www.youtube.com (slow)
www.youtube.com (remix)

2-3 farklı şifrem var birinden biri oluyor zaten.

@ziv zulander

hekırları korkuttun ve anonymous birazdan gelecek :)

Duyuru gibi kullanici kisiti yoksa her girdigimde yeni uyelik aliyorum.
Telefondaki google hesabinin ne ismini ne sifresini biliyorum, klavyeye rastgele basip geciyorum.

Prensiplerimle mutluyum ben :) Alışana kadar zorluyor biraz. Ama alışınca çok kolay oluyor.

İlk şüphede erkek/kız arkadaş o şifreleri bir kenara not ediyor bilginiz olsun.

+Böyle insanlarla sevgili olacak kadar düş...
-(Batman tokadı eşliğinde) Yav he he

firefox sync kullanıyorum. firefox'a güvenim sonsuz.

Mümkün okduğunca ezberlerim, tarayıcı haricinde bir de txt dosyasında sadece kendim anlayabileceğim bir şekilde kodlanmış vaziyette depoluyorum.

1- Ediyorlar genel olarak, kesin bilgi.

2: profile bakıyoruz hocam. adam kolunda rolexle gezip "internetim bitti" diyorsa o saat çakmadır. yine armani saatle geziyor, menüde soldan çok sağ tarafa bakıyorsa saat yine sahtedir. 3 kuruşluk adam 5 kuruşluk saat takamaz.

herhangi bir markayı ayırt etme yetim yok. ayakkabı bile ben sahteyim diye bağırmıyorsa ayırt edemem ( 4 çubuklu adidaslar dışında).

1. hayır
2. saatin markasını ya da sahte olduğunu anlamam için incelemem gerekir, hiçbi saati o kadar incelemem.

teknolojiye olan merakimdan dolayi, akilli saat takan kadin erkek herkesin saatine bakarim, genelde turkiye'de ozelliklerini bilmeden takildigi icin, uhu, genelde takaninki orijinal de olsa hayal kirikligi oluyor, zaten cok az insan akilli saat/bant, aktivite bilekligi kavramindan haberdar, yani saat ile takan arasinda kultur farki oluyor resmen.
onun disinda gercek saat takan veya takmayan diye ayirt ediyorum insanlari, yani moda markasi saat takanlarla, garip gurup cin mali saatler takanlar ile gercek saat markalarinin saatlerini takanlari bir tutamam, fakat anlasildigi uzere bu parayla degil kisisel tercihle ilgili bir durum, yoksa su anda bes para etmez ama cok pahaliya satilan moda markalarinin saatleri de var, hala niye varlar cozebilmis degilim.

1 - hanım kişi değilim ama kadın erkek ayırmadan insanlar saat takıyorsa, şöyle bir göz ucuyla bakıyorum.

2 - göz ucuyla bakarken çakma olduğunu anlayamam ama eğer akıllı saat değilse, "saat" markası olmasını önemsiyorum. saat markası derken, saat üreticisi olmasını kastediyorum. armani, gucci diye saat mi olur allasen? saat dediğin, omega, seiko, longines, zenith ve benzeri olur. rolex de bir saat üreticisi olmakla birlikte kullanıcılarını "gösterişçi" bulduğumdan, tersleniyorum.

Saat incelik işidir, markası-mekanizması-bakımı-korunumu...

Telefondan bakıyom ben yaa diyen adam/kadın ne anlar saatten incelikten...

not:seikospor

@Tears of Devil,

Altında BMW'ler Mercedes'ler olup da "kontörüm bitti" diye gezinen BİNLERCE DANSÖZ VAR. Profil pek işe yaramıyor yani.

1. saatin markası önemli değil. ilk dikkat ettiğim şey de değil. ama bakarsam da rengi, tipi falan dikkatimi çeker anca.
2. anlamıyorum çünkü dikkat etmiyorum.

saate değil genel olarak herşeye bakarlar, paran varsa sonra kişilik vs ona bakarlar. Saatin kaliteli bir taklitse, sahte olup olmadığını saatçiler bile anlayamıyor çoğu zaman

Bu sana, uyguladığın diyete bağlı; günde 50 gram yulaf yiyerek de kilo verebilirsin 200 gram yiyerek de, önemli olan toplamda ne kadar kalori alıyorsun, toplamda aldığın kalorilerin karbonhidrat protein yağ dağılımı nasıl, günlük aktivitelerin nedir, bunlar hep sonucu etkileyecek detaylar. Ben yulaf yemiyorum ama antrenmanım olduğu günler 300 gram karbonhidrat aldığım da oluyor toplamda 20-30 gram karbonhidrat aldığım da. Dediğim gibi, şartlara göre değişir.

3 gün ağırlık 2 gün kardiyo şeklinde, yağsız protein ağırlıklı beslenmeye çalışıyorum. sabah iş ev arası fazla zaman olduğundan, yulafa başladım ama fazla almıyım diye yiyenlerden tavsiye bekliyorum..

Esasında konuyu yulaf özelinde konuşmamak lazım, yulaf dediğin şey karbonhidrat; pirinçten ya da bulgurdan teknik olarak bir farkı yok. Sen günde kaç gram karbonhidrat alıyorsun önemli olan bu. Kas kütleni artırmak istiyorsan zaten yüksek kalori alman gerekiyor, yüksek kalori içinde yüksek karbonhidrat gerekiyor. Misal günde 200 gram karbonhidrat alıyorsan bunun kaç gramını yulaftan almak istediğin sana kalmış bir durum, o 200 gram karbonhidrat içinde misal 100 gram yulaf yersen 70 gram karbonhidratı yulaftan almış olursun, hesabını bu şekilde yap. Yani doğru kaynaklardan aldığın sürece direkt besinin kendisi değil de makronun kendisine göre dağılım yap, besinin kendisinin tek başına bir önemi yok bu anlamda. Fakat yineleyeyim; doğru kaynaklardan aldığın sürece. Yani sen karbonhidratı yulaftan da alsan aynı pirinçten de alsan aynı patatesten de alsan aynı. Ha senin amacın yağ yakmaksa karbonhidratı düşürürsün, mesela 100 gram alırsın, bunun 40 gramını yulaftan almak için 50 gram yulaf yersin, bu da başka bir yol başka bir hesap.

sabahları yulaf alınmkasındaki sebep pirinç ve markarnaya göre çok daha hızlı kana karışıp besleyici olmasıdır. ve aynı hızda tekrar vucuttan cıkacağı için sabah harici yulaf yüketmiyoruz yukarıdaki arkadaş pirinç ve makarna örneği vermiş ama aynı değil. Amacımız gece kazein tarzı besleyici birşey almadıysak oluşan katabolik dönemi hızlıca sona erdirmek.

hatta kahvaltı yapmadan önce bir 30 dk yürüyüş yaparsan o katabolik dönemde hızlıca yağ yakımı sağlayabilir ve anında yulafla geri beslemiş vucudu anabolik yapıya tekrar sokmuş olursun.

ben 100 gram her sabah 1 ölçek protein tozu 1 adet muz ve yağsız 100ml süt ile 1 protein shaker dolacak şekilde blender yapıp içiyorum. Yumurta yemeyeceksem proteinin ölçeğini artırıyorum.

"sabahları yulaf alınmkasındaki sebep pirinç ve markarnaya göre ÇOK DAHA HIZLI KANA KARIŞIP..."

"...aynı hızda tekrar vucuttan cıkacağı için..."

Ben ikna oldum.

kaç gr yulaf yiyeceğine senin günlük beslenmene göre kendin karar vermelisin.

neden yulaf yerizin açıklaması,
yulaf glisemik indeks'i düşük bir yiyecektir. bundan dolayı vücutta insülin salgılanmasını yavaş ve uzun bir süreçte yapar. bu sayede uzun süre tok tutar ve kaliteli bir doygunluk hissedersin. içerisindeki lif'de cabası.

glisemik indeks'i düşük yiyecek örnekleri; kepekli makarna, esmer pirinç vb.

Aynisi kaynimda.. pardon bende var.
Simdi sprite'in ikamesi yok knk. Ya icecen ya komple birakacan. Benzer bir sey yok. Ben sadece azalttim, birakamadim henuz. En azindan azaltmaya calis birakamiyorsan. Ben epey azalttim.

bende çok içerdim fakat irademi kullanarak içmemeye karar verdim. bıraktığımda önce ice tea'ye geçtim. sonra light ice tea, sonrasında tatlandırıcılı çay ve kahveye geçtim ve hayatımdan çıkardım.

YEMEK ÖNCESİNDE/ESNASINDA YAPMAYIN!

"Mountain Dew Mouth" görsellerini aratın internette, mümkünse karşınıza çıkan bir iki belgesel izleyin. Evet Sprite'daki şeker içeriği M. Dew'dan biraz daha düşük, fakat bir tık daha fazla şeker alma eğiliminin nelerle sonuçlanabileceğini kendiniz görün.

Yerine su dışında bir şey koymanıza gerek yok, ısrarla içecek bir şey arıyorsanız geceden dolaba koyduğunuz taze meyve-su (smoothie filan değil, suyun içine bildiğiniz dilimlenmiş meyve veya nane-hindistan cevizi gibi ikilileri atıp içmek) karışımını içebilirsiniz.

migros'a mountain dew geldi onları içebilirsin. cola light gibi şekersiz, kalorisiz. en azından bir tık daha zararsız.

"gelenek görenek adet töre bağlanırız körü körüne,
yine de bir rivayete göre sonuçta hepimiz insanız.
tükürür tükürür tükürür tükürür kaçarız."

insanların örf ve adetlerine katılmak, anlamak zorunda değiliz. bana da çok saçma geliyor kırmızı kuşak bağlama seremonisi ama bu toprakların bir geleneği işte, yapacak bir şey yok. lakin tasvip etmediğiniz bir geleneğin midenizi bu derece bulandırması, hatta sizin tabirinizle daha önce bu kadar iğrendiğiniz bir şeye denk gelmemiş olmanız çok ilginç.

işte o gelinin ''sevişme'' kategorisinde kırmızı kuşak sahibi olduğunu gösteriyor. iğrenç deyil.

ya siyah olsaydı?

Valla ben o kırmızı kuşak bağlıcam evlenirken.
Bi sex im grup dahil pek çok şey yaptım.
Sorr trollüğüne istiyorum çok komik çünkü.

"ambalajı açılmamış" demek oluyor işte...

Şaman geleneği aslında. Bekaretle pek bi alakası yoktu başta. Sonradam yüklendi bı anlam. Düğün falan gereksiz şeyler bence

ya bu bir orta asya türk geleneği
türkmenim bizdeki adı gayret kuşağı ve bekaretle filan bir ilgisi yok
ha evet, b.kunu çıkardılar. ama zaten kızlar da takıp daha salona girmeden çıkarıyorlar.
tüm düğün teranesi içinde her şeye kafa taktık bi o mu kaldı, diye düşünürüm ben olsam ki sanmam evleneceğimi filan.
şu memlekete beyaz gelinlik gireli belki 100 sene anca olmuştur..onun bile b.kunu çıkardık, pırtlantasız bekarlığa vedasız evlenmiyoruz..bu ne ki, bu en azından adet.

Ben daha ziyade şeyi merak ediyorum, "Tv8'deki düğünümüz var programını" izlerken, nasıl bir şey görmek istiyordunuz? Aklınızda ne vardı da şaşırdınız, hatta mideniz bulandı, gerçekten öğrenmek isterim.

Ayrıca, Tv8'deki düğünümüz var programına saran biri olarak "iğrenmek" filan... Düğün programına sarmak, ve ondan iğrenmek... İlginç değil mi?

Bahsettiklerin steroid değil, medikal ilaç. Onun dışında, ancak iyi bir diyetle biraz işe yarar, o da belki %5, %5'lik bir etki için çok gerekli ilaçlar değil, gerekli olmadığı gibi riskleri de var, değmez yani, üstelik vücut çok kolay adapte olur bunlara, belki bir haftalık kullanımdan sonra o %5'lik etkisi de kalmaz, o yüzden diyetini düzelt. Bel bölgesinde yağlanma varsa tamamen kötü beslenmeden olur, gitmiyorsa eğer diyetin kötüdür. Ben diyeti kötü olup de Clenbuterol'le yağ oranını düşüren kimseyi görmedim.

Internet uzerinden satilan bu tarz ilaclarin cogunlugu sahte.adamlar aynisinin tipkisi sadece etken maddeleri daha dusuk diye ovunerek bunu soyluyorlar.balkan pharma uzerinden konusursak direk moldovadan temin edebilen kisi sayisi az ,aracilardan alinanlar genelde sahte.ilacin kendisi cok ucuz oldugu icin sahtesini yaparken etkin maddeleri ayni oranda kullanabilme ihtimalleri yok.her halukarda bilmedigin bir kimyasali alip yutmak buyuk sacmalik.yarismaya vs hazirlanmiyorsan gobegindeki yagdan kurtulmak icin bu riske girmeye degmez.organlari eline alma,bi tik ilerisi olme ihtimalin bile var.

Bel bölgesindeki yağlanmanın sebebi yüksek kortizol ve sürekli stres olabilir.

Değmez +1

Şikayeti ederken ediyorsunuz da ifade vermeye niye gidemiyorsunuz? Gidin verin ifadenizi.

ifade vermeye gitmeyeceğim diye bir şey yazmıyor orada

şikayetini geri çekemezsin, kamu davası bu senin yaptığın şey de esasen şikayet değil ihbar. senin şikayetçi olup olmamanın etkisi yok yani. ifadeni verirsin, dava açılır, eğer sözlü olarak söylediyse o ifadeleri yani internette yazılı halde falan yoksa sen de haliyle tanık olarak mahkemede dinlenirsin. müdahil olma durumu yok zaten müdahil olmak istesen de kabul edilmez büyük ihtimalle.

1- şikayetinizi neden geri çekmek istiyorsunuz?
2- madem muhattap olmak istemiyorsunuz neden ihbarcı oluyorsunuz?
3- kimin terör örgütü sempatizanı/üyesi olup olmadığını bilmek sıradan vatandaşın görüşüne bırakılmamalı.
4- şikayetinizi geri alırsanız feto üyesi dediğiniz için soruşturma devam eder büyük ihtimalle.
5- çağrılabilirsiniz ama kesin değil tabi. Ifade için tebligat gelir. Girmezseniz 2. Sefere polisler sizi ifadeye vermeye götürürler.

1. Şikayet olsun olmasın bu suç resen soruşturulur. Senin şikayetin var mı sormaybilirler bile.
2. Müdahil olmak istemiyorsan seni müdahil yapmazlar bu olay dava açılırsa söz konusu olacak.
3. Değil. 1. de açıklamıştım.
4. Açılma olasılığı var .
5. Dava aşamasında ifadelere başvurulur.

Ayrıca soruşturma dosyasında adın geçer. Şüpheli senin ismini verdiğini öğrenir rahatlıkla .

bu gizlenmez yani. Sonradan nasıl öğreniyor bunlar avukatlara gizli değil mi demeyin ( başıma gelmişliği var , insanlar böyle sorular sorabiliyor )

"Zamanımı sarf etmek istemiyorum"

:)

Aklınıda bulunsun:

Suç Uydurma Suçunun Cezası (TCK m.271) ... İşlenmediğini bildiği bir suçu, yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar eden ya da işlenmeyen bir suçun delil veya emarelerini soruşturma yapılmasını sağlayacak biçimde uyduran kimseye üç yıla kadar hapis cezası verilir.

Bu konuma da düşebilirsiniz.

ifademi tüm ayrıntılarıyla verdim, vicdanım rahat suç uydurmadım iftira atmadım
olanı söyledim.

yalnız dikkatimi çeken
Soruşturmanın savcısı fetöden ihraç edilmiş sonra geri dönmüş bir savcı
ne işler dönüyor anlamadım amk

Hocam yanlış anlama da ben senin iftira atmadığına zerre inanmadım nedense. Sanki biriyle papaz olmuşsun da hazır ortada fetö mevzu varken “şuna bi iftira atsam en az 2 yıl yatar” diye düşünüp sallamışsın gibi düşünüyorum. Kendini rahatlatmaya çalışıyosun bi süredir çünkü konuyla alakalı...

[(2125-1800)/1800]*100

İlk örneği şu şekilde de açabiliriz.

[(İkinci durum - ilk durum) / ilk durum] * 100

Kardeş sen Türkçe bildiğine emin misin?

2125-1800/(1800/100)

(2125/1800)-1=0,18 (yüzde 18 artmış)

Var.

Sanırım var. Su içtiğim zamanlar cildim güzelleşmiyor ama içmediğimde kötüleşiyor.

soru aceleye geldi.

su içmekten kastım günde 1 bardak su içmek ile 6-7 bardak su içmenin cilt üzerindeki etkisi. haftada 1 bardak su içen kişiler tanıyorum ve görünüşleriyle şaşırtıyorlar beni.

Vücut sudan oluşuyor, gün içinde de çeşitli yollarla su kaybediyor, sen bu suyu yerine koyarsan hücreler iyileşmeye güzelleşmeye başlıyor; vermezsen fonksiyonlar bozuluyor.

Sicaklardan dolayı günde takribi 3-3.5 lt su içiyorum çay kahve limonata dahil değil buna. Daha az içtiğim gunlerle kiyaslayinca cildim daha çok su içince daha parlak, canlı ve yumuşak oluyor.

De gidi @angelus, glikoz ile buluşan mitokondrinin ATP sentezleme sürecinden "hücreler güzelleşiyor"a geçiş yapmış.

Biraz daha fazla "çok fazla" olmadığı sürece etkisi var.

İkide bir tuvalete gitmeye üşendiğim için günde yarım litre içiyorum ortalama. Bazen daha az ya da daha çok. Zayıf sıska bir bünye olduğum için çok etkilemiyor ama yüzdeki yağlanma belli oranda artıyor bence. Ya da psikolojiktir bilmiyorum ama 1 litreyi geçtiğim günlerde kendimi daha dinç ve daha az yağlı hissediyorum :D

Hedefim günde 1.5 - 2 litreye çıkarmak.

farklı dönemlerimdeki kıyaslamalarıma göre daha sağlıklı parlak ve gergin oluyor

bununla ilgili bir before after resmi vardi. ne kadar dogru bir deneydi bilmiyorum ama cidden fark buyuktu gunde 2-3 litre su icenle 1-2 bardak su icerisinde. google yap bulursun zaten.

Buna et koysaydık şu yemeğe benzerdi deyince adam da "ninemin tekerlekleri olsa bisiklet olurdu" diyor.

Özetle, Carbonara denen bir İngiliz yemeği var. Etli makarna. Aşçı muhtemelen İtalyan olduğu için benzetmeye alınıyor.

Kadın: Eğer yemeğin içinde jambon (ham) olsaydı İngiliz Carbonara'sına benzerdi.

Aşçı: Eğer ninemin tekerleri olsaydı bisiklet olurdu. Tamamen farklı bir tarif.

espri zaten çok güzel açıklanmış da ben adamın sinirlenip tepki gösterme şekline bayıldım, nasıl içerlemiş ahahaha

Adam Macaroni Cheese yapmis. Hatun da British Carbonara'a benzetmis. Herif de laf sokuyor. Benim buyukannemin tekerlekli sandalyesi de bisiklet olabilirdi o zaman diyor. Umarim anlamissindir :D

Lan insallah yurtdisinda yasamiyorsundur. Biz buradan anlayip translate ediyoz :( Dunya ne kadar adaletsiz bir yer.

Bu arada eleman be demiyor been diyor onu da belirteyim grammar takintili birisi olarak.

hacı abi öyle zibilyon tane anime var ya. yıl kaçtı? çizimler yeni mi eski mi? karakterlerden birinin gücünü hatırlıyor musun?

boku no hero academia olabilir mesela.

www.animenewsnetwork.com

çok küçük müydü yaşları büyük büydü lise falan

açıkçası yılını hatırlamıyorum ya. bir on yıl rahat olmuştur. birisi zamanı falan durdurabiliyordu sanırım. Arkadaşın verdiği linke bir bakayım. Teşekkürler. Biraz geç oldu ama, kusura bakmayın.

yaşları küçüktü. yukarıdaki linkte yer alan anime değil maalesef, hatırladığım kadarıyla.
bu animeyi kanal7'de gördüğümü belirtmemişim. ismini bulayım diye araştırdığımda bulamadım. yayın akışında bile yoktu ve ertesi günü aynı saatte de başlamamıştı.

boku no hero academia gibi de değildi. Çok daha çocuksuydu. :(

Gakuen Alice?

myanimelist.net
www.youtube.com

Gakuen Alice değil maalesef arkadaşlar. Neyse, teşekkür ederim. School tagli olanlara bakayım,araştırayım.

hayır burası değil.

Shubuo nun vardı öyle bi ortamı sanki.

sanki koca kafalıydı biraz karakterler değil mi?

c12.incisozluk.com.tr şu mu?

Bi de ben hiç duymadım ama imvu varmış.

www.habbo.com.tr

Oyun olmasın? Sanalika vardı bi ara.

ühühü hiçbiri değil :(

oyun da değil :(

@l arrache coeur ay benim aradığım oydu. tşk <3

zurna?

zurna da değil :)

Popmundo gibi bişey miydi

popmundo gibi değildi. popmundo'da yürü, otur gibi komutlar yoktu. bu sitedeki odalarda kanepeler bilmem neler vardı, gidip oturabiliyordun birinin yanına.

Sexs yabılıyomuydu

@nice tnetennba hocam senin açtığın başlığa tıklayıp gelenler chat sitesi zannediyor ona göre oneri veriyor ama sen çok farklı bir şeyden bahsediyorsun :D

senin dediğin tarzda bir oyun vardı feysbukta mesela hatta bi ara sex yapılabiliyor diye bilmem ne bakanı yasaklattırmıştı.bu sadece aynı tarz oyundan bir örnek.ne tarz bir oyun olduğunu anladım.

sanırım senin oynadığın oyun da bu mantıktaydı ama 2000 lerin başında 6 yaşında olduğumdan bilemeyeceğim :D

Mirc geldi aklıma

bu soruyu ben de sormuştum.

www.eksiduyuru.com

Superonline Chat City.

Daha sonra "superonline" kısmı kalktı sadece chatcity.cc oldu sanırım. "mabuzela" abi burdaysa selam olsun.

scontent.fbog2-2.fna.fbcdn.net

kaptan memo'nun da dediği gibi windows'un kendi mschat diye bir uygulaması vardı, sizin de dediğiniz gibi karikatür tarzı karakterler birbirleriyle konuşma baloncuklarıyla konuşuyordu. Bunu taklit eden başka bir uygulama da olabilir tabi.

@pulsartgr

ahahaha işte bu!

Chatcity

Bişey itiraf edeyim. Fake bir hesabım vardı crazygirl diye abazanlari kekliyodum. :))) heyyt be ne günlerdi :)))

@tociess yalnız değilsin.

kasırgalara, iklim değişikliğini hararetle reddedenlerin isimleri verilmeye başlanmalı.

tepedeki psychedelic adamınki doğru.

name sb/sth after sb/sth.

tepedeki +1.

"Name after" fiilini SONRA diye çevirmek... "Hararetle" kelimesini de psychedelic'ten görmediyse Marduk gelsin en önce benden başlasın.

psychedelic +1

katkı için teşekkürler

muz üstüne kakao serpmek. anında kitler.

harici tatlılar da bol tarçınlı yemek lazım

Hurma yemek.

Sut + muz + tarcin + sekersiz hakiki kakao tozu
Bunu shake de yapabilirsin

ac kalmayacaksiniz. bildigim anahtar bu.

böyle kriz geldiği zaman 1 küçük parça bitter çikolatayı dilin altına koyup eritin.

ben muzu, bademi ve sutu atiyorum robota super bir icecek oluyor.

diger yontemim de az seker ile nisastali sutlu muhallebimsi elde etmek. hem seker ihtiyacim gidiyo hem de regl donemi sut, yogurt vs yuketmek epey iyi oluyor.

Kuru incir. Bir süre sonra onu da aramıyorsun.

Keçiboynuzu kemirenleri duymuştum

Meyve porsiyonunu activiaya doğrayıp tarçınlayınca yerini az çok tutuyor-Favorim dilim ananas. Ara öğünde haftada 1 olmak kaydıyla sütlü tatlı ya da bir kutu danone çikolatalı puding de yiyebilirsin-benim diyetisyenim izin veriyordu regl dönemi için, sade türk kahvesi yanında bitter çikolata da alabilirsin. Süt içeceğin zaman yine tarçın katabilirsin o da biraz kesiyor.

şekersiz damla sakızlı muhallebi satılıyor onu alıp yaparken içine az miktar pekmez ya da bal koyuyorum.Muhallebi yemiş oluyorum. Çünkü öyle pekmez, hurma, kakaolu muz yiyince sanki beynim onları tatlı gibi algılamıyor ve yedikten sonra hala asıl yemek istediğim şey aklımda oluyor.

Meyveli chia pudingi ama hemen olmuyor. Chia tohumunu alıp sütle karıştırıyoruz. İlk 15 dakika ara ara karıştırıp sonra buzdolabına koyuyoruz. Buzdolabında en az bir 4-5 saat dinlenince puding kıvamı alıyor ama chia puding'inin kendi tadı yok hemen hemen. O yüzden üstüne bol tarçın ve meyve koyarak yiyoruz. Bu meyveleri önceden de koyabiliriz (buzdolabında dinlendirmeye bırakırken) ama tarçın tepeye.
www.milliyet.com.tr

ceviz fındık badem üzerine bi tatlı kaşığı fıstık ezmesi koyup gömüyorum.

ev yapımı yoğurdun içine yeşil elma-nar ve ceviz koyup tarçın döküyorum işe yarıyor. dün muzun üstüne tarçın ve ceviz koyup yedim ama çok tatmin edici olmadı.

reglken de bi küçük sütün içine çok az un-nişasta ve biraz şeker koyup muhallebi yapıp yemiştim. tek porsiyonluk bir kaçamak olduğu için kilo vermeye devam ettim bir etkisi olmadı.

Ne istiyorsan ye bu kadar eziyete gerek yok, geri kalan günlerde daha dikkatli beslenirsin telafi edersin. Hormonlar çıldırmışken terse kürek çekmeye gerek yok.

activia tavsiye etmem, içinde şeker var çünkü -activia sadeyse bilemiyorum, doktor bir tanıdığım çok önermemişti ama lakin-

reglken tatlı istiyorsan bunun bir nedeni de şeker düzensizliği-insülin direnci olabilir. ek olarak magnezyum ve/veya krom eksikliği de sebep olabiliyor ki bunların hepsi bende var, ben de diyetisyene gidiyorum. benimki haftada 3 kere falan çikolata vermişti, sadece 5 ya da 6 kare ama istediğin herhangi birini yiyebilirsin demişti -ne bileyim eti stick çikolata da olur, milka, nestle, ülker de olur, fark etmez yani-, yine de diablo'yu öneririm demişti. diablo migroslarda bulunan, diyabetik hastalar için çikolata, güzel de kesiyor. başka diyabetik çikolatalar da yiyebilirsin. önemli olan delirip çok yememek, 5-6 kare yesen maksimum yeter. ek olarak koska'nın ya da tamek'in diyet reçelleri var, onlar da gayet kesiyor. ama bu dediklerimi ağır "yoksunluk" çekiyorsan yap XD hafif durumlarda muz üstüne kakao + süt, bunların yanına istersen fındık, ceviz, badem gibi kuruyemişler ya da tarçın + elma ya da armut da gayet güzel alternatifler duyuru sakinlerinin dediği gibi. bir de yoğurdu -özellikle evde yapılmışı kendinden tatlı oluyor zaten!- ile balı ya da bahsettiğim diyet reçelleri karıştırıp yiyebilirsin, özellikle de kayısılı koska diyabetik reçel. yalnız diyabetik reçeller feci cırcır ve gaz yapar, onu da belirteyim, çok abarma yani. ha muz + tarçın da güzel oluyor. ama herşeyden önce kan testi yaptırıp magnezyum ve krom oranlarına baktır. hatta b12, demir falan da baktır. diyetisyeninle de görüş, doktorla da görüş, özellikle magnezyum tatlı krizini azaltıyor. ha bir de diyet kola da içebilirsin, bak o da güzel engelliyor krizi.

not: diyetisyenim diyet yiyecek ve içecekleri, ek olarak yapay tatlandırıcıları önermek istememesine rağmen öneriyor, çünkü "siz şişkolara böyle diyet veriyom veriyom, sonra aradan iki hafta geçiyo dellenip yemeğe sarıyosunuz bu sefer! o yüzden diyet reçel de ye, diyet kola da iç, yeter ki önce şu kilonu ver, sonra onları da kesicem zaten! nihohahaha!" falan diyen bir deli-manyak :D yoksa bu saydığım yapay tatlandırıcılı vs şeyler hiç de iyi değil cidden :( o yüzden önceliğin meyve + tarçın, yoğurt + tarçın vs türü işlenmemiş gıdalar olsun. baktın çıldırıyorsun, yapay şeylere abanırsın. zayıflamak da zor zenaat mirim :/

ha bir de tatlı istedikçe su iç, bazen cidden kesiyor 0_o nasıl öluyor ben de bilmiyom ama işe yarıyo :(

Çikolatalı süt.
Ya da 2 kare çikolata(bitter ya da sütlü farketmez, değerleri çok farklı değil birbirinden)

Activia sade ve probiyotik yoğurt, aksine normal yoğurtlara göre daha faydalı o nedenle. İlk kez sağlıksız denildiğini duydum.

Edit: glikoz şurubu olduğu yazıyor sözlükte. bilemedim -diyet yaparken hep akşamları sade activia yemiştim diyetisyen tarafından verilen listeye göre.

@patiska: sağlıksız demedim ben, içinde şeker olduğu için çok mantıklı değil meyveli olanları dedim. ek olarak activa'nın içindeki bakteri miktarı gereğinden fazla olabiliyormuş, o yüzden de çok sağlıklı değilmiş diye aynı doktor tanıdığımız söylemişti. ama ben kendim doktor değilim tabi, kesin birşey diyemem.

Koçtaş'ın çekilişinden mini iPad kazandık.

yıllar önce kfc'den bedava menü kazanmıştım çekilişle.

zirvem odur.

Digiturk 5. senesini kutlarken tv'de sorular soruyordu. Dogru cevabi yollayip, mesaj atmistim. Bir hafta sonra da aramislardi. O zaman baya fiyakaliydi. Ilk3 ay bedava sonra odemeye basliyorsun falan...

şunun tavirlari yapmacik geldi ama inanamadim,
www.youtube.com

Bu da yandex'in olan,
shiftdelete.net

sosyal medya yöneticisi bir arkadaşım var ünlü firmaların facebook sayfasını yönetiyor. buna 3-4 tane laptop vermişler çekiliş ile dağıtması için bu da hepsini arkadaşına gönderip iş çıkışı gidip satmışlar.

böyleleri olduğu gibi gerçekleri de var tabi, yıllar önce ben de ruffles'tan tişört kazanmıştım.

Magnumun lamborghini sini yakın bi arkadaşımın sınıf arkadaşı kız kazandı. bi iş adamına sattı. birebir biliyorum.

Firmalar bunları kendi ceplerinden ödemiyorlar, SMS'le veriyorlar. Her SMS'te para demek.

Yani 200.000 kişi sms atsa, kişi başı 2 TL alsalar 400 bin para yapıyor. Firmada bu parayla 4 araba veriyor mesela. Kısacası piyango yapıyorlar. Magnum gibi firmalar daha da çok sms alıyordur...

Firmaların hepsi SMS için para almıyor.

Bir gözlük firmasının yaptığı Mercedes CLA çekilişine 12 kodla katıldım. Hepsi için ayrı ayrı mesaj gönderdim. Faturama yansıyan bedel: 0.

Bu arada Mercedes de yurttan arkadaşıma çıktı. Dünya üzerindeki en gereksiz, en karaktersiz adam olabilir. Şu an CLA AMG'yle geziyor :/

Sprite kampanyasından psp çıkan gördüm epey. Ps3 ve 4 kazanan da gördüm. Araba çıkan görmedim henüz, belki bana çıkar.

Adidastan şapka kazandım.

60 yaşına merdiven dayamış bir mubaşır abimiz, çocuklarının zorlaması sonucu bir fast food zincirinde hamburger yerkene çekiliş kodunu gönderiyor ve sonucunda bir ferrari kazanıyor. adam emeklilik ikramiyesinin yanı sıra bir adet sıfır ferrari sahibi olduydu. çok kıskanmıştm.

- star wars episode III galasına bilet kazanmıştım turkcell den.
- schneider electric'in gönderdiği broşürdeki kodu kullanarak anket doldurmuştum. bir sürü IT ıvır zıvırı göndermişleri taaa dubaiden.

siniftan bir eleman real madrid barcelona macina cift kisilik bilet kazanmisti. ucak masraflarini falan karsiladilar gitti izledi geldi.

Bi aralar ben de senin gibi düşünüyordum. Ulen kesin bunlar dümendir diye.2 3 sene önce azimle uğraştım 1 sene içinde ipad mini, iphone 4,4 kış lastiği, bir tane asus ultrabook ve 1000 tl lik benzin ve 1000tl worldpuan kazandım. İşin sırrı biraz uğraşmak tabi şansla birlikte. Eğer çekilişi yapan firma büyükse yanlış olmuyor adaletli davranmaya çalışıyorlar.

Bir yakınım Carrefour dan araba kazanmıştı

power fm'den beko vantilatör kazanmıştım.

aynı markadan hangisiydi hatırlamıyorum , bekleme değil bilinçli olarak hız keserek Schumaher in geçmesini sağladı ve Schumaher in puanını bilinçli olarak yükseltti. marka puan kaybetmedi

schumi-barichello ikilisi yapmıştı bunu. ikiliyi tam net hatırlayamadım ama bu olay kesin oldu, izlemiştim :)

Hakkinen'e yol vermemişler miydi yav? Son yarışı diye?

Aynen öyle oldu.
youtu.be

Yılı da kişileri de (Massa hariç) gayet doğru hatırlıyorsunuz.

en.wikipedia.org

youtube ve wikipediada araştırdığım kadarıyla avusturya 2002 de barichello son virajda yavaşlayarak schumahere yol veriyor. abd 2002de schumaher bitiş çizgisini geçmeden yavaşlayarak massaya yol veriyor.

benim hatırladığım bitiş çizgisinde tamamen durup diğer arabaya yol verme olayı hiç yaşanmadı sanırım.

benim aklımda nasıl hakkinen kalmış yav. hep hakkinenci olduğum için öyle hayal etmişim demek ki :p

saydığınız sıkıntılar anksiyete değil stres bozukluğu. anksiyete daha çok varoluşsal ve sebepsizce ortaya çıkar, hayatın bazı bölümlerini değil genelini etkiler.

bira değil de şarap daha iyi bir sakinleştiricidir. pasiflora da kullanabilirsiniz, reçetesizdir ve yan etkisi yoktur.

En kısa vadede denin durumunda yaplabilecğin en iyi şey ( çünkü cümleye kurmada zorlanıyorum demişssin ve sunum yapacaksın) : konuşacağın şeyi 19384942 kez pratik yap. hissizleşecek robot gibi konuşacak hale gel..sunumda ilk cümleyi kurup ilk dakikayı geçirdikten sonra inan bana nasıl geçtiğini hatırlamadan başarıcaksın. rahat ol.

Uzun vadede ise konuşmanı ilerlet, onun üzerine yoğunlaş, bir dili konuşamıyorsan bilmiyorsundur.

çok pratik +1
pasiflora +1 demeye geldim. (1 kaşık falan ama sonra uykun gelmesin bir de)
alkol tam ters etki yapabilir bene riske girmeye gerek yok. hele ki alkollü olduğun anlaşılırsa net rezalet.

Kendini hoca yerine koyup en az 9-10 soru hazırla. Sonra onların cevaplarını oluştur. Amaç o cevapları ezberlemek değil. Soru sorulduğunda uzun süre "eea, ıııhm" diye düşünüp, aksaya aksaya cümle kurarsan dünyanın en mantıklı argümanını sunsan bile dinleyicileri tatmin edemezsin. Eğer aklında belirli başlangıç kalıpları olursa, güçlü bir giriş yapıp üstünkörü devam etsen bile karşı tarafın aklında "işini biliyor" imajı bırakıyorsun.

Haber spikeri değilsin. Arasıra kağıda bakmanda sıkıntı yok. Hiç kimse tamamını ezberlemiş bir şekilde sunum yapamayacak zaten.

Garip gelecek ama, bugünkü tekrarını çömelerek yap. Bildiğin çömelmek, emmi oturuşu denir hatta. Dizlerinde bir sıkıntı yoksa birkaç dakika sunumuna böyle devam et. Eğer konuya hakimsen o pozisyonda bile her şeyi bırakıp sunuma odaklandığını fark edeceksin. Hatta sunum anında "şöyle mi dursam, böyle mi giyinsem, şu hareketleri mi yapsam" kaygılarının aslında ne kadar gereksiz olduğunu anlayacaksın.

Bu akşam bir yerini sakatlamayacak şekilde hafif bir spor yap, kendini yor. Yoksa gece gözüne bir saniye bile uyku girmeyecek.

Bol şans.

önerilerim

* bira vs. içme, kokar.
* bugün kafayı kır ve kitabı okuyabildiğin kadar oku, konuna hakim olmaya çalış. konuna ne kadar hakim olursan o kadar az endişeli olursun. akıcı konuşamama sorununa zaten bir günlük sürede yapabileceğin bir şey yok, en azından bu handikapını (konuya hakim olmama) ortadan kaldırmaya çalış.
* ilk sunacak kişi sensin, senden önce bir sunum olmadığı için sırtında kıyaslanma / yargılanma yükü olmayacak. bu avantajını düşün.
* diğer öğrenciler de bruce willis gibi sunamıyorlar. sen çok kötüsün de diğerleri bülbül gibi şakıyor durumu yok, bunu unutma.
* hatta biraz daha ileri gidiyorum, hocan dahi eminim ki birkaç sene öncesine kadar sizden hallice sunum yapıyordu. o da bu sıralardan geçti, unutma. kusursuz, uzaydan bizlere bahşedilmiş bir zat değil.
* okulun ve dersin de keza hayati öneme sahip yapılar ve kavramlar değil. türk milletini ya da dünya medeniyetini temsilen yüz binlere hitap etmeyeceksin. yapacağın şey dünyada on binlerce dengi olan bir okulun müfredatındaki yüzlerce alelade dersten birinde muhtemelen hocanın da ölüm-kalım meselesi haline getirmediği bir konuda sunum yapmak. emin ol, chelsea maçında oyundan çıkan sergen yalçın vs. tribi yapmadıkça hocanı irrite edemezsin. hocalar saygısızlığa, savsaklamaya, ciddiye almamaya filan kızarlar, kötü ingilizce konuşmaya değil. belli ki sen de ciddiye almayan biri değilsin. çok uzun cümleler kurmaya çalışma, sonunu getiremeyeceğini düşündüğün zaman cümlenin başına dön ve tekrar dene. zarar gelmez.
* sunumu ingilizce yapmak bazen iyidir. konuna hakim değilsen bunu kötü ingilizcenle dolaylı yoldan kamufle etmiş olursun (yani native ingilizce konuşabilsem size neler anlatıcam, konuya o denli hakimim ama n'apalım işte, adım hıdır, elimden gelen budur tribi).

Gelen bütün öneriler için teşekkür ederim, sanırım oldukça faydalı olacaklar. Özellikle @boshi, duymak istediğim şeyler, teşekkür ederim. Sözlü sunumdan ziyade biraz texte bağımlı bir sunu, beni geren önümdeki topluluktan ziyade, hoca bir şey sorarsa ve tek bir şey diyemeden mal gibi kalırsam korkusu. Hocamız da prof, hadi bakalım. Gitmeden evvel ekstradan passiflorayı deneyeceğim. Hâlâ tecrübe ve önerilere açığım.

(bkz: outlaws)

budur sanırım.

"Where are you Marshall?"
"Don't be a fool Marshall!"

Harika bir oyundu. (Outlaws'tan bahsediyorsak)

passiflora şurup biraz rahatlatıyor.
bir de ben akşamları yatmadan bir mum yakıp 5-10 dk meditasyonumsu bir şey yapıyorum, zihnimi rahatlatıyor.

ama ilaç kullanmak istiyorsan doktora git, kafana göre kullanma derim.

geçmiş olsun. papatya veya melisa çayı deneyebilirsiniz. melisa çayı daha etkilidir. ancak dikkat ediniz sürekli kullanımda melisa çayı bağımlılık yapabiliyor haftada en fazla 2-3 defa tüketiniz. uyku getirir ve beyni rahatlatır. bu tabii en temel ve legal olan yöntemlerden biri. illegaller hakkında yorum yapamayacağım.

melisa çayı iyi gider.

tabi bana kalırsa etkileri yok etmeye çalışmaktansa sebeplerin üzerine gidilmeli.

Tarzına göre bir bilgisayar oyununa sarabilirsin.

koş

Beyni uyuşturmak ve stresten arınmak farklı şeyler.

Aç 9GAG/Imgur/Reddit'i, yerinden bile kalkmadan kesintisiz 3-4 saat takıl. Beynin öyle bir uyuşacak ki, o akşam kendine gelemeyeceksin.

Peki beyni uyuşturmak stresini azaltacak mı? Kesinlikle hayır. Beyin uyuşukluğu vücut için çok "rahat" bir şey, bir süre sonra başka hiçbir şey yapmak istemiyorsun. Bunu rutine bağladığın an sosyal hayattan kopmaya başlıyorsun zaten.

Açık havada yarım saat koşmak çoğu depresyon ilacından daha etkili. Çık, koş. Tek düşündüğün şey "yarın ne tarafta koşsam" olsun. Ertesi gün 40 dk koş. Ne kadar rahat bir uyku çektiğine sen bile inanamayacaksın.

Beyni uyuşturmak seni zombiye dönüştürmekten başka hiçbir işe yaramaz. Koş, ağırlık kaldır, kick-boks yap. Her nefeste daha iyi hissedeceksin.

meyve yemeyi denediniz mi? dut, bogurtlen, armut, kuru uzum ?

Bende oluyordu, kesme sekerli cay iciyordum, nasil iyi geliyordu, zamanla azalttim, 3 4 saatten once aciksamda bir sey yemedim, sonra geciyor

şeker krizi geldiğinde 1 parça bitter çikolatayı dilinizin altında eritin.kuru üzüm,kuru kayısı, kuru incir de yardımcı olabilir. kilo vermeye çalışırken bu taktikleri uyguluyordum. ama bunların glisemik indeksi düşükmüdür hiç bilmiyorum.

dayanacaksın. 1 tane kuru kayısı yada tarçınlı yoğurtla bastırmaya çalışabilirsin.

@evimin paspasi Meyve de sekerli sonucta. Meyve sekeri olmasi bir sey degistirmiyor ki :(

@llkdefa 3-4 saatten once ben de yemiyorum cunku ekmek seker vs yemeyince acikmiyor insan gercekten. Gun icinde sorun olmuyor gec saatte oluyor boyle

@mtkrt son care o olcak sanirim. Tatli bise yemeden asa ilit miyim diye dusundum.

Sonucta yavas yavas alisacagimi biliyorum da birden birakinca zor oluyor :(

@dedi ve gitti sade yogurt yedim ama kesmedi :) tarcin olabilir dogru. Az bi sute katayim bari

senin olayın uyuşturucu müptezellerinin yaşadıklarına benzer aslında. vücut yoksunluk krizine giriyor, bu krizleri minimum şekerle ve pis şeker yemeden atlatırsan vücut 2-3 günde normale dönüyor. pis şekerden kastım basit şekerler bu arada. kuru incir veya kuru kayısı gibi şeyler ye ama bir tane ye mesela onu da abartma.

@cekilmis gayfe evet oyleymis. Normalde hep seker yedigim icin birakinca farkettim boyle bir bagimliligim oldugunu. Normalde de sigara alkol vs baska bir bagimliligim olmadigi icin yabanci geldi, nasil asacagimi bilemedim. Zaten cok iradeli birisi oldugumu da iddia etmiyorum. Daha once boyle olup seker yedigim oldu birkac kere. :( artik iradeli olayim diyorum

evet dur ya ne olacak diye çikolata falan gömme. kuru veya yaş meyveyle atlat çok darda kalırsan. bir de bol su iç. başarılar :)

şeker daha doğrusu 'tatlı' bağımlılığını yine aynı basit şekerler ile çözemezsin. bu tarz gıdaların içeriğinde glikoz şurubu, fruktoz bulunur. bu ürün tüketen kişinin kan şekeri aniden yükseltir. yükselen kan şekerini düşürmek için pankreas insülin salgılar ve salgılanan bu insülin hormonu ile kandaki şeker oranı düşer ancak bu kontrolsüz bir düşüş olduğu için biraz önce yediklerini hiç yememiş gibi hissedersin ve aynı gıdalara açlığın bir öncekinden daha şiddetli olur. yapman gereken yememek, başka yolu yok. bu ürünlere açlığını, kendileri dahil, hiçbir şey kesmez. 1-2 gün yemedikten sonra alışırsın.

@cekilmis gayfe tesekkurler :)
@cigerdelen ben de yapmak istiyorum bunu.
@air evet mekanizmayi biliyorum. Ama bugun zaten kan sekerini ani yukselteek bir sey yemedim. Yine de oldu. Dedigin gibi 1-2 gune gececegini umuyorum. Tarcinli sut iyi geldi galiba.

1 aydır şeker ve meyve yemiyorum. canım da istemiyor artık. sadece biraz dayanman lazım, 2 haftaya zaten artık canın çekmiyor.

ben 4 aydır yemiyordum sonra duygusal bir çöküş sonrası kendimi halley paketinin dibindeki kırıntıları yalarken buldum :( şimdi de sürekli canım abur cubur yemek istiyor.

hurma yiyebilirsin ataklar için veya şöyle tarifler deneyebilirsin: elifinterazisi.blogspot.com.tr

tarcin!!

Yağ alımını arttır.

@yue tarif guzelmis tesekkurler

@arnold o zaman bu krizler azaliyor mu? Mesela bugun spora gidecegim oncesinde ne yiyeyim? Yumurta, yogurt, ceviz, peynir, zeytin olur mu?

tanıdığın diyetisyeni şunu yaptırıyordu, gece yatmadan önce bi bardak kaynamış suya bi tane kabuk tarçın atıp üzerini kapatıyordu. Sabaha kadar o su açık turuncu bi hal alıyor. sabah ta ilk iş o suyu dikiyorsun, kan şekerini düzenlemeye yardımcı oluyormuş.

Azalır. Yağ tok tutar. Kuruyemiş ye. Abartma tabi.

Bu arada, meyve şekerine siyanür muamelesi yapmak çok yanlış.

Markete bile arabayla giden 200 kiloluk obez Amerikalılar için yapılan uyarıları birebir uygulayarak bir yere varamazsınız. Amacınız ne, kaç yaşındasınız, gün içinde hareket ediyor musunuz vb. bir sürü değişken varken "meyve şekeri daha tehlikeli" diyerek şu anki durumunuzdan daha da kötüye gidebilirsiniz.

İnsanlar çok çabuk sonuç elde etmek için sürdüremeyecekleri diyetlere girip bir yerden sonra patlıyorlar. Orta ve uzun vadeli düşünüp SİZE daha uygun bir spor ve beslenme şekli bulabilirsiniz.

Fruktoz/Meyve şekerinin vücutta metabolizması yok denecek kadar düşüktür, ayrıca insülin salınımı da yoktur. Yani bu; yediğiniz meyvelerdeki şeker enerji olarak tüketilmez yağ olarak depolanır, ayrıca insülin salınımı olmadığı için doyma hissi yaşamaz, sürekli meyve yersiniz anlamına geliyor. Tabii fruktoz karaciğerde direkt yağa dönüştüğü için, karaciğer yağlanmasına; üre artışından dolayı da gut gibi metabolik sıkıntılara da neden olabiliyor. Ayrıca, bugünkü meyveler 1 milyon ayrı çaprazlama yöntemiyle günümüzdeki formuna kavuştuğu için, genetik olarak da oldukça sakat ürünlerdir. O nedenle meyveye yüklenmek biraz riskli. Günde 1 porsiyon meyveden zarar gelmez ama her şeker atağında meyveye yüklenmek faydadan çok zarar getirecektir.

Günlük yağ ve protein alımını artırmak, yani ihtiyacın olan kalori miktarını eksiksiz almak bu tür atakların önüne geçecektir.

@pulsartgr meyve sekerine siyanür muamelesi yapmiyorum tabii. ama ben duyuruyu yazdigimda gece 23:00 civariydi ve o saatte meyve bile olsa sekerli bir sey yemek istemedim. bir cay bardagi süte tarcin kattim iyi geldi. onun disinda bunlari obezlere önerildigi icin uygulamiyorum. zaten kilo vermeye de calismiyorum, zayifim. sadece saglikli beslenmek istiyorum.

@angelus evet sabah falan olursa biraz meyve yiyorum. zaten gün icinde de hareket ediyorum, spor yapiyorum. Yagda ve proteinde kendimi sinirlandirmiyorum ama yedigim kadari yetmiyor demek ki. Tesekkürler

"Güven" temalı bir görsel ise:
9gag.com

film olarak, a simple plan'i öneririm. karlı kasaba, sarpa saran olaylar vs...

true detective tabi ki

True detectice eklemeyi unutmuşum onuda izlemiştim

(bkz: house of cards) izlemelisin kesinlikle. bron broen de çok iyi.

Narcos

fargo'yu izlemedim ama hannibal'a benzer dizi önerisi arattığımda en çok fargo'nun ismini görüyorum, o sebeple hannibal'ı önerebilirim sanırım.

Ya sen aşırı derecede yabancı dizi izleyen bi' şeysin...

The Wire çabuk unutulmuş sanırım. Ucundan Battlestar Galactica da girer bu listeye.

american crime story.

son zamanların en iyi keşfi!

bir kişi de çıkıp 24 dememiş, yazıklar olsun!

siz kargo firmasına tutanakla teslim edemiyor musunuz ? sadece örneğin "kitap" diye belirtmek yerine adet adet ne olduğunun belirtildiği bir tutanakla gidip teslim edin kargoyu.

kargo firmaları öyle bir şey yapmaz, alenen yalan söylüyorsun.

tchuck geçenlerde de "beleşçilik" temalı bir başlık açmıştı, biri "yalan söylüyorsun" deyince silmişti sanırım.

Bu tarz sorularla duyuruda merak uyandırıp "reklam yapmış olmadan" siteni tanıtmak mı istiyorsun acaba?

Anlattıkların gerçekten çok ilginç çünkü.

@uuth,

durum düşündüğünden daha basit.
elimize yalnızca 2 adet kutu açılmış şekilde ulaştı. onun da açılmış olduğunun kanıtı: müşterinin hiç eline geçmeyen (adreste bulunamadı iadesi) kargonun üstünde yırtık ve yırtık kısmının bantlanmış olduğunu, içinin de eksik olduğunu gördük. o konuda zaten tutanak tutturduk.

asıl problem ise bu değil.
asıl problem şu: eşyası çalınan ürün müşteriye ulaştığında, müşteri haliyle farkına varamıyor kutunun açılıp açılmadığının. kimse bakmaz yani, hiç kimse. ve teslim alıyorlar. sonra bir bakıyorlar, içinde ürün yok. tarafımızı arıyorlar, biz de müşteri memnuniyeti gereği yeni bir ürün gönderiyoruz. tamam, kişi kutuyu kontrol etmelli almadan önce, yoksa imza atmasın? ama bunu müşteriye anlatamazsınız. o yüzden biz de yeni ürün veriyoruz.

ve bu döngü içinde sıkışıp kalmış durumdayız.
üstünde irsaliye zaten var, ama irsaliyenin olması bir şey değiştirmiyor. kişi "teslim aldım" imzası attığı sürece, bizim yapacak tek şeyimiz müşteri memnunyieti gereği yenisini göndermek.

bir müşteri olarak şunu diyebilirim.

eve gelen kurye kendi firmalarına ait jelatini(adı her ne ise) imza atmadan açtırmıyor. istersen iade edebiliriz diyor. fakat içeriği görmek istiyorsan o imza atılacak. daha sonra sizin sattığınız kutuyu görebiliyoruz. kutuyu gördüğümüz zaman zaten imza atmış oluyoruz.

ne alakası var ki?

@differensiyel puan hesaplanırken dilin etkisi oluyor mu diye sordum.

ben kpss'ye çalışırım diye yds'ye başvurmadım. sonbahar yds'ye girsem olmaz mı? nasıl etkisi oluyor?

2015 YDS'ye girdiysen gerek yok, bir yds'yi 2 kpss boyunca kullanabiliyorsun. en azından ilkbahar döneminde girilende öyle ama sonbahar'ın statüsü farklıysa bilemedim.

@diffarensiyel

kpss'ye girmeden önce YDS'ye girmen gerekiyor. yani senin dediğin olmaz. ayrıca şu an hala başvuru yapabilirsin ilkbahar YDS'ye.

p3 için lazım mı emin değilim ama bazı farklı kombinasyonlar için gerekiyor kesin olarak (örneğin p63).

bu arada çok özür dilerim, cevabım yanlış olmuş. girmenize gerek yok sizin tekrar.

p3 k3 j3 bilmem ben ama mühendislik kadroları için yds puanı gerekmiyor.
diğer puan türleri i don't care.

Mühendislik kadroları için YDS gerekmiyor yorumu yanlış.

A grubu kadroların neredeyse tamamı "P3'ten en az 80 + YDS'den C seviyesi" şartı istiyor. Amacınız B grubundan DSİ'ye PTT'ye filan atanıp memur amca/teyze olmaksa ayrı tabi.

ben de mühendislik okuyorum ve p3 ile gireceğim. Biraz baktım yds p3'e eklenmiyormuş. bazı kurumlar en az şu kadar yds puanı istiyorum diyebiliyormuş. bu durumda sonbahar sınavına girsem de olur galiba.

mühendislik kadroları için isterse yds 100 olsun kpss puanını değiştirmez, sadece o kadroyu açan bölüm eğer oraya başvuru koşulu koyarsa yds puanın önemlidir. öyle bir durumda yds ye ne zaman girdiğin önemli değil yani.

Kurumların isteyip istememesini kast etmemistim aslında, açıklayıcı yazmadım sanırım.

Sadece P3 hesaplanırken etki ediyor muydu kastim.

@yoruichi'nin belirttiği gibi.

Teşekkürler hepinize.

akademik yetersizlik oluyor. google it.

lmgtfy.com

Yalnız arkadaş okuduğunu anlamadığı için bu durumda zaten. Yönetmelik filan iyice zorlamışsınız çocukcağızı :(

Dönem tekrarı yapacaksın ortalaması 2 nin altında olan derslerini tekrar alacaksın ve en az 1 dönem gec mezun olacaksın

Temel 2 nedeni söylemişsin; bilmemek ve umursamamak.

Adam tereddütte kalsa bile(!) o kelimeyi google'a dahi yazmıyor. Önemsemiyor çünkü.

Eskiden imla hatalarından sözlükten uçurulanlar olurdu. Nerden nereye işte.

O kadar abartmanın gereği yok. Çok fazla var olduğu için normal karşılıyorum artık. Geri zekalı değiller. Sadece bilmiyorlar.

Örneğin sen de 'geri zekalı'yı birleşik yazmışsın. Bu seni geri zekalı yapmaz. Sadece bilmediğin için öyle yazıyorsun.

imla hatası gördüğünde uyardın mı yapan kişiyi. bilmiyordur yada farkında değildir belki. ben çok kişiyi uyardım teşekkür etti.

bazen hızlı yazıyorum, bazen tek parmak iphone'da yazıyorum, sonuçta hata oluyor. bazen fark edip düzeltiyorum (hızlı yazma kaynaklıysa) bazen de üşenip düzeltmiyorum (tek parmak kaynaklıysa. zaten başparmak tendonu telefonu çok kullandım mı ciddi ağrımaya başlıyor)

sürekli yapılan bir hata söz konusu değilse çok da takılmamak lazım. akademik makale yazmıyoruz

@ tranceforresuminglife bu söylediğine paralel olarak ben de seni uyarayım. 'ya da' ayrı yazılır.

@2 gibi bir cevap geleceğini biliyordum, gerizekalı hadi neyse ki sözlükte bile başlığına girersen kullanılıyor yani. böyle birleşik kelimeler değil de ekler benim sinirimi zıplatıyor.

Zeka ile ilgilisi yok, ne doktorlar muhendisler var Turkce yazamiyor. Bu tamamen ilgisizlik, bos vermislik.

Ne dusunuyorsun derseniz, ben ciddiye almakta zorlaniyorum. Yazi yazma gibi ilkokulda ogrenilen cok temel bir seyi bile duzgun yapamayan bir insanin baska seyleri duzgun yapabileceginden supheliyim.

abartmak istemiyorum, ama kontrol edemiyorum gerçekten. (İstisna olmadığını bildiğinde, 1 değil 2 değil.. olduğunda)

teşekkür ederim.

maksadım @2 olmak değildi. bu başlık ile oluşan ironiyi göstermek istedim sadece. ben de çoğu zaman doğruluğundan emin olamadığım kelimelere google'dan ya da tdk'dan bakarım. söylediğin gibi gerizekalı gibi kelimeler basit hatalar. öğrenmek ile geçen şeyler değil yani. ben en çok eklerde yer alan sert ünsüz olayına takılıyorum. bu hata bırak sözlüğü, hürriyet, ntv gibi haber sitelerinde bile sık sık yapılıyor.

örneğin: 1995'de
doğrusu: 1995'te

bir de gidecek yerine gidicek, yapmayacağım yerine yapmıyacağım falan yazanlar var. bunlara da çok kıl olurum.

@crown

Değinmeye çalıştığınız noktayı anladım fakat yine de ekleme yapmak zorunda hissettim, doktor veya mühendis olmanın tek başına bir zeka belirtisi olmadığının herkes farkındadır umarım.

bunlara ek olarak, boşluktan sonra nokta koyup cümleye başlayanlar var. ben de hepsinin geri zekalı olduğunu düşünüyorum. evet.

Zekayla ilgisi yok.
1. gercekten bilmiyorsa egitimsizlik
2. Biliyor yapmiyorsa umursamazlik
3. Imla kurallarini sallamamak yada kasitli imla hatasi yapmak cok protest bi durustur ama bu paradigmayi henuz anlayamayan insanlar da cogunlukta

Geri zekâlı da şu an benim yazdığım gibi yazılıyor mesela.

Benim bir arkadaş var fizikçi zeki bir çocuk ama bir cümle yazsın on tane imla hatası yapıyor. Bu yüzden aptal demek istemiyorum ama kafa oraya basmıyor demek ki kimisinde.

hızlı yazarken oluyor, çok takmamak lazım boyle şeyleri. ne yazdığını anlıyorsan sorun yok bence.
bence asıl sorun bunların nedenini saatlerce düşünüp, faşizan bir tavırla yermek.

İmla hatalarını çok fazla yapanların yazdıkları yazılar, zaten bana bir şeyler katan veyahut okumaktan keyif aldığım yazılar olmuyorlar.
Nasıl tanımlamalı bu arkadaşları?
Yazılı ifadede kabiliyetsizler olarak tanımlayabiliriz kendilerini.

ammada abarttiniz be. takmayin bu kadar. sozlukte gorurseniz hakaret edeceginize uyarin bi zahmet. olmasi gereken bu.

@tranceforresuminglife
"amma da"
"bir zahmet"

not:ben bunları engellemiyorum ama küfredenlerin kimdir nedir'ine şöyle bir bakıyorum,çoğunluğu maç ya da gündem üzerine yazılmışsa engeli basıyorum hemen.

@rakicandir aynen genelde oyle. kurallara uygun yazmayan da cok.

sırf oba dediği bir reklam için 3 milyon alması.

yaklaşık 45 saniyelik bir reklamda 3-4 kez ''obaaaaa'' dedi ve 3 milyon tl aldı. Hatta şu sıralar reklam kesildi, kısa versiyonu yayınlanıyor.

bütün mevzu bu mu yani?
bu işin piyasası bu olsa gerek ki adamlar o kadını seçip o parayı vermiş bence tüm ünlüler alıyordur o parayı.

ben de bişi var sandım :P

o değil de bence kadın hak etmiş. oba makarna'yı bilmiyordum bu tantana çıkana kadar :) marka bilinirliği arttı

Büyük saçmalık. bence böyle bir şey olmayabilir. Oba makarna 3 milyona nerelerde reklam yapar ya. Bu kadına neden versin iki üç kere oba diyecek diye.?

Mevzu eskidi sayılır ama, başlık açılmışken soralım madem.

"Nasıl 3 milyon alır bu kadın?! Bundan sonra Oba makarna almıyoruz" tribi sizce de çok aptalca değil mi?

Mesela biri der ki, "bu reklamda hayvanlara zarar verildi, almıyoruz", eyvallah. Çocuk istismarı yapılıyor, insanların şu şu duyguları kullanılıyor, yüzde yüz katılırım.

"3 kere Oba dediği için 3 milyon aldı, o yüzden almıyoruz". Arkadaş bu nasıl bir argüman? Bu arkadaşların kafaları mı iyi acaba? Kapitalizm eleştirisi mi yapmaya çalışıyorlar? Sizce de ergenlerin büyük bir şevkle yaptıkları tatlı su solculuğu değil midir bu? Sözlüğün kayışı kopalı yıllar oldu ama, onun bile bir seviyesi vardı. Böylesine beyinsiz işlerin yüzlerce taraftar bulması bambaşka bir yere gittiğimizin çok net göstergesi.

adamlar öyle ya da böyle reklamlarını yaptılar.esra erol sayesinde kendileri hakkında konuşturdular. bir de esra erol'a o para verilir miymiş tripleri de ibretlik. elin sosyalist sanatçıları banka reklamlarında oynar. sonra kapitalizmin kötülüklerinden bahseder...

bir işletmeci olsam ya da markam olsa beş kuruş verip de esra erolda reklam yaptırmam.

pulsartgr'ın eleştirilerine tüm kalbimle katılmakla birlikte, Oba Makarna'yı kullanmayı düşünmüyorum.
Nuhun Ankara makarnasıyla yetiştik biz.
Öyle de gidiyor.

@tranceforresuminglife

Eldeki veriler:

Esra Erol evlilik programı sunuyor.

Evlilik programlarını kim izliyor?
Makarna üreten şirketin hedef kitlesi kim?

Üstteki iki sorunun cevabı aynı.

Şirketler duygusal hareket etmezler. Şirketlerin sevdiği ya da nefret ettiği insanlar olmaz. (bkz: futbol sadece futbol değildir) diye bir laf var.

Topu oynayan kazanır, topun oynandığı yer kazanır, yayınlayan kazanır, takımın lisanslı ürünleri satılır takım para kazanır, topu oynatan kazanır, devlet kazanır, bileti satan kazanır, kulüp isim haklarından bile para kazanır. Bir bilgisayar oyunu şirketinin futbol oyunu geliştirirken takım adlarını öylece kafasına göre oyuna yazabileceğini sanıyorsanız yanılıyorsunuz demektir.

Bazı ülkelerde futbol kulüpleri yeni stadyum yaparken devletten teşvik bile alırlar, yani stadyumu devlete yaptırırlar. Hatta stadyum yapıldıktan sonra giderleri bile devletin ödemesini isteyebilirler çünkü çok güçlüler. www.youtube.com

Niye? Çünkü insanlar futbol maçı izlemek istiyor, ondan. Futbolcular niye milyonlarca lira para kazanıyor? Futbol takımlarının değerleri niye milyarlarca dolarla ölçülüyor? ÇÜNKÜ İŞİN İÇİNDE PARA VAR. Şu ankinin yarısı kadar kişi futbol izlese sence oyuncular aynı rakamları kazanabilir miydi? Kesinlikle hayır. Onların ne kadar para kazanacağını belirleyen, stadta hangi reklam alanının, hangi maç için, kaç dakika süreyle ne kadara kiralanacağı bu şekilde belirlenir. Dışarıdan bakan biri "bu ne lan böyle, niye para ödüyo MasterCard bu reklam panosuna lan" diyebilir. Ödemek zorunda çünkü VISA da ödüyor, American Express de ödüyor. Sen ödemezsen yoksun demektir, ürettiğin ürün çok daha iyi olsa bile rakiplerin seni geçebilir. Gerçek dünya böyle işler.

2016 super bowl'da 30 saniyelik reklam yayınlama ücreti 5 milyon dolar. 120 milyon seyircisi varmış.

Esra Erol da sadece rastgele bir insan değil. Milyonlarca seyircisi var, bir markası var. Bunu meydana getirmek yıllar alır.

Makarna, çorba, şampuan deyince bize komik gibi geliyor ama vahşi bir rekabet var. Büyük marketlerden birine girelim seninle. Sonra marketten P&G ve Unilever ürünlerini kaldıralım. Yarısı boşalır rafların.

Yeni makarna ürettin diyelim, büyük zincirlerden birine gittin, bakın bu benim makarnam, sizin markette satmak istiyorum dedin. Onlar da sana raf ücretlerini söylediler. "Raf ücreti" ne? Ürününü öylece istediğin rafa koyamazsın, eğer rekabet sıfır değilse her rafın ayrı ücreti olacak. Gittiğin market orada hangi rakip ürünlerin olduğu, marketin ne kadar satış yaptığı gibi rakamlara göre raf ücreti belirliyor. Bilinir bir markadan daha görünür olmak istiyorsan onlardan daha fazla para vermen gerekecek. Aynı zamanda süpermarket sana (üreticiye) "tamam anlaşalım ama ayda 50 bin ürünü tanesi 12 kuruştan alırım" diyecek. 50 bin ürün sözü veremezsen tanesini 8 kuruştan almak isteyecekler, ama sen zaten 6 kuruşa mal ettin. Bu tek bir market, senin birçok marketle anlaşman lazım. Çok marketle anlaşmak için yüksek üretim kapasitesine ihtiyacın olacak, onun için büyük tesis lazım. Büyük tesis için de para lazım. Bununla da bitmiyor, market istediği zaman tesislerini kontrol etmeye gelebilecek, eğer anlaşmayı çiğnediğini görürse fiyatı düşürecek, çünkü 12 aylık kontrat yaptın.

Serbest piyasa böyle işler.

Başka bir konu, market bunu rakip ürünle aynı fiyata satabilir, farklı bir anlaşman yoksa -elin güçsüzse anlaşma yapamazsın- satış fiyatını da belirleyemezsin. Ne oldu şimdi? Sen yenisin, rakip ürün 15 yıllık, ikinizinki de aynı fiyata satılıyor. Ben markete gidince seninkini almak için ek bir motivasyona ihtiyaç duyacağım çünkü fiyat aynı. O motivasyonu nereden aldım? Reklamdan.


Makarnayı fabrikada üretip, kamyona yükleyip marketin önüne dökemiyorsun yani.

Okumak istersen : en.wikipedia.org

Rakipler bunlar.

Amerikalıların (bkz: go big or go home) diye bir lafı var, bu adamlar da büyük oynamayı seçmiş.

Olay budur. Kızmaya gerek yok, ekonomi böyle işliyor, ben ne yapayım? :)

@hayırsız :((

don't hate the player, hate the game. kapitalizm 101

benim çevrem değil de evet ortamlarda bir "muhafazakarlaşma" var. baya denk geliyorum ama takılmıyorum öyle insanlarla tabii.

Ben cevremde de muhazakar egilimin artista oldugunu goruyorum. Ancak islam acisandan olayin vehamet tasidigi kanaatindeyim. Islamin gunluk hayatta gorunumu artarken; ilahi anlamda hayattan gitgide uzaklasiyor. Yani muhazakarlasmiyor; kendimizi muhafazakar bir rol burunduruyoruz. Ve korkarim turkiye de islam in cokusu cok sinsice yaklasiyor. Sovyetlerin cokusu gibi bir sabah uyanacagiz ve siyasal islam kirk yerinden catlamis.

hayır.

@allah yazdıysa
Söylediğiniz şeyler siyasal İslam'ın hızla yükselişte olduğunun belirtileri değil mi?

Aksine tersi bir durum var. Yalnız benim çevrem zaten hiç bir zaman muhafazakar insanlardan oluşmadı. Demek ki benim çevremdekiler git gide daha da radikalleşiyorlarsa, dolayılı etkiden diğer insanlarda ( çevremdekilerin tanıdıkları) bir muhafazakarlaşma oluyor olabilir evet.

Çevremde öyle bir eğilim olmadı ama genel olarak ortamlarda var.

Edit: Kendime oha! Tabii ki muhafazakarlaşıyor. Ben çevrem değince aile, arkadaş, akraba, yakınlarımı düşündüm ama işyerinde muhafazakarlaşıyoruz. Aslında muhafazakarlaşıyoruz diyemem. Bizim yaşantımızda değişen hiçbir şey yok. Hissettiğimiz doğrudan dini bir baskı da yok ama yönetimimiz değişti ve muhafazakarlaştı. Cuma namazı nedeniyle ders saatim değişti mesela. Gerçi, buna karşı değilim esasen ama yapılma nedenine karşıyım ve yeterince eşitlikçi olduğunu düşünmüyorum.

@pulsartgr
Evet siyasal islam yukseliste ancak; islam cokuyor. Sadece turkiye'de turkiye de islam denince akliniza gelen isimleri dusunun. Dini inancinizi bilmiyorum ancak bir tanesi sizi islama isindirabilecek bir isim mi? Siyasal islam kendi temellerine zarar vererek yukseliyor.

Şunu demek istedim aslında, siyasal İslam'ın temeli zaten yozlaşmış bir İslam değil mi? Yani belirttiğiniz gelişmeler siyasal İslam'ın ta kendisi.

Cevabınız için teşekkür ederim, duyuru sahibine ve aychovski'ye saygılar.

çevrenin, muhafazakarlaşması için evvela muhafazakar olmamaları gerekir ki, bu benim çevrem (en azından yakın çevrem) için mümkün değil.
yaşadığım yerde, insanların çok büyük bir çoğunluğunun muhafazakar olmasından olsa gerek, çevremde de muhafazakar insan sayısı hayli fazla.
şu da var ki, eskiden "merhaba" diye selam veren kimi tanıdıklarım artık "selamın aleyküm" kalıbını kullanır olduklar.
dolayısıyla, çevremin olduğundan da daha muhafazakarlaştığını ya da öyle görünme uğraşı içinde olduğu söyleyebilirim.
bu durumdan memnun olmadığımı söylememe bilmem gerek var mı?

önceden muhafazakar olmayıp muhafazakarlaşan kimse neredeyse yok diyebilirim. son 10 yıllık dilimde 1-2 tane kapanan var sadece.

hayır tam tersi.

hayır, aksine. artık insanların gözleri açılmış durumda.

kafamın uymadığı kişilerle görüşmediğim için kendi çevremde çok görmüyorum ama mesela benim memlekette komşular, akrabalar derken zorunlu olarak görüştüğümüz insanların arasına girince ciddi şekilde muhafazakarlaşma olduğunu anlıyorum, hatta hafifçe muhafazakarlaşma deyip geçemeyeceğim kadar derin bi mevzu.

bence yeni türkiye'de muhafazakarların sayısı azalmakta. şöyle ki; zamanında dinle çok da alakası olmayan kişi, günümüzde dinden daha da uzaklaşıyor, muhafazakar kişiyse radikalleşiyor. dolayısıyla dinini bireysel alanda yaşamaya çalışan sıradan inançlıların sayısı da azalıyor. bu kendi halinde dinini yaşayan müslümanı sevelim, koruyalım ki dinini toplumun merkezine koymayı amaç edinmişlerin peşine takılmasın.

yok öyle bir şey mübarek

evet muhafazakarlaştığını düşünüyorum. hani insan yaşlanır muhafazakar olur gibi olaylar değil. gençler arasında görüyorum ben bunu.

hayır

yıllar yıllar önce, tramvaydayım. bir türk kızı ve bir turist muhabbet etmeye başladılar. turist istanbul ne güzel bir şehir falan diyor. sonra konu nereden oraya geldi bilmiyorum ama bizim kız, kötüye gidiyoruz birkaç sene içinde tüm kadınların türban takması zorunlu hale gelecek gibilerinden bir şey dedi. şeriat geleceğini düşünüyordu zannımca. turist bir şey demedi, sustu.

şimdi sen bunu sorunca o geldi aklıma. neden o kadar yıl geçmesine rağmen unutmamışım hayret ettim :)

Arkadaslarim olmasa da gordugun kadariyla Islam kilifi icinde Islam'la ilgisi olmayan seyler donuyor. Icki icmeyip nargile icen, kadinlarla penetration disinda her turlu cinsel iliskiye giren, asiri luks giysiler alan bir tur yapmacik muhafazakarlik olustu.

Evet ama muhafazakarlık denince olaya salt din açısından bakmamak gerekir diye düşünüyorum. Temelde insanların politik görüşleri ya da yaşam tarzları farklı olsa da, önceden bir araya geldiğimizde daha homojen gözükebiliyorduk, tahammül potansiyelimiz daha yüksekti. Şimdi aramızdaki farklar daha keskin, birbirimize daha öteki geliyoruz. Bir de her görüşün karşısında potansiyel tehdit olarak gördüğü başka bir görüş olduğu için sahip olduğu düşünceye daha korumacı, karşıt gruba da daha saldırgan yaklaşıyoruz; siyasal İslam - sekülerizm, Türk - Kürt milliyetçiliği, eşcinsellik - homofobi vs.

Muhafazakarlaşıyoruz ama muhafaza etmeye çalıştığımız değerler farklı.

çevremdeki kızların çoğu kapandı.

Bilgide 90 küsürle hazırlık bitirip ardından yazı İngiltere'de geçirip, eğitim dili İngilizce olan fakülteye başladığımda girmiştim sınava ve aldığım puan 55idi. İngiltere'de seviyem upper intermediate idi ve bülbül gibi konuşur anlardım şimdi de öyle ama bu sınavda işe yaramıyor.
YDS İngilizce seviyenden ziyade İngilizce test çözebilme yeteneğini ölçüyor.
Şimdi bir baraj olmasa da alabileceğimin en yükseğini almam gerekiyor.
Ahmet Akın'ın YDS İngilizce Sınav Taktikleri kitabını aldım. Evde kpds'den kalma Grammer in the Pocket cep kitabım var.
Ne taktiklerle şıklardan nasıl eliyor şok oluyorum okurken. İnternetten gramer çalışıp bu taktik kitabını al ve çalış bence alırsın 70i.
Arkadaşım evde iki ay çalışıp 73 aldı yazın Amerika'da adres bile soramıyordu ama sorsan 73lük YDS'si var işte bu sınav öyle..

kelime ve (sınav teknikleri) şeklinde çalış, bu ikisini belirli bir seviyeye getirirsen en az 70'i garantilersin.

(bkz: remzi hoca)

Türklerin hazırladığı bir sınavın sizin lehinize olması gerekmiyor mu? İsviçreli filan değilseniz, bu durumun sizin için bir avantaj olması gerekiyor mantıken. Değil mi?

Sorumda herhangi bir gönderme yok. 92,5 puanı olan biriyim ve şunu iddia ediyorum: "Bu sınavı taktikle geçeceksin yea/Kelime çalış aga kelime/Türkler hazırlamış :(" kafasındaki insanlar hiçbir zaman YDS'den 80+ puan alamayacaklar.

Sınavda 4-5 kelime ve bağlaç sorusu ile birkaç gramer sorusu var. Geri kalan soruların tamamı diyalog tamamlama, boşluk doldurma, en yakın çeviri ve paragraf soruları. Yani "okuduğunu anlayabilen" bir insanın şu sınavdan C seviyesinde puan almaması için hiçbir sebep yok.

Bilgi Üniversitesi örneğini veren arkadaşa, okulda gördüğü kavramların Türkçesini anlatsan "Hocam bu kelimelerin İngilizcelerini söyler misiniz, biz İngilizce gördük çünküüğh" diyecek. Çünkü "okuduğunu anlamamış", ezberlemiş geçmiş. ODTÜ mezunu bir sürü arkadaşım var aynı durumda. "Bunun İngilizcesi ney :( Ha tamam şimdi anladım :)"

"Sınav harika bir sınav arkadaşlar, İngilizce seviyenizi çok iyi ölçüyor" demiyorum. Ama birkaç kalıp ve benzer kelimelerle idare ettiği yurtdışı tecrübesini aldığı düşük puanı açıklamak için kullananların, aslında düşündükleri seviyede olmadıklarını söylemeye çalışıyorum.

-Günde en az bir saat çeviri yapın. Bu akşam Project-syndicate'i açın ve çevirmeye başlayın. Her gün bir paragraf daha fazla çevirin. Dizileri anlamakla bir paragrafı anlamak arasındaki farkı bizzat göreceksiniz.
-TOEFL Reading tests diye aratın ve onları çözmeye başlayın. İkisi birlikte beyninizi yakacak. Çeviri + reading sonrası benim beynim ısınıyordu, gerçekten.
-Her sabah aynı saatte çıkmış sınavları çözün. İlk birkaç testiniz çok kötü geçecek, hemen moralinizi bozmayın. Zamanlama size kalmış, isterseniz sınava bir hafta kala başlayın, isterseniz 2-3 güne bölüp şimdiden başlayın.

Başarılar.

Genelde israflı bir ev bizimkisi. Ama çamaşır makinesini çoğunlukla kısa/yünlü programlarda çalıştırırız. Nasılsa her şey sık sık yıkandığı için diye.

prizden ben de çekiyorum, bunu yapmıyordum eskiden. aydınlatma ve ısıtma konusunda öteden beri dikkat ederim.
indirimdeyken deterjan şampuan temizlik malzemesi -bunları bir de çeşit çeşit alıyordum eskiden- stoku da yapıyordum artık yapmıyorum çünkü hakketen esas mesele onları az kullanmak çok aldığın zaman etken maddelerinin ömrü bitiyor. laboratuvarda bile protokolde denilenin yarısı kadar deterjan aynı işi görüyordu, gözümüzle görüyorduk bunu. hocam da hep mal satmak için böyle yazıyor bunlar miktarları diyodu, adama ifrit olsam da galiba bi bildiği varmış.
en çok israf ettiğim şey günlük süttü benim AOÇun 500lük cam şişesini alıyordum kahveye katıyorum bi tek kesinlikle o gün bitmiyordu paso kedilere veriyordum. Şimdi SEK in daha küçük ambalajı olduğunu fark ettim onu alıyorum. hemen her şeyde benzeri oldu alırken az almak o hafta pişirmeyeceksem de hiç almamak gibi bir davranış geliştirdim, bu iyi oldu çünkü benim elim aza varmıyor eskiden ne zaman dışarı çıksam, markete girersem illa ki bişeyler alırdım. israf oluyordu üzülüyordum.
bir de nasılsa tek kişiyim diye marketten sebze meyve alıyordum ki varoş bir yer sayılabilir oturduğum yer. burada bile fiyatlar inanılmaz marketlerde. artık pazara gidiyorum. az alıyorum ama pazardan alıyorum.

kış aylarında kombiyi sürekli kapatıp açmak yerine sürekli olarak düşük sıcaklıkta yanmasını sağla. uykudan önce bilgisayar televizyon modem v.s. bütün aletlerin fişini çek. bir de biraz zahmetle semt pazarlarından alışveriş yapmak inanılmaz ekonomik

Aramızda hala tıraş olurken veya bulaşık yıkarken suyu açık tutan hayvanlar var. Sadece onları "eğiterek" bile büyük oranda tasarruf yapmış olacağız.

oturmadıgım odalarda petekleri kapatıyorum, oturdugum odanın kapısı kapatıyorum. alışverişi toptan yapıyorum , aylık yemek listesi oluşturup ona göre pazar ve market alışverişi şekilleniyor ( listeye harfiyen uymuyoruz tabiki... )

alışverişi haftalık yapıp, pazardan yapıyoruz. hem daha ucuz hem daha sağlıklı. bir sürü de alternatif çıkıyor. kahvaltıda ekşimik yapmak olsun, çeşit çeşit meyve salatası olsun vs.. 1 hafta sonunda alınan her şey bitmiş, karınlar doymuş oluyor. gırtlaktan pek kısmıyoruz ama yeteri kadar da sebzesi meyvesi yiyoruz. oturulmayan odalarda petekleri genelde kapatıyoruz. o an bulunulmayan odalardaki ışıklar mutlaka söndürülüyor. diş fırçalarken gereksiz suyu kapatıyoruz. ve daha bunun gibi şeyler.

tasarrufu cevreyi de dusunerek yapiyorum.

ampullerin hepsini led yapmak
camasiri elektrigin en ucuz oldugu cmt-pazar gunu yikamak
mumkunse her yere araba yerine bisikletle gitmek
evde isiyi artirip t-shirt'le gezmek yerine, 22 derecede tutup daha makul giyinmek
bulasigi fosur fosur suyla yikamak yerine minimum suyla durulamak da ayni kapiya cikiyormus
kucuk tasarrufun alasi: yumurtayi fokur fokur suda kaynatmak yerine, kapak kapatarak, max yarim su bardagi suyla haslamak
deterjani konsantre olanlardan (amway gibi) secmek

Bende de bunlar var

eksiduyu.ru

ahah modemin fişini çekmek neymiş ya, 7/24 açık kalsa bile yakacağı 1 lira.

@bobinhoo tasarrufu sadece fatura olarak goruyorsan zaten sana anlatilabilecek bisey yok

Belki fişten çekmekten kastınız odur ama gerçek anlamda fişten çekiyorsanız onun yerine üzerinde açma kapama düğmesi olan prizlerden almanızı tavsiye ederim, uğraşmazsınız fiş çekmekle.

modem, evde değilsek bizde de kapatılır.
içinde bulunmadığımız odanın ışığını kapalı tutuyoruz.
2 veya daha fazla gün, eve uğramayacaksak da, eloktronik cihazların fişini çekiyoruz.

kagit havlu yerine normal havlu kullanmak
selpak yerine mendil kullanmak :)

@bobinhoo peki dogayi dusunuyor musun? Tasarruf derken sirf ekonomi dusunulmuyor olabilir. Ornegin yemek atmak istemezsin, sorun para degil yemegin kolay elde edilemeyen bir sey olmasidir.

Bizim burdaki pazarlar daha pahali :/ bi marulcu abilerle biberci amcanin fiyatlari uygun. Meyveler falan marketin 1.5 kati

dis macunu bitince arkasini kesip icinden almaya devam etmek, arkasini ikea mandaliyla kapatmak :) ornek: lifehacker.com
(sıkınca şekli bozulan tuplerden degil kullandigim)

Kimse yazmamış ekleyeyim.Kombiler için termostat kullanmak.

dönünce burayı beğenmeyeceksin. ben egeye farabiyle gittim geldim. şu an okul olduğundan da pespaye geliyor

İstesen de gidemezsin birinci yılında.

Gidebiliyorsan erken git ki ders saydıramazsan falan toparlayacak vaktin olsun. 3 ya da 4. sene gidersen yeterince ders saydıramadığın zaman okulu uzatma riskin olur.

Benim bir arkadaş gitti geri de dönmedi orada burs bulup. Ben olsam şansımı denerim.

ce.istanbul.edu.tr

Surdaki yönetmeliği bi oku çok bilmiş birader, @i was made for you

@traveller , ne zaman gitti? Unide kaçıncı yılıydı? Bölümü neydi

Simdi basvurup 2. yilda gideceksin. Bence kesin git, zira derslerin sayilmasa, oradaki dersleri gecemesen bile son iki yil toparlama sansin olur. Son yillarda gidenlerin okul uzatma ihtimali cok yuksek oluyor, hatta benim donemimde bizim bolumde erasmus yuzunden okul uzatanlarin orani %100'e yakinsiyordu.

Gideceksen erken git + 1

Ben anlamadım, neden 2. Sene gidiyorum? Yönetmeliği okudun mu @evrim halkası?

Ben şimdi başvuru yapıyorum yani, şimdi gidemiyor muyum?

Sen daha okuduğunu anlamaktan acizsin, ne işin var Avrupa'da otur oturduğun yerde, bir de çok bilmiş demiş bana.

İÜ’de Örgün Öğretim ( 1. ve 2. Öğretim) Önlisans, Lisans ve Lisansüstü öğrencisi olan ve en az 1. Sınıfta okuyan öğrenciler başvurabilir.

Ne diyor burada, başvurabilir diyor, gidebilir demiyor, kapiş?

@sen neredeydin Üniversitede ikinci yılıydı hatırladığım kadarıyla. İlk yıl sınava girmişti ikinci yılda da gitti. İlk dönem gitti, ikinci dönem için Erasmus'u uzattı. Son iki yıl için de okuldan burs buldu. Sen İsveç'e gidiyorsun ve İsveç'te sanırım üniversiteler ücretsiz ya da çok ucuz. Ailenin verdiği parayla bile belki orada okuyabilirsin. Ben bu nedenle ilk yıldan git derim. Türk diploması taşıyacağına İsveç diploman olur. Diyelim olmadı, ne kaybedeceksin ki? Eğleneceksin, harika hocalardan ders alacaksın (ben Erasmus'ta derste öğrendiklerimi hala unutmuyorum, 7 yıl geçti), güzel arkadaşlıklar kuracaksın...

Düzenleme: Ben İngilizceyi asıl Erasmus'ta öğrendim!

@i was made for you; özellikle yazıyor mu orada, 2. senenizde gideceksiniz diye? Kapış?

@traveller çok sağol verdiğin bilgiler için. Peki o arkadaşının bölümünü biliyor musun?

Hatırlamıyorum aslında. Adını bile unuttum. Yalnızca kıskandığımı hatırlıyorum :)

Türkiye'den taşınınca iletişimimiz de kesildi :/

İstediğin zaman git, o kadar da fark etmiyor.

Yalnız gitmeden önce mutlaka ergenlikten çıktığından emin ol. Bu kafayla Avrupa'da tutunamazsın, haberin olsun.

hem farabi hem erasmus yaptım ve ikisini de son yıl ve dönemlerde yaptım. zirvede bıraktım yani. geri döndükten sonra kendi okuluna alışmada sıkıntı yaşayıp, bitse de gitsek moduna girebilirsin. Fakat imkanın varsa vakit kaybetmeden git derim. Zira benim yazdığım durum sadece bir öngörüden ibaret. Döndüğünde daha bilinçli olup daha olgun kararlar alabilirsin eğitim hayatınla ilgili.

git git bence git.

yalnıs yonlendırmek ıstemem ama 1. sınıfta erasmus yok hep bır yıl oncesınden oluyor bu yıl sınava gırılıyor obur donem yılında gıdılıyor. en azından bızım unıde oyle.

Erken git

@sen nerdeydin simdiye kadar

i was made for you değilim ama konuya dahil olayım dedim. Tepede kocaman yazmışlar 2016/2017 başvuruları diye. Hazırlığı sene ortasında geçmediysen birinci sınıfta gidemezsin işte.

Onun dışında okulun uzamasını istemiyorsan seçmeli dersin en çok hangi dönemse o zaman git derim ben.

Yonetmeligi okumadim, yuzyillardir ogrenciyim. Su an basvuru yapacaksin, donem basladi. Nereye gideceksin? Hangi ara sonuclar belli olacak, okulun islemleri bitecek, pasaportun-vizen hallolacak da gideceksin? Staj hareketliligi olursa belki yazin gidersin de o da zaten 1. sinifta olmaz.

Istanbul Universitesi onceden 1. sinifta basvuru almiyordu, son yillarda baslamislar.

Ofansif algilama her seyi, Erasmus'un iyi gecmez.

Bir sey olmaz. Cezalik bir sey yok.

hiçbir şey olmaz hakaret davasından... memuriyete girme konusunda 1 yıldan uzun hapis cezası almadığın sürece sıkıntı yok 657 madde 48'e bakabilirsin.

hiçbir şey olmaz. adam kendisi ceza alır öyle bir şey olsa

özelden özür dile kapansın gitsin.. uğraşma bence..

Arkadaşlar belirtmeyi unutmuşum ben şu an öğretmen ya da memur değilim sınava hazırlanıyorum. Bu arkadaş bana dava açarsa "güvenlik soruşturması" kapsamında bir sıkıntı yaşar mıyım?

hakaret davasını kimse sallamaz abi bence.

Açacağı yok da, diyelim ki açtı. En fazla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıyla sonuçlanır dava. Bu şekilde gelir uzmanı olan arkadaşım var. İçiniz rahat olsun.

Yalnız söylemeden edemeyeceğim, tartışmanın büyümesinde sizin payınız daha fazla sanki.

İşine yaramaz.

serious mass kullanacaksın

öncelikle ürün türk malı, yani ibrahim marka. bunun yerine leblebi tozu içsen daha mantıklı.
vücut geliştirme başlığında kilo almak ile ilgili entariler mevcut. sağlıklı besleniyor ve kalori hesabı yapıyorsun, yağlanmadan kilo alıyorsun özetle. aç oku. böbrek.avi ürünlerle vakit harcama

neden işe yaramaz yahu. geçen yıl 3 aylık spor yaparken 67 kilodan 73 kiloya çıkmıştım. tabii karbonhidrat bitince 3 kilo düşüp 70te kaldım. yine bu etkiyi vermez mi? şu ürün nasıl? www.hepsiburada.com

bi öğünde iki kg alabiliyorum, sabaha geri veriyorum o iki kg ı. uyku sırasında ne oluyorsa artık. karbonhidrat su tutuyor, 1gr carb 2 gr su gibi bişeyler diyorlardı. unuttum. carb diyeti yapınca ani bi kg düşüşü olur, vücuttaki suyun atılmasıdır bu düşüş, ödem attım derler. sendeki durum tam tersi olmuş işte. ödem almışsın ehehe. paran bolsa steroid de kullanabilirsin , güzel kas da yaparsın. yan etkileri olacaktır ama. acelen varsa en hızlı yolu bu çünkü kilo almanın ve kas yapmanın.

zayıfsan ve göbeğin varsa beslenmen kötüdür diye tahmin ediyorum. bilimsel olarak o aldığın 6 kilonun da en az yarısı yağ zaten, 3 ayda kazanabileceğin kas miktarı belli. sonuç olarak bu iki kompleks karbonhidrat ürünü işine yaramaz, sağlıklı ve yeterli beslenmek yarar.

"%100 Maltodekstrin" ve "Komplex" ibareleri birbirine taban tabana zıt değil mi?

Alınabilecek en basit, glisemik indeksi en yüksek karbonhidratı almış olacaksın.

öyle çok fazla göbeğim yok. karnımı sıkınca az çok gözüküyor abslar.

250 diyelim müşteri olalım hocam..

334x0.25 = 83 küsür

334-83= 251

1 yaklaşık. kelime sorusunu alayım :)

dost sevgilerimle

4e böl çıkan sonucu ana sayıdan çıkar.

334*.75= 250.5

google'a 334*0,75 yaz :D

250,5

334 * (1 - (x/100))

x yerine yüzde gelcek. cevap 250.5

Gazi Üniversitesi için ev bakıyordunuz sanırım.

Memleket iyiye gidiye, Gastamonu ben...

indirim.hesaplama.net

(300/4)+(30/4)+(4/4):x
334-x(83.5):250.5

334 çarpı 25 bölü 100 eşittir 83.5

yuzde.hesaplama.net

Imuneks plus C vitaminli

aft ve c vitamini olmaz. b6-b12 olacak aft için.

ama bence en iyisi mandalina tüketmek. portakal tüketin. yeşil biber yiyin...

etobur birisi olarak bunu öneriyorum.

Dolmalık biber (varsa sarı, yoksa yeşil) C vitamini şampiyonlarından. Salataya bir tane dilimleseniz bile yeterli olur.

Soğuk hava tek başına bir hastalık kaynağı değildir, dışarı çıkmaktan korkmayın.

iktisat mezunlari ne is yapiyor ben hala ogrenemedim. artik beni aydinlatin

İddialı olmasın diyorsan sıradan adama basitleştirerek anlatabilirsin ekonomik mevzuları.

zaten işim var, bu sadece bir hobi. ilgilenen arkadaşlar için.

Mahfi Eğilmez'i zaten takip ediyorsunuzdur. Bazı yorumlarda çok kaliteli soru-cevaplar olabiliyor. Onları takip edip konuyu daha da açabilirsiniz.

Mülakat sorularının başında krizler, dış açıklar, uluslararası antlaşmaların yorumlanması geliyor. "Uzman/Müfettiş adayının başucu kaynağı" olma yolunda ilerleyebilirsiniz, niş pazarlama gibi küçük fakat sürekli bir kitleye hitap edersiniz.

Yazarını hatırlayamadım, Keseden Bankaya Tezgahtan Borsaya adlı bir kitap var. Ekonomik yapının nasıl evrimleştiğini ilginç tarihsel bilgilerle anlatıyor. Oradan bol bol yararlanabilirsiniz.

Sorumu yanlış anlama ama ne anlatacağını bilmiyorsan neden bu işe giriştin?

Senin sorunun cevabı olarak önerim Keynes mi klasik mi?

iktisatı biliyorum ama blog için popüler ne tutar onu bilmiyorum diyelim. yoksa konu çok :)

Ekonomi bilgisi olmayan insanlara sağda solda sürekli duydukları güncel ekonomik haberleri basite indirgeyerek anlatabilirsiniz. Mesela FED faizleri arttırdı, bunun ne anlama geldiğini ve kimleri nasıl etkilediğini yazabilirsiniz. Dolar yükseliyor, TL nasıl değer kaybediyor, para birimleri arasındaki bu değer ilişkisini anlatabilirsiniz. Örnekler çoğaltılabilir tabii.

@pike senle duyuruchat'te bir grafik mi ne konuşmuştuk onu hatırlasam yazacağım ama yine unuttum :)

@passion, Gini ratio ve Lorenz curve :)

isleyen demir pas tutmaz.

Sevgilisi olmayan insan daha değersiz algılanıyor. Belki sizler (buradakiler) farklı düşünüyor olabilirsiniz ama buradaki insan profili toplumun genelini yansıtmıyor. Toplum, sevgilisi olmayanı veya evli olmayanı daha alt klasmanda ve EKSİK buluyor. (=değersizlik)

"hmm uzun zamandır sevgilisi yok, vardır bi sorunu.." durumu.

Sevgilisi olanı da sağlıklı psikolojide ve sorunsuz zannediyorlar. O yüzden aldatmalar falan var asdgsghdsf

Sevgilin olunca kendini karşı cins tarafından tercih edilebilir biri olarak görüp tavırlarını ona göre şekillendirmeye başlıyorsun. Sevgilin olmamışsa bir tedirginlik, ne yapacağını bilememe falan etkiliyor durumu. Bence tamamen özgüven işi.

Duran cisim durmaya, hareket eden cisim ise hızını korumaya meyillidir.

Olay bundan ibaret.

Herkes istemiş oldugu (ait oldugu) yerde ki zaten. bunda bir sorun, tuhaflık yok .
Genel bir şey bu. hayatın her alanında görebilirsin.

çünkü istisnalar hariç sevgilisi olmayan insanın bir faulu oluyor. ya çok bakımsız, ya sohbeti çekilmez biri vs vs vs bir de arkadaş ortamının olması gerekiyor. erkek açısından bakarsak 7 24 batak kovalayan birinin hep taşak muhabbeti yapan birinin sevgili olaylarına girmesi zor oluyor. tekrar ediyorum istisnalar hariç. bu durum da sosyal anlamda loserlığa itiyor.

sevgilisi olan zaten kendisine dikkat ediyor ve neyi nerde nasıl konuşacağını, insani ilişkilerde ne yapması gerektiğini, bir kadını nasıl etkilemesi gerektiğini biliyor oluyor.

daldan dala atlamak mı kolay yoksa ağaca tırmanıp bir dala konmak mı?

diğer arkadaşların söylediklerine katılıyorum ama ben de farklı bir noktadan bakıyorum olaya.

şimdi öyle bir zaman dilimindeyiz ki, millet sevgilisiz nefes alamayacak duruma gelmiş. kişi farketmiyor, adam/kadın sevgilisinden ayrıldıktan hemen sonra yeni sevgili edinmeye yöneliyor. bu grup aciz grup, başkasından ayrı bir kişiliğe sahip olamayanlar.

yalnız kalan, sevgilisiz grup da, sevgilisinden ayrıldıktan sonra belli bir süre kadar yalnız kaldığında, yalnızlığın değerini daha iyi anlıyor ve yalnızlığı tercih ediyor.

ha bir de, sevgilisi olan insana başarılı, bulamayanlara başarısız, değersiz gibi sıfatlar vermekte çok saçma bence.

ulen adam gitmiş elin kezbanını tavlamış, buna kanserin çaresini bulmuş gibi davranmanın anlamı yok.

"iş işte bulunur" ile aynı presip sanırsam. işsizlik süresi uzadıkça, olası işverenler "bundaki sorun ne ki kimse işe almamış" diye düşünüyor bence. bu da benzerdir diye tahmin ediyorum.

bunca insan yalnızken neden bunca insan yalnız

tamamen arz talep, ortam meselesi.
stabil bir durum değil.

benim 2 yıldır sevgilim yok ondan önce de hep vardı. böyle bir genelleme yok bana göre. isteğe bağlı bir durum. he sevgilim varken daha çok talibim vardı kızlar bakıyordu o ayrı ama isteğe bağlı bir durum

karakter meselesi. sürekli olanlar yırtık sosyal konuşmayı seven tipler, olmayanlar da tam tersi oluyorr genelde. istisnalar var tabi.

"benim 12 yaşımdan beri sevgilim var ulan" desem yalan olmayacak biriyim. çok güzel falan değilim, öyle aşırı kalabalık bir ortamım da olmadı hiç. çocukluk sevgililerim internettendi hatta bu yüzden. sadece karşı cinse başka türlü yaklaşamıyorum ya da aynı şekilde karşı cins bana. benim onlarla konuşma tarzım, davranışlarım o yöne yoruluyor. bir de erkeklerle konuşurken kızlarla olduğu gibi rahat olamıyorum, kasıyorum; bu da sanki onlarla flörtleşiyorum da heyecanlanıyorum gibi bir hissiyat oluşturuyor sanırım. bir erkekle cidden yakın olmak için illa sevgili olmalıymışım gibi geliyor. bu özelliğimin bir lanet olduğunu düşünüyorum. böyle acayip yakın kadın-erkek dostluklarını çok kıskanıyorum. illa aralarında bir şey oluyor deniyor ama ben öyle fesat düşünmüyorum. yakınlaşmayan yakınlaşmıyor. böyle kızlı erkekli ortamları oluyor, benim hayatımda hiç olmadı.

kişilik meselesi yani.

Sevgilisi olmayan kusuru kendinde aramadığı için.

bazı insanlar bu konuda daha yetenekli

Ticari örf ve adetlere aykırı bir durum, bir şey olmaz yani.

hakim alır senedi, şöyle bi bakar, sonra da senedi getirene siktir çeker.

Hakim alir senedi, soyle bi bakar, sike sike odeyeceksin diye icra takibini kesinlestirir.
Uzeri duzgun doldurulmus samanli kagit da olsa senet yerine gecer. Oyke suslu puslu hazir senet olmasina gerek yok.

her gün sürekli olarak yaptığımız bir şey. devlet kurumuna dilekçe veriyoruz. kağıdın altı boş cillop gibi. üstünü kes, altını doldur. hepimiz her an yarrağı yiyebiliriz.

Öyle senet olmaz. Hadi imzanı kesip üstünü doldursalar yine bir derece.

abi üstte imza altta boşluk var diye evrak geçerli oluyorsa resmi evrakın dahi sağını solunu keser adam boş yerine kafasına göre not düşer. hayatımda öyle bişi görmedim. tamam belki geçerliliği teorik olarak olan bir evrak ama pratikte o evraka kim inanır allah aşkına?

İTÜ'nün tesisleri vardı. Valla fiyatını filan bilmem de, bi aracı olursa çok uçmaz heralde.

Manzara lazım değilse Turk Telekom tesisleri var. Yine fiyatını bilmiyorum ama fotodaki gibi ortamı

Alkollu mu?
Alkolsuz guzel yerler biliyorum 10 numara manzarali ama alkolsuz diye oralarda yapamamistik :/

Bi de yaz icinse gg olabilir coktan
Fotoyu goremedim de hayal ettim

Ha bu arada kokteylle yemek fiyati cok farkli olmuyor cunku mekanlar o gunu size ayirmis oluyor (hele ki high season'da)

@la noix: şu saatten sonra alkolsüz de olabilir, hiç farketmez. High season da olmuyor sanırım. Nisan'ın 16'sı istiyorum. Mobil için link de ekledim :)

Kucuk camlica tepesinde belturun yeri, cemile sultan yalisi, uskudar'da bi yer daha vardi kiz kulesinin karsisinda ama ismini unuttum :/

izmir inciraltı

nisan 16da gelinlikle açık hava biraz riskli değil mi istanbul için? :(

izmir inciraltında böyle bir yer var sankinlik yok. urlaya bakabilirsin

@freya, geçmiş tarihli hava durumlarına baktım, yağdığı zaman da olmuş ama geçen sene güneşliymiş mesela :( illa açık hava da şart değil; böyle bir şey de olur: i.hizliresim.com

Benim tek istediğim şey, bana sadece evlenebilmem için gerekli olan nezih, sakin bi ortam sağlamaları. 300 kişilik sandalyeyi dizebilmeleri. Bunu yaparken de şehrin çok dışında ya da Bağcılar'da filan olmaması. Bu kadar.

Arkadaşlar İstanbul diyorum, İzmir ve Urla diyorsunuz :D

İtu'nun macka tesislerinde bir arkadasimizin nikahına gitmistik. Kokteyl tarzı bir şey vermişlerdi. Güzeldi gayet ama açık hava değildi bizim gittiğimiz. Sen yine de bir sor açık hava bölümü var mı diye zira aşağıda bahçesi, terası vs de vardı.

biz burda yapıyoruz. telefonla bilgi almaya çalışmayın. kadın biraz ters. adı zübeyde. zamanınız varsa gidin görün. nisan gibi orası baya güzel olur. bildiğin sera ve her yerde bitkiler var. biz çok beğendik.

dugun.com

Secret Garden'a da bak, açık hava olursa kır düğünü ve deniz manzarası bir arada oluyor.