mekap al abi.

rahat etmesini bilemem de çelik bottan şaşmamak gerek bence.

kaliteli yazlık çelik uçlu iş ayakkabısı.

eğer iş ayakkabısı istiyorsanız würth' ün iş ayakkabıları çok lezizdir, spor ayakkabı gibi rahattır.

shop.wurth.com.tr

ha iş ayakkabısı değil, hor kullanılacak normal ayakkabı da çok hora geçer diyorsanız 'merrell' iyidir.

tvarsivi.com ya da kendi internet siteleri, ya da sopcast

www.hdtvizle.com

wwitv.com

wow'dan yıllar evvel çıkmış bir oyundan bahsediyorsun farkındasın umarım?

ben bilmem diablo falan ama sırf o etkinlikte bulunduğum için bir oynama isteği geldi bana da :D

@bodom tabi ki wow'dan yıllar önce çıktı da ilk diablo çıktığında 6, ikincisi çıktığında 10 yaşındaydım. wow'a yetişebildim.

@celeron 23 yaşındayım insaf.

troll'lük filan yapmıyorum cidden anlamadım yani. laf sokmaktansa birisi çıkıp "hikayesi güzel, hack n slash kavramını getirdi, şöyle, böyle" bi şey dese de anlasam.

Ben şahsen en çok item açlığımı bastırdığı için seviyorum. Garip mi bence evet çok garip :)

ona bakarsan ben hala açıp aoe oynuyorum, starcraft oynuyorum, sanitarium oynuyorum, hadi onları da geçtim cadillac and dinasours oynuyorum. senin bu mantığınla bunları da at çöpe gitsin.

bazı oyunlar var. kişinin çocukluk ya da ergenlik dönemine damgasını vuruyor. eskiden bu kadar tüketmiyorduk. bir oyunu sevdik mi bokunu çıkarır, 2 sene durmadan o oyunu oynardık. diablo da o tarz bir oyun işte. henüz rpg nedir, quest nedir bilmezken bize bu türü sevdirdi. o yüzden değerli. o yüzden millet hala açıp diablo II oynuyor. ama şu ana kadar oynamadıysan, bu saatten sonra oynayıp sevmen zor diğer tüm eski oyunlar gibi.

@sir gawain çöpe atmak ne alaka öyle bir şey demedim ki ben. çocukluğumda oynadığım bir çok oyunu bulup ben de oynadım aynen, diablo'yu o zaman hiç oynamamıştım, şu anda da sarmadı belki o yüzden, bilemiyorum.

dediğim gibi.

diablo'yla alakalı değil bu

aoe'yi şu ana dek hiç görmediğini, oynamadığını düşün. şu anda önüne koysalar mario gibi gelir. bu ne lan der silersin. diablo 2 de öyle işte.

hacı ilvl kastın wow oynadıysan.

ilvl olayının ana temellerini diablo attı işte. tbc'deki ashes of a'lar mıydı öyle bi binek vardı, onun gibi bir sürü item var diablo'da düşme şansı binde 1 olan. onları düşürmek için insanlar kasıyor, sonra beraber online giriyor oynuyor falan.

bu tarz tüm oyunlar quest al önüne geleni kes modunda zaten. sarmadıysa strateji falan oyna ne biliyim.

o değil de 2d oyunlar birkaç cnc3'e kadar grafik olarak 3d olanlardan iyiyci kanımca. düşük poligonlu sikko modeller yerine 2d düzgün çizimler görüyorduk en azından.

(bkz: caesar 3)
(bkz: red alert 2)

diablo 2 de öyle. çözünürlüğü düşük biraz malum eski oyun ama grafik olarak warcraft 3'ten daha güzel duruyor kanımca.

oh yazdım rahatladım.

ben 30 yaşındayım ve bizim nesil lisede diablo, starcraft, sanitarium, half life, counter strike vs. oynayarak büyüdü. hatta online oynanabilen ve kitlesel olarak oyuncu barındıran neredeyse sadece starcraft ve counter strike vardı. sen diyorsun ya quest alıp adam kesiyorsun, wow da aynı şey, ben wow'a da başlayıp sıkılıp bırakmış bir starcraftçıyım ve bu oyunu da yaklaşık 15 senedir oynuyorum.

durum şu ki sen wow'la gözünü açmışsın. wow'un babası diablo'dur ve inan diablo ile büyüyen insanlara wow'un ya da herhangi başka bir mmorpg'nin daha güzel olduğunu anlatamazsın. bir kere o dönemde oyunlar şu zamandakinden çok farklıydı. oyun oynayan kişiyi düşünmeden oynamaya iten şimdiki oyunların aksine oyunların önceliği sürükleyici bir konu bulup bunun üstüne yapabildiği kadar grafik olarak iyi bir oyun yapmaktı, bunun nedeni de grafik teknolojisinin c64 ve özellikle amiga zamanında çok geride olması nedeniyle oyunlara insanları oyunun konusuyla bağlamaktı. zaten bilgisayar oyunları tarihine bakarsan özellikle 80'lerin sonu, doksanların başındaki oyunların en iddialı olanlarının genelde adventure oyunları olduğunu görürsün.

yani demeye çalıştığım biz nesil olarak hikayesi saran oyunlarla büyüdük, hayal gücümüz ve oyun zevkimiz buna göre gelişti. diablo da bu konuda zamanında çığır açmış ve o neslin gönlünde kalıcı bir yer etmişti. inan şimdi bunu anlaman zor.

zaten şu an blizzard'ın şu anki başarısının sırrı da starcraft ve diablo gibi iki oyunu doksanlı yılların son yarısında yaratıp piyasaya çıkarmış olmalarıdır. bu iki oyunun kazandırdığı para ve bunları yaparken edindikleri tecrübenin verdiği altyapıyla senin oynadığın wow ve benzeri oyunları çıkarabildi blizzard. ilk warcraft'ı ve nasıl bir oyun olduğunu, oyunun değiştirilerek nasıl starcraft haline geldiğini ve warcraft'ı nasıl en azından isim olarak rpg türüne çevirdiklerini vs. bir araştır derim.

özet olarak diablo wow'un dedesidir, saygı duymak lazım.

ayrıca online oynanabilecek diablo 3 wow'un bir kenara atılmasını sağlayacaktır, bundan emin olabilirsin.

diablo kültür gibi bir şey. seni sarmadıysa bırak gitsin. ben diablo, diablo hellfire, diablo 2 ve diablo 2 lod'u defalarca bitirdim ve abartmıyorum 98'den beri diablo dünyasının içindeyim bi şekilde. en yakın arkadaşlarım ise diablo'ya saramadı bir türlü. hepsi starcraft manyağı. starcraft da beni açmıyor mesela. bu işler böyle.

Aynı ben,
Bende aynı soruyu soruyorum yazık vakite, emeğe...

sosyal çevrede yalnızlaşıyor bazen insanlar. oyunda ego tatmin ediyor. leveller kasılıyor item toplanıyor fln. bi insana bağlanmaktansa, oyuna bağlanmayı tercih ediyorlar.

hobim lan hobim!

kombine bilete 3 milyar verene
her gece mekanlarda bi şişe viski içene
fatmagülün suçu ne izleyene
facebookta arkadaşlarının profil fotosuna bakarak saatler geçirene
haber sitelerine yorum yazmaktan başka aktivitesi olmayana

laf etmiyorsunda

ben oyun oynayıncamı suç.

seviglimle oynuyorum hatta tüm sosyal çevremde oynuyor. hafa sonları çıkıyoruz geziyoruz eğleniyoruz hafta içleri oyun oynuyoruz.

nası bi saçmalık bu oyun oynayan insanları asosyal diye nitelendirmek anlamıyorum gerçekten. Şu Diablo dediğin oyunu ben 12 senedir bekliyorum. Sen hayatında tutkuyla 12 sene bişeyi bekledinmi hiç peki öyle sorayım?

edit: öhm.. biraz sinrilenmişim ağır tepki vermişim, olabilir. düşüncesizce yazılan şeylere bu aralar biraz fazla hassasım.

eklemek istediğim şöyle bir husus varki bence bilgisayar oyunları yeni yüzyılın sanat akımıdır. İnteraktivitenin kaliteli görsel ile birleştirilip bunun binlerce insanın aynı anda kullanabildiği bir sanal ortama koyulması bence herkesin bir oturup düşünmesi gereken bir husustur.

ayrıca burda asosyallik diye nitelendirdiğiniz "odasından çıkmama" durunumunun 10 senedir kalmadığını, insanların online olarakta çok rahat bir şekilde sosyalleşebileceğini. Bu şekilde evlenen vs. bir sürü insan olduğunu hatırlatmak isterim. Ben şahsen tercih etmesemde bütün gün evinde oturup hayal bile edemeyeceğiniz paralar kazanıp boş zamanlarında da sadece oyun oynayan bir süür insan var.

özet geçmiş yukarda mr rosebud, "sanane" demiş ama tekrarlamakta yarar var diye düşünüyorum.

sizin gecirdiginiz zamanin daha kaliteli ve dogru oldugunu kim soyledi. Oyun oynayarak vakit gecirmenin, eglenmenin heba oldugunu dusunuyorsunuz da, arkadaslarla bardan bara kosup muhabbet edince cok mu ufkunuz aciliyor? veya kari kiz pesinde kosup, aptal saptal protokolleri uyup sonunda yataga bir kiz atip yarim saat eglenceli bir aktivite(seks) yapinca kendinizi dunyanin en kaliteli adami mi saniyorsunuz?

bunun yasla ilgisi yok. her insan birbirinden farkli, ve birbirinden farkli seylerden keyif aliyor. Bu geek dediginiz adamlar da emin olun gecirdigi vakitten cok keyif aliyorlar, cok egleniyorlar. Ayni zamanda cok iyi arkadasliklar da doguyor online oyunlardan. Onemli olan da eglenmek, guzel vakit gecirmek degil mi?

Not: Cok bagimlilik yaratici oldugundan online oyunlara kendim de dalmiyorum. Sosyal hayat ile vidyo oyunlarini ayarinda tutmaya calisan biriyim. Ama oynayanlari da bu sekilde asagilarcasina yargilamiyorum. Zaman zaman kiskaniyorum da, keske bu kadar bos zamanim olsa da eve kapansam diye.

zamanında sözlüğe karalamışım bir şeyler, cevabım burada:

(bkz: #27300563)

şu bekleme muhabbeti için söyleyeyim, normalde haberler olur ya "yeni ipad için bir haftadır sıra bekliyor!!" falan diye. işte türkiye'de de böyle bir gaz verilmek istenmiş bir yığın boş beleş adam da yığılmış oraya iyi hoş haber olmuş oldu.

dünyanın en zeki adamı da olsa bu tip işlerle uğraşan boş insandır benim gözümde. başkaları için böyle olmayabilir. burada şeyi de demiyorum eğer iş hayatındaysa "aylık 7000 lira mmaşı var" ya da üniversitedeyse "ama not ortalaması 4.00" gibi açıklamalar beni çok ilgilendirmiyor, kendini adadığı tek alan bu olup dünyadan zerre haberi olmayan, zerre kültürel birikimi olmayan bir yığın insan biliyorum, bunlar da böyle yapacak bir şey yok. ama boş geliyor bana bu insanlar, şimdiye kadar oturup konuştuklarımın hiçbiri vasat bir sohbeti sürdürmeye yetecek doğru düzgün bir birikime bile sahip değildi. ya oyunda geçen gün nasıl adam kestiğinden bahsediyorlar genelde, ya da facebook'taki komikli videolardan, 9gag'den falan.

bir de yalan atmayayım ama internet kafelerle ilgili başlıkta mı ne birinin bir yazısı vardı adam anlatıyor işte hayatının tam 3 yılını oraya harcamış, yani bunu oyun saatinden hesaplayarak anlatıyor. kimse o 3 yılda oku da bizi fezaya gönder diye beklemiyor tabii de, işte ondan sonra da anlatıyor ben boğaziçini kazandım bizim gruptan harvard'a giden vardı vesaire diye. aga vallahi şu şekilde durumu kanıtlamayı anlamıyorum zaten, bir yeri kazanabilme bir yere gidebilme yetisinin yaptığın boş işe nasıl bir katkısı olduğunu açıklayabildiğine inanma durumunu. benim hayatımda tanıdığım en düz adamlardan biri hem columbia hem yale'den kabul almıştı bunda çok şaşırılacak bir şey yok, sonuçta ikisinin gereklilikleri çok ayır şeyler. bu senin eğitim hayatına etki etmemiş aferin iyi olmuş. ama benim için sen her zaman bomboş bir insan kalırsın arkadaşım.

edit: burada lafım gecede 2-3 saatini oyuna verenlere değil, mal gibi oynayanlara bu arada. yoksa adamın hobisidir oynar banane. ama ben hayatımda 16 saat kalkmamacasına yapılan hobi bilmiyorum. savanada fotoğrafçılık falan yapılmıyorsa. ayrıca zaten yazmışım o 3 yılda bizi fezaya gönder demiyorum diye, klasik şeyden bahsedilmiş "sen kaç tane makale yazdın" diye. oğlum sadece bu mu ölçütü bilimsel dergide makale yazmak mı yani oyun oynamanın boş beleş adamlığını kompanse eden olay? kaldı ki gidin kitap okuyun :( bile denmemiş, o boş zamanda bilimsel makale yazmak yerine okuyan adam, gidip sikik bir müzik dergisinden yeni çıkan albümleri sonra dinlemek için not eden adamla 2-3 saat oyun oynayan adamın benim nazarımda farkı yok sonuçta. ama 10 saat boyunca bilgisayar başında kalıyorsan, boş zaman geyiğiyle, bilimsel makale mevzusuyla karşı gelemeyeceğin kadar bir sorun var sende.

siz nasıl giyimle, modayla ilgilenmeyi, onun hakkında bloglar okuyup yazmayı seviyorsanız başkaları da oyun oynamayı seviyor. siz bugün ne giysem diye düşünürken onlar da eline ilk geçen kot ve tişörtü giyip çoktan dışarı çıkmış oluyorlar mesela. herkes ne kadar da meraklı başkasının yaşam tarzını eleştirmeye.

karşılıklı atışmaya dönmüş olay. biri bara gitmeyi saçma buluyor biri oyun için 40 saat sıra beklemeyi.

açıkcası sabah 10 da gittim istinye park d&r den hiç sıra beklemeden collector editionı hemen satın aldım. şimdi işteyim. akşam oyunumu oynayacağım. zamanın da ultima online starcraft wow vs.. çokca oyun oynadım. yaş 25 son 5 senedir neredeyse doğru düzgün oyun oynamadım. en son wow oynadım her ay para mı vericem enayimiyim diye bıraktım.

ama diablo farklıdır. 12 sene boru değil hakkaten. patronumla beraber aldık oyunu. hepimiz işinde gücünde evinde barkında insanlarız. elbet de işyerinde şunu nasıl kestik diye geyik yapmayacağız. oyunun oyun olduğunu fark edince çok daha zevk aldığımı düşünüyorum. daha genç arkadaşların daha yoğun yaşadıklarını biliyorum o yüzden anlayışla karşılamak lazım. çünkü ben de böyleydim.

edit: ayrıca eğitimli kültürlü iyi bir işe sahip politikadan sanattan edebiyattan anlıyorum.

oyun oynamıyorsun da vaktini değerli geçirecek ne yapıyorsun çok merak ettim. boş zamanlarında everest'e tırmanıyorsun, antartika'ya gidip geliyorsan tamam bir sözüm yok haklısın :)

oh oyun oynayanlar boş insan ve zamanını boşa harcıyor. bana önemli bilimsel dergilerde yayınlanmış binlerce kez citation almış makalelerinden bahset.

yaşla alakası yok. tv izlemek, internetten dizi izlemek, sinemayı takip etmek, roman okumak, müzik dinlemekten farkı yok oyun oynamanın. hele multiplayer oyun oynamanın hiç bir farkı yok, başkasının hikayesini izleyeceğine kendin oluşturuyorsun multi oyunlarda genelde.

boş vaktin yok ve oynayamıyorsan anlarım, ki bi insanın hiç boş vakti olmaması da sağlık değil, ama oyun oynamak yerine ne yapmalıyız onu da yazsaydın daha iyi olurdu.

*
kaç makale yazdın demiycez de ne diyecez abi? oyun oynayanlara boş insan deniliyorsa, diyen kişi nasıl kendini dolu olarak tanımlıyor bilmek hakkımız. ekmek parasını bir şekilde kazanıyoruz o bizi dolu yapmaz. sonra nasıl doldurucaz kendimizi? ya da kafamızı nasıl boşaltıcaz? ya müzik dinleyecez, ya dizi izleyecez, ya kitap okuyacaz, ya oyun oynayacaz, ya da bunların hepsinden azar azar yapıcaz. multiplayer oyun oynayan kişiler genelde oyun oynamayı merkeze alıyor, geri kalanı bununla birlikte ya da daha az yapıyor. o kadar. haftasonu param yoktu, cumartesi çıktım 2 saat yürüdüm güneş gördüm sonra da evde oturdum oyun oynadım. şimdi boş muyum?

bu tarz oyunlar kötü düşünmemi engelliyor benim. işten eve yorgun - stresli bir şekilde gelmişim. ne aileyle yenilen bir yemek ne de televizyon başında geçirilen saatler gün içinde yaşadıklarımı unutturmuyor. ancak diablo türü oyunlar 1-2 saat oynarsam hafızam siliniyor adeta. yaş olmuş 30 ama yapacak birşey yok ancak böye mutlu olabiliyorum.

"Büyüdün ve köreldi Dünyan." diye ödünçalayım bir yerlerden.

"geek tipli, desperate ruhlu adam" demeseydin tüm yazına katılacaktım.

fedakarlığa değiyor mu ? evet değiyor aga , deli gibi keyif alıyorum oyunlardan , oynamaktan.. yaş 28 benim için oyunun ne olduğu farketmez , rekabet ve gelişim olduğu sürece herşeyi hırs ve istekle yaparım. paylaşımcı biriyim. poker de de böyle , gercek hayatta oynadığım king , ihale , risk , hepsinde böyleydi , isim şehir hayvan , saklambaç , birdirbirde bile böyleydi lan küçükken.. birisi koşalım dese ben yardırırım , yenilsem bile keyif alırım. 40 km dağ bayır yürünecek densin en önde giderim. gebersem de bunu yaparım zira ben bunu yapmaktan ve bu rekabetin içinde olmaktan keyif alıyorum. bunun oyunla ilgisi yok ki. oyun sadece bunu ortaya koyabildiğin bir platform. kurgusu çok güzel ve keyif veriyorsa daha ne olsun.. oyun dünyası bi nebze olsun zeka ister iyi değilsen ilerleyemezsin.. bi kere bu genelleyip yargılama kafasından çıkın , senin izlediğin tv yada neyle zaman geçiriyorsan artık çok mu efektif , çok mu faydalı ? oyun oynayan kişilere bi bak muhtemelen onlardan sosyal hayatta geridesin. birçokları öyle , bu yüzden de bir antipati var. e diyorsunya adam 30 yasına gelmiş oyun oynuyor. ee bunun nesi yanlış adam 30 yaşında hala bir şeylerden deli keyif alıyorsa bunu yargılamak sana mı düştü ? günler aylar heba oluyor da sanki heba olmasa atomu mu parçalayacaz , sen yaptın mı ? neyi kimi hangi hakla yargılıyorsun ? futbol muhabbeti mi yapalım ? geçin bu ayakları , dönüp bi aynaya bak , ilk taşı en günahsız olanınız atsın ki onunda bir günahı oluşssun ve herkesle aynı duruma gelsin ..

bu arada dünkü sırada değildim , ertesi gün işe gitmem gerekiyor haliyle çalışma hayatı.. ama işim olmasa gider girerdim sıraya alırdım saat 12 de oyunumu eve gider oynardım. muhtemelen bir hafta sonra alıp oynarım boş zamanlarımda. en azından 10 yıllık bi hevesi dindirmiş olurum.

@gotu patlak circir bocegi
bara gitmeyi sacma bulmuyorum. O da keyifli bir aktivite, ama oyun oynamaktan daha ustun ne yani var? Ulan keyif aldigin aktiviteleri nasil objektif olarak karsilastirabilirsin ki zaten?

Bu arada orada saatlerce sirada bekleyenlerin oraya muhabbete gittiklerini soyluyorlardi. He yok, hakikaten sirf kutulu dvd almaya gittiyse, adam önceliklerini böyle belirlemistir. Bu karari tum "oyun oynayan mal"lar vermemis, sadece belli bir kesim vermistir.

Oncelikle fikriniz her ne olursa olsun hepinize cevaplarınız için tik atıyorum.

Şundan bahsediyorum: ben online hayatın offline hayata baskın geldiği, kişiye daha keyifli geldiği bütün durumları üzücü buluyorum... dışarıda bir hayat akarken ve siz onu kaçırıyorken, bunun farkına varamayıp hala oyun oynuyor olmak -eğer benim fikrimi soracak olursanız- eroinden farksız; belki zevk veriyor ama hayatını alıyor. "bir sürü insan online da sosyalleşebiliyor" demeniz de, şırıngaları keyifle birbirinize takmanızdan başka bir şey değil bence.

tutup bara gitmek, kız tavlamak ile kıyaslayanlar olmuş... hatta benim giyim blog'umla kıyaslayan bile olmuş...

bence 'kız peşinde koşmak' dediğiniz aktivite insanın en değerli içgüdüsünü (çoğalma) korumasıdır. yine bara gitmek, hatta para yoksa bile parkta oturup bira içmek bile bence diablo'da, wow'da "aga party pls? lvl?" muhabbeti yapmaktan iyidir. tabii bu benim görüşüm...

buna cevap verdikten sonra konuyu yeniden soruma getireyim: ben, "nasıl keyif alıyorsunuz? gerçekten alabiliyor musunuz?" diye sordum, cevabı olan buna cevap versin de ben de aydınlanayım sevgili barbarian'lar... (sizin oyunda bir karakterdi bu, değil mi?)

niye online/offline diye ayırıyorsun hala anlamadım. film izliyorsun, bi baba film 3 saat sürüyor. götünü kıpırdatamıyon. evde film izleyerek ne daha sosyal olursun ne de hayatı yakalarsın. aynı şeyler hemen hemen bütün hobilerde var. hobilerin amacı kendi kendine eğlenebildiğin bir şeyleri yapabilmek, zamanını değerlendirmek ve geçirmek ve dışarda aynı hobiyle uğraşan insanlarla sosyalleşebilmek. online oyunlar bu sosyalleşme ihtiyacını eve kadar getiriyor hatta.

niye keyif almayalım? 10 kişi giriyoruz, 10'umuzun da görevi var ve o görevi yerine getirerek gerekirse 25 kişiyle başa çıkıyoruz. mücadele ediyoruz, küfrediyoruz, gülüyoruz, bazen oyunu bırakıp geyik çeviriyoruz. okuldan/işten geldikten sonra 2-3 saat kafayı boşaltıyoruz.

bira içmekse, açar birayı oyun oynarken de içersin, muhabbetse kendi kafanda bir sürü insanla muhabbet edebiliyorsun, müzikse en kralını açıyorsun dinliyorsun, cebinden 5 kuruş para gitmiyor ya da gidiyorsa da az bir şey gidiyor. niye sevmeyelim? wow'da, diablo'da aga party pls, lvl ? muhabbeti dönmüyor zaten, onlar 12 yaşında çocukların oyunlarında, knight'ta dönüyor. wow'da genelde 10-25 belirli kişi, bi amaç için toplanıyor. 10-12 senelik ultima online guildleri var, bu guildlerde uo oynayanlar lisedeyken, ilkokuldayken tanıştı şimdi hemen hepsi çalışıyor. beraber oyun oynadığım insanlar iyi kötü güzel işlere sahip, güzel gelirlere sahip ya da güzel bölümlerde okuyorlar. ne diyeyim daha.

Keyif almak icin guzel de... Filme basliyorsun, izliyorsun, bitiyor. Bu oyle degil ki... Dur Lvl 60 olayim, dur su item'i da cikartayim derken gunlerini buna adiyorsun. Bir nevi eglenmek icin degil de karakteri gelistirmek icin oynuyorsun. Kendinden cok karaktere emek harcar duruma geliyorsun ki bence bu sakat bir davranis.

öyle diyosun da, bi friends'i izlemek yaklaşık 80 saat yapıyor. imdb'nin top 10 listesindeki filmleri izlemek 28 saat yapıyor.

wow'da son levele gelmek, yaklaşık 20 saat sürüyor. ondan sonra haftada 10 saat girerek ortalama bir oyuncu olarak rahatça oynanabilir. bu tür oyunlar en fazla haftada 1 sigara parasına, ki çoğu oyun aylık ücret politikalarını terk etmekte ya da zaten öyle bir şey yoktu , 10 saatlik eğlenceli vakit sunuyor.

bir türk dizisi reklamıyla meklamıyla yaklaşık 2.30 saat sürüyor. her gece televizyon karşısında oturacağıma oyun oynarım daha iyi bu hesaba göre.

5-6 saatte biten oyun da var.

aral'a para yedirmeyin boşverin dijital alın.

Eğer bir expension çıkarsa ileride hiçbir şekilde bedavaya gelmez onu bir belirteyim.

Digital Copy alınan oyunlarda sadece cd key alıyorsun. Blizzard cd-key veriyor sana, onu redeem ettikten sonra oyuna başlayabiliyorsun. Kutu oyunun da ne olduğunu biliyorsundur elbette.

genelde digital ile sıradan kutu arasında hiç bir fark yok. en fazla kutudan bir tane nasıl oynanır diye kitapçık çıkar o kadar. digital olarak satın aldığınız cd key'i bir köşeye yazmayı da unutmayın ama, hack mack durumlarında, bakın cd-key'im de buydu derseniz blizzard yetkililerinin işini hızlandırırsınız.

aral ile uğraşma digital al bence de.

iyi de arada 50 tl fark var. aral'a yedirmeyelim diye daha mı çok para verelim :)

ya kaç gündür bu diablo muhabbeti dönüyor. anladık bu bir oyun ama yani nasıl bir oyun? facebook oyunu (tarla sürmece) gibi bir şey mi, yoksa playstation oyunu gibi mi?
bir de 10 yıldır bekleyen insanlar varmış. e 10 yıl önce internet yoktu ki, nasıl oluyor???

@extraordinary baba sen ne yaptın yahu ? :)
bunun biri bile vardı. sene 96 falan.

internetten digital keyleri 80 liraya - şu an bulabilir misin bilmem -, kutusu 110-120 liraya koleksiyon özel kutusu 240 liraya.

battle.net'e giriyor ve oynuyorsun. haliyle internet gerek. internetsiz oynarsan auchtion house - item alım satım yaptığın açık arttırma yeri -, achievements vs gibi kısımlara erişemezsin. ayrıca arkadaşlarınla birlikte oynama keyfini de tadamazsın, yarım kalır oyun keyfin. korsanlar nasıl yapacak ya da yapabilecekler mi şu anlık kesin bişi yok.

diablo izometrik görünümlü bir role playing game'dir. bir class seçer ve ana hikayeyi takip ederek questleri yaparsınız. türünün ilk ve en baba örneklerindendir. bu kadar sevilmesinin bir diğer sebebi de aşırı derece de hack'n slash olması ve insanların egolarını yükseltecek şekilde tasarlanmış olmasıdır. sürekli daha iyi kafalığı, daha iyi kılıcı, daha iyi set bonusu olan şeyi bulmak için çabalarsınız.

efes,meryem ana ziyaret edilebilir.çöpşiş için ortaklara gitmen lazım :)
kuşadası milli parka gidebilirsin.

günübirlik ya da bi gece konaklamalı pamukkale

izmirde bişey yok ama gelip de görmemek olmaz

antik kent seversen yakın civarda çok var, milet, prienne, magnesia, tralles vs.

antik kent sevmiyorsan bile efes ve meryem ana mutlaka görülmeli. oraya kadar gitmişken şirincede şarap tadımı

kelepirin dediği gibi kuşadası- milli park görülebilir,

aqua fantasy yada adaland denenmeli.

laan keşke şu an evde olsam, ne güzel şirince'ye falan gider içerdik.

benim yerime şirince'ye git bigün varsa çoluk çocuk topla aileden. içerlerse büyükleri de al tabi. gitmişken bol bol meyve şarabı tadın, alın. ucuz ucuz. mis. sonra efes, meryem ana'ya mutlaka gidin. kuşadası'na gidin bi haftasonu gecesi, eğlenceli gibi gözüküyorsa gece takılın. balık tutmaya gidin pamucak'tan kıyıdan atın, bizimkileri görürseniz selam söyleyin. havalar ısındı, yoncaköy'e gidip deniz sezonunu açın. daha ne diyim :)

çöp şiş için ortaklar'a gidicen hakkaten. değişik bişey yemek istersen kuşadası'nda tuki'den çarşaflı dene, güzel bi tosttur.

Black Books sizi deli açar.

Bonusu: Bored to Death ve Scrubs.

malcolm in the middle

farkli komedi istersen:
him & her
the it crowd
wilfred
2 broke girls

ortaya cesit:
californication
how to make it in america (iptal oldu bu dizi)

shameless

malcolm in the middle ilk iki sezonu izledim ama devamını bulamadığım için izleyememiştim. daha doğrusu indirdiklerimin görüntü kalitesi çok düşüktü.
yazmayı unutmuşum onu. en sevdiklerimdendi:)

new girl
www.imdb.com

shameless amerika versiyonun ilk sezonu izledim ama 2. sezonda sıkılıp bırakmıştım.

it crowd +1
bored to death'i seviyorum ama herkes sevmeyebilir onada +1

scrubs * friends kadar uzun, friends'den de güzeli en güzeli *
black books * kısadır, ama inanılmaz komiktir *
spaced * kısadır, ve yine çok komiktir. geek temalı, tbbt'yi binle çarpar *
the it crowd * yine geek temalı, ama spaced'e göre göndermeler falan çok daha az. yine de inanılmaz komik *
coupling * friends, seinfield, coupling 3 lüsü komedi dizilerinin 3 büyük klasiğidir *

anime izle death note süper kaliteli bir animedir.
Kurgusunu izledikten sonra tüm film ve diziler bana artık yavan gelmekte...

Black books +1
Coupling +1

Pişman olmazsın.

(bkz: community)

modern family, coupling, scrubs, seinfeld, two guys and a girl and a pizza place, curb your enthusiasm, episodes, simpsons, flight of the conchords, bored to death ilk sezonu.

şimdilik aklıma bunlar geldi.

senfield ve curb your enthusiasm'i siddetle oneririm. ha bi de arrested development var..

weeds de olur, ingilizlere de yönelebilirsin, mighty boosh, little britain (skeç komedi), fawlty towers (eskidir ama çok iyidir), dişi bir kişiysen de absolutely fabulous da sevebilirsin bu da eski. animasyon olsa da belki goode family de hoşuna gidebilir. arrested development da tam philly ayarında bu arada. hatta bence çok daha iyisi. bir de gerilim sevmem demişsin, ama ben bones epey seviyorum, adli tıpla filan ilgili ama csi lar gibi değil, daha sakin, farklı konular filan, suça çok fazla değinmiyolar, daha çok bilim milim.

nasıl yazılmamış hayret! komedi değil ama benim tavsiyem person of interest olacak. ilk 6 bölümünden sonra bu dizinin bağımlısı olmazsan ben de adam değilim =)

komedi için shameless iyidir, hakikaten eğlenceli güzel dizi. bir de 90 dakikalık üç bölümden oluşan the lost room var. komedi falan değil ama, mutlaka izle.

ben çok geç farkettim ,sonra baya üzüldüm: community.

sherlock dexter bağımlılık yapar,dikkat.

çok itici. cidden. inanılmaz itici ve köylü işi futbol seven kız.

futbol seven kız böyle şampiyon olduğunda ertesi günü derse formayla geç gelen tiki kadar olsun. ötesi değil.

Farklı olma çabası çoğu veya biz de futbolu sevebiliriz ispatı çabası her şekilde çok yapmacık geliyor.

olmamış. olmuyor.

biri kızları erkekler futbol seven kızlardan hoşlanır diye kandırmış bildiğin.

bir aralar ilgilendim ama hiç bir zaman holigan olmadım, geçici bir hevesti :)

şöyle bir durum var, üç erkek biraraya geldiğinde öyle ya da böyle futbol konuşmaya başlıyorlar ve ben mal mal bakıyorum, sıkılıyorum. belki bu şekilde konu dışında kalmamak için ilgileniyor olabilirler.

valla ben de bu play offta bi ilgilenmedim değil. bi kaç maça mecburi baktıktan sonra sardı, izledim, ilgilendm, hatta baktım aykut kocaman hakkında yorum yapıyroum:)) çok da itici bişi değil:)

evet, erkeklerden çok formayla gezen var, yüzde 99 unun amacı da ilgi çekmek.

bugün holiganlık yarın başka birşey, amaç hep aynı ama

sıradan bir ilgiyse dikkatimi çekmiyor ama holiganlık bi kere çirkin bişeyken, güzel olmasını beklediğim/istediğim kadınların holiganlık yapması tiksindiriyor kendilerinden.

öyle koyduk moyduk diye konuşan, sağda solda taraftar sitelerinden alıntı paylaşan kadın; olmamıştır gözümde.

erkeklere ''bakın nasıl kafa kızım'' ben mesajı verebilmek gibi geliyor bir çoğunun bu davranışı bana. o yüzden de çok itici buluyorum. konuşmalar, söylemler çok çok kötü. olmuyor, olamıyor.

futbol seven erkekler kadar itici.
futboldan da, futbol konuşup duranlanlardan da irrite oluyorum.

sırf erkek bulabilmek için orijinal forma alıp maç izlenen ortamlara gidip futbol aşığıymış gibi davranan arkadaşlarımı gördükten sonra, hiçbirisinin samimi olduğunu düşünemiyorum.

imza, bir bağyan.

hic bulasmasinlar. lutfen diyorum. asiri itici. futbol ne ya, 22 kisinin bir top arkasindan kosmasi desinler tamam ama ilgilenmesinler ne olursun. hayatim boyunca tek bir istisna tanidim.

Tek nedeni sosyal medya. (ne kadar nefret etsem de şu tanımdan facebook, twitter fln anlayın işte)

Bi kaç yıl öncesine kadar tü kakaydı. Ama işte değişiyor. "ayyy küfür igrench" diyen kız amınakoyimli tivitler atıyor.
Futbol da küfür de doğal ama işte o şekilcilik... Eskiden o modaydı şimdi bu.

Ünlülerle, futbolcularla vs. iletişim. Çeşitli ünlü ablalarımızın futbol tivitleri...
Bizim kızlar da sever zaten yaptıkları her boku bildirmeyi. Görüyor tt'yi bir anda fanatik oluyor.

Bence de, biz erkekler "pes oynayan, futbol bilen kız arıyoruz" modunda çok takıldık. Kızlar da "bizim neyimiz eksik" falan diye olaya dalıyor.
Ben acayip itici buluyorum. Çünkü, şimdi bir erkeksen 4-5 yaşında başlarsın top oynamaya. Hele iddaa çıktıktan sonra, bütün avrupa liglerine, bütün oyunculara, bütün takımlara ve taktiklere hakim oluyorsun. Kız çıkıyo karşına, "yeaa bence baroni çok şekeer" falan tarzı muhabbet yapıyor. "selçuk çok iyi" falan diyor. Tartışamıyorsun da. Çünkü konuştuğun zaman "valla orasını bilemicem ama vıdı vıdı vıdı" tarzı konuşma devam ediyor. Kızlarla futbol konuşmam. Benim kendi kuralım budur. Hele derbilerden sonra falan, ııyyhh.

futbolu fanatik düzeyde sevmek zaten itici bir şey. erkekte de itici, kadında da itici. bir de futbol seven kadının gitgide erkeksi tavırlar sergilemesi durumu var ki, böylesi bir saçmalığın iki nedeni olabilir:

1. cinsiyetinden memnun değil, toplumdaki yerinden memnun değil, bilinçaltındaki birtakım nedenlerden dolayı erkeklerden takdir görmek istiyor.

2. hayatındaki bir boşluğu doldurmaya çalışıyor. bunun dinle doldurmaya çalışanı da var, böylesi de var. bunu yapanlar hep hayatına koyduğu şeyi en aşırı uçta yaşıyor benim gözlemlediğim.

sonuç: bir kadın da futbol sevebilir, futbol "errrkek" işi değildir. ama herkes dozunda sevsin lütfen. futbolu hayatının merkezine koymaya, takımı sevgilisiymiş gibi davranmaya bir son versinler. kadınlar için de, futbolu seviyorlarsa da kadınlıklarını kaybetmeden sevsinler. sosyal mesajım bu kadar.

kizlar da futbol sevebilir, ben de kendimi bildim bileli futbolla ilgilenirim, mac saatlerinde evde olmaya calisirim, televizyon ses olsun diye aciksa alaasiz liglerden bir mac bulurum, bunda ne gariplik var ki. diger turlu sevgili degistirdikce takim da degistiren, mac ertesi yeni takiminin formasiyla dolasan kizlar da ben bildim bileli var ama onlar ayri bi degerlendirme konusu, yani yeni turemediler.

ön bilgi: kadınım.

çocukluğum futbol oynayarak geçti; abi, kuzenler, mahalle maçı, 9 aylık... lise sona kadar da bayağı bir fb fanıydım, sadece türk ligi değil diğerleri hakkında da bilgim vardı tabii; cm 4 de oynadım.
sonra bir aydınlanma geldi ve napıyorum yahu ben ne bu saçmalık deyip futbolla ilişkimi kestim, bir daha da hiç izlemedim, taraftarlığın ne mallık olduğunu farketmiştim. yani bir oyun yüzünden arkadaşlarımla, kuzenlerimle tartıştığımı farkettim. sonra aklım başıma iyice gelince de futbol taraftarlığının bir çeşit faşizm olduğuna kanaat getirdim. yetişkin olmayan kadın/erkek kişileri hoş görürüm; ancak yetişkin olup da kadın/erkek futbolla ilgilenenlere pek olumlu yaklaşmam. zaten futbol taraftarı olup da aklı başında çok insan görmedim.
sonuç olarak, toplumsal cinsiyete, cinsiyetçiliğe sıçayım, saçmalığın cinsiyeti olmaz.

bir kız futbolla ilgileniyorsa ya hoşlandığı çocuğa,sevgilisine vs. yaranmaya çalışıyordur(karşısındaki kişinin kendini bu haliyle daha çok seveceğini sanarak)(küçük bir kesimse iyiniyetle karşısındaki insanla ortak bir nokta yakalayıp güzel şeyleri paylaşmak peşindedir).ya da fitbolculara halleniyodur.
şimdi tiksintiyle hatırladığım 1-2 yıl feci bir tutkuyla ilgilendim futbolla.sorsanız neden diye cevap yağuşuklu futbolcular.

European Universalis'ler falan vardı bi' aralar sanki.

civilization V.

red alert vardı eskiden

hearts of iron 3 var da muharebeyi total war'dakiler gibi yonetmiyorsun bu paradox oyunlarinda.

total war'ların daha detaylısını arıyorsan paradox interactive isimli firmanın oyunlarına bak. yukarda da demiş uyku inadım inat europa universalis bunlardan biridir ve napoleon ile hemen hemen aynı devirlerden başlar. daha yakın zamanlarda başlayan oyununun ismi ise hearts of iron.

ama epey detaylı bu oyunlar.

rise of nations

en fazla videoyu telif hakkı nedeniyle kaldırırlar. evini özel harekat basmaz merak etme.

edebilir, bu gibi durumlarda videonun açıklamasına videonun sana ait olmadığını, sahibini ( yapım şirketi ) falan yaz. en fazla silerler videoyu gerçi.

yüklersen silinir o kısım.

silinme ihtimali çok. ve hesabın senin için değerli ise 3 kez ihlal olunca hesabın kapatılıyor (benim 150'den fazla kişisel videom var ve o nedenle hesabım kapanmamalı mesela)

değer, iştirak ediniz.

hemen alma, bekle, ben öyle yapıcam soğumamak için.

şöyle söyliyim, eğer şu armorumda olsun, şu seti de tamamlayayım diye defalarca defalarca aynı şeyleri yapmaktan sıkılmayan biriysen, online oyun ve farm - farmville değil. farmla ne dediğimi anlamadıysan zaten okuma gerisini - geçmişin varsa al. çatır çatır oynarsın. yok ben hikayesine bakayım diyenlerdensen bence alma.

ben almıcam mesela. ona 80 lira vereceğine orjinal bi fm çak mesela, mis gibi oynarsın.

izmirin neresinden gidiyorsun ? nereden gittiğine göre değişir süre.Ayrıca 0.5 litrelik pet şişelerden alsan yanına yeterli.

@kurbaga kermit, yok su kısmı işin geyiğiydi, 2 kişi gidicez bi bayan bi erkek, birimiz bornovada, birimiz balçovada ama sanırım otogar'a gidip oradan gideceğiz. Daha iyi bi çözüm yoksa tabi.

müze kart her türlü çıkart zaten 1 yıl boyunca her yeri gezersin. hele de öğrenciysen hemen çıkart.

otogardan selçuk otobüslerine bin.
selçuk'ta otogarda inip yine otogardan kalkan efes minibüslerine bin.

şapka alın mutlaka. bi de güneş kremi sürün.

içerde bazı yerleri gezmek için ekstra para ödemen gerekiyor (kütüphaneydi sanırım.)

akşamüstü gezmek daha keyifli olabilir (saat 4-5 gibi) ya da sabah saatlerinde. havanın durumuna göre tabii şu sıra abartılı sıcak yok.

izmir selçuk 2 saat bile değil 1 küsur saat. selçuk'tan efes 15 dakika mı ne yahu zaten.

izmir otogardan selçuk tam 1 saat sürüyor. selçuk'tan minibüsle efes ve meryem ana'ya gidersiniz, 10 dakika sürmez. sabah çıkın, öğlen meryem ana ve efes'i bitirmiş olursunuz. gelmişken selçuk kalesine ve müzesine de bi bakarsınız. öğle yemeğini selçuk'ta yer şirince'ye geçersiniz. bedavaya tadımlık meyve şaraplarını götürür, en beğendiklerinizden 1 tanesini açtırır içersiniz. 3-4 tane de alırsınız. akşam yemeğini de şirince'de çeşitli otlar ya da çöpşiş yiyerek halledersiniz ve mutlu mesut izmir'e geri dönersiniz.

selçukluyum .)

Peki müze kartı yarın orda çıkartabilir miyim?
Kaçta çıksam uygun olur?
Git-gel müzeleri gez kaç para harcanır? Yol paraları dahil, yemek hariç?

müze kart öğrenciye 15 tl. efesin giriş ücreti ise 25 tl.

müze kart çıkartmak için, fotoğraflı nüfüs cüzdanınız gerekli.

efesin giriş kapısında 1 dk da çıkıyor.

ne kadar erken o kadar iyi. sabah ilk iş erkenden ve çok kalabalık olmadan efesi gezmek olmalı.

meryemanada müzekart geçmeyecek. 3,5 tl ücreti var.

arkeoloji müzesi görülmeli. (müzekartla bedeva)

müzenin arkasında, antik dünyanın yedi harikasından biri olan artemisiondan geriye kalan çukur var. fotoğrafı çekilmeli.

müzenin arkasından, saint jean kilisesine giden yolda, isa bey cami var. bi bakmalı.

isa bey camiinden 3 dk uzakta saint jean kilisesi var. (müzekart geçerli)

yemek için, ciğer severseniz selçuk merkezde seçkin ciğercide yiyin. 10 tl falan olmalı. çopşiş de denenebilir.

akşamüstü mutlaka şirinceye gitmeli. meyve şarabı tatmalı. (12-15 tl arası)

kızlar tecavüz ediyormuş diolla

arkadaşım 2 ay önce 40 lira+kdv verip üye oldu, 5 kızla buluştu 2 ay içinde. başka açıklama yapmama lüzum yok sanırım.

önünde bodyguard olan club gibi. ayrıca kullanan kızlar da ortak amaç için kullanıyor.

bi kız arkadaşım erkek arkadaşıyla bu siteden tanışmış. sanırım iki sene oldu hala beraberler.

başka ne işe yarıyor bilemiyorum.

abartmayın lan yıllardır üyeyim, her türlü internet ortamından kızlarla tanışmışlığım, görüşmüşlüğüm var ama ben burada öyle bir şey görmedim.

nerde götü tavan yapan kezban varsa bu sitede.

baya sikiş dönüyormuş hacı. ama gene de çok çaresiz kalırsan üye ol derim,ya da ne biliyim sevgilin varsa kontrol etmek amaçlı falan.bazen ortam acayip seviyesizleşio çünkü.

bi de biraz ortalama üstüysen ekmek çıkar diye düşünüyorum yoksa kimsenin yüzüne bakmadığı kızlar'la takılırsın.ha ama her türlü bi kız düşer evet.

ben şu binbir takla atıp üyelik sildirenlerdenim kardeş rahat ol

aynı şey değil mi? kişileri dokunmadan, kilometrelerce uzaktan, farklı farklı yöntemlerle öldürmek bir silahsa, çok özel bir güçtür.

bu şekilde düşünecek olsaydı eğer, 10 bölümde biterdi giderdi.

L bunun bir silah değil güç olduğunu şu nedenle düşünmeye başladı :

1. bölümde canlı yayına bir suçlu çıkarttı ve Kira'nın anında tepki vermesini sağladı. Hemen ardından kendisi canlı yayına çıkarak kendisini öldürmesi için Kira'ı kışkırttı ama Kira bunu başaramadı.

Sonuçta defter bir silah, işleyiş yapısından dolayı özel bir güç olarak tanımladı. Aslında farklı değil. Zaten defter başka kişilerin eline de geçti zaman zaman.

çünkü l, insan gibi zeki değil, 5 tane zeki dediğin adamı koy, bir l etmez. o derece...
hal böyle olunca mevzuyu çakıyor tabi. yok diyor, bu işin bilinen mantık sınırları içerisinde açıklaması yok, kesin metafiziksel bişey.

var bir sürü site. hatta direkt, play mario bross, play captain tsubasa falan yazsan bile çıkıyor google'da.

hm expire date olmalı ama expire time olur mu ki :)
şarabın son kullanma tarihi olur, her sarap yıllanmaz tabii ki

e.t. ne bilmiyorum ama sofra şarabı yani ucuz şarabın ömrü öyle senelerce değildir. sofra şarabını yıllandırmaya kalkıp 10 senelik sirke elde etmeyin ya da sirkeye şarap parası vermeyin =)

ya ben bekletmeyeceğim zaten. benim korkum 2011 yazıyor tarihte, son kullanma tarihi falansa mideyi bozar mıyım diye. :)

o 2011 üretim yılıdır. şarap ne kadar ucuz olursa olsun bir kaç sene dayanır. o kadar da dandik değildir. ama arkadaşların da dediği gibi ucuz şarapların bir ömrü vardır. ben inatla 1992 Doluca Antik'i saklıyorum.şişeyi çeviriyorum, arada hafif çalkalıyorum. şarap kültürüm var mı? yok:) anlamıyorum hiçbir şey ama o şarap için inat ettim ben de..

her şarap yıllanmaz. normal aldığın şarapların ömrü 3 yıldır. yıllanan şaraplar özel üretilir ki onlarda da yıllanma süresi ve ardından da bozulma süresi vardır. 1000 senelik şarap olmaz yani.

şarabın son kullanma tarihi olmaz, muhtemelen dolum tarihidir üzreinde yazan.

evet, yaklaşık 30 saniye yüklüyor. büyük ihtimalle serverlara yük yapmasın diye parça parça yükleme yapılıyor.

html5 sistemine geçildi. hızlı olsun diye tasarladılar, ama pek öyle görünmediğini söyleyebilirim.

html5 veya eski flashlı şekilde kullandığımda yüklemede bir fark olmuyor.

olmaz öyle, hepsini izle, yapım tarihine göre tabi.

hepsini izlemelisin. 6'da 6 yap da, gel, muhabbetini edelim :)

ilk çekilen üçlemeyle başlaman daha makul olur.

kesinlikle olmaz. zaten ilk 3 film son üçlüden daha eğlenceli. komik falan yani bildiğin. zevkle izlersin. son üçlüyü izleyeceksen hiç izleme, sağda solda da ben sıtar vors izledim diye dolaşma. hadi bakiim.

(bkz: yeni nesle star wars izletme sırası)

trt vermeye başladı dün iv'ü izledim keyifle :) v'i 11 mayıs'ta vereceklerdi galiba

@trachemys scripta elegans, Naptın emmi sen?

Bence eksik kalmaz. güzel de olur. he, ilk 3 ü izlediğinde olaylara daha hakim olursun elbette. Ama özellikle 1. film çook sıkıcı.

yayınlanma tarihlerine göre izle. eski filmler asıl star wars.

star wars olayı da bir beginn uuu olma yolunda ilerliyor duyuruda bana kalırsa
www.eksiduyuru.com

evet eksik kalır. 4-5-6 sonra da 1-2-3 izleyeceksiniz. yani a new hope- the empire strites back -return of the jedi önce sonra da phantom menace - attack of the clones - revenge of the sith'i izleyeceksiniz.

sıra budur. ama bana kalırsa genel olarak abartılmış bir mecraadır(mecraa diyorum çünkü artık sadece film olmaktan çıkmış durumda) star wars böyle şu tarafını izlemesem olur mu diye düşünüyorsanız hiç izlemeseniz de olur. muhabbetten biraz uzak kalırsınız.

bunu 1 yıl okulunda star wars kulübünde bulunmuş biri olarak söylüyorum bu arada. mal gibi cahil değilim konuda.

bence çok eğlenceli ilk 3 film. aslında son 3 film sıkıcı, çünkü daha karamsar bir hava var, asıl star wars evreni bu değil. bir kasıntılık var, anakin'in ergenlik krizleri var. "i truly deeply love you" gibi cheesy cümleler var...

ep. 4 ü ilk izlediğim zaman 8 yasındaydım trt1 vermişti sene 91 falan olmalı ''the circle is now complete'' cumlesine takılmıştım leyn ne alaka diye.. 1-2-3-4-5-6 sırasıyla izle anakinin evrimini , dark side a nasıl itildiğini gör ; ona duyulan guvensizliği-sevgizliği ve onun elinde ki sevdiklerini kaybetmemek için sarf ettiği beyhude çabayı izle

edep vereceksin kardeşim.
edepli olmayı öğreteceksin.
başıboş bırakırsan böyle olur.

"aynı şeyi erkek yapınca da helal koçum oluyor."

toplum ve ahlak bilincine giriş 101

ağaç yaş iken eğilir diye pek güzel bi sözümüz var.

ms 8. yy da yazılmış abidelerde diyor ki "her dediğini yapmayın, şımartmayın"

çok verip arsız etme az verip hırsız etme de derler.

bide anasına bak kızını al derler

bana dostunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim de çok hoş.

çocukken çok titiz büyütülmeli insanlar. aman ilk çocuk aman erkek çocuk yok efendim son beşik diye şımatılmamalı. kim ne derse desin kız çocuğu annenin huyunu alır efendim. yanlış arkadaş seçimi teşhisi koyup hava değişimi öneriyorum.

bu arada hakkaten ben atlamışım o kısımları
1.sana ne?
2."dövmesen orosbu oluyor" hiç dayak yemedim. vesika için müracaat neresi?

Sen gibi odunlar olmasa kimse intihar etmez, annesi, babası diğer insanlar ne der düşüncesiyle hareket ettiğinden, özgür bir bireyin cinsel hayatına müdahale etmek zorunda kalır, sanane anten beyinli, ister fingirder, ister başka şey yapar, kızın kendi hayatı, sen namus bekçisimisin.

Yani sen gibi moronlar kızın arkasından konuşmasa hiç bir sorun olmayacak.

'dövmesen orospu oluyor' bu pek iyi bir kafa değil açıkçası.

dövme dışında başka yollar da var cezalandırma ve eğitmenin. Ama kişiyi en çok etkileyen sosyal hayatı oluyor ailenin dışında. Orada da pek yapılabilecek bir şey yok.

He tokat sebebi zaten ayrı; ermanene +1 verdim gitti.

@disfircasiyimben

atıp tutmadan önce bi sor bakalım orası neresi diye? izmir'den ya da istanbul'dan bahsetmiyoruz. şimdi neresi olursa olsun farketmez deme kafanı kırarım valla. sen nerede ya da nasıl bi ortamda büyüdün bilemem ama, büyüdüğün yerden pek dışarıya çıkmadığın ve yaşadığın ülke hakkın pek bilgi sahibi olmadığın belli. etik kural denen bi şey var, aç araştır birazda sonra gel burada öt allahın embesili.

hem ne demek la siz konuşmasınız hiç bir sorun olmayacak? sen kendi namusunu düşünmeyebilirisin ama herkes senin gibi düşünmüyor işte. adamın kızını yiyecekler, kimse arkalarından konuşmayınca hiç bir sorun olmayacak hea?:) aklını sikim senin. allahın salağı adamın namusu gitmiş, elalemin dediklerini ne yapsın o dakkadan sonra.

iyi sen kızın olursa eğer, kızım senin cinsel özgürlüğün var diye onun bunun altına yatmasına izin ver, başkalarının dediklerinide duymamazlıktan gelirisin olur biter.

@yokartikdahaneler
@natnan

edep verilmeyen kızlar için söyledim, ya da bazı şeyler için geç kalınanlar için. o anlamda bakın, herkes kızını dövecek diye bir şey yok tabiki:)

annesi napıyomuş ıssızda?

kimse kimseyi dövmesin.

Bizim ailede kimse kimseye fiske bile vurmadı. Ne ablam orospu oldu ne ben pezevenk oldum. Ama küçüklüğünde "dayak" ile büyüyenlerin kızının "tenhada fingirdeştiğinden" bahsediyorsun.

Ahlak aileden gelir. 16-17 yaşlarına kadar olan insanlar ailelerinin birer aynasıdır. Aile çocuğuna düzgün ahlak vermezse "dövmesen orospu olma yolunda ilerliyorlar" mantığı harekete geçiyor.

blackmail son kez uyarıyorum, üslubunu düzelt.

@dampire

küçüklüğünde "dayak" ile büyüyenlerin kızının "tenhada fingirdeştiğinden" bahsetmiyorum. kızına edep veremeyenlerden ve sonra başlarına gelen olumsuzluklardan bahsediyorum.

ayağından zincire vurup kömürlüğe kilitlemek lazım.

Bu zihniyet kızları oropsu yapıyor..Ne var ki ıssızda fingirdeşse en fazla öpüşür koklaşır hafiften..Bunlar yasaklanınca fingirdeşme meselelerine aç kalıyorlar sonrasıda belli zaten üniversiteye gider aile yok yanında kendini 30 yaşında adamların yatağında bulurlar.Yozlaşmamak kaydıyla bir kızın cinselliğini yaşaması çok normal ama baskılar dejenere olmaya yol açıyor.

@blackmail "adamın kızını yiyecekler, kimse arkalarından konuşmayınca hiç bir sorun olmayacak hea?:) aklını sikim senin. allahın salağı adamın namusu gitmiş, elalemin dediklerini ne yapsın o dakkadan sonra."

bunları söyleyen bir insana cevap vereceğimi sanmıyorum, ayrıca hala başkasının meselesini kendine mesele ediyorsun.

kızına edep vermek ne demek ya? öncelikle oğullarına da kızlarına davrandıkları gibi davransalar o oğullar başkalarının kızlarına bu gözle bakmaz. dolayısıyla kız yapınca "erkeklerin altına yatan namussuz" olmaz. kızları kıstırmak yerine eğitmek ve fakat öncelikle erkekleri eğitmek gerek. edep dediğiniz ne ki? insanları sorumluluk ve özgüven sahibi olacak şekilde yetiştirmek gerektiğini düşünüyorum. "cıss" dediğin şeyi merak ediyor çocuk normal olarak. ve sen çocuğunla düzgün bir iletişim kuramazsan bu duruma gelmesi normal.
ayrıca kimse komşu çocuğunun namusundan sorumlu değil. "adamın kızını yiyecekler" bakışı da ne kadar sağlıklı bir düşünün.

@Kierkegaard

ıssızdaki fingirdeşmeler yasaklanmayınca bu işin ıssızda kalacağını nereden biliyorsun peki?

@blackmail "iyi sen kızın olursa eğer, kızım senin cinsel özgürlüğün var diye onun bunun altına yatmasına izin ver, başkalarının dediklerinide duymamazlıktan gelirisin olur biter."

Bunları yazan bir insanla tartışmayı daha fazla sürdüremem, cinsel özgürlüğün ne olduğundan bir habersin daha, seninde o dedikodu yaparak, laf çıkartan insanlardan bir farkın yok.

@disfircasiyimben

bilmukabele. şimdi bi insan için namusu en ön plandaysa ve bu kirlenmesini istemiyorsa bunda anlaşılmayacak ne var? bunu anlamayan adama ben niye cvp verim asıl. adamın en değer verdiği şey kirleniyor, sen elalem konuşmazsa sorun olmaz diyorsun.

lan arkadaşım cinsel özgürlük olabilir buna lafım olmaz. bi insan sevgilisiyle istediğini yapar kimse karışamaz. ama piyasada düşmekten bahsediyorum ben, ve üniversite ortamından falanda bahsetmiyorum. etik kuralları olan, herkesin bi takım kurallar çerçevesinde yaşadığı, örf adet denilen şeylerin hala benliğini koruduğu bi yerden bahsediyorum.

@bigane

ben elalemin namusundan sorumluyum demedim zaten. o lafıda adamın gözünden örnek vermek için söyledim.

@Kierkegaard

işte mesele orda. o verdiğin örnekler bazı yerlerde yok anlatamıyor muyum? örfü adeti ben koymuyorum, bana niye 40 yaş üstü düşünceye sahipsin diyorsun şimdi? ben küçük yerlerdeki anlayışla cevap veriyorum size.

Bu yasaklamaların temelinde "ben yapamadım onlarda yapamasın" düşüncesi var.Ailesi bunu yaşamamış çocuğunada yaşatmak istemiyor tamamiyle "Ego" yani.İnsan kendi "ben"ini yıkamadıkça böyle dar fikirlere saplanıp debeleniyor.Ben şahsen cinsellikle namusu bağdaştıramıyorum.İslam ülkelerindeki bitmek bilmeyen zırvalardan birisidir burada tartışılan konu.

Örf adet demişsinde bunlar yapay şeyler 100 sene önceki örf adet şimdi yok.Şİmdikide 100 sene sonra olmayacak.

@ Kierkegaard

ben yapmadım onlarda yapmasın düşüncesi değil temeldeki, yapılanın yanlış olduğu görüşü tamamiyle. ama işte sen cinsellikle namusu bağdaştırmıyorsan zaten oturup tartışmamızın bi anlamı yok. zırva dediğin şey islamın temellerinden birisi zaten. ee senin gibi düşünenlerede burada kimse oturupta islamı anlatamaz şimdi:) herkesin görüşü kendisine..

@nozel kız kardeşim yok..Annemde "hacı" sizin kafadan biri.Ben savunuyorum.Teorini çürüttüm.

o kadar değer veriyorsa eğer "namus'a" kızını istediği gibi yetiştirseymiş. cem yılmaz dediyse "bu çocuk bence olmamış", çocuklar oyun hamuru gibidir, tabii ki karakterleri filan farklıdır herkesin ama hamurunu ailesi şekillendirir.

annesi iki tokat atıyorsa eğer, kızını iki tokat yediğinde aklı başına gelecek şekilde yetiştirseymiş. ya da daha normali, kızını orada rencide etmek yerine insan yerine koyup orada düzgün bir şekilde müdahele edip kızıyla ve hatta çocukla konuşsaymış, kendi doğrusu varsa bunu savunabilmeli insan.

daha önce yukarda demiş birileri, ne kadar kısıtlarsan o kadar patlar. biraz rahat bırakacaksın, çocuk senin kuklan ya da bir oyuncağın değil, ayrı bir birey.

kıza yazık olmuş, hem kendi vücudunun kıymetini öğretmemişler demek (ya da öğretmişler ve o bu şekilde mutlu) hem de deli gibi baskı altında. kurtulur inşallah.

ve oğlanları niye kötülüyorsunuz? yanlış biliyorsunuz tamamen. oğlum yapsın aferin ama kızım yapsın döverim düşüncesini niye hemen attınız ortaya? oğlu terbiyesizlik yaptı diye dayak atan ailelerde biliorum.

oğlu terbiyesizlik yaptı diye dayak atan aileler de biliniyormuş, işe bak ya. ne güzel, ne süper. oğlu bir kızla fingirdeşti diye dayak atan aile bilinmiyorsa var bu işte bi yanlışlık. dayak hepten yanlış ya, neyse.

@devilred

ben dayağı savunmuyorum arkadaşım, yazılanlara cevaben yazdım. herkes dio oğlan yapınca iyi hoş kız yapınca hemen orospu oluyo falan. aman neyse ya sikerim..

onun yarısı değil benimki 20 chrome sekmesi 3-4 tane oyun 3 tane video oynatıcısı utorrent.. en ufak bir takılma yok. kasayı yan çevir system32'yi sil.

cidden impasıbıl gibi bir şey öyle olması.

media player classic'le bir dener misin ? bir de bir a.k. pcsinde çok yüksek kalite videolar izlemeye çalışma, büyük ihtimalle 1080p görüntü oynatmaya çalışıyorsun. 1080p ile 720p arasındaki farkı küçük ekranda anlaman imkansız.

bir de ekran kartın çok ısınıyor muhtemelen, ondan.

vlc 2.0'ın hatası o bende de oluyor. seçenekler -> ses -> çıkış modülü -> win32 waveOut seçiliyse başka bir şey seç ya da vlc 1'e geri dön.

alakası da olmayabilir tabi.

720p izliyorum genelde, ama tek sorun o degil ki; nette gezinirken de cok yavas.
neredeyse 2 gblik netbookum daha hizli, usbye bir sey cekerken netbookda iki kat hizli halloluyor. ana bir sorun olmasi lazim ama bulamiyorum.

ilk göze çarpan cacık var orda, yoğurt ve salatalığın mikemmel uyumu olarak düşünülebilir onun dışında yoğurtla kırmızı toz biber, nane, buz (isteğe bağlı olarak sarımsak, az miktar rendelenmiş peynir vs.) de ekleyerek haydariye ulaşabilirsin, peyniri de kes yanına küp küp güzel oldu bence :) afiyet olsun. yumurta gitmez yanına, dolaba kaldır yumurtayı.

bazıları çılbır sever rakıyla. kaynayan suya yumurtayı kıracaksın pişince kevgirle sudan alıp tabağa koyup üzerine sarımsaklı yoğurt ve yağda kızdırılmış kırmızı biber dökeceksin.

ayrıca yumurtayı tamamen katı haşlayıp, soyup, boyuna ikiye böldükten sonra sarılarını bir kaseye ayırıp içine istediğin baharatları ekleyip tekrar yuvalarına yerleştirebilirsin.

cacık zaten ben buradayım diye bağırıyor.

peynir için de hellimi ızgara yapabilirsin. beyaz peyniri biraz kekik ve zeytinyağı ile süsleyip servis yapabilirsin. evde galete unu gibi bir şeyler varsa kaşarı parmak kalınlığında kesip sırayla beyaz un, çırpılmış yumurta, galete ununa bulayıp kızgın yağda kızartabilirsin.

domatesle pek alakam yok ama zeytin varsa evde domatesi salatalık doğrayıp zeytinle beraber salatamsı bir formatta servis edebilirsin.

sen bi kavun al peynirin yanına, domatesi salatalığı sabah kahvaltısı niyetine yersin.

yumurtaları katı haşlayıp halka halka ya da kayık doğra, sonra sarımsaklı yoğurt(biraz tuz) dök üzerlerine ve zeytin yağı pul biber gezdir. maç da başladı herhal. bir dahaki maça artık.

eldeki malzemelerle ancak kahvaltılık gibi hazırlarsın. bence aşağı inip çiğköfte ya da normal köfte bir de tahinli helvalardan al. mükemmel oluyo. biraz da meyve.

(bkz: madonna)

katoliklerde hala var diye biliyorum. ama eskisi gibi cemaatler halinde yaşamadığımızdan, öyle toplumdan dışlanma, kimsenin yüzüne bakmaması gibi bir durum olmuyor. daha çok simgesel bir şey, pek kimse sallamıyor.

katoliklerde, yahudilerde ve bildiğim kadarıyla ortodokslarda var. toplumdan dışlanma söz konusu değil ama ayinlere katılamıyorsun, bu da o dinler için önemli bir alan olduğundan ruhani açıdan hala etkili.

peki ben de şunu merak ediyorum, aforoz edildim diyelim, benim kim olduğumu nasıl bilecekler herhangi bir kilisenin ayinine gitsem? mesela ingilterede bir kilise ayinine elimi kolumu sallayaraktan girmiştim, katolik olmadığım halde. kimse de neden geldin demedi, bu kişinin aforoz edilmiş olduğunu nasıl anlayacaklar?

400 yıl önce, minnacık köyünün kasabanın birinde yaşasaydın aforoz anlamlı olabilirdi. ya da bi ülkenin kralı falan olsan o da anlamlı olabilirdi. ama değilsin. artık herkes, her din her yerde. ve kilise eskisi gibi güçlü değil, o dönem rönesans ile bitti. ama aforoz hala, kimse takmasa da devam ediyor.

ve yine 400 yıl önce herkesin birbirini tanıyabileceği, küçük topluluklar halinde yaşanıyordu. seyahat etmek çok zordu. ve emin olmasam da dinden çıkan büyük ihtimalle işaretleniyordur kimlikte falan kimseyi kandıramasın diye. haliyle kim nereden anlayacak diye bir şey yok.

bildiğim kadarıyla alevi'lerde de var benzer bir şey. (bkz: düşkün)

kim sallamışsa iyi sallamış, alevilikte öyle bir şey yok, hele de sünniyle evlendi diye. aleviliğe sürmedik bok kalmadı zaten la havle ve la... ceme almama cezası var, o da belli bir süre için, ya da kendini affettirene kadar.

neyse konuya dönelim, kimliğe işaret koymak şu an için uydurduğumuz bir şey tabii de öyle bile olsa bana kimse bir şey sormadı, kimlik falan göstermiyorsun zaten kiliseye girişte.

www.aabf-inanc-kurumu.com
alman bi alevi organizasyonunun sitesinden
www.aleviforum.com
burda başka bir örnek.
www.alevicanlar.net
başka bir örnek.

bunlar alevilik+düşkünlük keywordleri ile yaptığım basit bir google aramasının ilk sayfasından aldığım şeyler. yanlış bir bilgi olmadığından emin olmak için url'sinde alevi geçenleri koydum yukarı. düşkünlük hakkında daha epey haber&bilgi var internette.

aforozun çok daha sert görünmesinin en büyük nedeni kilisenin en korkulan güç olduğu yaklaşık 200-300 senelik bir karanlık çağın en büyük silahı olması. yoksa ceme almama, düğününe gitmeme, yüz çevirme, selam vermeme, yardımına koşmama, ticari faaliyetlere girmeme, sosyal statü kaybetme hemen hemen aforoz ile aynı şeyler.

yani bok atmak gibi bi derdim yok. varmış işte böyle bir şey, artık uygulanmıyor oluşu, sizin tanıdığınız alevilerin bunu uygulamıyor oluşu, çok daha radikal alevilerin hatta en radikallerin uyguluyor oluşu ya da eskisi kadar etkili olmuyor oluşu bir şey değiştirmez. zaten düşkünlük aforoz birbirine benziyor dediğim diye aleviliğe nasıl bok atmış olabilirim? ayrıca niye aleviliğe bok atayım?

her neyse. aforoz genelde kitleleri peşinden sürükleyebilecek insanlara karşı uygulanan bir şey. mesela bir papaz ya da kral ya da ünlü bir ressam aforoz edilir ki insanlar onun peşinden gitmesin. ayrıca aforoz edilen kişinin kiliseye girip çıkması ile ilgili bir sıkıntı yok, fakat ona dini tören ( komünyon, şarap içi ve ekmek yemek -isa'nın kanı ve eti - ) yapılmıyor. fakat izlemelerinde bir sakınca yok.

kimlik dediğim gibi bilmediğim bir konu, aklıma gelen en basit örnekti. bundan yüzyıllar önce, kasabamıza elini kolunu sallaya sallaya gelip komünyonunuza katılmak isteyen birine doğum kaydını, hırlı mı hırsız mı olduğunu sorardık herhalde. bugün bir köyde bile bilinmedik bir araba dolaşınca birileri çıkar hayırdır diye sorar. bugün de gidip " meraba bana bi kutsal su, ekmek arası vaftiz biraz da komünyon ama acısız olsun " dersen birileri sen kimsin kardeş der herhalde. ayrıca aforoz edilen kişiler genelde üstte de belirttiğim gibi toplum içerisinde insanları etkileyebilecek kişiler ve hatta prensler ve krallar.

*
ha unutmadan. dün akşam cüneyt özdemir'in programında sünni%alevi çift evlenince alevi'yi düşkün ilan ederiz diyen alevi dedelerinin varlığı konuşuldu. aynı zamanda pek çok dede de düşkün ilan etmeyiz de demiş.

*
ve soruya doğru düzgün cevap vermemişim. katolik kilisesi madonna'yı aforoz etti, hatun da ben budistim ne diyonuz heleloy diye dalga geçti bol bol. devam eden bir şey ama kimsenin umrunda değil.

(bkz: redneck)

@repins

çoğu sözlükteki ilgili başlıkları okudum(redneck, hillbilly vs.). kendi bildiklerinizi anlatırsanız daha iyi olur.

montgomeryde kaldım dediğin avcılık şeyleri fln trabzon için hepsi balık tutar gibi birşey , kültür olarak ise ülkeleri sevmek bir yana akdeniz insanı gibi sanki orası mahalle kültürü çok fazla teyzeler ablalar arasında günler fln oluyor yani öyle .

Floridada yasiyorum
Redneck oldukca nadir, fakat koyu southern yasiyan insanlar tabiki her yerde.Kisaca izlenimlerimi aktariyim
-Genelde insaat, tarim, sanayi, peyzaj isleri ile ilgilidirler bu nedenle hepsi buyuk kamyonetler kullanir ama bole dev tekerleki falan 4.5 -5.7 motor, bununlada oldukca ovunurler.
-30 derecede bile bot giyerler, cowboy botu olmasda gene genel olarak isleri geregi bu tip giyinirler, bol paca kot pantolon, genelde herhangi bir tarz biyik veya sakal, oakley gozluk ustlerinden eksik olmaz, bunu birde tutun cigneyerek tamamlarlar. ( kimisi profosyonel, tukurmeden 10 dk falan cigniyolar Bkz OHA0
-Biz nasil cay sevip iciyosak kultur olarak onlar gunduz southern style ice tea icerler, bunun tek ozelligi asiri sekerli olmasidir.
-Koyu bir aksanlar vardir, ilk kelimelerinden aksanlari anlasilir, cana yakin insanlardir, cahil cuheyla bi halleri yoktur( olanida var tabiki)
-Gene o 10 numero truck lari ile avcilik ve balikcilik yaparlar, e abi napsinlar sirf bizim sehirde 120tane gol var , heryer agiclik tutupta buz hokeyi mi oynasinlar? gayet normal yani adamlar adapte olmuslar ortama
-Southern muzik nedir bilmem yanliz cowboy temali barlari vardir kocaman dans pistli, haftanin belirli gunleri herkes cowboy cizmelerini giyer(hatunlari 10 numara bu arada) bole abudik gubudik sarkilarla folklor gibi dans ederler, dansin en sik ritmide botlarina yere vurarak ritm tutmalaridir.
-Redneck ile karistirilmasin, redneck bambaska birsey.

genellikle bütün dondurmaların üzerinde eğer sütlüyse falan da "sütlü buz" yazıyor. ürünü tanımlamaya yönelik bir çaba.

sütten değil süttozunan yapıldığı için sütlü buz yazılıyor. dondurma sütten yapılan. teknik olarak öyle isim vermek zorundalar gıda yönetmelikleri gereği. bu arada ülker dondurmayı (tüm çeşitlerini) sütten yaptığını söyleyerek pazara girdi ve o şekilde bir rekabet oluştu zamanında. rastlamamışsınız.

piyasadaki dondurmalar ikiye ayrılır; dondurma ve buz çeşidi diye. mesela algida max, kakaolu buz diye geçer. ama ülker roko dondurma diye geçer. (gıda standartlarına göre)

aradaki fark içine koyulan malzemenin kalitesine göre değişir. süt veya salep tozu gibi asıl dondurma malzemelerinden yapılıyorsa eğer dondurma adını alır. ama yapay malzemeler ile hazırlanıyorsa (mesela süt tozu, doğala özdeş aroma vs) o zaman buz adını alır.

buz yazan buz. mesela buzparmakta süt yok, bildiğimiz buza limon aromasını, tatlandırıcıyı,gıda boyasını basmışlar olmuş buz parmak.

sütse, döve döve yapılan maraş dondurmasında falan oluyo anca. onlarda bile olmayabiliyo.

magnum dondurma mesela.

Gıda kutuları, yiyeceklerin tazeliğini korumak, taşımak ve saklamak için kullanılan pratik ürünlerdir. Farklı malzeme, boyut ve tasarımlarda üretilen bu kutular, gıda sektöründe ve ev kullanımında önemli bir rol oynar.
ambalajmagazasi.com.tr

İçine az salça. Ayrıca üzerine tereyağı. Ekmeği de ince olursa daha bir güzel olur.

güzelce doğranmış turşu + salça.

yumurtalıyı severdim bir zamanlar.. kırmızı pul büberle falan

peynirin/kaşarın cinsi de önemli oluyor. güzelinden bir çift kaşarlı iyi oluyor.

beyaz peynir + salça

beyaz peynir çok çok iyi oluyor bence, çiğ köftelerin yanında verilen acı sos da baya iyi gidiyor.

acılı salça. bandırma stayla.

mantar

acılı ketçup ve köri sosu ekmeğin bir tarafına sür diğer tarafına malzemeler. Birde yağ olarak tereyağını kullan...
offfff diyorum müdür...

domates tek dilim halka şeklinde dediğim gibi yap pişman olmazsın , kaşar sucuk domates kekik üste bir yarım kaşar daha ( 2. dilim kaşarı tam koyarsan burger kingin kenarından köşesinden taşan burgerları gibi olur ) makineden almadan 1 dk evvel falan 2 yüzede bol tereyağ

Bandırmalı olarak tostun üzerine salça sürüp tekrar basabilirsin.Onun üzerine de kekik,pulbiber ve tuz iyi gider.
Ayrıca beyaz ya da kaşar peyniri kullanıp, içerisine dereotu ve kimyon konularak hazırlanan tostu da deneyebilirsin.

beyaz peynir ve domates ikilisi süperdir. eğer bulabiliyorsan hafif acı biber salçası veya acısso ilave de edebilirsin.

bir de et seviyorsan içine kekik de koyabilirsin. mesela bir arkadaşım beyaz peynir üzerine az zeytiyağı döktürüp kekik ve karabiber ektiriyor. ardından pişiriyor, hakkaten güzel ve hafif oluyor.

zeytin ezmesi

Kahvaltılık salça, kekikli sarımsaklı falan. Ayrıca ince ekmek. Sucuk koyuyorsan üzerine ayrıca yağ sürmeni önermem, sucuğun yağının tadını aldığın zaman çok daha güzel oluyor. Tabi ince ekmekle yaptıysan.

zeytin, mısır, domates(cok sulu olursa olmaz.) haslanmıs yumurta, zeytınyagı, tursu...

tırnaklı pideler var bazı fırınlarda, ekmek o olacak.

beyaz peynir+domates

Açık yeşil biber candır, canandır. Yakışır.

İçine salça koyuyosan mutlaka kekikte at mükemmel oluyo

domates,biber,beyaz peynir,kaşar,sucuk,salam,kekik.
üzerine tereyağı.
dene,seveceksin.sevmeyenini görmedim.

kilo problemi yoksa şokella koy ekmek arasına ısıtarak güzel oluyor ama ısıtmadan da şokella kızarmış ekmeğin üstüne de güzel oluyor.

yagli taze kasar, balli hardal, aci sos, ince dogranmis tursu ve biraz karabiber. normal ekmek ile tadi guzel olmuyor, tost ekmegi kullanmak gerek.

Sucuk,sosis,salam,kaşar,beyaz peynir (tercihen ikisinden biride olur ayrı ayrı da.)domates,rus salatası, şu içi delik yeşil zeytinden, salça veya ketçap, ketçapsa seçenek birde mayonez.

Malzeme yoksa, salca ve beyaz peynir veya acılı biber ezmesi ve beyaz peynir

jalapeno, her türlü tosta aşırı yakışıyor.

kaşarın üstüne kekik serpeceksin eriyince böyle bir tat yok harika.

kaşar + ince kesilmiş salam (pınarın aç bitirlerini koyuyorum ben) bu kadar harika.

acı seviyosan pul biber + kaşar da güzel oluyor.

ulan amma cevap verilmiş be. ölüyorum yazsa biri bu kadar ilgi çekmez.

cidden çok farklı türden tostsever varmış...ne güzel...birçoğunu denemeli.

domates,ketçap,mayonez. ayvalık stayla

sence var mı bir yamuk ?
99tl olur mu yahu :)

oluyorsa ben de alim :P

klasik geyiği yapmassam olmaz: 99 liraya getir 100 tane alayım

adam facebook a ilan koymuş...

"Bu fırsata, her 20 satın almada 1 kişi sahip olabilir.Kazananlar fırsat bitiminde belirlenir. Kazanamayan kişilere yukarıda üye girişi bölümünün altında bulunan ' hediye ürünler listesi ' sayfasındaki 10 adet farklı hediye paketinden biri gönderilir."

resmen çekilişle para toplayıp bilgisayar dağıtıyorla o zaman
ysak değil mi bu

*
Bu fırsata, her 20 satın almada 1 kişi sahip olabilir.Kazananlar fırsat bitiminde belirlenir. Kazanamayan kişilere yukarıda üye girişi bölümünün altında bulunan ' hediye ürünler listesi ' sayfasındaki 10 adet farklı hediye paketinden biri gönderilir.
*

2bin lira yani, sıkıntı yok. her 20 satın almada 1 kişiye 99 tl imiş, o da noter huzurunda belirlenir gibi bi ifade yok. verecekler mi vermeyecekler mi belli değil =)

(bkz: ayça_22)

o değil acaba satın alan varmıdır.

pahalı. eminönünde 50 lira bunlar.

Hediyelerin hepsi gözlük. taklit gözlüğe 100 lira vereceğim diye ısrar ediyorsan al panpa.

1. artık youtube komple videoyu yüklemiyor galiba parça parça yüklüyor işte izlediğinden 30sn sonrası gibi
2. normal boyutta çözünürlüğü(kalitesi) düşük seçiyor tam ekran yapınca onu arttırdığı için oluyor muhtemelen.

2. sorun için kullanıcı adınla giriş yapıyorsun. settings'e geliyorsun. playback'ten i have a slow connection'ı işaretliyorsun. sorun ortadan kalkıyor.

O halde durdurunca çubuğu akan videolar eski sistemle yüklenenler olsa gerek. birkaç yerde youtube yeni tasarımına geçtiğinden beri böyle bir uygulama kullanıyor falan diye okudum ama yavaş bir bağlantıda adamı deliye döndürüyor.

@sensible soccer direk "fakir ayarı" yapıyoruz desene :)

1. telekomun youtube için ayrı bi cachesi var ordan geliyor veriler. orda varsa hızlı hızlı yoksa yavaş yavaş geliyor.

Bazı videolarda da izledikten sonra replay yaptığımda yeniden yükleniyor. Bazılarında da zaten önceden yüklendiği için rahatça izleniyor. Arkadaş ne güzeldi eskiden, şimdi bi sürü dalga var, anlamsız.

youtube yeniliğe gitti, videolar kapandıktan sonra tekrar açıldığında da kaldığın yerden devam ediyor mesela. beni de gıcık etti, dolmuyor arkadaşım ttnet yüzünden ama youtube'a bunu anlatan mail atmak bile koca ülke adına rezillik.

Öncelikle Chrome kullanıyor olmalısınız.

Ardından bu adrese girin: (git:www.youtube.com)

Şimdi sayfanın en alt kısmındaki "Join the HTML5 Trial" seçeneğine tıklayın. Artık videolar her halükarda yüklenecektir.

kardeş her zaman yanındadır. bunu unutma derim.

kardeş lan o düşünesi bile bana göre ters ki biz babadan kerhanede gittiginde arkadaşının girdiği karıya bile girmeyeceksin diye gördük ki kardeş

ulan insan arkadaşına bile yapmaz, çok sevmiyosan hiç girişme öyle bir işe kardeşinin kalbini fena halde kırdığınla kalırsın, nasıl bakacan lan yüzüne?

www.facebook.com

kardeş lan kardeş!

kızı döv, kardeşine sarıl

(bkz: kardeşin ulan o senin)

kuzey sen misin ?

beni yanlış anladınız. daha nceden kardeşle bir sevgililik durumu yok. platonik takılıyor kardeş

Yalnız öyle yapsaydım abim azıma sçardı. Muhtemelen seninki de öyle yapar. Bence uzak dur.

kardeşimle adı aynı cümle içinde geçen insanla yan yana bile gelmemeye çalışırım.

(bkz: abi yenge de erik gibiymiş kütür kütür)

abiyle kardeş arasına girme, boşver.

kızla birlikte olurdun. ne alaka abicim kardeş falan.
zaten kardeş olduğu için bir yerden sonra ne olursa olsun affedecektir.

kardeş platonikse platonik, senin aşık olduğun kızla beraber olsa sen ne yapardın onu düşün önce. bilmiyorum siz mi çok largesınız ben mi dar görüşlüyüm ama işin etik kısmını fln bile geçince insan kardeşine üzülür be. kız mı yok başka?

Asıl kardeşiniz olduğu için bu kazık fena halde içine oturur bence. Bana yapılsa çıldırırdım. Kız mı kalmadı dünyada?

platonik takılıyor olabilir, kardeşinin kalbini kırmaya değmez. valla kardeşin ileride vücut geliştirip kum torbasına çevirir seni, söylemedi deme. kardeşin olsam da bana öyle bir şey yapsan, hırs yapar kuzey olurum ileride!

ya kızın burada ne suçu var ki bir sürü kötülenmiş hakkında "şöyledir böyledir" diye konuşulmuş..

sevmediği biriyle mi olsun yani sırf karşıdaki seviyor diye?
adam gibi dürüstçe gidip hem hoşlanmadığı hem de hoşlandığı kişilere söylemiş işte.

burada abinin tutumu önemli. kişiliğin ne olduğunu gösteren hassas durumlardan birisi.

ama bence sen gelip bunu burada sorduğuna göre; kardeş mardeş görmüyorsun demektir..

kardeş yahu? bırak hoşlanmayı, şakayla karışık daha azını bile ağzına almış olsa, orada bitmiş olur o iş... aklına bile getirmem ben..

hastasıyım ya bu kalp olaylarını nasıl böyle durdurabiliyor kstirip atabiliyorsunuz anlamıyorum.

abi seviyorsan olursun kızla kardeşine de anlatırsın durumu.
o da mal değilse anlar. kız sevmiyormuş şimdi şöyle düşünelim.

sen kızı severken kızla birlikte olamayınca üzüleceksin. kardeşin senin üzüntüne üzülmeyecek mi?
hem sen birlikte olsan da olmasan da kız kardeşinle birlikte olmayacak.

hal böyleyken kendini üzmeye değer mi? ben olsam kardeş mardeş dinlemem benim için kadın önce gelir. kardeş ne?

başka kızmı yok diyorsunuz ama aşk bu otada konar...tamam haklısınız abi ama o beni düşünmüyor karşılık bulmadığı halde aranızdan çekildim demiyor. açıkçası demediği sürece de uzak duruyorum zaten. ulan adamakıllı bir kız sevdik ona da kardeşim göz dikti. nası bi hayatım var amk.
tamam dediğinizi yapıp uzak duruyorum.

''la olum bi git la'' diyorum sana. aşk bu ota da boka da! dimi e o zaman ikinizinkide bota konmuş sen eğer kıza karşılık verirsen bota konmaz o aşk boka batar benden demesi.

olur. sos dökersin daha güzel olur.

ben hep öyle yerim zaten ama hemen tüketmek gerekir yoksa yabışıyo

ben de hep yagsız yerim.
sadece haşlarkenki suyuna eklerim biraz zeytinyağı.
ölünmüyor, yaşanıyor.

makarnayı yağsız tuzsuz yapar üstüne yoğurt veya salata(lık değil) döker yerim.

oldu oldu yedik.

sade olarak olmaz, ama yanında her türlü sosla olur. hatta daha güzel olur, sosun yağıyla yağlanır.

yoğurtla nefis olur.

ya da domatesi rendeleyip tavaya atacaksınız, fokurdamaya yakın karabiber ve çok az da kekik ya da fesleğen. sonra makarnayla karıştırıp yiyeceksiniz.

ya da peynir ve maydanoz doğrayabilirsiniz, o da güzel oluyor.

@kayranın kedisi
evet süper olurdu eğer malzememiz olsaydı. neyse yedik gitti sade :)

altyapıya önem verip, kulübün fiziki olanaklarını geliştirmeye çalışırdım. ayrıca bir firma ile anlaşıp kulübün resmi forma ve diğer satışlarını organize ederdim.

büyük bir kulübün başkanı olsam iyi bir scout takımı ile 18 yaş altı futbol takımlarını izler, türkiye'de lisansı olan her genç futbolcunun datasını oluşturmaya çalışırdım.

maddi olarak cebimde ay sonuna kadar bile yetmesi imkansız bir miktar olduğu için pek bir şey yapamazdım herhalde. fakat transfer politikası ve maaş politikası olarak başarı kazanmadan kimseye milyonları dökmezdim.

milyon dolarlar verip yıldız futbolcular alacağıma, daha ucuz fiyatlara güney amerika'dan kaliteli futbolcular alırdım.

arsene wenger gibi olurdum. dünyanın real madrid ve barcelona'dan ibaret olmadığını kanıtlardım.

ligin orta sıralarına oynayanbir takımsa, bir alt ligin en sağlam oyuncularını araştırır onları ucuza alırdım. bir taraftar grubu organize eder, iyi güvenlik yerleştirip apaçiliklere izin vermeden maçlarda tribünlerin eğlence olmasını sağlardım böylece bilet satışını arttırırdım.
oyuncuların ertesi gün yorgun gelmedikçe gece hayatına karışmazdım, antremanlarda, maç sonralarında eğlenmeleri için teşvik ederdim, mutlu çalışan verimli çalışandır.

kulubun gelismesindeki beklenti nedir? yani hangi yonde gelisim? maddi yonde gelisimden bahsediliyorsa iki temel secenek vardir.

ya gelirler arttirilir, ya da giderler azaltılır.
gider kalemleri kontrol edilir, eger kısılabilecek fuzuli harcamalar mevcutsa bunlar kesilir. gelir kalemlerini de arttırmak istiyorsak buna uygun düzenlemeler yapilir.

baskanların meshur ama ihtiyar topculara onlarca para dokme nedenleri sadece iyi oynamaları icin de degildir zaten, bu adamların forma satısı, reklam, stad + basarilara gore pay aldigi durumlar var. bunlar goz onunde bulundurulmalı. bu tarz seyler dikkatli takip edilebilinir. kombine fiyatları bilet fiyatları incelenir, gerekirse kadın ve cocuklara ucuz bilet satilir vb. atiyorum. bunlar ne deniyordu unuttum ama dogrudan degil de dolayli gelir gibi düşünelim. muhim olan prestijdir, evet en nihayetinde bunlar sirket ancak prestijli kulupler oldugunu varsayıyorum. diger dallara yonelmek gerek, ornegin fenerbahce o konuda cok büyük bir kulup. her dalda ciddi basarilari var. bunlar hep gelisimdir.

kitap yanlış değil
6.8 48
0.14 0
48-0=48

iki farklı doğal sayı demiş.

a.b çarpımının en büyük değeri a ve b sayılarının birbirine en yakın olduğu değerlerdedir. bunlar da 6 ve 8'dir. 6*8=48

a.b çarpımının en büyük değeri birbirlerine en uzak olduğu değerlerdir. 14 ve 0 birbirlerine en uzak değerlerdir. 0'ın da bir doğal sayı olduğu unutulmamalıdır. 14*0=0

48-0 = 48

a+b=14 ise en buyuk degerleri 8 ve 6 olur. çarpımları da 48. en küçük değerleri de 0 ve 14 olur çarpımları da 0 arada ki fark da 48dir. kitap doğru yani.

peki aynı kitap 0 kullanamazsın diyor.

a ve b için doğal sayı demişse gayet kullanırsınn.

örnek olarak sorduğu soruda yanlış açıklama yapmış sevgili kitabım doğal sayı demiş ama sayma sayısı olarak yazmış sanırım kafamı o karıştırdı şimdi oldu :) sağolun.

ben engelli demeyi tercih ediyorum her zaman.
özürlü bana göre çok kaba bir ifade.
sakat ise fiziksel rahatsızlığını yüzüne çarpar gibi oluyor.

Engelli ve özürlü genel olarak kullanılıyor olsa da "özürlü"nün anlam/kullanım açısından "kusur" a yönelmesi bence iyi durmuyor. Hatta ki halk arasında "özürlü" kelimesi hakaretamiz bir şekilde bile söyleniyor.

Engelli daha insani bir kelime. Çoğu federasyon da engelli kelimesini kullanıyor.

Eskiden sakat denirdi, insanlar sakat kelimesini hakaret amaçlı kullanmaya başlayınca sakatlara özürlü denmeye başlandı. Bir süre sonra insanlar özürlü kelimesini hakaret amaçlı kullanmaya başlayınca engelli lafını buldular. Yarın o da aynı duruma düşerse yerine birşey daha bulurlar.

Ben içimden sakat diyorum ama tepki çekeceğim bir ortamdaysam açıktan engelli diyorum.

Bir de İngilizce'deki "disabled" kelimesini seviyorum. Çağrıştırdığı imgede olumsuz hiçbir şey yok gibi geliyor bana.

evet; özür dileyecek bir durumları yok.
ben de "engelli" kelimesini tercih ediyorum. rahatça hareket etme özgürlüğüne sahip değiller, bir nedenden dolayı hareketleri engellendiği için.

sakat kelimesini ne yazık ki türkçe'de yolunda gitmeyen anlamından ziyade hakaret anlamında daha çok kullanıyoruz. bu yüzden bu kelimeyi kullanmayı tercih etmiyorum.

anlamsızca hareket eden birine "sakat mısın oğlum sen?"
ya da yanlış yerde, yanlış zamanda hareket eden kişilere "sakat sakat işler yapıyorsun" ...gibi.

engelli

burada bence doğrusu sakat, kullanmıyoruz. çünkü kaba geldiği iddia olunuyor. bu şey gibi, adam sakat ama ona sakat derken dahi durumuna öylesine acıyoruz, öylesine kabul edilemez ve itiraf edilemez bir halde buluyoruz ki adamı, sakat demiyoruz. biraz daha kibarını üretiyoruz. esasında adamın içinde bulunduğu hale dair kompleksimizi yansıtıyoruz. empati'den yoksunluğumuzu gösteriyoruz. adam'ın ayağı, gözü sakat işte, sakatlanmış. kolundan sakat, kopmuş. bu durumdaki adama sakat diyememek onun mevcut hali ile barışık olamamak demek. adamı tanımlarken, adamı tanımlayan sözcüğü kaba bulmak çok manasız. bizlerin sakatları anlayamama "özrünü" ortaya koyuyor.

bu durumdan biri olarak ben de yorum yapmak istiyorum.

engelli doğrudur; bacağımda bir problem var ve bu uzun süre yürümemi veya ayakta durmamı "engelliyor."

özürlü doğrudur; zorlandığım belli olduğu için kusursuz bir görüntüm olmuyor elbette, bu da bir "özür/kusur"' dur.

sakat doğrudur; herkesin bildiği gibi normal çalışmayan bir uzuv "aksama/sakatlık/arızalılık" olarak görülür.

zannımca. yani hepsi doğrudur diye düşünüyorum. söyleyiş şekli ve üslûb ile alakalı gibi geliyor bana doğru veya yanlış söylenmesi diye düşünülen.

selamlar.

bunu zamanından ismini hatırlayamadığım bi engelliler derneği yöneticisi şöyle açıklamıştı: bu insanların kime özür borcu var ki onlara özürlü deniyor, biz engelli ifadesinin kullanılmasından yanayız.

hepsi doğru.

en doğrusu hatta, sakat.

özürlü ve engelli sonradan sakat demeye utananlarca üretilmiş kelimeler. onların kimseden özür dilemeye ihtiyacı yok, onların hiç bir engeli yok ki diyip bu kelimeleri de reddedenler var.

hangisini isterseniz onu kullanın. bayan/kadın gibi bir hali var.

"Engelli" daha eli yüzü düzgün bir ifade gibi duruyor ama bunun yanında çok yapmacık.

"Sakat"sa daha samimi, daha içten gibi.

Nerede kullanıldığına bağlı sanırım. Annem gelse dese ki "engelli kız, kaldırım ağzına park eden araba yüzünden kaldırımdan inemiyor"; o arabanın sahibi olan orospu çocuğunu bırakır gülmeye başlarım. "Anne nası kız nası kız??" derim.

Fekat misalen mimari bir şeyler anlatıyorsa karşımdaki adam, "engelli" lafını kullanması daha doğru olacaktır.

Bir de önceden "sakat arabası" diye bir tabir vardı. Onlar da sonradan "tekerlekli sandalye" oldu :)

Ben sakatı tercih ediyorum.

Not: Fenerbahçeliyim. (Pardon sakatım)

Bende engelli demeyi tercih ediyorum ama milletvekilimize göre :O

youtu.be

ben bilgisayar mühendisliğini derslere girmeden bitirdim. hem de iyi bir üniversiteyi. sınav dönemi çıkmış sorulara bakıp kitaptan o kısımlara çalışıyor ve kantinde çalışan arkadaşlardan aldığım yardım ve tiyolarla zamanında bitirdim.

devam zorunluluğu diye bişey var, o yüzden bitirilmez. bazı hukuk fakültelerinde bu yok, o yüzden onlar öyle.

mühendislik lablarına girmezsen, önemli derslere girmezsen bitmez. ama bazı dersler ve hocaları da var ki, çıkmış sorulara ve hocanın sahip olduğu/yazdığı kitaptaki soruları çözsen geçersin. hatta çözme, solution manuelleri ezberle, yetiyo.

(bkz: michael faraday)

İbf de çoğu üniversite yoklama dahi almaz. Hiçbir derse girmeden, notları takip ederek bitirebilirsin.
Dandik üniversitelerin mühendislik fakültelerini dahi bitirebilirsin zorlarsan. Lab dersleri dışında çok problem yaratmaz.

Sağlık bölümleri öğrenilmez.Deneyler ve araştırmalar var.Mühendislik de olmaz.Atelyeler, çizimler ve başka uygulamalar var.Anca sözel (alan olarak sözel değil, sözle anlatılıp geçilebilen) bölümler okunabilir.

zaten çok fazla alternatif yok ama hemen her yerde kalabilirsiniz, sıkıntı çıkmaz. ya da adaya da gidebilirsiniz kalmak için. ve ya da şirince'de de pansiyonlar var, gerçi onlar şu an açık mıdır bilmem. bi de meryem ana yaparsınız. oraya kadar gitmişken, hemen efes'in yanında.

selçuk ilçesinde mi peki bu oteller yoksa kuşadası falan mı?

orcs must die

limbo

bilgisyarin kaldirirsa nba2k12 baya guzel....ya da sen en iyisi machinariumu indir..bulmacali..beyin olduren bir oyun..bagimlisi olacaksin

bügün güzel zaman geçirmek istiyorsun ozaman çabuk inen birşey olmalı :)
heroes of might and magic 2-3
word world party vista ve 7 de biraz sorun çıkartıyor ama
tsubasa 2 oyunu var gayet güzel
rpg den hoşlanıyorsan monster world rpg var letitbit.net

Dungeons Game of the Year Edition

dota

bitirdiğim tek pc oyunu mafia II

crysis 2 ! birde türkçe yamasını indirirsen başından kalkamassın emin ol.

mafia 2 hayatımın oyunu.

skyrim, fm 2012, guitar hero, medieval 2, shogun 2, team fortress 2

ve limbo, plants vs zombies. / bunlar küçük boyutlu ama epey güzeller /

şu an bilgisayarımdaki oyunlar.

bulletstorm

assassin's creed serisi söylendi mi? (:

(bkz: doukutsu monogatari)

space marine 40000 ve gears of war'ı oynamadan ölme!

Limbo+3

syndicate hedef şaşmaz
www.youtube.com

Sahip olduğu özelliğin iyi bir şey olduğuna ikna etmeniz gerekiyor. Basketbol, futbol gibi sporun ilgi alanına girdiği herhangi bir branşına yönlendirin. Psikolojik kısmını dilediğiniz kadar anlatarak önlemeye çalışın, pek bir etkisi olmayacaktır. Nihayetinde çocuktur, yaşıtlarının söylediklerini daha fazla ciddiye alır.

Basketbol kursuna gönderirseniz ve okul takimina girerse hem popüleritesi hem de kendine guveni artar.

9 yaş civarındaki cocuklara birşeyler anlatıp onları ikna edip olayın tekrarlanmamasını saglaman biraz zor sonuç olarak umursamazlar. Psikolojik yardım bence en son başvurman gereken durum. Ters tepebilir yada kardeşinin kendini kötü hissetmesine neden olabilir. Yapılabilecek en iyi şey spora yönlendirmek. Klişeleşmiş (basketbol vs.) sporlar yerine alternatif sporlarla tanıştır kardeşini onu tanıdıgın kadarıyla kişiligine göre.
Tabi tüm bunlar benim fikrim. Umarım sorunu kısa sürede çözersin.

kesinlikle basketbola yönlendirin, kendisine özgüveni gelecektir. hem başarılı olur hem de söylenenleri kafasına takmaz. diğer çocukların söylediklerini kafasına takmaz.

diğer çocuklara laf anlatmayın kardeşinizle daha çok dalga geçerler. ama hocasıyla konuşup böyle bir sıkıntısı olduğunu, endişelendiğinizi, sınıfta ona karşı daha yapıcı davranmasını tembihleyebilirsiniz.

aslında sanırım bu durumdan kaynaklanan özgüven eksikliği de var.haklı olduğu bir konuda yada herhangi bir sıkıntısı olduğunda öğretmenine gidip konuşamıyor bile.bu da onu pasif ve çekimser yapıyor.bu yüzden psikolojik desteğe ihtiyacı olur mu diye sormuştum

git o öğretmeni döv.
şahsen benim yeğenim yada kardeşim bu durumda olacak.
giderim çocukların hepsini tehdit ederim.
öğretmeni de döverim.
hatta çok pis çok sağlam dalarım.

@kiz kurusu

Hayır efendim, çekingenliği yenmek için psikolojik destek, o yaştaki çocuğa resmen zulüm olur. Daha hayatı yeni yeni tanırken, psikoloji gibi ona ağır gelecek bir tedavi metodunu seçmeniz yanlış bir karar olacaktır. Ne zaman kendini iyi ve yeterli hisseder, ne zaman özgüveni geri gelir, sizde sıkıntı yaratan o çekingenliği de azalarak kaybolacaktır. Telaşlanmayın, yönlendirin.

@gotu patlak circir bocegi

öğretmeni ayrı bi'çatlak.sınıftaki çocuklar dalga geçip sinirlendirmişler.bizim ki de patlayıp birisini yere mi ne ittirmiş.
toplantısına gittiğimizde nasıl çocuk yetiştiriyorsunuz eline silah verin bari de tam terörist olsun diyen biri.
anlıycağınız öğretmeniyle halledilebilecek bir sorun değil malesef

Özgüven eksikligini en iyi birşeyler başarabildigini görerek yenebilir. Tekrarlıyorum psikolojik destek en son cagre olmalı. Öyle bir destek direkt zaten kardeşinin kafasında ben hasta mıyım? sorusu oluşturacak. Hele ki 9 yaşında bir çocuk için. Sadece spor düşünme sosyal aktiviteler olabilir. Saglam kulüpler var çok çeşitli konularda. Bir çok seçenek var. Yeter ki kardeşin birşeyleri başarabildigini kendi kendine görsün bir şekilde.

@kiz kurusu

psikolojik desteğe başvurmayın. spor okulunda diğer çocuklar ona imrenerek bakacaklar. farklı bir ortamda boyunun avantaj olduğunu gördükçe özgüveni gelecek.
bu özgüven okuluna da yansayacaktır ve pasiflikten çıkacaktır. çok değil bir sene sonra okulun en popüler çocuğu olur.

edit: o halde müdür yardımcısı veya müdürle falan konuşun. bu sene bitmek üzere zaten ama sıkıntınızı anlatın. öğretmeni hakkında dert yanmadan sınıfının değiştirilmesini falan isteyin.

@cok sey hakkinda az sey bilen adam

psikolojik yardım alma fikrini yaklaşık 5 yıldan beri ilgilenen doktoru verdi.sanırım bi'şeyler sezdi kardeşimin konuşmalarından.ileride sorun olur şimdiden halledin dedi bilemiyorum ki ne yapmalı

bence o yaşta yaşıtlarına göre uzun olan bir çocuğu, erken yaşta başlandığında boy uzamasına bayağı etkisi olan basketbol gibi sporlara yönlendirmeyin.

boyu şu anda bile fazlayken, her geçen zaman sporun da etkisiyle diğerleriyle arasındaki fark daha da artacaktır.ben aşırı uzun (giant diyeceğimiz) insanları gördüğümde üzülüyorum açıkçası. hayatının her bölümü diğerlerine göre daha sıkıntılı ve kısıtlı oluyor, zor oluyor.. buna katkıda bulunmayın yani..

alternatif sporlara yönlendirmek daha iyi. yüzme, masa tenisi, satranç, bir enstrüman çalma, okulun tiyatro, oyun takımı varsa oralara katılmasına çalışın..

@kiz kurusu

Küçük bir problemi, bir sıkıntısı olduğunu bilen ve zaten bununla savaşmaya çalışan o yaştaki çocuğu "psikolojik destek alması için" uzman bir doktora götürmek demek, "sen hastasın" demenin en açık tarifidir. Bir çocuğa hasta olduğu fikrini yerleştirirseniz, sorunlu bir kişilik olduğunu düşünerek zaten anlam vermeye çalıştığı hayattan daha da soğutup koparma riskini de alırsınız. Bakın, rica ediyorum; psikolojik destek çok ağır vakalar için en son çare olarak değerlendirilir. O yaştaki çocuk bu tür bir sıkıntıyı kaldıramaz. Siz aile üyesisiniz, annesinden sonra ona en yakın kişi sizsiniz. Siz ne derseniz o olacağından aldığınız-alacağınız kararı da dikkatle gözden geçiriniz. Onunla daha fazla vakit geçirin, bol bol gezin, kafasını dağıtın. Hobilerine yönelin, eşlik edin ve destekleyin. Sonrasında sporun hangi türü ilgisini çekiyorsa yönlendirin, destekleyin ve katılımını sağlayın. Sonra küçük başarılar birbiri ardına gelecektir. "Abla, ben bugün üçlük basket attım" veya "bugün tam kalenin köşesine vurdum, doksana taktım, gol oldu" diyen veledin sevinci, dünyadaki tüm tedavi yöntemlerinden daha etkilidir. Sevincine sebep olun, sevindiğinde o sevince dahil olun ve "seninle gurur duyuyorum" cümlesini dilinizden eksik etmeyin.

boyu uzun derken ne kadar uzun ? çocuk baskete falan yazılıp 2.10 falan olacaksa yetişkin hale geldiğinde, yazdırmaya da bilirsiniz. gerçekten anormal bir durumsa bir doktora gösterip hormonal bir arıza olup olmadığını kontrol ettirin derim bir.

psikolojik yanına gelince, öğretmeniyle bir konuşun derim ben. ayrıca daha önce söylendiği gibi boyunun iyi bir şey olacağını farketmesine yardımcı olacak aktivitelerde bulunmasını sağlayın.

psikolojisinde kalıcı bir etki bırakacağını hiç sanmıyorum çünkü 6-7 sene sonra o boyuyla kızların ilgisini çekmeye başlayınca onunla dalga geçen sınıf arkadaşlarına siktiri çekecek özgüvene otomatikman sahip olacaktır. uzun boy iyidir.

@bugunku antremanda goz dolduran futbolcu
hormonal bi'bozukluk değil de genetik sanırım amcam babam falan 2 metre civarı insanlar.sanırım o da öyle olucak şu an için 4-5 yaş büyük gösteriyor.

basketbol voleybol + 1

belki de ileride profesyonel çok başarılı bir basketçi olacak. kim bilir?
içinde yoksa gitmek istemez. bir kaç temel eğitimden sonra büyük kulüplerin altyapısına dahi gönderebilirsiniz.

konu nereden nereye geldi :)

@gotu patlak circir bocegi
yazın sanırım kluplerin basketbol,futbol kampları oluyodu veletler için.bi'araştırıyım ben en iyisi :)

cevaplarınız için de her birinize çok teşekkürler

şunu da ekleyeyim, çocuklar genelde unutuyor bu tarz şeyleri aradaki fark ortadan kalktıkça.

benim ufak kardeşim de ilkokula gidiyor, baya kiloluydu arkadaşları dalga geçiyordu şişko falan diye. hatta bir kere şişman diye çocuğun teki taş atmıştı buna, yanağını kanatmıştı. gidip çocuğa kızıp ”bi daha kardeşime bulaşırsan gebertirim seni” falan demiştim, sonra çocuğun abisi adam toplayıp beni dövmüştü tek yakalayıp. ama kardeşim yiyeceğine ben yiyeyim dayağı yani.

neyse konuya dönersek, annem diyetisyene götürdü baya bir kilo verdi şimdi gayet normal bir çocuk. arkadaşları da unuttu şişman muhabbetini.

kardeşinizin arkadaşları da biraz boy attıkça falan o zaten geçer bence. dediğim gibi kalıcı bir durum olacağını hiç sanmıyorum.

@bugunku antremanda goz dolduran futbolcu

bakma benim de böyle tepki vememe.ilk duyduğumda kan beyni sıçradı hepsi çullanmış üstüne,bi'de uzun,güçlü diye öğretmeni bi'şeyler taşıtmış çocuğa merdivenlerden düşüp sırtını zedelemiş elindekilerle.

gidip çocukları da öğretmeni de pataklayasım gelmedi mi sanıyorsunuz ama olmuyor işte.Müdüre gidiyorsun öğretmeni savunuyor inanmıyor size öğretmene gidiyosun o da kendini savunuyo suçlu bizimki oluyor.Çocuk büyütmek zor iş velhasıl

uzun diye dalga geçileni de ilk defa duyuyorum.

hep uzundum, kimse dalga geçmedi. kardeşiniz yalan söylüyor olmasın? keza uzun dedi diye çocukları yere çarpmalar falan?

10-11 baskete başlamak için uygun zamanlar. 1 sene daha bekleyin baskate yazdırın. uzun olsun nolacak, uzun boylu erkek diye inliyor sözlük kızları.

@repins ben de uzundum benimle de dalga geçilmedi ona bakarsan.yalan söylüyor olamaz çünkü sınıfına kadar gittim kulaklarımla duydum dev diye lakap taktıklarını.Bir de geri planda kalıyor sanki bu yüzden.yaptıkları futbol maçlarında falan hep kaleye alıyolar bizimkini.belki de kabiliyetsizdir bilemiycem ama oynarken gördüğüm kadarıyla bi'çekimserlik vardı üzerinde.

Bakalım bi'spor klubüne falan götüreyim yazın.oradakilerde söyler heralde hangi spora daha yatkın ya da yaşı falan uygun mu diye

bence de baskete yönlendir. hem boyunun avantajını görür hem de basketteki çocukların en azından bir kısmı da kendisi gibi uzun olduğu için aslında bunun çok da garip olmadığını anlar, kenini garip hissetmez.

futbolda becerikli değilse o yaşta sıkıntı olur. o yaşlarda iyi top oynayan cocuklar sevilir hep, kötü top oynayanı ezerler. iyi futbol oynamanın psikolojik gelişimde çok büyük etkisi var türkiye'de. ciddiyim.

madem öyle çocuklara laf anlatma, öğretmenle konuşma gibi şeyleri bırakın bence. spor mpor yaparsa ve yaptığı sporda diğerlerine göre iyi olursa özgüven problemlerini aşacaktır. ki aşmayadabilir, herkes yavşak taylan olacak diye bişey yok, kimileri de chandler bing olur. dev dediklerinden yakındığını duyuyorsanız, uzun boylu erkeklerle ilgili sözlükte yazılanları anlatıverin, anlayacaktır. sırf ben sevgilisi kısa olduğu için terk eden kız tanıyorum.

keşke 190 değil 2 olsaydım :/ ayrıca tekrar söyliyim, baskete bi göz atsın. aile ortalaması 2'yse ne güzel işte, basketbol hem çok zevklidir, hem de basket takımında olmanın havası futbol,voleyboldan çok farklıdır.

çr değil de manga tavsiye edeyim

berserk / bol kan, vahşet, +18, şiddet ve gore /
one piece / sürükleyici, fakat +13 hikaye. sert değil; fakat çok güzel /
naruto, bleach, fairy tail / one piece gibi /
highschool of the dead / bol ecchi - kız donu, memesi - olan zombiler /
elfenlied / bol kan vahşet +18, şiddet ve gore /

eğer internet üzerinden okumayıp mangaları bilgisayarına indereceksen, cwdisplayer isimli program ile mangaları soldan sağa da okuyabilirsin. ama ilk 10 chapter etkileyen bişey bu, hemen alışkanlık kazanırsın. ben uykusuz falan gibi dergileri bile sağdan sola okuyorum artık =)

bu aralar death note'un mangaları yayınlanmaya başladı türkçe olarak. animesini izlemiş olmama rağmen keyifle okuyorum, onu tavsiye edebilirim.

haydi gençler manga harici tavsiyeleri de bekliyorum.

tarz aynı diil ama
the authority
the invisibles
elvis's mandible
planetary
bir de marc ae mathieu'nün çılgın bişiyi vardı.

heidi :)

sandman
witchcraft

çizgi roman okuyucu programlarda ters çevirme olayı oluyor, mangaları düz okuyabilirsin böylece.

10 numaradır.
yalnız formül şöyledir: sezonun ilk 8 bölümü yavaştır, hazırlar. sonra patlatır

aslında bi kaç bölüm izleyip kendin görmen daha iyi olur ancak gerek konusuyla, gerekse kurgu, müzik ve karakterleriyle ünik bir dizidir ki konu olarak şöyle özetlemek mümkün; seri katilleri (kendi tarzıyla) yakalayan seri katil (ya da seri kurtarıcı)

six feet under ve oz'dan sonra favori dizim. ilk bölümleri sağlam sıkabilir. ama sonradan müptelası olmanız kaçınılmaz(diye tahmin ediyorum ben).

ben ilk bölümü izleyip bu ne lan piskopat bi diziymiş diye(bir iki iğrençlik vardı) bırakmıştım, sonra tekrar döndüm ve devam ettim harbi güzel dizi, bir kaç bölüm izlemek lazım

ben pek beğenmedim. kitabını alır okurum daha iyi. konu olarak fazla uzatılmış bence.

oz, wire, sopranos gibi değil. bi tık altı.

en güzel dizilerden biri bence. oyunculuk ve sürükleyicilik çok iyi.

ilk sezon biraz isinma turu gibidir cogu dizide oldugu gibi. sonra karakterlere, olayin isleyis tarzina ve muhabbete alistikca hem guzellesiyor hem de surukleyiciligi artiyor. ilk sezonu bitir bi bence. *.

Akil ve mantik her turlu bu savasin (tum savaslarin) karsisinda. Ancak basbakanin egosu beni korkutuyor.

bir sabah uyandigimizda haberlerden gece suriye'ye girdigimizi ogrenebiliriz diye korkuyorum ben de.

baya uzun suredir biryerlere girmedik, tarihe bakinca asil garip olan hicbiryere girmeden bukadar zaman durmus olmamiz.

savaş başlatabilecek bir devlet değiliz ancak müttefik olursun şu halinle.
Suriye olayı içinse komutanının bizim askeri güçlerimizde olacağı bir operasyon yaptırmazlar komplo teorin tutarsa.
12 Nisan'dan sonra belli olur adamım az sabret.

Şu halde gayet de savaş başlatabilecek bir haldeyiz bence. Suriyeli muhaliflerin Türkiye'de toplantı yapmasını Suriyeli bir devlet yetkilisi, bu Türkiye'nin savaş ilanıdır diye tabir etmişti geçenlerde.

Bu sınır ihlalinin altından bir bok çıkacak gibime geliyor benim

evet, savaş çıkacak.

nası batıyı etkilemeyecek merak ediyorum jean, suriyeli askerler aa sen istanbullusun diyip sıkmayacak mı istanbullulara?

esad gitmezse çıkacak, nato'nun ve abd'nin taşeronu olanlar yüzünden de biz ateşi elimizde tutmaya çalışacağız.

@jean kardeşim türkiye suriye'yle savaşırken oturup fifa 2012 oynamıycaz heralde, istanbul'danda edirne'den de insanlar kalkıp savaşmaya gidecek. istanbul'da çalışanın kardeşi gidecek, aydın'da emeklinin oğlu gidecek, hakkari'de genç kızın sevgilisi gidecek, hem de ölüme gidecekler.

Suriye'den korkumuz yok ,sorun suriyeyi bahane edip bize artislik yapan Rusya da.adamlar kavga çıkaracak yer arıyorlar ,tabi bunda amerikanin ta$aklarini yalamamizin büyük etkisi var.

cep telefon, internet, pc, facebook yuzundendir. telefon, pc insanlari yalnizlastirirken face. twitter vs. ego sisiriyor.

hayvan koruma derneklerini bilgilendirdim,birazdan alıp götürürler hepsini.

üniversiteye başladığımdan beri ben de böyle görmekteyim insanları. lisede böyleydiyseleer de fark etmemişim.

var böyle bişey. standart marjinaller yüzünden. herkes her filmi izlemiş, her dizi hakkında teorisi olan, her yönetmeni hatmetmiş, her oyunu tüm achievementleri açarak bitirmiş, 3 farklı sporda lisans sahibi, türkiye yakın tarihi, siyaseti ve dünya siyaseti hakkında fikir sahibi öte yandan en güzel giyinen ( bakıyorsun aynı kalite tshirtler 30 değil 90 lira diye buna inanıyor ), gurme, gurman, bölümün birincisi vs vs.

insanlar öyle yani. yapacak bişey yok. bence pek çoğumuz sıradan insanlarız.

biz buna ego tatmini diyoruz. itilmişlik duygusunun dışa vurumu diyebiliriz.