Telefon kapları, kulaklık, bez çanta, sweet.

kırtasiye ürünleri. kalem, not defteri vs.

Ne tarz kalemler mesela? Bahisçilerin tükenmez kalemi mi yoksa siyah tükenmez kalem mi mesela? :))

maske

renkli mekli, cicekli bocekli, kirtasiye duskunu kizlara yonelik kalemler bence. oyle sekilli postitler falan var aliexpreste, o tarz seyler de olabilir.

anahtarlik da olur ama orjinal olmali, miniso'da satilan seyler tarzinda. oyle seylere bakardim ben muhtemelen de alirdim.

sigara tablası, çakmak, prezervatf, iskambil kağıdı...

Bilgisayar çıktısı olabilir sıkıntı yok.

usulü elle yazılmasıdır. bilgisayar çıktısını "bana kendileri bişey çıkartıp imzalattılar, okutmadılar" diyerek reddedebilirsin. konu zıtlaşmaya giderse el yazısından kişinin kendi yazdığı tespit edilebiliyor zira.

elle yazılması, aslolandır.
bir de, işin resmiyeti çok ciddi değil. yani yanlış bir şeyler yazsanız da sıkıntı olmaz. tarih ve isimde sıkıntı olmasın, kafi.

- istifa dilekçeni(bütün gerekçeleri ile birlikte) bilgisayarda yazıp, işyerinin mail adresine yolla.
- çıktısını alıp imzalayarak işyerinin muhasebe birimine ayrıca elden teslim et.

ben çıktı almıştım

16000 diyor.

15100
ikinci sayfayı nerdeyse tamamen pas geçtim

basit zamanlar ve basit kelimeler ile yavaş yavaş konuşulduğunda anlaşabilirim. pek ingilizce bilmiyorum denilebilir. 3990 çıktı.

5,6 küsur

9,970

7420

26,500 çıktı

Dil skoru varsa dediğin için iki sene önceki IELTS sonuçlarım:
Listening 9.0
Reading 8.5
Writing 7.0
Speaking 7.0
Toplam 8.0

Bir ton sozcuk vardi bilmedigim ama 14600 cikardi. Hepsini bilene artik 100bin mi veriyor bilemedim.

19600 çıktı

14300 benim de ama test sadece kabaca bir çıkarım yapmak için. Şu alemde düzgün bir teste raslamadım anasını satayım kim takar uxoricide nin anlamını. Oraya bir kaç deyim, phrases, phrasal verb, reduplication sözcükler bir şeyler attırır insan

Aranızda en az benimki çıktı. Üniversiteyi İngilzice okudum lan ben! :/ 4.500

18000 çıktı
toefl tarzı sınava girmedim hiç ama 100 soruluk yds'den 97 almıştım. bu sene 93 aldım. bu sınavlara hiç çalışmadan girdim diyebilirim.

20,500 dedi. Yıllar önce YDS'm 90 civarındaydı, iş hayatım İngilizceyle iç içe.

3040 dedi. ydsden 50 almak icin yırtınıyorum. yukardaki beyanatlara gore mühtemelen dogru. 20bin olan 90 alıyorsa 3 binle 5 alamamak normal :(

16400 dedi.

20,600 palavras diyo.

palavra mı? canın sağolsun.

17100 dedi.
26500 cikan arkadasi gercekten kutlarim. Anadili Ingilizce olanlar 20000'den basliyormus.
Ben pek cok kelimeyi ilk defa gordum.

20.000'in ustunde yapanlar aramizdaki irlandalilar herhalde zira 20-35k arasi native speaker diyor.

ilk sayfada kac taneyi isaretledigine gore diger sayfalar sekilleniyor. ilk sayfada test icin hepsini isaretledim iki sayfada nevrim dondu,valetudinarian, terpsichorean, tatterdemalion gibi abidik gubidik kelimeler cikti, sanirim ingiliz dili edebiyatinda doktora yapip yapmadigini olcmeye calisiyorlar.

7.7bin

Maşallah arkadaşlara

16000. TOEFL 110, IELTS 8.

üni ingilizceydi, iş hayatında günlük kullanıyorum.

Your total vocabulary size is estimated to be:
7,240
words

bildiğim tüm kelimeler, what is your name seviyesindeki şeyler. tabi sadece bunlar da değil, internet ile alakalı ya da oyunlar ile alakalı, mesela dagger, shovel, deflect vb vb.

13800 de benden. 26500 yapan peki madem kullanıcısı yazdım olum seni, Hele bir yabancı dil sorularında cevaplarda görmiyim bak ne oluyor:)

28,600 dedi.

son girdiğim sınav PTE, skorum 85.

Valla ilk sayfada bir sey yok da, ikinci sayfaya gecince isin rengi degisiyor.

20000-35000 arasi nativelerin dustugu aralikmis. Non-native olanlar genelde 2500-9000 araligina dusuyormus. Demek ki eksi duyuru kullanicilarinin kelime hazneleri cok genis, native speakerlar ile asik atacaklar. Helal olsun.

Bak burada grafik var: testyourvocab.com

Demek ki herkes sifir nokta bilmem kaclik dilimde. Masallah.

Ya da ilk sayfaya gore algoritma farkli seyler oneriyor ki ikinci sayfada kolay kelimeler gelip daha yuksek rakam cikiyor. Yoksa arkadaslar, uzgunum, ama "YDS 90" ile o ikinci sayfadaki kelimeleri bilemezsiniz :(

"ilk sayfada az yapayım da ikinci sayfa yüksek skor getiriyor, hem ilk sayfayı az yapınca ikinci sayfadakiler de basit geliyor" diye bir şey yok, deneyin göreceksiniz. ilk sayfada basit kalırsanız ikinci sayfadakilerin tamamını işaretleseniz bile belirli bir puanın üzerine çıkamıyorsunuz.
birinin daha fazla bilmesini neden hep iğneli mesajlarla karşılar bizim vatandaşımız anlamıyorum.
yazan arkadaşlar olmuş, kimi girdiği sınavda aldığı puanı yazmış, kimi işi dolayısıyla sürekli ingilizce kullandığını belirtmiş. mesela ben yabancı bir şirkete çalışıyorum, bütün gün her işimiz ingilizce, dokuz saat boyunca hiç kullanmıyorum anadilimi. bir kez bile ingilizce kursuna gitmedim şimdiye kadar, okulum da düz orta okul ve liseydi, üniversitede de ingilizce değildi eğitimim. yani doğru dürüst ingilizce dersi görmedik desem yeridir. yurt dışında da yaşamadım, sadece iş dolayısıyla sürekli bilgilerimi taze tutabiliyorum her gün kullanarak.
fi tarihinde sınava girip yüksek puan almış vatandaş bir daha kullanmadıysa körelir, veya o zamandan bu yana daha çok kullandıysa artabilir, bundan doğal bir şey yok.

bu bir test arkadaşlar, gerçekten ne kadar kelime bildiğinizi tespit etmesi çok güç. o böyle dedi diye öyle olması gerekmiyor, zaten teste katılanların beyanlarıyla oluşturulmuş bir liste. yaklaşık kaç kişinin katıldığını bile yazmamış, fazla ciddiye almaya gerek yok, boş vaktiniz varsa ilgi de duyuyorsanız takılın, zaman geçirin işte.

@speedy ve @kobuzchu kiz +1

sirkette 3 kisiye yaptirdim, ana dilleri ingilizce, sonuclar:
16400
17300
17600

Ben 18 senedir yurtdisindayim, 10 senedir fulltime calisiyorum, rapor yaziyorum, yeri geliyor anadili ingilizce olanlarin yazdiklarini duzeltiyorum, skorum 14000.

Ozetle: Totonuzdan element uydurmayin :)

Vay arkadaş ne kadar çok laf yemişiz. Niye yalan söyleyeyim burada, internette 3 kişi benim çok iyi İngilizce bildiğimi düşünse elime ne geçiyor olabilir? Kaldı ki @gkhncnzdgn haklı, böyle bir testin hepi topu 50 kelimeye bakıp gerçek bir sonuç vermesi mümkün değil. Zaten ikinci sayfadaki kelimeler kimsenin bilmesine gerek olmayan, bilmeyerek hayatını çok iyi bir şekilde devam ettirebileceği kelimeler. O kelimelerin Türkçe karşılığını da çoğumuz kullanmıyoruzdur. Ama siz bilmiyorsunuz diye kimsenin bilemeyeceğini düşünmeniz ilginçmiş.

6760 cikti

pixar animasyonlarından birini,(dilleri gayet basittir) ingilizce altyazılı izlemeyi dene. örn: finding nemo.

Etkili Pratik İngilizce sayfasında yöntem olarak işinize yarar şeyler olabilir. Onun dışında altyazılı TED videoları ve BBC learning English app'ine bakın. Ben ise English Baby dersleri ile öğrendim.

Bir de Blinkist app

kitap olarak tavsiye yok mu?

Kurtlar vadisi ilk 97 bölüm.

10 kereden fazla izlemişimdir.

2 kere izledim. vaktim olsa 10 kere de izlerim.

allah affetsin, breaking bad'i baştan sona 6 kez izledim. canım sıkıldıkça arada rastgele bölümlerini açarım hala.

sadece breaking bad i 2. defa izledim.

avrupa yakasi

belki 6 kez bastan sonra kadar izledim. simdi yine basladim

Friends'i 5 kez izlemişimdir. Onun dışında da 2-3 kere izlediğim çok dizi var.. Yarın ne olacağını kestiremediğimiz bir dünyada, devamında ne olacağını bildiğimiz dizileri izlemenin rahatlatıcı ve kaygıyı azaltıcı etkisi var. O yüzden saçma değil, bir nevi terapi veya kaçış diyelim.

Buffy the Vampire Slayer
Friends

Rahat beşer defa izlemişimdir.

Yedi numara ve friends

3 kez.

Ben yeni bir şey izlemekten sıkılıyorum. Dikkatim dağılıyor. Beğenmeyecegime dair bir o yargı ile yaklaşıyorum. Film bile senede bir izler oldum. İzlediğim şeyleri izlemeyi daha seviyorum.

Rick and morty yi 3 defa izlemisimdir. Aynı diziyi izlemek çok saçma da eve gelip gidenler yüzünden sürekli su bölümü izleyelim a sen izlemedin mi hadi açalım bir bölüm daha izleyelim olayından izledim. Yanı yine açsam izlerim hep yeni bir şey yakalanıyor. Efsane dizi. Bir de it crowd vardı bir kere izledim yıllar sonra netflix e gelince bir daha izledim baştan :)

breaking bad’e 3. kez başlamak için gerekli cesareti arıyordum, teşekkürler. ben netflix başına geçiyorum. ;)

Six feet under x 2

Bişeyi tekrar izlemekten nefret ederim, 2 kere izlediğim tek dizi var o da lost. Kendimce bir ritüel geliştirdim, her 6 senede bir izleyeceğim. 16'da ikinci kez izledim, 22'de üçüncüye izliycem.

Lost 3, avatar the last airbender 2. Dizi olmuyor da filmlerin 10a kadar yolu var tabi :f

sadece game of thrones'u ikinci tur izlemişliğim oldu. sonra da kitaplarına daldım.

breaking bad: 4-5 kere baştan sonra.
will and grace: on kere falan herhalde.
house m.d.: 2-3 kere baştan sona. arada bölüm bölüm tekrar izlediklerim de oldu.
dexter: 2 tekrar yapmışımdır.

edit:
seinfeld'i de çok izledim.

Seinfeld'in bircok bolumunu 2-3 kere izlemisimdir.
denk gelirsem ve cok onemli bir isim yok ise yine oturur izlerim.

friends i 3 kez bitirdim.

Friends'i 2011'den beri bittikçe başa dönüp dönüp izlerim. Sahneleri oyuncularla aynı anda tamamlayabiliyorum artık.
How I Met Your Mother'ı iki defa izledim.
Gilmore Girls'ü iki defa izledim.
Brooklyn 99'ı iki defa izledim.
On sene önce vs izleyip sevdiğim ve favorim diyebileceğim bazı dizileri ise havası kaçmasın diye tekrar izlemedim. (Prison Break mesela)

behzat c.
3 tur bitti, 4.nun ortalarinda bir yerde takildim

çok var aslında ama oz'u 5 defa izledim.

canım sıkıldıkça açar 2-3 bölüm seinfeld izlerim.

Bazı diziler var ki biri tavsiye istese söylemem belki ama izlemesi bana inanılmaz huzur veriyor canım sıkılınca açıyorum bir bölüm. Derry Girls, Psych, Archer bunları en az 5er kez izlemişimdir.

Ben tek başıma yaşıyorum ve evde sessizliği hiç sevmiyorum o yüzden hep bir dizi podcast falan açık olur arkada, onu dinleyerek uyurum kalkınca da ilk iş tekrar açarım. Son 6 aydır My Favorite Murder dinliyorum tekrar tekrar. Kimi bölümlerin yeniden dinlenme sayısı 15'e yaklaşmıştır.

it crowd x 2
futurama x 2
the office (us) x2
community x2
peep show x2
utopia x2
malcolm in the middle x3

community, rick and morty, futurama, gravity falls.

kaç kere izlediğimi hatırlamıyorum ama ikiden fazladır.

Black Books, 3 sezon 6'şardan toplam 18 bölüm var. 20'şer dakika bölümler. En az 5er 6şar kez filan izlemişimdir.

surasi bir fikir verebilir. genel olarak car denir bu arada.

www.vectorstock.com

saloon car olabilir mi?

otomobile de geç.

otoparkın ücretli olduğunun daha önceden sana bildirildiğini yazılı olarak kanıtlayamazlarsa borçlu olduğunu da kanıtlayamazlar. en baştan söyleselerdi aracını oraya bırakmamayı seçebilirdin. yok böye bi çakallık.

hangi özel otopark iki sene seni fark etmez ? geçmişe dönük yapmadığın ödemeden dolayı birşey çıkmaz. otopark işini de arabası olan komşulardan bir soruştur.

bizim burada da var öyle bir apartman üst katı migros ve macfit otoparkın yarısı bir süre ücretsiz bir süre ücretli ama kalan yarısı apartmana ait.

şu an önümdeki kitaba şöyle bir göz attım mesela, anlamını bilmediğim çook kelime var. elim de sürekli sözlüğe gitmiyor. napmak lazım:(

beş sayfa beş sayfa ilerle. mevcut beş sayfadaki bilmediğin kelimelerin altını çiz, sözlükten karşılığını mevcut sayfaya yaz ve oku.

bilmediğim kelimelerin anlamlarına google translate'te hızlıca bakıp kendi google hesabıma kaydediyorum. evet kitap okurken yavaşlatan bir durum, ama kelimenin tam anlamını öğrenmenin yolu bu.

İngilizce sözlük al. Yani adı neydi hatırlamıyorum da bizdeki kelime anlamlarini içeren sözlük gibi olan sözlük.

kitap sözlükle okunmaz, okursun, metnin icindeki baglama göre anlamini cikartirsin. ingilizce egitiminin bir parcasi baglam icinden anlami nasil kavrarsin egitimidir, bununla ilgili internette bir sürü alistirma var.

şayet sözlük kullanacaksaniz, mutlaka kullanacagim, sana ne lan diyorsaniz, bari iyi bir sözlük kullanin, tureng, seslisozluk, yeminli sözlük size faydadan cok zarar getirir. dictionary.com a girin, orada bulamazsaniz wordreference ya da urban dictionary'ye bakın ve sözlük kullanma aliskanliginizdan vazgecmeye calisin.

okurken kelime anlamına hiç bakmama kısmı kısmen geçerli olabilir. özellikle tasviri seven, her sofradaki her yiyeceği tek tek betimleyen bir yazarsa tek tek arama yapmak zor gelebilir. ileride tekarlanması muhtemel kelimelerin anlamını mutlaka öğrenmek lazım.

google translate iyidir ama ben bazen google images'te aratıyorum ki okuduğumu kafamda canlandırmak için görsel bi referansım olsun. kelime olarak çevirince unutuluyo çünkü.

anlamadan okuyun.
sozluge bakmanizi kesinlikle tavsiye etmiyorum.
anlamadan okumak birkac kitap surer. daha sonra ingilizce ruya goreceksiniz.

kas yapmaya karar verdim diyorsun, antremanin yok, kendini zorlamak icin 100 kilo agirligin altina giriyorsun :)
kolaydan basla

M.Ali Ağaoğulları'nin kent devletinden imparatorluğa kitabında stoacilara ayrilmis bir bolum vardi sanırım. Oldukca guzel anlatıyordu. Ayrıca bir felsefeyi ne amacla kullandigin onemlidir. Yani kendini iyi hissetmekse amac, onlarin kullandığı bazi araclari kullanmaya devam edebilirsin. Mesela günlük tutma, kendi uzerine dusunme gibi pratikler stoacilarda yaygindir ve ciddi anlamda onemli pratiklerdir. Bugun de bunu ben de kabul ederim. Çağ dışı değil bu pratik mesela. Ama topluma, siyasete vb. getirdikleri aciklamalar yanlislanmis olabilir. Kendini stoaci olarak tanimlamak ne kadar dogrudur emin degilim. Mesela seninle toplumsal sınıflar üstüne konussak ya da ideal toplum uzerine belki stoacilarin argumanlarini savunmayacaksin. O nedenle bahsettigim kitaba bir bak. Sonra okumalarina yon verirsin diye düşünüyorum.

Ayrica stoacilik nasil bilinir kismi biraz tarihin azizligine ugramis olabilir. Tam hatirlamasam da roma imparatorluğunun arifesine denk gelmis bir felsefe akimi olarak cok süper iz birakamamis olabilir. Zira helenist felsefe roma realizminin golgesinde kalmis olabilir.

soruya cevabım yok, nickinizin ve sorduğunuz sorunuzun hoşuma gittiğini söylemek için yazıyorum. hala sizin gibiler olduğunu görmek güzel..

budizmin batı koluydu ve budizm gibi çıkmaz sokağa gidiyordu. hristiyanlığın bu kadar yayılmasını da stoacılığa borçluyuz. yaşıyorsun bitiyor bu normal insan için fazla otistik. hristiyanlık o çıkmaz sokağın sonundan devam eden yolu açtı. zaten budizm de sonra mahayana ve theravada ile hristiyanlığa benzer bir formata büründü.

marcus aurelius, seneca iyi. falan filanın yazdığı kitapları okumaktansa eski kaynakları elli kere okumak daha yararlı olacaktır. budizm ile ilgili julius evola’nın doctrine of awakening kitabı okunabilir.

hayatı stoacı bir kafayla yaşayan biri nasıl olur gözlemlemek istersen cowboy bebop animesindeki spike spiegel karakterine bakabilirsin.

diger soru ve isteklerine cevap veremeyecegim icin uzgunum ama "Günümüzde stoacilik nasıl bilinir?" soruna kendi acimdan cevap vermek istiyorum.

stoaciligi guzel, bilirim. stoacilar kendilerini her turlu sart altinda kontrol edebilen, duygulara kapilmayan insanlardir.

gercekleri degistiremeyiz ama gercege nasil yaklasacagimiz bizim kontrolumuzdedir. bu harika bir durus bence.

nelson mandela da stoic felsefeden etkilenenlerden.

iyi bile dayanmışsın. bu ne aq

Ne iyi niyetlisin! Benim de böyle bir arkadaşım vardı. Ona zarar veren bir tip vardı, onla konuşma dedim diye beni engelledi. Kurtulmuş oldum.

Sen düzelmesini istesen de o düzelmez.

Benim net bir tavrım var, tavsiye ederim; “enerjimi sömüren herkes bana uzak Allah’ına yakın olsun” diyor ve kendimden herhangi bir şekilde uzaklaştırıyorum. Yaş aldıkça tavrım daha da keskinleşti. Hiç pişman olmadığım gibi son derece de huzurluyum.

Hayatımda senin gibi 1 (bir) insan olsa sırtım yere gelmez.
*Kes muhabbeti

yıllarca bebaber yenilen içilen arkadaşı bir kalemde silmek o kadar kolay mı? bence ara konuş dinle, sonra da bu yazdığın düşünceleri aynen ona da aktar. arkadaşna yardımcı olmaya çalış, düzelmiyorsa o zaman sal.

kötü veya suçlu hissetme ama iyi gün dostu da olma

o kadar şey paylaşmıssınız bence hemen muhabbeti kesmeyin. ben genel olarak yaşanmışlıklara/ilişkilere değer veren biriyim, kolay kolay kesip atamam o yüzden bu yönde de tavsiye vermeyi doğru bulmuyorum. ben olsam ilişkiyi kurtarmaya, aramızdaki samimiyeti eski haline getirmeye çalışırdım öncelikle.

şaka yollu dedim demişsiniz ya, ciddi ciddi konuşun mesela, ben bu konulardan sıkıldım diyin, böyle yaparak ciddi ilişkiler/sevgi/hayat/düzen vs elde edemezsin diyin, daha yapıcı tavsiyeler verin. belki çevresinde bunları diyebilecek hiç kimse yok, insanlar kafası uyuşmayınca kestirip atıyor hemen bu sebeple çokça çevre değiştirmek zorunda kalıyor, savrulup duruyor arkadaşınız. ama siz uyarır bunları anlatırsanız belki bir şeyleri değiştirebilir.

teselli vermekten sıkıldım demişsiniz ya, teselli değil, ciddi eleştiri lazımdır belki. teselli diyince benim aklımda hep 'amaaan boşver ya sen daha iyisine layıksın elini kolunu sallasan ellisi' minvalinde şeyler hayal ediyorum ki bunun kimseye bir faydası yok, ortada var olan sorunu öteliyor anca, belki de yanlış düşünüyorumdur. ama onun yerine 'e ama sen de böyle böyle yapmasaydın bak insanlar bu hareketleri sevmiyor, kimse bunları çekmek istemez, sen kendini değiştirmeye çalış' gibi şeyler söyleyin mesela.

psikologluğa giriyor belki iş ama ben arkadaşların bir yerde psikolog olması gerektiğini de düşünüyorum, gerçekleri en az zararla suratına çarpabilecek kişiler daha samimi arkadaşlar oluyor genelde. tanıdıklar 'he he öyle tabi haklısın canım' diyip aman tadımız kaçmasın ali rıza bey modunda takılıyorlar, bu da hiçbir şeyi değiştirmiyor. veya yabancı birinin 'yahu sen ne kibirli bir insansın' demesi 'sana ne sana mı sorcam nasıl bir insan olacağımı' tepkisi uyandırıyor. ama güvenilen insnalardan gelen eleştirilerin etkisi çok farklı boyutta.

arkadaşınıza, arkadaşlığınıza şans verin derim.

içinden gelmiyorsa arama bence. suçlu da hissetme.

niye bitmek bilmeyen update'ler indirip kendi sistemini yavaşlatıyosun? windows musun sen?

"yarmanur, ben bu anlattıklarını hiç merak etmiyorum. askine dinledikçe moralim bozuluyo." diyecek cesareti göster. yara bandını tek hamlede söküp at. kum torbası mısın sen?

ele gelen derken kuşun iriliğinden bahsediyorsan tamam ama papağan çok sırnaşabileceğin bir hayvan değildir.

Sahibine alışır ama eve gelen giden varsa kulakları tırmalarcasına bağırabilir.çok çabuk strese girer ve eve geldiğinizde bütün tüyleri yolunmuş vaziyette bulabilirsiniz,strese girip kendi kendini yolar.siz evde yokken dışarıdan gelen sesleri ezberler,komşunun,okulun zili,alt katta sürekli karısına seslenen ihtiyar gibi,daha sonra sürekli bunları tekrarlar,küfür öğretmeyin,biri geldiğinde sovemeye başlamasın.bazı türleri öle heykel gibi durup çekirdek çitler,ortamın sahibi kendisidir.

Siz yokken yoğun ses çıkarıp şikayete sebep olabilir.

Alırsan üstü kapalı bir şekilde taşı ,geldiğin yerde bir süre bekledikten sonra üstünü aç,sakinleşsin hayvan.

Nerden alabileceğin hakkı da bir fikrim yok.bizim bahçede yeşillerden bir koloni var,garklayıp duruyorlar bütün gün.

papağan türleri yaklaşık 4 yaş insan zekasına sahip zeki kuşlardır ve mizaç olarak da 4 yaş insan gibi afacan ve ilgiye aç olurlar. her gün ilgilenecek, oynayacak, konuşacak imkanı olmayan papağan beslememeli.

@sinek kral peki sizin tavsiye ettiğiniz bi kuş türü olabilir mi? Muhabbet kuşundan bi tık daha büyükçe bi ırk olabilir? Hapsetmicez tabi kuşu ama işte çalıştığımız için ilgi akşama kalıcak.

bende bir sultan papağanı, bir muhabbet kuşu var. ikisini de seviyorum, ilgileniyorum ama aralarında bir tür mücadele var. daha önce yazmıştım; sultan papağanı çok kıskanç. muhabbetle ilgilendiğimde çıldırıyor. küsüp arkasını falan dönüyor. çocuktan farksız ama memnunum. ıslıklaşıyoruz bütün gün. aynı derecede ilgi ve sabır gösterebileceksen sultan öneriririm.

forpus papağanları hem çok sevimli hem uysal hem de çok iri değil. bir araştır derim.

Ama ama forpuslar çok küçük :))

Katılıyorum .


Hakikatin algılanmasına vesile olan bilgi acıtır.

Var olmak benim icin büyük bir ağırlık mesela. Olgunlaştıkça, hayata dair gerçeklere ait bilgiler arttıkça daha bir agir gelmeye başladı.

Katılıyorum.
bilmeye başladıkça ne kadar eksik olduğunu anlıyorsun.

kayılmıyorum.
öğrendikce ne kadar az şey bildiğini göreceksin.
toplumdaki ve dünyadaki sorunları göreceksin.
ama bunları görmek acıtmazki.

katılıyorum,izaha gerek yok, cehalet mutluluktur diyorum.

Bilgi güçtür.

Bilgi hem güçtür hemde bir lanettir. Kullanım şekline ve algılama biçimimize göre değişebilir.

Genel olarak hayatı çok ciddiye almayıp anı yaşayarak bilmenin düşünmenin ve uygulamanın sihirli gücüyle yaşarsanız size göre bilgi bir güçtür ama bilmenin lanetiylede karşılaşabilirsiniz buda şöyle oluyor varolmanın dayanılmaz hafifliği derin meselelere girdiğimizde ise işin içinden çıkamıyoruz .

İşin içine duygular,hayat gayesi,para kazanma ve hayatı devam ettirme dürtüsü gibi durumlarda girince iyice karman çorman bir hal çıkıyor ortaya

Huzur arıyorsanız dengeyi iyi sağlamak gerekiyor bana göre eğer bilginiz sizi acıtıyorsa yeterince bilmiyorsunuz demektir. Çünkü bilmek ve uygulamak huzur getirmiyorsa denge kurulmamış oluşum tamamlanmamış demektir.

bilgi sevinçtir. insanın bir şeyi merak etmesi, yeni bir şey öğrenmesi içine kodlanmıştır.
"Bilgi acıtır", "Cahillik mutluluk" gibi laflar retorik söylenmiş, belli kültürel çerçevede bir şeyler ima eden esprili sözler.. Tek başına ciddiye alınacak bir şey değil bu.

İnsanların mutsuzluklarına, çektikleri acılara bak, hep bir şeyleri bildiklerinden değil mi? Dağ başında, tek başına yaşayan ve dünyaya dair hiçbir şey bilmeyen biri, nasıl ve neden acı hissetsin?

besi hayvanlarının yaşam şartlarını öğrendikten sonra felsefi/plitik duruş sergileyerek vegan olan kişileri düşün. dedesi köyde çekirdek çitler gibi horoz kesiyodu bu insanların. üstelik et yememek doğalarına da aykırı ama vicdanları kabul etmiyor.

ya da çin'de insanlık dışı şartlarda, çocuk işçiler tarafından üretilen ithal ürünleri kullanmayı reddeden birini düşün. hayatını kolaylaştıracak birçok ürünü reddediyor.

gibi.

başlarda acıtıyor ama sonra keşke daha önceden bilseydim diyorsun

beni seven insanlara kıymet veriyorum. anne baba neyse de beni sevmeyen sevgiliyi ben neden seveyim? kendime sevgim ve saygım var. bana kötü davranan birini sevemem.

ama insan biraz da kendini sevdirmeye çalışmalı. eğer hiç kimse de sevmiyorsa beni artık belki piçlik bendedir diye düşünürüm.

fark edince önce bi kötü hissediyorsun ama sonra umursamamaya başlıyorsun ve alışıyorsun. alışırsın.

Etrafındaki nefes alan her bir vatandas tarafindan sevilmenin pek mumkun olmadigini, sevdirme cabasinda olmanin da akil isi olmagini anladigin noktada tamamen asiyorsun.
Hickimse tarafından sevilmiyorsan bir sorun var, birileri tarafından sevilip birileri tarafından sevilmiyorsan isler yolunda demektir. Kendin olmuşsundur.

İnsanları sevmeyerek. Bu dünyada bir kişiye karşı ayna gibi olmak en güzel şey. Ne görüyorsam onu gösteriyorum.

insanların duvarları ve kaygıları vardır. sevdiklerini hissettirmeyi beceremezler. sevildiğini hissetmek istiyorsan bir köpek sahiplen. her eve gelişinde sevinçten çıldıran bir sevgi yumağın olsun. insanlardan fazla bir şey bekleme.

sıcak.

Yanlış bilmiyorsam aslanlar benzin kokusuna mi mazot kokusuna mi ne gelmiyorlardi

Bence daha kolay ve istenen açıdan kayıt yapabilmek için. Camlı araçta hem alan daralır hem de açı kısıtlanır.

@sinek kral'a katılıyorum. Hava sıcak. Araçta klima olsa, açsan cam kapatacaksın bu defa da cam arkasından net kayıt yapamazsın.

Bir ihtimal de ortamın havasını solumak olabilir. Adrenalin yani.

sırf bu yüzden 5 saat uzagimdaki serengetiye gitmiyorum cunku nem ve sicak inanilmaz fazla. kapali klimali tur araci olsa giderdim. ben sadece serengeti birasiyla yetiniyorum malesef.

kaç farklı sinemada bunu gözlemlediniz? tek bir sinemanın tek salonu ise belki lambanın ömrü bitiyordur.

ışığı kısmıyorlar, değişmesi gereken ampulü geç değiştiriyorlar ondan. nadir filmler hariç gitmiyorum sinemaya bu nedenden dolayı. görüntü evdeki televizyonda çok daha iyi. en azından karanlık sahnelerde ne olup bittiği belli oluyor.

film izlerken cok defa soyledim de sallayan yok pek.

eko mod'da calistiriyorlar sanki.

hatta bi soyleside yonetmen de sikayetci olmustu. o kadar color yapiyoruz, perdede bok ediyorlar diye.

ozetle; gozleriniz saglam.

Bir bana oyle geliyor saniyordum, farkli farkli sinemalarda denk geldim ve resmen filmj göremiyorum. Bazi sahnelerde ne olup bittigini tam olarak goremeden filmi izliyorum. Isigi mi kisiyorlsr ne yapıyorlar bilmem ama bence bir sorun var sonuc olarak, boyle olmamali görüntü.

Hehehhe
Bende filmler böyle karanlık bir şekilde geliyor sanıyordum
Sırf bu yüzden 1-2 senedir sinemaya gitmiyorum. Demek ki sorun bende değilmiş.

ta gecen sene de bahsedilmis, evet eko mod'da calistiriyorlarmis lamba omru uzasin diye :D

eksisozluk.com

evet kısıyolar. ilk kez the hateful 8'te kıllanmıştım bu durumdan. daha sonra olmaz öyle saçma şey'in bi bölümünde ilker canikligil'den de işitince türk sinema endüstrisine antipatim arttı.

tarantino bile sinemaya yakışıır film çekmek için dijitale bulaşmadan, film rulosuna çekiyo. sen ne hakla parasını ödeyen müşteriyi o tecrübeden mahrum bırakıyosun?

Babam Trabzon'da yaşıyor 11 yıldır arabası var hiç kış lastiği almadı.

ticari araçlarda zorunlu.

şu millet bir türlü öğrenemedi kış lastiğinin zorunlu olmadığını, eğer ticari araç kullanıyorsan zorunlu, kişisel araç kullanıyorsan zorunlu değil. birileri lastik satacak diye sanki herkese zorunluymuş gibi haber yapıyorlar sürekli.

geçer. lastiğin aşınmamış olması yeterli.

binek için şart değil ticarilere şart

Ek bilgi, valilik o ile özel hususi araçlar için de kış lastiği şartı getirebilir.

şimdi şöyle de bir şey var. 2014 yılı şubat ayında kayseri'de erciyes'e giderken dağ yolunun başında polis çevirip lastiklerimizi kontrol etti. kış lastiğimiz vardı, geçtik.

kış lastiğimiz olmasa ne olacaktı? ceza mı kesecekti, dağa çıkmamıza mı izin vermeyecekti, yoksa sadece "dikkatli olun" diye nasihat edip gönderecek miydi bilmiyorum ama sonuçta kış lastiği için kontrole tabi tutulduk.

dağa mağa çıkacaksanız aklınızda bulunsun.

her seyin zorunlu olmasina gerek yok ama kis lastigi takilmasi belli sartlarda zorunlu; o sartlarda yasiyorsaniz en azindan baskalarini dusunup o lastigi takin lutfen! kotu hava kosullarinda baskalarini da magdur etmeyin!

Bizim burda çok buz kesmiyor hocam sağolun. Önce kendimizi düşünür takarız yoksa.

yok hocam size soylemedim zaten ama ankara kisin malum, ona ragmen yaz lastigi ile cikip yolda kalanlar yuzunden bizde sorun yasiyoruz genelde

yok kendi demis zaten

saat çok kişisel bir zevk. arkadaşın bunu göz önünde bulundurarak düşünceli davranmış. ayıp değil.

saatin modelini yazar mısın? merak ettim.

No country for old mendeki adam öyleydi sanki

dexter da diyebiliriz sanirim.

Dirty Harry de diyebiliriz sanırım.

steven seagal'ın herhangi bir filminde herhangi bir karakteri.

Fargo dizisinin ilk sezondaki Billy Bob Thornton oynadığı karakter.

Tony Stark- Hatta adam sakin olmakla kalmayıp bir de işi dalgaya alıyor.

Snake Plissken

Titanikteki muzisyenler sayilir mi?

• riddick
• judge dredd
• tyler durden
• ray tango
• ramona flowers

(bkz: gustavo fring)

Halam geliyor

müge anlı

Gülse Birsel

Bu aralar Feryal Özel

Karım geliyor valla :)

Tina fey

Ursula Le Guin ve Oylum Talu

annem

hypatia geliyor.

Rosa Luxemburg, Simone de Beauvoir, bir de eşim.

Patti Smith.

Angela Merkel geldi sadece. Akilli adam diyince cok kisi geliyor ama.

Ayn Rand.

Ayça şen başkan

bahar feyzan.

opel'lerin çoğunun süspansiyonları serttir yolu iyi tutar.

Ford'ların da yol tutuşu iyidir.

yüksek segment herhangi bi araba.

land rover 130. hiç tedirgin olmadan savaşa bile gidersin.

Porsche 911

Porsche 911

Sert araba iyi yol tutar.

Asrin yalani. Hele bizim yollarimizda. Millet sifir bmw/mercedes aliyo; bi de bunlari amg, m paket aliyor. Ama ulkeye gelen m paket arabalarda, m suspansiyon iptali var; bu sertlikten yuzlerce insan sikayet ettigi icin. Mercedesde de durum ayni. Guncel model almaya gittiginizde galeride hep cakma amg paket, zaten suspansiyon sert; karkasi sert olan runflat lastikle iyice sert oluyo.

Sehir icinde/disinda makul olan orta sert. Ford yol tutus konfor oraninda iyilerden. Vag gurubunda volkwagen biraz helva kivaminda(golf, passat vs.) audi guncel modellerde bana kalirsa bu orani en iyi tutturan markalardan biri. Sonumlemesi ciddi anlamda hosuma gidiyo.

Ama para sorun degil ise amg paket OLMAYAN mercedes e yada a6 uzun yolda gayet memnun eder. Bi de 2000+ motor oldu mu..

bunu tespit edebilmek için geyik testi(deer test) denen bir test var. aynı klasmandaki son model araçların skorları birbiri ile kıyaslanarak puanlandırılıyo.

otoblog.com

Ford tavsiye ederim.

agirlik dengesi iyi olan, yere yakin ve 4 ceker arabalar iyi yol tutar.
eger butce super degilse mesela mazda miata cok cok iyidir.
eger butce siniri yoksa nissan gtr, porsche, ferrari falan diye gider..

Gönlümde yatan aslanlar :

Yeni Nissan GTR
Yeni BMW M5
Audi RS5 RS6 RS7

Ferrari, Lamborghini, Porsche vs zaten yazmaya gerek yok. Yukarıdaki araçlarla 50 ile girmen gereken viraja 150 ile girmediğin sürece patlaman çok zor.

honda civic hatchback'ler bu tanıma uyuyor.

bizim binebileceğimiz en lüks araba olarak tabi. yoksa daha ne cevherler var.

dağ bayırdan kasıt off-road tarzı değil ise eğer ford focus.

tek geçerim yol tutuşta.

Ford ve opel diyolla (en az astra ve focus)

Bir de bmw

Lastik de önemlidir ayrıca

paintle yapılmış gibi ama değil tabi. IG filtreleri gibi bişey mi acaba?

fotoğrafı photoshop'la illustrasyon haline getirmişler.

flipaclip

bu entry'den iyi bir insan oldugunu dusundum.
Destekliyorum seni, insallah soyledigin yontemle cok sey okuyabilirsin.
Ama 1 yil sonra ayni kitaplari tekrar okuman cok iyi bir fikir degil bence. Tekrar tekrar okuyacagin kitaplarin cok iyi secilmesi gerekir - ki senin oyle bir on bilgin yok. Onu uygulamak icin bu alanlarin uzmanlarindan seckiler almalisin. Bana sorarsan hicbir kitabi tekrar tekrar okumana gerek yok, ama okudugun kitaplardan kisa notlar al, notlarin not defterlerin olsun.

bence bi noktadan sonra tekrar tekrar aynı şeyleri okumayı insanın içi almaz.

benim önerim; okumak ve dinlemek arasında beyindeki öğrenme işleminn gerçekleşmesi arasında fazla fark olmadığı için(time.com) sesli kitap ve bilimle ilgili kanalların podcast'lerine yönelmen. bunları günlük işlerini yaparken dinleyebileceğin için sana bolca zaman kazandıracaklardır.

ayrıca aynı kitabı hatim etmek yerine podcast takip etmek güncel bilgi akışı demek.

hocam dinleri ve bilimkurguyu salla. astronomiye de senede 1 gün ayırsan yeter. ekonomiyi de hergün günlük 15er dakka yurt içi ve yurtdışı gazetelerden takip etmek lazım.. işte ne kaldıysa yardır.. tıp psikoloji tarih edebiyat tarih bunların hem yaşı yok hem de alanlar geniş.

Dünya tarihi, benim de ilgimi çeken bir konu. Elimden geldiğince okumaya çalışıyorum. Bir kısmı pek beğenmesem de yazayım. Belki sizin ilginizi çeker. Birde şunu fark ettim; bu tür kitaplar birbirini tamamlıyor.


Genel
Sapiens: Hayvanlardan Tanrılara - İnsan Türünün Kısa Bir Tarihi - Yuval Noah Harari
Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi - Yuval Noah Harari
21. Yüzyıl İçin 21 Ders - Yuval Noah Harari

Tüfek, Mikrop ve Çelik - Jared Diamond
Çöküş: Medeniyetler Nasıl Ayakta Kalır Ya Da Yıkılır? - Jared Diamond
Yükseliş: Krizdeki Uluslar İçin Dönüm Noktaları - Jared Diamond
Düne Kadar Dünya - Eski Toplumlardan Ne Öğrenebiliriz? - Jared Diamond

Dünyaya Neden Batı Hükmediyor (Şimdilik) - Ian Morris
Halkların Dünya Tarihi: Taş Çağından Yeni Binyıla - Chris Harman
Uyurgezerler: Bir Bilim Tarihi Kitabı - Arthur Koestler
Ulusların Düşüşü: Güç, Zenginlik ve Yoksulluğun Kökenleri - Daron Acemoğlu
Strateji: Bir Tarih - Lawrence Freedman
İslam'ın Bakış Açısından Dünya Tarihi - Tamim Ensari
Uygarlık Tarihi - Server Tanilli
İnsanın Hikayesi: Taş Devrinden Bugüne Tarihimiz - James C. Davis
İnsan Nasıl İnsan Oldu - M. Ilin, Elena Segal

Belli Başlı Konuları Ele Alanlar
Berlin 1961 - Frederick Kempe
Haçlı Seferleri - Thomas Asbridge
Arapların Gözünden Haçlı Seferleri - Amin Maalouf
Doğu'nun Armağanı - Baharatın Yolculuğu - Paul Freedman
Mahşerin Dördüncü Atlısı: Salgın ve Bulaşıcı Hastalıklar Tarihi - Andrew Nikiforuk
Jivago Vakası: Kremlin, CIA ve Yasak Bir Kitabın Etrafında Dönen Savaş - Peter Finn
Diplomasi - Henry Kissinger

Psikoloji
Şeytan Etkisi - Philip G. Zimbardo

Dünya Tarihi:

Sapiens: Hayvanlardan Tanrılara - İnsan Türünün Kısa Bir Tarihi - Yuval Noah Harari
Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi - Yuval Noah Harari
21. Yüzyıl İçin 21 Ders - Yuval Noah Harari
Tüfek, Mikrop ve Çelik - Jared Diamond
Ulusların Düşüşü: Güç, Zenginlik ve Yoksulluğun Kökenleri - Daron Acemoğlu

Takip edilesi bir soru olmuş. Psikoloji için insanın anlam arayışı- viktor frankl, geçimsizler - erol göka

@ebabil curnatası

Öncelikle güzel düşünceleriniz çin teşekkür ederim. Aynen okuyacağım konu ve kitaplar hakkında ön bilgim yok. Sadece içimde bir istek var. Ama daha önce okuduğum konular hakkında böyle bir yöntem kullandım.
Örnek vermek gerekirse sanat tarihi için sanatın öyküsü ve sanat tarihi ansiklopedisini ikişer kez okudum. Faydalı olduğunu düşünüyorum. En azından temel edindim. İlgimi çeken kısımları fosforladım. İşaret koydum. Astronomi için resimli evren atlası, gökyüzünü tanıyalım, yıldızların altında, kozmos, yıldızların altında bir yılı 2 şer kez okudum ve çizdim. Amacım öncelikle temel edinmek. Aynı zamanda bunları mesela sanat tarihini sanatabasla.com ile destekledim. Astronomi kısmını kozmikanafor ile destekledim. Mesela ekonomi kısmını mahfi eğilmez’in bloğu ile destekleyeceğim. Not alma işini yapamıyorum hocam. En fazla fosforlarım veya çizerim.

@sinek kral daha önce denedim. Kendi adıma temel edindim. Amacım bu konularda bıktırmayacak, öğretecek başucu kitaplara ulaşabilmek.

@jrr tolkien 20 gün esnek onu 1 ay da yapabilirim. En azından denemek istiyorum hocam. Olur olmaz benim de fikrim yok. Plansız okursam çok dallanıp budaklanıyorum.

Ben de o şekilde kullanıyorum ama günümüz için gereksiz bir kısıtlamacılık bu. Neticede bir sosyal paylaşım mecrası ve insanın kendi bu paylaşımın en kilit noktası, haliyle kendini koymak normal.

Zaten Instagram'ın kendi de senin gibi düşünmüyor.

O tavşan kulakları, gözleri maviye çeviren efektleri falan da güzel fotoğraflar için mi sence?

ilk ciktiginda oyleydi galiba. sepia ve sarımtırak tonlu filtreler vardi. bir sure fotograf paylasim uygulamasi oldu ama sonra evrildi. sonra videolar geldi, storyler geldi vs..vs. tarihten emin olmamakla birlikte, en azindan benim gozledigim kadariyla son dort bes yildir daha cok yonlu bir yer oldu.

kimisi satış yapar, kimisi selfi paylaşır, kimisi fotograf ceker paylasir. ne şekilde kullanmak istersen.

ben mesela whatsapp'i not tutmak ve cektigim fotografi bilgisayara atmak icin kullanıyorum. (iletisim icin kullanmiyorum, yalnizim. qusel kizlar eqlesin)

facebook da ilk çıktığında ne güzeldi. şimdi emekli dayılar ve teyzelerin kafes dövüşü yaptığı bi yere dönüştü. olur öyle.

Gerekmez.

Benim de Instagram hesabımda okuduğum kitapların fotoğrafı dışında kendi göründüğüm fotoğraf belki iki tane falan vardır, ama günümüzde sosyal medya polisliği yapmak da lüzumsuz bri stres. Siz kendiniz doğru bildiğinizi yapın, başka insanlara -özellikle sonuçların kimseyi ve hiçbir şeyi etkilemeyeceği bir bağlamda- "sen de bu doğruyu yap, yanlış yapıyorsun" diye yaklaşmak da en az onların yaptığı kadar gereksiz bir "late 2010s" davranışı.

bence saate ihtiyacın var o nedenle almayı düşündün. çok çok ciddi bir indirime gitmediği sürece değil akıllı saat, normal saat bile almam. çünkü ihtiyacım yok. geçen gün 1300 liralık telefonun fiyatı 1 liraya düşmüştü. onu almaya çalışmıştım. 200 liraya kadar da düşünürdüm.

Ihtiyaç tam olarak nedir onu da algilayamamaya başladım da.

saat seven bi insan olsaydın direkt almıştın. demek ki o kadar sevmiyorsun. ben saat severim ama saat alırken en çok önemsediğim kriter pil ömrü olacaksa güneş enerjili bir saat alıp konuyu kapatırdım. ihtiyaç mı? bu devirde belki ihtiyaç değil ama zevk. iki gün sonra bozulacak ya da kenarda unutulmaya terk edilmeyecek bir şeye para harcanır.

bunlar ihtiyac degil, luks.

insanlarin uzerinde inanilmaz bir satin alma baskisi var gunumuzde. kafani nereye cevirirsen cevir reklam var ve sana satin almani emrediyor.

ozellikle black friday gibi gunlerde "herkes aliyor, sen almazsan cok buyuk bir sey kacirirsin" hissini cok guzel yaratiyorlar. aslinda bi halt kacirdigin yok.hic biri de ihtiyac falan degil.almazsan 3 gün sonra unutursun, aklına bile gelmez.

Bence çok güzel bir minimalizme giriş yoluna doğru yönelmişsiniz, burdan devam edin derim.
Bazı kaynaklar olarak The Minimalists veya Zenhabits gibi bloglara bakabilir ve bu blog sahiplerinin kitaplarını okuyabilirsiniz.

Minimalizm "bir şeyi yerinde sevmek" diye bir kavramdan bahseder. "Aa ne güzel saatmiş ya, süper bir fikir" deyip geçebilmeyi öğrenmemiz gerekiyor, güzel olan her şeye sahip olmak zorunda değiliz.

Ben bir şeyi satın almadan önce ne sıklıkla kullanacağımı, fonksiyon vs görünüş kıstasımı, ödediğim paranın kullanım sıklığıma göre ederini vs düşünüyorum. Misal bir saate 1500 lira verilir mi diye düşününce, her gün takabilir miyimİ; takım elbise veya daha şık bir elbiseyle vs yine uyar mı, hassas özellikleri yüzünden sürekli sakınmam gerekecek mi, sadece belirli bir aktivitede mi kullanabilirim, gerçekten beğendim mi, vs bunları sorgularım. 1500 lira benim için büyük bir para değilse de sorgularım.

Ha çok sevdiğiniz ve düzenli yaptığınız bir spor olduğu için kayak takımı alacaksınızdır, yukarıdaki soruların hiçbirinin cevabı yoktur. Ama ona verilir, çünkü o uzun vadeli ve kullanıldığı kısa sürelerde bile hakkını veren bir yatırımdır. Falan filan.

İhtiyaç belirlemede de "buna ne sıklıkta ihtiyacım var?, bunu başka bir şeyle telafi edebilir miyim?, ödünç alabileceğim bir şey mi?, üç ay/beş ay/bir sene sonra da kullanıyor olur muyum?, buna üç ay/beş ay/bir sene önce de ihtiyacım oldu mu?, bu şeyi kullanmak için her gün kiralamam gerekseydi ne kadar ödemeye razı olurdum?" gibi sorular sorabilirsiniz.

Ne güzel yazmışsınız yav inci gibi

psikolojik bir altyapısı var bu femonenin, narsisizm değil de daha çok hayatta kalma iç güdüsü gibi bir şey. çocukluktan işleniyor, yakışıklı oğlum, güzel kızım, zeki oğluşum benim... gibi telkinlerle, yaş ilerledikçe mesnetsiz bir şekilde kendini farklı görüyor sırf ebeveyn pohpohlamasından dolayı. Genellemek gibi olmasın ama misal anadoluda zorluklarla büyümüş hasbelkader okumuş meslek sahibi olmuş birini göz önüne aldığımızda daha mütevazi bir insanla karşılaşıyoruz. neticede ego gelişimi ile ilgili bir varsayım bu.

Düz insana hasret kaldık. Herkesin farklı olduğu bir gerçek ancak sorun herkesin kendini özel hissetmesinde sanırım. Bu durum sanki bu yüzyıla ait bir sorun gibi..

İnsanın kendine gereken değeri vermesi için özel olduğunu düşünmesi gerekiyor. Hepimiz farklıyız ve bizi özel kılan şeylerimiz var. Bunların farkında olmak insanın iyi ve motive hissetmesi için önemli. Bunu narsisizm boyutunda yaşamadıktan sonra kimseye zararı yok.

Ben özel değilim düzüm düşüncesinin insana bir ya da topluma faydası yok zaten. Niye düz olalım ki, düzsek de bizi ayırt edici şeylerin üzerine gitmemiz gerekir.

ortaçağda 10 nesil önceki dedesinin oturduğu evde oturan, sürdüğü tarlayı süren bir çiftçinin kendini özel hissettiğini hiç sanmıyorum. bence modern insanın medya yüzünden manipule edilmiş algısı ile ilgili bir şey. bütün kurgular seçilmiş kişi üzerine yazılırken, bütün reklamlar "X kullan, özel ol." mesajını verirken beynimiz ister istemez buna progamlanıyor.

Hayatta tek amacın is yapmaksa bence bi oturup hayat seçimlerini gözden geçir.

5 gun boyunca 12 saatim burda geçiyor hayatım bura olmuş

günde 12 saat çalışıyosan senden sonra gelenlerin ne yaptığına bakmadan önce "ben ne yapıyorum?" diye düşünmelisin. kanun haftada 45 saat diyor, sen 60 saat çalışıyorsun.

Gereksiz yorumlar yapacağınıza bi çözüm sunun

Kaynak veremedim ama ₺30 kullanımı doğru.

₺ 30 ya da 30₺ yanlış.

Şöyle bir enrty yazmıştım
eksisozluk.com

Peki cumle içerisinde bu sekilde kullanmak dogru olur mu acaba? Yoksa direkt TL şeklinde mi yazilmali?

Entrydeki linkler ölmüş oraya ekleme yaptım. Şöyle bir açıklama gelmiş.

"Türk lirasının kısaltması "TL", Türk lirasının simgesi ise "₺"dir. Türk lirasını ifade edebilmek amacıyla kullanıldığı yere göre, aynı anda kullanmamak koşuluyla ya simge ya da kısaltma kullanılabilir. Metinlerde ve resmi yazışmalarda açıkça yazılması (Türk lirası) veya kısaltmasının (TL) kullanılması tercih edilirken grafik, tablo vb. yerlerde simgenin kullanılması tavsiye edilir.

Uluslararası uygulamalara paralel olarak simge, rakamın (parasal tutarın) solunda ve boşluk bırakılmadan kullanılır.

Kıymetli evrakta ise simgenin bedelin solunda ve boşluk bırakılmadan kullanılması uygun olacaktır."


www.tcmb.gov.tr

Çok teşekkür ederim, bayağıdır arastiriyordum.

basılı ortamda kullanılmayacaksa her bilgisayarda ₺ simgesinin bulunmadığını göz önünde bulundurmak gerekir. windows 8'de çalışan iş bilgisayarında sırf bu karakter belirsin diye ayrı bi güncelleme yaptığımı hatırlıyorum.

Beynini kandirabilirsin.

Gunde belirli bir saat kendini yapmadigin, yapmaya zorlandigin, yapmak istedigin herhangi bir sporu yaparken gor ve hisset. Ayni sonucu alacaksin :)
(Bkz: joe disperza)

Bilimsel olarak kanitlandi.

şu klibi izle; www.youtube.com

Bestseller bir yazarın, kendisi için kullandığı yöntem:

www.nirandfar.com

İngilizcen varsa okuyabilirsin.

Benim için en etkili yöntem spor buddysi bulmak, bir sonraki yöntem ise belli saatlerde pilates, core vb. odaklı derslere kayıt yaptırmak, bütçe varsa aletli pilates de iyi, yalnızca o saatte yapabileceğimi, yapmazsam birlikte gittiğim/yaptığım kişileri etkileyebileceğini bilmek doğrudan motivasyonumu etkiliyor.
kendi kendime denediğim bir diğer teknik ise o anda yapmaya başlamak. ders çalışmam mı gerekiyor, pomodoro vb. saati başlatıp hemen başlıyorum, sabah kalktım spor yapmam mı gerekiyor hemen başlıyorum, düşününde üzerine vazgeçiyorum, kendimi üzerinde düşünmemeye sevk ediyorum.
online spor programları da var mesela, whatsapp grubundan hoca sizi takip ediyor, diğer kişilerin yapmaya devam edişleri de motivasyon sağlıyor.
Eyyorlamam bu kadar.

Gelmez

vga'da ses çıkışı olmaz. eğer ekran kartında aynı zamanda dvi-d(muhtemelen vardır) çıkışı da varsa ondan ses alabilirsin.

ashdsahd benim de tam olarak öyle bir bıçağa ihtiyacım var, bi link verebilir misiniz rica etsem?

reklam kokan hareketler.

1 haftaya körelir zaten. geri verme.

refika'nin bicagini soruyordun onu mu aldin? link paylasabilir misin merak ettim.

bir sey olmaz dikkatli olman lazim tabi, bicaktan korkuyorsan trene binmemelisin bu arada

Peçeteyi kesiyor mu? Eğer öyleyse gayet iyi bir bıçakmış. Körelmesi için bir şey yapmak yerine iade edebiliyorsan et. Sonuçta severek kullanmak için aldığın bir şeyden zevk almak lazım.

Dikkatli kullan biraz, bir süre sonra körelir zaten. Neden iade ediyorsun ne güzel hazır bilenmiş keskin bıçak göndermişler. Eminönünden bıçak almıştım ben keskinleştirene kadar yarım saat taşa sürttüm

şef bıçağı zaten o, ondan keskindir.

ben de geçen yıl Pirge Gastro Şef Bıçağı almıştım internetten..
daha ilk gün parmağımı kesmişti (ufak bi kesik)
ilk zamanlar feci keskin oluyor sonra köreliyor.. no panik :)

bıçağı soğan keserken kullan. keskinliği azalacaktır.

İki tur makineye at körelir. Kullandığın bıçağı ifade etmek de ne bileyim. Biraz adice değil mi?

şef bıçağı alıp keskin diye iade etmek de ne bileyim.. satıcının yerine kendinizi koyun bi.

körelir zaten zamanla, dikkatli kullanın.

Domates ve ekmek bıçağı köreltir. Kabuklu domatesi dıştan kesmeye çalış ekmek dilimle vs :)

vurgu.

farklı yazı türlerinde farklı anlamları olabilir.
romanlarda pov karakterin kendi iç sesi italik yazılırken sesli olarak söyledikleri tırnak içinde yazılır örneğin.

Ben bi tane seyrettim, dolayısıyla en sevdiğim o. :)
Birincisi tabi
(Ekşici piç ya da hiç bir şeyi beğenmeme timinden değilim, hakikaten bana uymadı)

E-) hiçbiri

hepsi rezalet. hiç birini izlemedim sadece klipler arada çıkan fragmanlardan gördüğüm kadarı yetti zaten izlemeye gerek bile yok ergen gerisi sefil değilsen tabi.

en sevdiğim 3

Sinema filmi değil ama öncesinde Tv’de bir program yaparken ilk kez Recep İvedik tiplemesi ile parodiler yapıyordu. Onlar çok komikti, özellikle kim 500 milyon ister parodileri çok komikti.

Mobilden editleyemedim. Şudur;
m.youtube.com

Ilk filmi tamamen degil ama cogunu izlemistim, o fena degil. Bana kalsa acip izlemem ama Recep ivedik ozellikle igrenc oldugu icin degil, yerli komedi sevmiyorum ben.

Recep Ivedik benim gozumde herhangi bir yerli komediden cok daha kotu, cok daha seviyesiz falan degil. Komedi filmi iste, gunah kecisi olmus gomulup duruyor. Yok osuruyormus kufur ediyormus lesmis falan, ne kadar seviyeliymis millet de haberimiz yokmus arkadas. Cem yilmaz kufur etmiyor mu? Derdimiz seviyeli olup olmamasiysa Cem yilmaz filmlerinin asagi kalir yani yok. Bir filminde maymunu seyapma mevzusu bile geciyordu, osurmak ayip da bu seviyeli mi?
Bana gore yerli komedinin hepsi ayni bok, Recep Ivedik spefisik olarak gomulecek bir film degil. Bilakis bir Safak sezer filminden falan acik ara iyi.

şu filmin sonunda keçi ile yürüdüğü yok mu?
buna bir kız misafir geliyor.

Recep İvedik 3. Birden çok kez izledim :p

skeç halindeki recep ivedik iyiydi. skeç çekerken şahan da iyiydi gerçi.

hiç baştan sona izlemedim ama korsan film aldığı bir sahne vardı ona gülmüştüm.

her hafta recep ivedik'ten çok daha leş filmler geliyor, o yüzden nefret etmiyorum. bu yanlarında kaliteli kalıyor.

2>1>3
diğerlerini izlemedim.

skeç olanları abartmadan önce severdim filmlerini sevmiyorum filmlerde skeçte olan tiplemelerden farklı bir karakter sergiliyor gibi geliyor internette izlediğim reklam vs gibi parçalarda.

ilk 3 filmi ortalamaydı bence türk sineması için.sonra baya kötüleşti.

Dikkat şahan çıkabilir zamanlarındaki recep ivedik > bütün filmleri

ilk filmi izlemistim eski Sahan skeclerinin hatrina, cok kotuydu. digerlerini izlemedim.

bu kadar yetenekli bir insanin sirf para kazanmak icin bu kadar boktan islere el atmasi ve bunda israr etmesi uzucu, kendisine olan saygisini bile yitirmis biri..

türkçe olarak düşünüyorsanız ondan olabilir.

Etkili Pratik İngilizce, Burak Öztürk youtube kanalına bskın @bagcivan in dediği konuyu anlatıyor. Dil öğrenmek tek yönlü bir eylem değil, gramer çalışmanız, yazmanız vs de lazım aynı zamanda.

Yeterince okumuyorsun.

kelimeleri değil phrase'leri ezberlemelisin.

örn: "impossible to find" phrase'i senin kurmaya çalıştığın cümlenin temeli.

bilirkişi değilim ama bence de pratik. konuşamıyorsan konuşma pratiği, yazamıyorsan yazma pratiği yapmalısın.

dilbilgisi sikintisi gibi..

Yeterince okumuyorsun bence de olumlu bir eleştiri.

Bunun haricinde cümleyi parça parça kurmaya çalış ilk başlarda. Şöyle ki;

"Bu videoda şunu gördüm ki Japonya'da üzerinde İngilizce açıklama olan etiket bulmak imkansız" cümlesini ele alalım ve parçalayalım. Mot-a-mot çevirmeyeceğim ama fikir verir diye düşünüyorum .

"impossible/difficult/hard to find" - bulmak zor.
in Japan - Japonya'da.
What I have understood from this video is ... - Bu videodan anladığım şu ki...
sign/label in English language. = İngilizce dilinde tabela/etiket/açıklama/duyuru vs.


Cümlenin 1'inci bölümü: "what I have understood from this video" (videodan anladığım) - is (şu ki)...
2'nci bölümü: in Japan, it is really hard to find (come across) a traffic sign/signboard/label in English language/announcement/explanation etc.

Türkçedeki öğelerine ayırma işini yapıp küçük cümlelerden başlarsanız, bence bir yerden sonra daha akıcı şekilde çevirebilirsiniz. Biraz zaman alır, kafaya takmayın. İşin sonunda dönüp baktığınızda o fark yaratmadığını düşündüğünüz şeyler, üst level için büyük bir sıçrama oluyor.

gramer eksigi +1, @fxinturevi zaten cok guzel aciklamis. cumleyi parcalara ayirabilmen, minik minik parcalari birlestirebilmen gerekiyor. sonucta kimse cumleyi tek seferde cikarmiyor agzindan, parca parca geliyor. muhtemelen gramer altyapin zayif oldugundan, 3-4 farkli kelime grubunu dogru sirayla bir araya getiremediginden oturu zorlaniyorsun. "cumle kurarken neyi bilmem gerekecek?" sorusunun cevabi icin bol bol okuyup olabildigince farkli cumle cesitleri gormeni, "bildigim seyleri dogru sirayla nasil kullanacagim?" sorusunun cevabi icin de gramer calismani tavsiye ederim. basbayagi kitap basina oturup cumlenin ogeleri nedir, hangisi nereye gelir, baglaclar nasil kullanilir vs. gibi konulara bakmak gerek.

anadilini nasil ogrendiysen o sekilde yabanci dil ogrenmeyi dene.
Dinleyerek.
Dizileri ingilizce dinle, makale, kitap vs oku.
Subject + verb + object ve turkce dusunme.

Vallahi son zamanlarda aynı şekilde düşünüyordum da cesaret edip kelimeye dökememiştim. Bence en büyük sebebi duygusal boşluklar. Aile ilişkilerin iyi degilse aileyi anlatan dizi/filmler, arkadaşın yoksa arkadaşlıklar / yol hikayeleri, sevgilin yoksa, sevilmiyorsan romantik şeyler allak bullak edebiliyor insanı. Kısacası ameliyatlı yerine vuruyorlar ondan bence :(

Once bi "yok lan ne alaka" dedim de evet bi boşluk var ondan demekki her zamankinden daha fena oldum. O zaman bu amaliyatli yeri ben ciddiye alayim mazaallah

zayıf noktan ne ise onu bulup kendini oradan vuruyorsun. başka bir insan o filmde bambaşka bir detay fark edip ona takılacak mesela.

suburra izlesene bi. bakalim kendini kimin yerine koyacaksin.

Dün akşam toy story 3 izlerken finalde hüngür hüngür ağladım.

"I don't care" diyo işte.

aslında orada fuck kullanılacakmış ama sansüre uğramış gibi görünüyor. "zero fucks to give" şeklinde bir meme var. ona daha çok uyuyor.

aldırış etme, umursama anlamında kullanılmış.

aynı kelime oyununu vererek çevirmek zor. çünkü onlarda "give a care", "give a fuck" gibi phrasal verb'ler sayesinde care nesne olarak kullanılabiliyor. bizde böyle bir kullanım yok. illa yerelleştirecek olursak, "seni ne kadar umursadığımı bu bardaktan anlayabilirsin / hassiktir, bomboşmuş" gibi çevirebiliriz.

Umursama anlamında.

"Bakın ne kadar umursadığımı fincana koydum. Aaa, boşmuş amk"

Özetle "hiçbir şeyi sallamıyorum, çok asiyim ve espritüelim" demek istemiş :)

Valla ben de arada videolarina denk gelirdim, daha cok lardesim izlerken gorurdum. Geçenlerde yeni videolaeina denk geldim, herif yarma gibi olmus. O nasil kol lan oyle, gorunce korktum ekranı kapattim. Adamin kolu ortlama insan govdesi kadar. Hayvan gibi de boy var zaten. Adam sistikce gaza geldi belki de.

Disaridan takviyelerin dibine vurmus, komigi de dogal oldugunu iddaa etmesi.

evet adamda eski haline göre bir kabalaşma var ama o görüntünün bir kısmı da lensten kaynaklanıyor.

www.youtube.com

sağ kol, sol kolun iki katı. reyiz pornocu lensleri kullanmaya başladı bence.

Sporu spor icin yapiyorsa ve sirf genel estetik algilarina uymak icin yapmiyorsa normal. sana gore "yazik etmis" kendisine goreyse hedef koymus ve basarmis. ben olsam boyle yapardim demiyorum da yaptiginda kendi icinde istikrarsiz bir durum yok.

dogaldir takviyedir kismini bilmiyorum.

Oha tanıyamadım adamı resmen ne yapmış kendisine böyle ?

Direkt soyleyen var. Acikca soylemeyip hissettiren de var.

Cocuk buyutmek eskisi gibi degil artik, inanilmaz maliyetli ve yorucu bir ugras.

Bana da öyle geliyor, ama benim aldığım en yakın cevap “bazen pişman oluyorum” oldu

Bu söylediğiniz şeyle ilgili bir detay Everybody Lies isimli kitapta var, yazarı Seth Stephens Davidowitz olabilir, uyduruyor da olabilirim.
Bu kitap Big Data ile ilgili, ve insanların Google aramalarından sosyolojik cıkarımlar yapılıyor. Belirli bir dönemde hamilelikle ve çocuk sahibi olmakla ilgili aramalar yapan insanların arasından "hamileyim, doğursam mı?/ partnerim hamile, çocuğu doğursak mı aldırsak mı?" gibi şekillerde emin olmadıklarını belirten insanların çok büyük bir yüzdesi yaklaşık bir yıl sonra "çocuk sahibi olduğum(uz)a pişmanım. Ne yapmalıyım?" gibi aramalar yapıyorlarmış. Yani emin olmadan girişilmemesi gereken bir konu. Ben şimdi berbat anlattım tabii de, kitap mükemmel.

Birkaç sene önce İngiltere'de falan da çalışmalar vardı bununla ilgili. Çok büyük bir tabu, kimse dile getirmiyor; kimse dile getirmediği için de insanlar çok anormal bir his sanıyor bunu, ayrıca nasılsa sevilir/alışılır/idare edilir diye düşünerek de çocuk sahibi oluyor emin olmayanlar da. Kompleks bir konu.

Benim duyduğum şöyle oldu; çocuk bayağı sorun çıkarıp (bağır, ağla, gürültü, yerinde durma vs) canlarından bezdirdikten sonra gelip babanın yanına yatıp sarıldı ona. Baba da "günün tamamı pişmanlıkla geçiyor, sonra şöyle bir sarılıyor, o pişmanlığı unutuyorsun" dedi.

davranış bilimci jordan peterson'un "don't let your kids make you dislike them" şeklinde bir mottosu var. "çocuklarınızın, onları sevmemenize sebep olacak şeyler yapmasına izin vermeyin." gibi çevrilebilir. ebeveynler, çocukları üzerinde otorite kurmayı başaramadıklarında önce saygı, sonra sevgi kayboluyor.

Babam:(
Hatta bazen anneme baskı kuruyordu yanımda ben istemiyordum sen istedin diye. Hatta öyle ki hiç sahip çıkıp benimseyemedi bizi.

benim. cocuklarimi seviyorum ve onlara sahip oldugum icin mutluyum. ama tekrar dünyaya gelsem hic cocuk sahibi olmazdim.

kadınlar yapı itibariyle daha kırılgan oldukları için istemsizce güvenecekleri bir yer ararlar. o yüzden sığınma anlamında allaha yönelirler.

duydugum en sacma genelleme.

soruya cevap olsun: kadınlara daha cok dini egitim verilmiyor.

toplumun çarpık ahlak anlayışı kadın cinselliğinin kısıtlanması üzerine kurulu.
içinden dindar olmak gelmese de dindar görünmek birçok kadın için daha ahlaklı görünmek, daha tercih edilebilir olmak, daha az tacize uğramak anlamlarına gelebilir.

maalesef çoğunluk olarak erkekler kadar yoğun düşünebilen varlıklar değiller. kendi iradeleriyle tanrının varlığı veya yokluğu hakkında bir karar verebilmeleri mucize gibi bir şey. düşünmeden en yakınları ne diyorsa onu kabul ediyorlar. düşünmek zor geliyor.

@sinek kral +1

Ailelerinin, toplumun onayını almak daha kolay.
Dindar olunca daha doğrusu "dindar gözükünce", bazı insanlar tarafından "bacımız" gibi kabul gördükleri için daha az tacize uğruyorlar.

Mesele bu kadar basit değil. Kur'an kursları 30-40 yaş üstü manevi tatmin arayan kadınlarla dolu. Niçin 30-40 yaş üstü erkekler Kur'an kursuna gitmezken, kadınların böyle bir ihtiyacı ve yönelimi var? İndirgemeci bir bakış bu soruya geçerli bir cevabı zor verir.

dindar biriyim, kimsenin baskısı yok üzerimde. kimse beni beni beğensin az taciz etsin diye de dindar değilim ki, dindar kadınları sevmeyip tercih etmeyen de bir o kadar erkek var toplumda o yüzden bu görüşe katılmıyorum. kaldı ki eşim hiç istemiyor böyle olmamı.

sadece en zor zamanlarımda zor süreçlerimde hep ALLAh'tan yardım istediğimi farkettim. o yüzden onu anlamaya çalışıyorum, bize emrettiği şeylerin dışına taşmamaya dikkat ediyorum. değişik bir huzur, bence herkes tatmalı bunu. tamamen gönlümden geliyor. ailemde hemen herkes söylemek istemiyorum ama yani öyle. inşALLAH ALLAH hepimizi affeder.

din güzel kokular aldığım bir bahçe gibi geliyor bana. içinden çıkmak istemiyorum.

Garip bir cevap olacak belki ama erkekler daha çok şeylerinin pesinde ya afedersiniz ondan da olabilir. İnançlı olmak demek bi kere uçkuruna sahip çık demek çünkü zina büyük günahlardan. Evlilik dışı cinsellik yaşama diyen bir din ve dindarlik tabiki çoğu genç erkeğin işine gelmiyor. alkol tüketimi de kızlar erkekler kadar içmez içen çevresi olmaz. Erkek arkadaş çevreleri kız çevrelerinden daha bozuktur genelde ve birbirini dindarlığa doğru değil de tam tersine etkileme daha çok vardır. Dini ve aileden gelen hassasiyetler ile bazı şeylerden uzak durani aşağılama kınama vs. O yüzden muhafazakar dindar ailelerin bile kızları oğullarından daha dindardır genellikle ve genelde ailenin oğlunun dışarıdaki yaşantısından çok haberi yoktur.

Daha duygusal oldukları içindir.

Ama ben sahsen kadınların daha dindar oldugunu sanmiyorum.

cevap çok basit: çünkü hangisi olursa olsun dinler her daim en çok kadına kısıtlama koyar, en çok kadını korkutur, en çok kadına görev yükler, en çok kadına günah yazar. hangi din olursa olsun o dinin kurallarına göre yaşamak her daim kadın için daha zordur. hal böyle olunca tarih boyunca kadın daha fazla korkutuduğu için ya da kadına daha fazla görev verildiği için doğal olarak daha çok iç içe olmuştur kadınlar.

sahi tanrı ya da allah ya da hakk, yaratıcı deyince cinsiyetini ne olarak canlandırıyoruz gözümüzde? cevabı hepimiz biliyoruz. bundan dolayı kadınlar daha dindar olmak zorunda

Dindar olduğunu nasıl anlıyorsunuz peki?

Yukarıda bir arkadaşın dediği gibi türban ya da baş örtüsü taktığı için mi? Kıyafetiyle mi dindar olduğunu anlıyorsunuz?

Erkeklerde kıyafet ile bu durumu anlamak çok zor +1

Ofis dışında olduğum zamanlarda vakit namazlarını camide kılmaya denk getiririm, küçük ilçe ve semtlerde değil de özellikle kalabalık ve merkezi yerlerdeki camilerde sıradan kıyafetle, spor veya iş için giyilmiş takım elbiseyle erkeklerin namaz kıldığını görebilirsiniz.

Hatta ve hatta top sakallı, küpeli, nadir de olsa dövmeli bile denk geliyor sık sık.

Bence de mantıklı bir genelleme değil.

bu soruya neden tepki verildiğini anlayamıyorum.
benim de gözlemim kadınlar spiritüel şeylere daha ilgili.
fal, burç, kişisel gelişim vs olaylarına kadınlar daha ilgili.
yapıları gereği böyle sanırım.

genellikle ev hanımları böyle çünkü hayatın gerçekleri ile daha az karşılaşıyorlar. dinin baskın olduğu daha kapalı bir çevrede yaşıyorlar.

sorun baştan hatalı. kadınlar daha dindar ya da daha dine düşkün değil.

Sene 2020 olmuş, hala kadınlar erkekler kadın yoğun düşünemiyor vs diyen saçmasapan fikir üreticisi insanların olduğu bir toplumda yaşanıldığı için sabır, irade, koruma gibi alanlarda yüce bir varlığa sığınma ihtiyacı hissediyor olabilirler.

Datanızın nerden geldiğini bilmek gerek bence önce. Sizin kişisel gözleminiz mi bu? Belki hayat tarzınız bunu çoğunlukta görmenize sebep oluyordur. Benim etrafımda tek bir dindar insan yok mesela, benim genellemem de "bu kadar çok ateist varken dinlerin hala ayakta kalması nasıl mümkün?" vs olabilirdi bu durumda.
Eğer bunu gösteren bir araştırma falan varsa ona göre konuşalım.
Ama Gretchen McCulloch "Because Internet" kitabında bir bilgiden bahsediyor; twitter'da yapılan bölgeler arası, uzun süreli bir çalışma kadınların "internette popüler olan kalıplar/cümleler/kelimeleri" daha çabuk kapıp yayıyorlarmış. Bunun gibi istatistiksel bir veriyse (dini kurslara katılanlar, ilahiyat okuyanlar, bir formu X din mensubu olarak dolduranlar vs) bilemiyorum.

kadınlar daha dindardan ziyade dindar kadınlar daha uçlarda yaşıyorlar dini diyebilirim ama uç örnek olabilir.
genellemene katılmıyorum kadınlar pek dindar değil benim gözümde çevre ile alakalı olabilir

ölümlü dünya filmini izleyene kadar beğeniyordum. filmdeki birçok sahneyi aşırı uzun konuşmaları ile baltaladığını görünce bir antipati oluştu.

Çok zorlama, yapmacık geliyor. Zeki desek o da değil. Yokluğun ve popülizmin eserlerinden...

klasik

sürekli şarj etmek zorunda kalacağınız bir saat bence kullanışsız. o yüzden akıllı saat tercih edecekseniz pil ömrünün uzun olmasına dikkat edin.

Akıllı saatin ömrümün klasik saatten daha kısa olduğunu düşünüyorum. Bir klasik saati ömür boyu kullanabilirsiniz ama akıllı saat teknolojideki gelişmeler, yazılım güncellemeleri vb. yüzünden daha çabuk eskiyecektir.

akıllı saat + klasik saat.

ama gerçek bir akıllı saatten bahsediyorum. o da samsung watch. diğerleri saat gibi görünen şeyler. 1500 den başlıyor iyi bir akıllı saat. ama 500 liraya normal saat bulabilirsin. bir insan bu işlere ilgiliyse 2-3 saati olmalı.

akıllı saat kullanışlıdır ama çok çabuk eskir. kullanışlılığı çok kısa sürer.

klasik saat kullanışlılık açısından zayıf olsa bile asksesuar olarak kullanılır. ayrıca dayanıklı bir şeyse çoluk çocuğa miras bırakılabilir. pahalı bir şeyse değer kaybetmek yerine değer kazanabilir.

ayrıca ikisinin arası da mümkün. casio eqb serisi klasik gibi görünür ama kendini telefondan gelen bilgi ile güncel tutar. güneş enerjilidir. pili bitmez.

Bu saatten ne beklediğinizle alakalıdır. Şahsen ben asla akıllı saat filan takmam. Onun yerine ruhu olan bir otomatik saat alır yıllarca kullanırım.

Klasik saat

Akıllı ssat de neymiş klasik varken

Sadece gece uyurken kafese koyun. Sürekli elinizde olsun öpün gagasını evin kafasını sevin. ensesini sevin. Asla rahat bırakmayın omuzunuzda kucağınızda dursun. Göğüsünü de sevin. Oyun oynatın zilli boncuk gibi bişey alın
Böyle 1 hafta rahat bırakmayın sonra en iyi arkadaşınız olur.
Yoksa yabani olur. =)
edit : uçtuğu zaman konduğu yerden alın korkutmadan tekrar sevin.

elimde tutuyordum yanıma aldım. youtube'tan kuş videosu açtım. o ötmeye başlayınca o da ötmeye başladı. sonra elimden uçtu. :( arkadaşını arıyor sanırım :( o sesle konuşuyor şimdi :(

Kuşa bi huzur ver,yavru daha bırak alışsın,başlangıç ayarlarıyla uğraşıp durma.bi yerde 2 saat duruyorsa bırak dursun.

kuş ilk alındığında kafesi göz hizasında bir yere asılır. bir hafta boyunca dokunulmaz. her gün yemini, suyunu değiştirirken alçak sesle konuşulur. bir hafta boyunca eve ve sahibine alışması lazım. daha sonra kafesin kapağı açılır. bu sefer hayvan kendiliğinden sahibine yanaşmaya başlar.

İlk gün yemez, içmez, reaksiyon vermezler. Ben de fazla darlanırsa insan düşmanı olabileceğini düşünüyorum. Tülü varsa çekin 1 hafta falan kendi halinde kalsın.

ya bu kuş hep duruyor ya :( kafesten çıkardım sabah 2 saat hiç yerinden kıpırdamadı koltuğun üzerinde durdu. ne ötüyor ne hareket ediyor. çok mutsuz sanırım. youtube'tan kuş sesi açınca ötüyor ama kandırmış hissediyorum :( benim değil zaten kuş. 1 hafta sonra sahibi alacak ama 1 hafta boyunca mutlu olsun istiyorum. sonrası için söylicem arkadaş alsınlar bir tane.

o zaman youtube'dan video açacağına ıslık öğret hayvana. benim kuş, ben eve geldiğim zaman ya da ilgi istediği zaman benim öğrettiğim ıslığı çalıyor ilgi istemek için.

hayvanı bayağı darlamışsınız ama anlıyorum :) biz de öyleydik. biraz zaman verin bir hafta içinde düzelir. youtube'dan video açmayın, onun yerine siz ıslık çalın. bir de bizimki yavruyken başının okşanmasından çok hoşlanırdı. avucumuzun içinde uyurdu. en büyük zaafları yemek, o şekilde de kendinize alıştırabilirsiniz.

kuşun kuyruğu titriyor gibi. neyi olabilir? ev sıcak baya. üşüdüğünü sanmıyorum.

bir de gerçekten hareket etmiyor. :(

Gramer olarak yanlış. Understanding sonrası bir preposition lazım en azından of, in, about vs. Anlayış, kavrayış yok ya da anlaşma, uyuşma yok gibisinden informal düzeyde bir konuşma cümlesinde kullanılmış olabilir

bir anlama yok.

"anlamanın yolu yoktu", "anlamak imkansızdı" gibi. kalıp değil ki bu yaygın olsun, normal cümle işte.

i tried. really tried. i have met and talked all the people in the town. try to explain what will happen if we not take some precautions. they have listen with empty eyes. i can clearly see their empty brains just for a couple of seconds look. clearly they even not try to understand. they just listen like they was doing some kind of hearing exercise. every person i have talked forgot everything i said in couple of seconds. there was no understanding it. so i leave the town and move where people at least try to understand what they hear.

Sanıyorum bu bi çeşit omition. tam kalibin adini hatirlamiyorum ama. anlayan kimse yok gibi kullaniliyor.

there was no who is understanding who+be+Ving omit ediyor. veya there was no who understands de dese ayni manaya gelirdi. who'yu atip Ving ile kullaniyor

bana da hatalı gibi geldi. daha doğrusu daha önce hiç böyle kullanıldığını görmedim. @onkiloversemtamamım'ın cevabını okuyunca eksiltme mantıklı geldi "there was no understanding (of) it" kimse tarafından anlaşılamıyor, da olabilir mesela. hangi roman bu acaba?

"there was no way of understanding it." olsaydı anlamanın yolu yoktu diye çevirilebilirdi.

gayet normal bir cumle +1.

arkadaslar her seyi anadolu lisesi ingilizcesi kaliplarina sokarak dusunmeyin. "Understanding sonrası bir preposition lazım" - hayir ne munasabet.

oyunları yazar mısın? fiyatlar uygunsa belki biz alırız üçlü, beşli?

oyunları yazar mısın? +1

ankara'daayım elden de alabilirim.

ankara'da ps4, oyun, ikinci el falan dedin mi kızılay izmir caddesi ile tuna caddesi'ni birbirine bağlayan üst geçitin iki ayrı ucunda yer alan japon oyuncak sarayı dükkanları.

Rage 2
Control
Metro Exodus
Horizon Zero Dawn
Devil May Cry 5
Days Gone
Doom VFR
Wolfenstein Young Blood
Red Dead Redemption 2
The Last of Us
A Plague Tale Innocence

Bunların dışında Mortal Kombat 11 ve Dead or Alive 6 fiyat çok düşük olmazsa satabilirim.

alakası yok aslına bakarsan. o dönem herkes başka renkler, başka tuş takımları peşindeydi. nokia demedi ki "biz çok büyük bi telefon geliştirdik"... adamlar aynı anakart ve işlemciyi başka kasaya koyup koyup sattılar bizde mal gibi gidip aldık. tabi bu noktada sadece 9xxx serisini ayırmak lazım. onlar çok değişmedi ama değiştiğinde kapasitif ekrandan lcd ye falan geçti büyük değişiklikler bir tek o seride vardı.

yeni nesil akıllı telefonlarla kıyaslayan ciddi ciddi aklını sorgulasın. şimdi en azından işlemciler kameralar değişiyor. nokia'nın altın çağında ne işletim sistemi değişirdi ne başka birşey. sadece tuşların yeri ve konumu değişiyordu. şimdi iphone 5 ile iphone 11 kamerası arasında eşşek gibi fark var. 3310 ile 1100 ile 8210 arasında hiç fark yok mesela. hadi 1100 da ışık var yine diyelim ama kalan serilerin "hepsi" aynı.

Bu mantıkla son 10 senedir çıkan telefonların hepsi aynı.
Hepsinde kocaman ekran, geri ileri tuşu, bitti.

Olay şu:
O zamanlar yazılım ve donanımın değişmesi beklentisi yoktu.
İnsanlar tasarımın değişmesini istiyordu ve her model farklıydı.

ben tersini düşünüyorum.

bende nokia n-gage vardı. şimdi pubg mobile oynayıp coşanların aldığı kablosuz multiplayer tadını 15 yıl önce alma imkanım oldu. yıllarca aynı telefonu kullandım. taş gibiydi. şimdiki markalar "iyice kırılgan olsun da yeni modelini satalım" diye uğraşıyor. sen kırmazsan kendileri cihazlarının performanslarını düşürüyor.

o zamanlar donanimdan ziyade boyut kucultme ve pilin dayanma surasi onemliydi, pilde ve saglamlikta nokia iyiydi. ericsson'un t28'i devrim gibiydi 90larin sonlarina dogru, hastasi olmustuk. boyutlar iyice kuculdukten sonra 2000lerin basinda renkli ekran ve kamera olayi devreye girdi, 2000lerin ortasinda apple piyasaya girince simdiki telefonlarin donemi basladi. donanim arttikca telefonlari boyutlari yine buyumeye basladi ve bu noktaya geldik.

Bugünkü kadar olmasa da o dönem de telefonlar arasında donanım ve yazılım anlamında farklılıklar vardı. Basit gibi görünse de mesela çoğu modelde ni-mh batarya kullanılıyordu ve li-ion bataryalar önemli bir yenilikti. Örneğin, Dünyanın ilk dahili antenli telefonu Nokia 3210 çıktığında büyük devrim yaratmıştı.

Diğer taraftan Siemens M35i sanırım Dünyanın ilk suya ve toza dayanıklı cep telefonuydu.

2g camiasında kızılötesi port, wap, gprs, mms, dahili hafıza, t9 hızlı klavye, titreşim, bluetooth, dual band, tri band (örnek t28world) önemli yazılımsal ve donanımsal ayraçlar olarak kabul edilebilir. Bunlar basit gibi görünse de bilinçli kullanıcılarca ciddi farklılıklar olarak kabul ediliyordu.

Yok. Benim kutuk batida butun sülalem askerligi batıda yapti. Bende batıda yaparim diye umit ediyordum askerlik ağrıya cikti

Yerli kayıtlı Askerlik Şubenin bulunduğu il sınırları dışında her yer olabilir.

öyle bir durum var.

eğitim birliği fark etmez. bir izmirlinin acemi birliğini yine izmir olabilir. usta birliğinde ise doğuda doğan batıda, batıda doğan doğuda hizmet yapar. ayrıca doğum yerin batıdaysa ve senden önce doğuda görev yapmış bir ağabeyin varsa seni yine batıya gönderebiliyorlar.

bizim bütün kütük batıda, iç Anadolu'dan öteye giden olmadı. ama kuzen, babasının görevi nedeniyle mardin'de doğdu, kütük mardin yani, askerliği evine birkaç km ötede yaptı. belki bi fikir verir.

@bidakikanizialicam 'ın söylediğinden 'kişinin doğum yeri nüfusa kayıtlı olduğu yerdir' gibi yanlış bir anlam çıkıyor.
Kişi Mardin'de doğdu diye kütüğü Mardin olmaz.

otoport'tan sonra yan yola giriyosun. kavşak seni sahile kadar götürecek bi yola bağlanıyo.

www.google.com:34%2F6+G,+34524+Beylikd%C3%BCz%C3%BC%2F%C4%B0stanbul/@41.0143714,28.7187465,13z/data=!3m1!4b1!4m14!4m13!1m5!1m1!1s0x14caa4af25e14c1d:0x75e589dbfab0084f!2m2!1d28.850556!2d40.9975!1m5!1m1!1s0x14b560060d2b7809:0x8755b46e1ffecdaf!2m2!1d28.6627491!2d40.9644452!3e0

kim izleyecek?

Kitap yazalım desem kim okuyacak diyecektiniz galiba?

hadi gel

ekipmanın var mı ki? mikrofondur, yazılımdır?

DSLR kamera ve montaj bilgim var.

kamera ile insan sayan firmalar var.

bunu benim elle yapmam gerekiyor ne yazık ki

zikirmatiği cebine sok, kimse görmez.

@cureforlove, tespih ihtimal dışı:)

ana kriterim zikirmatik gibi görünmeyecek bir şey olması.

peki telefonun kulaklığındaki ses açma/kapama veya yanıt verme tuşuyla çalışan bir uygulama var mıdır?

tusu bozarsın
zikirmatik sasma

Elini cebe ya da torbaya sok +1

Ayrıca o şekilde gözükseniz ne olur ki?

su tarz bisey alip boynunuza asarsaniz, bir de asortmanlari da cekerseniz, zikirci degil de yolunu kaybetmis antrenor taklidi yapabilirsiniz belki.

www.amazon.com

www.amazon.com

play.google.com

gel gelelim kullandığın herhangi bir app'in bir şekilde sıçacağını düşünüyorum. arama gelir sıfırlanır, tıkladığını sanırsın ana ekrana dönmüştür, cebine koyarsın fazla tıklama yapar vs.vs.

dijital olmayan zikirmatik en makul çözüm.

aslında zikirmatik diye bir şey yok. o aletin asıl amacı senin yapmak istediğin şekilde sayı saymak. başkaları zikir için kullanıyor diye sen amacı dahilinde kulanamayacak mısın yani? hem zkir çektiğini düşünseler ne olacak? kimin umurunda?

zikirmatigi cebine sokarak cebinin icinde bas dugmeye.

-10 için illa şu olsun diyemem. North face'e dünya para bayılmaya da gerek yok, decathlon'da işinizi görecek montlar var hem kaz tüyü hem de diğer teknik montlar. Burada dikkat edilecek konu giyeceğiniz iklimdeki yağış durumu, dış membran ve iç dolgu maddesinin cmetrekare başına kullanılan dolumu. Elyaf da alabilirsiniz kaz tüyü yerine.

marka hiç önemli değil. mümkünse boyun kısmını da koruyan, bacakların bir kısmını da örten uzun bir kaban öneririm.

soğukta hasta olmamanın yolu tek bir parça giysinin koruyuculuğuna sığınmak değildir. ince ince ama kat kat giyinmek gerekir. fanila + içlik + gömlek + mont gibi. ayrıca montun altında kalan kıyafetlerin temiz olması da çok önemlidir. gözenekleri terden kapanmışsa vücudun ısıttığı havanın kıyafetler arasında dolaşımı sağlanamaz. her gün çamaşır değiştirmek gerek.

Bende quechua var -10 vs yazıyor detaylarını hatırlamıyorum, marka takıntın yoksa öneririm fiyatı da iyi