ne sandın başka?

ayrıca tüm dünyayı bir araya getiren şeylerden biri türk düşmanlığıdır. kimse böyle bir şey yok falan demesin.

türk insanı ve genel olarak ortadoğu insanı kadar ifade özgürlüğü düşmanı olan, başkasını terörist şu bu diye yaftalamaya meraklı insan görmedim. siz hakediyor sunuzeyvallah da benim gibilere yazık oluyor tek derdim o.

el-cevap: tabii ki kardeşim, 1 türk dünyaya bedeldir.

Bati medyasini takip eden ortalama bir batili olsan sen de boyle sorular sorabilirdin. "Istanbul'da kafa kesilen meydan neresi sizde?" diye soran bile var Turklere.

Aslinda dox da sen de haklisiniz ama farkli konularda. Orta Dogu insani gercekten elestiri kabul etmez, zaten etse durumu farkli olurdu. Sen de haklisin cunku internet trolleri her yerde, ama bu soruyu Yunanlilara "Turkler, 12 adayi neden almiyor?" diye sorsan hicbir Yunan olayi vatan, bayrak durumuna getirmez, umursamaz olur biter. Turkler zaman zaman cok abartiyor, birileri de bunu kullaniyor. O soruyu soran troll belki de bir Turk, nereden biliyorsun? Onlar sen cildir diye egleniyor sen de onlarin attiklari oltaya takiliyorsun.

Onu bunu bilmem de Ayşegül ablanın kalemine sağlık. Hepsini okumama izin vermedi ama gayet mantıklı ve güzel açıklamış.

Tipik amerikalı dediğimiz adam Avrupayı ülke sanan andavaldır zaten çok bir şey beklememek lazım. Devlet nedir, uluslararası ilişkiler nedir, tarih nedir bilmez ama süper güç ülkesinde yaşadığı için her halt hakkında fikir beyan edebileceklerini düşünürler. En son yaşamak istediğim yerdir bu yüzden.

Bunda bi trollük ya da maaşlı çalışanlık bi durum göremedim? Kendi açısından normal bi soru sormuş yani zaten muhtemelen tipik Amerikalı dünyadan haberi olmayan biri. Sorduğu soruda da özel bir artniyet sezmedim.

Windows direk açıyor. Kaç kullanıyorsun?

8.1

nasıl açıyor ki? data mata bissürü şey var içinde

8.1 den tam emin olamadım. Ama winrar falan da kullanabilirsin. O da iso açıyor.

8.1'de programa gerek yok kendiliğinden destekliyor.

iso dosyasına sağ tıklayıp mount edebilirsin. türkçesi nedir fikrim yok ama anlarsın zaten görünce.

bin dosyası vardı içinde winrar açmadı, (bkz: power iso) demişler nette onu yükledim. onla halloldu.
yine boşuna açtığım bir duyurunun sonuna geldim kusura bakmayın beyler şsdlfjjds

sizin de enfluvir kullanmanız gerekiyor en azından bir süre 1 hafta gibi. başka türlü zor. doktorlar hertürlü hastanın birlikte yaşadığı insanların da kullanmasını tavsiye ediyor.

enfluvir denen ilacı da bulmak cok bu arada. Eczane eczane gezersiniz doktor yazarsa

ikiniz de maske kullanın derim.

tebrikler!

Ben içmiyorum ama gazlamaya geldim.

Büyük irade cidden, yıkılmadan devam:)

1 gün bile içmemeyi düşünemezken 1 ay içmemiş birini tebrik etmeye geldim. Bozmayın duruşunuzu. Allah belasını versin sigaranın.

you go girl!

isteyip de yapamadığım deneyip de başaramadığım.

Bam güm devam!

Darısı spora başlamaya :)

Harika gidiyorsun tebrikler!

sigarayı bırakalı 7. aya girdim, nee ortamlara girdim de sigara yakmadım bu süreçte. zor kısmı geride kalmış artık iradenin büyüklüğünü göreceksin yavaştan.

Ben de bırakmaya çalışıyorum, çok imrendim size.

Benlen badi ol. 3 gündür içmiyorum ama grip olduğum için :B

Ben de bırakanlardanım. Bravo. Zor olanı başarmışsınız, geriye kolay olanı kalıyor. Güç sizinle.

İçeceklerin tadı çok güzelmiş bir de değil mi? Ben çok şaşırmıştım.

7 aydır içmiyorum, gittikçe kolaylaşıyor. Aklıma bile gelmiyor artık biraz sabret :)

ben de bırakalı 6 ay oldu.

çok iyi, tebrikler!

Yarasın hocam o bir tanesi :) benim de bırakalı tam bir ay oldu, ben de tek bir fire verdim. Tamamen alıştım şu an sigarasız hayata, aklıma dahi gelmiyor.

sigaradan nefret eden biri olarak teşekkür etmeye geldim. sokakta nefesimi tıkayanlardan bıktım gerçekten. benim gibi olup beddua edenler de biliyorum. bak artık beddua almayacaksın ne güzel dimi :D

Düz yatma.

yatarken kuru fasulye yeme

Çerez kola vb mideyi rahatsız edecek gıdaları yatmadan önce tüketmemeye çalışın.

Acilen bir psikiyatri veya nöroloji kliniğine git.

uykusuz kalma. 9-10 gibi hala yatıyosan gece de geç yatıyosun demektir. biraz erken yatıp erken kalkmayı dene. keşke bana da gelse karabasan. çok zevkli kurtulmaya çalışmak.

her şeye dikkat ediyorum. uyku düzeni dışında.

uyandığımda yüzümü yıkamak için kalkarken başımda yoğun bir manyetik enerji hissediyorun. dalgalı yoğun bir rüzgar gibi saçlarımın üzerinde dolanıyor.

sırt üstü yatma.

21. Yuzyildayiz. Boyle seylere inanma :)

Bunun bilimsel aciklamalari var. Duruma gore tibbi destek alabilirsin. Ama karabasan :/

ya defalarca yaşadığım, somut bir şeyden bahsediyorum bıkmadan usanmadan 21. yy geyiği yapıyorsunuz! 21. yy’da 21. yy geyiği yapmaktan vazgeçin bence. bilimsel açıklamaları varmış. bilimsel geyikleri bırakıp 21. yy’da hala karabasan olması durumunu ortadan kaldırsınlar o zaman!

son yazdığından sonra ayetel kürsi demeye geldim :) yoksa 21. yy linci yiyoz malum sşdlfkşdlkfs.

olay aslında inanç sanırım, kurtulacağına inanıyorsa kurtuluyor beyin o anda. ben genelde ayetel kürsiyi bulana kadar euzu besmele çekip duruyorum beynim o an en fazla onu process edebiliyo galba :)

sırt üstü yatmamaya özen göster +1 o pozisyonda oluyor hep bu zıkkım. stresten uzak durmaya çalış (zor biliyorum) çünkü çok tetikliyor. haftada 1-2 kere olduğunu bilirim bana. şimdi iyiyim daha az stresliyim, yıllardır olmadı.

@duchess ortadan kaldırıyorlar zaten, yaşadığın şey psikolojikse bir psikiyatri kliniğinde, fizikselse nöroloji kliniğinde yardımcı olurlar.
He doğaüstü bir şey olduğuna inanıyorsan Palu ailesindeki cinci Tuncer'e gitmeni tavsiye ederim.

Gündüz uykularinda oluyor genelde yani uyanip tekrar uyuyunca.
Stres kaynaklı ya da sırtüstü yatinca da oluyor. Bir şeyi kafaya takip yattiysaniz?
Babaannem dedemin yastığının altına bıçak koyuyordu:)) Biz amaan komiksiniz diyorduk:) Genelde küçük oluyordu ve zarar vermeyecek şekilde muhafaza ediyordu. (Yalnız sanırım hurafe diye linç yiyebilirim)
Palu ailesi, Tuncer ve 21.yy esprileri de hiç komik degil.

Yalnız şu yazdığınız manyetik dalgalar vs. Elektrik var yani vücutta. Yüzde yüz stres bu:) kafaya taktiginiz şey her neyse takmayin bir yıl sonra bir anlamı kalmayacak onu takip stres yapmanızın.:)

ben küçükken çok yaşardım. doktor tavsiyesi ile, sırt üstü yatmak yerine yan yatmaya ve uykudan önce burnumu iyice temizlemeye ve rahat nefes almaya başlayınca geçmişti. inanç konusu üzerine yorum yapmak bize düşmez tabi.

İlk yapman gereken karabasan diye bir şeyin olmadığını kabul etmek. Noel Baba'ya inanıyor musun?
Yaşadığın şey uyku felcinin bir etkisi. Bunu her yaşadığında yatma şeklin aynıysa değiştirmeye bak. Bu bir nebze engelleyebilir.
Uyku felcinin ne zaman olacağını kontrol edemeyeceğin için yapabileceğin tek şey bilinçlenmek.

Valla sizin kabul etmemeniz, 21. yüzyılda olduğumuz gerçeğini ve bu yaşadığınızın uyku felci vb. (tıpçılar doğrusunu bilir) olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Tıbbi açıklaması olan bir sorunu, hurafelerle açıklamak yine siz kabul etmeseniz de 21. yüzyıla uygun değil. 20. yy. belki...

Kahve

duş tabii ki.

Cevizli sucuk.

@saint spirit crusher kahve ve duş işe yaramadı bünyemde. medikal vitamin vb. arıyporum sanırım.

Çok yeme kahvaltıda.

ılık ve limonlu su

kahve ne kadar ne içiyorsunuz bilmiyorum ancak nature's supreme kafein tabletleri var, sanıyorum 2-3 kahveye denk geliyor, onu deneyebilirsiniz. tıbbi tavsiye değildir, bende fazlasıyla işe yaramıştı, oradan söylüyorum, sorumluluk kabul etmem.

Egoyu törpüle öncelikle. Kendini dokunulmaz zannetmekten vazgeç.

Bir de meşgul et kendini bunları düşünecek kadar boş durma. Boş durduğunda da daha dolu şeyler düşün.

ilac var mi? ben herkese sariyorum. herkesin her hareketine. isim gucum var ama isim gucume odaklanamiyorum bunlara sarmaktan. bunlara sarmak daha cekici geliyor. adeta bir beyin zehirlenmesi yasiyorum. bu tip olaylarla isimi gucumu bile aksatabiliyorum.

Sessiz mi sarıyorsun herkese? Cok susmak sabrı yorar. Bir sonraki sefer icindekileri onlara dök.

iyi de bu herkes olabilir. cayci huseyine de sariyorum. cuce olmadigim icin mi? bence psikoloji bilgisi olmayan empati yaparak sallamasin.

meditasyon app var onu yükle bi dene

ben de gün aşırı böyle duyurulara aynı şeyi yazıyorum ama cidden işe yarıyor bi dene derim.

Hak etmediğini düşündüğün için böylesi tepkiler veriyorsun. Başkasının (sana) yaptıklarına üzülmeyi bırak. Büyüdüğünü düşün.

Hastaneye hayatınızda ilk defa gidecekseniz, yanınızda biriyle gitmenizi tavsiye ediyorum.

@cayt ortada bir tetkik teşhis hiç bir şey yok. Soruyu anlamadığını varsayıyorum. Sen özel hastaneye gidip benim apandisiti alın diyebiliyor musun?

Gliserin al ara ara damlat onu kulağa, bir hafta sonra git. Kuru kuru çekmeye çalışan acemi doktora denk gelirsen bağırta bağırta pisliği çekmeye çalışıyorlar. Bana bunu elli yaşında adam yapmıştı gerçi. Sonra gencine gittim gliserin damlat bi hafta sonra gel demişti. Zaten gliserin baya bi akıtmıştı pisliği ayıptır demesi, kolaylaştırmıştı.

@gkn sevgili dostum. Kulak yıkatmak istiyorum ben diyince elbette ki şikayetiniz nedir neden böyle bir şey istiyorsunuz diyecekler. Sen nasıl karar verdin bu tedavi yönetimine? Bir KBB uzmanı kulağına bakacak, belki vakumlu kulak temizleme cihazıyla kulaktaki pisliği alacak ve bitecek olay. Ya da bir başka alternatif...

derler, zaten demeyen yerde de işlem yaptırma.

asıl soru şu: kulağını neden yıkatmak istiyorsun?

hemen yıkayıp temizlemezler. normalde kulak kiri bir sorunla karşılaşmazsa kulaktan dışarıya atılır. doktor muayene eder, kamerayla sana da göstererek kulak kanallarının durumuna bakar. sonra gerekirse temizleyebilir. gliserini o teklif etmezse sen hatırlat.

Kulağım biraz az duyuyor gibi bir de havuzdan sonra çok tıkanıyor ve kir çıkıyor. Şirket doktoru kulağını yıkatırsan iyi olur dedi.
Sorunun asıl amacı bu.

Teşekkür ederim tekrardan.

Kulak yikatmak denen olay 2. dünya savaşında kaldı brocum. Kbb randevusu al.

kulağın yıkanması için 1 hafta öncesinden bir ilaç kullanmaya başlaman, kulak içindeki kirlerin ilaçla yumuşaması gerekiyor. doktor değilim ancak, tıkanan sol kulağım için böyle bir tedavi uygulamışlardı.

mac windows

intel vs amd

devlet vs özel sektör

canon vs nikon

sinema vs tiyatro

En önemlilerinden biri yazılmamış: Star Wars vs Star Trek

Bununla alakalı olarak şu filmi de izlemek lazım: www.imdb.com

east coast vs west coast

Realizm ve idealizm.

Sözlükte stalin ve Hitler'le ilgili iki kişi arasında günlerce süren acaip uzun ve fakat saygılı süper bir tartışma yaşanmıştı yıllar önce, nickleri ve başlığı hatırlamıyorum, belki Stalin Hitler'le ilgili başlıklar bakarsanız 7 yıl öncesinde olabilir. Garip oldu farkındayım ama halâ unutmamışım bakın=)

(bkz: turkishmusic.org'daki sezen aksu tartışması)

sadece ailede değil doktorlarda da var artık ciddi/korkulan bir hastalık yokmuş/olması imkansızmış gibi davranılırsa olmayacakmış gibi bir tutum. Bir çok defa başıma geldi. Gözlerinden alevler çıkarabilen birisi olduğum için her defasında doktor mecburen yaş kriterini ciddiye almadan gerekli testleri yapmak zorunda kaldı. Ama benim yerimde kontrolünü kaybeden veya ters konuşan birisi olsa eminim ki hastayı haksız çıkarırlardı. haklıyken haksız konuma düşmeden hakkını koruyabilmek zor zanaat.

Özellikle hormon olaylarında doktorlar çok tırsıyorlar ve mümkün olmadıkça tedaviye gitmiyorlar yaş gençse benim anladığım.

@Mommysbusy cinsel geçmişimi bilmeden 30 yaş altına hpv bakılmaz demek çok saçma geliyor. Virüs nihayetinde ve korunmayla bile bulaşabilecek bir şey. 20 yaşında HPV'li biriyle birlikte olduysam 20 yaşında kapabileceğim bir hastalık. Kişi talep ettiği halde sen 20 yaşındasın sana bakılmaz diyip 10 yıl bekletip hastalığın ilerlemesine neden olmayı göze almayı anlayamıyorum. Yani hadi ben okudum araştırdım HPV nedir nasıl bulaşır öğrendim, bana bu cevabı veren doktoru dinlemeyip başka doktora gitmeyi bilirim de bilmeyen, utanan "senin yaşın tutmuyor" lafına güvenip ihmal eden birileri olursa?

Aynen öyle ya. Sanki bu memlekette aile onayıyla 15lik kızları evlendirmiyolarmış da herkes 30unda ilk ilişkisini yaşıyormuş gibi.

Ya bu biraz senin kadın olmanla da alakalı. Annem de senelerce gözünden ve dizinden çekti ve bin tane doktor gezerek çare buldu ancak. Bir yazı okumuştum bunun üzerine araştırma yapmışlar. Kadınların doktora gittiğinde ciddiye alınma oranı düşük diye bir çıkarım yapılmış. Hem de batıda oluyor bu. Bu yüzden adını unuttuğum bir kadın hastalığının dünyada ortalama teşhis süresinin 8 yıl olduğu yazıyordu. Kaynak aklıma gelmedi. Şimdi yatcam ama sabaha bulursam eklerim eğer duyuruyu silmezsen. Bastır yaptır derim kulak asma doktora, gerekirse corla. Senin sağlığından önemli değil hiçbiri.

@Mommysbusy Ocak ayı başında yaptırdım, 2 gün filan önce hastanenin kendi sitesinden bulunabildiğini öğrenince ulaştım sonuca. Mesele o değil zaten. Çoğu kadının açıkça konuşmaktan çekineceği bir konu mesela bu. Belki şüpheli bir ilişki yaşadım veya ne bileyim genital bölgede değişiklikler hissettim. Neden hpv yaptırmak isteyebileceğimi sorgulamak yerine (ki bunu sormadım zaten ama) "sana hpv olmaz" demek bana çok yanlış geliyor ki resmen "sana smear almamışlardır başka bir şeydir o" dedi kadın, bi 3 saniye "e benim vajinama giren neydi spekulum değil miydi" diye bi sorguladım ağzım açık.
Yine Pcos teşhisi öncesi 3 aydır regl olmuyorum dediğimde regl olmamı sağlayacak 7-10 günlük ilaç verip sonra kan tahlili alıp hormonları normal görünce geri gönderen doktorlar. O zaman da algı "ilk reglden sonraki birkaç yıl düzensizlikler normal" şeklindeydi.

@windows95 bulabilirsen sevinirim, silme niyetim yok soruyu.

Of of of ne saçmalıklar yine. 26 yaşındasın ne smear’ı ne demek acaba. Bu denli saçma bir cümle duymasam da benim sağlığıma mal olacak şekilde bir “senin yaşında bu hastalığın olacağını hiç düşünemedik” cümlesini 3 ay yanlış tedavi uygulanıp, elimde ameliyatan başka bir çare kalmayınca duydum.
Bu ülkede gerçekten bilim ile uğraşan doktor bulmak bu kadar zor olmamalı...
Aynı yaş grubundayız, arzu ederseniz benim girtiğim doktoru da bir deneyin.

irene + 1

Bazı doktorlar kendini bilim adamı zannediyo. Ciddi bi doktor bulursan iyi edersin.

Türkiye'de bırak iyi doktor bulmayı, yalnızca hastayı ciddiye alacak ve gerekli testleri yapacak "normal" doktor bulmak bile çok zor. Büyük çoğunluğu son derece bilgisiz ve bununla orantılı olarak egolu ve umursamaz. Geçmiş olsun.

@futbolcu bütün doktorlara kefil olacak değilim her meslekte olduğu gibi iyisiyle yapan da var kötüsüyle yapan da. Ama bu tavrınız işini layıkıyla yapmaya çalışan doktorları yaralayıcı bir üslup. Sizin mesleğiniz hakkında böyle konuşsam hoşunuza gider miydi?

Soru sahibi; her hastalığın daha sık görüldüğü yaşlar var dolayısıyla bu yaşta bunu beklemeyiz durumu saçmalık değil, hpv taraması 30 yaşında başlıyor ve bu Türk doktorların aldığı bir karar değil.

Screening Methods for Average-Risk Asymptomatic Women

Age 21 to 29: Every 3 years with cytology (Pap testing), regardless of age of onset of sexual activity or other risk factors.
Age 30 to 65: Every 5 years with HPV co-test (Pap + HPV test) OR every 3 years with cytology.
When NOT to Screen

Younger Than Age 21: Screening is not recommended for women younger than age 21.
Older Than Age 65: No screening past age 65 if adequate prior screening can be assessed accurately (three consecutive negative cytology results or two consecutive negative HPV results within 10 years before screening cessation, with the most recent test occScreening with the HPV Test Alone

In 2014, the Food and Drug Administration (FDA) approved the Roche HPV test for primary cervical cancer screening in women aged 25 and older. Shortly thereafter, the Society for Gynecologic Oncology published interim guidance[PDF-271KB] indicating that primary high-risk HPV screening can be considered as an alternative to current U.S. cytology-based cervical cancer screening methods. This guidance also recommends at least a 3-year screening interval after a negative primary HPV screening test. At this time, the USPSTF has not updated its recommendations to include primary HPV as an option for screening.urring within 5 years) and not otherwise at high risk for cervical cancer.

25-30 arasına hpv baksak mı diye konuşuluyor ama kabul edilmiş değil. Smearde anormal bir şey çıkarsa bakılır.
Bunlar size cevabım. HPV neden yapılmıyo yaa demişsiniz ya.
Aile hekiminin size smear yapılmaz lafını da cahilliğine veriyorum evli olmayan her kadını bakire sanan zihniyet.

Bu yazilanlarin çoğunu okumadan sadece soruya yanıt olarak yazıyorum, aile hekimliklerinde sadece 30-65yaş arasındaki kadınlar ilk cinsel ilişki yaşına ya da medeni durumuna bakılmaksızın taranır. Bu yaş grubu dışında alınan smearler örnek alındığında gönderilen halk sağlığı laboratuvarı tarafından incelenmez. Halk sağlığı laboratuarları sağlık bakanlığına bağlıdır ve sağlık bakanlığının aldığı karar doğrultusunda bir yönerge izler. Onun haricinde herhangi bir özel klinikte rahim ağzı kanseri taraması yapılmasını talep edebilirsiniz. Yapılır da. Amerika’da da o ülkedeki HPV yaygınlığı dikkate alınarak taramaya başlama yaşı 21 olarak belirlenmiştir. Cinsel aktif kadınların yaş ortalaması 16dahi olsa 21 yaş öncesi tarama yapmak mantıklı bulunmamıştır çünkü virüs bir kere bulaştı diye kesin kansere sebep olmaz, erken yaşta çoğu zaman enfeksiyon kendini sınırlar ve virüs vücudu terk eder. Özetle tarama yaşı her ülke için farklıdır. Bu yaş aralığına yapılan çalışmalar neticesinde karar verilir. Kimin taranıp kimin taranmayacağına karar vermek bize düşmez. Burada milleti gaza getirip durmayın.

Selam, linki buldum

www.5harfliler.com

Bu arada @pastörize süt,bu kadar insan benzer deneyimler yaşamışken tanımadığın insanları sırf senle aynı bölümü okudu diye niye savunuyorsun? Hepimiz mi doktorlara düşmanlık besliyoruz, hepimiz mi kötü niyetliyiz? Yazının sonunda meslektaşının cahilliğinden bahsetmişsin ama yazıya başlarken ilk yaptığın şey direkt savunmak. Niye yapıyorsun ki bunu?

Niye “yaralanıyorsun”? Benim de bir sürü meslektaşım var gayet kötü işler yapan. Ben birinin eleştirildiğine şahit olduğumda savunmuyorum. Çoğu meslek grubu da savunmuyor aslına bakarsan. Ama bakıyoruz bizim doktorlar hep böyle. Eleştiriyle yıpranıveriyorlar hemen. Oysa insanlar sadece sağlıklarını peşinde. Bu yaptığın şey antipatiyi artırmaktan başka inan hiç ama hiç bir işe yaramıyor.

@windows iyisiyle de yapan var kötüsüyle de dedim zaten körü körüne savunmadım. Senin antipati duymaya meyilli olduğun çok açık, yapıcı yazımdan bile antipati kapmışsın ben sana ne diyebilirim ki.

Başka doktora gidin. Bence de doktorun tutumu yanlış ama diğer tarafta çok iyi doktorlar da var.
Ben smear testi her sene yaptırırım, yaşa bakan jinekoloğa rastlamadım hiç. 23-25 yaşlarında yaptırmaya başlamıştım, hatta o ara aşı da olmuştum.

Özellikle smear bakılması konusunda takıntılıyım. Bir arkadaşım rahim ağzı kanseri olup, rahmini aldırdı ancak geç kalınmıştı. Kanserin maalesef diğer organlara sıçraması sonucu vefat ettiğinde 28 yaşındaydı. O sürece birebir şahit olmak çok zordu.

Aktif cinsel hayatı olan tüm kadınlar en az 2 senede bir yaptırmalı, gerekirse doktora ısrar edin.

@pastörizesüt, bu genellemem doktorlarla değil Türk toplumuyla ilgili aslında. Türkiye'de işini iyi yapan insan çok çok az, sektörden bağımsız olarak. Doktorlar da istisna değil. Benim mesleğimle ilgili bunu söyleseniz de haklı olursunuz, ama ben üzerime alınmam. Ama evet, doktorlar demem bunun sanki doktorlara has bir şey olduğu manasını içeriyor, Türkiye'deki profesyoneller diye genişleteyim.

Bilgilendirmeler için teşekkürler.

@Corrigan prefers beer, milleti gaza getirme gibi bir niyetim yok. Sorunun tüm içeriğine bakarsanız genel tutumlardan bahsediyorum ve bunu sadece hpv/smear üzerinden yormadım. HPV/smear testleriyle ilgili bir soru da değil bu zaten, ben o konuyu hallettim, bu konuda bir tavsiye aramıyorum.

Benim sorguladığım doktorlardaki yaş tutumu. 30 yaşına kadar HPV testinin smear gibi testlerin sonucunda ihtiyaç görülürse yapılmasını anlayabiliyorum. Fakat bu taleple gelen hastanın "senin yaşın tutmuyor" "ne hpvsi ne smeari" denilerek, lafı ağzına tıkarcasına yollanmasını anlayamıyorum. Ben bu konuları doktora açıkça konuşabilen bir insan olarak sorun yaşamıyorum ama utandığı için jinekoloğa gitmek istemeyen insanlar varken doktorların hastalara karşı bu tutumla yaklaşmasını yanlış buluyorum. "Yaşın tutmuyor, bundan daha fazla bilgiye de ihtiyacın yok, yürü git" gibi bir yaklaşım, hastayı küçümseyici ve değersiz gösteren bir yaklaşım bu.

Yaşın genç o kemiği kıramazsın demeden önce kemik yapımı ya da merdivenden nasıl düştüğümü bir sorgula mesela. Belli ki acı çekiyorum, bi röntgene gönder? Olmadı kıl dönmesi olabilir, şu bu olabilir de başka yere yönlendir?

Bir hasta olarak bir şikayette bulunuyorsam, beni "yaşın uygun değil" diye geri göndermek yerine, "bahsettiğin şikayetlerin nedenleri bunlar da olabilir. Gel önce bu taramaları yapalım" de yani ondan sonra hasta gidip google'dan araştırmaya kalkınca suçlu oluyor.

ben de soruya ek yapayim hpv konusunda baya saglam bilgiler var cunku. benim durumum da tersine. ilk iliskime 30 yasinda girdim, 31 yasinda hpv tespit edildi:( ve ascus vardi, kolposkopi onerdiler ama kactim. korktum cunku bir de ilk iliski yasimin ileri olmasindan oturu hemen kanser oncusu olmayacagina inanmak istedim. bu dusunce ne kadar dogru? baska biseyden dolayi hpv kapip kanser gelistirmis olabilir mi vucudum?
rahim muayenesi normaldi

yine sallayan sallayana.

Türkiye'de bulunan doktor kalitesi avrupadan, amerikadan kat kat iyidir. Sunulan sağlık hizmeti; ücretsiz sağlanan testler, röntgenler, mr'lar ve benzerlerini hiçbirinde öyle kolay kolay bulamazsınız. elin adamı yurtdışından buraya gelip binbir teşekkür ile ayrılıyor. bunlar burayı beğenmiyor.

helal.

hdmi kablosu ile bagla
ekran ayarlarında uzat secenegini sec
tv yi monitor yanında bir ekran gibi goreceksin
netflix i o ekrana surukle
tvde netflix
ana ekranda da calis

Buraya yazana kadar gugılda ararsam çıkıyormuş ya, yordum seni King çok sağol. Yine de bırakıyorum birine lazım olur diye.

Yds isn't İngilizce, rahat ol :)
Tek cümle İngilizce konuşmayıp o sınavdan 90 çakanlar var sadece taktik ve kelime çalışarak. O kelimeyi de ezberlemiyor bile. Gerçekten bilip o puanı alan da vardır illa ancak yds amaçlı kurslarda bile böyle eğitim veriliyor :)

Konu çalışma, direkt çıkmış sorulara aban. Yds okuduğunu anlamaya yönelik bir sınav. Bir de kıyıda köşede kalmış belli başlı kelimeleri ezberlemek gerekiyor. Onlar da zaten çıkmışları çözünce oturuyor.

İngiliz dili ve edebiyatı mezunuyum. İngilizce hazırlık yılından bile muaftım. Epeydir işim gücüm İngilizce. Konuşma, yazma ve kelime dağarcığı açısından İngilizce düzeyim çok iyi. Üniversite düzeyinde ders verdim. Gramer falan zaten öğrettiğim şeyler... ancak... 2 kere girdiğim Yds'den aldığım en yüksek puan 90. O lanet paragraf soruları bitiriyor beni. Uzunlukları zaten sıkıntı, şıkları ayrıyeten çeldirici.

Yds zaten kafa karıştırmak için dizayn edilmiş bir sınav, o yüzden çok kafayı takma derim.

demek ki bilmiyormuşsun. ingilizce simple present tense den ve 200 kelimeden ibaret değil. en az 90 alman lazım ki ingilizce her türlü yazıyı ve karmaşık cümleyi anlayabiliyorum diyebilesin.

Rahat ol bizim yrd doç (ing. Ed.) bile 90 alıyor o sınavdan

Okuduğumu anlarım, bir miktar da duyduğumu. Ama kendim pek düzgün cümleler kuramam. Yds puanım 80. Dili konuşabilmekle falan alakası yok bu sınavın. Hatta formül gibi şeyler bile ezberletirler kurslara gitsen. X kalıbından sonra y gelir/gelmez gibi.

Sen normalde né yapıyorduysan ona devam et, sınavı ingilizce gibi düşünme. Sadece kelime dağarcığına katkısı olmuş olur. Ayrıca internette gördüğün bin kelime falan gibi şeyler işine yaramaz, bağlaç çalış bol bol.

İki eski sınav çözüp soru tiplerini görseniz yeter; zaten dili biliyorsanız hangi cümlenin yanlış, hangi cümlenin doğru olduğunu anlarsınız. Sınavın geri kalanı ise okuyup anlama yeteneğinize bağlı, ÖSS'de çözdüğümüz Türkçe testlerinden çok da farklı değil. Nasıl ki paragraf sorularında yanlışımız çıkıyordu, bunda da çıkabilir; kafanıza takmayın. İngilizce konuşabilen birinin orada çıkan kelimelerin anlamını bilmeme ihtimalinin olmadığını düşünüyorum.

Ben hiç çalışmadan 92 aldım. Bir tane deneme bile çözmedim. İlk defa sınavda gördüm nasıl bir şey olduğunu. Dili biliyorsan yaparsın. Okuduğunu anlıyor musun diye bakıyorlar. Benim alanım İngilizce bile değil.

Eminönü'nü bilemedim fakat, eger yolunuz kadiköy'e düserse tas sandigi var bahariye de.

Oradan alıyorum şimdilik ama daha toptan ve ucuza almak için Eminönüde sormuştum.

Şark Han'ın bazı katlarında ametist gördüğümü hatırlıyorum ama diğer yarı değerli taşlar var mıydı onu hatırlayamadım.

Bir de şeyde var birkaç tane. Eminönü'ndeki Kurukahveci Mehmet Efendi'den yukarı çıkarken.

eminonundew var. sanirim kucukpazar'daydi. halic metrodan inip misir carsisina dogru yururseniz gorursunuz. ama today is sunday. kapali

Eminönü marpuççular caddesi üzerinde marpuççular han var. Alt katı sahte altın satan iki dükkan, üst katlara çıkarsan bahsettiğin taşçılar var.

Eminönü tarafına gidince orada bu işlerle uğraşmaya alakasız esnafa da sorabilirsiniz. Bir kaç dükkana sorunca doğru yere ulaşabilirsiniz

Buraya yazayım da dursun. Marputcular padajinin sol caprazindaki arada 2 tane baya büyük taşçı var. En büyüğü alibaba. Fiyatlar da kadikoydeki taş sandığına göre neredeyse yarı yarıya.

Bonnyfood sever bence

Ne güzel ya ince düşüncelisiniz. Leylak diyesim geldi :)

kocaman bir buket nergis :) hem mis gibi kokar odasi.

respect +1 yakışıklıysanız tanışmak olur yakısıklı degilseniz sapıklık

ben de çirkinlikten demeye gelmiştim.
üslup sorunu da olabilir. ya da ikisi birden.

O zaman ölene kadar tek başınalığı kabullenmek lazım?

Her şeyin bir raconu var. Kız sana dönmezse bakmazsa gel gel yapmazsa böyle bişeye kalkışmazsın. Ananıza kardeşinize aynısını yapsalar auuuv diyeceğiniz hareketlere kalkışmayın.

bos gezenin bos ustasi+1

cevap: hayır teşekkürler cevabı aldığında saygıyla ayrılacak tipte erkeklerin yüzdece azlığından kaynaklanıyor. bu algıya sebep yine erkekler yani.

tipsizlikle ilgisi yok.

Creepy yaklasmaktan.

Yarın bi gün bir başkasından hoşlanıp merhaba demeyeceği ne malum?

Yine de jimjim +1

Burası Türkiye olduğu için. Sokaktaki kadına laf atıp, kadın dönüp kızınca madem öyle çıkmasaydın sokağa diyeni gördüm ben. Ancak ortak ortamdaki bir kıza gidip bunu diyebilirsin, onun dışında tedirginlik yaratıyor.

birine kur yapmak sinyal okumayı gerektirir. yanlış sinyal yorumlayıp hatta sinyale ihtiyaç bile duymadan tak diye gidip sa demek nezaketsizlik ve yol yordam bilmemektir. içinde bulunduğumuz toplumda da dişi bireyleri doğal olarak korkutur.

Soruyorum adabıyla tanışmak isterseniz neden bu yaftayı yiyorsunuz bakın iş yerinizde karşı cinsiniz az sayıdaysa onlarda evli bekar yaş olarak uyuşmuyorsa evden işe işten eve gidiyorsanız bunun yanı sıra internet denen mecrada artık eskisi gibi kolay da değilse ee ne nasıl tanışacak insanlar?

Otobüs,cafe,tiyatro,sinema,market vs nerde nerde ?

@tolgame arkadaş ortamında, tanıdık vasıtasıyla. Güvenmiyorlar abi zorlayamazsın yani.

Nasıl iş hayatında refereans, network olmadan iş bulamıyorsanız aynı şey gönül işlerinde de geçerli gibi, eğer ki über yakışıklı falan değilseniz.

@windows95 güvenden ziyade şuanda arkadaş ortamında pek bekar ya da tanışmaya müsait biri yok zaten öyle birisi olsa ben çabalarım arkadaşlarıma

O zaman yeni ortamlar oluşturacaksın. Ama sırf sevgili bulmak için yola çıkanlar çok sırıtıyor ve itiyor. İlla bi hobin vardır, onunla ilgili kurslara gidersin (biliyorum klasik) ya da benzer şeylerden hoşlanan insanların toplulukları vardır katılırsın. Ya da bu tarz sanal bir topluluğa katılırsın oradan artık şansına.

ABD'de Volcom diye 12 - 15 dolara satilan bir tisort var. Kumasi falan kalindir hosuma gider. Gecen hafta Nisantasi'nda bir magazaya gelmis. 175 liraya satiliyordu.

Amerikali bir is arkadasim var. Gecen ilk kez Oreo almis. Paketi bitiremedi. Sevmedi.

Urunun kalitesi arttikca fiyati da artiyor. Amerikaliya bir tisortu 10 dolara satabilirsin. Ama Turkiye'de vergisiz 50 kusur lira ediyor. Bir de vergisi, ulasimi derken 175 lira oluyor. Dogal olarak magazalar urunun en iyisini getiremiyor.

ya türkiyeyi geç. batı avrupa ile doğu avrupaya gönderilen ürünlerin farklı olduğu ortaya çıktı. ortalık ayağa kalktı. yanlış hatırlamıyorsam nutella için. avrupa birliği içinde bile ayrımcılık yapılıyor.

var tabii ki. 3. dünya ülkelerine hep böyle. dandiğini yollar, direkt ülkenin içinde fabrika kurar sadece markası sayesinde hayvani fiyatlara satar, kaliteli ham maddeyi alıp dandik ham madde ile ürettiği son ürünü satar vs.

Var evet, gıda konusunda ürünlerin içindekiler kısmına bakmanız yeterli farkı anlamanız için. Mesela buradaki Ice Tea'lerde Avrupa'dakilere kıyasla daha çok şeker var. Ya da bazı bisküvilerde Avrupa'da sadece şeker kullanılıyorken burda hem şeker hem glikoz-fruktoz şurubu kullanılıyor. Bazı keklerde sadece palm yağı kullanılıyorken burda palm-ayçiçek-kanola karışımları kullanılabiliyor. Koruyucu olarak kullanılabilecek olan bazı maddelerin kullanım oranları Avrupa ve ABD'de buraya kıyasla daha sınırlı. Bu gibi değişimler daha ucuz alteratif hammaddelerin üretim ve tüketilmesine (mesela mısır ve üzerinden üretilen şeker-şurup çeşitleri, renklendirici olarak kullanılan aspir çiçeği vs) dolayısıyla ürünün maliyetinin azalmasına yol açıyor ancak nihai tatta aşırı belirgin bir değişiklik veya bozulma olmamasına vesile oluyor. İki ürünü yan yana koyup yemediğin sürece ya da birine çok aşırı alışkın olmadığın sürece farkı anlayamıyorsun.

Örneğin burda normal olarak Ice Tea içip garipsemiyoruz ama Avrupalı gelip oha bu çok şekerliymiş diyebiliyor tadından. Ya da Avrupa'da yaşayan adam Milka'yı orda severek yiyorken buradakini deneyip sevmeyebiliyor. Ancak toplumun çoğu yurt dışı alternatiflerine erişemediği için burada rahatça satmaya devam edebiliyor bu ürünler.

Bulunduğum ülke’de coca cola ve fanta tadı çok farklı Tr’ye göre. İçindeki katkı maddelerinden kaynaklanıyormuş tat farkı maalesef. Yediğimiz çikolatalar’da çok kötü Tr’de. Para avcısı programında portakal üreticisinden bahsediyordu cem seymen ürünlerin iyileri ingiltereye gidiyor kötüleri bize kalıyor diye söyledi.

Zara'nın Türkiye'de hatta Bursa'da üretilen ürünleri İspanya'ya ve tüm Avrupaya gönderilirken bize Çin üretimleri geliyor mesela. Direkt Bursa'daki dikim atölyesinden tanıdığım söylemişti.

Her zaman kotu niyetli olmayabilir.

Örneğin, ice-tea’nin daha şekerli olmasi, Turklerin boyle sevmesinden.

Pek cok urun, satildigi bolge icin yerellestiriliyor.

Otomobiller icin, neredeyse tum markalar Türkiye’ye getirttiği araçları birkaç santim yuksek yaptiriyor. Zira yollarimiz çukurlu tümsekli, arabanin alti surtup durmasin diye...

Deterjan benzeri urunlerde regülasyon sebebiyle bazi kimyasallar kullanilamayabiliyor.

Tariflerinde GDO’lu urun kullandığı icin TheCheesecakeFactory ulkemizde mağaza açamıyor.

Evet, Turk tarim ureticisi de evet urunun iyisini Avrupa’ya gonderiyor cunku Euro ile satip daha iyi kazanıyor.

Uzar gider fakat kotusu Turklere gitsin kadar basit degil.

www.theguardian.com

Sigara için, kola için bence var bu fark.

Kıbrıs'tan al leş gibidir Camel Malboro falan. Türkiye'de idare eder. Batı Avrupa'da al çok daha kalitelidir.

İhracatta da böyle. 1. Kalite meyve sebze Türkiye'de hasat edilip yurtdışında satılır iç pazara verilmez.

Giyimde pek farketmedim kalite farkını. Bir tek İskandinavya'da kollar ve boy uzun oluyor bedenlerde onu farkettim.

Isteddigi kadar besin degeri yuksek olsun bilerek ve isteyerek yemem. Bocegi gordugum yerde oldurum, Boceklerden nefret ederim.

''sofralık böcek pazarı'' öncelikle buna çok güldüm hakiki köy böceği :D
Karınca ve çekirge yedim. Karıncanın tadı berbat zehir gibi. Çekirge ise yoklukta gider cinsten. Baharatlasan yenilir yani.

Türk kültüründe böcek yemek yok. böcek yiyenler genelde yakın tarihinde bol bol savaş görmüş ve nüfusu çok kalabalık olan yerler. çinliler yer mesela, çünkü çok insan var. neyle doyuracaksın o kadar insanı :) Ama Türkiye'de yok. yakın zamanda olmaz da. salt mantıkla bakınca, kocaaa ineğin parçalarını yiyorsun, küçücük solucanı neden yemeyesin, ama işte, kültürümüzde yok.
çekirge eski dönemlerden beri yenen bir hayvan. yemek isteyen onunla başlayabilir.
bu arada, vejetaryen hiçbir hayvanı yemeyen kişi olduğuna göre elbette bu konuda da katıdır.

Vejetaryenim

Haram değil. Medine savunmasında da askerler çatır çatır çekirge yiyerek hayatta kalmışlar. Medinede de bir çekirge var sanırsın kuş. Bazen komple kenti basıyor. Yemicen de napcan? Konu çok güzelmiş bu arada, ilgiyle takip ediyorum.

Dünyada böcek pazarı büyüyor. Türkiye'den de böcek ihraç eden var. İnsan tüketimi için değil ama yem olarak böcek üreten yerler var.

Ben böcek yemedim ama salyangoz yedim. Sayılır mı? Sakız gibiydi eti. Gırç gırç ediyordu yerken. Ama kötü değildi, ahtapota benziyordu sanki.

Böcek yemek fikri bana pek sevimli gelmiyor. Yiyeceğimi sanmıyorum. Ama hayatta yemem diyemem. Et yiyen biri bence böcek de yiyebilir.

Medine savunmasında ya da başka olaylarda yenmiştir. Zaruri durumlarda haram kılınan şeyler bile tüketilebilir. O yüzden haram/helal konusunda bir ölçüt olarak alamayız. Ama bildiğim kadarı ile islamiyette böcek yemek kabul edilen bir şey değil.

Vejeteryan birinin tavuk ya da kırmızı et yemektense böcek yemeyi tercih edeceğini düşünüyorum. Böcek yiyen vejeteryanlar da çıkabilir. Ben öyle yapardım. Bir kilo kırmızı et üretimi için harcanan gıda, enerji ve suyu düşünerek vejeteryan olan insanlar var. (Ben de onlardan biriydim bir süre) Eğer bu kadar kaynak tüketilmese ete karşı daha sevecen olurdum. Böcek üretiminin daha doğa dostu olduğunu düşünüyorum.

Denemek için yedim evet. Çekirge ve (böcek değil ama) solucan yemiştim.

Çekirgeler iyi kızartılırsa ve boyutu çok büyük değilse gayet güzel oluyor. Cipse benziyor pişirmene bağlı olarak yağ çekmiş patates ile çıtır cips arasında tadı. Bazı çöl ülkelerinde uçan karides diyorlar. Ketçapla güzel gideceğini düşünüyorum. Parmak büyüklüğündeki çekirgelerin ise kanatlarının katlandığı kısımdan oldukça kıvamlı sarı bir sıvı çıkıyor, tavsiye etmem.

Solucan ise baya lezzetsizdi, onu kaynatarak yemiştim. Kaynatmadan önce 5-10 dakika suda bekletmek gerekiyor ki içindeki taş ve toprağı dışarı atsın. Yoksa onunla beraber taş ve toprağı da yersin.

Dini olarak bilemem ama bence yenmesi gayet mantıklı ve tadı güzelleştirilebilecek bir şey. Yani çekirgeyi yağda kızartıp üstüne tuzla ketçapla falan satsalar ben alır yerim. Ya da yumurtaya sonra da una bulayıp satsalar falan.

karides sayılıyor mu?

Bangkok'ta sokakta kızartması vardı tattım.

Ayrıca sırf böceği katır kutur yemek olarak düşünmeyin. Çekirge ve bazı solucanlar (mealworm) un haline getirilip de kullanılıyor. Mesela Almanya'da kıymasında böcek unu olan hamburger ya da pizza satılıyor marketlerde. Bence bu şekilde tüketmek çok daha uygun olsa gerek çünkü besin değerleri ve çevreye etkisi azalırken tadında çok büyük değişiklikler olmuyor.

tayland ta yemiştim. lezzetli idi. bir daha olsa yerim.

3 yıl önce aldığım spor ayakkabı. ben hayatımda parasını bu kadar hak eden başka bir ürün görmedim.

edit: new balance 574

Philips bodygroom ortaokulda hediye geldi üniversite bitti hala kullanıyorum. Cat colarado bot 6. yılında. Daha kullanırım. iPhone 5s. Dell inspiron laptop. Kindle paperwhite 3. Tam f/p adamıymışım. :)

@datnet ve @üğpoıuy marka modeller nedir?

@mekaniker mühendis havası sezdim :)

4 yıl önce aldığım nautica mont. Hala sapasağlam ve çok ısıtıyor.

@datnet sanırım 2 tane new balance kullandım, yağmur yedikten sonra rengi biraz soldu ikisinin de, çoraba da geçti. bu yüzden artık pek sevemiyorum kendisini

Kalenji spor ayakkabı. Donanımhaber'de başlığı vardı hatta 65 lira mı neydi halen yırtılmadı 4 sene oldu, çöp dökmeye giderken giyiyorum. Adidaslardan falan rahat.

Xiaomi powerbank. Ünlü olmadan önce 40 küsür liraya almıştım. Halen ilk günkü gibi çalışıyor 4 sene falan oldu onu da alalı.

Zara Basic mont. Ucuz değildi 100 dolar falandı aldığımda ancak üstüne kaç tane 1000 liralık mont aldım hala bundan daha rahatı daha üstüme oturanı olmadı. Rengi attı ama hala giyerim.

Xeon X3430 işlemci. Tamı tamına 2 tl verdim aldım. Gtx 960'ı besliyor. Alsam koysam 1080'i de besler. Server çıkması.

Eskiden halam bana Herry'den bir mont almisti. 8 sene giydim ve en sonunda rengi atmis hali bile baskalarinda zaten esas rengi oymus fikri uyandiriyordu. Modeli de cok güzeldi. Bir daha ayni montu görsem alirim kesin.

6 sene önce aldığım columbia mont.
ben böyle bir güzellik görmedim.

- 1.5 yıllık Xiaomi telefonum
- 8 yıllık Toshiba Satellite dizüstü bilgisayarım
- Spotify
- Decathlon'dan aldığım her şey (çadır, uyku tulumu, içlik, polar, mat, ayakkabı, sandalet, ışık, tişört vs)
- Ikea Friheten L koltuk
- French Press
- Kafa üstü kulaklık, en dandiği bile hayat kalitemi müthiş arttırmıştı
- Ikea 360 serisinden sarımsak ezici
- Ikea 360 serisinden karabiber öğütme aleti

5 yıldır kullandığım macbook pro

apple fanboyluk yapmıyorum. aldığım günden beri bir kere bile format, sıfırlama vs. gibi şeylerle uğraştırmadı. hala ilk günkü gibi stabil. sadece son güncelleme ile bir tık yavaşladı. o da apple'ın bildiğimiz taktiği zaten...

1. 6 yıl önce aldığım spor ayakkabım. adidastı ama modelini bilmiyorum.
2. 10 yıl önce aldığım Dell vostro bilgisayarım. artık yavaşlığından parçalamak üzereyim ama bu 10 yıl kullandığım gerçeğini değiştirmez.
3. htc one telefonum 5 yıl kullandım. hala sağlam ama başka işler de yaptığım için yavaşlamıştı. uygulamaları sildim babam kullanıyor. 6. yılı.
4. yine 6 yıl evvel mavi'den bir mont almıştım. hala sapasağlam. o zaman bir aylık bursumu vermiştim hey gidi.

birçok şeyi okula başladığım yıl almıştım. hala kullanıyorum ya. bence f/p konusunda ben de fena değilmişim :)

Biraz uzun bir liste olacak ancak hepsini f/p açısından çok araştırarak aldım ve memnun kaldım. Hepsini halen kullanıyorum.

Sennheiser MX 475 kulaklık
Xiaomi 10000 mah powerbank
JBL e45bt kulaklık
Sandisk Sansa Clip+ mp3 player
Logitech k400 plus kablosuz klavye
Logitech m325 kablosuz mouse
Kindle touch
Sony Xperia z5 compact
Samsung 50" ku7000 tv
Samsung soundbar (modeline bakmaya üşendim şimdi)
Nikon FM2 ve çeşitli lensler
Skechers ayakkabı
Philips Multigroom
Philips Avent buharlı pişirici
Xiaomi Mi Band 2
Seiko 5 otomatik saat

12 sene önce migrostan aldığım sinbo saç kurutma makinesi
10 sene önce migrostan aldığım tirbuşon
8 sene önce erasmustayken aldığım makarna tenceresi

tefal duduklu tencere. sanirim 7-8 yil oldu bir kez pili degisti ve ilk gunku gibi kullaniyorum. o zaman bi kampanyayla 300-350 lira gibi bi fiyata almistim. resmen her gun kullaniyorum, asiri asirisi memnunum, bayiliyorum kendisine canim duduklum <3

Zamaninda Lee den aldigim kemer. 10 yili gecti sanirim

Yazacak bişey bulamamıştım, ta ki @olaylar olaylar'ın cevabına kadar.

Bende ablamdan kalma kalın, kotla giymelik deri bir kemer var, 95 ya da 96'da almış. O kullandı, 10 senedir de ben kullanıyorum. Salaş görünümlü bişey o yüzden ufak detaylar göze batmıyor ama delikleri hiç aşınmadı, böyle bir şey görmedim ben. Nereden aldı kaça aldı hatırlamıyor efsane bişey.

1999 yilinda abd'den sirt cantasi almistim. hala ilk gunku gibi ve dunyayi gezdi, dunyalari tasidi. hala sapasaglam oldugu icin atmaya da kiyamiyorum ama cok sikildim kendisinden.

frenchpress +1
toshiba bilgisayar, 10 yil kullandim.

Deuter sirt cantasi. Torunumun torunu da kullanacak sanirim bu gidisle. (30dan fazla ulkede girmedigi zorlu kosul kalmadi).

Kitaplar. Kütüphanemdeki çoğu kitap.

Hayatta cevabını aradığım büyük soruların cevaplarını bulmamı sağlamaları, hayatta somut anlamda çok ciddi geri dönüş almamı sağlayan çıkarımların fikirsel dayanaklarını doğru oturmama yardımcı olmaları, yaşadığım ilişkileri, duyguları anlamlandırma, kendimi, insanları ve hayatı daha iyi tanıma konusundaki paha biçilemez katkıları ve daha bir dolu şey.

Ortalama fiyat da 20-30 lira. Şaka gibi! Kitapları pahalı bulan biri gerçek bir okur değildir zaten. Benim hayatımda büyük bir düğümü çözen bir kitap var. Güncel fiyatına baktım: 9 lira. 300 lira da olsa ne yapar eder alırdım mesela! Böyle nice örnek var. Sonuç olarak fiyat/performansta kitapların üzerine herhangi bir şey tanımıyorum!

1-Eski arabam (fiat palio) 10 yıl kahrımı çekti, 1 tane major sorun çıkardı(hararet), 15 yaşındaki bir araçta normal zaten, onda da yolda kalmadık, sileceğini ampulunu falan benzinlik marketlerinde bulabiliyordunuz 15-20liraya.

2-Samsung laptop 9 yaşında(modeli unuttum). Son 3-4 yıldır pc gibi çalışıyor tabi bataryası bitik, soğutucu olmadan kapanıyor falan. Ama kaldırmaz dediğim birçok oyunu oynadım. Dünya kadar işimi gördü. Bide baya indirimli aldım. Bimeksin yeni açılan bi mağazasından. O dönem arkadaşım alt modelini benden 150 lira daha pahalıya almıştı. Şans işte.

3-Maviden aldığım kotlar da benim için bu kategoride. Kalite son yıllarda düştü tabi. Ama bir kotu 4 yıl falan rengi atmadan-yırtılmadan giyebiliyordum. Bu sene aldıklarım daha hızlı yıprandı gerçi. Mavi'nin tişörtleri ve kazak-sweatler için aynı şeyi söyleyemem. Hızlıca soluyorlar.
4- CAT botum. Ulan bi bot 7-8 yıl hiç parçalanmaz mı?

5-Honda scooter. Model yazmıyorum çünkü hepsi oldukça uzun süre sorunsuz çalışabiliyor. Hani derler ya yağını suyunu koy. Bunda hiçbir şey koymuyorum yine tık demiyor. 15 yaşında kontakta sorun yaşadık sadece, bunu hero marka motorun sıfırında yaşadım.

Tchibodan aldığım montlar

Asus zenfone 2 cep tel, migrosun kendi markası antep fıstıklı cikolata, Minton mp3 player, volvo s60 araba (2008) leica m filmli fotoğraf makinası, şoktaki mintax tablet bulaşık makinası deterjanı, wd40, Gümrük birliğine ilk girdiğimiz yıllarda alınmış sony fh g80 müzik seti (kasetçalarlı :) led şarjlı el lambası, 80 li yıllardan aeg yumurta pişirme makinası... Aklıma gelenler bunlar

10 yıl önce topladığım masaüstü pc hala oyunları falan açıyor.
xiaomi mi6 telefonum
Sıradan esnaftan aldığım küçük deri sırt çantası kafadan 5 yıldır hiçbir şey olmadı çantaya

Hamdi ulukaya
Pardon abd ile karıştırdım.

Avrupa'da meyveli yoğurt bayağı eski. Düz yoğurdu çok çekici bulmuyorlar genel olarak. Bizim gibi yemeklerin yanında yiyelim gibi olayları pek yok. Meyveli yoğurt şeklinde, sağlıklı bir tatlı olarak tercih ediyorlar.

Avrupa'dakinden emin değilim ama abdde içine bir de jelatin basıyorlar tok dursun diye. Büyük ihtimal avrupalı da yapıyordur. Yoğurttan ziyade cheesecake tadında bence onlar. Bir tuhaf.

evropayi bilmiyorum ama turkiyede 90'li yillarin basinda yogo diye turk markasi ile cikti ilk meyveli yogurtlar. kucuk plastik pardaklarda satiliyordu.

(bkz: Kaft)
Hem internette hem de Beyoğlu'nda birkaç dükkanda satışları var

üzerinize kayıtlı fatura veya ev kiraysa kira kontratıyla birlikte ilçe nüfus vatandaşlığa gidip ilgili kişinin sizin adresinizde oturmadığını beyan ederek kaydı düşürebilirsiniz.

Son gün 17 Ocaktı geçmiş olsun.

Seçim için yapacak bir şey yok ama yine de nüfus müdürlüğüne bu adam benim evimde değil diyerek başvurabilirsiniz sanırım, boşa çıkacağı için fena olmayan bir cezası olmalı. Oy kullanmak için mi yerleştirildi acaba? Onu da öğrenmeye çalışın.

17 ocak ile ne alakası var? Ben de sildirecektim. Muhtara itiraz etsem o siliyor muydu? Bildiğim kadarıyla yine nüfus müdürlüğüne gitmem gerekecekti, şu anda aynı işlem yapılabilir. İkametgah aldırmamanın cezası 400 lira diye biliyorum.

öncelikle nüfus ile ilgili şeyleri bu saatten sonra fatura veya evde oturan biri ile (çift imza) nüfus müdürlüğüne giderek yapabilirsiniz.

seçim ile alalı durumda da 4 ile 17 ocak arasında seçmen olarak zaten yalnızca kendi durumunuzla ile alakalı itirazı ilçe seçim kurullarına yapabilirdiniz. Muhtarlık askı listesine toplu itirazlar ise siyasi partinin ilçe başkanlığının, tüm seçmen listelerine ise parti genel merkezinin itiraz hakkı vardır. Yapılan tahkikat sonucunda kişinin o muhtarlık askı listesinde ismi bulunup o adreste oturmadığı belirleniyorsa zaten ilçe seçim kurulları tarafından kişinin seçmenliği donduruluyor ve eski adresinde de oy kullanamıyor.

Muhtarlık Askı listeleri zaten 298 sayılı kanuna dayanarak Seçmen Kütüklerinin güncellenmesi ve gerekli işlem ve itirazların yapılması için yapılan bir işlem. Orda ismini görmeniz nihai seçmen durumu bilgisi vermez. Seçmen Kütüklerinin güncellenmesi ve kesinleşlmesi yarın bitecek. Şahsi ve Parti bazında gerekli itiraz süreleri doldu. İtirazen gerekli tahkikat yapıldıysa seçim açısından gerekli işlemler yapılmıştır.

İkametgahınızla alakalı durumlar siz ve nüfus müdürlüğü ile ilgilidir.

ya asıl süt, kuru yemiş ve meyve getirmek vizyonsuzluk cahillik. ne zaman götürdüğünün bir önemi yok çünkü saçmalık. en güzeli bi torbaya kuru yemişleri, meyveleri doldur. künefeni ye eve git. meyveyi kuru yemişi de başka zaman yersin evinde.

özlüce'deki künefeciye mi gittin?

zeugma mi? ben hic dokunmadim onlara.

dogru yere gitmişsin demek ki.

önce getiriyorlar meyve ve kuruyemişi zaten, künefe pişene kadar tırtıkla işte.

kunefeci istanbul esenyurtta, ama artik bircok yer boyle veriyor, bence de sadece kunefe yeterli, ustune dondurma iyi gidiyor ama o baska

Hesabı şişirmek için uydurulmuş şeyler bunlar. Yok öyle bişey normalde.

windows 95 +1 Hatayda, Adanada, Antepte onlarca tatlıcıda künefe yedim hiç mideyi hazırlayacam diye süt falan getiren olmadı.

Yalnızsın.

benim aklıma kabak kemane geliyor konsevatuarda branşı olan,bir yalnızlık da benden.

Benim aklima soba borusu yutmus kadin sesi geliyor.

yalnızsın +1

reyhan karaca demek sevdik sevdalandik demek. uzgunum ben de seni yalniz birakiyorum

Bir yalnızsın da benden.

Yalnızsın. Benim kafa Mustafa sandal şarkılarına gidiyor ondan sonra, ya da Hakan pekerin şarkısına gidiyo "yaktınbari yaktınboo yaktınbari yaktınboo ooooo" oradan çıkıp okayiyamaşitakombamma kombammaaa haydii bugün de döner kafamda artık

çok sert vurdunuz ya

buzdolabında onların en sevdiği şeyi yiyin.

onların gece ikiye kadar ses yaptığı gecenin sabahı hayvan gibi gürültü yapın. ama insan gibi değil, sabahın beşinde altısında ayı gibi gürültü edin, uyananlara da "uyuyamıyorsan o senin sorunun" diyin.

öyle ev arkadaşlığı olmaz olsun...

Kirayı faturaları kitle 2 güne vericem diyip süründür.

Mesela koridorda bir hoparlör var, onu çaktırmadan bozmak isterim ama 'çaktırmadan' kısmını bilemiyorum. Yani mesela kablo keserek olursa kesik kablo olacak ortada.. :)

bulamayacakları bi yere balık koy. koksun.

Eve bocek birak cesitli yerlere

gitmeye yakın tuvalete bez falan at uğraşsın dursunlar.

tuvalete bez atarsaniz asagi kata da yazik olabilir. yapmayin.

İntikam duygusuna teslim olma derim. O anda sana güzel bir his verse de aslında kötülük yapmış olmak seni içten içe mutsuz edecek, üzerinde bir yük gibi kalacak. Oysa ki onları affedip yoluna devam etsen hafifleyeceksin.
Sen zaten taşınıp kurtuluyorsun, bence intikamlarla uğraşıp kendini daha fazla huzursuz etmeye gerek yok.

ben çekip gitmenizi öneririm
en iyi intikam güzel ve huzurlu bir hayat yaşamaktır

balık +1. muhteşem fikir, eloreliaya tebrikler.

‘Karma’ya İnan. Birşey yapma.

Bahoho +1 karma da senin benim gibi mazlumlara işlemez inanma.

@peggy +1

“nehir kenarında yeterince beklersen, düşmanlarının cesetleri yüzerek gelir.” - Sun Tzu

büyük bir hediye paketi hazırlayıp içine kulak tıkacı koy
biraz daha dramatik olsun istiyorsan kargoya ver, şubeden alsınlar

diş fırçasını tuvalate sür. diş etleri yüzünden hayata küser sesi kesilir.

Hem okuyor, hem çalışıyor, hem de kütüphanede sabahlayan halinizdim. Belki bu konuda sizden çok daha zor durumlar yaşamış olabilirim üniversite zamanı. Yaşadığım daireye sin city, sin bomb, İsviçre Medeniyeti halt yesin gibi tanımlamalarda bulunulabilirdi.

Yaşadığınız duyguyu anlıyorum ama artı bir kötülüğün daha çıkmasına, kaynağının da siz olmasına gerek yok.

Mezun olacağım yıldı, evdeki bütün eşyalar da bana aitti. (3+1 evin bütün eşyaları) Normal şartlarda evden çıkarken, hiçbir ücret talep etmeden bütün eşyaları ev arkadaşlarıma bırakacak, şehri böyle terk edecektim. Onlar da öğrenci diyerek. Sizin deneyimlediğiniz durumları deneyimledikten sonra yapmak istediğim iyilikten vazgeçip, bütün eşyalarımı nakliye ile aldırıp başka bir öğrenci evine hediye ettim. Kötülük için ayrıca bir düşünceye girmesem de ev arkadaşlarıma hak etmedikleri bir iyilik de yapmadım. Evden ayrıldığım gün suratlarındaki ifade unutulmazdı.

Bunun gibi zaten hakkınız olan bir durumu kullanırsanız ne intikam gibi kötü bir eylemin içinizde yer etmesine sebep olursunuz ne de kötülüğe kötülükle karşılık vermiş olursunuz.

böyle insanlara pislik yapamazsınız. sökmez. kendimden biliyorum, sizden daha leş tiplere onların kendi silahı ile misilleme yapamazsınız. en güzeli faturaları takın.

evi giderken ateşe ver.

cevaplariin her biri birbirinden sok edici. demek ki duyurudan kimseyile dusman olmamak lazim :)

gidene kadar her sabah calar saatini deli gibi caldir. zili gec iptal et. bu saatten bulabiliyorsan hayati onlara zehir edebilirsin.
urun.gittigidiyor.com

benim de ev arkadaşımdan sağlam kazık yemiştim. Evden çıkarken yemeklerin içine tek tek tükürdüm. Şimdiki aklım olsa diş fırçalarını da tuvalete sürerdim. Bir de çıkarken polise gürültü ihbarında bulunun sizin yaptığınızı düşünmezler, belki biraz da korkarlar.

Cevaplar şok edici gerçekten.

Ben anlamadım neden tavrınızı koymuyorsunuz. Bir uyardım olmadı, iki uyardım olmadı, üçüncüde; gece ses yapılmayacak, diyerek üst perdeye çıkmaya başlardım, ben olsam. Sonra bak aslanımdan başlayarak, delikanlı olan ses çıkartıra doğru giden cümleler. Gerisi gelir zaten bir şekilde. :)

halıya çekyata bi yere süt dök mümkünse kalorifere yakın bir yere, ki iyice koksun. En berbat şey arabanın döşemesine dökülen süt kokusudur.

@windows adaş, belki konu sahibi ufak tefek bir adam belki naif bir insan kavga bilmeyen biri, karşısındaki saygısızlar da cüsselerine güvendikleri için hayvanlık yapıyorlardır. Büyük ihtimal öyledir hatta. Adam giderayak kaşı gözü mü yardırsın.

@konu sahibi, bence de uzaklaş ve bir daha bulaşma bu tiplere. Onlar belalarını bulur senden sonra gelecek olanla zaten.

ben böyle bi salak ev arkadaşına modemde mac filtre koyarak internetini kesmiştim ben yatarken netini kesiyordum sabah açıyordum salağın türk telekomla cebelleşiyordu sonra giremiyorum diye :D

@windows95

böyle yazınca da garip oldu. :D

Ben tabii kavga edilsin demedim. Edilmemeli hatta. Ama tabii yüksek perdeden yapılan konuşmalar kavgaya zemin hazırlayabilir. Çekiniliyorsa yapılmamalı doğru. Bundan kaçınmak da çok doğru olan. Ama bu yapılan garip şeyler de kavgaya yol açabilir sonuçta. O yüzden böyle yazdım zaten. O riski alan bunu da alır diye düşündüm.

eger intikam alirsan "bu tur insanlar" dedigin gruba sen de dahil olmus olacaksin.

Faturaları onlara kitle.

Şampuanlarına tuz dök, kepekten kaşındıkça seni anarlar :)

Bir müddet beklerdim.
Isine yansitmiyorsa ya da isyerinden kadinlari rahatsiz etmedigi sürece sorun olmazdi.

Daha önce uyardınız mı? Tepkisi nedir?

size ne arkadaş adamın özel hayatından demezler mi? işini yapıyorsa, çalıp çırpmıyorsa, ofiste sıkıntı çıkartmıyorsa bırakın çalışsın. kimin kimi düdüklediği ne zamandır diğerlerini ilgilendirir oldu?

Sorunlar işi ve işleyişi aksatacak düzeye gelirse gönderirdim. aksi halde kimseyi ilgilendirmez. yine de bir ön konuşma yapardım uyarı niteliğinde, dillerden düşmüyor diyorsunuz çünkü.

İşini etkilemeyen bir durumsa ne beni ne de başkasını ilgilendirirdi yaptıkları. O yüzden iş disiplinine uygun davranması konusunda uyarır (tıraş, uykusuzluk) bunun haricinde bir şey yapmazdım.

@kablelvuku Hatalarını kabul ediyor, işine de yansıtmayacağının sözünü veriyor ama aynen şimdiki gibi devam ediyor :)

Minimal düzeyde olan şeyler sayılan “kötü alışkanlıkları” olmadığı zamanlarda da olabilir.
Tabii sürekli olmamak kaydıyla anlayışla karşılamak lazım. İnsan her gün aynı enerjide olamayabiliyor.

İşine yansıttığı bir şey yoksa göndermeyi düşünmek yanlış olur.
Özel hayatında yaptıkları kimseyi ilgilendirmez.

ben patron olsam böyle biriyle çalışmak istemezdim açıkçası. saatli bomba gibi bir tip, ne zaman ne yapacağı belli olmaz. su testisi kırıldıktan sonra yapılan müdahalenin bir anlamı yok.

Prasinos+1
Benimki biraz da tecrübe, bu tür insanlar zaten iş yerinde de uyumsuz oluyor gördüğüm kadarıyla. Şimdilik iş arkadaşlarıyla arasında kötü bir şey yok demişsin ama eli kulağındadır. Kendine saygısı olmayanın kimseye olmuyor. Bakınız aynı evde yaşadığı karısı dahil.

Bir noktadan sonra patlar ve gondermek zorunda kalirdim muhtemelen.

bizim şirkette de vardı böyle bi tip. 6 ay tuttular sonra dayanamayıp kovdular.

patronum ve işi etkilemediği sürece ne bok yerse yesin bana ne. işi etkilerse önce konuşur uyarır, yardımcı olmaya çalışırım sonra gönderirim.

Bunu adamın özel hayatından size ne?!!? sığlığına indirmek ne kadar saçma. O adam işini iyi yapıyor olabilir patron sonuçta hayır kurumu değil istediği koşulları sağlayan çalışanla çalışmakta özgür. Hem işini iyi yapan hem de düzenli bir hayatı olan çalışanı olsun istiyor olabilir. Tercih etmezdim öyle biriyle çalışmayı ama patron-çalışan olaylarına çok uzağım net bir şey söyleyemeyeceğim o yüzden.

çalışanlarda maddi özgürlük olsa suratının ortasına kafa yiyecek patronlar, fukarayı bulunca her şeye karışıyor ya, hastasıyım. sorsan hepsi mükemmel idareci zannediyordur kendini. bu dediklerinin hepsini patronlar müdürler de yapıyor istediği zaman.

Böyle tiple çalışmak zordur. Asla beklenen performansı alamazsın. Bir de bir insanın yaptığı işe veya ailesine bağlı olması farklı şeyler değildir. Bir yerden sonra zarar ziyan. Eninde sonunda göndermek zorunda kalacağım için en başından yollardım.

Bu durumları işine yansıtmıyorsa göndermezdim, ancak şirkette kilit pozisyonlarda olacak biri değil. Yükselmesine engel.

Yani evli ve cocuklu aile babasi olmayanlar is bulamasin. Cok yanlis bir dusunce bence. Bir gun bosanirsan ne olacak. Hemen kovulacak misiniz

kov abi kov. senin gibi kendini ilgilendirmeyen detaylara takılan yöneticilerle çalışıp ömrünü törpüleyeceğine biraz çile çeksin ama doğru bir yönetici bulsun. tüm dünyada doğru yöneticilik nasıl olur diye herkes bas bas bağırıyor, linkedinlerde makale üstüne makale paylaşılınıyor ama hala mum gibi çalışan isteyen var. para verdin diye hayatını mı satın aldın elemanının?

şampiyon

ben 2. dünya savaşı temasını ve behzat amirimi de çok sevdiğimden çiçero'ya gittim ama hiç beğenmedim. şampiyon'u ise bilemiyorum.

Şampiyon

çiçero'nun yorumları kötü beğenen yok

Şampiyon güzel

şampiyon

Tolga Karaçelik’i izlerken nasıl kanser olmuyorsun? Diğer 3 yönetmenle arasında uçurumlar var. Çok şişirme biri.

Çiçero yüksek bütçeli, yerli sinemanın spesifik bir alana “cüret” ettiği ve yapımcısı Mustafa Uslu’nun da “aslında beni her anlamda aşan bir iş” dediği bir casusluk hikayesi. Murat Yetkin bloğunda çok güzel değerlendirmişti.

Şampiyon filmi seyir zevki görece daha yüksek bir film.

çiçero yorumlarını okudum, yine de gittim. biz çok beğendik.

çiçero izlemedim yalanlarla dolu, milliyetçilik damarına basmayı hedef almış, bazı sahneleri parodiye çalan bir film olduğunu çokça insandan okudum. şampiyon'u izledim onda da tabi her "based on the true story" filmi gibi gerçek dışı şeyler mevcut, filmi yapaylaştıran cast seçimi vs. gibi başka sorunlar da var çiçero için söylenenlere bakarsak kıyas kabul etmeyecek kadar iyi kalıyor onun yanında

İki film arasında seçim kesinle şampiyon.

Çiçero konu olarak çok güzel ancak senaryo- oyunculuklar maalesef olmamış. Özellikle arya sahneleri çok kötüydü.

@levent Bilgen, aksine Sarmaşık'ı büyük bir keyifle izlemiştim.

Şampiyon açık ara almış, teşekkürler herkese.

"Başka sinema" Oscar adayı yabancı filmleri gösteriyor şu sıra, onlara da bakabilirsin. Belirli sinemalarda var gerçi. Kefernahum'a gitmeyi düşünüyorum şahsen

@windows95, mükemmel öneri ama Antalya'da yok maalesef.

Bilet parasiyla 1 aylik mubi uyeligi al. Istedigin filmler orda :)

@brkylmz, ben dışarı çıkmak istiyorum ya, bana ne. :(
Teşekkürler ama yağmurdan evde mahsur kalmaktan sıkıldım, benim için tamamen bahane olacak sinema.

ne kadar dövizden bahsediyorsun? 100 doları olan da bu endişeyi taşımasın. 100 dolara 1000 dolara 10000 dolara sıkıntı yok. 100000e bile yoktur muhtemelen. böyle bir şey yok çünkü.

ben düzenli olarak ziraat bankasında doviz bozduruyorum 2 günde bir sistem takır takır işliyor. Birisi sallamış öyle kulaktan kulağa gidiyordur Türkiye burası

Hadi döviz aldirmiyorlar deseniz bi nebze mantikli ama niye bozmasinlar??

Ben de onu soruyorum zaten, saçma geldi.

düzgün yerleştirememiş olabilir misiniz? bir dönem uyurken kullanıyordum, tüm sesi kesiyordu yanımda konuşulanı bile duymuyordum. iki parmağınızın arasında ezip, rulomsu şekilde sıkıştırıp kulağınızın mümkün olduğunca içine iteceksiniz, zaten hemen şişip kulak yolunu doldurması gerek.

Ucunu sıkıyor sonra burma hareketi yapıyorsun. Hacmi küçülüyor zaten. Aynı şekilde vida sıkar gibi kulak deliğine döndürerek yerleştiriyorsun.

Onlar kademe kademe. Peltor serisi vardır mesela sarı ince olanlar ilk kademedir, ikinci kademe kırmızı ve kalındır, üçüncü kademesinde bir de telsiz radyo özelliği var siyah renk genelde.

Bu aletler sen ses duyma diye değil, kulağın zarar görmesin diye üretilirler.

Ha sünger olanı demişsin, o anca horlayanı duymamak için falan iş görür. Atışlarda takarsan kulağın çınlamaz. Ses kesme özelliği yok hiçbirinin.

Ben öneri vermeye geldim. Otiflex in balmumundan yapılma kulak tıkacı var o güzel. Koooomple kesmiyor ama iyi idare ediyor.

Soğuk iklimdekiler, zor şartlara adapte olmayı öğrendikleri; sıcak iklimdekiler de rahata alıştıkları için.

Belki de korelasyon yoktur?

bence ilk sebebi ciddi savaşlarla fazla vakit ve kaynak kaybetmemiş olmaları. illa ki iç savaşları ve çevre ülkelerle savaşları olmuştur ama ta tarihin başlarından beri ne bileyim misal norveç, çok da ülkelerin fethetmek için heves ettiği, iç işlerini karıştırıp çıkar sağlayabilecekleri bir yer olmadı.

ve iklimsel sebebi de soğuğun belki insanları daha bir araya toplamasında etkili olmasındandır. daha çok dayanışma gerekir, daha çok birliktelik gerekir. soğuk sıkıntıdır, yaşama karşı bir tehdittir. insanlar bunun karşısında birleşmiştir. sosyal anlamda çok sıcak kanlı insanlar değil diye kodlansalar da, eğitimde, bilimde, sanatta, medeniyette beraber çok güzel bir noktaya gelmeyi başarmışlar.

Yazin ofiste oturup verimli is yapabiliyor musun, ders bile calisamazsin.

Dikkat et o ülkelerin hiçbiri dinle kafayı bozmuş ülkeler değil. Çünkü din sırtını pek tutmaya yetmiyor ama bilim ve teknik seni hem ısıtıyor hem zenginleştiriyor.

İlk kez hristiyanlar ve vikingler karşı karşıya geldiklerinde hristiyanlar vikinglere Tanrı'ya inanmaları gerektiğini yoksa cehennemde yanacaklarını söylediğinde vikingler iyiymiş cehennem sıcak olur inanmayalım biz madem demişler. Zira o sırada korkudan değil soğuktan titriyorlarmış.

Yunan, Türk, İspanyol vb Akdeniz halkları genelde tembeldir. Zira çalışmasa bile donarak ya da açlıktan ölmezler. Gelişmek gibi bir zorunlulukları olmamıştır, tarım toplumu olarak kalıp hayatlarını devam ettirebilmişlerdir.

18. Yüzyılda İskandinavya'da milyona yakın insan öldü veya göç etti açlıktan ve donarak ölme tehlikesinden. Binlerce çocuk öldü o dönemlerde. Soruyorum en son ne zaman kıtlık görmüş Akdeniz halkları? Kıtlık gören, ölümü tadan geliştirir kendini.

He din he.

Sömürgeciler de ondan. Afrikanın dibine, asyanın dibine tee endonezyaya kadar gidip insanları sömürmüşler ondan zenginler tabii ki.

hacılar arapları neden salladınız şimdi? bu herifler kadar zengin adamlar.

Araplar petrol zengini, bu duyuruda sorulanla ne alakası var. Hangi Arap ülkesi gelişmiş addedilebilecek sosyokulturel yapıya sahip? Hiçbiri.

norveç ne zengini?

Finlandiya sömürgeci :)

%75 Din

Dünyanın ücrasında kaldıkları için tek tanrılı dinlerle geç tanışmışlar.
Ve doğayla barışık pagan inançları hala kütürlerinin temelini yarattığı için hem verimli, hem adil, hem mutlular.
Cinsler ve türler arası iletişimleri de tek tanrılı dinlerdeki gibi değil dikkat edersen.

çünkü kaslı ve sarışınlar.

Doğal seçilim daha yoğun olduğu için kesinlikle etkili. Keyfinden uzun, sarışın ve genetik olarak yatkın değiller sonuçta. Hayatta kalabilenler kalmış o zorlu şartlarda gerisi pert olmuş. Ama bu tek faktör değil.

Sömürgeci demişler. Fransa kuzey ülkesi de biz mi karıştırdık? İzlanda'nın, Finlandiya'nın, İsveç'in sömürgesi mi var? Komik duruma düşürmeyin kendinizi.

farklı örnekleri olmakla birlikte bir çoğunun konumu dünyanın genelinden izole. çevrelerine bakılırsa çoğu yüzyıllar süren sorunlardan nispeten uzak. buna iklimin getirdiği yaşam tarzını, kültürünü vs ekleyince sonuç böyle sanırım

Bilmeyenler lutfen kendini boyle durumlara dusurmesin. Finlandiya'nin, Irlanda'nin bilmem nerenin somurgesi olmadi. Kendileri Rus, Ingiliz somurgesi oldular. Yine de yukarida yazilanlar gibi gelistirler. Mogollar ornegi verilmis. Adamlarin ulkelerinin yarisi Cin'in icinde gunumuzde.

din diyanetle alakası yok. sıcakta beyin verimli çalışmaz. sağlıklı düşünmek, bilşm üretmek çok zordur. soğuk ülkelerde nüfus az, eğitim kaliteli ve seviye yüksektir.

sömürgeci diyene çok güldüm. kuzeylilerin en büyük kabahati vikinglerin yağmalarıdır. ne sömürgesi arkadaşım?

Norveç için bir aydınlanma yapmak istiyorum: Norveç halkı yalnızca 2.dünya savaşı dolayısıyla bir savaş yaşamıştır. İlk önce Danimarka sömürgesi ardından da İsveç’e hediye edilen bir topluluk olduğu için bu anlamda sıcak ülkeler gibi kayıplar yaşamamıştır.

Yeni uykudan uyandığımdan tam hatırlamıyorum 60larda mı 70lerde mi ne bunlar petrolü bulmuşlar ve hemen bir yasa çıkararak kamu malı ibaresi konulmuş(Bu kadar zengin olmadıkları için bütün faydayı kendi halkına sağlayan bir devlet konumundadır. Bu yüzden petrolü halkı için işlemişlerdir.). Eskiden bu yüzden aşırı fakirlik yaşamışlar. Başkent Oslo’da bile tuvalet banyo olmayan evler varmış. Şimdi bu bahsettiğimiz insanlar hic bir zaman bir imparatorluk gibi milyonlarca insana göre ekonomilerini dengelememişler. İklimden ötürü halk buna uyum sağlamış vaziyette ve işleyen demir pas tutmaz diyerekten sürekli sürekli sürekli çalışmışlar.

Sonuç olarak bir tarafta disiplin halinde çalışan halk ve yeni bulunan petrolün işlenmesiyle zamanla münhasır medeniyet seviyesine ulaştılar.

edirne tam yağlı inek eskitilmiş beyaz

seyler.eksisozluk.com

seyler.eksisozluk.com

seyler.eksisozluk.com

Kars gravyeri. Kars'ta anacaddesinden almıştım, neydi bee...
İncecik kesip kızarmış ekmeğin üzerine koyacaksın. Çıtırrtt

İzmir tulumun daha yağlısı olan Akhisar tulum. Yok böyle lezzet!

peynir konusunda çok gerideyiz bence. trdeki en iyi peynir kars gravyeri. bana göre en iyi peynirler italyan peynirleri. fransız peynirleri çok ağır ancak peynirin piri franszılardır. son dönemde ingilizler de peynir işinde çok iyiler. bu işte damak zevki çok önemli. fransa da büyümüş olan kuzenim ezineyi hiç beğenmez bana göre en iyi peynirdir.

Gönen-Manyas bölgesinin mihaliç peyniri.Bizim orada kelle peyniri de denir,sulu,tuzlu,delikli olanı makbuldur.

Akhisar’in tulumu +1 (cekirdekten akhisarspor)
Balikesir kelle peyniri (bu onun da iyisi ama eskitilmisi asiri pahali)

peynir konusunda çok gerideyiz diyenlerin bir kibrit kutusu beyaz peynir için yoksunluk krizi çektiğini çok gördü bu gözler ecnebi diyarlarda.

pitta's taze anari (k. rum kesimi),
president yahut frico chevrette keci peyniri (fransiz / hollanda),
emborg yahut frico edam (dan / hollanda),
castello camembert (dan).
mil lel parmesan (aussie),
tasmanian heritage st claire (aussie).

not: hepsi market peyniri.

mümkünse şırdan mayalı, yerel üreticiden. ezine peyniri.

kars gravyer.

kaçılması gerekenler ise iki ton sütten on ton peynir çıkaran büyük market markaları.

tokien+1

lisede değilseniz 3. kişileri ne katıyorsunuz? hayatta en sevmediğim şeydir şu insanların ilişkisine musallat olup barıştırmaya filan çalışanlar.

kızın gönlü varsa yazsın, senin gönlün varsa yaz. dallandırıp budaklandırmaya gerek yok ki.

Ben de siz gibi düşündüğüm için ortak arkadaşa dün gece mesaj attım bu kız birleşmek istiyordu da neden böyle yaptı diye. Kendisinin de şaşırdığını söyledi hatta geçen gün konuşma esnasında adın geçtiği için ağladı dedi.
Ayrıca 1 hafta öncesine kadar yeniden birleşmek gibi bir niyetim yoktu onun istediğini duyunca ben de istemeye başladım

Neden hala sevdiğin bi kadını aramıyosun diycem ama sevdiğim halde arayamadığım üç tane kadın var şu anda. O yüzden diyemiyorum.

Sana kötü hissettiren kimseyi hayatına sokma. Zarardan başka bi şey vermez.

Önceden sen terkettiysen ya da ne bileyim kızın bileneceği bir durum olduysa intikam için yapıyor olabilir. İçimde kalmasın hesabı. Kızlar yapabiliyorlar bunu. Yerinde olsam başta o ortak arkadaşla iletişimi keserdim. Saintin dediği gibi faydasızları uzaklaştır. En azından bir süreliğine.

neden ve nasıl ayrıldınız? yaşlar kaç bu arada? kızda ergenlik hissettim biraz. madem birleşmek istiyor niye böyle naz yapıyor. doğru olanı yapmışsın aslında ama siniri bozmuş anlaşılan. takma en iyisi...

@false.. yaşlar o 23 ben 26

günde 2,5 saat ve home office çalışıp 5.000 dolar kazanacak nasıl bir iştir bu? bu parayı kazanacak kafaya sahip ama napacağını mı bilmiyor. garip!

Para, onu nasıl harcayacağını bilmeyen insanlara gidiyor hep.

@scudman1, işi ve modelini bilmiyorum açıkçası bilsem zaten açıkça söylerdim :) n'apacağını bilmeme sebebi hayattan ve insanlardan bi' miktar bezmiş bir adam olması sanıyorum

@shangrilla yani şöyle, iyi giyiniyor yiyor içiyor falan filan ama neticede hepsi günlük rutinler, 'nasıl harcayacağını bilmeme' değil de -dışında neler yapmalı sorusu gibi..ne biçimde anlatamadım :)

spor yapsın; pt il çalışsın
dil öğrensin
neden ayrı eve çıkmıyor? anne babyla nasıl sosyalleşecek? ayrıca kendi hayatını kurmak adına da bağımsız bir düzen kurmalı. ayrıca bir önceki nesille hayat paylaşarak anı ya da geleceği paylaşamaz. pühh bi de 30 yaşına gelmiş.
sanatla uğraşsın bir de.. heykel olur, müzik olur, arkeoloji/sanat tarihi müzecilk vs olur..

lapotopunu açacağı her yerde çalışabilecekse dünyayı geze geze çalışsın. Hem gezdiği yerlerden içerik üretip bloggerlık youtuberlık yapıp ek kazanç bile sağlayabilir sponsorlardan falan.

Anladığım kadarıyla arkadaşınızın biraz vizyon problemi var. Yani, milyon dolarlarla oynayıp en büyük eğlencesi Bmw'si ile nargile cafeye gitmek olan müteahhit çocuğu şeklinde bir vizyonsuzluk değil ancak yine de kafayı biraz açması gerekli. Comfort zone'da yaşayıp suşi yemeye giderek olmaz o iş. Aileden ayrı eve çıkmalı, yurt dışı seyahatlerina başlamalı, ona artı değer katacak hobilerle uğraşmalı ve değişik sosyal çevreler edinmeli. Bunları 5 bin $ değil de 5 bin lira kazananlar bile yapabiliyor.

Adam büyük ihtimal seo dediklerinden. Allah daha çok versin. Çalışmaktan başka şeye vakit bulamadığından şimdiye kadar, muhtemelen ondan boşluktadır. 30 geç bir yaş değil katiyen.

Yerinde olsam yatıp kalkıp okuyamadığım kitapları okurdum. Parası da var, yeni çıkanlardan da rahat rahat alabilir. Pek okumayla arası olmayan insan lönk diye yurtdışına çıkınca bumuymuş ya diyip dönüyor. Kültüre uzak çünkü, kültür hakkında bilgisi olmayanın öyle hissetmesi normal. Bence biraz okumaya versin kendini, merakı pik yapınca dolaşsın yazarların kentlerini gönlünce :) benim yerime de gezsin :) üstteki arkadaşın dediği vizyonunu ve hayat görüşünü de güzelce oturtmuş olur böylece. Darısı başıma :)

kitap ve spor fikrini ilettim arkadaşa, kendisi size çok teşekkür ediyoruz ^^

cevap veren herkese çok teşekkürler..

ilgi meselesi.
ilginizi/dikkatinizi çeken şey aklınızda kalıyor.
hedef koyup odaklanmaya çalışın

Hayır ilgi meselesi değil. Çok popüler bir pop şarkısının nakaratını hiç dinlemenize rağmen bilmeniz gibi bir şey çünkü boca ediliyor her yerde...

Çok fazla bilgiye maruz kalmanın sonucu. Bazen her şeyi kapatıp sohbet etmek lazım. Bazen telefonu almadan dışarı çıkmak yürümek lazım.

yalnız bu durum çok vahim. geyiği çok yapılıyor ama ben tv izlemeyen tayfadanım. sadece akşam yemeklerinde yarım saat bir saat ses-görüntü olsun diye açarım. bir kaç sene önce bir arakdaş grubu bir muhabbet ardından şunu dedi "tv izlemiyorum diyosunda maşallah tv de ne var ne yok hepsini biliyorsun" yani düşün o yarım saat bir saatlik izleme bile ne kadar yer ediyor. internette durum daha da vahim. tv de hiç olmazsa kendi seçip sınırlayabiliyorsun, internette tamamen kendisini, arifin mençıstıra attığı gölü ararken songül karlı sütyensiz videosunda bulan adam gibi oluyorsun. ve bu "ilgini çekmeyen şeye bakma" denecek bir durum da değil, internette gezinmenin doğası gibi bir şey bu.

Alay ederler aslında ama o dediğin zamanlardaki adamlar beyinde gereksiz bilgi olmasın diye mezar taşı bile okumazmış. Evrile çevrilen bu olay günümüzde "mezar taşı okumak günahtır" gibi saçma bir hale gelse de çıkış noktası bu.

Benim de çocukluğum kral TV ve televole karşısında geçti ve sağda solda bir şarkı duysam sözlerini komple bilmemle her seferinde dehşete düşüyorum. Ayyynı dediğin gibi beynimizi iğfal etmişler, ediyorlar hala. Yoksa kapasitemiz çok daha yüksek olabilirdi. Hipnozla beyin boşalttığını iddia edenler var keşke gerçek olsa. Ünlümsü birisi beyninden istemediği anılarını sildirdiğini iddia ediyordu. Umarım bu teknoloji ilerde gerçek olur ama buna da izin vermezler ya. Böyle yaşayıp ölcez herhalde.

Oxford Comma deniyor.

en.oxforddictionaries.com

www.grammarly.com

Yanlışlık yok, 3 ve daha fazla örnek verirken son and'den önce virgül kullanılabiliyor ancak pek yaygın değil. Vurguya da etkisi var.

Bilgi olmadan fikir ornegi, hic de sacma degil. Protect and Gamble dersen tek sirketin adi bu olur. Protect, and Gamble dersen iki sirket olur.

@traveller Bunu saçma bulmayan kişiliği cidden merak ediyorum. Siz Türkçe'de ve'den önce virgül kullanıyorsunuz sanırım. Başka bir dilde örneği varsa söyleyin. Bu arada Procter, protect değil

@neverletyougodown:

Bir İngilizce öğretmeni olarak, İngilizce konusunda Türkçe düşünmenizi ve Türkçeden örnek vermenizi pek tavsiye etmem.

diğer dillerden örnekler değil de, kullanılmayan diller ve hangi istisnalarda kullanılabildiği üzerine biraz:
en.wikipedia.org

bu kadar iddialı olmayın, bilmediğimiz dünyalar kadar şey var.

encrypted-tbn0.gstatic.com

Vedat Türkali.

Türkiye'de yeterince bilinmiyor bence. "Yalancı Tanıklar Kahvesi" veya "Yeşilçam Dedikleri Türkiye" romanlarını tavsiye edebilirim.

Mehmed Uzun da olabilir keza.

Şiirsel bir dili vardır, gerçi çeviri olduğundan anlam kaybı yaşanıyor fakat yine de tavsiye ederim. Aşk Gibi Aydınlık Ölüm Gibi Karanlık, tavsiye edebileceğim romanı.

paul nizan. sartre'ın kankisi.

fesat ve aden arabistan'ı tavsiye ederim.

aslında son dönem popüler oldu ama mesafeli olanlara karşı önereyim

(bkz: mo yan)

ve Türkçemize çeviren o muhteşem insan (bkz: erdem kurtuldu) yu da anmadan geçmeyeyim.
şu an değişim isimli kitabını okuyorum. tavsiye ederim enteresan bir kitap. minnacık zaten :)

çok bilinmiyor denmez ama istrati gibi onlarca dile çevrilen kitapları olan: kazancakis. ivo andriç de olabilir.

josehp roth. roberto bolano. miguel de unamuno. mişima. yasunari kavabata.

oriana fallaci. "İnşallah" adlı romanı bence çağdaş dünya edebiyatının zirvesidir.

charles brockden brown
kenan hulusi
john bunyan (pilgrim's progress kitabı ingilizce dilinde gelmiş geçmiş en iyi kitaptır.)

dino buzzati

drago jancar

Zıplarım. Oturuyorsam da yerimde zıplarım.

moonwalk yaparım.

camdan sarkarım.

genelde hüzünleniyorum ben o kadar mutlu olduktan sonra, açıyorum bi tane de hüzünlü müzik ooh

müzik açar oynarım, müzik yoksa kendim söyler oynarım. yandan yandan

amuda kalkarım

Ben de zıplayan gruptanim; etkisi de birkaç gün sürüyor ustelik, çok sevindigim zamanlarda günlerce yerimde duramam.

Geçmesini beklerim. Lâkin çok uzun sürmez.

evdeysem evin içinde amaçsızca yürürüm.

"amuda kalkarım" cevabından sonra "takla atarım" denmesini bekliyorum.

nereden inanalım sevindiğinize di mi ama?
:))

umarım hep mutlu olursunuz.

beni tanıyanlar "hiç öyle biri olmadığım" için çok şaşırıyor ama dans ediyorum ben. genelde afrikalı kabilelerdeki dayılar gibi acayip acayip hareketler yapıyorum. bazı figürleri taklit ediyorum ama beceremiyorum. kafamın üstünde dönmek istiyorum ama onu yapamıyorum. 100 kiloyum zaten öyle bir şeye kalkışsam boynum kopar muhtemelen.

Arkami donup kis kis gulerim sonra buzlar kralicesi moduma geri donerim. Cok da uzatmamak lazim.

dans ederim/şarkıya eşlik ederim bağıra bağıra. roman, cıstak cıstak yabancı müzik allah ne verdiyse.

ofis sandalyesiyle olduğum yerde üç beş tur dönerim..

Başka insanları sevindiririm, lokum dağıtmak olur, sadaka vermek olur, sokaktaki çocuklara hediyeler olur, olur da olur.

Ciddi isen goethe'nin yogun programlari daha mantikli. Calisiyor musun bosta misin onu anlamadim ama haftada 5 gun patlat musaitsen. Ne kadar yogun o kadar iyi.

A2'den basla. A1'den baslama. Basta zorlanirsin ama zorlanmak iyidir uzun vadede.

ege'ye git. goethe'den daha kötü olacaklarını düşünmüyorum. istanbul moda'da açılan a1 seviyesi kursunun ikinci günü dolmadan aceleyle iptal ettirmiştim vaktinde. her şube aynı olacak diye bir kaide yok, hatta mutlaka sınıfa göre dahi değişiklik vardır ancak bu fahiş fiyatlara yüksek olasılıkla vasat bir eğitime denk gelmektense cüzi bir miktarla diğer enstitülere şans tanımak en iyisi.

goethe izmiri bilemem ama istanbulda her iki şubesine de gittim, ı-ıh.
egeyi hiç bilmiyorum ama goethe o paraya değmez. hiç göründüğü gibi ciddi bir kurum değil. daha önce başka duyuruya da yazmıştım tekrar gibi olacak ama, goethede kurs alan adam kur atlama sınavını geçemese bile üste geçiriyorlar. senin b1 diye girdiğin sınıf a1lerle dolu oluyor abartmıyorum. hoca iyi olsa bile diğerlerine yetişmekten sıkıcılaşıyor ders.

ha bu arada seviye belirlemede bilerek çok aşağıdan gösteriyorlar seni. daha fazla kura kaydol diye. elimde belgem vardı onu bile gösterdim hala beni aşağı kura koymaya çalıştılar ben de tartışarak kendi seviyeme girmiştim. o zar zor beni aldıkları seviyede de üstte dediklerimle karşılaşmıştım. dediğim gibi bunların hepsi istanbul şubeleri için geçerlidir.

Dil öğrenmede en zorlandığın yer kelimeyse bence vazgeçme. Kendimden örnek vereceğim mecburen kusura bakmazsan. Bir süredir Almanca öğrenmeye çalışıyorum ama okusam da etsem de hep bir yerlerde kalıyor. Kelime testleri ise en zayıf olduğum şeylerdi, ben de kafayı kırdım flashcard yapmaya başladım daha şurada iki haftadır. Valla kendime hayret ettim, ilerleme büyük. Ve flashcard kartları yine Almanca tanımı ile hazırladım sözcüklerin. Belki bunun da etkisi olmuştur. Bence sen de bir dene, kısa zamanda iyi gelişme gösterirsen devam edersin.

Ve son yazdıklarında çok haklısın, ben de ezberci olmıcam diye inat ettim ama patinaj yapıp durdum.

Ek: ben bütün tanımları yazmadım, en çok karşıma çıkanı yazarak çalışmıştım.

@windows95 yok yahu, ne kusuru :) duyurunun güzelliği ve özelliği birbirimizle deneyimlerimizi paylaşmamızda yatıyor zaten. elbette kendinden örnek verebilirsin, kaldı ki böyle denenmiş yöntemler hakkındaki yorumlar çok daha değerli bence.

çok benzer durumdayız. dediğin şekilde hazırlamayı deneyeceğim, mantıklı geldi.

ben konvansiyonel olarak küçük bir not defteri kullanırdım ingilizce ve ispanyolca için. sağ kısım ingilizce veya ispanyolca ise (öğrendiğim dil) bir arka sayfası da onların karşılığına denk gelecek şekilde türkçe veya ingilizce ihtiva ederdi. ancak gelgelim bu method almancada işe yaramıyor. bu prefiksler sebebiyle en basit kelimede bile self-disleksim azıyor. özellikle şu almanca kelime meselesine çözüm bulan varsa beri gelsin ltf.

Hangi dil için? İngilizce ise Tureng kelime defteri uygulamasını tavsiye ederim hiç kendim flash card oluşturmaya çalışma.

çok rahatsız etmiyorsa okuyup geçiyorum ama ilginç gelmişse not alıyorum.. Bir de okuduğun kitabın %75-80'ni anlayıp gerisini kaçırıyorsan işe yarıyor bu. Ağır ingilizce makale okurken kelime öğrenmekten okuma zevki de gidiyor bi işe yaramıyor bana..

Lisede İngilizce öğrenirken özellikle phrasal verb'ler için sadece phrasal verb, İngilizce eş anlamlısı ve örnek bir cümleden oluşan listeler hazırlardım; bunlar çok işime yaramıştı. Kelimenin Türkçe karşılığından çok bu örnek cümleler aklıma gelirdi ve ona göre kullanırdım. Diğer kelimeler için hiç böyle bir çabaya girmedim.

Fransızca öğrenirken sadece değişik kalıplar/deyimleri benzer listelere not etmeye başladım. Her yeni şeyi not ederken önce yazdıklarımı okurdum; zamanla hiç Türkçe karşılıklarına bakmadan ne olduklarını anlamaya başladım.

Japonca öğrenirken flashcard işine bayağı heves ettim ama o özene bezene oluşturduğum flashcard'lara dönüp bir daha bakmadım :) Flashcard'a bakınca kelimeyi biliyormuşum gibi geliyor; ama daha sonra aynı kelimeyi bir cümle içinde gördüğümde bu neydi diye kalıp sözlükten bakınca e sen bunun flashcard'ını oluşturmuştun ya salak diyorum. Görünce direkt tanıdığım kelimelerin neredeyse hepsini yaptığım okumalar sayesinde öğrenmişim. Telefonda kelime uygulamalarını kullanıyorum ama bir metin içinde o kelimeleri gördüğümde yine tanımakta güçlük çekiyorum. Okuyarak öğrenince cümlede mantıken bir sonraki kelimenin ne olacağını beyin tamamladığı için anlamı çıkarmak daha kolay oluyor diye yorumluyorum bu durumu ben. Yoksa birbirinden alakasız kelimeleri bir araya getirip anlam tamamlamaya çalışınca beyin olmuyor.

Sonuç olarak bu kelime işi insan okudukça oturuyor; çünkü kelimelerin bağlam dışında bir anlam ifade etmediğini düşünüyorum. Ezberleseniz de kullanımını görmeyince unutuyorsunuz.

Cami seviyolar abi.

"taksim artık bizim" diyorlar işte -ki zaten onların. taksim = istanbul = türkiye

klise çok var. biraz da camii olsun diye

cami yok diye. salyangoz mahallesi olmaktan çıkacak ieşalla taksim çevresi :)

orada kilise olmasa cami de yapmazlardı.
tamamen hırs ve nefret yüzünden yapılıyor.

bir aralar arkadaşlarla yotube kanalı açmıştık, orada anlatmaya çalıştık, bir bak istersen: www.youtube.com

İlber Hoca'nın bir konuşması vardı. Allah korusun bir gün İstanbul'u kaybedersek 300-500 sene sonra bizim burada olduğumuza dair hiçbir emare yok Taksim'de mimari açıdan. Bu nedenle cami bir gerekliliktir. İdeolojik ya da dini açıdan değerlendirmeyin buraya yapılacak bir camiyi demişti.

kültürel tahakküm.

baskı kurmak için

Evet aynen dediğin gibi inat. Müslümanlık adı altında yapılan bu gereksiz inatlardan bir Müslüman olarak bilahare nefret ediyorum. O mescitte vakti zamanında çok namaz kıldım, yakında gittiğim bir kurs vardı. O küçücük mescide bile sadece araplar gelirdi o da tek tük. Aşağıdaki hüseyinağa hele sinek avlardı, son gittiğimde de öyleydi. İçini dolduramayacağın camiyi yapmanın da sebebi siyaset işte. Çamlıcanın tepesine, ataşehirin afedersin ebesine kim gidip namaz kılıyor allasen?

yeterli sayıda cami olmadığı için

Mescid vardı evet ama içine hiç girdiniz mi acaba. O mescidin yıkılması şart oğlu şarttı. Ya mescidi yıkıp yenileyeceklerdi yahut bir cami yapacaklardı.

Soru soran arkadaş da cevap verenler de bir ön yargı ile yaklaşmışlar mevzuya. Sokaktan zerre kadar haberleri yok. İddia ediyorum; hodri meydan diyorum:Gereksiz diyenler veya oraya cami yapılmasına klişe gerekçeler sallayanlarla Taksim'de buluşalım. Bir Cuma günü cuma namazı vaktinde veya herhangi bir sosyal etkinlik anında (ki Taksim lokasyon itibariyle bir organizasyon, etkinlik alanıdır) vakit namazına o çevredeki mescit ve camilerde bir gözlem yapalım. Tamam camiyle, namazla aranız yok. Bu bir tercih meselesi. Ama insaflı olun, vicdanlı olun... Neymiş efendim kilise silüetini yok etmekmiş... Hakikatte ne kiliseyle işiniz var ne de camiyle...

artık asker kaçağı da olsan yakalama ve zorla askere alınma olmuyor

sadece ilk seferinde karakola götürüp kağıt imzalatırlar

ondan sonra da askere gitmediği her zaman için katlanacak bir para cezası çıkar.

eskidendi o asker kaçaklarını yakalayıp askere göndermek.

@killerbee peki okula kayıtlı olduğu ve devam etmediği halde devam ediyormuş gibi gösterilmesinin bir cezası yok mudur? Seni etiketledim ama genele soruyorum bu kadar basit mi cidden?

kanuni olarak yaptırımını bilmiyorum avukat arkadaşlarımız açıklar ama yani senin askere göndereyim de rahat edeyim olayı yalan oldu yani.

İlk olarak ''elemanınız '' yalan atıyor. Yasal olarak bahsettiğiniz şekilde örgün öğretime devam ediyor olamaz. Açık liseye kayıtlıdır zannımca bu da ona 29 yaşına kadar tecil hakkı veriyor lakin bu serkeşin sürekli kayıt yenilediğini zannetmiyorum bir dönem bile atlamışsa askerliğe elverişli oluyor. Şikayetinizi edebilir sonucunda da ne olduğunu görebilirsiniz :)