Daha bu gün yaptım, pişmanım

Bu özgüven eksikliği ile alakalı. Ben eğer benden istenileni yapmazsam, hayır dersem beni sevmezler, istemezler, dışlanırım tarzı düşünceler sebebiyle oluyor. Kendine güven ve kendini ifade etmekten çekinme. Herkesin seni sevmesine ihtiyacın yok.

Bunun için terapiste gittim. Sadece bu değil bir kaç başka şey için gittim altından neler neler çıktı.

Sebeplerden birisi rock n roll’un dediği şey. Herkes beni sevsin diye düşünüyormuşum ben de. Saçma bir şey. Herkesle iyi geçinmek, herkes tarafından onaylanmak, herkesin aklında “oha ne iyi insan” diye yer etmek zorunda değiliz.


Tabii bu farkındalığa kendin varabilmem lazım. Bunun için ben çok büyük çaba harcadım. Terapistim de çok yardımcı oldu. Olay en sonunda annemle olan ilişkime kadar bağlandı.

Şu an çok daha iyi durumdayım. Artık hayır diyebiliyorum. Sınırlarımı koruyabiliyorum.

Başkaları üzülmesin diye istemediğiniz şeyleri yapar mısınız?
Söz konusu ne olduğuna bağlı ama ben çoğunlukla yapmıyorum. Yaptığım zamanlar ise isteyen kişi annemse ve yapmadigimda uzulecekse ya da benim faydama olacak bir şeyse yapıyorum.

Valla nasıl atlatilir konusuna gelince hayir demekle dunyanin sonunun gelmeyecegini ya da sirf hayir dedin diye sana darilacak/ seni silecek bir insanin hayatında olmasa da olur diyeceğin biri olduğunu dusunebilirsin.

eskiden ben de öyleydim. herkes beni sevsin istediğim için ilkokulda salak gibi paramı falan kaptırırdım. hayır dediğimde, kendi duruşumu sergilediğimde insanların beni sevmeseler bile saygı gösterdiklerini görünce aştım o takıntımı. şimdi de tam tersi oldum ama. birisi beni fikrimden vaz geçirmeye çalıştığında zekama saygısızlık yapılıyormuş gibi hissedip agresifleşiyorum. o da ayrı problem. arayı bulmak lazım.

%80 yapmam, genelde bunu yapmamak benim icin ne kadar onemli, yapmam karsi taraf icin ne kadar onemli seklinde degerlendiriyorum. Dediginiz seyin nedeni yukarda yazilanlara ek olarak zayif karakter ve kendi sinirlarinizi ortaya koyamamakla ve bunlara bagli kalamamakla alakali.

normalde hemen yapmaları gerekiyor fakat bizim cahil polisimize iş anlatmak deveye hendek atlatmaktan daha zor. o nedenle gerekirse başlarına sert bir üslupla dikilerek gereğinin yapılması gerektiğini aksi takdirde kendilerini savcıya şikayet edeceğini ve suç duyurusunda bulunacağını söylersen tıpış tıpış geleceklerdir tahliyeye.

1. savcıya şikayet
2. amirine şikayet
3. hemen bir dilekçe verip şu tarihte ekte fotokopisi bulunan şu belge ile başvurmama rağmen neden aynı gün içerisinde işlem yapılmadığını öğrenmek istiyorum gibi içeriği olan bir dilekçe ile (başvuru numarası vermek zorunda) başvurmak.
hemen çözülür. kesinlikle anlaşmayı süre vermeyi vs kabul etmeyin. yanılmıyorsam görevleri bir kez gelip o işi yapmak, şayet bir hafta süre verirseniz iş baştan başlar (çok emin değilim ancak öyle biliyorum)

Uyap'tan gelme zorunluluğu yok. Altında savcının imzası olduğu olduğu müddetçe sistemden gelen evrakla posta yoluyla gelen evrak arasında fark yok.

Savcıya şikayet et de kan alsın. Akılları başlarına gelir belki

bağlı oldukları emniyet müdürlüğüne şikayet dilekçesi de verilebilir.

haldun taner her gün oturur evinin balkonuna dışarda gördüklerini yazarmış.

durakta bekleyen adam elini kaldırdı ve dolmuşu durdurdu. sigarasından son bir nefes çekip tek hamlede atladı dolmuşa vs gibi...

dışarda gördüklerini bu şekilde kağıda geçirirmiş hiç bir şey yazamasa. Bir dene belki bir şey çıkar.

george r. r. martin sen misin?

soundcloud

no copy right sounds

www.youtube.com

çocukluğumdan beri müzikle uğraşıyorum, koloratür sopranoyum. son 2 senedir kendi bestelerimi yapıyorum ve onları tanıtmak için uğraşıyorum.

eğer beğenirseniz belki ekleyebilirsiniz. bu bana gerçekten çok destek olur ama daha önemlisi beğenilmiş ve benimsenmiş olmanı beni mutlu eder.

Arin -(git: youtu.be)
Uzak - (git: youtu.be)

ık anlaşacak başka yolu yok ben istifa edemem tazminatımı ödeyin ayrılayım diyecek

İlk yöntem güzellikle anlaşma yolu. Tazminatı konusunda ısrarcı olacak, ve istifa etmeyecek karşı taraf 05 koduyla çıkış yapacak (belirli süreli iş sözleşmesinin sona ermesi). Bu sayede bir hak kaybı yaşamayacak, tazminatını da alacak, işsizlik maaşından da faydalanacak. İstifa istedilerse bu ilk seçeneğin gerçekleşmeyeceği bariz...

İkinci yöntemde ise tazminatından vazgeçecek, dilekçe yazacak, tazminatımı aldım diye. İşveren gene 05 koduyla işten çıkaracak ve işsizlik maaşı alabilecek. Bu win win durumu olduğu için işverenin kabul etme ihtimali çok yüksek

Son yöntem güzellikle uzlaşmayan işverene karşı önce işkur'a şikayette bulunmak, işkur şirket yetkilisini ve sizi çağırıp işverene öde adamın parasını diyor. Görüşmeye gelmezlerde dünya ceza kesiyor vs. Buradan da sonuç çıkmazsa mahkemeye başvurmak.

Ben mahkeme yolunun sonundayım, neredeyse 2 sene olacak, bu saatten sonra gelecek olan paranın ak.

çalışmaya devam ederken noterden ihtar çekin. böylece "devamsızlık yüzünden işten çıkarıldı" diyerek tazminatın üzerine yatamazlar. iş hukukundan uzman bir avukata vekalet verin. arabulucu'da uzlaşılana ya da mahkeme sonuçlanana kadar işsizlik maaşı da alabilirsiniz.

2 günlük ayakkabı
1 bot
1 terlik

1 spor ayakkabı
1 market için eski spor ayakkabı
1 bot
1 kışın market için eski bot
1 çizme
1 mülakat babeti
2 düğün vs için topuklu ayakkabı
k

1 eskimiş 2 normal spor ayakkabı
1 bot
1 klasik
2-3 tane de çok eskimiş var, öyle duruyorlar.

21 tane olması lazım.
3 bot, 2 çizme, 3 terlik, 2 spor ayakkabı, 1 sandalet dışında hepsi topuklu ayakkabı. (Topuklu ayakkabı sayısından emin değilim)
Kadın.

2 günlük
1 klasik
1 bot

e

1 kış botu
3 iş botu
3 süet
1 rugan
1 indoor spor
3 günlük spor
1 terlik
erkek

çok yürümediğim için eskimiyorlar, atmadığım için sayı hep arttı.

bir yazlık bir kışlık spor ayakkabım, bir bot, bir de bakkala çöp atmaya giderken giydiğim terlik.

4

erkek

2 sneaker
1 bez ayakkabı
1 bot
1 terlik

8 cift varmis oha... ayakkabi alani esekler kovalasin ne lan bu?

6 bot
5 spor ayakkabı
1 günlük ayakkabı
1 hafif topuklu yazlık ayakkabı
1 özel gün vs için yüksek topuklu
1 terlik

Aktif olarak kullandıklarım bunlar. Cinsiyet kadın.

5 spor (gunluk giyilebilecek)
1 fitness icin spor
1 kundura
1 terlik

Erkek

15-16 kadar saydim. erkek.

9-10 tane vardır.

Erkek

1 spor
1 outdoor bot
1 plaj terliği

Kadın

4 spor (tiger, lotto, superga, converse)
2 klasik
3 loafer
1 deri converse
1 bot
1 outdoor
12 tane sayabildim

7 e

Her gün aynı ayakkabıyı giyince ayaklarınız terlemiyo mu?
5 spor ayakkabı
4 sandalet
3 topuklu ayakkabı
1 terlik
5 bot

Dolabın başına gitmeden aklımdakileri saydım

3 bot
2 terlik
2 sandalet
6 babet- corcik
3 topuklu
5 spor

21. Kendimi frenlemiş halim, giymediklerimi ama atmaya kiyamadiklarimi saymadim. Cinsiyet k.

Türkiye'de 100 kadar, şu an yaşadığım yerde 30. Taşınırken 2 çift ayakkabı ile gelmiştim.

3 adet bisiklet ayakkabım, 1 botum, 2 spor ayakkabım, 1’de casual var.

3 spor
3 klasik
1 bor

Giymediklerimden yeni kurtuldum, şu an dolabımda olanlar:
4ü normal, 1i de sadece spor salonunda giyilmek üzere 5 spor ayakkabı,
3 tane makosen
1 tane babet
1 sandalet
1 topuklu açık ayakkabı
1 stiletto
1 terlik
3 de bot olmak üzere toplamda 16 tane. Kadınım.

Erkek, 1 spor, 1 spor/smart-casual, 2 ciddi pabuç (kahverengi ve siyah), 1 loafer, 1 converse, 2 su geçirmez yürüyüş, 1 çelik burunlu emniyet ayakkabısı, 1 çakma Caterpillar, 1 kar botu, 1 boğazlı ciddi, 1 plastik dışarı terliği.

Toplam 13. Biraz da atamama hastalığım olduğundan birikti.

erkek
toplam sayılarını bilmiyorum. iki tane modelden üçer çift vardı, onlardan eminim sadece.

1 erkek

4 spor
2 casual
4 klasik
1 bot

2 tanesi en rahat olanları onları cıkarmıyorum ayagımdan

Erkek
Min. 22 saydım.
2-3 tanesi hariç, severek giyiyorum.

5 erkek

10 cift - erkek
hanimin 100'un ustunde herhalde.

7 adet
Erkek

10-11 erkek

çok fazla. sayamıyorum bile. 40 olabilir, kadın.

1 klasik rugan ayakkabı 2009
1 yarım boğazlı spor ayakkabı 2010
1 klasikle spor arası deri ayakabı 2012
1 ağzı burnu yırtık spor ayakkabı 2012
1 salonda kullanmalık spor ayakkabı 2013
1 her yeri yırtık outdoor 2013
1 casual deri arası iç astarı yırtık ayakkabı 2016
1 taşa toprağa değince acıtmayan deniz ayakkabısı 2017
1 casual az giydiğim pahalı ayakkabı 2018
ayrıca 1 adet ev terliği 2015
1 adet tuvalet terliği 2018

1 bot
1 cizme
3 spor ayakkabi
2 babet
2 terlik
1 topuklu

toplam 10, Kadin.

Aklima gelenleri listeledim, 27 tane gunluk kullandigim ayakkabi cikti + dugunde bayramda giymelik topuklu ayakkabilar var bir de.
K.

Annem surekli bu sayiyi azaltma egiliminde, bu kadar oldugunu duysa 15ini atmaya yeltenebilir.

2 ayakkabım var 1i kışlık 1i yazlık. millet maşallah..

Bilemiyorum, hiç saymadım. Çok fazla ama. Özellikle botlar çok fazla bende. En az 25-30 tane botum vardır. Bir o kadar da spor ayakkabı vardır. K

her sene 4 tane alır sonra atarım.

Not: asla bot giymem.

E

sen cildiye'den randevu al. başka branşsa zaten sevk alırsın.

sonraki sevişmelerimiz daha güzeldi, ten uyumunu, nelerden hoşlandığını sevip sevmediğini bilmediğin için ilk sevişmede mal gibi kalabiliyor insan

ilk sevişme hep biraz tedirginlik barındırdı, sonrakilerde de grafik sonlara doğru düşüyor.

İlk sevişme..daha heyecan verici

ikincisi. sadece sevişmede değil genel olarak hemen her şeyde "öğrendikçe, alıştıkça, benimsedikçe daha iyi" insanıyımdır. gerçi sanırım çoğumuz için böyle bu. neyse. 365 günün 365'inde de sevişsem, 366. gün karşıma daha önce hiç görmediğim farklı birisi çıktığında tedirginlik ve ürkeklik olur, rahat hissedemem. iki ve sonrasındakiler daha iyi olur o açıdan.

keşfetmenin heyecanı unutulmaz, tabiki ilk

meister +1

2., 3., 4. ve sonraları.

bugün anlayacağım. ilki aşırı iyiydi ikincisi bakalım nasıl olucak.

2

kişiye bağlı. ilk seferinde tedirginliğe rağmen güzel reaksiyonlar alındıysa ikinci sefer için daha fazla özgüven gelişiyor. çıplakken beğenilmeme gibi kaygılar da olmaz.

İlki daha heyecanlı olsa da ikinci daha keyifli olur.

Ben 23'um ve 18-19'luk ortamda duramiyorum da sen mi duracaksin?

Gayet normal. Takma. Aynisini biz de yapiyoruz.

ben takmazdım. öncemli olan hocadan ne aldığın, alabildiğin. ehliyet kursunda olsan, diğer kursiyerler 18 yaşında olsa vaz mı geçecektin yani?

Bir CSI uzmanı dikkatiyle inceledim:d

Ne oldugunu bilmiyorum fakat o şeritler inceden kalına doğru muntazam biçimde ilerliyor. Bu da demek ki, o iki silindir arasından her ne geçiriliyorsa istenilen kalınlıkta çıkartabiliyor. (Silindirlerden biri girinti, diğeri çıkıntı oluşturuyor - çok dikkat ettim:D)

kösele ayakkabı tabanlarına ya da kemerlere desenli iz bırakmaya yarayan bir alet gibi geldi bana.

www.reddit.com

buraya sorun.

edevlette detayları olması lazım.

kara yollarınanın sitesine de bak derim.

Bende ayni olayi yasadim o günkü facebook kayitlarima mesajlarima falan baktim acaba neler yaptim diye parasina göre ne cezasi olduğunu falan buldum en sonunda yakaladim ayrintilari sistemde gorememistim hafizani zorla ne cezaei oldugunu tespit etmeye calis kirmizi isik mi hiz mi park mi vs

aptala tahammülü tüketmiş oluyoruz

Bunu yapanlar genelde 15 yasindaki ergenler ya da ruhu 15 yasinda ergen olanlardir. Karakteri olan insan konusmak istemedigi kisiye insan gibi konuşmak istemiyorum der.

her şey demek ki iyi gitmiyor, bence de tahammül hakkı tükenmiştir.

Fazla nazın usandırması ve alternatif tercihi.

ghosting deniyor. artık görüşmeyelimin kibar hali.

Daha iyi gidenini bulmuştur

ghosting çağın vebası çünkü. takmayın.

testesteron hayatı çok zorlaştırıyor biliyo musun? bazen bir takım ihtiyaçlar için aslında hiç selam verilmeyecek bi insana kendini prenses gibi hissettiriyoruz. hormonlar dengeyi bulduktan sonra "o kadar efora değmez aslında" deyip uzaklaşıyoruz.

Bartebly +1

karakter meselesi.
flört, aşk-meşk, seks konularında biraz insan olabilmek lazım.

jel. likit olanlar kıyafette (özellikle beyaz gömlekte) sarı sarı iz bırakıyor.

hepsini bırak deotak kullan memnun kalırsın.

deotak+1
ama roll-on olanı değil, krem olanı daha etkili ve daha uzun süre gidiyor.

hepsini boşver karbonat kullan. ciddiyim

Pazarlanma sekli bu rakinin. Yoksa bu kadar icilmezdi.

Yüksek alkollu hicbir ickiyi bu kadar cok ve bu kadar uzun sürede tüketmezsiniz. Ya bütçeniz yetmez(kokteyl, viski, tekila vs) ya da muhabbet edecek kadar süre sofraniza eşlik etmez. Rakı demlene demlene tuketilir. Olay alkol oraninda..

Rakı dünyanın en overrated içkisi olduğu için bir sebep gerekiyor.

rakının biraz da yerli içki olmasından dolayı sahip olduğu farklı bir imajı var.

Anlamsız bence

Nasıl anlayacaksınız kullanıp kullanmadığını, attığına dair kanıt mı isteyeceksiniz ?

ergenlikten öte psikopatlık bence

@fezagezgini

Gayet mantıklı bir soru sordunuz :)

Bunu sadece ağızdan çıkmış bir şey olarak düşünün. Yoksa dediğiniz gibi kanıt filan istenmiyor(öyle olsa garip olurdu tabi biraz)

@levpont

Peki neden böyle düşünüyorsunuz?

ergence ve anlamsız.

ne gerek var ki? ölmüş kabul et hayatına devam et boşver gitsin. ölmüş biri hiçbir şeyini de kullanamaz öyle düşün.

liseli değilseniz anlamsız ve ahmakça.

Ergence

Ergence

evet ergence. oldu olacak "mastürbasyon yaparken beni düşünmeni de yasaklıyorum" diye de ekleseydin.

ergen ötesi.

Kötü bir şekilde ayrılmışsınız ama sen daha kafanda olayı bitirememişsin.

Benden uzak, Allaha yakın olsun diyeceksin.

Yeni ufuklara yelken açacaksın.

Eskiye takılıp kalıp kendine zarar verme. Daha olgunsun. Daha güzel ve daha sağlıklı bir ilişkiye hazırsın.

Güzel günler seni bekliyor.

@retorique

Öyle aman aman şeyler değil. 1-2 tanesi hariç hepsini kullandığını düşünüyorum(düşünüyorum derken 7/24 düşünüyorum anlamında demiyorum) Don-atlet(lafın gelişi), ayna, kendi adının yazılı olduğu kalem vs vs.. Daha çok var ama gerek yok saymaya.

Herkese hak veriyorum. Evet ergence. Doğru söze diyecek lafım yok ama işte daha önce de dediğim gibi insanın içinde patlayan hırs bunları dedirtebiliyor. Yani sonuçta onun olmuş olduğu bir fotoğrafta benim aldığım şeyleri gördüm ve bu insanın canını birazcık sıkabiliyor(o fotoyu gördükten sonra denmedi bu arada) Cevaplar için de çok teşekkür ederim.

Ergence

Ayrıldığın kişi zaten istemezse kullanmaz. O yüzden senin kullanmanı istemiyorum demen saçma.

duygusalca.

ekmek roma imparatorluğundan beri çok büyük önem taşıyan bir şey. daha öncesinde de muhtemel öyleydi.

neden istiyoruz? hem sosyokültürel aktörler. ekmeğe önem verme israf etme gibi kampanyalar sizinde dediğiniz gibi hem de türk mutfağının genel özellikleri ekmek yemeye sevkediyor insanları.

onların dışında ekmek güzel bir şey. tadı güzel bol karbonhidratlı ve en basit şekliyle bildiğin bağımlılık yapan bir şeker. kısa ve dağınık oldu ama genel çerçeve böyle.

Vücut doymak için karbonhidrat istiyor. Özellikle sulu yemeklerde yemeğe banmak için insan istiyor.
Ve çoğunlukla ekmeksiz doyulmuyor. Bunun temelinde de aslında biraz fakirlik var.

100 gr et yediğinizi düşünün. Doymanız imkansız, ekmekle desteklemeniz lazım ki doyasınız.
He parası olan 300 gram alır doyar o başka.
Ayrıca mesele sade et yemek de bayar insanı. Yanında ekmek yemek biraz daha hafifletiyor.

En ucuz yemek türü olduğu popüler bence ve doyurduğu için.

@tinky winky bilimsel yönünü sormuştum olayın. ayrıca 250 gram ekmeğe 1.5 lira dersek, kilosu 6 lira yapar. bu paraya kilolarca makarna, pilav yiyebilirsin. yani makarnadan kat kat pahalı.

benim ilgincime giden bütün hayvanlar da ekmek yiyor. kedi, köpek, kuş, tavuk, karınca...

normalde kedi, köpek etobur. domates, salatalık versen yemez. ama ekmek yiyorlar.

sene 2019 oldu hala "vücut doymak için karbonhidrat istiyor", "ekmeksiz doyulmuyor" diyenler var, cidden inanılmaz.

Mantıyla ekmek yiyen insanlar gördükten sonra bunun bir kültür olduğunu anladım.

der meister, seni görmesek bilmesek, gayet fit, skinny, hatta yüzücü kaslı birisi olarak hayal edicez, enine boyuna aynı ölçülere sahip adamsın, böyle söyleyince komik oluyor.

başka ülkeleri örnek gösteren arkadaşlar hiç yurtdışında bulundular mı merak ediyorum. tamam biz biraz fazla yiyor olabiliriz ama arada uçurum falan yok. herkes sabahları kahvaltısını ekmekle yapar. birçok kültürde bu böyledir.

mantıyla ekmeği bir biz yiyoruz denmiş. daha geçen gün şu haber düştü timeline'ıma.

www.popsugar.com

ekmeğin önemi binlerce yıl öncesinden geliyor. vazgeçilmesi de mümkün değil çünkü elde edilebilecek en kolay temel gıda maddesi ekmek vasıtasıyla karbonhidrat. normal yani.

avcı, toplayıcı insan anlamında ekmek ve türevleri etin ikamesidir. ayrıca dişlere de zararlıdır. dişleri bizden daha sağlıklı mağara adamı iskeletleri var.

@fodera, senden bu seviyenin fazlasını zaten beklemiyorum ama yine de anlamanı ümit ederek söyleyeyim: konu benim ölçülerim değil, bu çağda kolaylıkla ulaşılabilecek bilgilere erişmeye dahi zahmet edilmeyip üstüne bunların varlığının reddedilmesi ve duyuru gibi skindirik bir platformda olsa bile insanların yanlış yönlendirilmesi. sen kaslı bir yüzücü olarak hayal edebilirsin ilgini çekiyorsa. bu ekmeğin lüzumsuz, boş karbonhidrat olduğu gerçeğini değiştirmeyecek.

Binlerce yıldır süregelen diyetimiz. Pirinç her yerde yetişmiyor. Yoksa birim ağırlığa bakıldığında pirinç daha besleyici. İleride sırf bu sebepten pirince yönelimin artacağını söyleyenler var.

Tahılların bozulmadan uzun süre saklanabilmesi çok büyük avantaj. Atalarımız eti saklamak için sucuk, pastırma vb yöntemler geliştirmiş. Yine birçok gıdanın turşunu kurmuşlar. Tabi reçelleri de unutmayalım. Süt ürünlerinde ise yoğurt ve tereyağı yaparak saklama yoluna gitmişler.

Şuan alkollü içecek olarak tükettiğimiz bira ise zamanında besin amaçlı üretilirmiş. Hititlerde askerlere maaşın bir kısmı bira olarak veriliyormuş. Ayrıca ortaçağ ingilteresinde temiz suya ulaşım zor olduğu için bazı bölgelerde çok fazla bira tüketilirmiş. Çocuklar 5 yaşından itibaren içiyorlarmış. Günümüz biraları gibi değil elbette.

Mesela göbekli tepe'yi inşa eden insanlar tarım yapmıyorlardı, ama yabani tahılları tüketiyorlardı. Bu noktada aslında joker gibi bir şey oluyor ekmek. Çünkü her zaman av hayvanı bulamayabilirsiniz. Daha çok örnek verilebilir elbette. Ama özet olarak şu; tahılların neredeyse her iklimde yetiştirilebilmesi, kolayca saklanabilmesi ve büyük kitleleri besleyebilmesi.

Ben de tam olarak senle ayni durumdayım fakat merkez bankası birkaç kez daha faiz arttırımına gider de politika faizini de yukarı çekerse yaya kalabiliriz.

7 bin TL ile dolar alsan da zengin olmazsin. finansta bir soz vardir. eldeki bir kus, daldaki iki kustan iyidir. 15 gun kalmis zaten. faizini al, sonra tercih yap.

biiir ihtimal bankasina gore degisebilir ama genelde: koydugun parayi geri alirsin faizi gider.

merkez uykudan uyandı, biraz takip etmek lazım
sırada 7 haziran toplantısında ne diyeceği var..

buyrun dinleyin 12'ye kadar sürecekmiş:
www.youtube.com

yakın zamanda enpara'dan ing turuncu hesaba geçtim. ing'de hem dövize ve tl'ye daha yüksek faiz var hem de şu an beklediğin gibi vade sonunu bekleme derdi yok. vade bozulmadan anlık para yatırıp çekebiliyorsun.

Kesinti olmaz, anaparayı alırsınız, sadece faiz alamazsınız. 15 gün boşa beklemiş olur paranız.

bazı otelcilik programları;

opera pms (dev oteller genelde bunu kullanır)
elektra
sistem otel
amonra

www.teamwork.com
Atlassian Jira

basecamp
slack

ufağından en kurumsalına tüm medya planlama ajansları bu programı kullanıyoruz

medplan. (evet çok yaratıcı bir isim:D)

meditasyon (uzun vadede)

ps. aklına gelecektir ancak olumsuz etkilememesi konusunda.

(bkz: eternal sunshine of the spotless mind)

mastürbasyon

O düşünceyle barış, olduğu gibi kabul et. O zaman olumsuz etkilemiyor.

Kisa vadede surekli kendini mesgul tutmak. Zaten sonra etkisi azalmis olacaktir.

@hayat nasıl olacak o

@sick şuan pek meşgul olamıyorum

Başka bir başlıkta da aynı şeyi tavsiye etmiştim.

Aradığınız şey EFT

www.youtube.com
www.youtube.com

Düşünce aklınıza geldiğinde dilinizi ısırın.

Elbet alakası vardır. O göçük diyaframı da etkileyen bir yerdeyse daha bir zorlanılır. Koşma, seni iyi hissettirmez koşmak.

Yürümek zaten insanın tabiatı gereği çok zorlanmadan yapabileceği bir aktivite, koşmak için ekstra şartların oluşması gerekir, onlar olmadan koşamaman normal.

Saglik problemin olmadigini varsayarak konusuyorum, dogru tempoda kosmuyorsun. Kosu dedigin zamanla gelisen bir sey. Saatte 5 km/sa hiz ile yuruyorsan 5.5 ile hafif kosar tempoya gec ve sıkılsan dahi hizlanma. Oyle bir sure kos 15/20 dk vucut bir ogrensin hazirlansin. Gunler icinde gelisirsin.

koşarken doğru nefes alma yöntemlerinden birini kullanmıyorsan daha çabuk tıkanman normal.

örneğin askerde öğretilen: nefesi burundan iki adım boyunca iki taksitle alıp yine iki adım boyunca bu kez tek bir seferde ağızdan vermek.

postür de önemli. koşarken omurga dik, omuzlar geride olursa cigerlerini daha verilmli kullanırsın.

ısınma hareketlerinin öneminden bahsetmiyorum bile.

Hangi elini kullanıyorsun?

dominant eliniz hangisi?

Sağak, solak? Bu şekilde soruyorum.

Sormasak? İllaki eline kalemi alıp yazdığı bir anını falan denk getiremez miyiz?

Hangi elini kullaniyorsun. En dogali bu.

kötü insanı çekici kılan bir şey yok, heyecan arayan insanlar var sadece.

adamla evlenmicekler. fuckbody arıyorlar onun için de en yakışıklı en çekicisini seçmek normal. biz de escort seçerken en güzelini arıyoruz sonuçta.

amerika'da seri katille evlenen bir kadın vardı sanırım. var böyle insanlar, bu sadece yakışıklılıkla ilgili değil bence.

kaldı ki internet ortamında olan her seye inanmamak gerek. cok kolay manipüle edilebilirsiniz. ihtimalleri değerlendirdiğinizde bile gerçekliği zayıflatacak birtakım şeyler çıkarabilirsiniz.

doğada bütün dişiler, yavrularının genlerini alpha male'den almaya, böylece sağlıklı yavrulara sahip olma şanslarını artırmaya programlıdır.

alpha male, doğadaki konumunu kaba kuvvetle elde eden ve elindekileri yine kaba kuvvetle koruyan erkek hayvandır. çok fazla detaya gerek yok.

vahşi doğa, alpha male'leri bol bol seks ve yavru sahibi olmakla ödüllendirirken, insanlık hapse atıyor. evet mahkumların birçoğu alpha male'dir. çalabildiklerini çalmış, tecavüz edebildiklerine etmiş, öldürebildiklerini öldürmüş insanlardır. bunların hiçbiri vahşi doğada suç olmadığı gibi gücün sembolüdür.

medeni kültür bir kadına "zengin erkekle evlen" diye fısıldarken miras aldığımız genler de "zengin kocanı bir alpha male'le aldat" diye fısıldıyor.

Olay yine evrimsel süreç, zorba ve suç işleyen erkek güçlü erkek konumunda ve ilgi çekicidir. Mesela erkekler için de ortam kızı, fingirdek ya da fettan kadınlar ilgi çeker (hani bu fettan dizi karakterleri var ya).

(Bkz:#55700147)

(bkz: #55700147)

(bkz: #30181714) budur.

Sucu islemeye cesaret eden erkek yarin kadini korumaya da cesaret eder mantiginin kadin begenisini sekillendirmesidir olay. Erkegin iyisi kotusu olmaz. Guclusu gucsuzu olur. Ahlak din falan yalan. Cikarim icin yakalanmayacagim sucu islerim ben de. Yalanlardan arindigin zaman erkek demek kazanabilecegin kadar para, cabaladigin kadar seks, yiyebildigin kadar et, ulastigin kadar guc demektir. Intikamdir kavgadir tutkudur guctur hayat.

yahu baktım ona, en alta koymuşlar ilgili yazıyı açıp bakmadan tipe bakıp mesajlaşma olmuştur büyük ihtimalle aksi taktirde çoğu böyle şeyler yapmaz. kandırmalı sosyal deney yapılmaz.

Cihangir'e gidecekseniz Ataturk daha rahat olur. Havatas'a binip ortalama 10 TL'ye Taksim'e gidersiniz. Oradan da Cihangir yurume mesafesi zaten.

yükün çoksa atatürk'te inmeyi seç. yükün azsa sabiha'da in, metroyla ünalan'a gidip oradan metrobüse biner, zincirikuyuya kadar metrobüsle gidip metroyla taksime gelirsin.

www.istanbulfind.com

not: istanbul kart'a ihtiyacın olacak.

100tl fark icin Sabiha degmez.

taksime 2 havalimanından da havataş var. ucuz olan uçağa atla gel, havataşla taksime geçersin. taksime varınca yük durumu, hava durumu ve keyfine göre değişmekle birlikte ister yürür ister taksiye falan atlarsın (taksici kesin söver ama)..

Sabiha'dan da taksime direkt havatas var. ucuz olana bin.
Otura otur gidersin taksime.

metro falan uğraşma deli misin.

sabiha gökçen'den de atatürk'ten de direk havataş var taksim'e. 10 tl.

100 lira farka kesinlikle değmez.

önce mutluluk hormonu salgılaman gerekli, normal iş tempon yorucu olabilir, ama bünye dediğin şey homojen bir yapı gibi çalıştığı için, içinde bulunduğu duruma bir yerden sonra ayak uydurmaya başlıyor. (konulduğu kabın şeklini alma örneği)

beyin'i boşaltmak çok önemli bir de o var, eve gelince napıyorsun, acun izleyip yarışmalarda daha çok stres olup kafayı boşaltamıyorsan yorgun hissetmen doğal.

ayrıca ne fazla ne de eksik uyku, her gün aynı saatte yatmaya ve aynı saatte kalkmaya çalış.

bu benim için 1.30 - 7.30 arası, bünye bu şekilde çalışıyor.

spora git, esas yorgunluğunun yorgunluk olmadığını anla mesela.

d vitamini, omega 3, resveratrol yazıyorum.

sigara?

Sigara + mutsuzluk

kaç saat uyuyorsun

*kaliteli uyku (odayi havalandir, duzenli uyu, temiz carsaflar, uygun pozisyonda uyuma, elektroniklerden uzak olma, odanin karanlik olmasi, dinlendirici bir muzik vs.)
*kan tahlili (d vit eksikligi, kansizlik, tiroid, b12 eksiklikleri, diyabet vs olabilir)
*spor sart
*iyi beslenme (bu konu derin)
*meditasyon, kafayi bosaltma
*dogru nefes alma

Sigara nadir
uyku desen 1-7 arasi
mutluluk desen tam mutlu olucak gibi oluyorum sonra bir sey oluyor iyi giden bi iliskim var ama boyle 100de 100 mutluyum diyemem
iyi beslenmede sorun olabilir ama meyve falan yiyorum aksamlari bazen orasi kurtariyor olabilir
bayadir doktora gitmedim kotu bisey derse iyice depresirim diye dusunuyorum.
spor desen salona gimteye vaktim yok ama yururum.bolca o sayilir mi

Onereceginiz vitamin ilac vs varsa talibim

1-7 arası uykuyla tabi yorgun olursun. sorunu başka yerde arama uyku düzenini düzelt. en az 8 saat uyu

en az 8 saat nedir ya, zaman kaybı hayatının çok büyük bölümü uykuyla geçiyor zaten.
fazla uyku aptallaştırıyor insanı direk.
uyku ortamı demişler ona da bak yine, oda temiz olsun, bilgisayar karşısında uyuma, ses olmasın karanlık olsun falan filan.

yatarken telefonunu kapat. yatakta telefonla oynamak gözüne mavi ışık girmesine, beynin uyanmasına sebep olur.

bir tekila shot

rahat ol+1
kendine güven ya da kendine güveniyormus izlenimi ver.
dik dur.
yapabilir misin tarzı birseyler sorarlarsa yapmadım ama denerim falan deme amına bile korum minvalinde takıl:)

Traş ol
Smart Casual
cv'ne çalış
En zayıf yönün; işime odaklanmaktan sosyal hayatımı ihmal edebiliyorsun
En iyi yönün; takım çalışmasına yatkınsın
1 gün önceden sarımsak yeme
Ağzın kokmayacak
Şirketle ilgili elinde datan olsun; ne zaman kuruşlmuş, ürünleri ne, ceo'su kim, cirosu ne,
türkiye'nin gdp'sini, dış borcunu, enflasyon oranını ezberle

başarılar...

ezik durma

kendine güven işin anahtarı. kendine güven için basit önerilerim olabilir. vücut dilin neyse bilincin de onu yaşıyor. sandalyede bacaklar kapalı, kollar bitişik, kapalı durursan ezik hissediyorsun. mümkün olduğunca vücudunu aç, çok yer kapla. kendine güvenin bir nebze yükselir. görüşmede karşındakinin gözlerinden gözlerini çok fazla ayırma. kendi düşüncelerinle kaldığında panik yapma ihtimalin artar. tekrar göz teması kurmak istediğinde kendine güvenmiyorsan çok kötü hisseder ve bunu hissettirirsin. göz temasını kaybetme.

çok dar kıyafetler giyme. dar bir ceket, öncesinde de yemek yemişsen hem kötü durur, hem de nefes alış verişini değiştirir. rahat olman önemli.

güzel bir saat tak. güzel bir takım giy. power suit + power watch, kendine güvenini artırır.

abartmadan esprili ol.

güzel konuş. "takdir edersiniz ki" gibi cümleye giriş ifadelerin olsun. tabii bunu da abartma. "zati alinize yakışacak bir personel olma gayesindeyim." böyle de olmasın.

Mülakatlarda sıkça sorulan soruları araştırıp cevaplar hazırla, pratik yap.

Cvnde yalan bilgiler var ise gitmeden önce defalarca tekrarla ki görüşmede sorarlarsa tekleme.
Rahat ol +1

(bkz: iş görüşmesine gideceklere tavsiyeler)

Rahat ol ama gidip saçmalama.

İşi istiyormuş gibi görün.

Yuvarlak cevaplar ver.

Tuzaklı soruları kendine göre yont.

Şu sorulara kesinlikle pozitif cevap ver işi istiyorsan:

Bu işin size uygun olduğunu düşünüyor musunuz? (Denemeden bilemem deme sakın!)

İleride nerede görüyorsunuz kendinizi? (Bu işte yükselmiş ve uzmanlaşmış olarak!)

su iç. tam kendini anlatırken heyecandan boğazın kurumasın.

ex machina zekice twistleri olan bir film değil ama üzerine düşündürür, güzeldir.

(bkz: calgon)

@konusma ben konusuyorum daha bitirmedim hollywood ve abartılı oyunculuklara ben de hiç katlanamıyorum. zaten o filmlere konsantre de olamıyorum.

john wick'ten daha iyi türk işi aksiyon;
(bkz: panzehir)

zaman yolculuğu;
(bkz: Los cronocrímenes)
(bkz: primer)

din eleştirisi;
(bkz: The Invention of Lying )
(bkz: Le tout nouveau testament)

kapalı mekan, düşündürmeli;
(bkz: the exam)
(bkz: La habitación de Fermat)

Wicker man.

Buna benzer birseyi askerdeyken gormustum. Bir tarafi yapiskanli bez icinde kimyasal biseler varmis. Bezi elimizle sikistirinca isinmaya basliyordu, vucuduna yapistirabiliyordun. Baya isitiyordu.
Boyle bir urunu asker malzemesi satanlar ve dagcilikla ugrasanlarda bulursun, belki eczanelerde

illa mendil olmayacaksa ve amaç elleri ısıtmaksa zipponun da şöyle bir el ısıtıcısı var;

www.zippo.com.tr

askeri malzeme satan yerlerde cep sobası diye satılır.

it could be wrong'un dediği watsonslarda var.

It could be wrong in bahsettiği ürünü aldim. Ama bunların etksini görmek için ellerin içinde bekletmek gerekiyor.
Benim bahsettiğim üründe beklemiyorsunuz uzun süre. Sürüp /silip devam ediyorsunuz.
Özellikle açıkhava konseri vb verecek sanatçılar kullanıyor diye duymuş.

şöyle bir urun var. belki aradiginiz budur.
urun.n11.com

zamanın şartlarında hapse "düşeceğime öleyim daha iyi" diye düşünmüş olabilir.

baskı altında itiraflar olabiliyor.
Bir de haklı olmasına rağmen suçlamayı kaldıramayıp intihar edenler var.

Raskolnikov'un duygusal durumu üzerine zaten roman.

Haksız bir suçlama sonucunda hayatının büyük bir bölümünde özgürlükten mahrum bırakılmak vb. ağır cezalarla cezalandırılmaktansa bir şekilde ölmeyi ya da intihar etmeyi tercih etmek pek de mantıksız bir durum değil. Böyle bir durum kişinin suçu kabul ettiği anlamına da gelmez. Akıl sağlığı yerinde olan birinin yapmadığı birşeyi yaptığını düşünmesi olacak şey değil bence. Ama suçlu hissetmek ve kendinden şüphelenmek tabi ki olabilir. Çünkü insan duygusal bir yaratık. Gördükleri ve duydukları, doğru olmasalar bile onu etki altında bırakıyor.Sürekli olarak birşeylerin insanlara gösterilmesinin nedenlerinden biri de bu. Şöyle düşün, bir sabah kalkıyorsun ve etrafındaki herkes senin x suçu işlediğinden emin, sözleriyle ve davranışlarıyla bunu gösteriyorlar, bu durumda sen işlemediğinden emin olsan dahi hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam edebilir misin?

Dönem Rusyası düşünüldüğünde, sert cezalar ve koşullar, sibiryada ömür boyu sürülmek veya kürek mahkumluğu vb adam umutsuzluğa kapılıp öyle düşünebilir gayet normal

sorun yok. ama french bed istersen, küçük bir otelse, kabul etmeyebilir.

uc yildizli bi otelde calisiyorum. bizde sikinti olmuyor. iki kisilik odayi uc gay'e verdigim bile oldu.

tenzili rütbe yap, sevgililikten fuckbuddy'liğe.

Afedersin ama oyle sey mi olur lan.

modern birey olmakla gavatlık arasında orantılı bir korelasyon var galiba.

yolla yolla

sevgilin olduğuna emin misin onun? çok zorda kalmadığı sürece böyle yapmamalı bir "sevgili".

Yuh be arkadaş utanmadan bide yobaz mı diyor? koy götüne tekmeyi aga, iş çıkmaz o kızdan. Kurtar yani paçanı, şuan aldatmıyorsa şaşarım.
Mesele sevgilisi olduğu halde başka bir erkekle ayrı eve çıkması.
Sevgilisi olmayanları eleştirmiyorum, celallenmeyin hemen.

beraber çıkma şansınız yok mu?

Benim erkek arkadaşım bir kızla aynı evdeydi. Ev arkadaşının isteklerinden ve darlamalarından bıktığı için size daha çok düşüyor.

bi' kadın ve bi' erkek birlikte yaşıyorsa bunlardan birisiyle sevgili olmaktan farkı yok gibi aslında teoride. bu durumda sevgili olur muyduk olmaz mıydık sorusunu sormalıyız sanırım kendimize. merve ile burak ev arkadaşı, biz merve ya da burakla sevgili olmak istiyoruz. pompiş yapıldığı açık bi' durum. %90 seks dönmüştür. bu durumda ne yapardık? geçmişi bizi ilgilendirmez de, yine beraber yaşamaya devam edeceklerse bu bi sorun olurdu benim için. sorunu bırak merve den hoşlanmazdım zaten böyle bi' durumda. cuchold gibi mi takılacaktık yani. cinsiyetçilik bıdı bıdı bıdı fularizmi yapmaya gerek yok.

godoşluk gibi geliyor bana. beraber çıkma şansımız yok çünkü onun okuluna terso tarafta oturmam gerekiyor.

ayrılalım en iyisi evet.

yobazsın tabii. ne kadar modern bir düşünce tarzında kız arkadaşın var(!) mesela kız arkadaşına sor bakalım; modernliğinin sınırı ne imiş? yani karşı cins ile aynı evde kalmak modernlik peki öpüşmek falan? eğer öpüşmek modernlik değilse neden değil? bu soruların cevaplarını verebiliyor mu? modernliğin sınırını o mu belirliyor? ya da yobazlığın alanlarını kız arkadaşın mı belirliyor? sonuç buna izin vermek godoşluktur, gavatlıktır nokta. hadi onu geçtim buna izin vermemeyi yobazlık olarak nitelemek de saçmalığın daniskasıdır.

Şartı falan yok. Çıkamaz

Adam gay ise problem yok da evde don sütyen dolaşamayacak mesela, kendi de rahatsız olur zaten. Taşınmaya mecbursa ona ev bulmada yardımcı olun, sadece şikayet etmekle yetinmeyin, çözüme de dahil olun, kız kendini yalnız hissetmesin.

Edit: yoksa kızı darladın mı ''uzağız'' filan diye, senin yüzünden de böyle bir şeye kalkışıyor olmasın?

ya kadın gözüyle yazayım. konuda senden bağımsız olarak şöyle söyleyeyim, işin içinde seks yoksa bir erkekle bir kadının aynı evde kalıp birbirine tahammül etmeleri çok zor. seks yapınca, sevince fln karşındakinin kusurlarını görmezden geliyosun, bi şekilde katlanıyosun da, sırf arkadaşlık ilişkisiyle hangi kız pis bi herifi çekmek ister bilemedim. sevgilin lavabodaki küvetteki kılları gördüğünde de başka bi erkekle beraber yaşamak için bu kdr hevesli olacak mı acaba? odasında tuvalete külotla gidemeyecek, ayağını istediği uzatıp oturamayacak, kendi evinde ağdaymış cartmış curtmuş yapamayacak, sütyensiz gezemeyecek....

bunları say bakalım kıza, "ben çok rahatım arkadaşımın yanında her şeyi yaparım kankim o benim" diyosa ya yollu ya lezbiyen :) ayrıl.

lafı uzatmaya gerek yok
şarkıyı dinle
gerisi sana kalmış.

www.youtube.com

ben paşa'nın hangi okula yakın olduğunu merak ettim.
c.paşa tıp ?

modernlik buysa ben yobazlığı kabul edebilirim, onlar modern modern yaşasınlar.

koy tekmeyi gitsin amk. hem durumdan rahatsızsın hem de seni kafasına göre "yobaz" diye etiketlemesine, zeytin yağı gibi üste çıkmasına izin veriyorsun. azıcık ilkeli ol. dik dur.

izin ver. özgür bir birey olarak sana sorması bile kabahat. erkek/kadın ne fark eder insanlık önemli olan gidersin akşamları yanlarına tanırsın o kişiyi kafana uymuyorsa sevgiline fikirlerini açıklarsın ve o evden ayılmasını nedenlerinle belirtirsin yine itiraz ediyorsa ya susarsın ya da ayrılırsın.

ya böyle duyurular açıyorsunuz, insanların sevgilileri falan da okuyor, heves ediyor, yapmayın çocuğum

yurtdisinda (avrupada amerikada falan) bu tip seyler cok normal (cunku herkes icin yeterince seks var ve ev arkadasina yanasmaya gerek yok) de turkiye gibi yerde insanlar cinsellik eskikligi cektigi icin ev arkadasligi durumunda birinin bireylerin birbirine hallenmesi daha olasi gozukuyor.

kim sana yobaz dedi? bence de yobazlik ama rahat hissetmiyorsan soylemelisin ayni zamanda.

yobazlıkla - gavatlık arasındaki ince çizgidesin. kesinlikle izin vermezdim.

evsiz kalsa, çok zor durumda olsa anlarım da, evine daha yakın olduğu için taşınacaksa ben bunu anlamam arkadaş. izin vermezdim demiyorum, onun kararı sonuçta ama ben istemezdim. bunun yobazlıkla bi alakası yok.

Bu tip durumlarda bu mesajı usanmadan atacağım

skip ad

eğer bu soruyu soruyorsanız bile bu durumun hala size uymadığını gösterir.


ayrıca tamamen saçmalık olarak görüyorum.

sen de işyerine okuluna yakın bir kadın arkadaşla eve çıkacağını belirt, bakalım tepkisi ne olacak. sonuçta yobazlık yapmayıp modernliği duble hale getiriyorsun kadınla eve çıkarsan.

cinayete teşebbüsten içeri atabilirler badi.

mermi derken?
boş kovan diyorsun sanırım

@titiraprap boş kovan değil çekirdeğiyle beraber bütün mermi.

Mermiyi patlatan fisegin dibindeki yapi ve icindeki baruttur. gercek mermi dedigin tam cekirdegi, kovani, barutu, tapasiyla birlikte tam bir mermiyse yadak olmasindan da once tehlikleli is. Dibine cekicle de vursan patlar o. manyak misin?

bilmek istediğim sadece hukuksal olarak yanımda mermi bulundurmamın yasak olup olmadığı. çocukluğumdan beri silahlarla ve mermilerle içli dışlıyım. neyin tehlikeli olduğunu çok iyi biliyorum. bir merminin hangi durumlarda patlayabileceğini de...
bir zincire mermiyi telle veya lastikle bağlayacağım. yani mermiyi delmeye çalışmayacağım. veya ona güç uygulamayacağım.

al sana kanun 6136 nolu yasa:

Madde 13 – (Değişik: 23/1/2008-5728/156 md.)
Bu Kanun hükümlerine aykırı olarak ateşli silahlarla bunlara ait mermileri satın alan veya taşıyanlar veya
bulunduranlar hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis ve otuz günden yüz güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
Ateşli silahın, bu Kanunun 12 nci maddesinin dördüncü fıkrasında sayılanlardan olması ya da silâh veya mermilerin
sayı veya nitelik bakımından vahim olması halinde beş yıldan sekiz yıla kadar hapis ve beşyüz günden beşbin güne kadar adlî
para cezasına hükmolunur.
Bu Kanunun 12 nci maddesinin dördüncü fıkrasında sayılanlar dışındaki ateşli silahın bir adet olması ve mutat
sayıdaki mermilerinin ev veya işyerinde bulundurulması halinde verilecek ceza bir yıldan iki yıla kadar hapis ve yirmibeş
günden yüz güne kadar adlî para cezasıdır.
Ateşli silahlara ait mermilerin pek az sayıda bulundurulmasının veya taşınmasının mahkemece vahim olarak takdir
edilmemesi durumunda hükmolunacak ceza altı aya kadar hapis ve yüz güne kadar adlî para cezasıdır.
Kuru sıkı tabir edilen ses veya gaz fişeği ya da benzerlerini atabilen tabancayı, teknik özelliklerinde değişiklik
yaparak öldürmeye elverişli silah haline dönüştüren kişi, bu maddenin birinci fıkrası hükümlerine göre cezalandırılır.

taşıyacağın miktara göre durum değişiyor.

o öyle söylenmez, bu dayak atan herifleri yetiştiren annelerin sorumluluğunu atlamamalıyız şeklinde söylenir.

Bu kadın da hayatta kalırsa öylesini yetiştirecek zaten, oldu mu

Bence kadın denilen varlık olmasaydı kadına şiddet diye bi'şey de olmazdı. Beyin bedava. Bunu yazin bi kenara. Kips.

Alman, gayet böyle sarışın mavi gözlü, çıtı pıtı fıstık gibi kız -ve benzerlerini- biliyorum ki Türk sevgililerinden dayak yiyip oturuyorlardı.
"kızlar niye böyle hayvanlara prim verip peşinden gidiyor?" vallahi hiçbir fikrim yok. herif o sevgiliye rağmen bi de benim peşimde koşuyordu...ben çemkirdikçe daha bi gaza geliyordu
bu çiftlerin kadını da erkeği de manyak diye düşünüyorum.

Bu durum hassas biçimde tartışılmalı çünkü erkeğin şiddetini arka plana itme tehlikesi taşıyor. Erkeğin uyguladığı şiddetin en tepede yer aldığını düşünerek şöyle bir iki çıkarım yapılabilir:

Malum Freudyen bir teori vardır(her teori gibi sadece belli başlı durumları kapsar, genel geçer değildir). Bu Baba'nın Yasası ile özdeşleşmedir. Otoriter ve hazza ket vurucu toplumsal yasa(süper ego) ile özdeşleşme ve onu özümsemek demektir bu. Türk kadını bu özdeşleşmeyi sürekli hissetmek istiyor olabilir. Buna bilinçdışından kaynaklanan sebep diyebiliriz.

İkinci çıkarımım da, Türk kadınının toplumsal konumundan kaynaklanıyor. Kadınlık, kutsal olanın müphemliğine uğruyor. Yani bir yandan kutsal bir yandan da iğrenç bir şey olarak(atasözlerinde her ikisini de görebilirsin) yer alıyor. Bu durumda, kadının dışlanmışlığını özümseyen bir sürü kadın ortaya çıkıyor(feminizmin ana mücadelesi bu kadınlara karşıdır). Etrafına baktığında, kapatılmış ve hapsedilmiş rolü oynamaya can atan binlerce kadın görebilirsin. Bu toplumsal rolün tam karşısında da erkeğin toplumsal rolü yani kadını gütme işlevi ortaya çıkıyor. Buna da kadının toplumsal rolü kabullenişinden kaynaklı sosyal sebep diyebiliriz.

İşte bu iki durumu önlemek için feminizm önemlidir. Çünkü kadının suçu ve isteği gibi gözüken şey; zaten kadının sosyal bir role hapsedilmesinden oluşuyor. Yani suçlu yine en başta duran olgumuza denk geliyor. Hem toplumsal kodları hem de egoyu şekillendiren süper ego(yasa) düzeneklerini yıkmak gerekmektedir. Bana bu sebeple feminizme karşı olan kadın iğrenç gelmekte; Sartre'ın dediği gibi "celladına saygı duyan kurbanlardan nefret ederim".

dediğinle beraber şunlar da var:
- o erkeğin annesi de bir kadın, teyzesi var ablası var bacısı var...
- sonra fiziksel şiddetin yanında şu soru da var: "sözel şiddet uygulayan birine (amiyane tabirle gereksiz yere kafa siken) fiziksel olarak karşılık vermek çok mu absürd bir durum?"
- üçüncüsü, çalışma sistemi, endüstri falan bunlar ataerkil yapıdalar, yani bir işletmenin yöneticisinin sahibinin erkek veya kadın oluşundan bahsetmiyorum, o konumda (yönetici, patron, amir) olan kadın da erilleşmeye mecbur kalıyor belki bir parça belki tamamen. zaten feminizmi doğuran şey de modernizmin eril-ataerkil bir temelinin ve yapısının olması, ve ona bir "anti" bir tepki ihtiyacı doğması...
- hal böyle olunca, şöyle bir soru da sorulacak ister istemez: pop-feminizmin sürekli vurguladığı "ekonomik özgürlüğünü kazanmak" "geleneksel ataerkil toplumu modernize etmek" falan filan kadını sistemin bu eril şiddetine maruz kalmaktan koruyabilir mi? yoksa daha boktan bir durum içerisine mi sokar? elbette daha boktan bir duruma sokar.

çünkü birbirlerine saygıları yok sevgileri var. sevgi yok olunca da ortada bir şey kalmıyor.

üç beş gün içinde kjimin ne olduğunu anlamana imkan yok. üç aylık acemi birliğinde efendi takılan asker, usta birliğinde orospu çocuğu kesiliyor.

not: askerlik gibi beraber yenilip içilen, beraber eğitim görülen, aynı yerde yatılan insanlarda bile durum bu. günde iki saat gördüğün adamı üç beş gün içinde nası tanıyosun? nereye anlıyosun?

o hödüklerin çoğu sevgiliyken o kadar da hödük değil. günde iki saat canım cicim oturduğun adamla 24 saat geçirince gerçek kimliğini görüyorsun.
genelde evlendikten sonra ortaya çıkıyor yani durum. bir çok kesimde hala boşanmak çok ayıp olarak görüldüğü için restiçekip geri de dönemiyor, veya dayak yediği için boşandı denmesinden utanıyor. birde genelde fiziksel şiddetten önce psikolojik siddet uygulanıyor kadına, kadın bir süre sonra bu adamdan kurtulup boşanabileceğine inanmıyor, inanamıyor.
birde olayı kabul edenlerin çoğu aileden böyle görmüş annesini babası gözünün önünde defalarca dövmüş veya annesinin mor gözüne pansuman yapmış. bu kişi istediği kadar okusun, çevresinde kadına şiddet çok rererö densin onun için o kadar da sıradışı değil bu dayak olayı.

kişisel yaklaşımım:

hiçbir şey ama hiçbir şey şiddeti haklı çıkarmamalı. hele de hukuk dediğimiz oluşumun içinde yaşadığımız toplumlarda...

ama diğer taraftan kadınlar anormal erkekleri seviyor evet. hatunların efendi adam yerine piç tercihinin farklı bir boyutu...

Dafaiss, hastalıkli düşüncelerin var.
Soruya cevap:hayir degil.

hah buyurun işte

www.cumhuriyet.com.tr

veriler:

-adam internet kafe işletiyor. az çok nasıl bir ortamda yaşadığı ve çevresi tahmin edilebilir.
-biri eski eşinden iki çocuğu var. öldürdüğü kızla henüz başka bi kadınla evliyken beraber olmaya başlıyor, karısı evi terk ediyor, ikna olup geri dönüyor, bi daha terk ediyor.
-tabancası var

kız bütün bu olaylara şahit olmuş ve adamla devam etmiş, bir de muhtemelen içinden "oh oh karısını benim için terk etti, borsadaki değerim o kadına oranla yüksek" diye düşünüp mutlu olmuştur.

adamın tişörtünden çılgın sedat türü aşık olduğunu anlamak zor değil

bonus: aynı haberi her hafta gazetelerde okuyoruz. tv seyredenler tv'de de izliyordur. ders çıkarmamış.

bence bu cinayet doğal seleksiyondan başka bir şeyle açıklanamaz. şahsen üzülmedim, müstehaktır.

Bu konuda da kadın haksız yani?? Öte yandan toplum geri kalmış bir toplum olduğu için, kadını erkeği farketmeksizin herkes bu dayak kültürüne sahip. Neticede kadın da çocuğunu dövüyor. Tam bir 3. dünya ülkesiyiz.

bu konuda anlaşmaya varmak imkansız. son yıllarda sadece türkiye'de değil, dünyada bile bir erkek-kadın kavgası var ki benim aklım almıyor bunu. belki eskiden de vardı ama dünya küçüldükçe daha rahat tanık olur hale geldik, bilemiyorum. kadına şiddetin sorumlusu direkt olarak "kadın" cinsi olmadığı gibi, erkek de değildir. bu toplumsal bir sorun. temel olarak, "kadına ve erkeğe biçilen rol" diyelim, ki bu kültürden beslenen bir kavram. peki bunun sorumlusu sen misin ya da benim annem mi? kısmen evet, kısmen hayır. bunun bir parçası olduğum için, evet benim. buna karşı olmaya gayret ettiğim, kadına (ya da erkeğe) şiddet uygulamadığım için değilim. gibi.

biz tüm bu olanlardan dolayı toplum olarak suçluyuz. bu öteki erkek, beriki kadın meselesi değil. mistreated çok düzgün bir adam ama erkekler genelde şerefsiz veya ne bileyim "bazı kadınlar hak ediyor" tavrı bence yanlış. bu kendimizi bir kenara çekerek ya da hedef arayarak, birilerini parmakla göstererek çözebileceğimiz bir şey değil.

anlayış meselesi bu. eşini bıçaklayan adamlar ne diyor? namusumu temizledim diyor, kıskandım diyor. hiçbirisi "insan doğramak çok güzel bi şey, o yüzden ben de en yakınımdaki insan olan eşimi doğradım" demiyor. bunları bu manyaklığa iten ne? bir kadının, yaptığı herhangi bir şey yüzünden bıçaklanmasını makul karşılayabilecek ahlak anlayışı kendiliğinden mi oluşuyor?

burada "şiddet uygulayan suçsuzdur" demiyorum. ben de aynı toplumun parçasıyım ama gidip sevgilimi dövmüyorum. o da bunu yapabilir elbette. ama işte diyorum ya, bu başkalarını hedef göstererek kaçabileceğimiz bir sorun değil. o annesinden, babasından böyle görüyor. büyüdüğü çevrede zihni bu şekilde gelişiyor, algısı böyle şekilleniyor.

bu toplumsal bir sorundur ve BENCE ancak eğitimle, çağdaşlaşmayla çözülür. peki bu ülkede o olur mu? bence olmaz. böyle ahlaksız ve iğrenç bir ülkede tüm insanları belli bir seviyenin üzerine çıkarmak, yerleşmiş algıyı ve kültürü değiştirmek inanılmaz zor. islam bu ülkenin başına gelmiş en kötü şeydir dediğim zaman kötü oluyorum ama bu fikrim hiçbir zaman değişmeyecek.

özetle, ev içi şiddet ya da genel olarak kadına/erkeğe/hayvana/damacanaya şiddet tamamen toplumsal bir sorun. senden ya da benden kaynaklanmıyor, bizden kaynaklanıyor. dolayısıyla bireysel değil toplumsal bir gelişimle, rehabilitasyonla, aşama aşama ortadan kaldırılabilir. islam'ın egemen olduğu hiçbir ülkede de böyle bir reform yapamazsın.

@dafaiss "sonra fiziksel şiddetin yanında şu soru da var: "sözel şiddet uygulayan birine (amiyane tabirle gereksiz yere kafa siken) fiziksel olarak karşılık vermek çok mu absürd bir durum?"

evet çok absürt bir durum, üçgenin içinden yuvarlak geçirmeye çalışmak gibi.

"hal böyle olunca, şöyle bir soru da sorulacak ister istemez: pop-feminizmin sürekli vurguladığı "ekonomik özgürlüğünü kazanmak" "geleneksel ataerkil toplumu modernize etmek" falan filan kadını sistemin bu eril şiddetine maruz kalmaktan koruyabilir mi?"

koruyabilir evet, göz var izan var ekonomik özgürlüğünü kazanmış kadınlar daha çok mu şiddet görüyor daha az şiddet mi? neye dayanarak daha boktan hale geleceğini söylüyorsun anlayamadım

herifin suçlu olduğu zaten bariz, başlıca suçlu o, bunu söylemeye gerek var mı? bir diğer yandan da insanın bir numaralı güdüsü hayatta kalmak değil midir? ama yaşanmış bir sürü örneğe rağmen pişman olmayan bu türden kadınlar bu öküzlere prim vererek yaşama güdüsünün tam tersine gidiyorlar. cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşelidir lafı herhalde bu cinayetler için söylenmiş. herifin ne mal olduğu belli. zorla birini bulman gerekiyorsa bari git mülayim hatta ayol falan diyen bi adam bul, en azından canını kaybetmemiş olursun. yaşanmış örneklere rağmen böyle davranmak salaklıktır. hak etmişliktir. daha ne diyeyim ya. savunanlarınki de aynen şuna benziyor

adamın biri ülkedeki tarihi zenginlikleri görmek için kalktı iç savaşın ortasında suriyeye gitti. haberlerde kafası kesilen insanlar, kan revan yıkıntı bomba... çevresi dur dedi etme dedi, adam dedi yok ben tarihi, mimariyi seviyorum. görmem lazım. girer girmez ışidciler bunu tuttu, oku bakalım kureyş suresini dediler. bu da ben onu bilmiyorum ihlas versek derken hoop kelleyi kaybetti.

şimdi kim salak burda... ayrıca kim ışidi suçsuz gösteriyorsun diyebilir ki? zaten ışidin suçluluğu genel kabul gören realite haline dönüşmüş. bunu ortadan kaldırmak için çaba gösterilmesi ya da en azından uzak durulması gereken yerde işin içine içine inatla gidiliyorsa bir sıkıntı var demektir.

değil.

insanlar eşittir, eşit olmalıdır. kadın erkek eşittir.

ama bu eşitliği sağlamak için bu ülkede istisnasız her alanda kadına pozitif ayrımcılık yapılmalıdır.

tayyip televizyondan öğrenci evlerinde kızlı erkekli kalanlar görürseniz mimlemek ve komşu olarak bunların ailelerine haber vermek görevinizdir diye çığırtkanlık yapacağına aile içi şiddete tanık olursanız bunu bildirmek vatandaşlık görevinizdir gibisinden bir çağrı yapsa belki bir şeyler olurdu... bu tarz şeylerin kendi halinde çözülmesini beklemek nafile bir bekleyiş olur. bu doğal ve tercih edilebilir bir şeymiş olarak görüldüğü sürece maruz kalanlar da aynı şekilde boyun eğiyorlar, taviz vermemek lazım.

ayrıca kadının gidebilecek neresi var ki, bir kere şikayet eder karakola gider, kocası çağrılır uyarıp gönderirler geri. e sonra ne olacak? eğitimsiz, işi gücü olmayan, muhtemelen ailesinin de evlendirdikten sonra kocasının malıymış gibi terk eylediği bu kadınların nasıl bir vizyona sahip olması bekleniyor ki?

lmgtfy.com

manisa tenis kılubü var, x garden diye geçiyor üyelik gerekmeden kurs alabiliyorsun 250 lşra falan aylık, kort almak istiyosan da saat 20 lira falan sanırım

yalnız olmadığını bilmek rahatlatır mı seni?

o herkes dediklerin de işte aynı senin gibi düşünüyo bence. herkesin bir şeyleri eksik.

ergenlikten çıkarken normal şeyler

anlatacak gücün bile kalmamış senin.
bence fazla bilmekten kaynaklanıyor.
ben de miyazaki izlemeden, kurusawa görmeden, iki üç kitap devirmeden çok mutluydum.
hatılyıorum lisenin başlarında, beşiktaş'ın tepesinde otururken, ben bu ülkeyi yöneticem diyordum. en iyi benim diyordum.
öğrendim öğrendim ve öğrendim.
kendimi çok eksik hissediyorum idim.
benden çok çok daha değerli insanların olduğunu düşünüyorum idim.

ama öyle değilmiş.

insanlara "hayır" dedikçe anladım bunu.

kendini aşırı derece eleştirmeyi bırak.

ayrıca boşa kendini eksik hissetme, biz de kendimizi gayet eksik hissediyoruz.

ıslık çalamıyorum diye depresyona girdiğimi bilirim lan :)

Bunlar hepimizin zaman zaman gectigi bir donemler. Hayatinin kisa da olsa herhangi bir doneminde boyle endisesi olmayan insanlar madalya hak ediyor bence. O kadar insani endiselerin var ki, bu cok guzel bir sey. Kotu falan degilsin, endiselisin. Dediklerin az veya cok, gordugun herkeste var. Herkesin sikici oldugunu hissettigi anlar vardir, herkesin "Ya soyle miyim acaba" dedigi anlar vardir. Bu konulardan anlamam ama kendi tecrubeme gore yaptigin sey sadece kendini aramak ve kendini tanimaya calismak. Bir sarki vardi "Denizde kaybolmus gemi gibi limanimi ariyorum, yerimi bilmek istiyorum" diye, o hesap. Sevildigini hissetmemek, ne oldugunu bilememek, kendinden bol bol supheye dusmek boyle zamanlarda geliyor. Yeni yeni bir dunya goruyorsun, onu algilamaya, o dunyada yerini bulmaya calismak bu. Bu "Beni bosa koysalar dolmayacak, doluya koysalar almayacak' gibi hislerin hepsi kendini tanima surecinin bir parcasi. Bunlar buyume surecinin bir parcasi, sadece bu surecin hem yasi yok ve her yasta gelebiliyor, hem de bu surec gectiginde her sey biraz daha berraklasiyor.

Ben de bir dönem sürekli böyle hissediyordum. Hatta psikologa gitmiştim ve adam benden bir A4 kağıdına kendimi nasıl gördüğümü sıfatlarla anlatmamı istemişti. Sadece sıfat yazacaktım yani. Abartmıyorum yazmayı bitirdiğimde üzerinde 3 sütun halinde olumsuz sıfatlarla dolu bir kağıt ortaya çıkmıştı. Tek bir olumlu sıfat yoktu. Peki şu an nasılım? Elbette tüm olumlu sıfatları üzerimde toplamış biri gibi görmüyorum kendimi. Hatta psikolog benden bunu istediğimde bir insanı sıfatlarla tanımlamanın aptalca olduğunu düşünmüştüm içimden. Ama farkında olmadan kendimi sıfatlarla tanımlıyordum. Aslında bundan çok daha komplike varlıklarız, yani öyle olmamız gerekmiyor mu? O yüzden kendimde olumlu özellik de aramadım. Neysem oyum dedim. Mesela etik değerlerime aykırı davranırsam eskiden kendimi suçlardım, şimdi "böyle yapmak istedim ve yaptım" diyorum geçiyorum. Bunun da kötü bir yönü var elbette, değerlerin önemini yitiriyor. Kafandaki olmak istediğin o "mükemmel" kişiden uzaklaşıyormuş gibi hissediyorsun veya bazen kim olduğunu bilemiyorsun bile. Ama en azından insanın yüzde yüz siyah veya yüzde yüz beyaz olamayacak kadar komplike bir varlık olduğunu anlıyorsun ve rahatlıyorsun. Şu an ben sıkıldığım için insanlarla "tadında bırakıyorum". Böylesi de iyi değil elbette, biraz yalnızlaşıyorsun ama belki de ihtiyacın olan odur.

İnsanları sıfatla anlatmak aptalca dedim ama biraz mükemmeliyetçilik yüzünden bunlar başımıza geliyor. Bazı "sıktığımız" şeyleri biraz gevşetirsek şunu görüyoruz: "böyle de olabiliyormuş ya. kimse ölmüyormuş, ben yine benim. olabiliyormuş yani".

Sırf kendimi anlatan bir destan döşemiş gibi oldum ama umarım yardımı olur :)

Dostlar güzel yazmış, ayrıca ruhuna bu iyi gelir, ruhunla dinle ama.

youtu.be

özgüvenin zayıf. özgüven artırıı şeyler yapman lazım. spor yap, dağa tırman, denizde iki kilometre açılan amcalara eşlik et, askere git...vb mutluluğu ilkellikte ara.

Güvenlik, stabilite, bakım ve kabul içeren bir cocukluk/ bebeklik yaşamadıysan böyle hissedebileceğin kusurluluk ve terk edilme şemaları geliştirebileceğini öngören psikolojik yaklaşımlar var. Işlevselliğinin bozulduğunu düşünüyorsan bu düşünceler yüzünden terapi şart.
Bazı ruh hallerinin sık rastlanabiliyor olması onu doğal süreç yapmaz. Içimizdeki sağlıklı yetişkini güçlendirip kalıcı iyilik halinde olmak olmayacak iş değildir. Normal olanın iyilik hali olduğunu kabul etmek fikrimce daha makbuldür. Ve hayır depresyon bu değil.

Sosyal mecradan uzaklaş oku izle dinle. Biraz yalnız Kal. Icinden geçen sesi kabullenmek ve aglak bu icten içe isyan eden psikolojini uzerinden At.

merak etme hepimiz ayni hissediyoruz. hele ki mutsuzluk zamanlarinda tavan yapiyor o dusunceler.. takma lutfen

Boş durmaktan bunlar hep.

ilacı bilmem de beyaz ekmek, pirinç, şekerden kesersen faydasını görürsün. glisemik indeksi düşük yiyecekler uzun süre tok tutar.

aç karna sigara.

Spor yapmak da iştahı düzenliyor sanki. Angelus, bu konuda bilgi erebilir, tabii okursa burayı.

Şanslısın, hemen söylüyorum. Maydonoz suyu. www.sifamarket.com
Ama dikkat et Maydonozlar hormonsuz olacak yoksa zarar görebilirsin. Kahvaltıdan önce içiyordum. Net, iştahı kesiyor. Cilde de iyi geliyor.

yakın zamanda denediğim bir ilaç:

venladip içtim bildiğin mideme biri oturdu. hiçbir şey yiyemiyordum.

not: tedavi tavsiyesi değildir.

susuzluk da insana kendini aç hissetiren bir şey olabilir. bol su iç.

İnanmam.

Tesadüf olmuş.

emin olmak için aynı parfümden bir daha alın bakalım bir kez daha küsecekmisiniz. hatta olayı bilmeyen birine de aldırın parfümü onu da gözlemleyin.

eşyanın lanetine değil de, genel olarak tesadüfe inanıyorum.

eşyanın lanetli olmasından daha mantıklı.

ateistim :Ç
allaha inanmıom, parfüme mi inanıyım.
ama bazı şeyler rast geliyor.
3 sevgilimle de üsküdar motorunda ayrıldım :Ç

inanmam. her türlü nazar, lanet uğursuzluk...vb'yi saçma bulanlardanım.

Hayır, saçma sapan şeyler bunlar.

moda meydanına yakın bi lostra var. kapısının önnde çeşit çeşit bağcıklar oluyor.

ikitelli sanayi sitesinde.

rdm'ye çık. gata psikaytra sevk etsinler. doktor nöbet tutamaz raporu verebilir. vermezse de dediğin ilacı yazsın. en azından doktor kontrolünde kullan.

@cn123 rdm hayatim boyunca karsima cikabilecek bi etiket. o basitlige girisemem. bi de rdm'ye gidenlere adam gozuyle bakmiyor komutanlar, tum angarya isi bunlarin uzerine yikmaya calisiyorlar.

nöbet tutamaz raporu falan hikaye. öyle her revire gideni nöbetten düşseler adam kalmazdı.

tutacaksın güzel kardeşim. seve seve tutacaksın. alışır insan nöbete de.
nöbet yerinde yalnız mısın? iki kişi mi? iki kişi ise muhabbet edeceksiniz. ben askerdeyken bölükte sadece 4 kısa dönemdik. uzun dönemlerden yaşça büyük olduğumuzdan "abi" derlerdi. her nöbette birinin derdini, hayat hikayesini dinledim. zaten çavuş olduktan sonr nöbet tutmadım. bırak adam anlatsın. müdahale etmeden dinle sadece.

eğer tek başınaysan hayal kuracaksın. askerden sonra yapacaklarını düşün. askerden önce yaptıklarını düşün. bir erkek hayatında en fazla askerde hayal kuruyordur herhalde. plan yap geleceğe dair.

bizim askerlik yaptığımız yer havaalanına yakındı. uçakları sayardık nöbette mesela. dağın başında bir yerdeysen kuşları vs. say. manzarayı izle.

kısa dönemde genelde izin kullanmazlar ama sen kullanmışsın. neyse tez zamanda bitirirsin inşallah.

sisteme sövebilirsin.

kardeşler ben kafa yapıcı bi ilaç, madde arıyorum. zaman geçmiyor diyorum. sen kuşları say diyorsun. kuşları, arabaları sayarak geçirebilseydim zamanı bu baslikta olmazdik zaten

@rain senin o nobet diye tuttugun sey benim universitedeki rutin bi gunumdu. :d

Şu vatana verebileceğimiz askerlikten başka bir şey yok .onuda zorlanarak yapıyoruz maalesef.bu yetmiyor ,bunu burada kamuya açık hale getirip tavsiye istiyoruz.
6 ay yerimizde nöbet bile tutmak zor ise ,6 ay boyunca intikal,operasyon v.b. için birliğinden uzak dağdan gelemeyen ,taa 2-3 ay öncesinin gazetesini okuyan askerleri düşünüp ,onlarla empati kurabiliriz.

@1adam ben neden vatana bir şey vermek zorundayım? tam tersi olması gerekmez mi?

askerde hiç nöbet tutmadım, kolay gelsin, umarım çabuk bitirirsiniz

rdm'ye cik gayata sevk etsinler asdjdskl bunu da gordu gozler... bizim bolugun yarisi gataya gitmeliydi o zaman :S akli basinda adama benziyorsun bence ilaclik bisey yok ben yazici oldugumdan pek nobet tutmadim ama dedigin gibi nobetten cok bekledigin anlar oluyor asker. cumartesi nobeti devir alacak komutani 2 saat bekledigimizi hatirliyorum icinden sarki soyle sacma sapan hayaller kur. bu tur onerilere kiziyorsun ama emin ol ac karina sunu ic boyle kafa yapar diyenlerden daha saglikli cozumler bunlar.. ben kafa denk adamlari beraber yaziyordum nobete gelip tesekkur ediyorlardi anlastigin bi adam varsa beni bununla yaz diyebilirsin. vaktin gecmedigi anlarda icimden zamani durduracak degiller ya derdim motivasyon olsun diye cok etkisi oluyordu askerlik yapmayanlar anlamaz bunu :( ayriyeten ben mi tutayim aq.

ben de askerde çok nöbet tuttum. Usta birliğinde şafak doğan güneş hariç her gece tuttum. Kimi geceler çift nöbet tuttum. Askerliğimin son 10-15 günü 2 gündüz 1 gece nöbeti fix idi. 5 saat sabit kulübede nöbet tuttuğum oldu, bir de üzerine 1 saat devriye attım. Tuttuğum gece nöbetleri devriye, gündüz nöbetleri kulübe idi.
Kısaca nöbet konusunda baya deneyimliyim.

Öncelikle rdm ye falan gitme. Kafadan sakat raporu alıp nöbetten düşmeye çalışan çok adam var. İlaç konusunda hiç bilgim yok. Verebileceğim tavsiyeler Kulübede sabit durma, kulübe çevresinde volta at. Tesbih al kendine, olmadı ufak bir radyo al. Devriye atanlarla iki laklak et. Bizim nöbet kulübeleri yola bakardı. Geçen arabaları izleyerek bitirirdim nöbeti. Askerliğin sonlarına doğru 2 saat nöbet acayip kolay gelmeye başlamıştı. Acayip alışmıştım nöbet tutmaya. Hiç koymuyordu nöbet bana. Alışmaya çalışın. Zamanla alışacaksınız

Devlet yaşayacak ki , insanlar da yaşasın . Bu işi sen ,ben yapmazsa kim yapacak ? Bir ülkenin vatandaşıysak bazı sorumluluklar ve yükümlülükler de muhakkak olacak . Bunu sadece türkiye deki durum ve siyasetle ilişkilendirmemen lazım. Genel konuşuyorum .insan ömrü varsayalım 70 yıl ise bunun 1 yılını askerlige verdiysek (kısa dönemde daha az) bunu çok görmemek lazım.
Özgürlüğün elinden alınmış değil sonuçta . Vatan zaten sana ihtiyaçlarını veriyor olduğun yerde. "İhtiyaçların devlet tarafından karşılanıyor" asker olduğun sürece . Ayrıca ne bekliyorsunki ? Askerliğin kendi düzeni bu .
(Şu an askerlikle uzak yakın bir bağlantım yok .zamaninda yaptık hepsi bu)

-radyo trt fm de geceleri güzel şarkılar oluyor
-leblebi,çerez falan bisküvi falan varsa bir de termos bardak falan çay iç
-hayal kurmak +1 tatil hayali falan güzel oluyor
-kedi,köpek falan varsa onlarla oyna biraz :)
zzatn yakında yeni kısa dönemler falan gelir siz de bu kadar nöbet tutmazsınız herhalde

ilk önce kullanacağın herhangi bir maddeyi (alkol, ilaç, bali, tiner vs.) yakalarlarsa tutanak yersin bu sefer diskoya ya da cezaevine düşersin, o zaman askerliğin hiç bitmez. Eğer nöbet tuttuğun sırada kontrole komutan geliyorsa (ve defteri imzalıyorsa falan) bir maddenin etkisi altında olduğunu anlaması gayet basit oluyor.

İlaç falan alacaksan da doktordan alman lazım, askeriyede kimse kimseye lustral vermez. Şu askerdeki klasik ilaçlardan (adlarını unutmuşum) verirler anca.

Lustral hayvan gibi uyku yapıyor diye gözlemledim, alakasız bi yerde uyuya kalırsan başına iş açarsın bu arada.

Onun dışında denetleme sıklığına göre, nöbet kulesinde oturabilir, çömebilir, bulmaca çözebilir, radyo dinleyebilir, aramalar sıkı değilse telefonla oynayabilirsiniz. Bizde genelde nöbet kulelerine bulmaca vs zulalıyolardı, gerçi komutanlardan biri kontrol edince yakaladı ve istikameti verdi, neyse.

Yani yapabileceğin tek şey nöbetteki kuralları esnetmek. Bu arada 6 saat nöbet tutmak gerçekten fazlaymış. Bizim bölük 40 kişiydi, 4-6 kısa dönemdik, acemeliğin bittiği gün nöbeti dayadılar ve 8 sayana kadar nöbet tuttum (gece 2 saat). Onun dışında gündüz nöbet mangası da günde 4 saat nöbet tutuyordu. 2 saat- ara - 2 saat şeklinde.

Kolay gelsin

teşbih yapma, tesbih yap. nöbette sallarsın.

çin olmasaydı Doğu Türkistan rahat bir nefes alırdı.

çin olmasaydı baban kimdi bilirdin ama atan kimdi bilemezdin. çünkü çin her şeyi kayıt altında alan çok eski bir ülke. atalarımızın ortaasya'da yaşamış olduğunu çin kaynaklarından biliyoruz. herifler hep yazmışlar zamanında.

neyden sebep

Ben de buradayım, bir sebebi yok geç kalktığım için geç yatıyorum.

Sınavlarım var, ders çalışıyordum. Şimdi yattım, öyle yatakta biraz telefonda takılıyorum. Hepinize good night ciğerlerim.

true detective'e başladım. üst üste üç bölüm izledim.

arkadaşın evinde home partydeyiz çok sarhoşım sölsksk

Kimler ayaktayi kimler avukat olarak okuduguma gore uyku vaktim gelmis evet.

akşam 8 civarı uyudum 2 de kalktım kahvaltımı yaptım sabah yds ye gircem şimdi çalışmaya başlıyacağım allahın izniyle.

Ben. Gece pek uyumuyorum.

@lm5 ben de gece uyumasam keşke mecburen gündüzlerimizi kiralıyoruz.
@sta yarasın gözüm.

lego tasarımları inceliyorum. büyük proje var aklımda ama az parça var elimde. dur bakalım.

dota cevirdik arkadaslarla, efsane oyunlar oldu. aktıkça aktım. neyse uyuyorum artık. iyi geceler millet

i1.kym-cdn.com
yat ağbi istersen geç oldu...

Varoluşsal bunalım çekiyorum:D

Günaydın olsun o zaman

sana da günaydın indes.

öf daha da sarhoşımmn :(

uyuyamıyorum..

Kütüphanedeyim ondan uyumadim. Cezaliyim cnku

Uyku tutmadı can sıkıntısından kendime cüzdan bakıyorum ve linktekini gözüme kestirdim..

tr.aliexpress.com

- bacak kaslarının dışındaki diğer kas gruplarını da çalıştır.
- protein tozu kullan.

eger yemek yemekten baymiyacaksan, daha cok protein agirlikli beslen. normalde yediginin %10-20 daha fazlasi ideal. mesela sabahlari 1 yerine 2 yumurta, aksamlari, 3 kofte yerine 4 kofte gibi. tahmini olarak 2-3 ayda alirsin kilonu. tozdan kacin (dogal her zaman iyidir demiyorum. ama abi iste biraz kilo alim, cogu da yag olmasin diyen adam icin ne gerek var...)

yuksek karbanhidratli yiyecekler, kilo yapar dogru. ama yag olarak yaparlar :/

ayrica bacak kasi calistirmayin fikrine inanmiyorum. hedefin sadece saglikli kilo almaksa aynen devam.

ne ucuz ki? ekmek ucuz mu?

bilmiyorum ama arz talep meselesi. satılıyor mu satılıyor, o zaman bitmiştir.

norek fena vurmuş. ekmek bile ucuz değil.

satiliyor mu satiliyor olay bitmis mi? tabii ferrari de satiliyor hem de cogu baska ulkeden daha cok sayida. o zaman cok zengin bir ulkeyiz.

amerikayi bilemem ama avrupa yanlis. hollandada biftek 15euro, antrikot 17euro, tavuk kalca 7euro. sadece dana kiyma 6 euro.

kesilecek hayvanın* ve hatta samanın ithal edildiği bi ülkedeyiz. daha fazla konuşmaya gerek yok.

çünkü tarım ve hayvancılık vasat durumda. sahip olduğumuzun da çoğunu ihraç ediyoruz. ihtiyaçlarımızı da ithalat ile karşılıyoruz.

bir de müslüman ülke olmasaydı türkiye ve domuz çiftlikleri yaygın olsaydı o fiyatlar çok daha fazla inerdi. malum domuz çiftliği olayı büyükbaştan da küçükbaştan da çok daha karlı ve et çok daha ucuza geliyor. 1 kilo et için 40 lira vermezdik.

satılıyor arz talep meselesi denemez. talebin fiyat esnekliği diye bir mevzu var. mesela su 1000 tl'de olsa herkes alır, çünkü almak zorunda yani esnekliği düşük. arz talep meselesi diyemezsin.

bütün dünyada gıda fiyatları düşerken, türkiye'de %20 yükseliyor. çünkü ahlaksızlığın üst seviyede olduğu, en tepedekinden en alttakine kadar herkesin birbirini kazıklamaya çalıştığı iğrenç, cahil insanlar ülkesiyiz.

fransız kardeşim konuyu kapatmış bence, üstün zekasıyla koymuş noktayı. et yeniyor mu yeniyor, bitmiştir. o kadar.

soruya cevap, ekonomimiz betona dayalı. üretmiyoruz. hayvan çiftlikleri, kesimhaneler cartlar curtlar bunlar için devlet yeteri kadar yardım yapmıyor. genel anlamda tarım ve hayvancılıkta değil ihracat yapmak kendimize bile yetemiyoruz çünkü zemin yok. başlığı hatırlamıyorum da zeytinle alakalıydı, çok güzel bir entry vardı. adam özetle, eskiden dedem bu işle paranın gözüne vururdu şimdi biz para yok diye bırakmak zorunda kalıyoruz diyordu. masraf çok, destek az, profesyonellik yok. hal böyle olunca üretilmiyor. dolayısıyla pahalıya geliyor.

güzel şeyler söylenmiş zaten, saman bile ithal yani sen her şeyi dışardan almak zorunda kalırsan vatandaşına da fiyat bindirip satarsın. burada üretilenin, üretilmesini sağlayan bile dışardan geliyor. "ben hayvan çiftliği kurcam" diyen adam türkiye'de üretilen, uygun fiyatlı şeylerle (aklınıza ne gelirse) çalışamıyor. dışardan almak zorunda. ona bindiriyorlar. o da bize bindiriyor. nefis. sonunda aç kalıyoruz. et olmuyo hiç.

maliyetler yüzünden. yem fiyatları ucmuş durumda. mazot hiç de ucuz değil. insanlar hayvanclıktan soğudu. binlerce çiftci hayvancılık yuzunden borc batağında. çunku kazanamıyor. ucuza hayvan satıyor, arada ki komisyoncular iyi paralar kazanıyor. herkes karini koyunca istanbul'a et 2 kat buyuyerek geliyor.
kuzu- oğlak mevsimi. canlı baskulde süt kuzu kilo 10 lira. düşünebiliyormusun sadece 10 lira.
devlet çiftcinin götünden sikini çekmediği sürece hep pahalı olacak, ithal et yiyeceğiz yada kurban bayramını bekleyeceğiz efendim.

köylü bitik, hayvancılık bitik durumda özellikle küçükbaş hayvancılık doksanların son dönemlerinin onda biri kadar ya vardır ya yoktur. büyükbaş çiftçiliği köylüden tamamen alınıp büyük çiftliklere verildi. özellikle doğuda devlet büyük çiftliklere büyük yüzdelerle destek çıkıyor. çiftçilik köylülerin yaptığı iş olmaktan çıkıp zenginlerin işi haline geldi. yukarıda da söylenildiği gibi yem pahalı, mazot pahalı eskiden kendi çarkını çevirebilen insanlar artık çeviremez olup şehirlere göçüyorlar ya da ticarete giriyorlar tarım ürünlerine aracılık edip piyasanın yükselmesine sebep oluyorlar.

bu ve buna benzer bir sürü sebep var. köylüyü üretimin ana değeri yapamazsan köylüyü köyünde tutamazsan herpsi olur daha beteri de olur. ne şehir şehre benzer ne köy köye.

bu konuda baya doluymuşsam demek ki.

karanlığın bi zararı olmaz. en sağlıklı uyku karanlık ve sessiz odada uyunur. orada çok güzel uyuyup, çok dinç uyanabilirsin. korkma.

uzak ara michael jackson

Marilyn Monreo diyorum.

Ahmet Kaya, John Lennon, Elvis Presley, Freddie Mercury, Kurt Cobain...

Edit: Shaggy? Öldü dimi lan?

John Lennon +1

rahmetli bob marley +1

elvis. daha birkaç yıla kadar her sene yaşıyormuş dedikodusu çıkıyordu adamın...

The Doors solisti Jim Morrison. Ölümüyle ilgili şüpheler hala bitmedi. Kimisi hawai'ye yerleşti bir daha dönmeyecek diyor. Kimisi öldü diyor.

atatürk.

Prenses Diana. Yanlış hatırlamıyorsam, şu an bile dünyanın en çok fotoğraflanan kadını ünvanı kendisindeymiş.

bunlarda HDMI olmadığı için ps3 bağlayamazsın.

Adaptörüm var dvi hdmi genede sağol uyarın için...

2-3 gün önce bunu aldım.

urun.gittigidiyor.com

Seninkisiyle ne kadar farkediyor özellikleri bilmiyorum fakat, şu ana kadar çok memnunum. Aşırı oyun delisi biri değilim, macbook air'a ikinci ekran olarak aldım. arada sırada cs:go oynuyorum bir sıkıntısını görmedim şu ana kadar.

vans

3.

2 ve 3 arasında kararsız kaldım, 2 daha güzel gibi ama ayakta görebilseydik keşke. Bir de 1 ve 4 çok kötü.

1

3 efso

Hiçbiri güzel değil ya. Daha güzelleri vardır.

2.

2

www.zizigo.com

içlerinde en iyisi www.zizigo.com

not: o ayakkabının burnundaki dikişler(saraç) elle dikiliyor.

:(

Kazik yedin.

Satis fiyati 100. alis hadi diyelim 80 :) 80*6=480. :) (Kaldi ki alis olsa olsa 95 olur en az.)

o alış fiyatı. satış daha düşük bana normal gibi geldi.

edit: arkadaşımın babası kuyumcu alışta neredeyse yarı yarıya değer kaybediyor ayrıca o 100 som altın fiyatı senin yüzük kaç ayar altından.

elden çıkarınca fiyat yarı yarıya düşer ya. akşam babam gelsin sende bana yüzüğün detaylarını anlat fiyat sorup söylerim kazık mı yedin diye tamam mı?


babam sadekar, imalat ustası. (bkz: sadekar)