provizyonda olabilir mi?

Bazı durumlarda otele girişten X gün önce karttan çekilecek diye yazar, özellikle otel free cancellation ise bu şekilde oluyor. Oteli book ederken bunlar detaylı yazar zaten (ne zaman çekilecek vb). Bazı durumlarda da site üzerinden değil de direkt otele ödeme yaparsınız. Yani genel geçer bir uygulama yok, rezervasyon siteleri otellere farklı seçenekler sunuyor ödeme almaları için.

Yerel vergi için de hangi ülkeye gidecekseniz ülke adı tourist tax diye aratarak bulursunuz (mesela Google: Italy Tourist Tax). Kalacağınız otelin sınıfına göre, ziyaretçilerin yaşına göre vergiler değişebiliyor.

otel türkiyeede arkadaşlar antalyada.
ayrıca provizyona da baktım yok.
gelen mailde yazdığım gibi sadece rezervasyon onaylandı sizden 18euoa alcaktır ve yerel vergi çıkabilir yazıyor. eğer ödeme almayacaksa neden kart cvv sine kadar istedi anlamadım.
otele girişim de yarınn sabah.

check in yaptığında alınır ücretsiz iptal varsa.

@ayin yazari
hocam rezervasyon geri ödemesiz. check in yaptığımda elden değil kredi kartından alınacak doğru anlamış mıyım? orda sorarım en kötü de işleyişi anlamaya çalışıyorum karmaşık geldi bana bi standardı yok.

endişelenme. bazı oteller misafire girişte ödeme seçeneği sunmak için çekimi hemen yapmayabilirler.

@papuayenigine02561 doğru anlamışsınız hocam. otele gittiğinizde kasada soruyorlar bazen ödeme nasıl olacak diye. hotels üzerinden kayıtlı kartla diyebilirsin direk. sen çıktığın gün ödemeyi çekerler.

bir şey sormazlarsa checkout yapıp giderken zaten oradan çekeceklerini anlarsın.

Ben de hotels'ten rezervasyon yaptırmıştım. Otele check-in yaptığımda direkt bize bilgileri gelen kartınızdan çekelim mi dediler. Önceden bir ödeme almadılar.

çizgiromanlardaki joker'i çekmemişler zaten. kendilerine alternatif joker oluşturmuşlar.

joker'in kazandığı paralel evren bu. hep iyiler mi kazanacak :)

Boyle seyler bati dillerinde de var gayet.

Dil bir tür bilinçaltı aslında. Zihniyet kötü olunca dil de böyle oluyor haliyle. Başka dillerde de var tabi ama böyle çirkin değil

çünkü namus gibi kavram var ve onur ile eşanlamlı kullanıyoruz. birileri sadece laf etti diye bile insanlar birbirlerini öldürüyor.

@stavro ve olaylar olaylar

hangi dillerde var ve örnek var mı acaba merak ettim

ingilizce. bir kere çok fazla orospu anlamına gelen kelime var. bizdeki gibi vajina ve penis yerine bir sürü alternatif üretilmiş. mesele tabi bu kelimelerin çeşitliliği biraz da.

Bu soruyu ben de her sabah uyanıp toplum içine çıktığımda soruyorum ve daha bi cevap bulamadım. Şu ülkede kadınlara verilen değeri de çok net özetlemiş tdk gerçekten! Daha söylenecek çok şey var bunun arkasından ama.. Ama işte..

Dildeki cinsiyetçiliğin tartışılması kesinlikle sadece bizimle sınırlı bir durum değil.

Örnek:
www.theguardian.com

Türkleri tüm kötülüklerin anası saymak gibi garip bir refleks oluştu insanımızda...

kelimenin sözlüğe giriş tarihindeki argo karşılığı önemli.
bugün bir sözlük yapsak inci sözlükten sonra "liseli" kelimesinin kazanndığı olumsuz anlamları da yazabiliriz. 10 yıl sonra liseli'nin sözlüğümüzdeki anlamını okuyan, konudan bihaber biri bizim öğrenci düşmanı tipler olduğumuzu düşünebilir.
takılmamak lazım.

Sadece Türkçe'ye veya Türk insanına özgü bir durum değil. Fransızca için şöyle bir video vardı:

www.nouvelobs.com

Çevirmeye üşendim, ama erkekler için farklı anlamlarda kullanılan birçok kelime kadınlar için kullanılınca direkt orospu anlamına geliyor diye atarlanıyor videodaki abla.

dilde bir problem yok, bu tarz deyisler olabilir. buradaki sikinti TDK gibi eskiden buyuk isler yapmis bir kurumun rezil durumudur. Turkiye'deki her kurum gibi TDK'da copluk durumda.
Ikinci anlami "Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü"nde vermisler. Bu bir "derleme sozlugu" mu, ne oldugu da belli degil? Sitesinde bu sozlukten arama yapmaya da izin verilmiyor. Gercek bir derleme sozlugunde yer, tarih verilir. Yok? Derleme sozlugunun mantigi dilin belli bir cografyadada kullanilan ama henuz ana sozluge girecek kadar yayginlasmayan soz varligini gostermektir. Bu yuzden bu sozcuk nerede tespit edilmis, hangi yorede tespit edilmis: onemli bilgilerdir. 1970'li yillarda TDK'nin yaptigi derleme sozlugunun yanina yaklasamiyorlar. Zaten "derleme" faaliyeti yapmiyorlar.

Derlenmis, kullanilan her sozcuk de her sozlukte yer almaz. Cinsiyetci, bir zumre, kimlik ya da milleti asagilayan deyisler ve sozcukler dilde var olmalarina karsin, sozgelimni hicbir zaman "genel turkce sozluk"te yer almazlar. Bunlarin bence derleme sozlugunde yer almasina da gerek yok. Ama bunlari dusunebilecek bir adam yok TDK'da.

@ebabil...

sozluk.gov.tr de ararsanız detay da verilmiş.

|||||||||||||||||||

DERLEME SÖZLÜĞÜ (TÜRKİYE TÜRKÇESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ)
artık (I)
Kızlığını gayrimeşru kaybeden kız.
*Eğridir köyleri -Isparta

Türkiye'de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü

Ankara,Türk Dil Kurumu,1963
cilt: 1
A ( a - az zu )
artık (II)
Geçmiş.
-Burdur

Türkiye'de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü

Ankara,Türk Dil Kurumu,1963
cilt: 1
A ( a - az zu )
artık (III)
Faziletli.
*Kırkağaç -Manisa

Türkiye'de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü

Ankara,Türk Dil Kurumu,1963
cilt: 1
A ( a - az zu )
artık (IV)
İki yaşından itibaren oğlaklıyan keçi.
*Niksar -Tokat

Türkiye'de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü

Ankara,Türk Dil Kurumu,1963
cilt: 1
A ( a - az zu )
artık (V)
Başka.
*Kilis -Gaziantep
-Maraş
-Niğde

Türkiye'de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü

Ankara,Türk Dil Kurumu,1963
cilt: 1
A ( a - az zu )
artık
Artık, bundan böyle, daha
Diyarbakır

Diyarbakır Ağzı, İnceleme-Metinler-Sözlük
Münir Erten
Ankara,Türk Dil Kurumu,1994
24+175 s.
artık
Artmış olan, artık
Uşak

Uşak İli Ağızları, Dil Özellikleri-Metinler-Sözlük
Gürer Gülsevin
Ankara,Türk Dil Kurumu,2002
396+16 s.
artık
Bundan sonra artık
Uşak

Uşak İli Ağızları, Dil Özellikleri-Metinler-Sözlük
Gürer Gülsevin
Ankara,Türk Dil Kurumu,2002
396+16 s.

@Ufuk: sagol, iste aynen boyle olmasi lazim :)
diger yorumlarim baki.

Bunu bilebilmemiz için Suriye'de olmamız gerekiyor. Herkes birşeyler diyor lakin şuan Suriyeyi parçalara bölüp çatır çatır domaltip bolecekken birden ruslar geliyor hayaller bitiyor. Lakin bir gerçek var samdakiler Arap alevileri ondan deliriyorlar. Lakin Rusların doğalgaz ve sıcak Deniz hayali sayesinde ve İran'ın sıranın ona geleceği düşüncesi şia desteğini almasını sağlıyor Lübnan'dan gelen Hizbullah Irak'tan gelen Şii desteği bugün Suriye'nin ayakta kalmasını sağlıyor.

batı medyasıyla yaptığı bazı ropörtajları izledim. adam sivil katliamı ve kimyasal silah haberlerinin tam da kendi ordusunun kazandığı sırada servis edildiğini, böyle yöntemler kullanılsa bile zamanlamasının ne kadar mantıksız olacağını düzgün bir dille ifade etti.

Ben bu konuda hiçbir tarafın sivillerin öldürülmesiyle bir derdinin olduğunu düşünmüyorum. Ayrıca AKP medyası 2+2=4 dese "lan acaba neden böyle dediler, acaba 5 olabilir mi" diye düşünürüm. Bunlar bir şeye kötü diyorsa o şeyin iyi olma ihtimali kötü olma ihtimalinden çok daha fazladır.

havuz medyasini takip etme, zehirlenirsin. :)
esad ve suriye konusunda konusmayi riskli buluyorum, Turkiye'de gerceklerden bahsetmek gozalti ve hapisle sonuclaniyor bu aralar..

inanmıyorum.

sivillerin çıkmasına izin verilen çatışma bölgesinde kalanların sivil olduğuna genel olarak inanmıyorum. siviller çatışmadan kaçıyor ve Esad kaçanları vurmuyor. Türkiye'ye gelen yüzlerce suriyeli ile detaylı mülakatlar var, bir tane sivil konvoy vurma hikayesi yok.

çatışma sahasında kalırsa vurur, vurabilir, vurmalıdır da. hakkıdır. iç savaş çıkmış, adam sivil mi düşünecek?

Hendek olaylarında bizi de "turkiye cumhuriyeti sivil kürtleri katlediyor" diye lanse etmeye çalıştılar ama yemedi.

Dünya, ozellikle avrupa bu konuda ikiyüzlü. Insan hakları inanin o ozendigimiz ülkelerin zerre umrunda değil. Bu gerçeği idrak etmek lazım.

bütün savaşlarda siviller ölür. 2. dünya savaşında dresdende ölen almanlar, londra da ölen ingilizler, hiroşima ve nagazaki de ölen siviller gibi.

önemli olan saldırıyı yapanın mümkün olduğunda siviller ile düşmanlarını ayrıştırmaya özen göstermesi. ama bazen at izi it izine karışıyor.

suriyede de her aktör sivil öldürmüştür. ama tabiki işidin katliamları gibi değil. kimi zaman bölgeyi boşaltmayan siviller savaş bölgesinde olduğu için ölmüştür, kimi zaman yanlış istihbarat sonucu vs.

ben esadın toplu katliam yaptığını bilerek öldürdüğünü tam anlamıyla düşünmüyorum. ayaklanan sivilleri, bölgeyi terketmeyen sivilleri kurtarmak için fazlaca kafa yormadan bombalamış olabilir oraları ama esad onları kendine düşman olarak görüyor olabilir.

böyle iç savaş durumları çok karışık ve çok katmanlı, detaylı olaylar. biz siviller yeteri kadar bilgiye ulaşamayabiliriz bile. bu devirde haber kanallarına da güven yok pek maalesef.

Kendim de cevap vereyim.

Esad hakkinda soylenenlere kesinlikle inanmiyorum.
Bati pr'i cok guzel calisoliyor, ırak savaşında oldugu gibi.

Sivil öldürülen yer ariyorsan bir tsne kameranin, mikrofonun girmedigi 3. Dunya ulkelerine gideceksin. Bol bol kan dökülür ve dunyanin gozu görmez. Neden, cunku kimse gostermez. Neden gostermez, cunku kimsenin isine yaramaz.

Esad'in sivil oldurme muhabbetinim hicbir mantigi yok. Nereden tutarsan elinde kaliyor bu iddaa. Dunya genelinden bahsediyirum tr ozelinde degil. Dunya genelinde mainstream medya bu kampanyayı yurutuyor.

Insanlar bu hikayeye inanıyor mu diye merak ettigim icin sormak istedim.

aklında şu an olan parçaları bir kağıda yaz. Mesela adam kadınla tanışır. adam aslında katilmiş. kadın dedektif. adamın nişanlısı ölmüş. vesaire vesaire. Sonra bunları hikaye gidişatına uygun sırala. Sıraladıktan sonra kalan iş bu olayların arasını olaycıklarla doldurmak

Abi aklindakini yazacaksın sonra hikayeye soru soracaksin iste kopukluklar cikacak tek tek.

Sorunuza cevap değil ama yardımı olur sanırım. eksisozluk.com

en basit yöntem en son chapter'ı ilk önce yazmak. daha sonra başlangıçtan itibaren hikayeyi o son chapter'a sürükleyecek şekilde anlatmak. stephen king bu yöntem için "sürprizi kaçırıyor" diyor ama bu yöntem biz faniler için.

Bir hikaye altı şekilde başlayabilir derler mesela:

- Diyalog ortası: "Mallar geldi mi?" dedi sopiro sigarasından bir nefes alarak.
- Hareket (aksiyon) ortası: "Sopiro yüzüne çarpan dalları eliyle iterek ormanın derinliklerine doğru koşuyordu."
- Karakter tanıtımı: "Sopiro, kıvırcık saçlarını savurarak öğretmenlikteki 15. yılını kutlamak için memleketi New Hampshire'a doğru yol alıyordu."
- Şok: "Kapıyı açtıklarında Sopiro çoktan ölmüştü."
- Yer/zaman: "İkinci dünya savaşı'nın bitmesinin ardından, savaşsız ilk Cumartesi, New Hampshire'ın gettolarında sessiz bir sabahla başlamıştı."
- Merak: "Sopiro elindeki adressiz kutuya uzun süre baktı. Üstünde gönderici ismi olmaması ona kutunun kim olduğunu bilmediği biri tarafından kapısına bırakıldığını düşündürttü."

Bunlardan hangisini tercih edeceğiniz hikayenin bir sonraki adımını da şekillendirir.

Hikayenizin konusuna göre değişir tabii de, eğer amatör olarak uğraşıyorsanız bu alanla "Save The Cat" konseptini araştırmanızı tavsiye ederim. Save the Cat Writes A Novel'da Beat Sheet denen bir sistemden bahsediyorlar. Ben öğrencilerime de bahsediyorum hep. Daha çok detay isterseniz birşeyler anlatabilirim. "Şu kişiye şu oluyor" tarzı bir hikayeniz varsa onu 15 adımda nasıl şekillendirebileceğinizi anlatıyor.

Benim yaratıcı yazma dersimde bize söylenen bir şey vardı. Her olay bir önceki olaydan kaynaklanmış olmalı. Böyle bir neden-sonuç tablosu yaratmayı deneyebilirsiniz.

@sopiro verdiğiniz örnekler nereden alıntı? okuyabileceğimiz bir kaynak var mı konuyla ilgili?

@sopiro

Kaynak varsa ben de bekliyorum demek için yazıyorum bunu. Takipteyim.

Ben bir roman yazma eğitimi alıyorum ve bunlar şimdiye kadar kullandığımız textbooklardan derleme bilgiler.
Hatırladıklarımdan bazıları:

Elements of Fiction Writing
Save The Cat Writes A Novel
The Modern Library Writers Workshop
The Science of Story Telling
The Seven Basic Plots
The Successful Author Mindset

arkadaslarin soylediklerine sunu ekleyebilirim, yazdikca yazma stilin gelisip oturakli bir hal aliyor. bol pratik.

Otelden otele göre değişir, ama büyük otellerde normal katlardaki koridor sonu odalar binanın mimarisi nedeniyle suit oda olabilmektedir.

Otellerde sınıf ayrımcılığı genellikle kat-kat yapılır. Oda-oda yapılmaz.

Yıllarca otelciydim. Böyle bir şey ne gördüm ne duydum.

Acenta müşterisiyse zaten kontratta her tip odanın tanımı olur ve otelci bu standarta uygun davranmak zorundadır. Mesela bazı avrupalı acentalar yangın çıkışından itibaren belli bir mesafenin üstünde ki odaların verilmesini istemez müşterisine. Ya da açık kat planıyla yapılmış ana binadan oda verdirtmez yangın binaya hızlı yayılır diye. Bunların hepside sözleşmeye bağlanır.

Münferit müşteriyse en pahalı oda önerilir ilk etapta ve müşterinin reaksiyonuna göre devam edilir.

Tabii ki yoğun sezonda aksaklıklar olur ama müşterinin tipine başka durumlarda bakılır. Misal eskortla mı gelmiş vesaire ki bu bile otelin müşteri kitlesiyle ilgilidir. Benim çalıştığım hiç bir otel day use oda vermezdi gibi gibi.

arkadaşın mantıksız konuşmuş. her otelin dizaynı farklıdır. binanın odalara bölünüşü, oda tiplerinin konumlandırılışı farklıdır. buraya sabaha kadar birçok detay girebilirim ama gerek yok. ağır boş yapmış arkadaşın.

"mükemmel film" olarak niteleyeceğim bir film değil. tamam adamın içsel mücadelesinden falan bahsediyor ve edward norton faktörü var ama finalde yaptıklarının sonuçlarından kolayca sıyrılacaksa eee? ne anladım ben bu işten?

game of thrones özelinde düşünüyorum; herkes son sezonlardan nefret etti çünkü karakterler eskisi gibi yaptıkları şeylerin olumsuz sonuçlarından etkilenmemeye başladı.
- cercei house tyrell'i yoketti. sonuç?
- dany, house tarly'i yoketti. sonuç?
- jon, house bolton + house karstark'ı yoketti. sonuç?
- arya, house frey'i yoketti. sonuç?

sonuçlar sadece karakter açısından olumlu olunca koca bir "meh" hissediyorsun. 25th hour da bana bu "meh"i hissettiriyor.

Sinefil değilim. “Oldschool”um.

25th hour benim için hiçbir zaman underrated olmadı. E.Norton’un “american history x”ten sonra en güzel performansı bence. Benim gibi düşünen de çok insan var.

Rosario Dawson, billy pepper falan çok iyidi.

Sorunu anladım ben aslında. Ama maalesef holivud ve eleştirmenler bizim gibi değil. Talimatla iş yapan kurumlar/insanlar. Koca sektör sonuçta. Devlet kontrolünde gelişmekte bütün popülarite.

Bu filmi bilenler var yine. Bunu bilen hiç yok www.imdb.com

Amerika'daki alternatif sinemacılar artık böyle filmlere yönelmiyorlar. Spike lee her ne kadar blockbuster yapan bir sinemacı olmasa da, zaman içinde, özgün anlatımını hollywood etkisi altında biçimlendirdi. Özgün anlatımı hala devam ediyor, son filmini çooook beğendim hatta.
(bkz: blackkklansman)
Yine de sektörün etrafında esen bir rüzgar var spike lee gibi zamanında 25th hour gibi film yapanlar artık o rüzgara kapılmadan edemiyorlar.

Şimdilerde o rüzgara kapılmadan devam edenler ise bu tarz filmler yapmaktan çok uzaktalar, dertleri ve anlatımları çok farklı.

Bu film tadında filmler için kore sinemasından benzer örnekler bak derim.

Bu arada yukarıda farkında olarak ya da olmayarak, tutarlı bir game of thrones örneği verilmiş çünkü dizinin yaratıcılarından olan david benioff bu filmin senaristi oluyor aynı zamanda.

Gariptir, bu filme birkaç gün önce denk gelmiş, biraz izleyip ilgi çekici bulunca "izlenecekler" listesine eklemiştim. Bu tarz filmlerin az bulunmasının sebebi çoğunluğa hitap etmiyor oluşlarından olsa gerek. Bu sebeple piyasaları güçlü değil, düşük talep, düşük arz.

dambıl

dambıl, uzun bar, z bar, sehpa, ağırlık.

tek bir alet olacaksa "barfiks" derim.

barın altına geçiyorsun ve burpees yapıyorsun. sadece zıpladığında barfiks de çekiyorsun. aşağı yukarı tüm vücut çalışmış oluyor.

Dambıl deyip geçmişler...

Sporu ne için yapacaksınız?? Çok kiloluysan alete gerek yok, bir yoga/pilates matı ve internetten bulacağın “hiit” antrenmanı yeter. Kardiyolojik olarak sorun yoksa tabi!!

Az kiloluysan, yürüyüş yap mahalle sokak vs. Çık yürü işte.

Kilo derdin yoksa evde spor sana göre değil zaten.

Yoga mati ve dambil

Eliptik bisiklet. Hatta tam marka/model de vereyim.

www.domyos.com.tr

Yer varsa“ kurek aleti” derim. Hepsi icinde

barfiks ve trx (trx yerine domyos'un ürününü kullanıyorum ama jenerik marka olmuş artık trx). ikisini birleştirince voltron oluşuyor. neredeyse her alete sahip olmuş oluyorsun.

www.hepsiburada.com

Bundan al.

xiaomi redmi note 7 alınabilir.16 artık yetersiz zaten.

redmi note 6 pro, redmi note 7, samsung a30 (paralel ithalat) düşünülebilir.

2000'e sıfır iphone se verebilirim. şubata kadar garantili.

Cırcırtlı, fermuarlı bir kitap kılıfı ya da enli bir dosya işinizi görür bence.

Kitabın etrafına havlu veya benzeri bir şey sarın iki kat ve en sert diğer iki eşyanın arasında olsun dikey veya yatay.

plastik zarf şeklinde dosyalar oluyor. ona koyun.

alışverş için kulanılan küçük bez çantalardan birinin içine koy. çantaya öyle at.

Kapax diye marka gördüm ama kullanmadım, ben de küçük bez çantaya koyuyorum.

kitapların köşelerini selobant/para bandı ile güçlendiriyorum, kıvırarak yapıştırıyorum

uygun bir ayakkabı kutusu yardımcı olabilir.

urun.gittigidiyor.com

buzdolabı poşetine koyarak taşıyorum. yıpranmasını engelliyor.

Plastik dosyalar iş görüyor. Ama çok kalın bir kitapsa koruyucu etkisi daha az olmakla birlikte bez torbaya geçiyorum.

sıkıntı yok hayır. ama facetime dubai'de kısıtlı oradan gelen telefonlarda olmuyor. apple watch'da var mıydı facetime hatırlamıyorum. ona göre dikkat edin.

bir sorun yok wifi ve bluetooth bağlantısı var telefonla, haliyle herhangi bir sim sınırlaması vs. gibi bir şey yok.

tek dert edebileceğin şey yurt dışından alınan apple ürünlerinin garantisinin türkiye'de geçerli olmaması ile ilgili bir durum vardı, onu bir araştırman iyi olur.

veya son durumu bilen biri varsa cevaplasın biz de öğrenelim.

Dubai'de satılanlarda EKG özelliği yok henüz bildiğim kadarıyla. Ona bakman lazım mutlaka. Saatin en önemli özelliği o desem yeridir.

@roket adam, türkiyede olmadığı için EKG çok sorun değil

Amerika'dan alırsan mesela EKG fonksiyonu oluyor ama ve türkiyede kullanabiliyorsun. Yani aldığın yere göre değişiyor, yaşadığın yere göre değil. Satmayı falan düşünürsen ucuza gider bu yüzden. Şu ülkelerden alırsan varmış: www.apple.com

o parayı ona verene kadar güzel bir casio eqb al. hem her kıyafete gider hem eskimez.

sultan papağanı çok tripli ve asabi bi hayvan. hiç kuş beslememiş kişilerde "bu ne biçim hayvan lan" tepkisi oluşturabiliyor. muhabbet kuşu deneseniz? şimdilik bi tane erkek mesela?

petshoptan almayın ayrıca. neredeyse hepsi hastalıklı. instagramda üreticiler var, onlara bir bakmanızı tavsiye ederim.

bir de çocukların herhangi bir solunum rahatsızlığı var mı? ben papağanların hastasıyım ama kronik faranjit olduğu için muhabbetten büyük kuşla aynı evde yaşayamıyorum. bi makav beseleyemeden ölüp gidecem fırrrk. onu doktora sormanız gerekebilir.

Muhabbet kuşu tecrübemiz var. Sultan papağanını da teorik olarak araştırdık. Gözümüz kesti.

İnstagram önerisi için teşekkürler.

Çocukların solunum rahatsızlığı yok.

Cevap için çok teşekkürler.

Mesela sizi 10 metrekarelik bir odaya bir ömür tek başınıza koysalar ne hissederdiniz? Lütfen tek almayın. Papağanlar sosyal hayvanlardır. Eşlerinin seslerini taklit ederler. Milletin aha konuşuyo dediği kuşlar aslında yalnızlıktan çıldıran hayvanlar.

sultan papağanı gayet uysal ve insancıl bi hayvan ama bazı kuşlar ilk sahiplerinin iş bilmemesinden dolayı agresif karakter geliştirip petshop'a iade ediliyor. bu hayvanların 2. ve sonraki sahipleri extra sabırlı ve sevecen değilse "bu kuş bozuk" deyip tekrar iade ediyor. bu böyle seri şeklinde travmalar yaratıyor hayvanda.

a. böyle zor bir kuşu petshop'tan kurtaracak ve sabır göstereceksen satın almaman ayıp.

b. çift olarak aldığın zaman sana alışmaz. önce kendine alıştır, sonra bir eş al. ama bunun için ilk alacağın hayvanı erkek olarak seçmen lazım. dişiler bir yaştan sonra yanlarına koyulan kuşu asla benimsemiyor.

burada bi yazar var 9 tane mi me yavrusu oldu 1 ay once falan sahiplendirecek yazar ariyor yavrular afyonda arama kisminda basligi bulup yazabilirsiniz.

selcuuuuk hanimis benim oglum.nerdeymisss. cok tatli ya serefsizler <3

Yerinizde olsam civardaki veterinerlere sorardım, onların yeni sahip arayan müşterileri olabiliyor. Herkes için yararlı çözüm olur. Eğer kuş istiyorsanız kuş bakımı yapan veterinerlere sormaya çalışın.

27

bitişik yazılır. esenyurtumsu olduğu zaman özel isim olmaktan çıkıyor. esenyurdumsu bile olabilir.

Site olarak türkanime iyidir.

Full Metal Alchemist: Brotherhood
Death Note
Shingeki No Kyojin

Bunlar ilk önerilerim. Beğenirsen birkaç tane daha yazarım. İzlemediysen Death Note ve FMA külttür onlara başla ilk

ergo proxy

Animeye çizgi film derdim death note tamamen bakış açımı değiştirdi iyi bir tavsiye bence

Saiki k
Death note
Hellsing
The seven deadly sins
Devilman crybaby
A certain scientific railgun
Sword art online

Hepsi netflixte var.

www.google.com

geçmiş yılların ece ajandaları belki, olmaz mı?

Fabio ricci. Aynı matbaadan çıkıyorlar.

abi 2 liraya mı arıyon? 12 13 lira zaten kırtasiyelerde moleskine markalı not defterleri. herhangi bir matbaa'ya girip bana defter lazım de kestirip yaptır en iyisi, tanesi 2 liraya falan gelir.

moleskine kalitesi nedir? onu anlamadım.
kağıt kalitesi ise claire fontaine bakabilirsiniz, victorias journals da güzeldir, lamy defterler çıktı yeni onlar da hem şık hem dolmakalem uyumlu. fabio ricci daha pahalı bildiğim kadarıyla moleskine'den.

ambalajlı olan her şey kesinlikle zararlı (türkiye için böyle bence). diğerleri de tartışmalı.

herkesin yemek yiyebilmesi icin bunlar sart.

ışıl işlem gördüyse zararlı. tarım ilaca dönmüş yumurta sektörü tamamen verime yönelmiş her şey suniye doğru gidiyor.

Firmalar koruyucu madde kullanmasa fire oranları çok yüksek olur, piyasada az ürün olur. Fire oranı arttığı için maliyet artar, az ürün nedeniylede arz talep dengesi bozularak ürün fiyatı fırlar.

Özetle herşeyin bir bedeli vardır. İyi yaşamak istiyorsanız iyi harcamanız gerekir.

"if men made it, don't eat it" diye bi motto var.

Ben B1'e kadar Linguaphone setiyle kendi kendime öğrendim, okulda görmedim.

Duolingo ve Etkili Pratik İngilizce de olabilir. Önemli olan başlamak ve ara vermemek, kendinize ufak hedefler koyun.

Make it part of your life

youtu.be

Bu adamin sitesindeki ebook da oldukca faydaliydi diye hatirliyorum.

önce: www.youtube.com
sonra: www.youtube.com

Özkan Çelen'i de ekliyorum. www.youtube.com

Udemy den eğitim aldım ben de, ama çok ilerleyemedm o ayrı

çok sabr etmeli ve vakit harcamalısınız
zamanla dil ediniminiz artar
ingilizcebankasi.com

dizel peugeot ve yeni araç
sayısız şekilde bu hata kaynaklanabilir(abarttım evet)
turboda sıkıntı olabilir katalizörde olabilir aldığın yakıtta olabilir silindirlerle alakalı olabilir genelde en kolay ve en olası şekilde malzemeler değişmeye başlar şansa kalmış denebiilir.

maalesef racon kesecek bir usta tanımıyorum ancak bilmediğin referanssız birine gitme derim.

semptomlar benzin pompası arızasını gösteriyor fakat tabiki ekran başından bilmek mümkün değil ateşlemede veya ateşleme organlarında bile problem olabilir ama öncelikle benzin pompası gibi

bir diğer problemde arabalarda pedaldan motora giden sistemde sensör vardır gaz sensörü arıza yapmış olabilir

katalitik konventör gibi geldi.

devir uygun da olsa vites uygun değilse saydığın problemler(çekişte düşme, silkeleme, tekleme...) olur. araç otomatik olduğuna göre şanzımanda sıkıntı varmış, vitesler düzgün geçmiyormuş gibi.

forum.peugeotturkey.com
Şu linke bi göz atıp, gerekli kontrolleri yapın.yine tespit edemezseniz araçla alakalı Facebook grubuna sorun, yine de olmazsa referanslı bi usta arayın.

Benzer bir şekilde katalitik konvertör arızasından dolayı yolda kalmışlığım var.

Arabayi bu şekilde malum siteye ilana koysam tahmini değerinden kaç bin tl kadar aşağıda satabilirim?

Hocam, yazdıklarınızı okuyunca ben de enjektör sorunu diye düşündüm. Aracı satmanızı gerektirecek bir sorun değil, tekrar götürün baksınlar, enjektörden değilse, yakıt pompası olabilir, hatta benim aklıma volan sensörü de geldi. Çözülmeyecek bir şey değil, bunlar her araçta olabilir. Tamirden sonra tekrar edecek problemler değil.

Bir de şöyle bir durum var, eğer enjektörler sıfırı ile değişmediyse, tamir edilememiş olma ihtimali var. Enjektör tamircileri ayrı oluyor, götürdüğünüz usta söküp enjektörleri tamirini yaptırdığı adama geri götürecektir muhtemelen.

O yüksek miktarı göze alıp yetkili servise vermenizi öneririm. Sanayi deneyiminiz anladığım kadarıyla yok, gezdire gezdire yetkili servistekinden daha yüksek bir rakam ödetirler size. Şu anda sorununu belirtip satmaya kalkarsanız ölü fiyatına alırlar haklı olarak (ben alsam en az 30-40 bin aşağısına almaya çalışırım, sonuçta saatli bomba).

yakıt pompası veya turboda sıkıntısı olabilir. turboysa maliyeti yüksek olur. poampa da sıkıntı varsa boru vs değişir. dizel yakıt zaten çok kalıntı bırakan bir yakıt türüdür. uzman bir servise göster. rastgele bir yere gidersen sağlam masraf çıkartabilirler.

milletin ah'ını almamaya inanan, özen gösteren biri isen problemini bildirerek sat.
aracından memnun isen belirtildiği gibi referanslı birine gidip son kez göster çözülemesse yapacak birşey yok yetkili servis bu işi çözer gibime geliyor.

bu arada bu pejo 3008 5008 güzel araçlar ama bu tarz arızaların çok sık ekşiye vs. düşmesi can sıkmaya başladı ve marka bu arızaların arkasında durmuyor gördüğüm kadarı ile.

Aracı 2017 senesinin nisan ayında almıştım, garantisi bittiği için peugeot yetkili servisi ücret talep etti. Müşteri hizmetleri ile görüştüm belki iyi niyet garantisi kapsamına girebilir dedi ve size dönüş yapacağız dediler. 2 gün sonra dönüş yaptılar, araci neden 10 bin km de degilde 15 bin km de bir bakima soktunuz diye sordular bende dedim bakımların hepsini yetkili serviste 15 bin km de bir yaptirtmistim oradaki servisteki usta nin verdiği kâğıtta öyle yazıyordu dedim. Sonra bana dedi garanti kitapçığında 10 bin km de bir bakım yapılması yazılıyordu o sebepten iyi niyet garantisi kapsamına girmeyecek dediler. Bende dedim müşteri yetkilisine 4 bin TL masraf için müşteri kaybettiniz bir daha da peugeot markası bir araç almayacağım

koruma iç güdüsü?

koruma iç güdüsü +1

acaba kirli sakal mı vardı o sırada, bazı hayvanlar görünüşünü beğenmediklerine havlıyorlar falan belki öyle bişi olmuştur da hayvan gaza gelmiştir.

Kirli sakal yoktu. Sahibi bıraksa hayvan beni parçalayacaktı

tehdit algısı ya da bu algıyı tetikleyen her hangi bir şey.
bu köpek seni her hangi bir sebepten dolayı kendisi/sürüsü (sahibi ve kendisi)/sürü lideri (yani sahibini)için tehdit olarak kabul etti. ya da sahibinin her hangi bir hareketini sürü liderinin verdiği saldırı komutu olarak algıladı.

hayvan geçmişte atıyorum fötr şapkalı biri tarafından şiddet gördüyse ve sende fötr şapka gördüyse tetiklenmiş olabilir.

fötr yerine herhangi başka bir şey koyabilirsin.

seni mutsuz gördüğünden biraz neşelendirmek istemiş olmalı

(bkz: alman çoban köpeği)

eksisozluk.com

şu tip şeyler var;

www.youtube.com

Bence oyle sanmiyor, oyle sansa itaat etmezdi bence. Seni master olarak kabul ediyor hayvan, kopek sansa oyle yapmazdı diye düşünüyorum.

Sanmıyorum. Dışarıda gördüğü köpeğe ve insana verdiği tepki çok farklı.

Surunun lideri gibi goruyor diye duymuştum.

kendi türünden sanıp sanmaması gibi bir şey yok. köpekte tür algısı olmaz. ancak sürü hayvanı olduğu için sürüsünden biri ve (olmazsa olmaz) sürü lideri olarak görmesi gerekir.

sahiplik sadece bizim kafamızdaki mülkiyet algısından dolayı var olan bir konsept.

köpek senin köpek olmadığını bilir ama ayrımcılık yapmaz. sürüde alpha(sürü lideri) pozisyonundaki hayvanın kurduğu otoriteyi kurarsan seni alpha olarak görür ve sever, sayar, korur, takip eder...vb otorite kuramazsan sadece sever. itaat etmez.

kedilerin sahiplerini buyuk kedi sandigini nereden cikardiniz? :)
Kopeklerin sahiplerini "suru lideri" olarak gordugunu iddia edenler var, ama bu dusunceyi temelsiz bulan ve elestiren pek cok uzmanin (biyolog, zoolog vs) goruslerini okumustum. Kaldi ki, kopek yetistiricileri icinde bile oyle bir fikir birligi yok.

Nacizane: kediler de kopekler de (ve atlar da) insani insan olarak goruyorlar. bir havyanin evcillesmesi dedigimiz sey biraz da "insanla ozel bir iletisim kurabilmesi" olsa gerek. 20 yildir kedi beslerim, kedinin insana davranisi bir kediye olan davranisiyla katiyen benzesmez, temel farkliliklar bulunur.

Köpekler insanlarin kıçlarını koklayarak iletişim kurmaya çalışmadıklarina göre, köpek olmadığımızı anlıyorlar.

@ebabil: www.ntv.com.tr

farklı şahitler ile kontrol etmek istediklerinde. sayıları değiştiriyorlar.

formalite o. şart değil. filmlerde daha bariz anlaşılsın diye kullanılıyor diye gerçekte de her zaman kullanılmak zorunda değil. şüphelilerin yanında fake şüpheli olarak sorgu odasında durmuşluğum var. karton falan tutmadım.

Daha pratik ve daha sağlıklı. Sen kestirme yol varken uzun yoldan gidiyorsun herhalde?

O yapilan teshis fotograflanip tutatana geciriliyor.

Evraki 3 numarali sahsi teshis ettigi yazarsin
Ama kapiya taraf olan arkadas diye yazamazsin

Sekersiz pepsi/cola. Yari visk yari kola. Ac karina içmeyin.

Whisky sour
6 cl burbon
3 cl limon suyu
2 cl şeker şurubu
2 cl yumurta akı
Buz
Buz koymadan önce dry shaker yaparsınız.yumurta akının iyice homojenize olması için.buz ekledikten sonra tekrar shaker.bu tarifi yumurta akı olmadan da yapabilirsiniz.ben üşendiğim zamanlar koymuyorum içine.şişe bitiren kokteylerden.old fashioned, manhattan gibi nefis kokteyller yapabilirsiniz ama angostura bitter bulmak hem zor hem pahalı.

karıştırıp rezil etmeyin güzelim içkiyi :'(
100cl vodkam var. takas edelim.

Bir arkadaşım zencefilli gazozla kokteyl yapmıştı, icindr başka şeyler de vardır tabii ama hatırlamıyorum. baya güzeldi.

lynchburg lemonade. jim beam'le de güzel oluyor. havalar soğumadan için.

Evet boşa kürek çekiyorsunuz.

bence de karışmayın. Eğer iş için ordaysanız bir an önce başka bir şehre geçin. Değilse de geçin. Ne yazık ki böyle durumlarda o bazı kadınlar da baskıyı görünce sizi desteklemez bir anda yapayalnız kalır zor durumlarla karşılaşabilirsiniz. İnanın bazı yerleşim yerleri çok dertli.

iş için burdayız ama bir kaç senemiz burda olacak. kurdukları cümlelere bakınca eşlerine çok üzülüyorum. bugün sokağa çıkar yarın sokak aralarında bilmem ne yaparlarmış.

ama taraftarlarım çoğalırsa tek tek denk getirip ezecem kafalarını. çoğunluğın yanında sus pus oluyorlar bu da dikkatimi çekti. zamana bırakıyorum, zaten kimliğim belli değil.

hiçbir şey yapamazsın. eğitimde devrim yapman lazım ki iki, üç nesil sonra bir düzelme görebilesin. bu işler gürültücü aktivistlerin sandığı gibi farkındalık yaratmaya çalışmakla olmaz.

Mesleğiniz nedir bilmiyorum ama buraya hizmet etmek için geldiniz sanırım, iş demek hizmet demek bi yerde. İnsanlara saygılı davranırsanız, bilginizi emeğinizi güzel pazarlayıp onlara yardımcı olursanız kaleyi içten fethedersiniz ve sizi severler, saygı duyarlar, sevdikleri bi kadının çarşıda alışveriş yapmasını da yadırgamazlar, bişeye ihtiyacınız olursa koşarlar. Mütevazi ve nazik olmanız gerektiğini düşünüyorum. Bu durum belki orada yaşayan kadınların rahatça sokağa çıkmasını sağlamaz ama siz kendiniz rahat edersiniz.
Zaten orada yaşayan kadınlar çarşıya çıkmayı gerçekten isteselerdi Türkiye’nin birçok ücra köşesinde elde edilmiş olan bu özgürlüğü çoktan elde ederlerdi. Yarın bigün çocuklarını gençlerini sizinle konuşmamaları konusunda örgütlerler, huzurunuz kaçar, bu yüzden müdahale etmemek daha doğru.

Şehir neresi?

yapma bence. kadınların bu bağlamdaki mücadelelerini en çok diğer kadınlar baltalıyor. kadınlar dışarı çıkarsa kocam dışarıda kadın görür diye düşünüyorlar mesela bi kısmı. işine bak geç.

Kaleyi içten fethetmek olabilir ama o şekilde kimseye ulaşamam. Sosyal medyanın bu yönünü çok seviyorum. Birden fazla kişiye hitap edebiliyorsun. Takipçi sayım çoğaldığı zaman bir çok kişiyi ortak noktada toplayabilecek gücü kendimde buluyorum. O şekilde çoğalırsak yetkili makamlarla görüşüp sadece kadınlara yönelik pazarlar kurulabilir. Böylelikle ayakları alışır.

2 kere sorulmus ve cevap vermemissiniz. Sehir neresi?

Suudi arabistan mi? Gerci orada bile araba falan kulkanabikoykrlar artik.

Tr değildir diye dusundum, en kotu tr sehri bu kadar kotu degildir. Ne güneydogu, ne Yozgat ne baska yer boyle degil, disarida kadin da var erkek de. Turkiyenin her bolgesine gittim, birçok sehirde bulundum.

Cikmalarini istesiginiz sokakta bir sey var mi? Neresi orasi bilmiyorum da disarida bir halt yoksa zaten dışarı cikma kulturu olmayan kadin nasil ve ne icin sokaga cikacak? Cikip ne yapacak bunlar disarida, o da var isin icinde. Sehirde bir halt yoksa ev hanimi olan kadin cikip 2 tur atip niye yoracak kendini, oturur dizi izler kendini yormaz.


Insagramdan yuruyeceksen anonim hesap ac.

Dediklerin dogru ya da abarti, bosa kurek çekiyorsun.

Türkiye canlarım. Ekşi duyurudan biraz kafanızı kaldırırsanız belki siz de görürsünüz. Abartı da değil doğu da değil. Anadolu nun tam göbeği. Isterseniz koordinat vereyim ki vermeme hiç gerek yok zaten anadolu nun şehirlerinden yolunuz geçmişse farketmişsinizdir. Sokaklar da kadın yok.

Sokaklarda genel olarak insan var mi peki? Yani yanlis anlasilmasin sallıyorsun demiyorum ama bu anadolu şehirlerinde disarida insan yok zaten. Erkek de yok dogru durust disarida. Gozlerin kadin aradigininda bunu goz ardi etmis olabilirsin. Bunu basini duyurudan kaldirmayan biri olaral degil, Tr nin ve Avrupa'nin dort bir tarafini dolasmis biri olarak soyluyorum bu arada, bunu belirtmemim anlami yok normalde ama sen soylediflgin icin söylüyorum.

Zaten disarida insan olmayan, etrafta bir halt olamayan ve disari cikma kulturu olmayan yerde disaridaki insan sayısı sinirli kadin da erkek de. E kadinin da cogu zaten isi gucu yok hanimi, disaridaki azınlık insanin da bir kismi zaten disari is guc vs icin cikmasi gerekren cikan erkek oluyor.

Bir de o ugrastigin kadinlar o kadar istekli mi bakalim. Kadınların kendisi deco kültüre alismis ve halinden sikayetci degilse "tam anlamiyla" bosa kurek cekiyorsun o zaman. Bu tur yerlerde kadinlar da o kültürün bir parcasi ve o kulturu devam ettirmeye meyilli cunku. Bunlar sagdan soldan kacirilip o kulture hapsedilmis insanlar degil. Kadin-erkek kafalar birbirine yakin.

Kusurabakmayin ama bu yolun sonunu ya aile ici siddet yada kadin cinayeti olarak goruyorum.

Egitim haricinde cozulebilecek bir durum degil. Oyle beni takip eden 1000 kisi buldum baslarini ezecegiz degil, o kadinin aile durumunu bilmiyorsunuz, diyelim bi organizsayon yaptiniz onlar da bu eylem, gezme vs. neyse geldiler. Aksam eve bi gittiler hem kadinin tarafi hem kocasi o kadini oyle bi dovebilirler ki akliniz almaz. Siz de “ooo ben toplumsal kalkinma yapiyorum” diye kendinizi dusunursunuz.

Kadini dusunurek degil onu baskilayan erkekleri ve kadinin ailesini dusunerek ne yapilmasi gerekiyorsa yapilmali. Yoksa dedigim gibi sonu hem de siz bilmeden ya kadina siddet yada kadin cinayeti olur.

@stavro, bulunduğum ilçe 10 bin nüfuslu. sokaklarda da tek tük erkek yok, koca bir kahvane gibi düşün. oraya oraya masa ve sandalyeler atılmış, lak lak yapan geleni geçeni süzen erkek cinsi.

soruyu soran arkadaş abartmıyor. bu yaz iş dolayısı ile anadolunun 2 şehrine gittim. ikisi de "büyükşehir." hiç abartmıyorum sokakta hiç kadın görmedim şehir merkezinde dahi. tek tük nişanlısı ile dışarı çıkan 1-2 kadın vardı o kadar.

boşa kürek çekmiyorsunuz, sadece etkili bir ifade dili/yöntemi uygulamak gerek yani bize göre doğru olan değil de hitap edilen kitlenin anlayacağı, benimseyeceği bir şey.
kadınların out door etkinliğe katılabileceği bir takım organizasyonlar olabilir ama pelikanları kurtaralım derneği gibi bişey orda olmaz.
kermez gibi, eliişi vb zanaat kursları gibi. mini bir kütüphane kurmak gibi. kadın ve çocukları kapsayıcı bir eğitim/etkinik düzenlemek gibi. orta yaş üstü kadın ve erkekleri unutun. +14 yaş grubuna yönelin.

ayrıca bölgeyi en azından özelden bana yazarsanız sevinirim. toplumsal cinsiyet ve kadın çalışmalarında doktora yapıyorum. hem sizin bana hem de benim size dolaylı bir katkım olabilir.

en son ne zaman 40 yaşını geçmiş birinin herhangi bir konuda fikrtini değiştirebildin?

ait olmadığı bir topluluğa dışarıdan bakıp "ben daha iyi biliyorum. aslında şöyle yaşamalılar." diye düşünen idealist kardeşim; yaptıklarının bu kadınlar ve onların ekonomik olarak bağımlı oldukları erkekler tarafından kabullenileceğini düşünmene neden olan şey nedir?

ekonomik özgürlüğünü kazanmamış insana sosyal özgürlük kazandıramazsın.

toplumların değişim hızı yavaştır. eğitimi iyileştirirsen sonraki nesiller kendi kendilerini özgürleştirebilir ancak.

@sinek kral, bariyerlerinle sana mutluluklar dilerim ama bence bu bariyerlerle zor. ben inanmışsam tüm bariyerleri yıkarım.
göremediğin bir nokta var, hiçkimse halinden memnun değil. duyduğum şahit olduğum şeyler var. herkes bu durumdan şikayetçi, bayların çoğu bile biz eşlerimizi sokağa yollarız ama toplumun dedikodusundan korkarız diyorlar.

kimsenin memnun olmadığı ama bunu dile getirmeye korktuğu durumlarda değişim daha kolay olur diye düşünüyorum. bunu toplumun içinde taşkınlık yapmadan dile getirecek güce ihtiyacımız var. inşAllah.

instagram hesabi acarak cok guzel bir sey yapmissiniz. su an yapabileceginiz en iyi sey ve bence yapmaniz gereken en fazla sey: disari cikmak ve bu hesaptan kibar, duzeyli paylasimlar yapmak. Daha ne olsun? Degisimler pat diye olmaz, mayalanir uzun sure.
O insanlara hinc duymayin, aciyin. Bence daha cok merhamete ihtiyaciniz var.

@for day to break; belli ki ululardan bir ulusun ama iç anadolu insanının; "batıdan bir peygamber gelsin. rightious'luğuyla gözlerimizi kamaştırsın. küçümseyici bakış açısıyla çomarlığımızı yüzümüze vursun. versin ayarı, giyelim ukteyi..." diye beklediğini hiç sanmıyorum.

birilerine bir mesaj vereceksen, mesajı alacak tarafın buna açık olması gerekmez mi? "ya biz kadınları sokağa çıkarırırz da millete güvenmiyoz." diyen adam evde karısına, kızına da aynı şeyi söylüyor. tamamen takiyye bunlar. kadını kuluçka makinesi olarak gören, kadının cinselliğini kontrol altına alınca bütün ahlaksal problemleri çözdüğüne inanan ortadoğu erkeği ile dialog kurmaya çalıştığını hatırlatırım. bunların elinden kabuklu yumurta yenmez.

ikisi de. psikolojik direnç de kas direnci gibi gelişir. önce yıpranması, sonra kendini onarması lazım. askerde küfre karşı tepkisizleşmek gibi iş hayatında da strese karşı tepkisizleşirsin.

ne kadar süredir çalışıyorsunuz orda? çok uzun değilse bir süre sabretmekte fayda var, her işte strese maruz kalma olasılığı var çünkü. hem part time'mış, buna kontrollü maruz kalmak stresle başa çıkma konusunda gelişmenizi sağlar.

GöZün yorulduğu içindir. Ben de bütün gün ekrana baktığım zaman çift görmeye başlıyorum. Hafif bir astigmat bende de var. O kadar yormamak lazım aslında.

kitap okuma alışkanlığından ileri geliyor olabilir. kitabı kendine örneğin 30 cm yaklaştırıp okumaya alıştığın için kas hafızandan dolayı bilinçsiz olarak tableti de o kadar yaklaştırıyorsundur.

hiçbir şey. bu modeller kendisine yönelik alt yapısı olan eleştirileri olgunlukla karşılayamazlar ve bunu kendi hareket alanına bir saldırı olarak yorumlarlar. düşünme kapasiteleri zayıftır. eskaza bir ineğin çiftlikten kaçıp anacaddeye indiğini düşünün. bu inek yolun ortasına sıçsa kızabilir misiniz? hayvandır sonuçta. bu kişiler de aynıdır.

(bkz: ) Böyle insanlara yaptığının yanlış olduğunu anlatamazsınız.Boşuna müdahale edip başınıza iş almayın.

afedersin ama eşşek gibi çalışıp ne yapıp ne edip bu bitik ülkeden bir an önce gitmek lazım.
bireysel olarak hiç bir sorunu çözemeyiz.

siz bir de bunların piknik yaptıkları alanları görün.. hepsi aynı fabrikanın üretimi gibi tükettikleri ne varsa doğaya atıyorlar.. ve bunun gayet normal bir şey olduğunu sanıyorlar..

aslında ilkokullarda ders olarak hayvan sevgisi doğa sevgisi anlatılmalı, yeni nesile bazı değerler aşılanmalı.. ama o çocuklar evlerine gidiyor yine aynı tas aynı hamam.. annesi babası elinden tutup kırmızı ışıkta koşturarak karşıya geçiyor yada motora kasksız biniyor yada minibüste ayakta gidiyorlar vs vs

bunları küçükken aileleri eğitecekti, biz değil.

çöp atmaya plakadan ceza yazılabiliyor. fotoğrafını çekip emniyetin ihbar hattına atabilirsiniz.

çam ağacı ney arkadaş, hiç bi fonksiyonu , özelliği olmayan son derece gereksiz bir ağaç ve evet çıra gibi çok yanıcı ve kozalakları da 200 metre uçup yangınları yayıyor.

ben şahsen meyvası yenmeyen hiç bir ağacı dikmezdim bu saatten sonra. niye dikeyim ki? kime ne faydası olcak? meyva ağacı eksen, meyvasını yersin, yemezen reçelini içkisini yaparsın, oda mı olmadı konu komşuya dağıtırsın, çocuklar gelir toplar yer, hiç bişey olmasa börtü böcek kuş yer. yine ekosisteme çam ağacından çok daha faydalı olur.

bu tip teoriler iyi niyetle paylaşılsa bile bana '' bunlar amariganın oyunları'' sığlığında fikirler gibi geliyor. doğrudur yanlıştır onu bilemem ama '' işte ben dış güçlerin oyununu bozdummm'' tipi açıklamalar destekli olmalı yoksa belli bir azınlığa hitap ediyor gibi oluyor.. ayrıca ben çam ağacının kokusunu, fıstığını, soymuğunu seviyorum. zorunda mıyım zeytin dikmek ya da başka meyve dikmek sanki çok geliri varmış gibi. konu uzun tartışılabilir..

facebook teyzesi olarak yaşamına devam etmesi gereken "Gazeteci ve televizyoncu ünlü Gülgün Feyman Budak" ın bu konudaki fikirlerini neden umursayalım?
14-15 satır yazı her satırı ayrı saçmalık.

okudugum en saçma şey.

bak güzel kardeşim lafım sana değil o metni yazana: ülke'deki tüm çaml ormalarının dikilerek oluşturulduğunu zanneden gerzeğe. alplerin devamın da yer alan dağ silsilerinde bu çam ormanları doğal vejetasyondur ve öyle iki tane ebleğin dikerek yapabileceği bir şey değildir.

bunu yazan sırf ameriga demek için yazmış bence. madem biz geldik oyuna alplerin etrafındaki yerleşik ülkeler nasil geldi bu oyuna?

yanan ormanın yerine de ağaç dikmeye gerek yoktur. kendi tohumundan kendisi 3-5 sene içinde yeniden büyüyecektir. kozalağı uzağa atarkende aslında bir nevi savunma mekanizması çalıştırmaktadır. bir de evet bizim açımızdan (görsel olarak) olumsuz olsa da kendi yanan orman aslında gençleşmektedir. evrimsel süreçte çamlar şuan zaten yok olma eğilimdedir.

her toprakta her ağaç yetişmez. genel bir bilgi ile onu dikin bunu dikmeyin demek genel olarak hatalıdır. diktiğiniz ağacın (ormana döneceği gerçeği ile-yoksa bahçeye dikilen tek tük ağaçları demiyorum) bölgeye etkisini bilimsel bir çalışma yapmadan kestirmeniz zordur. sizin bir ağaç gibi gördüğünüz çam ağacı aslında bünyesinde minik bir çok organizma besler.

çamı da kavağı da severim. çam hakkında zaten gerekli cevaplar verilmiş. kavak hakkında da ben bir şey söyleyeyim; hayatımın 1 yılını ığdır'da geçirdim. şehirde kavak dışında ağaç yok gibi bir şeydi. kavakları denklemden silince koca şehir + ilçeleri çölden farksız oluyor. zeytin falan yetiştirebileceğin bir iklim de yok. gülgün feyman bol keseden atıp tutacağına bir botanikçiyle falan ropörtaj yapsaydı işini yapmış derdik.

Çam çok faydalı değil evet. Çam ağacı olan bir yerde yerlere bakarsan hiçbir yeşillik göremezsin mesela, yaprakları sürekli dökülür ve içindeki azottan dolayı toprağı öldürür, orada bişey yetişmez. Çam ormanı, alp dağları tarzı bir manzarada güzel durur da Türkiye'de olmaz bence de. Sürekli etrafında kuru yaprak ve kozalak olması da olası bir yangında çıra görevi görüyor tabi

Meyve ağacı bakımsız bir işe yaramaz hocam, dağa taşa zeytin ceviz dikip kendi haline bıraksanız alacağınız meyve çok az olur, öyle bir ek gelir yaratmaz. İlla orman yapılacaksa kestane güzel olur mesela, ama o da yavaş büyüyor.

Çam ağacı dikilmesi bir seçenek değil, zorunluluk. O kadar az bakım isteyen ve 4 mevsim yeşil kalan başka bir ağaç yok. Üstelik görece hızlı da büyüyor, bi halta yaramadığı için de kimse gelip kesmiyor zaten. Çam ormanlarından tiksinirim ama ülkenin iklimi ormana çok uygun değil, Akdeniz, Ege, İç Anadolu adam gibi yağış almıyor, başka napıcaksın?

KALT

cenk erdem, kalt,kamusal mizah, kurcala.

webcomic olarak oglaf.com var.

Normalde maviden pek hoşlanmam.Hatta kırmızı tonları daha çok severim. Ancak tercihim kesinlikle translucent blue.

translucent blue. diğerlerinin ortasından geçen birleşme çizgisi rahatsız edici. laminant parke gibi.

Blue

cherry +1

honeyburst ve 3. paylaştığınız arasında kaldım. 3.nün tek seri üretilmiş olması koleksiyon değerini arttırır ayrıca. yine de honeyburst sanırım. ateş ediyor honeyburst.

eksiup.com

Bence blue

mavi +1

3.yü beğendim. Ender olan şeylere zaafım var, ondan da olabilir ama tonu çok sevdiğim bir ton.

yapacağım müziğe göre değişir, gitarda klasik ton ve görünüm kafasındayım, eğer sıcak gevrek tonlarla klasik rock blues çalacaksam honeyburst ya da tobacco sunburst bir gibson seçerdim (gönderdiğin fotoğraflarda yok ama görsellerden bakabilirsin)

fakat daha sert, modern bir müzik yapacaksam bunlar arasından mavi olanı beğendim

3 numarayı görünce uzun uzun bakası geliyor insanın. ben bi konserde görsem gitarı izlerdim konser boyu, öyle beğendim. keşke kendimde yetenek olsa da alsam :)

translucent blue+1

çok sıkı bir rutinin içine girmişsin. git bir hafta tatil yap bol oksijenli bir yerde. kendine gelirsin.

Kilon biraz daha az olsa daha iyi olur sanki.
Simit vs enerji dusuruyor.
Durum kaliteli bi etten mi o da onemli.
Keza ev yemekleri yapan yerin kullandigi malzeme de onemli.
Gun icinde susuz kaliyor da olabilirsin.
Sabah simit yiyecegine soguk sandvic al.
Bi de kanin vs dusuk olabilir, baktir.

Uyku apnesi olabilir, doktora görün.

uyanamama sorunu yaşayanlarda gözlemlediğim bazı alışkanlıklar var.
insanlar aslında çok erken saatte uyanıp(güneş doğmadan) "daha kalkma vaktine çok var" diyerek ikinci uykuya başlıyor. daha sonra kalksalar da ayılamıyorlar. zar zor ayılsalar bile aslında gereğinden fazla uyumuş oldukları için akşam uykuları gelmiyor.

uzun saatler bilgisayar, tv başında oturmak ve hatta yattığı yerden telefonla oynamak yoluyla gözlerine mavi ışık girmesine izin verdikleri için uykuya dalmaları daha da güçleşiyor.

bir noktadan sonra hepsi kısır döngü haline geliyor.

alışkanlıklarını kontrol et.
akşam 18:00'den sonra bir şey yeme.
erken yat ki hem miden kazınmasın, hem erken kalkarken zorlanma.
normalden daha erken kalkıp biraz egzersiz yap. şınav, squat, burpees...vb

@walter White bu rutini başlayalı daha 2 3 hafta oldu. Bu rutinden önce de böyleydim aslında. Şuan daha fazla.

@Flipsflops kilom fazla değil aslında tam tersi az.

simitcide simit yemek yerine yesillikli peynirli bir sandvic yiyebilirsiniz. simit hicbir besin degeri olmayan sacma sapan bir sey.
is yerinde masaniz dolabiniz falan varsa kuruyemis, kuru uzum, incir, kayisi vs. depolayin, arada atistirin.
pazar gunleri iki cesit yemek yapin, hafta icini rahat rahat cikarirsiniz. kendinizi doyuramiyorsaniz bu yasamin pek de bir anlami yok gibi :)

Sabahları zor uyanmak, enerjisiz olmak hipoglisemi belirtileri, şekerinizi ölçtürün bence. Kan testi yaptırın, açlık tokluk kan şekeri, tsh, b12, demir falan baksınlar.

Hocam askerde çok rahat edersiniz, alıştırıyorlar o düzene her türlü :)

Gece uyumadan önce odayı güzel bir havalandırın, uyku kalitenizin sebebi havasızlık olabilir.

Yemeklerinizde karbonhidrat yerine protein tercih etmeye çalışın (simit yerine yumurta, süt vs.). Karbonhidrat yiyince 2-3 saat iyi oluyor ama sonra yoruluyorsunuz, normal bişey o.

Bir de tabi ki doktora gidin, belki kan değerlerinizde bir sıkıntı vardır. Vitamin falan alırsınız en kötü.

olay tamamen psikolojik.işini sevmiyorsun ve hayatında pozitif heyecan ve beklentiler yok,o yüzden.

reaktif hipoglisemi, tiroid, b12, dvit, demir

Alakası var mı bilmiyorum ama şekerin olabilir diyenler için tatlı ile aram hiç yoktur. Tatlı şeyleri sevmem. Yine de şeker olmuş olabilir miyim? Ek olarak ayak tabanlarım son 1 kaç aydır yanıyor gibi oluyor bazen. Bunun şekerle ilgili bişey olduğunu duymuştum.

seker dedigimiz aslinda diyabet ve ona giden basamaklar. reaktif hipoglisemi bunun ilk basamagi gibi dusunun. sekeri sevmekten sevmemekten bagimsiz. genetik faktorler ve hayat bicimi etkili gelismesinde. ayak yanmasi diyabetle iliskili olabilir.

Ayak yanması şeker de olabilir, b12 vitamini eksikliği diye de kalmış aklımda. Siz bir an önce tahlillerinizi yaptırın.

www.google.com

Porco Rosso

- daha yüksek değerli ürünü elinde tutman etik değil.

- çok büyük ihtimalle konuştuğun personel, gönderim hatasını yapan personelle aynı kişi değil. sen anlaşmalı olmayan kargo firmasını kullanmak istedin diye diğer kargocunun ücretini cebinden mi ödesin?

- alışverişinden memnun değilsen sen paketi yine geri gönder ama alışverişten vazgeçmiş gibi para iadesi iste. başka yerden ya da aynı yerden tekrar aynı cihazı al. sıfır olarak eline gelsin. açılmış paket alışveriş yapılan firmanın sorunu olsun.

Bilgi icin tesekkur ederim. Bu arada kargo bana benim yollamak istedigim firma ile geldi. Kargo parasinin personelin cebinden cikacagini dusunemedim ve benim hatam olmamasina ragmen cebimden ya kargo parasi ya taksi parasi cikacak bir sekilde. Daha once yazilan sikayetleri okuyordum iade ettiklerinde satin alirken pesin odedigim kargo parasinida iadeden dusecekler buyuk ihtimalle.

Çok yüksek miktardaki döviz için bankanız da özel kur verebilir, şubenizdeki portföy yöneticinizle konuşabilirsiniz.

Dalgalanma olabilir ama kur soku sanmıyorum.
Dalgalanma potansiyeli yaratacak bir suru mevzu var halihazirda. Ama firatin doğusu meselesi olsun s400 olsun diger meseleler olsun, bu riskler yuksek ihtimalli riskler degil. Bunlarin hicbiri krize donusmeyecek muhtemelen. Sadece su var, bir dalgalanma olmaz diyebileceğimiz bir dönemde degil dunya ve tr.

Banka en iyisi bence. Alımı taksit taksit yapardım

Bu akşam fed toplantı tutanakları ve faiz kararı açıklanacak. Beklenti 25 baz düşecek.
Beklenti satın alındığı için yatay ya da biraz düşürebilir.
50 baz veya bir sonraki toplantı için aynı izlenim verilirse güzel bir düşüş görülebilir.

Haftaya uzun ile sarı kafanın görüşmesi olacakmış.
Herşey beklenti dahilinde giderse haftaya 5.55 konuşulabilir.
Tavsiyem, mümkünse Türkiye finans şubelerinden tfx target hesabı açmanız.
Uğraşamam diyorsanız ikinci en mâkul makas aralığı ile en para diyorum.

- şubene yakın bir dövizcinin numarasını önceden al. miktarı söyle, avantajlı fiyat iste.
- banka şubesine gidip paranı çek. (gişeden değil, müşteri temsilcisinden)
- bir yandan çayını içerken diğer yandan dövizciyi ara. paranı ayağına getirsin.
- oradaki para sayma makinesiyle say. ister şubeye döviz olarak yatır, ister alıp git.

hayir, simdiye kadar 4-5 tane sifir iPhone elimden gecti, asagi yukari yari dolu gelir. kutu hic acilmamis ise pilde problem olabilir, eger acik kutu ise daha onceden telefon kurcalanmistir ve buyuk ihtimal acik birakilmistir...

her batarya test için bir miktar doldurulur. ondan sonra ürüne yerleştirilir ya da paketlenir. batarya full de olsa rafta bekledikçe yavaş yavaş şajını yititirir. iki, üç yıl beklediyse ilk kullanımda boş olduğu da görülebilir. normal.

Peynirleri çeşitlendirin. Şimdi mevsimi, geniş bir tabakta taze incirle servis edebilirsiniz. Ceviz de yakışır. Kanepe yapabilirsiniz ayrıca. Google'a "what to pair with [sizin viskinin ismi] whiskey" yazarsanız daha iyi fikirler çıkabilir.

Iciyorsaniz puro. Bir de sus icin masaya taze cicek.

Kurutulmuş meyveler ve puro

türkiye'deysen türk peynirleri ekle. tulum, ezine...vb kurutulmuş yerli meyvelerden yapılan tabaklardan al ya da kendin hazırla. geldikleri yerde bulamayacakları bir şeyler sunmuş ol. öteki türlü anlamsız olur.

Genç, tecrübesiz anlamında kullanılıyor muhtemelen.
Birebir karşılığı genç geyik sanırım.

Genç(ergen) erkekler için kullanılan bir tabir

geyiğin gencine buck derler. yaşlısına bull derler. bull kelimesini boğadan başka hayvanlar için de kullanıyolar.

Dark'ı yarıda bırakan birini ilk kez duyuyorum :)
Belgesellere bakabilirsiniz.

Dizi olarak;
Easy (black mirror gibi farklı hikaye her bölümde)
The afair su gibi aktı benim için onu tavsiye edebilirim.

Dark ve blackliste bir şans daha vermeni isterim

The spy, ben beğendim .

Ölmek için 13 sebep
How i met your mother

bu ikisi de pek sarmamıştı. polar ı izledim ben de şimdi. john wick tadındaydı.

spy de aklımda teşekkürler. bu arada madman yazan gördüm nette. belki ona da bakarım. teşekkürler.

Vis a vis, orange is the new black
Suits
The sinner

Dark a bir sans daha+1

peaky blinders (5. sezon kötü)
marvel's the punisher. (2. sezon kötü)
the dragon prince (ilk sezon vasat, 2. sezon iyi)

disenchantment (2. sezonu cuma günü geliyor.)
the good place
archer
russian doll,
bojack horseman
love death & robots
f is for family
the ranch

1) Parayı Booking üzerinde belirttiğin kartından alırlar çıkışta. Sen başka kart ile ödeme yapmak istemediğin müddetçe check-out sırasında kart istemezler.

2) Yemek/içmek zorunda değilsin. Garip karşılanmaz ama gözlerinin içine sokmaya da gerek yok aldıklarını. Odadan tüketim yaparsan check-out sırasında birisi odanı kontrol edip tutarı sana bildirir.

3) 3-5 bir şey atarsın diye yanında geliyor o eleman. Vermezsen dünyanın sonu değil. Eve yemek getirene bahşiş veriyorsan buna da verebilirsin.

4) Bırakmak her durumda daha doğru. O kartları tekrar tanım yapıp kullanıyorlar, sonsuz sayıda kart yok otelde. Anahtar varsa onu kesin iade etmeni isterler zaten.

otelden çıkış yaparken oda servisi ne yedin içtin bakacak ona göre hesaplanacak. oda+ekstralar. girişte ödeme alınmaz zaten çıkışta ödeme alınır. ya tanımlı kartından alırlar ya da sen nasıl ödemek istersen.

sırt çantan varsa onunla sokabilirsin. elinde sallaya salla götürmek biraz abes.

vermek zorunda değilsin ama verirsen iyi olur.

çıkışta oda kartını iade etmelisin. sonuçta kart şeklinde de olsa o bir anahtar.

1) dandik otellerde yurt içi ve 1 tane yurtdışı (dandik olmayanlarda da aynısı geçerli) booking ile yaptığım rezarvasyonlar da hep çıkarken ödedim nakit veya kart olarak. O size bağlı. Benin bildiğim racon "checkout"da ödemek.
2-3-4 cakabo +1

soru 4te cikarken derken, komple cikarken degil oyle anlasilmadi degil mi? check out'da degil yani. otelden cikiyoruz ya sabah atiyorum, o zaman. resepsiyona birakip girerken oradan tekrar mi almak lazim yoksa yanimizda gotursek olur mu diye soruyorum. cevaplardan karti komple alip goturecegim dedim sanildi gibi hissettim :)

karti yaninda tasi, checkout yaparken karti resepsiyondaki girevliye verip oda numarani soyleyip checkout yapacagim dersin.

o da tabi ki deyip kat gorevlilerine haber verir. kat gorevlileri de seri bir sekilde odani kontrol eder (yedigin ictigin varsa asagiya bildirir). eger otelden bir sey yiyip icmediysen tekrar bekleriz deyip yolcu eder. ya da "128 tl minibar kullaniminiz var nakit mi kartla mi odemek istersiniz" der.

1. NR rezervasyonlar için otelin, rezervasyon sisteme düştüğü anda çekim yapma hakkı var. bazı oteller jest olarak çekim yapmayıp sen oteldeyken nakit ya da başka kartla ödemek istersin diye düşünebilir.

2. minibar kullanmamak ya da dışarıdan getirmek ayıp değil ama şöyle bir durum var; minibarı kullanıp, dışarı çıkıp, akşam kullandığın ürünleri yanında getirip geri koymak istersen sıkıntı olabilir. sen dışarıdayken temizlik ve minibar tamamlama için içeri giren personel, eksik malzemeleri oda hesabına charge edebilir. çıkışta ödemen gerekir.

3. bellboy'lar genellikle asgari ücretle çalışan, gelirlerinin üstünü bahşişle tamamlayan insanlardır. vicdanının el verdiği kadar tip atman lazım.

4. o kartların tanesi 5$ ve başka otelde kullanamazsın. yanında götürmen otele extra külfet. hatıra alacaksan ambalajlı sabun falan al giderken.

2-elde naylon posetle gezilmez, sirt cantasi falan olur
3-bahsis vermeyeceksen esyani tasitmaman daha iyi olur
4-disari cikarken teslime gerek yok

4. o kartlar manyetik. mağazalardaki manyetik alanlardan geçince bozulabiliyor. çıkarken bırakıp geri geldiğinde tekrar alırsan daha iyi.

2. Bazı oteller (her şey dahil oteller genelde) dışardan yiyecek, içecek kabul etmeyebilir. Kural olarak belirtir zaten booking esnasında. Atıyorum adam dışardan yemek aldı zehirlendi, tutuyor otel yemeklerinden zehirlendim diye dava açıyor, yabancı turistin çirkefi zaten ne kulp bulsam da tatili beleşe getirsem diye uğraşıyor. Ya da otelin bizim müesse kazansın çakallığı işte. Otelin barı dururken gidip dışardan içki alıp resepsiyonda, havuz başında ortalık yerde kendi içkini içersen hotel yasak kardeşim, kendi barımız var, içeceksen burdan içeceksin diyebilir. Bahsettiğim gibi baştan yasak koymayan bir otelse, ne allah verdiyse taşırım odaya Lidl poşetini gözüne gözüne sokarım resepsiyonistin hiç gocunmam:)

3. size kalmış. ama orta üstü bir otelse, bavul falan çıkardılarsa verilmesi uygundur. yaş ilerledikçe insanın veresi geliyor üç beş:)

4. Anahtar hayvani bir şey değilse kartmış, anahtarmış hiçbir şey bırakmam çıkarken. Çok girer çıkarım çünkü her seferinde ordaki adamla muhattap olmak istemem. Bazen otel diyebilir bırakmak zorunlu, kaybedersin bilmemne yaparsın senle mi uğraşacağız kafasında olup bırakmanı isteyebilir

Türkçe rap dinleyen biri değilim ama bana birisi illa bir rapçi öner dese Fuat Ergin derim(Her zaman üstlerde yer alan bir rapçidir) Yani tamam özellikle ''Susamam'' şarkısı ile herkes çoştu ama birçok rapçinin sözleri çöptü şarkıda. Gereksiz, kafiyesiz sözcükleri sıralamış çoğu. Daha iyi yazılabilirdi şarkı sözleri.

saian, farazi v kayra falan daha farklı tarzda yapıyorlar onlara bakabilirsin. sesini en çok beğendiklerim ceza, hidra ve hayki. defkhanın flowu çok çok iyi ona da bak. ben bakmadım :D da poet, farazi bu adamlar beati yapınca şarkının her türlü gideri oluyor. ona da bakabilirsin

rapçi değilim ama şu isimleri biliyorum güzel şarkılarıyla; ceg, tahribad-ı isyan, grogi, anıl piyancı, allame, tepki

Abluka alarm, farazi Kayra

(bkz: mt)
eksisozluk.com

amerikan özentisi şarkılarına zenci özentisi klipler çeken dızoları dinleme.

(amewrika: www.youtube.com

Şuraya ilişebilşr miyim teşekkürler

dis atmak ne demekmis diye gugullarken norm ender diye bir rapci gormustum. izmirli eleman, sempatik geldi.

akıtan kaçıran bi yerler varsa kontrol edilmeli, eğer bu şekildeyse suyun içindeki kireç olabilir, öte yandan mantar, küf öyle bişey işte.

ikinci ihtimal iyi havalandırıp iyi ısıtmak. ama en önemlisi dış etmenlerden mi geliyor havasızlıktan mı oluyor onu bulmak.

Nem yüzünden ama mantar bakteri vs ye karşı çamaşır sulu bir bez ile silebilirsiniz.

duvarın diğer tarafında banyo, tuvalet ya d amutfak gibi su tesisatı olan bir yer mi var? duvarın içinden geçen, sızıntı yapan bir boru da olabilir. duvar bir şekilde su almış ve nemi dışarıya kusmuş gibi görünüyor.

Şimdi buraya bir nem alma cihazı da mı almalı dersiniz?

Sinek kral in yazdigi gibi.duvarin ust kismindaysa ust kattan bir sizinti olmustur.daha altlardaysa duvarin icinden gecen tesisattan sizmistir.nem alma cihazinin bu konuda bir faydasi olmaz.o sizintinin kaynagi tamir edilmedikce ayni seyi yapar.

duvariniz su cekiyor surme izolasyonlar var. nembariyero gibi isonem marka epey de ise yariyor onu surun halledersiniz. yalniz dikkat edin en alt kat falansa baska yerlerde de varsa o binanin demirleri korozyondan bitmis olabilir.

Çeviride yerelleştirme denen bir nane var. Netflix çevirisi yerelleştirme yapmış. Türkçede kimse kimseye "Mükemmellik düzeyinde sorun var" demez.

Ayrıca altyazı çevirileri karakter sınırı nedeniyle de fazlasıyla kırpılmak zorunda kalabiliyor. Bence İngilizce öğrenmek için böyle mot-a-mot çevirerek düşünmek doğru bir yol değil. Ha doğru yol ne zaman derseniz öğretmen olmadığımdan onu da bilemiyorum açıkçası.

türkçe altazı ile ingilizce öğrenmek çok verimli bir yöntem değil. kelime dağarcığı genişletmek için iyidir ama cümlelerin yapısını, kısaltmaları, phrase'leri önceden biliyor olmak lazım. konuşan tüm karakterler kurallı konuşmnuyor sonuçta.

ingilizce filmi ingilizce altyazı ile izleyebiliyorsan o ayrı. okuma hızın artıyor, hem telaffuz çalışmış oluyorsun.

Ama genelde bilmediğiniz yerde durdurun dedikleri için ben de bildiğim halde unutmamak için not alıyorum. Misal bir diziyi çoğunlukla anlıyorum diyelim ama konuşmaya gelince aklıma o cümle gelmez, toparlayamam diye not alıyorum çoğu repliği. Yanlış belki ama..

turkce alt yaziyla dogru duzgun ogrenilmez zaten, ceviri yazarak ezberlemeye calismak cok kotu bir yontem (zaten not almak asiri hamallik ve seni cok yavaslatir). ingilizce diyaloga ingilizce alt yazi koy.

ingilizce ingilizce uzerinden ogrenilir, turkceyle bagdastirmaya calisirsan yillarini harcasan da pek bir asama kaydedemezsin.

aileden zenginler hepsi.

Benim böyle bir ilkokul arkadaşım var. İç Anadolu'nun küçük bir ilçesinde aynı sınıftaydik. Ben başka ile taşındım sonra. Daha sonra bu liseyi İstanbul'da okumuş oraya taşınmışlar galiba. Geçen ınstagram'dan ekleyeyim dedim. Bizim kız sürekli dediğiniz gibi. İnanılmaz utangaç kendi halinde biriydi. Şu anda tam olarak dediğiniz tarzda. Lüks arabalar, tatiller, beach cluplar, oteller, restorantlar... Benim aklıma sadece zengin bir sevgili ya da kısmı eskortluk geldi. Ben böyle olduğunu düşünüyorum.

Yeditepe olayı bunda yok ama. Sanırım üniversite okumamis. Ya da ben giremedim ınstagram'da.

Hepsi zengin çocuğu

%80'i eskort onların.

a. zengin çocuğu
b. sugar daddy
c. escortluk
başka hiç bir açıklaması yok. olamaz.

Escort çoğu. Dating app'larında maddi destek olabilecek birini arıyorum falan yazıyorlar. Buluyorlardır da illa ki. Çalışarak para kazanan haftada 1-2 gün ya çıkar ya çıkmaz dışarı.

sen istiyor duj, sen verejek 100$ diyen ruskiler bile kışın paraları toplayıp yazın güneyde partiliyor. sponsorsuz olmaz o işler. zaten o 20'lik kızların arasında hiç çirkin insan olmamasından şüphelenmen lazımdı.

Baba parasi direkt.

tam tarif ettiğiniz gibi birisini tanıdım yakın zamanda.her hafta farklı ama son model bir arabayla okula gelen (yüksek lisans),deli gibi para harcayan,belli seviyenin üzerindeki mekanlarda takılan ama herhangi bir işi,geliri olmayan birisi.ben tam ''bu nasıl iş?'' diye düşünürken öğrendim ki eski sevgilisi çook zengin bir adammış.onunla birlikteyken de hiç çalışmadan böyle gayet lüks bir hayatı varmış.şimdi aylardır ayrı olmalarına rağmen adamın arabasını,imkanlarını vs kullanmaya devam ediyor ve çalışmaya da pek niyeti yok.

aileden zengin değillerse geneli böyle.

Ben de feci sasiyorum bunlara. Ulkede bu kadar zengin mi var diyorum. Var ama bi suru cok zengin katrgorisinde insan var. Onlarin cocuklari iste.

Cevaplarda okudum. Sponsor olayi var tabi ama bu denli zenginlik uni ogrencisinde sevgiliden, sugar daddyden gelmiyordur herhalde ya. Sonucta instada herkesin gozune sokuyolar. Bu para nerden geliyo demez mi tanidiklari. Anne babalari yok mu bunlarin. Insan sponsorlu hayat yasiyorsa saklar bence 20 yasinda

Ulkemizin ultra zenginlerinin bebeleri bunlar hep bence

Bu kadar suriyeli arap ülkeye doldurulmuşken neye duygu hissedeceksin.

yazılabilecek bütün iyi şiirler yazıldı çünkü. ben yazıyorum mesela bok gibi oluyor. o kadar dergiye gönderdim hiçkimse de yayınlamadı.

İnanamayacağın kadar çok şair ve dergi yazarıyla tanıştım son 4-5 yılda. %80’i aklı fikri karı kız olan ezik tiplerdi. Hayatta bi başarısı olmayan nerde adam var şiire sarmış. Peşlerinde koştukları kızlarda kız olsa içim yanmayacak

Son paragrafta kendiniz vermişsiniz cevabı, daha iyi anlatılamazdı. Kim cemal süreya gibi aşık oluyor günümüzde? Veya kim nazım hikmet gibi kavgasına bağlı? Hepimiz aynı tornadan çıkmış gibi aynı şeyleri geveleyip duruyoruz. Şiir berrak bir zihin ve yüksek hayalgücü ister. Bunları besleyecek bir ülke ve çevreyle birlikte tabii.

dünya değişti, eskisi gibi filozoflar, ressamlar, müzisyenler falan da yok. artık başka bir yerdeyiz. yeni çağ, ya yeni değerlerini yaratacak ya da yokolup gidicez. şaka şaka, yokolup gideceğimiz falan yok, başka türlü bir dünyaya uyum sağlıyoruz işte. belki yaratacağımız yapay zeka, tüm o değerlerimizi gölgede bırakacak eserler üretecek, enseyi karatmayın.

Arapla suriyeliyle ne alakası var bunun. Ne biçim kafalar yaşıyorsunuz. O derin insanlar kalmadı artık. Her duygu yüzeysel yaşanır oldu. Kısmen avatara katılıyorum.

Dünya küreselleşti ve materyalistleşti. Bilimsel ve teknolojik gelişmelerle birlikte romantizm kaçınılmaz olarak kendini fazlasıyla arka planda buldu. Şiir ise romantizmin en doruk noktası olduğu için haliyle kendini en dipte buldu bu çağda üretkenlik yahut kalite açısından.

@night train “Enseyi karartmayın” diyen adamın ölmeden önceki son sözü “Hayal ettiğim ülke bu değildi” oldu yalnız :) Daha dün okudum.

@levent bilgen, çelişkin değil zaten, umut dediğimiz şey tam da o işe yarıyor, bir sik olmayacağını kabullenince yaşamanın pek lezzeti kalmıyor.

Yayıncılar şiir kitabı basmıyor. geliri iyi değilmiş.

dün bir soru sordum şiirle ilgili, cevabı geçtim, 15 görüntülenme alabilmiş www.eksiduyuru.com

şiir, müzikle simbiyotik halde yaşıyor. tek başına yaşaması zor. insanların hızlı tüketmeye alıştığı bu çağda az lafla çok şey anlatmaya çalışmak fazla prim yapmıyor. çok interaktif bi çağdayız. şiir aynı tiyatro gibi statik kaldı.

önce kalabalıklaştık, sonra çirkinleştik.
şiiri geçtim o kadar imkanın olduğu bu dünyada sesimizi duyurma ihtimali %1 dilimlik şans işi. ve bu düzenin kendi içinde garip bi hiyerarşisi var. yani youtube/twitter anadoluysa youtube fenomenlerini halk ozanları gibi düşünebilirsin. trendi belirleyenler belli. ilk olmak ve tutturmak önemli. bunu yakalayan diğerlerini kıstırıp yok ediyor çünkü. mesela kendi ilgi alanım teknolojiden dem vurayım, yahu yıllardır siteler aynı tipler aynı dh webtekno bilmem ne ötesine geçemiyoruz. bunlar youtube'da da aynı. mafya godoşvari tipler var belli başlı. yolda görsem kıro ya da öküz derim o derece ekrana yakışmayacak derecede çirkinler. niye gençlere fırsat vermiyor bunlar ya da bırakıp yüz değiştirmiyorlar? =) sıyrılabilen kendi dünyasını oluşturuyor, sıyrılamayan sisteme dahil oluyor. ama alternatifi çok sevmiyoruz belli.

bu yönüyle bakarsan belki de, bugün şiir yazsan gel şuna müzik koyalım rap yapalım diyenlerin olması kaçınılmaz. çünkü piyasa > estetik değer.

Rehabilitasyona inanmadığım gibi idam cezasını da vahşice buluyorum.

Rehabilitasyonda başarı şansı sosyal imkanlar sonucu Türkiye de düşük kalacağına inanıyorum. Idam cezasının pardonu yok doğru bulmuyorum. Türkiye de uygulanan infaz kanunu nun temel problem olduğunu düşünüyorum.

şeriat gelsin diye hukukun içinin boşalmasını izliyoruz yıllardır. eğitimi, ekonomi vs.

ha idam, twit attı diye idam ederler onu bunu, gıkını çıkaramazsın.

Beslemek varken ne gereği var. Hapishaneler müthiş hem. Çok iyi rehabilite edebiliyoruz suçluları

idamin geri getirilmemesi gerektigini dusunuyorum. cunku kurunun yaninda yas da yanacak. sucu apacik ortada kimseleri asmak motivasyonu ile getirilen idam, zaman icinde suclu oldugu kesinlesmemis insanlari da asacaktir.

@Delay Fuze idamin gelmesi taraftari misiniz yani, yoksa pratikte daha ise yarar rehabilitasyon secenekleri uygulanmasi mi ?

"taciz, tecavuz, gasp, hirsizlik gibi adi suclara buyuk kucuk demeden idam gelmeli"

ahah. Daha kendi yazdığınla çelişmişsin ama neyse..

Desteklemiyorum çünkü hiçbir canlı bir başka canlının hayatını almakla hüküm veeremez, vermemeli. Ayrıca bu durumun yine kötüye kullanılacağı konusu çok aşikar. Asıl suçlular aramızda cirit atarken yine pek çok masumun canına kıyılacak. Rehabilitenin Türkiyede uygulanmasının ise suçluların ruh durumunu daha da çok bozacağı için pek de olumlu bi sonuç elde edileceğini düşünmüyorum.

gereksiz

kim uygulayacak idamı? hangi iktidar böyle bir gücü elinde bulundurmayı hak ediyor? kaçınız tayyar'ın eline bölye bir güç geçsin ister?

@hot potato cevap icin tesekkur ederim ama netlesmesi icin soruyorum. Idam mi gereksiz, rehabilitasyon mu ya da boylr bir tartisma mi? Burdaki insanlarin fikirlerini gercekten merak ettigim icin sordum.

Gelmeli ama bu konjonktürün ve vesayetler arası tahakküm için yapılan siyasî/sosyolojik ortamın içinde değil.

Adîl, hakkaniyetli bir şekilde uygulanabileceği toplumsal düzen mevcut değil ülkede. Gelirse resmen cadı avına dönüştürülür. Mutlaklığı maddi delillere dayandırılmış çocuk tacizi gibi ağır suçlar için kesinlikle uygulanmalı.

İnsan, iyi ve kötü yönde sonsuz ihtimallere açık bir varlık. Yok ıslah edilmekmiş, rehabilite edilmekmiş; safî romantizm ve gereksiz sevgi pıtırcıklığından başka bir şey değil. İnsan doğasını hiç anlamamış yorumlar bunlar. Hayatla, insanlarla, dünyayla sahici ilişkiler kurmamış ve gerçeklerle yüzleşmemiş iyi niyetli insanların klavye başında idealize ettiği safiyane düşünceler. Bilim pedofili tedavi edilemez diyor. Bırakın insanı; hayvana, cansız mankenlere tecavüz edenler hatta nekrofiller var bu ülkede.

Haneke filmlerindeki kötülükleri mideniz kaldırmıyor daha. Hiç bilmediğiniz, şahit ve dahil olmadığınız ne hayatlar var. İdamı bir intikam değil adalet mekanizması olarak sonuna kadar destekliyorum.

Türkiye'de ve özellikle AKP zihniyeti gücü elinde tutuyorken idamın tartışılmasına bile karşıyım.

Ortalama bir hukuk devletinde belirli suçlar için kişinin suçluluğu %100 kanıtlanabiliyorsa idamı desteklerim. Saf kötülüğün rehabilite edilebileceğine inanmıyorum. "İnsan yaradılış olarak iyidir" sanrısı ne yazık ki mainstream dinlerin kafamıza kaktığı şeylerden yalnızca biri.

Yavru bir köpeğin dört bacağını kesen bir şeyin topluma en ufak bir faydası olacağını düşünmüyorum (bunu yapan şey hala yakalanmadı, aramızda geziyor) Bu şeyi rehabilite etmeye harcanacak zamanı, insan kaynağını ve parasını da israf olarak görüyorum.

Suçluluğun %100 kanıtlanması diye bir şey yok, önce onu net görmek lazım. Yargıda 2 sonuç olur, suçlu ya da suçsuz. %70 suçlu, %92 suçlu, "galiba suçlu" diye bir sonuç çıkmaz. Adalet sistemi en gelişmiş ülkelerde bile on yıllar sonra aklanıp serbest bırakılan insanlar oluyor. Mesela tecavüze idam verilse, o suç artık tecavüzle değil işkenceyle, cinayetle sonuçlanabilir, çünkü suçlu için "nasıl olsa artık fark etmez". İdam cezasını savunanların suçu azaltmak, önlemek gibi rasyonel amaçları yok zaten, kurbana ne olduğu da umurlarında değil, maksat intikam almak, linç etmek, kendi bireysel öfkelerini yatıştırmak çünkü.

Siyasi,politik, duygusal şeylerden ayrı konuşursak eğer, bu ceza gelmelidir. Acıyı bizzat yaşamadan, suç için verilecek cezayı konuşmak 'eksik' bir ifade oluyor.

idam'dan önce konuşulması gereken suça uygun ceza olacak şekilde kanunların oluşturulması ve uygulanması gerekir.

15 kez bıçaklayıp tutuksuz yargılanan, cinayet işleyip iyi hal indiriminden cezanın büyük çoğunluğu silinen, ahbap-çavuş ilişkisiyle ceza almaktan kurtulan kişiler bir yanda,

gizli tanık(!) marifetiyle 40-50 yıl ceza alan, ifade özgürlüğü çerçevesinde olması gereken ancak cinayet işleyenlerin 3-5 katı hapis cezası alan insanlar bir yanda.

bütün bunlar ortadayken, siyasetin burnu bu kadar yargının içindeyken idam'ın gelmesi, gelirse bile doğru uygulanacağını düşünmek için epey saf olmak gerekiyor.

Hukukun da, infaz yasasının da doğru düzgün olmadığı ülkelerde idam cezasını anca muhalifler alır.

Ceza meselesi toplumun gelişmişlik düzeyiyle ilgili.

Malesef bu çağda hala herkes cahil, ama cahil kalmayı hedeflemiyorsak ilerici bir hamle yapmalıyız.

İdamı geri getirerek ne yapılmak istendiği de önemli. Yani siyasi sebeplerle idam getirmek ona göre kullanışlı bir yasa yapmak da mümkün. Böyle siyasi ayarlar verip duruyorlar.

Ya da mesela halkı yemleyip duruyorlar. Yok uçağımız göklerde yok bilmem kimi yargılayacağız... Bu iktidar yetmez ama evetçileri nasıl torbaladıysa şimdi de bir araya gelmesi pek mümkün olmayan bir kesimi idam yasası kisvesiyle çıkacak bir torba yasayla torbalayabilir.

Türkiye’nin en büyük sorunu muhalif tabanın da en azından iktidar tabanı kadar cahil olması.

Benim şahsi fikrime gelirsek: kimin idam edileceğine ben karar vermiyorsam çıkmasın.

Hak, adalet, hukuk kalmadığı için idam gelirse öttürürler, zaten kimsenin sesi çık(a)mıyor, bu sefer diyeceklerin dilinin ucuna bile gelemez, nöronların arasında dolaşır durur.

sahsen ben milletin idam kalkmali veya idam gelmeli diye net sekilde hukum verebilmesini anlayamiyorum. Ulan bu bu kadar basit bir konu mu, nasil da karar verebiliyorsun bu kadar kolay.

Benim fikrimi sorarsan ben idamin kalkmasini desteklemiyorum. Buna karsilik "idam cezasi olmali kesinlikle" diyemikyorum, kendimi buna hukum verecek kadar yeterli gormuyorum. Cok cok derin bir konu ve cok genis degerlendirilmesi gereken bir konu. Iki ucu bklu degnek ve kolay kolay icinden cikilacak bir konu degil.

Idam cezasi kalkmasi cozum degil cunku idamlik suc isleyenler daima olacak, kotluk evrenin bir parcasi. Ote yandan idam geri alinamaz bir ceza, her bir spesifik vaka o zamana kadarki tum vakalardan farkli, her seferinde dogru karar verildiginden, zanlinin gercekten suclu oldugundan emin olunacaginin garantisini vermek mumkun mu? Hata payi gercek anlamda sifir olmasi gereken bir mevzu, insan soz konusu.
Siradan vatandasin yorum yapabilecegi bir konu degil bence bu. Idam konusunu halk oylamasina sunmak da akil isi degil.
Ben sahsen bu konuda kesim hukum verecek kadar yeterli gormuyorum kendimi. Idamin neden boyle tak diye cevap verilemeyecek bir soru oldugunu aciklamaya kalksam sayfalarca yazmam lazim, kisaca cok derin konu ve seni beni asar diyorum.

Çingeneye beylik vermişler, önce babasını asmış.

Ben idama da rehabilitasyona da inanmıyorum. Olay olmadan önce önlemen gerek. Onu yapamıyosan bana göre idam da hapis de hadım da adamı sokağa salmak da farksız.

takma kafana. seni öldürmeyen şey güçlendirir. sevgiliye odaklan.

Aynen var. Ben de geçenlerde bu tükürme mevzusu hakkında bir şeyler duydum. Hatta tüküren bizzat anlattı bana. İnsanlıkla alakalı bir mevzu. Ben bu dünyanın amk harbiden, dışarıdan bakılınca adam zannedilen birçok insan aslında yavşağın önde gideni.

Ne alaka? Neden kıza dokundun diye sana gıcık olsun ki? Ters bir hareket/laf/bakış yoksa dünya benim etrafımda dönüyor sendromu

Gereksiz bir kuruntu bana göre. Kafede akşama kadar kaç çift geliyor kimbilir, her çifti böyle özel düşünüp kafasına takmaz

Adamin eski sevgilisi mi kiz? Sana niye uyuz olsun?

Sonra gel de Starbucksı sevme işte. Siz hepiniz ciddi misiniz ya? Bu kadar yaygın mı tükürme olayı?

Ay sil bu duyuru sil!!!! Of, alaaam. Kaş gibi kıl ne ya resmen öğürdüm, of. Ya silin duyuruyu, kahve de mi içemeyeceğiz?!?! (._.) Her ihtimal var dostum.

güzel video, kurzgesagt beybimi çok severim zaten. videodaki tanımıyla yalnız hissediyorum evet. en doğru kısmı da "yalnızlık yüzünden coşup herkesin olumsuz olduğunu düşünmek, bu yüzden davranışlarının değişmeye başlaması ve çok soğuk/tuhaf görülmek". "ben seni ilk gördüğümde burnu kalkık itin teki zannetmiştim hiç kimseyi umursamıyo gibi duruyodun" cümlesini 83583 kez duydum sanırım. aslında gayet canayakın, konuşkan, ilgili biriyim ama düzenli ve düzgün iletişim kurmadığım için sosyal ortamlarda sapık gibi davranıyorum ister istemez. hem karşımdaki insanları hem de kendimi çok fazla yargılıyorum. eziyete dönüşüyor sohbet. tam olarak osuruktan nem kapan biriyim ama tutumum agresif değil. mesela insanların beni aralarında istemediğini düşünüyorum ama kendimle ilgili olumsuz bir şeyle ilgili görmüyorum bunu. "ben eğlenceli değilim, o yüzden istemiyorlar. başkası olsa isterlerdi" demiyorum. genel olarak "beni niye istesinler ki" diyorum. samimiyetle, bi' insanın benimle oturup konuşmak ve arkadaş olmak istemesi için bir sebep göremiyorum. bu bana eksik hissettirmiyor, üzmüyor. ben de mesela hayatımda kimseyle durduk yere arkadaş olmayı istemedim. herhangi bir konudan açıldı muhabbet, öyle yürüdü.

bence bu zamanda bu histen kurtulmak çok ama çok zor. gerçekten kimsenin kimse için vakti yok. 1-2 yakın arkadaş, aile üyeleri, aynı ortamda bulunduğun için az buçuk muhabbet ettiğin insanlar... o kadar. beynimiz 50 bin yıl önceki gibi çalışıyor evet ama biz artık 5 kişi toplanıp da gece aynı ateşin etrafında toplanmıyoruz veya birlikte yaşamıyoruz. şu an öyle yapsak bile millet birbirini boğazlar. konfora, yalnızlığa alıştık bi nevi.

bak yalnızlıktan şikayet ediyor insanlar ama hiçbiri de oturup seninle bir saat geçirmez. hepimiz için geçerli bu. hızlı yaşıyoruz ama yavaşlama şansımız da yok. herkesin işi, gücü, sorumluluğu başından aşkın. modern yaşamda bunun alternatifi olduğunu sanmıyorum. bazı insanların ilişkileri daha kuvvetlidir, daha sağlamdır ama yalnızlık hissinin şehirlerde yaşayan günümüz insanları için tamamen geçmesi bence imkansız.

gerek de yok zaten. tamam evrimsel bi tepki bu ama artık beynimiz de yalnız kaldığımızda ölmeyeceğini idrak edecek kadar akıllanmıştır herhalde. yani 50 bin yıl öncenin yalnızlığıyla bugünün yalnızlığı evrimsel/zihinsel açıdan aynı şekilde etkilemiyordur sanırım. bugün yalnız olan netflix izliyo işte, o zaman yalnız olan ölüyomuş direkt. bence çok fark var jsfjs.

yalnız dikkatimi çekti sen son zamanlarda hep yalnızlıklı, bunalımlı duyuru açıyosun. böyle yapma. bira iç.

ben sanırsam ergenliğimden beri

edit:Aaaa eski ev arkadaşım yazmış önce

Basindan sonuna kadar izledim videoyu simdi, tam da ne kadar yalnizim diye dusunurken cikti karsima cok ilginc:) dedigim gibi cok yalniz hissettigim bir donem, aslinda kendimi bildim bileli alisik oldugum bir durum ama videodakinden farkli oldugunu dusunuyorum. Yani benim tavirlarimdan ya da asasyolligimden gittikce icime kapanmam vs. degil aksine sosyal birisiyimdir fakat ya sevdigim insanlardan uzak kalmak zorunda kalmisimdir( tasinma vs. nedeniyle), ya anlasabilecegim birileri denk gelmemistir yalnizligi tercih etmisimdir, sansla alakali birazda.
Aslinda videoyu izledikten sonra dusunmedim de degil acaba bilmeden farkinda olmadan itiyormuyum cevremdekileri diye. Videonun bi yerinde yalniz kalmaya alistikca cevrendekileri yaklastirmiyorsun, daha savunmaci oluyorsun diye, ozel hayatim icin dogru olabilir o kismi bu arada.

"being alone" ve "being lonely" farklı şeyler.
birçok şeyi tek başıma yapmaktan hoşlanan biriyim. kendi kendime yetebiliyor olma hissi beni mutlu ediyor. kalabalık ortamlara girdiğimde ise genellikle ortamdaki kişilerin birbirleri ile yarıştıklarını gözlemleyip topluluktan tiksinmem uzun sürmez. diplomalarını, telefonlarını, tatillerini, fotoğraflarını, içebildikleri alkol miktarını...vb yarıştırıyorlar.

hayatımda, etrafında birkaç saat durmaktan sıkılmayacağım çok az kişiyle tanıştım. karşı cinsle aram iyi ama internet üzerinden onaylanmaya karşı duydukları açlık beni rahatsız ediyor. whatsapp'tan günde 45616581 kez mesajlaşmasza ölecekmiş gibi yaşayan, bi yerde oturup iki çift laf ederken kafayı telefona gömüp like'larını sayan kadınlar hevesimi kaçırıyor.

Çok güzel videoymuş teşekkür ederim öncelikle. Ne zamandır böyleyim bilmiyorum ama videoda 'bu genellikle yıllarca süren yavaş ve ürkütücü bir süreçtir' dediği tanım çok doğru. 27 yaşına girmek üzereyim. Yaklaşık 20 yaşından beri arkadaş sayım azalarak 2'ye düştü. Ve artık bu kalan iki kişiden bile uzak durmaya başlama sürecindeyim. Nereye kadar yok olucam bilmiyorum.

Video çok ironik fakat. Yalnızlık hissinin seni giderek yalnızlığa itmesi. Daha iyi bir cehennem tasviri düşünemiyorum. Ve önerdiği çözüm de beklentisiz bir şekilde insanlarla iletişime geçmek olmuş. İnan ki denemedim değil. Hali hazırda yalnızlığa itilmeme sebep olan yalnızlık hissini tekrar tekrar yaşamaktan başka bir şey olmuyor. Beklentileri nereye kadar düşüreceğiz abi, kişiliğimiz de bir yere kadar el veriyor. Öyle çok özellikli bir insan değilim, çok özel biri değilim, çok eşsiz kişiler olsun istemiyorum hayatımda. Yine de bir şekilde o enerjinin tuttuğu insan sayısı hep çok az olmuştur. Sanırım videodaki her şeyi olumsuz görme illüzyonu bu oluyor. Ben hep şanssızlık demiştim.

Cevaplara bak, klonlar gibiyiz. Tekrarlamak gibi olmasın diye yazmadım ama yukarıdaki çoğu şeye katılıyorum da. Hey allahıma ya. Cidden her şey çok ironik :D

kırmızı sarı beyaz

bunun için beyaz kağıt yerine saman kağıdı defterler kullanılıyor. arzu ettiğin ten rengine göre saman zeminin üzerine başka tonları uyguluyorsun.

B sınıfı;

1200TL kurs ücreti
80TL sınav harcı
110TL direksiyon sınavı harcı
810TL ehliyet harcı

2200TL