bizim ünide başlıyordu ama gitmesende geri kalmazsın.

güzel kızlar kapılır.

ders olabilir.

fotokopicilerle kanka olunur.

sınıfın ineği belirlenir.

Genelde tanışma faslıyla geçer, çok manyak bir hocaya denk gelmediğiniz müddetçe ders olmaz. Ama aynı hafta, bir hocanın 2 ve ya daha fazla dersi varsa, 2. derste muhakkak yapılır.

Genelde hocalar kendini tanıtır, dersin işleyişinin nasıl olacağını falan anlatır. Varsa gerekli ders malzemelerini söyler, öğrencilerin sorularını cevaplar.

Genelde ders olmaz yani ama aynı ders haftanın iki veya daha fazla günü varsa hoca ilk gün yukarıda dediklerimi yapıp ikinci gün ders işleyebilir.

herkes gruplar halinde 200 kişi 200 kişi gezer öyle. zil ne zaman çalacak falan diye soranlar olur. bazıları ayağa kalkar hoca girince falan. çok eğlenirsin bence git.

ermanen +1

haha iyiymiş öyleyse.zaten gidecektim,merak ettiğim için soruyorum.

evet çevremden aldığım duyumlara göre ilk hafta mutlaka okula gidilmeliymiş çünkü ortamlar bu süreçte kuruluyormuş haliyle ermanen'in dediği gibi güzel kızlarda kapılıyormuş
not:tabii bunlar ilk sınıfsan geçerli

Ders de ne demek, odev bile olur ilk derste:

www.eksisozluk.com

mühendislik fakültesiyse, çatır çatır ders işlenir not tutulur. ayrıca ekle - sil, ders kayıt onayı vs gibi muhabbetler de olabilir.

yok olmaz pek ama yapan var sen bizim bölümdeydin yamulmuyorsam kimyacı yapar, arkadaş çevresi oluşuyo ama sonra tekrar dağılıyo ,okulu tanımaya çalışıyo insan hangi lab derslik nerde öğrenmeye çalışıyo tabi ben mezun olcam hala öğrenemedim.

onu bunu boşver de çok şanslısın. tadını çıkart ve bu söylediğimi hiç unutma. eğer bunu asrın klişesi diye değerlendirirsen çok üzülürsün.
asıl mevzuya gelince misal mühendislik okuyorsan ilk yıl genel derslerin olacak (fizik kimya mat) ve hocalar diğer fakültelerden gelecek. uyuz olacaklar. derse başlarlar. benim daha ilk dersimde sınıfı bulamayıp geç kalmam üzerine tüm sınıfa nutuk çekmişti enayi kadın. geç kalınmasın falan diye. dizginleri tutmak istiyordu çünkü sonra kedi oldu.
deneyimlerim de şunu diyor ilk hafta git ki bir şeyler kaçırma. insanlara merhaba, hang okuldaydın sen hangi dershane ya demekten çekinme. sonra adamlar kaynaşır sen malak gibi bakarsın ilk bikaç ay.
sonra her şey oturuyor zaten.
efkarlandım..

bizde başlamıştı vakti zamanında. ama biz girceğimiz sınıfı bulamadığımızdan girememiştik :D geri de kalmadık hıh...

tabi ki olur, lise mi sandınız :) biz tanışalım hocam, yazın naptığımızı anlatalım desek de 15 dk. içinde hocaların çoğu derse başlardı. ama tabi anlaşıldığı üzere üniversiteden üniversiteye değişiyormuş hocaların tutumu. hangi üniversitede olduğunu belirtmende fayda var.

elinde malzeme olarak ne var?

bloodymary yap..

sıcak şaraptan şaşmamak gerek sevgilide.

sangria yap tatlı içer tatlı konuşursunuz. tarifi bulunur heryerde

(bkz: sangria)

gw2

pve istiyorsan WoW, pvp ise GW2.

pvp için de WoW olabilir ama şu an sezonlar kapandı, yeni paket 25 Eylül'de çıkıyor.

kesinlikle wow. tam zamanı, haftaya yeni paket çıkıyor.

otogarın yakınıdan ismetinönü caddesinden otogara giden tramway geçiyo (doktorlala hemen hemn aynı yer)gardan durağa gitmen ,bilet alman derken yarım saati geçebilir..onun için zaman dilimini daha geniş tut bence..tramvayla otogar max. 15-20 dk sürüyo.

hızlı tren 20 dakika kadar rötar yapar haberiniz olsun.

alma yetişemezsin. inönüden otogar tramvayla 20 dk falan sürer en aşağı. otobüsün nereye gidiyor? anadolu üni. önünden binebilirsin belki otobüs şirketiyle bir konuş. fakat hızlı trenin rötar yapması gibi bir durum da var.

yetişemeyebilirsin bence hatta %75 yetişemezsin, riske atma. 1 saat falan eskişehir'de dolanıp öyle bi bilet bulmaya çalış otogardan.

ismet inönü ile doktorlar caddesi zaten pratikte aynı şey. gardan çıkıp sola döneceksin, köprüye kadar yürüyeceksin. yol bitince sağa döneceksin ki zaten bu aşamada tramvay hattını görmüş olursun. yürüyeceksin ve ilk duraktan bineceksin. son durak otogar. yarım saati bulur otogardan.

yetişemezsin,çünkü şu sıra hızlı tren minimum 10 dakika rötar yapıyor.

Final yok ki. Shambalayı boşver inanılmaz vasat bir filmdi hatırladığım kadarıyla. Sen Brotherhood izle o animeye bağlı olan. Aynı şey diye çekinme inanılmaz zevkli.

ilk seriyi izlediysen ova'sı ile mangadan farklı bir sonda biter. onu da izle, madem izledin o kadar.

sonra brotherhood'a başla, ilk 5-10 bölüm hızlı bir şekilde brotherhood şeklinde gidiyor. sonra mangasını takip ederek bitiyor.

edit: ova da film işte. bence izle, kötü değildi. tabi mangasını takip eden brotherhood'un sonu daha iyiydi.

OVA'lar senaryoyla ilgili değil; yeni seri mangaya daha sadık.

Brotherhood izleyeceğim zaten de arada kaçırmamam gereken bir şey var mı emin olamadım.


- spoiler -
şimdi en son trende alfonz elini kaldırdı ed elini kaldırdı buluşucaz dediler falan filan. ben bunların nasıl buluştuğunu merak ettim çok. onu nerden öğrenebilirim anlamında.

- spoiler -


bir de bu ova işlerine falan çok hakim değilim. yani sadece ne anlama geldiğini biliyorum. benim izlediğim ne oluyor tam? 51 bölümlük olan. ova'yı nerden bulabilirim? tam olarak ne aradığımı bilmiyorum yani.

Sevgili Karpuz, ilk seriyi Şambala ve OVAlar bitiriyor. Şambala'yı izle, çok iyi bir film olmasa da hikayeyi bağlayıp bitiriyor. OVAları da bul, izle.

Aradan biraz vakit geçince Brotherhood'a başla. İlk 10 bölüm aynı olsa da sonradan farklılaşıyor epey. Zaten bir yerden sonra tamamen alakasızlaşıyor.

Ek: OVA dediğimiz, Official Anime Video. Adamlar animeyi çıkartırlar, arada da internetten falan 2-3 dakikalık kısa videolar hazırlarlar. Bunları izlememek hikayede bir eksiklik yaratmasa da ağızda hoş tat bırakır. (Bazı animelerin OVAları çok daha önem arz edebiliyor ama FMA'dakiler değil.)

tam da ona bakıyordum. eksileri elbette liseliler olacaktır ama bence artıları daha çok olacak. herkes 30 lvl olduktan sonra ranked oyunlarda daha rahat oynanacaktır. hem türkçe seslendirmeler falan eğlenceli olabilir. tr server'ı daha açılmadı heralde, az önce denedim olmadı.

az önce nordic'te aptal bir morde yüzünden ilk rage quit'imi attım ve baktım ben de.

bende görünüyor tr server'ı. bir de türkçe seslendirmeler kötü diye yorumlar okudum sözlükte, ayrıca alıştık da. tr server'ında olsak da türkçe oynamama gibi bir olanak olacak mı?

İnternette, özellikle online oyunlarda türklerin sevilmemelerinin bir nedeni var. İnsanlar boş yere bok atmıyorlar. Yani aklı başında insanlar tabii ki var ama büyük bir velet -hem yaş, hem de genel davranış olarak- çoğunluğu var türklerde. Server'ın iyi yanı...bilemedim valla. Brolaf skinini veriyor olmaları sayılabilir. Yoksa server değiştirme gereğini göremiyorum ben.

şimdi ben de dahil herkesi atmış tr server'ına. eski server'a giriş yapılamıyor. tr server'ına girsem, eskisine geçebilir miyim?

evet

yok.
prim veriyor. tabii o primlerde dünyada ilk 2'te üçte falan oluyoruz, gerek futbolda gerek basketbolda.

maaşta prim de veriyor. hatta sakatlanırsa klübüne tazminatta ödüyor.

makro; oyun içi ya da başka bir programle; oyun karakterinin belli bir hareketi yapmasıdır.

mesela wow oynuyorsun; tek tek tuşa basmak yerine tek bir tuşa basıyorsun ve tüm takımına sırayla can basıyorsun.

makro olayı oyundan oyuna değişir. mesela bazı oyunlarda kendini bandajlamak için bandaja 2 kere tıklarsın, kendine tıklarsın ve beklersin. öyle makrolar vardır ki, senin canının azaldığını anlar, bandajlar ve hatta bandajlama süresini bekledikten sonra gerekirse tekrar bandajlar.

mikroyu duymadım.

üstteki arkadaşın anlattığı makro terimi programlanabilir tuş anlamında. senin sorduğun makro mikro olayı RTS (real-time strategy) oyunlarında geçerli. daha çok Warcraft ve Starcraft oyunlarında duyarsın. Makro oyun içindeki bina dizilimi, gelişim ve ekonomi hakimiyetini, mikro oyun içindeki her bir ünitenin kontrol edilmesini tanımlıyor.

mesela mikroya en güzel örnek videolardan biri budur: www.youtube.com

Macro management ve micro management'ın kısaltması onlar.
Macro olan, genel olarak bir şeyleri yönetmek. Binaları dizmek, tax rate ayarlamak falan.
Micro olan ise, ıncık cıncık işler, her bir birimin hangi şehirden beslendiğini ayarlamak, her bir binanın tax'dan yüzde kaç alacağını ayarlamak gibi olaylar.

1- dışarıya avrupa'da bile böyle diyorlar. ama öyle değil, okul öncesi gibi yurt dışında o yaşlarda eğitim.

2- dindar nesil, 9 yaşından itibaren imam hatip ve bildiğim kadarıyla ilk 4 seneden sonra evden de eğitim olabiliyor bu yasayla. imamhatiplerin sayısı her geçen gün katlanıyor.

3- avantajı yok. sakıncası çok. en basitinden 60-66 aylık çocuğun kalem tutma becerisi yoktur, altına yapar vs.

akp nin dindar nesil yetiştirme kgibi bir derdi yok
konuyla alakası da yok ihale usulsüzlük cep doldurma vs gündeminde

8 yıllık kesintisiz eğitim eğitime ciddi darbe olmuştur

66 aylık çocuk dediğin bebe değil eğitime başlaması da güzel olur

1) Görüşü(bence), eğitim düzeyini arttırmak liseye gelmiş ama hala okuma yazma bilmeyen öğrencilerin sayısını azaltmak kaliteyi arttırmak

2) 1

3) Sakıncası yok. Avantajı çok. Herkes eğitim şart diye tutturur insanımız cahil der ama olumlu bir tavsiye veren de pek yok bu yasa nasıl işler ne olur ne biter görücez

radyasyondan koşarak kaçan adam gibi hissediyorum kendimi.. abi ben 14 yaşıma kadar altıma yapıyordum lan geceleri. tamam belki benimki çok olabilir ama 60-66 aylık sübyan okula mı verilir ya.

@seyyar şakirt çıktı beyler.

wire olabilir mi? uyuşturucu satıcıları - polis arasındaki olayları anlatır.

The wire
Person of interest
Boardwalk Empire

prison break

person of interest

newsroom?

Sherlock

prison break'in tanımını yapmışsın dostum

veronica mars

Fringe

24

the wire derim başkada bişey demem

sadece ingilizcede olan bir benzerlik o.

ingilizce için geçerli.

bir tek ingilizce'de. bunun sebebi de hindi avrupaya gelirken Türkiye'den geçiyormuş ve hindiyi Türk tüccarlar getiriyormuş.

en.wikipedia.org

edit: gaelce dilinde de twrki hem hindi hem türkiye anlamına geliyormuş. ama ingilizce'den esinlenmişler.

başka dillerde de başka ülkelere gönderme var. türkçe ve fransızca'da da Hindistan'a gönderme var. hollandaca ve danca gibi dillerde de hindi, hindistan'ın calicut şehrinin isminden geliyormuş. portekizce'de de hindiye "peru" diyorlar.

pek çok dilde türkçe'deki gibi hindistan'a referans eden bir kelime olduğunu okumuştum bi yerlerde.

talking turkey: the story of how the unofficial bird of the united states got named after a middle eastern country

by giancarlo casale

how did the turkey get its name? this seemingly harmless question popped into my head one morning as i realized that the holidays were once again upon us. after all, i thought, there’s nothing more american than a turkey. their meat saved the pilgrims from starvation during their first winter in new england. out of gratitude, if you can call it that, we eat them for thanksgiving dinner, and again at christmas, and gobble them up in sandwiches all year long. every fourth grader can tell you that benjamin franklin was particularly fond of the wild turkey, and even campaigned to make it, and not the bald eagle, the national symbol. so how did such a creature end up taking its name from a medium sized country in the middle east? was it just a coincidence? i wondered.

the next day i mentioned my musings to my landlord, whose wife is from brazil. "that’s funny,” he said, “in portuguese the word for turkey is ‘peru.’ same bird, different country.” hmm.

with my curiosity piqued, i decided to go straight to the source. that very afternoon i found myself a turk and asked him how to say turkey in turkish. “turkey?” he said. “well, we call turkeys ‘hindi,’ which means, you know, from india.” india? this was getting weird.

i spent the next few days finding out the word for turkey in as many languages as i could think of, and the more i found out, the weirder things got. in arabic, for instance, the word for turkey is “ethiopian bird,” while in greek it is “gallapoula” or “french girl.” the persians, meanwhile, call them “buchalamun” which means, appropriately enough, “chameleon.”

in italian, on the other hand, the word for turkey is “tacchino” which, my italian relatives assured me, means nothing but the bird. (another source mentiones “galle d'india” for turkey in italian - ) “but,” they added, “it reminds us of something else. in italy we call corn, which as everybody knows comes from america, ‘grano turco,’ or ‘turkish grain.’” so here we were back to turkey again! and as if things weren’t already confusing enough, a further consultation with my turkish informant revealed that the turks call corn “misir” which is also their word for egypt!

by this point, things were clearly getting out of hand. but i persevered nonetheless, and just as i was about to give up hope, a pattern finally seemed to emerge from this bewildering labyrinth. in french, it turns out, the word for turkey is “dinde,” meaning “from india,” just like in turkish. the words in both german (indianische henn) and russian (индюк=indyuk)
had similar meanings, so i was clearly on to something. the key, i reasoned, was to find out what turkeys are called in india, so i called up my high school friend’s wife, who is from an old bengali family, and popped her the question.

“oh,” she said, “we don’t have turkeys in india. they come from america. everybody knows that.”

“yes,” i insisted, “but what do you call them?”

“well, we don’t have them!” she said. she wasn’t being very helpful. still, i persisted:

“look, you must have a word for them. say you were watching an american movie translated from english and the actors were all talking about turkeys. what would they say?"

“well...i suppose in that case they would just say the american word, ‘turkey.’ like i said, we don’t have them.”

so there i was, at a dead end. i began to realize only too late that i had unwittingly stumbled upon a problem whose solution lay far beyond the capacity of my own limited resources. obviously i needed serious professional assistance. so the next morning i scheduled an appointment with prof. şinasi tekin of harvard university, a world-renowned philologist and expert on turkic languages. if anyone could help me, i figured it would be professor tekin.

as i walked into his office on the following tuesday, i knew i would not be disappointed. prof. tekin had a wizened, grandfatherly face, a white, bushy, knowledgeable beard, and was surrounded by stack upon stack of just the sort of hefty, authoritative books which were sure to contain a solution to my vexing turkish mystery. i introduced myself, sat down, and eagerly awaited a dose of prof. tekin’s erudition.

“you see,” he said, “in the turkish countryside there is a kind of bird, which is called a çulluk. it looks like a turkey but it is much smaller, and its meat is very delicious. long before the discovery of america, english merchants had already discovered the delicious çulluk, and began exporting it back to england, where it became very popular, and was known as a ‘turkey bird’ or simply a ‘turkey.’ then, when the english came to america, they mistook the birds here for çulluks, and so they began calling them ‘turkey” also. but other peoples weren’t so easily fooled. they knew that these new birds came from america, and so they called them things like ‘india birds,’ ‘peruvian birds,’ or ‘ethiopian birds.’ you see, ‘india,’ ‘peru’ and ‘ethiopia’ were all common names for the new world in the early centuries, both because people had a hazier understanding of geography, and because it took a while for the name ‘america’ to catch on.

“anyway, since that time americans have begun exporting their birds everywhere, and even in turkey people have started eating them, and haveforgotten all about their delicious çulluk. this is a shame, because çulluk meat is really much, much tastier.”

prof. tekin seemed genuinely sad as he explained all this to me. i did my best to comfort him, and tried to express my regret at hearing of the unfairly cruel fate of the delicious çulluk. deep down, however, i was ecstatic. i finally had a solution to this holiday problem, and knew i would be able once again to enjoy the main course of my traditional thanksgiving dinner without reservation.

now if i could just figure out why they call those little teeny dogs chihuahuas....


Another article:


TALKING TURKEY
Names for a much-travelled bird

About 1530, a new dish began to be put on English tables, a fowl a little larger than the traditional goose, but with a lot more meat and a refreshingly new taste. This bird had been brought to England by merchants trading out of that area of the eastern Mediterranean called the Levant but whom the English called “Turkey merchants” because that whole area was then part of the Turkish empire. The new bird was therefore called a “Turkey bird”, or “Turkey cock”. Within a few years it had become a favourite and familiar domestic fowl, to the extent that, sixty years later, Shakespeare knew his groundlings would understand the reference to the turkey’s aggression display of blowing out its breast and strutting when he described the posturings of Malvolio in Twelfth Night:

SIR TOBY BELCH: Here’s an overwheening rogue!
FABIAN: O, peace! Contemplation makes a rare turkey-cock of him; how he jets under his advanced plumes! The interesting thing about the mistake over the turkey’s origins is that the English were the only people to believe they came from Turkey; nearly everyone else, including the Turks, thought they originated in India, or at least in the place they then thought was India. Turkeys actually came from Mexico and were first brought back from there about 1520, at a time when that area was called The Spanish Indies or the New Indies, illustrating the confusion in people’s minds about the true location of this new land that Columbus had found. As a result, a lot of European languages, as well as others like Arabic and Hebrew, called it something like the “bird of India”.

But in a few languages, including Danish, Dutch, German, Finnish and Norwegian, the bird was named instead as coming from Calicut (German Calecutishe Hahn, Dutch kalkoense hahn, Danish kalkun), which is a seaport on the Malabar coast of India, the same place after which calico is named. As the turkey didn’t reach India for about a hundred years after its European introduction and naming, this looks mysteriously specific. But there may be an explanation. The turkey was introduced into Europe only about twenty years after the Portuguese explorer Vasco da Gama had pioneered the route round the Cape of Good Hope, up the east coast of Africa and across to India, where he landed in 1498—at Calicut. It could be that people made the connection “bird of India” = “bird of Calicut” because they had heard about the Portuguese explorations and mistakenly thought the bird had been brought back from there, instead of the New Indies.

To compound the difficulties the English had with this immigrant, at about the same time, the 1530s, Portuguese merchants reintroduced the guinea-fowl from West Africa, which had last been seen in England at the time of the Romans. As it was the same Levant merchants who brought this into the country, the guinea fowl was also known for a time as the “Turkey bird”, though this confusion didn’t last long. For example, the heraldic arms granted to William Strickland in 1550 featured “a turkey-bird in his pride proper” and the bird shown is quite definitely a proper turkey. The only surviving instance of this confusion between the turkey and the guinea-fowl—but it’s a big one—was caused by Linnaeus; when he invented the new generic name for the turkey and its relatives he called it meleagris, which had been the name in classical Rome for ... the guinea-fowl.

As an aside to this, and to illustrate the total confusion over its origins by everyone, when the turkey did arrive in India, it was brought there via the Spanish possessions in the East Indies, and one name for it was the “Peru bird”, most probably because that was what the Portuguese, with their strong colonial presence in India, called it; still quite wrong, because there were no turkeys in Peru, but at least they had the right area of the world.

And the domestic turkey was re-introduced into North America from Britain, taken there circuitously by the colonists of New England and Virginia, who were surprised to find it living there wild. Benjamin Franklin once suggested its wild cousin should become the national bird of the United States. If of any country, it should be Mexico of course, but because of its wide travels and the total confusion over its origins, perhaps instead the turkey ought to be the official bird of the world.



What found in Google:


七面鳥 - Japanese
칠면조 - Korean
火雞 - Chinese
(ש"ע) תרנגול-הודו; כישלון - Hebrew
törökország, pulyka - Hungarian
kalkun - Norwegian
kalkun - Danish
kalkkuna - Finnish
kalkon - Swedish
kalkoen - Dutch
kalkoen - African
kalakunê - Northern Soto
lekalakune - Northern Soto
bata mzinga - Swahili
мисирка (misirka) - Macedonian (Pay attention how close it is to the word misir which means corn and Egypt in Turkish at the same time - )
ćurka (pura, tuka) - Bosnian
Ćurka
Turkey
ćuretina
Turkey
Tuka
Turkey
Purka
Turkey
Ćuran
Serbian

puran (pura) - Croatian
indyk - Polish
indyuk – Turkmen (apparently from Russian - )
hind xoruzu – Azeri (means indian rooster - )
індик, індичка (indyk, indychka) – Ukrainian
күрке тауық қораз – Kazakh (kürke tavik – tavuk means chicken in Turkish - )
kürke - Uigur
krůta – Czech
morka, moriak – Slovak
meleagro – Esperanto
pavo - Spanish
Meleagris gallopavo- Latin

The names for the Wild Turkey, the North American species, in other languages also frequently reflect its exotic origins, seen from an Old World viewpoint, and confusion about where it actually comes from. See Turkey for the etymology of the scientific name Meleagris.
In Spanish the turkey is called pavo, Latin for peafowl. In Mexican Spanish it is also known as guajolote, a name of Nahuatl origin.
In Turkish the bird is called hindi which means "from & related to India"; likewise the French d'inde ("from India").
In Maltese it is called dundjan (pronounced doonDYAHN), another, maybe not so obvious, reference to India.
In Hebrew the turkey is called tarnegol hodu (תרנגול הודו), which literally means "Indian chicken" Coincidentally, the Hebrew word for India (hodu) is a homonym for "thanks," contributing to a popular misconception that the word's etymology connotes "Thanksgiving chicken."
In Russian it is called indiuk (индюк), and in Yiddish indik (אינדיק), both relating to India.
In Catalan it is called gall dindi, literally meaning "Indian chicken".
The Dutch word is kalkoen derived from the city Calicut in India, likewise Danish and Norwegian kalkun, and Swedish kalkon, as well as in Papiamento kalakuna.
In Portuguese the word for turkey is peru, which also refers to the country Peru.
In Arabic it is called dīk rūmī (ديك رومي) meaning "Roman rooster" (in which "Roman" historically referred to the Greek-speaking Eastern Roman Empire and later to the geographic areas that now comprise Turkey), or, less commonly, "Ethiopian bird."
In Colloquial Egyptian Arabic it is called the "Greek Bird".
In Greek it is gallopoula which means "French girl" or "French bird".
In Scottish Gaelic it is called cearc frangach, meaning "French chicken".
In Japan the turkey is called shichimencho (七面鳥) and in Korea chilmyeonjo, both of which translate as "seven-faced bird". This is said to reflect the ability of the bird, particularly the male, to change the form of its face depending on its mood.
In Chinese it is called huoji (火鸡) which means "fire chicken", named after the color of the head.
In Indonesian it is called Kalkun and derived from Dutch word kalkoen
In Bahasa Melayu it is called either "Ayam Piru" from the Portuguese name for the bird or "Ayam Belanda" (Dutch Chicken)
In Bulgarian it is Пуйка (puijka) but a dialect version is Мисирка (misirka), which comes from the Arabic word for Egypt

(bkz: ahparig)
(bkz: kuyrik)

kendinden büyük kardeş anlamında mı?

japonca'da var mesela. oniichan, oniisama. oneechan, oneesama gibi.

*

öyleyse ingilizce'de bile var. what's up brahhh hatta.

Ayni bizim toplumda oldugu gibi bildigin kisiye Ahmet Abi, Ayse Abla gibi sözcükler, cevirince direk büyük kardes anlamina gelmemesi lazim bildigin kalip olmasi lazim. nasil sokakta gördugumuz bir büyüge de abi diyorsak.

yunanca'da aga var, abi anlamında

eski sevgilisi ile içmeye gitmesin mesela bunu yapması saçma olmuş. ayrılma ya bence bi şans verebilirsin pişman da olmuş hem.

ayrıl hacı. kızın sende gönlü yok, aklı ise hala eski sevgilide.

senin sevgilinin kafası karışık.

seninle sorun yaşamış ve sana kızmış, o kadar kızmış ki seni ekip eski sevgilisi ile içmeye gidiyor. yani eski sevgilisini özlemiş, kafasında keşkeler olmuş. e alkolün etkisi ile de anıları depreşmiş opüşmüş.

yaptığı çok yanlış, ayrıl demek bana düşmez ama çok yanlış.

ben ayrıl demeyeceğim ama eski sevgiliyi hayatından çıkartmazsa sen de onu çıkartmazsan çok değişik günler seni bekliyor onu çok iyi biliyorum, bıraksın eski sevgilisini affet sen de işte en güzeli o.

senden ayrılacak. bence önce sen ayrıl.

"beni ektiği gün, arkadaşlarıyla ve eski sevgilisi de dahil içmeye gitmişler."
önceki duyuruyuda okudum. sevgilin aklı başında biri değil.

ben olsam ayrılırdım.

sen sevgilinden ayrıl,bu arada bize eski sevgili göster bizde onu halledelim bu arada tek taşta iki kuş vurursun.

siktir et arama. kıçına tekmeyi bas amına koyim. kusura bakma ama o hatun seni cepte görüyor ötekisiyle işi pişirince sen tekmeyi vurmadan o tekmeyi sana vuracak. adam lazımsa gelebilirim ? taşakklarını söküp adamın ağzına sokalım.. yok abi ben hala seviyorum modlarına girme lütfen. çatır çatır sikişecekler olm senin haberin olmayacak. git o kızın en yakın arkadaşına yaz. çatır çatır sen de onu götür. bu dünya böyle amına koyim.

bence intikamını almalısın. sen de git eski sevgilinle öpüş, sonra affet.

sevgilinin aklı eski sevgilisinde hala, üzgünüm. ayrıca öyle ortak arkadaşın ağzına sıçayım, resmen çöpçatanlık yapmış ipne. sevgilin "kafam çok karışık :((( " diye senden ayrılırsa şaşırma.

terket olm terket. ne lan bu kimin eli kimin cebinde belli değil. topukların götüne çarparcasına kaç.

senle her tartıştığında eski sevgilisinin -mecazi anlamda- kucağına gidecek anlaşılan. ayrılmazsan da boynuzlardan boynuz beğen derim.

söylediği bu, ya dahasını yaşadıysa? eski duyurundan gece ses seda yok demişsin, belki de beraber kaldılar. bundan emin olamazsın, ama her dertlenip kafayı çektiğinde gidip öptürecekse bu iş zor be hacı.

ayrılma ve seni nasıl harcayacağını gör.

ayrıl abi direk.elemanı da isteğe bağlı çağır evine yakın bir yere,şahit falan olsun yanında döv.bana küfür etti kızdan ayrılmamı söyledi tehdit etti dersin savcılıkta.arkadaşın da doğrular.kırın böylelerinin kolunu bacağını.

Hoşlanmadan birlikte olmaya devam et, yat kalk gönlünü eğlendir yapabiliyorsan. Nasılsa seni aldatacak bir daha bari o aldatana kadar veya sen başka birini ayarlayana kadar boş kalmamış olursun.

Eski sevgilisini öptü deyip hala da hoşlanıyorum demiyonuz mu beni benden alıyonuz var ya eski sevgiliyi değil sizleri dövmek gerekli :)

ortak arkadaşını sik! önceki duyurunu okudum da o ne lan öyle tam bir çöp çatan

dün eski sevgilisini havaalanına karşılamaya giden kız mıydı bu?

öyleyse ayrıl bence de.

Önceki duyurunda da yazmıştım. Sen şimdi ayrılmazsan bile o kız illa ki senden ayrılacak. İşin daha kötüsü ayrılana kadar da emin ol en ufak bir ilgisizliğinde yine aynısını tekrarlayacak.

bu hatun yarın aynı şeyi yapabilecek bir hatun. çıkar hayatından.

Mesaj göndermene gerek yok. Ararsa telefonu açma, mesaj atarsa da cevaplama, o zaten anlar. Onun seni sepetlemesini bekleme...

aq bunların. içmeye gidiyorlar, eski sevgiliyle hemde, sonrada ay ben bilmedim, ay ben anlamadım.

madem içeceksin eski sevgiliyle ne b.k yemeye gidiyorsun.

şimdi ayrılmasan bile yarın bir gün kavga ettiğinizde soluğu eski sevgilinin yatağında almayacağının garantisi yok. sonra al sana misler gibi bir travma, güvensizlik.

ben de eski sevgilimle görüşüyorum, beraber iş yapıyoruz, alkollü mekanlarda bulunuyoruz ama eğer kendisine karşı en ufak bir şey hissetsem bunların hiçbirini yapmazdım. üstelik seni ekip gitmiş. bu durumda alkolün sadece bahane olduğunu hepimiz biliyoruz.

Arkadaşım samimi soruyorum sen kavat mısın ?

Tee ilk duyurunu okuduğumda, oha herife bak ne rahat lan demiştim. Şimdi hala daha hoşlanıyorum falan. Gelmiş bir de burda soruyorsun. O zamandan belliydi böyle olucağı. Zaten öptüm diyor ama, vermiştir kesin. Aşırı tepki gösterme diye, ısıta ısıta veriyordur sana.

ayrıl

seninle konuşmak içimden gelmiyor de. o arada düşünürsün taşınırsın, karar verirsin.

mesaj olarak ne yazacağına gelmeden önce, seninle ilgili bir iki tespit yapmak isterim.
- biraz ilgisizliğinden söz etmişsin. muhtemelen "biraz" ifadesi yetersizdir. insanlar, psikolojik durumlarını rahatlatacak alternatiflere ihtiyaç duyarlar. bu bazen eski bir sevgili, bazen bir fotoğraf vs. görsel. suç sende anlayacağın, sevgilinin bir suçu yok. ayrıca kendinden çok eminsin ilişkinle ilgili yorum yaparken, "beni ektiği gün görüşseydik bunlar olmayacaktı ve iyi geçecekti" diyorsun. o kadar eminsin ama, ayrılıp ayrılmayacağına karar veremiyorsun.
neyse fazla uzatmıyorum, içinden kusmak duygusu geliyor ve karnında bir sancı oluşuyorsa/oluştuysa olaylar geliştiğinde "ayrılmak istediğini" belirten bir mesaj yazabilirsin ve hatta ayrılabilirsin,ayrılmalıydın. hiç şans vermemelisin, diğer adamında canı var. ayrıca zaten yaptığı hatanın farkına varıp, iradesel dönüş tekniğiyle kollarına koşacaktır. veya adamın kollarında mutlu olacaktır. son ifade seni rahatsız ettiyse, hemen yeni başlangıç için mesaj yaz. sonra diğer yavşağın telefonu varsa, arayarak ağzına sıç derim. öperim, gözlerinden.

Sana karşı çok soğudum sana cavap yazasım bile gelmiyor içimden eski sevgilinle takılman beni çok hayal kırıklığına uğrattı onun seni öptüğünü öğrenmem içimde birşeyleri öldürdü sana karşı eskisi gibi değilim falan yazabilirsin.

Ha bu arada git o eski erkek arkadaşınada sağlam bir ders ver mesela matematik yada fizik dersi olabilir. O ne lan resmen kız arkadaşına yazmış yoldan geçen adam sarkıntılık etse bunada mı tepki vermiyeceksin anlamadım.

Ayrılmak istemiyorum diyorsun ama içinde ona karşı ölen bir canlı var yakında o zaten eski erkek arkadaşıyla daha sık takılmaya tekrar onunla beraber olmaya başlayacaktır o erkek aranızdan tamamen çekilmeden olmaz bu iş.

Kız onu bir daha görmemeli. Görürsede anında ayrıl yoksa o zaten kendiliğinden dönecek eskiye.

ayrilma arkadasim.
kiz sucluluk duyuyor. duymasa soylemezdi.
net ol sevgiline. eski sevgiliyi silsin hayatindan yoksa sen onu sil.

ha bu arada eski sevgiliye ders filan vermeyi dusunmeyin. kiz hiyarlik yapmasa sinirlarini koysa bunlar olmazdi.

Şu drama çekilir mi yahu? Kadın olarak ben bunaldım.

Anlatayım; şimdi sen bu kıza "Bir daha eski sevgilinle görüşmeyeceksin!" desen başta kabul edecek, sonra bunu fedakarlıkmış gibi "Ben senin için bık bık bık" falan diyecek, sonra sen onun hayatına karışıyormuşsun gibi olacak. Uğraş dur. Ben olsam "Senle mi uğraşıcam?" der ayrılırdım. İki dakika yetişkin olsun da nerede nasıl davranılacağını, ne yapılıp yapılmayacağını bilsin. Sinirlendim sabah sabah.

ayrılmazsan bunlar hep başına gelir. ya şimdi ayrıl yada sonsuza kadar bu durumu çek. karar senin.

bu pek çok değişkene bağlı aslında ama dine inananların sayısı her geçen gün azalıyor. bence ilerleyen yıllarda islam diğer dinlerden daha baskın olsa bile, diğer dinler gibi zayıflayacak. dolayısıyla avrupa bence islam kıtası olmaz. umarım yani en azından.

edit: açıklamaya baktım da, türkiye nüfusunun ab'ye girersek o zaman 80 milyona varmış olacağından, 80 milyon müslümanlık bir etkiden falan bahsedilmiş. hikaye bu tamamen. "islam kıtası" dediğin yer islam kurallarının uygulandığı, diğer dinlere mensup kişilerin rahat edemediği ortamdır. türkiye'de dinin gereklerini yerine getirenler %20, aşırılar da yine %20 falandır. yani memleketin büyük çoğunluğu zaten dini umursamıyor ya da direkt dinsiz.

ancak bizim gibi diktatörlükle yönetilen ülkelerde sıkıntı yaşanır. yoksa koskoca avrupa birliği'nde türkiye'nin %50'si dindar/dinci diye avrupa'da sıkıntı yaşanmaz. adamın götünü keserler.

olabilir ama şöyle olur, nasıl kürt kökenli insanlar çok fazla üreyip artık türkiye'den hak talep ediyorlarsa belki avrupa'da da 30,40 yıl sora çok fazla müslüman olursa böyle bir hak talep edebilir. şimdi 70 milyon kişinin yaşadoğı bir ülkede 35 milyon kürt varsa hak talep etmekte normaldir.

hayır. bu videonun avrupa versiyonu ; www.youtube.com

neo-nazizm her şeyden önce islam karşıtı. birbirlerine karşı olamıyorlar, artık alman-fransız değil avrupalılar. en yakınlarında islam var. ona karşılar. tabii eski düşmanları siyahlar ve yahudileri unutmuyorlar.

Avrupa'nin hristiyan kitasi oldugunu dusunuyorsaniz yanlis yoldasiniz bence. Hele ki kitalari dinlere göre ayirmak?

Ateist la hepsi..

üniversite çok...öğretmenlik mezunu çok..iş bulamaaları normal.

çok haklısın.

insanların haklarını aramaları seni niye bu kadar geriyo kardeş?

bu mesele herseyden onemli kardes. kendim uni olsun diger ogretim olsun hiic adam gibi insana yakisan bir ortmen goremedim. hepsi aptal ve gerizekaliydi.

simdi bu milli egitim sistemi adam olsa ulke adam olur bunu basarmak icin de reform gerek su an milli egitim die birsey yok resmen dokuluyor. cocugunu ilkokuldan ozel okullara veriyor herkes. ust duzey adamlar cocunu ilk mektebde hatta ana sinifinda bile fransiz amerikan okuluna veriyor. bu egitimi satin alamyan cocuklar heba oluyor abdest alip kuran okumak zorunda kalacaklar ama kendi cocuklari fransiz okulunda katolik adetleriyle yetisiyor zaten o okullarin adlari da azizlerden geliyor.

zorunlu din dersine de karsiyim zaten hic sevmezdim zorla dua ezberletip dururlardi.

boyle bir sistemde milli egitime kaynak artmalidir silaha harcanan paralar mutlaka 10 da 1 e inmelidir derim yillardir umursayan yok. 7 milyar dolara akulu denizalti alana ortmen atanmalidir.

ortmenler egitilmelidir buna da para harcanmalidir cogu cok tembel. kadro alip iyi bir koca bulup dogurup kalan vaktini evine ve cocuguna verip sinifta verimsiz bos teneke olarak duruyorlar. bu engellenmeli.

milli "eğitim" bakanlığına dışişleri mensuplarının ve minibüsçü esnafının sorunları da ulaşmalı tabii ki. "eğitim" bakanlığı biraz da kayıt dışı ekonomi ve cari açığa kafa yorsun. ne bu yok öğretmen, yok öğrenciymiş ıyyyyy!.. böööö geldi yani!..

atanamayan iktisat, hukuk mezununun elini dilini tutan mı var? o da yazsın, yürüsün, eleştirsin...

üniversiteleri açan devlet, o bölümleri birbiri ardına açan devlet, "çocuklarımız üniversite kapısında beklemesin" diyen devlet... niye açıyorsun yavrum bir yılda bilmem kaç tane tabela üniversitesi? ne diye binlerce, onbinlerce hayatı bir hayalin içinde bırakıp da sonra bana ne bana ne, git ne iş yaparsan yap diyerek kenara çekiliyorsun?

Kimin derdi varsa söylesin de... Tekel işçisi konuşur, vaaaayy bunlar aslında şu kadar maaş alıp da yatıyorlar... eczacı konuşur, doktor konuşur, itfaiyeci konuşur, memur-işçi konuşur, çiftçi konuşur, işsiz konuşur... hepsine bir kulp... ya bölücüdür, ya gözü doymaz gözünü toprak doyursundur ya çıkıntılık edip verilene razı olmuyordur vs...

bak sadece atanamayan öğretmenler konuşmuyormuş aslında. ve yine bak ki, her konuşana da bir kulp takılıvermiş kolayca.

öğretmenler hangi kurumlarda çalışabilir? adı üstünde öğretmen! okulda çalışacak ya da dershanede. piyasayı belirleyen, denetleyen, düzenleyen kim? devlet! e devlete ve pek kıymetli yetkililerine "ne iş" diye sormasın mı bu insanlar?

hani demokrasi vardı? sanki öğretmenler her gün milli eğitim bakanlığına molotof atıyor, yol kesiyor. şu mezuna bu mezuna ya da her ne ise, başkasına bu durum neden rahatsızlık veriyor anlamak mümkün değil.

midye pis bi hayvan değildir öncelikle
pis diye nitelendirilmesinin sebebi deniz suyunu süzüp bu şekilde beslenmesi
yani bir nevi denizi temizliyor kendileri o yüzden deniz pisse midyede pistir
özünde temiz bi hayvan yani
denizlerdeki ağır metalleri de bünyesinde biriktirdiği için tehlikeli olduğu söyleniyor

abartılmadığı ve nispeten temiz denizlerden çıkartıldığı takdirde sıkıntı yok diyolla.

denizi temizliyor, doğru. haliyle pis yerlerde de epey bulunuyor kendisi. o yüzdne pis diyen olabilir.

müslümanlar midye adet görüyomuş mu öyle bişey diyo. ondan pis görüyor olabilir.

son olarak, sokakta aldığın her şey pistir. bence lezzetinin birazını da buna borçludur.

imalat süreci çok pislik yerlerde yapılıyor, ondandır.

midye için yukarıda arkadaşlar yeterince doğru cevap vermiş. Ben de ekleyeyim; karides bir deniz böceğidir.
Vikipedi diyor ki:

Böcekler, eklem bacaklılar (Arthropoda) şubesinin sınıfı ve tür ve takson bakımından en kalabalık hayvan grubudur.

Karidesler, tatlı ve tuzlu sularda yaşayan on ayaklı eklembacaklılardır.

californication

spartacus, rome

true blood'da var epey

Hung ve Spartacus serisi...

game of thrones.

diary of call girls. eskort kızın hayatını anlatıyor zaten sen düşün.

(bkz: entourage)

(bkz: boardwalk empire)

Ben epik fantastik severim.

Diğer yanıt; fantastikte yeni tür diye bir kavram yok gibime geliyor. Çünkü zaten fantastik kesin sınırları olan bir tür değil. Nedir fantastik, sorusunun genel geçer bir karşılığı yok. Bir yerde okumuştum: "Bir yerden bir yere veri / kütle gönderimini büyüyle yapıyorsan fantastik, elektrik aksamla yapıyorsan bilim-kurgu'dur" diye. Bana da sorsan fantastik budur. Yani, daha açmaya çalıştığın her özellik bir şekilde elinde kalır.

Irk, mekan, dil yaratımına gelince. Zaten çok değişik ırklar yaratamıyorlar. Belli bir iyi, kötü, vs. ırk tasarımları var Tolkien referansında, onları kullanıyorlar genelde. Tolkien'in Ork'larıyla Jordan'ın Trolloc'ları yahut Eddings'in Angarak'ları -Malloryon kıtasındakiler hâriç- arasında ben pek bir fark göremedim. Bu ırkların yaratılması zorunlu değilse de önemli; çünkü fantastik genel itibarla iyi ile kötünün son savaşıdır ve iyi-kötü çizgisini de kesin olarak verir. Salvatore'nin Drizzt'ı gibi bu duruma ters düşen (iyilik sever kara-elf) karakterler enderdir. Genelinde ork kötüdür. Öldürme içgüdüsü vardır ve kendi ırklarını bile yerler. Elfler ise tam zıttıdır. İşte bu bilinen basitlikte olayların gelişmesi, detaylandırılması, mekanın yaratısı yazarın zekâsıdır.

Ne yazdığımı ben zor anladım. Kısası: Yeni şey denenir müdürüm. Ama apayrı bir arkaplan üzerinde bir kurgu yeni değildir bence. Bence yeni olan bilinen arkaplana (ork, elf, tanrı) heyecanlı detaylar eklemektir.

Fantazi bence bir form. O yüzden çok tuhaf gelmiyor bazı unsurların benzemesi. Sonuçta önemli olan anlatılan hikaye, verilmek istenen mesaj. Bu açıdan bazı kitaplar güzelken bazıları grind tadında oluyor. Ursula K. LeGuin okudum bu aralar mesela, yerdeniz öyküleri oldukça güzel. İlk bakışta klişe unsurlar varsa da, aslında anlatılan insan hikayeleri.

normal dünyada geçen fantastik kurgular da var.

ama fantastik sonuçta, birileri mutlaka uçacak kaçacak firaball atacak. haliyle bunu yapanlar yeni bir ırk olacak. insan şeklinde de olabilir, orc şeklinde de.

Ne dönüyor lan şaka maka içeride, millet ısrarla sıra bekliyor falan?

ben 2009'da uye olmustum. tam uc yil oldu. gerci bakmiyorum ama gecenlerde bir mail geldi tisort alin siranizi onlere tasiyalim diye.
sozluge bile bir bucuk yilda yazar oldum. adamlar neyin pesinde anlamasi guc.

o kuyrukta sürekli olarak torpille tshirtle öne geçenler olduğu için bekleyince sıranın gelmesi imkansız.O yüzden içerden bir torpil bulun en iyisi.

içerde bolca kudurmuş karı kız ile abaza var.birbirlerine bi kaç bakış atarak sevgili oluyorlar.

para vercen, yoksa giremen hocam.com'a.

arkadaşım torpil yapmıştı puanlarını harcayarak. o zaman girmiştim. yoksa sıra çok ve uzun süre gelmez erkekseniz.

batının iyi yanlarını almaya gidiyorlar onlar. sonra da...

cunku bu memleket yalan, abisi. ses cikaranlari itinayla temizliyorlar, cunku. bildiginiz meshurlarin ailelerine bir bakin, hangisi bir sekilde vurguncu degil, bulamayacaksiniz. pasazadelerin disarda okutulmus veledi bu memlekette kursu sahipleri. 80'de kovusturduklari soru soran adamlarin yerlerine gecen somurge aydinlari ve talebeleri, hepsi... ve muhakkak bir ayaklari disarda. bir karisiklik olursa, derhal cekip gitmek icin.

egitim kalitesi cok daha yuksek. alman lisesiyle, uskudar amerikan ile bir pertevniyal, vefa kiyaslanamaz. ornegin, turkiyedeki bazi yabanci liseler direk bagli olduklari ulkenin formatini uyguluyorlar, tutup da cocuga siktiriboktan, dersler vermiyorlar. eger yurtdisinda olmazsam,ben de cocugumun iyi bir egitim almasi icin yabanci bir liseye gondermekte tereddut etmem. ders disi imkanlari da cok daha fazla, diploma tanilirliligindan, sosyal ve kulturel gelisime katkilarina kadar arti sanirim, dil egitimleri de cok iyi.

çocuklarının parlak, zengin, aydın yöneticiler olması için türkiye'deki okullar yerine doğru düzgün eğitim veren okullara gitmesi gerekli. haliyle hristiyan diye el sıkışmayacakları adamların okullarına bin bir torpille çocuklarını yerleştiriyorlar lise için.

sonra o diplomalarla, amerika'da en güzel üniversitelere gidiyorlar. nasılsa para sıkıntısı yok hiç birinde. fakir adamı en kıçı kırık sendikanın başkanı bile yapmazlar ya zaten.

osmanli da boyleydi enderuna rum ermeni ne varsa alir anadoludaki cocuklar okuma yazma bilmez sadece harbe giderdi oldukca ilginc tarih tekerrurden ibaret

en son yorumlayanlar, en son izleyenler oluyor genelde, ondan. herkes günü gününe takip etmiyor ki.

ek: tekrar tekrar izleyenler de olabilir. ben mesela scrubs'ı en az bin defa falan izledim.

Benim bahsettiğim şey tam olarak o değil aslında.

Döndürüp döndürüp izleyen adamlar onlar. Aynı şeye ben de sinirim. Ben bir de arka arkaya bir gazla izlediğim için karışıyor her şey, herkesin aklında bütün detaylar net ama.

kendi adıma konuşuyorum.

skinsin ilk iki sezonunu çok beğenmiştim zamanında izlerken. 3 sene oldu izleyeli ama konuşmaları bile hatırlıyorum. karakterleri hatta olayların kronolojik sıralaması çok şey net. hatta kimi sahnelerde setin kurulumu çekimin aşamaları kameraların kayışı müzikler...

ama mesela weedse başlamıştım. 2. sezonla 1. sezonu ard arda aralıksız izledim. eğlenceli ama detaylar uçtu gitti. şu an efendi gibi izliyorum. günde max 4 bölüm.

bu tamamen neyi ne kadar sevdiğiniz nasıl izlediğiniz ne kadar aklınızda kalma yeteneği olduğuna bağlı. hoş ben az önce yaptığım telefon görüşmesini unuturum ama izlediğim filmlerdeki ana kilit sahneleri unutmam. biraz yapı biraz ilgi.

Ben de çok sık izliyordum art arda ondan olsa gerek. Yoksa hafızam iyidir.

abi aklında kalıyor insanın? ki bazı dizileri sezon başlamadan tekrar izlerim zevkine, hatırlamadığımdan değil (doctor who, modern family, entourage gibi dizilere yapmışlığım var).

simpsons gibi 23 sezon olduğu için yatarken izleme adına kullandığım dizi de var. zaten 23. sezona gelince 1 yıl geçmiş oluyor, zevk alıyorsun ilk sezonları tekrar izlerken falan.

black books * komikli.

şef ben de bi ara deliriyodum dizisizlikten sana yemin içiyorum suits ve person of interest akarlar. poi biraz polisiyemsitrak ama SUITS akar.

ingiliz dizisi seversen misfits var. tadından yenmiyor.

İkinci soru için: Evet alıyorlar. 5 TL gibi bi şey sınav ücreti.

kardeşim geçtiğimiz dönemin yarısında okulunu bırakıp tekrar üniversiteye hazırlandı, dersaneye de gitmedi.

bıraktığı bölüme 80.bininci olarak girmişti, şimdi yerleştiği bölüme 19.bininci olarak girdi. ama disiplinli şekilde çalıştı.

yani neden olmasın?

haci öğrenilir niye olmasın ama çok fazla konu var ve bunların hangileri cidden önemli bilemiyorsun. dersane işte burda faydalı oluyor. adamlar sana bura önemli şura önemli die gösteriyor.

haa yapan yapıyor valla. benim eski ev arkadaşım hatta sözlükte yazar da kendisi dersaneye gitmeden derece yaptı ve türkiyenin girmesi en zor 3 kurumundan birinde çalışıyor.

bir de şu açıdan bakmak lazım. bu dersaneler yaklaşık 2000-3000. herhangi bir yerde uzman yardımcısı maaşı yaklaşık 2500. yani bir maaş feda ediyorsun ki gayet karlı iş. maddi durumun kötü değilse git bence.

dersane cidden faydalı, ben sadece dersaneye giderek, öyle test çözmeden falan bir sürü bankanın müfettişliğini daha fazla yerin de uzman yardımcılığını kazandım. kpss iyi gelecek die gitmedim hiç birine ki mülakatlarını falan da geçtim bir kısmının.

paran varsa git. tecrübe konuşuyor.

bu sene lys ye dershanesiz hazırlandım..sözelde 6 bindeyim.tm'de 19 bin...zaman varsa çok rahat oluyor.düzenli çalışmalısın her gün çalışmadan olmaz.en az 1 saat çalışmalısın

ekran menteşeleri gevşemiş olabilir. gidip baktır bi, benim de öyleydi ve önemsemedim. sonra laptop bildiğin 2'ye bölündü =)

ekran flex kablosu değişecek 20-30 lira civarı bişey

geçmiş olsun, ne yazık ki kolay.

adaletimiz yarım ama avrupa'nın en büyük adalet sarayı bizde. haliyle herkes kendi raconunu kesiyor, kendi adaletini sağlıyor.

"Şimdi bu ülkemizde suçta sayılmaz, adamlar yakalansa bile ilk mahkemede serbest kalırlar.."

olayın sebebi burada yatıyor zaten. Buna eğitimsiz, yetki sıkıntısı çeken ve olaylara müdahale edemeyen/etmeyen (yasal, keyfi) kolluk güçleri de eklenince sıradan bir aktiviteye dönüşüyor bu saldırılar şahıslar için.

gecmis olsun oncelikle. kimin kafasinda neler oluyor bilemiyoruz, o yuzden bu adamciklar neye cosmuslar bilemem.

daha ayrıntılı yazayım. evet toplum psikolojimiz alt üst olmuş. aileden, öğretmenden, çevreden şiddet görülüyor. televizyon kültürü denilen rezil ve iğrenç diziler sayesinde kamçılanıyor. sevmiyoruz sevişmiyoruz bu ülkede bu da önemli.. geçim sıkıntısı var. çoğu insanın borcu var. spor yapmıyoruz. doğadan kopmuşuz. az gelişmiş bir ülkeyiz. eğitim felaket. dinle de alaka kuruyorum. inanmayanların kellesini kesen diyen bir dine mensup insanlar sakin,hoşgörülü olamazlar.

olayın içinde arkasında başka bişey olmasın ?

diyaloğun tam olarak nasıl geliştiğini bilmiyoruz.
dayak yemek evet bu kadar kolay ancak sözlü tartışmayı uzatmayan ve akıllı davranan bir insanın ortada bir amaç yok ise dayak yiyeceğini sanmıyorum.

ama evet herkes birer mini mafya gücü yeten yetene, üstelik polis, polis yakını gibi birşeyse bu adamlar rahatlıkları da iyice artıyor.

evet bu kadar kolay, başı boş adam cenneti bu ülke, eğitimsizlik almış başını yürümüş, öylesine yaşayan insanlar var bu ülkede. eskiden insan ilişkileri daha sağlıklı, daha saygılıymış, daha nitelikliymiş. şimdi herşey doğunun karanlığına yol alıyor.

bi şehir efsanesidir o. balıkla sütün birlikte tüketildiği coğrafyalar var, hiçbir şey olmaz..

balık ve ayran diye duyduydum ben onu

bayat balıkla süt ve ürünleri yersen zehirlenirsin. tazeyse bişey olmaz. ama pek çok insan balığı aldığı yere güvenemediği için süt ve süt ürünlerini balıkla birlikte tüketmez. balıktan 3-4 saat öncesini - sonrasını dikkate al, sabah peynir yedim akşam balık yemiyim deme tabi.

ama tavuk zehirlenmesi kadar tehlikeli değil. şehir efsanesi hiç değil. ton balıktansa hiç bişey olmaz, korkma. hatta beraberinde ayran iç =)

arkadaşının arkadaşının arkadaşı gibi düşün.

aynen, 0 ortaklı ve fake olmadığına emin olabileceğim hesaplarla dolu 2-3 gündür.

facebook böyle şeyler yapmazdı. bizi mi deniyo acep?:)

soruyu okuyunca kontrol ettim cidden öyle,hatta birini ekledim mark baktı bizde iş yok bize kız ayarlamaya çalışıyo :D

şey o, aslında ortak arkadaşın var ama o ortak arkadaşlar arkadaşlarını gizledikleri için gözükmüyor. bana da hep çirkin çirkin erkekler rast geliyor. kader kısmet hep bunlar...

italyanolar orta doğulu mu?

meksikalılar, ya da brezilyalılar da ortadoğulu değil.

genellemelerin hastasıyım

@based on a true story kaç tane italyanın bağırarak konuştuğuna şahit oldun? Çoğu gayet sakin konuşuyor.
@smoothcriminal dikkat edersen avrasya ve afrika'dan bahsetmişim.

araplarda ve bazen akdeniz ülkelerinde etkili ve vurgulu konuşma önemli. bunun nedeni kültürleri ve kalabalık ailelerden gelmeleri olabilir. konuşmayı da çok seviyorlar. saudilerde gözlemliyorum özellikle.

ama herkes de öyle değil tabii

böyle bişey yok.

asıl fransızlar ve hollandalılar bağırarak konuşuyor. japonlar sessiz. ortadoğu orta şeker.

edit: bi fikir ortaya atıp, sana katılanları tickleyip katılmayanları siklemeyerek ne yaptığını sanıyorsun ki?

(bkz: yüksek sesle konuşan turisti tokatlama arzusu)

ben daha çok avrupalılarda gördüm yüksek sesle konuşma olayını.

italyanlar sakin konusuyormus asdkljadlkjasldjk
ayrica cinlilerin de gayet yuksek sesle konustuklarina sahit oldum.

sonuc genelleme yanlis.

size genelleme kelimesini kim öğretti?

@lorenzen kaç yaşındasın sen? o ne biçim gülme öyle?!

Bence kimse senin onlardan bilgisayar isteyeceğini 3 hafta öncesinden tahmin edemeyeceği için keylogger da kurmaz bilgisayarına. Ama ilerleyen zamanlarda 2-3 istersen, alışkanlık haline getirirsen gıcığına kurarlar.

Sonuçta kimse kendi kullanacağı bilgisayarında şifrelerini, yazışmalarını falan kaydeden keylogger yüklemez diye düşünüyorum.

anlayamazsın öyle basit bi biçimde, ikincisi çok küfür yiyeceksin laptop sahipleri tarafından. bi de liseliliği at üstünden biraz.

@roket adam +1

insanlara leptap konusunda fazla salça olmanı tavsiye etmem, bazıları çok ağır ayar olabilir sana

laptop isteyen adamı sevmem, laptop'ı isteyip porno izleyen adamı hiç sevmem. bilesin.

keylogger için, bulamazsın. ama keylogger falan uğraşan kaldı mı ?

ctrl+alt+f7 yap, keylogger varsa açılır.

ctrl+alt+del yap systemde system yazıyorsa keylogger yok .fakat admin yazıyorsa var.

beyler laptop dilencem derken abarttım,kabul,sadece önemli şeyler için ders programı vs gibi şeyler için isterim.keyif için istemem,dur ben sohbette takılayım falan demem.

@roket adam liselilikle ne alakası var? açıklayabilir misin ? lise geçen sene bitti bu arada.vermek istemeyen adamın yüzünden belli olur zaten,ben de istemem aynı kişiden...hatta geçen sene arkadaşlar diyodu al bak diye falan ben istemeden daha...

şifre girerken ekran klavyesini kullan, keylogger görmez onu.

iyi bir kitaptan ve ders notlarından en başından itibaren konu atlamadan konu anlatımlarını çalışman, her çözümlü örneği incelemen, testleri soru atlamadan çözmeye çalışman ve yapamadıklarını bir bilene sorup anlayana ya da çözümün mantığını ezberleyene kadar üstünde durman lazım.

edit: söylemeyi unuttum ön koşulu zaman ayırmak ve sabırlı olmak.

konu anlatımlı bir test kitabını bitir, çözemediğin her soruyu okulda&dersanede örtmenlerine çözdür. sonra 2 tane de sadece test olan soru bankalarını bitir. tamamdır.

bol bol balık ve şeker tüket ,şeker beyne enerji verirken balıktaki omega 3 şahlandırır.

www.eksiduyuru.com daki cevabimi bir okur musun?

Matematik zekası, doğuştan varolan bir şeydir. ya vardır ya da yoktur. ama tabii çalışarak başarılı olabilirsin. bol bol soru çöz, pratik yap.

Lisedeyken ben de etrafıma aynı soruyu soruyordum. Lisede matematik ve geometriden not yükseltme sınavlarına kalan, dershanede ise türkçe-sosyal testlerini yüksek yapıp hayatta kalmaya çalışan birisiydim. Sonra dershanedeki geometri hocasıyla tanıştım, bana matematiğin gizemli dünyasına sürükledi. Sonucunda öss'de mat-1'i full çekmiştim. Demek istediğim şey şu, imkanın varsa özel dersle, yoksa dershanendeki hocalardan etütlerle kendin için en iyi hocayı bul. çünkü matematik ancak birisi onu sevdirirse başarılı olunan derstir.

inci sözlük kendisine twitt yağdırıyordu uzun zamandır. o da cevap falan vermiş sanırım. benim bildiğim bu.

Twitter üzerinden, Türklere siz barbarsınız, bulgarlardan özür dileyin tarzında bir şeyler söyledi.

İnci sözlük moderasyonun çok zeki bireyleri sayesinde hiç adını, cismini bilmeyenler bile artık Stoya yı tanıyor. Kadının amacı popüleritesini artırmaktı ve başardı.

inci sözlük kendisine yazınca, sırbistan'da tecavüz ettiğiniz kızların özrünü dileyin gibi bi cevap verdi.

yalnız bölgede olaylar tam tersi geliştiğini bildiğimiz için, kendisi hakkında " ağzı boş kalınca saçmalıyormuş mehehe " yorumları yapıldı.

çok güzel bir ablamızdır daha ne olsun

@Adram3lech sorum ekşisözlükteki stoya muhabbetinin ne olduğu; birden neden bu kadar bahsinin geçtiği ile ilgiliydi. pek açık yazmamış olabilirim tabi..

şöyle kısaca bakınca pornocu olduğunu öğrenmiştim zaten, olayları yakalayamadım. Sorumun cevabı olmadığı için de tiklemedim. Size bir garezim yok yani :P

aslında battle chest'ten sonra lich king ve cata'yı da cd ile yükleseydin patch süresi kısalırdı. ama artık patch yapmıyorsa, cd ile işin kalmamış demektir.

account'unu da cata seviyesine çıkar, yani cd key'leri battle.net hesabına gir, ve oyna.

yok la bekliyor bizim okul da.

kardeşimin okul kaydı için 180 lira harç yatırdık cuma. benimkiler belli değil. şu haliyle duruyor, ama beklenti de var.

ek: adnan menderes üniversitesi için yatırdık, esogü için beklemedeyiz.

@repins
hangi okul için yatırdınız?

İkinci öğretimlerde durum nasıl olacak bakalım..

harçlar kaldırılacak. yani öyle diyorlardı aslında?

bu yıla yetişmez gibi duruyor. çatır çatır ödeyeceğiz galiba yine.

haber yok daha, sizce ikinci öğretim yatıracak mı peki beyler?

bence de bu seneye yetişmeyecek, en erken ara dönemde kaldırılabilir.

ikinci öğretimler için kaldırmaları çok saçma olur. o yüzden, ikinci öğretimler için sadece indirim olacağını düşünüyorum.

İkinci öğretimler için neden saçma oluyor ki? Tek farkı ders saatleri olan -ki çoğu zaman birinci öğretimlerle beraber olan- bir eğitim için neden kat kat kat be kat! fazla harç ödeyeceğiz? Parası çok diye seçmiyor onu seçen, rahatlığı cazip gelmiyor, puanı ona yettiğinden seçiyor çoğu zaman. Ben onlardan biriyim.. Eğitim parasız olacaksa şayet; 2. öğretim diye ayrılmamalı sanıyorum. En azından daha makul bir ücret olmalı sanki. Hiçbir değişiklik getirilmez ise, vay halimize.

@balekmek
inşallah ikinci öğretimler için de düzenleme yapılır, ancak hüseyin çelik'e bu konu sorulduğunda ikinci öğretimler için harçların kaldırılmasından yana değilim dedi. zaten onun maksadı belli dedi. sanki biraz zor gibi.

ben de 2. öğretimim. şahsen, örgün öğretim için kalkacaksa harç. ikinci öğretimler için sadece indirim yapılmalı. 1.155tl harç ödüyorum mesela. yarıya inebilir. ikinci öğretimler için kaldırılması cidden çok saçma bir uygulama olur. örgün öğretimler isyan eder o zaman, kimse sabahın köründe derse gitmek istemez.

Bu açıklamadan haberim yoktu, an itibariyle hislerimi paylaşsam pek iyi olmaz sanıyorum.. İkinci öğretim okuyan öğrenciye bir darbe dahadır! Bizim babamız millet vekiliydi çünkü, paramızı dağıtacak yer arıyorduk, okulun yoklaması da genelde olmuyormuş diye, ''maksadımız da belli'' olunca keyiften seçtik elbette. Ah ah.

Arada farkın olması değil; arada kat değil de katlarca! farkın olmasıdır canımızı sıkan elbet. Birinci öğretim harcı kaldırılıyorsa eğer, ikinci öğretimde yapılacak makul fiyat haktan ötedir, kaçınılmazdır.

birinci öğretimler 185 TL öderken ben 770 TL ödüyorum.bu da adama koyuyo tabi...puanım oraya yetti anca,keyfimizden seçmedik.200 tl ye insin razıyım...

Turkiye pazar (yani para verip oyun alan insan sayisi) kucuk.

Uncharted 2'de İstanbul'a geliyor Drake bir bölümde. Etrafın İstanbul'la pek alakası yok ama epey Türkçe konuşma falan geçiyor. Onun dışında haklısın hatta Türkiye'nin de işin içinde olabileceği olaylarda özellikle Türkiye'yi dışarı bırakıyorlarmış gibi.

assassin's creed de istanbul'da geçti aga ya. yavaş yavaş dur bakalım.

çoğu oyunda türkçe dil seçeneği bile yok.1 milyonluk nüfuslu ülkenin dilini oyuna koyuyorlar da 75 milyonu es geçiyorlar

orjinal oyun almıyoruz çünkü.

alamıyoruz demek daha doğru olabilir gerçi. 50 liralık oyun vergiyle 140 lira oluyor.

hem türkiye'de geçen oyunlar da var yavaş yavaş.

Türkiyede oyun pazarı oldugu gibi korsan,orjinal alım oranı çok düşük.

bu konuyla alaklı çok güzel bir blog: turkiyeuzerindeoynananoyunlar.tumblr.com

command & conquer generals,zero hour'da bir görevin başındaki cinematic : www.youtube.com ama türkçe yok,türkiyeyle alakalı bir karakter-bayrak vs. yok. ayrıca bu görevde biz GLA,yani direnişçi-terörist grup olarak üsse saldırıyorduk

xkafe.net serverlarını bir dene hala duruyorsa.

ek: hms, o zaman en güzel yöntem latency'e göre sıralatıp en düşüğüne girmek. başka çare yok. ama alman serverları falan da kasmaması lazım öyle çok. elbette 20 ping ile olmaz ^^

@repins

source ve global offensice sunucuları var fakat 1.6 sunucusu göremedim ben.

versiyon belirteydiniz iyiydi. hangisini aldınız 1.6 mı source mu condition zero mu yoksa yeni çıkacak global offensive mi? bi ton versiyonu var oyunun. neyse, sadece steamlıların oynadığı public server 3-5 tane anca var türkiyede. non-steama girmeniz daha mantıklı olur.

www.game-monitor.com şuradan versiyonu fln seçip iplere bakabilirsiniz.

@xenophobe

cs 1.6 aldım. windows 64 bit olduğu için sxe çalıştırmıyor dolayısıyla non steam oynayamıyorum maalesef. o yüzden steam alayım dedim ama steam'de de türk server'ı yok iyi mi. güzel patladım galiba :)

windows 64 bit olduğu için sxe çalıştırmıyor diye bir şey yok. ben win7 64 bit ile gayet oynuyorum ve bi ton da oynayan var. başka bi sorundan olabilir. hatanın ne olduğunu fln tam olarak ayrı bi duyuru açarsan bi bakarım. burası karışmasın daha fazla. steamlıların %99 u maç yapıyor sadece takım olarak maç serverlarında o yüzden public serverı yok.

bi ara sxe indirmiştim açınca tepki vermiyodu program. nette biraz araştırınca 64 bit desteği yok diye okuyup kenara bırakmıştım. şimdi tekrar deneyeyim bakalım. teşekkür ederim moral oldu biraz.

bu arada bi tane non steam server'a gireyim dedim. arasıra public server mı neydi. bi ton model falan yükledi cs'nin ana ekranını kendi serverının reklamı yaptı amk. bazı server'lara girerken atıyo falan. nası sıfırlıcaz bunu fikrin var mı. kaldır bi daha kur desen cs'yi bi daha indirmem gerekecek steam üzerinden :(

ben çok mutlu oldum valla, izlerken hele acayip gaza geldim. daha duygusal biri ağlayabilir de.

yalnız değilsin panpa. her an ağlayabilme kapasitesine sahip bir insan olarak ben bile etkilenmedim. ruhumuz ölmüş bizim mirim.

Bizdeki vatan/bayrak sevgisi diğer ülkelerden farklı.o yüzden orda birinci gelip Türk bayrağının dalgalanması,İstiklal Marşı'nın okunması bizim için önemli.diğer ülkeler lay lay lom.savaşlarda en fazla şehidi bizler verdik.örneğin:dün izmir'deki saldırılarda ilk 2 saatte 5.000 toplamda 20.000 kişi kan vermeye gitti yaralı askerler için.

beni de şaşırtıyor, hatta olimpiyatları izlemek bile sıkıyor beni; çok fena sıkılıyorum, öyle böyle değil, nefret ediyorum desem abartmış olmam heralde.

(bkz: 29 haziran 2002 güney kore türkiye maçı)

Ben de öyle deli gibi duygulanmıyorum filan ama mesela o bugünkü genç kızcağızın hareketleri, konuşması, yarış hemen başlarken gülümsemesi filan güzeldi, bir sempati oluşturuyor böyle şeyler. Ee duygusal bir yapın da varsa hemen ağlıyorsun. Tabi o sözlükte yazanlara bakmamak lazım, o yazarlar ağlarlar :) Bir de olkol güzel bir yere değinmiş, böyle "ağlamıyorum yea" diyenler de nedense söz konusu tuttukları takımların futbol maçı olunca bambaşka birisine dönüşüveriyorlar. Mesela maç bitip yenilince 3 saat öfkeli bir şekilde geziyorlar filan. O da bir duygu sonuçta ve bununla aynı şey. Gerçi onu da çok saçma buluyorum ama neyse...

sen çok iyi tutuyosun ilk dörde girdin.

her yerde söyleme böyle gavur derler sonra :)

@Belchior-Cesario: amma da attin ha, "savaslarda en cok sehidi biz verdik" diye. sovyetler birligi'nin ikinci dünya savasindaki insan kaybi 23 milyon kisi. kurtulus savasinda türkiye'nin kaybi birkac bin kisi benim bildigim kadariyla, birinci dünya savasi desen ordaki osmanlinin sivil arti asker kaybi yaklasik üc milyon ki onun yaklasik bir milyonu osmanli ermenileri..

öte yandan "bizdeki vatan/bayrak sevgisi farkli" diyorsun. nerden biliyorsun, nasil ölctün?

sonuc: biz de sevindik ancak sacmalamiyoruz.

odunun da odunu bir adam olmama rağmen bizimkiler 1500'de double yapınca ağlamadım ama benim de gözlerim doldu.

not: milliyetçi değilim.

peki mesela oyunda bir köyün içine girdim, birinin evine dalayım dedim, evden bi kaç eşya çaldım köy peşime takıldı. ortalıktan kaybolduktan sonra o köye gittiğimde yine peşime mi takılcaklar yoksa kıyafet falan mı değiştirmem gerek?

+ köylüler saldırınca bir kaç tanesini öldürdüm.

skill'ler kullandıkça artıyor, ırkların tek avantajı oyun başında bazı skill'lere +5 skill vermesi ( kediysen stealth 15 değil 20 ). bir de racial ability var, mesela nord'a soğuk koymuyo ( +15 resist ) gibi.

bu yüzden, nasıl bir karakter olmak istiyorsan, o hareketleri yapıyrsun. level alınca da 1 stat 1 skill point - istediğin skill'in ağacından - gerçi oyunda yıldız - - veriyorsun.

basit baya aslında. ne olmak istiyorsan, onu yap.

- köylüler için, adamlar sana saldırdığında çekili olan silahını beline koy ve adamlarla konuş. hapis yat ya da rüşvet ver. bi daha da stealth olmadan vs çalma. hadin iyi oyunlar.

var, catir catir hem de... tabiki de eskisi gibi degil; evet cok sacma ve sinir bozucu birsey.

insan toplulukları "farklı olanı" dışlamaya o kadar önce başlamışlar ki bunu kanunla vs. düzeltmek mümkün değil; ancak dozajını azaltırsın. Sadece siyah-beyaz mevzusu da değil bence.
Bizim toplumumuz da öyle değil mi? Farklı kültürler, dinler, diller "zenginliktir(!)" saçmalığını kim kabul eder? Bunu da geçtim, günümüzün en "medeni" toplumlarında bile çoğunluktan olmayan öyle güzel dışlanılıyor ve yok sayılıyor ki...
Evet, çok sinir bozucu maalesef...

sizcesi ne ki? amerika'da bugün hala " beyaz " ve " hristiyan " toplantıları yapılıyor ki kendileri kkk'nin devamıdır. bugün stormfront.org diye bi site hala yayında ve gün geçtikçe - ekonomik sıkıntılar arttıkça - destekçileri de artacaktır. yakın zamanda bi belgesel izledimdi, - bizim evde hep belgesel izliyoruz, bir bbc muhabiri amerika'ya white power'cıların yanına gidiyor ve bildiğin program için çekimini yaptıkları adamlarda yahudi olduğu şüphesini uyandırdığı için ( şimdi yahudi olsam beni döver miydin diyor, adam da evet diyor. 1 saat sonra yahudi misin diyor, bizimki de bu soruya yanıt vermem doğru değil diyor ve ortam baya geriliyo ) bizim ki zor kaçıyor.

türkiye'de de var ırkçılık. hem de sapına kadar.

7x-4y<0 ifadesini kavradığın kadar hızlı bir matrisin tersini alamıyorsun çünkü 7x-4y<0 ifadesini yeni öğrenmedin ve üzerinde çok pratik yaptın. ama matrislerle lisede belki tanıştın belki tanışmadın. yeterli düzeyde pratik yaparsan lineer cebirde de aynı düzeye gelirsin.

matematiksel zeka; problem biraz karıştığında çözüme nereden başlanacağını sezmek bence. o da pratikle keskinleşen bir şey.

ek: lineer cebir alıyorsan, büyük ihtimalle hocan her şeyi neden yaptığını da söylüyordur =) yani bunu neden böyle yapıyorum dememen lazım. diyorsan, dersi dinlemiyorsun.

ek 2: hacım şimdi iki vektörün cross product'ının oluşturacakları paralelkenarın alanı olduğunu, onun da 1/2'sinin oluşturacakları üçgenin alanı olduğunu bilmen için, hocanın bunu en azından paralelkenar şekliyle yazması/çizmesi lazım. onu yazmazsa, sen de bilemezsin; onu oradan kendi başına çıkarmak her babayiğidin yapabileceği bir iş değil. ama biri söyleyince olayın ardındaki mantığı anlıyorsan; sıkıntı yapma.

çünkü skaler çarpım, vektörel çarpım gibi konularda ne olup bittiğini hocalar anlatmıyor. bu böyledir deyip geçiyorlar. matriste de aynı olay. ne için tersini alıyorsun ? belli değil

@hikmetkaraman @repins Neden böyle yapıyorum demek değil benimkisi. Anlatıldığı esnada anlıyorum konuyu. Hatta ocw.mit den izliyorum adam müthiş anlatıyor. O determinant falan gibi garip isimleri olan tüm şeylerin, türlü problemlere bulunan "aslında şöyle yapsak" yaklaşımı neticesinde oluşan genel kurallar olduğundan detaylıca bahsediyor.

repins'in bahsettiği tanım ile matematiksel zeka o yeni ve zekice yaklaşımı bulmak oluyor sanırım.

Örnek vermek gerekirse, bir üçgenin alanını hespalarken kullanılan
taban çarpı yükseklik bölü 2 formülünde
iki kenarın birer vektör oluşu ve yüksekliğin vektör . sinß olduğunu ve aslında o sinß'nın tümlerinin kosinüsü ile aynı değere eşit olacağını ve böylelikle dot producta dönüşeceğini vs vs vs...


Kavramların yeni olmasının tabi ki etkisi var.

benim de buna benzer bir durumum olmuştu. liseyi kolejde okudum, lise 1 ve 2'de olimpiyat dersleri alıyorduk. hoca ilk hafta fonksiyonları anlattı, sonra sınav yapıldı ve 40 kişi arasından 3. oldum. ama daha sonra hem matematiğe, hem olimpiyat dayatmasına soğuyup 2. sınıfın ortalarında gruptan çıktım. 1.sınıftayken hoca 2. derece denklemleri anlatıyordu, aslında çok da bir numarası yok ancak o zamanlar bana imkansızı bulmak gibi geliyordu. 2. sınıfta farkettim. şöyle bir şey de var, mesela kendim ufak tefek tamir veya maket vb. projeleri yaparım. önce bir plan yapar sonra işe başlarım, detayları yaparken belirlerim. aynı şekilde matematikte de uygulamacı mantıkla teorici mantık ayrı sanırım. ben her değişkeni tek tek yazıp hesaplarım, başkası olayın denklemini çıkarıp bulur. bu yüzden olimpiyat grubunun yarısı geometri ve cebirde, benim de dahil olduğum diğer yarısı sonlu matematik (perm. komb. olasılık)te uzmanlaşmıştı.

ingilizcenin en buyuk artisi, dunyadaki gelismeleri daha iyi takip edebilme becerisi, gunluk konusmaya pek etkisi olmaz, akademik anlamda ingilizce yonunden kendisini gelistirebilir ancak, turkceden farkli olarak. bunun disinda itu nun hocalarinin ingilizcesinden de pek umutlanmayin,(makine fakultesi tecrubesinden yola cikarak konusuyorum)

diplomada benim bildigim, ustte turkce altta ingilizce oalrak kazandiginiz unvan yazicak

Mesleki dil denen bir şey var. İngilizce kurslarında mesleki dil öğrenemezsiniz. İtü'yü tam bilemiyorum ancak benim bildiğim zaten jürilerde kritiklerde Türkçe konuşulur. Sadece malzeme, yapı bilgisi, detay gibi dersler İngilizce olur. Burada da ders bilgisi dışında mesleki dile de hakim olunur.

Türkiye'de kalınsa bile çoğu şirket yurtdışına proje yapıyor mesela, burada kullanılan ortak dil (Rusça'yı ayrı tutuyorum) İngilizce oluyor.

ben ingilizce bir bölüm okuyorum, derslerimde türkçe çok az konuşulmakta hatta genellikle konuşulmamakta. bir arkadaşım da aynı bölümün türkçesini okumakta. dersler vs hakkında konuşurken ben terimleri ingilizce kullanıyorum, o anlamıyor. o türkçe kullanıyor, ben anlıyorum. öyle bir fark olabilir.

itu mimarlıktan bildiriyorum ing okuyan arkadaşlar perişan hani çok iyi ing bilip gelenler var ama onlar dahi verim alamıyorlar dersler zaten erasmus yoksa mutlaka türkceye kayiyor zaten projelerde kimse ing ders işleme taraftarı değl hcalarmzn ingilzceleri iyi olsa bile bilgiyi ingilizce aktarma konusunda pek tecrübeli değiller onlar da zorlanıyor o konuda çoğu sızlanıyor zaten tüm bu karmaşada temel bilgi eksik kalıyor gereksiz yere iki tarafta kasıyor türkçe yazsn en azndan %30 ing derslerle daha rahat etsin derim

eskilerden evil dead
yenilerden cabin in the woods. tam zombi değil ama.
bir de 28 gün sonra. ama zombi gibiler ama değiller de. koşuyorlar falan.

zombieland

of the dead serisinin makara olmayanları var.
13 bölüm zombili japon animesi high school of the dead var
dead set - youtube'da bulabileceğiniz bir ingiliz mini serisi var -

romero'nun filmleri dışında:

rec serisi
28 days later / 28 weeks later
zombieland
død snø

daha az bilindik filmler:
pontypool
la horde
the crazies
fido
deadgirl
black sheep

edit: "I Am Legend" unutmuşuz.

adventureland

ahahhaa zombieland adventureland olarak aklımda kalmış iyi mi.

adventureland zombili film değil bu arada. ama komedi olarak eklenebilir tabii..

katılıyorum memlekette çok fazla üniversite açıldı bu kadara gerek yok diye düşünüyorum.

evet. üsküdar üniversitesi afişini görünce dumura uğradım. bunu da gördük. nişantaşı üniversitesi bile açıldı düşün. özel beybihan gerçek olacak yakında:)

devletin açtığı kadrosuz tabela üniversitelerindense semih üniversiteleri kurulsun bence. daha iyi. en azından ayıp olmasın diye işhanından bozma da olsa bir binaları oluyor.

üniversiteler artmadan bilim ilerlemez.

yazdığını okudum işime yaradı sağol demek o yüzden emeğe saygı gibi görülüyor.

şu yardım/hakkında'yı bir okusanız.

"Soruyu açan sizseniz ve cevap sizi tatmin ettiyse, sol tarafta bir kutucuk var. Bir zahmet işaretleyin, çok eğlenceli oluyor. Cevap doğru değilse formalite icabı işaretlemeyin; hem ayıp, hem de kendinizi kandırmış olursunuz."

buranın amacı, özü birbirine yardımcı olmak. ben de şahsen yazdığım cevabın yardımcı olup olmadığını bilmek isterim. eğer olduysa tik almak isterim ama olmadıysa da tik vermesin.

(git: 436126)

ayrıca kullanıcıların güvenilirliği açısından da önemli. çünkü nickinin yanındaki "i" veya "es" yazan yere tıkladığımda senin penceren açılıyor ve orada doğru cevap istatistiği var. eğer tik atarsak o yüzde artıyor :) "teşekkürler" gibi cevaplar yazmak yasak olduğuna göre ve insanlar bize yardım ettiğinde teşekkür ediyorsak tik atmak da bu açıdan önemli bi şey.

ben ne zaman sözlüğe girsem, burayı da açıp kontrol ediyorum. belki birine bi yardımım dokunur diye. sırf bunun için bile tick'i hak ediyorum =)

şimdi telefonlar da fotoğraf makinesi gibi kullanılıyor, eskiden telefonla çektiğin piksel pikseldi. hatta şimdi instigram'da vs efektliyorsun, kızlar buna bayılıyor. biraz da bundan bence.

ikincisi de bir hobi olarak fotoğrafçılığın popülerleşmesi. önüne gelende tüplü şahin fiyatına alabileceğin fotoğraf makineleri var.

iş hayatımız için cv'ler ne ise, sosyal hayat için facebook hesabı bu rolü oynuyor artık.ilk başlarda hala paylaşma, konuşma gibi amaçlara hizmet ettiğinden böyle bir manzara yoktu belki. şimdi insanlar özellikle fiziksel olarak doldurmak istiyorlar CV'lerini. Çoğunluğun yaptığı bir hareket artık "normal" oluyor ve 2 sene önce ayıplayacak kızlarımız çeşitli fotolarını paylaşıyor.

belkide şu list olayı önünü açtı bunun arkadaş çevresinin gördüğü fotoğrafları aile-akraba görmüyor olabilir

güneşin oğlu esteban - ya piyasaya çıktı ya da çıkmak üzere olması lazım.

miniscule
clementine
the jetsons

il etait une fois la vie

bunu sitesine koyanlar sevaba bile girmiş olur

simpson
south park
family guy
*
ve gerçek japon animeleri;
one piece
naruto
bleach
dragon ball
fairy tail
full metal alchemist
...
..
. diye gider.

one piece'in tüm bölümleri ama türkçe dublaj olanından :D

a dog of flanders (sevgili köpeğim patrasche)
clementine

samurai champloo

diğer bilindikleri saymıyorum. üstteki 2 çizgifilm i barındıran bi site açarsan haber ver

death note
Rurouni Kenshin
Elfen Lied
Berserk *
basket
Great Teacher Onizuka
Samurai Champloo


aklıma geldikçe yazarım yine (yukarda yazdıklarımın hepsi güzeldir ancak bersek efsanedir)

Tsubasa.

rose of versailles

Cowboy Bebop, her zaman akla bir bölümü gelir açılır tekrar tekrar izlenir.

eskileri zaten seyrettik, arşivledik vs., piyasa da yeni çıkmakta olanları bulup seyretmek daha ilgi çekici geliyor bana

Scooby Doo

life with louie
müthiş ikizler
ten ten
scooby doo nun olimpiyatlı olanı
ayı yogi

dragon ball

Mutfakçı olursan ortalama 800 tl ile başlıyorsun. Tabii çalıştığın yere göre değişir. Ama çok zevklidir söyleyeyim =)

direkt aşçı yamağı yapmazlar. komi ya da apprentice olursun önce, düzgün iş yaparsan kısa sürede garson falan yaparlar normalde. sen de mutfağa geçmek istersin gözü tutarsa ihtiyaç varsa denerler sana kalmış. tecrüben yoksa asgari ücret koparırsan ne ala.

ne kadar pembe bir dunyan var. istanbula gitsem. tek basima yasasam. is bulsam. ama sevdigim is olsa. mesela ahcilik. tum bunlarin icinde sora sora nasil ahci olurumu sormussun:)

@geldiler gercekten iyi restoranlarda da durum boyle midir? Yani ben gitsem komi olarak başlasam yükselebilir miyim? :)

@keltikfrost hocam İstanbul'a mecburen gideceğim. Para şart ve ben de parayı nasıl kolay kazanirim diye sormuyorum farkindaysan. Sevdigim iste cok daha az paralar almaya raziyim. İdeal denen sey uğruna az para almayı kabul etmek salakliktir bazılarının dunyasında. Ha zaten ben de ihtimaller üzerine konuştum, kesin aşçı yamağı olacağım demiyorum. Ama istanbulla ilgili diğer seyler kesinleşti. Sevgiler.

aşçıların bi sürü okulu, kursu, 4 yıllık programları vs var. öyle önüne geleni kimse mutfağına sokmuyor.

aşçı yamağı olmaktan bahsediyorum. aşçı değil.

beğendiğin bir yere git, derdini anlat, reddetmezler genelde, reddederlerse başka yerlere sorarsın, ille ki biri alır. ufak tefek iş verirler, gün gelir tabaklara salata koyarsın, gün gelir soğan doğrarsın, başka gün gelir tavuklu pilava tavuk didiklersin, belki bulaşık bile yıkarsın. verdikleri para başlangıçta harçlıktan öteye geçmez ama sonra zamanla işi öğrendikçe artar. sen takma saçma sapan konuşanları, en alttan başlarsın ama önü açık bir sektör.

Two and a Half Man ??
www.imdb.com

My Name Is Earl ??
www.imdb.com

The Big Bang Theory ??
www.imdb.com

happy endings
how ı met your mother
big bang theory

cnbc-e dizilerini söylemeseniz de olur beyler bayanlar bu arada :p. onların hepsini biliyorum..

(bkz: how not to live your life)

hayatımda en çok güldüğüm dizi budur. mutlaka izle bence.

community

bence de kesinlikle it's always sunny in philadelphia. ayrıca ingiliz komedisi seviyorsan, black books ve spaced öneririm

www.imdb.com ilk bölümünü izle gülmezsen ..

black books
the it crowd
spaced

(bkz: the office)

(bkz: parks and recreation)
(bkz: arrested development)

dont trust the bitch in number 23

community +1

community eyvallah da, daha çok seinfeld tarzı var onda. o yüzden pek şey etmiyorum.

black books +1
dizi değil ama film olarak clerks'i tavsiye ederim

nefret suçu olmadığı sürece sorun yok. şahsıma edilen küfürlere de takmıyorum. kendi kalitesidir küfredenin.

küfür / hakaret düşünce özgürlüğüne girmiyor bence. özellikle birine gidip hakaret edenlere ( demet akalın vakası gibi ) de gıcık oluyorum, oh iyi olmuş diyorum. evde arkadaşınla şakalaşırken küfür edebiliyorsun diye bana bunu yapma hakkın yok.

bence nefret suçunun da dava edilmeye değer bir tarafı yok. büyük bir medya şirketinden yayılan iftiralar ve tabi çok organize bir örgütün direktifler verip suça teşvik eden bir yazısı ise farklı ama bence geniş bir açıdan bakılırsa dünyada hemen hemen herkes bir şekilde nefret suçuna ortak. en idealist takılanlar bile. çingeneler, yahudiler, siyahlar veya asyalılar etc eminim herkes zamanında bir ton laf etmiştir bu insanlar hakkında.

küfür bir düşünce midir ki özgürlügü olsun ben bu kismi anlamıyorum.

evet bir özgürlüktür. bir insan sırf başbakana küfrettiği için 11 ay hapis cezası almamalı diye düşünüyorum. başbakanın kendisi hergün alevlilere, rum afedersinlere, ateistlere küfrediyor.

Küfüre özgürlük verebilirsin ama bunu düşünce özgürlüğü ile bir baglantısı yok.

Küfrün amacı karşındakinin onurunu gururunu kırmak, rahatsızlık vermek. Düşüncenin bir onur, yada gurur kıracak yanı yok.

Bir şeyi birileri illa yapıyor diye o eylem ayrı bir deger ya da yer kazanmaz. Eylem degerini ve anlamını kendi üzerinde taşır.

küfür ve hakaret bir fikir değil, saldırı.

saldırının da özgürlüğü olmaz, başkasının özgürlüğünü tehdit ettiğin yerde kendi özgürlüğün sınırlanır - hayat bilgisi dersi tanımı -.

tanımadığı insanlara küfür etmemeyi insanlar öğrenmeli. nasıl ki biri sizi darp ederse onu dava edersiniz, küfürde de aynı şeyi yaparsınız, bence yapmalısınız da imkanınız da varsa.

dusunce ozgurlugu ve ifade ozgurlugu ayri seyler. kimse kimsenin dusuncesine gem vuramaz.
turkiye'de olmayan ifade ozgurlugu. kimse rahatca karsit dusuncesini tabiki hakaret boyutuna varmadan dillendiremiyor. ayrica internette yazilanlara tepkisiz kalabilirsin ama biri karsina cikip ana avrat dumduz gittiginde de ben sallamiyorum o onun ozgurlugu diyebiliyor musun? gercekten ifade ozgurlugune saygin var mi?

portal 1-2

edit: soru soruyorsunuz, cevap veriyoruz. tick atmıyorsunuz. sonra da neden kulaklarım çınladı..

prototype 2 daha dumanı üstünde.

dota tarzı seviyorsan 'league of legends' derim, grafikler iyi, online ve bedava.

Tahminimce bu piçlerin hayatı cep telefonunda, oyun içinde orda burda mesajlaşmakla geçiyor. Kısaltma ihtiyacıyla paralel şekilde you are önce you ar olmuş sonra u r olmuş, sonra ur olmuş. Ur diye diye normal birşey yazmaya kalktıklarında your yazıyorlar cahiller.

insan anadilini yazarak değil konuşarak öğrenir ilkin. okunuşları da yakın olunca beyinlerine iyice aynıymış gibi yerleşiyor, sonra da öyle devam ediyor sanırım.

-de, de ayrımından çok daha basit bir durum bu. Bizde dahi anlamı ya da bağlaç olması gerekiyor de'nin ayrı yazılması için. Ama you're ile your zaten anlam olarak çok farklı, karıştırılacak bir şey değil normalde.

zor değil. ama bir de - de durumu da değil. de bağlacı bazen zor olabiliyor. daha çok soru ekinin ayrı yazımı gibi bizdeki.

sordum yazımdan kaynaklanıyor dediler, farkındaysan aynı durum he's de olmaz dediler.

you're your, your doğru yerde kullanılır fakat yazımı yanlıştır dediler.

hatta örnek olarak bizim de'yi değil, yalnış > yanlış, yanlız>yalnızı verdiler.