aziz kazanır ve fb biter. bu saaten sora aziz yıldırım nerenin başına geçse batırır.

Ali koç büyük farkla kazanacak.

Ali koc alacak bence de

aziz yıldırım alacak.

fenerli degilim ama olusan havaya gore ali koc alir diyorum.

Koç gümbür gümbür geliyor.

git yaptır
otur evinde dinlen hocam
etme hareket :)

İyi bir ortopediste gidin mr çekip kontrol etsinler derim. Kitle vs de olabilir. Bunun dışında uzun dönemde ayak bileği stabilitesi için eklem kaslarını güçlendirmeniz lazım.

şunu al iyi geliyor piyasada muadiller var ama tchbonunki kaliteli.kalitesiz ürün alma gevşiyor.
www.tchibo.com.tr

20 sene evvel ayağımı burktum bu seneye kadar sorun yoktu bu sene aynı nokta tekrar ağrı yapmaya başladı.Sana tavsiyem doktor ne derse harfi harfine yap.

Şu anda bu durumda.

Fastjel sürdüm. Bandajlı sardım ve bilekliği taktım.

i.hizliresim.com

@kingcyrax, teşekkürler.
@neferkitty,gideceğim birazdan hastaneye.
@jamsweety, eklediğim fotodaki bileklik var bende. ama onu da alacağım. güzel bir şeymiş.
@turkuaz, aynı yerden alçıya alınmıştı zaten daha önce.

doku zedelenmesi demişlerdi. muhtemelen yine aynı şey. hayatımı yürüyerek, koşturarak kazanıyorum. çok uzun sürmemesi lazım bu olayın.

Git abi doktora ciddi bişi o

cidden merak ediyordum neden bunu yapmıyor diye ve sonunda yaptı. bence de güzel vurmuş. bunu ve benzerlerini büyük şehirlerde de yapmalı.

Tam 90 imbat fm. Yine de bunlar ağızları açlıktan kokmadan akıllanmayacak, ona üzülüyorum.

@blue: bir önceki seçimde ekmeleddine rağmen chp+hdp +49 oy aldı. 2 puan artmaz mı? umarım artar...

@yazarken: ne dedi de yan çizdi?

Aksine seçimden sonra fena'lık' geçirirler ancak.

hala gelmiş yalamaya devam edenler var...

Yıllardan beri gördüğüm en iyi miting videosu.
Hiç konuşmayıp sırf bu çalışmaları izletse yeter zaten de farkında olanların izlemelerinin pek faydası olacağını düşünmüyorum ve hatta öyle bir yüzsüzlük ve kaypaklık var ki insanlar da izledikten sonra bile düşüncelerinin değişeceğini sanmıyorum çünkü artık eskisi gibi "saf" "salak" olduklarını düşünmüyorum.
Keşke öyle olsalardı ama bu körü körüne bağlılık çok daha tehlikeli.

bu ülkeyi merkez sağ yönetir sol son şansını ecevit döneminde kullandı bitti.
tayyip gider mayyip gelir mayyip gider zayyip gelir ama hep merkez sağ gelir.
biline

Laubaliligi sevmedigi. Tanisir tanismaz sorular soranlari ben de sevmem

nicin insanlara sizin istediginiz gibi davranmak zorundayiz? insanlar calistigi sirketi soylemyebilir. herkesi kendiniz gibi sanmayin.

işinden utanan bazı insanlar var her nedense. sizin işiniz ondan daha büyük öneme sahipse(!?) ya da öyle olma ihtimali varsa söylemiyorlar.

bir de işinin herkesinkinden önemli olduğunu düşünenler var. onlar merhaba demeden söylüyorlar zaten.

benim arkadaşım da tem'de sivil polis. o da söylemiyor henüz tanıştığı kimseye, memurum diyo sadece. ilk garip geliyordu ama artık anlayabiliyorum onu.

söylememek değil de yüzeysel bi bilgi vermek iyi olur diye düşünüyorum.

Paranoyak

İstihbaratçı da olabilir eskort da... Bana ne. Ayrıca yeni tanışmışsak tanımak için sorulan sorulardan birisi değil mi iş/okul bilgisi? Neden herkes garipsemiş?

Gizemli olmaya çalıştığını veya cidden insanlarla paylaşmak istemediği bir işinin olduğunu düşünürüm. Fazla üstünde duracağım bir detay değil, hemen memleketini sorarım :P

yaşını söylemeyen kadın gibi bunlar. ne gerek var ki böyle takıntılara? söyle gitsin işte, nedir yani bu gizem

ayar olurum

ha demek ki samimiyeti daha fazla ilerletmek istemiyormuş deyip ben de kısa cevaplar verirdim ve sadece tanıdığım bir insan olarak kalırdı.

Yani ben zaten israrla sormayacagim icin (hatta muhtemelen karsi taraf sormadan sormam) israrla soylememe durumu olmayacaktir. Dolayisiyla meslegini soylemek istemeyen hakkinda olumsuz bir sey dusunmem.
Ilk sorulardan birinin meslek olmasi anlamsiz geliyor bana zaten. Ha soruldugunda soyluyorum ama anlamiyorum neden ilk bunu sorarlar.

bana da soruyolar söylemek istemiyorum.
ısrara gerek yok.

sormam zaten ama oldu da sordum; söylemediyse merak etmem, takmam kafaya. neyse ne, bana ne...

Yaptığı işten utanıyor, muhtemelen kendini hayatta daha iyi bir yerde görmek isterdi ama çeşitli sebeplerden dolayı bu gerçekleşmemiş. Dolayısıyla kendini başarırız hissediyor ve karşısındaki insanın da hakkında öyle düşüneceğinden çekiniyor. Tam olarak böyle düşünürdüm.

35 liraya değil 70-80 liraya tshirt almaya başlarım.

gant'ten öteye pek gitmem. sweatshirt'e ise 200 liradan fazla vermem. o da çok güzelse. ama takım elbisede iş değişir. iyi bir takıma 10bin tl üstü fiyatlar verebilirim.

Burberry takilirim.

Almam.tamamen zarar ziyan.cogu unlu markanin tasarim olarak overrated oldugunu dusunuyorum.

Fakir olarak düşününce 15 bini bir monta vereni yadırgardım. Eylemi de saçma ve gereksiz bulurdum. Zengin olunca da bu şekilde düşünebilmeyi umuyorum.

Ayrıca eşyaya bu denli değer atfetmeyi sacma buluyorum. Ne yani altı üstü bir üst baş. Birkaç giyişten sonra zaten yıpranacak bir şey. Haliyle yeri çok çabuk doldurulabilecek şeyler icin bu kadar para harcamak görmemişlik bence.

20 milyon tlyle yatırım yapıp 3 virgüllüler kulübüne katılmaya yaklaşırsam belki de, 20 milyonla ııh. gerçi 20 milyonum olsa daha fazlası için kasmam. aylık 10 bin dolar harcayarak 30 yıl falan idare ediyor. bana yeter.

Rag & Bone'dan trençkot, blazer falan alsam yeter ya. Fazlasında gözüm yok :P

Mont, ayakkabi, pantolona ve cantaya para veririm ama begenmedigim bir seyi sirf marka diye satin almam. Mesela louis vuitton cantalari sevmiyorum, asla almam yani.

Onun disinda gidip de ucuzunu bulmaya ugrasmam, istedigim seyleri parasini dusunmeden almak olur benim icin :)

kıyafet benim zaafım olduğu için bu paraları veririm ne yazık ki. en azından ilk etapta sadece alabildiğim için bu tür markalardan birkaç parça bir şey almak isterim. sonrasında ise daha makul fiyattaki markalarla yoluma devam ederim.

ya sanırım markanın nerede kullanıldığı konusu biraz anlaşılmıyor,
diyelim ki sen 20 milyon tl paran oldu ama dedin ki ben faize koyup köyde yaşayacağım. o zaman givenchy yok.

dersen ki ben özel kulüplerde alemlere akacağım, shareholderlarla beraber takılıp CEO'lara emir vereceğim ha deyince 5 milyon dolarlık iş yapacağım he diyince 10 milyon kredi çekeceğim o zaman givenchy var.

yani daha yerleşik dünya düzeninde veya herhangi bir dilde senin ne kadar paran var? sorusunun kibar bir yolu yok. yani iş yapacağın, takılacağın kişinin ne kadar parası olduğunu bilmenin bir yolu yok. tek ipucu giydiği elbise, taktığı saat, sürdüğü araba, kaldığı ev.

yani givenchy giyiyorsan seninle 10 milyon dolarlık iş yapılır. massimo giyiyorsan seninle 100.000 tl'lik iş yapılır.
givenchy giyiyorsan bizim private jetteki partiye katılırsın massimo giyiyorsan maçkadaki mekana gidersin.

gibi.

20 milyon lira benim icin zenginlik degildir. 100 milyar dolar kadar para olsa zengin sayilirim. cok acgozluyum, biliyorum.

>>alisveris yapmayi sevmiyorum, giydiklerim de hep sade elbiseler. tisort, kot ve spor ayakkabisi. takim elbiseden nefret etmisisimdir ve etmeye devam ediyorum. bahsetmis oldugun o markalara gidip sweatshirt almam. yilda bir kere her zamanki yerden alirim muhtemelen. adidas'in 500 liralik spor ayakkabisini alirim ama.

>>o fiyata mont almam. ayakkabiyi da almam. bu arada ben ne kadar da fakirmisim, bahsettigin markalarin isimlerini zor okuyorum:)

eski hayat kalitem artacaktir ama asiriya kacmayacaginin garantisini verebilirim. cebim ne kadar dolu olursa olsun, ruhum fakir sonucta.

Mutlaka girdiğim mağazalar değişir ama benim için her şeyin bir sınırı var.
Sorduğunuz örnek soruların tümüne hayır diyorum.

Mesela bir sweatshirt iÇin vereceğim en fazla para 300 TL olur. O parayı bir tişörte vermem mesela tişört için en fazla 100 veririm. Elbise takıntım var çok beğendiğim bir elbise için 3000 e kadar uçarım.
Ayakkabı ve çantada da 700 e kadar yolu var. Belki 1000.

Kıyafet dışında aksesuara çok deli para harcarım gibi geliyor şu an içimi en çok onlar acıtır mesela acıyorum saate kemere takıya para vermeye çok zengin olursam koleksiyon yapabilirim :)

1- almam.
2- almam.

bedava veriyolarsa giyerim ama. hoşuma gitmesi kaydı ile.

o paraları vermek çok saçma. bi ayakkabı 3 bin lira edebilir mi ya? mona lisa'yı satmaya kalksalar 3 bin lira vermem şahsen.

Sweatshirte vermem. Ayakkabıya o kadar para vermek için 20 milyona gerek yok. Zamanında Burberryden bebek mavisi bir trençkot beğenmiştim. Ona verebilirim mesela.

yok sammıyorum, yukarıdaki arkadaşların dediği gibi bütçeyi biraz büyütürüm ama aşırıya kaçmam, enayi ve kötü hissederim sanki kendimi.

Mont için konuşursak şimdi 250 giyiyorsam o zaman en fazla 2.000 olur.

Afedersin beni skseler almam 5-6 bine sweatshirt. Ihtiras, heves, hirs da bir yere kadar. Mantigim o kadar uzaklasmadi. Bir sweatshirt, sweatshirttur yani sweatshirtlukten daha fazlasini yapmaz. Dolayisiyla bir sweatshirt icin odemeye razi olacagim bedel sweatshirtun bana getirisi ile orantili olur. 20 milyar dolarim da olsa vermem o parayi.
Ornegin benim gozumde iyi bir kotun ederi 250 falandir en fazla. 300tl yi gecerse artik parayi kota degil baska seye veriyorumdur.
Afedersin skik modacilarin estetikten yoksun skik tasarimlarina para baglayip o skikleri zengin etmem. Kendi zenginligimi onlarla paylasmam.
O paralari vermem. Gider icki banyosu yaparim yine de 20bini monta vermem oyle soyleyeyim. Bir kuvet dolusu icki parasi verip tma olarak bir kuvet dolusu icki almak 20 mont parasi verip 1 mont almaktan iyidir.

Ayrica 20milyon malvarligi olan adam icin hala pahali zaten bu bahsettigin fiyatlar. MIlyara yakin servetten soz ediyor olmamiz lazim pahali sayilmamasi icin. Adamakilli 20 tane ev alamiyorsun o paraya.

Ha yerine gore saglam markalardan takilmak gerekir, o ayri ama onda da olculu davranirim yine ve istisnai durumlar olur bunlar. Ve getirisi bir mont degildir bana, monttan fazlasidir. Oyle gerekiyordur.

Şu hayatta en nefret ettiğim şey giyim alışverişi.Giyim zevkim sıfır olduğu için ne alsam diye düşünmek işkence gibi geliyor bana. Çok param olsa muhtemelen gömleğe çok para harcardım.Dünyanın en kaliteli gömleklerini giyerdim.Onun dışında çok para harcamazdım

Almam, benim ruhum fakir.

20 milyon tl zenginlik ama sürekli girdi çıktı varsa. Para çalışmıyorsa acilen çalıştıracak birisini bulurum alışverişten ziyade. Para çalıştığında da alırım evet.

Faizle olacak iş değil benim bahsettiğim, çok cheap bir kafa faiz.

Bir de alırım derken 20 çift ayakkabı almam ama 3 çift alırım. Ben zengin de olsam her gün ayrı ayakkabı giyemem en beğendiğim ayakkabıları giymek isterim ki bu da 3 ü geçmez. Sonra eskir yenilerini alırım ama öyle 20 çift ayakkabı mümkün değil. 3 çift ayakkabımın tanesine de gönül rahatlığıyla 3000 basarım çünkü israf ederek ve her gün başka giyeceğim kafasında istiflemek değil bu.

asla almam ve asla almam. lcw'den giyinmem de bir/birkaç tık üstünden giyinirim en fazla.

15000'e mont alirim rahat ama 5000'lik sweatshirt gereksiz geldi. 15000 cok pahali gelmedi su an ama 1-2 tane alirim en fazla. Dolap donatmam.

Ayakkabida gidip "Allah! Valentino!"diye almam; marka umrumda degil ama aldim mi evladiyelik olacak, en az 10-15 sene giyecegim seyi almak isterim. Deichmann da olsa fark etmez. Marka adi umrumda degil. Terkos'tan aldigim ve hala giydigim 15 senelik t-shirt'um var. Dun giydim. O zaman 2.500.000 vermistim sanirim; o t-shirt bugun olsa, pahali olsa ve param olsa veririm. Su ara buyuk markalar bile sumuk gibi urun uretiyor ve cok pahaliya satiyor gibi geliyor. Oyle bir sumuk urune 10 TL bile vermek istemem. Kaliteli oldugunu dusunursem, butce de onu kaldiracak kadar zenginse, ihtiyac da varsa alirim.

"Ucuz alacak kadar zengin degilim" diye yasamaya calisiyorum ama ne ucuz ne pahali alacak kadar zenginim. Almiyorum ben de bir suredir; ciplak gezmeyip rezil olmayacak kadar ortalama bir seylerle yasiyorum :)

Tümüne hayır.

proletarier aller lander vereinigt euch +1

Al abi pesinen oduyorum onumuzdeki aylari mi desem acaba?

aslında bu çok mantıklıymış.

onun dışında parayı ver, unut. yani 200-250 ile zengin olmazsın zaten. adam ödemezse boşuna kendine gurur meselesi yapıp hırslanma. yeri geliyor insanın babası dolandırıyor yani. içinde kalmasın ver ama dediğim gibi ya kendi yönteminle ver, bedava iş gördür bi süre ya da ver unut.

Verme

Madem 2 hafta oderim diyorsa, pesinen oduyorum teklifi mantikli. Hem o istedigi finansmani saglar hem de sen pesinden kosmak zorunda kalmazsin.

Ha baktin kabul etmiyor, bende de yok de.

Musteriden borc isteyecek raddeye geldiyse o arkadas meslegi de, dukkani da, musteri olarak seni de gozden cikarmistir. vermeyecek olursan bir daha gelmeyecegini de biliyordur. o yuzden pesin veririm sonraki traslarin parasi pesin olur dersen sonra o traslari olmayi bekleme. tek yardimi senden istemiyordur, belki arada verenler de cikmistir. herkesin borcunu da 2 haftaya odeyemez yalan yani.

200-250 lira bagis yaparim bu kisiye dersen ver, yok istemiyorsan verme ve kendine yeni bir berber bul.

verme

Aklıma şunu getirdi: (bkz: müşterisi olan 70 üniversiteliyi dolandıran berber)

250 TL'ye kaldıysa işi bankadan nakit avans çeksin. Yok mesela 10 bin TL lazımken bunu 40 kişiye bölüyorsa zaten onu 2 haftada ödeyemez.

Şimdiye kadar borç para isteyen berber hiç görmedim. Hatta halinden şikayetçi berber de görmedim. Bir daha gitme... Büyük ihtimalle yukarıda arkadaşın yazdığı gibi millete borç takıp kaçacaktır.

Hasta diyorsun. Lüks tüketimi de yoksa (araba, pahalı telefon vs.) bence ver derim.

Cidden zor durumda olabilir.

Ogrenci vs degilsen bu rakamda seni etkilemiyorsa ver gitsin.istedigi uzerinde cok durulacak bir rakam degil.

Verirdim ben olsam. Ne biliyim dükkanı olan bir insan 250 tl istiyorsa gercekten sıkışmıştır heralde. Saglık sorunu için de para gerekebilir. Ama iki hafta sonra geri gelmeyebilir,onu da hesaba katardım.

10-15 sene önce kullandığım bir numaram vardı. Arada arayıp küfür hakaret falan ederlerdi, milleti dolandırıp kaçan bir berber kullanıyormuş benden önce numarayı, o geldi aklıma gülümsedim.

Bence o para geri gelmez fakat adamın sağlık sorunu varsa ve 250 lira da seni yıpratmayacaksa naçizane ver gitsin derim, isteyenin bir yüzü vermeyenin iki yüzü...

Vermeyin. Tras vakti gidin. Mecbur kesecek saci. Konusunu da acamaz. Bende de yok, dersiniz. Bir daha da gitmezsiniz. Hayir demekten cekinmeyin.

Geçen günlerde haberlere mi cıktı internette mi okudum bilmiyorum ama kazıkcı berber 30 universite öğrencisini dolandırmıştı.

2 arkadaşımın da birbirlerinden haberdar olmadan gittikleri bir berber çırağı ikisinden de farklı zamanlarda böyle sebeplerden para istemiş ve geri vermemiş. kimbilir başka kimlere aynısını yapmıştı.
verme, boş atıyor dolu çıkarsa şansına işte.

ben olsam vermezdim.

"Oyle aman aman bir muhabbetimizde yok" diyorsun zaten. aranızda bir arkadaşlık ya da samimiyet de yok yani.

ha, durumum çok çok iyiyse belki. ama borç olarak değil ve bir daha da uğramazdım ona.

sonuç : göndermedim parayı. bir daha da gidemem dükkana artık. tam da iyi kesen berber bulup istediğim gibi kestirebiliyordum saçı. şimdi uğraş dur yeni berber için.

everything that has a beginning has an end dddkd!

Iste bu berberle samimi olmak her acidan sikinti.

ihtiyaçtan istediğine kalbin kanaat getiriyorsa düşünme bile ver. adam hasta, hastahanede yatıyor ara ara diyorsun. ihtiyacı olmasa senden istemez zaten. varsa paran sadakam olsun de ver.

alıyorum.

alıyorum. herhangi bir din mensubu değilim dolayısıyla 2. soruya cevap vermiyorum.

Alıyoruz. Normalden daha günahtır bence, mantıken öyle olması lazım :)

geçen sene bi gün içmiştim sadece. onun dışında içmiyorum. ekstra günahı olduğunu düşünmüyorum ama var diyolar.

Alıyorum evet.

Alırım. Günah olayı ile pek ilgilenmediğim için sıkıntı yok.

alıyorum

Alkolde tüketiyorum, fitremi de veriyorum.

eskiden asla içmezdim ama asırlardır süren akp devrinden sonra ateist kimin puşt kimin bişi oldum.

alıyorum.

alıyorum.

Son paragraf
m.dinimizislam.com

evet

aliyorum. oruc tutmamakla alkol almanin da cok farki oldugunu dusunmuyorum. sirf ramazan diye alkol almamak (normal zamanda aliyorken) bana cok mantiksiz geliyor. kaldi ki herhangi bir dine de inanmiyorum. -eger varsa- herhangi bir yaraticinin disarda azili katiller, cocuk tecavuzculeri vs. varken 2 yudum alkolume karisacagi fikrini kafamda oturtamadigim icin bu tarz dogmalari pek umursamiyorum.

3 gün önce kafam attı millet ramazan pidesi alırken ben gittim migrostan bira aldım evime gelip içtim. ama dün gece de "lan bi abdest alam da yarın oruç tutam" dedim şu an oruçluyum :D 3-4 gün sonra yine içebilirim, gerçi içemem aq bi bira olmuş 8 lira anansnkym :(

1- evet
2- hayır

Alıyorum.

Günah olduğuna inanmıyorum.

almıyorum çünkü oruçlu oluyorum. iftardan sonra da almıyorum.

daha günahlık bir durum yok. olsa olsa hem oruç tutmamanın günahı + alkol almanın günahı şeklinde bir hesaplama olur.

dinde mübarek günlerde günahın ekstra günahı vardır diye bir ayet vs yok.

evet.

ramazanda intihar etmekten daha iyidir. kafa kaldırmıyor alkolsüz.

her zaman günah sonuçta yasaklanmış dinen. ama biz dini kendimize göre çok yontuyoruz. sigara da riskli :D

daha günah olduğunu sanmıyorum ama alkol almıyorum ramazanda.

Almıyorum

Alıyorum, normalden daha çok alıyorum hatta.

alıyorum

alıyorum.

oruç moruç tutsam muhtemelen iftardan sonra gene alırdım.

evet.

diğer aylarda içmekten daha günah olduğunu biliyorum.

@deryack, sesli güldüm :)

@runagain :D

saat olmuş 6 hatunla içtik baya :D

tüm genellemeler gibi bu da yanlış tabi ki. adamın iki kolu birden yoksa ben niye fakirsin olm sen demezdim mesela.

fakirliğin suç olduğunu düşünen sığ biri olduğunu düşünürüm.

Öncelikle böyle büyük atarlı cümleler kullanan biri hakkında zaten iyi düşünmem. Hak da vermem, fakirliği tanımla derim önce, hangi ülkedesin sen derim, bir günde elindeki bütün birikimi kaybedebildiğin, istikrarsız üçüncü dünya ülkelerinde bu neyin şekli diye sorarım.

Günümüz maddiyat anlayışı ile bakarsak haklı önerme. Ama dediğim gibi günümüz insanı için. Fakirlik o kadar göreceli ki. Fakirliği kendini ve bakmakla yükümlü olduğu kişi varsa, ve karınlarını doyuramıyor olarak niteleyebiliriz.

Bazı insanlar gerçekten de şanssız oluyorlar. Dikiş tutturamıyorlar bir türlü. O yüzden suçlamayalım derim ben :)

Fakir dogan fakir kalir zaten. Dikey gecis zaten zor bir sicrama, turkiye gibi kosebaslarinin tutuldugu bir ulkede toplumsal Dikey gecis cok cok zor.

O, erkek ya da kadın değildi. “ bir insan...” bill gates’in sözü.

Herkes zengin olacak/olmalı diye bir şey yok. Fakirlik de suç değil. Bazen kader ama suç değil kesinlikle.

30 yaşına kadar yaşanan bir süreç var. şartlar her erkek için aynı aynı olmuyor. kimilerinin önüne yıl içinde birçok fırsat çıkabilirken, kiminin karşısına bu fırsat çok geç de çıkabiliyor, yada hiç çıkmayabiliyorda.

elindeki kaynağı, mesela internet, kendini geliştirmek için kullanan bir erkek, her şeye rağmen zengin olmayı başaramıyorsa, bu onun suçu değildir. ancak elindeki kaynağı, oyun oynamak için yada kızlarla sohmet muhabbet için kullanıyorsa ve fakirlikten yakınıyorsa bu onun suçudur.

whoosie + 1
Böyle atarlı genellemeler yapıyorsa, zaten çok da saygı duymam.
Bir de para için her yolu mübah göreceğini, Machiavelli kafasında olduğunu düşünürüm. Haz etmem pek, korkarım.

Bir de bunun versiyonu olan “Baban fakirse suç senin değil, kayınbaban fakirse suç senin” fırsatçılığı var benzer olarak.

bill amcamin bir sozu. ancak sozde 30 yas diye bir sey yok, oldugunde hala fakirse gibi bir seydi.

fakir dogmak veya olmek bir suc degildir. kimi zaman kisisel bir tercihtir fakir kalmak.

Ne kadar mal bir laf ya. Neresinden tutsan elinde kalıyor.

bir erkek fakir doğmuşsa bu onun suçu değildir, 30 yaşına gelip hala fakirse bu da onun suçu olmayabilir, ama 30 yaşına gelip hala fakirsin bu senin suçun diye bir adet gerzekle muhatapsa bu kesinlikle onun suçudur.

kıro/kezban der geçerim.

pek bir sey dusunmem, hi hi der isime donerim. nedeni ise fakirligi suc(hata) onkabulu olan birini bu cumlenin digersakat taraflarini dusunmeye itmenin zaman kaybi olmasi.

Mutluluğu parada arayan dar görüşlü biri söyler bunu.

Memurdum Türkiye'de, orta üst sayılan bir sosyoekonomik durumum vardı.

Mutlu değildim. Ev vardı, araba vardı, harika bir eşim var, güçlü biriydim, insanların çekindiği bir konumdaydım. Yani para+taşak vardı ama huzur yoktu.

Şimdi taşak 0, param da çok yok. Dünya'nın en güzel ülkelerinden birinde işçi sınıfı bir çalışanım. Doğayla iç içe yaşıyorum. Bırak birkaç ay sonrasını, komple 10 yıl sonrası bile belli. Sisteme güven var. Tatilim belli, stresim yok. Türkiye'de gel klimalı ofiste sabahtan akşama kadar otur al şu 20 bin lira maaşı desen kabul etmem.

Öncelikle teşekkür ederim herkese, düşündüklerimde yalnız olmadıgıma da sevindim:) Bu lafı sarfedebilen bir insanın acımasız, gaddar, sığ, anlayışsız ve "sığır" oldugunu düşünüyorum ben de:) Soruyu yöneltirken de, görüşler etkilenmesin diye belirtmemiştim: bunu söyleyen 57 yaşında, kazancı ultra iyi olan bir adam (fabrikatör gibi diyelim:P). Bu sözün orijinalinin de Bill Gates'e ait oldugunu bilmiyordum, şu durumda o da gayet acımasız, anlayışsız biri demektir.

Hak veririm.
Fakir olmamak zengin olmak anlamina gelmiyor yalniz, herkes bunu atlamis. Fakirlik ile zenginlik arasinda da bir seyler var.
"Hala zengin degilse" demiyor, "hala fakirse" diyor. Dolayisiyla dogru soylemis olabilir. Bunu soylerken diger degiskenler sabit kabul edilmistir zaten. Dissal etkiler gibi.
Mal bir laf degil en azindan.

Edit: Soze hak verir misiniz degilmis soru. Biri bunu soylese demissin. Biri bunu soylese farkli bakarim olaya. Onerme bahsettigim sekilde dogru olabilir ama bunu soyleyen hakkinda farkli dusunurum.

@stavro

Hak verdiğiniz için, şu an kendim de dahil sizi linç edebilecek 500.000 fakir bulabilirim:P :D Şaka şaka:)

Öyle sanıyorum bu lafı duyunca ister istemez buraya, Türkiye'ye göre düşünüyoruz; Türkiye'de eskiden "orta direk" diye tabir edilen sosyal tabaka/sınıf artık kalmadı. Açlık ve yoksulluk sınırını baz alırsak, nüfusun büyük çoğunluğu yoksul = fakir. Gerçi başka bir ülke de olsaydı, gene aynı şeyleri düşünürdüm. İster önerme gözüyle bakalım, isterse bir kendini bilmezin lafı olarak alalım, olabilecek tüm olasılıkları görmezden gelmek bu. Adam, farz edelim, 25 yaşında orta sınıfa yükselir veya zengin olur. Ardından herhangi bir sebepten iflas eder, kaza geçirir, malı mülkü yanar, şudur, budur, 30'unda (veya 60'ında- farketmez) gene fakir hale gelebilir (elinde olmayan sebeplerden).

Sonuç= let the linç begin! :D

Diger degiskenler sabit modeli diyoruz iste:) Ama lafi soyleyen acisindan bakarsak direkt yazildigi gibi okunmasi gereken sekilde solyenmis gibi.

ben ekonomi kitabı okuyorum, ama hikaye gibi olan kısımları değil de, böyle bol terimli sayfalarda 2 sayfa okuyamadan bayılıyorum.

Beni bu hayatta en zorlayan şeydir bu.

Taktıkça hiç uyuyamıyorsunuz.

Uyursam geç kalırım kaygısı bende de oluyor ama çözümcül değil.

Tavsiyem uyuyamasanız bile en azından yatın.

Ses ve ışık için tıkaç ve göz bandı kullanıyorum. Çantamdan da eksik etmem.

Bunun dışında su ve beslenme alışkanlığınıza dikkat edin.

Allah yardımcınız olsun.

sarımsak

sağ tarafı kapatıp derin derin sol burun deliğinizden nefes alıp verin 30 defa çok yavaş. genelde 30a varamadan uyuyakalınır.

11 gibi uyumuşum. Az önce kalktım. Hiç yoktan iyidir.

Teşekkürler hepinize.

keşke detay verseydin.

tahminim, telefonun iphone ve sadece imessage kullanımına açık.

Smiley kullanıyor olabilir misiniz?

Telefon iphone. Daha once de böyle oldu ama her zaman olmuyor.

@ kisa, smileyden olabilir.

@psa, iş yerindeyken yazım. aşırı uzun yazacak kadar vaktim olmuyordu zaten.

kesinlikle hırs yapmışlar. çünkü hazırolda adamın fotoğragı çekmesini bekliyorlar. çeker çekmez atılıyorlar. tam o anda adamın ateşli ateli İnce'ye bişey söylüyor olması tesadüf bana kalırsa. Çünkü korumalar hazır ve nazar zaten adamı sepetlemeye.

bana kalırsa korumalar bu konuda fırça yemişler daha önce, onun acısını çıkardılar adamdan.

Bence korumalar akp nin yetleştirdiği ajanlar. ince’yi kötü göstermeye çalışıyolar, büyük resmi göremiyorsunuz

işgüzarlık, başka bir şey değil. öyle hareket eden bir koruma kesinlikle bir koruma olamaz ve olmamalı. gerçek bir tehlikeyi ayırt edebilecek biri olduğunu sanmıyorum o şahsın.

haberi duymuştum ama ilk kez izledim. hem acı geldi hem de komik daha çok. yok böyle bir şey... recep ivedik hareketi gibi.

Küfrettiğini söyleyenler var, bazı iletilerin altında oradaydım duydum yazanlar görmüştüm.

Bence bu optimist dalga (muhalefet perspektifinden) gerçekten hali hazırda yaratılan echo chamberın bir yansımasıdır hocam. Ben türk insanının akıllandığını düşünmüyorum. Echo chamber'in allahı şu an medyada var, öyle bir şey ki havuz medyası dediğimiz şey medyanın tamamı oldu. standart türk insanı da gece gündüz tv izleyip evde ekmek kemiren insanlar, her kanalda birden aynı şey yayınlanınca inanıyor işte. Zor yani özetle.

Bence bir hoşnutsuzluk durumu var ve meclis dağılımına yansıyacak ancak başkanlık alınabilir mi bilmiyorum.

son on yıldır her seçim öncesi böyle fake bir umut dalgası oluyor. önceleri kılıçdaroğlu, bir ara hdp, şimdi iyi parti ve muharrem. sonucun %99 rte lehine olacağını düşünüyorum. bunu basit bir öğrenilmiş çaresizlikle değil, mantık çerçevesinde söylüyorum. medya -eskisinden daha da fazla- hala akp elinde, ysk önceki seçimlerde alenen gördüğümüz üzere rte'ye çalışıyor, ortada öyle büyük bir toplumsal uyanış olduğu falan da yok, halk aynı gerizekalı çomar halk. koşullar aynıyken her seferinde farklı sonuç bekleyip seçim sonrası kahrolanları da en az hülocular kadar şizofren buluyorum. bu ülke rte'nin, uzun bir süre daha da rte'nin elinde kalacak. son çıkış biletimizi gezi'de kaybetmiş bir topluluğuz biz. bunu artık kabullenip ona göre önlemler (ki bunlar ülkeden taşınmak, ev mev alıp bu salak coğrafyaya kendini bağlamamak, üremek isteniyorsa yine planı ona göre yapmak gibi kişisel önlemler) almak gerekiyor.

Secim ikinci tura kalacak gibi duruyor. Ki bu dolarin son cikisindan onceki goruntu. Ekonomik durum oy tercihlerini dogrudan etkiliyor. Ek olarak AKP'nin onceki secimlerde en onemli stratejik avantaji alternatif bir sag parti olmamasiydi. Su anda o da var. Bu soylediklerim cevreden bagimsiz seyler.

kesinlikle doğru tespittesin. zaten muhalif kesim daha çok internet vs yi daha çok kullanıyor. medya çok büyük güç. sevmediğin medya kanalını takip etmiyorsun, senin takip ettiğinde senin istediğin gibi haber yaptığı için belli kıskaçta kalıyorsun. bence seçim 2.tura kalabilir. ancak gene rte istediğini alacak.

Evet tam olarak bir echo chamber olayidir bana sorarsan. Fazla iyimser bir hava var ve anlamlandiramiyorum. Bazi arkadaslarla konusurken sasip kaliyorum nasil oluyor da bu kadar umitlenebiliyorlar diye, bu kadar iyimserligin kaynagini ne merak ediyor insan.

Bu adam bu ulkenin yarisinin oyunu alarak cb secildi. partisi son secimde 2. turda ulkenin yarisinin oyunu aldi. Ve iktidarin bilmemkacinci yilinda oldu bunlar. 25 araligindan tapesine, bilmemnesine tum bunlari ulkenin gormesine ragmen. Millet sehit sayisinin tavan yaptigini da gordu, rezidans fiyatina saat takan bakani da, evde tomarla para saklayani da, Israil magduru insanlara yardim gotururken gemisi saldiriya ugrayan sozum ona hayir kurumuna yillar sonra yav siz kime sordunuz da yardim goturuyonuz diyeni de bilmemneyi de. Her seye ragmen ulkenin yarisi gozu kapali bu adamlara inanirken son secim oncesinde ne degismis olmasini bekliyorsunuz?
%50'ye partiden sogutma buyusu yapildi da bizim haberimiz mi yok?

Yani bu iyimser hava echo mu degil mi sorusuna cevap icin soyle bir dusunun; Insanlarin fikrini degistirmesi icin, artik yeter diyip bu hukumete alternatif aramasi icin sebep ne?
Dolar mi? Bunlar batinin oyunu, hukumetimiz tez zamanda ayar verecek, gelip gecici bu yukselis falan. Turkuye guclu zaten, zarar veremez dolar molar. Keza yukselen fiyatlar.
Baski ortami ve ozgurluklern ksitlanmasi mi? Yoo herkes ozgur, adam vatan hainligi yapiyorsa tutuklanacak tabii. 15 temmuz hainlerini mi savunuyonuz lan?
Egitim sistemine gang bang yapilmasi mi? Abicim adamlar egitim sistemini duzeltmeye calisiyo. degisiklik yapmissa demek ki gerekiyor ki adamlar duzenleme yapiyo ayar cekiyo.
Seker fabrikalarinin sunun bunun satilmasi mi? Adamlar ulkeyi zarardan kurtariyor. Bak calsiyor adamlar kopru, havaalani falan. tamam kopruden ben gecemiyom ama sonucta kopru yani boru mu...
Ataturk ilkelerinden hizla uzaklasmamiz ve cumhuroyetin temel degerlerinin tehhlike altinda olmasi mi?
Uretim ekonomosi olmaya isik yili uzakta olmamiz mi?
Adalet sisteminin cokmesi mi? Kuvvetler ayriligi kavraminin tarih olmasi mi?
Parlemento soslu az pismis tek adam rejimi mi?
Inceden inceye yobazlasmanin probogandayla pr'la desteklenip hizla yayilmasi mi?
Saman, pamuk, sigir ithal etmemiz mi?
Kursuden Israil'in ummugunu sikip pratikte gotunu yalamamiz mi?
Dugmesiz cubbeyi, apoletli uniformayi, deri koltugu cemaatlere teslim edip sonra cikarlar uyusmayip ulkenin anasi s***lince gunah kecilerinin ipe gonderilmesi, zamaninda magdurlarin magdurluguyla kalmasi falan mi?
Bilime yapilan katkinin zikirmatik projesi desteklenmesi gibi seyler olmasi mi?
Enflasyonun rekor kirmasi mi? Cari acik mi dis borc mu?
Kicimiza cam kozalagi kacmasi mi?
Senin icin benim icin olabilir. Oy veren icin bir sebep yok. Ortada bir sikinti yok, tehdit yok, ulkemiz kariyerinin zirvesinde. Hem istikrar lazim, reyiz zaten tecrubeli, baskasi gelse napicak abi?
Neden baska partiye oy verilsin ki?
Keske secimde soyle yuzyilin got olma vakasini yasasam bu soylediklerime karsilik. Ama got olmam icin bir sebep gorunmuyor.

dediğiniz durumdan öte, benim gördüğüm akp/hükümeti haddini aşar bir şeytanlaştırma birçok şeyi örtüyor. bir ara sözlükte bir klişe peydah olmuştu (bkz: akp döneminde olmuştur) cinsinden; tam olarak onu diyorum ve o klişenin reelde de karşılığı var.

bu muhalefet partilerinin güzel günler göreceğiz insan hakları adalet demokrası... cinsinden politik söylemlerle bezeli muhayyel vaadlere kaydırıyor. şahsen müthiş bir öfke duyduğum "makarnacılar" geyiği var bir de.

seçim öncesi kendilerini gaza getirip rahatlıyorlar işte. kolektif mastürbasyon ^^

sizin çıkarımlarınıza dair diyeceğim, hükümetin politikalarının makro ekonomik projeksiyonları kimsenin umrunda değil. halk dediğiniz şimdi ve sonrasına dair garantiler ve istikrara, bunları işaret eden somutluklara bakar. ama ve de, bu bakışını burada yazdığım dille ifade etmez.

öğrenciyken kahrolsun kapitalizm kahrolsun akp kahrolsun gericilik yaşasın bilimsellik konseptinde takılan, mezun olunca bankacı, emlakçı olan bir sürü insan tanıdım. şimdi kime oy veriyorlar vericekler tek tek bilmiyorum da, karşılaşsam "kimmiş la makarnacı" diyesim var.

muhalefetin afrikalı çocuklara yardıma giden angelina jolie tipi bir imajı var. onu da değiştirmeleri mümkün değil (seçmen konumundakileri ayrı tutarım), çünkü kendilerini yok etmeleri lazım ^^

sadece sesleri çok çıkıyor. daha özgüvenli (yavuz hırsız!) ve cüretkârlar.

cahil özgüveni, köylü kurnazlığı, sonradan görmelik müthiş bir karışım.

üretmediği teknolojiyi kullanan; el parasıyla yaptırılıp onlarca yıl bağımlılık yaratan hantal yatırımlar... bütün övünç bunlara dair.

bu böyle gitmeyecek. bütün o ümitsizlik aşılayan yorumlara ve tespitlere rağmen, ben umutluyum. evet tbmm çoğunluğunu kaybedecek kesin, başkanlık da garanti falan değil!

şurada seçime 28 gün kalmış, fakat hala tv'de her kanalda her saat Erdoğan'ın sesini duymuyorum. Bence ellerindeki anketlerde iyi bir oy oranları var ve seçimi ilk turda kazanacakları kesin, ters bir tepki yaratmamak için pek fazla ses çıkarmıyorlar sanki?

Yoksa İnce'nin Ramazan'da bira içmesinden tut, Akşener'in her partide siyaset yapmasına kadar kurcalamadıkları yer kalmazladı meydanlarda.

asdfghjkl :D komikmiş

ya keşke görseydim, çok sıkılıyorum :(

aha güzelmiş, ben de bazen anasayfadayken bi duyuruyu açanın adına tıklayıp daha önce ne sormuş diye baktığımda, nicke tıkladığımı unutup 1 sene önceki duyurusuna cevap verdiğim oluyordu.

Mesela senin nickine tıklayıp az sonra "kuru kayısıdaki soğan kokusu"na cevap atabilirim.

Aynisi bazen bana da oluyo :’)
“Oha aynisini yasamis/dusunuyomusuz/hm ben de merak ediyodum” diyorum sonra bi bakiyorum kuehles blondes yazmis dhsjsjs

yapılmışı var :D
store.donanimhaber.com

Görmedim. Görsem gülerdim herhalde. O da bir şey mi, ben bir kere okuduğum bir cevaba kızmıştım. Ne biçim yazmış falan demiştim. Sonra sayfayı aşağı bir indirdim, ben yazmışım.

bazen ben de kendi duyurlarımı yabancı birininmiş gibi okuyup kendi nikimi görünce oha! nidaları eşliğinde gülüyorum.

çok nadir ama belki 1-2 kere olmuştur.

Off sen beni bile gecmissin harika yahu :D
Bu arada ben de eski duyurularimi cevaplarimi gorunce eskiden ne kadar naif bir insanmisim diyorum. Resmen zaman icindeki degisimini goruyorsun burada. Aklima geldi yazayim dedim:)

:) arada kendi duyuru ya da cevaplarıma denk geliyorum öyle ama çok ileri gitmedim, kendi duyuruma cevap verecek kadar :))

ama düşündüğünde saçma değil temelde. başkalarının sorularına cevap verirken kolay, atıp tutuyo herkes. kendi kendine akıl vermek gibisi yok :)

Kendisiyle bu derece empati yapabilen görmedim..

hahaah harikasın yemin ederim

çok doğal ve samimi bir davranış

sözlükte bir entryye denk gelip "oha ne süper yazmış benimle tamamen aynı düşünüyor" deyip favlarken onu benim yazdığımı fark ettiğim oldu kaç kez :)

duyuruda da olmuştu bu birkaç kere caps bile almıştım bulursam eklerim.

Abi empati degil o yalniz:)

Ben de kendi entry'me "Ne guzelmis, cok iyi dusunmus. Hemen sukelalayim" deyip bulamayinca "Sozluk bozuldu" demistim zamaninda.

Bekara karı boşamak kolay minvalinden akıl verecekler olacaktır.

Peşinen söyleyeyim, yapma. En azından ekonomik bağımsızlığını kazanana, kalıcı bir evin olana kadar ailenle ters düşme. Hayırlısı neyse o olsun de geç. Ne kadar zor olduğunu tahmin edemiyorum böyle bir şeyi yaşamadığım için; ama en fazla birkaç ay daha dayanacaksın ve şu seçim gündemi tamamen bitecek. Birkaç ay için babanla 20 yıl küs kalmaya, onun nazını, işkencesini çekmeye değer mi?

Haddimi aşmak istemem; ama zaten bu kesim insanların genel davranışı bu şekilde. Kendileri gibi olmayana tahammülleri yok. Hani sadece kayıtsız kalmak da değil, onu yok etmek istiyorlar. O yüzden olayları alevlendirmemekte fayda var bence.

Önce evden ayril sonra ne istiyorsan yap. Şu an için idare etmen daha mantıklı.

Soyleyeceksen hak verecegi bir damari bulabilirsin. "Denge lazim", "artik yoruldular", "baskan reis ama parti xyz", "ekonomi kotu" gibi ona yakin gelebilecek basit bir sey. Anahtar nokta kendine guven. Cekinerek soylersen daha cok ustune gelir. Son olarak aile faciasi cikarmana gerek yok. Kolay gelsin.

2 paralık siyasetçiler için evinin huzurunu bozmaya değer mi kardeşim? Bak evinin diyorum, sadece kendi huzurun değil evinin huzuru bozulacak o salak tartışmalar yüzünden. Bencil olma.
Sen büyüdükçe zaten şekilleneceksin ve insanlar seni konuşmalarından tartıp anlayacaklar. Mantıklı bi insan, aile "reisi" öyle dedi diye herkesin o partiye oy verdiğini düşünmez zaten. Bireyleri teker teker değerlendirir mantıklı insanlar.
Sen sessiz kal, boşver. Ben siyasi kimliğimi üniversite bitene kadar kaçamak cevaplarla gizledim. O aşamada herkes sessiz kalmamdan, olayları(siyasi olmayan olaylar dahil) yorumlayış şeklimden benim ne tarz düşündüğümü anladılar. Problem oldu mu? Hayır. Kimsenin huzurunu bozmadım, kimsenin kalbi kırılmadı, annemin tansiyonunu da yükseltmedim ve huzurluyum.
Yaşın genç, bekleyeceksin, sabredeceksin seni sayacakları yaşa ve itibara sahip olana kadar.

Bunun korkak davranmakla alakasi olmamasi lazim.babanin kime ne soyleyecegini de onemi yok.aoylesede kime ne.evet evet haklisin baba sen cok yasa de istedigin yere at oyunu.su an size hukmedebildigi icin istedigini yapmaya zorluyor,ekonomik ozgurlugunu kazanana kadar sabretmeni oneririm.

@megalomaniac
Haklısınız ama mevzu zaten siyasetçiler değil. Düşüncemi saklamak zorunda kalmak sinirimi bozuyor. Geçen sene bana hain dediği zaman yaşadığım şoku halen unutamadım.

ya Allah aşkına kıçıkırık bir siyaset meselesi için anne babayı kaybetmeye değer mi? hee akp'ye verdim de gitsin, öteki türlü babanı kaybedeceğini, iyi ihtimalle aranızın açılacağını söylüyorsun. tüm samimiyetimle söylüyorum akp'si de aynı chp'si mhp'si de, ortada babanı karşına alacağın bir dava yok emin olabilirsin.

baban da bizim milletin %80'i gibi fena halde doldurulmuş işte. sağlıklı düşünemiyor olabilir, he deyip geçmek bi şey kaybettirmez sana. yine istediğin partiye ver oyunu, ama git, milli iradeye sahip çıktım baba büyük oyunu bozdum de, siyasilerin ülkeye kattığı bi şey yok, bari baban mutlu olsun gözleri parlasın.

korkakça değil akıllıca davranmış olursun bu şekilde.

hayatta herkese gider yapamazsın. bazı şeyleri alttan almak, politik dsvranmak gerekiyor. senin durumuna da korkaklık diyemeyiz. sen şu an durum itibariyle avantajlı konumda değilsin. o yüzden politik davran. bu korkaklık olmaz. he he, de senin dediğine oy veeceğim de sonra git istediğine ver oyunu. kafaya takılacak konu değil, salla.

Neill +1

hayatta kimi insanlar vardır bunlara laf anlatmak zordur. zihinlerinin önüne bir set çekmişlerdir sen ne dersen de en bir gerçek doğru onlarınkidir. abi tavsiyesi böyle insanlarla tartışma sakın. he de, tamam sensin de geç. zaten seni burada rahatsız eden şey birey olarak kendini ifade edememen. acelesi yok. ekonomik özgürlüğünü eline al ondan sonra ben buyum de. hiç bir şey kaybetmezsin. babanın davranışlarına da gül geç, çocukça davranıyor çünkü. sen olgun olan taraf ol.

playing star again + 1
Seni evden atması sorun değil de, anneni üzecekse bu yüzden söyleme. Sadece ortalığı karıştırıp, onu başını yakıp gitmiş olacaksın.

Annene kızmasa “İstediğini yap” tarafına geçerdim de, şu haliyle bencillik olur.

Aynı benim aile ortamı, benim eski sorunlar. Ben yavaş yavaş aşar oldum. Çok iyi anlıyorum seni. İnsan belli bir yaştan sonra kendi kimliğini yaşayabilmeli.
Öncelikle alevli tartışmalara , düşüncemi söyleyeceğim diye ateşli konuşmalara hiç girme. Baştan kötü olur. Siyasi muhabbet açıldığında yorum yapma. Ne rte’ciymiş gibi görün, kendini rahatsız et ne de muhalifliğini belli edip aileni karşına al. Aşama aşama hep bunlar.

İleride akp’ye oy veren biri olarak anılmak istemiyorum yazmışsın, çok doğru. Dediğim gibi kademe kademe, samimi olduğun akrabalarına, ortamda muhalif olduğunu çıtlatabilirsin, bizimkilere söyleyemiyorum üzülmesinler diye falan dersin. Zamanla bu hareketlerinden baban da şüphelenir, muhalif olduğunu düşünmeye başlar. Fakat sen açık açık tartışmaya da girmediğin için olay alevlenmez, bir şey diyemez.

Bende mesela ablamlar, birçok yakın akraba biliyor görüşümü. Babamla tartışmasak da biliyor artık, bildiğini biliyorum. Alıştı. Annem çok sorun eder, onunla da açık açık tartışmaya girmiyorum, hissediyor zaten bir yerden sonra, anlıyor o taraklarda bezim olmadığını.

Yani diyeceğim o ki, ne eğil ne de hararetli tartışmalara gir. Birkaç seçime kalmadan rayına girer.

Cesur ol, içten içe sana daha saygın yaklaşacaktır. Seni kazanmaya çalışacaktır. Daha kötü davranacağını falan sanmıyorum. Bilincinde de bir kırılma yaşatacaksın ona.

Anneni üzmeye degmez... kim ne isterse dusunsun...

Benim babam da böyle. Kardeşine küsmesi, biz hata yaptığımızda hep anneme yüklenmesi falan çok benzer karakterler olduğunu düşünüyorum. Babamın bu huyları yüzünden onunla asla bu konulara girmedim. O anlattı durdu, çoğuna cevap bile vermedim. Çünkü ne onu ikna edebilirim ne de o benim söylediklerime kulak asar. Hiç kendimi yormadım. Çünkü sonu mutlaka kavgayla biterdi biliyorum. Başka konularda öyle oldu kavga ettik, küstü, konuşmadı, sonra zamanla düzelttik.
Senin yaptığın da korkaklık değil, uzlaşamayacağın insanla neden münakaşaya giripte kendini yorasın. Ne olursa olsun baban işte. Yaşlandıkça sana ihtiyacı olacak, şu an çok kızıyorsun ama araya ölüm girerse bu kırgınlıklar pişmanlığa dönüşecek. Bizim yine de çok mükemmel bir ilişkimiz yok babamla. O yüzden huzurunu bozmaya değmez.

ailemde akp'li yok çok şükür. birinci derece akrabalarım içerisinde de akp'ye oy verecek yok. ilk dönemlerinde oy verenler oldu ama onlar da sonradan vazgeçti. mhp'ye oy verdiriyordum bizimkilere, bu seçim akşener'e verecekler. ince ikinci tura kalırsa cehape'ye oy verdirebilir miyim bilmiyorum :)

birkaç arkadaşımla muhabbeti kestim bu sebepten. bir partiye oy verdikleri için değil, o akp olsa da, hakkı tutup söylemedikleri için. zaten esasında uyuşmamamızın sebebi de bu.

aile; anne baba işin içine girince iş değişir. keşke babana bir şeyler anlatabilsen, fikirleri değişebilse ama bu çok mümkün değil gibi. bir tarafta süper kahraman, süper müslümanlar; diğer tarafta da hainlerin olduğu bir bakış kolay değişmez. sürekli bir arada olmaktan dolayı kaçmak zor olsa da, sen yine de çok muhabbete girme bence.

cesaret ve korkaklık diye tanımlama bu durumu. sen kendini biliyorsun ve biz seni biliyoruz artık. hiç kimseye, hiçbir şeyi kanıtlamak zorunda değilsin.

anne babanı karşına alacak şeylerden kaçın, sadece babanı karşına aldığında da olan sana ve daha çok annene olacak. her şeyi konuşmana, her şeyi bilmelerine gerek yok.

sıkma canını. az kaldı inşallah. kurtulacağız.

Boşver ya korkak olarak görme kendini.
Böyle meseleler yüzünden aile ortamını germeye gerek yok bence. He de geç.
Kendi düzenini kurduğunda daha rahat davranabilirsin bu konuda.
Az da olsa anlayışlı ve konuşunca kendi dönmese bile en azından sana hak verebilecek biri değilse ki öyle görünüyor anlattıklarından kendini yok yere yorar ve gerersin. Hiç lüzum yok.

boşuna babanla tartışmaya girme. ileride zaten kimse ben vermedim diyecek. hatta en önde o götünü yırtanlar diyecek bunu emin ol!!!

Benim babam da benzer modeli seninkinin. Gezi sirasinda ne laflar ettik birbirimize. Ama ben babami seviyorum. Babam da beni seviyor. O yuzden beraberken bu konulari hic acmiyoruz. Oturduk konustuk. Gelip gecici siyasiler yuzunden birbirimizi kirmayalim, biz baba-kiziz, goruslerimiz farkli ve birbirimizi ne kadar kirsak da asla ayni goruste bulusmayacagiz o yuzden bu konulari kapatalim artik dedik.

O zamandan beri huzurluyuz, iliskimiz duzeldi. Babam etrafta “benim cok protest bi kizim var eheh” diye dolaniyomus soranlar oldugunda filan :D
Diyecegim odur ki, babani seviyorsan eger bu yuzden onu kirma, konus onunla. Sevmiyosan baska tabi, o zaman belki kopruleri yakabilirsin.

siyaset için arayı bozmaya gerek yok he de geç gitsin.

Oy konusunda kararsız olduğunu soyle ve akpnin basiretsiz davrandığı konulardan ilerleyip suphelerin olduğundan gelecegin hakkinda karamsar olduğundan sık sık sikayet et, hatta o kadar dramatik hale getir ve sık yap ki bunu baban da senin geleceğin hakkinda kaygıya kapılsın. Bakarsın kendi oyunu açıklamaya cesaret edemezken babani da yanina cekersin. Annene karsi da kendini cok acik etme ki o da seni açık etmesin. Mesele politika sen de politik ol. Bu söylediklerim de farazi degil gercekte de gençlerin geleceği sıkıntılı.

Çok benzer bir durumdayım, yaş da aynı. Yapma.

haklısın. piyasada talep halinde olan bir şey değil sattığın. tamamen koleksiyon mantığı. 1000 lira da yazabilirsin. maç bileti değil, akaryakıt değil, gıda maddesi değil.
ayrıca silgiyi satmadıysan alıyorum :)

kokuyordu değil mi o? iyi silmiyordu bir de sanki? ortası bej şeritli kağıt parçalayan yeşil silgiden de var mı?

moderasyonun kafa yorarak okuduğunu zannetmiyorum. üstünkörü bakıp geçiyorlar.

Normaldir hocam üzülme.

benim de bir duyurum aynı gerekçeyle silinmişti. yukarıda da belirtildiği üzere; ne bir temel ihtiyaç maddesi ne de bilet vs gibi bir şey. ister 3 liraya, istersen 3 yüz bin milyona satışa koyarsın.

duyuru kurallarına "karaborsa" ifadesinin konmasını anladık. "fiyat belirtilmemiş"e de okey... "yahut piyasa fiyatının çok üstünde" maddesi çok saçma. piyasa fiyatının altında ya da üstünde bir fiyat istemek, normal bir ürün için, satıcının takdiridir. alıcı da takdir ederse satış olur. bundan kime ne!?

boş ver... bazı şeyleri değiştirmek çok zor.

sorduğun konuda haklısın.

fakat duyuru yönetimi hakkında şöyle bir şey düşünüyorum; bu adamlar buradan para kazanmıyorlar. bir menfaatleri yok. en azından benim bildiğim kadarıyla. o yüzden, ayıracağı zaman da ona göre olacaktır.

her bir duyuru üzerine fikir teatisi yapmalarını beklememek gerek diye düşünüyorum. bakmış, "karaborsa lan herhalde" deyip silmiş. normal:)

paxil 20 mg. iyi de gelir ama sakın bağımlı olma.

Gittim bir ara ama boş...

Muhabbeti zaten boş, ilaca da gerek yok.

Çalıştığım yerdeki Müşterilerden biri pozitif yaşam derneği gibi bir şey kurmuş. Bir an önce gidip denemeliyim. Fırsat olursa, hemen yarın. Olur da gidersem, deneyimimi paylaşırım.

Mümkünse buradaki genel geçer yorumları baz almadan lütfen kendiniz için işinin ehli bir uzmanla görüşebilir misiniz?
Bu tarz tedaviler ve ilaçlar kişiseldir. Buradaki yorumlarla kafanıza göre ilerlemekse iyileştirmez, daha kötü olmanıza yol açar sadece, örn. belki anksiyete başlangıcındayken depresyonun dibine ulaşabilirsiniz..

uzun süredir gidiyorum ve iyi geldi...
doğru insanı bulmak önemli. bir de zaman, enerji ve ne yazık ki para gerektiriyor, devlet hastanesinde olacak şeyler değil bence

İlaç ve muhabbet boş +1

İnsan kafa dengi biri bulamadıkça hayatında bu böyle sürer gider.

hana bi +1

eğer iç sıkıntısı, mutsuzluk vb. uzun süredir devam ediyor ve artık günlük hayat kalitenizi ciddi şekilde etkiliyorsa, düzgün bir psikiyatra gitmenizde fayda var. buradaki "ilaca gerek yok" gibi yorumları ciddiye almayın. toplamda 2 yıl antidepresan kullandım. kullanmasam şu an ne halde olurdum düşünmek istemiyorum.

geçmiş olsun.

Menderes ile malum şahıs kapışır. Karar veremedim.

Bu da soru mu? Kim olduğu bariz belli değil mi.

köy enstitülerinin kapatılması

eğitim kadar bu ülkeye zararı kimse verememiştir

adnan menderes
kenan evren
üçüncüsünü hepimiz biliyoruz

Siyasal Islam

imam hatipler

fetullah gülen.
o olmasaydı malum kişi varlık gösteremezdi. düşe kalka ilerlerdik.

Her iç meselemizi dışarıya satmaya hatta bedavaya vermeye hazır kaliteli hainlerimiz var. Muhakkak bir dış müdahale beklerler bunlar. Şimdilik ekonomik kriz ile yüzleri biraz gülümser olmuş olabilir.

uçak fabrikalarının kapanması. nuri demirağ zamanı. şuanda kendimize ait %100 yerli uçaklarımız olabilirdi gerçekten de.

ekonomiye ve diğer sektörlerin de gelişebilmesine verebileceği devasa katkıdan, bu konudaki bağımsızlıktan yoksunuz şuanda.

adnan menderes

Batı taklitçiliği
Dinin sömürülmesi
Yetersiz eğitim
Dogmatizm
Fanatizm
Kraldan çok kralcılık

Malum şahıs favorimdir.

malum zihniyet. isimnleri sayılanlar sadece dönemsel temsilcisi o zihniyetin.

yerli ve milli kuruluşları, ölü eşek parasına satıp (70 milyar dolar) üzerine bir de 450 milyar dolar borçlanan ve bugünkü krizin sorumlusu zihniyetin adamı gelmiş, yine millilik ve yerlilik kasıyor; hain edebiyatı yapıyor.

daha başında abd'yi, avrupa'yı gezen; ne sözler veren(?), kıbrıs'ta rahmetli denktaş'ı dahi hain ilan ederek rumlarla iş tutan, adaları yunana terk eden...

çözüm süreci diye apo itine "bebek katili" denmesini yasaklayan, şehit haberlerini verdirmeyen; ilçelerin bombayla döşenmesine gözlerini yumup, sonra ilçeyi dümdüz edip "terörörö" diyen bir acayip zihniyet...

okul önlerinde uyuşturucu satılırken, cami yaparak, kafasına bir bez bağladığı için bunu müslümanlık zanneden tipler...

din alırlar, din satarlar... tek sermayeleri din!

gelmiş bir de hala utanmadan; millilik/yerlilik, hainlik edebiyatı yapıyorlar.

1- cehape zihniyeti
2- solcular
3- islamcılar
4- muasır medeniyetler seviyesini kör topal haliyle ülkenin kendine hedef koyması, onu da çıktığı kabuğu beğenmemeye dönüştürmesi
5- ikinci dünya harbi sonrası yapılan uluslararası anlaşmalar

deniz baykal olabilir. progresif ve yenilikci olabilecek bir partiyi durasatip, tr yi abidik gubidik partilere, olusumlara tiplere diz cokmus halde biraktigi icin olabilir. elbette tek kisiyi suclayip derin analizlere girmek isin kolayi ama acayip gicigim o tipe.

Dolaylı olsa da Türklerin İslam ile tanışmasıdır.
Yaşanılan tüm gerilimlerin, bilimden, insanlıktan uzak tartışmaların tabanında bu yatmaktadır.

Tabi ki Hıristiyanların ülkeden resmen kovulması, önce ermeni soykırımı üstüne de mübadele.

Mübadele olmasa şu an ülkenin %20-25i hristiyandı, bi %15 de alevi var zaten, o zaman kimse böyle dini kullanarak başa geçemezdi.

Aahah ciddi mi bu soru:)

Cubeli feto falan kesinlikle degiller. Feto bu ulkenin basina gelen sey degil, goz gore gore getirilen sey.

kadikoy'de (yani kadikoy rihtim, yeldegirmeni, bahariye falan, yoksa kadikoy buyuk bir yer) 800 e cok cok cok sansli degilsen ya bi ahır bulursun ya da baskasinin yaninda oda.

ilk aklıma gelen kadıköy'de bulamazsın. ama fikirtepe'yi de kadıköy'den sayacaksak mesela bulabilirsin belki.

1500-2000 civarı

söz konusu özelliklerde 1500 civarına fikirtepe kentplusta residence dairede oturan arkadaşım var. birkaç ay önce taşınmıştı..

800e belki mezar fln bulursun naptın abicim. İstanbulun en dandik semtlerinde bile zor bulunur snrm o fiyatlara ev

Hasanpaşa’da çıkıyor öyle bazen. Bence bulunur. Sürekli bakmak lazım.

şevkini kırmak istemem fakat o fiyata "idare eder" denecek bir ev dahi bulman çok zor.

ya lokasyonu değiş, ya da fiyatı arttır.

Umarım görüşmeniz dilediğiniz şekilde geçer. Hayatın önemli anları, dönüm noktaları vardır. Önemli olarak gördüğümüz bazı şeyler hayatımız için aslında fazla değer taşımayacak olaylara dönüşebilirler. Bunu düşünerek kendinizi rahatlatmalısınız. iyi geceler

etmem.

(bkz: Go get 'em, Tiger)

yat güzelce uyu. bol şans. panik yok !

bol şans ve umarım istediğin gibi sonuçlanır, hayırlısıyla.

Allah yardımcın olsun, dua edicem sana da.

hiç merak etme.

www.youtube.com

Allah yardımcınız olsun...

Dilerim görüşmeniz güzel geçer.Derin bir nefes alın öyle girin kapıdan.

inşallah görüşmeniz güzel geçer, mümkün olduğu kadar rahat olup, güleryüzlü olun. nefes alışverişini de düzenle.

Taktik maktik yok bam bam bam. Git ve o işi al dostum.

Kalbinden geçen ve en hayirlisi olur umarim. Bol şans.

bol şans! görüşmen istediğin gibi sonuçlanır umarım.

bence sorun. hiç bir şekilde ters tepmeyecektir.

"süreç ile ilgili bilgi verebilir misiniz" tadında bir e-posta yazabilirsiniz.

Arama, hiç profesyonel değil. Digitürk HR Müdürü kuzenim bir muhabbbet esnasında söylemişti.

digiturk ilginç davranmış.

ben kendim bizzat insan kaynakları çalışanıyım. 6 yıl türkiye'de bir yıldır da almanya'da bu işi yapıyorum. bizi aradıklarında asla bu aradı reddedelim diye bir düşüncemiz olmadı.

aksine iş için ne kadar istekli olduğunu gösterir.

@hakiki ssg: Belki de sen haklısındır bilemiyorum.

İK diye yerleşmiş bir şey varken neden başlık vbe sonrasında herkes HR HR HR demiş anlamadım. digiturk ya da görüşülen firmanın departmanı, kendisinden HR diye mi bahsediyor acaba, İK diye mi?

ve bence usulünce bir mail yazmakta sorun yok.

digiturk ik müdrünün kendi kompleksi o.

aradığın zaman kesinlikle ters tepmez merak etme.

Ben HR kullandım çünkü iş TR'de değil. Alışkanlık :)

Yazıyorum o halde?

yaz ya. digiturk HR müdürüne bakma sen :)

@runagain Bu departmanların ve titleların hepsi Ingilizce'den gelmiş tabii ki de HR diyeceğim, Milliyetçiliği bırak :D

Öyle takılıyorum. Kedicik de tatlıymış.

Mutsuz, neşesiz, cansız ve kırgın...
Neyin mutlu edeceğini bile bilmiyorum. Yaşıyoruz öyle işte.

Tşk.

Diğer cevabı görünce sorunun içeriğini anladım. Kedi mi vardı? Soru bize değil miydi? :(

Ekleme: Mobil görünümden çıktım. Valla kedi çok tatlıymış.

yaaaa tatlis agzini doverim onun. adi ne oldu bu arada?

Çok güzelsiniz :)

Kedi cok seker, adi ne?

Degismissin yahu. 3 sene kadar once farkliydin. O evlat da biraz buyuyunce daha tatli olur.

Yaşlandım :)

Ben bile 30 oldum normaldir:)

O kadar da değişmedim aslında yahu, makyaj yok, ondan öyle gelmiştir size :P

Kedinin adı Mini oldu.

bok gibi.. Bir kıza takıldım, onca kız varken bu kız beni aldı götürdü ve bu kız ile aramda çok ciddi engeller var, aşk imkansızı mı seviyor du :/

bu arada kediniz ve siz çok hoşsunuz, bitmesin böyle iyi insanlar..

kedi uyku ilacı almış gibi uyuyor sevimliymiş.
değişmişsin yada değişik çıkmışsın +1
şebnem ferah olarak hatırlıyorum seni.

Nasılız dersen yorgunuz yoldan geldik.

mutsuz ama umutluyum ;)
--
"her şey çok güzel olacak"...

www.youtube.com

Yaa ben de böyle boynuma ilişip uyuyacak bir yavrucak istiyorum <3
Ben eskiden görmemiştim ondan değişme olayına bir yorum yapamıycam ama naçizane bir öneride bulunmak isterim, kaşlarınızın ucu aşağı doğru çok fazla devam ediyor bence biraz kısaltabilirsiniz böyle sanki sert bir hava katmış gibi geldi :)

Kediyi rahat bırak.

minikken patileri kocaman oluyor; cok sevimli. nasilim: kedi isirmayi ozluyorum.

çok tatliş :)

Bu duyuru neden kendini imha etmedi :/ Ve nereden nereye be..

İyiliğini kötülüğünü konu dışı bırakıyorsan tartışacak diğer konular önemini yitiriyor ama misal adamın taraftarı olduğu takım beşinci ligde oynuyor ama yine de destekliyor, onun gibi düşün.

komünizmi savunduğumdan değil de "ceplerine her ay 2 bin lira girse susarlar gibi geliyor" diyen bir adama kimsenin komünizmi niye savunduğuna dair bir şey anlatma zahmetine dahi katlanacağını sanmıyorum. bu kafayla devam. komünistlerin hepsi ceplerinde para olmadığı için savunuyor zaten.

Üsluba bak. Biraz okumanı tavsiye ediyorum. uzun bir cevap yazmak isterdim fakat mobilim.bilgisayara erişimim olduğu ilk an editleyeceğim bu cevabı. Yine de şimdilik tek bir cevap vereyim, bu duzenin içinde yapamayacağın, insanlık onuruna yakışır bir yaşam için

@birakahve

Bana okumayı tavsiye edebilecek konumda olduğunu düşünmüyorum. Sorduğum şey ÖLÜ bir ideoloji neden takip ediliyor. Bu çok mu garip bir soru? pi sayısının milyonuncu rakamını mı sordum?

Materyalizmle bağlantısı var. Bu da bütün dinlerin yok sayılmasını kolaylaştırıyor.
Bu arada komünizm yanlısı olup hac organizasyonunda çalışan bile görebilirsin. bazı kaynaklar komünizmin önde gelenlerininin yahudilikle bağlantısı olduğundan bahsediyordu.

öğrenci tayfası lenin-stalin-mao gibi fügürlerin karizmasına, gücüne hayran. boru değil bu adamların etrafında şekillenen kişi kültü. ek olarak ufak partiler sosyalleşme için kullanılıyor. dinciler nasıl tarikatlar üzerinden evlenip ticaret falan yapıyorsa, ufak vasıfsız sol gruplar da bu partiler üzerinden kız-erkek arkadaş buluyor, normalde göremeyecek saygıyı görüyor.

daha yaşlıları ya 6'li-78'li tayfadan -geçmişe özlem yani-, ya da bu komünizm muhabbetinden para kazanıyor -özellikle leş tiyatrocu tayfa iş bulamadığından bari bu komünist öğrencilerden üç beş kapayım havasında-. yine partili öğrencilerden her ay 20-30-50 allah ne verdiyse aidat toplanır, saçma sapan köşe yazısı yazan vasıfsız 60-70 yaşındaki dandik tiplere maaş bağlanır parti yöneticileri olarak.

türkiye'de komünist hareketin içerisinde çok sayıda aristokrat aile üyesi var diye biliyorum. geçmişte de bu böyleydi. hepsi bu durumda değil elbette ama birkaç kişinin cebine 2 bin koyacak komünistler var. dolayısıyla o teori çöker kurulmadan.

(materyalizme bağlayan, adnan oktar gibiler. kızıl sultan galiyev'i bilmezler mesela bunlar. şeyh bedrettin'i de...)

hiçbir ideoloji ölmez! komünizm çin'de de, sscb'de de yanlış uygulandı. arnavutluk, yugoslavya ve diğerlerinde de, der ve geçer. en iyi örneği küba'dır kanımca, ki onun da eksiği gediği çoktur.

islamcılar, iran gibi bir örnek; ondan önce emevilerden tut, memlüklere, osmanlılara (atlayarak gidiyorum) bir düzine örnek varken, iktidar mücadelelerinden yani ideolojilerinden vazgeçmezler. hakeza milliyetçiler, liberaller, sosyal demokratlar...

benim ölçüm skor tabelası değil! geminin limana varması da değil. hayat mücadeledir. öyle olmasa, biz de "reyiz" deyip üç beş sebeplenirdik bu düzenden. düzene itirazımız var. rte'den önce de vardı, hep vardı. bunda tuhaf, anlaşılmaz bir şey yok.

komünist değilim ama çıkış noktasını çok anlamlı ve değerli buluyorum. tkp de değil benim ölçüm, komünüzmi yargılamak için ve diğer devletleşmiş örnekleri de...

bugün liberal/kapitalist batıdaki hak ve özgürlüklerin birçoğu marksizm temelli itirazlar sonucu bu hale gelmiştir. ama kanıksandığı için değeri bilinmiyor. köle düzenini yıkamasa da kısmen insanileştiren bir ideolojidir konuştuğumuz.

yalnız şu var ki, taha akyol yazmıştı: "marksizm batıda felsefe, doğuda doktrindir." belki devrim ilk olarak bir batı ülkesinde (ah keşkem keşkem) olsa (mesela ingiltere, ki orada bekleniyordu) bugün bambaşka bir tarih okuyor ve bambaşka bir dünyada yaşıyor olacaktık. doğu toplumları otoriter (ve otorite sever) ve totaliter(ve totaliter sever)'dir.

bir sosyalleşme ve sevişme aracı.

der meister +1

sosyalizmin (sonraki aşama olarak komunizmin) amacı eşit imkanlara sahip olan toplumdur. kapitalizmin amacı nedir? herkesin eşit fırsatlara sahip olduğu ancak daha çok çalışanın daha çok kazandığı, ücret ödemeden hiçbir şeye sahip olamadığınız, kimsenin kimseye acımadığı vahşi bir sistem. evet sosyalizm denemeleri başarılı olamamış görünüyor ama karşısında maalesef hep kapitalizmin militarist ve ekonomik baskıcı gücünü gördüğü için. küba'ya bakın mesela. yıllardır abd ambargosu altında. zira rusya askeri açıdan abd tarafından kuşatılmaya alınmaya çalışılmıştı.

çok övdüğünüz kapitalizm başarılı mı peki? en fazla yoksulun yaşadığı abd mi başarılı? insanlar yemek kuponuyla aç kalmaktan kurtuluyor. görece daha iyi olan kapitalist batı toplumlarının ilgi çekmesinin nedeni kapitalizmi sosyalizmle birleştirmeleri, sosyalizmden ödünç aldıkları "sosyal" devlet modelini uygulayıp, işçi haklarını yukarıda tutmaları değil midir?

Kaldı

benim sigara için bütün arkadaşlarım küçük sigaralara geçtiler, kent switch'in mentollüsü çok popüler aralarında. sebebini bilmiyorum ama ben içtiğimde bana kötü gelmedi, hatta marlboro'nun küçük mentollüsünden de iyiydi. o da popüler bu arada.

edit: kimse de demiyor ki kent switch zaten mentollü demek, cık cık cık...

Haklısın sanki valla.

12 yılda 6 sene djarum 5 sene camel içtim. Şimdi patlayan touch içiyorum.

8 senedir camel box içiyorum ama ben de görüyorum çevremde hafif sigaraya geçişleri. Kırmızı marlboro içen artık gri bilmemne touch içiyor, kimisi kent switch içiyor falan. Hafiften ziyade aslında şu ufak tefek, ne slim ne normal olan sigaralara geçiş var baya.

10 senedir camel soft içiyordum, geçen ay marlboro touch aqua'ya geçtim. Geçen tekelde aqua yoktu camel soft aldım içemedim bile.

Genel olarak bi dönüş var sanırsam.

yaşlandıkça toprağa bakma arttığından dolayı aman hafif olanı içeyim de kanser olmayım düşüncesi ile öyle bir yönelim mevcut. fakat bilinmeyen şu ki içtiğiniz bu zehir pasif içiciler de dahil olmak üzere herkesi kansere davet ediyor. başkasının yanında içmeyin bari diyeceğim ama kendine saygısı olmayan başkasını mı düşünür.

zehirleyin herkesi. devam.

camel-kısa marlboro-winston light-kırmızı lark-monte carlo night blue- tütün- monte night blue. benim düşüşüm bu şekilde.

tıpkı herkesin dar-slimm kıyafetler giymesi gibi. herkesin şu yarım çoraplardan, adı her neyse, giymesi gibi. moda biraz.

bir de @ozdek'in dediği gibi "hafi sigara içeyim de kanser olmayayım" düşüncesi.

ceplere falan da çok kaba geliyor eski tarz sigara paketleri sanki. tesbih, anahtar, sigara, çakmak, telefon derken bir de şarj aleti/power bank vs vs bir yere oturduğunda masayı donatan insanlar var. bari sigara paketini küçültelim de yer açılsın, hem hafif sigara, kanser de olmayız diye düşünüyorlar herhalde.

kent blue içiyorum uzun süredir, kuzenim de parliament reserve içiyor. gayet sert bence ikisi de. çevremde de var sert sigara içenler, ama evet azalıyor artık sigarayı bırakmaya çalışma bahanesi ile.
kendine ve etrafına saygılı aklı başında insanların sigara içebileceğini aklı almayan, sigara içenlerin hafifini içerek kanser olma riskini azalttığını düşündüğüne inanarak genelleyenlerden gelen önerileri ben pek ciddiye almıyorum, size de tavsiye ederim.

Çünkü bordrolu olan garibanlar hariç hiç kimse gelirini doğru beyan etmiyor. İyi bir doktor diyelim ayda 50 bin TL kazanıyor. Ama 3 bin TL beyan ediyor; vergisi de 3 bin üzerinden çıkıyor haliyle. Hastalarına fatura kesmediği için çok kazandığını kanıtlayan resmi bir belge yok. Ama devletin o doktorun tepesine binip 3 bin nere, 50 bin nere kardaş! demesi lazım. Bunu taksicisinden, müteahhitine, futbolcusundan, avukatına... "bordrolu" olmayan herkese yapması lazım. Bordrolular hem vergiyi full ödüyor, hem de bütün dolaylı vergilerden 2. golü yiyor. Serbest meslektekiler ise mazot ne kadar pahalanırsa pahalansın zenginleşiyorlar. Buna bir de giderini gerçeğinden yüksek gösterip (aka naylon fatura) kurumlar vergisinden kaçan şirketleri ekleyince, fatura katlanıyor.

Yolda gördüğün her 100 lüks araçtan 98'inin sahibi, ödemesi gerekenden az vergi ödüyor; özeti bu. Hepsi kanun kaçağı demiyorum, kimisi yasal boşluklarla bunu sağlıyor. Ancak sonuçta onların ödemesi gereken vergiler mazot, elektronik veya enerjiden alınan vergilerle dar gelirlinin (bordrolu diye okuyunuz) cebinden çıkıyor.

Engel ideoloji. Halktan yana değil zenginden yana adamları seçerseniz vergi toplama tercihleri de ona göre olur. Şirketleri kollar, çalışanların üzerine bindikçe biner.

Fakir halk bile zengini tutuyor, sömürü düzenine oy veriyor.

Devlet memurları dışında herkes vergi kaçırıyor. Özelde çalışanların sigortası asgariden yatıyor. Kiralar elden alınıyor. Esnaf fatura kesmiyor. Şirketler her şeyi gider gösteriyor, zarar gösteriyor. İnsanlar lüks araba alıyor, engelli raporu ayarlıyor. O yüzden devlet direkt olarak kazancından kesemiyoruz, bari indirekt olarak harcarken yakalayalım diyor. Vergisini ödemeyenin tepesine binseler böyle olmaz.

"50 bin TL kazanıyor. Ama 3 bin TL beyan ediyor" bunun onune gecen ulkeler nasil geciyor? devletin bunun ustune dusmemesi ne isine yariyor? hadi buyuk sermayeyle olan iliskileri biliyoruz da 50 bin kazanan doktor muayehanesinin 3 gosterdigini devletin anlamasi icin bir yontem yok mu?

ok herkes vergi kaciriyor da devlet nedenizin veriyor buna?

Git esnaftan bir şeyler al, 8-10 liralık. Kart ver bakalım kaç para çekecek? Birçok yer vergisiz fiyat veriyor. 8 lira olan yemek kart verirsen 9 lira oluyor. 1000 lira olan perde fiş almazsan 800 lira oluyor. Müşterinin cebinden KDV çıkmıyor. Satıcının cebinden gelir vergisi çıkmıyor. Alan memnun satan memnun.

toplayan nasıl topluyor.
abd örneğin adam uyuşturucu kaçırıyor silah kaçırıyor binbir türlü kanunsuz iş yapıyor ama adamın korkusu fbi nsa homeland dea falan değil irs. adamlarda vergi affı diye bir şey yok. ceza kesen memura araya rüşvet tanıdık sokarak haritadan yer beğendirtmek fetöden attırmak yok. vergi kaçırmak = vatan hainliği

kimsenin kanunlara uymaması ve devletin popülist politikalar uygulaması. trafik kuralları konusunda da aynı şey geçerli. seçim var bir ay sonra ve adamlar trafik cezalarını affetmeye başladılar.

"50 bin TL kazanıyor. Ama 3 bin TL beyan ediyor" bunun onune gecen ulkeler nasil geciyor? devletin bunun ustune dusmemesi ne isine yariyor? hadi buyuk sermayeyle olan iliskileri biliyoruz da 50 bin kazanan doktor muayehanesinin 3 gosterdigini devletin anlamasi icin bir yontem yok mu?


demişsin ya, her detayını bilmiyorum ama sanırım isveç'te kredi kartı zorunlu. nakitle iş yapılmıyor. bu şekilde kimse bişi kaçıramazlar.

/Washe
Kredi kartı zorunlu değil İsveç'te. Söylediğin şeyi yapmaya çalışan yer Danimarka. Velhasıl mesele o değil. Yüksek vergi alınan ve bunda sorun yaşamayan ülkelerde halo bilinçli, kurumsallaşma yerleşmiş vaziyette. Hiç kimse bu ülkelerde yüksek meblalı ödemelerde kayıtsız iş yapmaz. Kayda geçen ödemede de vergilendirilir zaten.

Alışverişin %80'i belki daha fazlası banka kartı veya kredi kartıyla yapılıyor.

İkinci el telefon alıyor adam senden, nakit eline para saymıyor eft geçiyor hemen mesela.

Bir de masraf gösterme burda da var. Karıya jip kiralayıp şirkete gider gösteriyorlar. Ama giren para belli çıkan para belli olduğu için vergi almakta büyük sorun yok. Kayıtsız çalışmakmış, sigortayı az göstermekmiş, maaşı elden vermekmiş bunlar yok varsa da nadiren olan saçmalıklar.

o iki aktivitenin hoparlörleri farklı. ahize hoparlörü ve mikrofon nemden ya da sıvı temasından ötürü bozulmuş olabilir bir ihtimal.

Daha sıfır telefon, öyle bir ıhtimal yok.

konuyu bilmiyorum ama okumak istediğim bir kitap var. kazım karabekir-istiklal harbimiz. nutuk'a alternatif bir kitap. ikisini de okumadım okumayı düşünüyorum. belki kitapta bahsediliyordur.

Amaçları siyaset yapmaktı. Ve bu tercihi onlara Atatürk sunmuştu: ya askerlik ya siyaset. Öncesinde askerlik aynı zamanda siyaset yapmaya engel değildi.

cumhuriyetin ilanindan sonra saltanatin ve hilafetin kaldirilmasi ile kurtulus savasi veren komutanlarin bir kismi, bu durumdan rahatsiz oldular. bunlarin arasinda adlarini saydiklariniz da vardi.

ellerindeki silahli gucu de kullanarak, cumhuriyetin niteligini degistirmeyi dusunuyorlardi. yani, eskiye donusu, saltanati ve halifeligi istiyorlardi.

elinde silahli guc olan bu komutanlarin, bu gucu kullanmasinin onune gecmek icin, ortaya konan bir plandir yapilan.

bu komutanlara "ya asker ya milletvekili" olun denmistir. onlar da meclisi secmisler, asker uniformalarini cikartmislardir.

cumhuriyetin ilani, saltanatin bitirilmesi, hilafetin kaldirilmasi gibi devrimlerin, kolaylıkla gerceklestirildigi dusunulmektedir. ancak bu cok yanlis bir dusuncedir.

devrimlerin her biri, binbir gucluk, tartisma, siyasi manevra ve guc ile gerceklestirilmistir.

o yuzden hepsine kanimizin son damlasina kadar sahip cikmamiz gerekir.





29 Ekim 1923’de cumhuriyet ilan edilmiş ve 3 Mart 1924’de halifelik kaldırılmıştır.
Bu devrimlerden sonra Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcından itibaren Atatürk’ün yanında olan lider kadrosunda görüş ayrılıkları ortaya çıkmıştır. Komutanlar krizi, 1. Ordu
müfettişi Kazım Karabekir’in 26 Ekim 1924’de; 2. Ordu müfettişi Ali Fuat Cebesoy’un 30 Ekimde bu görevlerinden istifa ederek meclise gelmeleri ile başlar.
Ozaman komutanlar milletvekili olabiliyorlardı. İsmet İnönü’ye göre “aynı zamanda mebus olan kolordu komutanlarının ve ordu müfettişlerinin istedikleri zaman meclise gelip politika yapmak, istedikleri zaman ordunun başına geçerek kumandanlık etmek gibi bir vaziyette bulunmalarının çok tehlikeli bir tatbikat gösterdiği ortaya çıkmıştı.”
İki komutanın istifası üzerine Atatürk bir komplo karşısında bulunduğunu anlamaktan “bir saniye bile şüphe etmez.”
Atatürk olayları Nutuk’ta şöyle anlatmaktadır:
"Rauf Bey, Karabekir Paşa, Ali
Fuat Paşa ve diğerleri arasında bir
düzen düşünülmüştür. Bu komutanlar
ordularında kendi görüşlerine göre bir yıl çalışmışlardır. Bir yıl içerisinde cumhuriyetin ilanı, hilafetin kaldırılması gibi işler ortak düzen sahiplerini birbirlerine daha da yaklaştırarak birlikte hareket etmelerine yol açmış, işe politikadan başlayacaklardı. Bunun için uygun fırsat bekliyorlardı. Rauf Bey ve benzerleri İkinci Grup aracılığı ile milleti aleyhimize kışkırtmak için
çalışma fırsatı buldular. Memleket içinde gizli gizli teşkilatlanmaya başladılar. Hakkari bölgesinde Nasturi isyanını bastırmaya çalıştığımız bir sırada İngiltere bir nota verdi. Harp ihtimalini göze aldık. İşte sözünü ettiğim kimseler bu sıkıntılı
günlerde ve bir yabancı devletin bize hücum edebileceği bir zamanda kendilerinin de bize saldırarak hedeflerine kolayca varabilecekleri hayaline kapıldılar. Ordularını
başsız bırakıp politika alanına koştular."

@for the record

yılların kazım karabekir paşası da hilafet ve saltanat yanlısı çıktı ha? imkan bulsa gazi paşayı devirecekti yani? mecliste mebus, kışlada general. her daim elinde bir ordu var. karabekir paşanın aklına giren kimdi acaba?

2 kişi cvp yazmıştı sonraki yazan vatandaş çok güzel bilgiler verdi ama sonradan silmiş cvbı. çok alındım silmesine.

daha açık yazayım...

atatürk'ün amacı; milli mücadelede beraber olup, daha sonra devrimlere karşı duran ve aynı zamanda orduda ve halk nezdinde itibarı olan eski arkadaşlarını elimine etmekti.

"demokrasi var, söyleyeceğinizi gelin tbmm'de söyleyin. hem askerlik hem siyaset olmaz. ikisinden birinden vazgeçin" dedi. onlar da gerçekten siyasi mücadele yapabileceklerini sanarak istifa ettiler. yapamadılar.

bence iyi ki de yapamadılar ama atatürk'ün eski silah arkadaşlarını ve halkı ikna edebilmesini isterdim. keşke devrimler ortak akıl ve kararla yapılsa ve uygulansaydı. ama o zaman "devrim" olmazdı tabii ki...

komünistler ve masonlar da aynı şekilde "memlekette demokrasi var, örgütlenin, serbestçe faaliyette bulunun" diye teşvik edildi. ve sonra hepsi bastırıldı.

açıkçası atatürk'ü seviyorum. kendimi de atatürkçü sayarım ama, bazı konulardaki hareket tarzları keşke daha farklı olsaydı diyorum bazen. bazen toplumun şu günlerdeki halini görünce "az bile yapmış" diyorum.

atatürk'ün "komplo" demesinin sebebi, bu arkadaşlarının tıpkı fevzi çakmak gibi hareket etmelerini beklerken, onların kendisine karşı durmak için askerliği bırakıp kendisine rakip olmaları. halbuki yine görevlerinde kalsalar ama hiçbir şeye karışmasalar sorun olmayacaktı.

Devrimler ağır geldi onlara. Akşama bu yazımı editleyip uzun bir yazı yazıcam.

Ali Fuat Paşa Atatürk'ün çocuklu arkadaşıdır, askeri okul dönemlerinde yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen hatta babasının Atatürk'e çok kez iyiliğinin dokunduğu bir arkadaşı. Atatürk'ün sofra muhabbetleri alışkanlığı kazandığı hatta başlangıcı Ali Fuat'ın ailesidir diyebiliriz. Hatta bir dönem kendini şiire fazla kaptırdığında kendisini uyarıp çeki düzen vermesini isteyen insan da İsmet Fazıl Paşa'nın yakınen arkadaşıdır. Velhasıl kelam Kurtuluş Savaşı hatta büyükelçilik görevinin sonrasında meclise girene kadar araları yine iyidir, yapılan devrimler Atatürk'ün çevresinde olan çokça ismi rahatsız etmiştir. Bunlardan birisi Ali Fuat'dı. Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Refet Bele diye uzar gider liste. Bu isimler Atatürk'ün savaş sonrası yapacağı devrimleri biliyordu hatta bir konuşmada Refet Bele "Bizi bu beladan (işgal) ancak bir isim kurtarır, siz sonrasında biz o isimden nasıl kurtuluruz." diyerek cephesini çok önceden belli etmiştir. Keza Rauf Orbay'da İzmir Suikastinden haberdar olmasına rağmen suikaste karışmamayı fakat bildiği halde de söylememeyi tercih ederek yurtdışına kaçmıştır. Ali Fuat'ın bizzati yazdığı Mektep Arkadaşım Atatürk kitabı da zaten dostluklarının bittiği yere kadardır sonrasını anlatmaz. İzmir Suikasti davasından yargılamıştır Kılıç Ali'nin dediğine göre Atatürk çokça ismi ne halt ettiklerini bildiği halde affetmiştir. Bunların arasında Cebesoy'un olduğu da iddaa ediliyor fakat çok sevsede sıra arkadaşı Ayı lakaplı birisi vardı adını unuttum onun idamı gerçekleşmiştir ve Atatürk'ün bundan dolayı çok üzüldüğünü vurgulamıştı Ali.

Keza Kazım Karabekir'de aynı olaylar çerçevesinde gelişen sürecin ürünüdür. Detaylı bilgiler için biraz eski okuduklarımı kurcalayıp çizdiğim yerleri yazmam gerekiyor, taşınma arefesinde olduğum için hatırladığım kısımları yazdım. Eğer bir okuma yapmak istersen. Falih Rıfkı'nın Çankaya ve Zeytindağı, Mektep Arkadaşım Atatürk- Cebesoy, Kılıç Ali'nin Hatıraları- İş bankası kitaplarına göz atabilirsin.

eksisozluk.com

son bölüm

ramazandan bir gün önceki imsak vaktini, diyanet daha da öne çekiyor, temkinli olma adına. abdülaziz bayındır bununla bayağı mücadele etti.

"beyaz ipliğin, siyah iplikten ayırt edilebileceği bir aydınlıktan bahsediliyor benim bildiğim. diyanet abartıyor.

*son 6 yıldır oruç tutmuyorum.

Diyanetin bok yemesi. Yıllarca sahur yaptık ezan okunduktan 10 dk sonra gün ağrırdı. Zifiri karanlıkta ezan okutuyorlar şimdi.

"Tan yerinde beyaz iplikle siyah iplik ayırt edilinceye kadar yiyin için, sonra da orucu geceye kadar tamamlayın…"

bu ayet alıntısının mealini 'gün ağarmadan hemen önce - gün batarken' arası olarak tanımlamış olabilirler.

not: ateist.

Tamamen diyanetin işgüzarlığı

Fecr vaktinin göz ile nasıl tespit edileceğini yazmışlar. Allah akıl vermiş ve yapman gerekeni söylemiş. İnsanlar topluca buna değil de diyanete, Tv ünlüsü hocalara inanıyor.

Güneş ışığını (Güneşi değil) gözle görebiliyor olman lazım değil mi? Arkadaşım konuyla alakalı diyanete mail atmıştı. Verdikleri cevapta gerekli ekipmanlarla ışığı tespit ettikleri ana göre belirliyorlarmış. Gerekli ekipman dediği de kamera
Arkadaş sen insan gözünden yüzlerce kat fazla ışık alacak şekilde (açık bir diyaframla, güçlü bir sensörle, uzun pozlama ile) fotoğraf çekersen herhalde ufukta ışık görünür
Fecr vaktine ne diyor hassas kamera ile tespit edin mi diyor?
Dindar bir arkadaşım var, diyanetten yaklaşık 1 saat sonra tutmaya başlıyor

aslında kimseye bağlı kalmana gerek yok. kendin gökyüzünü izleyerek kendi vakitlerinin takibini en sağlıklı bir şekilde yapabilirsin. kural şu şekilde:

- hava aydınlıkken yemek yenmeyecek.

Muharrem İnce

Selahattin Demirtaş kesinlikle değil, önce bunu belirteyim. Meral Akşener ile Muharrem İnce arasında bir yarış var, onda da İnce önde gibi duruyor. Bu ikisi dışında kimse yakın bile değil.

selahattin demirtaş? hahahahah

www.youtube.com

ne günlere bıraktın bizi akp

ha cevap. daha güçlü olan akşener gibi bir intiba var bende ama ben ince'yi yakın buluyorum kendime.

selo mu? haydaaa.
ince gözüküyor ama, akp akşenerden feci korkuyor.

eksisozluk.com

ince gibi gözükse de asıl güçlü aday akşener bence, bu halkın bazı takıntıları var, chp de bunlardan biri; erdoğan chp'den aday olsa ilk turda elenir mesela, muhafazakar ve sağ seçmen akşener'e rahat oy verir, ince için çok düşünmesi gerek; kürtlerin ince ve akşenere desteği aynı bence %5-6, kalanı oy vermez ya da erdoğan'a oy verir gibi.

Selahattin demirtas mi? Epeydir yurtdisinda yasiyorsunuz heralde. Ya da saka bu. Gercekci olun allahaskina.

Size ya da bize ne lazim bilmem, derdim sizinle de degil Demirtas ile de.
Ben oy potansiyeli acisindan soruyorum. Sizin gonlunuzden geceni degil, gercekte kimin oy potansiyelinin yuksek oldugunu.

chp, aday olarak muharrem ince olarak belirleyene kadar gönlüm meral abladan yanaydı. şimdi muharrem ince'ye daha yakınım.

eli chp'ye oy vermeye gitmeyecek büyük bir sağ/muhafazakar seçmen var. onlar için karamollaoğlu ve akşener'in aday olması çok iyi oldu. özellikle akşener'in sağ tabandan oy alma potansiyeli yüksek. her ne kadar kendisi için faşist vb nitelemeler yapılsa da...

muharrem ince'nin avantajı, herkesten oy alabilecek biri olması. bana akşener'den daha güçlü gibi geliyor.

bu arada iş çıkışı servisle eve gelirken a haber'i dinliyor patron radyodan. yanındaki diğer şubenin müdürü, patronun "rte açık ara alır" sözüne, "... gençlik kolları başkanı bile zor diyor" diyerek cevap verdi. söz konusu gençlik kolları başkanı anadolu yakasından.

maaşlarını kim öderse onların trollü olur.

umarım yargılanırlar.

Eğer AKPliler çil yavrusu gibi dağılıp yurt dışına kaçmaya başlarlarsa işsiz kalırlar. Kanıtları silmek için çalıştıkları ajansların bilgisayarlarındaki kayıtları yok edebilirler. Furkan gibi birkaç örnek dışında dava olacağını sanmam.

Eğer kalıp el altından yeni seçim yaptırmak için savaşa devam ederlerse ekstra mesai çıkar.

Şu tarz derken ne kastettin anlamadım ama tişört güzelmiş

hayır.

enine çizgili tişörtler genelde ince, zayıf ya da fit insanlarda iyi durur, geri kalanlarda ekstra negatif etki yapar.

Pek değil. Yakası kötü.

yerine göre, fotoğraftaki cepli olduğundan kötü

Normalde sevmem ama gecen aldim bunu hm den fiyati da cok ucuk degildi.

Fakir tişörtü.
Tişört saçma bir kıyafet zaten. Yakışanı olmaz

Dostum adamina bagli tabi cuval giyse yakisacak tipler var ama orta halli bir vatandassan risk alıp emekli amcalığa terfi etme derim.

deniz astsubay nurettin amca geldi aklıma... nur içinde yatsın.

ben seviyorum böyle ama cebi olmasa iyiymiş.

çizgili tişört iyidir ama çizgiler bunun gibi kalın olunca dayı tişörtüne evriliyor.

Hayır

daha sık ince çizgili olursa evet severim ama bu biraz pijama gibi.

Bence de güzel, fiziği güzel olana her şey yakışıyor

cep olmasa standart ne iyi ne kötü.

her erkeğe gitmez bu tişört.

Uyurken giyebilir.

ıphone 4S var,çiziği kırığı yok.batarya ömrü ideal.

Xiaomi mi max2

moto g4plus kullanıyorum.
sıkıntısı yok değil ama fotoğraf ve video kalitesi efsane.
ekranı da büyük.

huawei p9 lite

en ucuza en iyi kamera.

xiaomi mi5 geliyor a101'e. 999 tl

ben servisten memnun kalmadıysam bahşiş vermiyorum. memnun kaldıysam da memnuniyet oranıma göre üst sınır %10 olmak üzere bahşiş veriyorum.

Ben de memnun kalmadiysam, ters bir durum yasandiysa bahsis vermiyorum.

Oyle bir sey olmadiysa standart %10 veriyorum. Eger memnun kaldiysam ust siniri yok, duruma gore degisiyor.

100 liraya kadar max 5 lira, 100 liradan sonra %10 olur ama 5-10 kişilik alman hesapsa birkaç kişi bozukluk verir ancak.

Bazı restaurantlarda "servis bedeli" önceden belirli ve yüzde 10-20 civarında zaten.
"verilirse"deki ünlem ve 'bozukluklar veriliyor' biraz fazla genelleme olmuş.
Mekana, servise, hesaba ve kişiye göre değişir her yerdeki gibi.
Starbucks'ta da bahşiş verilecek değil herhalde :)

bizde bahsis yok orani da yok kafana gore.

ABD de garsonlar falan neredeyse bedavaya calisiyorlar butun gelirleri bahsisler, farkli kultur iste. yani orda bahsis vermezsen adamdan calmis gibi oluyorsun. burada oyle degil, kafana eserse sosyal baski hissedersen servisten memnun kalirsan vs. verirsin.

garsonum. genelde 1-2 tl veriyor müşteriler, ki keşke kimse boş geçneyip en az o kadar verse. karşılamanın, servisin, ikramın ve uğurlamanın dibine ulaştığımız müşteriler dahi boş geçiyor çoğunlukla.

eve serviste ya da bir mekanda oturduğumda, servise ve ilgiye göre boş geçmemeye çalışıyorum.

bizde genelde bozukluklar veriliyor evet. geçen bir müşteri grubu 20 kuruş koydu sümenin içine. alıp kenara koydum ve "buna gerek yok" dedim sadece. gerçekten, bahşiş vermek zorunda değilsiniz, hizmetten memnun kaldıysanız dahi... böyle, küfür eder gibi kuruşluklar atılacağına, boş geçin daha iyi.

çok öyle aman aman hizmet almadım hiç. bu yüzden üst sınırım max 10 tl'dir.

güler yüzlü, bekletmeden, hızlı servis ve ek isteklerde göz temasını kurarak iletişimi kuran birini bulursam paraya boğuyorum.
ama ülkemizde servis sektöründeki hizmet kalitesi yerlerde sürünüyor. geçen hafta isim yapmış yerlerden birinde masada 3 kişi olmamıza rağmen 10 dakika servis açılmasını bekledik sadece. sonunda servis açıldığında bir arkadaşımızın yemeğinin siparişinin verilmediği ortaya çıktı. adamcağız bizi bekletmemek için tamam olsun diyip aç kaldı. ben yemeğimi kendisiyle paylaştım. o gün bahşiş vermedim.

Kulak delme küpeleri tek kullanımlık oluyor. Ben bayağı düşük diye düşünüyorum.

Kimse Yüzde yüz garanti veremez de böyle bir ihtimali kafaya takmak nereden aklına geldi? Kime sorarsan tabi ki hijyenik diyecek. Eldiven takıyodur, dezenfekte ediyordur. Anca bu.

Duyuruda fiyatini sormustum bunun 5-10 tl demisti herkes. Eczane 30 tl aldi direk bastı zimbayi hicbir sey surmedi, demek ki pahali veya kurumsal olmasi da cok fark etmiyor iş personelin titizliginde bitiyor.

tabanca riskli bence, kıkırdağımı deldirmiştim ve kopma parçalanma riski vardı, şimdi olsa yapmam. iğneyle deldir bence.

fıs fıs bir şey sıktı ve deldi, 10 tl. rex sokağındaki 6a adlı minik yerde. sıkıldım ve çıkardım küpeyi, kapandı gitti şimdi.

sol kulağımdaki hala duruyor, onu da 20 tl'ye deldirmiştim yine tabancayla.

Vücudu yoruyor mu derken, ne demek istediginizi pek anlamamis olmakla beraber, sarabin alkol orani daha yüksek (cogu zaman iki kati ya da daha fazlasi). Cok alkol alirsaniz, uykunuz geliyor ama fazla alkol huzursuz, kesintili uykuya neden oluyor.

Melatonin hormonuyla alakali bir durum da var, bu nedenle kirmizi sarap, beyaza oranla daha fazla uyku getiriyor. Melatoninin daha fazla salgilanmasini her alkollu icecek etkiliyor. Oyleyse onemli olan ne kadar ictiginiz?

Bir de biranin serbetciotu yuzunden ekstra rahatlatici, uyku getirici ozelligi var.

Kan sekeri cabuk yukseliyordur, uyku gelir, o da ayri bir etken. Beyaz sarap, daha az kalorili, alkol orani da kirmiziya gore az. Bu nedenle cok yorucu olmaz muhtemelen.

Bende bira daha çok uyku yapıyor, şarap tam sevişme moduna sokuyor diye özetleyebilirim.

şarap o kadar yormaz bira hele kırmızısı 5 tane az bile yapmış sana.

bünyeye göre değişir sanırım ama akşamdan kalmalık açısından değerlendirirsek şarabın ki bazen daha pis oluyor. eğer biraz fazla içmişseniz ertesi gün şarabın tortusu midede kalıyor ve her sıvı tükettiğinizde tortuyla karışarak tekrar halsiz, yorgun, kötü hissetmenize sebep oluyor.

son zamanlarda şaraba sardım. gündüzleri kendimi çok yorgun ve halsiz hissediyorum. çok fazla da içmiyorum, uyumadan bir kadeh. acaba şaraptan mı ki?

bira daha fazla uyku getiriyor kesinlikle. 5 kırmızı! n'antın abi sen? bir şişeyi tek seferde içsem, o kadar yoracağını sanmıyorum.

netflix'te alkolle ilgili bi belgesel var, benzer sorular sorulmuş. Tavsiye.

uçakla rusya üzerinden gidebilirsin moscow-damascus uçağıyla. ama tavsiye etmem.

karayoluyla imkansızoğlu imkansız bence. yani normal şartlarda..

ayrıca

(bkz: alternatif intihar yöntemleri)

illa gideceksen türkiye üzerinden cerablus'a git. orada türkiye desteğiyle az da olsa bir hayat var. en güvenli yer orası gözüküyor. idlib karışık, daha 2 gün önce bombalı araç saldırısından 12 kişi öldü.

neden öyle bir şey isteyesin ki? gazeteci ya da herhangi bir fraksiyonun taraftarı değilsen.

geyleri çatılardan filan atıyorlar, taşlıyorlar bir de.

gidilecek yerlerin son sırasında bile olamaz şu an suriye.

moskova üzerinden şam +1
en mantıklısı bu olur.

Mantığına güvendiğim kişilere danışıyorum.

en güvendiğim insanlardan akıl alıyorum.

Ben genelde akıl danışıyorum ama fark ettim ki karar kısmında kimseyi dinlemiyorum. En son yazı tura ya da o piti piti yapıyorum.

Rasyonel.

once cikmak istiyor muyum, diye bakiyorum. sonra millet ne derse tersini yapiyorum. sonra da oturup agliyorum. evet.

İçinden çıkılamaz olarak niteleyeceğim şey benim için aynı şekilde içinden çıkamadığım bir şey olacağı için, çıkamıyorum içinden. Eylemsizlikle gidebileceğim son raddeye kadar bekliyorum. Şartlar beni neye mecbur ederse oraya yöneliyorum.

Her şeyi planlayamamak, planladığın bazı şeylerin ters gitmesi, bazen her şeyin ters gitmesi dirayeti sınamak için gerekli şeyler. Kendini tanımak, sınırlarını belirleyebilmek için bu şartları sen simüle edemiyorsun sonuçta. Herkesin bazen çıkmaza girdiğini ve aynı şeyleri yaşadığını bilmek de biraz umut veriyor.

mantıkla. daha az riskli olanı. doğru olanı.

arada kalmak çok sıkıcı ve kasvetli. nolursa olsun bundan evladır diye uzatmıyorum. oluyor gidiyor işte.

En kötü karar kararsızlıktan iyidir diyerek mantıksız da olsa bir karar veriyorum, o noktadan sonra ne olursa olsun geriye bakmamaya çalışıyorum. Bir nevi kafamın içinde yazı tura atıyorum.

üç arkadaş var öyle konuşup fikirlerini, tavsiyelerini aldığım.

çok klasik olacak ama cevabı biliyorsun. sadece alışkanlıklardan kurtulmak zor olduğu için bir şey değişmiyor.

cevap bence : düzen. haftaiçi enerjin yoksa haftasonu mutlaka düzenli yaptığın bir şey olsun. spor olabilir, yüzme, basketbol için grup bul, hobi edin. couchsurfing gruplarındaki buluşmaları takip et. meetup a bak.

bu yaştan sonra arkadaş edinmek zor. ama arkadaş bulucam diye yola çıkmamak lazım, keyif aldığın şeyleri bulmak daha önemli. önce evden dışarı çıkacak sebebi yaratmak gerek.

Yerinde olsam dağcılık kampçılık filan gibi etkinlikler bulup katılırdım. Ordan arkadaşlık edinilir diye düşünüyorum

bir ekşisözlük klişesi olarak: spor yap, hobi kurslarına katıl.

cevapları biliyorsun ama asıl olay "comfort zone"dan çıkmak. yeni yerler görmelisin. gezmelisin tozmalısın. facebookda etkinlik grupları oluyor. istersen sana link yollayabilirim.

gezmek, tozmak zorunda değilsin. gezmeyi bir "gereklilik" olarak görenlerden uzak dur.

evliyim bir sürü arkadaşım vardı, evlendiler ve hayattalarını eşlerine adadılar kendilerine bile zaman ayırmıyorlar. yani arkadaş yalan. kendine hobi mobi bul. arkadaş edinipte sonradan üzülme.

@falsepretension link yollarmısın bir bakayım...

seni tanıyorum galiba. gerçek isminin ilk ve son harfini yazar mısın? :)

Belki kendine bandırmışsındır :)
E ve o

Belki de kendinle karistirmissindir.

Ben şahsen kurslara gidiyorum, bi de yüzmeye gideceğim bu aralar. Tavsiye ederim.

buna benzer çok başlık açıldı. bir süredir yoktu. gelin bir mini zirve yapalım; çay/bira içelim, konuşalım, tanışalım deyince de olmuyor. bir tavla eşi bulamadık halâ :) hoş zaman da yok artık.

Spor seviyorsan saona git. Salon sevmem ama spor severim diyorsan bisiklet al gruplara katıl. Dans seviyosan dansa git. Hangi şehirde olduğuna ve ne sevdiğine bağlı olarak herkesin dediği gibi bir hobi bul kendine. Sosyal sorumluluk gruplarına da katılabilirsin. Hayvanları seviyorsan sokak hayvanlarıyla ilgilenen gruplara katıl. İstanbul'daysan gece yemek dağıtan gruplara katıl. Sonuç olarak asıl sorun şu; ne seviyorsun?