hacı bor var da işte izin vermiyorlar kullanmamıza. yoksa o bor var ya ah o bor neler yapılır onunla.

türkiye'ye özel bi durum olduğuna inanmıyorum. ama tüm dünya üzerine bi iki cümle ediyorum. (terör, iç savaş, soğuk savaş, irtica, seri katiller, uyuşturucu, ölümcül hastalıklar vs gibi)korku ile yönetilen ülkeler artık bi tiyatro sahnesi olmak yerine bildiğin cumartesi pazarına dönüşüyor ağır aksak. insanlar ihtiyaçları yerine sanal olarak oluşturulmuş isteklerini doyurmak için küresel ölçekli şirketler için "insan" olmaktan çıkıp "atm"lere dönüşüyor. ve kimsenin skinde değil bu durum. komplo da değil bi teori.

olay borda,zaten arkadas belirtmis,borla calisan araba ucak yaptilar ama sakliyolar,simdi o boru cikarinca biz ortaya cikcak hepsi.

benim babam natoda bir zamanlar görevli diplomattı , öğrendiği kadarıyla amerika öncelikle türkiyeyi orta doğuyu ele geçirirken kalkan olarak kullanıyor olası iran saldırılarında vs. füze kalkanı fln kendileirni korumaya alıyorlar türkiye sayesinde ama planlarını yavaş yavaş işliyorlar mesela tayyip ve ekibi aslında onların adamları ülkede insanları böle bildikleri kadar bölüp iç savaşa sürüklemek akp iktidarının ana hedefi buda 2-3 yıla kadar gerçekleşir heralde dindar-ateist, vatansever,kürtçü illaki bu gruplar ülkede sağlam bir içsavaş yaşatçak bizlere ve tabi en sonunda amerika ülkeye demokrasi getircek özerk bir küdistan kurulcak , daha sonra amerika oranın üstüne koncak ve o meşhur kullanılmayan bor madenleri varya dünya üzerindeki tüm petrol ticaretinin sonunu getircek amerika belkide bu stratejisi sayesinde önümüzdeki 200-300 yılın dünyadaki tek hakimi olcak.

doğu bölgelerinde çıkan ama amerika tarafından kötü kalite olarak nitelendirilip üzeri kapatılan petrolü de unutmamak lazım.

Bu komplo teorileri 24 Temmuz 2023'e kadar devam eder.Ondan sonra gerçekler yavaş yavaş ortaya çıkar...

iran, azerbaycan ve türkiye 10 yıl içerisinde düşer. rusya-amerika ittifak kurup imparatorluk kurar.

2023 deki türkiye amerikanın tayyip ve ekibine vaad eddiği projedir, amerika ne kadar bu vaadini gerçekleştirir, yada amerikadan türkiyeye toprak kalırmı , tayyip istediği gibi yöneticek kalan türkiyeyi buda muhtemelen doğuve güneydoğu anadolu olmayan bir türkiye olcak tayyipin istediği yaşamayanlar ülkeyi terkedicek fln filan herşeyi bilipde hiçbirşey yapamamak ne kadar kötü.

yok. fazla takılmaktan değil. eskiden de fazla takılırdık. böyle değildi. güneş patlamalarından filan herhalde herkesin beyni pekmeze dönmüş.

kesinlikle çok doğru bir tespit. önceden gerek sorulan sorular,gerek verilen cevaplar çok daha nitelikliydi

xhamster kapandığından beri milletçe garipleştik. Hamsterlara özgürlük diyoruz sesimizi duyan yok. Bir milletin genel kültürü hayvanlara verdiği özgürlükten belli olur en nihayetinde www.zaytung.com

aynen öyle. sorular da cevaplar da garipleşmeye başladı. alakasız cevaplar da çoğaldı.
adam "sarıyer'de kiralık evler ne kadar?" diye soruyor. "tuzla'da daha ucuz" diye cevap geliyor.

öyle. ben kendimde de görüyorum o geyiğe kayma potansiyelini. sanırım bendeki mevsimsel ama duyuruyu bilemiyorum.

ben "nası sevgili yaparım" "bu kızı nası tavlarım" "bu çocuk bana aşık mı?" duyurularından sıkıldım hacı. binlerce oldular aynı şeyler yazıyor cevap olarak, aramaya inanan yok.

eskiden ben de daha ciddiydim. naptılar bize?

her seyi paylasmayabilirsin ,degisir duruma göre ben mesela bazi konulari konusmam,hayatta kimseyle konusmayacagim konulari konusmam.

ama genelde anlamda bu ekstremite oluyor biraz,onun disinda ,sevgilin arkadasin olsun,eglenin,gülün,dolasin,film seyredin,öpüsün,sevisin filan.

her konuda acik olun.rahatca konusabilin düsüncelerinizi.

hem sevgili hem arkadas olunmasi idealdir zaten.

herşeyi konuşamıyorsan niye sevgilin hala anlamadım ama..tabi ilk başlarda öle tanıma sürecinde çok detay verilmez ama işte bu dedin mi konuşursun yani..

arkadasar ben herseyi konusamiyor fln deilim. saglıkli bi iliski icin hangisi daha iidir dedim

saglikli olan bana göre rahat olmak,onla zaman gecirip eglenmektir.

oldugun gibi olmak,baska arkadaslarindan muhabbet olarak farkli davranmamaktir.

ama buna benzer seylerin hepsi aslinda iki kisinin yapisina da bagli.

arkadas+sevgili belirttigim gibi bence ideal olani.

sevgilinle zamanını paylaşabilmen lazım, birlikte iyi vakit geçirmen lazım, yanında sıkılıyorsan, geçirdiğin zaman boşa harcanmış oluyorsa ne anlamı var? sikerim öyle aşkın ızdırabını.

ya arkadaslar ya bn ne demek istedigimi anlatamıyorum. ya siz yazılanları okumuyorsunuz ya da okudugunuzu anlamıyorsunuz.

herşeyi konuşma, ulaşılmaz ol, gerim gerim geril.
gq boxer gibi dergilerde tüyolar var, ama paraya kıymak lazım.

açık bilet, o uçuştaki en yüksek sınıftan kesilir. class demiyorum, fiyat sınıfından bahsediyorum. dolayısıyla avantajlı değildir.

evet cok daha pahali olur. gozunuze bir tarih kestirip sonra ceza vererek degistirebilirsiniz mesela.

bunu yaparken de, esnek sınıftan bilet aldığınıza dikkat edin, yoksa tüm bilet yanar gider promosyon sınıf ise. evet.

bileti belli bir uçuşa aldığında, aldığın anda o uçuşun fiyatı açık bileti aldığın fiyattan fazlaysa farkını alıyorlar diye biliyorum. yani ucuz alsanda çok bişey farketmiyor.

benim bildigim kadari ile biz kendi sesimizi icerden duyuyoruz. yani bogazdan cikarkenki sesi duyuyoruz. agzimizdan ciktiginda ise degisiyor falan. anlatamadim tuh

kulaklarımız en yakından duyduğu için
www.youtube.com
şurda açıklamış

yabancılaşma. bazen aynaya bakarken de oluyor. hele de kendini videoda izlemek evlere şenlik.

şöyle bi'şey duymuştum; konuştuğumuzda sesimiz kulağımıza, yanağımızdan ve yüz kemiklerimizden çarparak geldiği için(titreşim) sesimizi farklı duyuyormuşuz. ama kayıtlardan dinlerken direkt mikrofonda titreşen sesimizi duyuyoruz. böyleyken böyle, doğruluğunu bilmem.

ya sesin farklı gelmesi anlaşılır da. arkadaşın dediği gibi kayıtlarda dinlenen sesin genelde beğenilmemesinin sebebi nedir? yabancılaşmayı biraz daha açsa ya birileri.

e basit değil mi? doğduğumuzdan beri her an konuştuğumuz zaman duyduğumuz sesle kendimizi bağdaştırıyoruz, ayrılmaz bir bütün olarak görüyoruz. fakat bir gün biri kalkıp sesimizi dinlettiğinde ve sesin aslında bu, insanlar da sesini böyle duyuyor duyuyor dediğinde veya kendimiz bunu anladığında dumura uğruyoruz.

kayıtlarda başkalarının sesi de normalde duyduğumuzdan farklı gelir. başkalarının duyduğu gibi duymak için kulakların yanına karton falan koyulması gerektiği söyleyen bi amca vardı ama bulamadım şimdi.

edit: ahanda buldum www.youtube.com
kediebesi linki vermiş zaten, ben görmemişim.

suspendline+1

spikerlik kursunda aynı bu şekilde anlatmışlardı. Sesimiz içeride yankılandığı için farklı duyuyormuşuz. O yüzden bize kendi sesimizi kaydederek dinletirlerdi. Ben epey davudi bir sesim olduğunu düşünürken soprano çıktım, iyi mi?

cevapları okumadım, işitme engelliler öğretmeniyim. diğer insanların sesini şu şekilde duyarsin, sesin akustik dalgalari kulak kepcesinden girer, kulak zarini titretir, kemikcikler vasıtasıyla bu vibrasyon salyangoz içindeki tüysü hücreleri harekete geçirir. belirli salinimlar gösteren tüysü hücreler beyin sapına iletir bu kodları, beynimiz de bunu ses olarak algılar.

kendi sesini ise hem yukarda bahsettiğim gibi, hemde kafatasının içerisinde kemik iletimi yoluyla duyarsin. sesinin kayıttan dinlediğinde ise yine sadece ilk anlattığım şekliyle duyacagin için garip gelmesi son derece doğaldır.

geçer. dealextreme'den aldım hatta.

pipo tütün mamülü değil, ağaçtan tahtadan yapılan bir şey. pipo geçer, pipo tütünü geçmez.

vallahi bir belgesel izlemiştim, adamların motorlar akdenizin üzerinde duruyor. bunlar da tunustan italya'ya mı ne gidecekler. işte iyi kontrol edilirse 75 dakika kadar havada mı kalıyormuş ne ya da 75 km miydi öyle bir şeydi işte.

c sikki rullzzz...

motorlari calismayan bir ucagin irtifasina bagli olarak kilometrelerce mesafe alabildigini izlemistim.

(bkz: kaza raporu)

eylemsizlik prensibinden dolayi bi sure daha gider, hizi yeterliyse inis yapabilir.

şöyle bir durum var. senin bahsetmiş olduğun olayda uçak inişte oluyor. yani sanal hayvan'ın dediği gibi yüksekte seyir halinde değil, burnu aşağıya doğru uçağın. bu nedenle %80 uçağı tekrar kaldırabilecek bir motor gücü olmadığından uçak çakılacaktır.

edit: beyler adam 200-300 metre diyor yahu insaf. bir uçak 200-300 metre mesafeyi zaten ne kadar sürede alıyor ki. anında çakılacaktır uçak.

düşecek olsa bile mümkün mertebe binalara çarpmadan düşmeye çalışır. sen içini ferah tut :))

havacılıkta tüm motorları arızalı halde inen uçaklar var. yeterince irtifası varsa ve yeterince hızlıysa her uçak sorunsuz inebilir. öyle tuğla gibi düşmez yani.

ancak, o piste yaklaşılan son saniyelerde her şey çok hassas. hız ve güç öyle ayarlanıyor ki kanatlar uçağı havada tutacak kadar kaldırmayı ucu ucuna üretiyor. bu esnada yaşanan bir güç kaybında uçak gerçekten tuğla gibi düşer.

bonus: tüm motorlar durunca elektrik üretimi de duracağından hidrolikler de çalışmayacağından uçak düşmese bile gerçekten tuğlaya dönüşüyor. otoyolda giderken kontak kapattığınızı düşünün.

özet geç: o anda kapanan motorlarla o uçak %90 piste ulaşamaz.

hidroliğinde ve elektirik devrelerinde bir sorun yoksa düşmeden inme ihtimali var.

dostum bence hemen taşının o evden. bak söyledi dersin buraya yazıyorum.

@surgan 200-300 metre çok uzak değil ki? Yani Sinan Erdem spor salonundan Havaalanına tekerlek değmesi taş çatlasa 2-3 dakika sürer. o da hani benim uydurmam belki daha da kısa. Dolayısıyla burnu aşşağıda da olsa zaten inişe geçtiğinden dolayı burnu dikleştirmesine gerek yok. Anında STALL konumuna da düşemeyeceğine göre dediğin olmadı sanki? ha dersen ki pisti pas geçip burnu kaldırması gerekirse o zaman çakılır. Tamam dediğin doğru olur ozaman diyip çok kesin konuşmuşum ama olabilir o zaman demem lazımdı. İfademi daha bi düzgün hale geitiriyorum bu editle.

ben sana söyleyeyim. o uçak düşer. ev kaç metrekareydi?

uçaklar oyle dediğin gibi kontak fln kapatmaz,boşa atıp peygamber vitesiyle gitmezler.rahat ol, eğer bir arıza olup irtifa kaybedip uçak düşerse ve sizin eve orta katlardan girer ayrıca düşen uçağın yolcu kapasitesi yüksekse zaten noluyo lan demeden sonuszluğa yelken açmış olacaksın, rahat ol...

Patlama veya çarpışma gibi bir sebeple uçağın aerodinamik yapısı bozulmadıkça kolay kolay burun üstü, kuyruk üstü, yanlamasına vs. yere çakılmaz bugünün uçakları. Fakat kaldırma kuvveti için gereken hava hızını ancak süratle irtifa kaybederek bulabilecektir. İtiş gücünü kaybetmiş olsa da belki yeterince kısa mesafede pistin başını tutturabilir. Ancak yolcu uçakları yavaşlamak için de motorlarını kullandığından pist bitmeden durması pek mümkün olmasa gerek. Havacı olmadığımdan uçak sistemlerini çok detaylı bilmiyorum, eğer motorları durdurmak uçağın hidrolik sistemlerini de çalışmaz (veya yeterli kuvveti uygulayamaz) hale getirir de kontrol tamamen kaybolursa özellikle yerle temas ve sonrası felaket olabilir. En iyi ihtimalle bile "öyle ya da böyle iner"den daha iyi bir son göremiyorum.

Ek: Bu arada ben "yere 200-300 metre", yani irtifa olarak anlamıştım.

valla onu bunu bilmemde istatistiki olarak uçaklar en çok inişte ve kalkışta düşüyor,balkonu pimapenle kapattıysan sıkıntı var,taşın!

Panpalar ben duserse vay aman napariz demiyorum. Sadece olabilir mi diyorum? Girerse eve hosgeldin diycez ne diycez gelen misafir kovulmaz ama aklima takildi acaba piste ulasabilir mi diye

açılın ben uçak mühendisiyim. bişey olmaz hacı korkma pilot çıldırıp kontağı kapatıp, uçağın burnunu dümdüz öne eğip çakılmaya çalışsa bile uçak izin vermez herşeyden önce. ayrıca 200-300 metrede gerekli liftle dediğin yerleri kanadın kendi liftiyle geçip piste olmasa bile piste yakın bir yere inebilir. sorun yok yani

uçağına göre değişir. yalnız uçaklar inişe geçerken burun aşağı doğru olmaz, hızı düşük olduğu için alçalır. havayolu uçağı gibi ağır ve menevra kabiliyeti düşük bir uçaksa eğer, iniş anında, heleki son 200 metre kadar yakın mesafede uçak olabilecek en düşük hızdadır, motor kapatılırsa celeron 300a'nın dediği gibi olur, serbest düşme şeklinde düşüş olur.
motor arızası yüksek irtifada olmuş olsaydı, uçağın hafifçe burnu indirerek havada durup ilerlemeye yetecek kadar hız kazanması sağlanıp, havaalanında piste acil iniş protokollerinin(köpük falan) uygulanmasını sağlayıp uçağı sertte olsa güvenli şekilde indirme ihtimali çok yüksek.

200-300 metre bir ucak icin cok kisa. bir a320 37 metreymis mesela. ucak pistin hemen ucuna inmiyor, yani pist kisaysa falan pistin baslarinda teker koymaya calisacaktir ama ahl'ninkiler 3km civarinda, kuru bir havada a320 tipinde bir ucak belki yarisini ancak kullaniyordur. yani o kadar kisa bir mesafede bir sikinti olmaz. ama ornegin, british airways'in bir 777sinin, touchdown'a 3.2 km kala motorlarinin durmuslugu var. piste 270 metre kala cimenlere inmis ucak. asagidaki linkte detaylari var. o dana gibi ucak bile inise o kadar yakinken takatsiz kalmis ama o kadar ucmus. eylemsizlik sebebiyle bir sure havada kalacaktir tabi ama inis esnasinda hiz oldukca azaliyor, stall'e girmemek icin de bir hizinin olmasi gerekiyor, iste oradaki kinetik ve potansiyel enerjiyi optimum seviyede kullanmak lazim. pistler etrafindaki yerlesimin belirli standartlari var. yani bu tip acil durumlar da dusunulup standartlastirilmistir. takatsiz kalan bir ucagin evlerin ustune inmesi pek mumkun degil, zaten biri de demis ya o dusecek olsa da evlerin ustune inmez diye, kendine duz bir alan arar ne biliyim. yani cevabim C. hey allam ne yazdim gece gece.

linki vermemisim ayol hic te soylemiyorsunuz:

en.wikipedia.org

@ruh benim eaas merak ettigimde bu. Sahip oldugu hiz serbest dususte onu piste ulastirirmi ya da indirebilirni bir sekilde. Yani yolcular kurtulurmu yoksa schipol havaalaninda dusen thy ucagi gibi stall konumuna geciP göbekleme yere mi cakilir?

Celerin 300 a, yanlışın var.
Uçağın benzini bitse tüm motorları dursa,
Hidrolik için alttan rüzgar Gül'ü açılır. Hidroligi ve kontrolü saglar. Planor misali süzülür havada
İniş takımları havada agirligiyla kendisi açılacak sekilde tasarlanmistir.
Hayatı önem taşıyan elektronik sistemler Aku ile desteklenmistir
Yani tuğlaya dönüşmez.
Edit: iniş risklidir, direk stall durumuna geçebilir de aynı zamanda, hız yetersiz falan

yeni nesil uçaklar aerodinamik yapıları sayesinde, uygun kontrol edildikleri sürece süzülebiliyorlar, tabi bu mesafe düzgün kontrole, rüzgara, yağışa, hava sıcaklığına bağlı olarak değişebiliyor. mesela bir airbus a330 50-500 km arası süzülebilir.

arden v2'ya ek:

kontrol zorlasir ama dedigi gibi kaybolmaz. ornekleri de vardir, hikayeleri okunursa air canada'nin bir 767"si (nami deger gimli glider) ve air transat'in bir a330'unun okyanus uzerinde motorlarinin durma hikayesi vardir, oralarda anlatilir motorlardan gelen hidrolik gucun kesilmesinden dolayi kontrolun zorlastigindan. ama kaybolmaz kontrol. zaten havacilikta basa gelebilecek en olumcul olaylar kontrol'un kaybolmasindan kaynaklanir herhalde, motorlarin durmasindan daha kotudur.

@arden v2
hidrolik derken uçağa itkiyi veren sistemlerden bahsediyoruz demi?
rüzgar gülü olayını ilk defa duyuyorum da benim bildiğim uçağın arkasında apu olur onlar da sadece bazı uçaklarda kullanılabilir güç sağlamak için :

en.wikipedia.org

bunun dışında rüzgar gülü tarzı birşey yok bildiğim kadarıyla ?

uçak mühendisi değilim, pilot değilim, simülasyon deneyimime dayanarak söylüyorum, flapler açıldıktan sonra uçağın son birkaç yüz metredeki hızı stall'a girmeye çok yakındır, motorların tamamı durursa uçağı planör gibi uçuracak ne hız ne de zaman olacağını sanmam. serbest düşme formülünden 300m den 7,8 saniyede düştüğüne göre, flaplerin kapanması uçağı düzeltmeye çalışmak falan, belki çok iyi pilotlar direk çakılmadan biraz daha ileri doğru giderek, uçağa zarar vererek çok da güvenli olmayan iniş yapabilir. yamulmuyorsam amsterdamda düşen thy uçağıda 150-200 metre kala gazın kesilmesi yüzünden çakılmıştı. pilotlar sert inişten dolayı iniş takımlarının kabine girmesi sonucu ölmüşlerdi.

bu arada amsterdam'da ki thy kazasında pilotlar yere 300-400 metre kala altimetre'nin bozuk olduğunu farkediyorlar. ancak uçak inişte auto-throttle'da olduğu için full gaz vermelerine rağmen motorlar komutu almıyor.

yani amsterdam'da 300 metre kala o kaza eğer uçak auto throttle'da olmasaydı önlenebilirdi.

@şaman zaten soruda motorların kapandığı durumu sormuş, aynı durum yani.

@ruh
tamam bende onu diyorum yani işte o kaza önlenebilirdi. eğer o kazadaki uçak 787 değil de a320 olsaydı o kaza olmazdı. çok zor bi ihtimal yani demek istediğim arkadaşın evine uçak çarpması.

PANPİŞLER konu bizim eve uçak çarpması ya da çarpmaması değil o kısmı troll sorusu olmadığını göstermek içindi siz çok yanlış yere takıldınız ya.

Ben sadece merak ediyorum. Yazdığım 200-300 metrelik verilerde sallamasyon. Sadece bu pilot çılgın bi amcamız olsun fantazi peşinde koşsun ve giderken eşşek kadar A385Boeing737 nin motorları kapatsın. Bir nevi kontak kapatsın yani iniş durumunda. Uçak o hızla,ivmeyle sağ salim iner mi yoksa düşer mi? tam olarka sorum bu. Eve girip girmemesine takılmayın boşverin onu siz.

amsterdam'daki düşmüş işte.

asmterdam'da ki o yüzden düşmedi. amsterdam'da ki altimetre sorunundan dolay oto pilot un uçağın düştüğü yeri pist başı sandığı için düştü. pilotlar ellerinden geleni yapmalarına rağmen kurtaramadılar. onun konumuzla direk bir ilgisi yok.

200-300 mt kala motor dursa bile hava koşulları ağır değilse uçak düzgünce iniş yapabilir. sıkıntı olmaz.

uçağın kanat yapısından dolayı süzülür bir süre.

kanatları açık fakat kanat çırpmadan havada süzülen kuşları aklına getir. uçakta o kuşlar gibi süzülerek inebilir.

2009'da biritish airways'in londra kazası tam tarif ettiğin gibi gerçekleşmişti, bunu söyleyen nasıl çıkmamış hayret.

boeing 777'nin tek kazasıdır bu. inmek üzereyken, motor güç arttırma komutuna yanıt vermiyor ve uçak pistin hemen önüne çakılıyor. pilot son anda flaplarla bir hamle yapmasa pistin hemen önündeki eve çakılacak. espri değil. şans eseri ölen olmuyor.

en.wikipedia.org

air crash investigation seversen incelemesi de şurda : www.youtube.com

iniş sırasında motorun kapanması sıkıntı olur yani. arkadaşlar zaten anlatmış gökyüzünde düz uçuş sırasında olursa iniş yapabilir diye ama, 200-300 metre kala sakat.

ortopedi

fizik tedavi

ortopedi

Nöroloji

aynısı beninde başıma geldi ! Nörolojiye gideceksin büyük ihtimal ve b12 vitamini içeceksin ,sonrada geçecek zaten... Çok geçmiş olsun :)

baya karışmış mesele :) şimdi mesele senin kolunda ki sinirlerin sıkışmış olmasından kaynaklanıyor. (ya dirseğinde ya da bileğinde sıkışma olmuştur. buralarda sinirler çok dar bir alanda oldukları için ters bir hareketinde, elinin-kolunun üstüne yatman sebebiyle ya da bilgisayar başında çok durmuş olman yüzünden vs sıkışıyor) bu sinirler sıkışınca da ağrısı bütün kola vuruyor. sen şimdi nörolojiye de gitsen bakarlar, ortopediye gitsen de bakarlar ama işin en kestirme yolu fizik tedavide. sana gösterecekleri 30 saniyelik bir fizik hareketi ile ağrından kurtulursun. o sebeple ben cevabımın arkasında duruyorum :) geçmiş olsun

dayımın kolu sürekli uyuşuk haldeydi, kalp çıktı adamda. bunu da ihmal etmeyin.

nöroloji +1

sol kol ağrısı kalp krizinin belirtisi olabilir, kalp krizinden ölmeden doktora git.

tabi ki fizik tedavi

not:fizik tedavi doktoruyum.

neyi seviyorsanız onu yapın. kimse okumasa bile döner bir iki yıl sonra kendiniz okuırsunuz :)

bence de kesinlikle aç. kimse okumasa bile türünün tek/en sağlam örneği olabilir. çok meşgul bir adam değilsen biraz vakit ayırıp yazabilirsin. çok da güzel olur. okurum ben.

ben okurum valla.

ben de okurum.

istedigin gibi yaz bence, ister inis-kalkis videosu paylas, ister motorunun ozelliklerinden, ister koltuk kapasitesinden bahset. ben severim oyle seyleri. kulak dolgunlugu olur mesela benim icin en azindan.

ben okurum.

ben de okurum.

kesinlikle açmalısın. açınca haber et.

thy a380 mi alacak yoksa 747-8 mi? hakkında da aydınlatırsan sürekli takipçin olurum.

blogu açtım millet. bir inceleyin isterseniz.

havalimani.blogspot.com

anasayfadaki başlık yazısı Sürekli duyuyoruz ”uçaklar en güvenli taşıma aracıdır” diye ama, ile başlayan paragraf olsun, o ilk yazdığını illa yazacaksan daha aşağıda bir yere sıkıştır bence.

hocam tek sıkıntı oysa sorun yok :)

arkaplan falan güzel gayet okunaklı, gözüm yorulmadı. yazıyı da güzel yazmışsın uğraşmışsın, gayet güzel bence. slogan da gülümsetti :) devamını bekliyoruz.

kırılan yere göre değişir.

lisedeyken ayağı kırılıp da gıkı çıkmayan biliyorum. adamın ayağını sadece çıktı zannetmişlerdi de kırılmış alçıya alınmış, 3 ay okula gelmemişti.

aynı şekilde ortaokuldayken da bir arkadaşın kolu kırılmıştı, güle oynaya gitmişti hastanaye.

@cecilia +1

bazen burun kırılmasını farketmiyorlar bile.

yalan ya, elimin kirildigini bir hafta sonra ogrendim.

böyle bir şey yok. adam mis gibi alkollüdür ayağını kırar 2 km aralıksız yürür.

(bkz: ben)

mesela bir kaburga kırığını ben 15 gün sonra farketmiştim. yere göre değişir.

adamına da bağlı, arkadaşın ön kolu iki yerden kırılmıştı kolunu diğer elinle toplayıp eve gitmiş evde kimse yok diye kapıda oturmuş öyle bakkal görmüş ailesine haber vermiş filan. sonra platinler vidalar falan takıldı. bazı insanda biraz morarınca zor yürüyo.

hayatımda duyduğum en yalan şey bu geyik. bir kere burnum kırıldı, 2 gün fark etmedim bile. bir kere kolum kırıldı, taşak geçe geçe hastaneye gittik hatta yolda acıktık bi yere girdik yemek yedik. bir kere arkadaşımın ayağı kırıldı lisede, ilk ders tenefüsünde oldu olay. okul bitti sonra dersaneye gittik o bitti sonra dedik bi gösterelim meğer kırıkmış. hem yeri hem nasıl kırıldı önemli. bazısı bildiğin paramparça oluyor filmlerdeki gibi, platin falan takıyorlar. onda harbiden acıdan duramayabilirsin bilemicem ama kırık olsa duramazsın diye bir şey kesinlikle yok

akşam evde tepişirken ayak başparmağını kıran, bir şey olmamış gibi yatıp uyuyan, sabah kalkıp okula giden, eve yürüyerek gelip çorabını çıkardığında davul gibi şişmiş parmağını görünce hastaneye giden ve ancak böylece farkına varan bir arkadaşım vardı.

benimde ayagimdaki parmakta kirik,el bilegimde de catlak olmustu ikisindede aci yoktu.

turkiye'de halkin %85'i ayi iken sen neyin tesekkurunu bekliyorsun? hal boyle olunca asil senin kart basman ayip olmus.

biz ne bilelim gidip kadina soraydin ya?

üstüne keriz damgasıda yemişsindir.

insanlar ayı, bunun dışında, doğru bir davranış olmasa da, yurtdışında öğrendiğim "bireysellik" kafasında yaşıyorum, hayatımdan mutluyum.

Başkasının başına gelen (sevdiğim biri, ailem hariç) zerre umrumda olmaz, çünkü bilirim ki aynı durum benim başıma gelse kimse iplemez. Bu yüzden başkasına yardım etmeyi düşünmem, otobüslerde centilmeni oynamam, kimseyi iplemem.

Aksi durumda, sen nazik oluyorsun ve karşılık bekliyorsun otomatik olarak, karşılık da bir tebessüm oluyor, sonuçta yaptığın şeyin doğru olduğuna inanıyorsu ve bir onay bekliyorsun, karşıdan beklediğin yanıt gelmeyince de içine dert oluyor.

O yüzden, akbili bitene, ayakta kalana (yaşlısı, sakatı, hamilesi hariç), otobüsün altında kalana dokunmam, umrumda olmaz.

Şimdi birisi çıkıp, toplum duyarsızlaşıyor falan diyecek ama bütün avrupa bu kafada zaten, insanlar bireysel yaşıyor. Başkalarına yardım ettik de ne faydasını gördük?

Ondan dolayı koy götüne gitsin, sana ders olur, bir daha başkasına yardım etmezsin enayi gibi

o kadar farklı nedeni olabilir ki,
ne zaman böyle bir şeyle karşılassam,aklıma
cyrano de bergerac'in burun tiradı gelir, andywarholwindow.blogspot.com
demek istiyorum ki pek çok sebebi olabilir,
sorular türlü çeşitli, yanıtları yine öyle
www.youtube.com

teyzenin bir derdi olabilir misal, ona rağmen bir tebessüm edebilirdi tabii ki, ama işte 60 yaş diyorsun...

Ne fena insanlar böyle. İnanın ben nefret ettim şimdi. Önce illa bir yalvaracak, kimse duymayacak, otobüs şöförü "in aşağı" diyecek (öğrencilere diyorlar) ancak ondan sonra parası karşılığı vereceksiniz. Bak yine de iyilik yapma demiyorum - diyemiyorum çünkü.

işte bu ayıların yüzünden akbil basıverecek yok mu ablalarım abilerim diye etrafa sorunca kimse sallamıyor bizi..

@nucleon bi derdi olabilir. benim o sırada kafamda elli tane sorun vardı. basıp gidebilirdim. onun yerine kalıp yardım etmeyi seçtim. bi sağol demek bu kadar zor olmamalı.

hadi seninki belki yanlış anlaşılmadır ama ... kaba insanlar, yontulmayanlar,bencil,ukala,asosyal insanların üzerine kusmak istiyorummm!..ölünce hepsinin cehenneme gitme olayı beni mutlu ediyor.. tüm kötüler düşüncesizler benden uzak dursun .. ben de uzak yaşamaya çalışmaktan asosyal olacağım ..:((

öncelikle bonjurkes +1

her ne kadar o kafada olsam da ben de yardım ediyorum. malesef "benim başıma gelse.." olayını kaybedemedim henüz. sizin yerinizde olsam ben de basardım. aynı tepkisizlik olsa yaşına başına bakmam "insan bi teşekkür eder, sizin yerinize bastım ben" derdim. ha "basmasaydın" dese ne dicem? hiçbir şey. "la hevle.." der geçerdim en fazla. karşı tarafın umrunda değilken, ben kendi kendime sinir yapmış olurdum ama üzerine gitmezdim çok. öküzle öküz olmamayı öğrendim istanbulda.

insan bir teşekkür eder diyip kolundan tuttuğun gibi atsaydın aşağı...

ben hayatta tepkisiz kalamazdım. ver 3.5 liramı diye yapışırdım yakasına pislik olsun diye. ya da rica ederim iye bağırırdım. ayar oldum.

Sen içindeki iyiliği kaybetme boşver, etrafta birsürü öküz dolaşıyor.

Sabah işyerinde asansöre binersin, günaydın dersin cevap gelmez, çıkarken iyi akşamlar dersin cevap yok, yürürken dar bir noktada karşılaşırsın yol verirsin suratına bile bakmadan geçer giderler, yolda giderken ışıklarda durursun, yandaki arabadaki şöföre bişey söylemek için camı aç işareti yaparsın ya açmaz ya da açsa bile "arka lastiğiniz inik" ya da "arka kapınız açık" dersin "haa" der..
Teyze adına ben teşekkür ederim

60 yaşında olmasa çok sağlam küfrederdim ama, bu tip yaşlı kadın çok var. minibüste yer veriyorsun hiçbişi demiyorlar mesela. yani çok şaşırmadım.

iyilik, insanın kendisi için yaptığı şeydir kanımca
temeli en azından bu bence,
ne kerizliği yahu,işte o otobüste de sizin gibi birilerinin olma ihtimali bu soruları buralara taşıtıyor
eminim vardı o tobüste de hayatı yaşamı bi gram anlamamışlar
yaptığınız herşeyin karşılığı olmak zorunda değil
ki karşılığa siz yaratıyorsunuz
o zaman, kadın o kadar utandı ki cebinde 3.50 tl bile olmamasından (oysa bu sizin için değerli değil ve o bunun farkında, ve o değersiz para cebinde değil)
bu seni rahatlatacak mı?
bence iyilik yapmaktan vazgeçme eğer yapmak istiyorsan
ama bu kadar da yük etme kendine

o teyze teşekkür etmese de ben teşekkür ederim size. boşverin uğraştırmamışsınız işte kadını :) o teşekkür etmediğiyle kalsın.

sli +1 diyorum, ve misal en basitinden, yolda yürüyorum, kaldırım pek geniş değiş malum ya da çok kalabalık, ben yol vermesem millet omuzlayıp geçecek, böyle işte millet...

bireysellik olayını ben de az biraz uyguluyorum ama onun da ayarı olmalı gibi...

bir de akbil bastırıp 50 TL uzatanlar var sopalık.

benimde başıma çok geliyor bu gibi şeyler. odun oldukkları için sanırım. ya da bizim yetiştirilme tarzımız farklı.

herkesin başına gelmiştir benim de başıma toplu taşım araçlarında o kadar çok geldi ki hala da geliyor.. 1.30 saatlik yolu hemde halk otobüsü gibi ızdırap bir araçta ayakta gideceğimi bilme pahasına yer verdiğim bahsettiğin yaş grubundaki bayanlar sanki vazifemmiş gibi bir teşekkürü çok gördü, yüzüme bile bakmadı.. Tamam bu işi teşekkür için yapmıyoruz ama görgü kuralı ve nezaket internette, kitapta öğrenilecek bir şey değildir ve iyilik karşısında teşekkür etmekte bir erdemdir hemde çok basit bir erdem.. Bu sebepten otobüs yolculuklarında nezaketimi hak etmeyeceğine inandığım tarzdaki insanlara yer vermiyorum tanıdığım veya nezaketi hak edeceğine inandığım insanlara yer veriyorum.. 1.30 saati o itiş kakış içersinde balık istifi otobüste, yoğun trafikte dur kalklarla üstüne üstlük ayakta geçirmeye insanlıktan nasibini almamış bir bayan yüzünden hiç mecbur değilim.. Bence yaptığın doğru bir davranıştı ve nezaket kuralları öyle dalgınlıkla, başka bir şeye kafayı takmakla unutulacak bir şeyde değildir tamamen o bayanın kibarlıktan yoksun olmasından mecazi anlamda ayılığından kaynaklanan bir şey.. Hani oldu bittiyle de olan bir şey değil anlattığın kadarıyla kadının gözü önünde basmışsın akbili.. Bir ayı yüzünden insanın içindeki iyilik,güzellikte yok olmamalı boşver gitisin..

bilmiyorum belki başka şehirlerde de böyle midir insanlar ama istanbul gerçekten bir acayip. çok var böyle insanlar ve neden böyle davrandıklarını, hayata karşı nefretlerinin ve memnuniyetsizliklerinin sebebini çözmek çok zor. bu sadece maddi zorluklarla açıklanabilir mi emin değilim. zamanında yengeç sepeti diye bir yazı okumuştum, her bir kelimesi aklıma kazındı. sebepsiz yere aklıma geliyor bu tip durumlarda. paylaşayım: www.yg.yenicaggazetesi.com.tr

o iyilik döner bulur elbet sizi. çok dindar bir insan değilim ama artniyetsiz yapılan davranışların mutlaka bir karşılığı olduğuna inanırım. bir gün bilet basmışsınızdır, ertesi gün tesadüfen bir iyilik görürsünüz beklemediğiniz birinden. yerinizi verirsiniz, o gün o insan teşekkür etmese bile başka bir zaman size yardımcı olan biri olur çevrenizde. günü gelir zor durumda kaldığınız (hiç kalmamanızı umarım elbet) bir an olursa o vakit tesadüfen bir şeyden düzelir işler, sorun çözülür. evet etrafta umursamaz sorumsuz takılan bir sürü insan var ama kıymet bilen birileri de çıkıyor arada. kendiniz gibi olun, birkaç münasebetsiz yüzünden iyi duygularınızı kaybetmeyin n'olur.

Ben olsaydım içime otururdu, giderdim yanına ağzıma geleni söylerdim babamın oğlu değilsin ya insanlık ettik insan bi teşekkür eder diye bozardım valla,nezaketi,nazik olmayı döve döve öğretirim gerekirse hiç acımam

teyze olayı anlamamış olabilir bence. o yüzden dönüp gitmiştir belki. senin yerinde olsam ben de basardım akbili, benim gibi insanlar kaldığını görmek güzel. burada çok görüyorum bu tarz iyilikler yapıp karşılık göremeyenleri, ayılıkları eleştirenleri ama dışarıda pek denk gelmiyoruz birbirimize. terbiyeli, eğlenceli, saygılı, iyilik sever, kültürlü insanlar olarak hep beraber bi mahalleye taşınsak güzel olur bence.

Durumunuza en uygun olan şey balık olarak gözüküyor. Ama sakın balık beslemeyi yemini vereyim suyunu değiştireyim olur biter şeklinde basit bir şey olarak düşünmeyin yoksa her yeni başlayan gibi sizinki de hüsranla biter bütün balıklarınız ölür. Önce akvaryum.com forumlarında vs. biraz araştırma yapın bilgi edinin, yeni başlayanlar için bir çok konu hali hazırda mevcut. Çünkü tahmininizden çok çok kapsamlı ve özen gerektiren bir konu.

hamster

su kaplumbağası diyecem ama duvara bi resim assan bile daha maceralı olur ondan.

kedi yok köpek yok kuşu da eledik... valla üstad zaten hamster kaplumbağa aklına gelmiştir. kanka bence bas parayı yılan falan al o zaman. haftada bir tane fare ile besliosun diye biliyorum. hem karizma olur.

ginepig

klasiktir ama yine de beni her seferinde derinden etkiler. paylaşayım.

www.youtube.com

süper, bu cins devam edebilirsek hele videolu olarak bu şekilde gönderebilirseniz çok işime yarayacak.

masumiyet'teki haluk bilginer'in monoloğu. efsanedir.
linklere bakmadım yanlış örnek olabilir.
link vermeye de üşendim youtube'dan rahatça bulabilirsin.

www.youtube.com

@lorenzen +1
Türk sinema tarihinin oyunculuk konusundaki zirvesidir o sahne.

when harry met sally'nin son sahnsi. acıklı değil ama romantik. filmi izlemediysen fena spoiler oluyor benden söylemesi.
www.youtube.com

(bkz: sinema tarihinin en iyi konuşma sahneleri)

yavru kedi ya da köpek ise otobüse uyutarak alırsın. büyükse bilmiyorum.
bu arada her firma kabul etmez önceden sorman lazım

uyutmanıza gerek yok. neden uyutacaksınız ki? yavru kedi de köpekte güzel uyur zaten. sadece 2-3 gün yorgun olur sonrasında belki. ne meraklısınız uyutmaya.

otobüse haber verir (bilet almadan konuşun ama) çantası ile yanınızdaki koltukta götürürsünüz. çantası için de ücret ödersiniz muhtemelen (koltuk tuttuğunuz için)

kedi falansa hırkanın içine koy, kimsenin ruhu duymaz. sakın sormakla, izin almaya çalışmakla uğraşma, iş uzar ve karmaşıklaşır. zaten çok uzun bi yolculuk da değil.

uzun değil dediğiniz en az 6 saat. bir kediyi bir hırkanın içinde 6 saat değil 6 dakika tutmanın bile mümkün olmadığını bilmeden nasıl böyle garip metodlar öneriyorsunuz anlamıyorum.

hayvanı uyutmazsan otobüse almazlar. benden söylemesi.
çok usludur gıkı çıkmaz falan yemezler yani zaten hayvan da o havasız ve hareket edemeyeceği ortamda viyaklar devamlı. o yüzden uyutmak şart.

hımm. tamam uyut o zaman. ama kimseye söyleme, gıcıklık yaparlar.

at ya da eşek ise üstüne binerek seyahat edebilirsin.

kedi ve hırka önerisine bittim bu arada. kedi lan bu. durur mu o kadar saat durduğu yerde.

yaw kedi ile 5 saat uçak yolculuğu yapmış br insanım uyutmaya falan gerek yok. Yok derken hayvan rahatsız olmuyorsa hırçınlık yapmıyorsa gerek yok.

Bilet almadan önce otobüs şirketine haber ver, taşıma kafesi olsun ve aşı kartı olsun yeter. Hatta çok pahalı da değil biletler 2 kişilik al yanındakinin yok alerjim var yok tırsarım ben ondan demesinin önüne de geçersin.

illa uyutmicam dersen bi kafa at o ayılana kadar varırsınız zaten

içeri almıyorlar, taşıma kafesinde bagajda götürebiliyorsun. tavşan gibi ses yapmayan bi hayvansa onların plaj çantası gibi taşıma çantaları oluyo kucağına alırsın kimse farketmez.

köpeği kim ne kadar gezdiriyor?

@kediebesi

evet o sorun da var işte. gün içerisinde gezdiren yok. akşamları gezdiriliyor. ben gezdirmek istiyorum ama o sorumluluğu almaya da çekiniyorum başına birşey gelir diye. küçük bir cins köpek ve tasmaya da alışık değil. sahibine sorduğumda tehlikeli olabileceğinden bahsetti.

köpeği seviyorsan biraz süre ver sana da alışır sonunda. sev oyna falan. yok sevmiyorsan hav hav hav kafa sikiyorsa elemana "ben kendi işimin arasında bir de senin köpeğe mi bakıcam?" de "yola bunu gitsin sevgilinin evinde mi kalıcak nerde kalıcaksa kalsın" de. tabii evde bir söz hakkın olduğunu varsayarak söylüyorum. beleşe falan kalıyorsan bunlar denmez tabii.

köpeği seviyorum tabii ki. ama köpek sorumluluğu alacak olsam kendim köpek sahibi olurum. sabahın köründe uyandırması benim için sorun oluyor o yüzden. sahibiyle tekrar konuşacağım ama eğitim olarak da ne yapılabilir mesela?

yani mesela düdük deneyebilirsin caydırıcı olarak. yani çok sinir birşey çünkü aklıma gelen her çözüm yataktan kalkmanı gerektiriyor. bunun dışında arkadaşların işe giderken ona çok ilgi göstermesin, tam kapıdan çıkarken ve kapıdan girdikten hemen sonra çok bir ilgi göstermeyin. sakinleşince sevin. bir de tabi alışır zaman içinde.

ödül mamaları var onlardan ver bayılıolar onlara

disiplinsizlik, şımarıklık. evde sahibi yokken sen olunca onunla ilgilen diye yapıyodur. biraz eğitilirse ve uğraşacağı oyuncakları falan olursa çok sorun olmaz. cinsin özelliklerini bilmiyorum ama ufak köpekler genelde cazgır oluyor, şirin falan diye de çok şımartılıyor, disiplin şart.
disiplin derken askeri disiplin, dayak ceza falan demiyorum tabi ki, ama her ağladığında bakılırsa, her şeyi yapmasına izin verilirse sürekli ilgi bekler. çocuk gibi işte.

ayrıca sabahlarıda gezdirilse iyi olur belki tuvaleti geliyordur.

evet sabah akşam gezdirmek ve gezdirirken yormak çok önemli. bunu yapamıyorsanız da evde koşturup enerjisini almalısınız iyice. sırf çiş kaka için iki adım atıp eve dönüyolarsa olmaz. ceaser bazı enerjisi bol köpekleri koşturuyor bile, yürütmek şöyle dursun, hatta daha ötesinde ağırlık takıyor özellikle yük hayvanlarına.
sonuçta hem bu duruma odaklanmasını baştan engellemeli hem de o duruma girdiğinde (biz aile içinde tetiği düşmek diyoruz) onu çıkarmayı da bilmeli. sahiplerini patron bellediği için senin lafını pek dinlemeyebilir. arkadaş ilişkisinden çok sahip-kul ilişkisini benimse ona karşı. bu evde benim sözüm geçer tavrında ol. ilk başta biraz tepki verir sonra pısar. cesarın hep anlattığı gibi bu köpeğe bağırmak, kötü davranmak anlamında değildir, daha mutlu bir ilişkinin başlangıcıdıııır :P

ödül mamasını da ancak sessiz kaldığında vermelisin. havlamaktan caydırmak için yaparsan köpeği havladığında mama yemeğe şartlarsın ve hiç susmayabilir, dikkat etmek lazım. köpeğin sizden ne istediğini, sizin tavrınızdan ne anladığını iyi bilmek gerekiyor.

eve gelenlere havlama konusu da sahiplenme dürtüsü ve sizin onu korumayacağınızı düşünüyor, sorumluluğu üstlenmiş. bu durumda köpeğe şiştlemek filan onu desteklediğiniz anlamına gelebiliyo bazen, doğru yapılmayınca, o zaman daha da artıyor. bunun yerine havladığı kişinin sizin himayenizde olduğunu, grupça onu kabul ettiğinizi vs algılaması lazım.

yani sonuç olarak bu köpeğin temel itaat eğitimi alması gerek. oh tek cümleyle açıklaması budur. tasmaya da alışması gerek mesela.

kediebesi herşeyde +1
hele köpeği dışarıda tasmasız gezdirmek hem kendisi için tehlikeli(arabası var, acımasız veledi var) hem sağa sola zarar verir sorumluluk alında bırakır, hem de cezası var.

ne biçim bi denklemmiş.
en iyisi wolfram alpha'ya sorun bence.
www.wolframalpha.com

iki tane ayrı denklem mi bunlar biraz daha anlaşılır yazsaydın keşke.

İk tane ayrı denklem evet

Masaüstünde sağ tıkla - özellikler - ayarlar - gelişmiş - monitör ekran yenileme sıklığı xx Hertz

bu değer ekran yenileme aralığını düzenliyor. ekran kartı ile alakalı ama eski tüplü crt monitörlerde manuel ayarlamadığında genelde 60 hertz değerinde kalıyor ve gözün çabuk yorulmasını sağlıyor. bu ayarı kontrol et ve uzun süreli bilgisayar karşısında oturma. odanın ışığını söndürme karanlık olmasın.

bunu şöyle anlatabilirim. herhangi bir kamera veya fotoğraf makinesi ile bilgisayar ekranına baktığında ekrandan düzenli aralıklarla geçen bantlar görürsün. bu değer o değer.

laptop kullanıyorum, daha önceden böyle bi sıkıntım olmamıştı, sadece ekrana bakarken de olmuyo, odaklanmakta sıkıntı çekiyorum gibi.

10 dk. bir göz kontrolünden geçmen fena olmaz. Astigmatı andırıyor.

edit: dün akşamdan beri demişsin pardon, uykusuzluk gibi şeyler de etkilemiş olabilir.

Herkes kendince haklı. Erkeğin de iğrenci var kızın da.. Genelleme de yok... Ee yani? Bir yere varmıyoruz...

dünya büyük iğrenç olmayan birini bul

Aseksuel mısın amk

genelleme değilse bunu bize söylemenin bir faydası yok. gereksiz bir isyan olmuş.

Nietzsche demis ki bu da dahil butun genellemeler yanlistir. O da hakli.

kızlar sütten çıkma ak kaşık ya. o yüzden kızlara yazık. hey allam ya. akşam akşam sinirimi bozdun. aldım ip'ni geliyorum yanına.

Her erkek ve her kız bu genellemeye girmiyor ne demek ? Eğer hepsi girmiyorsa bu nasıl bir genelleme oluyor? Genellemenin anlamını öğrenin bence.

kız sürekli iğrenç adamlarla uğraşıyorsa sıkıntı kendisindedir, seçim yapmayı beceremiyorsa bütün erkeklere bok atmasın.

www.youtube.com george carlinden kadın-erkek tanımı. men are stupid, women are crazy.

Herkes üniversiteye girmesin abi üniversiteye girmek bişey değil. Sınav kalsın bana sorarsan.

üniversiteye başvuruyosun başvuruları değerlendirip her üniversite kendisi seçiyor öğrencileri amerikada bildiğim kadarıyla.

türkiye'de olmaz o iş hacı. üniversite sınavı iyidir. sınavlara bile hile hurda karıştırmaya başlayan insanlarla yaşıyoruz. torpili olmayan insan hiç okuyamaz böyle başvurulu sistem gelirse artık.

sınavlarda yaptıkları şerefsizlikler sürekli ortaya çıktığı içindir kaldırmak istemeleri.

bence de sınav olmalı. ayrıca tüm üniversiteler devlet üniversitesi olmalı. zenginler, çok yüce gönüllülerse vergi muafiyetiyle lab bağışlasınlar, derslik bağışlasınlar üniversitelere; ticarethane açmasınlar.

ayrıca (bkz: amerikan üniversitelerine giriş sistemi)

tr'de niye olmaz dersen; okullarda verilen eğitim standart değil. aynı ismi ( anadolu lisesi vs ) taşıyanlarda bile durum farklı. mesela fen lisesi anadolu lisesinden iyidir gibi bi algı vardır, ama fen lisesinden çok daha iyi anadolu liseleri var. yine izmir fen, aydın fen gibi liseler var ki, bunlardan mezun olup türkiye'nin en iyi bölümlerine gidenler, amerika'nın en iyi üniversitelerinde okumaya çeşitli sebeplerle / para,güven,iş teklifi - evet, lisede yaptığı projelerle dünya markalarından iş teklifi alıyorlar- / gidememiş olanlar.

ayrıca, hile hurda...

mesela ispanyada sınav falan yok! orada adamlar kurmuş düzenini, buradaki gibi saçma sapan oyunlar oynanmıyor. zaten orada kafası basan üniversiteye gidiyor kafası basmayan zaten okumuyor bile. Türk eğitim sistemini anca ygs lys paklar hacı. böyle devam

panpalar benimde merak ettiğim bir nokta var. şimdi benim gibi hali hazırda üniversite okumakta olupta tekrar sınava girmeyi düşünenlerin durumu ne olur sizce? yani ygs-lys kalkarsa bizim tekrar üniversiteye girme sistemimiz nasıl olur sizce?

ingiltere'de liseyi bitiren herkes istediği bölümü seçebiliyor. neymiş efendim ygs lys kalkarsa torpiller havada uçuşurmuş, bu kadar çok kişinin sınava girdiği ülkede bundan adil sistem olmazmış. yerim senin sistemini. ulan elin amerikası bizden daha büyük ya. onlar nasıl kotarıyor bu işi. ben hiç amerikalılardan sistemden şikayet edenini görmedim. demekki takır takır işliyor sistem.

soyle olursa sorun olmaz.. oss gibi ciddi bi sinavi liseden once orta 3te yapsinlar. iyi olanlar en iyi liselere girsin simdiki gibi.. uni zamani gelince de en iyi liselerin puan katsayisi yuksek olur..ve daha cok puan verir.. hem ogrenciler de oss yerine okul derslerine kasacagi icin ders kalitesi de artar liselerde.

amerika'da lise bitirme sınavı var, ösym gibi yerleştirme sistemi yok. her üniversite başvuruları değerlendiriyor. adam diyor ki "ben sınavdan x puanından düşük olanı almıcam, mülakata bile çağırmıyorum." onun yanında okul başarısı, referanslar, mülakat sonucu falan bir sürü şeye bakıyorlar.
türkiye'de böyle bir sistem uygulayamazsın. dersin öğretmeni olmadığı için herkese 100 verilen, veya okulun prestiji artsın diye bol keseden dağıtan kötü okullar ve not sanki kendi canıymış gibi zorla not veren iyi okullar var. kötü okuldaki sıradan bir öğrencinin ortalaması, bu iyi okula girmeyi başarmış daha iyi eğitim almış ve daha bilgili öğrenciden daha iyi olabiliyor. öbür yandan üniversite de o okuldakini almaz derseniz, belki de kötü okuldaki çocuk çok çalıştı da haketti iyi notları. öyle bir düzensizlik var. yapılabilecek en iyi şey merkezi sınav bence.
bir de yukarıda söylendiği gibi torpilden geçilmez, dayısı olmayan üniversite okuyamaz. yüksek lisans, öğretim görevlisi yerleştirme konularında bile torpilin nasıl işlediğini, üniversite tüzüğünü çiğneyerek yapıldığını gördüm, binlerce kişinin alındığı bi durumda nasıl torpil döneceğini düşünemiyorum bile.

ne zaman kalkar bunun hakkında bir fikri olan var mı? örneğin seneye ygs/lys olmayacak mı?

peki, alanlar kaldırılmışken, yani bir eşit-ağırlık öğrencisi fen çalışıp fenden alan bir programı kazanabilirken, bu durumda ne olacak?

kalkmaz yahu. öyle lafta kalır sadece.

*As per

*requirement of

*determined by

olabilir.

In this religion, yada This religion claims that.. diyebilirsin

as stated by, as claimed by, in accordance with, depending on, in consonance with

yerine göre değişir. as claimed in olabilir bir kitaptan alıntı falansa
yani as claimed by jesus christ / as claimed in bible.

tabi ki ama başarısız intihar girişiminde karşında polisi de bulabilirsin
düzeltme: kullanmayacaksan hak

Bence manasız ama (ağır hastalıklarda ötenazi gibi durumlar hariç) hak tabii ki. Hani suç teşkil etse ne olur, etmese ne olur, artık yoksun zaten öldükten sonra.

hukuki açıdan bir cezası yoktur. çünkü hem aktif hem de pasif süje aynıdır.

Olursen zaten olmussundur. Deneyip basaramazsan da kimse sana neden yapamadin demez. Son zamanlarda hastane polisi tutanak tutuyor ama intihar denemelerinde.

Ama devletin sana verdigi bir hak degildir. Oyle olsa intihar etmek icin ucurumlar olusturulur, ilaclar vs satilirdi.

tutanak tutulmasının sebebi, türk ceza kanunu'na göre intihara ikna veya yardım suçtur. yardım veya ikna eden var mı diye tahkikat başlatılır. ayrıca hayatına kasteden kişi hakkında uygulanabilecek bir emniyet tedbiri var mı diye soruşturma yapılabilir.

kendini öldürmek hak olabilir, ama anasını, babasını, çocuğunu, eşini ömür boyunca acı içinde bırakmaya hakkı var mı insanın? insanın evladı şehit bile olsa, ailesi bundan gurur bile duysa o acı katlanması çok zorken, bir de intihar ettiğini yakıştırmayı düşün. ayrıca insanın kendini bir sonraki günü, güneşi görmekten, komik bir şey görüp gülmekten, bir şeylere mutlu olmaktan alıkoyması bir hak mıdır?

başarısız olunca ceza gelebiliyor, polisi itfaiyeyi boş yere tutmaktan falan
bir de etrafa zarar verilirse onun cezası oluyor şunun gibi gundem.milliyet.com.tr

Ceza kanunu hakkında hiçbir fikrim yok ancak bir insanın kendi yaşamı hakkında hiçbir otorite, kurum söz hakkına sahip olamaz. Devlet bir insana kendini öldürmeni yasaklıyorum diyemez. Din kitapları da bunu en büyük günahlar sınıfına sokarak engellemeye çalışmaktadırlar ama bence bir insanın en özgür ve dokunulmamış kararı intihar etme ve yaşamına son verme kararıdır.

Bir insan yaşamını sonlandırmaya karar vermişse zaten yaşamdan keyif almıyor ve acı çekiyor olmalı. Sahip olduğu sorumluluklar, ailesi ve diğer şeylerin ne gibi bir önemi olabilir ki ? Bunun daha ötesi mi var, kendi yaşamını sonlandırıyorsun zaten...

accujazz.com sitesindeki onlarca kanaldan çeşitli caz türlerine ulaşabilirsin.

jazz in the cafes

nigel kennedy - blue note sessions güzel bir albümdür

charlie mingus, django reinhardt, billie holiday, miles davis

ruhunhali.blogspot.com

metropolitan jazz affairs

sözlü seviyosan ella fitzgerald, tabi ki louis armstrong, john coltrane, blues için de jonny lang, bb king en sevdiklerimden. how blue can you get! :) hele ella abladan summertime dinle pekmez gibi ol, pamuk şeker gibi ol. buyur www.youtube.com

band of brothers
the pasific

@ykyt
o tür savaş olayları pek ilgimi çekmiyor.

the great expectations

downton abbey !!!!!!

black mirror 3 bölüm ama her biri farklı hikaye.

4400 ilk 4 bölüm.ki 4 bölüm cekilip uzatilmis bi dizi.

prisoner

bulut degil mi?

bulut +1 ya da nawres +1

bulutlar katman katman, alçaktakiler dönelmiş, üsttekiler de farklı kümelenmiş.

ya iyi de hepsi aynı kalınlık ve yoğunlukta. ayrıca hepsi de belli bir aralıkla dizilmişler. bana bulut gibi gelmedi, isterseniz bir de şu 11500x11500 çözünürlüklü olan versiyonuna (www.flickr.com ) bakın. öyle cevap verin. kafam karıştı benim. acaba hubble'ın çektiği fotoğrafları birleştirirken mi oluşmuş bunlar?

hayır sedef bulutları mı acaba diyicem alakası yok, öyle olmaz o bulutlar da...

edit: hubble değilmiş çeken. tahmin etmiştim gerçi dünyaya yakın olmasından bu fotoğrafı çekmesinin saçma olduğunu da nasıl bir özgüvense sallamışım direk hubble diye...

@kısa bir şey, düşündüğün gibi güneşte parlamış sadece. normalde tek bir parlak bölge olması gerekirken her dilimin kendi parlak bölgesi var: www.nasa.gov

bi de hubble fazla yakında olduğu için dünya'yı ve ay'ı fotoğraflayamıyor, bunu çeken uydu "suomi npp"

götümden sallıyorum, ozonun yoğunluğundan falan dolayı yansıma yapmış olabilir.

yüzük preşıısssss

tek yüzük.

filmin figürlerini alabilirsin

www.hayalkahramanlari.com

www.ebay.com

hatta,

www.ebay.com

may the money be with you..

Extended blurayleri çıktı al onları birlikte izleyin oh miss

www.jestyap.com

www.dreamersfigure.com

dreamers kadıköyde bir dükkan. esaslıdır. belki uygun bir şeylere denk gelirsin.

www.ebay.com

bluray player ve buyuk monitor.

akşamyıldızı +1

akşamyıldızı+ <3

kürtlere kim mal ediyor ki?

genel olarak türk dünyasında kutlanıyor diye sanıyorum.

@gominist redar
her yerde kutlamaların yasaklanması, pkk yanlılarının gösteri yapma çalışmaları vs vs kamuoyunda öyle bir izlenim yaratılmaya çalışılıyormuş gibi geldi bana.

yanıtı basit aslında. milliyetçilikten başka bir şey değil. pek çok kürt, ısrarla newroz'un nevruz'dan başka bir şey olduğu (demirci kawa efsanesi) konusunda diretiyor. aslında novruz/nevruz/newroz/navrez vb. hepsi aynı şey. adı bile aynı sözcüğün farklı okunuşları. sonuçta hepsi esasen pers kökenli anonim bir bahar bayramı. buna yok iranlıların novruzu ayrı, türklerinki ergenekon'dan çıkış, kürtlerinki kawa'nın yaktığı ateşler vb. o yüzden hepsi farklı demek saçma. hepsi aynı işte. bu bayramı her halk kendi mitolojisiyle birleştirmiş. nevruz türklerin bahar bayramı, newroz ise kürtlerin direnişinin simgesi demek milliyetçilikten başka bir şey değil. türkçe yazarken ben bu bayramı nevruz diye yazıyorum. bence türkçe yazarken nevruz yerine newroz yazmak noel yerine christmas yazmak gibi bir şey. ama kürtçe yazarken, konuşurken adam elbette newroz piroz be, diyecek.

kürtler belki türklerin milliyetçiliğinden çok çekti ama kendileri de milliyetçilikten başka bir şey sunmuyorlar.

tabii bütün bunlar dışında iki noktada da fikrimi belirteyim. 1- devletin, insanların neyi ne zaman kutlayacaklarını söylemesi abes. 1 mayıs için yıllar yılı taksim kapalı oldu. her sene olay çıktı. açık olduğu gibi hiçbir sorun çıkmadı.
2- her olayda gaz bombası, orantısız güç kullanan polisi kınadığım gibi metrobüs taşlayıp, araba yakan, molotf kokteyli atanları da kınıyorum.

edit: yanlış anlaşılmaya karşı vurgulayayım. benim sinir olduğum şey kürtlerin tarihlerine sahip çıkması veya nevruz'a farklı bir anlam yüklemeleri değil. ama türkçe yazarken nevruz yerine newroz yazılıp bunun sebebi olarak nevruz'la newroz'un farklı şeyler olduğunun söylenmesi. denilse ki "nevruz bizim içim budur." eyvallah. ama ben türkçe yazarken cümle içinde nevruz diye yazınca hemen "yok nevruz değil, newroz. nevruz başka" denilirse bu yersiz milliyetçilikten başka bir şey değildir. kürtçe yazarken de tutup o adama zorla nevruz diye yazmasını dayatan veya nevruz'u kürtlere ne zaman kutlayıp kutlayamayacaklarını söyleyen de ayrı bir halt etmiştir.

yaşın pek yetmiyor galiba ama nevruz bir zamanlar gercekten de sadece kürtlerin kutladigi bir bayramdi. devlet yasaklanmasi gereken birseymis gibi davranmiyor, yasakliyor, kutlayani tutukluyor, sokaklarda panzerlerle tanklarla nöbet bekliyordu cocuklar ateş yakmasin diye. demirel den sonradir, nevruz'un piçleştirilmesi (küfür anlaminda degil, bastardization'in türkcesi olarak), ergenekon'a türk dünyasına falan mal edilmesi.

bahar bayrami her kültürde, her ulusun tarihinde, her tarim toplumunun mitolojisinde zaten var. ama nevruz bahar bayrami degil sadece.

half orc'um hiç nevruz kutladığımızı hatırlamıyorum. o yüzden de devletin kürt'lerin bayramını kürtler istediği şekilde kutlamasın diye olaylara girdiğine inanıyorum.

hıdırellez vardı bizde.

www.ilkehaber.com

bu arada nevruz'un (bahar bayramı değil, nevruz'un) kutlandığı ülkeleri, nevruz'un kökenini vb. gösteriyor şurada: tr.wikipedia.org

atmacaged'in dediğiyse kısmen doğru. 1990'larda nevruz kürtlerle özdeşleşmişti. atmacaged'in dediği lastik yakmaları falan anımsıyorum. ama cumhuriyet öncesinde de cumhuriyet sonrasında da nevruz türkler arasında da kutlanırmış (60 küsur yaşındaki canlı kaynak yanımda. kendisine sordum). 1990'lardan sonra değişen şeylerden birisi bunun ergenekon'a falan bağlanması ve demir dövmeler vb. biçimlerde devletin "bakın aslında bu aslında bir türk bayramıdır" gibisinden bir tutuma girmesidir. yoksa türkler hiç kutlamıyordu gibi bir şey yok. hele türkiye'yi bir kenara koyarsak orta asya cumhuriyetleri, azerbaycan ve avrupa'daki türkik halklar arasında türkiye kürtlerindeki kadar coşkulu kutlanıyor nevruz.

işin aslı türk dünyasına da kürtlere de özgü bir şey değil nevruz. pers kökenli anonim bir bayram işte. daha bugün facebook sayfasından marjane satrapi milletin nouruz'unu kutladı pers yılbaşısı diye. afganistan'da da kutlanıyor, kırım'da da, kazakistan'da da, bulgaristan'da... avrupa'ya yayılması da osmanlılar sayesinde olmuş. her halk kendisine göre bir anlam yüklemiş. dileyen yüklesin.

edit: dehri'nin verdiği link çok açıklayıcı olmuş.

Türkiye'de şaman kökenleri güçlü olan bu bayram İslamlaşmanın da etkisiyle kutlanmamış, devlet tarafından da son büyük olaylı kutlamlara kadar resmi bayram olarak tanınmamışi 1mayısa yapılan muamelenin aynısı Newruz bayramına da yapılmış, devlet politikası açısından bir güç gösterisine çevrilmiştir. biz istemiyoruz kutlamayacaksınız ve tabi ki bu durum karşı tarafını da hemen yaratmıştır.
bir şeyin siyasete kurban edilişi işte bu kadar. evet newruz kürtler tarafından ( hangi kürtler?) siyasete alet edilmiştir, tıpkı türkler tarafından edildiği gibi (hangi türkler?) halklar ise bayramlarına sahip çıkmamış, kendilerine ait iradelerini diğerine devrederek buna ortak olmuş ya da olmak zorunda bırakılmışlardır

a) nevruz bir sürü halkın bayramıdır.

b) sakin kendi halinde gariban bir bayramdı. nevruz yani bahar geldi oleeey idi.

c) türkler ihmal etti. pek de ciddiye almadılar. islam güçlü olunca da bu şaman kokan işleri bıraktılar.

d) kürtler daha bir benimsedi.

e) nevruz karizmatik bir diriliş destanı oldu. eskiden de karizması yok demiyorum ama türklerdeki algısı bu idi. bir türk "off be nevruz bizim dirilişimiz" demez ben duymadım hiç. türklerin karizmatik destanı ergenekon falan idi.

f) zaten pkk tabanı da dini öğeler uzak durunca, nevruz onlar için bulunmaz fırsat idi. hiç yoktan bir (mesela) "kürt 1 mayısı" yarattılar. hem tarihi bir olay olsun hem diriliş koksun hem ınsanlar toplansın dans etsın hem dini öğe olmasın. harika di mi? bunu kapotaj baramı ile yerli malı haftası ile sağlayamazsın ki? pkk tabanı nevruzda bastırınca, devlet ve kürtler arasında inatlaşma da çıktı bu iyi artırdı bu "karizmatik nevruz" havasını, ohh harika. pkk'ya her zaman halk eylemi lazımdı, iyice ballı börek oldu.



g) nevruz "değer kazanınca" türkler de "yaaa ama bizim nevruzumuz bu ya" demeye başladılar. önce "kürt yok ne kürdü" diyen anlayış sonra "eee 5000 yıllık kardeşiz" diyor ya, onun gibi. baktılar kürtler nevruzdan vazgeçmiyor, türkler de dolu koltuğa sıkışmaya kalktı.

h) aslında, bence, ortada 2 tür nevruz var:

1. türklerin "oleyy bahar geldi be" nevruzu.
2. kürtlerin "karizmatik" diriliş soslu, siyasi, pkk'lı nevruzu.

i) son günlerdeki açıkalama çok anlamlı, acı ama gerçek:

bit.ly

"nevruz sadece kürtler'e gelmiyor"

evet sadece kürtlere gelmiyor ama dediğim gibi:

1. türklere gelen nevruz şirin sempatik cici nevruz.

2. kürtlere gelen diriliş ateşi, serok, serhıldan, biji serok apo newroz.

durum budur.

özetin de özeti:

türk kürt bayramı değil de, işte, anlayış ve sahiplenme farkı.

islam gibi işte, iran'da farklı bizde farklı. afrikada mesela kadın sünneti var, burada adını bilen yok.

ama islam her yerde adetlerle birleşiyor bazen iyi bazen de kötü.

bu da öyle. türkün nevruzu ile kürdünki farklı. hissettirdikleri farklı. türke özgürlük desen adam bomboş bakar türk zaten özgür.

milliyetçilik.

gitarın içi tozlanmasın diye kapak yapmışlar . anne aparatı zaten .

gitarı kullanmadığın zaman içine bir şey girmesin diye kullanılan bir şey herhalde.

sallıyorum, mantıken: telden çıkan ses içeriden yansıyıp acayip işlere sebebiyet vermesin diye yapılmış bir ürün.

gitar tellerinde oluşan rezonansı zaptedebilme aparatı.lakin bu bantla felan yapılabilecek bir şeydir.zira o ''fretnoise'' diye tanımlanan sesleri tamamen yok etmek doğallı ve geçişleri öldürür.manuel olarak kendi duyumuna göre kısmen daha başarılı.

elektro akustiklerde veya gitarın mikrofonlanma durumunda sesi açınca kolonlardan gelen sesin içeride feedback yapıp tekrar duyulması önlemek içinmiş.

bence içeri örümcek girmesin diye yapmışlar. ses ile ilgili olması bana manrtıksız geldi o zaman gitarı yaparken kapatsınlar orayı :)

sayın neira lütfen prensipli düşün biraz.sence senin dediğin gibi başta kapatmayı akıl edememeleri mi daha olası, yoksa özel durumlarda (kayıt esnasında veya mikrofonlama ile canlı performanslar esnasında) kapatsınlar diye bi kapakçık yapmış olmaları mı?

buyur burdan da yak: www.youtube.com

çok yoğunmuşsun gerçekten. kime nasıl vakit ayırırsın bilemedim şimdi :/
sevgilinle arkadaş ortamını birleştirmekten başlayabilirsin ama. zaten sevgilinin senin arkadaş çevrenle güzel iletişim kurabiliyor olması gerekir. ayrıca annenle de ileşitimi iyi olursa evinize gelir rahat rahat herkesle görüşürsün.
zormuş ya bilemedim

Ben şahsen akşam yemeğini mümkün mertebe evde yiyerek en azından sofrada vakit geçirmeye çalışıyorum. İş çıkışı eve gelip 1 saat yemek için durabiliyorum böylece, ardından da dışarı çıkıp kız arkadaşımla buluşuyorum. Tabi sizin sevgilinizle aranızdaki mesafeyi bilmiyorum ama aşılamayacak kadar çok da uzak değildir elbet.

evlenin ve annen de sizle yaşasın. (imza: annen)

cumartesi çalışmak zorunda olmayacağın bir iş bulmaya çalışabilirsin. iş ve ev arasındaki mesafe kısalırsa ordan bi yarım saat kazansan fln. ve evet ortamları birleştirmek lazım. sevgilin evinize gelebilse mesela..bi de sevgilini hergün görmicen artık. annenin de senden ayrı sosyalleşebilmesi şart. böyle gitmez, zor yani..

simdi bu aile iliskilerinize de bagli aslinda. mesela annenle aksam yemegi yiyip vakit gecirdigin zamanlarda erkek arkadasini da plana dahil edebilir misin? boylece haftada bir-iki aksam sevgilin size yemege-oturmaya gelebilir. hep beraber film de izlersiniz. yataga 15 dakika erken gidip uyumadan once biraz okuyabilirsin. anneni onu mesgul edecek seylere yonlendirebilirsin; bir hedef vermek gibi. mesela bir orgu/dikis dergisi al; gordugun hirkayi/etegi/vb. cok begendini soyleyip yapmasi icin ikna et. tamamen uydurdum ornegi, sen kendi annene adapte edersin. bunlar geldi aklima.

evde kitap okuyacaksan annenin dizine yat öyle oku. onun da müthiş hoşuna gidecektir. arada bir kitapla ilgili bir şeyle söyle. unutma bir gün onu da kaybedeceksin,ve o gün belki de şu anki sevgilinden ayrılalı yıllar geçmiş olacak. önceliği annene ver.sonra sevgili sonra da arkadaş. kitap okumayı falan bırakalı bizim de yıllar oluyor. kitabı da otobüste metroda falan okursun artık.

bence önceliği annenize vermelisiniz, sonuçta babanizin kaybetmissiniz, kardeşiniz yanında değil, ve yalnız bi insan. eğer ki anneniz sevgilinizden haberdarsa birlikte birşeyler paylasabilirsiniz. siz yanında olmadığında sevgilizin arkadaşları var, arkadaşlarınızın diğer arkadaşları ve ya sevgilileri var, ama yanında olmadiginizda anneniz gerçekten yalnız.

bir de ne sevgili ne de arkadaş, bir tek ailesi kalıyor yolun sonunda insanın yanında,

bırazda annen ve kız arkadasınla bırlıkte vakit geçir,tanışıyorlarmı bilmiyorum ama annen tanışırsa çok mutlu olacaktır (bence).

sevgilin hakkında kötü bi şey söyleyemem tabii ki, ikinizi ve ilişkinizi tanımıyorum. ama şu kadarını söyleyim sana, sevgililer her zaman senden iyisini bulduğu zaman tekmeyi basarlar (tabir için özür dilerim ama böyle). istediğin kadar sev, istediğin kadar ilişkiniz iyi olsun, aşk her zaman geçicidir.

babanı kaybetmek annen için kolay olmamıştır (bu arada başınız sağ olsun). kardeşinin de olmaması anneni ciddi anlamda yalnızlık psikolojisine sokar. benim annem babam da boşandı ve aynı şeyleri ben de yaşıyorum. yapman gereken sevgilinle annen arasındaki dengeyi bulman ve ağırlığı annene vermendir. sevgiline bunu anlatmak zorundasın. sana anlayış göstermek zorunda. her gün değil de 2 veya 3 günde bir görüşün mesela.

eğer bunun için sana trip yapacak bi sevgilin varsa zaten pek hayır gelmez kendisinden. anneni yalnız bırakma yani, belli etmese de üzülüyodur.

başın sağolsun, anneni yalnız bırakma.

arkadaşları azalt, sevgiliden de azıcık kıs zamanı. anlasın o da. bi de annen ne kadar sosyalleşebileceği yer varsa gitsin, onu bu konuda destekle&motive et. zaten 1-2 sene içerisinde o kendi çevresini yapar, işleri yoluna daha iyi koyar. evde sıkılmasın, sıkılacaksa dışarda sıkılsın.

anneler candır,üzülmez anneler

sevgilinizle bir iki hafta görüşmezseniz ölmezsiniz, evet biliyorum insan hergün görmek istiyor ama sevgilinize durumu biraz açarsanız anlayış göstereceğini sanıyorum. göstermezse kendisini ekşiduyuru ahalisi olarak sopalayabiliriz.
anneniz tv izlerken yanında oturup kitap okuyabilirsiniz.

bence anneni bir adım ön plana al zor dönem geçiriyor hem annen ya boru mu bu..sevgilinizde bir zahmet bu duruma anlayış göstersin hem sevgiliniz böyle zor durumda sizle görüşmek istiyorsa en azından iş çıkışınıza gelip eve kadar size eşlik edip sizle vakit geçirmiş olabilir..iş arası öğle yemeği için uğrayabilir..

sana sevgilerimi gönderiyorum arkadasım.

sigara içiyorum. izledim ve şurada geçen görüşüm değişmedi: #25730174

sigaranın bundan çok daha kötü durumlara sebebiyet verebileceği biliniyor çoğu içici tarafından. dolayısıyla bu korkutma temalı kampanyalar doğru yöntem değil bana kalırsa.

ben içmiyorum hayatımdada hiç içmedim (sadece 2 nefes denedim bu ne be dedim attım).

Reklam filmine gelince üzücü ve etkileyici ama sigara içen birisinin sigarayı bırakması için yeterli değil. İnsanlar zaten sigaranın kendilerini bu duruma getirebileceğini biliyor ama başlarına gelmediği için pek sallamıyorlar canları çektikçe yakıyorlar.

sigara yüzünden iki bacağı kesilip hala içen adam vardı. bir de sigara içmeden de kanser olan insanlar var, tek etken olmadığı biliniyor. ayrıca insanlar hiç kendi başına gelmeyeceğini düşünür.

etkili.
biraktim iyi ki birakmisim.

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com --bu iyiymiş


buralardan belki bir albüme ulaşabilirsin. elle tutulur bir sonuca ulaşman durumunda mesaj atarsan güzel olur.

bir de elektro olmadan da olur dersen, apocalyptica.

(bkz: Trans-Siberian Orchestra)

Stratovarius, Tony Macalpine, Rhapsody, yer yer Kamelot
Trans-Siberian +1

Timo Tolkki - Classical Variations And Themes

Örnekler, www.youtube.com
www.youtube.com

whole lotta love?

since i've been loving you?

Houses of the Holy isimli albümde çok büyük ihtimal de adı gelmedi aklıma

the crunge'dir kesin. özlemişim ben de bi dinleyeyim.

montaj gibi geldi.

o nasıl pota yahu :) bence de montaj.

Fantastik bir çalışma olmuş.

pota montaj, eli belindeki herifte montaj top oynayanlarda montaj. bu cami ırakta bile değildir belki

onu bunu bilmem ama ışık uyumuna bakınca profesyonel bir montaj olmuş. adamlar nelerle uğraşıyor yarabbi.

cami değil saddam'ın sarayı muhabbetiydi bunlar ama elemanların potaya göre açısına bakınca montaj gibi görünüyor.

ücretler ikisi için de oldukça düşük. ben olsam kurumsalı tercih ederdim. haftasonu çalışılıyor diyen yerden arkana bakmadan kaçacaksın. ha 830 geçmiş eline ay sonunda ha 850?

Teklifler bence de dusuk. 2. Teklifi düşünme bile.

o ücretler nedir öyle yav? yabancı dilin ne durumda? denetim firmaları işe alımları açtı, başvursana.

ortalamanın üzerinde bir okulda yüksek lisans için çabalayın. cezbedici gelmedi iki teklif.

kurumsal dediğin ne kadar kurumsal? çalışmaya başladıktan sonra haftasonu kal, akşam 9a kadar kal çalış demeyecekleri kesin mi? babamdan bildiğim kadarıyla satın alma zevkli bir iş, çevre edinme açısından ideal, ama tabi şirketten şirkete değişebilir. evet ücretler düşük ama istanbul'da o maaşa çalışan mühendisler var.
yüksek lisans için de çalışmak istediğin piyasayı araştır, geçerliliği var mı diye. hiç yüksek lisansa falan bakmayıp tipine, burcuna, mülakattaki oturuşuna göre alan büyük şirketler var.

moda ağva şile sarıyer tarlabaşı

ilçeden ziyade biraz daha spesifik cevaplar bekliyorum, ama yine de ilginiz için teşekkür ederim.

köprü girişlerinde bir şeyler satmaya uğraşan insanları çek

üst geçitler

öyle garlar filan bilindik yerlere gitme bence, oralarda çekilmiş binlerce konu üzerine milyonlarca fotoğraf var zaten, seninki de kesin vardır. arka sokaklara git bence. anadolu yakasında minibüs caddesi üzerinde çek, maltepe merkezde sahile doğru eski mahalleler var, ahşap evlerin falan olduğu oralara git. haydarpaşa da klasik koyu tonlamayla arka plana eskişehir trenini alıp, odağı converselere ayarlayıp treni buğulu bırakma olayı olmasın.

Model/maket uçak olabilir.
urun.gittigidiyor.com
urun.gittigidiyor.com
urun.gittigidiyor.com

Çok basit değil mi? Zaten uçakla ilgili başka ne olur dediğinizi duyar gibiyim ama haklısın sen de.

ahan da marjinal bir hediye o zaman. uçak mı uçak :D

paraşütle atlama kursu :

www.thk.org.tr

Yahu o da bedava. Nasıl hediye edilir ki :D

@beetle: Kask değil de gözlük alabilirim belki sağol.

Bedava ama tut kolundan götür, bi plan hazırla tatille karışık. hem belki haberi yoktur öyle bir olaydan öğretirsin.

O tarz bir şey yapabileceğim bir durumda değilim malesef.

Müdür para varsa ya bi tane savas ucagi pilotlarinin kullandigi kasktan satin alip hediye et ya da THY NİNfalan baya kaliteli ve buyuk maket ucaklari var ondan alip hediye et.

Hmm. Savaş pilotu kaskını biraz baktım da bulamadım. Bir yol gösterin. Fazla tuzlu olmazsa denkleştiririm sorun olmaz. Biraz havacılık forumlarına felan bakayım olmazsa oralara da sorayım. Savaş pilotu kaskı kafama yattı gibi.

Ee yok mu başka önerisi olan? Halloldu sanmayın yani ondan yazıyorum.

Bütçe nedir?
Araba varsa, hezarfen havaalanına git. Orada TOP AIR var, 150 mi 170 liraya mı ne 15 dakika tek motorlu eğitim uçağı kullandırıyorlardı. Baya baya kullandım ben, iniş hariç her şeyi yapıyorsun.

ne tarz uçaklar seviyor, sadece uzaktan izlemesini mi yoksa yolculuk etmeyimi seviyor veya pilotluk hayali mi var?
pilotluk sevdası varsa Microsoft Flight Simulator X isimli simülator ve yanında güzel bi uçuş joystiği güzel olabilir.
Sadece yolculuk etmek istiyorsa İstanbul İzmir aynı güne iki tane gidiş dönüş bileti alıp izmir de romantik bi gün geçirip akşamına geri dönebilirsiniz :)

Şu ilizyonist kolyesi çok güzel evet ama yapabileceğimi hiç sanmıyorum. Hiç elle yapılabilecek gibi durmuyor. Diğer arkadaşlara: Kız hoşlandığımı değil sırıl sıklam aşık olduğumu biliyor. Gerçi ne kadar inanıyor bilmiyorum ama biliyor işte. Ve malesef karşılıklı bir durum değil bu. O yüzden şuraya buraya götürmek olanak dışı.

Pilot hayali var ama bir oyun ve joystik insanı ne kadar mutlu edebilir ki? Ben de oyun severim ama bana alınsa bu ne derim doğum günümde.

Bu arada o ilizyonist kolyeyi öneren arkadaş yapmışsa bir yardım etse süper olur. Yapabileceğim bir şeyse yaparım mutlaka. Resmini de yapmayı düşünüyorum içime sinerse onu da veririm. Böyle saçma sapan bir durumdayım işte. En azından bunları planlarken en basitinden kafam biraz rahatlıyor.

simülasyon oyun değildir. Gerçekten uçak seven birisi uçak simülasyonu için yapılmış bi joysticke "bu ne?" demez. Bu kafada olduğun sürece friendzone'da olmana şaşırmamak lazım.

Ya bana saçma sapan ayaklar çekme. Kızı tanıyorum. Simülasyon ne demek biliyorum. Kızın bundan etkilenmeyeceğini de biliyorum en azından benim istediğim şekilde. Ben şurada özel bir hediye bulmaya çalışıyorum. Kız 18 yaşında. Ygsye hazırlanıyor. Evine gidip joystik kurup oyun mu oynayacak? Boş boş konuşma benimle nasıl bir neden-sonuç algın var bilmiyorum ama...

Şu kolyeyi yapacağım sanırım. Hoşlanacağına eminim. Biraz araştırayım en iyisi teşekkürler herkese. Gerçi aklında bir şey olan varsa yazsın lütfen.

www.youtube.com

Bu bulduklarımın en mükemmeli ama galiba 300 dolara satılanlardan. Kolyeyi yapmak için gereken malzemeler felan beni aşıyor. Etraftaki esnafa biraz sorayım yapabilecekler mi diye. Olmazsa yine de bir denerim.

you fucker!

nothing escapes you olabilir, sanırım. böyle bir idiom var, lakin "senden birşey kaçmaz" manasına da geliyor olabilir. "no one escapes you" diyelim.

no one can't escape from you olmaz.
nothing escapes you da idiom zaten ama no one yaparsak bir from eklemek gerekir bence. No one escapes from you. Ya da no one can escape from you.

"escape from you" olarak kullanınca sanki eğitimli katilden bahsedilmiş gibi oluyor. sorulan cümle kişinin yetenekli olduğu, ikna edici olduğu, işini iyi yaptığı veya çapkın olduğu gibi anlamlar taşıyabilir. tam anlamıyla bir çeviri yapılabileceğini sanmam, duruma göre farklı cümleler kullanılabilir.

spor mağazalarında 25-35 lira arasında nike toplar var, gayet güzel onlar.

"nike 1000" iyidir, olmadı "nike baller" da alabilirsiniz.. ilk söylediğim indoor/outdoor, ikinci söylediğim sadece outdoor..

takimlarin da var. 22 lira fiyati. gs, fb, bjk. uretici interspor ve bir cok spor magazasinda bulabilirsin. sokak icin uygun.

Franchise vermiyor Stabucks'ın Türkiye'deki haklarına sahip olan firma. Açamazsınız.

zaten daha firmanin franchise vermedigini bilmeden bu sektöre girmeyi düsünmek iyimis.

cevap:tek kosul var su anda,sirketi satin alirsaniz olur.

starbucks'ın haklarını elinde bulunduran şirket kendisi açıyor, dışarıya bayilik vermiyor diye biliyorum.

cok iyi fikir ama, başka bi kahveci acın. bize de yazın sonucu:)

hangi şehirde yaşıyorsunuz? mesela starbucks'ın uzun vadede karadeniz bölgesinde şube açmayacağını duydum.

Neler lazım:
1)Shaya yı toptan veya %51 hissesini satın almanız lazım.

Koşullar:
1)Çok para (bu sende olabilirde olmayabilir de bilemem belki de richie rich ne bileyim bir bruce waynesindir.)
2)Araştırma (bunun sende olmadığına eminim)

olduğun yerde tutar,olmadığın yerlerde bile tutar starbucks ın tutmayacağı yer yok. Ama sen bu koşulları yerine getirebilirmisin ondan haber ver. Belki yerine getirebilirsen bizede sevabına bir bayii verirsin.

kanada'da isletme oku. deli gibi dilin olsun oyle bir acarsin ki.

Bir de girişimci Türk gençliğine hayranım, 3000 lira sermayem var ne yapsam Burger King açayım yok Mc.D. açayım yok yok Starbucks açayım, arkadaş bunları ha diyince açamıyorsun açsan bile mesela bir B.King için 500-600 bin dolar gerekiyor, öyle bu işler açayım hemen bir tane olmuyor bugün en kötü cafe bile 200-300 bin lirayı buluyor.

ben ısletmecılık tarzı bırsey yapıyorsun dıye bılıyorum. kardanda bellır oran komısyon verıyorlar. onlaın bazı masraflarına ortak oluyorsun fln oyle bır muhabbet donmustu ne kadar dogru bılmıyorum.ama ozsut flln ısım hakkı verıyor

sic_co

sen rahat ol para konusunda

lastfm den üyelik al gitsin aylık 5 lira falan..

www.grooveyardradio.com
ruhunhali.blogspot.com

@r_u_h,

hocam bana biraz fazla rock geldi grooveyardradio ama ?

grooveyards records'un çıkardığı albümlerden çalıyor, blues, blues rock çoğunlukta, arada hard rock ta oluyor tabi.

yazmayı unutmuşum jazz için www.jazzradio.com bunu dinliyorum ben.

www.cazkolik.com

Valla, yoğurdu ben de çok sever her şeyle yerim. Makarna, pilav, salataya mayonezle karıştırırım(hem sağlıklı az yağlı oluyo), patlıcan köfte vs.vs.
hiç olmadı, nane, biber, tuz atarım yerim.
bence Yaşasın yoğurt yemek!

ev yoğurduysa yapıyor valla.

@2'ye ölümüne katılıyorum.

ev yoğurdu falan bilmem. sütaş içim yörsan her türlü girerim bütün yemeklere yoğurtla.

normal yoğurt normalde öyle aklıma gelmezdi sofrada olmadıkça yemezdim. birkaç aydır ev yoğurdu yiyorum ve yoğurdun marketlerde satılanlardan çok başka birşey olduğunu gördüm, her akşam 1 kase yemeye başladım bağımlılık yapıyor mu bilmem ama alışkanlık yapıyor.

güzel olduğu için ve sağlığa faydalı olduğu için iyi hissettirmiştir, bir çeşit psikolojik bağımlılıktır yani. yoğurtsuz hayat mı olur yahu!

ben de cheesecake bilmezdim. şimdi favorim o. bir de küçükken bir sufle yemişliğim vardı, sonra yıllarca aynı lezzeti aradım.

balkona cd tak

ha pardon yanlış oldu

barınak çözüm değil, ya çok kötü koşullarda kalacaklar ya da kısırlaştırılıp aynı yere bırakılacaklar(muhtemelen bu işlemler yapılmıştır bile) belki onları rahatsız eden bir şeyler vardır veya aç/susuz olduklarından dikkat çekmek istiyorlardır, su yemek falan bırakın sokağa dertleri bu olabilir.

empati yaparak cevap verebilirim.
çocuk yapmak için biriyle cinsel ilişkiye girmek zorunda değilsiniz, tüp bebek var, eğer yoksa yakın gelecekte sperm bankası gibi yumurta bankası da olur, eşcinsellerin toplumda kabulünün artmasıyla.
ya da illa çocuk büyütmek istiyorum diyenler de evlat ediniyor. hem baba olup hem de kimsesiz bir çocuğun hayatını değiştirmiş olursunuz. sizi dini açıdan yargılayanlara da söyleyecek söz kalmaz, evlat ediinmenin en büyük sevaplardan olması gerek.
bunu erkek olduğunuzu düşünerek yazdım nedense, eğer kadınsanız zaten sperm bankası yoluyla kendi çocuğunuzu doğurabilirsiniz.

Genel anlamda "anneye babaya torun vereyim" mantığına karşıyım. Senin cinsel kimliğin ne olursa olsun, çocuk sahibi olman mümkün olsun ya da olmasın, böyle bir konuda kendini sorumlu hissetmek bana çok yanlış geliyor.

Senin sorumluluk dediğin şey en fala olsa olsa annene babana sahip çıkmak nebileyim onlara saygılı olmak vs'dir.
Hayatını onların isteklerine veya arzularına göre şekilllendirmek değil sorumluluk. Buna jest denir ve bir kişiye jest yapamadım diye kendini suçlu veya sorumlu hissetmek saçma.

Sen kendin istersen çocuk yaparsın ya da eşin böyle bir istekte bulunursa onunla birlikte karar verirsin. Yine "sen"de biter. yok torun veremedim, yok çocuk veremedim gibi bir düşünceye kapılıp kendini üzme.

Aileye değer vermek, bağlı olmak falan bunlar bazı "imkansız" konularda kendini suçlu hissetmene sebep olmamalı.

Golden ve vakumlu, teşekkürler cevaplarınız için.

Golden sen daha çok çocuk sahibi olmaya değinmişsin. Benim bahsettiğim torun sahibi yapmak. Teoride aynı olsa da pratikte değil maalesef. Er kişiyim bu arada.

Vakumlu, aslında söylediklerin tamamiyle doğru. Ama hangimiz bu benim hayatım, kimse beni etkileyemez gibi radikal bir felsefeye sahip ki ? Beni etkileyen de daha çok ailem oluyor. Her ne kadar henüz genç bir insan olsam da düşünmeden edemiyorum.

Herşeyden önce doğal yollardan çocuk sahibi olman "imkansız". şimdi bunu düşünürsek ve bunun senin tasarrufunda olmadığını da göz önünde bulundurursak senin bu noktada yapabileceğin birşey kalmıyor malesef.
e böyle bir durumda kendine yüklenmemekten başka yapacın birşey yok.

Kimse beni etkileyemez demek kolay olmayabilir ama sen zaten şu durumda "kendin bile" kendini etkileyecek durumda değilsin. Bu yüzden nasıl mutlu isen öyle yaşa. Kimseye büyük jestler yapamak zorunda değilsin hele ki imkanın yoksa hiç değilsin.

Elinden hiçbirşey gelmiyorsa seyredeceksin. Yapacak birşey yok. Birilerini mutlu edemedim diye üzme kendini.

aile çok katı görüşlü olup namus cinayeti falan işlemeyecekse aileye açıklanmalı bence. evet ilk zamanlar iki taraf içinde zor olacaktır ama onlarda kabullenecektir, çocuklarının mutluluğunu düşüneceklerdir, bunun bir sürü örneği var. Hem biyolojik torun gelmeyeceği fikrine de alışırlar.

sana biraz kızmak için geldim buraya. öyle bir anlatmışsın ki bir suç işliyor gibisin. suç işlemiyor ya da hata yapmıyorsun. bu sensin ve kendin gibi davranmak en doğal hakkın. sen böyle düşündükçe çevrendeki insanlar üzerine gelecektir. kabul etme bunu. sen suçlu değilsin, yanlış bir şey yapıyor değilsin. sen böylesin. çevrendeki insanları seni böyle kabul etmeleri için zorla. etmeyene yol göstermekten çekinme. ama hiçbir zaman tereddüt etme.

ailem fazlasıyla açık görüşlü. özellikle annem ne olursam olayım beni kabul eder. ama sadece üzülmesini istemediğimden dolayı (hangi anne olsa biraz burkulur) açılmıyorum.

cepeuc, aslında eşcinsel olmaktan memnun olmadığımı söyleyemem. farklı oldukları için değil, düşünme stilimizden dolayı memnunum. sadece ailemi mutlu edemeyecek olmanın üzüntüsü belirttim aslında. çok az kişi eşcinsel olduğumu biliyor. ve benim gibi çok fazla hem de çok fazla insan olduğu için etrafımda ilk keşfettiğimde biraz da farklılıktan olsa gerek suçlu hissetsem de şimdi geçti. gayet mutluyum, bu konu hariç.

gayler hiv vurusu tasimada en buyuk potansiyel kitle gay olmak ii bisi degil ve cok tehlikeli sana onerim straight olman tekrar.

@iplikci, öküz olmak ii bisi degil ve cok tehlikeli sana onerim insan olman tekrar.

@iplikci akfalxkfjaslkfjalskfha nedense artık üzülmekten çok gülüyorum böylelerine.

@vakumlu ağzına sağlık.

mavisozcuk.blogspot.com

herseyuzerinecoksey.blogspot.com :)

aceleciyelkovan.blogspot.com

Bu da bir arkadaşın

zebrazoru.blogspot.com

goo.gl

Tam da yazılarım hakkında ne düşünüyorsunuz diye sorucaktım denk geldi :) Fikrinizi merak ediyorum, iletirseniz sevinirim :)

Hacılar yanlarına konuları da yazarsanız tıklayacaklar için daha pratik olur :)

cizgisel.wordpress.com

mizah dergileri ve çizgiromanla ilgilidir...

daldan dala: goo.gl

(bkz: sözlükcülerin blogları)

müziklerim
denizkozak.tumblr.com
edit:yenidir. Güncelliyorum

ruhunhali.blogspot.com

muharrir.blogspot.com

www.tamamenfransiz.com

ev arkadaşım. son format atmak istediğinde hiç uyumamıştı. baya bildiğin 1.5 gün ayakta durup ertesi gün akşama kadar sabredip, bi işle uğraşıp dayanıp akşam 10 11 gibi salmıştı kendini yatağa. ve düzelmişti sonuç olarak.

2 hafta düzene uyabilmen iyiymiş ben 3. günü göremiyordum. Öğrenci hayatı diye 1. öğretimlerde bizle sabaha kadar takılıyodu, biralar rakılar, counter, pes öyle gidiyodu. İşe gitmek gibi her sabah düzenli kalkmanı gerektirecek birşey olmayınca mezun olunca da değişmiyor. Tabi internet, oyun falan büyük etken. Bir de geceleri kahve içme, yatmaya yakın çay içme, yeşil çay falan içebilirsin. Sakin müzikler dinle.

on kosul olarak bacak kullanmama var anladigim kadariyla. o zaman kardiyo icin geriye kollar kaliyor. el bisikleti gibi birsey olabilir.

yine de yaktiginiz kalori miktari gorece cok az olacak, yemek olayini gozden gecirmeniz lazim.

ayaklarını hareket ettirebiliyor ama üzerine ağırlık vermemen gerekiyorsa eğer, mekik çekmek işe yarayabilir.
www.youtube.com şunu günde bir kere tekrarlarsan ayağın iyileştiğinde baklavalara sahip olabilirsin :D

metabolizmanı dolayısıyla bağırsakları hızlandıracak yiyecekler, çaylar filan al, ama hareket olmadan çok zor o iş, metabolizma da yavaşlar hareketsizlikten. İyileşene kadar beslenmene dikkat ederek kilo alma hızını düşürmeye bak bence.

kestir. nası rahatlıycaksın gör bak. hatta kendinden falan sıkıldıysan, direk kısa kestir. yüzün gözün açılsın. bambaşka bi adam ol. Walla.

uzun sac nedir hocam, vurdur 3 numaraya kralsin

uzun saç kaldı mı ya? kestir bence de.

aynı aha senin gibiydim bir gün bunalıma girdim hatun tribi saçımı kestiricem dedim. o günden beri her öyle bir fotograf gördüğümde "anam ne pis bir işkenceymiş" diyorum rahatlık. aynı zamanda kısa saçla hafiften seksi hissetmeye bile başladım kendimi o kadar yani (degilimde işte öyle hissediyorum)