altyapıya önem verip, kulübün fiziki olanaklarını geliştirmeye çalışırdım. ayrıca bir firma ile anlaşıp kulübün resmi forma ve diğer satışlarını organize ederdim.

büyük bir kulübün başkanı olsam iyi bir scout takımı ile 18 yaş altı futbol takımlarını izler, türkiye'de lisansı olan her genç futbolcunun datasını oluşturmaya çalışırdım.

maddi olarak cebimde ay sonuna kadar bile yetmesi imkansız bir miktar olduğu için pek bir şey yapamazdım herhalde. fakat transfer politikası ve maaş politikası olarak başarı kazanmadan kimseye milyonları dökmezdim.

milyon dolarlar verip yıldız futbolcular alacağıma, daha ucuz fiyatlara güney amerika'dan kaliteli futbolcular alırdım.

arsene wenger gibi olurdum. dünyanın real madrid ve barcelona'dan ibaret olmadığını kanıtlardım.

ligin orta sıralarına oynayanbir takımsa, bir alt ligin en sağlam oyuncularını araştırır onları ucuza alırdım. bir taraftar grubu organize eder, iyi güvenlik yerleştirip apaçiliklere izin vermeden maçlarda tribünlerin eğlence olmasını sağlardım böylece bilet satışını arttırırdım.
oyuncuların ertesi gün yorgun gelmedikçe gece hayatına karışmazdım, antremanlarda, maç sonralarında eğlenmeleri için teşvik ederdim, mutlu çalışan verimli çalışandır.

kulubun gelismesindeki beklenti nedir? yani hangi yonde gelisim? maddi yonde gelisimden bahsediliyorsa iki temel secenek vardir.

ya gelirler arttirilir, ya da giderler azaltılır.
gider kalemleri kontrol edilir, eger kısılabilecek fuzuli harcamalar mevcutsa bunlar kesilir. gelir kalemlerini de arttırmak istiyorsak buna uygun düzenlemeler yapilir.

baskanların meshur ama ihtiyar topculara onlarca para dokme nedenleri sadece iyi oynamaları icin de degildir zaten, bu adamların forma satısı, reklam, stad + basarilara gore pay aldigi durumlar var. bunlar goz onunde bulundurulmalı. bu tarz seyler dikkatli takip edilebilinir. kombine fiyatları bilet fiyatları incelenir, gerekirse kadın ve cocuklara ucuz bilet satilir vb. atiyorum. bunlar ne deniyordu unuttum ama dogrudan degil de dolayli gelir gibi düşünelim. muhim olan prestijdir, evet en nihayetinde bunlar sirket ancak prestijli kulupler oldugunu varsayıyorum. diger dallara yonelmek gerek, ornegin fenerbahce o konuda cok büyük bir kulup. her dalda ciddi basarilari var. bunlar hep gelisimdir.

ingiltere ve ingiliz sömürgelrindeki at yarışlarından haberdar mısınız? o yıllarda en popüler sporlardı. futbol yoktu.

Şimdi şöyle düşün. Kanarya Sevenler derneğine konuşmacı olarak gittin ve konuşuyorsun. Orada "Arkadaşlar kanarya iyi güzel de çok da sevilesi bir hayvan değil" demezsin heralde, aksine kanaryayı öven bir konuşma yaparsın, e bu da böyle bişe, atatürk gitmiş konuşma yaparken at yarışları zaman kaybıdır diyecek hali yok, böyle söylemiş doğal olarak.

Peygamber efendimizin de at (ve yanlış bilmiyorsam) deve yarıştırdığı da bilinir.

At yarışları kumar değil spordur. Hem atın hem jokeyin performansına dayanır. Üzerine bahis oynanabiliyor olması, at yarışlarının sportif alanda değil de para kazanma şansı olarak dikkat çekmesinden, "at yarışı = kumar" algısı yaratmıştır. Bugün futbol üzerine bahis oynanan iddaa, spor toto falan var ama bunlar futbolu spor olmaktan çıkarıp (ki futbolun da bugün geldiği rezil yer belli olsa da onu ayrı tutuyorum şimdi) kumar haline getirmiyor.
Zira futbol ülkemizde çok sevilerek izlenen bir spor. At yarışlarını ise at meraklıları dışındaki pek kimse, üzerine para yatırmamışsa izlemiyor..

Hal böyle olduğu için bu söz kumarı öven çağrışımlar yapmış olduğundan tuhaf gelmiş olabilir "amma lakin ki öyle değildir". Bir de;
(bkz: gazi koşusu)

at yarışları o zamanlar merakı olan insanların takip ettiği bir spor, hipodromlar insanların güzel giyinip gittiği bir yermiş. halen ingiltere'de insanlar süslü püslü gidiyor. biz her şey gibi bunu da boş zamanı bol olanların kahvelerde kolay para kazanma amacına dönüştürmüşüz.

gayet anlaşılmış da şansını deniyor işte. birazcık arayı açmakta fayda var.

sen de sevsen nolur lan ?

şaka şaka, valla zor bir durum. ben de zamanında o arkadaşın durumuna benzer bi hale gelmiştim, onun da işi zor ama senin işin daha zor. ne yapsan ne etsen kötü sen olacaksın. neira+1

Yüz veriyorsunuz sonra da arkadaşım olarak görüyorum diyorsunuz. Friendzone çağımızın hastalığı arkadaş.

Aslında bir ara uzun süre görüşmedik, araya mesafe koydum. neredeyse 1 yılın üzerine ilk kez görüştük. herhalde geçmiştir dedim, ama geçmemiş. öpmeye falan kalktı hatta.

her yüz verdiğimizle çıkmak zorunda olsaydık kimse yanlız kalmazdı zaten :D bu durumda arkadaşlık devam edecekse bilinmeli ki bu ilgi asla değişmez.geleceğe yatırım olsun kalsın bi köşede demiyorsanız maalesef ilişkiyi kesmekte fayda var.

naz yaptığını düşünüyordur, gerçekler acıdır kabullenemez hemen insan. ne yapacağına gelince ona kötü davran demek çok yanlış fakat o kişiyle arandaki her muhabbette yanlış anlaşılmamaya ümit vermemeye çalış, ümidini kesmesi gerekir kalp kırarak olmaz bence.

Hiç bir zaman seni arkadaş olarak görmeyecek. Senin ona aşık olabilme ihtimalin %1 bile olsa onu zorlayacak. Arkadaşlığı da iyi falan değildir. Sevmen için iyi olur. Kısaca direk çıkarman lazım hayatın.

yatırım olayı söz konusu değil. sadece yakın bir arkadaşımı kaybetmiş olacağım. ama onun algısıyla benimkisi farklıymış işte.

sana karşı hic bir elektiriksel çekimim yok eğer kendine gelmezsen aramızdaki arkadaşlığıda bitirmek zorunda kalacağım de ve bir süre konuşma sen dostane yaklaşırken o senin memişleri hayal ediyosa arkadaşlığıda salla gitsin..

ouww öpmeye falan kalktı diyorsun, bi de ilişkimi keseyim mi diye soruyorsun..

gayet açık söylemişsin zaten.

aşık olduğu için senin ona karşı her gülümsemeni, her jestini, her sözünü "onda da bişeyler var sanki" olarak algılıyor. sen kendini biraz uzak tut zamanla geçer heralde. bi de arkadaş olarak iyi bir insan olmasının nedeni sana aşık olduğundan çok iyi davranması olabilir. diğer arkadaşlrına nasıl davrandığını gözlemle.

yeni bir insanın doğmasına sebebiyet verebilecek bir davranış. şayet zina serbest olsa, ailesi olmayan çocuk sayısı çok daha fazla olacak. ayrıca cinsel yolla bulaşan hastalıklar da azımsanmayacak şekilde. günümüz şeklinde değil de o döneme bakınca bana gayet mantıklı geliyor hastalıkların yayılması ve ebeveynsiz çocukların doğması.

evlilikte ise bir sözleşme var. eşlerin birbirini terketmemesi, ortada bırakıp kaçmaması için yapılmış bir sigorta var. islam bu sbeple izin vermiyor zinaya.

İslam tek eşliliği özendirir bunun ön koşulu olarak da ilişkinin resmi otorite tarafından onaylanmasını şart koşar ki taraflardan biri kuvvetle muhtemel kadın maddi zarar görmesin.

Aklıma şu geliyor: İslam(ve diğer dinler) toplumun nasıl yaşaması gerektiğini de anlatan bir din olduğu için, herkesin önüne gelenle yatıp hamile kalması ve ailesiz(anne+baba) büyüyecek çocukların olmaması için böyle bir düzenleme olabilir. 600'lü yıllarda zaten prezervatif vs. yok, şimdiyi düşünürsek de prezervatif olsa bile kullanmayan-unutan-o anda almaya üşenenler var. İstenmeyen hamilelikler-çocuklar, bulaşıcı hastalıklar vs. bir yerden kötü bir durum çıkabilir. Bu nedenle iki insan evlensin, sonra tek eşli şekilde hastalık-hamilelik derdi olmadan sevişsinler denmiş olabilir.(çocuk olursa da ona bakacak-büyütecek bir aile var)

Yorum yaptım, böyle "olabilir" gibisinden.

İnsanın fıtratına ters bir durum değil mi bu zaten? Bence zina insandaki bazı duyguları köreltiyor, sevgi olsun utanma olsun, zaten haya dediğimiz şey islam'da çok önemlidir.

Ne kadar tatmin edici bilmiyorum ama kendimce cevaplamaya çalıştım.

@evronos gazi

Şimdi islam dışındaki ülkelerde kim kimin çocuğu belli değil mi? Oralarda zina dinen ve yasal olarak yasak değil?

gayrimeşru çocukları, hastalıkların yayılmasını ve aile kavramının yitirilmesini önlemek için.
not: alkol, zina vb günahlar sadece islamda değil semavi dinlerin hepsinde günahtır. bir çok diğer dinde de günahtır.

korunma yöntemi olsa mesela ne çocuk var ne hastalık. o zaman sorun ne oluyor?

iki ayrı pencereden bakmak gerekir. tabi öncelikle inanacaksın, inanmayanlar için ne söylesen boş.

birincisi ilahi yön. öteki dünya için imtihan meselesi. haram olan şeyleri yapmayacaksın ki, bunları yapanlardan bi farkın olacak, ve böylelikle öteki dünyada kazanacaksın. ve zina serbest olsa çocuk aldırmalar çoğalacaktı ki, bu pek bilinmese bile çok günah bir şey. zira sen allahın verdiği cana engel oluyorsun, yani allah'ın işlevini boşa sayıyorsun.o nedenle aldırılan her çocuk diğer tarafta anne ve babasının yakasına yapışacakmış diye okumuştum.

ikincisi sağlık ve gelenekler. öncelikle zina haram olmasaydı ortada aile ve sülale kavramı kalmazdı. ayrıca ortalık hastalıklı(aids) insanlarla dolup taşardı. zira inanmayıpta bu şekilde yaşayanların hali ortada. islam dini zinayı yasak ederek aslında seni sağlığın açısından koruyor ve dediğim gibi kimliğini kaybetmiyorsun.

edit: yanlış anlaşılmasın cemaatçi falan değilim.

@yetkili birine benzeyen abi

sorun sadece bu dünyada çare bulmak değil, öteki dünyayı da düşüneceksin. nefsine sahip çıkıp, çıkamama meselesi bu. yukarıdaki yazdığımı okursan cevabı orada var.

juusto +1

bi de evlilik acisindan bakmak gerek olaya diye dusunuyorum. diyelim ki onlarca kadinla beraber olmus bi insan, biriyle evlendigi zaman belki cinsel manada onceden beraber oldugu kisilerin tatminine ulasamayacak ayni uyum olmayacak vs. bu da kari-koca arasina ister istemez bi sogukluk sokabilir. zamanla kisinin akli disariya kayip aldatabilir. sonra ara iyice sogur. cocugun uzerindeki etkisine girmiyorum bile.

gecenin koru usengeclik vs derken kendi acimdan cok kisa keserek yazmaya calistim kafamdakini tam aktaramamis olabilirm kusura bakmayin :)

Tabii ki bunun lehine veya aleyhine mantıklı çıkarımlar yapılabilir fakat bu, dinin haram kılmasının "nedeni" olmaz.

(Haram konusunda)Din, yasaklar koyar. Bunun yanında koyduğu yasaklara ek olarak "bilgi" verir. "içki içmeyin sapıtırsınız", "başkasının parasını çalmayın çünkü o, o parayı hak etmiştir" gibi basitçe örneklemiş olayım. Bunun yanında "haramdır çünkü şundan ötürü" diye bir açıklama olmaz. İslamiyet, biraz da "teslimiyet" meselesidir ya..

"İslam mantık dinidir" anlayışını temele oturtup da "bak şundan şundan ötürü harammış" gibi açıklamalar yapılabilir. Bunlar iyi niyetli olsalar da hatalıdır. Haramın "çünkü"sü belirtilmez.

Saçmalama derecesinde örnek;
Yarın bir gün belirli bir miktarda (aşırı sallıyorum, 6,8392476 RCT) alkol tüketenlerin, daha bir aşkla şevkle namaz kıldıkları, oruç tuttukları, öksüz yetim besledikleri, hayır kurumları kurdukları falan ispatlansa
yahut, bir ilaç olsa ve alkolün bahsedildiği etkilerini ortadan kaldırsa, "mantık dini" anlayışıyla alkolün "haram olmaktan çıkması" gerekir. Ama ne olursa olsun, Kuran'ın tamamlanmasından sonra dinin kuralları değişmeyecek ve (en ufak miktarda bile olsa) alkol içmek her daim haram olacaktır.
(Kuran'ın indiği ilk dönemlerde alkol haram değildir sonradan haram kılınmıştır. Tutarlı gerekçelere dayatılması gibi bir durum olsa idi, ilk olarak o zamanlardan yasaklanması gerekirdi. Yani "mantık" dininde böyle olurdu)

Dolayısı ile; "şu haramdır, çünkü.." diye açıklama yapanlar (iyi niyetli bile olaiblirler ama) kendilerince ilahçılık oynamaktadırlar. Yasaksa, bitmiştir.

Ha söylediklerim halihazırda Müslüman olanlar için geçerlidir. Yoksa İslamiyet'i araştıran veya Müslüman olup dinini sorgulayanlar, böyle detayları inceleyip kendilerince mantıklı olup olmadığını kavramak için bu sorulara cevap da arayabilirler, ona sözüm yok. "Bak bu dinde bu bu yasakmış. Aslında doğru. Çünkü şöyle şöyle sonuçları var bu işin." gibi çalışmalar mesela..

Ama bunu bir (alim geçinen) Müslüman çıkıp "dinimiz şöyle iyidir böyle iyidir" çabası içinde söylerse, o zavallıdır.

Bir de bu dindeki akıl mantık olaylarına karşı verilen bilindik bir örnek vardır. Sorar ki;
"İdrar mı daha pistir, sperm mi?" Buna hemen hemen herkes "idrar" cevabını verir ki doğrusu da budur. İdrar bir atıktır. Zararlı maddeleri de barındırabilir içersinde. Vücuttan atılması, uzaklaştırılması gerekir. Sperm ise yeni bir hayatın başlangıcıdır. İçerisinde hepimizin oluşumunda bulunan hücreler, bu hücrelerin hareketini kolaylaştırması için gereken sıvılar vs. vardır..

Fakat, vücuttan, daha pis olan "idrar" atıldığında namaz abdesti bozulup, sadece namaz abdestinin tazelenmesi gerekirken; meni atıldığında boy abdesti bozulur ve tazelenmesi gerekir. "Mantık dini" bunu bugün BELKİ "orgazm olunduğunda salgılanan falanca hormonların zararlı etkilerinden, tenin suyla teması, burnun temizlenmesi" vs. ile açıklayabiliyordur ama bunu birkaç asır önceki Müslüman'a nasıl açıklayabilir?

Yahut orgazmdan sonra vücudun komple ıslatılmasının vücuda bir zararı olduğuna dair tıbbi çalışmalar ortaya koyulursa?

Kendimi tekrar gibi olacak ama özet geçeyim; haramın "neden"i olmaz. İman etmeyenin/imanından emin olamayanın, İslamiyet'i mantığı ile değerlendirerek kabul/inkar etmesi gibi bir şey olabilir.

Söylediklerimi yanlış anlamanı istemem. Sorunun biçiminde dini temellere uymayan bir üslup var. "Neden haramdır? Neden sakıncalı görülmüştür?" şeklinde değil de "dine göre zararları nelerdir" şeklinde olursa soru, ayet ve hadislerle o kısım açıklanabilir (ki orası beni aşar). Pek çok haram(belki de hepsi, bilemiyorum orasını), AYRICA kötülenmiş, zararlarıyla anlatılmıştır. Fakat dediğim gibi, bunlar "haram" olmasının nedenini açıklamaz.

(Not: İslamiyet'in, Allah tarafından gönderilmediğine; Peygamber Efendimiz tarafından toplum düzenini sağlamak adına getirildiğine inanıyorsan, sorun bu temelde ise başka tabii. Söylediklerim geçersizdir. Onun nedeni nasılı sorgulanabilir. İlahi buyrukların sorgulanması "mantık"lı olmaz.)

Umarım anlatabilmişimdir söylemek istediğimi.

"bu tarz bir cevap istiyorum" demek ile belki de sordugun sorunun cevabini duymak istemiyorsun. :)

zinanin haram olmasinin (bkz: nesep) gibi pragmatik sebeplerinin disinda daha derin sebepleri de vardir. bulmasi cok zor degil elbet. hayvan degiliz ki sadece "uremek" icin cinsel iliskiye girelim.

cinsel iliskinin sosyal ve psikolojik yonunu de dusunursen cevabini kendin de bulabilirsin. Aidiyet ve iktidar gibi cetrefilli konulara cikan yolun baslangiclarindan biri de bu cinsellik meselesi.

Bunun olcusu insana birakilamayacak kadar zor bir konu. O yuzden insani en iyi taniyan "yaraticisi" koymus olcuyu. Sinirlar belli. Bircok sey gibi azi zarar, cogu zarar. Olcusuyle yapmak lazim. Fitrat sinirini cignemeden.

Nefsi yaratan da Allah, nefsi uyandıran da Allah, nefsi haram kılan da Allah. Bu yüzden " Zina neden haram? " sorusu için ne dense boş zira cevap hakkı Allah' ın. Mantık, Alah' ın mantığı olduğundan, anlamak ve mantığını kurmak mümkün değil. Boşuna kafa yormanın lüzumu yok.

nesebin belli olması - yani çocuk olursa annesi babası kimdir bilinecek. Bir de o zamanlarda kayıt-kuyut zaten yok. Diyor ki kim kiminle evleniyor ilan etsin, bilelim. Onun için şahitler var vs.

bu sadece müslümanlıkta değil tüm dinlerde var. zinanın yasak olmasının ve nikah yapmanın mantık değil daha derin sebepleri var: miras hukuku ya da feraiz ile ilişkili. gayrı meşru çocuk mülk paylaşımından yararlanamaz.

Güzel olur ama götüremezsin.

oha çok çılgın bir proje olabilir bu :D gerçekleşirse eğer söyle uzaktan izlemek isterim zira cennet mahallesi tadında bişey olur heralde

epic fail?

eski sevgili ile yeni sevgili bir olup aday sevgiliyi dövebilirler

Teoman misin la sen ?

Hesap kol gibi girer sana.Başkada bişey olmaz

"Çok kadın hiç kadındır oğlum, yalnızlıktır sonu"
Demiş teoman reis bu konu hakkında.

4.olarak gelirim okey de oynarız.

@hamaliel zaten 4 kişiler. Ermanen+ex+new+candidate. Yancı olup çay iç anca

yeni sevgili iki başka hatunla beraber çıkmayı nasıl kabul etti çok merak ettim. hakikaten çılgın projeymiş.

haha, ben yapmistim aga bunu b.k gibi bir sey oluyor hic tavsiye etmem.. en azindan bu degiskenlerden birini denklemden cikarmaya calis :)

gecenin sonunda 2 eski sevgilin olur, aday da kaçar bence.

aday gider.

üçüncü dünya savaşı çıkar.

barney stinson olsaydın hepsiyle eve giderdin, ama şu durumda güzel bi dayak yersin gibi.

herşey kızların karakterine bağlı. kavga da çıkabilir, birlik olup seni postalayabilirler de.

Karışmama işi olur mu saçmalama ..Zaten böyle durumları varsa ciddi düşünme bile dostum.tehlikeye atarsın kendini

ne yani hiçbir kızın normal erkek arkadaşı olamaz mı? kim olduğunu, nerden tanıdığını aralarındaki ilişkiyi biliyorsan sorun yoktur bence, @ktflk adam nişanlanıcaz diyor pompalamasyon diyorsun azcık saygınız olsun ya, ayıp.

@ jeanvaljean

eski erkek arkadası demedim karsı cinsten bir arkadas dedim.

hah hemen ne yani oturamaz mı eski arkadaşı bla bla bla cümleler geliyor.. Haberli olduğu sürece zaten problem yok gibi aslında. Bu buzdağının görünen kısmı görünmeyen kısmı ise empati kurun . Erkekler her zaman saldırgandır siz bilsenizde bilmesenizde durum böyle ..

Kesinlikle karışmalısın.Hatun milletinin kafa bulanırsa başkasına kaptırırsın söyleyim.Kanka ayağı göt ayağına kız gidebilir.Ayrıca bide şu var (bkz: friends with benefits )

dürüst olması önemli olan. seni sevdiğini biliyorsan takma kafana.

O kızla evlenirsen üzülürsün. Seven insan, seven kız, erkek arkadaşlarıyla bilmem kimle cafelerde gezmez. Kendimden çevremden biliyorum. Benim de uzun ilişkim var. Sizi arada tutan güven duygusudur.Bu yok olacak sizde.Çünkü karışsam mı karışmasam mı diye soruyorsanız; bu durumdan rahatsızsınız. Bunu kabullenin önce. Boş yere kendinizi ''sadece arkadaşıdır'' falan diye kandırmayın. Tik mik istemem zamanı gelince tiklemediğim biri söylemişti dersin.Ağır yazdıysam kusura bakma.

"ciddi düsündugum" den sonrasını okuyamadım kardeş.

"sevgilisi olan kız, erkek arkadaşlarıyla gezmez" falan ne biçim laflar bunlar yahu. Yani sevgilin erkek biriyle cafeye gidip muhabbet etti diye seni aldatacak mı? aldatacak olsa asıl onunla ulu orta yerde dolaşmaz zaten. kızı durduk yere kısıtlayıp kendinden soğutma. sen kızı üzdükçe seni aldatma potansiyelini arttırırsın asıl. asıl sorun eğer sen sevgiline sana haber verdiği halde birileriyle cafe de çay içti diye bile güvenmiyorsan hiç nişanlanma, boşu boşuna yıkılan hayaller, boşa giden masraflar olmasın. o güvensizlik büyür büyür patlar bi yerde.

orak,siyah rengi

gayet kişisel cevap vericem.. sabah ezanı ve saba gibi makamlarla üflenen ney..
bunlar bana ölümü hatırlatıyor.. korkuyorum o seslerden,, hoşuma gitmiyor.. ama tezatlar da birbirini hatırlatır.. doğum gibi.. yaşamak gibi..

kapının önüne konan bir çift ayakkabı ölümü çağrıştırabilir..

karga.

dini motiflerden gidersek musalla taşı ya da ölülerin koyulduğu kül vazosu olabilir. bilmiyorum klişe midir bunlar.

kargalar alfred hitchcock tarzı

gökyüzü, sonsuzluk, sesssizlik, korku

boş ev, sabaha karşı gün ağarırken boş sokaklar, gece yapılan uzun yol yolculuğu vs.

göktaşı

cennet cehennem tasvirleri de ölümü çağrıştırıyor aslında. bilmiyorum kullanılabilir mi bu imgeler.

"yolun sonu" da aslında bana ölümü çağrıştırıyor. eğri büğrü bir yol, etrafında çimler ve tarlalar. yol kenardında bir tabela var ve "son" yazıyor.

beyazı içine alan her şey; kar, çarşaflar, hastane odaları,
morg, kan, göz yaşı, bebek

bunları ölümü çağrıştıran fotoğraf olarak düşünüyorum.
dumanı tüten sigara,ucunda külü birikmiş.
kaza geçirmiş araba
ambulans
hastane acil girişi
morg kapısı

çürümüş et, leş etc

siyah gri bulutlar,sararmış ekinler...,ya da bir apartmanın en üst katından üzerine giysi giydirilmiş bir vitrin mankeni ya da yastık tarzı birşey atsın bir arkadaşın sen de uzaktan onu çek havadayken.ölüm teması işte.ben olsa öyle yapardım

60 yaş üstü insanlar, ve geleceğe dair her planım bana ölümü çağrıştırıyor.

akbaba.
kurukafa, iskelet. (çöldeki öküz kafatası da olabilir)
çöl ve şahin sesi.
ruh.
azrail figürü.
kadavra, çürümüş beden.
bitmek üzere olan mum.
mumya.
siyah ve kasvet.
vudu bebek (gözleri çaprazlı ve iğne batırılmış)
kurumuş çiçek

ölüm tehlikesi tabelası:
suenosdelarazon.com

öldürmeyi çağrıştıran semboller olabilir:

tavana asılı ip
kanlı bıçak
uçurum veya köprü kenarında atlamaya hazırlanan insan
yıldırım
ambulans
zombi
deprem
yanardağ patlaması
virüs
silah namlusu

mitoloji sembolleri de olabilir:

cehennem köpeği
charon
hades, osiris vs. (ölüm tanrıları)

ve şeytan...

kasap veya mutfakta elinin altındaki et.
yüksek bir yerden aşağı bakınca görülen manzara.

helva ve kuru agac,dal,yaprak,toprak

tabut
kurumuş bir ağaç

bir nehirde giden, çiçek ve mumlarla süslü bir sandal.

mario nun rpg serisiyle başlayın efendim şaka değil çok ciddiyim şahanedirler, turn based oldukları için ve neşeli haritalarıyla yeni başlayanlara ilaç gibidir :)

baldurs gate dark alliance II denenebilir

diablo II oynamayanı döverler.

karışık bir şeyi yok aslında. gereken tek şey iyi bir ingilizce. gerisi gelir. bi de beklentin aksiyon olmayacak rpg oyunlarında. hikayeyi merak ediceksin, film izler gibi akıcak. böyle yapıcan zaten peş peşe geliyor her şey. the witcher'dan başlayabilirsin ama onun ingilizcesi çok ağırdır. rpg öğeleri diğerlerine göre basittir. oyun muhteşemdir.

oyununa göre değişir aslında. baldur's gate gibi geniş hikayeli bol diyaloglu oyunlarda senaryoyu takip etmek, diyaloglara iyi katılmak gerekiyor, konuşma seçenekleri hikayeyi etkileyebiliyor. oynaması daha kolay olan diablo tarzı oyunlarda ise sadece yetenekleri doğru seçmek ve aksiyona girmek önemli.

rpg biraz geniş bir terim tabi. farklı oyunlar birbirinden baya farklı oynanış stillerine sahip olabiliyor.
Beceremediğiniz kısmı belirtirseniz belki daha yardımcı olabiliriz. Veya oyunu söyleseniz daha iyi olur.

etkisi bünyeye göre değişir,sınavın varsa içme yoksa iç

Ben daha önce denedim, ders yalan oluyor.

ben genel olarak bi tane içiyorum. aksine iyi geliyor, rahatlatıyor, stresi azaltıyor.

manyak mısın? ölüyorum gülmekten, biradan sonra birde cila çek o zaman daha iyi çalışırsın

hiçbir şey olmaz. 1 birayla sarhoş olan kız kategorisinde değilse bir insan 1 bira hiçbir etki yapmaz. yapmamalı. hayır olamaz, fatih ölemez.

çokta güzel olur.

biz kütüphanede çalışıp okulun arka bahçesinde içiyoruz ara verdiğimizde, hem stresimizi alıyor rahatlıyoruz hem de çalıştıklarımız beynimizin bi kenarında demleniyor.
hatta herkes bu modda olunca okulun arka bahçesinden torbalarca bira şişesi çıkıyor ertesi gün :)

sabahlayacaksan ve göz yoran bi iş yapacaksan çok pis uykun geliyor, yalan oluyor.

denedim önceden. 1 birayla başlayıp 6-7'ye kadar çıkmıştı sayı. sonuç itibariyle sınav yalan oldu. ben tavsiye etmiyorum. saygılar.

İlk olarak ders çalışılmaz. 2.si de şu an önümde biram tv'de maçım iş yetiştiriyorum.

deneme-yanılma en güzel yöntemdir.

çarpıyosa içme hacı, içiceksen de yavaş iç bari.

geçen bir yerde okudum. büyük ihtimalle isviçreli bilim adamları araştırma yapmışlar da sınav öncesi bir adet içmek bilgilerin hatırlanmasına yardımcı oluyormuş.
dünyada isviçre dışında başka ülkelerin bilim adamlarının araştırma yapmamasını esefle kınayarak sözlerimi noktalıyorum.

gecen gün tez hocam, makaleyi yazmaya baslamadan bir kadeh sarabını koyucaksın, rahatlayıp öyle yazıcaksın diyordu..

muhabbete bağlamayacaksan sıkıntı olmaz.

sona doğru azcık ısındığı için ağız tadımı bozdu, uykumu da getirir gibi oldu. kafa rahatladı ama derse yöneltmedi.

bu da sonucudur.

fbcdn-sphotos-a.akamaihd.net

:)

çalışılır hemide yüksek notlar çekmişimdir

www.facebook.com ahanda buldum :)

öpmek ve sarılmak en sevdiğim şey.

öyle romantik sarılmalar sözler ıvırlar zıvırlar bana göre değil. hareketlerimle hayatımla ve davranışlarımla sevdiklerime yakışır şekilde davranıp ihtiyaçları olduğunda yardım için elimden ne geliyorsa yapıyorum. öyle sarılmalar dert paylaşmalar falan sarmıyor yani.

sevişerek.

kardeşime küfür ediyorum, o da bana ediyor, öyle sevişiyoruz. erkekler arasında öyle. bazen boğuşuyoruz falan. şimdi baktımda köpek yavrusu gibiymişiz.
sevgilime de bazen öyle yapıyorum aslında, ama genelde cümlelerin içine sıkıştırıyorum güzel sözler.

göstermiyorum.

kavga ederek :)

sevgiliden bahsediyorum.

havamdaysam kucagima alip evde gezdiriyorum. kanepenin, yatagin uzerine atiyorum. kulaklarindan tutup aci verecek kadar cekiyorum, buruyorum 1-2 saniye kadar. kafatasini isiriyorum. bazen de arkadan sinsice yaklasip iki kolumu biri onde biri arkada olacak sekilde bacaklarina ve sirtina doluyorum, tavana bakar bicimde tehlikeli hareketler yapiyorum, bazen de bacaklarindan tutup kucuk kiz cocuklarini işetir gibi yapılan pozisyonu uyguluyorum.

musait bi yer olursa da poposunun altindan tutup havaya kaldiriyorum oyle gezdiriyorum. insanlari kaldirmak gibi bir takintim var la galiba.

bebek'e kadar uzanablirsen taps bebek ideal bir yer. üstelik farklı tatta biralar tadabilir denize karşı kitabını da okursun. kapalı alanda sigara içirmezler ama ben olsam kitabımı üst katta okurdum. dışarıdaki masalarla deniz arasından yol geçtiği için sıkıntılı olabilir.

galata köprüsünde alt katta rakı balıkçılar var, kaliteli görünenlerine bak koku olmaz onlarda. bira da uygun fiyatlı.
kadıköy'de denize karşı aklıma bir tek denizatı geliyor şu anda, ama fiyatları biraz yüksek olabilir. denizden uzakta dersen rexx'in orada bay yengeç'i severim ben, yemekleri de güzel ama sigara için dışarı oturman lazım.

boks iidir rocky. ama en iyisi hızlı koşabilmek :)

1- Savunma sporu ögren dedigin gibi boks karate savunma sporu kategorisinde degil. En güzeli wing chun.
2- elektrosokla öldürme riskin var kalbe yakın bölgelerde ve kullanımı pratik birşey degil. pil takılı gezmen senin için risk. polis çevirdiginde büyük ihtimal sorun olur. o yüzden pili takılı olmadan gezmen gerek o da işine yaramaz. en iyisi biber gazı.
3- sana saldıracak insan zaten saldırıdan bir haber bir kişilik olacagı için çok gerek yok. biraz kalıplıysan hertürlü aklarsın. gercegi o tipler kesici delici alet taşır ve öyle saldırır. ama basit bir kaç hareket ve biber gazı kendini korumana yeter.

tüm bunları yapmak yerine bol bol koş :) sorun oldugunda gözüne kestiriyorsan giriş allah ne verdiyse. baktın gözün kesmiyor kaç :) ciddiyim. Hem başın belaya girmez hemde risk almazsın.

1-savunma sporları arasında sokak kavgasına daha da yakın olanlar var, wing chun falan, bence onlar daha faydalı olabilir.

3- wing chun silah kullanmayı ve silaha karşı silahsız savunmayı da öğretiyor

bana kalırsa öğrenilebilecek en iyi savunma sporu, heryerde işe yarayan silat. bunu kullanınca biber gazına falan da pek gerek kalmıyor. en iyi savunma silahı da beltrame marka criss bir stiletto olabilir, büyüklerinden olursa pek bir caydırıcılığı var.

Elinde sopayla "hıss hıss" diye dolaşırsan kimse bulaşmaz.

Şaka bir yana
1- wing tsun'u bir savunma sanatı olarak değil saldırı sanatı olarak algılıyorum ben. max birkaç saniye içinde karşındakini hızlı, seri ve isabetli darbelerle etkisiz hale getirmek amaç.

2- biber gazı iyidir

3- savunma sporlarını bildiğin zaman emin ol ki olaylara olan tepkilerin de değişecek. bir savunma sanatını biliyor olarak biriyle karşılaştığında kendine olan güvenin mutlaka karşı taraf tarafından da algılanır. karşıdaki adamı eşşek sudan gelinceye kadar dövebiliyor olacağını bilmek farklı birşey.

en iyi kavga başlamadan bitendir derler

çok zorda kalmadıkça da bulaşmamak lazım kısaca.

national geographic te bununla ilgili bir dizi var. kendini savunma uzmanları sokakta gelebilecek saldırılara karşı teknikler gösteriyor. anladığım kadarıyla bir açık bulup soluk borusuna vurmak oldukça etkili.

@r_u_h
o bahsettiğin vuruş ölümcül bir vuruş abi

allah ne verdiyse vurmayacaksın tabiki, iki parmağınla yumruk attığından daha hafif şekilde vurursan birkaç saniye kıvranır kaçacak zaman bulursun.. krav maga tekniğiydi sanırım. nat geo'daki dizide adam hayvan gibi vuruyo biraz çatlatıyo soluk borusunu. insan vücudu camdan değil abi iki vurmakla kolay kolay adam ölmez. sokakta saldıran adam çıtkırıldım olmaz.

shinken ryu aikijutsu tavsiye ederim google'da aratırsan videolarına vs. ulaşabilirsin. hocası fırat erdem. ayrıca genel olarak sokakta kendinizi savunabilmeye yönelik (bıçak, silah vb.) eğitimler veriyorlar.

@r_u_h

abi tabii ki allah ne verdiyse vuracaksın ama ne bileyim adam yolda yürürken gelip sana omuz atsa filan da dönüp ayarsız vurursan o şekilde mapus köşelerinde sürünürsün valla burası türkiye. ne bileyim adam boğazına bıçak dayar, kafana silah dayar, tecavüze yeltenecektir filan eyvallah :)

işte öyle hassas bölgeler hayvan gibi vurmadan ama çokda yavaş olmadan, hem etkisiz hale getirip hem öldürmeyecek şekilde vurmak lazım. yolda omuz atan adamla öldürmeye yeltenen adam arasındaki farkı anlamayan insan kendini savunmayı öğrenmeden önce psikoloğa falan gitsin :)

arkadaşım benim akrabam 7.dan kareteci avrupada serbest döğüyor, onun bana en önemli tavsiyesi sokakta eğer saldırılırsa çok hızlı koş ve uzaklaş çünki neyle karşılaşacağını bilemezsin bilmeyede kalkma hata edersin, atletizm sporu en ideali bırak seni yakalayamasınla fırtına gibi koş dayak yemekten beter edersin emin ol

krav maga derim ben de, en etkilisi ve hasini bu sanirim. uzakdogu sporlarinin cogunun bir felsefesi oldugu icin uzmanlasmak zaman aliyor. yok sen bana uzak dogudan bir seyler oner dersen ju jutsu ( brazilian olan degil ama ) ve ninjutsu oneririm. karsindakiler neye ugradigini anlamadan isi halledrsin. tabi sokak kavgasinda neyle karsilasacagin belli olmaz, adam cikarir bicagi sokar b.k yoluna gidersin..

atalar nur icinde yatalar ne demis?

ite dalasmaktansa, caliyi dolasmak yegdir.

bonus:

www.haberler.com

ancak mesele bu. beynin gereken defrag işini yapıyor ancak sen bunu sabah hatırlamıyorsun. bir gün gündüz uyumayı dene, rüyalar hızla geri gelir. kimi zaman nedensizce rüyasız dönemler olabiliyo, hatta kimine göre aydınlanan insanlar hiç rüya görmezmiş. yorgunluktan da olabiliyor.
günlük tutabilirsin, genelde önemsizler çabuk unutuluyor, epeydir görmedim sanıyorsun filan. bi ufak nokta da uykudan hemen önceki an zihnin uğraştığı son konular, haller genelde uykuda da sürüyor, bozuk plak gibi. mesela bilgisayar oyunu oynamak, kitap okumak, müzik dinlemek hepsi başka tip uykulara sebep olur. gece rutinini değiştirirsen farklılıklar olabilir.

rüyayı hatırlamıyorsak rüya gördüğümüzü ve beynimizin bunu sildiğini nerden biliyoruz? kim, nasıl biliyor yahu bunu?

Hayır, değil dediğim gibi. 2 saat 3-4-5 saat(ya da 10) uyuduğum oluyor, gündüz uyuduğum da, görmüyorum. Problem değil bu, ama altındaki dinamikler hakkında insanlar ne düşünüyor diye merak ediyorum.

uçak düşmeli rüyayı hatırlamanın sebebi rüya sırasında uyanman. yani rüya sırasında uyanırsan hatırlarsın. bazen üzerine biraz düşününce hatırlıyor insan. lucid rüya alıştırmalarına bakarsan ilk başlarda rüyalarını hatırlama çalışmaları vardır zaten, onlara göz at belki işine yarar.

der meister beyin dalgalarına, vücut değerlerine bakıyorlar uyku deneyleri yaparak. göz hareketleri mesela, remde hızlanıyor vs. kedinin bile rüya görüp görmediğini anlarsın dışardan bakınca.

@der meister

beyin hareketleri incelenerek araştırılmıştır herhalde. beyin dalgası diye bişi varmış ya. uzun uzun incelemişlerdir rüya görürken beyin dalgalarının nasıl olduğunu falan öyle araştırmışlardır. neler yapılmıyo ki :D

ya tamam da bu sonuca nasıl vardık ki? (Rüya görmediğimi iddia etmiyorum bu arada, o yüzden demeyin dedim zaten. Bilinç düzeyinde hiçbir şey yok sadece.) O rüyayı gördüğümde de gayet ortalama bir süre uyudum, her gün olduğu gibi yine alarmla uyandım. Bir de rüyalarımı hatırlamıyor değilim, "rüya görmüyorum." Bir şeyler değişti ki, bunu hatırladım yani.

) öncelikle uyumadan önce 1-2 saat sonrasına alarm kurup yatarsanız alarm sizi uyandırdığında büyük ihtimal rüyanızı hatırlıyor olursunuz. Bu bilimsel bir gerçek.
2) Kediler, köpekler bile rüya gördüklerine göre hayal gücü eksikliği ile de ilgisi yok.
3) Bunların dışında kişisel tecrübem eğer az uyuyorsanız mesela günde 5-6 saat gibi rüya görmezsiniz.(yani görüyorsunuz ama hatırlamıyorsunuz çünkü muhakkak rüya görürsünüz ama hatırlamazsınız). Bir de yine kendimde gözlemlediğim düzensiz yatıyorsanız yine rüya görmüyorsunuz. Mesela bir gece 12'de sonraki gece 1'de uyumak gibi.

ben de öyleyim. hatta hiç hatırlamam. en son çocuklukta...

düzenli hayat, gece yat sabah kalk olayı adamı böyle yapıyor herhalde.

saçma uyku düzenine gir, sen de bedava film seyret.

çevremden gözlemleyebildiğim kadarıyla kafası rahat, ipimde kuşağım tarzı takılan kimselerin pek az rüya gördüğünü söyleyebilirim.
gergin, endişeli kişilerdeyse tam tersi; her sabah anlatıyorlar şöyle yanar dönerli rüya gördüm diye.
rahat bir kimseysen, belki de o yüzden görmüyorsundur.
gerçi, düşününce, rahat birisiysen böyle bir başlık açmaya gerek duymazdın gibime geliyor.
dolayısıyla teorimin geçerliliği biraz gümledi galiba. olsuni var yine de dediğim gibi bir durum.

öncelikle rüya görmemek diye birşey yok gerçekten de. uyuyan her insan rüya görür. bilimsel olarak kanıtlanmış birşey bu. bazı rüyalar çok kısa sürebiliyor, bazıları daha önemsiz olabiliyor. bu yüzden hatırlanmıyor olabiliyor, bu da hiç görmüyormuşuz gibi algılanabilir. bir de rüyaların çoğu rem uykusu sırasında oluyor, son araştırmalara göre rem olmayan uyku sırasında da görebiliyormuş ama bunları hatırlamak çok daha zor imiş.

rem uykusu sırasında uyanınca rüya hatırlamak çok daha olası imiş. bir de daha canlı ve ilginç rüyaları hatırlama olasılığı daha fazla. kısa uykular veya çok uzun uykular hatırlamayı zorlaştırabilir. hayatın sıradanlığı ve uyku düzensizlikleri de rüya hatırlamayı güçleştirir. bir de rüyayı hatırlamak için yapılabilecek egzersizler var ama bu da uyku düzenimizi bozabilir tabii biraz. ama düzeltebilirsin de.

bunun dışında rüya her gece uyuduğumuzda olurmuş çünkü her uykumuzda rem evresi var. rüya görmemenin tek koşulu beyin felci geçirmek ve occipital loba zarar gelmesi. beynin görmeyi sağlayan kısmı burası ve aynı zamanda rüyalarla da ilgili kısım. bir de rem'i etkileyen pons kısmına da zarar gelirse de rüya görme engellenebilir.

1980 yılında Charcot-Wilbrand sendromu diye bir hastalık keşfedilmiş. 73 yaşında bi kadın beyin felci geçirmiş ve görme ile ilgili olan kısım bloke olmuş. ama kadın bikaç gün sonra tekrar görebilmiş ama rüya görememeye başlamış. bu olaydan sonra bu hastalık literatüre geçmiş:
en.wikipedia.org

olayın ayrıntıları da şurda:
www.futurepundit.com

en.wikipedia.org

not: güzel soruydu. ben de baya birşey öğrendim sayende.

sizde paranoya oluşmuş birde içsel ölüm korkusu var , eğer butür korkuları kendinize ve fikrinize herzaman çağrıştırısanız panik atak hastası için adaysınız ben panik atak oldum yeşil receteli ialçlar sayesinde biraz beyin kimyam düzeldi denebilir, odaklanmayın aslında hiçbir sorununuz yok sadece farkındalık artması olumuş başka güzel şeyleri düşünün

daha alçak yastık kullan ya da hiç kullanma %100 çalışıyor
bi de denemediğim bir yöntem olan yatak örtüsünün altına mıknatıs koyma olayı var

yamaha ybr

cruiser/chopper mi istiyorsun?

klasik ama ya ybr125 ya da cbf150

superlight 150 tip olarak süper flndır ama bir süre sonra dökülmeye başlar bıkarsın bakımından. ben

tvs apache, yamaha ybr ve cbf 150 öneririm.

honda 125 cbr 2.el

son zamanlarda ben de çok araştırıyorum, cruiser tipinde başlangıç için en çok tavsiye edilen motor hyosung gv250, sadece başlangıç değil yıllarca tatmin edecek bir motor olduğu söyleniyor. tip olarak alternatifler arasında en iyisi bence. fazla bakım masrafı, arıza falan çıkarmıyormuş. tek sorunu yedek parçaları pahalı.
çin üretimleri arasında da en iyisi regal raptor diyorlar. yukarıda ki arkadaşların dediği yamahalar da başlangıç için iyiymiş ama tarz olarak farklı.
yine de öncelikle koruma(en azından kask-eldiven-mont üçlüsü) için para ayır, gerisini motora yatır. motor ileride değiştirilir ama kemikler için aynısını söyleyemeyiz.

abi cin mali motor alma diyorum. ybr 125 olur o paraya galiba.

kafanıza göre iş yapmayın. motosiklete gelmeden önce adam gibi eğitim, sonra da kask ve diğer gerekli kuşamları alın. motosiklet forumlarına bakarsanız yeni başlayanlar için pek çok yazı bulabilirsiniz.

150cc veya 125cc makina alırsınız , honda veya yamahdan başka markalara gitmeyin yoksa yolda giderken bakarsınızki ön teker sizi sollamış gidiyor, metal kırılmaları yaşarsınız

ayrıca shoeı muadili kask, koruma pantolonu ve montun yoksa asla binme ailene yazık olur birde motor ayakkabısı ,eldiven

(bkz: brendi)

www.hayyam.com
bir de sangria var aklıma gelen.

şampanya?

iki kere mi fermante ediliyordu ne sankim

vermut

martini

burcak? www.eksisozluk.com

bug'lı görevler var, görev adıyla google'da araştır bug varsa yaması çıkmıştır.

Çözüm için, oyunu pencerede çalıştır. Sorunun çözülecektir...

www.youtube.com

gitarda niyetliyseniz selim ışık 0'dan başlayarak anlatıyor. 100 tane falan vidyosu olması lazım. 2-3 sene önce biraz izlemiştim baya yararlı aslında.

öner yavuz'un video derslerini çoook methettiler ama bilemiyorum.

ben bu videoları izlerken, sol elimi kullandığımdan kafam çok karışıyor.

sonuçta teller de tam zıt olarak sıralı. videodaki amca "ilk telimize, sol elimizle basalım" diyor. ben hangi tel, hangi el, ben kimim noluyo lan? diyene kadar karmakarışık oluyor herşey.

bu durumda ders almak daha mantıklı gibi. bu tip eğitim videolarında hiç solak gitariste rastlamadım ben. bulmak da zordur büyük ihtimal. tablature'ü ters çevirceksiniz o kadar da zor değil aslında. bir arkadaşım yapıyordu, azim etmişti baya :)

-solak gitar çalıyorsan, adamın sol el dediğine sağ elini koyacaksın ki zaten karşında ayna görüntüsü gibi olduğundan çok daha kolay yapman lazım. tel dizilimi ters falan olmaz sen sağlak gitarı çevirip solla çalmaya çalışmak gibi çılgın bir hareket yapma bence. solak gitarı eline aldığında aşağıda en ince tel olacak şekilde sıralanır. tabları da çevirmene falan gerek yok 2. tel 5. perde ikisinde de aynıdır ne farkeder ki? bence sen yanlış açıyla bakıyorsun olaya.
-bare basmak başlarda zordur, zamanla düzelecektir sen şarkıları bare akorlarla çalmaya devam et, gerekirse yavaş çal.
-ben de solağım-aslında iki elimi de kullanıyorum yerine göre ama resim vs ince işlerde sol elin yeteneklidir- sağ gitar çalıyorum, en baştan öyle alıştım, başta pena vuruşlarım biraz kötüydü ama klavyede sol elim çok rahat etti, sonra sağ el de alıştı zamanla.
-gitar çalmak zaman ve emek isteyen bir iştir, yeteneğin olup olmadığına 6-7 ay düzenli çalışmadan sonra karar ver.

bülteni bi inceleyip bu akşam için3-4 tane banko maç versene hacı.

burcun balıksa oluyo oyle seyler

saat konusunda yalnız değilsin. senin de dediğin gibi,beynin altta çalışan bir saat gibi zaten kendi saatini işletiyor. senin de hafızan güçlüyse tahmin etmen normal.

bunun dışındakiler elbetteki tesadüftü,doğa üstü güçlerinin mi olduğunu düşünüyorsun?

supernaturel :) 6lı ganyan sonucunu mesaj atarsan sevinirim.

kızacaksın ama first-world-problems.com
:D

biyolojik saatiniz ve zaman bilinciniz tıkır tıkır işliyor demek ki.
ha bir de su grubuna ait bir burçtan olmanız olası.
ben de uzaktaki bir arkadaşımı nadir zamanlarda arayıp "şu anda bir bok yiyorsun ya da yemek üzeresin hissettim" dediğimde doğru çıkıyor hep.

(bkz: hissikablelvuku)

terazi burcuyum.

Pek anlamam ama bakalim su maclara da haber veririm ben sizlere :)

kız-erkek zaten %50 ihtimal yani büyük bir banko değil.

akılden geçeni takmin etmek ise o kadar farklı ilginç şeyler düşünmüyor olmamızdan ve insanlar inanmak istediği için konuyu senin söylediğin ile özdeşleştiriyor olabilirler.

saat konusunda bakmasan bile bilinçaltın biryerde göz ucu ile saati görüyor (örneğin windowsun sağ alt köşedeki saati) ve bu yüzden saati biliyor olabilirsin.

korkacak ne var anlamadım. altncı hissin kuvvetliymiş, hafiften psişiksin belki ne güzel geliştirmeye çalış, iddaa tahminlerini beklemedeyiz.

hologram glitch

geçen hafta sayısal lotoyu tutturdum de.

kuaföre git, süslen. pudra sür.

ben olsam gitmezdim.

bence de gerek yok.

-birbirimize yakın davranmayalım sakın, istemiyorum, engelle bunu dedi.
-beni özlediğini söyledi.

bu ikisinden zaten meyilli oldugu anlasiliyor karsi tarafin, bisey yapmana gerek yok.

ıslat.

cinsiyetiniz nedir?

@uyuyanadam erkek taraf benim.

hatunun niyeti var bence zaten akışına bırakın. kontrolü size bırakmış hem de. yaklaşın.

neden ayrılmıştınız bu da önemli bence.. ex ten next olmuyor..

kesin mutlu son... ama ne kadar sürer bilmem.

"birbirimize yakın davranmayalım sakın, istemiyorum, engelle bunu dedi."
çevirisi: seni istiyorum, yakın davran, zaten istemesem te buraya gelmeni istemezdim. ama bunları söylemeye cesaretim yok, sen öküz gibi direk olaya girme de işte özlem giderelim filan gerisi gelir.

çr değil de manga tavsiye edeyim

berserk / bol kan, vahşet, +18, şiddet ve gore /
one piece / sürükleyici, fakat +13 hikaye. sert değil; fakat çok güzel /
naruto, bleach, fairy tail / one piece gibi /
highschool of the dead / bol ecchi - kız donu, memesi - olan zombiler /
elfenlied / bol kan vahşet +18, şiddet ve gore /

eğer internet üzerinden okumayıp mangaları bilgisayarına indereceksen, cwdisplayer isimli program ile mangaları soldan sağa da okuyabilirsin. ama ilk 10 chapter etkileyen bişey bu, hemen alışkanlık kazanırsın. ben uykusuz falan gibi dergileri bile sağdan sola okuyorum artık =)

bu aralar death note'un mangaları yayınlanmaya başladı türkçe olarak. animesini izlemiş olmama rağmen keyifle okuyorum, onu tavsiye edebilirim.

haydi gençler manga harici tavsiyeleri de bekliyorum.

tarz aynı diil ama
the authority
the invisibles
elvis's mandible
planetary
bir de marc ae mathieu'nün çılgın bişiyi vardı.

heidi :)

sandman
witchcraft

çizgi roman okuyucu programlarda ters çevirme olayı oluyor, mangaları düz okuyabilirsin böylece.

ölmemek.

birkaç yüz milyon insanı kekleyebileceğin bir din kurmak. hatırlanmak anlamında soruyorsan tabi.

sihirli iksir

buyuk iskenderin de dokundugu iktidar tasina sahip olmak.

bence sevişmek

telomeraz

doğmamak.

ölümsüzlüğün sırrına en erken cevap verecek şey genetikte bilimi. yakında tüm organların ve sistemlerin yenilenmesi değiştirilmesi ortaya çıkacak ve işte o zaman doğal yollardan ölüm ortadan kalkacak gibi görünüyo. bunun dışında henüzbu sırra erişebilen yok .

95 yaşında geldiğinde 20 lik çıtırla seks yapmaktır.

Osbir

muhtemelen kök hücre olacaktır.
2020küsürde harvard ölümsüzlüğü açıklayacağız demiş diye bir haber vardı bir aralar.

ismini bırakmaktır.
onu boşver de resimde zeus kusuyo lan!

tüm tıbbın nihai amacı o. o amaca ulaşılırsa topyekün ateist olunabilir. o zamana kadar sübhanke.

kalbi dondurmak.

hücre yenilenmesi veya bilinç aktarımı.

telomeraz +1

eğer metabolizmamız hep 7-8 yaşlarındaki gibi hızlı olsaymış 300-400 yıl yaşarmışız nerde okuduğumu hatırlamıyorum ama

patates kızartması(pizza ile birlikte)

patates kızartması nefistir. elma dilimli özellikle.

salata, makarna, fanta, üzerine tatlı tiramisu yapıyor bazı yerler.

benim gibi bir öküzsen yanında tavuk butları iyi gider.

hiç bir şey yemiyorum. ve sanırım hiç bir şey yemeyen tek insan benim

pizza neyli ona göre..

çorba.

yanında kola ya da bira sonrasında da herhangi bir tatlı akar

pizzanın üstüne sufle yerim ben. nam nam nam ayy aksama yesem mi ki
ya bak aklıma soktuh simdi

pizza yemiyorum.

kızarmış tavuk parçaları, patates, soslar, kola

başka pizza.

pizzadan önce domates çorbası için hem sindirimi rahat olur hemde rende kaşarla servis edilen domates çorbası tadı damakta iken pizza yemek bir harika.

kesinlikle salata.
kesinlikle diyorum bak!!!!
:) sağlık açısından da daha iyi hem böylesi.

misafire söylenen pizzanın yanında...fırında kaşarlı mantar, kızarmış soğan halkaları,elma dilim fırında patates,sarımsaklı kekikli kaşarlı ekmek dilimleri,kurutulmuş domatesten yapılan acı biberli sos...

bildiğim yok. ama bizde onlara çıkıkçı deniyor :)

türkiye de eğitimi verilen ve kabul gören bir meslek dalı değil, keşke olsa da iki sağımızı solumuzu çatırdatsa.

ben de tr de hiç duymadım ama işte bir umut, evet yutubda izledim ağzımın suyu aktı valla kütür kütür. belki şu alternatif tedavilerle ülkeye giriş yapmıştır dedim ama nafile.

valla ben de merak ediyordum var mı diye ama demekki yokmuş tüh

fizyoterapide yapıyorlarmış öyle şeyler yahuuu yaşasındı! deneyimlerimi paylaşacağım anacığım.

valla yıllar oldu, hala bi hayrını görmediğim abeslikler var hayatımda. polyannacılık işte.

Müslüman polyannacılık oluyor o :D

valla banada oyle gelıyor.. tesadufen ıyı bırsey olursa oluyor zaten ama ınsan sureklı kotuyu kapatmak ıstıyor avutma taktıgı ıste

yaptığım ve hata olarak gördüğüm çoğu şey hayatımı olumlu yönde etkiledi. yapmadığım şeylerden pişmanlık duyuyorum genelde, o yüzden hayırlısı denen lafa inanmasam da inanmak durumundayım.

geçen gördüğüm bi kızın üstünde bi tişört vardı, şu yazıyodu: bad decisions makes good stories. çok doğru.

esasen amaç; geçmişi hızlı unutabilmek. iyi güzel hatta süper bir fırsatı kaçırdın diyelim. inan ki ömür boyu onu düşünmekten helak olursun. en iyisi vardır bir hayır diyip önüne bakabilmektir. yoksa işin matematiğine vurursan olayı, eyvah ki eyvah; tüh ki tüh.

fakir edebiyatı

bunun tartısması mı olur gözünü seveyim. inanan inandıgı icin söyler, inanmayan iş olsun diye söyler. insanlar bunu neden soyler, "dogru mu" biz nasil bilelim.

bana sorarsan kolpanin krali.
her alınan karar olası baska sonuclara yol acar, o olası sonuclarda hayirli ve hayirsiz elbet olabilir.

kendi iradenle, muhtemelen sevmediğin bir bölümü bırakıp okumayı ve uzun yıllar çalışmayı istediğin bir bölüme gitmişsin, bu kesin hayırlı bir şeydir, geri dönüp pişmanlık yaşamanın manası yok, 3 4 sene geç mezun olacaksın, ama 30 sene istediğin işi yapacaksın mesela böyle düşün. bir de insan sevdiği işte daha çok çalışır daha çok başarılı olur.

hocam soyle bır sorun var kı bıraktıgım bolumde ısletme su an okdugum bolumde ısletme:P nese hayırlısı dfemekten baska care yok

web.ceu.hu
insanların yapmacık olarak kendilerini şekillendirmeye çalışmasının başarısız ve hristiyanlığın değerlerinden uzaklaştıran eylemler olduğunu söylemek istemiş sanırım.

ellerini kendi üzerinden çek. kendini oluşturmaya (yaratmaya) çalış; bir enkaz yarattığını göreceksin.

kendini çok sıkma sıkarsan patlarsın demek istemiş olabilir.

kadercilik propagandası yapmış agustin hocamız. her şey olacağına varır.

çift katlıyı kastettin sanırım saat 7:15-7:30 arası binmiş olman lazım.

bir de 21a veya 16a'ya binip uzunçayır'da metrobüse binerek daha hızlı gidebilirsin.

bence maltepe'den banliyö trenine bin, söğütlüçeşmede in ordan da metrobüs yaparsın 15 dk. da bir geçiyor trenler.

Edit: En iyisi tren bence de.

maltepe merkez'den 7:30'da e-5'ten geçen minibüse bin ve metrobüs'le git.
7:30'da binersen bence 8:30'da bile orada olabilirsin.
(çünkü minibüsler sıkışık e-5 trafiğinde emniyet şeridinden gidiveriyor)

tren+metrobüs yapsam trafiğe yakalanmadan 1 saatte geçebilir miyim mecidiyeköye?

7:40'da maltepe'den geçen banliyo trenine bin derim. sonraki 7:55'te. 7:55'teki biraz riskli olabilir.

2. el Ibanez grg170dx öneririm. Taş gibi gitardır.

hangi tarz mücik icra etmek istediğine bağlı değişir bu.
Bunun dışında çok özel bir tarzda yoğunlaşmayacaksan.
Cort X-6 öneririm ( gerçi onun fiyatı biraz daha yüksek ama evladiyelik olmasa da uzun süre işini görür). Tünel'e in orada sora sora; pazarlıkla vs. alabilirsin istediğin fiyata.

cort x-6 alma hacı, ben kullandım, emin ol hele ki başlangıç döneminde floyd rose'lu bi gitarla uğraşmak istemezsin, özellikle floyd rose'u dandikse. mümkün olduğunca sabit köprü veya tremolo köprüsü olan bir gitar almaya çalış. cort fiyatlarına bak, ama o fiyata sıfır yerine iyi bakılmış 2. el al bence, daha güzel bi gitar olsun elinde.

adam her egzersiz için önce 60 bmp de başla sonra 65-70-74-78-82-88 diye falan dese oohooo. sen her alıştırmayı rahat çalabileceğinin altındaki metronom değeriyle başlayıp tertemiz çaldığına ikna olunca 4-5 yükseltip yükseltip o hızlara geleceksin.
stairway to heaven solosunun yarısından çoğu legato zaten, neresindeki pull-off larda zorlandın?

Kusura bakma geç yazıyorum ve teşekkür ediyorum. Solonun en başındakilerde zorlandım doğal olarak, yeniyim zaten gitarda hızlı değilim. Ayrıca legato nedir onu bile bilmiyorum :D

Edit: Tamamdır öğrendim.

legato hammer-on, pull-off, slide gibi pena vurmadan farklı notalara geçiş tekniklerinin genel adı.
soloda teknik olarak çok bi olay yok aslında, mezur mezur çalışırsan alıştırma gibi zaten.

pentagram f.t.w.d.a

www.youtube.com

göksel baktagir'i tavsiye edebilirim.

taksim trio.

türk işi derken böyle müzik yapan türk gruplar diyorsan hayvanlar alemi ve kupka diyebilirim. ama türk ezgileri, çalgıları vs. yoğunluklu olsun diyorsan baba zula, orient expressions filan deneyebilirsin.

incesaz var misal

serdar öztop - mutluluğun gözyaşları

doğa için çal serisi de olabilir.

ömer faruk tekbilek
uğur ışık

murat tuğsuz. dinle bırakamazsın. haberci albümüyle başla.

www.youtube.com

(bkz: yedi karanfil)

www.youtube.com

blager in tavsiyesi 10 numara..

(bkz: can atilla)

furtuna albümü iyidir:

www.youtube.com

erkan oğur mor dağlar
Erkan oğur yavuz çetin - dünya
Ikincisi efsanedir

erkan oğur

(git: www.youtube.com
bazıları hoşuna gitmeyebilir ama çoğunluğu enfes

Teşekkür ediyorum, baya baya keşif yaptım.
Bir proje için bir parça ayarlamaya çalışıyorduk, o nedenle sormuştum.
-eğer varsa- takipçiler için, Melih Kibar'ı da ayrıca yazmak lazımmış onu farkettim.
ve hatta;
www.youtube.com

senden sonra ki sevgilisinden ayrılmıştır, senin kıymetini anlamıştır ya da özlemiştir bilemedim şimdi. terkeden oysa yüz verme

kendisi yakinda eski eski sevgiliniz olacak. Yani yeni sevgiliniz. Kenan dogulu - aklim karisti sarkisi gibi olmussunuz.

Kesinlikle boş kalmıstır.Agzına sıcın dönüyomuş gibi yapıp dönmeyin.

daha önce yaşadığınız güzel şeyler özleyip geliyor, büyük olasılıkla bir süre sonra aranızda daha önce yaşanan sıkıntılar tekrarlanınca "işte bu yüzden gitmiştim" diyerek tekrar seni bunalıma sokacak. hazır unutmuşken hiç yüz verme.

çok az detay vermişken, hepiniz nokta tespitler yapmışsınız. tebrik ederim herkesi. işte bunalımdan, buhrandan zor çıkabildim. tekrar o girdabın içine çekebilir beni. yapar da.

girdaba karşı koyamazsın..bırak kendinii..

taviz yok abi, eski sevgili eski olduysa bir sebebi vardır zaten. istediğin kadar uğraş tekrar birlikte olsan da yine eski olacak. boşuna kendini strese bunalıma sokmana gerek yok. hiç yüz verme.

herşey tekerrür edecek. taviz verme

var mi boyle bir yaklari biri bana sormadan benim almis oldugum hizmeti baska yere tasiyip beni odetmeye mecbur kalip sonra gidin sikayet edin catir catir aliriz diyebilir mi
nasil hukuk devleti burasi yahu
bak aklima geldikce sinirleniyorum

sözlüktekini de gördüm,

ortada sözleşme yoksa o yoldan gitmek olası, tüketici mahkemesine gitmeli hemen.

telefonda ttnetmiş gibi konuşma çakallıklarına ben de kurban olup, imzaya gerek kalmadan (öyle söylemişlerdi) üye yapmışlardı. aynı gün ttnet olmadıklarını anlayıp sözlüğe yazmıştım, çalışanı olan bir yazardan cvp gelmişti ve telefonla onay soracaklarını o zaman hayır diyerek iptal edebileceğimi söylemişti. biraz uğraşınca halledildi yani. son dönemde ttnet üyeliği bitmek üzereyken birkaç kez aradılar bulaştılar, hepsinde de çemkirerek püskürttüm.

bana msj atan yazarın adını hatırlamaya çalıştım ama hatırlayamadım maalesef. sözlüğün çok büyük eksikliği bu işte. istediğimiz isimleri saklayabildiğimiz bir bir bölüm yok. o kişi bir daha sana mjs atana kadar o kişiyi hatırlayamıyorsun..

şöyle bir şey önerebilirim;
sözlükteki avukatlar başlığında yazan yazarlara msj atıp fikir alabilirsin. ben hukuken haklı olduğunu ve senin onayın olmadan ya da imzan olmadan işlem yapmalarının suç olduğunu düşünüyorum..

sözleşme yok imza yok hiç bişey yapamazlar öyle şey mi olur, sözleşme olmadan iki senelik parayı nasıl alacaklar? kullandığını ödemen bile zorunlu olmayabilir.

stream of consciousness - dream theater. 11 dakika yalnız, bayaa bi yorar dinlerken :)

death -voice of the soul
buckethead - sootshayer
" - nottinghamlace
joe satriani- if i could fly
" - the forgetten part 2 ilk bunu dinle
steven wilson - collecting space
the outlaws - green grass and high tides
porcupine tree shesmovedon
opeth-ending credits

ilk akla gelenler

www.youtube.com
www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com arifin maçını arıyodum bura.. şaka lan şaka , güzel parçadır bak!

joe satriani - andalusia
andy timmons- cry for you

edit: eklemeyi unutmuşum. andy timmons - pink champagne sparkle

bir tek celcius'un önerdiği steven wilson'ı dinlememişim, adamın demek kendi albümü de varmış o kadar işinin yanında. Daha varsa yazın bir şeyler?

Animals as Leaders- New Eden

sentenced - mourn (ben her seferinde kendimi kaybediyorum dinlerken)

oynamayınca tam etkisini vermiyor ama yine de oyun müzikleri istediğiniz türden şey.

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

buradaki bir vazifem pursuit of happyness ve kavanoz vermeceli betona gömülmeceli fransız aşk filmini kötülemekse, bir diğeri de riverside ve indukti'nin reklamını yapmaktır.

--------

indukti:

bit.ly
bit.ly
bit.ly
bit.ly



riverside:

bit.ly
bit.ly
bit.ly
bit.ly
bit.ly

www.youtube.com

jason becker'ın perspective albümüne göz at.
saykodelik takılayım dersen, mahavishnu orchestra - dream

Can Atilla dinle,aralarından seç bir tane mutlaka seversin.
www.youtube.com Seyithan Kızıl'dan,hüzünlendirir.
Bir de rain man ve the gamer soundtrackleri çok iyiydi.

beylikdüzü. bir tane bile yok.

E bu çok kötü. Biz sadece kendimiz kullanacağız. Genelde studyoların olduğu bir yer olursa daha rahat olur.

sanayi sitelerinde kiralar çok ucuz 200 300 lira. biraz da ufaktan yalıtım için masraf yapsanız yine ayda 1000liradan ucuza gelir, zaten sürekli presler, araba tamircileri, kaynak aleti, kesme makinesi derken sürekli gürültü olan yer olduğundan ve yerleşim bölgesi olmadığından ses problemi olmaz fazla. park yeri, güvenliği falan da oluyor.

kreatif işlerde moralinizi hiç bozmayın laf anlatamazsınız, herkes kendi en iyisini bilir. freelance veya şirkete bağlı olun, müşterinin dediği doğrudur, siz birşey bilmezsiniz, parayı veren de o. hiç takmayın, he deyin geçin. bu hiçbirşey değil, neleri var bunların :)
selamlar.

Aynı şeyi defalarca yaşamış bir adam olarak söyleyebilirim ki, başınızda patronunuzun olması en büyük sıkıntı. Patronum olmadığı için ben bu tür işlerde, "beyefendi ben bunu referans olarak göstereceğim ama bu iş benim değil" dedim ve gerekirse yaptığım iş için para bile almadım. Türkiyede bu işler böyle, işi almaya gittiğinizde el pençe divan duruyorlar, her şeyi size bırakıyorlar ama işin sonuna doğru herif senden benden bilmiş tavırlar takınıyo. Gitse bayılsa sağlam bi ajansa 10binleri eminim sesi çıkmayacak ama senin o işle ilgilenmen, adamın fikirlerine değer vermen bile sorun yaratabiliyor. Sıkıntın büyük, gidip bir patronunla görüş istersen. "Esnaf" bir adamsa müşteriniz ile aranızı bulur belki.

sforza, büyük ajanslara 10.000ler bayılınca ajansı satın aldıklarını sanıp daha kötüsünü bile yapıyorlar. en azından 6 yıl kadar evvel yapıyorlardı. hem de avrupa' nın parmakla gösterilen ajanslardan birinin Türkiye şubesinde ve dünyanın en büyük şirketlerinden bazıları bunu yapanlar. doğru diyorsun, bu işler böyle, sizin eğitimini almış olmanız birşey değil. "sen okul okumuşsun ama bak biz de biliyoruz" deyiverir bu adamlar.

eminim çok değişik önemli bir işin vardır fakat benim cahilliğim bahsettiklerinden hiçbir şey anlamadım ama şu duruma çok yakın buldum:
kuaförde gayet ıvır zıvır bir işlem yaptırırken yan tarafta gelin başı yapılıyor. kuaför baya anlı şanlı birisi. gelin hanım da şehrin önde gelenlerine gelin giden sonradan görmenin teki. (baya kulağımı kabarttım dinledim) kuaför yaptığı işi çok ciddi güzelce hakkını vererek kan ter içinde uğraşarak yaptı en son rötuşlara geçecekti ki gelin hanım filtekeleri ne kadar çok kullandığından, kalitesiz sprey kullandığından, taraklarının ne kadar pis olduğundan, yaptığı saçın da bülbül yuvasına benzediğinden bahsederik baya dümdüz gitti. kuaför neye uğradığını şaşırdı elinde fırçayla gözü doldu resmen. özür falan diledi neyse bi şekilde alttan aldı gönderdi. onlar gidince kadıncağız ağlamaktan helak oldu. yaptığım işe kötü desin ama verdiğim emeği neden yok sayıyor diye çok sızlandı.

ez cümle; insanımız her konuda uzman. doktora gider doktor olur, kuaföre gider kuaför olur, mobilyacıda marangoz olur. moralini bozma. he hı de geç.

müşteri haklı olur tabii bu konularda. siz elinizden geleni yaptınız sonuçta. emeğinizin karşılığını alıyorsanız sorun yok. ama "freelance" çalışırsanız daha iyi olur tabii.

ohtaranan eğer iş tasarımsa (ki bravefartın işi oymuş) her adama saygı duyabilirsin. Ben işin işleyiş sürecinden bahsetmek istemiştim. Yoksa ben de biliyorum, Türk insanı nerede olursa olsun aynı. Ama büyük firmalarla çalışınca en azından o işten kıyısından da olsa anlayan adam yollayabiliyorlar. Ama adam gelip "müdür böyle istiyor" dediğinde ifrit oluyorum. Kim lan müdürün senin? Mimar Sinan mı? Erkan Oğur mu? Ne anlıyo da bu işten beğenmemiş değil de "böyle istedi" diyebiliyor. Öyle istiyorsa git müdürüne söyle o yapsın diyemiyosun. İş küçük de olsa bunu Faruk Fıttirik A.Ş de de yaşıyosun. Herif alışmış şirketinde işgüzarlık yapmaya, özgün yapılan bir işi bile hiçe sayıp, böyle istiyorum diyebiliyor. İşin altyapısına, cecilia'nın dediği gibi emeğine zerre değer vermiyor. Bu arada görüşlerine kesinlikle katılıyorum.

hak veriyorum kesinlikle sforza.

don draper gibi "bu işi bilen benim, yoksa bana bu para ödemezdiniz. benim yaptığım iş bu, tutacak olan iş bu, beğenmiyorsan başka kapıya" diyecek billura sahip değilsen, kabul etmekten ve bazı şeyler "bakın beyefendi şu şu yüzden bu böyle olmalı" şeklinde kibarca ikna ettirmeye çalışmaktan başka şansın yok. yukarıda ki arkadaşlara katılıyorum.

yarin yorum yapicam surada dursun

edit : Ben olaya iki şekilde yaklaşacağım.

Benim gözümde : Evet işimizi iyi yapıyorsak hakkaten iyi tasarımlar çıkarıyoruz. Türkiye zaten bu zamanda cidden yabancılarla yarışacak kadar iyi tasarımlar çıkarıyor. Hepimiz kullanabilirliği, optimizasyonu, renk teorisini okuduk öğrendik veya tecrübe ettik. Biliyoruz yani bu işi. Tüm bunlara rağmen müşterinin gelip "Şu şurda olsun" demesi bize çok cahilce geliyor. Tasarımın içine sıçıyor. Olumlu bir şey olsa bi yere kadar katlanılır. Geçen gün saat yaptım amk daha ne diyim.

Öneriye gelince : Ben müşterinin isteklerini harfiyen yapıyorum iş vakti içinde. Benim değil ki site ben niye üzüleyim. Ama kendi yaptığımı referanslarıma koyuyorum. Zaten tasarımcıysan sitenin yayında olmasına gerek yok. Bir psd yeterli.

Müşteri GÖzüyle : Her şey tasarım değildir. Mesela bir yazıyı kırmızı yazmak estetiği bozar ama ilgi çeker tıklanır. Kendinize bir e ticaret sitesi açtığınızda göreceksiniz ki cidden her şey tasarım değilmiş. Belli bir büyüklüğe gelmeyen firmalar için tasarım ikinci planda. Dikkat çekmesi daha önemli.

Not : Müşteriye psd göndermekte on numara fikirmiş. Patrona söyle işe alsın onu da. Madem çok biliyor.

alideemir+1

Ayrıca saç benim, kaç kere "ben derli toplu saç istiyorum" dediğim halde saçıma bir "hareket" verdiler, saymayı unuttum. Muhterem kreatif arkadaşım, muhterem kuaför arkadaşım. İşinizin sanatsal bir yönü olduğunu kabul ediyorum ama sanatçı değilsiniz, emekçi zanaatkarsınız.

araç kullanma konusunda katılmıyorum. tamamen eğitimle ilgili bir durum çünkü. erkekler araç kullanmaya 12-13 yaşında -kaçak da olsa- başlıyorken, kadınlar aynı şansı en erken 18 yaşında elde ediyor. tahmin edersiniz ki 12-13 yaşında bir çocuğun öğrenme yetisi ile 18'inden büyük birinin tamamen yabancı olduğu bir cihazı öğrenmesi karşılaştırılamaz bile.

not: kim bisiklet sürerken düşmemiştir? erkekler düşmüyor mu?

pokerface+1. Erkek çocuğuna tamir seti, kız çocuğuna barbi bebek evi alırsan erkek çocuğun motor becerileri daha iyi gelişir, kız çocuğunun da çöpçatanlık (ken'le barbi'nin aşkı) ve temizlik yetisi.

Nerede hatırlamıyorum ama, kadınların refleksleinin erkeklere göre daha zayıf olduğuna dair birşeyler okumuştum-duymuştum..
Ama kaynağı dahi hatırlamıyorum ne kadar güvenilirdir bilemiyorum..
Ayrıca, erkeklerin 12-13 yaşında araba kullanmaya başlaması da çok enderdir aslında.. Ben 21 yaşımda ilk defa direksiyona geçtim.. Nişanlım şu an 22 yaşında, araba kullanmaa başlasa, allah korusun çok kötü şeyler olabilir diye korkuyoruz..(Annesi ve ben özellikle)

çok yanlış bir genelleme yapmışsın.
20 yaşındayım, gayet rahat araba kullanabiliyorum, vitesli. annem öğretti, kendi de güzel kullanır. anneannem de şaıracaksın ama hala güzel kullanıyor. (almanyada öğrenmiş.)
küçükken biisiklete, patene bindim. patenden hiç düşmedim, bisikletten 1 kere yokuş aşağı inerken düştüm. annem de paten ve bisikletin yanısıra 5 kere uçaktan paraşütle atlamış, hala sağlam. fakat aynı kursta bacağını kıran kişi erkek.

buna rağmen erkek kuzenim dik kaykayın üzerine kaykay bacakarasıa gelecek şekilde düştü.

ikimizin arasında 3 gün var. ben 6. ayda kendi başıma oturabiliyor, 1 yaşında yürüyebiliyor, 1bucuk yaşında çöpten adam çizebiliyorken; o oturmaya 8. ay gibi başlayıp 1 bucuk yaşlarında yürümeye başlamış.

sinir gelişimi, kişinin ne kadar sakar olacağı, reflekslerinin nasıl olacağı kız ya da erkek olmasıyla değil genetik ve çevre etkenlerine (beslenme vs) bağlı.

bitter cikolatanın dediğinde de doğruluk payı olabiblir. ben 3 yaşında tornavidayla bisikletimin sepetini söküp yerine takarmışım. bebeklerle de pek oynamadım. lego kineks oynadım:)

@golden
cop adama kadar iyi gitmissin. orda salladigin belli olmus. 1.5 yasindaki bi cocugun ne zihinsel gelisimi ne de ince kas gelisimi o duzeye gelebilir. "5 yasimda sakallarim cikti" desen inanirim ama bu dedigin gelisimsel olarak imkansiz. buari hatirlaman zaten apayri bi olay da... buyuk ihtimalle ailenden ogrenmissindir. onlar da yanlis hatirliyodur.

3 yasinda tornavidayi tutabilecek gucun olabilir. eger cok erken gelismissen tornavidayi cevirebilecek ince kas yapisina da ulasmis olabilirsin (ki imkansiz) ama hem tutup hem tornavidayi guclu bir sekilde sikarak cevirme yetisini kazandigini soyleyen ailen bunu tekrar bi dusunsun :)

buna psikolojide "kisinin kendini efsanelestirmesi" denir ve ergenlik yillarinda tum genclerde gorunur. 20 civari yaslardasin suan buyuk ihtimalle. gececektir zamanla ;) ama cokmfszla ankatma boyle seyleri sagda solda.

galiba yorum yapanlar videoyu izlemedi, arkadaslar metinde verdigim orneklere takilip kalmayin. bir de videodaki olaylara bakarsaniz, yaptigim genelleme ile neyi kastettigimi anlayacaksiniz. tesekkurler.

@alikavazinmahmut, tabii ki hatırlamıyorum, annem anlattı, ama sallamadığını biliyorum, aynı şeyi anlatan kişiler de var. ayrıca 1 yaşında çatalla yemek yerken videolarım var. tarihli. aynı şekilde sepeti sökerken de videom var. (vidanın sıkı olduğunu söylemdim zaten. gevşektir baya.)

salak salak yetiştiren ana babaları yüzündendir efendim.
aman sen yapma, dur sen yapamazsın, sen kızsın gücün yetmez, dur dokunma... diye diye kızlar da salak gibi büyür. büyüyünce de toplum içinde zaten çok fazla dikkat çekerler. gerek zayıf bünyeleri (esen yelden acillik olan kızlar), zayıf psikolojileri (hemen sinir krizi geçiren hemen ağla krizine giren kızlar), beceriksizlikle sevimli olduklarını düşünmeleri .... daha uzar gider ve bu halleri ile tahammül sınırlarını zorlarlar. hele de ben gibi bi tahammülsüze denk gelirlerse bi sövmediğim kalır.

evet katılıyorum birçok hemcinsim eblek gibi hareket eder. evet erkeklerde de vardır bu durum ama kızlarda olan katbe kat fazladır.

ama tabiki de bütün genellemeler yanlıştır.

tek başlarına sakarlıkları azdır. ancak toplum içinde çoğalır bence. sebebi de her türlü işi yaparken aynı zamanda oram buram açılmasın, frikik vermeyeyim, saçım bozulmasın, hatta türbanlı bile olsa saçım başım görünmesin, makyajım bozulmasın, dişimde bir şey mi var, gözümde çapak mı var, üstümdeki yakıştı mı, ay herkes bana bakıyor, kimse bana bakmıyor çirkin miyim, ay şu ay bu diye düşünmekten dikkatlerini sağına soluna pek veremiyorlar diye düşünüyorum. hani erkek gibi kızlar vardır. kimseyi sallamazlar rahattırlar. işte onların pek sakarlığını pek göremiyorum ben . tamamen kişisel tahminimdir, izin alınmadan yayınlanamaz.
not bir de tik at cevaplara....

erkekler neredeyse bebeklikten beri sokakta spor, yarışma, koşuşturma, video oyunlarıyla falan ilgilendikleri, ergenlikte ders çalışırken tv izleme gibi faaliyetler gösterdikleri için göz-el-ayak koordinasyonları ve birkaç işi bir arada yürütme yetenekleri haliyle gelişiyor, kızlar genelde voleybol-onu da 3 kişi aralarında paslaşma olarak-dan ileri gitmediği, büyük çoğunluğu düzenli, her şeyi sırasıyla yapan, sakin ortamda ders çalışan insanlar olduğu için aynı şey söz konusu olmuyor. iyi araba kullanan bayanlar genelde çocukken erkeklerle takılmış, erkek fatmalık yapmış veya çocukluktan beri sporla uğraşanlar oluyor. istisnalar yok değil tabi ki.

yorumlayamam ama biri aldatsa sni sn kendine gelirsin bnce..

@ andlee o an ciddi yaşadığım için bi ilişkiyi aldatmam, aldatılsam kendime gelirim gibi bir fikir mantıklı gelmedi nedense ama olaya hakim olmadığım için de mantıksız gelebilir haklı olabilirsin umarım tecrübe etmem o olayı :)

sorun sende değil kardeş.. kendin gibi birini bulup müthiş bir istatistiksel başarıya imza atabilirsen mutlu olursun, yoksa buna alışman lazım...

bence de, doğruyu onların yaptıklarını düşündürmelerine izin verme.

@hophophoba, @ruhibirbanyo +1 benim gibi bir kız arkadaş zamane şartlarında vardır elbet ama bulmakta zor olacak (: neyse en azından normalim deneme yanılmaya devam :p

"erkek kıskanıcak, ota boka karışıcak, dışarı çıkmama izin vermicek, kıyafetimi kısıtlayacak" diyen kezbanlarla birlikte olma abi. kendine güvenen, çocukmuş gibi azarlanmayı beklemeyen, birey olduğunun farkında olan, hayattaki tek derdi sevgili olmayan birini bul, ve sonsuza dek mutlu yaşa.

edit: arada sırada ufaktan, üzeri kapalı şekilde kıskançlık numarası yap, hani "yoksa kıskandın mı?" dedirtip gülümsetecek cinsten, hiç umursamıyosun gibi de olmasın. hoşlarına gider.

@ r_u_h sanırım kezbanımsı hatunlara rastladık hep,hoş içinde çok iyiside vardı ama kezbanlıkları tuttu hep. taktiklerin bende de tecrübeyle sabit;) ama sıkıntıyı buldum ''gerçekten istenilen kişiyle ilişki yaşanmalı '' öyle benden hoşlanıyo gideride var diyip almayacaksın hayatına sonra kezbanlar sürüsünün bıraktığı dertlerle meşgul oluyor insan :D

@gündüz kesinlikle katılıyorum, istemediğin kezbanlarla harcadığın vakti kendini geliştirmeye, spora falan harcasan daha mutlu olursun. hem bu sayede istediğin kızı etkilemende daha rahat olur :)

@r_u_h +1 abi :) vize derdi bitsin tekrar yazılırım spora kezbanın teki yüzünden bırakmıştım zaten :D

Boşver be hacı toyikine bak :D

sıcak duş. sıcağı iyice kökleyip (yakmadan tabi) taziğiyle kaslara tutunca bir miktar rahatlatıyor. ama kaçış yok. 2 3 gün sürer o.

bas bengay'ı.

fındık, fıstık, muz, pekmez v.b.

düzenli spor yap hacım

1) klasik kilitler var tekere takılan zincir vb gibi. ya da en güzeli fren diski kilidi. bir de branda olur fark edilmemesi açısından

2) chopper bilgim pek olmadığı için ona pek bir şey diyemicem

3) chopper rahat olur oturuş açısından. en azından racing motordan rahat olacağı kesin

4) her türlü etkene bağlı. marka modele göre çok farklı durumlar ortaya çıkıyor.

5) 3.5-4 yakar litreye çıkabilir. arabadan kesinlikle daha az yakıyor zaten. tabi o yine kullanacağınız motora bağlı

1)n/a
2)hd tarzı motosikletlere cruiser deniyor, uzun yolda kullanım için tasarlanan motorlar onlar. koltuk ve gidon seçenekleri var farklı farklı elbette ama temel amaç nisbeten dik oturuş o grup için. genel kural: yüksek gidon manevra kabiliyetini azaltır.

3) eğer maliyet çok önemli değilse ben olsam 250 - 400 cc aralığındaki naked motorlara, ya da 600 - 800 cc aralığındaki tek silindirli cruiserla bakardım. adında R olan her şeyden uzak dururdum. (ben öyle yaptım, gayet memnunum)

türkiye'de herkes cc'ye bakar gerçi, ben buna katılmıyorum. cruiser motorlar genelde silindir sayısı az ve düşük devirlerde tork için tasarlanmıştır.
şöyle söyleyeyim: 125 cc hacmindeki ktm duke, 650cc hacmindeki suzuki s40'tan daha seri, daha hızlı ve bence daha tehlikeli bir motosiklettir; 850 cc'lik hd sportster ile kapışır.
250 kawasaki ninja ise çoğu cruiser motordan daha seri, daha hızlı ve daha tehlikelidir acemi elinde. cruiserlar çok dengeli motorlardır ama şehir içinde pratik değildir.

geri kalan sorular için google.

not: motor konusunda ben de akıl sora sora manyak olmuştum. bence bütçenize uygun bir motoru hiç vakit kaybetmeden alın. 6 ay sonra zaten ne istediğinizi biliyor olacaksınız. 60 sene sorsanız da 6 ayda edineceğiniz bilgi/tecrübeyi edinemezsiniz. iki tekere bir kere binmeden anlaşılmıyor, çilek tadını çilek yemeyen birine anlatmak gibi oluyor.

bir de hocam, aman gözünü seveyim: motorun kalitesizi, ucuzu alınır ama kask ve diğer koruyucu ekipmanı almayacaksan hiç girişme bu işe. etrafında yıllardır kasksız motor kullananlar olabilir ama unutma, çoğu insanın kask ve diğer ekipmanlara sadece bir kez ihtiyacı olmuştur şu hayatta... o anda kaskı olmayanların ikinci bir şansı olmuyor.

motor hata affeder, eksik ekipman affetmez...

ilk kez motor alacaksan harley ve davidsonlardan başlama derim. regaller raptorlar var örneğin hoş bir kasaya sahipler, 4 5 bin tl ye gayet güzel ve dayanıklı bir chopper edinebilirsin. yok param var saçarım diyorsan harley köpeğin olsun.
- çok hızı sevmiyorsan ideal bir model
- motoru olabildiğince apartmanda boşluk mosluk varsa orda tut. şehrine göre değişir tabide bir sabah kiliti yerde bulabilirsin.
- benzin motor hacmne göre değişir. 150lik mi alırsın 250 lik mi 500 lükmü ama 150lıkler koklar. 20 tl ortalama 100km civarı gider.
-harley alıpta parça fiyatı soranı sanayide öperler ha.

acelem yok, iş bulup para biriktirmem lazım önce. harley davidson alacak kadar param olacağını sanmıyorum, en azından birkaç sene. mecburen daha ekonomik markalara yönelmek durumundayım, ama hiç bilgim yok maalesef. güvenlik her zaman önemlidir benim için, koruyucu ekipmanı iyi alacağım elbette içiniz rahat olsun.

1- kapali garaj, yoksa da yakin bir otopark ile anlasmak en iyisi. hirsizliktan ote motosikletin ve parcalarinin yagmur, gunes, nem vb. gibi elementlere acik olmamasi gerekiyor.

2- kalkis hizin tork ile, son hiz ise vites sistemi ve motorun buyuklugu ile alakali, ve begendigin motorlarda farkli motor gucuu, silindir capi, sayisi, sanziman vs. kombinasyonlari ile degisik sonuclar yakalamis olabilirler, yani karsilastirmalisin. genel olarak 250cc ve uzeri motosikletlerde iyi motorlu bir arac havasi yakalayabilirsin, (0-60mil en fazla 7sn falan) ama 250cc ile duz yolda saatte 90mil civarindan daha yuksek bir hiza cikamazsin. 600cc ve uzerinde her sekilde hiz yapabilirsin, ama motoru tork oryantasyonlu ayarlamadilarsa ivmelenmen cok cok iyi olmayabilir. manevra kabiliyeti de rahatlikla ters orantili olur: oturus tarzi olarak rahattan rahatsiza dogru: touring > cruiser > standard > sport. chopperlari da cruiser klasmanina sokuyorum.

3- dort-bes saat motorunun uzerinde oturmayi planliyorsan ille de touring, cruiser veya standard olacak, sport 30dk dan sonra yorar. hatta standard i da bosver, touring de buyuk gelir simdilik, direkt cruiser al. daha cok sehirde gezeceksen yerden yuksek bir standard olmasini oneririm cunku suspansiyonunun yetmedigi cukuru omuriliginde hissedeceksin.

4- motosiklete iyi bakarsan cok cok ucuz. yag, fren hidroligi, lastik durumu, basinci, eskiyse aku ve (varsa) zincirin, zincir salman ile dislilerinin durumunu kendin kontrol edeceksin, (ve tamirini/bakimini ogrenmelisin) onun disinda bir problem cikmazsa senede bir kere bakima/parca degisimine goturmen yeterli olur. lastiklerini habire degistirmen gerekecek (oyle arac lastigi gibi uzun dayanmiyorlar), akunu de ayni sekilde, motosikleti nemden korursan pas gibi bir problemin de olmaz.

5- nasil kullandigina ve motora gore degisir tabii ama normal bir aracin yarisi kadar.

6- motorcycle safety foundation a bakmani oneririm,
msf-usa.org
msf-usa.org

7- benim nacizane baslangic motosikleti onerim yamaha virago 250 dir. cruiser-standart arasi bir oturma pozisyonuna sahiptir. yormaz, bozulmaz, dayanikli, nispeten kucuk, ve rahattir, guclu hissettirir, sesi de guzeldir.

8- mutlaka kask, korumali ceket, en az bileklerinin uzerine kadar kavrayacak bot ve eldiven ile motor turune gore dizlik icin iyi bir butce ayirmalisin.

regal raptor kullandim 2 sene falan. canimdan bezdim ha. ithalatcisi tekel, kendisi dandik.

sorularindan bazilarina cevap vermek gerekirse, benim gozlemledigim, uzun yolda ayaklarinin dusey eksende belinin onunde olmamasi gerektigi. yani arkaya yayilarak bindigin motor uzun yolda ruzgarla beraber kasiklarina agri sokuyor.

manevra kabiliyeti icin rake angle denen catal acisinin kucuk olmasi lazim.

250 cc'den yuksek motorlar seni 100 km hizin uzerine cikartir.

bunlar tamamen benim 2 senelik kucuk motosiklet yasantimdaki gozlemlerim. sonra kaza yaptim, motoru tamir ettirip sattim. biraktim motoru.

Ne sos bulursam dökerim, affetmem.

dökmem. kötü oluyor. pizza soslarıyla yiyorum onun yerine. sos yoksa kuru kuru yerim.

asla dökmem. bu arada eğer bilinçli yazmadıysanız; piza değil, pizza.

dökmem, dökeni de sevmem.

mayonez ve ketçabı bol dökerim.

izmir'de cok normal birsey , nasil olusmus bilmiyorum ama pizza kulturu boyle olusmus izmir'de.ben de her pizza yedigimde ustunu ketcap mayonez doldururum. muhakkak ki diger sehirlerde de oyle yiyenler vardir ama genelde garip karsiliyorlar. sonucta fil pizza'da buyumus bir neslin aliskanlikalrini degistirmek zor:D

dökmem. hardalın ne oldugunu bile bilmiyorum zaten. 1 kez tadına baktım kötüydü.

sadece ketçap değil mayonez de dökerim ben. pilavi da ketçağla yerim.

dökmem ama döken bi arkadaşım var izmirli kendisi tesadüfmü bilemedim

bin ada sosu orjinal adıyla thousand island sos baya yakışıyor

pizzasına bağlı. bazısı hakikaten ketçap mayonezsiz çekilmiyor ama adam gibi bir pizza oldu mu önümde, bence bunu yapmak saçmalık.

bir de izmir, evet :)

konuyla alakasız ama izmir olayı, pizza pizzanın izmirde mantar gibi türediği zamanlarda masalara bi de ketçap mayonez şişesi koyması ve o zamanın çocukları-genç ergenleri olan jenerasyonun "ohaaa ketçap mayonez beleşmiş istediğin kadar" gazıla pizzalarıı sıvalamalarıyla başlar. Ben şahidim.

www.eksisozluk.com

pizzanın ingredients ine göre değişir. tadını bozabilir.

dökmem, dökeni de kınarım.

ben azıcık dökerim, ama italya'da pizzanın üzerine sos,tuz,baharat falan eklemek şefe hakaret sayılırmış, tadını beğenmedim demek gibi oluyormuş.

Başka kapıya kardeş. bu konudan muhabbet falan çıkmaz.

Sevgilinle dansa git, onunla bu konuyu tartışma bile.

Valla hacı bir türk için disko karı düşürme mekanıdır her daim, diğer amaçla gitmek sıkıcı gelir yani, ben de benzer düşünüyom.
O nedenle sevgiline güveniyorsan ve/veya sevgilim başkasına kaçsa umursamam diyorsan onla gitme. ama sahip çıkmam gerek, diskoda millet bişi yapmasa bari diyosan git.

her hafta diskoya mı gidilir la, bayar hakkaten yaa...

Haftada 3-4 saatini sevgilinin sevdiği bir şeye ayırmak olarak bakarsan olaya belki katlanması daha kolay olur.

ortak ilgi alanınız değilmiş demek ki.. zevk almayarak gidiceksen gitme bence.

ayda 1 eşlik et. beraber her ikinizin de hoşlanacağı aktiviteler yaparsınız.

hayata bi kere geliyoruz. oyun oynamak istiyotrsan oyun oyna o vakitlerde..

sen gitmezen başkasıyla gider ve zamanla kızı elinden kaparlar. ki bu o kadar uzun bi zaman sürmez zaten. sevgilinede sakın fazla güvenme bu konularda. bu tip kızlar kendileri gibi yaşayan, eğlenen sevgili isterler. kimseyi avutmayı sevmezler, canları dans etmek istedimi kendilerini evde tutmaya çalışan erkeklerden zamanla soğurlar. madem ayrı dünyaların insanlarısınız o zaman ya ayrılacaksın ya da seviyorsan mecburen ona ayak uyduracaksın. zira ona ayak uydurmazsan zamanla senin yerine kendi kafasında birisini bulur ve senin kıçına tekmeyi basar. zaten kendin söylemişsin yalnız bırakınca etrafı hemen erkeklerle doluyor diye, görünen köy kılavuz istemez misali.

@blackmail: Kız hakkında tek bildiğin dans etmeyi seviyor oluşu. Sırf bundan bu kadar yargıya varışın müthiş, insan sarrafısın herhalde. Kız dansçı bu arada, dans etmeyi seviyor oluşu şaşırtıcı değil. Etrafının erkeklerle dolmasının sebebi ise güzel olması. Öyle olunca da beni yanına çağırıyor ötekileri def etmek için. Herneyse, niye açıklıyorsam ki...

Diğer herkese teşekkürler. Muhtemelen kızla konuşurum bir bu konuyu. Belki ara sıra yalnız gitmesini söylerim, ara sıra da ben eşlik ederim ona. Yani yapacak işim olduğunda ya da hiç gitmek istemediğimde evde otururum ben.

@long live rock n roll

sensiz gitmesine ne diyeceksin peki? sen yokken o erkekler etrafını sarmıyorlar mı sanıyorsun. her gelene yok benim sevgilim var mı diyor sence? ee alkolde var ortamda, neyi tartışıyoruzki daha?

öğrenci günleri yok mu o mekanın? hani fiyatların 1 pounda gerilediği günler. varsa en azından o günler gitmeye çalışın.

sinirlenmeyi birak ve blackmail'e ses var, adam tamamen dogrulari soylemis.

sen o kizla 2 kere diskoya gitme bak 3.de ayakta nasil yiyip, yutuyorlar o kizi. tartismasina hic girmeyecegim, her hafta yaptigim ve etrafimdaki kiz/erkeklerin yaptigi bir olay bu. diskoya sadece dans icin degil, seks icin de gidilir. 1 kere olmaz, 2 kere olmaz, 3.de sevgilini kaparlar. dans+alkol+ingiltere, bundan rahat bir olay yok.

disko kulturum iyidir, italyadayim, her hafta cikarim, olaylari, isin picligini iyi bilirim. sen ya kiza ayak uydur ya da birak.

ozet: senin kizi yakinda alirlar. sen ona buna catmaya devam et. o kizin sen yokken hic biriyle diskoda yiyismedigini saniyorsan hakikatten buyuk sorunlarin var.

sen fm oyna. kız arkadaşın partiye gitsin. gece sana gelsin. sevişmeden uyumayın.

evde içip git