maalesef

her paketin kendi cd key'i var.

sadece vanilla'nın 1 ay beleşi var. geri kalanın yok.

1 ayda lvl 85 yaparsın. yani almışken hepsini al.

* bence hiç alma wow'un tadı kaçalı 1 seneyi geçiyor.

ek: tekrar düşün derim, 150 lira vericen, 12 yaşındaki ergenlerle oyun oynamaya kasıcan. hiç gerek yok, gw2 gelecek onu bekle.

hepsi de bayağı girecek gibi.

30gün vanilla
10gün BC trial
10gün WOLK trial
10gün CATA trial.

hepsini birden yükleme paketlerin. trialleri aktifleştirip paketi yüklersen 10 gün hanene eklenecek ve level atlayabileceksin.

istersen hepsini aynı gün sırasıyla trial aktifleştirip paketi yükleyip diğer triali aktifleştirip paketi... şeklinde yapıp 60 günün olabiliyor.

ama bence repins i dinle alma wow. GW2 bilmiyorum ama. wow alma.

WoW'da 2008'de de 12 yaşında ergenlerle oynuyorduk. Değişen bir şey yok, oyun 2 senedir boktan beter. GW2 pvp ilgini çekiyorsa çok hoşuna gidebilecek bir oyun. Bence wow'a yatırım yapma.

tamamdır beyler. teşekkür ederim.

gw yi bir markaja alayım.

Endüstri, makine ve inşaat birbiriyle gayet alakasız bölümler. Öncelikli bir tercihin yok mu yoksa neresi olursa giderimci misin?

dogru soylemıs.

o yetkili abi doğru söylemiş. endüstri mühendisliği gerçek mühendisliklere (inşaat,makine,elektrik,elektronik) göre biraz balon kalıyor.

yani itü endüstri okuyacağına git boğaziçi inşaat oku üstüne master yap diyneler oldu. gerçekten kafamı karıştırdılar. ben ne güzel cahal cahal seçecektim.

arkadaşlar bok atmış ama endüstri mühendisliği neden balon kalıyor ben onu anlayamadım. eğer amacın iyi bir meslek edinip güzel para kazanmaksa itü endüstri'den mezun olarak bunu yapma ihtimalin makina veya inşaat mühendisliğine göre daha bile yüksek bence. sektör geniş bir kere. inşaat mühendisliği okursan hep inşaatta kalmak zorundasın. endüstri bitirdikten sonra geç mesela otomotivde çalış. veya istersen git lojistik şirketinin birinde iş bul. istersen bankada çalış. iş alanı çok geniş.

Ben endüstri mühendisliği okudum. şu anda İşletme mühendislğinde yüksek lisans öğrencisiyim. Bildiğin gibi İTÜ Endüstri ile aynı fakültedeyiz ve bölümlerimiz farklı ekollerden gelse de son derece benzer bölümler. Endüstri Mühendisliği diğer bölümlere göre biraz daha rahat olarak algılanır fakat durum aslında öyle değil. İyi bir endüstri mühendisi olmak zordur. Endüstri mühendisliği hem bundan hem şundan tüm mühendisliklerin karışımı bir bölüm değildir aslında. bunu söylemek fen edebiyat fakültesinde kimya, fizik ya da matematik okuyanların inşaat mühendisliği de hepsinin karışımı ya ne fizikçi ne matematikçi demesi gibidir. Endüstri Mühendisleri, Sistem analistliği, Yöneylem Araştırması, Üretim yönetimi, IT, pazarlama, süreç geliştirme, proje mühendisliği, finans, denetim gibi pek çok alanda uzmanlaşabilir. Temelde mantığı ise mühendislik bilgisinin ve kaynakların her türlü işletmede etkin ve verimli kullanılmasıdır. Çoğunlukla disiplinler arası çalışılan bir alandır bu yüzden. Büyük resmi görmeyi amaçlarlar. Tabi ki piyasada bu anlattığım kadar net ve sorumluluk gerektiren işler için deneyim şarttır. Bu her alanda böyledir. Bir de 6 yılımı bu alana vermiş birisi olarak şunu söylemek isterim ki; genellikle yeni mezunlarda iş bulma konusunda en rahat olanlar iyi okullardan mezun endüstri mühendisleridir. Ayrıca benim gözlemim kadarıyla en iyi maaşlarla da endüstri mühendisleri başlıyor bilginize... 1100-1500 TL arası maaşlarla şantiyede 7 gün çalışan inşaatçı arkadaşlarım var. Fakat şimdiye kadar çevremde 1800 altında işe giren endüstri mühendisi duymadım ben. Uzun lafın kısası aklında yoğun bir şekilde elektronikçi, bilgisayarcı, makinacı, inşaatçı olmak gibi şeyler yoksa ama sayısal ve sözel becerilerini kullanacağın sosyal bir mühendislik alanında okumak istiyorsan Endüstri Mühendisliği iyi gider.

bence seçin yine de. endüstri candır içinizde kalmasın.

Son olarak eğer ne olmak istediğini bilmiyorsan hala; ki bu normaldir senin yaşlarında, üniversiteyi bitirdikten sonra bile farklı alanlarda çalışan hala ne istediğini bilmeyen kişiler olabiliyor... Böyle bir durumdaysan hem iyi bir bölüm hem de iyi bir üniversite seçmeye çalış. Mesela; endüstri ya da bilgisayar mühendisliği iyi diye kötü bir okula gitme eğer o alanları çok istemiyorsan... Öyle durumlarda iyi bir üniversitenin nispeten kötü bir bölümü daha iyi bir tercih olabilir. Bu arada iyi kötü derken şunu demek istiyorum: Bütün meslekler gereklidir ve sevilerek yapılabilir, kötü bölüm diye bir şey yok. Şöyle bir durum var: kimi bölümler popüler olduğu için daha yetenekli arkadaş o alanlara gidebiliyor ve biraz değeri artıyor. piyasada her meslek de aynı oranda kolay iş bulamıyor tabi ki. bunları düşünerek bir işe kötü dedim. yoksa hepsinin başımın üzerinde yeri var :)

türkiyede üretim yok.montajcılık var. bu da işletmecilik var demek. teknik bilgi bilmene gerek yok dostum. elektronikçilerin 100 de 1 argeye anca girriyor. kalanı işletmecilik yapıyor boyle bir ortamda, herşeyden biraz bilmek, işletme dersleri bilmek artıdır. amerika olsak diyim he git spesifik bölüm oku. ama yok türkiyede üretim yok montajcılık var. endsütri akar.

açıkçası türkiye'de yaşamayı düşünmüyorum?

tabi ki endüstri. zamanın mühendislikleri elektronik, bilgisayar, malzeme ve endüstri.
temel mühendislikleri okuduktan sonra ne olacak? niye endüstri degil de temel mühendislik?

endüstride çok kız var, hem dersler de hakkaten kolay diğerlerine göre.Endüstri seç illaki iş bulursun.zaten iş kısmı biraz torpil biraz şans vs vs. biz ne kendini geliştiren insanlar tanıyoruz. neysee...... lafı uzatmadan diğer bölümler hakkında fikrinde yok endüstri forever.

not:makineciyim.

"Sanayi Mühendisi" Eski tabiriyle...

aç bi endüstri mühendisliği başlığını oku. tamam itü'de okumuş olacağın için, ki bunu çok kıskanmaktayım, bravo kardeşim ; iş bulma vs gibi sıkıntı yaşamazsın belki. ya da güzel bağlantıların, kendini çok iyi geliştireceğine dair bi inancın vardır. onları bilemem.

ama benim tanıdığım çoğu endüstri mühendisleri ilk sene ceo, 4. sınıfta işsiz adayı. diğerleri belki şantiyede belki fabrikada kirin pasın işinde ama bi şekilde yolunu buluyor.

çağdaş türk yazarlarını okuyorum, tanımaya çalışıyorum. şu an murat menteş'in dublörün dilemması'nı okumaktayım. sözlükte filan çok övülmüştü, beklentim yüksekti o yüzden ama henüz o eşiği aşamadı benim için kitap. bundan önce korkma ben varım'ı okumuştum, o da keyifli fakat derinliği olmayan bir romandı.

bunun dışında orhan pamuk, ihsan oktay anar ve hakan günday tüm kitaplarını okuduğum üç çağdaş türk yazarıdır. her kitabına kefilim bu adamların.

spesifik bi tarzım yok sanırım. Ne hoşuma giderse onu okuyorum. En son Ahmet Ümit'in Sultanı Öldürmek adlı son kitabını okudum şuan ise Trevanian ın Shibumi sini okuyorum.

ruhibirbanyo, Hakan Günday'ı bir türlü sevemedim ben. Gerçi henüz yalnızca Kinyas ve Kayra ve Az'ını okudum; ama kendisi bana hep samimiyetsiz geldi. Garip.

Orhan Pamuk'un tüm kitaplarını henüz okuyamadım; fakat beni delicesine bağlayan bir yazar olamadı kendisi. İhsan Oktay Anar ise gönlümde ayrı bir yere sahip elbette.

Edit: skywalkeremre, Sultanı Öldürmek nasıldı? Genel bir eleştiri yapabilir misin zahmet olmazsa eğer? Teşekkürler şimdiden.

@g man eğer ki kinyas ve kayra'yı ve az'ı sevmediysen diğer kitaplarını da sevmezsin bence. zaten edebi niteliği nispeten daha düşük bir yazar hakan günday diğerlerine göre...

Ahmet Ümit sevdiğim için çok objektif bir eleştiri olamayacak muhtemelen ama yinede bir iki bişi yazmak gerekirse bir iki yerde hızlıca geçilen noktalar hariç ki bu noktalar romanın gidişatına etki eden yerler değil sadece çok ufak detaylardı benim çok hoşuma giden bir kitaptı. Ben Ahmet Ümit'in öykücülüğünü beğeniyorum ve kitaplarında kendimi o dünyaya ait hissedebiliyorum. Karakterlere rahatlıkla bürünebiliyorsunuz. Bir de geçmişle günümüzün sentezini çok iyi bir şekilde aktarabiliyor. Fatih dönemini Ahmet Ümit'ten okumakta ayrıca güzeldi.Adam bir de içi boş yazmıyor ciddi ciddi araştırarak kaynaklara dayandırarak yazıyor ki bu da daha da keyifli hale getiriyor kitabı.

Eğer polisiye seviyorsan,tarihe merakta varsa keyifle bir çırpıda okunacak bir kitap.Kesinlikle okumanı öneririm.

Asıl amacım felsefe/tarih ağırlıklı kitaplar okumak fakat kendimi yine roman okurken bulabiliyorum. Bugünün romanlarında biraz para kazanma arzusu sezdiğim içinse genelde eski kitaplara ağırlık veriyorum.

her türlü roman okuyorum. en son hakan günday'ın kinyas ve kayra'sını okudum, dün bitirdim hatta, ve iyi ki 28 lira vermemişim bu kitaba da arkadaşımdan almışım dedim.

ben genelde kafayi bir konuya takip onunla ilgili okuyorum. mesela son zamanlarda esir dusenlerin anilari, savas anilari tarzda kitaplar aldim. osmanli zamani buraya esir dusmus bir alman var, o devam ediyor. bir de benim huyum var, ayni anda pek cok kitabi okuyorum, genelde bu su sekilde oluyor, mesela her odada bir kitap birakiyorum, veya her ortamda orda bulundugum zaman onu okuyorum, mesela bir odada ismail cem'in anilari var, yakin siyasi tarihimizi her gecen gun daha iyi anliyorum, cok samimi bir kitap. ataturk kitapligim var, ataturk hakkinda yazilmis iyi veya kotu turk veya yabanci kitaplari topluyorum. simdi yazarken farkettim ben en cok gercek hayat oykusu seviyorum galiba. bunun disinda insanin dogasini anlamaya yonelik kitaplari seviyorum, bir odada da dogadaki son cocuk isimli tubutagin bir kitabi var, yine cok basarili, zsten tubitak populer bilim yayinciliginda bir numara, odtu yayinlarinda osmanlida neft ve petrol diye bir kitap almistim ama daha baslayamadim. genelde insani, siyaseti ve savaslari anlama cercevesinde okuyorum herhal bu aralar. hakan gunduz pic inde yazaritdi galiba yanilmiyorsam, bn o kitabi begenmedim, boyutsuz bir kitapti tek kelimeyle benim icin. orhan pamuk kisi olarak sevmedigim ama yazar olarak okumasi zevk veren bir kisi benim icin, ihsan oktay anar henuz hic baslamadigim bir yazar, biz de puslu kitalar atlasiydi galiba bir kitabi var. kitaplari cok daginik daginik okudugum icin cok yavas bitiriyorum ama yakinda bilgisayara bagimliligim azalacak ve daha cok okuyabilcegim. :)

şu sıralar pkd.

kurgu okuyorum, öykü roman fark etmiyor.

en son seray şahiner'in hanımların dikkatine kitabını okudum, yunus nadi öykü ödülü almış. güzel başladı ama başladığı gibi devam etmedi, pek beğenmedim. şimdi de ilhami algör okuyorum.

Ben en çok gerçek hayat hikayeleri tarzında kitaplar okumaya çalışıyorum ama ben şunu okumam diye bir ayrım pek yapmıyorum. Tek okumayacağım türk sanırım fantastik kitaplar. En son Frankenstein'ı okudum, acayip sürükleyici bir kitap ben çok zevk aldım. Ondan önce de Nietzche Ağladığında'yı okudum onu da çok beğendim.

Para para para.

gelenekselleşmiş... 2200 de geçer

gelenekle filan alakası yok aslında. geleneğin arkasına saklanarak gelir elde etme yoluna gidiyor birçoğu. yoksa hiçbir davulcunun mani filan okuduğunu duymadım ben. bam güm çalıp geçiyorlar.

şu elitist tavırlarında hastasıyım. Bu ülkenin bir geleneği olabilir mi? Ya da bir kültürü? Bu her şeye muhalefet gençliğe bayılıyorum.

3-5 lira kazanıcam diye kafamızı sikiyorlar gece gece.

davul geçsin güzel bence, bi ilçede oturuyoruz ama davul yokmuş. dün bi baktım belediyenin arabası bi türkü eşliğinde dolanıp duruyo:( çok komik ve saçma geldi. tabi sen tamamen kalksın bişey geçmesin diyosun ama davulun bi güzelliği var gibi.

bizim orda 2 de geçiyorlar.Dün 1 gibi falan yattım 2 de davulculara küfrettim. 3 te tekrar kalktım. Sonra da para alamaya gelecekler. pff

Davul sembol yahu hatta güzel bişi bence bi samimiyeti var yani o davulcunun adam gümbedegümgüm geziyor işte. 24 yıllık hayatımda tek bir kere dahi uyurken o davulcunun sesini duymadım hem büyük şehirde hem küçük şehirde yaşarken.O yüzden beni rahatsız etmez hatta duymadığımda 'aa bak la davulcu geçmiyor ' der üzülürüm.

Bam güm çalıp geçiyor denen arkadaşlara da selam ediyorum. O kadar basitse çıksın çalsın bakıyım o davulu da sonrasında belediyeden izinli davulcu abiler o tokmaklarla neler yapabildiklerini göstersin onlara.

Adamlar hem 3 kuruş para için dolanıyorlar hem de bir geleneği sürdürüyorlar.Güzel şeyler bunlar. Ayrıca biraz tahammül de önemli.

daha bunlar iyi günlerin, zil çalmaya başlayacaklar yakında.

gerçi geçen sene kapıya kadar çıkan adama ben müslüman değilim kardeşim diye çıkışınca bi daha çalmamışlardı.

güzel çalsalar hadi neyse yahu. bam güm dümdüz çalıyorlar.

Yaşlı, bebek, hasta, psiklojik sorunlu insanlar tarafı var işin bir de. Bana verseler o davulu para karşılığında da olsa içim el vermez çalmaya tek bir yanlış kişiyi uyandırır ahını alırım diye. Zaten para etmenini kaldırsan, kaçı çalar o da ayrı.

kapanmamıştır onlar, sen her sefernde çıkıp temizledikçe yara tekrar açılıyordur. çıkarmadan temizlemeyi dene, döndür vs.

1- yok. (bahçeşehir üniversitesi)
2-bilgim yok
3-iyidir.

eskiden herkes özel üniversiteye gidemezdi dolayısıyla ayrım vardı ama şimdi fakiriz fakiriz diyen halk çocuğunu özel üniye gönderebiliyor.

çankaya üni bok gibi, hocalar dahil ot gibi, bir bok bilmeden mezun oluyorsun.

endüstri mühendisliği güzel bölüm tabii çalışıp iyi yere gelmen lazım ama çalışacak olan zaten özeli değil devleti kazanırdı.

1 ayrım yok ama burslu gidip 2 liranın hesabını yaparken porşşşlar ferrariler görmeye alış.
2 bilmem
3 endüstri mühendisliği hala çok popüler ama ne iş yapıyorsunuz dersen bi tanesi söyleyemez. hepsi kendini ceo olarak hayal ediyor; itü, odtü mezunu değilse de iş bulamıyor. onun yerine gerçek, ana mühendislik bölümlerini oku; en azından mezun olunca yapacağın işi bilirsin.

bak kardeşim. çankaya'ya geziye gitmiştim zamanında, buraya gidersem ebemi s.ksnler dediğimi hatırlıyorum. Çankaya'yı yazma. endüstri bilkent oluyorsa ona git mutlaka. bunun dısında ankarada oldugun varsayaımıyla.

tobb,
başkent (tıp, diş, ftr)

tavsiyelerim sana. öptm kib

@coca--cola bilkentte burssuz girip not ortalamasıyla burs alan zibilyon tane adam var sadece öss de fazla çalışmamak hayat boyu çalışmamak anlamına gelmez.

sıralamam 77 bin ona göre söylerseniz sevinirim.

bilkente burssuz girip sonra bursu çakarım not ortalamasıyla diyodum hayal oldu ehehe :D ama yapan arkadaşım var yok değil. calculus dersi ebeme atladı benim onun notu yüksek olsaydı 3.5 yapıyodum sanırım hesaplamıştım ama birisi D geldi diğeri F ehehe :D
burssuzları ayırmıyoruz onlarda bizi ayırmıyor sanıyorum.
çankayadan mezun bi asistan vardı yüksek yapıyodu bizim okulda hoca fena değildi ama okulu bilemicem.
endüstri iyi okulda okunursa tadından yenmez.

2- bok gibidir.

1) ben bilkent'te burssuz okudum, aynı evde yaşadığım kardeşim burslu okuyor. okulda bilinçli şekilde burslu burssuz ayrımı yok ama çok güzel kızlar hariç herkes kendi sosyo-ekonomik dengindeki insanlarla takılıyor. okula dolmuşla veya servisle de gelen var range rover evoque çıkar çıkmaz alabilen de. "neden benim de ferrari'm yok anne neden bana ferrari almıyorsunuz?" psikolojisine girmeyeceksen, anneni babanı bana iphone al, bana araba al diye zora sokmayacaksan pek sıkıntı yaşamazsın.

2) maalesef çankaya üniversitesi'ni "bilkent'e puanı yetmeyenler" olarak görüyorum. genelde bilkent'te hazırlığı geçemediği için atılanlar çankaya'ya veya atılım'a geçiş yapıyor. biraz tırıvırı bir okul olduğunu kabul etmek gerek.

3) bence mühendislikler arasında en keyifli ve en çok normale yakın insan barındıran bölüm.

Thomas' Calculus kullandık 40 lira civarıydı herhalde geçen yıl. Ama pek kaynak olarak diyemeyeceğim çünkü fazla basitti sınavlara çalışmak falan için, arada hikaye okumak için iyiydi.

ayrıca meb yayınlarının yüksek matematik 1-2 kitapları da var. onları da kullanabilirsiniz fiyatı oldukça uygun.

adams - calculus a complete book mu öyle bişey. 25 liraya korsanını aldıydım solution manual'iyle.

(git: 443377)

bi hafta doğum izni alamıyor musun?

abi ateşle oynama bence ya sen izin al yada yengeyi hastaneye yatır başında duran kimse yoksa eğer başına anneni kaynanı onlarda yoksa bir bakıcı tut bence ama madem son dakkalar diyebiliyon gerçi ben pek bilmem ama yatır hastaneye ne olur ne olmaz ...ayrıca allah analı babalı büyütsün şimdiden

alt katta komşular yok mu orda kalsa gün içinde en azından çıkarken kolaylık olur, ambulans gelicek sedye medye 4. kat gene de zor, merdivenler fln darsa.

yakın ya da sürekli kullandığınız bir taksi durağı varsa önceden konuşursunuz eşiniz aradığında gelip evden eşyalarıyla alıp yardımcı olarak hastaneye götürürler belki bir ek ücret gerekebilir bilemiyorum aklıma bu geldi. şimdiden hayırlı olsun umarım sağlıklı ve huzurlu bir şekilde kavuşursunuz yavrunuza

hacı sorması ayıp ama bu ne rahatlık? karım doğum yapacak olsa kıçından ayrılmam.

keyfimizden gezip tozmuyoruz herhalde. öyle "karım 2-3 hafta içinde doğum yapacak, 2-3 hafta çalışmayayım" diyebileceğimiz bir memlekette çalışmıyoruz. her ne kadar serbest çalışan bir mali müşavir olsam da kendi ameliyat olduğum günün ertesi günü, 30 gün raporum olamsına rağmen mecburen, o raporu, mazereti falan kimse kabul etmediği için yattığım yerden iş yaptım, insanlara bütün ofisi eve taşıttım. şimdi de efektif bir yol arıyorum.

yalnız kalıyor olması hiç iyi değil. tek başına panikten bile bir şey yapamayabilir, ağrısı olur kımıldayamayabilir..

daha müsait bir yerde oturan akrabanız, ailenizden birileri yok mu, doğumun olması muhtemel hafta boyunca orada kalabilir. ya da rica edin bir yakınınız akrabanız gündüzleri evde yanında kalsın.

hayırlı olsun. inşallah sağlıklı bir şekilde doğar..

aynı kaygıları bende yaşamıştım.

bilmiyorum kaçıncı çocuğunuz ama ilk çocuğunuzsa eğer öyle pat küt hemen olmuyor. normal doğum olacaksa öncesinde zaten ciddi bir sancı süreci olacak. hatta hastaneye gittiğinizde bile bir gün beklemeniz olası.

en güzel bilgiyi doktorunuzdan alın. eşinize ulaşma sürenizi ve hastaneye varış sürenizi söyleyin yetişmeme durumu olup olmadığını sorarsınız..

sancıların sürekli ve belirli bir süreye inmesi gerekiyor. benim eşimde akşam 6 da başladı gece 1 de hastaneye gittik sabah 10 da doğum oldu düşünün..

keyfinden geziyorsun demedim ama haklısın ya biraz düşüncesiz konuştum. yanında tanıdık birinin olması ve bir taksinin hazır beklemesi en mantıklı çözüm olarak geliyor kulağıma. şimdiden sağlıklı bir ömür dilerim evladına.

taksi mantıklı ama tek başına binmeyecek ya şöyle güvenilir bi bakıcı tut hem doğumdan sonrada yardımcı olur yani akraba eş dost bul böyle yapma bence ki bunada yarın başla

ambulans iyi fikir. ilk dogumsa, sen her halukarda yetisirsin zaten.

müsaitlerse anne-baba-kayınvalideden gelmelerini istemek.

asansör de yoksa sıkıntı. en iyisi hastaneye yatması bence

çocuk dediğin pıt diye doğan birşey değil genellikle.siz çantayı varsa arabanızın bagajına koyun,dursun orada.başka yardımcı olacak kimse yoksa herkesin dediği gibi taksi durağına durumu bildirmek.türk insanı bu durumda kimseyi ortada bırakmaz.siz gelene kadar hastanede başında bile beklerler:)sağlıkla alın kucağınıza inşallah

sağlıkla alın kucağınıza

öncelikle bu kadar strese girmeyin çünkü doğum şimdi başlasa bile saatler süren bir evresi var. (tecrübeyle sabit) kaldı ki doğumun başladığını belirten işaretler olduğunda bile sancıların sıklaşması için bir hayli zaman geçiyor. Hiç endişelenmeyin çok rahat bir şekilde vaktinde hastanenizde olursunuz. Doğunca haberimiz olsun

bizim zamanımızda english grammar in use vardı, sahaflardan bulabilirsin, hatırlatma amaçlı elinin altında açıp bakmalık iyi olur

film dizi izle, altyazısız.

ya da ingilizce altyazılı. çıkıp turistlerle muhattap olmadan sonra en etkili ingilizce geliştirme yöntemidir.

(bkz: ingilizce kelime ezberleme yollari/@compadrito)

ahah, cidden mi?
Vizede hiçbir işe yaramıyor. Dalga geçebilirler de.

abi biraz vize ofisinin insafina kalmis ama bende ise yaradi mesela. adamlara verdigin imaj onemli gercekten lord olmadigini anlarlarsa kotu o zaman vermezler vizeyi

ben atla gittim mesela gorusmeye

asdadd at masraflı kaçar. :)

Ustunu tamamlayip kral olalim bari, iyi dolandiricilik:

www.eksisozluk.com

www.eksisozluk.com

www.eksisozluk.com

lord olmaz, landlord olursun. yani soylu değil ev sahibi, toprak sahibi. etki edeceğini de sanmam, 99 lirayı söğüşlemek için güzel bi yöntem.

ne demek abi bu :D her zaman sadece sıralamaya bakılıyordu hala sıralama

20 yıl önce başarı sırası diye bir sistem yoktu

daha 2-3 gün önce karar verildi.ne sonuç verildi ondan da haberim yok.adamlar sınava 1 ay kala puan sistemini açıklamışlardı sen düşün.eee ama burası Türkiye şaşırmamak lazım.

-Başarı sırasına göre tercih yapcaksın.yani istediğin bölüm 2500'den alıyosa ve sende 10.000'inci sırada isen,kazanamam deyip orayı yazmayacaksın.

başarı sırasını düşünerek tercih yapacaksın. 5-6 senedir böyle, daha öncesine yaşım yetmiyor. ilk bin için her şey olabilirken, ilk 10 bin için başarı sırasının max 2-3k üstüne çıkmak ölü tercih ihtimalini azaltır. 20 bin-50 arası bu 5k'ya kadar çıkabilir yani 20k'ıncı isen 15klık bi yer de yaz, belki tutar. ondan aşağısı için zaten yine sıralaman civarı fakat aralığı çok geniş tutarak tercih yapabilrisin.

dünyamızın sınırları var.ve fantastik öğeler işin içine girince ben gerçekçi bulmuyorum.

ancak yeni bir dünyanın kendi içinde gerçekleri var.ve o gerçeklik içinde herşey normal.mesela ejderhalar...ejderhaların büyüleriyle gelişebilmiş bir uygarlık.yeterli ingilizcem olsa da kitap yazabilsem keşke.(o kadar değilde isterdim)

ben böyle düşünüyorum enazından.

Sektörle içli dışlı bir olarak artık fantastik kurgu okumaktan bunalsam da ben tamamen yepyeni kurgularla oluşturmuş yerlerde geçen öyküleri daha çok seviyorum.

Fantastik kurgu öyle bir janr ki, diğer edebi türlerde olmayan bir noktaya dikkat etmek gerekiyor yazar olarak: Tutarlı ve gerçekçi olmak zorundasınız.

Evet, tamamen hayal ürünü bir şey yaratıyor olabilir yazar; fakat okuyucu "Bu ne saçma şeymiş!" demesin diye -ki deme ihtimali yüksektir.- kendi içinde tutarlılık ve yaratılan sahte gerçeklikte "gerçekçilik" önemli.

Bunu niye anlattım?

Günümüz dünyasında bu tutarlılık ve gerçeklik zaten kendiliğinden mevcut; fakat kurmaca evrenlerde yazar fazladan emek ve çaba sarf ederek bunu yapmaya çalışıyor. Haliyle bu da benim için büyük önem teşkil ediyor. İçerisinde emek olan hiçbir yapıma çirkin, başarısız deyip geçemiyorum.

Böyleyken böyle işte.

yeni bir dünya yazar açısından da çok daha kolay olur, çünkü senin kuralların vardır orada. tutup dünyada geçen bir öyküde 280 derecelik bir günü anlatamazsın. ama o gezegende anlatırsın mesela.

ama okuyanlar gerçek dünyadan da bir kırıntı bulmak ister hep, o yüzden öykünün de bir ayağının dünyada olması bana sanki daha iyi olur gibi geldi. the avengers'ın tam tersini düşünebilirsin mesela. onda başka ırklar dünyaya geliyordu, sen de insanları başka bir dünyaya yollayabilirsin. ama az da olsa dünyanın bir kırıntısı olmalı bence öyküde.

tolkien'i sevmem onu belirteyim

fakat şöyle de bi 3. tür var:

iki dünya'da da geçiyor ve bu ikisinin karışımı gibi bişey son dönemde bi kaç gördüm birini okuyorum ve iyi gidiyor.

paralel evren. ama sağlam temellere oturmalı.

(bkz: #28653824)

uyku düzeni önemli, akşam oldu mu yatmak lazım. gece oturmaları yağlanma yapıyor.
ekmek, şeker, tuz, çikolata içeren şeyleri yemeyeceksin.
günde 5-6 öğün yiyeceksin. öğünlerin; yağsız yoğurt, süt, salata, yumurta akı, meyve - 1 porsiyon -, sebze - bokunu çıkarmadan ama bol bol -, tavuk et olacak. yağ olarak zeytinyağı kullanılacak. o da damlatılarak, bocalamayacaksın şişeyi.
fastfood'u bırakıcan.
akşam 7-8'den sonra bişey yemiycen.
erken kalkıcan.
imkanın varsa spor salonuna yazılacaksın. yoksa ya da bisiklet yeter diyorsan, günde en az 40-45 dakikanı bisiklete ayıracaksın. bisikleti 45 dakika yaparsın 500-600 civarı kalori yakmakta. erkek 1800, kadın 1200 civarı kalori almalı günde. ayrıca evde yapabileceğin basit spor hareketlerini de 3x15, yapamıyorsan 2x10 şeklinde yapacaksın ama mutlaka yapacaksın. 2 gün spor 1 gün dinlenme yaparsan bıkkınlık gelmez. hem de vücudun kendini toplar o 1 günde.
günde en az yarım saat tempolu şekilde yürüyecek ve / ve ya koşacaksın.
bol bol su tüketeceksin.
mümkünse eve kapanmayacak, dışarı çıkacaksın. hareketsizlik = kilo
sık sık tartılmak vücuduna neyin ne yaptığını yüzüne çarpıyor. her şeyden önce kendine hassas ve gram da gösterebilen bir tartı alacaksın.

imza: yakın zamanda üsttekileri yaparak hem 3-5 kilo vermiş, hem de çok daha kondisyonlu ve sağlıklı bir hale gelmiş bir şişko pattes.

limonlu buzlu yeşil çay içerek başlayabilirsin işe.günde üç beş bardak.şekeri sil at yaşantından.

o yediğin 1 ekmeğin yarısını yesen kilo vermeye başlarsın uyku saatini siktiret yatmadan 2 saat öncesinden sonra yeme yeter. onun dışında ekmek hiç yememeye ve az yemeye çalış işte ne kadar zor olabilir ki?

Bence herkesin bünyesine farklı bir sistem iyi geliyor bana en iyi gelen sabah erken kalkıp kahvaltı yapıp öğlen iki gibi yemek yiyip aksama da mısırpatlagı-soda tarzında hafif birşey yemek. Aksam salata falan da yiyebİlirsin. Sabah kahvaltısını sağlam yap ve herşeyin kalorisine bak o masum görünen soslar, meyvesuları hiç hakketmedikleri kadar kalorili onları yiyeceğine daha doyurucu seyler yiyebilirsin. Ve kendinden de nefret falan etme tek derdin bu olsun biraz zamanla bir anda uçuverir kilolar. Tabi azmetmek lazım kafanı dağıtacak birşeyler bul ve mümkünse şiddetle doktora danışmanı tavsiye ediyorum.

www.hurriyet.com.tr

www.hurriyet.com.tr

senin vucut kitle indeksin 38.5

yani zaten obezsin ve "morbid obez" olmana da ceyrek kalmis.

onunde iki ihtimal var: ya iradeni sonuna kadar zorlayip aldigin kalorileri azaltacak, harcadigini arttiracaksin, ya da evdeki kapilari yikarak ve seni kamyonetle tasiyarak mide kucultme ameliyatina goturecekler.

su asamada bisiklet cok uygun. cunku bu kadar agir govdeyle kosmak ya da yurumek, dizlerini sikertir. bu asamada KOSMA. Dizlerini zorlamadan yuruyus olabilir. Bisiklet varmis madem, dayan bisiklete.

uyku saatlerin tabii ki 23:30 - 08:00 olmali. (Su anda issiz oldugun icin soyluyorum).

Gece uyumuyor olman zaten vucudunda diyabetle yani seker hastaligiyla ayni etkiyi yaratiyor. Insulin direncin artmis durumda. Uykunu tekrar duzene sokarsan, kilo vermene onun da katkisi olur.

(bkz: garantili zayiflama yontemi/@compadrito)

hacı, ben de kilolu bi adamım. düzenli spor yapmazsam ve yememe dikkat etmezsem hemen kilo alıyorum. bunu bildiğimden kilomu dengede tutmayı öğrendim en azından.

şimdi birkaç önemli detay var hayatında uygulaman gereken. bunları uygularsan kilo verirsin. bunlara dikkat etsem de, atıyorum 110 kilo civarında bir direnç gösterir vücudun. o direnci kırmak için de spor yapman lazım. şimdi detaylardan bahsedeyim:

1) ekmek kesinlikle yok. ne olursa olsun yeme. ekmeksiz yemeye alış. yemeklerin suyuna banmak yok artık. madde 4'te kahvaltıyı nasıl ekmeksiz yapacağını görürsün örneğin.
2) uyku saatlerin 12-1 ila 8 gibi olsa güzel olur. daha az uyku yetiyorsa 12-7 yap bence. ne kadar erken kalkarsan o kadar etkili olur.
3) akşam yemeği en geç 19:30'da yenecek ve sonrasında çay, diet kola(onu da tavsiye etmiyorum, bitki çayları vb.) dışında boğazından hiçbir şey geçmeyecek. şekersiz içiyoruz tabi çayımızı.
4) kahvaltıyı asla atlamıyoruz. ne demiştik, ekmek yok. önerilerim:
-seviyorsan 2 yumurta, 1-2 dilim beyaz peynir(kaşar, eritme, üçgen vb. yok) doğal olsun peynirin. bunlar seni tok tutar.
-corn flakes ve yağsız süt. çok abartmadan doyana kadar yiyebilirsin. zaten ilk yediğinde, çok yemişim lan şişkinlik yaptı diye farkedeceksin.

yani kısacası ekmeksiz olacak kahvaltı ve protein içerecek.

5) elma seviyorsan 1 elma iyidir ara öğünlerde. alternatifini bilmiyorum. 3-4 parça ceviz falan olabilir. ara öğünleri kahvaltıdan 2 saat sonra ve öğle yemeğinden 2 saat sonra alıyoruz.

6) öğle ve akşam yemekleri. hacı ekmek yok. sebze yemekleri iyidir ama yağsız olacak. ya da yağı az diyelim. yağı az köfte, haşlanmış tavuk/ızgara tavuk, ızgara balık ne istersen ye. bunları bir süre doyana kadar ye. gerekirse 15 tane köfte ye. ekmeksiz yeme alışkanlığını kazandığın zaman azaltırsın.

kısacası usta, gofret, çikolata, bisküvi, cips, kola, ice tea, gazoz falan şekerli ne varsa unutacaksın. bir süre unut. en azından 2-3 hafta. bu sürede dediklerimi uygula. zaman içinde vücudunu tanırsın. neye nasıl tepki gösterdiğini farkedersin. farkettikten sonra canın çektiğinde arada yersin bunlardan da.

spor konusuna gelirsek, işsizsin madem spor salonunu salla gitsin. bir tane koşu ayakkabın varsa işimizi görür. öncelikle müzik çalara gaz parçalar atıyoruz. sürelerini dikkatli seçiyoruz. sonra bir koşu pisti buluyoruz. orada düzenli koşuyoruz. deli danalar gibi değil. atıyorum 400 metreyi ilk başta 3 dakikada koşuyoruz. sonra 2:30'da koşuyoruz. sonra yürüyoruz. bu döngüyü 3 set, 4 set şeklinde artırarak yapıyoruz. bu sayede kondisyon kazanacaksın. kondisyonu kazandıktan sonra gerçek anlamda kalori yaktıracak birşeyler yapmalısın. bu koşu işini 1-2 ay yaparsan az biraz kondisyona kavuşursun.

ha son olarak en önemlisi su. en az 2 litre. hesabını tutamıyorsan şöyle söyleyeyim 4 pet şişe bitecek en az. ki yazın 6 pet şişeye kadar çıkartmalısın.

ekstra sormak istediğin birşeyler olursa bir mesaj uzağındayım.

ha bu kadar anlattım ama mesela bunlar benim dün gece 1'de yarım ekmek döner yememi engellemedi. demek ki neymiş, ne kadar tavsiye olursa olsun, en önemli şey irade abi. iraden sağlamsa alışkanlıklar değişir.

hemen hemen bütün üniversiteler online kayıt sistemine geçti. kayıt döneminde harcı yatırmak gerekiyor. sonra 1. sınıf olduğu için ders seçme gibi şeyler olmadığından siteye girip onaylanıyor, o kadar. öğrenci işleri yardımcı olur.

hayır. fakat ders kaydı yaptırman gerekebilir dönem başında.

fakülte gerekli duyuruları webden yayınlar kayıttan önce. genelde 1.sınıflara kayıt yaptırmıyolar zaten. harcı yatırıyosun o kadar. derslerde 1'den çok şube olursa numaraya göre atıyolar.

Dalga geciyorsun heralde merlini daha mi eglenceli buldun gercekten .bence 4bolum izle sonra karar ver

ekşın yok dizide, beklediğiniz buysa izlemeyin. entrikalar üzerine kurulu daha çok.

evet merlinde her bölümde baska bi olay oluyo izlettiriyo kendini
bu sıkıcı öyle konusuyolar sevişiyolar bişi olduğu yok
bildiğin aşkı memnunun ingiltere versiyonu :/ ama şu beyaz saçlı kızın kocası olan adam güzelmiş

ay napim sevmedim işte. bölüm basına 1 saat oturup sunu izlemek çok sıkıcı
sons of anarchy nasıl bisi onu izliim mi?

merlin selena^dır...

merlin selenayla game of thrones aşkı memnu işte
selenayı askı memnuya tercih ederim

:) ehehe, guzelmis bu ya.

buradan su sonuc cikiyor aslinda neira. bolum ici cozulen olayi olmayan diziler sana gore degil.

polisiye suc dram seviyorsan sons of anarchy'i seversin. hem tek bolumde cozulen seylerde var.

neira, kızım bak git valla. Sons of Anarchy tam hardcore dizidir. Game of thrones izleyemeyen onu hiç kaldıramaz ;)

herkes bayılarak izlediği için beklentim çok yüksekti sanırım o yüzden hüsrana uğradım. yani kurtların gelip sahibini koruması dışında gözümü yaşartan bir sey olmuyor
aşkı memnu daha çok heeyecanlıydı burada frdevs bile yok

perşembe günü işler güçler başlıyor. bu yaz daha eğlenceli bir şey olacağını sanmıyorum.

neira nın içine troll mü kaçmış?
ben o kadar çok duymuştum ki adını en son dayanamayıp bir bölüm izledim bıraktığımda 7.bölüm bitmişti game of thrones un.

sen daha COFFRİ piçiyle tanışmamışsın firdevs yok diyorsan. Sık dışı COFFFRi piçi ile tanış bi ondan sonra tekrar konuşalım

gerçektir. daha beterini jackass 3d filminde yapmıştı.

jackass kardeşler yaz izle filmlerini, bu ne ki :)

www.youtube.com
27. saniyeye dikkat

gercek

gerçek mi değil mi bilmiyorum ama jackass'te çok daha beterlerini yapıyorlar. bu hiç bir şey değil. haliyle gerçek göründü bana.

gerçek, johnny knoxville ve diğer manyakların yedikleri boklara bakarsanız bu hiçbişey...

mağara devrinde yaşasaydık sarsabilirdi.

birkaç şerefsiz yüzünden her zamanki gibi binlerce masum insan ölecek. daha farklı bir yolla halledilebilirse iyi olur, yoksa olacaklar belli.

insanlar ölmek, kardeşlerinin ya da çocuklarının ölmesini görmek istemiyor. hem de koca bir hiç için. bize ne suriye'den bize ne suriye halkından diyorlar. bence haklılar.

1 kişinin canı bile o siyasal otoriteden daha değerlidir. o siyasi otoriteyi de sonuç itibariyle o ülke üzerinde yaşayan insanlar oluşturmuyor mu?

hadi savaştık diyelim ne olacak sonuç olarak? toprak mı kazanacağız? hayır. ortaçağ'da değiliz.

bütün ülkelerin siyasal otoritesine kafam girsin isterim ben mesela. ondan.

olm siz savaşı hakkaten call of, counter, red alert tarzı birşey sanıyosunuz herhalde?

suriyeli yetkililer uçağı düşüren kişiyi , pilotun ailesine teslim etsin , kan kanla ödensin , suriye de uçağı tazmin etsin olay kapansın.

hiç edebiyat parçalamaya gerek yok, insan formundan bir gıdım fazlasına haiz olanlar savaşı istemiyor işte.

sevişmek daha güzel de ondan.

televizyonda izlediginiz her seyin dogruluguna guvenmeyin.

ekonomi yarak gibi zaten, bir de savaşın yükü

dosyaların uzantılarını yazsana. onlardan birini daemon tools a ekleyecen.

.bin olanlar değil mi? değilse bile(yığınla birbirine benzer zipten 1 tanesini dışarı çıkartıp denedim) ben zipten çıkan 2 dosyayı da denedim olmadı. daemon hata verdi.

yok .bin değil. şimdi aklıma gelmiyor. o zaman en iyisi hepsini tek tek sokmaya çalış. sanki .nfo gibi bişeydi ama bilemiyorum.

zip halindeyse daemon tools'a gerek yok. setup dosyasını çalıştır, gerisi gelir zaten.

zipli dosyaları bi yere çıkar, büyük ihtimalle onlar büyük bir dosyanın sıkıştırılmış hali.

1- suriye tarafından art niyet sezmiyorum. (türkiye'nin art niyetli olduğunu düşünüyorum)
2- bence normaldir. (olan pilota ve ailesine oldu Allah rahmet eylesin)
3- işleri daha beter sarpa sardıracak ne varsa onu yapacak.
4- uçağın orda ne işi olduğunu açıklamalıdır. (umarım vardır mantıklı bi açıklamaları)

art niyetli yapildi bence.esad propaganda malzemesi yapacak bunu kendine.ihlal yapildiysa bile son care dusurmektir.kendi ucaklariyla uzaklastirabilirlerdi.turkiye bir halt yapmayacak.ne yapmalidir bilmiyorum gerci.

2-prosedür düşürülmesi değil bildiğim kadarıyla. ama sınır namustur. bizim sınırımıza, kaçakçılar dahil, illegal giriş yapmaya çalışan herkes engellenmeli. suriye de benimle aynı şekilde düşünebilir.

3- türkiye hiç bir şey yapamaz. suriye'yle savaşsak ne olacak, 16. yy'da değiliz işgal mi edicez? işgal etsek 20 milyon arap'ı neremize sokucaz?

4- başka ülkelerin iç işlerine karışmamalı. bize ne arap arap'ı vuruyorsa? demezler mi adama sen daha dün 8 şehit vermedin mi diye?

1- Kesinlikle bu iş art niyetli bir iş! (Yalnızca Suriye açısından değil. Türk uçağının burdan kalkıp oraya girip orda direkt düşürülmesi falan kasıtlı, planlı, programlı..)

2- İhlal yapılmış olsa bile direkt düşürülmesi normal değildir. Daha önce bizim sınırlarımıza defa kere yabancı uçaklar (özellikle Yunanistan'a ait) girmiş fakat hemen hiçbiri düşürülmemiştir. 2005-2006 yıllarında bir Türk ve bir Yunan jetinin kazasını hariç tutuyorum.

3- Türkiye çok güzel uşaklık yapar, söz dinler, emir alır. Kesin emir geldiği gün (ki gelirse, ki gelecek gibi..) sağına soluna bakmadan Suriye'ye girer!

4- Efendi olmalı, uşaklıketmemeli. Dik durmalı. Sadece bu konuda değil tabii ki. Genel manada. Bağımsızlığını edinmeli..

1-Türkiye'nin art niyeti bariz. Hem tehdit ediyoruz, hem ülkenin seçimle gelmiş liderine görevini bırak diyoruz, hem ülkenin teröristlerini -terörist diyorum katliam çağrısı yapıyorlar zira ve ağır silahlılar- Hatay'a alıyoruz, Van Depremi'nde boktan çadır verdiğimiz ve aç bıraktığımız Kürtler'imize karşın bu şerefsizlere en güzel prefabrik evleri verip bir de maaş veriyoruz, hem Suriye büyükelçilerini kovuyoruz, hem de üstlerine uçak sürüyoruz. Daha ne kadar iğrençleşecektik?

2-Dünyanın en tatlı coğrafyasında, huzur ve barış hüküm sürerken ihlal yapıldı diye düşüren ülke suçlu olurdu. Ama biz kan, gözyaşı coğrafyasında yaşıyoruz, yukarıdai maddede saydıklarımı yapıyoruz ve en önemlisi uçağı İÇ SAVAŞ OLAN KAYNAYAN BİR ÜLKEYE sürüyoruz. Elbette Suriye'nin uçağı düşürmesi çok normal.

3-Türkiye'yi savaşa sokmaya çalışıyorlar, bunun için kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlar. Nasıl 2. Dünya Savaşı'na girmek istemeyen ABD halkına Pearl Harbor'u yaptırdılarsa aynı taktik. Kamuoyunun nabzı önemli.

4-Türkiye ne mi yapmalı? Türkiye tek kalemde 8 şehit vererek başladığı haftada Kuzey Irak'a bir kara operasyonunu sadece medyatik masturbasyon olarak değerlendirip bir türlü gerçeğe dökemiyorken, daha önceki onca rezalete karşın (ABD çuval geçirmece, İsrail Mavi Marmara) düşman olarak kendine Suriye'yi belleyip girecekse, kapatalım gidelim bu ülkeyi.

1- Uçağımızın sınıra girmesi normaldir onların uçaklarıda bizim sınırımıza girmektedir her giren düşürülmez hemen 2 jet kalkar onu karşılar hacı ne ayaksın diye düşürmek kesinlikle artniyetlidir.

2- İhlal yapılmış olabilir sınırın 1 km ötesinde ne askeri birlikleri varda ne keşifi yapıcak çok komik,

3- Ne yapacağını görecez bence programlı bir düşüş bu amaç türkiye suriye savaşı çıkarmak tabi abd maşası biz olacağız

4- hesabını sormalıdır tabi ki tazminat dünya çapında özür ve daha fazlasını istemelidir.

zahir isa'ydı.

sol araftar squad status var. ordan değiştirirsen artar para. tabi klubün bütçesi de önemli bu para artışında.

bir de çok çingene pazarlığı yaparsan sıkılıyor karşı taraf. eğer 2 milyona yaklaşamıyorsan örneğin en başta 1,2 ver sonra 1,4'e çıkar, sonra 1,5'a çıkarıp "son teklifim bu, işine gelirse" gibi bi olay var, onu yap. ara ara tutuyor.

kontrat konuşurken sağda set initial budgets gibi bir şey çıkar, ordan transfer bütçesini azaltıp aylık maaşı arttırıp sorunu çözebilirsin.
ayrıca maç başı ücret, gol bonusu, yıllık maaş artışı gibi şeyleri arttırıp da çözüm bulabilirsin.

görüştüğün menajerin tutumu da etkiliyor pazarlığı. patience özelliği yüksekse (15-20 arası) pazarlığı uzatabilirsin, orta bi noktada buluşulur.

bir de maç başı ücretlerini ve bonusları artırmayı dene. ama bazı oyuncular ne olursa olsun ücrette diretiyorlar. bu durumda eğer varsa transfer bütçesinden bir miktar maaş bütçesine aktarıp oyuncunun istediği ücreti verebilirsin.

oyunucunun status'unu key player'a çekebilirsin.
match highest verebilirsin.
10 maçtan sonra şu kadar olacak seçeneğini kullanırsan, biraz daha fazla verebilirsin.
transfer bütçenle maaş bütceni ayarlayabiliyorsun. onu yapabilirsin. boardroom'a bak.
match başı, gol başı para verebilirsin.
senelik maaş arttırımı verebilirsin.

haci olay menejerini kafalamak. menejer ücretini 100k artirip oyuncunun maaşını 200k düşürüyorum, adam oyuncuyu kandirip kabul ettirtiyor bi şekilde. sen bi sakal at ben yolunu bulurum demeye getiriyodur o sana.

haklısın.

normal değil, çok saygısızca ve terbiyesizce bi durum bu. kediyi sahiplen, bak yedir içir, ölünce de bedenini makina gibi kullan.
fakat sitede ki o görsel... gülesim geliyor ardından kendime kızıyorum. sinir bozucu bi durum.

Normal bir şey bence. Ben ölünce benden de uçak yapsalar keşke.

Hayvanları insanlar dolduruyor, bu arkadaş da içine makine koymuş ve helikopter yapmış, neden normal karşılanılmasın ki? Ha pamuk ha başka bir şey.

ben her şeyi geçtim nasıl acaba içini döküp sonra da makina bağlamış ben dokunamazdım bile

bence çok sapıkça.

gülmekten geberdim desem yeridir. final haftası psikolojisi de olabilir.

ben yoruma öldüm
''ölen karısını da boeing 747 falan yapabilir. dikkat etmek lazım.''

once guldum, sonra uzuldum. adamin pek bi duygusal bagi yokmus sanirim kedisine karsi. bi de ineklerin ustune dogru hareket ettiriyor. bi de konuyla ilgili film onereyim; www.imdb.com

Bahsi geçen görselle NTVMSNBC'deki haber başlığı çok komikti lan, ayrı ayrı güldüm ikisine de bayağı.

yurt dışında çok karşılaşılan bir olay, ölen hayvanı doldurup saklamak.
bence saçma.
sürekli doldurulmuş ev hayvanı görenler için normal bir davranış.
hatta yapan kişinin sanatçı olduğunu düşündüğümüzde oldukça verimli bir davranış gerçekleştirmiş.
quadrocopter açısından bakarsak oldukça problemli bir zamazingo olmuş.
kedilerin aerodinamiği de o kadar iyi sayılmaz. kötü bir tercih.

öluye sayginin gömmek olmasi zorunlulugu olmadigi bu dunyada normal olabilir. ki öluyu gömmek insana özgu bir seyken. yargilamamak lazim.. Tek dogru yok ahlak ve saygi konularinda.

dostum olta böyle alınmaz. sana tavsiyem, git karaköy'e ordaki oltacılardan al. Görerek al. dandik olur bunlar..

o kampanyalar hikaye. roger that'in dediği gibi karaköy ya da sirkeci'ye git. aynı paraya oltalar bulabilirsin zaten.
hem de adam sana tavsiyelerde bulunur, daha bilinçli bir alışveriş yaparsın.

bak sana bi tavsiye, hobi için hayvan öldürme git bisiklet sür gitar öğren, kitap oku, daha bisürü şey var öğrenecek dünyada

senin işini 20 liraya alacağın olta da görür. yem olarak ise 2-3 liraya alacağın boru kurdu vs takarsın. iyi kötü bişeyler gelir. yavaş yavaş öğrendikten sonra daha iyi bir oltaya geçersin.

sponsor/reklam alamama riskinden dolayı sanırım.

o konsepti ingilizler dışında kimse yapmıyor çünkü.

kavanozdaki adam kısa diziydi. birkaç tane daha var aklıma gelen ama hepsi trt zamanından. şimdilerde, kısa yapıp daha az reklam geliri kazanmaktansa, senelerce uzatıp, iyice anlamsızlaşana kadar sürdürmek daha karlı oluyor demek ki.

sanılanın aksine amerikalılar da yapıyor: en.wikipedia.org:American_television_miniseries

karanlıkta koşanlar da iyiydi. çok da uzun değildi. kısa dizi olsa da izlesek. bölümler bile film uzunluğunda.

mcdonalds'tan bonibonlu dondurma alın (dışarıdan aldıgınız ekstra bonibonları içine boşaltın) şekerbankın önünde oturup milleti kesin...arada askıcı geçiyo çay sigara yapın

zaten sevgiliyle başka ne yapacan? sinemaya gidin. o saatte tiyatro da olmaz. guitar hero oynayın adalarda. boyner'in en üst kattaki saçma lunapark oyunlarına bir bakın. sanırım devlethastanesi ile yunuskent arasında bi yerde sirk var şu anda, oraya bir bakın? benden bu kaa. bisiklet kiralayıp sağı sola gezebilirsiniz, havalar güzel nasılsa.

istanbul'da bunlar haricinde ne yapıyorsun ki mikail bey?

Panpa iste Eskişehir dedikleri bu. Hiçbir şey olmadıgı halde görmemişler tarafından mükemmel ilan edilen sehir. Allah tarafından istanbulu kazandım da kurtuldum, ise de burada girdim.

mouse klavye falan takabiliyorsun xbox'a. ps'i bilmiyorum.
analoglarla hedef almaya da alışıyor insan.

hoca biz bi grup maliz evde ps3, xbox falan paso battlefield COD falan oynamaya calisiyoruz analog stick le bi allan kulunun da aklina gelmedi yahu biz buna mouse takip da oynasak diye veya hic zevki cikmiyo diye. ordek gibi vuruluyoruz multi oynarken. oole iste

evet öyle aim alınıyor. genelde aim'leri assisted oluyor, yani vücuda değince mermi aim kitleniyor - yani tam olarak kitlenmiyor da, anladın sen, üstünde kalıyor kalabildiğince -.

hiç güzel değil. alışıyorsun, çünkü easy mod gibi. hiç zevkli değil. 12 yaşında arkadaşlarınla kantır oynarkenki aldığın zevki asla alamıyorsun. mouse ile aim almak hakikaten yetenektir, bunda öyle bir şey yok. bence pes, guitar hero manyağı değilsen ve fps,mmorpg,strateji ya da fm gibi oyunları seviyorsan sağlam bir pc topla. ama öyle böyle bir pc olmasın. aynı paraya gelir. 19 hatta 21 inch monitörü de dayarsın. oyun orgazmı yaşarsın.

ha bi de xbox,ps3 alıp, onu kocaman plazmaya bağlayıp mouse+klavye mi takacaksın? yata yayıla oynayamayacaksan ps3'ün ne manası var?

zevksiz denemez ama halflife/CS'ye bulaşmış adama pek gelmiyor. aksini iddia eden kendini avutmaktadır.

dert etme çoğu kişinin öyle.

benim de öyle. sol elimle sigara içeyim derken burnuma sokuyordum nerdeyse. ama neyse ki sağ elim var.
takma bence, ne olacak ki

sol elini kullanmakta ısrar edersen o da güçlenir.

sağ elin de o şekilde özürlüydü. ilkokul 1 çocukları kalem tutamıyor doğru düzgün mesela. öğreniliyor yavaş yavaş böyle şeyler.

sağ elini kullanmamaya çalış.basit ve ufak işleri onunla yap sağ elini cebine koy.sol el ile sigara içmekle başla.sol ile yumruk atmaya çalış bence bu en etkilisidir.ben de aynı vaziyetteydim.

kullanmakla ilgili, 25 yaşındaysan neredeyse 25 senedir her işini sağ elinde görüyorsun, düşünsene 25 senelik deneyim, kas hafızası, koordinasyon var, sol elde hiç bişey yok, normal yani. tabi sağlak insanda sağ el her türlü daha yetenekli oluyor, ikisine de aynı uğraşı verdiğin işte sağ el daha başarılı olur, beyinin sol lobunu kullanıyosun, sinirler öyle falan filan olaylar. ben iki elimi de kullanabiliyorum, görevine göre değişiyor mesela basketi sağ elle oynarım ama sol da iyi çalışır, yazı yazarken sol kullanırım, şizofren olma ihtimalim size göre iki kat fazla.

iron man

Prestige,Batman

thor. kendisi de tanrı ama babası yargılıyor sonuçta haha

unusual suspects

sherlock holmes
gregory house
the joker
jack sparrow
miranda priestly
will hunting
l & kira (death note)
sheldon

naked

limitless

the mask.

kilo varsa ondandır.

yok dostum çok.ideal kilomdayım.babam çok terler,anam terlemez belki yardımcı olur diye söylüyorum.

aynen tek çözüm botoks .

hacı doğru diyosun da her 6 ayda bir o parayı bayılacaz mı yani?

bir ara bir duyuru açılmıştı. orada biri şöyle yazmıştı (ararsan belki bulursun) ter bezlerini aldırınca öyle ya da böyle o ter bir yerden çıkıyormuş falan.

ben de çok terliyorum pandiani kadar olmasam da.

www.youtube.com

40 yaşında 1 çocuk babası abimiz var, elektrik elektronik 2. sınıftan ders alıyor. afla döndü. çok çalış bir dene. seneye de çalışırsın gerekirse. dikey geçişle gelen arkadaşlar epey başarılı oluyor.

olur abi, çalışınca hepsi olur sen merak etme.

Çalışmaya devam abi, yaşın hiç de geç değil, sık dişini gir dgs'ye, umarım kazanırsın.

25 yaşına gelince dersin ki ülen şimdiye bitmişti dersin. elinde iki yıllık diploman var. dgs ye çalış. olmazsa da olmaz yapacak bir şey yok. 1 sene daha uğraş. piyasayı pek bilmesem de mühendisin 25 yaşındaki ile 28 yaşındaki arasında pek fark yoktur diye tahmin ediyorum.

türkiye şartlarında üzgünüm ama mühendis olmak herşey demek şu anki piyasada. imza hakkın olmadigi surece kimse ciddiye almayacak, sadece ucuz iş gücü olarak görecektir. o gördügün teknisyenler nice mühendislerden daha tecrübeli / bilgili olmasına ragmen yıllarca o şartlarda çalışmaya mahkum kalıyorlar. ya da en basiti çevremden örnek verirsem, mühendis işi teknikere yaptirip kendi imza çakıp müşteriye satıyor. tekniker işi yapan olmasina ragmen aldigi cok cuzi bir mebla. o yüzden ne yap et kalan 2 seneyi tamamla al diplomani. yaş daha kücük. bu sene de olmasa öbür sene yine gir, ilerde büyük bir pişmanlıktan kurtulursun.

yaşın çok geç değil zaten de, öyle bile olsa işe girerken avantajdır. daha ağırbaşlı görünürsün ve daha fazla tercih edilirsin.
en az iki yıl dene bence, tereddütlerini de bir kenara bırak.

bence okuyacağın bölüme göre değişir.

hangi bölüm?

iletişim

şehir olarak mı bölüm olarak mı?

ikisi de çok güzel. ama bence izmir bi tık önde.

imza izmirli, eskişehir'de öğrenci.

wartzay ikisinin birleşimi

Ege'nin iletişim bölümü hakkında o kadar bilgim yok ama Anadolu'nun ilitişim bölümünün iyi olduğunu söylüyorlar. Şehir seçimi için de nereli olduğuna göre de değişir diyeyim. Denizi olan bir şehirdensen hiç sana göre değil bence. Bir de çok ufak bir yer hoca 6 ay içinde biter gider! Ama bir o kadar da pahalı. Soğuğu da cabası! Bi' hatırladım yine tiskindim vallahi, boş ver sen İzmir'e git!

eskişehiri bir arastır derim..en iyi iletişim fakültelerinden biridir hele reklamcılık ve halkla ilişkiler okuyacaksan eskişehir derim ben

kıyas yapmayalım. tek başına eskişehiri düşünelim. bence dışardan gayet iyi görünüyo. şehir zaten güzel. anadolu iletişim de dünkü bölüm değil. ha bu iyi olduğunu göstermiyo ama işte dur şimdi..
izmire gelelim. gelelim izmire. izmir..? neyi var izmirin? deniz. büyükşehir. peki gelişmiş mi? yoo. insanı mı süper? büyük şehirlerde insanı süper diye bişey denemez artık unut bunu. boyoz mu çiğ börek mi? boyozu soğuk yedim bi kere niye bu kadar methedildiğini hala anlamış değilim.

ya neyse işte salla izmiri eskişehir iyi.

anadolu'nun iletisim dalinda piyasada da kalitede de ismi var. sehir olarak izmir>eskisehir>diger butun sehirler ban kalirsa.

not: anadolu insaat muh. ogrencisiyim 6 senedir , dogma buyume izmir bornovaliyim.

ege iletişim akar,eğitimi iyi bence;kız arkadaşım o fakültede kendisini nasıl yetiştrdiğini gözlerimle gördüm. sonuçta her ünide olduğu gibi iş sen de biter.

izmir faktörü zaten bambaşka bir olay;)

+ senin için yeni iletişim fakultesi yapıyorlar egeye ayna camlı falan iyisin yine:D

izmir +78656

Kızsan İzmir. Erkeksen git Eskişehir'de oku.

izmir'liyim, eskişehir'de okudum anadolu üniversitesi'nde. iletişim okuyan çok da arkadaşım oldu, hiçbiri gidip süper bir işe girmedi. anadolu iletişim'in olayı daha öncedenmiş. daha önce sadece öss ile değil, öss + mülakat ile giriliyormuş ve buna göre seçiyorlarmış insanları. son senelerde öğrenci kalitesi düştü normal olarak. benim okurken gördüğüm iletişim öğrenci kitlesi genelde caka satmayı seven, özenti tiplerdi ve çoğundan bir bok olacağını düşünmüyorum ki tonla adam tanıdım içlerinden, ev arkadaşlarım vs. oldu.

ha ege hakkında pek bilgim yok, bir kuzenim okuyor, o da mezun olmadı daha. ama şehir farkı dersen, ben de sana eskişehir'in amına koyayım derim. on sene öncesine kadar ortalama bir anadolu kasabasından farkı yoktu, sonradan çok hızlı bir şekilde değişim yaşadı ve ne halkı ne de altyapısı kaldırabildi bunu. caka satmayı çok seven bir belediye başkanı var. saçma sapan yerlere saçma sapan parklar vs. yapıyor ama şehrin merkezinin biraz dışına çıktığında, çok dışına da demiyorum, üniversitelerin çevresinden biraz uzaklaştığında dolaşacağın yerler bakımsız, yatırım yapılmıyor, birçok yer hiç abartmıyorum, köy gibi.

ben mühendislik fakültesinde okudum, bizim kampüs biraz şehir dışında kalıyor ki kazanıp gidersen eskişehir'e, sen de hazırlığı o kampüste okuyacağın için göreceksin dediğim şeyleri.

ayrıca eskişehir'in insanı sanıldığı gibi modern ve hoşgörülü vs. değil. yerel seçimlerde büyükerşen sayesinde dsp-chp artık neyse o parti kazanıyor ama genel seçimlere bak, hep akp 1. parti. şehir hayatına alışabilmiş değiller, sürekli bir birbirini ezme durumu var göt kadar şehirde, kimsenin birbirine saygısı yok. hele öğrenciysen kimsenin sana saygısı yok.

bütün bunları düşün derim, nerelisin bilmiyorum ama ben izmir'de doğup büyüdükten sonra burada geçirdiğim altı sene sonunda bıktım. izmir candır, başka yere benzemez. ama ege iletişim konusunda bir şey diyemeyeceğim.

ha bu arada esnafı vs. de öğrenciyi sikmeye çalışıyor, onu da bil.

Bir yere kadar evet. Bir yerden sonra kendini değersiz hissettiriyorsa ı-ıh oradan sonra bir adım daha atılmaz.
Not: Atıldı, sonuçları görüldü.

kişinin karakteriyle alakalı bir durum.
ben kesinlikle aramam -hoş beni arayanı da aramıyorum ya neyse- ama farklı düşünceler mutlaka oluri her insanın mizacı bir değil çünkü.

evli insanlar boş vakitlerini eşleriyle ve başka şeylerle geçirmeyi yeğliyorlar. arkadaş arama eylemi onlara zor geliyor. ha tabii kişisine göre değişir. bir de fazla arkadaşı olabilir. alışmıştır aranmaya vs. farklı farklı durumlar var.

en iyi strateji açık açık söylemek sanırım. "hep ben arıyorum" de. "tamam ben arayınca sıcak davranıyorsun ama senin de aramanı isterim" de... olmuyorsa da zorlama boşver...

bende de vardı böyle tipler aramayınca aramaz arayınca can ciğer buluşalım nasıl özledim bende seni arayacaktımlar vs sonra başıma bir şey geldi 'cnm bn glmyrm bni yannda hsset'

yol yakınken kurtar kendini ben kurtardım ve şuan kafam rahat aramak isteyen dost olan arar zaten

yakın arkadaşımsa ararım. NET

naz degildir, yapisi boyledir, hayirsizdir ama aslinda sizi sever. sadece arayip sorma aliskanligi yoktur.
sevin onu, birakmayin :)
kendimden biliyorum. arayamiyorum insanlari, elim gitmiyor.

artık aramıyorum. hatta siliyorum heryerden. sonra arayınca o kişi için de güzel oluyor. aa sen miydin, silmiştim numaranı diyorum.

yaş 39.

o değil de nick le soru cuk oturmuş.

yok aramam. sevgili bulunca arayıp sormayı kesen kardeşim gibi gördüğüm bi insanla artık hiç görüşmüyorum.

hele karşı cinsseniz, stepne olma ihtimaliniz yüksek. aman diyim. aramayın. her şey karşılıklı.

arkadaşlar bu kişi kesinlikle sizi bırakacak, bahane edecek biri değil farzediyoruz. sadece yapısı böyle insanları soruyorum. yani sevgi emek mi, karşılık beklememek vs. aramayınca "sevgi" olmaz mı, olur mu? teşekkürler.

ben de arıyorum. aramaya da devam ediyorum. benden 10-15 yaş büyüğüm ayrıca.

yalnızlıktan kormamak gerek

bazen protesto yapıyorum. şakayla karışık söylüyorum. samimiyete göre izah ediyorum. çünkü gerçekten ben de meraktayım, aynı dediğin tipte. satacak, yolda bırakacak, uzaklaşılacak biri değil, muhabbeti güzel ruh ikizin hatta. ama çok nadir arayıp soruyor.

bence naz değil bu. yapısı böyle. sadece zamanın ne kadar çabuk geçtiğini farketmiyor. yarın ararım, akşama ararım, geç oldu uyumuştur şimdi,...falan düşünüyor ve nihayetinde aradan günler, aylar geçtiği halde aramamış oluyor.

bzen sıkılıyorum hep arayan taraf olmaktan. hatta aramicam diyorum. fakat o güzel arkadaşlığın bitmesi de hoş değil, dediğin gibi birçok şey öğreniyorsun, muhabbetini de seviyorsun. öyle olunca arıyorum.

ararsın ama her defasında da aranmaz ki. değersiz hissetmeye başlıyorsun eninde sonunda. bu yüzden hep arayan taraf olmamak, gerekiyorsa görüşmemek lazım diyorum.

ben öyle aramayan bir insanım işte. ben olsam aramam. :) sevdiğim arkadaşlarım uzaktaysa, sürekli görüşemiyorsak hiç aramıyorum. sevmiyorum öyle telefonda hal hatır sormayı, muhabbet etmeyi pek. uzun süre görüşmeyince telefonda muhabbet de pek olmuyor. yüz yüze gelsem ama, daha dün ayrılmışız gibi aynı samimiyette konuşurum. beni hep başkaları arar. ama onlar da zamanla sıkılıyorlar bu durumdan ve aramayı bırakıyorlar. arayın bence siz. seviniyordur siz arayınca yine.

Mesela orta halli okullar nasl (bilkent,koç sabancı hariç )

cevapları bile veriyorlar

özelde okuyan arkadaşlarım iki konudan şikayetçi. bazıları hocaların yaz okulu vs gibi sebeplerle aşırı zor sorular sormasından yakınıyor ve bazıları da hocaların vizede ortalama sorular sorması fakat dersten kimsenin geçemeyeceğini fark edip finalde yumuşatmasından yakınıyorlar.

tam bir fikir birliği yok yani. fakat bursla giren arkadaşlarımın çoğu ya yüksek yapacak, ya çift anadal yapıyor, ya yandal yapıyor. rahatlar yani. ama pek çoğu inek arkadaşlar.

odtü özel üniversite değil.

Aynen, 1000 lira daha verip büyük seçim yaparsanız final cevaplarını bile alabiliyorsunuz. Sırf keyfinden ortalamasını 2.05 yapanlar var.

Bahçeşehir'de kolay değil.

üniversiteden üniversiteye, bölümden bölüme, hocadan hocaya değişir. saçma sapan genellemeler yapmayın.

her üniversitenin sınavları kendi öğrencisine göre zor. Sınavlar öğrencilere göre hazırlanıyor. X üniversitesi Y den daha iyi olsun. Xin sınav zorluk derecesi 10 Yninki 5 olsun. Xteki öğrencinin kapasitesi 8 Ydekinin 4 olsun. 10/8=5/4 dolayısıyla zorluk göreceli olduğundan her sınav zordur.

aynen hocadan hocaya degısır. yalnız soyle bır durm var. zaten ossye gırerken sınav puanı dusuk ogrencının sevıyesı bellı olur. oda dusuk puanlı ozel unıye gıder. herkesın sevıyesı bellı oldugu ıcın hocada o sevıyeye uygun ders anlatır. sevıyeyı ılerletse herkes kalır. tabı bu hocadan hocaya degısır. bazıları arıza oluyor adamı dellendırıyor. mesela ben atılımda 1 yıl okumustum ıktısat hocamız 10 dk boyunca hıphızlı ders anlattı ılk dersımız dusun kımse bırsey bılmıyor. su an 150 sayfası ısledım sorumlusunuz dedı vede snwlardan 10 20aldı herkes. hocaya baglı hersey. ama bılkent sabancı koc gercekten obur ozellere gore farklıdır. onun dısında cogu hemen hemen aynı kapıya cıkar. amac dıplomaysa almaya bakacaksın ya. bırde cogu devlet unısının dusuk puanlı ozellerden egıtımı kotu. hepsı ıcınd emıorm bakın. daha cok anadolu dogu taraflarında kı okulların. hersey hocaya bakar ıste.

bilkent endüstri için konuşuyorum, çoğu dersimiz çan eğrisine bağlı olduğu açıkçası hocanın ne kadar zor sorup sormadığı hiç bir şeyi etkilemiyor. genellemek çok zor tabi ama ama bana kalırsa hafif zorluyorlar gibi. tam kıvamında. diğer okullara gidip görmediğim için karşılaştırmam ise mümkün değil.

edit: yaz okulu ise bizde çok daha kolay. 4-5 harf notu değiştirebiliyor.

kesinlikle hocadan hocaya değişiyor. finans dersini ilk dönem alan arkadaşım tam bir finans aşığıydı ve götünü yırtarak B (ya da B+) alabildi, bir sonraki dönem ben başka bir hocadan aldım, yaya yaya A- getirdim.

ki kendi okulum için söylüyorum, devlet okulunda okuyan arkadaşlarımın ders konularına, sınav sorularına filan bakıyorum da en azından benim arkadaş çevreme o sınavları versek B+'dan düşük alanı döveriz. ama belki ilk paragrafta yazdığım gibi o da hoca yüzündendir.

yine de, kesinlikle kolay filan değil. 15-30 arası sınav ortalamaları gayet olağan.

2) Hapse atmazlardı para cezası alırdın muhtemelen.

1- alıyor. çok saçma değil mi sevmediğin bir müziğin sana belli saatlerde dinletilmesi. otobüste, yolda telefonun hoparlöründen müzik dinleyenlerden rahatsız oluyorsak bundan da olabiliriz. ama mesela sevdiğin bir müziği çalıyordur telefonun hoparlöründen o zaman rahatsız olmazsın. şimdi türkiye'nin çoğu müslüman(mış) o zaman rahatsız olmazlar. o yüzden kalkması pek mümkün değil.

ben bütün gün insanlara www.youtube.com şunu dinletsem rahatsız olur indie sevmeyenler mesela.

ezanla ilgili hiçbir anayasa maddesine rastlamadım.

tek cümleyle cevap verilebilir; başkalarının inancına saygı.

ha sana saygı göstermeyenler vardır bilemem, ama sen ezana saygı göstermezsen onlarla aynı kefede olursun.

beğenmeyen irana gitsin!!!!!!

1- almıyor
2- atmazlardı. 15 sn sürüyor. ben duymuyorum ezanı.
3- çok büyük oran müslüman. camiye bu şekilde gidiyorlar.
4- haksız kılan ne?
5- herkes benim gibi ateist olduğunda.

1) ne tür bir özgürlüğü elinden alıyor?

2) sokakta gereksiz yere korna çalanı hapse mi atıyorlar?

3)%99'u sözde müslüman olan bir ülkede azınlık istiyor diye ezanı yasaklayamazsın. (%99 laftadır ama refarandum yapılsa ezandan rahatsız olacak olan kesim %4-5'i geçmez. küsüratlı veriyorum ki attığım belli olmasın)

4)kiliselerde çan çalınmasını haklı kılan sebeplerle aynıdır.

5) kaldırılmaz kusura bakma.

günde 5 kere toplasan 10 dakika süren bir şey insanlara neden niçin rahatsızlık veriyor anlamıyorum. rahatsız olsanız bile "hoşgörü" denen şey, birilerinin inancına "saygı" denen şey niçin bir kısım insanlarda yok bilemiyorum.

ezan okuyan kişiler sesi güzel insanlardan seçilse aslında sorun yok...ama ayarsız anfiden gelen çirkin ses dana böğürmesi gibi geliyor müdürüm afedersin...ben de mecburen ezan okunurken cami yakınlarından geçmek zorunda kalırsam kulak tıkacı kullanıyorum...her zaman cebimde...bildiğin cankurtaran yahu..

5) müslümanlar hoşgörü kelimesinin anlamını öğrendiklerinde.

o da belki.

senin yaşıyabileceğin bi dünya yok. başka yerde de çan sesi falan filan olacak yani yine rahat edemiyecen. 30sn lik ezandan rahatsız olacağına bu ülkenin dini gereği olan ezana biraz saygı duysan daha uygun olur.

1-2-3-4-5 (toplu cevap):

camilerin doluluk oranı -en fazla olduğu zaman- %20 olarak belirlenmiş.

"%99'u müslümancı" andavalllılara duyurulur. bu %99'luk kısmın %80'i ibadet yerine sabah namazında osura osura uyuyor.

6)İran'da bile dışarıya ezan sesi verilmiyormuş müdür.

avrupadaki ülkelerde çan sesinden rahatsız olanlar seninle aynı durumda.sözkonusu özgürlük ya da türkiyenin iran olması vs değil.


ha bide müslümana hoşgörüyü bilmiyor diyen ateistler kendileri ne kadar hoşgörüyü biliyor diye sorarım.

bir yerden sonra duymuyor insan. ben cami dibinde değilsem farketmiyorum.
hristiyan ülkelerde de çan var.

5)kaldırılmaz, hiç heveslenmemek gerek.

müslüman bir ülkede yaşamıyoruz dostlar, çoğunluğunun müslüman olduğunu iddia ettiği bir ülkede yaşıyoruz. ayrıma dikkat edelim. müslüman ülkede yaşama isteği içindekiler iran'a gazlayabilir en kısa zamanda. internete bile giremeyip hearts oynarsınız günlerce.

evrenos gazi ye, kaynaklari etkin kullanamayan iktisatci ya katılıyorum.
buralara yazılıyor mesela şu tarz şeyler. sonra 50 yaşındaki insanlar gidip valiliğe şıkayet ediyor.buradan yazılanlara guvenerek. var cevremde oradan biliyorum. beğenmiyorsan rahatsız oluyorsan evini camıden uzak bi yere taşı. bazen muzezzinler kötü okuyor evet bu senin valiliğe kadar şikayet etmeni gerektirmez.

Camiden uzak bir yere taşımak. Neresiymiş orası, gidip taşınalım. İçi bomboş olduğu halde yüz bin milyon tane camii var ülkede, hiç bir gereği yokken hem de. İsrafın kralı. Eee, nereye taşınsın rahatsız olan adam?

madem hukukçusunuz ve de ezan hukuğa aykırı, buyrun dava açın. bu ülke de cumhuriyet kurulduğundan beri ezan yasaklanmamış. (türkçe okunma dönemini saymıyorum) şimdi bir avuç insan hazmedemiyor diye yasaklanacak değil. camilerin dolmuyor olması ya da insanların %99'unun müslüman olup olmaması, sabah namazına kalkıp kalkmamaları, insanların ezandan rahatsız olduğunu göstermez. bir kısım beyinsizler hala namaz kılanların ezanı savunduğunu düşünüyor ya, hayret. lafa gelince herkes özgürlükçü, herkes demokrat.

bir müslüman olarak bence de özgürlüğünü alıyor olabilir ama ülkenin bazı gelenekleri için tolerans gösterilebilir. yarın yasaklanırsa 'haklılar' derim ama yasaklanmasa biraz daha iyi bence. mesela ben de asker uğurlama töreni denen saçmalıklardan nefret ediyorum, odamın arkasından 100 tane araba geçiyor kornalara basarak bağırarak falan ama o da ülkeye has bir çeşit olay işte. bu kadar takılacak bir şey değil bence.

Ben tolerans gösteriyorum zaten, rahatsız olduğum bir şey varsa ezandan ziyade ezanın rezalet okunması. Şu anda gürültüden hiç bir farkı yok İstanbul'da okunan ezanların ki bunu Eyüp'ten söylüyorun sizlere, düşünün yani. Megafon gürültüsü rahatsız ediyor insanları en başta, ki bu muhtemelen herkesi rahatsız ediyordur.

Ama öyle bir şovenistliğimiz, öyle bir 'müslümansah müslümanuz gardaş bu ülkeğnin tamağmı islam' olayımız var ki, sesi sonuna kadar açalım gövde gösterisi yapalım modunda herkes. Varsın açın ne diyeyim.

başkalarının inancına saygı nedir ya? diyelim ki ben de günde 3 kere sokağa işenen bi dine mensubum, çıkıp işiyorum her gün. bana doğal olarak müdahale eden insanlara "saygı duyun lan" mı diyecem utanmadan. neye inanıyorsan inanırsın. başkalarına rahatsızlık vermediğin sürece ne istiyorsan yaparsın. başkarı rahatsız oluyorsa yapamazsın. başkalarını rahatsız eden davranışları da "inanca saygı duyun" gibi komik bi şekilde savunamazsın. hindistanda maymunlar insanlara saldırıyor kimse sesini çıkarmıyor. neymiş efendim kutsalmış da yok efendim inanca saygıymış da. sikeriler öyle saygıyı.

"Bu ülkenin %99'u Müslüman" demokratlığı, ne güzelsin ey sen.

sabancı harikadır mesela. en başta estetiksel açıdan tatmin olursun. yakışıklı erkekler, güzel kızlar falan. erkeklerin çoğu kaslı, kızların çoğu sarışın.

ayrıca sabancı'nın ayrı bir güzelliği hangi meslek için girmiş olursan ol, fikrini değiştirirsen alanın olmasa bile o bölüme geçebiliyorsun.

beni gece gece güldürdün ya koptum valla. demek özel üniversitede sorular kolay oluyormuş ha. seni yemişler dostum, kalbur üstü vakıf üniversiteleri sadece mezunları ile reklam yapan kuruluşlar oldukları için öğrencileri yapabildikleri kadar donanımlı yapmaya çalışırlar. bunun da ödevle, quizle, sunumla ve kazık sorular ile sağlarlar. yani o dersten geçmek için bilmem kaç tane makale okumalı, dersin kitabını hatmeli ve o konuda sunum yapacak kadar da konuya hakim olmalısın.

ben özel bir üniversitede okuyorum; ama devlet üniversitesini her zaman yeğlerim. eskiden arasında uçurum olduğuna inanırdım. belki de bana özenen çok fazla devlet üni'li arkadaşım olduğundan dolayıydı ama dediğim gibi devlet üniversitesi her zaman daha iyidir. bir kere orayı kazanmışsındır. orası senindir. ikincisi de bence öğrencilik hayatı orada daha güzel. eğer öss periyodundaysan mutlaka bir devlet üniversitesine kas.

zenginler kaslı/sarışın mı oluyor genelde?

@partizan, burslu girme diye bir olay var, işine yarar bence bi araştır.

vakif universitesi dusunuyosan rastgele degil, istedigin bolum konusunda verdigi egitime ve sagladigi imkanlara bakman lazim. devleti de ozeli de gordum, dersaneden bozma sınıflarda, ununu elemiş ipini asmiş hocalardan ders almaktansa, vakifta kaliteli hocalarla, donanimli labaratuarlarla güzel erasmus/staj/iş imkanlariyla okumayi tercih ettim. tabi bu benim alanimda ve aldim oss puan skalasinda boyleydi. tüm universiteleri işin içine katarak böyle bir genelleme yapmak mümkün degil.

partizan'a da +1 bu arada :)

özelde kolay soruyorlarmış diye daha fazla yazacaksan söyle de kendimi keseyim de görmeyeyim.
üniversite veya özel üniversite sadece soruya(kolay veya zor) crvap vermek için okunmuyordur diye tahmin edebilirsin. eğer edemiyorsan burslu s*ksen giremezsin, parasını da versen bitiremezsin. mk orda akademik olarak, kültürel olarak bir şeyler öğreniyorsun.
yazacak çok şey var ama sorana göre değişiyormuş cevaplama isteği.

klasik bir sözle de bitireyim: yaratıyorsun bari takip et değil mi.

edit: hacı bende biraz göbek var ya, kasta yok. bıraksam mı?

özelde yemekler pahalı. itiraz edemezsin, aha aha aha diye güler zengin piçleri. devlette, bizim şu an 3 lira.

özelde kantinler pahalı.

bazı özellerde burs gider korkusu var. hakikaten bursu gidenler de var. büyük sıkıntı.

10 özelden 8'i irice dersaneden bozma. doğru düzgün kampüsleri yok. çimenlere yayılıp fotoğraf çektiremen.

-

devlette imkanlar daha kısıtlı. hele üniversitede bir tıp fakültesi varsa - misal eskişehir osmangazi - diğer fakülteler piç oluyor. pek çoğunda lab,sosyal imkanlar vs daha kısıtlı.

okuldan okula, bölümden bölüme, hocadan hocaya değişir.
saçma sapan genelleme yapmayın, yapılanlara da itibar etmeyin.

@çıkıolatalı sanırım siz özeldesinz ama özel üniversite öğrencilerin parayla üniversiteye girdğini düşünürsek bir çoğunun öss puanın yerlede süründüğünü biliyorsunzdru Çalışma alşkanlığı olmayan herşeyi hazır alan bir guruhun kolay sorularla muhatap olması gayet doğal

edit:Bu kadar belli etmeseydin özel de okuduğnu :)

eger maddı durumun ıyıyse özele git. ama özel derken ıyı seç.kolay soruldugu flnda yok. degısıyor dersten derse ve hocasına goreç bızım bır hoca vardı ders cok basıttı. ama adam takıntılıydı bazılarını bıraktı. bu tıp seyler ıste. ama özellerde dersten kaldın dıyelım yaz okulunda kesın gecersın cunku bellı bır mıktar para verıyorsun adam sana ıyı kotu yardım edıyor

öss de düşük puan yapmış olmak, çalışma alışkanlığı olmamak anlamına, aptal olmak anlamına gelmiyor önce bunu bir anla.
ben yeditepedeyim, mimarlığa burslu girdim, hatta baya yüksek puanla girdim, sıralamam da 13bin civarıydı. 3 puanla odtü en.tas.ı, 1 puanla itü mimarlığı kaçırdım. çalışma alışkanlığım var mı diye sor, yok. son güne bırakırım hep. ezberim çok iyiydi sadece.
bölümde başarılı olmak istiyorsan çalışman gerek. 1. sınıfı haftada 1 gün, 2. sınıfı haftada 2-3 finallerde haftada 3-4 gün sabahlayarak bitirdim. 3. sınıfta enerjim bitti.
bölüm birincisi benden önceki öss ile gelen burslu biri. (hazırlık atladım) bölüm ikincisi de össden muhtemelen düşük puanla gelen biri. burslu fln değil. ama deli gibi kafa çalışıyor. bölümdeki herkesi komplekse sokacak kadar deli fikirleri buluyor fln.
geri kalanların yarısı da hırslı, rekabetçi ve başarılı insanlar.
ha yok mu başarısızlar var elbette, ama onlar elenip gidiyor zaten.

herkesin kafası ezbere çalışmak zorunda değil, herkes fizik, matematik ya da kimyadan ful net yapmak zorunda değil.

sen bu lise kafasını kısa zamanda aşmaya çalış çünkü üniversite bambaşka bir dünya.

sabancı güzel.
shyzore +1, ama sadece 2. paragraf için.

vasat kutu gibi binalarda pıtrak gibi türeyen özelleri bir kenara bırakacak olursak, özellerin imkanları genellikle çok daha iyi standartlarda oluyor(imkanları geniş bağlamda alabilirsin) baba devlet üni'lerini tenzih ediyorum tabii ki.

özelde kolay sormazlar bilakis kan alırlar, sana şöyle izah edeyim 4 seneyi bitirdim ve askere gideceğim kesinken dahi bölüm dersim dahi olmayan sikko bir 2. sınıf dersinden okulu bitirdiğim ve askere başvuracağım bilinmesine rağmen bırakıldım siklenmedim üzerine soğuk su içtim yaz okulunda geçtim.

şunu göz önünde bulundurman yararına olacaktır, her üniversitenin bayrak bölümleri vardır; ve o bölümlerde gerçekten çok üstün eğitim alırsın.

özelde yemeğe çok para verirsin, sen tabldotu 12 liraya yerken başkaları 2-3 liraya tatlılı falan yer yani ama bu sorun olmayacaktır muhtemelen.

sözün özü, özel iyidir candır ama sunduğu şartlara çok iyi bakmak gerekir, vasat özele para vermek yerine devlete gitmek çok şey kaybettirmez ama kalburüstü özele gitmek çok şey kazandırabilir.

aaal mezunuyum ki kendisi ankara'daki en kallavi anadolu lisesidir, bu sene bilkent'ten "burssuz" mezun oldum ve eğer amacın kendini geliştirmek ve bir şeyler öğrenmekse bilkent kesinlikle ilk 5'te. en basitinden çoğu devlet üniversitelerinde hocalarla bu kadar iç içe olamıyorsun, hocalara ulaşamıyorsun (annem babam akademisyen iyi bilinen bir devlet üniversitesinde, ankara'daki çoğu profesöre teyze/amca diye hitap ediyorum, oradan biliyorum) ama bilkent'te böyle değil. okumak istediğin kitap varsa, izlemek istediğin film varsa bir form doldurmana bakıyor, en kısa zamanda kütüphane satın alıyor. rektörle bile twitter'da ve kendi forumunda sürekli iletişim halindeyiz. bunlar ne yazık ki çoğu devlet okulunda yok.

para konusuna gelirsek; keşke herkesin maddi durumu iyi olsa da kaliteli eğitime ve imkanlara ulaşabilse (bunun için beni suçlamak yersiz, takdir edersiniz ki çok daha büyük bir problem). 4 sene için 80-100 bin lira vermek bizim maddi durumumuzu etkilemiyordu, ben de öss stresi yaşamadım hiç, lisede aldığım eğitimle rahatlıkla istediğim mesleğin eğitimini alabileceğim bir okula girdim. mesleki eğitimin de öss'de sorulan türevle integralle alakalı olmadığını sanırım kafası çalışan herkes biliyor.

olumsuz yanıysa isterseniz bir tarafınızı yırtıp dereceyle mezun olun, alanınızda çok iyi olun yine de bazı hayattaki tek başarısı öss'de yaptığı skor olanların "baba parasıyla okuyorsunuz, hepiniz gerizekalısınız!!1!!" zırvalarını dinlemek zorunda kalıyorsunuz. üzücü ama kaliteli özel okullar her türlü devlet okullarının %95'inden daha iyi. master için de odtü dışında devlet okuluna başvurmadım. belli başlı okullar dışında (4 büyükler) imkan varsa devlette okumak mantıklı değil amacın cidden kendini geliştirmekse.

hemen git bi tane feda t shirti al ne kadar çok alırsan o kadar çok beşiktaşlısın:)

www.bjk.com.tr

sıradan başla

beşiktaşlı olunmaz beşiktaşlı doğulur :)

adın zeynepse ve güzelsen ben yardımcı olabilirim.

değilse, feda tshirt'i al. forma al. maçları da izle. mesela basketbol finalindeyiz, onları takip et. 2 de marş ezberledin mi tamam.

bi de demirören'e küfretmeyi öğreneceksin...

edit: benim niye tikim yok lan!

bu akşam efes maçına gelirsin, üstüne bir feda tişörtü geçirirsin, tamamdır. zaten salona kimi koysan beşiktaşlı olur.

haklısınız. dünya şekil yapmaktan ibaret. sorana beşiktaşlıyım derim, bi de forma giyerim. çok alırım çok feci taraftar olurum.hatta erkek arkadaşım fenerliyse, aynı şekillere farklı renkte başlarım.

neyse ben uzaktan seveyim ya. bi keserim, siyah beyaz akar, tamamdır o zaman.

iyi sormuşun, güzel sormuşun ama zorla da taraftar olunmaz ki bişeye.

şayet futbolu seviyorsan dünya üzerinde tsl'den daha kaliteli bir sürü lig var, onları izle. yok siyah-beyaz'sa yine bi dolu siyah-beyazlı takım var.

bu yaştan sonra kanser olduğuna değmez, onu da ayrıca belirteyim. kulübün daha bi 10 senesi var düze çıkmak için. bundan sonrası daha hüsranlı, daha kanserli.

beşiktaşlı olmanın 1. kuralı 'there is no beşiktaş'

hakketen beşiktaşlı doğmuşsan akışına bırak. şu yazında kasmaya çalışıyorsun gibi durmuşsun. ayrıca yazdığın gibiyse zaten durum

"benim beşiktaşlı olduğumdan eminler! ne karaktermiş ulan. hakkaten beşiktaşlı doğmuşum ben heralde."

daha ekstra bir şey yapmana gerek yok. tabi semt olan beşiktaştan bahsetmiyorsan. dibine kadar yapmak çok ucu açık bir durum. groupie olmaya kadar gidebilirsin. normal şartlarda istanbuldaysan maçlara gitmen, gündemi takip edip zaten yapmakta olduğun gibi insanların senin beşiktaşlı olduklarını anlamalarını sağlaman yeterli. haa unutmadan beşiktaşlıysan hiç bir zaman fanatik duygulara kapılıp sağa sola saldırma. her şeyi mantıklı olarak ölç ve yanlışsa yanlış de. bizim diğer eziklerden farkımız mantıklı adamın onlara göre çok daha fazla olması. ama yanlışta olsa beşiktaşı savunmayı bırakma. bak beşiktaşı diyorum. özellikle 8-0 liverpool maçını söylerlerse "lan adamları bir önceki maç 2-1 yenmemiş olsak haklısınız da yendik adamları. sonraki maç hakan arıkan yaktı bizi. top boşuna yuvarlak değil. allahın ezikleri" demeyi öğren. bir de bir kaç sezondur bu arkadaşlar avrupada yoklar diye lig de epey rahatlar. hep buradan vur. biz bazen 3 günde bir maç yaparken adamlar 7 günde bir maça çıkıyordu amk.

lan taraftarlık tanımı yapmakta ne saçmaymış arkadaş. neyse sabaha kadar yazmamayım şimdi.

güz dönemi finalleri ile çakışır erasmus sınavları.

güz döneminde oluyo ve finallerle de çakışmıyor bizim okulda.

2. vizelerden önceydi erasmus sınavı, güz dönemi içinde yani. ayrıca finalle çakışıyorsa 10 günde vize çıkarmak, diğer okulla bağlantıya geçip oradan ders seçmek, oradan seçilen dersleri burada kabul ettirmek vs vs gibi prosedürler yetişmezdi, yetişiyorsa helal olsun o okula ve o okulun öğrenci işlerine.

not: evet bahar için. güz dönemi gitmek isteyenler/ seneye güz+bahar gitmek isteyenler ise sınava yaklaşık 2 ay önce girdi. şu an gidecekleri okul, alacakları hibe, seçecekleri dersler falan belli hatta.

Arkadaşlar sizin bahsettikleriniz bahar dönemi gidecek öğrenciler için yapılan sınav/başvuru için mi? yoksa güz için mi?

bahar

eskişehir ve belediye katılacak aksi bi durum olmazsa

yenileri katılacak ekstra bir ceza gelmezse. şu anda ibb ve eskişehir sıradaki takımlar. ancak bu değirmen daha çok su kaldırır.

evet. şu an eskişehir, belediye ve ya karabük - kupa yarı finalisti olduğu için - isimleri geçmekte.

internet sitesinin kullandığı video player hangi programı destekliyorsa onun opera eklentisini bulup indirmen gerekli. pek çok browser player'ları ya otomatik olarak indiriyor ya da sana indirebileceğin bir link sunuyor. opera'da yok mu böyle bir şey? yoksa o siteyi biraz kurcalayıp hangi tür player kullanıyor ( adobe flash player mı mesela? )öğrenmen ve adobe'nin sitesine girip opera için flash player eklentisini indirmen gerek.

kültürel olarak alışık olmadığımız bir şey ve çevremizde de bunu normalleştirebilecek imkanlar yok çünkü %99 müslüman bir ülkeyiz.

alkol ve zina öyle değil. onların alternatifleri de yok. haliyle ömründe bayram namazına bile gitmemiş bir " müslüman " bile rahatça domuz eti yemeyebiliyor. çünkü domuz eti yememek kolay, alternatifindeki etleri tüketebiliyor vs.

burada krtik nokta haram olması değil, domuzun igrenme duygusunu tetiklemesi. bir çok ateist insan da domuz yemez. müslümanlıktan hristiyanliga bile geçse o domuzu yemez satılan yerden de alışveriş yapmaz. olay kabaca budur.

bahsettiğin kişinin bu 3 şeyi günah olarak gördüğünü düşünelim. o kişinin bu günahlardan ikisini işlemesi, üçüncüsünü de işlemesi gerektiğini göstermez. bir şeyin günah olduğunu bilerek yapmak farklıdır, günah olduğunu kabul etmemek farklıdır. bahsi geçen şeyler kulla yaratıcı arasındadır, kendisi düşünsün. ayrıca repins'in dediği gibi domuz etinin alternatifleri çok. bununda mutlaka etkisi vardır.

edit: islam'da diye sorduğun için böyle yanıt verdim. yoksa müslüman olmayan birisi sağlık sebepleriyle de tüketmeyebilir. hristiyan olup domuz etinden uzak duran çok sayıda arkadaşım var.

edit 2: aşağıda gelen cevaplar üzerine ikinci bir yazı yazmak istemedim o yüzden buraya ekleyeyim. müslümanım diyen birisine sen zina yapıyorsun müslüman değilsin diyemezsin. zina ya da alkol haram islam'da. işte alkol kullananın cezası şudur, zina yapanın cezası şudur diye de belirtilmiş ama bunun cezası dinden çıkmak değildir. ha gerçek müslüman değildir o ayrı. yine de milletin ne kadar müslüman olduğunu sorulamak bize düşmez. mileltin müslüman olup olmadığını sorgulamakta bize düşmez. kim nasıl isterse öyle yaşar bize ne. burada ayıplayacağımız bir kesim varsa o da dini kendine alet edip her türlü haltı yiyenlerdir.

büyük marketlerde domuz eti satılmadığını kim söyledi ki? gayet satılıyor.

hikaye oluyor arkadaşım, hikaye. müslümanım diye hava basacak, o yüzden. içkinin alternatifi yok, zinanın da alternatifi yok. yapıyor onu. onu yaparken sorun yok. ama domuz yerine kuzu yiyor, çünkü çok müslüman, domuz yenir mi ulan günah o.

sen de bir ateist olarak domuz eti yersen, zina yaparsan falan ahlaksız şerefsiz oluyorsun. :)

hocam olay biraz da bünyeyle alakalı ben ilk defa abd'de domuz eti yediğimde alışkın olmadığım için her yerimi sivilce basmıştı ve bi daha da yemedim. ayrıca kondomu sadece zina yapanlar kullanmıyor

normal bir insan aslında.
abartıyorsun sadece.
adam nefsine yenik düşmediği şeyi yapmıyor.
misal domuz eti yemiyor ki zaten iğrenç hayvan yenmez de onun yerine dana eti yiyor.
lakin içki içmeyip su içse aynı tadı alamaz yada kola içse.
sevişme ise evlilik olayı ile netlik kazanıyor ki adamın aklında evlenme olayı yok ise hali ile gene nefsine yenik düşüyor.
normal bir insan evladı yani.
niye abarttın bu kadar?
elinden geldiği kadarı ile birşey yapmaya çalışıyor.
domuz eti sadece haram.yasak.aynı içki gibi.
direk cehenemlik olay ise inkardır. allah'ı, kuran-ı kerim'i falan inkar etmek gibi..

Domuz eti yemek islamda büyük günahlar arasında geçmekte, bu yüzden bende aynen o arkadaşınız gibi davranmaktayım. Büyütülecek bir mevzu değil.

30 küsür kilo uzun bi süreç gerektirir, ve sporsuz olmaz spor şart hacı.

ben 6 ayda 25 kilo verdim. hem sağlıklı beslendim hem de zorlanmadım. benim gibi aburcubur delisi bir insan hiç umursamadı nasıl bi diyetse artık :P

25 kilo verdim 3 ayda.
Az yemek ve bol spor.

az yemek derken? bende yazın halletmek istiyorum bu işi bol öğün ve az yemek mi olmalı yoksa mesela yiyeceğim her şeyi kahvaltıda yiyip bi daha bi şey yememek mi daha iyi?

o sizin metabolizmanıza gore belirlenmesi gereken bir şey. sizin icin sık ve az yemek uygundur mesela, bazısında problem yaratır. belki de ozellikle bir gıda size dokunuyordur, ve onu kesseniz sorun buyuk olcude cozulecektir vs. dolayısıyla diyetisyen.

Ben öğlen bir tabak çorba ekmeksiz,
Akşamda meyve yiyordum,
Saat 6 dan sonra asla yemek yemedim,
Evde vakit geçirme yoksa mutfağa ister istemez gidersin,
hergün tartın dijital tartıda ortalama günde 200-300 gr verdiğini görmek seni motive edecektir benim öyle oldu.
Suyu eksik etmebol su iç yazın,
Spor olarak bol yürüyüş yaptım kas kaybetmemek için şınav mekik hareketlerin yaptım birazda ağırlık çalıştım kas kaybetmemek korumak için.
Kendini koru terli terli soğuk su içme hasta nezle olmamaya dikkat et.

3 ayda 25 kilo çok iyi bi rakam ama hiç bi diyetisten bunu başaramıyor, süreç uzayınca o kararlılık kalmıyor ki insanda

çorba işi çok mantıklıymış aslında bende yazın halletmek istiyorum bunu hemen denemeye başlıycam teşekkür ederim

bir çırpıda tek solukta verdin verdin yoksa öyle 5 ayda 5 kilo veriyim demek olmuyor en azından ben yapamıyrum.6 sene önce verdim kiloyu halada koruyorum dijital tartım hala duruyor onunlada sürekli kilomu kontrol ediyorum.

Edit yapiyim kilo verirken idrar rengin sarılaşıyor merak etme son derece normal. ben bi arkadaşımla yaptım bu diyeti ikimizde tamamen kurtulduk kilolardan.

aynen öyle heves filan kalmıyor yoksa işin sonunda dukan yapıyım dedim hızlı kilo veriyim diye iki ayda 7 kilo verdim onuda bırakır bırakmaz geri aldım umarım bu işe yarar. yazın olduğu için spor olayıda daha rahat olucak tabi

menim öz kardeşim 6 ayda 48 kilo verdi. tombik bi insanken, manken gibi oldu hatta hakikaten mankenlik yaptı.

ilk olarak gidip kendine 1 adet tartı aldı. günde 2-3 kez tartılıyordu en az. haliyle yemek yedikten sonra hemen gidip tartıldığından, ibre + ya geçince direk kendini yollara vuruyor, yürüyüş yapıyordu. arada koşuyordu ve basketbol oynuyordu ( 2-3 günde bir defa ). ve her öğün bizimle yemeğe oturdu fakat sofradan ilk kalkan o oldu ve az yedi.

sağlıklı ve hızlı kilo verilmez. ya sağlıklı verilir ya da hızlı. hızlı kilo vermek sağlığına zarar verebilir. vermezse bile geri alirsin o kilolari.

(bkz: garantili zayıflama yöntemi/@compadrito)

yeşil çay için.yağ yakıcı özelliği mevcut

compadrito diyorsa doğrudur

tamam da ne yapalım, neticede bu dil yazıldığı gibi okunmuyor. belli kalıpları var ki bu kalıplar amerikancada ve ingilizcede bir nebze farklıdır. ayrıca konuşanın telaffuzu düzgünse ister istemez amerikancaya benzeyecektir konuşması ki bu da normal olanı.

muhtemelen ingilizce konuşamıyordur hiç yazan kimse.

bullshit

saçmalamış işte. feci sıçmış.

ingilizceyi amerikan aksanıyla konuşan ve hayatında amerika hatta yurtdışı görmemiş biri olarak katılıyorum galiba. yani en azından azıcık da olsa yerel aksan olmalı sanki. daha saf, şirin ve daha egzotik oluyo. tabi belli bi dozda olursa.

ha ben neden aksan öğrendim o zaman? ne biliyim bi dile butunuyle hakim olabilme istegiyle sanırım.

bir yerde doğru bir yerde yanlış. ingilizceyi aksanlı konuşmak ayıp olmadığı gibi ulusunuz hakkında bir fikir verir. bu kendi dilinizin fonetiğiyle de alakalıdır. ama amerikan veya ingiliz aksanıyla konuşmak da ayıp değildir bence. ama böyle konuşmaya çalışıp saçmalamak komiktir.

çok saçmalamış, aksanlı konuşmak biraz da yetenek işidir. biliyorsan süper olur karaktersizlikle alakası yoktur ama yapamıyorsan da yapacağım diye komik duruma düşmemelisin.

saçmalık. doğrusunu, orjinalini konuşabiliyorsan konuşursun, konuşamıyorsan kendi aksanında konuşursun kimse seni ayıplamaz. ama kendi aksanında konuşmakla karakterli olduğunu sanmak ahmaklıktır.
ben ingilizceyi amerikan vatandaşı bir hocadan öğrendim. dolayısıyla aksanım da amerikan aksanı. ne yapayım şimdi, karakterli olmak için türk aksanıyla mı konuşayım?

@squatterbloat'ın da dediği gibi kişinin aksanı direk kopyalamasından ziyade biraz da türk ezgileriyle harmanlaması hoş olabilir. misal siyasette özellikle amerikan ya da ingiliz aksanı kullanılmazmış ki götleri kalkmasın elemanların.

doğru söylemiş. aksan taklit edersin, o çok ayrı konu. aksan yaparsın o da ayrı konu. ama gizli ajan değilsen, urfalı olupta antepli gibi konuşmak sana hiç bir şey sağlamaz.

amerika'da 77 millet 77 aksanda ingilizce konuşuyor hem de amerika'daki kaçıncı nesil insanlar bunlar. bizde 2 sene amerika'da yaşayan bbc ingilizcesiyle konuşmaya çalışıyor. elin hintlisi yuvarlak yuvarlak konuşurken utanmıyor da ben r'leri yutacağıma bastırıyorum diye mi utanacağım...

ek: bunun aksini savunan taşralı görünmemek için haçenli, bene bak biyo'lu konuşmasını düzeltmeye çalışandır. anadolu lisesinde ingilizce öğrenmiş adam fog reyiz gibi küfretmeye çalışırsa karaktersizdir. fog reyiz karaktersiz değildir, ingiltere'de büyümüş, 'skoçlarla küfürleşe küfürleşe onlar gibi konuşmayı öğrenmiştir.

kismen dogru. sonucta bir dili konusmak bilgi isiyken o dilin aksanina uygun konusmak taklittir, onlardan biri olmaya calismak, o dili konusan toplumun icine girmeye calismaktir, bu da karaktersizlik olabilir.

ama hayatta bu kadar duz mantikla islemiyor, en basitinden bazi seyleri aksaniyla soylemediginde karsidaki kisi anlamayabiliyor.
veya ingilizce'nin ana dil oldugu bir yerde uzun bir sure yasayinca aksani dogal yollarla kazaniyorsun, o zaman taklit olmuyor yani, bu da karaktersizlik degil.

bu ve benzeri sebeple iddiali laf etmenin pek de iyi bir sey olmadigini dusunurum. cunku o konuda cok kafa yormadan, cok okuyup etmeden buyuk bir laf edersen her durumu kapsamamis oluyorsun, karsina biri cikip bir soruyla kitleyebiliyor.

dillerin belli kuralları vardır. fonetiği vardır. eğer doğrusunu biliyorsan öyle konuşursun, ki bu londra ağzı ingiliz ingilizcesi ya da boston ağzı amerikan ingilizcesidir. mantıklı olan insanın elinden gelenin en iyisini yapmasıdır. bunun aksini iddia etmek, istanbul türkçesi konuşmak varken, sırf karadenizlisin diye "haçen uşağum tuzgün turkçe konuşmah karahtersizliktur." demek gibi bir şey olur. saçmalamayın artık. aksanınız kötüyse, kötüdür, olabilir yani, herkes mütercim tercüman değil sonuçta. ama aksanım kötü demek yerine, götünüzden element uydurmayın.

Saçma. Doğrusu öyle konuşmak, ikisinden biri olarak.

Çok sefer gerçekten İngiliz veya Amerikan aksanıyla konuşulmuyor, doğrudur. İngilizce'sinden Yunan, Çinli, Türk'ü ayırt edebiliyorum. Ama bu güzel bir şey olduğu anlamına gelmiyor.

Türkçe öğrenen bir yabancının 'kalem'e 'kaalem' demesi hoş olmazdı mesela, değil mi?

kafasi ulkesine gomulu bir mal cumlesi... sen o mal aksaninla bir "telemarketing" yapmaya calis bakalim ne kadar basarili olursun...

abd de bile güneyli kuzeyli aksanı varsa. zenci aksani. diye bir kavram varsa .ama hala ingilizden daha ingiliz olmaya kalanlar için bu yorumlar hep devam edecek.

çift yumurta ikiziyse ilk döllenen büyük olabilir.
tek yumurta ikiziyse de lise biyoloji bilgimle büyük hücre topluluğundan sonra kopan küçüktür diye yorumlayabilirim.
ama halk arasında ilk doğan büyüktür.

Eğer döllenmeden itibaren saymaya başlarsan sonra doğan daha büyük oluyormuş. Çünkü ilk döllenen yumurta daha arkada kaldığı için. Ama şimdi yazdığın notu görüp sorunu cevaplayamadığımı anlıyorum :D

ilk doğan küçüktür.

ikiniz de aynı yaştasınız, sperm yumurtayı dölledi sonra da, artık siz olacak olan hücre ikiye bölünüp ayrıldı, onlardan biri sen diğeri de kardeşin oldu. biriniz daha erken çıktı.

Tik atıyorsam okuduğuma delalettir, zira kafam karıştı biraz. :)

Büyüklükten kasıt yaş denen faktörse, döllenmeyle değil dünyaya gelmeyle ilgisi olması lazım. Tabi yaş dediğimiz şey de yarım saat farkla ne derece değişir ayrı konu.

halk arasında ikinci doğan büyüktür.

hatta çok saçma bulduğum için niye lan olur mu öyle şey demiştim. sonradan gelen ilk çıkar hesabıymış. saçma. zaten ikizlerde büyük&küçük olması da saçma.

Doğum 5-6 dakika ara ile olmuş. Ben önce dünyaya gelmişim, karındaşım 'büyüklük' yapıp bana yol mu verdi ki acaba? :)

izlediklerini yazmaya çalış. o zaman izlemediğin film bulmak daha kolay olur.

çok bilinmeyen şu olabilir:
Tangshan dadizhen
www.imdb.com

the book of eli geliyor aklıma
bir de 28 days later ile 28 weeks later

@ermanen, izlemedim onu hocam. izlenecekler arasına aldım.

@angelofdeath o filmleri izledim ama söylemen iyi oldu. sevdiğim filmlerdi. ayrıca zombi filmlerini severim. ama onda istisnasız hepsini izlediğime inanıyorum.

ingiliz'in dead set diye güzel bi web dizisi vardı. youtube'dan izleyebilirsin. zombie apocalypse filmi. ingilizin zombisinin bile sahada 90 dakika koşturup basmadık yer bırakmadığını anlatıyor. ben epey beğenmiştim, hikayesi, anlatışı ve sonunu.

www.imdb.com

tam olarak felaket sayılmaz ama sabredersen filmin ikinci yarısı gerçekten çok iyi. sana gelen felaketi yavaş yavaş hissettiriyor falan.. ben çok etkilendim ama beğenmeyeni de fazla. durağan bir film.

www.imdb.com
Melancholia

(bkz: blindness)

biraz daha farklı: www.imdb.com

bir de seksenlerde çekilmiş postapokaliptikler var, örnek vermek gerekirse:
www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com
ama bunlar genelde mad max çakması ağırlıklıdır, sevmedim demişsin.

kabul etmiş işte sevişmek için acele etme, zamana bırak. görüşelim bişeyler yapalım felan teklifte bulun

onu ikna etmeni bekliyor bence. istemese buluşmazdı.

aga sen yapacağını yapmışsın bırak düşme daha üstüne. hatunun pek gönlü yok, senin de kalbini kırmak istemiyor gibi.

hemen konuya girmeyeydin iyiydi (=

ağırdan alıyor, seni tanımaya çalışacak. aklına yatarsa da evlenme teklifi bekleyecek.

sen bir-iki hafta daha bekleyip bir mesaj daha at ama artık buna olumlu bir cevap alamazsan ilgilenmediğini düşüneceğim tadında da imada bulun bence.

monoton takılma dostum kıza birlikte bişeyler yapmayı teklif et birbirinizi tanıyın edin ne bileyim öyle görüşmek isteyip istemediğiyle ilgili bi soru sorma yani öyle bunaltma.

arkadaş takıl. seni de kadına beğenmiş de tanıştırmışlardır.
sonra oluru olursa niyetlenirsin.
eğlenceli şeyler yapın.

ee yarına imzaları atın bari.
bi dur bismillah.
aksiyonun allahını yapmışın. sakin.

edit: öğretmen kız kısmına baya takıldım

kız yolu açmış, gel ikna et beni demiş bence.

diren ve efsane ol.

bu ne hız hocam yangından mal kaçırır gibi. ilk buluşmada ciddi düşünüyorum vs vs denmez ki. biraz takılın yani flört iyi gelir

bazı kadınlar evleneceği adama aşık olmaz onu seçerler diye bir şey okumuş ya da duymuştum. seçilen olmak için de biraz daha çaba gerekli sanırım. bence sana rağmen gayet olumlu gitmiş her şey. bunaltmadan usulca devam et.

siz ciddi misiniz ya ? bunun nesi hızlı ki ? adam sadece seni yakından tanımak istiyorum demiş, sanki evlenme teklif etti gibi muamele yapmışsınız.

sen bekle kardeşim burada bu kadar insan bunun "hızlı" oldugunu düsündügüne göre belki kız da öyle düşünmüştür. bekle azcık düşünsün gönlü olmasa hayır derdi zaten.

iltifat et.

Agalar o kadar hızlı değil.Evlenme teklif etmedik.Hani bişey düşünmüyorsa arayıpta rahatsız etmemek için o şekilde girdim olaya.

Ama diğer yandan hiç istemeseydi telefonunu asla verdirtmezdi.Ben de tam kararımı vermiş değlim ki.Sadece ilk görüşlerim olumlu.Dahası sonradan tanıyınca gelecek.Belki ben istmeyeceğim belki o ya da süper bir ilişki başlayacak bunu kimse bilemez ki.

wasd +1
usta ne bu acele. sadece zaman geçirecektin. görücü usulü gibi olmuş neredeyse.

Bariz bir şekilde olumlu düşünüyor senin için. Ama belki aceleye geldi diye düşünebilir. "Evlilik teklif etmedik" dedin ya, "Görüşmek istersen söyle, acele karar verme" demek onun gibi bir şey olmuş. Kız ürkmüş olabilir, ya da kendini ağırdan satmak istiyordur.

Sen ufaktan mesajlaş, birkaç gün sonra gene dışarıya çağır, evine bırak filan. Sonra üçüncü buluşmada elinden tut, dudağından öp...

klasık turk kızı, ellerımle bogasım geldı aq

kızdır nazdır her evde azdır hesabı naz yapıyor aq. urkek ceylan edalarında bır mesaj cakmıs sana. sende avına yavas ve saglam adımlarla yaklas

hemen atlama ustune kı kacmasın

Biraz zaman istiyor tanımak istiyor, oluru var ama hızlı olma yavaş yavaş tanıyalım birbirimizi diyor.

Kısaca oluru var.