olmama ihtimali yok değil. kimyasalların bir araya gelince nasıl tepki vereceği ve hangisinin daha baskın olacağı konusu önemli bence.

tabi konu hakkında herhangi bir tecrübem olmadı daha önce, ben sadece işin kimyasal tarafındayım.

kuaförler böyle karıştırarak yaptığı için bir sefer olan renk bir daha tutmuyor çünkü o dengeyi her seferinde farklı yapıyorlar

ben de denedim bunu ama maalesef koyu renk etkisi daha büyük oldu. yani yüzde 50/50 yapmak yerine, koyu rengi %30-40 oranında denemenizi tavsiye ederim

mantıklı bence dükkanda alabilirsiniz

Kendin oturmayacaksan bence çok mantıklı değil. Döviz bazında daire fiyatları yıllardır sürekli düşüyor. Paranın dolarda kalması bile daha mantıklı bir çözüm olabilir.

Mülk al. Ev olur dükkan olur. Kesinlikle al

ben kesinlikle almazdım, kira getirisi garanti değil. kiracı ile sorun yaşarsın.ödemez, evi hor kullanır, aidat ödemez sana kalır, kira ödemeden kaçar vs vs.

bunlar bizzat yaşadığım problemler oldu ve yatırım için ev almaya tövbe ettim.

ayrıca şu an ev fiyatları ciddi bir yükselişte. uzun zamandır olmadığı kadar yükseldi, kredi faiz indirimleri, ödeme kolaylıkları vs derken fiyatlar çok arttı. 4 ay öncekine göre %10-20 arası artmış durumda genel olarak. yatırım için doğru zaman da değil.

uzun vadede değerlendirecek olursan da, zaten dövize karşı mülkün daha fazla değer kazandığı durumlar çok istisnai şeyler. genel olarak döviz fiyatlarının hep altında kalmış ev fiyatları.

Seçim size ait ama Türkiye'de yatırım için ev alınmaz şu ara, oturmak içinse alabilirsiniz ama yatırım olsun diye alıyorsanız çok yanlış bir zaman. Ev fiyatları olması gereken değerin çok çok üstünde, kredi faizleri düşük olduğu için inşaat firmaları en az %20 / %30 koydu fiyatlara faizler yeniden yükseldiğinde aldığınızın çok altına inebilir fiyatlar üzülürsünüz.

Diğer taraftan yatırımcılar ev yatırımı için şöyle bir hesap yapar, eğer aldığınız gayri menkul amortisman süresi 10 yılın üzerindeyse o mantıklı bir yatırım aracı değildir. Hesaplayın bakalım aylık 2500 TL'ye kiraya verdiğinizde kaç yılda amorti ediyor ev kendini?

Şuraya da şunu bırakayım size fikir verir :
www.youtube.com

@solo turkiye'de 10 yilda amorti eden ev yok ki. 1000 lira kira getiren 120 bin liralik ev goster 4 tane alayim:)

benim bildigim kira katsayisi 212. yani 212 bin liralik bir evin kira getirisi en az 1000 lira olmali ki mantikli bir yatirim olsun.

"Döviz bazında daire fiyatları yıllardır sürekli düşüyor." +1

şu anda gayrimenkul pahalı. neden pahalı? çünkü krediler ucuz. pahalı gayrimenkul alıp cefasını çekeceksen, ucuz kredi alıp sefasını da çek.

şöyle yap bence. elindeki paranın yanına bir miktar da kredi çek ama öyle bir miktar çek ki, kredi taksitleri evin kirasına denk gelsin. ilk 1 sene kafa kaya gel, sonrasında para kazanmaya başla. çok kabaca hesap yapayım:

2000-2500 lira kira beklentin varsa, 700bin lira kadar bir paran vardır. bunun yanına 300bin - 400bin kadar daha kredi çek. 10 sene vadeyle ayda 3000-3500 lira civarında ödersin diyelim. 1milyona 1.1 milyona alacağın evin kirası da o civarda olacaktır. 3250 kabul edelim.

ilk sene kafa kafaya , ikinci sene ayda 325 lira, daha öbür sene ayda 682 lira, daha öbür sene 1075 lira cebine para kalır. sonra 1508 - 1984 - 2507 - 3083 diye gidiyor. 9.senede 3716 olarak kredi taksidinden daha fazla oluyor. 10.senede 4413 kalıyor cebine. 11. senede ise evin kirası yaklaşık 8500 lira olmuş oluyor ve hepsi senin oluyor. evin değeri de 2.8milyon lira olmuş oluyor.

@baldur2, Türkiye'de öyle bir ev olmadığını yazdım işte ben de Türkiye'de yatırım için ev alınmaz, İlla gayri menkul yatırımı yapacaksan daha iyi seçenekler var misal KKTC bunlardan birisi aynı paraya aldığın evi 10-15 yıllık amortisman süresi ile KKTC'de alabilirsin Türkiye'de bugün en iyi şartlarda 20 yıldır bu süre.

hiç mantıklı değil. ev fiyatları yüzde 10-15 civarı zamlandı. nakit paran vardıysa bu kredi olayı çıkmadan alacaktın bence. bu kredi oranları hep böyle devam etmeyecek sonucta, faizler yukarı cıkınca ev fiyatları da düşecektir diye umuyorum. ama şöyle birşey de var. tl böyle değer kaybetmeye devam ederse ev fiyatları sabit de kalabilir. ben olsam almazdım, sana benzer durumum var almıyorum zaten

@monicapp
tam alacaktim bu faiz kampanyasi ortaya cikti.

Kankacim ben daire aldım çok pişmanım. Oturmayacaksan alma derim naçizane. Altın döviz ne alırsan al ama ev alma.

Arsa al bilen biriyle görüş fikir al en mantıklısı

Bire bir aynı durumdayız. Ben de tam niyetlendiğimde faizler düştü, fiyatlar uçtu. Almayı düşündüğüm dairenin muhitindeki fiyat endeksine baktım. Dolar bazında aynı yere gelmiş. Çok mantıklı değil şu anda almak.
Emlakçılar da çok katakulli çeviriyor bu aralar.

şunu da ekleyeyim, ekonomi kötü kiraya verdiniz kiracınız ödeme yapmayabilir, geciktirebilir, davalık olabilirsiniz. bunun dışında her sene neredeyse 1 kiraya eşdeğer vergisi de var. aldığınız zamandan itibaren 5 sene içerisinde satmaya kalkarsanız yüzde 20 ek vergisi var yanlıs hatırlamıyorsam. bilemiyorum tabi ben hep kötü taraflarına odaklanıyor olabilirim

soyle bir sey var arkadaslar:
bu para 3-4 senedir zaten oyle duruyor. sadece dolarda durdugu icin turkiye'de ev alma ihtimalim epey artti, bu firsati degerlendirmek istiyorum aslinda. ama dedigim gibi hicbir zaman oturmayacagim bir ev olacak. sirf kira getirsin. maksat bu. kira gelirine ihtiyacim yok, direkt olarak da altin alacagim. evet dolar bazinda dusuyor evin fiyati ama dolarin 10 lira olmasi da sanki yabancilarin da isine gelmez gibi. ben ekonominin cok cok dip yapip uganda, kambocya seviyelerine gelecegini sanmiyorum. ayrica zaten turkiye'ye donme planim oldugu icin, donunce satip is kurmak da mantikli bir olasilik gibi geliyor bana.

edit: aslinda dolarda kalarak hayvan gibi kar ettigim acikca ortadayken, bu parayi eve yatirarak kendim kasiniyor da olabilirim sanki.

Ben yurt disina cikacagimi bilmeden ev aldim, bilsem almazdim. Kira zamlanmasina ragmen 5-10 yil icinde doviz bazinda evin getirisi neredeyse yari yariya dustu.

Zaten yurt disindasiniz anladigim kadariyla, o yuzden getiriyi goturuyu TL ustunden hesaplamayin yanilirsiniz. Yukarida bir arkadas demis su kadar zaman sonra ayda cebine su kadar TL kalacak diye. Iste o hesap yaniltici zira siz ev kirasina TUIK oranlarinda zam yapacakken doviz TUIK oranlarina bakmadan yukselecegi icin kira geliriniz her sene duzenli olarak dusecek.

enflasyon yıllık %25 . düşün taşın kira gelirin yıllık %25 oluyorsa al yoksa zarardasın . benim de evim vardı sattım altın aldım . ciddi karım oldu . o ev dursa ne kirası ne değer artışı o kadar kazandırmazdı . bana sorarsan taşınmaz tam karın ağrısı . şimdi burada evi barkı olmayanlara cazip geliyor da başına geldi mi öyle değil.

ukraynada turist vizesi ile ev alinabiliyor, dolar ile kira getirisi saglayabilirsiniz ustelik avrupada en iyi yatirim geri donusumu suresine sahip ulkelerden biri

Kredi ile al
Dolar bozup alma

Bizim ofise gönder :) ofiste çok söylenen iki kişiyiz, karşılıklı söyleniyoruz, rahatlatıcı oluyor. Gelsin beraber söylenelim.

benim hayattaki tecrübelerimde gözlemlediğim kadarıyla bu tarz konular ile enerjisi düşen, kendini modunda hissetmeyen hatta halsiz vs hisseden insanlar, bu ileri sürdükleri bahaneden kurtulduklarında da farklı bahaneler buluyorlar kendi düşük enerjilerine.

eğer arkadaşından dediğin gibi rahatsız oluyorsan ve kendisini daha önce defalarca uyarmayı denediysen tabii ki yöneticin ile konuşabilirsin konuyu. ama yöneticin de benim gibi düşünüyor olabilir, aslında çok da rahatsız edici bir durum değildir bu belki de onun gözünde.

kendini biraz daha dinle ve sonrasında risk budur diye kararını ver.

@pati benim de huyum suyum değişti söylenmeye şikayete başladım olur olmaz :) sizin için rahatlatıcı olan dinleyici konumunda acı verici oluyor:/

Sen de söylen bak bir dene, sadece dinleyici olma :)

reanarchy +1

sen de ona onun hareketleri üzerinden söylen rahatla :)

bence sizin de enerjiniz düşük, oda arkadaşınızı bahane ediyorsunuz. milleti raporlayıp beddua almayın. her haltı müdüre yetiştire yetiştire işyerindeki hiyerarşiden tiksindirdiniz iyice. beni de işyerindeki mutfağımda ayakkabımı siliyorum diye müdüre söylemişti şizofrenin biri şfgjfkd

mudure soylemeden kendin uyarma ayni odadaysaniz. ben uyarmistim, mudur bana, patron benim ben uyarirdim tavirlari yapti.
uyarmak yerine birde bu yaptiklarin sana hic yakismiyo, profesyonel degil gibi yapici konus. bir de bu yolu dene. baktin olmadi kotu ol.

müdüre söyledikten sonra aynı odada birbirinizin suratına nasıl bakıcaksınız?

Ona de ki bi daha böyle söylenirsen seni müdüre şikayey ederim. Sonraki her ama her söylendiğinde uyar “bak yine” falan de. Bir daha söylenirse onun yanında müdüre şikayet et. Şakayla karışık “müdürüm bu arkadaş günde 100 kere şikayet ediyor lütfen kovar mısınız içim şişti” de. Ama sadece 3’ünüz olun ortamda.

Benim de yanımdaki sümük arkamdan geçerken sandalyeme çarpıyordu. Yaklaşık 20 kere uyarmama rağmen aynı şeyi yapınca müdürün yanında artık yapma bunu elli kere söyledik sana dedim. Bi daha yapmadı lavuk. Bu tip hareketler mobbingtir. Kasten yapıyor bazı şeyleri bu insanlar. Acımayın verin ellerine. Derslerini....

@semitika evet benim de enerjim düşük ve bu arkadaşım sayesinde gün içerisinde ölü gibi oluyorum. müdürüm de durumun farkında sadece aksiyon alsın istiyorum. uyarıdan kastım da eline yazıyla ihtarname vermek değil, uygun bir dille söylemek. benim belirtmemle onun söylemesi aynı etkiyi vermeyecektir.

@pass tepkili ya da olumsuz tavırlarımız yok birbirimize karşı iyi anlaşıyoruz ama bazen selamı sabahı kesesim geliyor :)

teşekkür ederim cevaplayan herkese. bir süre daha izleyip uygun bir anda onun iyiliği içinmiş havasında tekrar konuşmayı planlıyorum.

4, 28.

2, 29

0, 22

1, 23

3, 31

1, 35

0

4, 29

1, 29

0, 33

34, farkı göremiyorum. ya hepsine aşık oldum ya hiçbirine aşık olmadım.

"abi onu hissediyorsun anlarsın ya" diyenlerden nasıl anlaşıldığını açıklamalarını rica edebilirim.

1,22 keşke olmasaydım.

2, 24

Aşık olduğumu sanmama ise hiç girmeyelim. 4-5 vardır çok rahat.

3, 29.

2, 27

“Ve yaşınız kaç” kısmını görmediğim için herkes küsüratlı cevap vermiş sandım ahahah

4 - 29

1, 27

4 28

2, 35

bir kere de olur gibi oldum ama olamadım gibi de oldu.

askin, asik olunacak kisiyi istemek, hep onu dusunmek ve arzulamak olmadigini biliyorum. ask, hissetmek de degildir. bu seyler hep ask olarak kabul gormus seylerdir. filmler, kitaplar bunun uzerine yazildi. ancak ask, bu degil.
bu sebeple, yerlesik ask tanimina gore ben hic asik olmadim. "asik olmak" terimine de suphe ile yaklasiyorum.

yasim 24

3, 38

0, 24

Bir kere aşık oldum sandım, değilmiş meğer sonradan anladım. Ama insan sürecin içindeyken anlamıyor:)

1, 23

2/31

30'dan sonra da artmaz diye düşünüyorum.

4 kere (hepsi 14 22 yas arasi). 31 yasindayim.

0-30

1, 30

2, 45

çocukluk aşkları da sayılacak mı?

liseden itibaren sayıyorum.

lisede 1, üniversitede 1 ve üniversite sonrasında 1 olmak üzere

3 ile noktaladım aşk hayatımı. 32 yaşındayım ayrıca.

2,30

Sıfırcıların anneleri katı ya da soğuk mu hep? Bir ilişkisi vardır belki.

1.02

3 kere. 24 yaşındayım.

2 kere de aşık olduğumu sandım ama 2-3 hafta sonra unutunca anladım ki değilmişim :d

1, 27

3, 32.

hayır tefe tüfe falan mı emin değilim ama belli oranda artarak alıyorsun parayı.

renamer.com

bu program 14 gün ücretsiz. 5 dakikada halledersin.

excelde yapılır, önce metin sütunlara dönüştürülür sonra & formülü ile birleştirilir.

Ilk cevapta verilen program ile yapmazsanız 'batch file rename' ya da bulk file rename diye aratin, onlarca program çıkar.

İş bilgisayarı falansa ve program kuramiyorsaniz console komutuyla yapılır.

tebrikler muska buldunuz. en yakın cami hocasına danışınız. :)

klasiktir, Kurandan ayetler ve çeşitli dualar.

Cami hocalari arapca dilini anlayabiliyorlar mi? Ben sadece arap alfabesindeki harflerin biraraya gelerek olusturduklari kelimeleri iniltili seslerle okuyabildiklerini fakat yazilanin bizim dilimizdeki karsiligini anlamadiklarini zannediyordum.

fasulye tarifi de çıkabilir.

imam sesli okur ama bildiği bir sure değilse anlayamaz ne olduğunu. onlar ne bilir arapçayı. zaten bildiği bir sure olsa bile türkçesini bilmiyordur muhtemelen.

daha yakından bir fotoğrafla şuraya sorabilirsiniz: www.reddit.com
bu arada bir önemi yoksa ya da büyü olduğundan şüpheleniyorsanız yakın gitsin. büyü çıkarsa yakın diyecekler zaten.
büyü olduğunu nasıl anlarız? büyü= kişi isimleri+kur'an'dan alıntılar+kelimelerin "kasten" yanlış yazımı :D

ceketine falan engrave et. +5 armor verir.

Büyü müyü diye bir şey yok inanmayın böyle şeylere o kağıt parçasının size herhangi bir etkisi olamaz

Fotodan görebildiğim kadar euzu besmele ile başlanmış ve nazar ayeti olarak bilinen ayet yazılmış. Sonra ihlas suresi yazılmış. Sonra felak ve nas sureleri...Ayetel kursi... Vs.. Anormal bir durum yok yani... Kur'andan ayet ve sureler...

Hocam dili bilmiyorum ama Allah kelimesini 5 farkli yerde okuyabildim. Çöpe atin gitsin

suya atın gitsin.
yakmayın sadece.

Mantıken yazılması lazım. Garanti kapsamında ücretsiz gibi notlarla

valla ben çok fazla bedelsiz ürün gönderiyorum. şimdiye kadar hiç sıfır yazıldığını görmedim. gümrük işlemleri için mutlaka az da olsa bir bedel yazılıyor. bir ürünün fiyatı gerçekten sıfır olamayacağı için bence mantıken sıfır yazılması mümkün değil.

garanti kapsamında da göndersen bunu proformada belirtiyorsun zaten. biz numune olarak gönderiyoruz "free of charge as samples / price for customs purposes" yazılı oluyor.

garanti kapsamında gönderiyoruz ama açıkçası belli bi fiyatlandırması da yok. kafadan sallıyorum o zaman oradaki gümrük vergi oranına takılmayacak bir miktar?

reason of export kısmına da işte garanti amaçlı parça gönderimi falan diye belirtsem sıkıntı olmaz yani süper, teşekkür ederim.

bir şey daha sorayım ya, artikel no kısmına da tam orijinal ürünün mü artikel numarasını yazmalıyız sizce?

malın değerine ve adedine göre 5 usd falan yazıp, yukarıda belirttikleri gibi ''free of charge as samples, only fur custom'' gibi bir ibare not edebilirsin.

“Free of charge” yetiyor bu gibi durumlarda.

Bu gibi durumlarda ben dogrucuyum, doğruyu itiraf et kafan rahat olsun, doğruyu söylemek her zaman karlıdır ve sizin sorumlulugu ustlenen güçlü karakterli biri olduğunuzu gösterir

1) "Henüz bulgulara dayanarak hiçbir şey yapmadı" bu çok iyi.
2) Yöneticinizden habersiz devam etmeyin. Durumu açıklayın, hatayı şöyle fark ettim böyle düzelttim, bunu diğer ekibe nasıl ileteyim böyle ya da şu şekilde yapabiliriz gibi haber verin.
3) feci bir prestij kaybı yaşamayacağınıza kalıbımı basıyorum. 6 ay sonra ne bu duyuruyu ne de bu yaptığınız hatayı hatırlayacaksınız.

4) En önemlisi:
i.pinimg.com

archmage mahmut +1

"Tabii, elde ettiğim bulgu pek beklendiği gibi olmadığı için hemen sonraki adımları planladık ve birkaç farklı şeyi daha araştırmam gerek. Ama şimdi anladım ki bunlara gerek yok, çünkü gözden kaçırdığım şeyi düzeltince sonuçlar beklendiği gibi çıkıyor."

Sizden bir iş isteniyor, siz de ortaya bir iş çıkarıyorsunuz. Ortaya çıkan bu iş için "bulgu" ifadesini kullanmanız kafamı karıştırdı. Bir hata yaptınız çünkü. "Bulgu" ifadesi ortaya çıkan işte, bu işi talep eden kişilerce tespit edilen hataya da atıf olabilir.

Beklenene yakın bir sonuç/iş çıkmayınca "sonraki adımı planladınız". Kafalar yine karışıyor. "Sonraki adım" bir önceki adım tamamlanınca geçilen bir şey değil mi? Beklenene yakın bir sonuç/iş çıkmayınca başka bir yöntem/yol kullandınız sanıyorum.

2-"bu yeni karar kıldığınız bir sürü iş" burada bahsettiğiniz şey herhalde planladığınız sonraki adımlar. Demek ki planlanmamış, karar kılınmış aslında.

Tavsiyem 1 numara. Hatasını fark edemeyen birinin yaptığı işe kimse güvenmez. 3 numara zaten aynı şey. Yönetici hata yaptığınızı ekibe söylemenizi isteyecek.

IncredibleMau gibi boş adamlar yazmazsa sevinirim. Tek niyetiniz rencide etmek, küçük düşürmek veya insanların içinde bulunduğu durumla alay etmek.

Hiçbir yerde bu platformdaki kadar tanımadığı insanlara nefret kusan bir topluluk görmedim.

Sivri bir cevap verdiğimin farkındayım, yazdığım şeye kızmanıza da hak veririm. Ama niyetim asla rencide etmek, alay etmek değil. Kısa yoldan meramı anlatmak varken çözecek bir bulmaca bıraktığınız için sitem ettim.

Özelden aldığım hakaret mesajının ardına da yazabilirdim ama buradan yazayım istedim :) Yanlış anlaşıldıysam eğer kusura bakmayın.

Su hayatta hata yaptim ama hatami anladim, arka planda aksiyon planı şöyle yaptim/hatayı düzelttim demek kadar güzel ve mantıklı olay yok.
Hata yapip hatasini soylemeyen, saklayan adamin hatası ortaya cikarsa asil sikinti orada başlar.

Bir kac kere hata yaptim, çok büyük olmasa da. Direkt anlattim, sebebini soyledim ve nasil duzeltecegimi soyledim. Bitti gitti.

Hatanizi saklamaya calismayin.

bu tarz konularda en büyük risk yapılan hatanın siz değil yöneticiniz veya rakibiniz tarafından fark edilmesidir.

en rasyonel yol, yapılan hatayı sizin fark ettiğinizi ve çözümünün de bu olduğunu yöneticinize iletmek, diğer ekibe de yöneticiniz vasıtasıyla gitmek.

bence doğrudan ev sahibi ile muhattap olmalı. ama tabi çok uzun süredir oturuyor falansanız değişebilir.

9 aylık kiracıyım daha

Senlik bir durum yok. Ev sahipleri arasında olacak işler.

Tesisattan kaynaklanan problemi sizin bilmeniz veya engellemeniz olanaksız. Daha önceden akıtması ile ilgili bir şikayette bulunulmuş ve ev sahibi tesisatı değiştirmemiş ise sorun olabilir, ama bu yine de kiracının problemi değildir. kullanımdan kaynaklanan bir sorun değil neticede, ev sahibinin ilgilenmesi gerekir. ( keza tesisat boruların kaç yıllık eski olduğunu, değişmesi gerektiğini vb. ev sahibi bilmeli ve takibini yapmalı.)

Önce bu zarar olarak seni bağlamaz,ev sahibini bağlar.

Senin evde hiç sorun olmayabilir.senin su giderinde veya suyun geldiği tesisatında bir sızıntı vardır,o da duvardan yürüyüp al katı vuruyordur.ancak bu sızıntının kaynağını belirlemek lazım.toplu konut türü bir sitedeyim bizim eve gelen su 3 kat yukarıdan gelmişti.blokların arasından yürüyüp bizim evde patlamış,aradaki 2 katta sorun yok.bir tesisatçının gelip olayın kaynağını belirleyip sızıntıyı gidermesi gerekiyor.ger kalan zarar oluşumu varsa senin ev sahibiyle konuşup hallederler.

sen tadilat yapmadıysan seni ilgilendirmez.

sorumluluk tamamen ev sahibinindir

sorumluluk belki yönetici de olabilir. belki binanın borusundan kaçırıyor olabilir. ona da bakın.

su kullanmadığınız durumlarda dahi aşağıya şıp şıp damlıyor ise sizin temiz su tesisatınızda (atık su giderinizde değilde suyun geldiği boruda) bir problem var demektir, sizi bağlamaz.

Alt komşunuzun daha fazla zarar görmesini engellemek adına, kişisel kullanımınız için bir miktar su alıp (kovaya bidona, şişeye vs) su saatindeki vanadan suyunuzu kapatın, ardından muslukları açıp borulardaki suyun tahliye olmasını sağlayın (tuvaletteki taharet musluğu bu iş için en iyisidir), yarın akşam iş çıkışı komşunuza bir uğrayın ve hala suyun damlayıp damlamadığını öğrenin. hala eğer damlıyor ise saatten öncesinde sorun var (apartmanın ortak malı), damlamıyor ise saatten sonrasında sorun var, (ev sahibinin malı)

Ev sahibiniz ile konuşmanız gerekiyor. ev sahibi en fazla size usta çağır yaptır masrafı kiradan düşün der, siz usta bulmak, başında durmak vs. ile uğraşırsınız.

Ev sahibini arayın ilgilensin tabi siz de komşunuzla kötü olmayın. Dengeyi sağlayıp işi çözün. Bunun için su kaçağı tespiti yapan firmalar var özel aletlerle hemen tespit edip kırıyorlar.

Tesisat ile ilgili bir problem ise; sorumluluk senin değil, ev sahibinin. Bu arada dedikleri gibi sizin evden bile olmayabilir.

Tabi şunu da yazmak lazım. Sorun sizin evden ise, mutfağınızın kırılıp dökülmesine hazır olun. Sizin evdeki patlak boruyu bulup tamir etmeleri gerekiyor, eğer kallavi bir tesisat değişimine karar verilirse mutfağınız tamamiyle inşaata dönebilir.

selam tesisatçılar geldi steteskop gibi bişeyle dinleye dinleye buldular boruyu benim mutfağın yanındaki odayı kırıp düzelttiler. şimdi parkeci bulup parkeleri yerine koydurmam lazım. ev sahibim ırakta asker olduğu için kendisine ulaşmak biraz zor oluyor yaptırıp kiradan düşerim.

Çok güzel çözüm bulmuşsunuz. Ayrıca sonuç yazdığınız için kendi payıma teşekkür ederim.

Silinmeye karşı cevap: Kırılıp yapılır. Özel makinelerle kaçağı bulurlar.

Evet

dışarıdan mp3 attıysan bir tek onlar yedeklenmez.

yedeklemeyi geri yükledikten sonra tüm uygulamaları tek tek indiriyor sadece. ama eski halleri ile geri geliyor. yani whatsapp'ı tekrar indiriyor baştan ama içinde eski konuşmaların da oluyor.

bu yüzden yedeklemeyi yükledikten sorna wifi olan bir yerde olsan iyi olur.

itunes'da ayarları nasıl yaptığın önemli. bence fotoları elle yedeklemek, kalanları da icloud'a göndermek en güzeli.

Siz reddi miras yaparsanız, miras, anneniz ve amcanız arasında ikiye bölünür, yani siz hiç yokmuşsunuz gibi olur. Ama reddi miras zor iş, bence uğraşmanıza değmez. Annenize vekalet verirseniz, hem kendi adına, hem de sizin adınıza tüm işleri halledebilir. Ama yine sizin üzerinize olan mallar sizin kalır.

Bu arada, reddi miras yapacaksanız ve çocuğunuz varsa dikkatli olun. Bu durumda, sizin haklarınız çocuğunuza devredilir, bir de onunla uğraşırsınız.

1. secenek: Annenin dolandirilmasini istemiyorsan gitmeyeceğim ne demek? Gideceksin takip edeceksin ve iyice düşünerek onay vereceksin. Annen icin yapabileceğin şey bu. Istemiyoran islemler bittikten sonra annene mi devrediyorsun, ne yapıyorsan yap. Hakkinizi savunun, elde edin sonra ne yapıysanız yapın.

2. secenek: Guvenebileceginiz bir avukat bulun.

Öncelikle şunu açıklığa kavuşturalım. Babanız, babaannenizden önce öldüğü için annenizin mirastan alacağı bir pay bulunmamakta. Anladığım kadarıyla dedeniz de hayatta olmadığından amcanız ve sizin 50/50 eşit oranda payınız var. Vekaletname ile anneniz, sizin payınıza düşen mirası size intikal ettirebilir. Sonra ne yaparsanız yaparsınız.

Müge izleyerek birde hergun haberlerde ve çevremizde bu puşt amca gibileri çok gördüğümüz için mutlaka gidin anneye destek olun. Şu zamanda ne geliyorsa insanların başına şu miras ve para pul işlerinden geliyor. Çok çok dikkat edin.

cloudybloody doğru söylüyor. babanız vefat ettiğinde babanızın adına olan mallar eğer varsa zaten anneniz ve sizin aranızda uygun oranda paylaştırıldı. bundan dolayı babannenizin vefat etmesi ile birlikte annenize herhangi bir miras hakkı doğmuyor. yani tüm kalan mallar amcanız ve sizin aranızda paylaştırılacak.

Başınız sağolsun.
Bence de gidin ve hakkınızı aldıktan sonra istediğiniz yere bağışlayın.

pass+1

Muhakkak takip edin. Kadıncağızı tek başına bırakmayın.

pustun tekiyse niye anneni yalniz birakiyorsun? ne bicim evlatsin sen?

Olmaz olsun benim gibi evlat ama, amcam puştsa sadece anneme puşt değil ki, bana da puşt. Anlamadığım konular benim de. Zaten babaannem hayattayken mümkün olan her şeyi kendi üstüne yaptırmıştır o. Son durumda avukatla görüşecek annem. Ben gitmeyeceğim.
Biz de hakkımızı alıp bağışlarız diye konuştuk annemle.

Bak yıllar sonra pişman olursun “lanet olsun miras da para da onun olsun!!” dediğiniz için. Madem bu kadar şerefsiz biri, neden ekmeğine yağ sürüyorsunuz. Bırakın uğraşsın sonuna kadar. O parayı ister kullanırsınız, ister bağışlarsınız. Ona siz karar verirsiniz ama amcanıza kendi payınızı kaptırmayın.

Anneniz baba annenize mirascı olamaz, babaanne öldüyse miracıları alt soyları ve onların alt soylarıdır.

Babaanne iki evlat sahibi ise, bu iki evlat veya onlardan olan çocuklar öncelikli varistir. Onlar da yksa kardeşlere, kardeş çocuklarına kadar gider ki konumuz değil.

Yani anlatımda bir hata yoksa hayattaki varisler sen ve amcan, sen uğraşmamak için annene vekalet verebilirsin ama annene yazık değil mi neden uğraşsın?

Mirası da sakın gurur yapıp bırakmayın amcaya filan, ha amca p.şt değildir, hayatteyken de miras kalan bu mallarda emeği vardır vs o zaman bırakılabilir.

Istanbul'dan tasinma kafasina girmişsem son kez özel olarak herhangi bir şey yapmazdım.

Yemek olarak da Turk yemeklerine, özellikle sokak lezzetlerine doymuş olurdum.

Midye dolma diyecegim ama bazi ulkelerde artik o bile var. Zaten midye dolma da Istanbul degil, daha ziyade Ege bolgesi kaynakli.

Yaklasik 10 yil once Turkiye'den tasindim, Istanbul'da keske sunu yapsaydim dedigim bir sey hic olmadi. Istanbul'da ozlenecek bir sey bulmak acikcasi pek kolay degil.

Arkama bile bakmadan biran once kurtulmaya bakardim. İstanbulda olan her seyi disarida da bulursun bence, arctic circle’a gitmiyorsan sayet

yurt dışında yapamayacağın şey boğazı izlemek. vapura bin, yürüyüş vs. yap. yeme-içme işlerinde daha iyisini bulursun zaten yurtdışında.

henuz gormedigim icin turist gibi bi gezerdim, piri gibi sesli tur uygulamalariyla 2-3 gunumu buna ayirirdim hatta. sorumluluk ve acele olmadan keyfi olarak gezmece. kestane yiye yiye boyle.

Gündüz vakti, Taksim-Galatadan karaköye iniş, Galata köprüsü, ordan haliniz kalırsa yürüyerek Gülhane Parkı, Sultanahmet Ayasoyfa yapardım.

Çiya'da yemek yer ve Kadıköy'de gün batımını seyrederdim.

Açıkça teraslı bir yerde gün batımını seyrederdim.

Hafta içi Heybeli ya da Burgaz'a giderdim.

Hafta sonu tüm bunları yaparsanız kesin nefret edeceksiniz:) Yurt dışında nereye gittiğinize bağlı, birçok ürünü bulmak da mümkün. Yemekleri kendiniz öğreniyorsunuz.

Islak hamburger
Çiğköfte

ya her seyinden o kadar biktim ki sanirim gidene kadar ozel hicbir sey yapmazdim. gittigimde de ozlemezdim eminim. aklima ozel hicbir sey gelmiyor bu sehre dair.

Ayasofyaya git kanka. Fotograf ve video falan cek.

vapur

Sevilen tarihi mekanlara gitmek yazilmistir ama daha once gelip gitmis biri olarak heralde is cikisi kalabaligi saatinde kalabalik bir metrobus hattinda yolculuk etmek diyebilirim. Kalabaligin yuzune bakip acelelerini gorup icinizden "ulan bu da hayat miymis be" demek iyi gelecektir. Baska bir yurtdisi metropolune gitmiyorsaniz (tokyo veya new york gibi) bu kalabalgi bir arada gorebileceginiz baska bir tc sehri yok. Ve sanilanin aksine bu kalabalik veya telas baska yere gidince ozlenebiliyor garip bi sekilde. Sebepleri uzerine hic dusunmedim ama istanbul un gurultusu ve debdebesi ozlenebiliyor ayrilinca.

son kez tarihi yarım adaya gider, bulabildiğim en yüksek tepeye çıkar ''seni yenemedim ama tekrar geleceğim istanbul!'' diye bağırırdım.


ne kadar duygusal insanlarsınız yahu?

sanırım erkek arkadaşımla gitmeyi çok sevdiğimiz, ilişkimiz için hoş anılara sahip olan mekanlara gidip yemekler yerdim.

son bir de istiklal'e gidip "anasını siktiler buranın" diye son 5 senedir söylendiğim gibi söylenirdim.

yemek dışında da başka bir şeyi özleyeceğimi sanmıyorum.

yandex ücretli yolu falan gösteriyor.

olsa güzel olurdu iyi fikir ama bizim ülkemizdeki değişken yol ücretlerini hiçbir uygulama güncel takip edemez, sanmıyorum. hayır istanbul içinde bile yeni yoldan yeni havalimanına gidin, hgs geçmişine bakınca neredeyse 10 kez küçük küçük ücretler alındığını görürsünüz. dümdüz yol halbuki, taksit taksit mi çekiyorlar nedir.

arkadaşın sorduğu şey yolun ücretli olup olmadığını söylemesi değil, ücretin ne kadar olduğunu göstermesi.

örneğin istanbul-izmri arası 232 tl, navigasyona diyeceksin ki bana 100 tl'lik rota yap. o da gerektiği kadar ücretli yoldan, gerektiği kadar ücretsiz yoldan seni götürecek.

ahahahah :D olsa güzel olur ama yok öyle birşey . en fazla paralı rotayı kullan kullanma var. igo ve googlemaps böyle ki igoda yoksa hiç birinde yoktur.

günlük kiralık daireler var bir sürü, bunlarla aylık anlaşma yapabilrsin ama aparta göre falan pahalı kaçabilir. airbnb'den bakabilirsin.

air bnb'den bakabilirsiniz. günlük kiralık evler pek tekin değil.

mobil edit: yaş 25

valla ben giymemiştim. pişman mıyım hiç değilim. ütülü düzgün bi gömlek ve kumaşımsı pantolonla gitmiştim, yaz düğünüydü. kuzenimin en yakın arkadaşı kot tişört gelmişti ve en çok eğlenen de onunla kuzenimdi.

yaşım=kuzenimin yaşı-7

En az bi chino pantolon gömlek ister takım giymeyeceksen.

Evde takım elbisen varsa riske atma onu giy. Yoksa şık biseyler ayarla. Kotla da gidilmez yani.

Kış aylarında olsak şart.

Ancak havalar sıcak, illa kravat ceket olmasa da düzgün bir gömlek ve gabardin pantolon olur.

Ben böyle durumlarda takım giymediğim zaman diğer herkes çok şık oluyor ve genelde pişman oluyorum.

ben bu sıcakta babam bir daha evlense de takım elbise giymem.

kanvas pantolon + keten gömlek yeterlidir.

Türkiye'de henüz yok ama Golf-8'de de var sanırım bu özellik.

Galiba jeep renegade'de var.

Citroen C5 Aircross yol takibi kaza önleme ve tabela okuma var bildiğim kadarıyla.

peugeot'ların gt-line paketlerinde var.

C5 Aircross'ta var ama çok başarılı çalıştığını söyleyemeyeceğim. Bir okuyor bir okumuyor. Ama şerit takip sistemi çok iyi, kol gibi yağmurda bile çizgileri görebildi.

3008

Peugeot 508 dur kalklı adaptif var. 3008'de de adaptif var ama dur kalk ozellikli değil. Durdumu devre dışı kaliyor. Tabi bunlar hep gt-line donanımında.

Otomatik olmasi rahatlik da daha dun alinmis 16 yasinda bir araba ile uzun yola cikmak riskli olabilir. Arabada bir sorun varsa bunu sehir icinde kesfetmek caninizi daha az sikar.

275 km pek uzun yol sayılmaz aslında. şehir içi trafiği olmayacağı için daha rahat yol alırsınız. sadece bir süre sonra sakin sürüşten dolayı insanın konsantrasyonu bozulmaya başlayabiliyor. bence yolun ortasına yakın bir nokta belirleyin, bir dinlenme tesisi olabilir, benzinlik olabilir, orada 15 dakika mola verin, elinizi yüzünüzü yıkayın, su için, tazelenin, tekrar devam edin.

araba bakımlı ise sorun çıkarmaz, 1500 km de gidebilirsiniz yani :)

Uzun zaman manuel kullananların otomatiğe geçtikten sonra sol ayakla debriyaja basma içgüdüsüyle frene bastıklarına şahit oldum birkaç defa, sende de olur mu bilmiyorum ama böyle şeyler olabiliyor. Onun dışında arabanın yaşı var tabii bi kontrole sokmak iyi olabilir yolculuk öncesi.

Yeni aracın hayırlı olsun.

Öncelikle sol ayağını iyice alışana kadar koltuğun alt kısmına doğru topla.fren yapman gereken bir durumda reflex olarak debriyaja gitmek isteyebilir,sol ayakla fren yapmak acemilikte son isteyeceğin şeylerden biridir.

Aracı bi kontrolden gecirt,sonucta tanımadığın bir araç yağına,suyuna,kayışlarına,aküsüne,şarjına,baştan aşağı baktır,yolda suprizle karşılaşma.

İyi yolculuklar,iyi tatiller.

arabayı iyice tanıdıysan , arabanın ne durumda nasıl tepki vereceğini biliyorsan(fren vb) bi sıkıntı çıkmaz.

ikinci el araba aldıysan çok farkedilen bir arızası yoksa başına gelene kadar bilemiyorsun malesef. yağına , suyuna bak, lastik basınçlarını kontrol et.

otomatik vitesli araçlarda park ederken değişik bişeyler yapıyolar araba şanzıman yükünde kalmasın diye.

ikincisi yavaş yokuş çıkman gerekirken araba vites atmasın diye basılan bir düğme falan oluyor. örnek önüne kamyon çıktı rampada, vitesi 3 den 4 e 3 den 4 e atmasın(hani o devir aralığına geldiğinde) diye basılan bir düğme var onu falan öğren.

Sol ayağını unut, fren ve gaz için hep sağı kullan demeye gelmiştim, angelus ve duptıs gerekenleri söylemiş.
Hayırlı yolculuklar

arabayı daha dün aldıysanız biraz tanıyın birkaç gün turlayın arabayla vitese alışın biraz. uzun yolda çok sıkıntı olmaz ama dur kalkta düz vitese alışan zorlanabiliyor. önce geceleri felan çıkın turlayın biraz alışın hiç bişey olmaz. çok uzun bi yol değil zaten çıktıktan 1 - 1,5 saat sonra girin bi opete el yüz yıkayın, marketten bi çikolata bi su alın tazelenin sonra devam.

Tabiki hazırsın, yağını suyunu lastiklerini kontrol et, bas gaza.

akçakoca yolları çok virajlı ve çok fazla eğimli. bunun bilincinde olarak girin bu işe. hani bazen viteş düşürmen falan gerekir manuel arabada, yokuş çıkarken, bu tarz durumlarla karşılaşacaksın heyecan yapmadan gaza basmaya devam et zaten kendisi uygun vitese geçecektir.

ben hiç heyecan yapmadan cesaret ederdim böyle bir yolculuğa, eğer arabada teknik bir problem olmadığını bilirsem.

bu arada otomatik vites arabayı nasıl park etmen gerektiğini mutlaka oku öğren. eğimli yerlerde şanzımanı eline almamak için. park edince ayağın frendeyken ilk önce vitesi boşa alacaksın, sonra el frenini çekeceksin. ayağını frenden kaldıracaksın. arabanın yükü el frenine geçecek. sonrasında da vitesi p konumuna alıp öyle ayrılacaksın arabadan. bunu mutlaka alışkanlık haline getirmen gerekiyor.

doktora danışın bunu.

ben doğrudan sabunlu suyla yıkıyordum, havuzda kullanım sıkıntı olmaz bu yüzden. ama su geçirmez saatlerin önemli bir kısmı tuzlu su için garanti vermez. hiç denemedim ama tahminim tuzlu suda bozulacağı ya da deforme olacağı yönünde.

-tuzlu suda kullanıma uygun mu?
Evet. Geçen yaz kolumda bileklikle defalarca denize girdim, bir sorun olmadı. Denizden çıkınca duş alırken saati de değdi değmedi bir yıkadım sadece.
-suda kulaç atarken, elektronik kısmın kayış kısmından fırlayıp düşme ihtimali var mı?
Benim başıma gelmedi ama çok dalgalı denizde sert bi dalga gelir yerinden çıkar falan bilemem.
-telefonum bluetooth 4.2 yi destekliyor, açık hava menzili yaklaşık 60 metreymiş, telefonu sahilde bırakıp yüzerken gelen arama bildirimlerini saatten görebilir miyim?
Hayır. Su bluetooth bağlantısının menzilini cm ile ölçülecek kadar kötü etkileyen bir şey.

Kayışları çok kötü. Geçen simit aldım motosiklet eldivenini takarken düşmüş amcanın birisi gördü de verdi. Yoksa gitmişti milyonluk saat...

arkadasim denizden ciktiginda ici yoktu...

Müşteri hizmetlerini ne diyor bu duruma?

1) tüm verileri bilgisayara yedekle
2) bilgisayar üzerinden sıfırlama yapıp baştan kurulum yap
3) yedeklenmiş verileri geri yükle


muhtemelen bu şekilde çözülecektir.

bahsettiğin ekranın fotoğrafını atabilir misin? yani bu sorun doğrudan telefonunun fiziksel hafızası değil de icloud kullanım alanının dolması ile ilgili karşılaştığın bir durum olabilir mi?

Ya da hiç bu işlere girmeyip apple türkiyeyi arayıp yardım alsan?

Dediklerinizin hepsini yaptım fakat çare olmadı. Müşteri hizmetlerini deneyeceğim.

garanti varsa direkt apple servise başvur. boşuna uğraşıyorsun. zaten iphone almanın en büyük avantajı satış sonrası servis. sıfır telefon verirler onlar da çözemezse.

öncelikle "donanimsal" bir hata olmasi neredeyse imkansiz. Sifirlamadan sonra o hesap ile sync yapmazsan, sorun olamaz, cunku icloud guvenilmez ve sacma sapan sync sorunlari olusturabilen bir sey. bu yuzden, fotograflarini pcye yedekleyip yeni icloud hesabi ile devam etme sansin yok mu?

bu kesin cozum, benzer durumlarda yeni hesaba gectigim oldu cunku fotograf yedeklemesi ve kaybetmesi ayri komedi icloud denen seyin.

değil kendisini şikayet edin. hatta ekşi sözlüğe rezalet başlığı açabilirsiniz

Başka psikiyatrist bulun acil.

psikanaliz ekolünden, psikanalizde bu tür uygulama olabilir mi? yurtdışında özellikle?

Doktorun böyle bir yaklaşımı kabul edilemez. Hele hele daha öncesinde gelemeyeceğinizi beyan ettiyseniz. Derhal o doktoru değiştirin.

Eğer 24 saatten (bu bazen 48 saate kadar da cikabiliyor), az bir süre kalırsa iptal ederseniz ücret talebinde bulunabilirler ki çoğu terapist bunu yapar. Sebebi de seanslara düzenli olarak gelmenizi sağlamak, aradaki ciddiyeti korumak. Odeme yapmazsanız ya da iki üç kere daha iptal ederseniz sizi kabul etmeme hakkına da sahiptir.

Bunu size ilk seansa söylemiş olmalıydı.

Edit: şimdi okudum, psikanalistler daha da çok yapar bunu. Terapi sürecini bilmeden yorum yapanlara da ekstra şaşırdım şu anda.

bence gayet mantıklı ama bunun bir süre sınırlaması olmalı. mesela randevudan birkaç saat önce hastayım gelemiyorum dediğinizde o saate farklı birini koymak mümkün olmayacak. bunun için 7 gün, 48 saat vs gibi bir kural olsa daha iyi olur.

tam hatırlamamakla birlikte 1 gün önceden haber vermiştim. o gün içinde haber vermedim. ilk seansta bilgilendirmedi.

terapi almak bile lüks kalıyorken (öğrenciyim) gidemediğim bir gün için para istenmesi bana ekstrem geliyor.

Dediğim gibi süresi 48 saat de olabilir; bunu asistanı ya da psikiyatriste direkt sorarak öğrenebilirsiniz. Ama genelde ilk seansta bilgilendirme yapılır terapi sürecini betimlemek için, sizi de bilgilendirmesi gerekirdi.

Bazı psikiyatristlerin bu uygulamayı yaptığını biliyorum. Ancak hem süre sınırı var hem de bunu yapacağına dair görüşme öncesinde bilgilendirici yazı veriliyor/konuşma geçiyor veyahut psikiyatristin sitesinde yazıyor. Size bir kağıt verildiyse ve dikkatli okumadıysanız/bu bilgi sitesinde yazıyorduysa ve araştırma yapmadıysanız psikiyatristte bir kabahat bulunmayacaktır. Ancak bunlar yoksa sözel olarak bilgilendirilmeniz gerekirdi.

Böyle bir şeyin öncesinde net olarak söyleniyor olması lazım. Benim de böyle bir yoga seansım vardı. Sözüm ona arkadaşım. Bire-bir seans da değil. Gelemediğim dersin parasını istedi. Üstelik aynı gün içinde iki defa. Aynı gün gönderdim. Daha da gitmedim. Bir de üzerine soruyor, senin ihtiyacın vardı aslında neden gelmiyorsun diye. Bana daha yakınını buldum dedim. Yakınlık her anlamda...

son anda iptal ettiysen evet ödemelisin aslında.
eğer randevu alıp, 24 saat önceden iptal etmez ve doktorun o saatini kilitlersen etik gereği ödemen gerekir. bazı psikiyatrlar da bunu çok şart olmasa da alışkanlık haline gelmememesi için yaparlar. düşünecek olursan son dakika yaptığın ertelemede o kişi senin yerine başka birini organize edemez.

fakat adil bir psikiyatr seni ve maddi durumunu bilir, az çok bunu ne niyetle yaptığını da kestirebilir. önceki seansın ödemeyeceksen artık gelme demek aradaki güven bağını zedeliyor. çok uzun süren geçmişe dayalı veya çok fayda gördüğün bir doktor değil ise değiştir.

Ozellikle analitik ekolde cerceve cok onemlidir, terapi cercevesinde oncesinde konusulan saat size ayrilir ve gelseniz de gelmeseniz de o zamanin bedelinin sorumlulugu size aittir. Etik olmanin otesinde bir gerekliliktir diyebilirim.

Burada dikkat edilmesi gereken tek konu, bu cercevenin terapinin basinda konusulup konusulmamasi. Yani size baslangicta bu kurallar hakkinda bilgi verilmis olmasi gerekir. Verilmediyse sayet bu konuda terapistin bir eksiginden soz edilebilir.

böyle bir uygulama duydum tabii ki.
terapinin işleyişi açısından gerekli de bir durum bu.
kafanıza ya da işinize gücünüze göre gitmediğinizde süreç zarar görür.
ya da terapinin getirdiği çözülümlerle psikolojik olarak zorlandığınızda da gitmemeyi hemen tercih edebilirsiniz, bu durumun da önüne geçmek için var bu uygulama.

ama bunun dışında katıldığınız her özel ders, grup dersi, uygulaması, çalışması vb. için de geçerli olan bir şeydir.
küçükken özel ders alıyordum, annem dersi bir şekilde iptal ederse özel öğretmene öğretmen istemeden o dersin parasını da veriyordu.
sadece benim annem değil, arkadaşlarımın anneleri de.
işin yolu yordamı budur.

katılamadığınız, gidemediğiniz randevuların, derslerin vb. ücretini ödemekle yükümlüsünüz.
o derslerin ve seansların bir kapasitesi var ve ona göre dolduruluyor, yani bir yer işgal ediyorsunuz o kişinin ya da kurumun programında.
kafanıza göre gitmemeniz durumunda karşı tarafı maddi zarara uğratıyorsunuz.
artık az insan uyguladığı için uygulayanlar tepki alıyor ama haksız bir tepki bu.

belki bir süre sınırı olabilir haber verilmesi için ama sizin durumunuzda bir gün önceden haber vermek de biraz geç olmuş maalesef.
doktorun yaptığı hem etik, hem de doğru.
tanıdığım psikiyatr, psikolog ve terapistlerin neredeyse hepsi uyguluyor bunu.
başta konuşsa daha iyi olurmuş ama bunu bilmek de gerekiyor biraz.

böyle bir şey yok. drlar parayı çok sever ama siz randevuyu alıp adam o saate sizi beklerken gitmediyseniz psikiyatrist haklı.

randevuyu iptal etmiştim, o hafta başka saat için istemiştim çünkü hastaydım.

@r evoliton , terzi sizin yerinize başka bir müşteri bulabilir, ama psikiyatrist programını buna göre ayarlar.

dersaneye gidiyormuşsunuz gibi düşünün, gitmediğiniz dersin parası ödemenizden düşmez.
maalesef bu konuda katı olmak zorundalar, hem kendi maddi çıkarları için hem de iyi niyetin kötüye kullanılmaması için.
keyfi olarak iptal eden de çok var çünkü.
bir yandan bu kuralcılık ne olursa olsun terapiye gitmem lazım düşüncesini tetikliyor, yoksa zaten insanlar bayılmıyorlar her zaman kendi dertleriyle yüzleşmeye. kaçmaya bahane çok.

ben de psikiyatriste ve psikoloğa gittim zamanında.

misal psikolog 2 hafta sonra gel diyordu. ben yaklaşık 2 hafta sonra arıyordum uygun saat ve zaman için randevu alıyordum. hatta bir keresinde bir gün önce sekreter aradı, bir danışanımız saat değiştirmek istiyor, sizin saat ile değiştirebilir mi diye. okey dedim. bir saat sonra gitmiştim.

aynı şekilde psikyatrist de öyleydi. diğer ay görüşelim diyordu, ben de kendime göre uygun zaman için randevu alıyordum. sabit bir takvim oluşturamamıştık. ama psikyatrın olduğu yer bir kurumdu bireysel değildi. oradaki görevli bir gün önce hatırlatma mesajı atıyordu ( haberin olsun gelmiceksen söyle gibisinden heralde :), iptal etsem ne derlerdi onu bilmiyorum gerçi)

dandik yerlerde değildi ikisi de, 2 sene önce falan 300-350 tl bandındaydı fiyatları.

burada mühim nokta randevu alıp yakın zamanda iptal ettirmeniz olabilir.
ve iptal edilen randevunun parasının alınacağı önceden net belirtilmesi gerekir.
her yerde işleyiş farklı olabilir.

Sapla samani birbirine karistiriyorsunuz. Terapinin cercevesi her seydir. Terapi herhangi bir ikili insan iliskisi degildir, bir sinir, asilamayacak bir bariyer vardir, bu bariyer de zaman ve paradir. Bunlari esnetemezsiniz, esnetirseniz o iliski analist analizand iliskisinden cikar sohbete donusur.

Terapi iliskisini, herhangi bir hekim hasta iliskisi, hatta terapi harici bir psikiyatrik gorusme iliskisi dahil, herhangi bir seyle kiyaslamak mumkun olamaz.

iyi de ben adama bir daha gelmeyeceğim demedim ki? çok hastaydım, yola çıkabilecek gücüm yoktu. randevumdan önceki gün ya da 2 gün önce o hafta için başka bir gün/saate almak istedim. bir haftalık bir durumdu. sonra müsait olmadığı için o hafta gidemedim, benden seans parasını istedi. en başta da bana açıklama yapmamıştı, iptal etmeden devam ediyorduk. insan hiç mi hasta olamayacak, planlı bir durum değil bu? bir haftacık bir şey için bütün bir terapiyi yakmak ve gelme demek daha yanlış değil mi? ben de vaktimi ve paramı ayırıyorum, benim de o zaman bugüne kadar olan emeklerim boşa gidiyor. tek taraflı değil ki bu.

seansı ertelediğiniz zaman o hafta size normalde bir seans ayrılacakken iki seans ayrılmış ama tek seansın ödemesi alınmış oluyor.
"sonuçta gidiyorum" meselesi değil bu.

hem disiplin açısından, hem de maddi açıdan böyle.
aynı gün beş kişi seansını ertelese ki inanın böyle bir uygulama olmasa ertelerler, o hafta beş seans için on seanslık boşluk harcanmış olur.
o zaman ne program yapmak mümkün olur, ne de terapi düzeni sağlanabilir.
ayrıca orası ticari bir kurum aynı zamanda.
adam ayda yüz seans yapıyorsa, yüz seansın gelirini düşünerek belirliyor bazı şeylerini.
bundan fedakarlık etmesi de beklenemez.

bu "bütün terapiyi yakmak" değil, bu bir prensip ve kural meselesi.
ülkece eksik olduğumuz bir konu.

Psikanalizde iptal yoktur. Ucret alinir her sekilde. Bir gun once veya daha once soylemeniz bir sey degistirmez cunku o gun o saat sadece size aittir. Ancak bu kurali sizinle paylasmaliydi. Bir de istisna olarak yilda kendi 12 seanslik tatilleri gibi hastaya da 12 seans gelmeme hakki verenler var. Bu durumda oncesinde bu durumu paylasiyor ve o 12den dusuyorsunuz. Bence bu kurallari yani cercevenin onemli noktalarini paylasmadigi icin bir seferlik almamali ama bunu konusun. Durum sizi rahatsiz edecekse baska bir uzmanla ya da baska bir ekolle devam edin.

doktor hasta olunca alacağı ücreti hastaya veriyor mu?
kötü günündeyse, verimsiz bir görüşme yaptıysa telafi ediyor mu

o parayı er yada geç faiziyle ve avukatlık masraflarıyla tahsil ederler.

ttnet çağrı merkezi ödeyin diyor mu
süperonline beni eski evden, yeni eve taşıyamadı diye.
tahahütüm olan aboneliğimi, ceza bedeli almadan, kendi iptal etti.

ttnet çağrı merkezi "olmayan aboneliğin parası" diye söyleyince hala ısrar ediyorsa
mecbur ödeyeceksin, avukat dava o bu uğraşmaya değmez.

tesekkurler. bikac kisi daha fikir belirtirse sevinirim. ona gore cogunlugun dedigi gibi yapicam. en azindan icim rahat olacak.

Şikayetvar gibi platformlarda git derdini detayli sekilde anlat. Genelde firmalar yardimci oluyorlar.

Sanırım probleminiz iletişim kopukluğundan olmuş.

Anladığım kadarıyla siz iptal etmek için bayiye gittiniz, bayi de bir hata ya da umursamamazlık yaptı ve aboneliğiniz iptal edilmedi.

Siz de aboneliğin iptal edilip edilmediği teyit etmediniz, ve interneti kullanmadınız. Kendinizce haklısınız ama maalesef o borç sizin borcunuz, işlemlerinizi takip etmek ve iptal edildiğini teyit etmeniz gerekirdi.

Örnek verelim;

Bir emlakcı aracılığıyla bir ev kiraladınız, 1 yıl dolmadan hemen önce emlakcıya gidip evi boşalttığınızı, bunu evsahibine bildirmesini söylediniz. Evi de boşaltıp taşındınız, fakat emlakcı salaklık etti ve evsahibine bunu bildirmedi.

Ev sahibi de iki ay geçince sizi arayıp neden 2 aylık kirayı yatırmadığınızı sordu, siz de "ama ben evi boşalttım, iki aydır evde oturmuyorum" dediniz.

Hangi mahkemeye giderseniz gidin, bu borç sizin borcunuzdur. Eğer anladığım gibiyse, yani aboneliğiniz iptal edilmemiş ve devam etmiş. Kullanıp kullanmamış olmanız bir şeyi değiştirmez.

john boor tesekkurler. ama cok sacma degil mi? bayii kendi bayisi emlakci gibi tamamen 3. sahis degil. neden kendi anlastiklari bayiinin hatasinin cezasini ben cekiyorum? yani bu bir dolandiricilik yontemi de olabilirdi. bayilerimiz basvurulari degerlendirmeye almasin milleti sogusleyelim.

Ne yazıkki ödemeniz gerekiyor. Süreci uzatmak hiçbir işe yaramıyor en azından ben de hiçbir işe yaramadı. Turkcell ile benzer bir sorun yaşamıştım, bayinin/şubenin hatası yüzünden 55 lira gereksiz yere ödeme yapmak durumunda kaldım. Bu şekilde bayiden kaynaklanan hatalara bakmıyorlar.

220 lira seni çok sarsmayacaksa öde geç. Cidden kendini yıpratmaya, uğraşmaya değmez. Ben elimde belgeyle zor sildirdim.

kapattırmak için uzun uğraşlar verdiğim, en sonunda borcu ödemeyip kapanmasını sağladığım şirket hattı için kalan 50 lirayı ödemedim ve sonunda türk telekom beni icraya vermişti. 50 lira avukat, icra masraflarıyla 350 olmuştu. söyleyeceklerim bu kadar.

tesekkurler, sizlerden aldığım bildirimden dolayı az önce kapattım. ama hiç memnun değilim bu namussuzların sürekli vatandaşı sömürmesine.

bayiden aldığın iptal tutanağı gibi bir kayıt var mı tarihli. varsa oradan kurtarabilirsin yoksa bir ispatın da olmadığı için zor.

Kaliteli markalardan* olacak o ilk kısım.

imkan varsa %100 pamuk olmalı. %70 pamuk da fena değil. ama %100 polyester kötü baya

Markadan çok kullanılan malzeme önemli.
LCW internet alışverişlerinde açıklama kısmında bu yazıyor. Etiketlerde de hangi marka olursa olsun, mutlaka yazar.
Özellikle yaz aylarında tercih yüzde yüz pamuklu olmalı. Daha serin zamanlar için yüzde otuz polyester kabul edilebilir.
Pamuklu giyecekler çabuk buruştuğu için, bazı kişiler tercih etmiyor. Bu nedenle içine polyester katıyorlar.
Zamanında Decathlon'un internet sitesinden son derece ucuz yüzde yüz pamuklu tişörtler almıştım. Hala sıcak havalarda kullanırım. Çok memnunum.
Markadan önce sağlıklı giyinmek önemli.

ben ozel gun degilse, kumas cok resmi, dokumlu durmayacaksa pamuklu tercih ediyorum.

polyesterler bence guzel duruyor, kolay kolay burusmuyor, salas bol seylerde hos duruyor. ama dediginiz gibi cok terletiyor. yazin giymek cok cok zor onlari.

kisin giydigimde de icimde uzun kollu ya da kisa kollu pamuklu bir tsort giyerim, boylece polyester bedenime temas etmez ve terlemem ya da zararli degil o kadar.

polyester kumaslarin kimyasal daha cok icerdiginden dolayi cilde zarar verdigini ve bazi vitaminlerin bu kumas etkisiyle vucudunuzdan aktigi hipotenizi de hatirlatmak isterim.

imkan varsa pamuklu, pamuk orani yuksek olarabilir. vizkon da guzel (vizkoz degil, viskon)

asiri dikkat ederim. mumkun mertebe 100% pamuk aliyorum. en az %90 pamuk degilse kesinlikle almiyorum.

Klasik ceket pantolonda polyester az oranda olmalı yoksa ütü tutmaz. Gömleklerin hepsi içinde aynı şey geçerli. Tişört ve pantolonda ise polyestere gerek yok. Polyester dayanıklı kalmasını ve ütüyü tutmasını sağlar. Pamuk nefes aldırır. Oranlara evet dikkat ederim. Yüz polyester oranı tişört için çok fazla. Birde deodorant yerine karbonat kullan.

polyester su emmesi düşük bir malzeme, bu yüzden çabuk kurur ama kötü kokuları tutabilir. lcw'de ucuz 14-15 tl'ye %100 pamuk tişörtler de var, ama outlet kısmında denk getirmek gerekiyor. ya da pazardan bile almak mantıklı olabilir, gerçi şu aralar covid tedbirleri nedeniyle pazarlarda kıyafet satışı yasak diye biliyorum ama. kıyafetlerde mümkün mertebe pamuk lifi oranı yüksek seçilmeli, ben çok dikkat ediyorum şahsen eğer iş-toplantı gibi bir yerlere giyeceğim bir gömlek-bluz değilse. ama pamuk da çabuk kırışır, polyester fazla kırışmaz, o durumda da kırışmaması gereken ciddi kıyafetlerde polyester tercih edebilirim. ama yine de polyester de değil de viskon (viskoz/rayon) daha tercih edilebilir. viskon lifler pamuk liflerinin kimyasal yolla işlenmiş hali, tabi yine de pamuk en doğalı ama kırışması pamuğa göre az ve tamamen sentetik lif olan polyesterden daha sağlıklı bence. o yüzden diyelim ki ciddi kıyafet alacağım, yine de polyester değil de viskon daha tercihim oluyor.

açıp etiketine çoğu zaman bakmam, kumaşa dokununca pamuk mu polyester mi ayırt edebiliyorum.

polyester hava almaz, teri emmez dolayısıyla çok terletir. birkaç tane polyester tshirtüm var, soğuk havalarda falan giymek için kullanıyorum. sıcaklarda imkanı yok giymem, giyemem.

Baş dönmesi için nöroloji veya kulak kristalleri ile ilgiliyse kbb bölümüne gitmen gerekebilir.

gaviscon uzun süre kullandım hiç böyle bir etkis, olmamıştı, farklı bir problem olabilir doktora görünmenizde fayda var.

anydesk

Alpemix ve Teamviewer en populerleri.

en kolayı söylendiği gibi teamviewer. üyelik vs ile uğraşmadan kişisel kullanım için ücretsizdir. logme in, anydesk gibi diğerleri de kolay kullanmınları sebibyle tercih edilebilir. bazıları ücretsiz üyelik gerektirebilir.
bunların dışında rdp ye aşina iseniz vnc deneyebilirsiniz. tight vnc tamamen ücretsiz, real vnc ücretsiz üyelik gerektirebilir.
tabi vnc için modemde port açmak, bağlanılacak pc nin bağlı olduğu modemin ip sini bilmek gibi bazı uğraştırıcı ufak işlemler gerekir.

yanında lens de varsa 1200 liradan gider, iyi bir makinedir.

başlangıç seviyesi bir makine. kit lensiyle birlikte 2. elde 1200-1500-TL eder.

10 senelik falan o makine. o kadar da iyi değil yani baya eskidi

Avukat ile görüşüp dava açmanız gerekiyor -öncesinde noterden ihtar da çekebilirsiniz sanırım, umarım önceki ödemeler banka üzerinden yapılmıştır, kontrat olmasa da sanırım kira ödemeleri olduğu için kontrat olmasa da sözlü bir sözleşme olduğu kabul edilir sanırım, böyle işte.

@atom karincanin torunu, teşekkür ederim. Evet, Ocak 2019'da kontrat yapıldı ve bu tarihten itibaren kiralar bankaya yatırılıyordu. Avukat mısınız?

Avukat değilim.
Sanirim iki kez aynı kira döneminde ihtar çekmeniz gerekiyor üçüncü de cikarabiliyirsunuz.
Avukatla görüşmeden kendi başınıza girismeyin zor işler. Kanun kiracidan yana çünkü.

ilk önce 2 adet ihtar çekilmesi gerekiyor kira ile alakalı. sonrasında da icra davası açmak gerekiyor. avukat ile görüşmenizde fayda var.

Konuya hakim değilim ama mantık yürütüyorum; ölen öldü kalan kaldı, ölmeyenler hastalığı atlattılar.

Bitti gitti demek ki, ama çok ciddi karantina uyguladılar, insanların kapılarına tahtalar çivilediler bazı yerlerde.

Yeni insanlara bulaştırmayınca, bulaşanlardan da ölenler öldü kalanlar kalınca atlatılmış oldu zor süreç sanırım.

çok sıkı tecritler uygulandı. sokağa çıkma yasağı, koca bir şehrin karantinaya alınması. sokaktaki insanların hepsinin ateşlerinin ölçülmesi ve ateş çıkması durumunda çocuğuna mama almak için dahi dışarı çıkmışsa bile anında karantinaya ayrılması, hatta bazı evlerde içeride hasta olduğu tespit edilince kapının dışarıdan mühürlenmesi, içeriden açılamayacak şekilde.

böylelikle hastalığın yayılımı durduruldu, hasta olan herkes içeriye kapatıldı. dışarıda da hastalık giderek azaldı ve kontrol altına alındı.


çin zaten çok totaliter bir devlet, bireysel özgürlükler oldukça kısıtlıydı. bu önlemleri hayata geçirmek çok da zor olmadı. böylelikle yayılım bir şekilde kontrol altına alındı.

şu an çin avrupa'nın birçok ülkesinden gelen uçuşları falan iptal etti, ülkeye kontrolsüz bir biçimde corona tekrar yayılmasın diye.

elbette hastalar var, ölecek olanlar veya iyileşecek olanlar. ama hepsi karantinada, yeni vaka sayısı sıfıra dayandı.

Hayır hastalık Çin'de tamamen yok olmadı. Çin'de hala hasta insanlar var. Ama çok iyi bir karantina düzeni yönettiler. Yani hasta ve sağlıklı kişileri ayırdılar. Hastalığı yeni kaoan insan sayısı neredeyse yok düzeyinde. Ek olarak hastalığın başladığı Wuhan eyaletinde çok sıkı önlemler alındı, eyaletin belli noktları hayalet şehir gibi. Çin karantina sırasında vatandaşlarının evlerine yemek götürdü. Yurtlarda kalan öğrencilere gıda desteği yaptı. Yani elinden geldikçe insanların dışarı çıkmaması için uğraştı. Hastalığın Wuhan gibi yayılmadığı noktalarda bile vatandaşlarına dışarı çıkmamaları konusunda sınırlandırdı. Evden dışarı adım atan herkesin ateşini ölçtüler, maske dağıttılar. Hastalık sürecine kötü başladılar, ama devamını iyi getirdiler.

"Canlı hayvan pazarlarından çıkmamış mıydı bu?" Böyle söyleniyor. Ama bu virüs son 20 yıldır Dünya'da. Bu 20 sene boyunca ortaya çıkan iki-üç Coronavirus ailesinden virüs var. Bizim şimdi uğraştığımız yenisi.

"Pazarlar tamamen kapatıldı mı?" Evet, kapatıldı. Canlı hayvan pazarları kapatıldı. Bunu dışında Türkiye'ye dahil birçok ülke Çin'den et satın almayı durdurdu.

"Test edilmemiş birinde varsa yarın yine aynı şekilde başlamayacak mı?" Çin, Kore dışında sıkı şekilde karantina önlemleri almayanlar için süreç, tedavi bulunana kadar sürekli hasta insan sayısı artacak. Ama bu süreç bittikten bir iki sene sonra da hastalığı yine duyacağız. Domuz-kuş gribi gibi düşün, bitmedi. Bugün bile domuz-kuş gribi olanları duyuyoruz/görüyoruz. Ama tedavisi var artık, bu yüzden pek önemsemiyoruz.

"İlaç mı buldular yoksa yendikleri falan yok da güçlü çin imajı için mi?" Virüs için aşı-ilaç geliştirmeleri sürüyor. Ama 'kesin' aşısı ve ilacı var diyemeyiz. İlacı bulup piyasaya sürmek kolay değil. Ne yazıkki resmi prosedürler uzun.

Hastalığın Çin'de Aralık 2019'da ortaya çıktığı haber olmuştu. Tüm Dünya Aralık 2019'da bu hastalıktan haberdar oldu. Ama Çin'de hastalığın Aralık 2019 öncesinde devlet tarafından bilindiğine, saklandığına dair iddialar var. Hastalıkla ilgili haber yapan gazetecilerin tehdit edildiği biliniyor.

Güney Kore ise tüm süreci baştan sona en iyi yöneten ülke diyebiliriz. Hasta sayısındaki anlık sayı değişikliğini vatandaşlarının telefonlarına sms bile gönderdi. Herkese maske, yüz koruyucu şapkalar dağıttı.

En son tecrit için şüpheli apartman ve evlerin dış kapıları kaynakla açılamayacak duruma getiriliyordu. (Tlc kanalındaki belgeselde görmüştüm). Bildiğiniz şüpheli olanlar direkt karantinaya alınıyor, suçlu/mahkum muamelesi görüyor.

özetle hastalığın yayılma hızını muazzam derecede yavaşlattılar.

New cases:34 yazıyor www.worldometers.info
Buradan bitmediğini anlayabiliriz sanırım.

Öyle yok tutuklama, yok öldürme, kapalı kutuya koyma falan hikâyelerine inanmadan bakındım ve aşağıdaki belgeseli öneririm. Fransız bir kanal bu ve Pekin'deki karantinayı anlatıyor. Ayrıca çin'de aktif vaka sayısı dun itibariyle dünyada 8. Sıradaydı. İyilesenlerin sayısı yeni hastalardan fazla olduğu sürece perfetto diyebiliriz ki bence (eğer veriler dogruysa) çin bence bu işin üstesinden karantina ile geldi: youtu.be

Hepinize çok teşekkür ederim.
@GoodMorningTeacher okuyan herkes adına teşekkür ederim.

Şu anki öncelik vaka sayısının sağlık sisteminin kaldıramayacağı bir hızla artmasını önlemek. 2-3 hafta boyunca evden çıkmadığımızda (14 günlük kuluçka süresi düşünüldüğünde) virüsü kapıp kapmadığımızı anlamış olacağız. Bu sürede ciddi semptomlar gösterenler, bizler evimizde oturup sisteme yük olmadığımız için, hastanelerden yardım alabilecekler. Vaka sayısı bir kaç haftalık süreçte anlaşılıp kontrol altına alınınca (yani şimdiden sıkı önlemler alıp uygularsak), hayat biraz olsun normale göndebilir.

yayılması duracak ya da yavaşlayacak. böylelikle hastaneler, yoğum bakımlar, kapasitesinin üstüne çıkmamış olacak. hava verilmediği için ölen kimse olmaycak, hastalığın normal seyrinde gidecek ve ölüm oranı %3'lerde kalacak.

ama italya'da hastaneler yoğun bakımlar hava cihazları vs yetişemediği için bu oran %15 lerde şu an mesela.

bizim ülkemizde zaten virüs yoktu
yurt dışından gelenler yaydı

3 hafta herkes uslu durursa ölenler ölcek, iyileşenler iyileşecek, virüs ortadan kalkacak
tüm dünyanın aynı şeyi yapması lazım tabi ya da sıfır sınır ihlali

2-3 hafta istisnasız herkes evinde kalırsa virüs yayılmadan ülkeden çıkmış olacak. ama ben bunu uygulanabilir görmüyorum. 2-3 hafta içinde türkiye'de vaka kalmasa yine yurtdışından gelenlerden tekrar bize gelecek. bunun önüne geçsen ne kadar geçebileceksin?

hayatın bir yerde normale dönmesi gerekiyor. ama global bir salgın olduğu için ve şu an nasıl çözüleceğine dair bilinen bir yol olmadığı için 2-3 hafta karantina sadece hastanelerde oluşabilecek aşırı yoğunluğu önler.

zaten öngörüler dünya nüfusunun büyük bölümüne bu virüsün yayılacağını gösteriyor. Angela Merkel, Almanya'nın %60 - %70'ine bulaşacağını söyledi. Birleşik Krallık'ta nüfusun %80'ine bulaşacağı söyleniyor. felaket tellallığı yapmak istemem ama bizde de durumun benzer olacağını düşünüyorum. bunun alınan önlemlerle vs. hiç ilgisi yok. erkenden önlem alıyor olmamız olumlu bir gelişme. önlemlerin etkinliği ayrı bir tartışma konusu. ama en azından yerimizde oturup "bizde zaten 18 vaka var bir şey olmaz." yaklaşımında değiliz.

örneğin Birleşik Krallık farklı bir strateji uyguluyor. Toplum bağışıklığı dedikleri bir yöntem. Detaylar şurada var: onedio.com

Toplum bağışıklığı şu an büyük tartışma konusu ama BK'li yetkililer uzun vadede daha az ölüm olacağını öne sürüyorlar. Sonucunu şimdiden bilemeyiz tabii ama doğru çözüm yolu ya oysa diye düşünüyor insan.

Biz acilen karantinaya gitmeliyiz diyoruz. BK ise tam tersi nüfusun %60 - %70'ine bulaşması gerektiğini söylüyor.

Su linkteki grafin guzelce anlatiyor:
twitter.com

Hastanelerin bir kapasitesi var. Eger cok hizli bulasirsa o kapasiteyi asacagiz, Italya'daki gibi birileri gozden cikartilacak. Onlar artik 80 yas ustunu yogun bakima almiyor mesela ve 80 yas uzeri grup en tehlikeli grubu olusturuyor. Eger can egrisinin pik noktasi kapasitenin altinda kalirsa hastalananlar rahatca tedavi olabilecek. Bu da sureci belki uzatacak ama en az olum oranina sebep olacak. Ingiltere'nin grup bagisikligi mevzusu su ortamda bir delilik olabilir. Nasil isledigini tam olarak bilmedigimiz bir surec varken boyle kararlar almak kolay degil. Bilim insanlari, devlet bir sey yapmadigi icin halki orgutlemeye calisiyor twitter'dan. Sonuclari bir sure sonra gorecegiz. Su an tek yapmamiz gereken evden cikmamak. Sonra yavas yavas normale donus baslayacak. Tabii bir suru hasar birakarak.

Maksat virüsü yok etmek değil yayılma hızını yavaşlatmak. Devletlerin belli hasta sayısına kadar kapasitesi var o kapasitenin aşılmasından korkuluyor. İtalya gibi olunmasından korkuluyor. Çin Vuhan'da 2 haftalık karantina uyguladı ve başarılı oldu. Türkiye'ninde şu ana kadar başarılı olduğu gibi bundan sonrasınında başarılı olması bekleniyor.

çok büyük olasılıkla karantinaya ayrılır. hatta belirtiler coronayı da andırıyor bence mutlaka düzgün bir test falan yaptırın.

(Bati) Avrupa'da tatil / ucus rezervasyonlari asiri derecede azaldi. Insanlar tatile gitmek istemiyo. Nedeni, corona kapma ihtimalinden ziyade kendi ulkesi disinda bi yerde karantinada kalmak. Hatta gecen bi Hollanda'li BAE'deki bi otelde camsiz bir odada karantinaya alinmis, adam cildiriyodu.

Yani ulke disinda hastalanmak zaten kotu ve dertli bi sey, bi de karantina mevzusu olursa sefil olursunuz bence.

yüzde yirmi altına iş değiştirmeyin derler. ben naptım? eksi yüzde yirmibeşe iş değiştirdim. pişman değilim

tüm kriterleri aynı kabul edersek %10 yeterli ama insan duygusal bir varlık, kendi menfaatini sağlıklı bir şekilde düşünemiyor.

İş yerinde ne kadar mutlusun? Bu da önemli bir kriter. Para elbette önemli, para için çalışıyoruz. Ama para uğruna iş değiştirip pişman olan bir sürü insan var. Örnek: Ben ve iş arkadaşlarım.

açıkcası belirli bir yaşa kadar daha iyi kariyer fırsatı, daha iyi firma vs için iş değiştirmek mantıklı ama belli bir yaştan sonra çok riskli görüyorum ben.

şu an %20 için dahi değiştirmem mesela. o riski almam. ama daha önceleri çok aldım.

yaş 35'e kadar deli gibi iş değiştir. bilemedin sonra da sakinleş... huzur çok önemli tabi. onu da ihmal etme. daha az paraya süper huzurlu olduğum işte 14 yıl çalıştım. süper yanlış hareketti. sonra kendi şirketimi kurdum da götü kurtardım.

Sekör bt ise yüzde 50 altına değiştirmem.

Riske girme

(bkz: epley manevrası)

tuzlu yemeyeceksin ve vertigo ilacı kullanacaksın. daha fazlası için manevrayı öğrenebilirsin.

Tetikleyecek şeylerden kaçınmalısın öncelikle, yüksek ses, basınç değişikliği...
Diyelim ki oldu, bazı dönem ilaçsız geçmiyor. Benim evimde, çantamda, iş yerimde birer tablet var. Sen de taşı.
Tuzu hayatımdan tamamen çıkarmış sayılırım. Bir de ben sırtımı yükselterek yatıyorum başım döndüğü zaman. Daha doğrusu şöyle tarif edeyim. Yatarken bile baş dönmesi ve mide bulantısı yaşandığı için insan ister istemez daha rahat bir pozisyona geçebilmek için yatakta dönüyor. Döndükçe de baş dönmesi artıyor. Bunun önüne geçmek için bir battaniyeyi rulo yapıyorum ve ters u şeklinde yatağa koyuyorum. U’nun taban kısına yastıkları koyuyorum. U’nun kolları da benim kollarıma geliyor. Haliyle hiç dönemiyorum yatarken.

Vertigoya benzer kulak kristalleri ile alalı bir hastalıkta var bu daha iyimser bir hastalık vertigoya göre, özellikleri ise yürürken dengesi bozuluyor insanın sağa sola doğru kayıyor adımlar, başın dönüyor gibi oluyor otururken bile şiddetli geldiyse mide bulantısı bile yapabilir, ilk ortaya çıktığı zaman vertigo diye gittim hastaneye ailede var çünkü ondan şüphe ettim teşhiste koydu uyanık doktor ama sonradan öğrendim ki kulak kristallerim yerinden oynamış dengesizlik ondan oluyormuş ilaç olarak betaserc verdi kullandım, epley manevrasını sürekli uyguladım, pek işe yaradı diyemem. Sürekli aynı tarafa yatmamakta fayda var. Kafein ve tuzlu şeyleri bir süre bırakman lazım hatta bitirmek daha iyi olacaktır. Geçmiş olsun.

ciddi ciddi bu link ile senin sepetini görebileceğimizi düşünmedin değil mi? bir hata olsa gerek. :)

ashdajsgdasd :D valla düşündüm, link burada, çok özür dilerim

www.hobium.com

ankamall en alt katta hobi malzemeleri satan bir dükkan vardı, orası olabilir duruyorsa. suluhan çarşısına bakılabilir.

yok tabii ki olur mu öyle bir hak? ama manyak insanlarsa gelirler çizerler, yok burası bizim kapının önü falan diye kavga gürültü çıkarırlar falan. polisin de şikayet eden kişinin yakını falan olmadığı sürece sallayacağını sanmıyorum.

edit: ben apartman önü yol kenarı diye düşündüm. eğer apartmana ait bir bahçe falansa tabii ki haklılar.

Apartman sınırı içerisinde ise yasak tabi.
Yol ise ve otoparkı engellemiyorsa değil.
Foto koyun bir tane.

Apartman yönetimi o spor salonuna kaç araçlık otopark tahsis etmiş, o önemli. Spor salonunun her müşterisi kafasına göre park ederse binada oturanlar ne yapacak?
Düşünün o binada oturan birisiniz, her akşam işten geldiğnizde otoparkta boş yer yok, hep yabancı arabalar park etmiş. Kendi evinizde hakkınız olan otoparkı kullanamıyorsunuz, ne düşünürdünüz?

Sizin sıkıntınızı çözmesi geken spor salonunun yöneticileri. Müşterilerine park yeri tahsis etmesi ya da en azından yer göstermesi lazım.

kisa +1

apartmanın parselinin içindeyse isterse zincir çeker isterse çit örer. ama emniyete bildirse nolur bildirmese ne olur. çekici de çekmez çünkü. çizme mizme tabi olabilir.

elbette yasak! apartmanin onunde ise apartmanda oturanlara aittir orasi; yoksa misafir geleni akraba geleni sizin gibi gelenler yuzunden apartman sakinleri park edemiyor! 155 arayip cektiriyoruz bizde binada oturmayanlari ve bina girisini engelleyecek sekilde park edenleri, gelip cekiyorlar

Bunu spor salonu yöneticisine sorsana delikanlı.

apartmanın önündeki sokak ya da cadde apartmana ait değildir.

kamusal alandır. bırakın spor salonu müşterisi olmayı, aynı şehirde bile yaşamıyor olsanız da park edebilirsiniz.

apartmanın kendi sınırları içinde bir otoparkı mevcutsa bu otopark girişine araç park edilmez. park edilirse çekilir ya da zorla girilir. www.youtube.com

apartman yonetmeliginde bu konular belirtilmistir. park ettiginiz yer apartmana ait parsel icerisindeyse yonetmelikte belirtilen kurallar gecerli. dukkanlarin park alani kullanma haklari da yaziyordur ancak gelen musteriler icin genellikle park alanini kullanma hakki verilmez.

(bkz: garageband)

gürcüstan şartları daha iyi diye biliyorum, aklımda kaldığı kadarıyla 20 bin usd tutarında bir ev almak 10 yıllık oturum veriyordu, vatandaşlık da çok zor olmasa gerek. üstelik schengen'e de giriyorlardı en son.

gürcistan şirket kurunca da vatandaşlık veriyordu sanırım. bir ara baya araştırmıştım ama güvenemedim.

Liberland olabilir sanırım.

ölçü aleti ile ölçüp bakabilirsin.

@reanarchy

paketini açmak istemiyorum, şuanda da lazım değil o yüzden
yine de gözüme ilişti sormak istedim

muhtemelen evet. son kullanma tarihleri genelde baya uzun oluyor. bir kontrol edin ne yaziyor ustunde. skt gecmisse dahi calisip calismadigi denenebilir.

post apokoliptik bir dunya ozlemi cektigimden skt'ya inanmiyorum. ortalik zombi doluyken pilin skt'sina mi bakacagiz. ya da konserve skt'si mi bakacagim. gomerim.

Fotoğraf yok, durduğu yerde enerji kaybeder, hatta belli bir süre sonra kurur ve atıl duruma gelir akü ve piller.

Çalışsa da sıfırı gibi enerji veremez, ama atmaktan sa denenebilir. Hatta ölçü aleti varsa ölçmek daha iyi olur.

@John Bloor
pili eklemeyi unutmuşum şundan:
www.hepsiburada.com

@ozdek
pilin linkini ekledim. skt yok, sadece 10 years yazıyor

arkadan çekişli ve kış lastiği yoksa arabayı hemen kenara çek.

kış latiğin yoksa çıkma, lastiklerin aşınmış ise çıkma.

bunun dışında çekme halatı ve zincir veya benzeri ekipmanlar olsun. her zaman en az yarım depo yakıt.

ana yollardan gideceksen büyük bir sıkıntı olmaz.

frene mümkün olduğunca basmamaya çalış.
eğimli yerlerde aşağı inerken düşük vites ile, yukarı çıkarken yüksek vites ile devam et.
ani gaz ve frenden uzak dur. frenden mümkün olduğu kadar uzak dur.
takip mesafen normalin en az iki katı olsun.
arabada esp vs varsa kapat.
frene basma. :)

Baktın spin atarak dönüyosun keyfini çıkar dostum. Şaka bir yana şu anda oralardan geliyorum yoğun yağmur yer yer kar yağıyordu geceye felaket olabilir.

Kar yağışı gece başlayacak, hatta sabaha doğru, öyle gösteriyor son güncelleme.

Olabildiğince erken git, dikkatlı ol.

Eğer kar yağarsa;

takip mesafeni abart, frene basmaya ihtiyaç duymayacak şekilde sür, yavaş sür, gaza az bas, yavaşlamak için vites düşür kompresyona sok.

Gece değil de sabah (cuma sabahı ya da öğlen saatleri) mı gitsem Gebze’ye acaba? Gece sıkıntılı olabilirse.

Takip mesafesini guvenli tut, sert fren yapmaya ihtiyacin olmayacak sekilde git, virajlara yavas gir.
Takip mesafeni koru tekrar ediyorum. Millet birbirinin kicina girip allaha emanet gidiyor, oyle yapma yeter.

surasi bir fikir verebilir. genel olarak car denir bu arada.

www.vectorstock.com

saloon car olabilir mi?

otomobile de geç.

sadece bu olaya kalkışılmalı mı sorusunun yanı sıra, pratik çözüm önerilerine de açığım.

öncelikle, tek başına yaparsak tahmin ettiğinden daha fazla bir alanı istemeyerek kırarsan başa çıkabilir misin bunu düşün.

duvarı delmek gerçekten gerekli mi?
delmeyi düşündüğün yerden elektrik veya su hattı falan geçip geçmediğini biliyor musun? su neyse de elektrik geçebilir, dikkat etmekte fayda var.
kırdıktan sonra gereken sıva, düzeltme, beton mermer vs işlerini yapabilecek misin?
duvarı kırarken ıslatmak tozları azaltır ama evde mümkün olmayabilir.
benim elimden gelir benzer şeyler mesela. duvar delme, marangozluk işleri, çeşitli tamir tadilat falan. ama böyle büyük bir olaya tek başıma girmem eğer özellikle macera aramıyorsam.

salonla mutfak arasini acmak, kapilari kaldirmak, mutfagi salona dahil etmek.
bunlar cok cool fikirler gibi gorunse de pratikte yemek yapilan bir mutfaga sahipseniz yapmayin. ben 20 sene once yapilmisini gordum ne yazik ki evde yemek yapiliyorsa felaket haline donusuyor. yemek kokulari evi sariyor, salonda surekli yemek kokusu. tahmin ettigin kadar pratik olmuyor. normalde mutfak sicak yada soguk bir ortam mevsime gore isitma sogutma problemleri cikiyor.

insaat kismi olarak cevap verirsem yaparsiniz ama sonrasinda siva isi cikacak. siva+boya hatta. sonra bir de tezgahimsi bir parca yapmak gerekecek ama o opsiyonel.

300-500e usta buluyorsan yaptır bence.

1 - Deleceğin yerden bir şey geçmediğinden emin ol.
2 - Balyozla dikdörtgenin ortasından girişip, daha sonra kenarları çekiç (+ tornavida) ile ince ince kırabilirsin, daha hızlı olur.
3 - İstemediğin bir yeri kırarsan yeniden yapman gerekir, ama çok zor bir iş değil. Bir de kırdıktan sonra sıva ile birlikte duvarları boyaman da gerekecek çok büyük ihtimal.
4 - Düzgün sıva yapmak biraz zor bi iş, bi de daha güzel görünmesi açısından o açtığın alana ahşap bir çerçeve yapmak isteyebilirsin. Hem kusurları da kapatmış olursun.
5 - Benim mutfak ve salon arasında tam bahsettiğin gibi bir alan var (ben yapmadım, kendi vardı), yemeği mutfaktan salona taşımak açısından vs. pratik oluyor, özellikle kalabalık misafir geldiğinde. Sıcaklık açısından da bir problem yaşamadık, ama o şehre göre değişiyordur herhalde.
6 - Bence yapabilirsin. Usta senden daha yeteneklidir ama senin kadar özenmez. O yüzden bence kendin yap. Ama kendin yaparsan çok daha uzun sürer ve biraz daha pahalıya malolabilir, aklında bulunsun.

hocam çok teşekkürler. bende öyle düşünüyorum.
bir arkadaş var, hem çok hevesli hem de iddialı.
biraz da ondan güç alıyorum :)

@ozdek kardeş çok teşekkürler.
açıkçası doğduğumdan beri açık mutfaklı evlerde oturuyorum.
şimdiye kadar hiç negatif yanını (koku vb) görmediğim gibi 10larca +sını görmüşümdür.

en mühim artısı, akşam iş çıkışı eve gelindiğinde kadınlar %90 mutfağa erkekler ise %90 salona geçiyor, bu esnada iletişim kesilmemiş oluyor.

çok teşekkürler.

am'den fm'e vs geçmeyi denediniz mi? karışmış olabilir kurcalarken.

denedim zaten fm'den deniyorum ama yok saçma sapan 2-3 tane kanal var. :(

İstediğiniz kanalları manuel bulup tuşlara basılı tutarak kaydedin.

Otomatik arama sağlıklı çalışmıyorsa çekim gücü zayıftır, anten kablosu çıkmış ya da kopmuş olabilir.

Bulundugun yer sikintili olabilir. Bazi bolgelerde benim de cekmiyor, 3 farkli arabayla denedim ucu de ayni.

anten arızalı olabilir

iktisat fakültesinde var. ingilizce ve türkçe olarak. www.anadolu.edu.tr

prizi söküp, kabloların geldiği borunun içine köpük sıkabilirsin. veya yine aynı yere rüzgarı kesmek için izolasyon pamuğu vs gibi bir şey doldurabilirsin.

köpük veya silikon gibi bir şey ile boru tarafına izolasyon yapabilirsiniz. elyaf vs. gibi pamuklu sentetik bir şey kullanmayın. aşırı ısınan prizlerde yangına yol açabilir.

Çok teşekkür ederim bilgiler için. Bugün köpük alıp hafta sonu halledeyim.

poliüretan köpük sıkacaksanız dikkatli sıkın. aşırı genleşen bir malzemedir. sonra prizi yerine takamazsınız. ya çok az miktarda kullanın, ya da genleştikten sonra kablolara zarar vermeden fazlalığını falçata ile temizleyin.

ama bence kablo borularının ucuna silikon sıkarsanız iş görür.

açıkçası bir göz bakmıştım, kablo borusu vs bir şey görememiştim direkt betondan geliyor gibi kablolar ama daha dikkatli bakarım bugün. baktım olmadı elektrikçi çağıracağım napalım :/

eğer her gün dışarı çıkartıp yürüyüş yaptıramayacaksan evde köpek bakmak pek kolay değil, o hayvana da gereken ilgili vermek gerekir.

ama fikir açısından pekin köpeği bu konuda çok yetenekli diye biliyorum, bir yakınımızın vardı yalnızca gazete kağıdına yapardı tuvaletini. başka hiçbir yere yapmazdı.

Cavalier King Charles. Zeki bir köpektir. Hiç ses çıkarmaz ve eğitilmesi kolaydır.

evde sürekli biri olmayacaksa küçük köpek seçmek biraz sıkıntılı oluyor. ben olsam biraz daha büyük bir ırk tercih ederim, her gün biraz dolaştırabileceksen 3+1 uygun olur, tabi barınaktan alacağını varsayıyorum.

Iyice dusunup oyle karar vermissinizdir diye dusunuyorum.

Sürekli apartman dairesinde kalacaksaniz ve asansor yoksa, buyuk irklar icin biraz sikintili bir durum. Ileri yaslarda kalca sorunlari basliyor merdiven inip cikmaktan.

Cok kucuk irklar, istisnalari da vardir belki ama, cok havlamaya yatkinlar. Evde kaldiklarinda da ayni durum, disarida da. Ben kucuk irk besleyen komsumdan bikmistim.

Dairede yasam eziyet olmak zorunda degil. 2 saat gezer, disarida vakit gecirirse sorun olmaz. Evde zaten bir kanepeden digerine gecer, uyuklar ederler. Arada egitim verir, 5-10 dakika oyun oynarsiniz. Ev, hayvanin rahat ettigi, sahibine de rahat verdigi yer olmali. Evde kosturma olmaz, bunu kesinlikle ogretmek zorundasiniz.

Egitimini kolay verebileceginiz hayvani zaten barinakta tanirsiniz. Hemen atilmaz, biraz cekingendir. Size ilk gelen kopek asla degildir. Kopek konusunda bilginiz, tecrubeniz azsa cekingen olani sahiplenin. Zaten bir hafta sonra tepenize cikacak. Onemli olan sizle guc yarisina girmemesi.

Irk fark etmez, sizin isindiginiz, yasamak istediginiz kopek size uygundur.

toy poodle

garantisi yok ama bir süre kölelik çektikten sonra kaptan pilot olarak dünyanın istediğin yerinde çalışabilirsin. belki yardımcı olarak bile her yerde çalışırsın kısmetine bağlı.

olaya sadece thy vs diye bakmamak lazım.

thy'de parayı geri alma durumu olmasa garanti olmazdı zaten. o yüzden baştan sıkı eliyorlar.

garanti değil. zaten tc vatandaşı olarak sadece tr'de bir yere girebilirsin. başka havayolunda çalışabilmek için oranın vatandaşlığı gerekiyor.

insanlar daha ucuz oluyor diye Macaristan okullarını tercih ediyor. ama o da risk.

@tabudeviren yanlış bilgi bu. thy'de çalışırken emirates'e geçip dubai'de çalışan arkadaşım var.

uzaktan bir arkadaşım budapest'de pilotluk eğitimi alıyor. parasını kendisi veriyor.

faydalari var, havali falan misal ama 5-6 seneden sonra problem cikarirsa bazen sikinti yasatabiliyor.

Misal 2000 model Bora'da bu sorunu yasamistik ve sikintiyi servis cozememisti. 5 sene sorunsuz kullanildi ama Su almaya basladi 2006 yilinda sunroof'dan.. pisman etti.

cam tavan daha iyi bence sunroofa göre.

artıları: güzel görünüyor. iç mekanda ferahlık ve aydınlık sağlıyor, ekstra bir havalandırma ikmanı sunuyor
eskileri: belirli bir zaman sonra arıza çıkarabiliyor. mekanizması, rayı otu çöpü bir sürü bölümü var, pahalıya patlayabiliyor. camı çatlayabiliyor. ısı ve ses yalıtımına eksisi de var. özellikle büyük cam tavanlar yazın direkt haşlama. trim sesleri gacırdamalar gelmeye başlayabiliyor 3-5 sene sonra
güvenlik eksisi de olabilir. volvo güvenlik sebebiyle sunroof yerine cam tavan üretiyordu diye biliyorum

sunroof'lu araç kullanıyorum ve hiç bir fonksiyonu yok diyebilirim.

2 yıl önce beşiktaş şampiyon olduğunda bayrak çıkarmıştık o kadar:)

cam tavan seçeneği yok maalesef. sunroof sadece. sunroofsuz bir araç bekleyeyim o halde :/
bir aksilik olmaz ise 5 sene sonra satarım da sattığım adam arkamdan küfür etmesin. su akıtıyor, ses çıkartıyor falan demesin.

Ben şimdiye kadar satın aldığım araçlarımın hep sunroof'lu olmasına dikkat ettim. Yağışlı ve çok soğuk havalar hariç sık sık kullandığım ve kullanmaktan keyif aldığım bir özellik.
Şimdiye kadar sunroof'lu birçok aracım oldu. Sadece bir tanesinde (2014 Subaru forester, hayvan gibi büyük bir sunroof'u vardır. Normal binek araçlarda o boyutta cam, cam tavan oluyor ve açılmıyor.) su tahliye hortumu tıkanmasından dolayı arabanın tavan döşemesine avuç içi kadar su izi yaptı. Onun dışında uzun yıllar kullandığım çok eski (98 toyota land cruiser, 2002 volvo s40) araçlarımda bile sorun yaşamadım.
Bence tercih etmelisiniz, sonradan keşke sunroof olsaymış deme ihtimaliniz yüksek.

arkada oturan yolcu çok sık olacaksa ve eğer onların konforu senin için önemliyse (çocuk, aile vs) keyifli oluyor.

ama yazın arabanın içi yanıyor gerçekten. yağmurlu havalarda da güzel oluyor, gece yıldızlar da güzel oluyor.

antalya'da yaşıyorsan olmasa daha iyi bile diyeilirim.

Icerisi aydinlik ve ferah oluyor. Cok farkediyor o yonden. Bence sanruflu olacak araba dedigin.

şoföre değil de daha çok arkadaki yolculara yarıyor... ben de heves ettim ve öyle aldım ama çok da aman aman bi olayı yok bence..

opel astra sedan 1.4 140 bg aracın 420 lt bagaj hacmi var.

(bkz: peugeot 3008)

Octavia devasa bagaj

(bkz: volvo s60)

200bine araç çok. c180 diyecem ama aile arabası değil. audi q3 q2. yeni pejo 2008.

suzuki vitara

Octavia'yı tarif etmişsiniz.

save dosyasını ayırıp silip tekrar yükleyebilirsin. ya da antremanı asistana bırakarak deneyebilirsin.

Tam olarak soruya cevap değil ama motoru turbo olmadığı için maksimum tork ve gücü yüksek devirde veriyor. Bu yüzden sürüsü biraz cansız olabilir. Tüketim de ona keza çok olabilir. Performans beklentiniz yoksa o açıdan tatmin eder. Servisleri pahalı diye biliyorum ama kulaktan dolma şeyler.

ben çok beğeniyorum, boxer motor teknolojisi ile yol tutuşu olsun, her şartta kullanım sağlayan 4x4 özelliği olsun, tipi teknolojisi olsun. çok erkeksi bence.

ama yakıt konusu oldukça önemli özellikle gündelik kullanım da olacaksa.

Daha az yakan 4x4 isterseniz suzuki vitara'yı da öneririm. Sorunsuzlukta subaruyla yarışır.

tek sorunu atmosferik makine olması. hızlanmalarda, yokuşlarda çok bayılıyor. ben bu sebeple suzuki vitara'ya yönelmiştim. test sürüşünden sonra düşünmeden vitara aldım.