Ekşi Duyuru

1. "Ağaca dayanma kurur, duvara dayanma çöker, insana dayanma ölür, Tanrıya dayan O ne kurur ne çöker ne de ölür" derler. Keşke sıfır beklentiye yaşayabilen insanlar olabilsek... Ama adalet de olsa illa ki bir beklentimiz oluyor işte, olmak da zorunda çünkü burası dünya, burada hayat Cennet hayatı değil. Onun için adalet beklentisini, kendimiz âdil insanlarsak gayet de olağan ve makul buluyorum.

27'sinde olup bitenlere göre değerlendiririm ben de. Ama beklediğim adaleti görememişsem gülerek ve daannn diye "eee benim için doğum günü yemeğini ne zaman organize edeceksiniz bakalım, hediyelerinizi merak ediyorum" diyebilirim. Aslında hediyeleri hiç katmam işin içine, benim doğum günümü kutlamayı ne zaman düşünüyorsunuz diye sorarım ama.

Şahsen benim adalet duygum vardır, içgüdüsel bir adalet titizliğim vardır. Bunu sağlamayan insanlar gözümde değerlerinden epey kaybederler. Seni haklı buluyorum ve diğer arkadaşlarını da gevşek buluyorum, özür dilerim. Hepsini gevşek buluyorum, x dahil.

Işıldak, vitrinde duran misafirlik bardak takımları, dantelli herhangi bir şey(don hariç).

Beyaz uzun perdeler.
Balkon ve pencere önünde çiçekler.
Evin önünde balkona uzanan meyve ağacı.

Büyük oranda anneanne evini tarif ettim sanırım:/

Kireçle sıvanmış duvarlar ve ahşap tavan... Tombiş anneannemin Ege klasiği evi.

Günümüzde kalmadı ama halıfleks.

Bahçede bir tulumba olursa ki artık sanırım görmek çok zor, alır beni benden götürür.

"huzurlu, rahat, temiz..."

Düşündüm düşündüm düşündüm bulamadım.

kaçak akım rölesi. pek alakasız değil ama :D gittiğim bi yerde yoksa rahat edemiyorum.

youtu.be

Hey www.youtube.com

open.spotify.com

Pain of Salvation - Vocari Dei
youtu.be

Balarısı ahmet'in mızıkasıyla çaldığı suzidil saz semaisi serin esintili yaz akşamına uydu
youtu.be

www.youtube.com

sebebini tam olarak kestiremiyorum; halk bu basitliği sevdiği için mi bunlar satıyor, yoksa ortalıkta kaliteli işler yapan olmadığı için halk bunlara mı mecbur kaldı, bilmiyorum. ama yeni nesil popüler şarkıcıların çoğunu vasat altı buluyorum. melike şahin tam bir atanamamış postmodern sıla. şu yeni nesil keko rapçiler de bıktırdı. bir diktatör olsam bunları kökten yasaklardım.

Evet

Evet yakın zamanda. “Keşke her gün görsem” dediğim bir insandı. Ama sadece duygular ile hareket etmek için yaşlıyız artık.

Evet. Sevilme tek ihtiyaç değil (Karşılama ve karsilanma olarak)

Sevgi bir iliskiyi sürdürmek ixin yeterli degil. Bir cifti birbirine bağlayan sey ortak planlar, benzer karakter özellikler vs

Iletisimi kes. Rutinde bir ilgin alakan olmasin.

hayır hiç böyle bir şeyle sınanmadım.

ek: duyguların sağı solu belli olmaz. kişiden kişiye de değişir. bazen maruz kalmak yeni koşullara alışmak için faydalı bile olabilirken, komple hayattan birden çıkarmak kendi içinde onu büyütmeye, yaşatmaya, takıntı haline getirmeye, destanlaştırmaya sebep olabilir.

ama genel geçer konuşacaksak, seviyorsan uzak dur görme etme en kötü 1-2 yıla geçer.

@ananiyimioguz tam olarak ben de bu noktadayim, birisini aniden hayatindan cikarmak ona hic deger vermedigin anlamina da geliyormus gibi hissediyorum.

Evet oldu üzüldüm ama aşk sevgi her şeyin üstesinden gelir klişesinin doğru olmadığı farkındalığını kazandığım için mutluyum, her zaman üstesinden gelemiyor

öyle ya da böyle geçecek veya alışman gerekecek. geçmesi lazım şu şekilde tarihe adımı yazdırıcam demiyorsan: www.youtube.com

bu arada yak yak keder bastı :( www.youtube.com

Severek ayrıldığım oldu. Ayrılma sebebine bağlı olarak görüşme ya da görüşmeme düşünülebilir ama sevgili bildiğim insanla arkadaşça takılabilen biri değilim, görüşmemeyi tercih ederim.

Hamdolsun hiç denk gelmedim

İsmini doğru söylemeyenler çıkıyor ama bunu avantaj elde etmek değil anonim kalma telaşı olarak görüyorum.

Çok var. Yalan ve gerçeğin kapsamını genişletirsek, zaten kim kendi gerçeğini dile getiriyor ki? :)

Ben inceden bozuyorum, mesela sizin durumda "benim ölçüm aletim bozuk galiba, kendimi (sizin boyunuz) zannediyordum ama meğersem 1.85 misim sizi görünce anladım. Buluşmadan sonra gidip yeni bir ölçüm aleti alayım en iyisi:)" falan derdim.

Çoookk var. 54 yaşında olduğu halde 40 yaşındayım diyen, evli olduğunu saklayan, seviyorum deyip sevmeyen, sevmiyorum deyip seven... :)))

Küfür ve hakaret kullanmadan çok ağır konuşmayı onlar yüzünden öğrendim.

Abdestle, namazla, oruçla işleri yoktur.

olsa da yesek.

Issız Adam'ı izleyip tribe giriyorlar.

Sanki “al beni allll” diye yakasına yapışmışız gibi önyargılı insanlardan hoşlanmıyorum. Belki ben seni tek gecelik görüyorum hemen soyadına ortak olacakmışız gibi tavırlar çok itici. Bu tür erkekleri filtrelemek için üstsüz fotoğraf koymuş mu diye bakarım hep. Bedenini teşhir ediyorsa selamını almam. Ayrıca keten modası bitmeli artık.

özel bir tecrübe olduğunu düşünüyorum. genele yayacak bir vaka yok. münferit. uzak durmak bir tercih. insan olduklarını geri plana atmadan. kendi hayatlarını kendi tercihlerini yaşıyorlar. bize düşmez madem uzak da duruyoruz.

Böyle biri karşıma çıksa sıkılana kadar takılırım aslında nolcak. Daha iyi bir alternatif olursa da tekmelerdim.

evlenebilecek birini bulana kadar veya abayı çok fena yakana kadar öyle söylenir evet ne diye başa bela alsınlar ki? zaten işinde gücündesin, arkadaş çevren var. geriye cinsel ihtiyaçlar kalıyor. onun için de neden tek bir kadını uzunca hayatına alıp kendi sıkıntılarını dedikodularını aile meselelerini, mesajlarını, hesap sormalarını falan lanetlenmiş gibi sürekli dinleyesin ki? ihtiyacını görene kadar idare et sonra güle güle.

eskiden kadınlar bu kadar kolay ulaşılabilir değildi kıymetliydi. ama artık çok zor değil. o yüzden ciddi bişey olmadıktan sonra kimse sorumluluk almak istemiyor.

Edit: o adamların gözünden işin mantığını anlattım, ben hayatımda hiç böyle takılmadım, savunmuyorum da. mesajlarda sövmeyin :D hep uzun ilişki insanı oldum daha huzurlu geliyor. ama bunu istemeyenleri de anlayabiliyorum.

bence bunlarda aşiri iletişim sorunu ve asiri imla hatasi oluyo mi mi bile ayirmayabilir eglence sektorundeki :d bana hpvli geldikleri icin topukluyorum

Slutshaming varyasyonu dönüyor yalnız.
Anı yaşamaya çalışan ama "*mcı" olmayan bir erkek olarak soruyu ve cevapları ofansif buldum. Bahsettiğin profilin üst kümesi bu *mcılık. Aşık taklidi yapmaya çalışmadığı için tebrik etmek lazım halbuki. Açıkça söylüyor ne istemediğini, uymuyorsa tercih meselesi diyip geçmek lazım.

Sizin bahsettiğiniz kişiler aynı olmayabilir de, saydığınız maddelerdeki şeyleri ben söylüyorum.

Ama farklı ve tüm olayı değiştiren bir ayrıntı var ki, ilk maddeye o yazılmalı, o da şu: "evlenme garantisi verecek birini arıyorum ama bunu da kendime itiraf edemiyorum, bu durum da daha "özgür" kişileri kendi ilişki plan ve beklentime uydurma çabasına dönüşüyor. Açıkça ilişki anlayışı ve beklentilerini dile getirenleri de sırf bana uymadığı için yaftaliyorum."

Belki sizin orneklediginiz durum farklıdır bilemiyorum, ama böyle de bir şey var. Sanırım bu da, yatamadigi ya da reddeden kadının arkasından "kötü kadin" lafı dolastirmanin kadın versiyonu.

Genellememek gerek bence. Hep aynı kişiler denk geliyorsa ya siz de aynı şeyleri yapıyorsunuzdur da bu sonuca variyorsunuzdur, ya da böyle kişilerle denk gelme ihtimalinin daha çok olduğu yerlerde takiliyorsunuzdur.

Hepsi aağğğbieee brocum demez, kibar olanları da var. Bir de nerdeyse hepsi her şeyi keyifle yapar, her dakika keyif peşindedir. Hepsi eğlence sektöründen değildir çok acayip tipler de gördüm ben, fakat yavşak oldukları kesin.

@ananiyimioguz tam seni çok fena haşlamaya geliyordum ki notunu gördüm. Yırttın :)

@rock n roll lütfen o tekmeyi çivili botlarla koyar mısın rica ediyorum, çok canım çekti :)

@encokbenisevinnolur

Kadınların evlenmek istemesi, evlilik amacıyla ilişki yaşaması, partnerini buna göre seçmesi veya tartması gayet doğaldır, olması gerekendir hatta. Sonra ortada güvenilir kadın kalmadı diye ağlıyorsunuz, aksine siz erkeklerin de böyle olması gerekir.

ben olsam çantamı bir luggage storage bulur bırakır, ufacık bir çantada yanıma pasaport ve cüzdan alır şehre giderdim. Akropolis'i gezerdim, bir yerde bir şeyler yer havalimanına dönerdim. Yaklaşık 4-5 saat alır bu. Böylece Atina'ya bir daha gittiğimde Akropolis aradan çıkmış olur.

Luggage storage çok var Atina'da, öylesine gezerken 4-5 tane denk geldim ama şimdi lokasyon hatırlamıyorum direkt tabii. Akropol için biletinizi online alın önceden. 2 saatte gezilir ama bu mevsimde öğle saatinde gezmek ne kadar makul bilemedim. Ben geçen ay gittiğimde 18-20 arası gezdim de anca şansımıza biraz serin anına denk geldik. Ama gezerim diyosan bi de acropol müzesine de bilet al, kapalı alan klimalı orayı da gez üstüne. Peş peşe gezince iyi oluyor

Bu sıcakta Akropolise kesinlikle gitmeyin özellikle de vakit kisitliysa. Akroplis müzesi var orada 1-2 saat gezdikten sonra plakada, monastrakide sallana sallana gezin, hediyelik eşya dükkanları bakin, National gardens da dolaşın.

Çok teknik bilgim yok ama antigron kabloları genelde sıva üstünden çekilen tesisatlarda kullanıyorlar.

Yani bu çok elektrik çekiyor bunda antigron kullanalım kafası sanmıyorum öyle olsa bütün sıva altlarini da bu şekilde doserlerdi, bir de bahsettiğiniz gibi sizin koprulerde mesafe çok kısa.

Ben de konunun takipcisiyim :) uzman yorumunu merak ettim

makbur antigron dediğin sıva altı tesisattaki gibi tek damar kalın kablonun dıştan çekilebilir hali işte zaten. açıp üç ayrı kabloya ayırınca elde ettiğin şey aynı oluyor ^^ hes kablo, 2.5 antigron güzel kaliteli ve bu iş için uygun ama kullanımı zor geldi :D kasalar pek düzgün değil. yeterince derin de değil. bir de içeride zaten eski telefon ve tv kabloları da kalabalık ediyor onları da kesip atmak istemiyorum ileride kullanmak isteyen olabilir diye...

1.5ttrla atacağım köprüleri sanırım. benim o prizlerde kullanacağım en fazla akım çekecek şey max süpürge olur o da kısa süreli zaten.

Kötü. Senin

İyi valla. Ne olsun

Çok güzel bir yaz gecesi. Kurbağa ve cırcır böceği sesleri, arka planda Coldplay; oh no what’s this, spider web I’m caught in the middle…

içimde bi sıkıntı var duyuruyada sormaya niyetlenmiştim aslında
sıkkın sebepsiz

ne yapacağımı bilmez bi halde, mal gibiyim.

Moraller bozuk.
Neredeyse yılın başından beri hastalıklarla uğraşıyoruz. Ailede herkes hastalanıyor biri toparlanmadan diğeri.

Az önce biriyle ilgili yine kötü bir bilgi aldım.

Gün fena başlamamıştı aslında spora başlamıştım diyete karar vermiştim iş biraz yorucuydu ama kötü geçmemişti.
Hava şahaneydi.
İyi başlanan günü kötü kapatıyorum maalesef.

Birkaç gündür kötüydüm ama bu gece bir ferahlık geldi.

Bir yerlerde bir açıkta telefon numaranız ve şifreniz geçiyordur, bu arkadaşlar da otomatik scriptlerle bütün uygulamalara girmeye çalışıyorlardır. Çift adımlı doğrulama bunun için var. Şahsen yaptıklarım

1 - Aynı şifreyi farklı hesaplarda kullanmıyorum, hatta bunun için password manager kullanıyorum.
2 - Çift adımlı doğrulama destekleniyorsa aktif hale getiriyorum
3 - Tek tük alışveriş yaptığım sitelere kredi kartımı kaydetmiyorum, kaydedeceksem de sanal kart kullanmaya çalışıyorum.

sudan/terlemekten uzak dur, kaşıma, lifleme banyoda o kısımları stresten uzak dur, tatil yap demişti doktor rosea için.
çık dolaş hava al, kendiliğinden bir süre sonra geçiyor doktor krem veriyor faydası oluyor.
strese girmemen gerek.

İsilik olablir o. Kaşıntı yok acı yok, isiliktir o

Sıcaktan falan deyince, terlemeye ve ıslak kalmaya bağlı mantar olmuş olabilir diye düşündüm. Onun da görüntüsü öyle oluyor, acı kaşınma vb. olmuyor.

www.google.com

Medikal şampuanlar oluyor, onlarla geçiyor ama yine tabi en doğrusu dermatologa gitmek.

Sık duş alırken kullandığınız sabun/duş jeli/şampuan alerji yapmış olabilir. Mesela banyo süngeriniz de nemli kalmıştır, üstünde çoğalan mikroplarla birlikte o bölge etkilenmiştir vs. Vücudumuzun olmadık tepkileri genelde bir kaç faktörün bileşimi üst üste gelince oluşuyor.

www.its.gov.tr

burayı bi deneyebilirsin. sitenin açıklamasına göre "üretim, ithalat, ihracat, alış, satış, devir, tüketim, zayi olma, geri ödeme gibi tedarik zincirinde gerçekleşen tüm hareketlerini ya da hareket iptallerini gerçek zamanlı izleyen, geri çekme, bloke etme gibi bu ürünler üzerinde yapılması gereken iş ve işlemlerin gerçekleştirildiği merkezi kayıt ve takip sistemidir."

Hocam her il/ilçede bir bit pazarı veya spotçu olur. Bir günde değil bir iki saatte halledersiniz. Pazarlığı sıkı tutun çünkü hep yüksek fiyat söylerler ve çok rahat düşerler.

Letgo'daki bedava ilanlara da bakabilirsiniz. Ben evde verilecek bir şey olunca bedava ilan açıyorum, tek beklentim birinin gelip götürmesi oluyor.

Hz. Adem'e cennette ebedi kalınacağına dair herhangi bir söz verilmiş değil. O söz Müslümanlara öldükten sonra veriliyor.

şeytan o zamanlar bütün meleklerin hocası. sonra ben ateştenim, adem çamurdan, ben ondan üstünüm, ben ona secde etmem, banane banane diyor ve olanlar oluyor.

Cennet hiçbir zaman "dünya hayatı"nın öncesinde ebedî kalınacak yer olarak söylenmiyor. Ancak dünya hayatından sonra, hak edildi ise ebedî kalınacak deniyor.

Kuran'da cennettekilerle cehennemdeklerin konuşmaları da var ayrıca. Öldükten sonra cehennemden çıkıp cennete giriş var ama hak edildi ise cennetten çıkış yok. Ama yaşamdan öncesi için böyle bir vaat yok.

Dini metinler anakroniktir, daha doğrusu böyle ele alınıyor. Tarihsel siralama yapmaya çalışmak hem beyhude hem de ne denildiğini temas etmeyi zorlaştırır.

Göbeğe kilo almayı Prof. Dr. Ayşegül Çoruhlu'dan dinlemek lazım, bir de Prof. Dr. Canan Karatay da bahsederdi. Onların tavsiyeleri doğrultusunda hareket etmek lazım.

Göbeği eritmenin yolu sanırım insülin direncini dürtmeden beslenmekten geçiyor. Kahve zaten stres verir ve stres yağ toplar, gerek yok.

Meyvetle birlikte peynir yoğurt kefir türü bişeyler ye/iç. Meyve ile süt ürünü birbirini çok çok iyi dengeler, fakat meyveyi de ölçülü ye ki vücuda şeker yükü olmasın. Süt ürünü desteği de bir yere kadar çünkü.

3 öğün yeme 2 öğün ye ve acıktıkça ye. Her gün bir proteinin bir sağlıklı yağın mutlaka olsun, basit karbonhidratı da nispeten daha az tutarsan göbek gider bence.

Abi bak belki beklediğin cevap olmayacak ama olsun;
Senede tahminen 47-48 hafta calisiyorsun, geriye 4 haftan falan tatil.
Gerçekten rahatlaman gereken, keyfini cikarman gereken dönemi böyle mi gecirmek istiyorsun?
Bazen vücudun da biraz salmaya ihtiyaci var.
Keyfini çıkar yani, dikkat etmek istediğin şey varsa et ama tatilini de diyet yapıcam spor yapicam diye kendine işkence etme. Bugün herhangi bir insan sırf kalori sayarak rahatça haftada 0.75-1 kg verir.

Bolca uyu. Kitap oku, yüz, keyfini çıkar, rahatla. Döndüğünün ilk günü tekrar başla ne yapmak istersen.

Benim 13 yıllık spor hayatımda artık öğrendiğim budur, emin ol bunlari ben de düşündüm hep. Gerek yok.

Düşündüğün gibi bir sistem yok, göbeği küçültmek için atacağın her adım kolunun ya da kalçanın küçülmesine de neden olabilir, ayrıca 3 hafta yetersiz bir süre ama bahsettiğin şekilde beslenirsen bu kadar az kalori/karbonhidrat ve protein yokluğunda muhtemelen önce kaslardaki suyu atar bir miktar da kas kaybnı yaşarsın diye tahmin ediyorum, bu durumda göbeğin biraz daha belirgin olur ayrıca böyle işler tatilde olmaz tatilde her zaman aksama yaşarsın, ben bunu öğrendikten sonra tatilde %100 salmaya başladım.

Bebek sahili ve Sarayburnu ilk aklıma gelen yerler.
Kuzguncuk ile köprü arasındaki iki parktan da yüzülüyor. Yani bir parktan denize atlıyorsun, diğerinden çıkıyorsun bildiğim kadarıyla.

Benim kendi sınırlarımı soruyorsan,

O kızı hiç tanımıyorum da arkadaşlık kurmaya çalışıyor vs ise konuşmam, arkadaş olmam. Hatta benimle çok uğraşırsa dediğin gibi sorarım, hakkında şöyle böyle diyorlar derim. Yok önceden tanıyorsam, arkadaşımsa mesafe koyarım. Güvenilmez bulurum çünkü. Ama işin iç yüzünü biliyorsam ve o kişi sonuna kadar suçluysa. Bir de suçsuz olanlar var, o konulara hiç girmem yine mesafe koyarım.

Olmazdım ama kızmazdım da. Doğrusunu göstermeye çalışırdım.

bulunduğum yere geldiğim günden beri hep kaçıyordum bu söylentiden zerrece de inanmıyordum sonra kader beni döndü dolaştırdı mağdur kadınla kurs arkadaşı yaptı ve aşırı da sevdirdi bana o kadını. ablam kadar. bak sen şu kaderin işine. ve her şeyi onun ağzından duyunca inanmaktan başka çarem kalmadı.

bu kızcağız da arada çıkıyor karşıma slm vermemek en güzeli, hiç konuşmamak.

Aynisindan hayatimda vardi. Cikardim. Cok les bi karakter oluyor bunlar her alanda. Nelerini gordum nelerini.. benden uzak olmasi gerektigine karar verdim

"Yuva yıkan kadın" ifadesini kullanmışsın ama burada erkeğin de rolü yok mu?

Keşke evli olduğunun en önce kendisi farkında olsaymış. Eşini seviyorsan ve saygın varsa dış etkenlere kapını tamamen kapatırsın. Bu arada kadın hatasız demiyorum kesinlikle ama erkeği de bu kadar edilgen ve iradesiz bir konumda görmemek lazım.

Soruna cevap sadece merhaba merhaba sınırında tutarım iletişimi.

yadırganacak bir durum yok. ben dün nasılsam bugün de öyle takılmaya devam ederim. evliliğe fazla önem atfediliyor.

insanlarin özel hayati beni ilgilendirmiyor.

Yuva yıkan kadın hikayesine inanmıyorum, kadın adama ilgisini belli etmiş adam da kendi iradesiyle resmiyette olmasa da kafasında evliliği bitirip kadınla birlikte olmuş

Diyebilirsin ki ben adamı tanımıyorum. Adama karşı bir tavır alamam mesafe koyamam fakat burada bütün bunların sebebini kadına yükleyip tavır alıyorsun

Hakkında söylenenler doğru mu diye sormak bence kimsenin haddine değil

Ona konuyu sorardım.
Elbette içine düştüğü durum hoş değil ama evlilik bir kadınla erkek arasında verilmiş bir söz. Bahsettiğiniz kadının kimseye verdiği bir söz olmadığı için bir sorumluluğu da yok.

Bir arkadaşım karısını aldatıyordu yavaş yavaş samimiyeti kestim. Sevdiğine bunu yapan bana neler yapmaz. Böyle insanlarla arkadaş olmam.

tabi ya suçu altın kürk yapmışlar kimse giymek istememiş. ilgi belli edilebilir ama yuva yıkan kadın olunmaz, adam da kafasında bitirebilir her şeyi.

yoo yoo öyle kolay değil, cık hayat bu kadar basit değil yaaa.

neyse ben biraz şarkı dinleyeyim bari:

www.youtube.com

ahlak polisi degilim, insanlarin ask mesk hayati beni zerre ilgilendirmez.
bunlara takilacak olsak etrafimizda insan kalmaz.

Evli bir adamla beraber olan bir arkadaşım vardı. Ciddi ciddi kadının adamdan boşanmadığını, zaten ayrı yaşadıklarını, adamın onu sevdiğine filan inanmıştı. Bunun gerçek olma ihtimalinin düşük olduğunu, sağlıklı düşünmediğini söylemiştim. Çok bozuldu, sonra da arkadaşlığımız bitti. Normalde insanların ilişkisine karışmam ama fikrim sorulunca da yalan söyleyemem. Yuvayı kadın/erkek değil evli olan kişi yıkar, nikahı olan kişide sorumluluk ama bu yanlışa eşlik etmek doğru bir şey değil.

Bu konu benim için biraz hikayeye bağlı. Kesin olmam demiyorum ama süreç önemli. Her halükarda böyle bir durumda ben de esas tavır alınacak kişinin evli olan taraf olduğu kanaatindeyim. bir yuva yıkılıyorsa yıkılması istendiği içindir.

Clio ve sandero stepway olarak açılışı yapıyorum

Özellikle toyoya corolla ve toyota camry hakkındaki yorumları merak ediyorum

Japon araçları kesin.
Bunun üstüne basit araclar. Misal dacia araclari.
Buna ek olarak misal kia rio, hemen savagegeese incelemesi!
youtu.be

Ne kadar az teknoloji o kadar ucuz, o kadar basit. Ne kadar çok teknoloji ne kadar çok turbo vs vs o kadar pahalı.

Herhangi bir aktivitenin yağ kaybına etkisi olamaz, antrenmanda yağdan enerji üretirsin ama antrenmanda harcadığın yağı gün içinde kullanacağın enerji seçenekleriyle vücudun dengeler. Yani sabah yüzerken 3 birim yağ harcadıysan günün geri kalanında bazal metabolizman yağ yerine karbonhidrattan daha çok enerji üreterek o kaybı dengeler, o nedenle gün saat gece gündüz vs fark etmez günün sonunda toplam yağında bir değişiklik olmaz, yağ kaybı=diyet başka bir yolu yok.

Kaleci saçlı geldi bize gerek kalmadi +1 diyip geçiyoruz:(

Yüzmenin amacı yumuşak spor yapmaktır (ayaklarından sorunlu insan olarak söylüyorum) kasları yumuşak bir şekilde, tendonlara eklemlere zarar vermeden çalıştırmaktır. Sporun amacı kas varlığını sağlıklı bir şekilde devam ettirmek ve gerekiyorsa kas dokusunu arttırmaktır. Spor doğrudan yağ yakmaz, yapılan veya korunan kaslar yağ yakımını destekler. Yağ ise enerji deposu olup vücut ihtiyaç duydukça eritip kullanır, ama depolanmış yağı kullanabilmesi için vücudun enerjisiz kalmış olması ve enerji almak adına yağı eritme kafasına girmesi lazım, bunun için de kinetik enerji harcaması yani spor yapması yani kasları hareketlendirmesi lazım. Ancak o zaman çeşitli sistemlerin de devreye girmesiyle yağ yakılır. Yani spor enerji harcamak ve kas varlığını korumak içindir, yağı yakacak olan şey doğru beslenme, doğru stres yönetimi (sirkadiyen ritme uygun yaşamak, stresi azaltacak şekilde beslenmek ve kendine psikolojik yardımda bulunmak) ve hareketliliktir. (Bu arada yağ yakıldığında nefes olarak atılıyormuş vücuttan, o nefesin seri olarak atılabilmesi için de spor şart)(bunu da yeni öğrendim)

Az önce sirkadiyen ritme uygun yaşamak dedim, bunun en önemli etkeni de gece uykusu uyumak ve gece uykusunu olabildiğince kaliteli uyumaktır. Uykuyu doğru ve yeterli uyuyabildiğinde vücudun stres seviyesi düşer ve gece salgılanan melatonin zamanla bir kısmı serotonine dönüştürülür ve mutluluk artar, dolayısıyla yağ depolama (açlık korkusuyla yapılan depolama) azalır. Bu da şahane bir stres yönetimidir, bunu söylemek istemiştim.

Sonuç olarak ne zaman spor yapacağın veya yüzeceğin senin sirkadiyen ritme uygun yaşarken işinden geri kalan zamanınla ilgili. Önce bedeninin uyku ihtiyacı sonra mesai süreci ondan sonra spor, en mantıklısı bu. Eğer vaktim bol diyorsan gece uykusuna muhalefet etmeyecek herhangi bir saatte yüzebilirsin, aşırı tok olmayacak şekilde.
Ne dersin doğru mu biliyorum @Kaleci Saçlı Yırtıcı Forvet hocam?

Naçizane aktıldığım yerler de var katılmadığım yerler de. Yüzmenin amacını çok net açıklamışsınız ben böyle açıklayamazdım, kaslarla ilgili bilgi de doğru burada da tamamım fakat şuraya katılamayacağım:

"Yağ ise enerji deposu olup vücut ihtiyaç duydukça eritip kullanır, ama depolanmış yağı kullanabilmesi için vücudun enerjisiz kalmış olması ve enerji almak adına yağı eritme kafasına girmesi lazım, bunun için de kinetik enerji harcaması yani spor yapması yani kasları hareketlendirmesi lazım. Ancak o zaman çeşitli sistemlerin de devreye girmesiyle yağ yakılır."

Yağ yakmak için enerjisiz kaalmaya gerek yok yağ vücudun farklı durumlarında glikoz farklı durumlarında kullanılır yapıları gereği. Yağ oksidasyonu için sistem oksijene ihtiyaç duyar, yani nabız çok düşükken kullanılır, vücut genelde düşük nabızda yapılan çalışmalarda ve dinlenik haldeyken yağı kullanırken çünkü düşük nabızda dokulara oksijen gider, oksijen varlığında ise yağ oksidasyonu gerçekleşip yağ harcarsın. Yüksek nabızlı antrenmanlarda ise (koşu yüzme ağırlık kaldırma vs) sistem karbonhidrat kullanır, çünkü nabız yükselip dokulara oksijen taşıma güçleşince karbonhidratlar oksijensiz olarak enerji döngüsüne girebildiği için bu noktada karbonhidratlar enerji kaynağı olur, yani sistem tamamen nabız aralığına göre hangi enerji kaynağını kullanacağına karar verir. Bunların dışında ikinci olarak da kas hareketleri tamamen karbonhidratla gerçekleşir, yani biz herhangi bir kasımızı eğip bükerken uzatırken çömelip kalkarken kullandığımız kas hareketleri akslardaki depo glikojenle gerçekleşir, yani kasları hareket ettirirken de karbonhidrat harcarız.

Fakat bunların hiçbiri senin de dediğin gibi önemli değil yağ kaybnı sadece doğru bir diyetle beslenme rutiniyle olur. Onun da açıklamasını yapayım yeri gelmişken:

Vücut gün içinde enerji için yağı ve karbonhidratı dönüşümlü kullanır. Yani dinlenik haldeyken tamamen yağı kullanır ama beyin ve sinir sistemi sadece şeker kullanır, diğer içorganlar da yağı ve şekeri dönüşümlü kullanır ve bu sürekli bir denge halindedir. Sen eğer 5 saat düşük nabızda yürüyüş yapıp 5 birim yağ harcadıysan, günün kalanında 5 birim yağ harcayacakken 2 birim harcarsın, kalanı karbonhidrattan kullanılır. Neden? Çünkü denge. Yağlar "kötü şartlar için rezerv bir enerji kaynağıdır." Burada önemli detay bu sen ne kadar yağ harcamaya çalışırsan çalış sistem onu minimumda tutmaya çalışır, o nedenle de agresif yağ yakma süreçlerinde sistem bunu her zaman dengeleme eğilimine girer, o da gün içinde yaptığın her türlü manipülasyonu etkisiz kılar. Bu tek bir şekilde aşılabilir: Doğru hesaplanmış diyetle.

Vücut yağ kaybına dirençliyken doğru hesaplanmış kalori alımıyla yapılan diyetlere direnç göstermez. Kendimden örnek vereyim: Ben diyetlere her zaman en üst noktadan başlarım, bu benim için 2300 kaloridir. Bazal metabolizma+günlük ihtiyaç=2500 kalorilik enerjiye ihtiyacım var, bu benim nötr kalori miktarım yani ne kilo alırım ne kilo veririm ama diyet yapacaksam -200 kalorilik açık verip 2300 kalori alırım. Bu durumda ne oluyor? Ben gün içinde yine 2500 kalorilik bir eylem yapıyorum ama 2300 kalori alıyorum, vücudum dinlenik halde hayatıma devam ediyorum ve hiçbir şeyi agresif şekilde kesmedim ama makrolarını ayarladım; yani kilo başına 1,5-2 gr protein (kas kayıplarına tolere etmek için protein yüksek tutulmalı) kilo başına 0,9 gr yağ kalanı da karbonhidrat. Yani 120 gram protein 72 gram yağ alıyorum, bu 480 kalori protein 684 kalorilik yağ demek. İkisinin toplamı 1164 kalori yapıyor. Ben ne kadar kalori almalıyım? 2300 yani 1136 kalorilik karbonhidrata ihtiyacım var, bu da 284 gram karbonhidrat demek. Yani herr şeyi fazlasıyla alıyorum gördüğün gibi, sistemin yağ yakmaması için hiçbir neden yok 2200 kalori alıp 2300 kalorilik harcama yaptığımda ve makroları dramatik bir şekilde düşürmeyip 200 kalori açık verdiğimde sistem bu açığı direkt yağlardan harcama yoluna gidecek, bunu sürekli devam ettirip toplamda da 7700 kalori açık verdiğimde 1 kilo yağ kaybetmiş olacağım, yağ kaybının tek yolu bu.

Ha ama mesela 500 kalori açık verseydim ya da 1000 kalori, daha hızlı yağ kaybetmez miydim? Kaybetmezdim. Çünkü ne dedim yukarıda "yağlar kötü günler için kullanılmak için rezerv olarak bekletilen enerji kaynağıdır" çünkü evrim gereği senin yaşaman gerekir öyle ya da böyle, o nedenle sen çok fazla açık verdiğinde, yani dışarıdan çok az gıda (enerji, kalori) geldiğininde sistem dışarıda bi problem olduğunu düşünür ve yağ yakmak gibi asli unsur olmayan eylemleri minimuma çeker enerjiyi korumak için, hatta öyle ki minimumda harcanan yağa destek olması için yağdan önce şekere çevirebileceği aminoasitlerden glikoz üretmeyi tercih eder yine yağ yakmamaya çalışır, bu da kas kayıplarına neden olur, ta ki sen doğru miktarda kaloriyi alana kadar. Doğru miktarda kalori ve makro aldığında ise sistem rahatlar, senin keyfi bir amaçla nispeten daha az kalori aldığını düşünür ve büyük bir problem olmadığını kabul edip yağ harcamaya başlar, durum bundan ibaret biraz uzun oldu ama idare edin artık :)

Her hareket her seviye sporcu için uygundur, sadece hareketlerin formunu ve o hareketi neden yaptığını öğrenip kendisine uygun bir ağırlık seçimiyle başlasın yeter.

Ben antrenman yapmaya pull-push-legs yaparak başladım sonra birkaç yıl Powerlifting çalıştım (bunun güç konusunda muazzam faydası oldu) sonra tekrar PPL'ye döndüm, en az 20 yıl daha bu şekilde çalışırım, bu da her seviye sporcu için uygun bir program onun dışında Upper-Lower yapabilir ama salt izole çalışmasın, bu disiplinler içinde izole egzersizler de var compound-izole mix çalışsın.

Ben baya uzun yıllar boks yaptım, hayatım salonda geçmişti. Sonra karaciğer ve kalbimde sıkıntı çıktı bıraktım. Maçlara falan onlarca kere çıktım ama.

Sen bildiğine devam et ama Ramboya bağlama. En minimum setleri yaptır.

Hayatımda en sıkıldığım spor türü izole, parçalı vücut geliştirme.
Ben compound egzersizler ile basit çalışıp üstüne birkaç eğlenceli hareket yapmaktan yanayım.

Misal bacak çalışmıyorum, karın çalışmıyorum demissiniz, çok mantıklı değil ama kendiniz bilirsiniz tabi. Bana göre dünyanın en eğlenceli egzersizleri genelde bunlari calistiran şeyler (snatch, clean, squat, front squat, carry, kb swing, deadlift vs).

Misal kaleci powerlifting demis illa böyle olmasa da strength training gene çok eğlenceli. 13 sene önce 60 kg deadlift ile basladim en son 235 kg yapıyordum. Bunun verdiği haz ile lateral raise verdiği haz ayrı dünyalar.

sen gecen gün birine normal is arkadaslarimla nasil konusursam senle de öyle konusuyorum diyip günaydin demeyen arkadas misin? :

Evet ama arada fark var. İş arkadaşım ayrı, tedarikçi ayrı. Burada çarpıtıldı nedense. İnsanların arabesk damarı kabardı o gün.

okay. bence sen empati yetenegi düsük birisin biraz. ayni sorun bende de var. bu durum disaridan odun gibi görünmene sebep olur.

cözüm: psikoloji ögrenmek, roman okumak vs

duygusal zeka cok önemli

Az bir miktar gergin ve alıngan, yer yer öfkeli bir arkadaşımız olabilir misin acaba? Ayrıca empati düşüklüğüne katılıyorum, o da var. Bunu anlayış eksikliği olarak da yorumlayabiliriz.

uzun olduğu için saldırgan hareketler sergiliyor. belli ki bugüne kadar hiç döven olmamış. ayrıca sürekli sağa sola yardım etmeye çalıştığı için başına bela gelecek.

#mehmet anlamadım benim için mi dedin?

şefkatli bir arkadaş bence. bana doğum günü hediyesi yolladı ama başına bela olmayacak bir tipim. zaten önce hediyeyi ben teklif ettim gezi yapıyordu yolu kapadokyo'ya düşerse kardeşler'de etli ekmek yiyecektik. kadın zannediyordum kendisini. sonra bay olduğunu öğrendim olsun yine de götürürdüm. herkes bacı kardeş.

sekizdokuzu da gezdirirm duyuruda, duşbegi belki gezdirirm.

birde mirket gelirse onu gezdircem ama belki. kestane balına inanmıyor.

İlgi ihtiyacı olan biri

Senin compumaster'ın hesaplarından biri olduğunu düşünüyorum. Ya da yönetimden birilerinin.
Biraz troll biraz normal.

Sorunuz şu sıralar okuduğum Japon el sanatlarını anlatan kitaptan bir bölümü aklıma getirdi.

Japon demirciler katanaların kalbini yumuşak metallerden dış kısmını da sert metallerden yaparlarmış. Böylece katana hem ucuz ve esnek oluyor hem de güzel kesiyormuş. Katananın tamamını sert metallerden imal ederlerse çok daha iyi kesiyormuş ama bu şekilde üretilen katanalar daha pahalıya mal oluyormuş ve esnek olmadığından çabuk kırılıyormuş.

Iyi biri oldugunu düşünüyorum. Ama bence kendi psikolojine ve belki de sağlığına etki eden bir alıngan/agresif yapın var. Keşke olmasa ama belki de bu sensin yani değişmesi zor bu zamandan sonra.

Kusura bakma, sonradan okuyunca biraz saçmaladığımı gördüm ama düşünce istediğin için göndermemezlik etmiyorum cevabı.

Bence iyi birisin. Hem içinde öylesin hem de etrafta o şekilde anılmak istiyorsun.
Hayatında yolunda gitmeyen bir şeyler olmuş; belki senin kontrolünde belki de değil. Hayatın çoğu insana göre daha zor hale gelmiş bir süre.
Bu yoldan çıkma sebebiyle hayatı ve düşünceleri istediğin yere oturtamıyorsun. İstediğin hayatı yaşayamıyorsun.

Bunun sebebi ne maddiyat, ne çevre baskısı, ne de kişisel yetersizlik. Aslında gerçekten yapmak istesen yaparsın, senden başka engel yok. Atman gereken adımları biliyorsun ama atmıyorsun.

Belki de kendini tanımlarken bu yaşadığın ve atlattığın zorlukları kullanıyorsun. Halbuki kendini tanımlarken başına gelenler, yaşadıkların değil senin kim olduğunu kullanmalısın.

Buradan bir bayan arkadaş bulup azıcık da çevre yapsan rahatlayacak intibasi uyandırıyorsun bende.

dikkatimi çekmedin, erkek olduğun için olabilir fjfjd

Yanlış anlama ama bazen ergenimsi davranışların oluyor. Yaşın kaç bilmiyorum ama böyle çok gereksiz öfkeli, tahammülsüz cevaplar veriyorsun sorulara bazen de alaycı. Bunları bilinçli yapıyorsun gibi geliyor. O zaman da "öff" diyorum. Umarım kırmamışımdır seni. Dürüst olmamızı istedin ne yapalım :))

@rock gördğüm ender sığ inslardsın. Buraya özel sana. Umarı. Mutlu olursun.

Yazdığın cümlelerin bazıları anlaşılmıyor.

Buraya "benim hakkımda ne düşünüyorsunuz" diye sormuşsun ben de yazdım düşüncemi. Alınmam ve cevap vermem demişsin iyi ki :))

Bilmiyorum ben mi yanılıyorum?

Biraz da gerçekleri duymak istemeyen birisin :)

Ya hadi bak işine Rock, ne anlatıyorsun Allah aşkına

Troll olabileceğini düşünüyorum. Gerçek olmak için ilginç (olumlu anlamda değil) bir profilsin. Bir de alınmam deyip cevap verenlere saydırman :))

@ numlock, bazen çok boş yapıyorsun bu da onlardan biri yok doktormuş da twittermış da ne anlatıyosun abla gözünü seveyim be abi.

şutlanan birinin yeni bir hesabısın bence, boş vaktin var, ilgi ihtiyacın, konuşulma ihtiyacın da var enerjini burada atıyorsun.

tamam benim de var ben de öyle yapıyorum ama ben 10 yıldır benzer düzeyde yazıp çiziyorum sen birden çıkınca daha çok göze batıyor gibi geldi.

insan olarak da kötü biri olduğunu düşünmüyorum.

Pek sık gelmediğim için buralara cevabım pek isabetli olmayabilir, merak edip açtığın duyurulara baktım.

Çıkarımım, numlock'a ve/caps lock a basmış gibi bir iletişim bicimin var. Tek bir kanaldan konuşmaya ve iletişime aciksin.

Üzerinde tazyik ve dolum testi yapılacak tarih yazılıdır.
İbre şu an yeşilde ya, Bir sebepten kırmızıya düşebilir. 15 günde bir ibreye bakıp, kırmızıya düşünce hemen, düşmezse etiketteki tarih gelince tazyik ve dolum testine götürmeniz lazım.

TS EN 615'e göre ayda 1 gözle kontrol, yılda 1 genel kontrol, 4 senede 1 toz değişimi yapılmalı.
ülkede maalesef yangın gibi önemli bir konu tamamen merdiven altı. 1 yıllık kontrolde doblonun bagajına koyup 1-2 gün gezdirip geri getirirler. Toz yerine memeer tozu koyarlar. maalesef ülkede ahlak bu seviyede

İbre şu anda ideal noktada. Kırmızıya düşerse direkt, düşmezse tercihen 2 yılda doluma götürmek lazım. Alınan firmadan periyodik kontrole gelebilirler ya da siz götürebilirsiniz. Etiket ile tarihi işaretlenir.

2.5 yıldır dayak mı yiyor yani? Bence başkasına vermeyin, dayak yesin. Yazık günah.

@numlock -- okuduğunuzu anladığınızı sanmıyorum. lütfen tekrar okuyun.

Bazen insan var olduğunu kabul görerek hisseder bazen kabul görmeyerek. Ben nasıl hissediyorum bilmiyormuşum, bu soruya toslayınca fark ettim. Galiba kabul görmek istiyorum.

Kabul görmek zaten var olmanın bir üst aşaması olduğu için soruyu ya ben anlayamadım ya da soru hatalı.
"Etraftan kabul görmek" vs "kendini gerçekleştirmek" şeklinde bir soru mu acaba?

Varolmak. Ve gerekirse kabul görmeye çabalamak yerine kendini dayatmak.

Benim doğadaki herhangi bir insan için böyle meraklarım yok.

@kaleci Adriano naptı hiç merak etmiyor musun? Ne durumda diye?

Adriano'yu birkaç hafta önce tesadüfen pazar yeri gibi bir yerde görüntülemişlerdi mutluydu yüzü gülüyordu, o ağır buhranı atlatmış gibiydi, yaşadığı süreç tam potansiyeline ulaşamayan büyük bir yıldızdan bizi mahrum etmiş olsa da yine sevindim kendisi adına umarım daha da mutlu olur.

O adamın dibi dibi, dışarıdan gören salak der ama tam bir alfa duygusal. İnşallah daha iyi olur. Neymar piçine kaldı ortalık.

yok. kendimi iyi hissetmek icin baska yöntemlerim var.

Düşünmüyorum.

Güzel ve alımlı olmayan kadınlar için de düşünüyor musun aynı şeyleri?

@rock n roll +1

Düşünmüyorum. Düşünmemi gerektiren davranışları olursa düşünürüm. Kafamı öyle her şeye yoramam benim kafam kıymetli.

Ayrıca rock'ın sorusuna da +1 diyorum

benim çok büyük ihtiram göstereceğim, başımın tacı edeceğim insanalar var.

Nasıl insanlar mesela?

Kesinlikle öyle. Ailen zenginse parasını istediğin kadar yiyebilirsin. Zengin değilse asalak olarak görülürsün. Zenginsen işsiz olsan da değer görürsün. Fakir bir işsizsen kimsenin gözünde değerin yoktur.

doğru da her zaman böyleydi. hatta eskiden para çok daha önemli ve belirleyiciydi. kapitalizmin mevcut haliyle çok ciddi sıkıntıları olduğunu düşünüyorum, hani komünist devrim olsa onların safında savaşırım muhtemelen AMA günümüzde garibanlar bile marketten elon musk'ın aldığı kolayı alabiliyor mesela. evet fakir yine fakir, ezilen yine eziliyor ama eskisi kadar "ezik" kalmak zorunda değiller, artık bazı şeyler tabana kadar inebiliyor.

rus romanlarını hatırla. kendi totosunda donu olmayan adamın hizmetçisi oluyordu. neden? çünkü birisi fakir olsa bile belki anasından babasından kalmış evi var şehirde. hizmetçisi ise sadece başını sokacak yeri olsun, yemek yiyebilsin diye orada hizmet görüyor. öyle bir sefillik yani, fakirin bile hizmetçisinin olduğu bir garibanlık.

para dünya tarihi boyunca her zaman bence en önemli şey. paranın olmadığı zamanda onun yerine geçebilecek şeyler... ama eskiden parası olmayan "hiç"ti, şimdi parası olmayanın da "bi şeyler" olabilmesi (veya en azından öyle olduğunun zannedilmesi) mümkün kılınmış vaziyette.

@mark tam beklediğim cevap, radarımdaydın zaten :)
O zaman para aslında insanların arasına konulan bir bariyer diyebiliriz değil mi? Daha doğrusu insanların arasına değil, özür dilerim. Parası olan insana konan bir bariyer? Mesela paran var, ama hiçbir şeyden emin olamıyorsun, yıllar geçiyor ve ölüyorsun?

21 yy'ın şu dönemleri için doğru. Giderler çok fazla. İş bulmak zor. insan sayısı fazla.. bilim ve sanat saturation noktasına erişmiş durumda. Bu ortamda kültür, entelektüellik falan kasmak işe yaramaz. İlkokul mezunu sanayide çalışan adamın 4-5 evi var.

katılmıyorum. sevgi, aile, mutluluk, huzur, akıl sağlığı, vücut sağlığı parayla gelen şeyler değil. para bunlara katalizör olabilir, olmayabilir de.

sevdiğin insanla zaman geçirmek > para

@gabe sen erkeksin değil mi?

evet

Tam tersi. Hem de aşırı şekilde tam tersi.
100, 500 veya 2000 yıl önce parasız olmak bugünkünden çok daha zor bir hayat demek.

@gabe, parası olmayan insan sevdikleriyle nasıl vakit geçirecek? ben internetten çalışıp az biraz kazanıyorum, öğrenciliğim devam ettiği için "enerji koruma modu"nda yaşıyorum ve yazları annemin yanında kalıyorum. birlikte geçirdiğimiz zamanları, pazar kahvaltılarımızı, onunla kahve içmeyi vs. çok seviyorum. yalnız iş öyle bir noktaya geldi ki herhangi bir anneden daha hassas bir anne olan canım anam artık "ya bayramlarda gelsen de olur knk git artık daha fazla para kazan" der oldu :)

sevdiklerinle kaliteli ve bol vakit geçirebilmek için para lazım. parasızlığın olduğu yerde huzur olmaz. evet, manevi huzur verecek bir ortam için zengin olmak şart değil ama PARA kesinlikle şart.

zengin olsaydım mesela kafama göre çıkıp buraya gelebilir veya kız kardeşimi, yeğenimi ziyaret etmeye gidebilirdim. tam zamanlı çalışması gereken bir modern köle olarak eğer şanslıysam senede birkaç kez, 10 saat yol tepip üç gün filan görebileceğim bu insanları artık. çünkü sevdiklerimle vakit geçirecek maddi gücüm kalmadı.

yazdıklarını her zaman çok gösteriş meraklısı buluyordum, "acaba gerçekten varlıklı mı yoksa dümen mi yapıyor?" diye düşünüyordum ama bu cevabından sonra hakikaten zengin olduğuna ikna oldum ahaha. senin yazdığını sadece zengin birisi yazabilir çünkü.

O zaman ben yoğum.

@mark sen çok güzel adamsın
@sekiz baktın olmuyor yaz bana bulurum sana birini algkfllaa

Ben, senin gibi düşünmüyorum. Kültür, aile , davranış bunların önüne asla para geçemez, geçmemeli.

Hayatımda önem verdiğim değerlerin önüne asla para geçemez. Ama maalesef dünyanın sistemi fazla para odaklı. Sömürünün sebebi de zaten daha fazla para hırsı ve bunun bir getirisi olarak düşünülen statü. Bundan nefret ediyorum. Dünyayı bu hırs tüketip bitiriyor.

Bir de arabeske bağlamayın derken ne demek istediğini anlayamadım.

@rock var ya Bi çok kişi daha soruyu tam idrak etmeden hemen savunmaya geçen "ben bir soğana razıyım" diyen insanlar. Onun önüne geçmek için. Yoksa ben tüm gün Azer bülbül dinleyen insanım :)

global asgari gelir konuşulurken bu sorunun cevabı para olmamalıydı. tabii ki herkesin bir geliri olmalı. ama mutluluk için zengin olmak şart değil. bu değerleri kaybettikten sonra paranın bir anlamı yok. konuyu lütfen benim gösteriş merakıma getirmeyin. her zaman iyi niyetle, sevgi ve saygıyla yazıyorum.

her zaman oyleydi, bunun sen yeni farkina varmissin gibi..

insan kendini en eksik hissettiği şeyi en çok arzuluyor. eksikten de bol bir şeyimiz yok. yapıp etmek ve sahip olmak istediğimiz şeyler çok fazla, ihtiyacımız olduğunu düşündüğümüz şeyler çok fazla, zaten hepimiz özeliz en iyisini hakediyoruz, bununla beraber ölüyoruz da, dolayısıyla mutlu sona çabucak giden tek yol paradan, bok gibi paradan, hemen şimdi paradan geçiyor gibi görünüyor, dolayısıyla şu anda bu büyük güce sahip olanlara maksimum saygı duyuyoruz.

çok sınırlı ve şanslı bir kitle dışında, parayı bulmuş kişilerin, hem parayı bulurken yaşadıklarından hem de bulduktan sonra uğradıkları hayal kırıklığından ötürü mental sağlıklarının kalıcı şekilde hasar gördüğünü düşünüyorum. kısa zamanda aralarına katılmamız dileğiyle diyerek bitireyim.

Size verebileceğim en büyük tavsiye amortisörsüz scooter almayın sakın

Kahkaha atarken kalpten gidecek diye korkutuyor.

Ben çok seviyorum ya. Tutunmuş bir şekilde sektörde. Mahallenin ablası gibi.

sunucu.kendini dinletiyor, bayginlik gecirmiyorsun, cevresi genis ki herkes geliyor programina.

basarili denebilir o yüzden.
ve de sempatik biri bence, rahat yani. herkesle konusabiliyor, empati yetenegi bayagi yüksek büyük ihtimalle.

@moonie her koşan insana belli gözle mi bakmak lazım? Kendi bilir, nasıl mutluysa öyle olsun. Benim için öyle.

@moonie uzatmayacağım. Tamam, ama böyle düşünme insanlar için.

Çok iyi bir insanmış gibi gelmiyor bana. Günahını almayayım tabi, bildiğim bir olay yok.
Ama işinde başarılı ve kendini sevmeyenlere bile kendini izletecek kadar başarılı. O yüzden bir ünlü olarak bulunduğu yeri hak ediyor. Yıllardır verdiği emek hiç az değil, belki de çok daha fazlasını elde etmesi gerekirdi bu kadar canlı yayın ve konuk ağırlaması yaparak.
Bazısına yapmacık, bazısına sahte gelen bir samimiyeti var. Ben samimiyetine inanıyorum. Samimi davranan insanlar ekranda iyi iş yapıyor.

Vadesini tamamladığını düşünüyorum. Yeni yüzler görelim. Gerçi Uraz'ın eski karısı, Eser'ın karısı falan olacaksa Saba'nın olması daha iyi.

İşini bilen biri. Bence kötü bir sunucu değil, gülmesi falan da güzel bence, oradan eleştirilmesini çok saçma buluyorum.
Ama seviyor muyum?
Bugüne kadar bunu hiç düşünmedim çok ani bir soru oldu :)
Üzerine düşünmediğim nötr olduğum hoş bir kadın.

burdan;
isletme.otoyolas.com.tr

Oradan baktım, direkt yolu kullanam biri lazim

Türkçe karşılığı gerçekten var mı?
Varsa biliniyor mu?
Biliniyorsa anadildeki karşılığını kullanma bilinci var mı?

Bu üç sorunun da muhatabının büyük oranda TDK olduğunu düşünüyorum. Türkçesini kullanmakla başka dildeki karşılığını kullanmak arasında bir fark göremiyorsam ve bu yaklaşım toplumda kanıksanmış ya da genel olarak kabul görüyorsa bunun sorumlusu salt bireyler olamaz.

Segsting için türkçenin zayıf bir dil olduğunu düşünüyorum, ingilizcede bir şeyi tanımlayabilecek kelimeler daha çeşitli ve renkli

Özentilik de var yalan değil. Osmanlı zamanında bile üst kesim dönemine göre Farsça veya Fransızca kelimeler ekleyerek konuşuyor. Belki de gelenek olmuştur.

@prole var.

Türçe, türklerin kullandıkları bir köylü dili. Çoğu şeyin türkçe'de bir karşılığı yok. Çoğu şeyi ingilizce ifade etmek daha kolay. Türkçe'de tabir ve kelime kıtlığı var. Türkçe'nin doğru düzgün grameri bile yok. Türkçe'yi ingilizce'yle kıyaslamak ingilizceye hakarettir. Çoğu insanın çoğu şeyi ingilizce düşünüp türkçe yazdığını anlayabilirsiniz.

Moğol istilası sırasında Avrupa'da yerli halk Moğol gibi giyinmeyi itibar vesilesi sayarmış.

Yıllar sonra Fransa bir nevi Dünya lideri olunca konuşmayı Fransızca sözlerle süslemek moda olmuş.

Savaş ve Barış kitabında Tolstoy Fransa ile savaşan Çar'ın konuşmalarını Fransızca sözlerle süslediğini yazar. Recaizade Mahmut Ekrem Araba Sevdası kitabında o dönem Osmanlı sosyetesinin Fransızca söz merakını bir nevi alaya alır.

Bizde Hocalar, yetersiz kaldıkları yerler belli olmasın diye Arapçaya sığınır.

Ama şu bir gerçektir ki Türkçe de yetersiz kalmıştır. Osmanlıda dildeki Fars ve Arap istilasına tedbir alınmamış, Divan edebiyatıyla dil Türkçe'den uzaklaştırılmıştır.

Sonrasında Ziya Gökalp Sanat şiirinde
"Aruz sizin olsun, hece bizimdir,
Halkın söylediği Türkçe bizimdir,
"Leyl" sizin, "şeb" sizin, "gece" bizimdir,
Değildir bir mana üç ada muhtaç."
demiştir.

ve Atatürk Türk Dil Kurumunu kurmuşsa da sonra kurum işlevsizleştirilmiştir.

Sonuçta Türkçe yaşayan çağa ayak uydurmakta zorlanmış, Hukuk, Arapçadan, Tıp Latinceden destek almak zorunda kalmıştır.

ve çağımızda İngilizce kelimeler kullanmak kişiyi itibarlı hissettirmektedir.

Mesela bir ilişki duyurusu yaz en az 10 tane ingilizce söz duyarsın.

Bir tanesini ben yazayım.
redflag :)

Ya ben demek istediğimi anlatamadım ya da siz saçmaladanız, bilemiyorum :) tik yok o yüzden.

Bence bazen İngilizce kelimesini söylemek daha kolayına geliyordur. Özellikle uluslararası iş yapanlar ya da mesleki okumalarını İngilizce yapanların bir süre sonra kelimelerin Türkçesi İngilizcesinden daha daha zor akla geliyor. Yazılımı temel alalım. Bütün terimler İngilizce, kaynaklar İngilizce olunca sen de terminolojiyi İngilizce öğrenmiş, araya onu sıkıştırmış oluyorsun.
Özellikle büyük şirketler yabancı ofis programları kullandığı için toplantı yerine meet görmeye başlayınca bir süre sonra o terminolojiyi kullanıyorsun.

Özentiler de var tabii. Türkçe 5 kitap okumamış, hayatında ingilizce kitap açmamış kişiler yarı İngilizce yarı Türkçe cümleler kuruyor. Sosyal medyadan, sağdan soldan duyduğu kelimeleri cümle içinde kullanan da çok var.
Bence çok da takılmamak gerekiyor. Dil yaşayan bir şey. Nasıl ki şu an telgraf kelimesini, gramofon kelimesini duymuyorsak yıllar sonra bu İngilizce kelimeleri de duymayacağız.

@omelas konuşurken evet, asla yadırgamam. Hatta durum ve heyecana göre gerekli bile olabilir. Ama yazarken anlamıyorum, get me?

Türkçede Türkçe anlatmak istediğin her şeyi Türkçe anlatabilirsin, anlatamadığını düşünüp başka dillerle desteklemek istersen bu senin eksikliğin olur. Senin derken genel anlamda konuşuyorum.

Türkçesi yerine internette yaygınlaşan halini kullanınca ya da Türkçesi olan şeylerin yerine İngilizcesini kullanınca "cool" oluyorlar çünkü. Avrupa ve ABD özentiliği her zaman vardı ama sosyal medya ile inanılmaz bir seviyeye ulaştı. Plaza dili ve edebiyatının temelinde de aynı lümpenlik yer alıyor. O plazada, o dil ile konuşulmayanı, future perfect tenseten devşirme Türkçe cümle ile konuşmayanı kurumsal dilden uzak ve "olmamış" görüyorlar.

Aynısı plaza dili dışında ve özellikle sosyal medyada da geçerli. Biriyle buluşmak ya da çıkmak yerine "datee" çıkmazlar ise köylü sanıyorlar kendilerini. Oturmamış karakteri ya da bir eksikliği gizleme ile batıya tapma arasında bir şey var. Türk b*kunu Amerikan kaşığı ile yemeye bayılıyor bizim ülke. O yüzden kahvesinden mimarına kadar bütün işletmelerin ismi yabancı dilde.

Bir kavramın İngilizce'deki karşılığı tek kelime, Türkçe'deki birkaç kelimeyse insan ister istemez kolayını seçiyor.

@sekiz ne alaka ya, çok saçma. Kolaylık mı bu, orada doğup büyüsen anlarım. Saçma bir savunma.

4 sene yurtdisinda hic turkce konusmadan yasadim. Sadece aileme nadiren kamera aciyordum.

Tr ye geldigimde turkceyi kekeleyerek konusuyordum ve takiliyordum.

Buna ragmen kimseye ingilizce kelime kullanmadim.

Kullananlarada uyuz oluyorum. Kimse kusura bakmasin. Cok kotu duruyor bana gore.

yazarken hiç umrumda olmaz. ingilizce, almanca, japonca... o an işime hangisi geliyorsa onu araya katarım.
konuşurken yapmam. gerekirse daha yavaş konuşurum ama türkçesini kullanmaya çalışırım.

Belediye zam yaptı yüzde 30'dan fazla. Bir de yaz nedeniyle su kullanımı nispeten arttı ama esas sebep zam.

Bir kaç ay önce bizimkiler uzakta evde yalnızdım. Aylık 20 TL bile gelmiyordu. Başka bir yerde de kalmadım.

son ay faturam 112 gelmiş, yalnız yaşadığım için bulaşık makinesini açmıyorum elde yıkıyorum, her gün duş ve ayda 2-3 kez de çamaşır makinesi açıyorum. (iski)

Herkes kazanmak için emek veriyor, sağcilar hariç

Böyle anladım

Hangi meal o, kimin?
Diyanet baya (bayağı) detay girmiş o ayetlerle ilgili

Türkçe'de the ya da arapça'daki "el" ifadesi olmamasından kaynaklı bir durum. Herhangi bir sağdakilerden bahsedilmiyor, ashabül yemin (sağ arkadaşları) diye bilinen, üzerinde hemfikir olunan, kimsenin üzerinde şüphe etmediği bir grup var, onlara sağdakiler diyor. Yani ahirette amel defteri sağdan verilecek olanlar. Ashabül yemin yazıp araştırabilirsiniz. Tşk, öd.

Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk. Başka kimseyi okumam kaynak olarak.

Yaşar Nuri Hoca'ya saygı sonsuz da, böyle tıkanmalarda konuyu açmak için meal, tefsir karşılaştırması iyi oluyor.
Diyanetinkini oku. O zaman Yaşar Nuri Hocanınki daha anlaşılır oluyor.
Bence yani.

Şurada
kuran.diyanet.gov.tr

Diyanet, ne demek isterse öyle aktarır. İşim olmaz :)

Kazandığımız, nefsimizin hoşuna giden şeyler aynı zamanda bize ait değildir, onları rehin almışızdır ve elbet bizden gideceklerdir. Bundan muaf olan da yalnızca “sağ” olanlardır. Yani “sağ” taraftan olursan korkma diyor.

Diye anladım. Ateistim.

Ben en çok Elmalılı'nın mealini beğenmiştim.

@ruhen ona benzer bir anlam çıkarttım ben de ama emin olamadım.

@mirket çok ağır ama çok iyi, fakat zamane uygun değil :)

www.kuranmeali.com
www.kuranmeali.com

Yaşar Nuri öyle dememiş. "Uğur ve bereket yârânı müstesnâ" demiş.

@muhayyerim o da var bende ama o mealin yazıldığı komple çeviriyi kendi de eleştirmişti zamanında. Zaten rahmetlinin gayreti çok açık kelimeler kullanmaktı.

Hocam olay bu aslında:
m.dinimizislam.com

Muteber tefsirlere bakın.
Ayetler İlimsiz şekilde akla göre yorumlanamaz.

@diye kim diyor, nereden biliyor?

kendi kendinize çıkarım yapamazsınız ki.
Kuranı zaten yine kuran açıklıyor. Bu açıdan süleymaniye vakfı çevirisini takip ediyorum.
Sistematik olarak Kuranı çalışıp, kuranı kuranın açıklamasına göre veriyorlar çeviriyi.

İlgili ayetlerle ilişkili diğer ayetleri de aşağıdaki bağlantıdan kolayca okuyup açık anlaama vakıf olabilirsiniz.

www.suleymaniyevakfimeali.com

@emcekare saygı duyuyorum ama herhangi bir vakfı takip etmem.

Muhammed esed, mehmet okuyan bu kisisilerin de mealini okuyabilirsin, yaşar nuriyle aynı ekol.

@numlock

Ciğerim, Kur'an'da bir ayet vardır, "Kur'an'a ancak temizlenenler yaklaşabilirler" gibi bir meali var. Bu temizlik elbette yalnızca beden temizliği değil, öncelikle niyet ve zihin temizliğidir aslında. Anlamayı hedeflemeyen kişinin niyeti de zihni de temiz değildir, kafası anlamaya çalışmaz.

Bunun gibi, yazdığın ayetlerdeki kelimeleri de anlamak hedefiyle okuduğun farkındayım ama materyalist yaklaşımdan bağımsız, kalple okumanı tavsiye ederim. Yaşar Nuri'nin "uğur ve bereket yârânı" diye çevirdiği ifadenin odak noktası "yemîn" kelimesidir, kökenini araştırırsan görürüsün ki bir anlamı "sağ", bir anlamı "doğru, olumlu", bir anlamı da "iyilik ve fayda"dır. Ashâbel yemîn ise aynen Yaşar Nuri'nin dediği gibi "olumlu ve doğru yaşayan, iyilikler faydalar gözeten, sadece uğur ve berekete dost olanlar" demektir.

Yukarıda bir arkadaş "kendi kendine çıkarım yapamazsın" demiş, aksine kendi kendine çıkarım da yaparsın, sırf kalbine geldiği gibi de anlarsın. Önemli olan anladığın şeyin barış huzur güven oluşturacak, insanlar arasındaki dengeyi ve iyilik havasını bozmayacak ve kimseye zarar vermeyecek şeyler olması.

Vicdanın var, ona danış. Ayrıca Tanrı bizden uzak değil, her birimizde O'nun birer parçası var, ona danış. Eğer kalbin iyiliği seven kalplerdense sana doğruyu söyler.

Mineral emilimi azalmasın diye aynı anda içmeyin diyorlar (saat olarak). Şöyle düşün 100 mg selenyum emecek 10 tane reseptör var (atıyorum rakamı), yanına çinko eklenince sadece 5 tanesi selenyum taşıyor diğer 5 tanesi çinko emiyor oluyor çünkü. İkisini de taşıyacak yapı aynı çünkü ikisi de mineral.

Bir şey olmaz.

İKTİSADİ DÜŞÜNCE TARİHİ, GÜLTEN KAZGAN

Kesinlikle antropoloji - conrad phillip kottak. Ayrıca aynı yazarın kültürel antropoloji kitabı.

Andrew Heywood - Politics

Misafirhaneden kastın nedir? Kaç günlük bir de?

Kedilerim yiyor onları.

bir kedim bile yok, çünkü alerjik durumlar:/

camlara sineklik olmazsa olmaz. büyük oranda olayı bitirir. diğeri geceleri tablet. ama sineklik yoksa ilk iş o olsun.

Yatağın tepesine şundan tak. Krallar gibi uyu.

www.ikea.com.tr

Tablet de iyi çözüm

www.akakce.com

Odanın her bir cm karesini kapsayacak şekilde illaç sık, kapıyı kapat.

@mirket +1 ayrıca. Evde kedi olmasa direkt ondan takardım, en ama en net çözüm o.

Airde 24gb ram gerektirecek bi iş yapıyorsan yanlış makineyi almışsın derim. O açıdan 16gb + daha yüksek ssd.

Tabii zamanla (5 yıla vs) ram gereksinimi artabilir, yapay zeka, artan çözünürlükler vs yorabilir ama yine de pek sanmam. Ben pcde 32gb ram kullanırdım, 16gb ramli m1pro MacBook pro ile işlerimi rahatça hallediyorum.

16 artık çok sınır bi ram ben (işim gereği) m2 24 alırdım. Günlük işleri de etkilemesi eli kulağında ama 16 ram'in bence.

Zaten alet air işlemci yükü olan bi iş çok olmucak throttle yapacak falan öyle render'lar bilmemneler havada uçmayacak yani. Bari ram'i olsun uzun ömürlü olsun.

air nezdinde M2 M3 arasında deli bi fark yok m1 m3 deseydiniz bi durur düşünürdüm.

M3 is a horrible deal. The M2 Air is 99% of what the M3 is, while the M1 Air is like 90% of what the M2 is. Only real upgrades in the M3 are the ability to use two external displays at once, and the anti fingerprint coating for the midnight color. If you don’t need those two things just get an M2.

demiş elemanın biri redditte alın m2 24 geçin tertemiz :D

Toyota Yaris Cross Hybrid

citroen c5 aircros 1,5 e bulursun.
c5 pahalı gelirse c3 lere bak.

skoda scala
skoda kamiq

Yaris cross hybrid +1
C-hr (ama son model degil, fiyata gore yilina bakilabilir)

araç 0 ise genelde(cherrylerden falan anlamıyorum) 4-5 yaşına kadar çoğu arabada problem yaşamazsınız.
az yakması önemli bir kriter ise hybrid araçlara yönelmeniz daha doğru olur.
yaris cross hybrid +1
corolla hb hybrid
renault duster hybrid
clio hybrid
civic lpli olandan
bunlar piyasa aracıdır satarken elden hızlı çıkar ve genelde sorun çıkarmadan uzun süre binilecek arabalardır.
ek olarak geniş bir aile varsa ve biraz elimde para kalsın 800-900e halledeyim isteniyorsa fiat 500L önerebilirim az yakar çok kaçmaz ama :)

bu araçları tipe/iç dizayna bakarak yorumlayabilirsiniz.

vw taigo

emir saati geçti zaten abi, artık alamasın, şimdi vereceğin alış emri de salı günü gerçekleşir.