Ekşi Duyuru

scesme degil de rihtima yakin nisbeten sessiz sakin(en azindan arkada muzik calmiyor) mekan atlas muhurdar

Saat ve güne göre çok değişir. Hafta içi 4'ten önceyse story coffee'nin iki şubesi de sakin olur. Bir tık daha geç saat ve hafta sonu rasimpaşa şubesi sakin olur diğeri kalabalık olur. 10 dk yürüme mesafesi var daha yakın orası hem.

Cherrybean’in alt katında şansını dene, olmadı Coffee Manifesto ya da hemen yakınında Cuba var kahveci, üst katı sakin olur genelde.

Ama bu dediklerim için Moda’ya yürümen gerekiyor. Söğütlüçeşme’den yürüyeceksen Yeldeğirmeni tarafına geç daha rahat olur, No 39 var onun arka bahçesi var sakin olur baya. Üşürseniz de alt katına geçersiniz.

Sanırım bu playskool walkman, Türkiye'de muhtemelen bit pazarlarında bulunur.
Ebay ya da Etsy üzerinden daha rahat bulacağınızı düşünüyorum.

Hocam 3.5 yas icin kulaklikla muzik dinlemek iyi bi fikir degil :)

nemlendiricisini kız arkadaşıma doktor tavsiye etmişti kızarma deformasyon kuruluk şikayetiyle gittiğinde. sorunu kökünden çözdü. gerçekten çok iyi.

Bioderma mavi temizleyiciyi ben de yıllarca kullandım cilt doktorları hep onu tavsiye ederdi ama son yıllarda biraz cilt bakımına yaklaşımın değiştiğini gözlemliyorum. Bioderma cildin koruyucu tabakasını deforme eden çok sert bir temizleyici olduğu için artık pek kimse tavsiye etmiyor. ceravenin birkaç farklı temizleyicisini denedim gayet iyiler. favorim yağlı olan. Nemlendiricisi de güzel. Ama önemli olan o markayı almanız değil. Nemlendirici ya da başka hiçbir şey kullanmıyorum demişsiniz. Çok agresif olmayan bir temizleyici kullanıp her halükarda düzenli olarak nemlendirici ve güneş kremi kullanmanızı şiddetle tavsiye ederim. Şuanda değilse de gelecekte faydasını görürsünüz. Cildinize yapacbilevrğiniz en iyi yatırım güneşten korumak ve nemlendirmek. Aksatmayın :)

ben cerave nin mavi renli olan vücut nemlendiricisini kullandım, cildim çok kuru. ancak istediğim performansı alamadım. cildi uzun süreli nemli tutmasını beklerdim (neurogena b konuda çok başarılı), sürdükten 1 saat sonra cildim sanki nemlendirilmemiş gibi oluyordu. bir daha kullanmam.

Ben de yüz nemlendiricisi ve jeli var. İkinci kez aldım. Eczaneden tester isteyebilirsin.

doktor önerisiyle nemlendiricisini denedim. nemlendirmesinde sorun yoktu ama bende sivilce yapmıştı. haliyle memnun kalmadım. cildim karma.

F/p dan dolayı fazlaca tavsiye ediliyor. Kuru hassas ciltliler için temizyecinin çok kaliteli olması gerek çünkü cilt kendini koruyan yağ tabakasından yoksun bi de temizleyici sert olursa hepten kötüleşiyor. Cerave fazla hırpalamadan cildi temizleyebiliyor fiyatı da muadillerine göre uygun. Bu yüzden fazlaca tavsiye alıyor. Çok hassas bir cildiniz yoksa, kullandığınız ürün cildinizi kurutmadan temizliyorsa bence gerek yok. Çok merak ediyorsanız Seyahat boyunu alıp deneyin.

bir sürü temizleyici deneyen biri olarak: cerave temizleyiciden daha iyi olan bir ürün diyeyim; luisa Fanzani micellar water temizlecisi. 20 $ falan bazen free shipping oluyor.

Kizilcahamam çok güzel yer ama araçsız zor olur.
Beynam ormanları diyeceğim orası da araçsız zor olabilir

araçsız zor olur müdür ya. bilemedim şimdi.

edit: aracsız her yer zor olur. yoksa kızılcahamam da olur eymir de olur gölbaşı da olur beypazarı da hepsi güzel bence.

Kızılcahamam tek başına güvenli değilmiş galiba. Şimdilik eledim sanırım.

Arabasız zor oralar hocam. Çamlıdere çok güzel. İlçe merkezi değil de doğası. Yürüyüşe gittim bir kere. Çok beğendim. Zenginler de beğenmiş her yeri villa yapmışlar.

Arabasız zor olur + Kızılcahamam'a kar yağdıktan sonra gitmek lazım bence. Hatta bir gece de orada termalli bir otelde kalırsan efsane olur.

ankara'da en düşük -4'te koştum ki zaten o da 1-2 gün falandı. decathlon warm+ alt vardı. ne kadar soğuk olursa olsun, zor olan koşunun başlangıcı çünkü ısınınca giysiler hava almıyorsa bir süre sonra performans düşmeye başlıyor. bacak araları mecburen hava alacak, eğer çok üşüyorsanız altınıza bir de tayt giyersiniz.

benim deneyimlediğim kışın koşu için kritik olan ekipman ayakkabı. sadece kışlık iyi bir ayakkabı varsa gerisi hikaye.

Bence yap, için rahatlar. Onlar da ya cevap vermezler ya da teşekkür ederler. İki durumda da sen kazançlı çıkarsın.

hos bi sey degil ama gelmis gecmis. sirket sana gonderilen bi ekstra urunle batmazdi zaten. ama haksiz kazanc elde ettin. birinin bi sekilde hakkini gasp etmek gibi aslinda. buysa sana bunu 7 sene sonra yazdiran ben olsam muhtac birine karsiligi kadar bi para verirdim.

üstünden yedi yıl geçmiş. sana beleş gelen kulaklığı sennheiser fark etmemiştir bile. yaptığının yanlış olduğunun farkındasın, pişman olmuşsun. yaptığından zarar gören kimse yok. o sipariş iptal edilmesine rağmen geri dönmediği için birisi azar işitmiş veya işinden olmuşsa bile şimdi sorsan hatırlamaz muhtemelen.

bence hiçbir şey yapmana gerek yok. anlamsız olur. karmaya, ilahi adalete vs. inanıyorsan o günün 50 lirasına denk gelecek şekilde bir yerlere yardım yap. ne bileyim bir öğrenci evinin faturasını öde, küçük kuzenin/kardeşin vs. varsa onlara hediye al... illaki içini rahatlatacaksa bence parayı bu şekilde harca.

yani aradan yedi yıl geçmişken sennheiser'e "ben sizden kulaklık çaldım parasını vermek istiyorum" demek bana acayip komik geldi, mesajı gören yetkili olsam bayağı güler ve hediye olarak "sıkıntı yok kankito" notuyla sana yeni bir kulaklık gönderirdim yani kusura bakma :(

Ben bunu sık sık yapıyorum ya. Zamanında torrent'ten bi sürü oyun indirip oynamıştım, şimdi o oyunları denk geldikçe steam'den satın alıyorum oynamayacak olsam da.

Mail at, şirket muhtemelen kabul etmez, sen de bi tane alıp başkasına falan hediye edebilirsin.

Yıllar önce bir bilgisayar almıştım da bir hafta arayla iki bilgisayar gelmişti. İkinci bilgisayarı kargo parasını cebimden ödeyerek geri göndermiştim. O geldi aklıma.

Bir de bir protein tozu almıştım. İki tane gelmişti.

Vicdanen rahatsızsan o bedelde bir garibanı sevindir. Olsun bitsin. Protein tozu olayında ben öyle yapmıştım.

Demiştim ki, Bir emekçi hata yapmıştır. Bildirsem şimdi onun gırtlağına çökerler.

mail at

ben öderdim.

geçen ay oldu felan deseydin bedelini öde derdim ama olan olmuş artık. 2015 yılında it gibi aşık olduğum kişinin ismini cismini unuttum ben.

bir tanecikten marka zarar görmez diyenler olmuş da satış departmanında çalışan personel belki o hafta/ay hesap vermek durumunda kaldı, kendi ödedi? bilemeyiz!

arkadaşlar, böyle bireysel anlamda yav koskoca X markası diyip geçmeyin, neticede bu ürün ve hizmetleri bize ulaştıranlar evine ekmek götüren it gibi çalıştırılan insanlar. onları düşünün asıl.

Ben fayda zarar ilişkisine bakıyorum, firma senin vereceğin 300-500 liraya muhtaç değil, şimdi bissürü yazışma falan filan çok gereksiz, seninkine çok benzer bir durum yaşadım ve parayı öğrencilere askıda yemek uygulaması yapan bir lokantaya bağışladım.

Bağış yap +1.

firma olması, insan olmasından farklı bir şey değil. yani hak açısından. şöyle düşünün: ben zengin biri olsam ve bana ödemen gereken bir miktarı ödemeseniz aradan kaç yıl geçerse geçsin ödemelisiniz.

ben olsam firmaya mail atardım. muhtemelen size böyle bir ödeme alamayacaklarını söylerler, çünkü fazla para girişi olur. ama keşke ödeseniz.

birini sevmek için nasıl kriterlere ihtiyacınız varsa, kendinizi sevmek için de aynı nedenlere ihtiyacınız var. böyle sebepler kendinizle aranızı açar. böyle söyleyince çok uç bir şey diyormuş gibi oluyor ama değil. ben olsam firmaya ulaşırdım. kötü bir tepki almayacağınız zaten belli. siz de aslında bunu istiyorsunuz, sorunuzdaki nahiflikten belli.

ekleyeyim, başkasına yardım yaparak firmanın hakkının kapatılmayacağını düşünüyorum. bağışınızı zaten imkanınız olduğunda yaparsınız, ama ikisi bence ayrı konular.

Lovemyself ++1

Birinin hak gaspı başka biriyle telafi edilemez.
Şu durumda hem firmanın hem de o birimde çalışanların hakkına girmiş durumdasınız. Aradan geçen zaman bu hakkı düşürmez. İşte bunlar hep kul hakkı, haram kazanç vs.

Firmada ulaşabildiğiniz en üst birime ulaşıp durumu izah ederek ödeme yapmak en doğrusu. Çünkü alt birimde birisi aman olan olmuş boşver diye geçebilir, bu takdirde o hak ödenmiş olmuyor.

Yukardaki seçenek yapılamadığı ya da çalışmadığı durumda o kulaklığın bugünki bedeli üzerinden birine yardım edebilirsiniz. Bu yardım aslında o firma adına yapılmış oluyor. Siz yardım etmiş değil, borcunu ödemiş konumdasınız.

Görülüyor ki yapılan bu davranış -ki hafife alınsa da hırsızlıktır aslında- sizin vicdanınızı rahatsız etmiş. Bu çok güzel. İyi bir vicdan önünde sonunda doğruyu bulur, demek ki siz de bir gençlik hatası yapmış olsanız da doğru, temiz, dürüst hasletlere sahip yetişmişsiniz. Bu nedenle meseleyi mutlaka bir şekilde çözüme kavuşturmalı bu vicdanı korumalısınız.

Bu duyuru nezdinde cevaplarken benzeri şeyleri hafife alanlar için de belki bir faydası olur ümidiyle yazdım.
Evet belki bu firmalar bir ürünle batmaz ama batan bizim insanlığımız olur. Dini hassasiyeti olanlar için bu aynı zamanda kul hakkıdır. Böyle bir inancı olmayanlar için de evrensel hukuk ve insanlık için sorunlu bir davranıştır. Lütfen böyle şeyleri hafife almayın. Zaten er geç bunun bedeli insanın karşısına çıkar.

@epitaf
Açıkçası ben de firmaya ulaşmadan bir yere bağışlamayı düşünmüyorum. İlk yolum onlara yazmak olur. Ha kabul etmezlerse onlar adına bağış yaparım. Ancak Türkiye yetkililerini tanımıyorum. Ben direkt sitesindeki bize ulaşın kısmından yazmayı düşünmüştüm. Şimdilik onu yapacağım, bakalım ne olacak.

www.youtube.com

valla ben olsam hatalar beni bağlamaz der geçerdim. takibini yapması gerekenler onlar. iade olmuş ürün kullanıcıya ulaşıyor ve kimse takip etmiyor? Daha önce firmalara ilettiğim de oldu, gerek yok sizde kalsın dediler ama 2 ürün gelmişti o zaman. Bunu amazondan aldığım ürünlerde de yaşadım aliexpressten de.

ama siz etik olanı sormuşsunuz, vicdan rahat etsin diyorsan firmaya durumu açıkla tabi. aldığın platform ve sipariş sistemde gözüküyorsa, sipariş numarası veya fatura numarasıyla ulaşınca hatayı görürler bile belki..

Mesaj attım ama gelen yanıt otomatik yanıt gibi geldi.
"Üzülerek belirtmek isteriz ki bu şekilde bir sürecimiz bulunmamaktadır. Ürünlerimiz 15 iş günü içerisinde iade edilebilmektedir."

Arkadaşların twitter hesabından türkiye sayfasına mesaj atmayı deneyeceğim ama pek umudum yok açıkçası. Başka fikri olan varsa beri gelsin.

"sennheiser farketmemiştir bile" diye düşünme, mutlaka farkedilmiştir ve hatayı yapan işini takip etmeyen personel azarını yemiştir ağız dolusu.

2015'te 40-50 liralık şey şu anda 400 lira civarındadır. çok da ucuz bir ürün değil. paranın zaman değerini dikkate almak lazım.

yaptığın en başta hata, hiç yapmaman gerekirdi. ama madem halen vicdan azabı çekiyorsan firmaya mail at ve cevaplarını bekle.

@teritori
Hocam zaten mail attım ama gelen cevap işe yaramadı. Duyuruda da yazdığım üzere bugünlük değerini ödeyeceğim. Yani kabul etseler 20-25 doları ödemeye hazırım:) Ama kabul edecek kanalı bulamıyorum:D

e tamam o zaman sen yapman gerekeni yapmışsın. hepimiz üniversite çağlarında böyle şeyler yapabiliyoruz.

bu saatten sonra yapılacak farklı bir şey yok. belki bir miktar bağış.

Eğer dindar bir insansanız fıkhi cevabı şu şekilde;

eğer geçmişten gelen bir hakkı, sahibine ödemek isteyip de ödeyecek kişiyi bulamıyorsanız (daha uzun da aslında özeti bu) o kişinin adına sadaka verebilirsiniz.

Ürünün şimdiki değeri, ya da o zamanki 40-50 tl değerindeki altının şimdiki tutarını, bir fakire sadaka verirsiniz ve sevabını hak sahibine bağışlarsınız.

Aldığınız yer neresiydi? Yani hangi mağaza? Teknosa vs. ? Ben trendyol Çiçeksepeti gibi yerlerde alıp iade ettiğimde yanlışlıkla iptal edilen veya kargoda geri gelen ürünleri sorduğumda sizde kalabilir diyorlardı ama fatura telefonundan satıcıya ulaştığımda haberimiz yok trendyol bizden habersiz öyle demiş cevabı alıyordum. Daha sonra satıcıyla haberleşip gönderiyordum ürünü. Normalde trendyol bana hediye etmiş denilebilir ama adamların satıcılara yaptıklarını biliyordum az çok.

Sizin durumunuz biraz karışık. Uzun zaman geçmiş. Sanırım bu şekilde iade alamayacaklarını söylemişler. Şöyle bir şey olabilir. Belki biraz saçma ama yeni bir kulaklık alın daha sonra iade edin. Kutunun içine de durumunuzu açıklayan bir mektup ekleyin ve parayı bantlayıp kargolayın. Sadece kulaklık parasını iade ederler belki.

Bundan sonra hayatında bu tür durumlarda ne olacağını biliyorsun, ilk zamanlar beleşçilik tatlı gelsede zamanla sende vicdan yapıyormuş, bu durumda tekrar başına böyle bir şey geldiğinde bu bilgiyi kullanarak iadesini falan yaparsın.

7 sene sonra kimse sallayamaz bu durumu, ödemesini yapamazsın, şöyle düşün adamın kasasına bir miktar para giriyor ama bunun kyaıt kuyudatı eksik, fatura kesilmemiş, daha önce kesilen fatura iptal edilmiş vs. vs. adam sana tekrar fatura kesecek ki o parayı alsın, e faturayı neye kesecek? depodan mal çıkartması lazım fatura kesince de vs. vs. e mal'ı çıkartmasa bu sefer depo ile satış rakamları tutmayacak, şu anda o parayı ödeyebilmek adamların başına paranın değerinden çok daha fazla iş çıkartacak.

sen yine de elinden geleni yap tabii kafan rahat olsun ama adamlardan tabii ödemenizi şuraya yapabilirsiniz gibi bişi demelerini bekleme.

arkadaşlar neden "sennheiser'dan çalmakta sıkıntı yok" demişim gibi cevaplar verdiniz ki? ben olayın üstünden yedi yıl geçtiği gerçeğini göz önünde bulundurarak yazdım bunları. tabii ki bu durumdan dolayı bir çalışanın başı ağrımış olabilir, tabii ki parasını vermediğimiz ve hata sonucu elimize geçmiş ürünün üstüne yatmamalıyız ama her şey siyah ve beyaz değil. yani dükkanı zor çeviren esnafı gidip soymakla sennheiser'in fazla gönderdiği kulaklığı geri göndermemek arasında bence fark var. duyuru sahibi bu hatayı fark edip hemen sormuş olsa zaten eminim kimse "boşver ne göndereceksin" demezdi. üzerinden yedi yıl geçmiş bir şeyde bence daha yapıcı olmak lazım. dediğim gibi o gün bir çalışan başına iş almışsa bile şimdi kendisi dahi hatırlamıyordur bunu... kaldı ki duyuru sahibinin duyarsız, sennheiser'dan kulaklık kepitmeyi meşru gösterir bir hali yok. o yüzden burada ahlak dersi vermeye de gerek yok diye düşünüyorum. olan olmuş, geçmiş gitmiş. kendisini rahatsız hissediyorsa o değerde bir iyilik yapabilir diye düşündüm. ben ondan şeyettim yani, eğer yaptığım zalımeylık gibi algılandıysa onu düzeltmek isterim.

çok ilginç kafalar cidden, hayretle izliyorum.

kulaklığı sipariş vermişsin, siparişi iptal etmişsin ama sana yine de yollamışlar. daha sonra da "bir sorun olmuş, iptal ettiğiniz sipariş size gönderilmiş, şu şu adrese iadesini gerçekleştirebilirsiniz." gibi bir iletişime de geçilmemiş seninle. daha neyin derdini ediyorsun ki? bu şirketlerin sömürgesinde yaşıyoruz zaten, yok vergi indirimiydi yok şuydu buydu derken hepsinin ceremesi topluca bizlerden çıkıyor.

ben zerre acımaz kullanırdım kulaklığı. dediğim gibi bir mail gelirse o zaman kimsenin başı derde girmesin der, geri gönderirdim ancak.

hayat bu kadar ufak şeyleri kafaya takacak kadar uzun değil.

Üstad kendisi anlatmış zaten, paslanmış İngilizcemle çevireyim:

"Şarkıyı yazdım çünkü Anita ve ben sabit bir hızda tartışırdık. -Ne hissettiğini söyleyebilirsin ama geçmişi unutursan- demenin bir yolu olarak ona her zaman köpekleri serbest bırakmasını ve köprüleri yakmasını söylerdim. Bir tartışmada biri diğeri vazgeçene kadar her zaman geri çekilmek zorundadır, böylece temiz bir başlangıç olur. İlk dizelerde bütün gece pes edene kadar tartışmayı, sonrasında birbirimize sarılıp baştan başlamayı düşünmüştüm. Bu benim karanlık şarkılarımdan biri değil, hissettiğimi yazıyorum ve yazarken karanlık hissetmemiştim. Karanlık şarkı istiyorsanız kendinizi cinayet baladlarına bırakın."

-Nicholas Edward Cave

@zaman ilaç değil insanlar unutkan

Hocam o yazıyı okudum da ben köpek salma eyleminin o dildeki mealini anlayamadım. Sanıyorum ki deyimsel bir ifade. Bir arkadaşin da dediği gibi kalkanlarını indir manasındaymış.
Şarkıyı daha bı sevdim.

O kısımları soruyorsanız evet, deyim; bizdeki "içine atıp kanser olacağına dışına at konser olsun" gibi, ecnebideki "show me what you got" gibi, hani "ne yapacaksan yap, söveceksen söv, döveceksen döv de bitsin bu çilem, bi' durul artık, bi' sakinle" manasında. :)

Come loose your dogs upon me -> Gel, köpekleri üzerime sal
And let your hair hang down -> Ve sarkıt aşağı saçlarını.

iki tane salınan, saçılan, serbest bırakılan şeyi yanyana getirmiş. köpekler ve saçlar.

"saçların okdur, tek tek kalbime saplanan" gibi bir benzetme yapılmış sanırım kültürlerinde. çünkü onlarda köpekleri birinin/birşeyin üzerine salmak diye bir kavram var. Mülkümü terk etmezsen köpekleri salıyorum, gibi.

Anaa evlenion mu amaranta

maps me deneyebilirsin mobil uygulamadır.

(git:support.google.com )

Zorlu da gittiğim Camel konseri
Hayatımda gittiğim ilk konser olan jethro tull konseri (açıkhava)
En son manowar konseri (kucukciftlik)
İlk sonisphere (İnönü)

Berlin Wuhlheidedeki SDP konseri (şahsi bir anlamı var) www.youtube.com

burda kötü çalsalar da sonra canlı da izlemiş olduğumdan iyi stres attırdığı için Wackendeki in flames- only for the weak www.youtube.com

bir de anıtsal klasik olarak 1992 Donnington Iron Maiden - Fear of the dark tabii ki ama canlı kayıt değil video :( www.youtube.com


not : bu duyura biri gelip cevap olarak Cezanın Rock'n Coke 2005 konserini koyar umarım :D

Yukarıdaki cevap sonrası, Wiener konzerthaus da y2016 Yeni yıl konseri

Ya ben yanlış anlamışım. Konser kayıtları demişsin ama ben benim için özel olanları yazmışım. (Ama duyurunun Metin kısmı buna imkan veriyor değil mi :) )

Metallica - live shit binge and purge

Rhcp - live at slane castle

Dream theater- live scenes from new York

live aid '85 - queen

@kisa,
Hocam aslında spesifik bir konser sormuştum açıp izlemek için. Ama hakkkınız var son önerim biraz da kaydı olmadığı için konser günlüğü gibi olmuş:D Sizinkilerin de linki olsaydı iyiydi ama ziyanı yok:D

kerebiçci oğuz

Kerebic, Kerebicci Oguz'dan yenir. Lutfen fistikli yiyin. Afiyet olsun.

Deneyecek olanlar için yazıyorum, tam bir hayal kırıklığı yaşadım. Kaymağı boğaz yakan bir tatlilikta. Bir şerbet sever olarak kerebiçe kaymak değil de şerbet döküp yerim.

hocam dun yazacaktim sana ama ses etmedim kendin deneyip gor diye :) ben de ilk yedigimde inanilmaz agir bulmustum. sonrasinda da zaten sadece 1 kere daha yedim mersinli bir arkadas ofise getirmisti. herkesin begenecegi turden bir tatli degil kerebic bence.

valla hangi okul, hangi bölüm olduğuna göre bayağı bir değişir bu durum. Bazı okullarda 10 ders bile zaman almak dışında pek sallamaz, ama belli okul ve bölümlerde 3-4 ders ötesi hayal olur.

Bu arada eğer 8 ders hiç yapılamayacak bir şey olsaydı danışmanının bir dur ne yapıyorsun diyeceğini düşünüyorum. Bu nedenle bölümünüz için 8 dersin bir problem olmadığını tahmin ediyorum.

Duyulan haliyle çok zor, ancak derslerden ne beklendiğine bağlı tamamen. Ben kendi deneyimimden yola çıktım. Yüksek lisans ve doktora dersleri genelde sunum hazırlama, makale yazımı üstünden yürür. Bu sunum ve makalelerin de belli bir zemine oturtulması gerekir kaynakçanızda kullandığınız yayınlar önem taşır. Lisansla kıyas yapmak doğru değil. Düzgün bir sunum hazırlamak aman aman zor demesek bile zaman alan bir iş ve sizde de bu zamandan son derece kısıtlı bir miktar var.

Haftada 4 gün ders olacak diyorsunuz, yani bazı günlere birden fazla ders düşüyor. Bu sunum dönemleri de büyük ihtimalle üst üste gelecek ve siz bir de çalışıyormuşsunuz.

Ben kendi okul deneyimimle kıyaslayınca nasıl olup da bu işin içinden çıkılacağını anlamadım. Ancak başta dediğim gibi, derslerde sizden ne beklendiğine bağlı daha çok. Yüksek lisansınızı aynı yerde yaptıysanız orasıyla bir kıyas yapıp, onun biraz daha üstü bir tempoya kendinizi ayarlayın. Ekle sil geçmediyse bence düşürün ders sayısını.

Benim zamanımda toplam 8 ders alınıyordu. Ben 4-4 iki dönemde bitirmiştim bazıları ona bile hızlı demişti çünkü millet 2 yılda bitiriyor ders dönemini.

Tabii aynı zamanda çalışıp çalışmadığına göre değişir. Ama 8 çok bence.

edit: fakat bazı hocalar bazen iki haftada bir ders yapabilir veya size bişeyler dağıtıp Şu haftalar gelin sunum yapın diyebilir vs. o tür şeyler belki seni rahatlatabilir. Hocalarla konuşsan iyi olur gibi.

@akhatenan
Evet yükseği de aynı yerde yaptım. Bizde de makale/ ödev+ sunum şeklinde ilerledi hep. Bu tempoyu biliyorum. İsim de az biraz benzer olduğu için biraz pratik kazandığımi düşünüyorum. Sanki zor olur ama olur gibi geliyor ama etrafımda herkes ölürsün filan şeklinde tepki verince tirsmadim değil:/

okul, bölüm, derslerin zorluğu, hocaların beklentileri vs. en önemli kriterler.
bunları bilmeden verilecek her cevap yanlış olacak.
en mantıklısı bu dersleri daha önceden almış birisine sormak.
ancak dersler kolay değilse çok zor bir dönem olacağı açık.

Ben de Hacettepe'de doktoradayım. Sizin 7 doktora dersi alma sebebiniz tam olarak nedir. 2 YL + 8 doktora dersi almanız yeterli toplam AKTS'yi tamamlamak için. Bütün dersleri doktoradan almasanız da olur.

4 dönem içerisinde AKTS'lerinizi tamamlamanız gerekiyor. Aynı zamanda 1 dönem de doktora yeterlilik sınavına hazırlık dersini kodlayarak ek bir dönem daha alıyorsunuz. Yani yeterliğe kadar 5 döneminiz var. Ama doktora yeterlik sınavına hazırlık dönemi öncesi 2 dönemde dersleri bitirip kalan iki dönem de boş geçiremiyorsunuz diye biliyorum.

Bölüm hocaları çok zorluyorsa farklı enstitülerden mesela Siyasal'dan Ruhtan hoca veya Mete Kaan Kaynar'dan da ders alabilirsiniz ki çok keyifli geçiyor.

4-3-2 şeklinde alarak 1.5 yılda bitirdim. Alan işletme. Öğr. Gör. olarak çalışıyorum aynı zamada. En yoğun geçen dönem son 2 dersi aldığım dönemdi. Makale yazma ya da haftalık aşırı ağır dili olan ing makaleler okumak ve çevirmek perişan ediyor. Ve bu yoğunluk tamamen hocaya ve sizden beklentisine bağlı. Hatta dersi kaç kişiyle kiminle aldığınız da önemli. Ben bir dönemde 8 dersi asla almazdım.

Kendimce zorluk sıralamasını da yapayım hadi.

Yeterlilik>tezi yazmak>Doktoraya kabul alabilmek>bir dönemde 8 ders alıp geçmek?>bir dönemde 4 ders alıp geçmek>tez izlemeler>mezuniyet işlemleri

2.linkte yok olursunuz.

1.linke yönelin derim.

play.google.com

Bu konuda şu uygulamayı tavsiye ederim, illa excel derseniz açtığınızda gösterdiği hazır şablonlar oluyor ama yukarıda attığım bir uygulama çok daha iyi çözer ihtiyacınızı bence.

Budgetbakers deneyin api İle Banka hesap ve Kredi kartı harcamalarını otomatik aktarır

Bu bir uzun hava. Kırık hava yani ritimli bir türkü değil. Bir de bu dijital ortamda değiştirilmiş tabii. Aradım ama sözleri bile bulamadım.

open.spotify.com

youtube 1+1=1
bağımlılık yaptı bende.

No Such Thing as a Fish belki?

Nasıl Olunur çok güzel bir podcast serisi.

gidemezsem üzülmeyeceğim bir fiyatsa alıyorum ben ve gerçekten de üzülmüyorum:) elden çıkarma olayı imkansıza yakın. kimse yanaşmıyor o bileti almaya.

Bilet fiyatı çok yüksek değilse alırdım. Gidemediğimde verdiğim paraya üzüleceğim kadar yüksekse almam.

konserlerde genelde bilet tükenmez.
o yüzden yakın tarihte alırdım ben.

konser günü bile bilet satılır muhtemelen.

Waikiki’de var böyle elbiseler. Özellikle grace bölümünde. Ama diğer koleksiyonlarında da bulabilirsiniz.

Kokteyl elbisesi?

oysho?

amarantaaa*-* u.s polo elbisesi bunlar. direkt us polo elbise yazınca çıkar.

ty.gl
ty.gl
ty.gl
ty.gl
ty.gl
ty.gl
ty.gl

@e bana nick
Çok çok teşekkür ederim, çok güzel hepsi ama biraz klasik bir şey bulabilsem daha iyi olur.

Dergah Yayınları

www.dergah.com.tr

Doktora surecinin is yukunuz uzerindeki etkisi ile ilgililersadece.

3-5 seneyi (TR de daha uzun, 5-7 sene) nasil plaadiginizi gosteren bir Gantt chart hazirlayip gosterin. Hangi donenlerde/aylarda yaklasik kac gun veya hafta is izni isteyeceksiniz doktora icin vs. One gore onlar da sizin boslugunuzu nasil dolduracaklarini planlarlar.

Doktorayi farkli sehirde veya online yapmak onemli degil. Uzun 've mesakkatli bir surec. Cok fazla zamana ihtiyac olacak. Literatur taramasi, data toplamasi vs. O yuzden is ciddi. Master vs yapmaya benzemiyor.

Ayrica doktora calismaniz su anki isyerinize bir katki saglamayacaksa Pek de umurlarinda olmaz sizin PhD alip almamaniz. O yuzden en bastan acik aacik konusun onlardan beklentinizi (yani izin ve) sonra yari yolda doktoradan veya isten vazgecmemek icin.

Bol sanslar, iyi calismalar

bu kadar önemsediğiniz güzel güzel işiniz varken doktoraya başlarkenki motivasyonunuz nedir? bunu sormamın sebebi ona göre plan program çizmeniz. şirkete katkı sağlayacak bir iş mi? yoksa akademiye geçiş niyetiniz mi var?

şirketten izin almanız gerekecekse söylemelisiniz yoksa haber vermek gibi bir zorunluluğunuz yok. izin meselesini de yıllık izin, esnek çalışma veya zaman zaman ücretsiz izin gibi seçeneklerle halledecekseniz söylemeniz yine zorunlu değil hatta hiç söylemeyin.

ama özellikle teşvik eden bi şirketse veya alanınızla ilgili bir işteyseniz söyleyin tabi. iş kanununda nasıl geçiyor bilmiyorum ama bazı şirketlerde doktorada haftada bir gün akademik izin verilmesi zorunlu. veya ford gibi bazı şirketler özellikle doktoraya teşvik ediyor belli sayıda çalışanı hem izin hem ekstra ücret veriyor. siz de durumunuza göre bakarsınız. ancak bu konularla alakasız şirkete de bahsetmek gereksiz. kaldı ki işin bir de öteki yüzü var, okuldakiler ne diyecek bakalım? bizim okul tam zamanlı çalışmayı neredeyse istemiyor mırın kırın yapıyorlar hep.

sorunuza dönersek evet, izin vermiyoruz diyebilirler tabiiki

besiktas yildiz parki olabilir

yildiz parki'na cok benziyor evet ama gol kuru oldugundan emin olamadim, bir arada neredeyse 20 yil var su anla ama o koprunun yol tarafinda ortada cok buyuk bir agac var su anda, o agacin 20 yil once de orada olma ihtimali cok yuksek o yuzden biraz emin olamadim yildiz parki olup olmadigindan.

yalniz degilse bile yildiz parki hem cok merkezi hem de cok guzel bir parktir. boyle yerlerden hoslaniyorsaniz cok begenirsiniz diye dusunuyorum.

@in vino veritas
Evet ben de demin yıldız parkı görsellerine bakınca hem benzettim hem de emin olamadım. Merkezi bir yerdeyse muhakkak gitmeye çalışacağım.
Teşekkürler tekrardan.

Atatürk Arboretumu da olabilir. Yıldızda böyle bir köprü var mı emin olamadım.

Atatürk Arboretum'u geldi benim aklıma ilk bilemiyorum.

Selam, akademik kariyer düşünüyorsanız "ne için doktora yapıyorum?" sorusuna nir cevabınız var mı? Bazı alanlarda yüksek lisans yapmış kişilerin maaşları bir miktar değişiyor uzmanlık aşdığı için, ancak benim bildiğim hiçbir alanda doktoranın böyle bir faydası yok. Doktora akademik kariyer için gerekli. Zaten bu yüzden içerisinde formasyon eğitimi de veriliyor. Sizin için durum farklıysa bilmiyorum ancak mesleğe başlamanızı 4 yıl daha geciktirmenin sizi kötü etkilemeyeceğini düşünüyorsanız ve kişisel gelişim amaçlı yapmak istiyorsanız size kalmış. Yine de yaşı geçirmemekte fayda var.

Diğer konu için de evet, ben ara vermek istiyorum gibi bir gerekçeyle dondurma olmuyor. Geçerli sayılan nedenler var bunları enstitünüze sorup öğrenebilirsiniz.

Özür dilerim telefonda editleyemedim "akademik kariyer düşünmüyorsanız" demek istemiştim, düşünüyorsanız yazmışım.

Bence acele etme. Belki burslu bulacaksın ya da daha iyi bir şehirde, üniversitede bulacaksın. Yurt dışı bile olabilir. Lise değil ki bu ortaokuldan sonra devam edesin. Bildiğim kadarıyla doktora süreci uzun. Zaten hevesin en az bir kere kaçar. Yüksek lisansı sindirip çalışmak istediğin alanı daha net şekilde belirleyebilirsin.

@akhenaten,
Akademi düşünüyordum ama YL 'yaparken TR 'de akademiye girebileceğime dair umutlarım tükendi. Danışmanım ise bana çok güveniyor pes etmemi istemiyor. Israrı bu yüzden, bu da benim aklımı karıştırıyor.

@Amaranta, anladım. O halde ne kadar erken yaparsanız o kadar iyi. Bir sene boş kalınca da hiç düşündüğünüz gibi olmuyor inanın.

Hocanın güveni olması iyi, ancak sadece güvenle olmuyor ne yazık ki. Akademik kariyer planı uzun br süreç. Bence somut olarak aşamalar belirleyin kendinize, oluruna bakın. Çünkü 21 yaşında mezun olup 23'te yl bitirip 27 yaşında doktorayı bitirip kadro kovalarken özel sektörde şansınız git gide azalıyor. Ondan sonra elde avuçtanbir şey olmadan da kalabiliyorsunuz.

Hocanızın size referans olabileceği iş imkanları varsa öğrenin. Laf arasında konuyu çıtlatın bence.

Ortam kötü, elinizde somut bir plan olmadan çok geç kalmamanızı öneririm ben. Kendiniz için en doğrusunu siz bilirsiniz yine

powerpoint

boyle seyler ucretlidir. powerpointi acin. sonra google'a aradiginiz template'i karsilayan seyi yazin. ve en kolay anlasilir seyi secip powerpoint'te yaratmaya calisin. sifir bilgiyle en hizli ve sonuc odakli cozum bu olur heralde/

SharePoint kullanıyorum ben hocam tavsiye ederim, listeyi filtrelemekte çok daha efektif

He bir de jira bu konuda iyi öğe olarak lessons learned olarak eklerseniz, gayet kontrollü bir şekilde tablonuz tutulur

Ben hiç bir şey yapmıyorum konuyla ilgili şampuan-krem vs kullanmaktan başka ama ara makası pişmanlıktır ona çok eminim.

benim saçlar tarak, fırça kıracak kadar gür. ara makası sonrasında elimi saçıma attığımda aldığım hissi sevmiyorum, kısalı uzunlu olması hoş değil.

çok kısa sevmiyorum. 5 cm'den daha uzun olmasını da sevmiyorum. arada bir yerlerde bir tarzım var.

Ara makasi attiriyordum ama artik yapmıyorum. Duzlestirme yaptırıyorum, düzleşince sıklığı sorun olmuyor, pek kabarmiyor.

Ara makasi sikinti, o kesilen teller tekrar uzadikca sacma sapan bir sey oluyor.

Merhaba,
2 ihtimal geldi aklıma.
1. Tez konun benim bu makalemle çok ilişkili nasıl bunu atlarsın? Gibi bir soruysa eğer hoca haklı olabilir.
2. Boş temelsiz istek.

Hangisi olduğuna göre değişirdi sanırım benim tutumum.

üyenin yaptığı tez, vs. senin konu ile ilgili ise bunu zaten yapmış olman gerekirdi. diger türlü literatürü eksik taramis olursun. yok senin konu ile ilgili degilse (sinkaflı sözler) biridir. o durumda yapmasan da olur. ama ileri karsilasma ihtimaliniz varsa bu durum da yapman iyi olur. bu tipler unutmaz cünkü.

Konularımızın ilişki düzeyi şöyle: a<b<c<d<e

a en dış küme olsun e ise en iç küme. Ben e çalışıyorum. Hoca ile a<b düzeyi kadar ortağız. Yani zaten alanda yerelde 2 elin parmağından az çalışma var. Zaten istifade edeceğim bir şey olsaydı o demeden bakardım.

hocayı tanımıyoruz. bu nedenle sürekli negatif yorum yapmak yanlış olur. netice de teze atıf yapılmasının ve tez de yapılmasının ona bir faydası yok. belki bunu yapmamış olmanın ileri de senin için sorun olacağını düşünmüşte olabilir. bence burada niyet önemli.

hoca haklı olabilir, biz bilemeyiz buradan bakıp. alanınızı da bilmiyoruz.

siz farkında değilsinizdir ama o teze atıf vermemek sizi hem alanda hem de araştırmacı olarak cahil gösterebilir. daha bu geniş/temel havuzdan haberi yok veya buna ihtiyacı olduğunun farkında değil gibi bir algı oluşabilir. ikinci kez arayıp söylemesi biraz şey ama uyarmasında bişey yok. belki sadece iyi niyetli olarak, juriye karşı mahcup olmayın diye çabalıyordur. tez danışmanının istediği şey de asla cringe değil bence.

düşmanlıkla ilgisi yok da, bir atıf eksik vermek sizin hayatınızda ne değiştirecek ki? öte yandan komiteye güvenmiyorsanız yani feedbacklari almayacaksanız neden tez yazıyorsunuz? :D

fazla dövdüm ama ne bileyim, iyi niyetle başka bir perspektiften göstermek istedim.
kolaylıklar.

@rewlack
Tez danışmanımın tavrına cringe demedim. Çalışmalarına atıf vermemi isteyen jüri üyesinin telefonda 2.kez dillendirmesini cringe buldum. Yoksa tez danışmanım normal prosedürü söyledi. Dediğim gibi çok da ortak yönümüz yok bunu 2.kez istemesi garip geldi.

O vakit bardağın dolu tarafından bakıp çalışmalarına bakayım ben.

Benmmerak ettigim bi konu var, simdi defensee kadar proposal ve min 3 TIK yapiliyor, bu hocanin akli yeni mi basina gelmis, bu hoca izleme komitende degil miydi ki? Cunku komitendeyse ve bunu yeni soyluyorsa ustunden gecinmek istiyor demektir.

Yani ilginc olan savunma jurisine sonradan da eklense bu kadar onemli ve senin konunla ilgiliyse calismalari neden savunma oncesi raporunda okuyup bunu sinavdan once soylememis?

Iyi niyetli dusunursek ve sen gercekten alakasi oldugunu ve sadece gozden kactigini dusunuyosan koy gitsin. Dusunmuyosan tamamen vicdanina kalmis :)

Turkiyede kalcaksan ya da daha sonra bi sekilde geri donmeyi dusunuyosan evet dusman edinmis olursun cunku burdaki akademisyenlerin cogu orta cag kafa yapisina sahip bu konuda :)

Onceden ben cok takardim da oyle hocalar deneyimledim ki kim ugrascak, ne istiyosa ver aglamasin kafa yapisindayim su an :) Yoksa o is uzuyo duruyo.

@e mice
Bizim okulda süreç şöyle işledi: danışmanımla hocaları belirledik onlara haber verdik. Savunma öncesi tezi onlara gönderdim. Savunmaya kadar hiç iletişim olmadı, olmaz diye bir kural var sanırım. Etik olmazmış öğrenci ve üyelerin iletişimi. Savunmada öneriler geldi ama 1 ay içinde yapılabilecek ufak şeyler olduğu için tez 1 ay içinde enstitüye teslim edilmeden önce düzeltmeler yapılabilir dendi. Benden istenen ise enstitüye teslim etmeden önce düzeltmeleri yapıp hocalara nezaketen bakın önerilerinizi yaptım demekmiş.

Oradaki konumu Google haritalar da wp da aynı şekilde veriyor. Konum alma esnasında bekleyince uydulara göre 5 metre kadar bir hassasiyet ile olcebilir.

Bunu harita üzerinde pinleyip öyle bir bulgi ekranı çıkartmak için uygun ortamı ise bilmiyorum.

Sadece basit bir bilgi ekranı ise her çadıra bir tabela ve tabela üzerine bir numara vererek Excel gibi bir şeyde tutulabilir

anladığım kadarıyla çadırlar düzgün bir şekilde bir ızgara üzerinde kurulmuş değil. bu nedenle GPS kullanımı şart olacak sanırım.

GPS kullanırken, şunlara dikkat ederseniz çok doğru sonuçlar alabilirsiniz:

1- samsung telefonların gps hassasiyetinin iPhone'lardan daha iyi olduğu söyleniyor, test ediliyor. samsung kullanın.
2- gökyüzü açık olsun.
3- koordinat alacağınız / işaretleme yapacağınız yerlerde biraz bekleyin.
4- her çadırın aynı noktasında bekleyin. (aynı köşe)
5- gps'in yapısı gereği zaten hatalı bir sinyal alıyorsunuz ama bu hata bulunduğunuz bölgede herkese aynı anda, aynı hata ile geliyor. (sizin telefonun hatasından farklı bir hata bu) bu bahsettiğim, telefondan olmayan hata oranı, ara ara değiştiriliyor. bu sebeple bu ölçümü bir kerede ve hızlı bir şekilde yapmanız lazım. yoksa başka hatalar ile ölçüm yapmaya başlarsınız.
6- cihazın menülerinde bir yerde GPS haricinde diğer GNSS sistemlerinin açılması / kapanması ile ilgili bir ayar varsa kontrol edin. farklı sistemlerden alınan ve karşılaştırılan bir ölçüm daha doğru olacaktır.
7- ne kadar fazla uydu, o kadar hassas ölçüm. hiç bakmadım ama kesinlikle internette bir noktada hangi gün, hangi saat kaç gnss uydusu olacak, bununla ilgili bir site vardır. kontrol edin:D

@kisa evet şimdilik çadırlara numara verip, numaraların olduğu bir excel dosyası olacak ama ben haritalı güzel şık bir şey oldun istedim.

@co2s2
Hocam öneriler için çok teşekkür ederim öncelikler.

Evet dediğiniz gibi çadırlar düzgün kurulmamış, her biri çok dağınık. Birinin kapısının olduğu yer çaprazda, ya da diğerine ters. Dip dibe de var uzakta olan da. Sorun şu ki bunu yapmak istediğim alan bir köy içinde. Haliyle güçlü bir sinyal alabileceğime dair umudum pek yok:/

bi tane haritacıdan yardım alın. yaşadığınız şehir hangisiyse internete yazın çıkar. 1000 1500 civarına geliyorlardı geçen sene şimdi olsun olsun 3000 tl olsun. uydu ile çalışamasa hadi totali kurar her çadıra jalonu tuturursun. onu da cad'e işler.

oradan tıkladıkça bilgileri ekler çıkarır silersiniz.

edit: para vermek mümkün değilse. bakkaldan falan koli karton bir şey alın. çadır numarasını spreyle kartona yazın 100 ya da 150 kaç tane varsa iştte çadırın tantesine koyun numara gökyüzünden görünecek şekile. bi tane drone uçurup gökyüzünden resmini çekin. her çadırın üstünde numarası görünür şekilde olsun. onu istediğiniz programdan editleyip pinleyebilirsiniz.

Köy içi olmasının sinyalle hiç ilgisi yok. Gosndirekt uyduyla ilgili, baz istasyonla değil

kisa +1

daha önceki mesajımda yazdığım gibi eğer gökyüzü açıksa, etrafınızda ağaç falan yoksa, sinyal düzgün gelir. ama yine de iyi ihtimalle 5m civarında bir hassasiyet bile iyi sayılacaktır.

bu arada ikinci bir yöntem de her çadırın ölçülerini ve aralarındaki mesafeleri not etmek ve harita üzerinde elle giriş yapmak olabilir. ama çok zaman alır.

Ben gidicem

giderim. daha önce geldiklerinde de gitmiştim.

Istanbuldayım ama bu şarkıcıyı grubu bilmiyorum. Bilsem giderdim ve belki de giderim. Fiyatlar önemsiz. En iyi fp, beni mutlu edecek olandır.

Not: öteki duyurunuza da yanıt verdim. Parça için teşekkürler.

epeydir dinlemedim ama giderim diye düşünüyorum şimdi geldiklerini görünce.

para sorun değilse bu tarz şeyler tek başına yapılır gayet, buna takılmak çok anlamlı gelmiyor bana. ayrıca diğer sorunda yazdığın gibi ülke değiştirmişliğim var ahah.

Önceki duyuru Dark Tranquillity konseri içindi. Ona giderek tek başına başka bir şehirdeki konsere gitme fobimi yenmiş oldum:D
Kings of Convenience da cevaplardan sonra dayanamadım aldım bilet:D

Bir tickmark da sana gelsin o zaman ;) iyi eğlenceler

ben de aldım, sahne önünden.

Savunma sırasındaki etkileşim çok önemli. Savunma bittikten sonra biraz oturursunuz mesela, sohbet edersiniz hocalarınızla, kişisel bir takım tavsiyeler olabilir doktorayla ilgili. Bunlar önemli şeyler. Ben olsam yüzyüze seçerdim. Sonuçta akademik hayatta bir yüksek lisans bir de doktorada yaşayacağınız birşey.

yüz yüze daha anlayışlı, dikkatli olurlar diye düşünüyorum. online olan her şey bana sanki formalite icabıymış gibi geliyor ve işi robotikleştiriyor. dikkati kaybedip beğenmezlerse kestirip atma ihtimalleri online'da daha yüksek bence.

Online. Stresi daha az. Tavsiyeler zoomdan da verilir.

Onlineı bence kendine özguvenı olmayanlar seçer, eger urettigin işten emin degilsen,zaten konuşmamı ezberleyip savunmaya giricem dersen onlineı seçersin.

Ben olsam ben de yuz yuzeyi seçerdim. Onlinedaki etkileşim yuz yuzedeki gibi olmaz.

@e mice

Hocam aslında özgüvensiz olarak genellemeye katılmıyorum. Nitekim online'ı seçme sebepleri salt özgüvensizlikten ya da stresten kaçma olmayabilir. Benim zira öyle. Çalışmama oldukça güveniyor ve arkasındayım ama sürecin şehir dışından kalkıp gitmeye değer olup olmadığından emin olamadım. Kaçırdığım ekstra bir nokta varsa duymak istedim.

Cevap veren arkadaşlardan birinin hesabı onaylanmamış sanırım. Dilerse cevabını mesaj olarak atabilir.

Özgüvensizler seçiyor diyelim, ne değişecek hocam. Herkes nasıl rahat ediyorsa öyle olsun. Hocaların da işine gelebilir. 2 jüri üni dışından değil mi ? Adamlar/kadınlar başka üniden gelecek savunma için.

Etkileşimin faydasını ben tam anlamadım galiba, açar mısınız. Kendi hocalarınla zaten etkileşiyorsun doktora da. Gerisi formalite değil mi ?

Çok çok iyi bir şey yapmadıktan sonra, belli bir sürenin ardından kimse önemsemiyor, tezin akılda kalmıyor.

Çıkarttığın yayına bakılıyor.

Kritik bir hata yoksa (ki sanmıyorum, danışmanınızın süzgecinden geçmiştir sonuçta)
Kestrip atmazlar hocam.

Kendini onlineda anlatman daha zor olabilir. Bir mulakata girmistim, hayvan gibi yagmur yagiyordu. Yagmur sesinden dolayi artik ne kadar sesim gitti, ne kadar kendimj ifade edebildim bilmiyorum. Hocalar da konferans odasina toplanmis. Ortada bir mikrofon var, oradan konusuyorlardi. Anlamak bile zordu. Bok gibi bir mulakat gecmisti, elenmistim. Yuzyuze olsa daha basarili olurdum diye dusunuyorum.

Ben de şöyle bir bakış açısı getireyim 12 sene önce lisansta tez sunmuş biri olarak. Yüz yüzede hocalar bir noktadan sonra sıkılmaya başlıyor algıları kapanıyor boş boş yüzüne bakp sizi dinliyorlar. Online’de sanki daha cok olaya kanalize olup sizi sorularıyla sıkıştırabilirler. Ben yüzyüzeyi seçerdim. Hem sunumun nasıl gittiğini vakışlardan daha iyi anlarsınız ona göre yön verirsiniz

1in neye atıfta bulunduğunu bilmemekle beraber 2 diyorum. Ben giyerdim o tişörtü.

1i seviyorum ama renklerinden dolayi tercih edilmez gibi beyaz tisort zordur ozellikle erkekler icin (gobekliler)
3 guzel

@Bruce, The Office (Us) dizisinden. İzlesen seversin.

ben de 2 diyorum. 1-3 nakışla pek olmaz gibi geldi bana.

4.

türkçe bir şeyler yazmayı düşündün mü?

lügat 365 tarzı bir şey demiyorum...

@edgenabby örnek var mı?

laptop içerisindeki ekran kartına bağlanan kablo gevşemiş olabilir. arka kapağı açıp onu kontrol edebilirsiniz

"Verilerimin gitmesi demek bana kalp krizi yaşatır."

İhtiyacınız olan önemli dosyaları harici bir diske, usb'ye veya bulut çözümlere (dropbox, google drive gibi) yedeklemeniz gerek.

Kablo gevşemiş olabilir, benim laptopumda da aynısı olmuştu.

@hayirsiz
Yedekledim ama bu süreçte bilgisayarsız kalmak beni çok kötü etkiler. Siz nasıl çözdünüz kablo olayını? Kendiniz mi hallettiniz? Evetse ne şekilde?

sorun lcd kablolariysa o kablolar cok ince ve hassas oluyor. anlamiyorsaniz pek ellesmeyin derim. ekran tekrar karinca olursa 2. bir monitor veya tv vs baglayarak sorunun kabloda mi yoksa ekran kartinda mi oldugunu anlayabilirsiniz.

gittim. askerde asteğmendim.
bi pazar istanbulda ülker arenadan çıkıp, bis'i kaçırarak otobüse yetiştim. pazartesi iş başı yaptım.
diğeri ankaradaydı, cuma günüydü; rahat rahat gittim rahat rahat döndüm.

ikisinden de keyif aldım. ikisini de tekrar izleme şansım azdı. tek olunca kısmen daha rahat dahi oldu diyebilirim.

Tek basima hollandaya konsere gittim 2015te. Iyi ki tek basima gitmisim. Ayni muzik zevkine sahip arkadas bulma cabasi yok, oraya gidelim, bunu yapalim diye program bozan biri yok, cok icmeyelim, eve donemeyiz diyen macera katili tipler yok. Yine olsa yine giderim.

Soyle bi dusununce bicok konsere tek gitmisim. Iyi ki de oyle olmus, sakin o yoldan geri donme.

Konserine bagli. Lise sonda ayni gun mezuniyet balosu olmasina ragmen baska kimse gelmedigi icin tek basima baska sehirde roger waters konserine gittim, muazzamdi

Başka Şehre gitmedim ama tek konsere çok gittim.

Konseri ne kadar istediğine bağlı olarak kendini motive edebilirsin. Ya bi daha gelmezlerse? Değer mi böyle tereddütlü ruh hali yüzünden kaçırdığına?

Otel ayarlamak 5 dk iş, booking'e giriyorsun tık tık.

Konsere gitmeye değecek biri yoksa yalnız gitmek en mantıklısı. Çağırsam gelecek insan olmasına rağmen bazı konserlere yalnız gitmişimdir çünkü benimle aynı modda olamayacak, beni düşürecek diye. Etrafında böyle biri olmadığını ve doya doya eğlenmek için yalnız gittiğini düşün. Yalnız gitmek daha mantıklı çünkü istediğim gibi bağırıp çağıracağım fangirllük yapacağım diye düşün.

Ayrıca konserler minik "yeni insan sohbetleri" için ennn uygun ortamdır. Kimseye ilişmeyen biriyim ama en doğal ayaküstü tanışmaları tek gittiğim konserlerde yaptım diyebilirim. Ortak vibe, benzer mod insanları birbiriyle heyecanlarını paylaşmaya itiyor. Belki bu şekilde tamamen yalnız da izlemezsin.

Işte @Bruce'un dediği gibi bir daha zor gelebilecek bir grup. Bir de oturmalı olsaydı tereddüt etmezdim ama ayakta ve milletin kopacağı bir konser olacak. Öyle anlarda elimi kolumu nereye koyayım şimdi diye mallaşmaktan korkuyorum.

@gabe
Kings of convenience ya da Keane olsaydı sanırım bir saniye bile düşünmezdim ben de.

Yurtiçinde 500-600 km mesafeden kalkıp gitmişliğim var, hepsinden de inanılmaz keyif aldım. Dönüp bakınca iyi ki yapmışım diyorum üşenmeyip. Ayrı bir macera ve keyif oluyor.

Yurtdışında da aynı şekilde tek başıma konsere gittim başka şehirlere.

İçinizde kalmasın, kesinlikle gidin derim

gittim, giderim. başka şehirdeki konseri bırak başka ülkeye bile gidecektim. kuzen zor vazgeçirdi. keşke onu dinlemeyip gitseymişim diyorum.

Gittim. Giderim.

Off kings of convenience konseri cektirdiniz canimi... oturarak olmamasi daha iyi ickini icecek egleneceksin oturarak olunca konferansa gelmis gibi bi de yalnizsan berbat. kovit movit kisitlama hikayeleri cok yoksa git sanirim gitmen icin zaman kisiti vs yok seni zorlayacqk bir sey bahsetmemissin ee alternatif guzel bi programin yok

gitmedim. giderim

Ben şehir dışı meselesini bilemiyorum ancak millet delirirken ben ne yapacağım kısmına yorum yapacağım. Geçen haftalarda böyle bir konsere gittim. Gitmeden önce 2 gün düşündüm resmen. Sürekli kendime”kesin deli gibi gözükeceğim” diyordum.
Eğer o gün konserde otursaydım, asıl o zaman deli gibi gözükürdüm. Dance like nobody’s watching, mükemmel bir his.
Bence kesin git, mis gibi otelinde kal. Yolculuğunu yap, tepin, gel.

2012 Red Hot Chili Peppers konseri.

Müthişti. Tanımadığım insanlarla muhabbet ettim konser başlamadan. Başka tanımadıklarımla pogo yaptım. Bir ara iş halaya doğru gitti hatta.

Gittim, giderim:))))

Çanakkale Merkez'e arkadaş grubu zoruyla sürüklene sürüklene götürülmüştüm denebilir. Swh

Bu yıl izmir de bir fest var, bir ihtimal işte.

Giderdim, giderim.

Kimse cevap yazmamış ben aklıma geleni yazayım, bios piline erişiminiz varsa çıkarıp bekleyip tekrar takıp bi biosu sıfırlayın derim.

Muhtemelen boot cihazını bulamıyor anakart, en azından tahminim o. Lenovo ekranı geldiğinde f2 veya del tuşu ile biosa girebiliyor musunuz? Yada boot ile ilgili tuş varsa ona basın, bootable device listesinde ssd görünüyor mu kontrol edin derim ben.

Sorun yaşadığında önce ram çıkartıp takmayı deneyebilirsin.

Bios güncellemesi var mı ? bunu da kontrol edip bios güncellemesi yapılabilir.

@atom karincanin torunu
Hocam bendeki modelin boot tuşu var ve evet boot device listesinde taktigim SSD görünüyor.

@kaiserr76

Bios güncellemesi yapmadım hiç ama bunu biraz araştırırken görmüştüm bana teferruatli zor bir şey gibi geldi ama detaylı araştırip yapmayı deneyeceğim.

Bir de burdan bir arkadaş da bios pilinin bitmiş olabileceğini söylemişti. Sanırim yeni pil takmayı ve bios güncellemesini yapacağım.

Çok teşekkür ediyorum yardımcı olanlara.

Ssd yerinden oynuyordur.

Bios pilinin bitip bitmedigini saat ve tarihten anlayabilirsin. Bitikse cihazi kapatip acinca her defasinda resetler gecmis tarih gosterir. Boot seceneklerini gozden gecirin. Harddisk gevsek duruyor olabilir kontrol edin. Bilgisayar acilirken usb portlarinda harici bir cihaz olmamasina dikkat edin. Kullanim asamasinda donma kilitlenme oluyorsa diskte fiziksel ya da yazilimsal sorun da olabilir. Biosta lenovo logosunu kaldirma secenegi varsa kaldirin, yoksa acilista tab tusunu bir deneyin o asamada arka planda hangi islem yapiliyor ya da yapilamiyor gorursunuz

@divit haklı olabilirsin. Çünkü SSD'yi takarken 4 yerine 3 vida vardı. Benden önce açan ya kaybetti ya da uçurdu.

@rockinside
Çok önemli şeyler yazmışsınız hocam. Ben direkt pili degistirecektim hiçbir tarih resetlemesi yokken. Aydınlandim valla:d Harddiski çıkarıp ssd takmıştım ama @divit'in dediği gibi oynuyor kesin. USB portlarinda bir tek Bluetooth farenin şeysi var başka da bir şey takılı değil. Biosta Lenovo logosonu niye kaldırıyoruz anlamadım ama bunu da araştıracağım.
Çok teşekkür ediyorum sizlere de.

kadinlar bu konuda daha duyarli. ben bir erkek olarak aklima ve kalbime gore hareket ederim.

akil: o esyayi tutmak mevcut sartlar(evin durumu, esya fazlaligi, ihtiyac durumu vs..) icinde mantikli mi?
kalp: esya yada veren kisi benim icin degerliyse mantigi bosver.

Valla ben birine hediye aldıysam o hediyenin karşıdakini bişekil mutlu etmesi için alırım. Alsın sonsuza kadar saklasın diye değil. Bu yüzden elden çıkarması pek etkilemez beni. Haa bazen moduma ve karşıdaki kişinin pişmanlık duyan biri olmasına bağlı onu uyuz etmek için "ayıp ayıp hediye aldık hemen sattın bu mu bize verdiğin değer" falan diye takılabilirim de amacım direkt karşıya vicdan yaptırıp eğlenme olur. Evet, böyle de cins insanım.

Neyse, ben de eğer gelen hediye pek işime yaramıyorsa alip da istiflemem. Hani direkt gidip elden çıkarmam ancak bir zamandan sonra gözüme çarparsa alıp işine yarayacak birine veririm.

Bunun da doğrusu yanlışı yok bence. Kişiye bağlı, nasıl istiyorsan öyle takil. Hediyenin esas amacı başta da dediğim gibi mutlu etmekse ve bazen de o eşyayı elden çıkarma mutlu edecekse çıkar gitsin takılma bu kadar.

Şu durumlarda hediyeyi çöpe atabilirim ya da başkasına hediye edebilirim:
-hediyeyi veren kişi benim için artık değerli değildir ve hediye halihazırda işime yaramıyordur.
-hediyeyi veren ile zamanla kopmuşumdur ve hediye bana artık manevi değer ifade etmiyordur.
-hediyeyi veren ile herhangi bir biçimde ayrılmışımdır ve o kadar uzun zaman geçmiştir ki hediye benim için artık hediye duygusunu yitirmiştir, sadece bir eşyaya dönüşmüştür ve evde fazlalık durumundadır.

Hangi durumlarda atmam:
-hediyeyi veren kişi benim için artık değerli değildir ama hediyenin verilişi ya da o gün bende manevi iz bırakmıştır. Herhalde ölene kadar saklarım.
-hediyeyi, veren kişiden bağımsız olarak çok sevmişimdir.
-hediye kullanışlı ve işime yarayan bir hediyedir.

edit: hediye ettiğim bir şeyin elden çıkarıldığını öğrensem eğer özene bezene aldığım bir şeyse ve o kişiye hâlâ değer veriyorsam üzülürdüm hediyemin atılmasına. Görüştüğüm biri değilse ve duygular ölmüşse o zaman zaten önemi yok. Gerçi onda da yine büyük emek sarf edip aldığım bir şeyse ve manevi değeri varsa üzülürdüm.

Hasılı kelam kişiye ve hediyeye göre değişir.

Ya ben hediye beğenmiyorum hiç. Samimi olduğum insanlara ailem/sevgilim gibi direkt sipariş veririm ya da hediye çeki isterim. İşime yarayan şeyi alırım sonrasında elimden çıkarmam. Sürpriz hediye gibi beklentim yok zaten.

Bunun dışında beğenmediğim her şeyi elimden çıkarırım hiç acımam. Duygusal bağım da yok. Boşa yer kaplıyor evde. Vefat eden bir arkadaşım var onun hediyesini saklıyorum sadece.

bunun doğrusu yanlışı olmaz diye düşünüyorum, çok kişisel bir konu.

hediye konusunda ben biraz anneanne gibiyim, işime yarayacak bir şeyse elden çıkarmayı pek tercih etmiyorum. eski sevgilim tıraş makinesi ve ördekli don almıştı mesela, onu hatırlattıkları için çok hoşuma gittiklerini söyleyemeyeceğim ama "ooo beleş makine" ve "dondur, giyilir" deyip geçiyorum, kız düşünüp almış zamanında şimdi biz ayrıldık diye işe yarar şeyleri niye çöpe atayım?

kitaplarımı da elden çıkarmayı sevmem. bazı romanları yıllar sonra dönüp tekrar okuyabiliyorum. onun dışında zaten küçük bir kütüphanem olduğu için korumaya meyilliyim biraz. atıyorum komşunun 14 yaşındaki çocuğu gelip "abi ben dostoyevski okumak istiyom, sende varmış, versene kitap" dese onunla seve seve paylaşırım kütüphanemi elbette ama zaten çok kitabım olmadığı için bi' nevi "evimde dursun, ben okudum annem-kardeşim-kuzenim okur" diyorum. ha benim için anlamı olmayan, okumaya niyetli olmadığım veya okusam da kıymetli bulmadığım bir kitapsa eğer onu elden çıkarabilirim tabii.

eşyalara aidiyet hissetmemek güzel bir şey bence. ben de biraz senin gibiyim bu konuda, kitaplar dışında sahipliği konusunda öyle çok gaza geleceğim bir şey yok ama gerekirse kitap da elden çıkarılır nedir yani, içinde yazanı almışsan artık kağıt parçasından ibaret bir şey sonuçta. rafta durmasındansa başka ellerde olması daha faydalı olacaksa ayıkla gitsin. çöpe atma ama.

Eskiden her şeyi kutsal bir emanet gibi saklardım, sonra yavaş yavaş bazılarını kullanıp yıpratarak, bazılarını başkalarına vererek vs bir şekilde kutsallıktan azat etmeye başladım. Verdikleri duyguya bakıyorum artık, amaan bunu görmek istemiyorum, ya da şurda işe yarar dursun şimdilik eskiyince atarım veya negatif hissediyorum at/sat/ver bir şekilde yoket gibi.

Yazarken düşündüm de ayıp olur diye çok beğenmesem de kenarda duran bir iki şey var ama hediye eden kişilerle yakın mesafe ilişki nedeniyle tutuyorum.

Benim hediye ettiklerimden akıbetini bildiklerim var. İnsan ilk anda hediye hatırına birazcık saygı bekliyor ama sonra boşver deyip geçiyorum. Yani birine verdiğiniz küçük bir hediyeyi haftasında attığını görmek gibi şeyleri kastediyorum yoksa diğer türlü illa sürekli değer versin durumunu beklemiyorum artık.
Zevkler çok çeşitli artık, zorlamak gereksiz. Jest oldu bitti anı yaşadık sonrasını sal gitsin.

Of yine çok uzatmışım, atabilirsin bence yani kısacası.

1000 lira fazla bile. 1000 veririm diyorsan Samsung Evo 870 500 GB

www.vatanbilgisayar.com

Ben olsam şöyle yaparım; Bu SSD'yi alıp taktırmak için götürdüğün yere mevcut diskin de DVD-Rom bölümüne takılması gerektiğini söyle. Sistemi de SSD'ye kursunlar. Böylece kişisel verilerin kaybolmadan direkt SSD'ye geçmiş olursun. Temiz kurulum yaparlar muhtemelen. Windows 10 yüklensin.

Norlamde 250 GB SSD yeter. Zaten HDD de duracak. O yüzden şunu öneririm:
www.n11.com

Zaten 8-9 yıllık bilgisayara çok fazla masraf yapmaya gerek yok. Bütçeden artan paranın bir kısmıyla da RAM'i artırırım. Mevcutta ne kadar bilmiyorum ama 4'tür diye tahmin ediyorum. 8'e çıkarılabilir. Eğer anakart destekliyorsa 12 bile yapılabilir. Bende 9 yıllık eski bir gaming dizüstü var. 12GB ram ve SSD ile şu an canavar gibi çalışıyor. Epey hızlı.

Samsung olabilir. 512 GB ya dab256 GB olabilir. Fiyata göre bakılır.
Azıcık tornavida tutuyorsa eliniz kendiniz yapabilirsiniz.

@himmet dayı
Valla çok makbule geçti bu dediğin. Ben yoksa hepsini hdd'ye yedeklemeyi düşünüyordum. Daha ucuza kurtaracagima da sevindim. Elemanın biri 1000'i gözden çıkar deyince yüksekten açtım. Ustuyle dedigin bakım şeylerini yaptırırım. Format olayını da yaptırırım.

@kisa
Elim tornavida tutar hatta çok da severim tamir işlerini ama hiç etmekten tırsıyorum. Birkaç video bulup izlersem belki cesaret edebilirim.

@konetsu
Haklısınız hocam, bunu düşünmemiştim. Dikkat edeceğim.

@amaranta,
Daha önceki müzik tavsiyelerinle çok güzel vakit geçirmiştim. Memnuniyetle yardımcı olurum. Çok rahat hallolur

Öncelikle merhabalar,

1-Sahip olduğunuz modelin içini açmak çok kolay, 2 vidayı söktüğünüzde kapağı çıkartıp diski değiştirebilirsiniz. Servislik bir durum yok yani.

Herhangi bir 2.5" disk taktığınızda çalışacaktır.

Video:
youtu.be

2-Marka için samsung 870 evo +1 fakat cihazınız sata 2 arayüzü desteklediği için diskiniz maksimum 300 mb/s yazma hızında çalışacak. Yine de hız farkını hissedersiniz. benim tavsiyem 500 gb alın rahat edersiniz.

bit.ly

@gelecegin yıldızı

Videolar için çok teşekkür ederim hocam. Çok makbule geçti. Samsung 500'de karar kıldım gibi ama modele dair istişareler devam ediyor.

Senle aynı durumu yaşamış biri olarak sana en optimum öneriyi vereceğim.

2019 sonunda ben de çok hantallaşan lenovo ideapad 500 laptopuma ssd taktırdım. 1tb hdd vardı ama çok azını kullanıyordum. Bunu çıkarıp 256gb samsung 860 evo taktırdım.

Önce biraz açgözlülük yaptım ve bilgisayarcıya hdd de bilgisayarda kalsın dedim, böylece bunu da cdrom kısmına taktık. Bilgisayarı sonra açıp kullanınca hem hdd hem sss'yi kaldırmadı. Açtıktan 10dk sonra kapanmaya başladı kendiliğinden. Sonra hdd'yi çıkardım ve ayrı bir kutu aldım hdd için, taşınabilir yaptım onu da. Şu an arşivlemek istediğim şeyleri hddye atıyorum fotoğraf vs. 256gb ssd fazlasıyla yetiyor bana.

Ayrıca hdd+ssd aynı anda takılı olursa bilgisayarına bu hızı da etkileyecek. Maksimum verimi alamayacaksın çünkü bilgisayar bir yandan hddyi de çalıştıracak açılırken.

Bende hdd+ssd takılıyken bilgisayar 15 saniyede falan açılıyordu. Şu an sadece ssd takılı ve 3 saniyede açılıyor.

Amazondan samsung 860 evo siparişi ver 256gb. Güvenilir bi bilgisayarcıya 100 lira ver ssdyi gözünün önünde taksın, windowsunu falan kursun versin yarım saate.

www.amazon.com.tr

Sata ssd alacaksın. m.2 falan uzak dur sende yoktur o soketler. Ayrıca bilgisayarcı falan gerek yok. Laptop marka modeli ssd replacement yazıyorsun youtube'da çıkıyor. 1000tl çok, 1gb=1 tl civarı olacak şekilde 500 gb 256gb yeterli gibi o laptopa. Fazla para gömmenin alemi yok hepsinin performansı aynı olacak zira darboğazı ssd değil sata veriyolu yaratacak.

@mg3929
Önerileriniz için çok teşekkür ederim hocam. Benim hdd de taşınabilir haldeydi. Onu pc'ye takmayı düşünmüyordum ben de. Yazdıklarımı okudum da o kısım biraz muallak olmuş evet.

Sata 2-3 konusu hakkında bilgim yoktu, onu da araştıracağım.

5-6 yıl önce buradan Curaprox önermişlerdi çok memnun kaldım, şarjlı diş fırçasına geçene kadar da hep onu kullandım; manuellerde Curaprox'tan ötesi yalan.

altin kaplama da olsa bir fircaya 40-50 lira verilme bence

ben colgate'in ultra ince uclu fircalarindan kullaniyorum, onlar da soft ya da super soft diye geciyor ve gayet memnunum. cok yumusak killari var

www.hepsiburada.com

hatta bu daha ucuzmus www.hepsiburada.com

Diger markayi kullanmadigim icin karsilastirma yapamam ama sensodyne'in extra yumusak modelini kullaniyorum, memnunum. (25 tl gibi bi fiyati vardi migrosta en son.)

yillardir curaprox kullaniyorum, memnunum. kullanmaya basladiktan bir sure sonra bastirmamayi ogreniyorsunuz aksi halde 1 aya fircanin killari duzlesiyor :D

Curaprox’un muadili yok kesinlikle, özellikle de hassas disetlerine sahipseniz ya da dislerinizi sert bir sekilde fircaliyorsaniz.

Valla duyuru sahibine tesekkurler, yorumlar sayesinde Curaprox'a gececegim gibi: bu kadar memnuniyet! :))

Curaprox demeye gelmistim ben de

Curaprox da kullanan biri olarak rosmandan bulduğum bir fırça da hiç fena değil derim. Fiyat olarak prokudent denemenizi öneririm

Tepe supreme de yumuşaktır. Tepe'nin şu çeşidi var daha ucuza gelen ama hakkında pek bilgi bulamadım, buradan da sormuştum.

www.hepsiburada.com

www.eksiduyuru.com

Belki aranızda deneyen vardır.

(bkz: pauline a la plage)
(bkz: conte d'ete)

şimdi bergman'ın sommaren med monika isimli filmi geldi karşıma twitter'da. bir bergman filminin rohmer seven için tavsiye edilmesi garip olsa da bence de bu da bir miktar o tarz bi filmdi. sinirimi bozmuştu diye hatırlıyorum bir yandan.

aslında kendisi için fransız yeni dalgacılarına ters derler ama sadece biçimsel olarak sanırım. ben onun filmlerini godard'ın filmlerinden konu olarak çok ayıramıyorum. ya da traffaut. hepsi benzer geliyor.

Mevsimler serisini puanlamak gerekirse, conte de printemps, conte d’ete, conte d’hiver, conte d’automne diyebiliriz ama genel olarak hepsini begendim cok cok iyiydi bence. Onun disinda l’ami de mon ami’yi begendim. Sonrasinda izlediklerim arasinda sirasiyla Pauline a La Plage, The Green Ray, My Night at Maud’s, La Collectionneuse . Son ikisini ozellikle en az begendim diyebiliriz.

Ilk dortlemeyi izleidkten sonra ben de cok benzer yonetmen aramistim ama hicbiri ayni tadi vermedi.

Alive
Rollin' and Scratchin'
Make Love

www.youtube.com

Yaptıkları müzik pek ilgi alanım değil. Instant Crush'ı çok severim ama Julian Casablanca'nın da etkisi var. İsmi böyle miydi hatırlayamadım.

Within
Around the World
Harder Better Faster Stronger

Touch.

Give life back to music.

random access memories komple mükemmel bir albüm. Diğer albümlerini çok dinlemedim. Ama ilk çıktığında bu albümü ipod'uma indirip saatlerce dinlemiştim.

Yukardakilere ek olarak ben,
-Phoenix
- Alive
- One more time I da severim
özellikle Alive favorim :)

Something about us

yav sen heriflerin çılgın attığı dönemi es geçmişsin. veridis quo, prime time of your life, short circuit falan teknik olarak tehlikeli şarkılar. göz atınız.

metroya biniyosun.

akm durağında iniyosun.

metrodan çıkıp solundaki "dijital matbaa"lardan herhangi birine giriyosun.

Metroya binmeden önce Sakarya caddesindeki gözde color da bi sansını deniyorsun..

gözde color vs. uğraşmaz.

uğraşsa da x liralık işi 3x liraya yapar.

metroya biniyosun.

Japonca pozitif yazıyor.

積極向下

ne demek bilmiyorum ama japonca değil, çince.

open.spotify.com

google translate’le şöyle çıkıyor

ibb.co

Ben çok severim ama yiyenler genelde hayal kırıklığına uğruyorlar.
Bilginize.
Bununla birlikte Ankara için tavsiye yok malesef ama eğer severseniz ve Mersin'e uğrarsanız -ki bir mersin tatlısıdır- 52 kat metropol'ün doğu tarafındaki büyük pastaneden mutlaka alın. Olağanüstüdür.

Bir mersinli olarak favori tatlımdır kendisi. Yalnız sonradan yiyenlerin bir kısmı köpüğünü pek sevemiyor.

Ben mersin'den sipariş veriyorum direkt. İstanbul'a 2 gunde geliyor.

Balgat ziyabeyde bi yerde tabelası vardı kerebiçin. Kapanmış mıdır bilmem

ben hiç sevmem kerebiçi ya. mersinliler hariç seven var mı merak ediyorum.

mersinden sipariş ver +1

Üzerine adını yazdırdığınız bir dolmakalem olabilir.

Victorinox marka İsviçre çakısı belirtilen bütçe aralığında uygun olabilir.

gugarwood.com

nereden kaydettin?

@valentinov
Nip Tuck 4. Sezon 12. Bölüm.

@kobuzchu kiz
Buraya ben de bakmıştım, maalesef bunlar değil.

Sanki bu müziğe benzermiş gibi.
www.youtube.com

"gelecegin yildizi" adlı kullanıcı cevap vermişti/bulmuştu belki faydalı bir bilgi olabilir.

Beyti olabilir mi? Nohut yok onda ama.

bence yüksük çorbası o

nohutlu mantı olabilir mi?

(git: www.sabah.com.tr)

Siron mu ziron mu bisi var nohutlu degil sanirim

nohutlu tirit?

Çok teşekkür ederim cevaplar için arkadaşlar ama bunlarin hiçbiri değil. Dedigim gibi benim yedigim yogurtsuzdu ve firinda tepside yapılmıştı.

Avunya mantısı olabilir mi? Büyük ihtimalle o. Kıyma, yufka ve nohut. İstege bağlı yoğurtlu veya yoğurtsuz servis ediliyor.

keko pilaki?

Geçmiş olsun.
Demir eksikliğiniz var. Depolarınız boşalmış, kan hücreleriniz Demir bulamadığı için de boyutlarında değişikliğe gitmiş. Biraz küçülmüşler. Unutkanlık, çabuk üşüme, çabuk yorulma yaşayabilirsiniz.
Doktorunuza tekrar gidin ve tedavinizi alın.

Biraz kansızlık, demir eksikliğiniz var. Çok ciddi bir şey yok gibi.

Eger bahar alerjisi olduguna eminseniz ben corekotu ile atlattim. Her sabah ac karnina 1 cay kaşığı yedim ve arkasundan su ictim yutması kolay olsun diye.
Geçmiş olsun.

Bu bahar alerjisi diye doktor teşhisi alamadım henüz. Dediğim gibi doktora gidemedim haftasonu olduğu için. Ama
@duygusuzromantik in dediği bu şeylerin "acidan ziyade rahatsizlik verir bahar alerjisi. kasinir, hapsirma istegi dogurur, gözyaslari ile sümük sel olur, damak ve insanin ici kasinir , gözler kasinir filan." hepsi bende de var. Özellikle dışarıda olduğumdan ve günesten dolayı hapşırma krizleri, burun akintisi vs. Yüzümün ön kısmı kompe ağır geliyor aci ve rahatsızlık veriyor bana.

Ilaci kullanmayi birakayim o vakit. Bugün/ yarın doktora gidince onun dediklerini kullanırım. Teşekkürler herkese.

gömlek değil de boğazlı kazak güzel olur. cart olmayan bi kırmızı mesela. ya da gri.

örnek;
akcdn3.lcwaikiki.com

@elorelia

Boğazlı kazak cidden güzel öneri ama ben boğazlı kazak giyince boğulur gibi hissettiğimden hiç almadım:/ Başka bir alternatif olursa alabilirim.

ben kendim öyle bir elbisemin altina uzun kollu, dar, siyah/beyaz cizgili badi giymeyi seviyorum.

şöyle ki
kadının zaten içi dışı bebek hamilelik ürünleri olacak.
ablanın sevdiği, hamilelik ve bebek dışında bir şeyi hediye olarak almanı öneririm.

Amigurumi oyuncak alabilirsin.

Bence da hamilelik döneminde zaten herkes onu sadece bu sıfatıyla önenseyecek, bari siz bu kadar yakını olarak, onun kişiliğine hobilerine yani kısacası özgür zamanlarına dair bir hediye verin, kesinlikle hamilelik veya bebekler ile alakalı olmasın. Siz de böyle yaparsanız hamilelik sonrası depresyon kaçınılmaz olur.
İlla hamilelik ile ilgili bir hwdiye alacaksanız, ablanızın eşine bebek bakımı ile ilgili kitap alın, ablanız hiç değilse daha rahat bir hayat sürer.

mavicorap ve teritori +1

Valla çok haklıymışsınız ben düz mantık diyerek hamilelikle ilgili patik alacaktım. Sormam iyi olmuş.

O vakit müzik kutusu mu alsam? Ya da kar küresi filan? Ablam kendi zevkleri konusunda bir çok şeye sahip. Yani spesifik bir şey bulmam güç olacak.

dnr'da mutluluk ajandasi diye bir sey var. bence eglenceli. 60kusur lira.

nax +1.
amigurumi oyuncak aldım geçen kendime. deli mutlu oldum. gören de bayılıyor.
rastgele örenler de oluyor. avmden ya da instagramda fotoğrafını görüp alabilirsin. çok ciciler. 50 liralık olanlar minik olur, o da şirin.

tema'ya bağışta bulun (30 tl). ablanın adına ağaç dikilsin sertifikasını hediye edersin. bundan daha anlamlı bir hediye olamaz.

Hamilelikle ilgili bir hediye önereceğim ben de. Hamileler için t-shirtler var. Normalde giydiği bedende alıyorsunuz, sadece karın kısmı lastikli yapıldığı için genişliyor. Pamuklu kumaştan üretiliyor ve boyaları zehirsiz. Bir bakmanızı öneririm. Mama Cool Design diye ararsanız bulursunuz internette. Çok tatlı mottolar içeren kartlardan da hediye olarak gönderiyorlar t-shirtlerle birlikte. Rahat bir doğum olsun, yeğeniniz sağlıkla doğsun ve büyüsün.

malum sabunu vücut için 2 sene önce kullanmaya başladım ve bırakamadım. temizlik hissi veriyorum ama saçta ve sakalda kepek yapıyor bende.

ben bütün çocukluğum ve gençliğimde bu zeytinyağlı sabunlardan kullandım, ayvalıktan falan alırdık topluca.

iyi olarak bir etkisini görmedim, kötü olarak da bir etkisini görmedim.

olsa da olur olmasa da deyip senelerdir bildiğimiz banyo sabununu kullanıyorum. hacı şakir ve onun gibi banyo sabunları.

şampuan kullanmadım bu güne kadar pek. çünkü çalışma şartlarım, ağır toz, ve bin çeşit yağdan oluştuğu her akşam banyo yaptığım için şampuan yetersiz kalıyordu. hatta gemilerde çalışırken günde 2 3 defa sabunlanarak yıkandığımı bilirim.

zaten de saçlarım çok seyrek tepelerim de açık, saç kesimimi de hep 0 numara yaparım bu yüzden.

bu zeytinyağlı sabunlar zaten banyo için ama kafa için de kullananlar var.

dalin kullanmanın sebebi de sanıyorum ki en az katkılı, en az kimyasal maddeli ürün olmasından dolayı, bu yüzden işini görecektir.

ben de şampuandan sabuna geçtim, ben de aynı şekilde ayvalıktan zeytinyağı sabunu aldım, ilk 2 hafta kadar saçlar bok gibi oluyor sonra şampuan kullandığın zamanlardaki haline geri dönüyor

hacettepe sosyoloji'den bir hoca şunu önermişti bana zamanında giriş için www.idefix.com

bende pdf'i var edinmek istersen.

burada anlamak biraz bulanık bir kavram olarak kaçıyor. adorno bütün memnuniyetsizliği ve pesimizmi ile hegel'in de marx'ın da diyalektik anlayışını eleştiriyor. burada adorno'yu tam olarak anlamak için hegel ve marx da okumuş olmak gerekecek. böyle düşününce iğrenç derecede pozitivist bir okuma listesi oluşmuş oluyor ve pre-sokrat'lardan falan başlamak zorunda kalıyorsun. burada yine frankfurt okulundan aydınlanmanın diyalektiği toparlayıcı bir kaynak görevi görüyor. onu da göz önünde bulundurabilirsin.

bi de frankfurt okulunun nesilleri arasında fark var. birinci nesil daha makro bir yerden bakarken ikinci nesil bireye daha fazla odaklanıyor. kişisel tercihin ile alakalı burada nereden devam etmek istediğin. habermas'ın birinci nesil frankfurt okulunu gömdüğü birçok nokta var mesela. habermas'ı dağınık olarak okuyabilirsin çünkü kendisi de dağınık. bir teori ortaya atıyor ay olmadı diyor revize ediyor falan takip etmesi zor ve bence anlaşılması adorno'dan da zor. kamusallığın yapısal dönüşümünü okumak gerekli habermas okudum demek için.

daha ayrıntılı bir şeyler istiyorsan mesaj atabilirsin

ayran+soda

Hocam mide bulantısı neden oluyor ki?

1- zehirlenme ise, kusacaksın, bir süre mideyi dinlendireceksin vs.
2- alkolse : aynı cevap
3- üşütme ise, nane limon (ha onda limonu yemeyecen, çay olarak içecen) kekik suyu da iyi gelir (yoktur gerçi sende)

vs vs

Kuru nane kaynatip, hafif soğuyunca içine limon suyu ve az bal katıp sıcakken içilir.

eger ichanin yazdiklari disinda bir sey ise bana beyaz leblebi, cubuk kraker falan iyi geliyor.
tansiyonunu da olc

@Icha ve @65 derece
Sabahtan beri benim yediklerimi yiyen diğer iki kişide problem yok. Alkol de yok.
Sanırım midemi üşüttüm. Evde kekik var aslinda onu kaynatabilirim.
Teşekkürler herkese.

motillium diye bir ilaç
veya karabaş otu çayı

Emetofobisi olan biri olarak yazıyorum, keskin kokular (kolonya, parfüm gibi) ve elma, portakal, limon kokuları bana çok iyi geliyor. Çubuk kraker de yatıştırıyor baya. Denemeni öneririm. Geçmiş olsun çok

Sakız cignemek baya mideyi hazmettirir

Ben gazoz iciyorum.

nane limon iyi gelir deniyor ama ben ne zaman içtiysem istifra ettim.

sanırım nane limon mideyi üşütme durumlarında iyi geliyor sadece. yoksa normalde içsem bile midemi bulandıran bişey.

fesleğen doğru cevap.

Fesleğen bu. Fesleğenle reyhan aslında aybı tür gibiler. Reyhanın yaprakları daha büyük ve iri. Fesleğen böyle mittik mittik yaprakları var ama genelde ikisini de ikis için kullanıyor insanlar. İkisinin de İngilicesi basil diye geçiyor. Basil diye iki farklı bitki satılıyor.

Geniş yapraklı fesleğen diyorum ben de.

Bir Einstein'lık yapayım; kimse tadına bakamıyor ya da koklayamıyor mu? Yoksa sadece fotoğrafa mı bakıyorsunuz siz de?

@m e b kokladik elbette ama sözkonusu bu üç bitki de güzel kokan bitkiler. Ben tadina da baktim ama ayırt edemedim:/

Türkiye'de fesleğen dediğimiz şey (fotoğraftaki), dışarıda yunan fesleğeni olarak geçiyor, dekorluk bir bitki.

Türkiye'de reyhan diye geçen şeyse dışarıda basil yani fesleğen olarak geçiyor, yemeğe konulan,pesto sos yapılan o.

Reyhan dediğimiz ise fesleğenin mor yapraklısı oluyor dışarıda mor fesleğen diyolar, türkiye'de şerbeti yapılan bu cins.

fesleğen net olarak.

fesleğen bu. genelde mor olanına reyhan denir. ikisi de aynı türdendir (ocimum basilikum). ama fesleğenle reyhan ismi farklı şekillerde de kullanılır, çok kesin değildir yani. bazıları küçük yapraklı olanına reyhan der vb. nanenin yaprak boyutu türüne göre değişebilir. ama türkiye'de yaygın olan bir türden örnek olsun:

3.bp.blogspot.com

soldaki nane, sağdaki fesleğen.

Nane türlerinde ayirt edici özellik yaprakların tırtıklı olması. Fesleğen evet.

bu fesloş