skoda kamiq?
toyota ch-r?

Opel Crossland

2. El cx-5

Toyota CH-R

(bkz: 3008)

Nakit sıkıntısı olmuş olabilir.

yanlış hesaplamışlardır talimatı verirken.

ben olsam motosiklet kullanmayı bırakırdım bu kadar şeyden sonra.

geçmiş olsun öncelikle. @reanarchy nin aksine motordan düştük diye motordan vazgeçmenizi istemem. Motor sürüş eğitimleri var. Düşme pozisyonları için de eğitim veriyorlar. bunun gibi daha bir çok hayat kurtaran bilgi ve aslında doğru bildiğimizi sandığımız yanlışları öğreneibliyorsun.

motor modeline ağırlığına göre eğer varsa içi dolu geniş koruma barı tak. motorla yatsan sürüklensen bile ayaklarının zarar görmesi azalır.

ikincisi bu kadar hasar olacak şey değil, acaba kemiklerin narin ya da kas yapın mı zayıf.

bilekli yüksek motorsiklet botu da hayat kurtarır ama öyle çakma modeller değil en aşağı bir ixs.

ixs ömrümde kullandığım en muhteşem markadır.

ixs.com

Öncelikle iyi bir bot/çizme kullanın, anladığıma göre bahsettiğiniz kazalarda ayağınızda korumalı bir bot yoktu.

1. çizmen ayağına büyük geliyor olabilir mi? (yok mu diye sormuyorum)
2. mutlaka sürüş eğitimi al. Belli ki tehlikeli bir şey var ve sık düşülüyor.

Arkadaşlar eğitim ve ekipmanla ilgili çok önemli şeyler yazmışlar. Onlara +1

1- Ekipmanın tam olsun(Kask,eldiven,mont,bot,kot). Düşerken kask da olsa kafayı vurmak asla daha iyi değil. Çünkü kafanı zemine çarptığında daha yüksek bir hızla çarpacaksın. Sarsıntı bile büyük tehlikedir.

2- Tüm motorcular ilk başlarda düşer. Ama anladığım kadarıyla yakın zamanda ikinci düşüşün. Bunlar ne şekilde oldu? Yani önüne son anda araç çıktı ve hamle yaparken mi düştün? Yoksa ani fren yapıp mı? Yani ya kullanıcı olarak yaptığın hatalar var, ya da motorun lastikleri değişmeli. Maddi imkanın varsa abs'li bir motor al. Frenlerine ve lastiklerine baktırt.

size olta atmış gibi. altın fiyatıyla kiranın ne alakası var.
kontrat bitmeden ihtar çekerse kontratınız bitmiş olur.
eğer ihtar çekmezse bir sene daha uzamış olur.

bu olursa siz tüfe kadar artışınızı yapıp oturmaya devam edebilirsiniz.

sana bildirimin ulaşmasından itibaren 15 gün, bugün sana bildirim yapmış olması lazım ki 15 gün olsun. yarın yaparsa geç kalmış olur.
sen kira dönemin geldiğinde tüfe kadar arttır (eğer sözleşmende farklı bir rakam yoksa) ve kirayı artık o bedel üzerinden gönder. çıkartamaz seni.

ihtar çekse de çıkmama hakkınız var. kiracı bakımından sözleşme 1 yıl da olsa 10 yıla kadar oturabilirsiniz. ihtar olayı kiracının çıkmak istemesi açısından kullanılır ki ev sahibi yeni kiracı arayışına girsin diye. kiraları zamanında ve eksiksiz ödemeniz ve kirlama amcın auygun kullanmanız durumunda ihtarla veya başka bir sebeple çıkarılmanız mümkün değil. Kontrattaki ibareye itibar etmeyin.
yine kira kontratında %40 yazsa dahi geçerli değil. siz yasal artış oranını hesaplayıp hesabına gönderin.

isteyenin bir yüzü kara diyip istemiş, hiç sallamayın.

Sözleşmede yazanların hiçbir yasal geçerliliği yok. Borçlar kanununun kira ile ilgili bölümünü okursanız tüm sorularınıza cevap alırsınız. 1 sayfada her şeye hakim olursunuz. Orada yazanlara aykırı bir sözleşme maddesi sadece yazıdan ibaret.

işin hukuki boyutu bir yana, ben olsam yerinizde evimden çıkmanı istiyorum birisinin evinde kalmak için diretmezdim. türlü türlü manyak var, rezillik kepazelikler olabilir. istenmediğim yerde durmam der çıkar giderdim ben.

teşekkürler herkese.

@Abdurrahman yazınca baktım şimdi: Türk Borçlar Kanunu'nun 347. maddesi direkt olarak bu konuyu açıklamış zaten: www.anayasa.gov.tr

buraya da yapıştırayım da ileride arayanların gözüne çarpsın:

"MADDE 347- Konut ve çatılı işyeri kiralarında kiracı, belirli süreli sözleşmelerin süresinin bitiminden en az onbeş gün önce bildirimde bulunmadıkça, sözleşme aynı koşullarla bir yıl için uzatılmış sayılır. Kiraya veren, sözleşme süresinin bitimine dayanarak sözleşmeyi sona erdiremez. Ancak, on yıllık uzama süresi sonunda kiraya veren, bu süreyi izleyen her uzama yılının bitiminden en az üç ay önce bildirimde bulunmak koşuluyla, herhangi bir sebep göstermeksizin sözleşmeye son verebilir.Belirsiz süreli kira sözleşmelerinde, kiracı her zaman, kiraya veren ise kiranın başlangıcından on yıl geçtikten sonra, genel hükümlere göre fesih bildirimiyle sözleşmeyi sona erdirebilirler"

benimle tam ilgili nokta olarak "Kiraya veren, sözleşme süresinin bitimine dayanarak sözleşmeyi sona erdiremez" yazıyor.

@reanarchy hak kısmı bir yana bu iş benim de canımı çok sıktı. bu aralar şehir/ülke değiştirme planları yapacaktık ancak pandemi işleri değiştirdi. planlar kesinleşinceye kadar başka bir ev bulma zahmetine girmek istemiyordum.

zaten canımız sıkıldı şimdiden. bakalım ne kadar dayanabiliriz.

yahu ne güzel söylüyorsunuz, sözleşmenin geçerliliği yok diye. al sana, ilgili kanun bile sözleşmeye atıfta bulunuyor :

"MADDE 327- Açık veya örtülü biçimde bir süre belirlenmişse, kira sözleşmesi bu sürenin sonunda kendiliğinden sona erer."

"MADDE 347- Konut ve çatılı işyeri kiralarında kiracı, belirli süreli sözleşmelerin süresinin bitiminden en az onbeş gün önce bildirimde bulunmadıkça, sözleşme aynı koşullarla bir yıl için uzatılmış sayılır. Kiraya veren, sözleşme süresinin bitimine dayanarak sözleşmeyi sona erdiremez. Ancak, on yıllık uzama süresi sonunda kiraya veren, bu süreyi izleyen her uzama yılının bitiminden en az üç ay önce bildirimde bulunmak koşuluyla, herhangi bir sebep göstermeksizin sözleşmeye son verebilir.

Belirsiz süreli kira sözleşmelerinde, kiracı her zaman, kiraya veren ise kiranın başlangıcından on yıl geçtikten sonra, genel hükümlere göre fesih bildirimiyle sözleşmeyi sona erdirebilirler.

Genel hükümlere göre fesih hakkının kullanılabileceği durumlarda, kiraya veren veya kiracı sözleşmeyi sona erdirebilir."

"MADDE 348- Konut ve çatılı işyeri kiralarında fesih bildiriminin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır."

tam emin olmamakla birlikte, 12 eylül günü yapılan sözleşme için yarın da yazılı olarak bildirirse sözleşmeniz sona erdirebilir.

"Kiraya veren, sözleşme süresinin bitimine dayanarak sözleşmeyi sona erdiremez" ibaresi, belirsiz süreliye dönmüş sözleşmeler için geçerli.

Kiracıları evden çıkarmak kolay değil günümüz şartlarında. Ola ki ev sahibinin üzerine kayıtlı başka evi olmasın, kendi oturmak için kiracının evini boşaltmasını isterse kanun ev sahibinden tarafta.. öbür türlü kiracı avantajlı..

adam aklı sıra fırsatçılık yapıyor. kiranı yasal miktarda zamla gönder, hiçbir şekilde seni çıkaramaz. kiracı çıkarmak öyle kolay değil. korkmayın size bir zarar da veremez sonuçta evinizin dokunulmazlığı var. yiyorsa bir şey yapsın

iyi ki adamın vizyonu çeyrek altın kadarmış.

Gününde tebligatla çatır çatır çıkarabilir.
Siz burada "işte gününde tebligat almış olsanız bile on yıl kalabilirsiniz" diyenlere itibar etmeyiniz.

Belirtilmiş günlerde ve tarihlerde yapılmış sözleşmelerde gününe uygun yapılmış tebligat ile tahliye için gerekli mercilerden sonuç alınır. icra yolu ile de ev boşaltılabilir.

10 yıl oturbilirsin kiranı düzgün ödüyorsan.

genelde ev sahibinin tahliye hakkı yok görüşünü görsem de arada karşıt görüşler söyleyenler de oluyor. biraz yaşayarak göreceğiz artık.

bu arada TBK 347. maddesini şu linkte Hikmetyar Ceylan isimli avukat yorumlamış: acikerisim.ticaret.edu.tr

"Bu hüküm gereğince belirli süreli sözleşmeyi sona erdirme hakkı yalnızca kiracıya tanınmış bir haktır. Yasal süre içerisinde kiracı tahliye edeceğini bildirmemiş ise kira sözleşmesi bir yıl daha uzayacaktır. Ancak 10 uzama yılının sonunda kiraya veren üç ay öncesinden yazılı olarak bildirimde bulunmak şartıyla herhangi bir haklı sebep göstermeksizin bu hüküm gereğince kiralananın tahliyesini talep edebilecektir.

Bu madde hükmü çok eleştirilmekle birlikte bazı eleştirilerin salt kiracıyı koruma amacından ayrılmamak adına yapılmış olmasından dolayı bu görüşlere katılmamaktayım. Kanun koyucu bu hükümle kiracı ile kiralayan arasında denge kurmayı ve ekonomik döngüyü dolayısıyla kamu düzenini korumayı amaçlamaktadır."

AVUKAT olduğumu belirtmeyince böyle oluyor işte. Benim yazdıklarımın aslı astarı olmadığını söyleyenler var. konuya hakim olmadan yanlış bilgiyi kendisi veriyor bir de. Her neyse kardeşim. onlarca kez yaptığımız üzere kira kontratı ister 1 yıl isterse 5 yıl düzenlensin kiracı kirasını gününde ödedikten sonra hiç bir şartta 10 yıldan önce çıkaramazsınız. ayrıca kiralanan yeri kirada yazılan amacına uygun (konut, işyeri, lokanta vs) kullanırsanız hiç bir sorun yaşamazsınız.bildirim yükümlülüğünüz yok. ancak belli bir yıldan sonra çıkmak istiyorsanız kanunen kira bitiminden 30 günce yazılı bir ihtar ile ( ya da ispatlayacağınız başka bir yolla) 10 yılı beklemeden de çıkabilirsiniz. hatta kira yılının ortasında da çıkabilirsiniz ancak "mahrum kalınan kira gelirinin tazmini" davası ile karşılaşabilirsiniz. burada da geriye kalan tüm aylar değil uygulamada şu an en fazla 3 ay kira bedelini ödemek zorunda kalabilirsiniz.

bende aynı.

ya sende değilse?

Lols. Aynıdır

üşenmedim baktım, benimki de doğru.

Sağolun <3

yeni pasaport çıkartmanız gerektiğinde eskisini istiyorlardı diye hatırlıyorum. "eskisi kayboldu" derseniz de cezası vardı ama cezayı ödeyip yeni pasaport çıkartabiliyordunuz. değişmiş olabilir ama. siz yine de atmayın derim, zaten yenisini çıkartmak istediğinizde eskiyi delgeçle delip kullanılmaz hale getiriyorlar.

Yenisini 2015 senesinde çıkartmıştım. Hiç isteyen olmamıştı o dönem.

Eski pasaportunuzun, saglam olsa bile bulan biri tarafindan kullanilmasi imkansiza yakin. Isterseniz saklayin isterseniz iyice yirtip atin.

yenisini çıkartırken eskisi sizde kalabiliyor, delgeç ile deliyorlar hatta bazen delmiyorlar bile. sebebi de pasaportun üzerinde hala geçerli olan vize veya yeni vize başvurusu için eski vizelerin görünmesi işe yarayabiliyor. yani eski cüzdan istenildiğinde sizde kalıyor.

ben yırtıp atmazdım. üzerinde hala kişisel bilgilerin var. doğum tarihi, yeri, tc no, isim soyisim, hatta ziyaret ettiğin ülkeler vs. yakmak ya da evrak öğütücüden geçirmek ya da minik minik kesmek daha mantıklı bence.

GemStone

İşim. Önerim yok ama gemstone çok güzel geldi isim olarak.
Ayrıca nerede yapıyorsunuz bu işi? Küçük bir paket nasıl alabilirim?

buraya sormak tehlikeli. neden? biri inadına önerilen tüm isimleri her ortamda alabilir.
instagram ve twitterda önceden alınmış. youtube'da müsait vb.
böyle çiklolatalar yapıyorsnaız ben de beğendim.

Oha çok güzelmiş.

Branding olayını kapsamlı araştır. Dos and donts ları öğren. Tercihen tek kelime, telaffuzu yazımı kolay olsun vs gibi. Gemstone şahane mesela. Doğru ambalajla inanılmaz yerlere gidebilir. Nax a da bir kutu gönderirsin artık.

Doğru bir uyarı teşekkür ederim, @sutlu nescafe

hayır olsun :)

Evet. Oybirligiyle isim babasi olduguma gore cikolatalarimi beklerim. :P Hitap edecegi musteri kitlesine bagli olmakla birlikte isim ingilizce olmali diye dusunuyorum.

gemstone çok beğenilmiş ama ben de bu konuda azıcık bilgi sahibi biri olarak naçizane bir yorum yapayım. gemstone bu ürünün ismi olarak başarılı ama marka adı olarak ileride daha farklı çikolatalar yapmak isterseniz alakasız durur. daha geniş kapsamlı ve markanızın felsefesini yansıtacak bir isim seçmeniz daha faydalı olacaktır.

ek: isim ingilizce mi türkçe mi olmalı sorusunun yanıtı hitap ettiğiniz kitle ile alakalı. bence türkiye'de üretim yapıp türklere çikolata satacak bir markanın isminin ingilizce olması pek mantıklı değil.

chocofalatte

Gönderebilirsin, kontrol ederler uygunsa verirler uygun değilse vermezler.

kitaplar, mektuplar tek tek incelenir, okunur komutan tarafından imzalanır.

yasaklı kitaplar listesi, serbest kitaplar listesi de vardır.

yasaklı kitaplar listesi mi? oha.

orası askeriye ne bekliyorsun ki?

benim doğum günümde ablam yaş pasta, kuru pasta ve içecek göndermiş bana sürpriz olsun diye.

komutan çağırdı yanına, sana bir paket gelmiş nizamiyeden git al diye. pasta gelmiş sanırım dedi.

gittim nizamiyeye, yarısı yenmiş bir yaş pasta verdiler bana.

neyse yedik biz pastayı bölük komutanı ve birkaç arkadaş. sonra ablamı aradım teşekkür etmek için. kuru pastadan ve içeceklerden de bahsetti. onları ben hiç görmedim tabi. swh. bu arada nizamiyede bunları hacılayan komutan da, üniversite mezunu, uzun dönem asteğmen olarak askerlik yapan bir eleman.

kitap da geldi daha sonra, bölük komutanıyla aram iyi olduğu için, şu çekmecedeki incelenmiştir gibi bir kaşeyi al, kitabın üstüne bas dedi.

ortalama 3 günde,

bugün çıkmış olması lazım. enabız'da tahlillerim kısmında sağda ayrı bir pencere var, covid-19 diye. oradan bakıyorsunuz değil mi?

@reanarchy evet bakıyorum

bizimde 3 gün sürmüştü çıkması

Sanırım bir standardı yok, bizim test sonucu 24 saat dolmadan çıktı.

Bizim bir arkadaşınki neredeyse 6 gün sonra belli olmuştu (veya sisteme girilmişti bilmiyorum). Ankara.

bazı ülkelerde uber gayet güzel çalışıyor. taksi plakaları yok. buna ne diyorsunuz?

taksi plakası ilk çıktığında zaten bu işleri yapan insanlara teklif edilmiş aslında ve almışlar. daha sonra bu olay yıllar içerisinde ticarete dönmüş. açıkçası para aklamadan tut, vergisiz kazanca kadar bir çok işlem için kullanılmış ve kullanılan bitcoin gibi bir meta. düzgün regüle edilmediği için de fiyatlar şişik.

devletin nasıl bir karı oluyor? vergi ise mevzu "korsan" taksileri de vergiye tabii tutabilir ki taksiciler de vergi kaçırabiliyor.

taksi sayısını kontrol etmek için. bu kontrol mekanizmasının bazı sonuçları oluyor. mesela trafikteki araç sayısını da bir nebze de olsa kontrol ediyorsunuz. plakayı serbest bıraksanız herkes taksici olur haliyle trafik sorunu artar. ya da plaka sahipleri adı altında ayrı bir alt sınıf oluşturuyorsunuz. bu alt sınıfı kendi çıkarlarınız (oy, vergi, rüşvet, taşeron iş yaptırma, kamuoyu oluşturma vs vs) için kullanabilirsiniz.

Mehmet vergi vermeli, para kazanıp cebe atmak olmaz.

Ha sisteme yeni taksi girmemesinin nedenini sorarsan, taksi lobisi. Bir de taşımacılık sektörü içerisinde olduğu için devlet düzenlemek ister. Çok daha sıkı denetimlenmeli aslında

Olaya tum sistemin ideal sekilde calistigini varsayarak baslayacagim.

Taksi plakasi sistemlerini olusturanlarin mantigi: Her onune gelen insan para karsiligi insan tasisa vergi ve denetim acisindan sikinti olur. Biz bunu bir sisteme baglayalim.

Gercek hayatta ise bu plakalarin verilisleri, soforlerin denetimi ve vergi alimi sikintili oldugu icin boyle bir garabet olustu. Su an Istanbul taksi plakasi 1.300.000 TL

Aylik kirasi da 8000 TL. Gunde 270 TL ediyor.

Bunun sebebi de taksi plakasina yatirim yapan guclu ve onemli kisiler + taksici lobisi yeni taksi plakasi cikmasina engel oluyor. 80lerden beri istanbulda yeni taksi plakasi yok.

Türkiyede deniz taşımacılığı neden gelişmemişse onunla alakali olabilir,mesela eskiden istanbul-izmir,bodrum-istanbul feribotu vardi,herhalde bazi otobus firmalari rahatsiz oldu ki bunlar kaldirildi ayni kafa

Plakalar(taksi , otobüs vs) ne işe yarar ?

-Kara para aklar.
-Rüşvet olarak çok güzel verilir.
-Vergisiz servet transferi yapılır.
gibi işlere yarar. Bu sebeple değeri düşmesin istenir . Kim sever Vatandaşı / Hizmet alanı

tshirt al geç gayet ucuz.

hayvanat bahçesi, lunapark bileti, (pandemi süresince ne derece mantıklı kararı siz verin)
yaratıcılığını veya el becerisini geliştirebilecek oyuncak
herhangi bir çocuk giyim/oyuncak mağazasından hediye kartı, miktarı bütçeye göre belirleyin. 100-150 tl falan bence gayet makul.

bence kitap. iş bankası yayınları güzeldir. okul öncesi, çok bebek işi olmayanlardan bir şeyler seçebilirsiniz. pahalı da değiller.

www.iskultur.com.tr

Neler seviyor ki? O yastakiler puzzle yapmaya bayiliyor cogunlukla, yasina uygun puzzle’lar alabilirsiniz.

Beceri gelistiren kutulu oyunlar var, asiri pahali olmayanlari da var, bakabilirsiniz.

Isbankasi +1

Ufak oyuncak araba, ucak tarzi seyler bakabilirsiniz.

Boyama seviyorsa bissuru boyama kitabi+renkli renkli kalemler <3

Ilk aklima gelenler bunlar. Saydiklarimin icinde isbankasinin fiyatlari sabit ve uygun, digerlei ise her butceye gore(manyak gibi pahalilari da var normal fiyatlilari da var.) bulunabilir seyler.

lego, her yaştan çocuğa (ve hatta yetişkine) alınabilecek hediye bence. sadece çocuğun yaşına uygun ebatta olmasına dikkat edin, yutma riski olmasın.

Kitap al, ben öyle yaptım gayet sevdiler zamanında. Halen kitap alırım.

Kılıç, ışın kılıcı vs.

Kamyon olabilir, cinsiyetten bağımsız çocuklar çok seviyor.

birkaç kişi toplanınca servis hizmeti veren dış firmalar var. adını bilmiyorum ama arasan bulursun. şirkettekiler için de karlı olur bence. sonuçta şirkette dip dibesiniz. bir de arabaya binmek bişeyi değiştirmez.

günde 80 km korsan taksi de olsa epey tutar. rahat 100-150 lira ister bence. işinden memnunsan işine yakın bir semte taşınmak bir çözüm olabilir.
ben bu durumda olsam aracıyla gelen birine beni de taşıması karşılığında yakıt masrafını paylaşmayı teklif ederdim. bu yolu deneyebilirsiniz.
edit: mesaj attım

@dadasolan: git gel 150 liraysa veririm hocam. en azından 2 hafta.

alternatif çareler;

-işe yakın ev bulmak
-eve yakın iş bulmak
-korsan taksi
-bağımsız servis şirketleri (güzergahlara göre toplama servisler yapıyorlar, senin güzergahında yeterli insan varsa farklı farklı şirketler de olsa servis açıyorlar, hali hazırda servis varsa onu kullanabilirsin)
-araba almak
-işyerinde size uygun güzergahta oturan birisine, yakıt masrafına ortak olmak şartıyla sizi de yol üzerinde bir güzergahtan alıp bırakmasını teklif etmek.

satın almak bir seçenek olmuyor ise kiralamayı düşündünüz mü? tabii ekonomik olarak zor olabilir ama fikir olması açısından

korsan taksiler genelde müşteri networkleri ile çalışıyorlar tanıdık ve tanıdığın tanıdığı usulü. korsan taksi kullanan birilerini bulup sorabilirsiniz.

çok basit. orta yollu bir motosiklet al bak dalgana.

edit: ehliyetim yok demişsin bir cevapta o zaman elektrikli scooter ya da bisiklet alabilirsin ehliyetsiz kullanılabiliyor diye biliyorum.

Benzer şekilde ben de 1.5 aydır o şekilde gidip geliyorum. Kalabalık olmayan saatleri seçiyorum olabildiğince. İş yerin katiysa daha erken çık daha geç dön eğer taşınma vs gibi durumlar mümkün değilse. Ya da kurumun WP grubu varsa oraya yaz o guzergahta birileri varsa ortak ol benzine

Hocam günde 80 km toplu taşıma kullanarak işe gidip gelinecek bir hayat özellikle türkiye gibi bir yerde gerçekten mümkün değil. Hem hastalık kapmadan, hem de daha da alt üst olmadan bence bu düzeni değiştir derim. Ya ehliyet + araba bak, ya yakına taşın, ya da işini değiştir. Çekilecek çile değil.

Ben de elektrikli bisiklet ya da motorsiklet önereceğim.

Biraz masraflı bir çözüm oluyor ama çok daha rahat olursunuz, hayat kaliteniz artar.

herhangi bir ürün mü yoksa hizmet için mi vereceksiniz bunu? nakliye koşulları nedir? paketlemede veya yükleme koşullarında ürün fiyatına etki oluyor mu? örneğin 5 kg'lık ambalaj veya 10 kg'lık ambalaj şeklinde seçenek vardır da bu fiyata etki ediyordur. ya da ödeme koşullarına göre fiyat farklılıkları olabilir. eğer ürün değil de hizmetse, tam olarak hangi hizmetleri karşılar bu teklif gibi. tam olarak yaptığım iş bu aslında, eğer daha fazla detay verirseniz daha net cevaplar iletebilirim.

hocam
size firmanızda teklif formatını göstermediler mi?
nasil bir hizmet ya da ürün satacaksınız
ona göre size taslak yapalım

ya verdigim "hizmet"; herhangi bir nakliye yok. kendi isimi kurmadan once fiyat teklifi gormuslugum yoktu acikcasi (calistigim sirket icinde). ama baska bir firmadan gelen (Fransiz firmasi) bir fiyat teklifi ornegi var. Benim sorunum hukuki normlar acikcasi, yani beni koruyacak bir sey mi ondan emin olamadim.

teklifte
satıcı : sen
alıcı : fransız

is : hizmet tanımı
fiyat : xxx eur

odeme : peşin

banka bilgisi : senin banka

bu formatta teklif vermen lazım
paranı basta pesin alacaksan sart vs. dusunme
ama hizmet i net yaz ki
is tanımını
sonradan aa sen bunu da yapmalıydın demesinler

odemeni aldıgın surece korunuyorsun zaten
odemeyi sonra yapalım diyorlarsa seni koruyacak sey az
onu bil

Ben bu yazılanları okuyunca bayağı şaşırıyorum açıkçası. Teyzemlerin karantina durumu oldu; bir hasta ile temas halinde oldukları için. Eve her gün jandarma geldi (köy yerindelerdi), doktoru günlük aradı vs.

Başka bir arkadaşımın yan bürosunda çıkmış; bir anda gelip herkese test yapmışlar ve evlere karantinaya göndermişlerdi. Onları da düzenli arayıp kontrol ediyorlar.

Eklemeyi unuttum; bir arkadaşımın babasına doktoru gel yapalım, icin rahat etsin diye test yapmış, sonuç tabii ki negatif. Ona rağmen defalarca eve geldiler, aradılar diğer aile üyelerine de test yapmak için. Araya doktor girdi de yapmadılar.

Çok yakınımda insanlar olmasa yalan söylüyorlar diyeceğim de ben bu işi kontrol etmeye çalışıp edemediklerini düşünüyorum artık; sırf beceriksizliklerinden. Onun dışında yapacak bir şey yok; önlem alıp günlük hayatımıza dönmek zorunda kaldık hepimiz zira çalışıyoruz/ okula gidiyoruz vs.

Ben eylülde de çok kısıtlama geleceğine inanmıyorum; son dakikaya kadar beklerler, ikinci bir karantinayı ekomik olarak kaldırma ihtimalimiz yok.

Edit: sadece teyzemler küçük yerdeler, diğer ikisi istanbul.

fraise'nin bahsettiği şeyler sanırım daha çok küçük yerleşim yerlerinde mümkün.

ben de pozitif biriyle çok yakın temas kurdum. belirtim yok dediğimde kimse test yapmadı. özel hastaneye gittim götümden belirti uydurdum. test yaptılar, negatif çıktı. hiç kimse ne aradı ne sordu. ben yine de birkaç gün kendimi ailemden ayrı karantinaya aldım.

Bununla nasıl savaşıyorum; kendi önlemimi alarak. Kimsenin açıklanan rakamlara inandığını da zannetmiyorum. Hastaneye yolu düşen olan biteni anlar zaten. Daha bugün iş arkadaşımın komşusunun enfekte olduğunu ve şehir hastanelerinden birine alınmadığını, gittiği ikinci hastane de kabul etmeyince evde kendini karantinaya almak zorunda kaldığını öğrendim. Ben açıkçası devlete kızmayı bıraktım artık. Vaka sayısı bu kadar yüksekken yapabilecekleri en fazla buymuş demek ki diyorum. Gizledikleri rakamları itiraf etmeleri sorunu çözmediğine göre kendi başımızın çaresine bakıcaz.

bakın buraya da yazdım hatta. nişan adı altında bir siteye dışarıdan 200 kişinin içeriden de 150 kişinin katıldığı ve beraber baya yakınlaşılan ortamlar gördüm. sözde izin alınmış..

başta söylenen siteyi ayıracağız sonra misafirler gelecek vs. gerçekte olan herkes karıştı.

bunlar sözde bilinçli insanlar. bütün insanlar bu ortama giriyorlar. çocukları aynı okula gidiyor. sürekli site içinde beraber oynuyorlar. hala çay partileri vs düzenliyorlar.

sizin bahsettikleriniz yakalandıktan sonrası genelde. ya pozitif olduklarını bilmiyorlar ve bu umursamazlıkla yaymaya devam ediyorlarsa?

amannn.. fazla düşünürsem çıldıracağım. şu an 3 bin km uzaktayım kafam rahat.

Kimseye güvenim yoktu hala yok. Herkes karşısındakini potansiyel + olarak düşünüp ona göre yaşayacak bir süre.

Selam, tekrar yazayım dedim. ilk yazımı daha bitiremeden moderasyon sildi. almanya'dan polis arkadaşıma soracağım demiştim ve sordum.

almanya'daki karantina olayı türkiyeden farklıymış. yani orada covid karantinasındayken, gündelik alışverişini yapmak için yakın çevredeki marketlere, diğer ihtiyaçlar için diğer yerlere, doktora hastaneye, parklara, bahçelere , açık alanda gezinmeye herhangi bir sınır ve yasak yokmuş.

eğer bunların dışında bir sorun olursa, Ordnungsamt diye bi şey var oraya şikayet edersiniz ama sadece para cezası gelir dedi.(tabi almanya için geçerli)

yani almanya'da durum böyle olduğu için türkiye'deki durumdan habersiz olması normal, anlamaması da normal.

@cosmicstring, polise bildirildi ama polis gelip baktı mı? ilgilendi mi? bununla ilgili polisin uyguladığı bir prosedür var mı henüz onu bilmiyoruz ne yazık ki. Geri dönüş olmazsa bile arayıp bilgi isteyeceğiz. Nasıl bir uygulama izlendiğini yazarım bilgi aldığımızda.

Uçak için dayanabilirseniz n95 maske alabilirsiniz. Ben öyle yaptım ama nefes almak bayağı güç oluyor sahiden.

allah yardımcın olsun ne diyeyim.

görevse gidilecek mecburen. çok abartmana gerek yok ellerini yıkamayı, dezenfektan kullanımını ve maske takmayı unutma yeter.

insanlarla teması minimumda tutarsan da sıkıntı yaşamazsın. yemek konusuna çok takılma pakistan'da gayet güzel yemek yersin yani ben yerdim :) ama yerel yemek yiyemem diyen biriysen yanına noodle al tabi. sonuçta noodle gayet yöresel bir lezzet. özlersin oralarda.

Pandemi döneminde otelde kalmam gerektiğinde çarşaf, yastık örtüsü ve havlu götürdüm. Odanın her gün temizlenmesini istemedim. Odaya ne kadar az insan girse o kadar iyi diye düşündüm. Klimayı açmadım,balkon kapısı,pencere filan hep açıktı. Uçakta ffp2 maskelerinden kullandım. Siperlik kullanmadım ama gerekli aslında. Şu dönemde dışarıda yemek gerçekten sıkıntı, fırın imkanı varsa pişirerek, ısıtarak çözebilirsiniz. Ailede risk grubunda insanlar olduğu için ben elimden geldiğince tedbirli davrandım. Bir noktadan sonra da iş artık şansa kalıyor. İyi yolculuklar

Ucakta ffp2 + siperlik kullanabilirsiniz.
Pakistanda da soforlu arabayla gezersiniz sanirim diye dusunuyorum, o yuzden toplu tasima olmaz.

Onun disinda yemekten bir sey olacagini sanmiyorum, yani en azindan ben cok takilmiyorum. Oralarin yemeklerini seviyorum, affetmezdim yani.

Her gun oda temizligi istememek de iyi bir onlem.

Teşekkürler cevaplar için,

aslında yemek konusunda dert ettiğim şey pakistan mutfağı değil, zaten iş gereği bu tarz ülkelere oldukça belirli aralıklarla seyahat ediyorum. yemek seçtiğimden değil de, hijyen, havalandırma gibi daha çok pandemi konularından ötürü çekiniyorum.

temiz çarşaf konusu çok mantıklı geldi. ayrıca n95 maske de alacağım, toplu ulaşım da kullanmıyorum bu tarz seyehaziyaretlerde genellikle..

Kediler kısırlaştırılsa bile böbreküstü bezlerinden bir miktar testosteron üretmeye devam ederler, o nedenle bu hareketleri normal.

bizim kediyi de ilk aldığımızda hemen kısırlaştırdık (1,5 yaşındaydı) ama 1-2 sene daha o hallenmeleri pipi yalamaları devam etti. sonradan öğrendik ki bize vermeden önce kediyi çiftleştirmişler o yüzden hormon seviyesi yüksekmiş. yıllar içinde geçti hallenmesi şuan 8 yaşında bir dana:)

Etrafımdaki erkek ev kedilerinin büyük çoğunluğu bu haldeler. Kimisi bebekken kısırlaştırıldı, kimisi yetişkinlikte. Biraz tatsız bir durum tabi hayvan için de sizin için de.

yok kısır olan ve kızların koluna hallenen kedi gördüm :) ısırıp bir süre git gel yapıp bırakıyordu.

kedinin kısırlaştırıldığını siz ve veteriner biliyorsunuz ama kedi henüz bunun farkında değil.

hormonların yerine oturması biraz daha zaman alacak anlaşılan.

kedi şapı kullanabilirsiniz. bizim topalakta böyleydi. şapı yeyince emekli olmuş yarbay gibi oldu.

Ah bizim bebik de aynı yaşlarda ve aynı hareketler mevcut. İnsan üzülüyor çok haklısınız. Yapacak bir şey yok ne yazık ki.

Vegan sütlerle yenir, badem sütü, soya sütü...
Porridge yapıyorsanız suyla da pişiriyorlar, belki tarçın falan bol bol eklerseniz tadı bir şeye benzer.

vaktiniz varsa eğer:

(git: eksisozluk.com)

Az sütlü opsiyonu; yulafı rondodan geçirip yumurta ve az süt ile pankek harcı yapmak.

Ben mücvere koyuyorum cok az olculerde, unu azaltmak icin tam tahil halindeki yulafi kullaniyorum.

Kefir tabii ki

Domates suyuyla pişiriyorum. Kavrulmuş mantar ekliyorum bazen. Güzel oluyor.

"Kefir, inek, koyun veya keçi sütüne kefir mayası eklenerek yapılan sağlık için çok faydalı fermente bir içecektir."

Yani kefir yoğun olarak süt içeriyor. Probiyotik ve gaz yapmaz derseniz o kısmıyla fazla ilgilenmiyorum.




Muz da aynen diğer pek çok meyve gibi şeker içeriyor.




Reçel ve kuru üzüm de şeker demek.

biraz kaynatıp, içine meyve doğruyarak yenilebilir.

Tavada sıcak su ile haşlayıp yumurta ile çırparak omlet yapabilirsiniz. Yulafı öğütüp krep vb. tariflere un yerine ekleyebilirsiniz.

su.

ben direk suda pişiriyorum biraz. sonra porridge tarzı bişiler yapıp tüketiyorum



not: veganspor.

Megane tabii ki daha mantıklı ama 5 kişi bile zor. Çocuk da olunca bayağı zorlar. Arka üçlü kesin haşat olur giderken. Bol bol mola vermeli, önde oturan ve çocuğu taşıyan kişi sürekli değişmeli.

bebek koltuğu olmadan araca binmeyin, bebeği de bindirmeyin, ekonomi yapıcam derken maazallah kaza falan olur, ufacık kaza bile yeter bebeğe.

Skoda superb

Şişko ve deli +1
Iki araba gidin.

Arka koltuklarda biri cocuk koltugu zaten, diger 3 kisi 2 kisilik koltuga sigisacak. Bol bol mola ve bacagi uyusanin on tarafa gecmesiyle biraz zahmetli de olsa gidilir gibi. Ama hasat olunur uzun yolda.

Brkylmz +1
O aractaki tek rahat iki kisi sofor ve bebek olacak.

Sorudan nedense bebe koltugunu, yani bebegin bir yetiskin yeri kaplayacagini atlamissiniz gibi geldi. Cocuk kucakta gitmez.
Yani soruyu buraya degil, sofor disindaki 4 kisiye danismak lazim..kaldirabilirler mi diye

Seat alhambra gibi 7 koltuklu normal araba olmadan olmaz. Bebek bebek koltugu olmadan gitmez.

çocuğu kucakta götürme gibi bir niyetiniz varsa, bagaja koysanız da fark etmez. kısa mesafe olsa hadi neyse ama uzun yol için olmaz öyle şey. ani fren yapılsa çocuk kucaktan fırlar gider.

olabilecek en iyi şey, şöför + 1 kişi önde gidecek. arkada da çocuk koltuğu + 2 kişi. geriye kalan bir kişiye de uçak bileti, otobüs bileti alınır. ya da 7 kişilik bir araba seçilir. peugeot 5008 tarzı bagaj kısmında +2 koltuğu olan.

O riske değmez. 2 araba gidin..

öne şöför + yolcu arkayada 3 kişi + çocuk koltuğu olmalı. arka kenar ve orta koltukğa 3 kişi sığarsanız olabilir. yoksa öbür türlü ön yolcu koltuğunu 2 kişilik veya çocuğu kucağa alalım fln gibi şeyler yapmayın.

çocuk koltuğu şart. ön yolcu koltuğuna sadece 1 kişi şart.

Çocuk koltuksuz gitmek hem tehlikeli hem konforsuz. Çocuk için de kucağında taşıyacak kişi için de konforsuz.

Arkada bebek koltuğu ve iki kişi bile uzun yolda rahat etmez, ama katlanılabilir. Beşinci kişi ya uçak ya otobüsle gidecek.

peugeot 5008 +1
Biz Octavia ile arkada iki birey bir oto koltuklu bebek İstanbul - Sakarya yapıyoruz. Üç gün belim ağrıyor yanımızda üçüncü bir yetişkin anca kucakta gider kalçası sığmıyor insanın.

Naptınız?

@pass arıyoruz halen. ne kişi sayısını azaltabiliyoruz ne de araç sayısını arttırabiliyoruz. elimizdeki segment c sınıfır. en son bir mpv kiralayacağım gibi görünüyor fakat 5008, 500L ve toyota verso gibi araçları kiralayanlar hep merdiven altı tipler.

en son bir dacia lodgy kiralayacağım o olacak. teneke üzerinde 70'le falan gideriz herhalde.

counter strike

(bkz: Team fortress 2)

black squad

path of exile, warframe hem ücretsiz hem kaliteli.

siyah

Gri veya beyaz

Siyah ve lacivert elbiselerin altına kırmızı stiletto çok güzel duruyor bazen. Laciverte siyah olmaz. Beyaz da çok cart durur. Zümrüt yeşili stilletomu da giydiğim olmuştu siyah elbisenin altına. Yeşil veya kırmızı gibi zıt renkler seçtiğimde ya tokamı ya da küpemi seçtiğim renkle aynı takıyorum, güzel oluyor. Ama illaki ikisine de uysun ve daha pastel renkler tercih edecekseniz krem veya koyu pudra rengi olabilir.

Hallegadola +1

zümrüt yeşili dışında tonu tutarsa farklı tonlarda maviler, morlar falan bile giyilebilir ama pastel ya da sade görünüm peşindeyseniz nude ve pudra tonları.
siyah, beyaz falan bence de olmaz.

Peki lacivert ayakkabı olur mu sizce?

nude, bej tonu

kırmızı

+1 blatta hiberna katılıyorum. Lacivert-mor, lacivert-güzel bir mavi, lacivert-fuşya, lacivert-bordo olur.
siyah elbise- hardal sarısı stiletto- altın renkli küpeler şeklinde kombin yapmışlığım da var.
tüm denilenler +1 ikisine de uysun isteniliyorsa dediğim gibi +nude tonlar

pudra, nude tonları +1
lacivert ayakkabı siyah elbiseye gitmez.

Nude or kırmızı.

ben taba rengi diyorum
nude yazilmis zaten
siyahla laciverti hic yakistirmiyorum ben o yuzden lacivert ayakkabi olmaz.

Defne, doga, zeynep ilk 3’um

Pek kisa degil ama sevdigim bir isim; Melodi

su olabilir mi, daha kısası yok.

Bence absürt isimlere girmeye gerek yok açık ve net anlamı olsun, türkçe karakter olmasın maks 2 hece olsun, tek kelime olsun, duyunca yüzü gülümseten güzel anıları hatırlatan isimlerden olsun.

Deniz güzel, olur da isim babası olursam söyleyin mutlaka bi hediye alır gönderirim :)

bir de soyadınız önemli, adsoyad yanyana gelince saçma sapan yerlere varmasın konu, derin adını koyunca mesela soyadın da "kuyu"ysa
"Derin Kuyu" gibi

@habarbey Su’lı ve nur’lu isimlere sıcak bakamıyorum,
@bradshaw 3 isimde ailemizde var
@erty_ksk deniz çok güzel ama eşim istemiyor sanırım onu da absürt isim olmasın diye uğraşıyoruz vallahi ;)
@harmonikhakaret melodi değişikmiş gerçekten

Ece :)
Edit: kendi çocuğum olsa koyamam ama en güzel kız ismidir.

öykü
beste
nehir
yonca
ekin

Deniz, Nehir, Nil, Yağmur, Defne çok güzel isimler bence. Sizin düşündüklerinizden Ada’yı beğendim sadece.

esin

Bilge

güneş, nil, eylül ve içinde ay geçen isimleri beğeniyorum ayzıt güzel geliyor. Ya da bir yıldızın ismi, ya da bir çiçek ismi koyabilirdim çocuğum olsa

Mutlaka iki isim koyun, böylece ergenlikte ve yetişkinlikte kendisi için kullanacağı ismi seçme şansı olur.

Bu iki isim fonetik olarak birbirine uysun, hatta soy isimle de mutlaka uyumlu olsun.

Kimsede olmayan farklı bir isim bulalım diye abidik gubidik bir isim koymayın.

O bebeğin bir gün yetişkin olacağını unutmayın, hep bebek kalacakmış gibi isimler koymayın.

Verdiğiniz 4 isim de biribirine uygun, mesela;

inci naz
ipek naz
ipek inci
inci ada

gibi iki isimler olabilir, ama soy isimin de fonetiği önemli.

bir arkadaşımın ismi "nice". çok seviyorum. hem yurt dışında vs zorluk yaşamaz hem de böyle fonetiği güzel geliyor, akılda kalıcı. kıza kimse ikinci kez adını sormuyordu.

biz de kiz isimlerine yogunlastigimiz donemde cok isim dusunduk bana en yakin gelenler sirasiyla ipek, melis ve gunes oldu. ipek sizin de dusunduklerinizin icindeymis melis de cok guzel bir isim diye dusunuyorum. gunes anlam ve fonetik olarak cok begendigim bir isim olsa da icerdigi ü ve ş'den dolayi mesafeliydim kendisine. sonra zaten erkek olacagini ogrenip kiz ismi dusunmeyi biraktik :) erkek ismi de bulabilmis degiliz gerci hala dusunuyoruz biz de bakalim :) cok tebrikler ayrica saglikla dogsunlar da alalim kucagimiza.

Cevaplar için çok teşekkürler , defne veya nil koyabilirdik ama gerçekten çok fazla var . Çocuk okula başladığında 5 kişiden 3 ü defne veya nil olacak herhalde.eylül ‘ü çok seviyprım ama ekim’de doğacak diye eşimi ikna edemiyorum her şeye bir kılıf buluyor ;) ipek diyorum yok saten diyor , duru diyorum yok hacı şakir diyor

@in vino veritas melis gerçekten güzel , erkek ismi daha zor bence de size de kolay gelsin , sağlıjla gelsinler , isimleriyle yaşasınlar ;)

defne ya da yaprak

cok tesekkurler evet cok zor gercekten :( umarim guzel, icimize sinen birer isim bulabiliriz hep birlikte :)

İpek
Deniz
İnci
Neva
Neşe
Eda

Kısa ve anlamlı isimleri çok seviyorum. Kızımın ismi kesinlikle bunlardan biri olacak. Zeynep ama rica ederim koymayın. Melodi falan da sevmediğim insanlarda duyduğum için antipatik geliyor bana. Selin, Güliz, Sinem, Gülin isimlerini de severim ama bu isimli tanıdıklarım olduğu için düşünmüyorum. Yakın çevrede ve geçmişte tanıdığım isimleri tercih etmeme taraftarıyım.


edit: Gülru ismini de çok severim. Güllerin savaşı team.
edit 2: İki isim koymayın. İki isimli olup da memnun olan bir arkadaşım/tanıdığım yok. İsim insanın karakterini ve kaderini etkiliyor, buna inanıyorum hep. Sağlıcakla doğsun da büyüsün minnoş kızınız. :)

ben kesin deniz koyardım çocuğumun ismini

azize
ferah
ışık
gülce

ela
duru
leyla

nil, mila, ışıl

Ece
Ama ilerde güzel kız olma ihtimali düşük kızlara da lütfen Ece ismini koymayalım.

@etki'ye katılıyorum :)

@etki sen de haklısın , annesi güzel o da güzel olur bence ;) ama bi arkadaşımız da kızına koydu o yüzden koymayı düşünmüyorum ece yi

Cansu
Lale
Lal
Yeşim
Özge
Ezgi
Berna
Seda
Eda
Mine

Türkce karaktersiz olsun diye bir sey dusubmeyin, turkce karakter olmasa da o ismin yabanci isim oldugu anlasilacak, soyad da var hem.
Herkes biraz ugrastiktan sonra turkce karakterli ismi telaffuz edip yazabiliyor.
Benim turkiye’de soyadimi dogru soyleyebilen ve yazan yok ama yurtdisinda yasiyorum, herkes bir kez soyledikten sonra harika telaffuz ediyor ve dahi yazabiliyor

Defne ve Deniz olamayacaksa, Eda, Ada, Pınar ve Güneş diyorum.

Umay

Doğa
Asya
Beril

Çok sevdiğim isimler. Rahatlatıcı ve duru bir his veriyorlar bana. İsim seçmek zor iş, başarılar:)

Ekin
Doga
Nisan
Ege

isim için fikir veremeyeceğim ama bizim eşimle yaptığımız taktiği anlatayım, belki sizin de kafanıza yatarsa bunu uygulayabilirsiniz isim seçerken.

önce eşlerden her biri belirli sayıda isim buluyor 10'ar 20'şer vs. daha sonra bunların hepsini küçük kağıtlara yazıyorsunuz, daha sonra doğuma kadar belirli günlerde bir masaya oturup bütün isimleri masaya yatırıyorsunuz, yine herkes belirli sayıda ismi listeden çıkarıyor mesela her seferinde 2'şer isim. ama ismi çıkarırken neden o isimleri istemediğini mantıklı bir şekilde belirtmek zorunda, en sona üzerinde hem fikir olduğunuz isim kalıyor. biz bu yöntemle belirledik bebeğimizin ismini. hem eğlenceliydi hem de isimler üzerinde düşünme fırsatınız oluyor işi sürece yayarak.

Allah analı babalı büyütsün, sağlıkla büyüsün inşallah. tebrikler...

Lila, Duru, İrem, Mavi, Rüya

:)

ben kizim olsa "su" koyacaktim kesin, hayirli olsun.

Leyla, Bilge, Umay, Yekta, Rana

Ece , eda , ela , esra ,

Farklı bir isim tavsiye ederim

Erva.

bizim oldu, inci koyduk adını :)

eğer öncesinde bilgisayarında bir yedekleme varsa geri yükleme yapabilirsin.

itunes'e bağlanınca yedekleme varsa görüyor olman lazım.

icloudda yedeği olabilir. telefonu tekar sıfırlayıp ilk kurarken yedekten yükle diyebilirsiniz

arkadaşımda var. çok az yakıyor fakat hiç de gitmiyor diyor. eski aracı 1 serisiydi. kronik sorunlarını hiç duymadım. temizi bulunursa binilir diyorum.

not: illaki kronik ufak tefek hastalıkları vardır fakat 1 serisiyle karşılaştırınca çok duymadım.

AMG paketin süspansiyonu çok sert. Yokuşlarda böbrek taşı düşürtüyor. Bir de içeride inanılmaz trim sesi oluyor. Dizel reno motorlu olanı çok yavaş, gitmiyor gerçekten ama az yakıyor. Bir de tamir masraflarından çekinirim, onun dışında şekli falan çok güzel araba bence. Bi tek şekli güzel zaten.

Daha az km'de, daha yeni model bir araç almanı öneririm. Sanayiyle kanka olursun.

şekli de olmayan daracık amaçsız bir araba. a3, golf daha iyi. ben sürüş keyfi, arkadan itiş istiyorum diyorsan zaten 1.18 bmw. gereksiz bir araç a serisi.

Mercedes fetisi yoksa almayın.

şekli yok falan denmiş ama benim beğendim tek mercedes budur şekil itibariyle :d

2016 ya da 17'yi ofisten bir arkadaş o yıllarda almıştı 1-2 sefer 150-200 km'lik yol yaptık beraber. 1.91 boyum var arka tarafı da dahil olmak üzere yayla gibiydi.

ne dardı ne şekli kötüydü. full paket çok çok başarılıydı bana göre.

a180 mercedes'in en ucuz serisi. aldığınızda mercedes kullanıyorum gibi bir beklentiye girerseniz büyük hayal kırıklığı yaşarsınız. standart c sınıfı bir hb araba. aynı bütçeye daha yüksek modelli farklı bir c hb bakardım ben olsam. ya da b veya bütçeye göre c suv.

hayır.
ne bakımı yav bir de onla mı uğraşacam :) büyürse büyür durursa da durur kendi bileceği iş. öyle kendi halinde takılıyorlar işte.
sıcak olursa kesiyorum başka bişi yok.

Tariyorum sürekli. Daha temiz ve güzel güzel görünüyor.
Bir de sakal serumu var ama bir süredir kullanmayı unuttum. Etkisi oluyor mu olmuyur mu karar verecek kadar uzun kullanmadım.

askere gidince komple kesmek zorunda kaldım ama onun öncesinde 5 yıllık uzun sakal deneyimim oldu.

her şeyden önce temizliğine dikkat etmen gerekiyor, sen farkına varmıyor olabilirsin ama sakal kokuyor o yüzden neredeyse her gün yıkamalısın. yazın her gün duş aldığın için sorun olmuyor.

kiehl's sakal ürünlerine bakabilirsin.

ben insights besleyici sakal yağı kullanıyordum,
www.amazon.co.uk

ayrıca dr k soap company'nin sakal toniklerini ve sakal sabunlarını kullanıyordum.
www.drksoap.com

mutlaka bir sakal fırçası ve sakal tarağın olmalı.
www.dhresource.com

bir de dışarı çıkarken düzleştirmek, şekillendirmek ve güzel kokmasını sağlamak için reuzel'in pomade'larını kullanıyordum.

www.reuzel.com

benimki sakal uzatmak değil sakal kesmemek olduğu için bir şey yapmıyorum

sırf üşengeçliğinden dolayı sakallarını kesmeyen ya da berbere gitmeyen biri olarak bakım yapma fikri, sakalları kesmekten daha korkutucu bence. eğer bakım yapmam gerekseydi üşenip sakalları kesmekle sonuçlanırdı muhtemelen.

yaklaşık olarak 45 günde bir kez sakallarımı makine ile dümdüz 3 numara yapıyorum. berbere pandemi başladığı ilk günden beri gitmedim ne saç ne de sakal için. saçlarımı da 2-3 ayda bir evde 3 numara yapıyorum.

perde takma diye espiri yapmaya gelmiştim ilk başta, ama sonra durumun ciddi olabileceğini düşündüm. hiçbir tıbbi altyapım olmayarak doktora gitmeni öneririm.

el freniyle yola devam etmek tek gözü kapatarak sürmek gibi bir şey. köy yolu olsa bir derece de trafikte yapılırsa sonucu kötü olabilir.
@dayı +1

Pedal kırıldıktan sonra gitmeyi düşünmek, cinayet ile eşdeğer.

arkadaşlar teşekkürler cevaplar için, öncelikle çok duyarlı arkadaşlara zahmet edip duyar gösterdikleri için de ayrıca teşekkür ederim.

burada beyin jimnastiği yapıyorum aslında sadece yoksa arabanın fren pedalının kırıldığını hiç duymadım. diyelim ki kırıldı, kimsenin canını malını, kendi canımı malımı tehlikeye atıp böyle bir şey yapmam herhalde bu yoğun trafikte hele. ama dedim ya, bu sadece fikir yürütme, beyin jimnastiği. emniyet şeridi acil durum araçları içindir, oraya giremezsin diyen dahi olmuş. :)

Debriyaj pedalı arızalanan, debriyaj teli kopan, el freni tutmayan arabayı kullandım ama 20 senedir ehliyetim var, dünyanın en rezalet arabalarını da kullandım ve fren pedalının kopması aklıma bile gelmedi.

Fren pedalı kopmaz ama fren hidroliğinde sıkıntı yaşayabilirsin, fren tutmayabilir, abs arıza yapabilir. Balataların bitmiştir, kıvılcım ata ata fren varla yok arası tutuyor olabilir.

Hiç freninin olmadığı durumlarda en temizi çekici olsa da yol müsait değildir, güvenli bir bölgeye çekmen gerekebilir. Misal tam tepe arkasındasındır, arkadan gelen araçların görüşü olmadığı için sana çarpmalar an meselesidir, kısa mesafede el freni kullanarak dörtlüleri yakıp aşırı bir eğim yoksa emniyet şeridinden gidebilirsin. Yeni nesil araçların bir kısmında bahsettiğin gibi elektronik el freni var, cam açma kapama tuşu gibi ufacık bir tuş. Opel astra da denedim, fren niyetine kullanamazsın, nasıl tutacağı, ne zaman durduracağı kestirilemiyor. Bir güzelliği var, istersen 100'le gidiyor ol, el frenini çektiğin anda arabayı kaydırmadan durduruyordu.

Normal bir arabada manul el freni ile aynı hareketi yaparsan sadece arka tekerler kilitleyeceği için arabayı yolda bile tutamazsın.

Özet : mesafe yakınsa ve arabayı tanıyorsan kısa mesafede (3-5km) kullanılabilir, bunun dışında direkt olarak aracı güvenli bir yere parkedip çekici çağırmak gerekir.

Bunu hiç düşünmediğim halde yıllardır meyve suyu içmem. İçmemeyi deneyemez misin?

tabii ki de kontrol edilmiyor. kim niye ugrassin. zaten duzgun meyveler otellere restoranlara gider, orta halliler markete, pazara. boyle yerlerde alici bulmayan curukler de meyve suyuna. en kalitelilerin meyve suyuna gidecek hali yok ya.

asmak icin gece yatarken agzina giren ufak bocekleri orumcekleri falan dusun. kurt kotu bir sey degil zaten.

@Tochinoshin, bu düşünce aklıma geldiğinden beri sadece güvendiğim bir markanın meyve suyunu içiyorum.

Aslında güvenebileceğin bir marka yok.iki türlü üretim var.birisi tamamen fabrika yapımı konsantre,içinde sözde meyve partikülleri bile oluşturulabiliyor.ithal gelip sulandırılıyor.ikinciside klasik yöntem elma ağırlıklı bol sulandırılmış meyve suları.

Sana tavsiyem çok derinlemesine düşünmemen.şimdi detaya girip ne yiyeceğiz o zaman demeni istemem.kurt dediğin şey protein,bulabileceğin en masum unsur,çok takılma.

O kurtlari ayristiracak teknolojinin veya emegin maliyetini dusun once, simdi de meyve sularinin fiyatini dusun.

Tebrikler buldun cevabi.

köyümüz evimize 10 dakika mesafede olduğu için sürekli tarım işiyle hobi olarak uğraşırız ailecek. okumanıza gerek yok ben direkt olarak söyleyim. meyvenin hasat zamanı bitince çürük çarık dediğimiz yere dökülen meyveler toplanıyor benzin parası çıkması için o ismini hepimizin bildiği o meyve suyu markalarına 25-50 kuruşa veriliyor. alım yerlerinin önünde sinekli böcekli 1 2 gün de bekliyor nerdeyse.

kontrol edilmiyor. ucuz olması için zaten özellikle o şekilde alınıyor. bu düşünceyi aşabileceğiniz bir yol veya güvenebileceğiniz bir marka yok. isim vermek istemiyorum fakat hepsi dediğim gibi bu şekilde.

Neredeyse çürük denecek, kurtlu meyveler gidiyor neredeyse. Yani o meyveler azınlıkta değil çoğunlukta :)
Düşünceyi qsmaya gerek yok, durum Böyle.

meyve suyu, hazır salça, domates püresi, turşu falan filan üretilen yerlerin, o meyve sebzelerinin üretildiği memleketin çocuğuyum.

nasıl sebzeler meyveler gidiyor bir bilsen... meyve suyu istiyorsan al kendin sık. salça istiyorsan kendin yap. ingiltere'de değiliz deli gibi yaz güneşi var güneşte bir salça yapıyorum akıllara zarar. turşu desen adam çiğ sebzeyi atıyor kavanoza, ilacı basıyor 1 dakika içinde turşu yemeye hazır oluyor. lan öyle turşu mu olur? bir iki ay beklicen ki turşu yemenin faydasını göresin.

Araya üçüncü tarafları karıştırmadan düşünceyi aşmanın ve vesvesesiz bir şekilde meyve suyu içmenin yolu bu ve benzerlerini almaktan geçer:
www.narenciyepresi.com

bence meyve suyu konusunda kurtlar endişe duyulması gereken son şeyler.

bunun tarım ilacı var, hayvan pisliği var, sineği var, paketleme ve koruma için kullanılan kimyasallar, katkı maddeleri ve koruyu maddeler var.

dışarıdan satın alınan her üründe durum bu şekilde. iyisi kötüsü yok. kötüsü ve daha kötüsü var sadece.

hatta şöyle bir şey söyleyeyim, meyve suyu diye satın alınan şeylerin meyve ile pek ilgisi alakası yok. istenilen aroma, tat hatta koku çeşitli kimyasallar ile veriliyor. o tat meyveden değil kimyasallardan geliyor aslında.

merdiven altı firmaların meyve suyunu alıp içmiyorsanız çok da endişe duymanıza gerek görmüyorum.

tesislerde dolumdan önce pastörize ediliyor. pastörize edilirken yapılan ısıtma işleminde ise birçok mikrop yok oluyor.

kapi canavarı nasıl ortaya çıkıyor sanıyordunuz, kurt ve meyvenin evrimi sonucu tabi ki.

Bence smoothie makinesi alın, sulu meyveleri cızt diye geçirir posalı bir şekilde de içersiniz.

Önceden çok meyvesuyu içerdim, smoothielere başladığımdan beri aramıyorum çok güzel tarifler var.

Hot patato'ya benzer olacak ama genel olarak,
dalından toplanan 1. Kalite meyveler ihracata gidiyor.
2. Kaliteler soğuk hava depoları ve hale
Bahsedilen türdekiler meyve suyu fabrikalarina gidiyor..

haha merdiven altı mı?

türkiyenin en büyük meyve suyu şirketlerinde birisine bizim tarladan şeftali veriyorduk. verdiğimiz şeftaliler hale satamadığımız yere düşmüş fazla erişmiş olanlar. yukarıda bir arkadaşın da dediği gibi. zaten firma bu meyveleri hal fiyatının neredeyse 8 de 1 fiyatına alıyor.

Hayır tabiki edilmiyor. Meyve suları için alınan meyveler çok ucuza mal ediliyor ve diğerlerinin de dediği gibi en kötü kalitede olanlar alınıyor. Icindeki kurtları ayiracak bir sistem yok zaten meyvelerin neredeyse tamami ayni sekilde hangisini ayiracaksiniz ki. Çok bilinen unlu bir meyve suyu markasını ziyaret edip vişne suyunun yapılışı incelemistik. Keske tek sorun kurtlar olsaydı. Yapabiliyorsaniz evde deneyin alışınca aramiyorsunuz zaten.

bi şey olmaz. endişe etmen gereken şey içindeki şeker miktarı ve katkı maddeleri. adamın biri yolda ölen hayvanları eve getirip pişiriyordu. o geldi aklıma. bu kadar düşünmemeyi askerde akşamdan kalma yağlı tabldotta beyaz peynir yerken öğrendim sanırım.

Yahu bu gizli bir şey değilki en bilinen meyve suyu firmasına şöyle meyve gidiyor böyle meyve gidiyor diyorsunuz sanki kaçak bilgi gibi. mesele içinde mikrop bakteri kalmaması.

Meyve işi yapan bir abi vardı. Bir ara sormuştum.

Elma topladıkları zaman şekli düzgün olanları 1 TL'den meyve olarak satıyorlardı, kalan şekli bozukları 20 kuruştan meyve suyuna veriyorlardı. Aynı elma, sadece şekli tam yuvarlak değil diye meyve suyuna gidiyor.

Meyve suyu ne kadar sağlıklı, büyük soru işareti. Hatta içine kattıkları koruyucu vs. ile sağlıksız bir içecek.


.

ailem şeftali üreticisi ve evet biz de ağaçtan yere düşen meyveleri meyve suyu fabrikasına gönderiyoruz. ben de sizin kafanıza takılan sorular nedeniyle uzun yıllar meyve suyu içmemiştim ama daha sonra fabrika gezme şansım oldu. meyveler çok yüksek basınçlı suyla yıkanıyorlar. bu esnada kurdun yol yaptığı bölümler dağılıp kurt ortaya çıkıyor ve yıkama ile yok oluyor. yani içtikleriniz kurtsuz.
öte yandan meyvenin posası çok daha değerli olduğundan hazır meyve suyu içmeyin, meyveyi ısırarak yiyin benim tavsiyem :) diş etleriniz bile daha sağlıklı olur.

@belkider

merdivenaltı olmayan yerler kurtları ayıklıyor diye bir şey yazdığımı göremiyorum.

tek fark merdivenaltı olmayan yerler çeşitli sterilizasyondan geçirip pastörize işlemi uygulayarak mikropları yok ediyorlar dedim.

okuduğumuzu anlayalım, anlatalım. haha.

wowturkey sitesini sevmesem de orada bulunabilir belki.

facebook'ta dji turkey sayfasına yazabilirsin. drone ile çekilmiş şahane görüntüler oluyor.

şirin, narin, ekin
ada, ege

defne, mila, nil, ışıl

İnci

deniz

doğa,
neşe,
öykü.

yonca
naz
nehir

İpek, deniz, seda, hale, Ece...

Umay

Lütfen mila, lina, mina, lena, nima, lima, nila gibi isimler koymayın. Hayatı boyunca karşısındakine adını kodlamak zorunda kalmasın.

Derya, ece, nehir gibi duyulduk bir isim koyun.

Umay+1

Naz. Yeğenimin adı. Feminen isimleri sevmesem de kısa olmasından ötürü hoş geliyor.

ben internetten sipariş etmiştim yıllar önce. sonra da yine kargo ile servise göndermiştim falan. ama tabi bu bahsettiğim zamanlarda kargo firmaları daha düzgündü. ben şu anki ortamda internetten böyle pahalı bir ürün almazdım şahsen.

ben de kargoyla notebook aldım sorun olmadı. kargocu geldiğinde içerisinde pc var 2 dakika bekleyin kutunun içi hasar almış mı bakayım diye rica edin. bu tarz ürünlerde zaten alışıklardır duruma.
kutuyu açıp bakın ezik vs yoksa gönderirsiniz adamı.

Bende internet sitelerinden almıştım baya sağlam sarıp göndermişlerdi abra a5 almıştım... güvenli verebilirsiniz,hangi kargo ile geldi hatırlamıyorum ve hasar alma durumu yok benide öyle sıkıştırsalar hasar almam... :D

yanıtlar için teşekkürler

Tucsonu tariflemişsiniz.

mitsubishi eclipse cross bakılabilir.

Arabadan anlamam. Ama. İki kere Fiat in jipini görmüştüm benim hoşuma gitmişti (evet zevkim. O. Kadar). Ona da bir baktınız mı merak Ettim.

Kesinlikle peugeot 3008 derim. GT line dizel alabilirsiniz. Tam otomatik eat8 şanzımanla beraber gelir. Tipi albenili ve bence gayet güzel bir araç.

benzer durumdayım CRV ile ilgileniyorum. bütçesi biraz daha yukarıda sanırım

Citroen C5 Aircross.

bir buçuk yıldan fazladır peugeot 3008 allure kullanıyorum. kesinlikle tavsiye ederim. test sürüşü yapın mutlaka.

3008 su an f/p oranı en yüksek araç arkadaşlar da söylemiş. 2 arkadaşım aldı birisi de araç bekliyor. Ben de aslında düşünüyordum 2. Araç olarak ama malum korona frene bastım :) güzel araç uygun ikinci el bulursanız alın sıfır araç yok su an

2008 veya 3008 boyut beklentinize bağlı birini seçin. Ama ben olsam dizel almam. 10 sene sonra dizeller ortadan kalkacak. Şimdiden birçok firma yeni modellerinde dizel getirmemeye veya üretmemeye başladı. Tok kapıcılar bile bitiriyor dizeli öyle düşün.

Peugeot mu? Shhdhdjdhfhf

Sunlara da bi baksaniz:
Vw T-roc (zam gelmis 324 olmus ama pazarlik vardir belki)
Opel grandland

Bem olsam ben de benzinli 3008'e yönelirim.

1- citoen c5 aircross
2- hyundai tucson
3- peugeot 3008

Hepsini kullanmış biri olarak

PSA grubunun C5 Aircross u veya Peugeot 3008 i ama Opel i değil. Henüz değil. Opel i daha yeni aldılar ama diğer iki markayı yeni modellerle çok ileriye taşıdılar. Japon Aissin markasının EAT8,EAT6 şanzımanları gibi güzellikleri var otomatiklerinde.


Vag,hyundai, kia, honda'ya bulaşmayın. Otomatiklerinde yaşanan şanzıman problemleri hayattan soğutur sizi.

alabilmesi lazım bu şekilde. ayrıca yanlış hatırlamıyorsam son 1 yılda veya 6 ayda 120 gün yeterli oluyor. dolayısıyla bir önceki işindeki sigortalı günler de hesaba katılır.

alamaz gibi eliyo bana. birincisi bu işlerde bir ay 30 gün sayılır, ikincisi fazla haftasonu var agustosta. umarım yanlışımdır.

sgk ayi 30 günden hesaplıyor, bunu da yatan Kco den ogrendim. Alamaz sanırım.

Bi kere “kovulmuş” yani işten çıkarılmış olması gerek öncelikle, bunu atlamıyorsunuz değil mi? Son olarak da en doğru bilgiyi e devletteki sgk kaydınız gösterecektir. Gün gün yazıyor ya da yazacak orada.

İşten çıkarma yasağı devam ettiği sürece kimse işsizlik maaşı alamaz. işveren tarafından sonlandırılması lazım sözleşmenin fakat yasak. Çünkü patronları işsizlik fonundan besliyorlar. Çalışanın maaş alamaması için bu yasağı 1 sene uzatma hakkı verildi yönetime. Ekim'de de devam edeceğini düşünüyorum.

süt sağma makinesi bebek kadar vakumlu çekemiyor. dolayısıyla yalnızca sağdığın için bir süre sonra sütün azalıyor.

ayrıca anne ve çocuk arasındaki bağ emerek güçleniyor.

reanarchy +1

süt sağma makinesi sürdürülebilir bir süt yaratmaz. kesilir. sıcaklığını bilemeyebilirsin. soğuk ya da sıcak olması ve ayrıca biberondan hava yutacak olması gaz yapmasına neden olur.

sterilizasyon sorunu var. biberonların steril olduğuna emin olamazsın.

ama tabi emmiyorsa bunların bir anlamı yok. tabi ki mama vermek yerine sağıp vermen en mantıklısı.

bilimsel bir gerçekliği varmı bilmiyorum ama bebek direkt memeden emdiğinde anne sütünün yapısı çocuğun hastalığına göre değişim gösteriyormuş.

sevgilibebek.com

Yukardakilere ek olarak; bebek kolaycılığa alışabilir. Emme aktivitesi bebeğin çene kas gelişimine katkı sağladığı için ilerdeki beslenme düzenine de olumsuz etki yapabilir. Biberondan vermeye mecbursanız büyük delikli biberonla vermeyin, bebek beslenirken biraz zorlansın. Ek gıdaya geçtiğinizde de blandır bebeği yapmayın çatalla ezin, zaman içinde parçaları biraz biraz büyütüp o şekilde verin.

Atlayalım dediğiniz emzirmenin psikolojik etkisi mecbur değilseniz atlanacak bir olgu değildir. Uğrunda uğraşmaya emek vermeye değer. Karşılığını verdiğiniz emekten kat kat fazlasıyla alırsınız.

3-4-1-2

sırasıyla

1-Renault Clio Symbol (2000-2001 falan)
2-Peugeot 307 (2002)
3-Ford Focus (1999-2000 civarı)
4-VW Bora (1999)

bir iki aylığına araba alma işi çok mantıklı gelmedi. hele ki şu dengesiz piyasada. olası masrafları düşünüp (bakım, sigorta, mtv, muayene, ruhsat, olası kaza vs) kiralamak için de biraz fiyat araştırırdım ben olsam.

yukarıdakilerden yola çıkarak da, ilgili malum sitede dört aracın da bu özelliklerde satışta kaç tane araba olduğuna bakıp, en çok ilanı olanı en çok piyasası olanı şeklinde düşünebilirsiniz.

Çok temiz bir 307 buldum. Düzgün clio bulamazsam yapıştırsam mı diye kafam çok karışık. Bana bi gaz verin be...

focus kesinlikle.

reanarchy beyciğim evet o işi de araştırdım. mantığım şu:

muayene, vergi ve bakım istemeyen(minimum bakım yağ değişimi falan) bir araç bakıyorum. bir akrabam 25 yıllık motor ustası ona baktıracağım. şimdiye kadar al dediği arabanın dandik çıktığını görmedim. dolayısıyla kaza yapmadığım takdirde aracın bana maksimum masrafı noter + yağ değişimi + detaylı temizlik olur.

bir iki ay içinde de piyasanın düşeceğini sanmıyorum.

3
1
4
2

Paudi+58543678

Clio al yarına satarsın

Gıda maddelerinde yapılıyor bu, bilinen bir tereyağ markası aynı ambalaja sahip ürünü şarküterilere ve bim'e veriyor. Bim de ki üründe %52 süt yağı varken şarküteri ürününde %80 bu oran. paketin içindekiler bölümünde küçük fontlar ile yazıyor bu durum.

evet yapıyorlar.
denildiği gibi gıdada çok yapılıyor.
mümkünse diğer ürünlerde de yapılıyor. mesela bim kumtel soba tipi ısıtıcı vermişti.
Bakınca piyasadakinden ucuz ama piyasadakinde termostat varken bunda yoktu.

geçenlerde bimin aktüel ürünlerine giren kamp çakısı aldım. pense, tornavida falan içeren çok kapsamlı bir şey. muadili piyasada 150 lira civarıyken bimden 60 liraya aldım. çok da kaliteli geldi bana.

birkaç hafta öncesinde dji tello marka drone geldi. drone hobim olduğu için birçok foruma üyeyim. fiyatı da piyasanın altında diye forumlardan birçok insan drone aldı bimden. ve önemli bir kısmı kısa sürede iade etti. kalitesinden memnun kalmayıp.

elektronikte muhtemelen 'yenilenmiş' ürün satıyorlar böyle yüksek fiyatlı şeylerde.

gıda içinse, bim'de satılan birçok marka bim için özel üretiliyor. ulusal anlamda her yerde satışı olan markalardan dahi bim kendisine özel sipariş veriyor. bu birçok market zincirinde de böyle. yani hem gıdada hem diğer gruplarda kalite farkı olması normal.

gıda kesinlikle kalitesiz.
diğer ürünlerde de bir numara vardır.

Gıdada özellikle peynirde bir kaç kere denk geldim. Marka hatırlamıyorum, süt oranları farklıydı içindekiler kısmında. Paket aynı paket ama onu anlamıyorsunuz. Blender için aynısını yapmak zor. Onu alabilirsiniz

Avşar emayede çalışan bi tanıdığım vardı çok eskiden, bim haftalık bi ürün getirecekmiş, avşarla anlaşmış, fabrika bi süre sadece bim için üretim yapmış. Sakın alma dedi bana, normal ürettiklerimizin çok çok altında kalitesi dedi. Sanırım soruya cevap olur.

Bim'deki ürünler daha çok kendi ürettiği/ürettirdiği ürünlerdir. Private label deniyor. A101'de diğer markalarda var.

Ancak Türkiye'de üretilen her üründe ciddi bir kalite düşüşü var. Firmalar zam yapmamak için, içerikten kısıyor. Maalesef artık 3. sınıf gıdaya mahkumuz.


.

Aynı ürün. Al blenderı. Fakat fakir kaliteli bir marka değil bilgin olsun.

Ben bir kere a101e aktüel ürün olarak gelen head & shoulders şampuan almıştım mesela. Başka marketlerde görmediğim 900 ml boyutundaydı. Bir de normalde 2'si 1 arada mentollü iken bu aldığım krem içermiyordu yani sadece mentollü şampuandı. Bu tarz ekonomik boyuttaki ürünler özel olarak üretiliyor bence.

Blender setinde bir fark olacağını sanmıyorum. Alacağın modelin online mağazalarda satılıp satılmadığına ve satılıyorsa da fiyat farkı sana bir fikir verir.

Ayni banttan bile çıksa her ürün doğal olarak farklıdır aynı kalitede değildir. Kalite kontrol esnasında test edilir ve siniflandirilir. İyi ürünler zengin ülkelere, kötü ürünler ise bizimki gibi ülkelere gönder ilir. Yani o devasa markalara cik güvenmeyin.

Arkadaşım gıda firmalarından birinin muhasebe kısmında. BİM’in tereyağ margarin kısımlarını doğru hatırlıyorsam Ülker’den aldılar, şimdi kendileri Bim’in Solo markasının ürünlerini üretecekler. Onun yalancısıyım, ürün formülleri değişiyormuş Bim’deki üretime kıyasla. Ben A101 ve bimde üreticilere bakıyorum özellikle. Şölen, Ülker, Ünilever vs çıkıyor bazıları. Gıda dışı ürünleri bilmiyorum ama.

alınmaz diye bir şey yok. ekran görüntüsü her yerde alınır, en kötü telefonla ekranın fotorğafı çekilir diye düşünüyorum.

Ben anlamadım? ekran görüntüsü almayı engellemek nasıl oluyor?
uygulamalar ekran görüntüsü almayı engelleyebiliyor ya da bunu farkedebiliyorlar. ancak web siteleri bunu yapamaz.

isterlerse internet siteleri sağ tuşla tıklamayı kaldırabiliyorlar. ya da telefondan bağlandıysan o görseli indirmeni engellemek için onu resim gibi değil başka bir şey gibi gösterebilirler. ya da o resmin üstüne saydam bir resim koyabilirler ki indirdiğinde o saydam boş resim inmiş olsun.

ekran video kaydı ya da mobilde ekran görüntüsü engellenebilir belki ama (netflix'in mobil uygulamasındaki gibi) masaüstü sitelerde bu mümkün değil.

ilginç şekilde, Netflix chrome browser üzerinde bile engelleyebiliyor. Laptopumda "snipping tool" ile alırken simsiyah çıkıyor, fakat pc'de aynı browser aynı hesap ile ekran görüntüsü alabiliyorum.

Ben bunu reklam engelleyiciye yormuştum, fakat ikisinde de Ublock Origin var, pcde ekstra bişey engelleyip laptopta engellememesi durumu olamaz değil mi? Valla ilginç şekilde laptopta ss alamıyorum pc'de alıyorum. İkisi de windows 10, chrome browser, aynı eklentiler kurulu.

eimza falan istiyor olması lazım.

ben de aynı sorunu yaşıyorum. Mecburen bugün Nüfus Müdürlüğüne gideceğim. Farklı kişiler ve şekilde denedim yine aynı sorunu aldım.

Edit: Dün gittim taşındıgım ev henuz iskanlı olmadığı için online olarak yapılamadığını ilettiler. Belki sizde de benzer durum vardır diye paylaşmak istedim.

@orient blue

bahsedilen yöntemi denemiştim zaten, bu tüm epostaları yedekliyor. bana yalnızca kişiler gerekli.

Yanlışlıkla 2-3 tane enter yapsaydın be güzel kardeşim. İnsan okuyacak bunu.

wall of text kardeş, paragraf yapalım lütfen :)

vallah, okumak için göz attım ama okuyamadım kusura bakmayın.

Kamu hizmeti:

Özet: Anne - babanın arası kötü. Yazar anneye boşan diyor ama paraları yok. Destek olacak akraba arkadaş vs. de yok. Baba nafaka vermek istemiyor, şiddete meyilli. Polise de gidemiyorlar çünkü baba emekli polis. Avukat mı tutalım, yoksa tavsiyeniz ne olur diye soruyor.

Full:

Merhaba herkese.

Nasıl anlatayım, epey çekinerek yazıyorum biraz uzun olabilir kısaca yazayım öncelikle annem aile içi şiddetten ötürü boşanmayı düşünüyor, iki çocuğu var reşitiz,farklı şehirlerde üniversite okuyoruz, kendisi yıllardır çalışmadı ev hanımı, kırklı yaşlarda, yirmi üç yıllık evliler.

Biraz da dertleşme gibi olacak belki ama durum çok karışık benim için bizim için. Kısaca danisabilecegimiz bir avukat ariyoruz, barodan arastirmak gerekiyor belki ama once bir buraya da yazayim dedim. Teşekkürler şimdiden.

Detaylı olarak öncelikle nedense çok gerginim anonim bile olsam çok gerilerek yaziyorum çekingen biriyim zaten, boşanmak en doğrusu belki de ama tereddüt ediyor insan, korkuyor. Annem sanırım yoksulluk nafakası alabilir fakat bu kişi bizi evin kirasını ödememekle bile tehdit etti, para takıntısı var zaten, para verse sindiremez bunu çocuklar maksadıyla bile olsa, bir de biliyorum, kaç yaşındayım ama ben de çalışmıyorum heyet raporum vardı panik ataktan okula ve topluluk içine karışamıyordum bir türlü dönemedim eğitimimi bile yarim bıraktım, hala korkularım devam etse de bu donem dönmeye çalışacaktım artık zorlarım bir adım atarım çalışırım belki, ama ankara'ya gidip ev tutmak istiyordum, korkularım devam ediyor, annesine yapışık on yaşında çocuk gibi oldum, yurtta başkalarıyla da tek kalmam da çok zordu benim için yani ek bir ev masrafı da söz konusuydu, ama kardeşim burada, bu kiradaki ev bize mi kalır bizim mi ödememiz gerekir ne yapacağız hiç bilmiyorum.

Annem iş basvuruusnda bulunmayı düşünüyor kabul alır mi, yapabilir mi endişeleniyorum, biraz da beni biralamadigindan gidmeiyordu, kardeşimle aynı şehirde değiliz vs. çok karışık.

Konuyu dağıttım, bize nafaka verilse de ya da anneme, biz reşitiz çünkü, zorluk çıkarabilir bu adam, korkuyorum, bize toplu para da hiç vermezdi zaten, siz gidin dedi evden, zorla gönderdik annesinin yanında şu an. Konu şu, annemin boğazına yapıştı, şaka değil, durum tehlikeli, fiziksel şiddete gelmemişti konu çünkü. Bizzat görmedim bir de gitseydim ne yapardım bilmiyorum, yanlarına sonradan gittim, cesaretsizlikten. Ama bir kerelik de diyemiyorum, boşanırlarsa ya iyice bilenirse para meselesinden ya da akraba baskısından bir şeyden, gazetelerde okuyoruz, hep aklıma kötü şeyler geliyor. Muhtemelen sancılı bir dava süreci olur, nispeten sakindi bizimle konuşurken kardeşimle biz yanlarina gittik çünkü, ben boşanın o zaman dedim, o da tamam boşanalım zaten ben sizin için katlandım buna dedi, ama öylesine demiş olabilir, hiç işine gelmeyecek ve erkeklik gururu, davayı biz açarsak da bunu da bir saldırı olarak görür. Geçen ay da bana bak silahım var vururum seni, sen olursun ben de hapse giderim dedi, evet bu da şaka değil ama tuhaf bir şekilde hayatımıza öylece devam ettik ama olmayacak ben korksam da sadece yeni bir hayat düzeni diye de değil ya başımıza kötü şeyler gelirse, ya iyice delirirse diye de cekiniyorum, belirsizlik, saçma bir muhafazakar çevre; akrabalar anne tarafı bile ne diyecek, ne yapaacgiz, nasıl geçineceğiz, şu an yüz liram ya var ya yok, ne olacak....

okudugum bölümden hosnutsuzdum yatay geçiş yapsam mı yapmasam mi diye düşünüp duruyordum hep artık yapamam herhalde. Her şey korkunç gözüküyor sanırım bu kelimeyi çok kullandım üzgünüm. Annem için endişeleniyorum, ama o benden daha bile cesaretli gibi. Ben cekiniyorum aslında bugün avukat araştıracaktı o. Ben kötü biri miyim bilmiyorum hep bir adım sonrasını olabilecek senaryoları düşünüyorum. İlk kez biriisne anlatıyorum.

Kardeşlerden de hayır yok, derdimizi anlatamadık bile kimseye, barışın falan diyecekler, ve ben güvende hissetmiyorum. Annem de yıllardır depresyon ilaçları kullanıyor ama hasta olan kendisi ve zararı başkasına bu adamın. Bir şey olmamış gibi devam etmeye çalışıyorum. Para sıkıntısı, annemin dalgınlığı var, ayakta uzun süre kalamıyor, bizim ekonomik özgürlüğümüz nasıl olacak, hiçiz şu an.

Dertlesecegim arkadaşım da yok maalesef. Dertlesmekle de geçmeyecek biliyorum. Boşanırsak nafaka alsak bile bize şiddet uygulamasa bile bu para meselesinden ötürü çok sıkıntı çıkarır. Eve gelmese bari diye düşünüyorum evden ayrılmayı bile gururuna yediremedi, karakola gitsek bile kimin polise güveni var, ve kendisi de emekli polis. Iyice delirir. Anneme korkularımı anlatınca o da geri çekildi katlanalım demeye başladı.

Bir şey olmamış gibi mi davranalım teşekkürler.

Geçmiş olsun,avukat değilim avukat konusunda ya da güvenlikle ilgili konularda yönlendirme yapamam ama..

Sen tedavi görüyor musun öncelikle? Panik atak vs. mevzusu iyileşmeden hayata atılman imkansız olur. Atılsan da sistem seni geri püskürtür o nedenle önce kendini de düşünmelisin.

Annen boşanmak istiyorsa, 2 erişkin çocuğuyla birlikte şehir değiştirme şansı varsa o da olabilir aslında. Eğer eşi boşanmayı kabul etti ama tek derdi para vermemekse, geçinilecek yol bir şekilde bulunur. Yeter ki sizin sağlığınız huzurunuz yerinde olsun diye düşündüm naçizane.

Avukatım, mesaj yoluyla dönüş yaparsanız yardımcı olabilirim.

Çok teşekkür ederim, ilaç kullanıyorum şu an. Çok uzun anlatmışım iyi ki özet geçmişler başta, ama o derece sorun olacağını düşünemedim, neyse editleyen kişiye de teşekkür ederim buradan, size de teşekkür ederim. Sanırım terapi gerekiyor fakat ona da ulaşamadım pek ücreti vs. devlette de olmadı bir şekilde kör topal ilerliyorum. Sadece hukuki de değil maalesef, genel olarak çok sağlıklı dusunemedigimi hissettim biraz uzun uzun yazdım, gecinilecek yol bulunur da bilemiyorum, çekincelerim var işte anlattığım gibi. baba kişisiyle görüşmeye çalışacağım olmadı rota çizeceğim o şekilde, kabul ederse diyeceğim etmeyecek, tahmin ediyorum ama elbet görüşmek zorundayım, duruma göre hareket edeceğim. Çok stresli geldi o kadar ki kaçmak istedim yine ama bilmiyorum. Her şey para da değil dediğim gibi bazı başka durumlar daha var, şimdi yardımcı olmaya çalışan birisine dönüş yapacağım. İlginiz ve okuduğunuz için teşekkürler, benim için hassas bir konuydu. Sağolun. :) Nazik insanlara ihtiyacımız var.

Çok teşekkür ederim şimdi dönüş yapıyorum size, sağolun.

Belki de hatırlanması istenmiyordur. Bir şeyi hatırlamaman onu yaşamadığın anlamına gelmez, en azından böyle savunuluyor sanırım.

Kalbin duruyor, öbür tarafı kapının arasından görüyorsun, bunu fark eden görevliler gelip hafıza siliyor.

Olay böyledir belki :)

Belki tam yükleme başlıyordur %2’de kalbin tekrar çalışıyordur

romantikliği bırakıp bilimsel olarak bakarsan hayır.

kalbinin durması organlara oksijen ve besin akışının durması demek ölüm demek değil.
adam ölüyor 24 saat sonra kalbini başka bir insan takıyorlar ve çalışıyor mesela.
demek o organ ölmemiş-öyle hemen ölmüyor....


beyin ölümü ise artık beyinde elektriksel sinyallerin olmadığı aşama. mutlaka öteki tarafı görmek istediğin bir yöntem varsa bu beyin ölümü olmalı. ancak beyin ölümünden geri dönüş yok.

ruh, öteki dünya vs bunlar insanların kendi ölümlülüğünü-yok oluşunu kabul edemediği için uydurduğu argumanlar.

Hayır kanıtlamıyor, biz açma kapama düğmesi olan bir makina değiliz ki.

@orpheus'un da dediği gibi kalp kan akışını sağlayarak vücudun hayatta kalması için gereken kaynakları dağıtıyor. Aslında bir sistemler bütünüyüz biz, örneğin açlık, korku vb. durumlardaki ani bayılmalar vücudun gereksiz sistemleri kapatıp kaynakları hayatta kalma birimlerine (solunum vb.) aktarması oluyor.

Öbür dünya, ruhlar alemi gibi inanışları bir yana koyarsak burda asıl konuşmamız gereken şey bilinç. Bu da kalpten bağımsız beyinde gerçekleşen bir olay. Beyin bu tür kritik durumlarda oksijen yetersizliğinden kısa sürede ölebiliyor. Geri döndürüldüğünde dahi bitkisel hayat ile yıllarca yaşayabilirsin ama bir anlamı olmaz.

Bu arada yanlış anımsamıyorsam ölüm sonrası deneyimlerde insanların gördükleri "tünelin sonundaki ışık" vizyonlarının bilimsel açıklamaları yapıldı. Ufak bir ekleme yapmam gerekirse belki hiç tünel filan da görünmüyordu ama insanlar bu tür olaylarda anlattıkları senaryolarda inançlar ile çeşitlendirmeye çok müsaitler. Mesela koyu katoliklerde filan Hz. İsa'nın çarmıha gerilmesinden yola çıkarak avuç içlerinde filan çivi izleri çıktığına inanan insanlar oluyor, bunlara Stigmata deniyor. İzlediğim programlarda baya fiziksel izlerden vb. bahsedilmiş. Hristiyanlık araştırmacıları bu çarmıh olaylarında o dönemde (ve Hz. İsa üzerinde de uygulandıklarını düşündükleri) insanların ayaklarından da çivilendiklerini keşfediyorlar. Ancak şimdiye kadar hiçkimsenin ayaklarında çivi izleri çıktığına dair bir olayla karşılaşılmamış. Yani çivilerin ellere çakıldığını bildiğimiz gibi ışıklı tünelleri de bilip yorumluyor olabiliriz.

Son olarak bir soru ve senaryo çizmek istiyorum. Farzedelim senin ruhun, bilincin artık adına her ne diyebiliyorsak bir teknoloji ile aktarılıp saklanabiliyor. Örneğin @halitkin kişisinin tüm benliği, anıları, yaşamı bir usb diske konulup bir başka insana, makinaya konulabilir, dilenirse tıpatıp aynı yaşam bilgileri ile başka bir insan bedeninde, robot varlıkta devam edebilir. Bu durumda aklıma şu sorular geldi :

1. @halitkin'in ilk bedeni nedir sadece bir kılıf mıdır ?
2. @halitkin dışarı aktarılıp kopyalandığında orijinal bedende yaşamına devam eden ile kopya arasındaki fark ne olacaktır ? Kopya olan ile tam o anda 2 ayrı "insan" oluşturmuş ve farklı yollardan yaşamlarına devam etme ortamı yaratıyor oluruz.
3. Farzedelim bir kopyamız var ve orijinal kişi öldü. Bu kişi "öbür dünyaya" mı gidiyor ? Kopya olan bir başka bedende yaşama devam ettirilirse bu durumda gerçek olan hangisi oluyor ?
4. Gittik ve kopyayı 100% insan gibi tasarlanmış bir yapay bedene koyduk. O öldüğünde "öbür taraf" nasıl bir değerlendirme yapacak ? Sonuçta ortada aynı yapıdan meydana gelmiş 2 farklı kişi oldu.

Sorular sorular... :)

Öteki dünya diye bir şey yok.

belki de bu dünya başka bir hayatın öteki dünyasıdır ve doğumdan ölüme kadar geçen süre önceki hayatımızdaki ani bir kalp durması sırasında görülen hayaldir?

Orta doğu'da yaşayanlar için, belki de burası başka bir dünyanın cehennemidir?

yani ölümden sonrası, öbür dünya falan diye düşündüğünüz şeyler yukarıdaki gibi fantazilerden öteye gidemediği için bilimsel bir dayanağı olmayan, gözlemleme fırsatı bulunmayan şeyler. hangi önkabul ile kalbi duran birinin öbür dünyayı deneyimlemesi gerektiği sonucuna vardınız?

@pass fav

Din öbür dünyayı(ahiret) ölür ölmez varılan bir yer olarak açıklamıyor ki. Nesiller boyu insanlar ölürken, kalbi duran herkes tünelde ışığı görecek, diğer tarafta uyanacak vs. denmiyor. Tüm insanlığın sonu geldiğinde, yani kıyamet koptuktan sonra sur'a üfleniş, yeniden dirilme, hesap günü var. Aradaki süreçte ölü olarak bekliyorsun benim anladığım. Hatam varsa affola.

gmail kullanıyorsan trash'e bakabilirsin. orada duruyordur oradan da silmediysen.

çöp kutusunda da yok sanırım değil mi?

Gönderilenler klasöründen de mi sildiniz ?

yolla işte onu.
hocam görüntüsü almıstım de. o da sayılır.

Allah kahretsin ki coptede yok. Ya bu sinava o kadar cok calistim ki gunlerdir anksiyete krizi geciriyorum nasil yanlis adrese mail attim diye. Atmam gereken adres [email protected] iken attigim adres [email protected]

Saat varmış o yetet işte onu atın direk. Tarih çok da önemli değil.

Gönderilmiş öğelerden sildin, bir de çöo kutusundan mı sildin? kasıtlı olarak yapmadıysan ya da silerken shift'e basılı tutmadıysan pek mümkün değil silinmiş olması. Gönderilmiş öğelere iyice bak. Bulursan forward yap.

ekran görüntüsü almışsın orada saat var + ekran görüntüsünün özellikler bölümüne girince hangi tarih + saatte kaydettiğin belli olur.

Ekran goruntusunu attim. 1dk gec ulasan maili de forwardladim artik hayirlisi arkadaslar

Call Center'dan aldım ben bileti, milleride elinde ki ebilet ile internetten işleyebiliosun

thy de bilet alırken m&s kodunuzu girince uçuştan sonra miller otomatik ekleniyor. biriken milleri de yine m&s sitesinde veya thy'nin mobil uygulamasında kullanabiliyorsunuz. diğer hava yolu firmalarını bilmiyorum.

hatta eğer thy'de kazandığımız milleri diğer star alliance firmalarında kullanabileceğimizi biliyorum ama daha az mille daha çok uçuş olur mu acaba merak da etmedim değil.

güvenli modda başlatıp denedin mi?

yanınıza alabilirsiniz, üst kabin bagajını da kullanabilirsiniz. içinde sıvı, kesici delici alet vs olmadığı sürece ve izin verilen ağırlık ve ölçü limiti aşılmadığı sürece problem yok.

size tavsiyem bilet aldığınız firmanın internet sitesi üzerinden kabin bagajı kurallarına göz atmanız.

evet laptop varsa kabine alıyor, laptop yoksa almıyor.
en azından sabihada 2 defa böyle oldu.

daha önce çok soruldu burada, yanınıza 4kg'yi aşmayacak çanta(laptop, kişisel eşya ıvır zıvır) alabiliyorsunuz.

(git: 1434520)
(git: 1435594)
(git: 1435005) (aynenbencede'nin dediğine benzer bir hikaye içeriyor)
(git: 1434248)

www.turkishairlines.com

kabin derken oturduğumuz yer değilmi?laptop yoksa niye almasın oraya anlamadım.laptop yokkende koydum oraya

şu ana kadar hiç ağırlık ölçmediler yanıma aldığım.sakata gelirmiyim?laptop zaten 3kg yapıyor.aşarsa ne olur vakit yetermi bagaja vermeye

4 hafta önce Sabiha dan yurtdisina cikarken deli kadinin teki (sözde güvenlik) pasaport kontrolünden önce tutturdu sirtcantanizi yaniniza alamazsiniz diye. Cantamda bom bos ve incecik. Pasaport kotrolünden sonra atilacagini söyledi ve ucak firmasinin bagajina teslim etmemi tembihledi. O kadar sinirlendim ki, kadinlarin cantalarindan bile daha az kütlesi olan cantaya sorun cikardilar diye. Bende sorumumlulugu aldigimi ve gerekirse cantami cöpe atacagimi söyleyip gectim kontrolü. Kontroldeki güvenlikciler sagolsunlar hic bir sey demediler, hatta yarim litrelik suyumu bile yanima almama izin verdiler.

O kadin orda neciydi bende anlamadim.

alçı çıkartınca uyurken falan veya senin kontrolün dışında dışarıdan bir darbe falan olur. henüz tam kaynamamış kemik tekrar kırılır. örneğin yanında yürüyen birisi çarpar, ayağın takılır düşersin, üzerine bir şey düşer. araçtayken ani fren olur falan.

çıkarma, dayan.

ben kendim çıkardım. hareket emeye başlayınca ağrılar oldu mecbur tekrar kontrole gittim.

Maximum pazarlamayla.

bence pazar araştırması yapmalısın. hangi ürünler/markalar revaçta, hangi tarz kıyafetler gidiyor onlara bak. benim de böyle bir girişim fikrim var fakat senin avantajın daha fazla çünkü üretim tamamen senin elinde.

sosyal medyada ve katalog çekimlerinde bir tarz yaratman lazım. gerekirse yarı profesyonel insanlarla çalışmalısın başlangıçta.

Max fiyatı etikete koyup insanlar alışana kadar büyük indirimlerle satmak. Neyin max kaça gideceğini siz biliyorsunuz zaten.
Pr çalışmasını iyi yapmak gerek şahsi fikrim. İnstagramda indirim hesapları bir paylaşıyor sitelerde stok kalmıyor yarım saate. Bir de çekimler müşteri gözü ile benim için çok önemli mesela acemi işi görünmemesi gerek.

yanlış anlama ama marka yaratmak böyle bir şey değil. eğer kar marjını dahi kendin ayarlayamayacak kadar dışındaysan bu konunun bir kez daha düşünmen gerekir.

marka yaratmaktan kastın nedir?
yalnızca bir dükkan mı açacaksın caddede veya mahalle arasında?
avm'lerde şubeler mi açacaksın?
online mı satacaksın yalnızca?

yapman gereken şu, ilk önce bir dükkan açacaksın eğer büyüme planların varsa işlek bir yerde olacak. dükkanın belirli bir konsepti, tasarımı olacak. içine giren kişi keyifli bir ortamda bulunacak. müzik yayını, parfümü vs. kendi markanı oluşturacaksın güzel bir tabela yapacaksın. sattığın ürünlerin tasarımı, rekabet içinde olduğun diğer dükkan veya markaların fiyatları ile karşılaştırıp fiyat politikasını oluşturacaksın. ya marka değerini öne çıkartıp yüksek fiyatla giriş yapacaksın ya da düşük fiyatla girip rekabet yaratacaksın.

dükkanda işler giderken bir yandan online mecralarda satmaya başlayacaksın.

yavaş yavaş konsepti oluşturduktan sonra bir şube daha açacasın, böyle böyle markalaşma sürecini tamamlayacaksın.

Elbette marka kurmak burada bir kaç yazı ile yapılabilecek bir şey değil ama güzel fikirler için teşekkür ediyorum.

Taş toprak mağazacılık yatırımı inanılmaz yüksek ve ilk giriş için gereksiz. Onun yerine online ile başlamayı düşünüyorum. Pandemi sürecinde 6 aydır müşteri girmeyen mağaza var, buna kimse dayanamaz açıkçası.Elbette boşalan bir alan var iflaslar sonrası, değerlendirilebilir. Tamamen dayanma gücünüzle ilgili. Benim böyle bir gücüm yok maalesef.

ben evimi satıp altına yatırdım. yeni değil yalnız. iyi kar ettim, tl de kalsam ettiğim karı ne kira nede evin değer artışı sağlardı. sen goygoya bakma tl hep zarar . kredi kartına borçla geçinen çocuklar burada ahkam kesiyor da malın olunca öyle olmuyor .

doviz tabaninda bakarsan biri negatif ROI, digeri pozitif ROI, tamamen ters ve soru bile degil aslinda. yatirimda durmadin her an uzun vadeden zarar, arac ne ederse etsin.

roi: yatirimin geri donusu

normal şartlarda düşünecek olursan bankanın kredi için senden aldığı faiz tutarı, beklenen enflasyona göre doviz artış oranının üstünde kalır. banka da parayı buradan kazanır. banka da gidip dövize veya altına parasını yatırabilir ama sana kredi ile borç vermek onun için daha karlı olduğundan, sana borç vermeyi seçer.

fakat türkiye gibi kırılgan ekonomilerde, anlık bir kriz gerçekleşebilir. bir anda döviz veya altın fırlayabilir. faizler de fırlar tabi hemen. ama senin kredi borcun sabit faizli olduğu için senin borcun sabit kalır.

kredi borcu konusu böyle, yani eğer ani bir döviz/altın yükselmesi bekliyorsan kredi çekmekten ziyade bu şekilde değerlendirebilirsin.

öte yandan kredi çekip araba almak da farklı bir durum. araba fiyatları da yükselim eğiliminde, yatırım için düşünüyorsan mantıklı değil piyasa zaten şişmiş durumda bu yükselme ne kadar devam eder, devlet müdahale eder mi, sıfır araç girişleri eski rakamlarına ulaşır mı belirsiz. hal böyle olunca yatırım yapmak da riskli bence.

ben olsam yerinde, kredi borcuna girmeden eğer bulabilirsen nakit paran kadar bir araba al, ihtiyacın varsa onu gidermek için. ya da çok cüzzi miktar kredi çek.

shutterstock'dan al demiş özetle sanırım.

ya resmi kendin çizeceksin ki telif hakkı sana ait olacak.
ya shutterstock gibi stok görsel satan sitelerden görsel satın alacaksın, böylelikle resimden telif ihlali yapmadan yararlanacaksın.
ya da kullanımı public domain'e açılmış resimleri bulup kullanacaksın.

telif hakkı sana ait olan mı yani? "Telif hakkı olan" ne demek çoğu şeyin var, çal mı diyor :D

resim derken, çizimden bahsediyorsa işin zor ama fotoğraf demek istediyse şu sitedeki her şey commercial use için bile telifsiz.
www.pexels.com

Bence resimler icin de kaynak gostermeni istemis

hepinize çok teşekkür ederim, gerçekten sayenizde bu konuda kafamdaki karmaşa gitti ve bir yol çizebildim.

telif hakkı olan fakat free sunan bir çok site var. pixels.com gibi

yumurta haşladığın suyu dök, işe yarıyor.

yumurta kabuğu iyi geliyor diyorlar

toprağına balık kılçığı gömerler fosfor içeriğinden ötürü, genel olarak işe yarar

bir gece boyunca içinde 4-5 diş sarımsak beklemiş, aspirinli su.
yumurta kabuğu, muz kabuğu, sigara izmariti/külü, doğum kontrol hapı, haşlanmış yumurtanın suyu, soğan kabuğu, elma kabuğu.
hepsinin farklı etkileri var, hepsi bir şekilde fayda gösteriyor.

organik tüm atıklarını robottan geçir ve dibine dök.

Tavsiyelerdeki ivir zivirlar kurt yapabilir.

Kara mizah adı üstünde mizah üretir, yani Atatürk'ün ya da bir hastalığın ölümün mizahı yapılabilir ama bizdeki kara mizahcılar kara mizahı aşağılayıp küçük düşürerek hakaret ederek küfrederek yapıldığını düşündükleri için pek verimli mizah üretilemiyor bu alanda. Kara mizahın temeli ironidir, ben ironi kullanılarak kara mizah yapıldığını pek görmedim Türkiye'de.

"Olması gereken bir şey" konusu bence sorunlu; sonuçta bu bir şeyin olup olmamasına karar verebilecek bir merci yok, olmamalı da zaten. Kaldı ki bağlam bu tür içerikler için çok önemli; bize yakın, kişisel olarak özen gösterdiğimiz, hassas olduğumuz şeylerle ilgili bu tür bir içerik görünce rahatsız olmak çok doğal. Benzer şekilde güldüğünüz, eğlendiğiniz bir içerik başkası için ofansif mizah örneği de olabilir. Bu konuda kimsenin "Bu kara mizah/ofansif mizah sevmek zorundasın" deme hakkı yok ama diğer yandan da bunun bir şekilde yasaklanmasını doğru bulmuyorum. Bunun mizahtan anlamak, anlamamak ile alakası yok.

Dusunce ozgurlugu ve nefret suclari farkli seyler. Herkesi elestirebiliriz ama nefret sucuna erismedikce. Ornegin bir yoneticiyi yonetici olma ozelliginden dolayi kara mizahla elestirebiliriz, buna hakkimiz var ancak ozel hayati bakimindan elestiremeyiz. Ornegin, bir kadin yonetici surekli cok kizginsa, yonetici olma ozelliginden dolayi kara mizah yapilabilir ama kizgin olmasi seks yapmamasina baglaniyorsa bu kara mizah degil ozel yasama saygisizliktir.