dolu kullanıcının sözlüğe getireceği sayfa görüntülemesi sayısını önemseyen bir ssg olduğu sürece bu iş böyle gider.

ve evet genel olarak sözlük dışında türkiye halkında bir umursamazlık var. normal bir ülkede ortalığın karışması için birinin yettiği ses kayıtlarından 5-6 tanesi ortalıkta dolanıyor bir tane gazeteyi bırak muhalefetten bile ses çıkmıyor, çıkanı da mecliste dövüyorlar. ( bkz: bülent tezcan ) ha ses çıkmıyor da çok büyük bir hakaret aslında, çıkıyor da normal halka duyurulmuyor. neden? medya ve görsel-işitsel haber kaynakları bunların elinde. ortalama 10bin kişinin dolandığı bir sözlükte bile bu kadar ses çıkarıyor, türkiye geneline yayılmıyor ne ortaya çıkıyorsa.

millet sıkıldı güzel kardeşim.

ben bi aralar çok ilgiliydim siyasete. ama artık izlemek istesem bile kapatıyorum. hep kısır döngü.

kelimeler kifayetsiz artik. gercekten ben de dedigin gibi yapiyorum. gittim patlicangil'in basliginin altina onunla ilgili bir sey yazdim ama tapelerle ilgili entry girmiyorum.
aslinda biraz da bekleyisteyiz ya. herkes goruyor ne oldugunu da bekliyor insanlar. yani tamam kasetler ortada da her seferinde de "oha yaa nasil yapmislar bunu" demek de sacma. heriflerin ne olduklari ortada zaten. sasirmiyoruz ki. bekliyoruz yalnizca.

Çok pembe bir senaryo çizebilir miyim?

Belki kahve kültürü gibi kendi aralarında konuşuyor rahatlıyorlardır. Ben ancak dışarıda pek bir şey yapmazsam veya konuşamazsam sözlüğe patlıyorum.

ya arkadaş, eksisozluk u ne sanıyorsunuz siz ya? ergen yuvası olan bir yerden ne bekliyorsunuz?

ha başbakan ın ses kayıtlarına gelirsek, böyle yalan dolana iftiralara kimse prim vermez. sözlük bile vermiyor...

cunku bunlar kuru spekulasyon, harekete gecmek gerek, herkes elinden geldigince dunyayi degistirmeli.

yani facebooktan like etmek, sozlukte bahsetmek... bunlar duyurmak veya duygularini kusmaktan otede degil(ayrica sanal demek istiyorum).

asil tepkiyi desteklemedigin her neyse gercek hayatta desteklememekle gostermek zorundasin. o markalari tuketmemekle ya da kendi deneyimini, aklini, fikrini, yetenegini digerleriyle paylasinca oluyor bu da.

cok onemsiyorsan destekledigin partinin secim calismalarina yardim etmeyi deneyebilirsin. hicbir sey yapmamis olmaktan iyidir.

hocam siyaset koca bir yalan topu, her parti birbirinden berbat işlere imza atmış durumda.

o yüzden siyaset denilen şey bir oyun, ciddiye alınabilecek bir şey değil, insanlar da zaten artık o kadar bıkmış, tiksinmiş durumdalar ki gördükleri şeyler bile ciddiyetini kaybetmiş durumda, başbakanın ses kaydının çıkması bile çok olağan geliyor çünkü bu adam herşeyin en iyisini ben bilirim diye sayıklıyor yıllardır.

bence artık herkesin psikolojisi o kadar deforme oldu ki 75 milyon çıldırmış insan kahkaha ata ata bir şeyler yapmaya çalışıyoruz.

iki markayı da kullandım. asus ve lenovo dandik markalar. o kriterleri değiştir bence. herşey ucuzluk ve hız değil.

+1 mayeskuel

3250 liraya asus aldım ilk hafta tuşu pörtledi. teknik servis hatayı bana atıp tamir etmedi. nette aynı modelde benim sıkıntımı yaşayan en az 10 vaka gördüm.

sağlam markalara bak bence de.

pain of liberation iyi bir notebook satıyordu. mesaj at istersen.

Marka öneriniz ?

Pain ile konuştuk.

asus n56vz sattığı buydu. içinde ssd de mevcut. garantisi devam ediyor. ona mesaj atsana.

tamam o zaman.

soruya direk yanit degil belki ama, 100 gb bile olsa olur diyorsaniz, neden ilk etapta ssd li bir bilgisayar dusunmuyorsunuz. 128 gb li ssd ler var. 7200 rpm den cok daha randimanli.

lenovo z500 olabilir.

@anonim, 100 gb bile olur çünkü 4tb haricim var ama 7200 istiyorum standart donanımda 5400 olmasın. ilerde hdd'yi ssd'ye taşıyıp kullanabilirim. 5400 çok ağır.

@geberix, lenovo z500'ün hangi modeli?

@oinone, onun cihazı güzel ama bana uygun değil.

şu:www.vatanbilgisayar.com

@geberix vatanın sitesinde hiç bişey yazmıyor nerdeyse.
hdd hızı?
klavye aydınlatması?
bu ikisine cevap yok sitede.

google'dan modeline baktım bir tek orda var.

hdd 5400 ve klavye aydınlatması yok bu cihazda.

@semender pardon aydınlatmalı klavye kriterini görmemişim. aydınlatmalı klavye için y500'e bakabilirsin: shop.lenovo.comÖzellikler

asusu direkt ele, lenovonun güzel modelleri var.

ama bence paraya kıyıp alabiliyorsan monster, alamıyorsan msi al.

bu asusu direkt eletenler neye göre eletiyor? babanızın bilgisayar fabrikası var da asus'tan daha iyi ürün mü çıkarıyorsunuz arkadaşlar?

her markanın ürün sınıflarına göre kasa kalitesi de değişir. onu hesaba kat işte. yani acer'ın bile çok güzel kasaları vardır üst modellerinde. gelen sallamış, giden sallamış arkadaş.

@Mackinaw gerçekten coşmuş. yeni nesil oyun tutkunları ölüyor lenovoya. sen de kızma @pain adam asusla lenovoyu kıyaslamış:) asusu at demiş:) evinde casper vardır bunun.

bu arada @geberix burda bi sen yardım ediyosun bana. hemen bakıyorum. aslında iki şey çok önemli, 7200 rpm harddisk ve aydınlatmalı klavye. geri kalanları zamanla değiştirim.

asus dandik, lenovo dandik e ne iyi abi? alienware mi getirtmek lazım türkiye'ye? monster ve msi'in da tasarımları hoş değil maalesef :(

valla pc alacaksan tasarımdan çok işlevine bakacaksın, pembe laptop alan insanlar gibi düşünme lütfen.

monster ve msi kesinlikle çirkin değil ayrıca, msi ge60 sahibiyim 2 yıldır canavar gibi çalışıyor, en ufak bir sıkıntı çıkarmadı ve hiç bir kasma problemi yok.

asusu elememin sebebini basit bi google aramasıyla öğnerebilirsin, eskisi gibi kalite timsali değil asus, bir dünya problem yaşayan insan var asusla.

evimde de casper değil, bu var www.vatanbilgisayar.com

duyuruda millete çıkışmak da yeni çıktı he, bildiğimi yazıyorum amk, yazılanları beğenmiyorsan donanım habere konu aç, farklı bir şey yazmayacaklar.

yeni nesil oyun tutkunu dediğin adam lotr'u sinemada izlemiş, diablo 1i altına sıça sıça oynamış bi adam, bilip bilmeden ötme bana burda asabımı bozma.

lenovonun çoğu modeli asustan kat kat daha kaliteli ayrıca.

hem bi boktan haberiniz yok, hem de bilen adama bok atıyorsunuz, anlamadım ben seni.

oraya adam akıllı kriterler yaz ayrıca, aydınlatmalı klavye çok ekstra bir şey, pcyi ne için kullanacağını yazarsan daha iyi sonuçlar elde edersin, aydınlatmalı klavye bir yere götürmez seni.

son olarak @semender , hem tavsiye isteyip hem de çavo çavo konuşma, kıçının üstünde oturur kalırsın böyle, eğer bir konuda yardıma ihtiyacın varsa susup sana yardım etmeye çalışan adamı dinleyeceksin, bu kadar basit.

@Mackinaw; babacım seni ilgilendirmeyen alanlara giriş yaptın. buyur, şimdi konuşalım.

MSI'ın teknik servis yaygınlığı Türkiye'de ne kadar? Ürünleri kasma yapmıyor ama ısınma sorunu olarak can sıkıcı sorunları var mı, yok mu? Uzun süreli kullanımlardan sonra kasa yapısında deformeler ne derecede oluyor? Bana bunların cevabını dürüst olarak ver, sonra konuşalım Asus mu iyi, Lenovo mu iyi, MSI mi iyi.

Hiçbiri babamın firması değil. Kendi ürünüm Asus ve iç rahatlığıyla söylüyorum ki Lenovo ve MSI ürünlerinden daha iyi bir ürün. Niye? Alırken detaylı araştırma yaptım, barzo gibi "OOOOO GTX660M VAR LAN BUNDA." diyip almadım. Aynı zamanda elektronik markette uzun süre çalıştığım için deneyimim vardı, bu firmaların hepsinin teknik servisleriyle muhattap olmuşluğum da var. Böyle dış faktörleri de hesaba kattım.


Ürünüme kafam girsin, satılmasın boşver. Zaten @semender ile de daha önce görüşmüştük ve almak istemediğini belirtmişti. Ama burada gelip de kendi ürününün fanboyluğunu bu kadar iddialı bir şekilde yapıp ardından bir de bana laf atmaya kalkışırsan ben sessiz kalmam.

benim fanboyluk filan yaptığım yok, burada kimseyle tartışmaya girecek de değilim.

en ufak bir ısınma problemi yaşamadım, daha önce 2 kere teknik servise gönderdim, servispoint ilk yollayışımda saçmalasa da msi'a attığım mailler sonucunda ışık hızıyla hallettiler işlemlerimi.

defalarca yere düşürdüm, 100den fazla otobüs yolculuğu yaptı benle beraber, ne kasasına ne de donanımına hiç bir şey olmadı.

garantisi bittiği için stickerını delip pcyi kendim açtım, tozlarını temizledim, şuan bu emektarın performansı ilk gün aldığım performansla aynı düzeyde.

menşeisi kuşkulandırmıştı almadan önce, sonradan baktım çoğu firma (asus da dahil) tayvan menşeili, adamlar gayet de güzel işçilik çıkarmışlar ortaya.

sendeki asus gayet güzel bir makine olabilir, bir şey diyemem fakat genel olarak asusun kalitesinin düştüğü bir gerçek, servisinin de msi servisinden çok bi farkının kalmadığı da bir gerçek.

msi'ı servislik etmek için cidden uğraşmak gerekiyor ayrıca, servispointin ne kadar göt bir yapı olduğunu biliyorum, bilmiyor değilim fakat azıcık kuyruklarına basınca ne kadar güzel çalıştıklarını da gördüm, normalde 2 aydan önce geri dönmez denilen pc 1 hafta içerisinde gitti ve geri geldi.

dediğim gibi bildiğimi yazıyorum, kız arkadaşıma lenovo z500 ideapad aldık gayet ucuz bir fiyata ve o da gayet yakın performans gösteriyor benim pcye.

ama ne kadar asus kullanan tanıdığım varsa kasa problemlerinden, ısınma sorunlarından, servisinin ilgisizliğinden yakınıyor, asus artık 'asus' ismini kullanan hp gibi bir şey benim gözümde, ben bunu gördüm yani.

komserim valla ben de fan boy değilim.

evim de bu* var ve ben de asus alma diyorum.

bu: www.vatanbilgisayar.com

n550 konusunda ben de katılıyorum. klavye sorunlu ve çok kaliteli hissettirmiyor, ekran kartı eski modelinden daha düşük, batarya dahili falan. eski modeline göre işlemcisi daha iyi ama arada çok büyük bir fark da yok.

lenovo düşünürsen; www.sadecenotebook.com

bi bakın derim, rami alırken yükseltebiliyorsun.

okmaya başlamadım ama kavga çıkmış güzel :) @mackinaw ilk sorum sana, sırt çantası dahil mi evdeki cihaza :)
diablo1i ben de korka korka oynardım mesele bu değil. mesele geceleri çok laptop kullanıyor olmam ve bundan ışıkların sönmesini isteyenlerin hoşnut olmaması. e ışıksız klavyede tuşlar görünmüyor. ne etcen?
sonra ben de elektronik markette çalıştım kısa süre önce, msi denen naneyi çok inceledim, tv satıyordum ve laptoplarla içiçeydim. asus ve lenovo bana kaliteli gelirdi. asus kalitesinden de şöyle bahsedeyim, ufak kardeşime topladığım kasayı 50 defa bozdu ve ben 50 sefer asusa anakrt ekran kartı gönderdim çizgi rma yı bilir misiniz bilmem ama adamlar çok iyi. garanti konusunda tartışmasız asus. lenovoyu bilmem.

herkesin farklı tecrübeleri var bu firmalarla o yüzden daha fazla asus şöyleydi lenovo böyleydi diye tartışmayacağım.

şimdi hocam, şu diyeceğimi yanlış anlama da hala klavyeye bakarak yazma gereği duyuyorsan bence bi otur düşün ben ne kadar biliyorum bu işi diye, cidden bunu bir kasıt olarak algılama, zira öyle söylemiyorum.

ışıklı klavye cidden gereksiz bir şey, ama illa olsun diyorsan görece ucuz bir modelde ışıklı klavye bulman çok istisnai bir durum olur.

ayrıca kavga filan çıktığı yok şurda koca koca adamlarız bi konu hakkında tartışıyoruz, sırt çantası da pakete dahil ayrıca öhm.

lenovonun garantisi hakkında bir fikrim yok onu da belirteyim, daha servislik bir durumu olmadı.

@marido senden nedenlerini dinlemek istiyorum. bu arada mackinaw bana aydınlatmalı klavyeli bi ürün tavsiyesi ver.

ayrıca ortak karar lenovo mu asus şimdi? ne diyorsunuz?

bir de benim oynadığım diablo 2ydi la.

mackinaw sevdim seni. klavyeye bakmıyorum ama harf kaydı mı. feysbook yazarken tweeterda bulabiliyorum kendimi. ayrıca delidana gibi yazı yazıyorum çok yazıyorum bunu yaparken hiçbir tuşun görünmemesi nedir bilir misin sen. fiziksel acı çekiyorum.

şimdi aydınlatmalı klavye almaya kalksan bir dünya para sayacaksın boşu boşuna, ben sana şöyle bir çözüm önereyim,

burada tavsiye edilen, senin kafana yatan makinelerden birini al, sonra da şunlardan birini al www.gittigidiyor.com , problemin çözülmüş olsun hem çok seksi görünürsün pc başında, paran cebinde kalmış olur ve pc alırken ışıklı klavyesi olmayan modelleri pat pat geçmemiş olursun, daha geniş bir skaladan seçebilirsin.

valla benim bilgisayar performans olarak gayet iyi yalan söylemeyeyim. oyun olarak da bir fifa oynadığım için kasmıyor hiç.

ama dediğim gibi klavyemde sorun çıktı ve asus bununla ilgilenmedi. benim arızamı anyı modelde yaşayan pek çok da insan var. demek ki kronik bir şey.

ayrıca benim bilgisayarın klavye aydınlatması var ama çok işlevsel değil çünkü biraz dar açıda durursa alttan ışık sızıyor ve klavyenin üzerinde ne yazdığını okumak imkansızlaşıyor.

hee bir de iki beyaz piksel çıktı ekranda bir ay sonra ama tabii bu olay biraz şans işi. asus'a bok atmak haksızlık olur.

piksel ve klavye aydınlatması problemleri tali şeyler ve sineye çekilebilir. ama klavye sorunu gerçekten çok ciddi. hayır gücüme giden ne biliyor musun o kadar laptop içinde seçim yaparken klavyenin sağlam olması başlıca kriterlerden biriyidi :)

@semender; www.sahibinden.com

şu ilanda 2. fotoğrafa bak. klavyenin gece ışıklandırılmış hali.

büyük çağrı!!

www.sahibinden.com

www.sahibinden.com

büyük çağrı!!


bu iki cihazdan hangini seçmeliyim sizce. kafama en çok yatan bu ikisi oldu.

3. bu.

benim 2. bi hesabım var ama daha hiç kullanmadım onu. sözlük hesabımı bilen bazı arkadaşlarım var, onlar duyuruyu da keşfeder bakarsa buralara diye soramayacağım bir şey olursa diye yedekte tutuyorum onu.

Bi tane daha hesabım var ama hiç kullanmıyorum. Toplamda 2 3 kere girmişimdir.

Bu hesap haricinde 4-5 tane var ama bir tanesini aktif olarak kullanıyorum, ötekiler hazır alım varken dursun diye aldıklarım, belki lazım olur..

benim yok, gerek oldugunu da dusunmuyorum. istedigime cevap veriyorum. her zaman da burada degilim, zaman zaman kontrol ediyorum sorulari/duyurulari. bazen soylenmesi gerekeni onceden soylemis oluyorlar, onlara da tekrar cevap vermiyorum.

bir cogunun var, herkesin yok

dört vardı, sözlük yazarı olarak kullandığım hesap duyurudan uçuruldu, kaldı üçh. hepsini aynı üslupla kullanıyorum halbuse neden öyle oldu anlamadım. mod bi online oldu bi baktım 10 tane mesajım ardışık silindi. sözlükteki hasımlarım ispiyona boğdu helhalde. neyse bu ayrı mesele. çok bi korelasyon yok ayni. hatta sözlük hesabımla daha acımasızca yardırdım hep. daha polemikçi oldum. don lastiği gibi uzattım meseleleri.

benim 2. hesabım yok. 6 senedir duyuruyu kullanıyorum ve gözleminin de tam tersini düşünüyorum aslında.

benim de 2. hesabım yok. ama birkaç hesabı olan arkadaşlarım var. genelde soramadıkları sorular için kullanıyorlar.

13-14 hesabım var. eksisozluk acc leri 300 liraya kadar alıcı buluyor.

bir hesabım daha var ama trollük veya özel soru için değil. hatta sorduğum sorulardan ben olduğumu anlayanlar bile olmuştu. yedek hesap, ne bileyim sözlükten atılırım ya da çıkarım bi' şey olur, kenarda dursun diye.

sözlük hesabımı dava sürecinde olduğum için kullanamıyorum, malum deşifre edildi yerden yere vuruldu vs.

ama olur da sağ çıkarsam o süreçten bu hesabı kullanmaya devam ederim herhalde.

tek hesap.

sadece 1 hesabım var hiç gerek duymadım, ancak geçen gün ağır bir hastalık geçiren genç yakınımla ilgili bir şeyler sormak istedim, ama burayı okursa belli mi olur anlar onun hastalığı ile ilgilendiğimi filan diye soramadım.

işte bir tek o zaman ikinci hesap olsa sağlıkla ilgili sorumu sorardım dedim kendi kendime :(

tek hesap

sadece günün birinde ekşi hesabını uçurursam diye şu son kullanıcı alımlarına denk gelince aynı nick ile internet kullanıcısı hesabı aldım.

benim de yedek hesaplarım vardı. nedeni sanırım bılınır olmaktan hoslanmıyor olmam. ama hıcbırını aynı anda kullanmadım. sonra da kapattım. su an tek hesabım var.

saklamıştır, belli kişiler görebiliyordur o fotoğrafları, sana gizlemiştir

ilginç. ben yakın olduğumuzu zannediyordum :)

oyle de olabilir tabi de olmayadabilir. tagleyen kisinin gizlilik ayarlari seni kapsamiyor olabilir.

belki sadece ailesi ya da sadece bir grup arkadasi ile paylastigi fotograflar vardir.
madem o kadar yakinsin, neden sormuyorsun kendisine direk?

annem dolandırıldı.. 500 küsür lira kadar.. dava açtı falan ama 4-5 yıldır hala sonuçlanamadı..

bi avize aldım, avize bildiğin 3 liraya üretilmiş fakat 45 liraya satılıyor.

tahmin et bakalım avizenin üretildiği yer neresi, türkiye.

hepsiburadaya buradan teşekkürlerimi iletiyorum, yatak odamda şuan anormal derecede çirkin görünen ve hiç bir işlevi olmayan bir avize var, kafamın 3 katı boyutta, nası mutluyum varya kelimelerle anlatamam..

internetten tanıştığım can ciğer dediğim bi arkadaşım vardı, 120 lira dolandırdı. ondan başka da olmadı.

Büyük sitelerin genelde fraud departmanları oluyor.Dolandırıcılık riskini en aza indiriyor bu departman.

annem dolandırıldı benim de 150-200 tl gibi bi şeydi.

Eğer dolandırıcılık sayılıyorsa hizlial.com'dan bilgisayar aldım ve parayı taksitle ödedim. Bir kaç gün sonra o ürünün stokta olmadığı bilgisini ve paramında aydan aya kredi kartıma iade edileceğini söylediler. Hakikaten ödedilerde ama paramı bir güzel kullanmış oldular.

Ürün fiyatına göre çok iyiydi ve bu tarz siteler zaman zaman bu taktiklere başvuruyormuş diye duydum.

evet

garanti paramatikte havale yaparken bozuk para kalmadığı için para üstüm çıkmadı şube de kapalı olduğundan 6-7 lira gibi bişey gitti öyle. hepsiburada'dan netbook aldım 1 ay göndermediler stokta değil dediler satışı yok dediler iptal edicem deyince kargoda dediler o netbook bana gelene kadar kur farkıyla 50-60 lira zarar ettim. babam bal reklamlarına inanıp 110 liraya 3 kavanoz glukoz şurubu almıştı. öyle.

idefix tarafından dolandırıldım ben 4 aydır ne ürün var ne para.

Orjinal denilen ayakkabı merdivenaltı üretimi çıktı

Ilk internetten alışverişlerimdi, napim

yüzlerce kez alışveriş yaptım. ama yaşadığım tek tatsızlık hong kong'dan aldığım kulaklığın sahte çıkması. şikayet edince de paramı geri aldım zaten.

benim dispute yapmakta gecikmem ve tracking code a ne gerek var yahu dememden ötürü buyincoins 5 usd'lik siparişimi göndermedi ve paranın üstüne yattı.(göndermiş de olabilir gerçi bizim ülke içindeki ptt de kaybolmuş olabilir tracking code olmayınca bulamıyorsun)
bunun dışında netten mal alır satarım ama basit kurallara uyduğum için allaha şükür hiç dolandırılmadım.

cehennem yapmazdım, acırdım.

Korku yeterli, adamin agzina sicar birakir gayet guzel. Beraberinde de suruyle seyi birlikte getirir zaten.

suriye'de kör bıçakla kafa kesen ruh hastalarından oluştururdum.

tavanı olmazdı.

korku net bi de utanç.

tanrı yok 3-5 sarhoş arabın hayali bunlar

sürekli ağzı, burnu bantla kapatılmış gibi nefessizlik hissiyle yaşatırdım.

korku ve pişmanlık.

3.bp.blogspot.com

Pişmanlık ve insanın hayatında ki keskelerden oluşan sonsuz bir döngü olustururdum.

cehennemin başına tayyarı getirirdim, gerisine karışmazdım.

Bir gün bir rüya görmüştüm; şeytan benş kovalıyordu ve nereye kaçarsam kaçayım kaçtığım şeye dönüşüyordu. Koşarken yol, hastaneye sığındığımda hastane oluyordu. En son Nietzsche ve Çehov sohbet ediyordu, onlardan yardım istiyordum. Şeytan onlara dönüşüyordu; sanırım böyle bir cehennem oluştururdum. Tüm cevaplar için teşekkürler.

cehenneme gerek yok, geçmeyen diş ağrısı yeterli olur.

Ben de farenjitten yapardım. Sonsuz kronik farenjit.

bildiğin dünya gibi. ama kitap yok, film yok, müzik yok. değişik mimari yapılar yok, bütün evler aynı şekilde. kafeler filan yok. merdiven ve yokuş yok. gökyüzünün rengi sabit, 12 saat açık mavi ve pat diye ani bi geçişle karanlık. ışık var ama. çok fazla ışık. kaynağı belli olmayan gürültü var. trafik yok ama trafik gürültüsü var. televizyon var ama hep aynı dizi var.
sanırım buna benzer bir şey yapardım ve sıkıntıdan mahvolurlardı. tüm bu koşullara rağmen mutluysa, düşünceleriyle zamanı güzel geçiriyorsa da cennete geçiş hakkı verirdim. boş boş dururken bile canı sıkılmayan insan iyidir.

hahahah tam da faranjitten muzdarip olduğum şu dakikalarda aychovsky +1 demekten kendimi alamayacağım.

herkesi klostrofobik yapıp göt kadar kapalı yere tıkıştırırdım, kafayı yesin piçler :)

Bir kişi cehenneme gidecekse eğer, tanrı olarak benim arzuladığım insan yapısından uzaktadır. O hale herkesin cehennemi kendisi olsun. Ölen kişi tamamen benim arzu ettiğim kafa yapısına bürünsün, çevresindeki herkes de O'nun ölmeden önceki hali olsun. Rahatsız olsun yaptıklarından

www.divinecaroline.com

hazır kırılmışı var, doberman.
-alman çoban
-alman pinscher
-rottweiler
-danua
-beauceron
-greyhound
-manchester terrier

daha iyisini yapana kadar en iyisi bu..

illa yeni bi şey olsun diye soruyorsan, ne kırarsam kırayım(o nasıl bi lafsa) alman çoban çoban köpeği'nin zekasından, kane korsa'nın cesaretinden, alabay'ın heybetinden ve kangalın sadıklığından faydalanırdım.

gerçi ben kurt melezini sevmiyorum, ya saf alman olacak ya da hiç olmayacak. o nedenle zekası için collie'den de faydalanabiliriz. zira kendisi en zeki köpek. sonra bi teriyer cinsi var bu sirklerde kullanılan o ikinci en zeki, üçüncüde alman kurdu.

hocam çoğu cins hayvan kırma zaten, bilmem kaç ırkın yıllar boyu birbiriyle çiftleştirilmesi sonucu elde edilmiş hayvanlara 'safkan' diyorlar.

örneğin dogo argantino; en.wikipedia.org

' Antonio Martinez picked the Cordoba Fighting Dog to be the base for the breed.[11] This breed is extinct today, but it was said that as a large and ferocious dog, it was a great hunter. Martinez crossed it with the Great Dane, Boxer, Spanish Mastiff, Old English Bulldog, Bull Terrier, Great Pyrenees, Pointer, Irish Wolfhound and Dogue de Bordeaux.[11] Nores Martinez continued to develop the breed via selective breeding to introduce the desired traits.'

biliyorum. çaprazlama diyorlar hatta, ikiden çok ırkı karıştırıyorlar vs. ben, sizin genel olarak en sevdiğiniz iki köpeği sordum aslında kabaca. daha doğrusu en sevdiğiniz iki köpek özelliği bir arada olsa gibi...

o zaman iki köpek değil de, ben sana şöyle sıralayayım:

1- dogo argentino
2- rottweiler
3- german shepherd
4- doberman pinscher

tabii şimdi bu hayvanları listeledim diye sadist, manyak gibi yakıştırmalara maruz kalmayayım, hakettikleri saygıyı elde edebildikleri için, güçlü olmayı başarabildikleri için hayranım bu türlere.

öte yandan daha önce canım gibi baktığım bir sokak köpeğim var, şöyle takdim edeyim postimg.org , hiç bir şeye değişmem bu hayvanı ki ne kırması olduğunu bile bilmiyorum.

çok güzelmiş. uzun ömürler dilerim.

Ickiden zevk almak bir basari degil ki. Ben zevk aliyorum ickiden ancak mesela kelle pacadan zevk almam. Ama severek kelle paca icenleri de basarili olarak gormuyorum, damak tadi meselesi.

@crown kendinizi kandırdığınızı düşünüyorum.

zevk alan insanın kendini kandırdığını düşünüyorsan zaten anlayamazsın. Neden yalan söylesin ki bunca kişi? İçki zevk alınarak içilebilen bir şeydir, bence sorun sizde. Ayrıca iğreniyorsanız neden içiyorsunuz mesela?

bira dışında hepsinde katılırım ama biranın tadı ayrı ya. buz gibi bira böyle, fıstık falan. inanılmaz keyifli ve lezzetli bir içecek bence. geri kalanını ben de sevmiyorum, kafa yapsın diye içiyorum sırf.

@whoosie mazozişt değilim tabi ki kafasına ulaşmak için. Damardan verilen alkoller satsınlar tekelden onu alayım.

@bugunku antremanda goz dolduran futbolcu evet bir takım kombinlerle içilebilir hatta sevilebilir seviyeye gelebiliyor. ama yanında eşlik edecek bi yiyecek olmadan içip zevk alanları anlamıyorum.

Ben de bilakis "icki kafasi" dediginiz noktaya gelmemeye ozen gostererek tadi icin iciyorum iste. Cakirkeyif olmaya baslarsam birakiyorum icmeyi cunku o noktadan sonra pek tat vermiyor.

Alkolu sarhos olmak icin icmiyorum, hatta sarhos da olmuyorum. Tadini keyfini esligini sevdigim icin tuketiyorum. Tadina bakip sevmedigim alkollu icecek de var tadini sevip zevkle tukettigim icki de var.
Alkolde amac sarhos olmak degildir sonuc olarak sarhosluk gorulebilir. Alkol kulturunun carpik olusmasindan bunlarin hepsi. Icmek de icmemek de marifet degil, hele cikip kafasi icin katlaniyorum demek cok sacma. Beyine yeterince hakim olabilirsen sifir alkol ve uyusturucu ile dogal kafaya cok guzel erisebilirsin.

Skoç içiyorum, çok zevk alıyorum. Kokusundan dahi.

abi çakırkeyf olmaya başladığında bırakıp nasıl 50 den fazla sarhoş oldun.o denklemi çözemedim?
ps:sorun sende.

illa her türlü alkolü seveceksin diye bir şey yok. en basit şekliyle arkadaşım vodkayı sek içmeyi seviyor, ben 1e 1 karıştırıyorum, başka birine 1e 1 çok alkollü gelebiliyor.

soruna cevap hayır rol yapmıyoruz. içkiyi güzel yapan en önemli şey ortamdır. sıcak bir yaz gününde içilen soğuk bir misali. bunun dışında alkol konusunda doğru markaları tercih ettiğini düşünmüyorum. ayrıca onlarca çeşit denedim demişsin ama tadı birçok meşrubattan daha güzel olan kokteyller var.

rakıyı hiç de rol yapmadan içebiliyorum. sarhoş olduktan sonra zaten ayrı ama olana kadar, az kayıntıyla böyle, çok değil ama az.
şarap falan o da öyle.
bira zaten şerbet gibi gidiyor. o ilk yudumun tadını arttırabilmek için denemediğim yol kalmadı.
tekila tuz ve limon olmadan da içilir pek ala.
votkanın bi numarası yok. gerçi dur, votkayı bi limonu ısıra ısıra içme yöntei fena değildi.
viski zulüm. içmesini öğrenemediğimden olabilir ama.

önemli olan ağız tadını bozmadan içebilmek. az miktar meze bu yüzden şart. zaten seni rahatsız eden alkolün tadı değil kokusu. o da içerken nefes alıp vermene göre değişiyor. bir de alkol bedeninde dolaşmaya başlayınca zaten içimin kolaylaşıyor. yani tvde alkolik tiplerin alkol alışını canlandırıyorlar biraz o yüzden gerçekçi olmuyor gibi.

@rakicandir çakırkeyf olmaya başlayınca bırakıyorum diyen ben değil crown'du. 50 defadan fazla da sarhoş olan benim.

ps: sorun kimdeymiş?

yok hocam kandırmıyorum en azından ben seviyorum akşam bir kadeh içmeyi çok keyifli bir şey kafanı dağıtıyor rahatlatıyor günün yorgunluğunu alıyor bir sürü sayısız yararı var.

img01.alkislarlayasiyorum.com

size bi polonya votkasi lazim. cogu ickinin tadi kotu evet ama ruh haline gore mesela bazen biradan igrenen bende bazen guinness su gibi akip gidiyor.
iyi bi votka ne bogazi yakiyor ne yuzunu eksitiyor adamin.

hiç mojito denedin mi canım?

(bkz: damak tadı) bu kadar basit bir şey. herkes her tadı (alkol çeşitleri ve bir sürü farklı yiyecek içecek de dahil) sevmek zorunda olmadığı gibi, sevenin yadırganması da anlamlı değil.

Ben de vodka-tekila sevmem mesela ama ozellikle Toronto'ya geldigimden beri dunyanin her yerinden bira tatma sansim oldu, bira super bir sey. Arada da iyi bir viskinin her zaman gideri vardir. Her ickiyi sevmek gibi bir zorunluluk yok. Ha, sevmiyorsan da sevmiyorsundur, kasma.

güzel bir kırmızı şaraptan, alman yapımı bir buğday birasından, single malt scotch viski'den aldığım zevki, lezzeti başka hiçbir şeyden alamıyorum. kokteyl olayına daha girmedim bile bak.

talisker'in kapağını açınca gelen hafif isli deniz suyu kokusu bile güzel.

şöyle ki bir gün çok sıkı bir şekilde çalış böyle kas gücü gerektiren bir işte ama epey bir yorul akşam iş bitincede açık havada bir bira içmeyi dene. ben de içki içmeyi çok sevmem ama o yorgunluk birası yok mu, bildiğin ilaç.

www.eksiduyuru.com şu duyuruya bi göz atarsan anlarsın bence.

içki 'kafa yapmak' için içilecek bir şey değildir, kafa yapmak istiyorsan eski torbacımın numarasını verebilirim...

dipnot: torbacı ironidir, silmeyiniz yok bende torbacı filan ayrıldık biz.

king lizard +1 Hepsini geçelim, "şarap" diye bir gerçek var.

Kusura bakmayin da biradan, saraptan vb. kastiniz da muhim. Bira derken efesse bu bir an evvel bitirmeye cabaladiklarinizdan birisi mesela, hislerinizi bir nebze anlayabilirim. Her karisimi denediginizi zannetmiyorum cumlelerinizden, hele farkli markalara asina oldugunuza da inanmiyorum. Yani jack, olmeca, absolut, efes dediginizden boyle duusndum( tmm efesi ben ekledim ama kesin dogru)
Tek basina bira bile derya deniz ki digerlerine girmeyelim hic. Turu. Mayasi, tadi o kadar farkli ki, gayet lezzetli bir cok tur var olay lezzetse, mesela suraya bir goz atin derim birasevdasi.blogspot.com.tr

Acikcasi kafasina ulasmak icin iciyorumu gorunce bosa yazmisim gibi hissettim.
Zaten bu amacla, sonuc dogal.

hayatında rakı mezesi görmemiş ya da ne bileyim rakı peynir yapmamış birinin açabileceği bir duyurudur bu. hayır hepsini geçtim onca rakı balık yapan insanda mı sence rakı kafası için uğraş veriyor?

ben de hep merak etmişimdir.

bence de kazanmayacak..

az farkla da olsa evet.

kazanamayacak.

kazanamayacak, işin güzel tarafı da şu ki: bu hoşuma gidecek.

Çok zor. En azından 5 puan fark yemesi kesin bence.

Bir kazanamayacak da benden.

2009 da 4-5 puan fark vardi zaten. Bu secimde bu farki kapatir. Bir de bizde akp den olucesine nefret edip, oy vermeyen kimi insanlar var. Onlar chp ye ya da ikinci partiye oy verseydi, akp cogu belediyeleri alamayacakti.

Oylamanın ve sayımın doğru yapıldığına inanamadığımdan cevap vermenin imkansız olduğu inancındayım.

cemaatin dediği our :))

Kazanacak burun farkıyla..

büyüklerimiz başganlarımız ne derse o olur biz bilmeyiz.

sarıgül de hiç bir şey yapamaz bence, yeterli hüloğ oranına sahip değil tayyipin daha çok hüloğsu var.

kazanacak. az farkla.

Kazanmasını umuyorum ama o kadar çok gerizekalı varki

kazanmasını umut ediyorum ama az farkla kaçıracak gibi geliyor bana.

Ben her türlü alacağını düşünüyorum. 2009'da CHP'nin adayının hiç bir belediyecilik tecrübesi olmadan tepeden inme bi adam olarak gelip 4 puan fark yemesi inanılmaz bi başarı, bu sefer adam çok güçlü. Kampanyayı iyi yürütüp proje falan sunarsa bence alacak.

akp çok oy çalamazsa kazanır.

2009 seçiminde fark 7 puan.

chp 37
akp 44

ki kemal kılıçdaroğlu sempatik bir adam ve ciddi medya gazı ile aldı bu rakamı.

sarıgül ün son anlarda bir bombası patlamazsa en fazla alacağı rakam 40 olur.

ki o fazladan alacağı oyları akp seçmeninden değil, kendi siyasi çizgisine daha yakın insanlardan alacak.

peki karşı görüşteki insanlar ne yapacak bu durumda? mesela SP %5 almış, demeyecekler mi ulan chp geleceğine akp kalsın bu sefer sp ye değil (nasılsa kazanamıyoruz) akp ye verelim.

chp oy toplama yerine chplileri sandığa gitmeleri için ikna etse yeter bence. kesin kazanır.

bence de kazanacak aslında kazanmalı da

kazanamaz

tabi ki kazanamayacak.

kazanır bence de. çünkü cemaat + chp + akp almasında kim alırsa alsıncılar arkasında.

tabii seçim hileleri vs devreye girerse nolur bilmiyorum.

lenovo y510p veya asus n550jv

bonus cardla alırsan vatanda %30 gibi bi indirim oluyordu.

sakın asus alma, asus o kafamızda yer etmiş kaliteyi sergileyemiyor artık hpden hiç bir farkı yok gözümde, lenovo çok çok daha güzel.

msi ge60 aldım 2 yıl önce 2.600 liraya, en ufak bir problem çıkarmadı hala, sadece servisi biraz garip ama servislik bir işin olmadığı sürece tam bir canavar, ben aldığımda dolar bu kadar yüksek değildi, bence doların düşmesini beklemelisin

valla asus n550jv aldım ben.

performansı güzel ama tuş takımı çok dandik. ben ve bir çok başka kişi sorun yaşadı, asus da bir güzel kullanıcı hatasıdır diye tamir etmeyi redetti.

bilgin olsun istedim.

Kuzeni ile muhabbetine, eski sevgilisi ile muhabbetine bağlı. Kızın zorunluluktan kalıp kalmamasına bağlı. Siz ayrıldığınızda neden böyle bir plan yaptığına bağlı cevap.

Kuzeni evli, çok görüşmüyolar. Kızla 2626272 sene önce sevgililermiş. Kızın İstanbul'da olması için hiçbir sebep yok, bir tane arkadaşı bile yok burda. Planı neden yaptıklarını anlayamıyorum ben zaten.

Gecmis olsun :)

Geçmiş olsun. +1

hov... o işi silkerler. gerçekten de...

sevgilinin evine git kızla tanış, bak bi nasıl biri. sonra gel bize anlat

neden iptal edememiş ki aslında?

Kızla tanıştım. Sorunlu bildiğin, benim yanımda sevgilimi azarlıyo falan. Memnuniyetsiz. Sevmedim hiç iyice deliriyorum.

acını anlayamasam da paylaşıyorum.

bostan korkuluğundan hoşlananı ilk defa gördüm.

sevgilini o kız senin yanında azarlayınca sevgilin "peki" mi dedi?

Bunlar yakın arkadaş ya sözde samimiyetmiş o. Daha doğrusu onu kimse azarlayamazmış, öyle şey mi olurmuş.

bıragghh de.

surata da o ifadeyi tam oturt.

sen de kal? ne yap et sen de katıl ve sinsice kıza defolup gitmesi gerektiğini hissettir. yap bunu. (:

sevgiline durumu çaktırma kıymete biner sonra
kız güzel ki kıskandı falan diye düşünür daha çok delirirsin

Pompa Alarm \o/\o/\o/

abo ortama bak.

bacım kaç kendini kurtar, 3leme çekmenin peşinde o eleman askdjslad

yakın arkadaş filan değil onlar, sevgilin senden ayrıyken 'şu tarihte gel bende kal pompez yaparun' diye plan yapmış, sonra da o planını gerçekleştirmiş, tabii senle barıştığı halde niye daha hala böyle işlerin peşinde o da senin bileceğin şey.

ben hatun olsam, böyle bi ortamın ortasına düşsem valla kaçardım yani, pis pis şeyler asdjal

Kızın beli tutulmuş dün gece acile gitmişler arkadaşlar. Ahım tuttu diye sevineyim mi yoksa ulan durup dururken gece gece insanın neden beli tutulur hastaneye gidilir diye üzüleyim mi bilemedim.

yavrum sen saf mısın? delirtme insanı yahu.

doktor kıza merhem yazacak. e beline kendisi süremeyeceğine göre sevgilin sürecek. günde minimum 3 defa sürecek olsa, e olur bu iş.

valla tebrik çiçeği falan yolla bence bu yeni çifte.

Pompa var.

bacı kardeş kusura bakma da senin sevgilin o hatunla kesin çarpıştı, bu birincisi.

senin sevgilinin o hatunda uzun zamandır gözü vardı ki 2 yıl görüşmemesine rağmen senden ayrıldığı ilk fırsatta o hatunu evine davet etti, üzerine senle barışmasına rağmen bu planı iptal etmedi, bozmak istemedi, bu da demektir ki bu eleman bu hatunu harbiden arzuladı ve elde etti, bu ikincisi.

sen de tam bir safsın ki burada 'hatunu göndermeyi başardım zafer benimdir' diye seviniyorsun, senin sevgilim dediğin eleman muhtemelen dün gece o hatunun belini sakatlayana kadar üzerinde çalıştı, hevesini aldı, sonra da bugün evinden gönderdi, bu da üçüncüsü.

şimdi şu yazdıklarımı alnın terleyene, ellerin titreyene kadar bi oku ve hazmet, sonra da neyin doğru olacağını düşünüyorsan onu yap.

hadi bakalım.

e yuh. kötü hissederim, birlikte olduklarını düşünürüm

bu iki kişi 2 senedir görüşmeyip, siz ayrılık sürecindeyken görüşüp plan yapıyorlar. ee güzelmiş, siz bunu öğrendiğinizde niye karşı çıkmadınız? kabul etmeseydiniz, ya iptal etselerdi veya başka yerde kalsaydı. kız arkadaş olarak sizde kalabilirdi. kalacak yeri yok ve yıllık izninde sevgilisi olan bir adamın evine geliyor, ilginç yani. neden bu kadar alttan alıyorsunuz? ben de bunu merak ettim.

kusura bakma ama onlar çoktan sikişmiştir zaten

ben zerre kiskanc olmayan bir insan olarak soyluyorum:

bu, devasa sacma bir durum.

barisinca iptal edememis diye bir sey yok. iliski yasadigin insan hayatindaki en onemli ve oncelikli seydir demiyorum. iki insanin da kendi hayati ve iliskileri olmazsa asiri sagliksiz durumlar ortaya cikar. ama bu durum o degil. bu yapilanin hicbir aciklamasi yok. boyle iliskisini(eskiyle) ayarlayamayan bir insan gercekten o iliskiyi(su anki iliskisi) yurutmek istemiyor ya da yurutemiyor izlenimi veriyor bana.

bir de yaninda azarliyor, bir de beli sey oluyor. vay vay hikayelere gel. beli neden sooolmus acba yea?! kiz da ilgi aci. hic hoslanmadigim insan tipi. ben oyle bir insani vaktinde begenmis insana bile saygimi kaybederim.

bence iliskini genel olarak gozden gecir. cok ciddi mantik hatalari var.
eski sevgiliyle ayrildigim donemde program yapilcak, sonra ay artik ayarladiklanacak, kadin gelecek sevgilimin evinde kalacak. bak cok abuk.

Alkolik değilsin.

değilsin. eğer sen alkoliksen ben de öyleyim tam anlattığın kişiyim. hele birasız film falan izleyemem veya bir cuma akşamı biraz daha sert bir içki içmezsem yazık ettiğimi düşünürüm, sürekli rakı içmelik ortam yaratmaya çalışırım ayrıca kendime.

senin bahsettiklerinden çok daha fazla bahane buluyorum ama alkolik olduğumu/olduğunu düşünmüyorum.

bence alkoliksin çünkü alkolsüz yaşayamıyorsun belli ki. normalde alkolün ekstra keyif vermesi lazım, sende iş alkolsüz hayatı keyifsiz bulma noktasına gelmiş.

kendini yerlere atmadığın, ciddi psikolojik ve maddi zararlar vermediğin için şimdilik sorun yok gibi görünüyor ama alkole olan bağlılığın göz ardı edilemeyecek derecede yüksek sanki.

"ben alkoliğim" demek için belli bir eşik var mıdır bilmiyorum ama benim için alkolik tanımı şu: hiçbir sebep yokken "dur lan akşam içeyim" deyip tek başına haftada 2'den fazla kez içiyorsan, alkoliksindir.

burada sormamız gereken soru şu: kim siker yalova kaymakamının eşiğini? boşver, yuvarla.

alkolik değilsin. yoksunluğunu hissetmiyosun, ayrıca bi kaç birayla alkolizm zaten olmaz. ha bu şekilde devam edersen bir gün alkolik olabilme ihtimalin yok değil. ama çok uzak bir ihtimal.

Kesin bilgi: Alkolik değilsin.

içtiğin gecenin sabahında uyanıp yine içki aramak alkolikliğin en net belirtisi diye biliyorum ben. tamamen uydurma da olabilir, ancak böyle insanlar tanıdım.

Haftada 10 defa içiyorum ama alkolik değilim. Haftada ikiyi aşınca da alkolik olunmaz. Sağlığını ve hayatını sıkıntıya sokmadan içiyorsan alkolik değilsin. İş senin kontrolünden çıktıysa alkoliksin.

aynen senin gibiyim. alkolik olduğumuzu düşünmüyorum. sadece her şey alkolle daha güzel olduğu için dışarı çıkmak olsun, evde film izlemek olsun, iş yapmak olsun hepsi alkolle daha çekilebilir oluyor. yani bizim sürekli içiyor olma sebebimiz diğer şeyleri daha güzel hale getirmek. bu satırları da kafam kıyak yazıyorum çünkü duyuru'da takılmak da alkolle daha güzel:) içmesek her şey daha sıkıcı ve kötü olur o kadar. delirmeyiz yani. değiliz alkolik. değiliz dimi lan:/

değiliz

alkolik değilsen alkol bağımlısısın.

bu kadar net.

daha ne olacak işte alkoliksin. değilsin, ben de aynı senin gibiyim diyen arkadaşlar da alkolik

Ulan bugün iş günü olmayaydı bea! Canım çok içmek istedi! dediğin an alkoliksin.

Ölçüt; işinin, içmene engel olduğunu düşünmen.

Güvenilir ve doğru bilgi.

Sen henüz bu aşamada değilsen bile, o aşamaya doğru yol alıyosun.

sussipussi +1. kendimizi kandiriyoruz :(

üstün başın pislik içinde, 24 saat sallana sallana, beynini kulaklarından akıtarak gezinmediğin sürece tam anlamıyla alkolik değilsin.

ama işte bunun seviyeleri var, en alt düzeyi misal haftada bir içki içme gereği duymak, fakat bunun hiç bir negatif etkisi olmuyor hayatına o yüzden alkoliklik diyemiyorsun buna.

içki içmeyi bir ihtiyaç olarak görüyorsan, içmek isteyip de içemediğin zaman için burkuluyorsa, içmek istediğinde ne yapıp ne edip o gün içmenin peşine düşüyorsan, alkoliksin.

fakat bu hayatına zarar vermiyorsa alkolik olman çok da önemli değil.

ofiste bira diye kudurdum şu an allahsızlar.

abi ölçüt işinin içmene engel olduğunu düşünmen seni alkolik falan yapmaz.

gerçekten soruyorum, aranızda işini veya okulunu içmeye engel olarak görmeyen var mı? varsa da, 3-5. insan kendisi nasılsa olması gerken ve normali o sanıyor. benim için her gün içmek normal olduğu için alkolik değilsin diyorum. başkası için işi veya okulu içmeye engel görmek ise seni alkolik yapıyor, çünkü onun normali bu. ama böyle şeyleri değerlendirirken kendinizden bağımsız düşünüp objektif olun. yapmayın abi işi-okulu içmeye engel görmek ölçüt falan değil...

g... gerçekten sevgilin mi? mesele bu bence. eğer öyleyse sen bi işkillen hacı

hacı mesele işkillenmek değil, ben zaten işkilleniyordum uzun süredir bundan, o işkillenme kısmını da ayrıca halledicem de bu insan evladı kim o merakım gitsin istiyorum.

ulan bana biri böyle mesaj atıcak. çıldırır yahu insan.

yapan kişi fake hesap açmış. mesajı atıp hesabı askıya almış bulma işini unut.

çıldırdım tabi ben de doğal olarak. yani ne bileyim belki url'den falan bi şeyler çıkar, bi bilen vardır diye umuyorum ben de.

ehm, hocam bence bu arkadaşın kim olduğundan çok sevgiline odaklan biraz.

böyle bir şey için direk ortalığı yakıp yıkmaya gerek yok fakat bi gözlemle, o elemanın kim olduğunu bul, bilgisayarına telefonuna whatslogger/keylogger kur, sosyal medya hesaplarına bir bak derim.

o screenshotu görünce ben şöyle bir yutkundum kaldım yani, herhangi bir şeye ihtiyacın olursa bir mesaj uzaktayım.

şimdi seni gazlamak değil derdim de, bana böyle bir mesaj gelse şuan aklıma gelmeyecek derecede korkunç şeyler yapardım, dünya çok daha karanlık bir yer olurdu.

yapan kişiyi biraz zor bulursun. gerçeği ortaya çıkar. gerisini de kafana takma boşver, sana kız mı yok.

o 94064'e takılma facebook'un atadığı otomatik bir sayı o.

yani şöyle düşün sen şimdi ali veli diye bir isimle facebook'a kaydoluyorsun. facebook da sana profil url'si verecek ama bakıyor ali.veli kullanılıyor, ali.veli.2 kullanılıyor, ali.veli.3 kullanılıyor vs. böyle 94 bine kadar alınmışsa işte sana boşta hangi sayı düşüyorsa onu atıyor.

@Machkinaw: zaten olaya odaklandım, herifi de biliyorum hani, sabah ola hayrola iyice araşırıcam. eyvallah.

@raskolnikov2: eyvallah hacı, mesaj atan kişi ufak bi iz bırakmış olunca insan ister istemez ulaşabilir miyim diyor.

@cthulhu: abi peki ne bileyim mesela o zaman bu hesap Erdem Er ismiyle mi açılmış demek? Hesabı açtığın isme göre atıyorsa tagi, ilk açıldığı ismin bu olduğunu göstermez mi (yanında random rakamla birlikte)

evet hesap o isimle açılmış demek ki.

sabah duyurunun bilgisayar uzmanları halledebilir, beklemede kal.

mesaj atan, adamın ismini de vermiş helal olsun valla.
senin yerinde olsam ilk iş bunu ortaya çıkarırdım.
mesaj atan kişiyi bulman ikinci planda olmalı bu durumda.

bildiğim kadarıyla yok.

bence sen sevgilinin facebook'unda adamın verdiği isimde birisi ekli mi ona bak bi.

ayrıca bilgisayar uzmanlarının halledebileceği bir şey yok ortada. adam fake hesap açmış mesajı atmış hesabını da kapamış işte ne yapılabilir ki bu durumda?

@cthulhu zaten verdiği ismin kim olduğunu, adresine kadar falan biliyorum. hatunla aynı sınıfta eleman. arkadaş olduklarını da biliyorum, ben de en başından beri diğer arkadaşlarından değil ama bu heriften biraz işkilleniyodum, çok güzel üstüne geldi.

aklıma bir şey geldi mesajı atanın profil resmi görünüyor ya ona sağ tıklayıp resmin adresini kopyalayıp buraya yapıştırsana bi. oradan adamın profil id'sini bulabiliriz oradan da bir şey çıkar mı bakalım bi

fbcdn-profile-a.akamaihd.net/hprofile-ak-ash2/t5/s32x32/1117249_100006932195603_43370835_q.jpg

profilin benzersiz id'si bu: 100006932195603

o erdem.er şeklindeki url değişebilir isim değişebilir her şey değişebilir ama bu id değişmez.

www.facebook.com burdan hesabı kapattığını anlıyoruz ama bi facebook apisinde gezineyim bir şey çıkacak mı bakim

hesap aralık 2013'den kısa bir süre önce alınmış. nerden vardın bu sonuca dersen benim o tarihte aldığım bir facebook hesabının id'sinden düşük bir sayıya sahip, ayrıca arada da pek fark yok. o yüzden en fazla kasım ayı içinde alınmış bir hesap olabilir.

peki şunu sorucam, mesela o hesap tekrar aktive edilse,

facebook.com/100006932195603 url'siyle mi aktive olacak?

sen o url ile yani id ile kontrol et. çünkü tekrar aktif ettiğinde url'de eski ismin izinin kaldığını fark ederse değiştirebilir. o zaman erdem.er ile kontrol ettiğinde ulaşamazsın. ama id ile kontrol ettiğinde url'yi değişse bile hesaba ulaşabilirsin.

Anaaaam çok heyecanlı lan. Bu arada senin kız %90 takılıyor ortamlarda, hele sözlükçü ya da duyuruya takılan biri ise kesin yani o derece. Bunların alayı böyle.

erdem.er yazıyo ya hani onu kendin de yapabiirsin. mesela benimkinde adım soyadım yazmıyo, genel olarak internet ortamlarında kullandığım nickim yazıyo. eğer bunu bilen birisiyse bu ihtimali düşünerek oraya sallamasyon erdem.er yazmış olabilir.
bilgine.

sonuç nedir merak ettik :)

programdan çıkmadıysan ctrl z yap

başka birşey yazıp defalarca kaydettim.
sonra fark ettim üzerinde çalıştığım dosya olduğunu.
gelmez mi bu şimdi yaa
günlerce çalışmıştım üzerinde, ağlamak istiyorum

bi kere basıma gelmişti sag tıklayıp yapıstır dedim hepsi gelmişti geri tabi şans işi

Office2010 ve sonrasinda sanirim belli araliklarla dosyayi kaydediyor bir yerden de o kaydedilenlere donus yapabiliyorsun iyice bir goz gezdir bence onemliyse.

bilgisayarına keylogger kurabilirsin, böylece yazdığın hiç bir şeyi kaybetmezsin.

tabii ileriye yönelik bir çözüm bu.

Teknolojinin çare olamadığı şeyler var sanırım hala:)
Neyse "daha güzelini yazcam işte" diyip kendimi avutayım
uyku haram bana:(

support.microsoft.com

teşekkürler..
buna çara yok anladığım kadarıyla, çünkü bir kaç dosya açıktı önümde,
bana lazım olanı, lazım olmayan birşey zannedip, üzerinde 2 saat çalıştım
yazdım sildim kaydettim defalarca.
sonra eve gelince fark ettim ki asıl üzerinde çalıştığım dosyada yapıyormuşum tüm bunları.
neyse

ya acaba sistemi belli bi noktadan geri yüklesen bir şey olur mu? tahmini saat verip en son o dosyayı kaydettiğin saate sistemi geri alsan, ne olur acaba? ben de merak ettim

dosyayı daha önce kaydettiysen (bok etmeden önceki halini kaydettiysen)

onun için uğraşabiliriz bi mesaj at.

sistem geri yüklemeye güven.

naaptın la?

Tekrar yazdım!
Teşekkürler

Nüfus sorunumuz yok, faydasız nüfus sorumuz var. Almanya bizden daha kalabalık mesela. Ülkenin dörtte üçbuçuğunda herhangi bir üretim faaliyeti yok, tarımda da millet göç etsem diye bakıyor. 3-4 şehir var, gerisinin ismini duyunca "ahah şehir mi orası" diyoruz.

salgın hastalık olabilir mesela, bugüne kadar hep işe yaramış bi popülasyon kontrol yöntemi sonuçta.

nedense bu fıkra bit.ly aklıma geldi. 3 numaralı doğum kontrolü iyi fikir.

ara ara oluyor öyle, bi şişe şarap içince geçiyor.

bu hissettiklerin hayattan bağlantıyı koparma anının sana yansıması, kontrolden çıkarsa psikiyatrik destek almayı deneyebilirsin fakat her ne olursa olsun bu senin kendi içinde dizginlemen gereken bir şey.

zira gerçekten her şey suni, plastik, insanlar et ve kemikten oluşan yığınlar, normal bir insanın en büyük keyfi haftada bir avm gezmek, gün içerisinde onlarca bilboardda yüzlerce saçma kelimeyi kaydediyor beynin, hiç bir şeyin de derin bir anlamı yok.

sokağa çıktığın zaman sanki herkes senden bir parça koparmanın derdinde gibi, marketten su alırken bile kazıklandığını, sömürüldüğünü hissediyorsun, tv denen aletler var evlerimizde, çalıştırdığın zaman nefes bile almadan arka arkaya bir dünya yalan söyleyen.

insansın, bu tür şeyler kafanda bir yerde birikiyor, bir yerden sonra da sandalyene oturduğun an dank ediyor, bu da haklı olarak sana kendini 'av' gibi hissettiriyor, gayet normal.

sonuç olarak küçük, anlamsız, basit hayatlara sahibiz, elinde 2 seçenek var,

ya bunu dert edinirsin, ya da bunu anlamayı deneyip, sorun olmaktan çıkarırsın, bu da dediğim gibi senin kendi içinde çözmen gereken bir olay.

yaşam kalitenizi çok fazla düşürüyorsa, bir psikiyatriste gidebilirsiniz. neden "çok fazla düşürüyorsa" dedim? çünkü, özellikle devlet hastanelerinde sizi 2 dakika dinlerler, sonra ilacı dayarlar. beyin arada böyle şeyler yapabilir. "zaman zaman oluyor" demişsiniz. fazla takmayın o halde, geçer, yine gelir, yine geçer. olur öyle.
(bkz: derealizasyon)

ayda ortalama olarak 4-5k yapıyosan bence kendine meslek edinmende bir sıkıntı yok. ama malum aile açısından sıkıntılı bir durum tabii. ben de bir aralar aldığım bütün parayı kumara yatırıyordum, kendimce böyle oynamayı bırakıyorum dedim. elimdeki parayı başka şeylere harcamaya başladım, haliyle verecek nakit de vakit de kalmıyor. tamamen kendinle alakası olduğunu düşünüyorum başka türlü bırakılacak şey değil.

bir kere kabul et sen kumar bağımlısı birisin.

idari akademik baskı(?) yapabilmeyi düşünebildiğine göre özel üniversitede okuyorsun. kıbrıstasın sanırım. o 4-5k larla güzel bir baskı yapıp derslerden geçmeni sağlayabilirsin.

hocam kusura bakma da sen çok kötü sıçmışsın, kıbrısa 'okumaya' gidip üzerine bir de kumar değil de poker bağımlısı olmuşsun, öncelikle geçmiş olsun pisletmişsin yepisyeni hayatı.

bağımlı psikolojisini anlayabiliyorum, bunu çözmenin tek yolunun kendi iradenden geçtiğini de anlıyorum, şöyle örneklendireyim, sigara içen bir insan 'sigarayı bırakıcam' derse, evdeki küllükleri sigaraları atarsa, iyice sigara içesi gelir, fakat aynı insan sigarayı 'bırakmak' olarak görmek yerine 'elimin altında duruyor, ne zaman istersem o zaman içerim' diyip kendini kısıtlamadan başlarda 3 tane 5 tane sigarayla idare ederse, sonradan zaten sigaranın bir bağımlılığı olmadığını anlar.

ailen çıksa gelse kolundan tutsa götürse senin yine kafan pokerde kalacak, elinde imkan olmasa oynayamasan bu sefer kafanda kurup duracaksın, hiç bir zaman çözülmeyecek hep orada bir yerde kalacak bu.

kendini kısıtlarsan daha da istersin, yasak olan şey, yapmaman gereken şey her zaman çekici gelir, bu insan psikolojisindeki en büyük bug'dır bana göre.

aynı mantıkla ilerleyip, 'bırakacağım' diye tutturmazsan paçanı kurtarırsın, ama düz mantık ilerler de diretirsen ben sanmıyorum ki belini bir daha doğrultabilirsin.

iradeni bir ölç öncelikle, bunu yapabilir misin yapamaz mısın onu bi çöz, sonra kendine bir yol çiz, kafanı topla ve çizdiğin yoldan sapma.

çok net bir bağımlılık tanımı yapmışsın yukarıda, kumar bağımlılığı. durum tamamen psikolojik boyutta ve çözümü yine senin saçma dediğin terapiyle mümkün. büyük ihtimalle kabul etmeyeceksin bağımlılığı, "ama" ile başlayan bir ton gerekçe söyleyeceksindir ama(!) sen bu konuda uzman bir doktordan yardım al ki sadece okulundaki sorunlarla kalsın bu durum. kumar veya diğer birçok bağımlılığın temelinde ciddi bir ruhsal konu yatar.

geçmiş olsun ve bol şans.

arastirdim. kendi istegimle devletin yetkili birimiyle iletisime gecerek kendimi istedigim yerlerden yasaklayabiliyor musum. bu hafta icinde cozecegim.

öhm, şimdi bunun altında yatan anlam 'hayatından çok mu sıkıldın, hadi biraz risk al ve bize para gönder planörler filan da öyle yapıyomuş bak' olduğu içün dolandırıcı işi, yüksek ihtimal.

A.S

bizim de okulda bi eleman var. devamlı che şapkasıyla dolaşıp duruyor. ayar oluyorum elemana.

resmen ben bir ideolojik kalıbım diye bağırıyor.

not: benim de lafım ateist ve anarşitlere değil, itinayla komün kurulur devrim yapılır. valla lan.

boz

Karı kaldırma derdinde kamil

duzgunce konussana abi. niye direkt dovme falan olaylari geliyor akliniza ben anlamiyorum ya. medeni olmayi denesenize biraz?